www.somuncubaba.net-2014-09-0167
www.somuncubaba.net-2014-09-0167
www.somuncubaba.net-2014-09-0167
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
FIKIH / Abdullah KAHRAMAN*<br />
İslâm’ın Tedâvîye Verdiği Önem ve<br />
Haram Yolla Tedâvî<br />
Mümkün mü<br />
Tedâvî, iyileşmek veya hastalıktan korunmak<br />
için ilaç almak, vermek ve tıbbî<br />
bakımdan gerekeni yapmak demektir.<br />
Tedâvî, hastalığı iyileştireceğine kanâat getirilen<br />
ilaç, okuma ve tabii yöntemleri kullanmak<br />
şeklinde de tanımlanır. Tedâvî kelimesi hem<br />
fizikî (maddî/bedenî) hem de psikolojik (ruhî)<br />
hastalıkları ve bunlar için öngörülen çareleri<br />
kapsamaktadır.<br />
Kâinat düzeni içerisinde insanın müstesnâ<br />
bir yeri vardır. İlâhî irade onu mahlûkâtın en şereflisi<br />
olarak kabul etmiştir. 1 Akıl ve iman nuru<br />
ile donatılıp Allah’ın muhâtabı kılınan insan<br />
kendine verilen nimetler oranında da sorumluluk<br />
sahibidir. İnsanın varlığını devam ettirebilmesi<br />
ve misyonunu icrâ etmesi her şeyden<br />
önce maddî ve mânevî bakımdan sağlıklı olmasına<br />
bağlıdır. İnsanın akıl sağlığının yerinde<br />
olması hükümlere muhâtap kılınmasının temel<br />
şartlarından biridir. Belli yükümlülükleri yerine<br />
getirebilmesi için beden sağlığı da gerekmektedir.<br />
Kâinattaki mümtâz yerine rağmen insan,<br />
bedenî ve fizikî varlığı itibariyle Allah’ın yeryüzünde<br />
kurduğu tabiî ve fıtrî düzene tâbidir. Bu<br />
bakımdan, bazen çok dayanıksız, zayıf ve kısa<br />
ömürlü olabilmektedir. Hastalık, sakatlık ve<br />
ölüm, diğer canlılarda olduğu gibi insanda da<br />
belli dünyevî ve tabiî sebeplere bağlanmıştır.<br />
İnsan, başına gelen hastalık, sakatlık gibi olumsuzluklarla<br />
mücâdele etmekle yükümlüdür. Bunun<br />
için gerekli tedâvî yollarına başvurma, hem<br />
insanın tabiî yapısının gereği, hem de dinin<br />
emir ve tavsiyesidir. Bir dert ve hastalıktan kurtulmaya<br />
çalışmak, tevekküle zarar vermeyeceği<br />
gibi, şifâ verenin gerçekte Allah olduğu hakikatine<br />
de aykırı değildir. Tedâvî konusunda Müslümanlar<br />
için doğru ve dengeli yol, tevekkülle<br />
beraber sebeplere başvurup tedâvîyi ihmâl etmemektir.<br />
İnsanın mübtelâ olabileceği hastalıklar,<br />
fizikî ve psikolojik (rûhî) olabilir. Bunlar yanında<br />
bir de insanların iman ve amel bakımından<br />
mübtelâ olduğu hastalıklar vardır ki, bunlar da<br />
İslâmî terminolojide hastalık kategorisinde sayılır<br />
ve bunlara mânevî hastalık veya kalp hastalığı<br />
denir. 2 Kur’ân’ın esas hedefi, inkâr, şirk,<br />
cehâlet gibi kalbî ve mânevî hastalıkları tedâvî<br />
etmektir. Kur’ân, insanların bedenî hastalıklarına<br />
veya özürlerine işaret edip kendisinin<br />
şifâ kaynağı olduğunu ifade etmiştir. 3 Ancak<br />
maddî hastalıkların tedâvîlerine yer vermemiştir.<br />
Kur’ân’ın esas hastalık kabul edip çaresine<br />
işaret ettiği; küfür, şirk, nifâk gibi inançla ilgili<br />
olanlar ve riyâ, sefihlik, fuhuş gibi amel ve<br />
ahlâkla ilgili olanlardır. 4 Bunun için fizikî hastalıkların<br />
iyileştirilmesine yönelik tedâvî ve türevleri<br />
Kur’ân’da yer almamaktadır.<br />
Tedâvî olmak, insanlar tarafından zorunlu<br />
ve tabii olarak başvurulan, bilinen bir şey olduğu<br />
için Kur’ân ayrıca bunu emretmemiştir.<br />
İnsanı muhâtap alan ve hükümlerinin icrâ edilmesi<br />
için sağlıklı insana ihtiyaç duyan bir dinin<br />
tedâvîyi meşru göreceği, teşvik edeceği, hatta<br />
zorunlu kılacağı gâyet açıktır. Bu durum dinin<br />
genel hedef ve prensiplerinden anlaşılabilir.<br />
Hadislerde ise, daha çok “tıp” bölümlerinde<br />
bir çare olarak tedâvî teşvik edilmekte ve bazı<br />
yöntemler önerilmektedir. 5<br />
İslâm âlimleri Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu<br />
konudaki tavsiye ve uygulamalarını, “Tıbbu’n-<br />
Nebevî” başlığı altında toplamış ve bu konuda<br />
müstakil kitaplar da yazmışlardır. 6<br />
Hz. Peygamber (s.a.v.) bir yandan tedâvîyi<br />
tavsiye ve teşvik etmiş, bal şerbeti, dağlama<br />
gibi bazı usulleri önermiş, bir taraftan bazı<br />
tedâvî usullerini de yasaklamıştır. Aynı zamanda<br />
Allah Rasûlü (s.a.v.), tedâvî için daha uzman<br />
olan doktorun tercih edilmesini ve bulaşıcı<br />
hastalığa yakalananlardan uzak durulmasını<br />
tavsiye etmiştir. Uzman olmadığı halde hasta<br />
tedâvî etmeye teşebbüs eden ve hastayı zarara<br />
uğratanların, yani yarım doktorların ise zararı<br />
tazmin etmeleri gerektiğine de hükmetmiştir.<br />
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu konudaki tavsiye ve<br />
yasaklamalarından anlaşıldığına göre, hastalıkların<br />
tedâvîsinde o, tabîi usullerden, vahye da-<br />
44 EYLÜL <strong>2014</strong> <strong>somuncubaba</strong> 45