16.01.2015 Views

hayatimfutbol-160sayi

hayatimfutbol-160sayi

hayatimfutbol-160sayi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

16OCAK2015-SAYI160<br />

2015<br />

.<br />

AFRiKA<br />

ULUSLAR<br />

KUPASI<br />

PortSaid’den<br />

3yılsonra<br />

Muhammed<br />

Demirci<br />

JoaoMario


Yayın Koordinatörü<br />

İlker Yılmaz<br />

Yazarlar<br />

Bahadır Bozkurt<br />

Cihat Akbel<br />

Emre Gürkaynak<br />

Serkan Akkoyun<br />

Uğur Karakullukçu<br />

Afrika Uluslar Kupası<br />

Belki de evren üzerindeki en kozmopolit kupa olan Afrika Uluslar Kupası<br />

17 Ocak’ta başlıyor. Avrupa liglerinin hararetli günlerinde düzenlenen<br />

turnuva bu sezon biraz sancılı start alacak. Ebola salgını nedeniyle<br />

turnuvayı düzenlemekten vazgeçen Fas’ın yerine Ekvator Ginesi’nin dahil<br />

olduğu kupa da 4’er gruptan 16 takım mücadele edecek ve 8 Şubat’ta en<br />

iyi takım kupayı kaldıracak. Hayatım Futbol 160. sayısında Afrika Uluslar<br />

Kupası’na tam 37 sayfa ayırarak 16 takımın tamamını mercek altına<br />

alıyor.<br />

Bu sayıda ayrıca; büyük umutlar beslenen ama henüz bekleneni<br />

veremeyerek en son da Gaziantep Büyükşehir Belediyespor ile yollarını<br />

ayıran Muhammed Demirci’yi, Portekiz futbolunun yeni yıldız adayı Joao<br />

Mario’yu ve üzerinden 3 yıl geçtikten sonra ilk kez karşılaşan Port Said<br />

faciasının aktörleri Al Ahly ve Al Masry’nin mücadelesinin yankılarını<br />

bulabilirsiniz.<br />

Keyifli okumalar,<br />

İlker Yılmaz<br />

iletisim@<strong>hayatimfutbol</strong>.com<br />

team@mobilike.com


#160 BU SAYIDA<br />

İşleyen Demir Pas mı Tutacak<br />

Muhammed Demirci bizi mahcup mu edecek yoksa kaybolan<br />

yıldızlar arasına mı girecek<br />

Deco’nun Varisi<br />

Sporting’de doğan yıldız Joao Mario, Deco’nun kalktığı<br />

koltuğa aday<br />

Barışma Zamanı<br />

Port Said faciasından 3 yıl sonra Al Ahly ve Al Masry tekrar sahada<br />

Afrika Uluslar Kupası<br />

A Grubu<br />

B Grubu<br />

C Grubu<br />

D Grubu


Fotoğraf: Saycan Sayım<br />

Serkan Akkoyun<br />

Profil<br />

HF159<br />

iŞLEYEN<br />

DEMiR PAS<br />

MI TUTACAK<br />

Muhammed Demirci, futbolun<br />

kaybolan yıldızları arasına mı<br />

girecek, yoksa girdiği yoldan dönerek<br />

bizleri mahcup mu edecek Umuda<br />

tutunmuş bir umutsuzluk hikâyesi…


“Hayat, inanmak ve mücadele etmektir.”<br />

Hz. Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib (r.a.)<br />

Futbol topu. Nicel ağırlığı genel olarak 410 ve 420<br />

gram arasında değişir. Nitel ağırlığı ise birçoğunun<br />

altından kalkamayacağı kadar fazladır. Tarih bu<br />

tarz filmleri defalarca tekrar gösterime soktu.<br />

Her uzun cümlenin anlamsız bir tümce olmaması<br />

için ihtiyaç duyduğu virgül gibi; Muhammed<br />

Demirci’nin de kariyerine bu yazı ile bir virgül<br />

atmak istiyoruz. Beşiktaş’ta yetişen, Türk<br />

futbolunun yeni Messi’si denilen, küçük, kara<br />

çocuk.<br />

Varoşlardan Katalan’a…<br />

Ailesi Iğdırlı olan Muhammed, 1995 yılının Ocak<br />

ayında Amasya’da doğuyor. Daha sonra ailecek<br />

İstanbul’a göç ediyorlar. Anlatılanlara göre ailesi<br />

orta düzeyin altında bir gelire sahip. İstanbul’un<br />

nispeten daha az gelişmiş semtlerinde; Aksaray<br />

ve Gaziosmanpaşa’da emlak değeri düşük evlerde<br />

yaşıyorlar. Her erkek çocuğu gibi Muhammed’in<br />

de ilk tutkusu futbol. Sokakta arkadaşları ile 4-5<br />

yaşından itibaren futbol oynamaya başlıyor. Yalnız<br />

bir sorunu var; Muhammed ailesinden aldığı kötü<br />

genler nedeniyle oldukça çelimsiz ve kısa boylu.<br />

Öyle ki rivayetlere göre anne ve babası dâhil<br />

sülalesinde 1 metre 70 santimetreyi görebilen<br />

yok. Ta ki onun büyük bir futbol yıldızı olacağını<br />

düşünüp, koruması altına alan Seyit Ateş’in tıbbi<br />

çabaları ile Muhammed’in boyu uzatılana kadar…<br />

Bir kariyere düşen ‘Ateş’<br />

Seyit Ateş, futbol kamuoyu tarafından Beşiktaş<br />

yönetiminde altyapıyla ilgilenen kişi olarak bilinir.<br />

Yıldırım Demirören yönetimi zamanında görev<br />

alan Ateş, Muhammed Demirci’yi de ‘keşfeden’<br />

isimdir. Muhammed henüz 7-8 yaşlarındayken<br />

Beşiktaş altyapısında futbol oynama heyecanı<br />

ile Fulya’ya gelir. Çevresi tarafından “Bir kulüpte<br />

oynaman lazım” denilen Muhammed, ailesini<br />

de ikna ederek Fulya’ya gelir gelmesine ama,<br />

prosedür gereği aylık bir miktar parayı aidat olarak<br />

ödemeli ve ayrıca da kıyafetler için de harcama<br />

yapması gerekmektedir. Maddi durumları buna<br />

müsait olmayan Muhammed gerisingeriye eve<br />

döner. Talih bu ya, bizlere bu yazıları yazma<br />

fırsatı tanımak üzere başlar ağlarını örmeye;<br />

Muhammed’in yine bir mahalle futbolu resitali<br />

sırasında Beşiktaş’ın altyapı hocalarından Önder<br />

Karaveli de izleyenler arasındadır. Ufaklığı görür<br />

görmez, suyun kaldırma kuvvetini bulan Arşimet<br />

gibi ‘Evreka’ diyecek duruma gelmiştir. Önder hoca,<br />

Gaziosmanpaşa’da Beşiktaş Futbol Okulu’nun<br />

sahibi olan Seyit Ateş’in kapısını çalar. Çünkü<br />

Ateş, bu gibi küçük çocukları bularak futbola<br />

kazandırması ile tanınan bir isimdir. Önder hoca,<br />

Muhammed’i anlatır, Seyit Ateş dinler. Önder<br />

hoca anlatmalara doymaz, Seyit Ateş şaşırmalara.<br />

Konuşma, Seyit Ateş’in “Bu çocuğu getir Önder”<br />

lafı ile biter. Çünkü Önder hoca cevap veremez.<br />

Muhammed’in maddi durumunun kötü olması<br />

nedeniyle okul aidatlarını ödeyemeyeceğini nasıl<br />

söylerim diye düşünürken dayanamaz ve durumu<br />

Ateş’e anlatır. Ateş de işte o an Muhammed’in<br />

kaderini değiştirecek kararı verir: Masraflarını ben<br />

karşılarım!<br />

O ne çalımlar öyle ama!..<br />

Muhammed böylece futbola adım atar. Seyit Ateş<br />

onu önce birkaç sene amatör kulüplerde oynatır.<br />

2006 yılında ise zamanının geldiğini düşünerek


Fotoğraf: Saycan Sayım<br />

Beşiktaş altyapısından içeriye buyur eder. 1995<br />

doğumlu olmasına karşın 1993’lülerle oynamaya<br />

başlar. Fiziği oldukça kötüdür. Formalar büyük<br />

gelir, ikili mücadelelerde yerde kalır, uzaktan şutları<br />

kaleyi bile bulamaz. Ancak rakiplerine öyle çalımlar<br />

atar ki kim onu izlese ağzından ‘Maradona’<br />

‘Ronaldinho’ benzetmeleri istemsizce dökülür.<br />

Yaşıtlarının çok çok üzerinde bir yetenektir. Sol<br />

ayağı ile bol bol bacak arası yapar. Oldukça sakin<br />

bir futbol oynar ve oyunu okuması üst düzeydir.<br />

Şimdilik her şey beklendiği gibi gitmektedir:<br />

Elimizde değerli bir kumaş var ve iyi bir kesimle,<br />

şık bir kıyafet dikebiliriz…<br />

“İnsanın kendi kabiliyetini saklaması büyük bir<br />

kabiliyet işidir” der François de Larochefoucauld.<br />

Muhammed de futbolu ile alt yaş grupları arasında<br />

en çok konuşulan çocuk olur. Hikâyenin başında<br />

onu koruyup kollayan, sarıp sarmalayan Seyit Ateş<br />

artık bu çocuğu parlatması gerektiğine inanır.<br />

Ve belki de onun da elinde olmadan gelişen bir<br />

dizi olay büyük bir yıkımı başlatacak ilk devrilen<br />

domino taşı olur. Muhammed çocuk denecek bir<br />

yaştayken yeşil sahalardan televizyon ekranlarına<br />

transfer edilir.<br />

Muhammed o günleri şöyle anlatıyor; “Beşiktaş’ta<br />

oynarken, bilmiyorum yanlış mı oldu doğru mu<br />

oldu ama televizyonlara çıktım. Bence daha<br />

çok olumsuz etkisini gördüm. Nasıl çıktığımı<br />

da anlatayım; o zaman BJK TV ile Star TV aynı<br />

binadaydı. Star TV’nin spor sorumlusu beni<br />

BJK TV’de görmüş. Topla oynarken dikkatini<br />

çekmişim. Aynı akşam Telegol programına<br />

çıktım. Kulüpten veya çevremden kimsenin bilgisi<br />

dâhilinde değildi. Küçük olduğum için olumsuz<br />

etkisini daha çok gördüm. Üzerimde bir baskı<br />

oluştu.”<br />

O malum 15 dakikalık şöhret…<br />

Hem de çok büyük bir baskı oluşmuştu.<br />

Muhammed o gün tüm Türkiye’ye hem de<br />

dönemin en popüler futbol programında<br />

‘Türkiye’nin gelecekteki Ronaldinho’su’ olarak<br />

tanıtıldı. Üzerinde her zamanki gibi kendisine<br />

büyük gelen forması ile mahsun mahsun etrafa<br />

bakıyordu. Adnan Aybaba ağzı kulaklarında, Ziya<br />

Şengül sessizce bu çocuğu süzüyordu. 2006<br />

yılının aslında diğerlerinden hiçbir farkı olmayan<br />

bir gecesinde aniden hayatımıza Muhammed<br />

Demirci girmişti. Haydi hayırlı olsundu. Demek ki<br />

Türk futbolu kurtulmuştu. Birkaç seneye kalmaz<br />

Beşiktaş, Şampiyonlar Ligi şampiyonu olacak,<br />

Türkiye, Dünya Kupasını kaldıracak, Muhammed,<br />

FIFA tarafından yılın en iyi futbolcusu seçilecek,<br />

Maradona ve Pele onu yeni veliahtları ilan<br />

edecekti. Bahsedilen çocuk henüz 11 yaşında<br />

mıydı Ne önemi vardı ki Sanki bahsedilen çocuk<br />

bir çocuktu… Sanki onun psikolojisi vardı, değil mi<br />

Muhammed o günden sonra normal bir çocuk


olamadı. Kendisinin de röportajlarında söylediği<br />

gibi nereye giderse gitsin yanında aslında<br />

onun kendisi gibi gördüğü arkadaşları varken<br />

ilgiyi üzerine çekti. Gazeteler onunla ilgili hiçbir<br />

haberi atlamadı. Daha 16 yaşındayken A Takıma<br />

yükselmesine karşın, “Bu Muhammed’den de bir<br />

şey olmayacak” denmeye başlandı. Muhammed,<br />

“Ben çocukluğumu gayet normal yaşadım. Her<br />

çocuk zaten futbol oynayarak büyür” diyerek<br />

kendine bir teselli arayadursun, hiçbir normal<br />

çocuk televizyonlar tarafından yeni Ronaldinho<br />

ilan edilip, etrafında menajerler, yöneticiler ve<br />

bilumum simsarlarla çevrili iken oynamazdı o<br />

topu. Ve her normal çocuk sadece futbol topunun<br />

nicel ağırlığı ile muhatap olurdu. Her normal<br />

çocuk Barcelona’yı henüz 12 yaşındayken sadece<br />

televizyondan izler; transfer görüşmesi yapmazdı.<br />

futbolcuların takip edildiği bir ülke konumundaydı.<br />

Bu nedenle Muhammed büyük ihtimalle, Afrikalı,<br />

Orta Doğulu ve Doğu Avrupalı çocuklarla birlikte<br />

o kampa alınmıştı. Bu ufak ayrıntının ardından<br />

konumuza dönersek; Muhammed, 10 gün boyunca<br />

Barcelona’da eğitim gördü. Altyapı hocaları onun<br />

doğal yeteneklerine ikna oldular ve La Masia’da<br />

eğitilmesine karar verdiler. Ancak katı kuralları ile<br />

bilinen Barcelona bazı şartlar sundu. Bunlardan<br />

birisi de sadece Muhammed’in masraflarının<br />

Katalan’dan varoşlara…<br />

2007 yılında Muhammed, Seyit Ateş ile birlikte<br />

Barcelona’nın kampına katıldı. Bu olay bizlere<br />

yıllarca “Barcelona, Muhammed’i izleyip çok<br />

beğendi. Onu transfer etmek istiyor” şeklinde<br />

anlatıldı. Ancak biraz araştırma sonucu öğrendik<br />

ki; Barcelona her yıl Muhammed gibi binlerce<br />

çocuğu kampa alıyordu. O dönem bunu İspanya’ya<br />

davet yöntemi ile yaparken şimdi çeşitli<br />

sponsorluk anlaşmaları ile bizzat farklı ülkelerde<br />

futbol kampları kurarak yapıyor. Asıl üzücü olanı<br />

da; Türkiye, Barcelona için 3. sınıf bir futbol ülkesi<br />

olarak “gözlemlenemeyen, keşfedilmeyi bekleyen”


karşılanmasıydı. Yani henüz 12 yaşında olan<br />

Muhammed’in ailesinin İspanya’ya gelmesi gibi bir<br />

durum söz konusu olmayacaktı. Dediğim gibi bu<br />

La Masia’nın değişmez bir kuralıydı. (Sadece Messi<br />

için delinen…) Muhammed ve ailesi ise buna pek<br />

sıcak bakmadı. Onu tek başına orada bırakmaya<br />

gönülleri razı olmayınca, defter açılmadan,<br />

Mami’nin İspanya’dan öğrendikleri ile birlikte<br />

kapandı.<br />

Barcelona idmanları sırasında utangaçlığı<br />

nedeniyle diğer çocukların yanında soyunmayan,<br />

kahvaltıda domuz etini görünce sadece ton<br />

balığı yiyen Muhammed, Türkiye dönüşü alıştığı<br />

futbolunu oynamaya devam etti. Dönüşte bir<br />

kez daha televizyona çıkan, atv’de yayınlanan<br />

Santra programında bu sefer Kazım Kanat ve<br />

Ahmet Çakar gibi isimlerin karşısında hünerlerini<br />

sergileyen Muhammed, 3 yıl sonra A takıma<br />

yükseldi. 2011 yılında ise daha sonra kiralık olarak<br />

bir süre formasını giyeceği Gaziantep Büyükşehir<br />

Belediyespor’a karşı bir Türkiye Kupası maçında<br />

sahaya çıktı. Yaşı henüz 16’ydı ama ondan bir anda<br />

Messi performansı göstermesini bekliyorlardı.<br />

Ancak Muhammed bunu beklemeyenleri bile<br />

üzdü. Şu ana kadar neredeyse hiçbir ‘yıldızlaşma’<br />

işareti sergilemeyen Muhammed son olarak<br />

da kiralık olarak gittiği PTT 1. Lig’de Gaziantep<br />

Büyükşehir Belediyespor’la yollarını ayırdı. Hocası<br />

Hakan Kutlu da “Bence asıl önemli sıkıntısı daha<br />

hiçbir şey yapmadan çocuk yaşta dünya yıldızı<br />

olarak lanse edilmesi. Bu baskının altında kalmak<br />

ona çok zarar vermiş. Yine de kendisi için hâlâ<br />

geç değil ama çok fazla maç deneyimi yaşaması<br />

gerekiyor” diyerek sorunun nerede olduğuna<br />

dikkat çekti.<br />

Mami için yeni bir santra!<br />

Muhammed tek başına bir futbolcu başarısızlığı<br />

örneği değildir. Bu aynı zamanda Türkiye’deki<br />

altyapı idaresinin de ne denli yanlış bir noktada<br />

olduğunun başka bir göstergesidir. Henüz 18<br />

yaşında 600 bin euroluk sözleşmeye imza attı.<br />

İlk işi de gidip kendisine son model spor araba<br />

almak oldu hatta onunla bir de kaza yaptı. Çünkü<br />

ona daha 11-12 yaşında lüksü gösterdiler. Onu<br />

doğru yolun bu olduğuna inandırdılar. Bırakın balık<br />

tutmayı öğretmeyi, onu en lüks lokantalarda en<br />

kaliteli aşçılarından elinden çıkmış balık yemekleri<br />

ile beslediler. Barcelona altyapısında futbolcuların<br />

saçlarını boyamaları, dikkat çeken modellerde<br />

kestirmeleri yasaktır. Küpe takamaz, dövme<br />

yaptıramaz, yırtık pantolon dâhi giyemezler.<br />

Muhammed eğer orada kalsaydı belki şu anda<br />

Neymar ve Suarez’e asistleri o yapıyor, Luis<br />

Enrique’nin “Messi ayrılırsa Mami var” diyerek<br />

kafasını rahat tutmasını sağlıyordu.<br />

Gaziantep macerası ile bir kez daha kalesinde gol<br />

gördü 20’lik delikanlı. Ama yılmak yok, yeniden<br />

santra yapacak ve mücadeleye devam edecek.<br />

Eğer bu yazıyı okursa Muhammed’e tavsiyem;<br />

Sydney Smith’in şu sözünü aklının bir köşesine<br />

yazmasıdır: “Dünyada birçok kabiliyetli kişi, küçük<br />

bir cesarete sahip olmadığı için kaybolmuştur”<br />

Cesaret Mami, daha fazla cesaret… Kurtuluş<br />

mutlaka ellerinde!<br />

Fotoğraf: Erol Demirkol


Bahadır Bozkurt<br />

Futbol Kültürü<br />

HF159<br />

BARIŞMA ZAMANI<br />

3 yıl önce Mısır’ın iki köklü külübü arasında oynanan maçta 74 taraftar hayatını<br />

kaybetti. Ülkeyi derinden sarsan olay sonrasında ilk defa taraflar geçtiğimiz hafta<br />

içerisinde tekrar karşı karşıya geldi<br />

Ölüm ve futbol<br />

Günümüzde “ölümün” kutsadığı alanlardan<br />

biri de hiç süphesiz futbol sahaları. Adrenalinin<br />

yüksek olduğu taraftarlar tarafından tribünlerde<br />

uğrunda can verilecek armalara, yolunda kan<br />

dökülecek takımlara besteler yapılır. Bu mecazi<br />

güzellemelerin vücut bulduğu anlar ise futbolun<br />

zerafetine kara lekelerin düştüğü anlardır.<br />

Nacional’de Abon Porte’nin boş tribünlerin<br />

önünde intihar etmesi, Hillsborough veya<br />

Heysel gibi birçok stadyumda insanların ezilerek<br />

hayatlarını kaybetmesi, Kolombiyalı Escobar’ın<br />

kendi kalesine attığı bir gol uğruna vurularak can<br />

vermesi… Böylesine kara günlerde Liverpool’un<br />

efsane ismi Bill Shankly’nin futbolun ölüm kalım<br />

meselesinden daha önemli olduğunu vurguladığı<br />

talihsiz açıklamasının heyecanla söylenen<br />

mübalağa sanatının en büyük örneklerinden<br />

olduğunu belirtebiliriz.<br />

Futbolun üstündeki kara bulut en son olarak<br />

Mısır’ın Port Said Stadyumu’nun üzerinde<br />

gördüldü. Üç sene önce Şubat ayında oynan Al<br />

Masry - Al Ahly maçında 74 taraftar feci şekilde


can verdi. Binlerce sivil ve polis çıkan olaylarda<br />

yaralandı. Mısır futbolunun “Kara Çarşambası”<br />

politik izleri içerisinde barındıran bir felaketti.<br />

2011 senesinden itibaren Mısır’da oluşan siyasi<br />

gerilim, ülke futbolunu da yakından etkilemişti.<br />

Hüsnü Mübarek yönetimi devrilirken özellikle<br />

Kahire takımı Al Ahly takımının Tahrir meydanında<br />

boy göstermesi, Ultras grubunun siyasi olarak<br />

bir adım öne çıkarmıştı. Halkın bir bölümü<br />

devrimi destekleyen Al Ahly Ultraslarına sempati<br />

duyarken, bir bölümü de çıkan çatışmalarda<br />

hayatını kaybeden insanların sorumlusu olarak<br />

görüyordu.<br />

Kara Çarşamba<br />

1 Şubat 2012 günü Al Masry ile Al Ahly kulüpleri<br />

karşı karşıya geldi. Ülkenin siyasi durumunun<br />

etkisiyle maç gergin bir havada başladı. Stadda<br />

Al Masry taraftarları meşaleler yakıyor, Al Ahly<br />

taraftarlarına ellerindeki sopalarla gövde gösterisi<br />

yapıyordu. Karşılaşmanın ilk yarısında Al Ahly<br />

bulduğu golle ilk devreyi önde kapattı. Devre<br />

arasında yabancı maddeler ve meşaleler sahaya<br />

atıldı. Hakem, arayı uzattıktan sonra maçın<br />

oynanabileceği kanaatine vararak soyunma<br />

odasından çıktı. İkinci yarıda Al Masry fırtınası Port<br />

Said stadyumunda esmeye başladı. Mücadelenin<br />

son bölümlerine doğru bulduğu 3 golle ev sahibi<br />

ekip maçtan galip ayrılmıştı. Futbolun her<br />

zamanki gibi 90 dakika olduğu kuralı burada da<br />

devredeydi. Hakemin bitiş düdüğüyle beraber<br />

Al Masry tribünlerinin sevinci coşkuya döndü ve<br />

sahaya doğru hareketlenmeye çalıştılar. Güvenlik<br />

güçleri taraftarların bu isteğini(!) kırmayıp,<br />

sahaya girmelerine izin verdi. Büyük bir coşkuyla<br />

onbinlerce taraftar sahaya girip koşmaya<br />

başladı. Hiçbir taraftar ne bir futbolcudan forma<br />

istedi, ne de bir futbolcuyu omuzlara almak.<br />

Holiganlar çılgınca koşarak ellerindeki taşlar,<br />

sopalar, bıçaklarla rakip taraftarın bulunduğu<br />

tribünlere doğru koşmaya başladı. Çıkan arbede<br />

sonucunda 74 taraftar hayatını kaybetti. Binlerce<br />

kişi yaralandı. Mısır futbolunun üzerindeki<br />

güneş batmış, karanlığa gömülmüştü. Yapılan<br />

araştırmalarda Al Masry taraftarlarının Tahrir<br />

Meydanı’ndaki olaylardan sorumlu tuttuğu Ultras<br />

grubundan öç alındığı söylendi. Al Masry taraftar<br />

grubu daha sonra yaptıkları açıklamalarda hiç<br />

tanımadıkları insanların biletsiz olarak tribünlere<br />

sopalarla ellerini kollarını sallayarak girdiklerini<br />

belirttiler. Olayın görüntülerinde hiçbir polisin olaya<br />

müdahale etmemesi kamuoyu tarafından tepkiyle<br />

karşılandı. Mısır Federasyonu olaylardan sonra ligi<br />

süresiz tatil ettiğini açıklamak zorunda kaldı. Son<br />

üç Afrika Uluslar Kupası’nda şampiyon olan ülke<br />

futbolu derin bir sessizliğe büründü.<br />

Ne olduğunu anlamayan Al Ahly takımının<br />

oyuncuları olaylar esnasında soyunma odasına<br />

kaçmak zorunda kaldılar. Bazı taraftalar da onlarla<br />

beraber canlarını kurtarmak için soyunma odasına<br />

girdiler. Mısır futbolunun efsane oyuncularından<br />

Abu Treika’nın kollarında bir Ultras üyesi can<br />

verdi. Soyunma odasında taraftarların cansız<br />

bedenleriyle saatlerce mahsur kalan Al Ahly<br />

takımından bazı oyuncular, yaşanan felaketin<br />

ardından futbolu bıraktıklarını açıkladılar. 2000’li<br />

yıllarda altı kez Afrika’nın Şampiyonlar Ligi’ni<br />

kazanan külüp, bir gecede yok olmanın eşiğine


geldi. Ülke genelinde ise birçok yetenek başka<br />

ülkelere transfer olarak yaşadıkları travmayı<br />

atlatmaya çalıştılar. Kaostan kaçan oyuncular<br />

arasında bugün yakından tanıdığımız Muhammed<br />

Salah da Basel’e transfer olarak futbol hayatına<br />

devam etti. Mısır futbolunun en başarılı teknik<br />

direktörlerinden Al Ahly’nin hocası Manuel Jose<br />

ülkesi Portekiz’e dönme kararı aldı. Aynı şekilde<br />

bu felaket Al Masry kulübünü de vurdu. Külüp<br />

başkanı ve teknik direktörü olay sonrasında<br />

görevlerini bırakma kararı aldılar.<br />

Kaybedenler kulübü<br />

Maçın etkisi uzun süre Mısır’ın gündemini meşgul<br />

etti. Al Ahly taraftarları trenlerle Kahire’ye<br />

taşıdıkları cenazelerin üzerine intikam yemini<br />

ettiler. Al Ahly taraftarına destek veren ezeli<br />

rakipleri Zamalek Ultras grubu da garda cenazeleri<br />

karşılayıp, “Ya adalet, ya intikam” açıklamasını<br />

yaparak olaylara katıldı. Sloganlar yerini feryada<br />

bırakırken, olayın üzerine gidilmesini isteyen halk<br />

yönetime baskı yapmak için yeniden ayaklandı.<br />

Port Said felaketi mahkemeye taşındı. Dava<br />

yaklaşık bir senede tamamlandı. Mahkemede<br />

olaylardan sorumlu tutulan 21 kişi hakkında idam<br />

kararı çıktığında Al Masry külübü taraftarları<br />

sokağa çıkarak tepkilerini gösterdiler. Yaşanan<br />

süreç Mısır’da tansiyon hiç düşmedi. Futbol<br />

tamamen geri planda kaldı. Kararı protesto eden<br />

taraftalar polisle çatıştı, çıkan olaylarda 26 kişi<br />

hayatını kaybetti.<br />

Mısır Futbol Federasyonu verilen aranın ardından,<br />

yeni sezonda ligi ikiye bölme kararı aldı. Maçlar<br />

tüm taraftarlara yasaklandı. Lig başladıktan<br />

sonra Kahire derbisi Zamalek - Al Ahly maçında<br />

taraftar grupları yasağa rağmen maça gireceklerini<br />

belirttiler. Tehditi gören futbol federasyonu maçları<br />

yeniden tatil etti. Taraftar yasağı 3 yıla yakın bir<br />

süreyi kapsadı. Kulüpler iflasın eşiğine gelirken,<br />

siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, yükselişte olan<br />

Mısır futbolunu olumsuz etkiledi. Her ne kadar Al<br />

Ahly Afrika Şampiyonlar Ligi’ni kazanmayı tekrar<br />

başarsa da, Mısır Milli Takım’ı Dünya Kupası’na<br />

katılamadı.<br />

Karanlığın sonu<br />

Olayların üzerinden 3 yıl geçtikten sonra lig bu<br />

sene itibariyle eski statüsüne geri döndü. Bu<br />

dönüş, 22 takımlı Mısır Süper Lig’inde Al Masry<br />

ve Al Ahly Port Said’in tekrar karşılaşacağının<br />

da ilk sinyalleriydi. Ölen taraftarların aileleri<br />

kulüplerinden maçı boykot etmelerini istedi.<br />

Federasyon böyle bir durum karşısında Al Ahly<br />

kulübüne ceza vereceğini belirtti. Kahire ekibi<br />

isteksiz de olsa maça çıkmayı kabul etti. Herşeye<br />

rağmen acı olaydan sonra taraflar ilk kez karşı<br />

karşıya geldi. Kırmızı formasının üzerine siyah<br />

tişörtler giyen Al Ahly futbolcularının önlerinde 74<br />

yazılıydı. Maç karşılıklı gollerle 1-1 sona erdiğinde,<br />

formalar değişilmedi. Gollerden sonra koşulacak<br />

taraftarlar tribünde değildi. Bu bir puan için tam 3<br />

yıl beklemişlerdi.


Uğur Karakullukçu<br />

Büyüteç HF159<br />

JOAO MARIO<br />

DECO’NUN VARİSİ<br />

Başkan Bruno de Carvalho döneminde yüksek<br />

maaşlı yıldızlardan kurtulup yüzünü akademisine<br />

dönen Sporting, bunun meyvelerini kısa sürede<br />

topladı. Geçen sezon beklenmedik bir şampiyonluk<br />

mücadelesi verdiler, bu sezon da Şampiyonlar<br />

Ligi’nde son ana kadar savaşıp takdir topladılar.<br />

Çok daha sağlıklı bir yapıya kavuşan Sporting’in<br />

dünya futboluna sunmaya hazırlandığı William<br />

Carvalho çok konuşulsa da onun kadar önemli bir<br />

diğer yetenek daha bu sezon izleyicilerle buluştu:<br />

Joao Mario.<br />

Esasen Porto doğumlu olan Joao, kariyerine<br />

Porto altyapısında başlasa da annesinin Lizbon’a<br />

taşınmasıyla ülkenin en değerli akademisi<br />

olan Sporting altyapısına kaydını aldırdı. U-15<br />

seviyesinden bu yana Portekiz’de tüm basamakları<br />

tırmanan Joao Mario’ya ilk fırsatı veren isim ise<br />

yabancı değildi: Domingos Paciencia. Henüz 18<br />

yaşındayken Domingos’la A takım formasını giyen<br />

Joao’nun kendisini ispatlaması için birkaç yıla<br />

daha ihtiyacı vardı. Altyapıda şampiyon olan U-19<br />

takımının kaptanlığını üstlenen Mario aradığı çıkışı<br />

ise 2014’ün başında yakaladı.<br />

Sporting B takımındaki performansını bir üst<br />

seviyede de gösterebileceğine inandıran Mario,<br />

Ocak 2014’te Vitoria Setubal’e kiralık gittiği


dönemde çıkışını yaptı. Ligin ikinci devresinde<br />

Setubal’e o kadar faydalı oldu ki Paulo Bento<br />

gibi kolay kolay seçtiği kadrolarla oynamayan bir<br />

hoca bile bu kısa süreli performans üzerine onu<br />

Dünya Kupası aday kadrosuna aldı. Beklendiği gibi<br />

Brezilya’ya gidemese de bugünlerin sinyallerini<br />

çoktan vermişti bile. Lizbon’a dönüyordu.<br />

Sporting’de sezona Andre Martins, William<br />

Carvalho ve Adrien Silva’nın arkasında başlasa<br />

dahi Joao Mario’nun formayı alması uzun sürmedi.<br />

21 Eylül’deki Gil Vicente maçında ilk kez 11’de şans<br />

bulan Mario, maçta fazlasıyla dikkat çekmiş, sezon<br />

başında gol yollarında zorluk yaşayan Sporting’e<br />

orta sahada büyük katkı sağlayacağının sinyallerini<br />

vermişti. O formayı da bir daha bırakmadı.<br />

21 yaşındaki Mario, hücum odaklı düşünen, oyun<br />

görüsü üst düzey olan ve rakip savunma arasında<br />

nasıl alan bulabileceğini iyi bilen bir oyuncu.<br />

Üstelik en büyük artısı yaşına karşın oldukça<br />

sakin ve doğru kararlar veren bir oyuncu olması.<br />

Rakip kaleyi de mesafe tanımaksızın denemekten<br />

hiç çekinmiyor. İki ayağını da kullanabilmesi<br />

de bir başka artısı… Bu kadar özellikle bir isim<br />

olması onu Portekiz Milli Takımı adına da kritik<br />

bir oyuncu haline getiriyor. Tecrübelendikçe çok<br />

daha önemli yerlere geleceği şimdiden kesin gibi.<br />

Moutinho ve Meireles milli takım için kritik isimler<br />

ancak bu ikisi de hücum odaklı düşünen bir oyun<br />

kurucudan ziyade çift yönlü, savunma görevini de<br />

aksatmayan isimler. Joao Mario ise Rui Costa’nın,<br />

Deco’nun boşta kalan mirası olan Portekiz 10<br />

numarası için şimdiden çok kuvvetli bir aday.<br />

“Her şey o kadar çabuk gelişti ki Cristiano<br />

Ronaldo’yla aynı yerde bulunmak bile benim<br />

için inanılmaz bir duygu. Gururluyum ve burada<br />

olmaya layık olduğumu kanıtlamak için çok<br />

çalışacağım” diyordu milli takımdaki ilk basın<br />

toplantısında. Gerçekten söylediğini yapar ve<br />

bugüne kadar yaptığı gibi iyi çalışırsa Joao Mario,<br />

Rui Costa’nın, Deco’nun emanetinin yeni varisi<br />

olacak yeteneklere sahip.


Cihat Akbel<br />

Afrika Uluslar Kupası<br />

HF159<br />

AFRiKA ULUSLAR<br />

KUPASI 2015<br />

Afrika’nın festivali, Avrupa’nın kabusu Afrika<br />

Uluslar Kupası başlıyor. Avrupa kulüplerinin<br />

hararetli günlerinde, 17 Ocak’ta Ekvator<br />

Ginesi ile Kongo arasında yapılacak santrayla<br />

futbolseverlere merhaba diyecek turnuva 8<br />

Şubat’ta sona erecek. 368 futbolcunun boy<br />

göstereceği Afrika Uluslar Kupası’nda Avrupa’dan<br />

tam 244 futbolcu katılacak. Özellikle devre<br />

arasına girmeyen İngiltere’de bu durum oldukça<br />

büyük sorun teşkil ediyor. Geçmişte birçok<br />

tartışma yaşansa da CAF ne Ocak ayında turnuva<br />

düzenlemekten ne de bunu 2 yılda bir yapmaktan<br />

geri adım atmadı.<br />

16 takımın 4’erli 4 grupta bulunduğu Afrika Uluslar<br />

Kupası’nda ilk iki sırayı alan gruptan çıkacak ve<br />

çapraz eşleşme ile finale doğru yürüyüşe geçecek.<br />

Grup maçları Ebola krizi nedeniyle oldukça sancılı<br />

geçmişti. Normalde Fas’ta düzenlenecek olan<br />

turnuva, bu ülkenin endişeleri nedeniyle bir süre<br />

sürüncemede kaldı. Fas, Ebola’nın kendi ülkesine<br />

sıçramasını istemezken turnuvanın ertelenmesini<br />

talep etti. CAF yetkilileri ise buna karşı çıkınca<br />

neticesinde Fas turnuvayı düzenlemekten<br />

vazgeçti ve yerine Ekvator Ginesi alındı.<br />

1957’den beri düzenlenmekte olan Afrika Uluslar<br />

Kupası’nın bu yıl 30’ncusu düzenlenecek. İlk<br />

şampiyon Mısır’dı. 2013’teki son turnuvada ise<br />

kupayı Nijerya kaldırdı. 2015’in kazananını ise<br />

merakla bekliyoruz.


A<br />

GRUBU<br />

17 Ocak 18.00 E.Ginesi - Kongo<br />

17 Ocak 21.00 B.Faso - Gabon<br />

21 Ocak 18.00 E.Ginesi - B.Faso<br />

21 Ocak 21.00 Gabon - Kongo<br />

25 Ocak 20.00 Kongo - B.Faso<br />

25 Ocak 20.00 Gabon - E.Ginesi<br />

Ekvator Ginesi<br />

Burkina Faso<br />

Gabon<br />

Kongo


EKVATOR GiNESi<br />

Turnuvayı, başlama tarihine aylar kala üstlenen<br />

Ekvator Ginesi açık ara organizasyonun en zayıf<br />

takımı konumunda. Pasaportunda problem olan<br />

bir oyuncunun evraklarındaki sıkıntı yüzünden<br />

daha ilk turdan elenmişlerdi. Fakat Fas, Ebola<br />

Virüsü yüzünden ev sahipliğinden çekilince<br />

Ekvator Ginesi için de yeni bir şans doğdu. Takımın<br />

başında 2 yıldır, Maradona’ya yaptığı ölümcül<br />

faulle hatırlanan Bask antrenör Andoni Goikoetxea<br />

bulunuyordu. Fakat 2 Ocak’ta göreve gelen yeni<br />

federasyon başkanı Andres Jorge Mbomio gerekçe<br />

göstermeden Goikoetxea’yı takımın başından<br />

gönderdi. Yerine ise milli takımın hali hazırdaki<br />

Arjantinli sportif direktörü Esteban Becker’i<br />

getirdi.<br />

Antrenör Esteban Becker’ın 15 yıllık kariyerinde<br />

kayda değer hiçbir başarısı bulunmuyor.<br />

Goikoetxea’nın açıkladığı geniş kadrodan bazı<br />

elemeler ve eklemeler yaparak 23 kişilik kadrosunu<br />

oluşturdu.<br />

Takımın kadrosundaki en önemli isim kuşkusuz<br />

Middlesbrough’da top koşturan Emilio Nsue. Tüm<br />

alt yaş kategorilerinde İspanya Milli Takımı’nda<br />

forma giyen oyuncu için 2 yıl boyunca uğraşan<br />

Ekvator Ginesi federasyonu, ilk kez oyuncuyu 2013<br />

yılında oynatabildi. Yaratıcılığı ve oyun zekasıyla<br />

öne çıkan Nsue için takımın her şeyi desek abartı<br />

olmayacaktır. Diğer mühim oyuncu ise kariyerinde<br />

Real Madrid ve Benfica gibi önemli takımlar olan<br />

Javier Balboa. 2012 Afrika Kupası’nda gruptan<br />

çıkan kadronun yarısından fazlası değişmiş<br />

durumda. Ama Ekvator Ginesi için kadronun<br />

sürekliliği önemli bir kıstas değil. Bunun birkaç<br />

tane sebebi var. Birincisi Ekvator Ginesi uzun<br />

yıllardır toplama isimlerle bir şeyler yapmaya<br />

çalışıyor. Kadronun genelini İspanya alt liglerinde<br />

oynayan oyuncular oluşturuyor. Listedeki 23 kişi<br />

arasında Ekvator Ginesi’nde doğmuş oyuncu<br />

sayısı bir elin parmakları kadar. İkincisi ise Ekvator<br />

Ginesi’nin bir futbol ülkesi olmaması.<br />

2012’de rakiplerinin de yardımıyla gruptan sürpriz<br />

bir şekilde çıkmayı başardılar. Bu sefer işleri daha<br />

zor. Geçen senenin finalisti Burkina Faso, son<br />

yıllarda her zaman bir şeyler yapmaya çalışan<br />

Gabon ve kurt hoca Claude Le Roy’un Kongo’suyla<br />

çekişecekler.


KiLiT OYUNCU<br />

Emilio Nsue<br />

Adı telaffuz edildiğinde, Mallorca’yı hatırlatacak<br />

kadar İspanyol ekibiyle özdeşleşen Nsue,<br />

şimdilerde Championship’te, Middlesborough<br />

forması giyiyor ancak biz onu Barça-Real<br />

savunmalarını aşındırmaya çalışırken hatırlıyoruz<br />

genellikle. Herkes öyle hatırlıyor olacak ki, milli<br />

takıma seçilişinin ardında da İspanya bağlantısı<br />

göze çarpıyor. Kupaya katılımını Fas’ın çekilmesi<br />

sonucu yeni ev sahibi olarak sağlayan Ekvator<br />

Ginesi’nde, ‘Bilbao Kasabı’ lakaplı İspanyol teknik<br />

adam Andoni Goikoetxea’nın ısrarıyla kadroya<br />

dahil olan Nsue, kupada hocasıyla birlikte<br />

mücadele edemeyecek. Ancak şüphesiz, yeni<br />

teknik adam Esteban Becker için de çok kritik bir<br />

isim olacak. Real Madrid altyapısından geçen Javier<br />

Balboa ile oluşturdukları hücum ikilisinin seviyesi<br />

takımın geri kalanınca da yakalanırsa; işler onun<br />

için kolaylaşacaktır.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


KONGO CUMHURIYETi<br />

15 yıl aradan sonra Afrika Kupası’na katılmaya<br />

hak kazanan Kongo Cumhuriyeti, turnuvanın<br />

sürpriz ekiplerinden bir tanesi. İlk eleme turunda<br />

Namibya’yı saf dışı bırakan ekip ikinci turda<br />

Ruanda’yla eşleşti. Ruanda’ya 2-0’lık skorlarla<br />

biten iki maçın ardından penaltılarla elenen Kongo<br />

yine hayal kırıklığı yaratıyordu. Günler sonra<br />

trajikomik haber ajanslara düştü. Forvet oyuncusu<br />

Daddy Birori, iki isim iki doğum tarihi ve iki ayrı<br />

pasaport sahibi olduğu için Ruanda turnuvadan<br />

diskalifiye ediliyordu. Kongo için biten macera<br />

tekrar başladı. Nijerya, Güney Afrika ve Sudan’la<br />

aynı gruba düşen Orta Afrika ekibi müthiş bir<br />

performansla son şampiyon Nijerya’yı grupta<br />

bırakarak Güney Afrika’yla birlikte turnuva biletini<br />

cebine koydu.<br />

Takımın başında bir Afrika efsanesi Claude Le<br />

Roy bulunuyor. 1988 yılında Kamerun’la bu<br />

kupayı kazanan Fransız antrenör organizasyonun<br />

en kıdemli hocası konumunda. Dünya<br />

Kupası tecrübesi de olan Le Roy’un Kongo<br />

Cumhuriyeti’nin bu başarısı üzerinde payı çok<br />

büyük. Zira elindeki kadronun kalitesi Afrika<br />

ortalamasının bile altında.<br />

Kongo’nun mevcut oyuncu grubu çok fazla bir<br />

arada oynamamış oyunculardan kurulu. Takımın<br />

en önemli oyuncularından biri olan Olimpiakoslu<br />

Delvin N’Dinga 33 maçla en fazla milli<br />

karşılaşmaya çıkmış futbolcu konumunda. Kendi<br />

takımında da iyi bir sezon geçiriyor. N’Dinga’nın<br />

yanı sıra Almerialı Thievy Bifouma Kongo<br />

Cumhuriyeti için en önemli hücum ayağı. Özellikle<br />

bu iki oyuncunun sahaya koyacakları karakter ve<br />

oyun takım için hayati önem taşıyor.<br />

Kongo açılış maçında ev sahibi Ekvator Ginesi’yle<br />

karşılaşacak. Eğer gruptan çıkmak için iddialarını<br />

devam ettirmek istiyorlarsa üç puanı almak<br />

zorundalar. En büyük şansları da antrenör Claude<br />

Le Roy.


KiLiT OYUNCU<br />

Delvin N’Dinga<br />

Kongo için Afrika Kupası’nda en<br />

kritik oyunculardan biri olması<br />

beklenen Delvin N’Dinga, Türkiye’ye<br />

çok uzaklarda değil. Olimpiakos<br />

forması giyen orta saha, Yunan<br />

ekibinin yaz döneminde yaptığı en<br />

önemli hamlelerden biri olarak göze<br />

çarpıyor. Kırmızı-beyazlıların bu<br />

sezon yaptığı tüm Şampiyonlar Ligi<br />

maçlarında sahaya çıkan N’Dinga,<br />

Juventus ağlarına bir de gol bıraktı.<br />

Yani Kongolu futbolcular arasında<br />

özel bir noktada. Kendisini özel yapan<br />

şeyleri Afrika Uluslar Kupası’nda da<br />

sahaya yansıtırsa, takımı adına fark<br />

yaratacaktır.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


BURKiNA FASO<br />

Son turnuvanın finalisti Burkina Faso, Gabon’la<br />

birlikte zorlanmadan finallerin biletini aldı. Grupta<br />

11 puan toplayan Burkina Faso’da istikrar devam<br />

ediyor.<br />

Takımın başında 2012’den beri Paul Put var.<br />

Belçikalı hoca 2013’teki turnuvada takımına final<br />

oynatarak Burkina Faso tarihine adını kazımıştı.<br />

Açıkladığı 23 kişilik kadronun çoğunluğunu finalist<br />

takımın oyuncuları oluşturuyor. Milli takımı bırakan<br />

kaptan Moumouni Dagano dışında önemli bir<br />

eksik gözükmüyor. Paul Put’un ekibi üzerindeki<br />

etkisi tüm Afrika takımlarından daha farklı. Burada<br />

2012 Afrika Kupası’nın kazanan Zambiya ve Herve<br />

Renard ilişkisine benzer bir durum söz konusu.<br />

Put, Renard kadar dinamik bir karaktere sahip<br />

olmasa da takımına benimsettiği futbol felsefesi<br />

takdiri hak ediyor. Yardımlaşmayı ön plana çıkaran<br />

Paul Put’un en büyük özelliği oyuncularını çok<br />

iyi kullanabilmesi. Saha içinde gerçek bir teknik<br />

direktörün varlığını hissedebiliyorsunuz. Tüm bu<br />

pozitif durumların sonucu sahada iyi bir “takım”<br />

görmemize olanak sağlıyor. Alışılagelmiş Afrika<br />

takımlarından Burkina Faso’yu ayıran en büyük<br />

özellik bu.<br />

Burkina Faso’nun oyuncu grubu uzun süredir birlikte<br />

oynayan oyunculardan kurulu. Savunmada Lyonlu<br />

Bakary Kone’nin milli takım performansı oldukça iyi.<br />

Kaptan Charles Kabore, Florent Rouamba ve Evianlı<br />

Djakaridja Kone orta sahanın olmazsa olmazları.<br />

Bunun yanında Karabüksporlu Abdou Traore, Mersin<br />

İdman Yurdu’ndan Nakoulma, veteran Aristide<br />

Bance ve Alain Traore’yi de izleme şansı bulacağız.<br />

Özellikle Nakoulma son turnuvada müthiş işler<br />

yapmıştı. Hepsi bir yana Burkina Faso’nun en<br />

büyük şansı Jonathan Pitroipa gibi muhteşem bir<br />

oyuncuya sahip olması. 2013 Afrika Kupası’nın en<br />

iyi oyuncusu seçilen Pitroipa elemeleri de gol kralı<br />

olarak tamamlamıştı.<br />

Burkina Faso son turnuvadaki başarısını tekrarlar mı<br />

bilinmez ama iyi bir oyun oynayacaklarına<br />

şüphe yok.


KiLiT OYUNCU<br />

Jonathan Pitroipa<br />

Son Afrika Kupası’nda Burkina<br />

Faso’yu finale taşıyan Jonathan<br />

Pitroipa, turnuvanın son<br />

gününde kupayı kaldıramasa<br />

da en iyi oyuncu seçilerek teselli<br />

bulmuştu. Rennes’den Al Jazira’ya<br />

transferiyle, kulübü kıtasıyla<br />

birlikte değişti ancak milli takım<br />

için arz ettiği önem hâlâ aynı.<br />

Elemelerde mücadele ettiği 5<br />

maçta 6 gol atarak takımına<br />

Ekvator Ginesi vizesini getiren<br />

Pitroipa, güçlü rakiplere rağmen<br />

şüphesiz son seferde yarım<br />

bıraktığı işi bitirmenin hayallerini<br />

kuruyor. Hem aynı rakipler geçen<br />

kupada da yok muydu<br />

EMRE GÜRKAYNAK


GABON<br />

Son yıllarda adından söz ettiren fakat bir türlü<br />

o istenen sıçramayı yapamayan Gabon rahat bir<br />

şekilde finallere kalmayı başardı. İçerideki maçları<br />

kazanıp dışarıdakilerin tümünde berabere kalan<br />

Gabon, turnuvaya namağlup gelen takımlardan bir<br />

tanesi.<br />

Gabon’u 2014’ten beri bir Portekiz efsanesi<br />

olan genç hoca Jorge Costa çalıştırıyor. 6<br />

maçta kalesinde 4 gol gören Orta Afrika ekibi<br />

toparlanmaya çalışan bir takım görüntüsünde.<br />

Jorge Costa yeni bir futbol mantalitesi oturtmaya<br />

çalışıyor Gabon’a. Başladıkları günden bu yana<br />

daha iyi durumda olsalar da birçok eksikleri<br />

bulunuyor. Özellikle oyundan kopma konusunda<br />

büyük problemler yaşıyorlar. Gruplarda rakiplerine<br />

karşı çok zorlanmamış olmaları görece kolay<br />

takımlara karşı mücadele etmelerinden<br />

kaynaklanıyordu. Turnuvada bu eksiklerini telafi<br />

etmezlerse gruptan çıkmaları bile zor hâle gelebilir.<br />

Gabon yaş ortalaması olarak genç bir takım. Pierre-<br />

Emerick Aubameyang gibi bir global stara sahip<br />

olmalarına rağmen kaliteli oyuncu konusunda<br />

ortalama durumdalar. Afrika’nın en iyi kalecilerinden<br />

biri olan Didier Ovono, Celta Vigolu Levy Madinda ve<br />

Biyogo Poko önemli oyuncuları. Defansın kontrolü da<br />

bir dönemler adından çok söz ettiren Bruno Ecuele<br />

Manga’ya emanet. Ayrıca tüm alt yaş gruplarında<br />

Fransa Milli Takımı’nda forma giyen takımın 10<br />

numarası Frederic Bulot da Gabon’un bir şeyler<br />

beklediği oyunculardan. Yetenekli oyuncu forma<br />

şansı bulacaktır.<br />

Gabon ilk maçını Burkina Faso’yla oynayacak. Eleme<br />

grubunda da aynı grupta mücadele etmişlerdi.<br />

Gruplarda kurduğu üstünlüğü Burkina Faso’ya tekrar<br />

kurup kuramayacağını hep birlikte izleyeceğiz. Zira<br />

ilk turu geçmek istiyorlarsa en büyük rakipleri Paul<br />

Put’un ekibi. Bir diğer yandan da Kongo ve ev sahibi<br />

Ekvator Ginesi’yle karşılaşacaklar.


KiLiT OYUNCU<br />

Pierre-Emerick<br />

Aubameyang<br />

Bu sezon Aubameyang, Dortmund<br />

adına 11 gol 5 asist kaydetse de, sarısiyahlılar<br />

için işler, özellikle ligde, pek<br />

iyi gitmiyor. Klopp’un öğrencilerinin<br />

işi hücumcu ismin yokluğunda daha<br />

da zorlaşadursun; bir sarı formadan<br />

diğerine geçecek ‘insan ferrari’<br />

Aubameyang’ın işi de hiç kolay<br />

olmayacak. Gabon, Ekvator Ginesi ile<br />

birlikte ev sahipliği yaptığı 2012’deki<br />

kupada iyi görünmüş ancak 2013’ü pas<br />

geçmişti. Bielsa yönetiminde Ligue<br />

1’de gayet iyi giden Marsilya’nın önemli<br />

parçalarından Mario Lemina’nın da milli<br />

daveti reddetmesi üzerine ağırlık bu<br />

sene yine Aubameyang’ın omuzunda<br />

kalacak gibi gözüküyor. Bu yükü nasıl<br />

kaldıracağı Gabon’un durumunu direkt<br />

etkileyecektir.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


B<br />

GRUBU<br />

18 Ocak 18.00 Zambiya - D.Kongo<br />

18 Ocak 21.00 Tunus - Y.B. Adaları<br />

22 Ocak 18.00 Zambiya - Tunus<br />

22 Ocak 21.00 Y.B.Adaları - D.Kongo<br />

26 Ocak 20.00 D. Kongo - Tunus<br />

26 Ocak 20.00 Y.B.Adaları - Zambiya<br />

Zambiya<br />

Demokratik Kongo<br />

Tunus<br />

Yeşil Burun Adaları


ZAMBiYA<br />

2012 Afrika Uluslar Kupası şampiyonu Zambiya<br />

son turnuvada hayal kırıklığı yaratan ekiplerden<br />

birisi olmuştu. Elemelerin en basit gruplarından<br />

birine düşmeleri onlar için büyük şans oldu.<br />

Yeşil Burun Adaları’nın arkasından grubu 11<br />

puanla ikinci sırada tamamladılar. Bu durumda<br />

en büyük faktör Mozambik ve Nijer gibi iki zayıf<br />

takımla aynı grupta olmalarıydı.<br />

2013 Afrika Uluslar Kupası’ndan sonra<br />

görevinden ayrılan Herve Renard’ın yerine<br />

gelen eski yardımcısı Patrice Beamuelle’le<br />

2014 yazında yollar ayrıldı. Zambiya Futbol<br />

Federasyonu Başkanı Kalusha Bwalya yaptığı<br />

açıklamada takımın başına bir yerli antrenör<br />

getireceğini belirtti. 2014 Ağustos’ta 48<br />

yaşındaki Zambiyalı antrenör Honour Janza<br />

milli takımla sözleşmeyi imzaladı. Janza geldiği<br />

günden beri fena bir görüntü çizmiyor. Turnuva<br />

için açıkladığı kadro da mevcut durum içerisinde<br />

oldukça doğru bir liste görünümü veriyor.<br />

Nijer maçından sonra takımla problemler<br />

yaşayan şampiyon takımın kaptanı Chris<br />

Katongo turnuvaya getirilmedi. Bir daha da<br />

milli takıma seçilip seçilmeyeceği şüpheli<br />

durumda. Turnuva kadrosu ise biraz tartışmalı.<br />

Zira Kasım 2014’te oynanan son eleme maçında<br />

kadroya seçilen 10 oyuncu Ekvator Ginesi’ne<br />

getirilmedi. Eski yıllara görece daha genç<br />

bir takımla sahada olacaklar. Zambiya’nın<br />

en önemli oyuncusu 2012’deki turnuvada da<br />

harikalar yaratan Rainford Kalaba. Kalaba, Chris<br />

Katongo ve Joseph Musonda’nın ayrılmasıyla<br />

birlikte kaptanlık bandının da sahibi oldu. Bunun<br />

dışında İngiltere’de pek varlık gösteremese de<br />

milli takımda hep iyi oyun sergileyen Emmanuel<br />

Mayuka, Zambiya için büyük önem taşıyor.<br />

Kariyerinde 13 gol olan sempatik kaleci Kennedy<br />

Mweene ve müthiş dinamizmiyle takıma<br />

çok şey katan Chisamba Lungu diğer önemli<br />

oyuncular.<br />

Zambiya, Tunus, Demokratik Kongo ve Yeşil<br />

Burun Adaları’yla aynı grupta mücadele edecek.<br />

İşleri oldukça zor. Hem Tunus hem de Yeşil<br />

Burun Adaları çok formda ekipler. Gruptan<br />

çıkmaları bile iyi bir başarı olacaktır.


KiLiT OYUNCU<br />

Rainford Kalaba<br />

Zambiya’nın 2012’de yazdığı<br />

şampiyonluk hikâyesine birkaç<br />

paragraftan fazla katkı veren<br />

Rainford Kalaba, o sene turnuvanın<br />

da en iyileri arasında yer almıştı.<br />

Geçen zamanda daha da gelişen ve<br />

kaptanlığı ele alan Kalaba, milli takım<br />

adına, Premier League’e transferiyle<br />

duraklama devrine giren Emanuel<br />

Mayuka’dan daha fazla önem arz<br />

eder hale geldi. Geçtiğimiz yıl kulübü<br />

TP Mazembe ile Zambiya arasında<br />

gerginliğe yol açsa da sorunlar<br />

geride kalmış durumda. Şimdi<br />

sıra geride bıraktığı bir başka şeyi,<br />

şampiyonluğu, yeniden ele almakta.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


YEŞiL BURUN ADALARI<br />

Futbolseverlerin son yıllarda ismini sık sık<br />

duyduğu Yeşil Burun Adaları, bir diğer adıyla<br />

Cape Verde çok iyi bir eleme süreci geçirdi.<br />

Grubunu birinci tamamlayan ada ekibi<br />

turnuvada yine iyi işler yapacak potansiyeli<br />

taşıyor.<br />

Yeşil Burun Adaları’na müthiş bir futbol mantığı<br />

oturtan Lucio Antunes’in ayrılmasıyla birlikte<br />

o mevkiye geçici isimler getiren federasyon<br />

2014’ün sonlarında eski Şampiyonlar Ligi gol<br />

kralı Portekizli Rui Aguas’ı getirdi. 55 yaşındaki<br />

teknik adam Antunes’in oyun felsefesi üzerine<br />

kendi oyununu inşa etmiş gibi gözüküyor. 2000<br />

yılından beri takım çalıştırmayan Aguas’ın<br />

kariyeri için de önemli bir adım olacaktır.<br />

Eski bir Portekiz sömürgesi olan Yeşil Burun<br />

Adaları tüm futbol kültürünü de bu ülkeden<br />

kazandı. Sahadaki takımın stili de oyuncuların<br />

stili de Portekiz futbolundan çok büyük izler<br />

taşıyor. Yeşil Burun Adaları’nı izlediğiniz zaman<br />

Portekiz Ligi’nden bir orta sıra takımının<br />

silüetini görebilmeniz çok doğal. İleri hatta<br />

Lille’de forma giyen Ryan Mendes takımın en<br />

önemli oyuncusu. Mendes’in yanı sıra Platini,<br />

Toni Varela, Sportingli Heldon ve Estoril’den<br />

Kuca diğer mühim futbolcular. Defans hattının<br />

kumandası da Fernando Varela’da.<br />

Yeşil Burun Adaları her an her şeyi yapabilecek<br />

bir takım. Tempoyu müthiş ayarlayıp istedikleri<br />

skora gidebiliyorlar. Birbirine alışmış bir<br />

ekip ve rakipleri kim olursa olsun sahadaki<br />

ciddiyetlerinden ödün vermiyorlar. Tunus,<br />

Demokratik Kongo ve eleme grubunda da<br />

karşılaştıkları Zambiya’yla oynayacaklar. Gruptan<br />

çıkmaları hâlinde daha da ileriye gidebilirler.


KiLiT OYUNCU<br />

Ryan Mendes<br />

Fransa 2. Lig’de Le Havre formasıyla<br />

yaptığı çıkışla Lille’e geçiş yapan ancak<br />

burada pek bir şey yapamayan Ryan<br />

Mendes, FIFA Dünya Sıralaması’nda<br />

33. olan takımının en büyük kozu<br />

olarak gözüküyor. Eleme grubunu<br />

da lider bitiren Ada ülkesi formda.<br />

Mendes, Le Havre günlerine dönüp<br />

bu forma ortak olur ve kendine birkaç<br />

ortak bulursa, Yeşil Burun Adaları,<br />

FIFA’da elde ettiği sıralamanın yanıltıcı<br />

olmadığını kanıtlayacaktır.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


TUNUS<br />

Elemelerde rakiplerini ezerek finallere katılan<br />

Tunus eski günlerine dönme sinyalleri veriyor. Mısır<br />

ve Senegal’in olduğu grupta sadece 2 gol yiyerek<br />

Ekvator Ginesi’ne geldiler.<br />

Takımın başında 65 yaşındaki Belçikalı Georges<br />

Leeskens bulunuyor. Geldiği günden beri Tunus’u<br />

tamamen farklı bir görüntüye sokan Leeskens’in<br />

oyuncularla da arası oldukça iyi. Sert Kuzey Afrika<br />

ekolüyle yetenekli oyuncuları harmanlayıp takım<br />

oyununa ağırlık veren antrenör, Tunus’u oyundan<br />

kopmayan taş gibi bir takım hâline getirdi.<br />

Kaptan Yassine Chikhaoui ve Bordeaux’lu Wahbi<br />

Khazri takımın en önemli oyuncuları. Amine<br />

Chermiti, Saber Khalifa, Fahreddin Ben Youssef<br />

ve Hamza Younes gibi çok güçlü bir forvet<br />

hattına sahipler. Bunların yanında zaman zaman<br />

inanılmaz işler yapan Youssef Msakni de kadroda<br />

yer alıyor. Orta sahanın ortasında Türkiye’den<br />

de tanıdığımız Hocine Ragued görev yapıyor.<br />

Tunus’un defans hattında bazı değişiklikler oldu.<br />

Yassin Mikari, Alaeddine Yahia ve Bilal İfa gibi<br />

oyuncular turnuvaya getirilmedi. Defansı organize<br />

eden oyuncu ise Avrupalı futbolseverlerin de<br />

yakından tanıdığı Aymen Abdennour.<br />

Tunus ilk maçını çok tehlikeli bir takım olan Yeşil<br />

Burun Adaları ile oynayacak. Bu maçı kazanmaları<br />

onlar için hayati önem taşıyor. Tüm otoriteler<br />

Tunus’u favoriler arasında gösteriyor. Kırmızıbeyazlıların<br />

yıllardır başına bela olan gereksiz<br />

agresifliğini elemelerde çok fazla göremedik. Eğer<br />

bu konuda kendilerini iyi idare ederseler sonuna<br />

kadar gidecek potansiyele sahipler. Leeskens de<br />

turnuva için iddialı demeçler veriyor. Çok iyi bir<br />

kadroya sahip durumda Tunus. Yarı final, final<br />

hatta şampiyonluk kimse için sürpriz olmayacaktır.


KiLiT OYUNCU<br />

Wahbi Khazri<br />

Bordeux’nun başında yaşadığı ilk<br />

teknik direktörlük deneyimiyle takdir<br />

toplayan Willy Sagnol’ün, teşekkür<br />

etmesi gereken adamlardan biri<br />

kesinlikle Wahbi Khazri. Orta<br />

sahadaki teknik oyunu ve duran<br />

toplardaki hakimiyetiyle, yıllarca<br />

Juninho’yu izlemiş bir ülkede bile<br />

olumlu bir algı yaratmayı başaran<br />

23 yaşındaki Khazri, bu algıyı 5 de<br />

golle taçlandırdı. Son zamanlarda<br />

Afrika Kupası’nda başarıdan uzak<br />

kalan 2004 şampiyonu Tunus; 1998-<br />

2006 arası aralıksız yaptığı Dünya<br />

Kupası yolculuklarına da ara vermiş<br />

durumda. İşleri rayına oturtmak<br />

istiyorlarsa, ellerine bundan daha<br />

iyi bir fırsat geçmeyebilir. Neticede<br />

önlerinde bir kupa, ellerindeyse<br />

Wahbi Khazri var.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


DEMOKRATiK KONGO CUMHURiYETi<br />

Demokratik Kongo turnuvaya en iyi üçüncü<br />

kontenjanından katılan tek ekip. Kamerun ve<br />

Fildişi Sahili gibi iki Afrika devi arasından bu<br />

başarıyı yakalamaları önemli. Rakip kalelere 10 gol<br />

atıp, kalelerinde 9 gol gördüler.<br />

Demokratik Kongo’nun başında 2014<br />

Ağustos’undan beri yerli hoca Florent Ibange<br />

bulunuyor. Ibange’nin takımı iki Sierra Leone<br />

galibiyeti bir de deplasmanda Fildişi galibiyetiyle<br />

turnuvaya geldi. Fildişi Sahili maçında son<br />

dakikalarda galibiyet golünü atmasalar bugün<br />

evlerinde olacaktılar. Ebola krizi içinde debelenen<br />

Sierra’nın grupta olması onlar için önemli bir<br />

avantaja dönüştü.<br />

Takımın en önemli oyuncuları defans hattında<br />

Cedric Mongongu, orta sahada Youssouf<br />

Mulumbu ve Cedric Makiadi, ileri hatta ise takımın<br />

her şeyi olan Dieumerci Mbokani ve Premier<br />

League’de oynayan yetenekli oyuncu Yannick<br />

Bolasie. Mbokani’nin sırtındaki yükü Yannick<br />

Bolasie biraz olsun hafifletti. Fakat Mputu gibi<br />

bir oyuncudan yoksun olacaklar. Özellike orta<br />

alanda Mulumbu’nun takımına ne katacağı<br />

çok önemli. Premier League’te zaman zaman<br />

olağanüstü bireysel performanslar sergileyen<br />

oyuncu Demokratik Kongo’nun en kilit oyuncusu<br />

konumunda. İlginç gol sevinciyle tüm dünyanın<br />

dikkatini çeken 38 yaşındaki kaleci Kidiaba da<br />

Ekvator Ginesi’ne getirildi. Kidiaba, sempatik<br />

tavırları dışında topu oyuna çok iyi sokmasıyla<br />

ve sahadaki profesyonel duruşuyla takım<br />

arkadaşlarına büyük güven aşılayan bir oyuncu<br />

görevi üstleniyor.<br />

Demokratik Kongo çok kırılgan bir yapıya<br />

sahip. Öne geçtikleri maçlarda büyük sıkıntılar<br />

yaşayabiliyorlar. Geriye düştüklerinde de reaksiyon<br />

göstermede pek başarılı değiller. Mevcut kadro ve<br />

oyun nazarında bu gruptan çıkmaları bile önemli<br />

bir başarı olacaktır. Son turnuvaya renk katmayı<br />

başarmışlardı fakat oyun olarak pek bir şey vaat<br />

etmiyorlar.


KiLiT OYUNCU<br />

Dieumerci Mbokani<br />

Standard Liege, Anderlecht ve son<br />

olarak giydiği Dinamo Kiev formalarıyla<br />

belli bir standart tutturmayı başaran<br />

ve daha önemlisi hiçbir zaman<br />

kupalardan uzak kalmayan Mbokani’nin,<br />

Ekvator Ginesi’nde de farklı bir amacı<br />

olmayacak. Golcü oyuncunun işi çok<br />

kolay gözükmüyor ama Premier League<br />

patentli isimlerden Yossouf Mulumbu<br />

ve Yannick Bolasie’nin yardımı yükünü<br />

hafifletecektir.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


C<br />

GRUBU<br />

19 Ocak 18.00 Gana - Senegal<br />

19 Ocak 21.00 Cezayir - G.Afrika<br />

23 Ocak 18.00 Gana - Cezayir<br />

23 Ocak 21.00 G.Afrika - Senegal<br />

27 Ocak 20.00 G.Afrika - Gana<br />

27 Ocak 20.00 Senegal - Cezayir<br />

Gana<br />

Senegal<br />

Cezayir<br />

Güney Afrika


CEZAYiR<br />

Turnuvanın bir numaralı favorisi Cezayir<br />

elemelerde beklenildiği gibi hiç zorlanmadan<br />

organizasyonun yolunu tuttu. Gruptaki ilk<br />

beş maçı kazanan Kuzey Afrika temsilcisi<br />

son maçında rotasyonlu bir kadroyla Mali’ye<br />

kaybetti.<br />

Dünya kupasında çok önemli işler yapan<br />

Cezayir’de Vahid Halilhodzic’in görevden<br />

ayrılmasıyla birlikte takımın başına 11 yıldır<br />

Lorient’i çalıştıran, Lyonlu Yoann Gourcuff’un<br />

babası Christian Gourcuff’u getirildi. Fransız<br />

antrenörün sırtında büyük bir yük var. Zira<br />

tüm otoritelere göre Cezayir kupanın en büyük<br />

favorisi.<br />

Cezayir, turnuvadaki takımlar arasında<br />

tartışmasız en iyi oyuncu grubuna sahip<br />

takım. Öyle ki Nabil Ghilas, Adlene Guedioura,<br />

Mehdi Mostefa ve Ryad Boudebouz gibi<br />

oyuncular bile 23 kişi arasına giremedi. Bunun<br />

yanı sıra sakatlıkları yüzünden turnuvaya<br />

götürülemeyen Essaid Belkalem ve Mehdi<br />

Abeid gibi oyunculardan da mahrum kalacaklar.<br />

Cezayir’in en büyük silahı tartışmasız Valencialı<br />

Sofiane Feghouli. 25 yaşındaki orta saha<br />

oyuncusu takımın topu taşımada ve saha içi<br />

yaratıcılığında en önemli oyuncu konumunda.<br />

Defans hattında tecrübeli kaptan Madjid<br />

Bougherra, Rafik Halliche ve tüm defansıf<br />

faaliyetler için joker pozisyonunda olan Carl<br />

Medjani yer alıyor. Ghoulam ve Cadamuro gibi<br />

genç savunma oyuncularının yanı sıra tecrübeli<br />

sol bek Djamer Mesbah da kadroda yer buldu.<br />

Orta sahanın ortası Mehdi Lacen gibi önemli<br />

bir futbolcuya emanet. Yacine Brahimi’ye<br />

de ayrı bir parantez açmak lazım. Dünya<br />

Kupası’ndan beri müthiş bir form seviyesine<br />

ulaştı. Feghouli’yle birlikte takımın en önemli<br />

oyuncusu kuşkusuz. Nabil Bentaleb ve Riyad<br />

Mahrez de diğer genç oyuncular. İleri hatta<br />

ise alışılageldiği gibi İslam Slimani ve El-Arbi<br />

Soudani yer alıyor.<br />

Cezayir için daha fazla bir şey söylemeye<br />

gerek yok. Zor bir grupta da olsalar kupayı<br />

kazanmaları gerekiyor. Aksi bütün sonuçlarda<br />

başarısız sayılacaklar.


KiLiT OYUNCU<br />

Yacine Brahimi<br />

Çok değil, bir mevsim önce<br />

düzenlenen Dünya Kupası’nda renk<br />

olmaktan öteye gidip, başarılı sıfatını<br />

kazanan Cezayir, Afrika Kupası<br />

bahsi açıldığında başarılıdan ziyade<br />

şampiyon kelimesine yakıştırılıyor.<br />

Ishak Belfodil ve Islam Slimani<br />

gibi kendini kanıtlamış forvetlerin<br />

yanında Sofiane Feghouli’yi de<br />

kadrosunda bulunduran ‘Çöl Tilkileri’<br />

için turnuvanın kilit ismiyse Yacine<br />

Brahimi olacağa benziyor. Porto’nun<br />

az para çok verim formülünde,<br />

eşittirin sağına yazılan son isimlerden<br />

Brahimi, bu sezon gerek yerel<br />

ligde gerek Devler Ligi’nde attığı<br />

goller ve hücuma taşıdığı toplarla<br />

dikkat çekiyor. Bunları Afrika’ya da<br />

taşıyabilirse, Cezayir ile şampiyonluk<br />

kelimesi daha da sık anılacaktır.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


GANA<br />

Gana, Togo, Gine ve Uganda’nın olduğu<br />

gruptan 1. olarak turnuvaya katıldı. Kimsenin<br />

beklemediği kadar zorlanan Afrika’nın güçlü<br />

ekibi organizasyon öncesi iyi sinyaller vermedi.<br />

Takımın başına 27 Kasım 2014’te dünyaca ünlü<br />

antrenör Avram Grant getirildi. İsrail pasaportlu<br />

teknik adam elinde çok iyi oyuncular olduğunu<br />

ve turnuvada sonuna kadar gitmek istediklerini<br />

söylüyor. Eleme maçlarında kimseyi tatmin<br />

etmeyen bir oyun ortaya koyan Gana’nın Avram<br />

Grant’la neler yapacağı merak konusu.<br />

Gana, 2014 Dünya Kupası’nda yaşadığı Muntari<br />

ve Prince Boateng krizinden sonra bu oyuncuları<br />

bir daha kadroya çağırmadı. Avram Grant da bu<br />

konuyla ilgili bir girişimde bulunmadı. Boateng,<br />

Muntari, Essien’in yanı sıra sakatlanan Majeed<br />

Waris, Kwadwo Asamoah ve Jeffrey Schlupp’tan<br />

yoksun bir kadroyla Ekvator Ginesi’ne gittiler.<br />

Ayrıca kaleci Kwarasey, Samuel Inkoom ve<br />

Albert Adomah gibi alışılmış isimler de 23 kişi<br />

arasına giremedi. Gana’nın en büyük silahı<br />

her zaman olduğu gibi kaptan Gyan Asamoah<br />

olacak. Gyan’ın yanı sıra Andre Ayew gibi müthiş<br />

bir futbolcuya sahipler. Oyuncu yetiştirmekte<br />

çok zorlanmayan Black Stars lakaplı Afrika<br />

ekibinde yine genç topçulardan kurulu bir takım<br />

göreceğiz. Defans hattında Erciyessporlu John<br />

Boye’nin yanı sıra bu sene Augsburg’ta çok iyi<br />

bir performans sergileyen bek oyuncusu Baba<br />

Rahman da yer alıyor. Christian Atsu, Wakaso<br />

Mubarak ve Mohammed Rabiu takımın diğer<br />

önemli ayakları.<br />

Gana Milli Takımı yıllardır çözemediği mental<br />

problemleri elemelerde de aşamadığını gösterdi.<br />

Özellikle rakip takıma baskı kurma konusunda<br />

oldukça beceriksiz durumdalar. Andre Ayew ve<br />

Gyan Asamoah da etkisiz kalınca bir halı saha<br />

takımı görüntüsüne bürünüyorlar. Atsu gibi<br />

bireysel özellikleri fazla fakat kafa olarak amatör<br />

oyuncuların varlığı Gana’nın işini zorlaştıran<br />

etkenler. Turnuvanın en zor grubunda mücadele<br />

edecekler. Kupanın bir numaralı favorisi Cezayir,<br />

Güney Afrika ve Senegal’le karşılaşacaklar.<br />

Grant’ın kısa sürede neler yaptığını hep birlikte<br />

göreceğiz.


KiLiT OYUNCU<br />

Asamoah Gyan<br />

Yıllardır birlikte oynamasına rağmen<br />

pek yaşlı olmayan kadrosunun<br />

avantajını taşıyan Gana, bu sene de<br />

turnuvanın favori takımları arasında.<br />

‘Pek yaşlı olmamaları’nı sağlayan<br />

gençlerle, takımın eskileri arasında<br />

bağlantı kurup onlara liderlik edecek<br />

olan kilit isimse Gyan Asamoah. 3<br />

numaralı forvet son iki kupadaki<br />

dördüncülüklerinden artık bir adım<br />

daha yukarı çıkmak isteyecektir.<br />

Al Ain’e transferiyle gözlerden<br />

uzaklaşsa da kariyerinin en az gol<br />

sıkıntısı yaşadığı dönemlerinden<br />

birinde olduğunu söylemek Gyan için<br />

yanlış olmaz. Bu formu, isteklerinin<br />

gerçekleşmesinde anahtar olacaktır.<br />

Hem de birçok maçı açacak bir anahtar.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


GÜNEY AFRIKA<br />

Güney Afrika elemelerde müthiş bir performansla<br />

organizasyona katılmaya hak kazandı. Son<br />

şampiyon Nijerya’nın üçüncü olduğu grupta<br />

Kongo’yla birlikte tur atladılar. 6 maçta 12 puan<br />

toplayan Güney Afrika namağlup şekilde Ekvator<br />

Ginesi’ne iniş yaptı.<br />

Gordon Igesund’la yolların ayrılmasından sonra<br />

2002-2004 arası milli takımı çalıştırmış olan<br />

65 yaşındaki yerli antrenör Ephraim Mashaba<br />

ile sözleşme imzalandı. Mashaba imzayı<br />

atarken, Güney Afrika takımının yeniliğe<br />

ihtiyacı olduğunu, bunun için de elinden geleni<br />

yapacağını dile getirdi. Mashaba’nın elemelerde<br />

oynattığı futbol herkes tarafından takdir edildi.<br />

Takımın en önemli oyuncuları santrafor Bernard<br />

Parker, forvet oyuncusu Tokelo Rantie, orta<br />

sahada tecrübeli Reneilwe Letsholonyane ve<br />

yıllardır İngiltere’de top koşturan Dean Furman<br />

olarak göze çarpıyor. Siphiwe Tshabalala, Kagisho<br />

Dikgacoi, May Mahlangu ve Thulani Serero gibi<br />

önemli oyuncular kupaya götürülmedi. Afrika’nın<br />

belki de en iyi kalecisi olan Itumeleng Khune de<br />

uzun zamandır takıma davet edilmiyor. Güney<br />

Afrika kadrosunda Avrupalı futbol seyircisinin<br />

tanımadığı birçok oyuncu var fakat hali hazırdaki<br />

takım müthiş bir saha içi yardımlaşma örneği<br />

gösteriyor. En büyük silahları da bu olacaktır.<br />

Bafanalar için en büyük dezavantaj ise korkunç<br />

bir gruba düşmüş olmaları. Cezayir, Gana ve<br />

Senegal’le boy ölçüşmeleri gerekiyor. Afrika<br />

Uluslar Kupaları’nda bu tarz sürprizlere<br />

çokça şahit olduysak da gruptan çıkmaları<br />

zor gözüküyor. Yıllardır takım oyununa karşı<br />

yıldızların devrilişini izliyoruz. Güney Afrika bunu<br />

gerçekleştirir mi bilinmez ama son dönemdeki<br />

üzerinde ölü toprağı olan o takımdan arınmış gibi<br />

gözüküyorlar.


KiLiT OYUNCU<br />

Reneilwe Letsholonyane<br />

Tenis topuyla oynayarak kariyerinin<br />

başlangıcını yapan Reneilwe<br />

Letsholonyane, yaşamını futboldan<br />

kazanamayacağını düşünen ailesine<br />

karşı bir zafer elde edeli çok oldu.<br />

Ülkesinin ev sahibi olduğu 2010<br />

Dünya Kupası’nda da sahaya çıkan<br />

32 yaşındaki Letsholonyane artık<br />

pek genç de sayılmaz. Kadroda<br />

milli takım formasını en çok giyen<br />

isimlerden olmasının avantajıyla<br />

sahaya farkının koyup, bu sefer<br />

ailesine hediye edebileceği bir zaferin<br />

peşine düşecektir.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


SENEGAL<br />

Kamerun’la birlikte elemelerde en az gol yiyen<br />

takım Senegal. 6 maçta toplam 1 gol gördüler<br />

kalelerinde. O da Tunus maçında 90+4’te geldi.<br />

Bu durum Senegal gibi yıllardır savunması<br />

yüzünden problem yaşayan bir takım için müthiş<br />

bir istatistik.<br />

Senegal’in başında 2013’ten beri Afrika’yı çok<br />

yakından tanıyan karizmatik antrenör Alain<br />

Giresse bulunuyor. Fransız teknik adam takıma<br />

önemli katkılar yaptı. Senegal defans oyuncusu<br />

yetiştirmekte sıkıntı yaşayan bir ülke. Savunma<br />

oyuncusu konusunda tüm Afrika’da da bir<br />

problem mevcut. Bunun için birçok gerekçe<br />

gösterilebilir. Fakat Giresse bu turnuvaya<br />

gelirken en az gol yiyen takımı yaratmayı başardı.<br />

Defansif anlamda çok büyük gelişme gösterdiler.<br />

Senegal kadrosu uzun zamandır müthiş bir<br />

hücum hattına sahip. Bu turnuvada da aynı<br />

durumu görebiliyoruz. Moussa Sow, Mame Biram<br />

Diouf, Sadio Mane, Dame N’Doye, Papiss Cisse ve<br />

Moussa Konate gibi üst düzey ofansif oyuncuları<br />

izleme şansı bulacağız. Orta sahada da ortalama<br />

yakalamış gibi duruyor Senegal. Cheikhou<br />

Kouyate, İdrissa Gueye ve Alfred N’Diaye gibi<br />

önemli oyuncuları bulunuyor. Kadroya seçilen<br />

yedi defansif futbolcudan da altısı Fransa<br />

Ligi’nden. Cheickh M’Bengue, Lamine Sane ve<br />

Lamine Gassama gibi kaliteli isimleri de defans<br />

hattında göreceğiz. Bu sene Premier League’de<br />

adından sıkça söz ettiren Diafra Sakho da<br />

sakatlığı yüzünden kadroda yer alamayacak.<br />

Senegal elemelerdeki iyi oyununu sürdürse de<br />

daha fazlasına ihtiyacı var. Bitik bir Mısır ve zayıf<br />

Botsvana onların bu değerli gol istatistiğini<br />

yaratmalarında büyük pay sahibi. Çok güçlü bir<br />

grupta mücadele edecekler.


KiLiT OYUNCU<br />

Sadio Mane<br />

Senegal’in forvet hattında Moussa<br />

Sow ve Papiss Cisse var, Beşiktaş’taki<br />

formuna rağmen Demba Ba yok.<br />

Ancak konumuz bu değil. Bu sezon<br />

Southampton’a ligde fiyakalı bir yer,<br />

teknik direktörü Ronald Koeman’ın<br />

yüzüne de bir gülümseme veren ekipten<br />

22 yaşındaki Sadio Mane, Afrika Kupası<br />

öncesi takımdaşlarından rol çalmış<br />

durumda. 5 gol 2 asistiyle kulüp bazında<br />

çıkışını yapan Senegalli için Afrika<br />

Kupası, milli seviyede çıkışın adresi<br />

olması bakımından kritik.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


D<br />

GRUBU<br />

20 Ocak 18.00 F.Sahili - Gine<br />

20 Ocak 21.00 Mali - Kamerun<br />

24 Ocak 18.00 F.Sahili - Mali<br />

24 Ocak 21.00 Kamerun - Gine<br />

28 Ocak 20.00 Kamerun - F.Sahili<br />

28 Ocak 20.00 Gine - Mali<br />

Fildişi Sahili<br />

Gine<br />

Mali<br />

Kamerun


GiNE<br />

Gana, Uganda ve Togo’nun olduğu grupta son<br />

maçta bileti alan Gine, turnuvanın zayıf ekipleri<br />

arasında yer alıyor. Son yıllarda da dişe dokunur bir<br />

başarısı olmayan Batı Afrika ekibi için kupada maç<br />

veya maçlar kazanmanın farklı anlamları var. 2013<br />

yılında Gine’de başlayıp çevre ülkeleri de etkisi<br />

altına alan ebola virüsü yüzünden 8.000’e yakın<br />

insan hayatını kaybetti. Gine de Sierra Leone ve<br />

Liberya’yla birlikte ebola ölümleriyle kıvranan bir<br />

ülke.<br />

Takımın başında Fransız hoca Michel Dussuyer<br />

bulunuyor. 2010 yılında Gine’nin başına geçen<br />

antrenör bir ara takımı bıraksa da tekrar geri<br />

döndü. Ebola virüsü yüzünden iç saha maçlarının<br />

bir kısmını başka ülkelerde oynayan milli takımın<br />

bu kaos içerisinde turnuvaya katılması apayrı bir<br />

önem taşıyor. Dussuyer’in de bu şartlar altında<br />

takımın başında kalması önemli bir şahsiyete<br />

sahip olduğunun kanıtı.<br />

Gine’nin en önemli oyuncusu kuşkusuz<br />

Trabzonsporlu Kevin Constant. Bunun dışında<br />

elemelerde 5 gol atan Seydouba Soumah,<br />

Lyonlu Mohamed Yattara, İbrahima Traore ve<br />

Salzburg’un genç yıldızı Naby Keita ilk göze çarpan<br />

isimler. Defans hattında tecrübeli Kamil Zayatte<br />

bulunuyor. Ayrıca liginde zor günler geçiren<br />

Orduspor’un futbolcusu Guy-Michel Landel de<br />

23 kişilik kadroda yer aldı. Takımın önemli hücum<br />

ayakları Alhassane Bangoura ve İsmael Bangoura<br />

Ekvator Ginesi’ne götürülmedi.<br />

Gine’nin işi oldukça zor. Gruptan çıkmaları bile<br />

mucize olarak gözüküyor. Rakiplerini yenmek için<br />

hem şansa hem de iyi futbola ihtiyaçları var.


KiLiT OYUNCU<br />

Kevin Constant<br />

Ülkede tartışma yaratan bir kararla,<br />

2015 Afrika Kupası Elemeleri boyunca<br />

milli formayı giymeyi reddeden Kevin<br />

Constant’ın takım için ne kadar<br />

önemli olduğunu bu davranışına<br />

rağmen finallere çağrılması anlatıyor<br />

aslında. Mali için Keita’nın ifade<br />

ettiklerini, Gine’ye sunan Constant’ın<br />

Trabzonspor’da formunun zirvesinde<br />

olduğunu söylemek biraz abartı<br />

olacaktır. Ancak uluslararası<br />

tecrübesiyle Afrika Kupası<br />

standartlarında takımına kritik katkı<br />

yapabilir. Tabii elemeler mevzusu<br />

unutulduysa.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


FILDIŞI SAHILI<br />

2014 Dünya Kupası başarısızlığından sonra<br />

tamamen yeni bir yapılanmaya giden Afrika<br />

futbolunun son yıllardaki en büyük hayal kırıklığı<br />

Fildişi Sahili turnuva biletini de son maçta aldı.<br />

Kamerun dominasyonunun arkasında 10 puanla<br />

ikinci sırada kaldılar. Bunun yanında 6 maçta 11 gol<br />

yemiş olmaları da bir diğer eksi durum.<br />

Takımın başında 2012 Afrika Uluslar Kupası’nda<br />

Fildişi Sahili’ni finalde devirip Zambiya’ya tarihinin<br />

en büyük başarısını yaşatan Herve Renard<br />

bulunuyor. Onunla çalışan oyunculara göre<br />

takımıyla müthiş bir ilişki kurabilme yeteneğine<br />

sahip Renard. Fransız antrenör takımının savunma<br />

problemini ise bir türlü çözemedi. Bu konunun<br />

üzerine gitmesi gerekiyor.<br />

Renard, “Altın jenerasyon”un birçok ismi<br />

milli takıma veda etse de uzun yıllar sonra<br />

Afrika Kupası’na Didier Drogba gibi bayrak bir<br />

futbolcunun yanı sıra Didier Zokora, Arthur Boka,<br />

Sol Bamba, Romaric, Gosso ve Didier Ya Konan<br />

gibi Fildişi Sahili’yle özdeşleşmiş futbolcular da<br />

kadroda bulunmuyor. Defans hattında Kolo Toure<br />

ve Çaykur Rizesporlu Ousmane Viera’yı izleyeceğiz<br />

muhtemelen. Beklerde de Saka Tiene ve Serge<br />

Aurier gibi kaliteli isimler var. Orta sahada takımın<br />

en önemli oyuncusu Yaya Toure’nin yanı sıra Cheick<br />

Tiote ve Sergey Die gibi Avrupa’da önemli işler<br />

yapmış ayaklar bulunuyor. Fildişi Sahili’nin hücum<br />

hattı alışık olunduğu gibi oldukça şaşalı. Roma’da<br />

müthiş bir sezon geçiren Gervinho, Afrika’nın en<br />

iyi santraforlarından biri olan Seydou Doumbia,<br />

Manchester City’e 28 milyon pound bonservisle<br />

transfer olan Wilfried Bony, Lacina Traore, Max<br />

Gradel ve tecrübeli oyuncu Salomon Kalou ofans<br />

hattının önemli oyuncuları konumunda.<br />

Herve Renard’ın Fildişi’sinin en büyük şansı<br />

uzun zaman sonra bir Afrika Uluslar Kupası’na<br />

mutlak favori olarak gelmemiş olmaları. Bu<br />

durum üzerlerinde daha rahat bir konsantrasyon<br />

yaratabilir. Fildişi her zaman olduğu gibi yine<br />

şampiyonluğa oynayacaktır. Şampiyonluk için en<br />

önemli etken de İngiltere’de dünya starı olarak<br />

lanse edilen fakat milli takıma geldiğinde sahada<br />

hayalet kovalayan Yaya Toure’nin sorumluluk<br />

alması.


KiLiT OYUNCU<br />

Gervinho<br />

Sakin duruşu, uzun montu ve sabit<br />

ifadeli yüzüyle yıllardır Arsenal yedek<br />

kulübesinde ‘Mahmut Hoca’ profili<br />

çizen Arsene Wenger, bazı konularda<br />

iki ucu keskin bıçak olabiliyor.<br />

Kadroya kattığı ham oyuncuları<br />

dünya futboluna sıklıkla armağan<br />

ettiği gibi, nadiren dışarıdan<br />

aldığı olgun mahsulleri hoyratça<br />

harcayabiliyor. Gervinho, ikinci gruba<br />

dahil olan isimlerden. Ancak Fildişi<br />

adına kilit isim olması ilginç değil,<br />

çünkü kayıpları oynadığı İngiltere<br />

döneminin ardından, Roma’da<br />

eski hocası Rudi Garcia ile kendini<br />

bulmuş durumda 27 yaşındaki isim.<br />

Fildişi’nde Drogba’nın başını çektiği<br />

kuşak miadını kupasız doldurmak<br />

üzereyken; Gervinho, başta Yaya<br />

Toure ve Wilfred Bony’nin desteğini<br />

de alarak Ekvator Ginesi’nde<br />

ülkesine şampiyonluk hediye etmek<br />

isteyecektir.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


KAMERUN<br />

Dünya Kupası’ndaki rezalet oyundan sonra<br />

toparlanan Kamerun elemeleri domine edip<br />

kupaya namağlup olarak katılmaya hak kazandı. 6<br />

maçta 9 gol atıp kalelerinde sadece 1 gol gördüler.<br />

Kamerun’un antrenörlüğünü Dünya Kupası’nda<br />

hem oyuncu tercihleriyle hem de oyuna<br />

müdahaleleriyle saç baş yoldurtan Alman<br />

hoca Volker Finke yapıyor. Finke, oyuncularla<br />

ilgili çok fazla problem yaşadığını defalarca<br />

kez dile getirmişti. Özellikle Alex Song’la ilgili<br />

de olumlu şeyler konuşmamıştı. Hiçbir eleme<br />

maçında çağırılmayan Alex Song’u Afrika Uluslar<br />

Kupası kadrosuna da almayan Finke, Alex Song<br />

tarafından çok ağır bir dille eleştirildi. Hatta 27<br />

yaşındaki oyuncu milli takımı bıraktığını açıkladı.<br />

6 ay önceki Dünya Kupası kadrosundan 15 futbolcu<br />

kadroya alınmadı. Finke’nin neşter operasyonu<br />

elemelerde meyvelerini verdi. Dünyaca ünlü yıldız<br />

Samuel Eto’o ve Fenerbahçeli Pierre Webo milli<br />

takımı bıraktığını açıklayan oyuncular. Takımın en<br />

önemli oyuncusu son 2 sezonda inanılmaz bir form<br />

grafiği çizen Stephen Mbia. 28 yaşındaki Sevillalı<br />

milli takımın kaptanlığına da getirildi. Finke’nin<br />

ilk açıkladığı kadroda bulunmayan Aurelien<br />

Chedjou, Ekongolo’nun sakatlanmasından sonra<br />

kadroya dahil edildi. Bunun yanı sıra Türkiye’den<br />

iki oyuncu daha bulunuyor: Çaykur Rizesporlu<br />

Kweuke ve Kayseri Erciyesspor’dan Georges<br />

Mandjeck. Elemelerde harikalar yaratan Lyonlu<br />

forvet oyuncusu Clinton N’Jie ve Vincent Aboubakar<br />

Kamerun’un en önemli gol ayakları. Maxim Choupo-<br />

Moting ve Moukandjo da diğer mühim futbolcular.<br />

Kamerun görece zayıf bir kadroyla gelmiş gibi<br />

gözükse de çok iyi maçlar oynadılar. Kendilerine<br />

güvenleri tam ve kupayı kazanmak istiyorlar. Genç<br />

bir kadroya sahipler. Fildişi Sahili ile birlikte gruptan<br />

çıkmaları olağan durum olarak karşılanacaktır.<br />

Şampiyon olabilecek kapasiteye sahipler mi orası<br />

belirsiz.


KiLiT OYUNCU<br />

Stephane Mbia<br />

Afrika’da futbol denince, kapladığı<br />

yer haritadakinden çok daha büyük<br />

olan Kamerun, Ekvator Ginesi’ne<br />

‘büyük yıldız’ statüsünde bir<br />

ismin yokluğuyla gidiyor. Ancak<br />

ellerinde kaptanlığını Stephane<br />

Mbia’nın yaptığı dengeli bir kadro<br />

var. Sevilla’nın geçtiğimiz sezon<br />

şampiyonlukla sonlandırdığı Avrupa<br />

Ligi yolunda git gide büyüyen Mbia,<br />

bu sezon Endülüs temsilcisinin en<br />

hayati isimlerinden. Orta sahada<br />

defansif ağırlıklı oynamasına<br />

rağmen sıkça gol bulması en büyük<br />

artısı. Önündeyse gemisini nasıl<br />

yöneteceği konusunda bir sınav var.<br />

Sınav sonrasında, yüzünde alışkın<br />

olduğumuz kocaman gülümsemesini<br />

yerleştirmiş olursa; Kamerun da<br />

muhtemelen zafere uzanmış<br />

olacaktır.<br />

EMRE GÜRKAYNAK


MALi<br />

Son maça 6 puanla girip gruptan çıkmayı<br />

garantilemiş Cezayir’i 2-0’la geçen Mali kılpayı<br />

turnuvaya katılmayı başardı.<br />

Mali’nin başında 2013 yılından beri 68 yaşındaki<br />

Polonyalı antrenör Henryk Kasperczak bulunuyor.<br />

Oynattığı futbolla pek ışık vermeyen teknik<br />

adamın böylesine zorlu bir gruptan çıkmak için<br />

epey üstün bir performans sergilemesi gerekiyor.<br />

Takımın tartışmasız en büyük oyuncusu kaptan<br />

Seydou Keita. Milli takımı bıraktığını açıklasa<br />

da Kasperczak’ın davetiyle tekrar geri döndü.<br />

Aktif oyuncular arasında en akıllı Afrikalı<br />

futbolculardan biri olan Romalı oyuncu Mali için<br />

oldukça önemli. Sahadaki varlığı ve kaptanlığı<br />

gösterdiği performanstan da fazlasını ifade<br />

ediyor. Savunma hattında Diawara ve Adama<br />

Tamboura gibi tecrübeli oyuncular yer alıyor.<br />

Modiba Maiga ve Trabzonsporlu Mustapha<br />

Yatabare de diğer önemli futbolcular. Ayrıca<br />

Kayseri Erciyessporlu Yacouba Sylla da 23 kişilik<br />

kadroda yer alıyor. Mali için en kötü gelişme<br />

Cheick Diabate’nin sakatlanmış olması. Onu çok<br />

arayacaklarından şüphe yok. Skora ve oyuna<br />

direkt eden bu kadar üst düzey bir santrafordan<br />

yoksun olmak büyük şansızlık.<br />

Mali son yıllardaki tüm turnuvalarda Seydou<br />

Keita liderliğinde dirençli bir takım görüntüsü<br />

çizdi. Bu sefer de muhtemelen öyle olacaktır.<br />

Kamerun ve Fildişi Sahili’yle aynı grupta olmaları<br />

onlar için dezavantaj olsa da bu takımlara cevap<br />

verecek tecrübeye sahipler. Fakat bunun için<br />

çözmeleri gereken birçok problem mevcut.<br />

Kaleye gitmekte zorlanıyorlar. Oyundan sık sık<br />

kopmaları da Mali’ye özgü bir davranış değil.<br />

Performanslarını soru işareti olarak görüyorum.<br />

Özellikle Kamerun’la oynanacak ilk maçtan iyi bir<br />

sonuçla çıkmaları gerekiyor.


KiLiT OYUNCU<br />

Seydou Keita<br />

Roma Sportif Direktörü Walter Sabatini,<br />

aylar önce söylediği, “Keita’yı Afrika<br />

Kupası’ndan sonra transfer edeceğiz”<br />

sözlerinin hakikatsiz çıkmasından<br />

memnun mudur bilinmez ama Roma<br />

taraftarının öyle olduğu kesin. Barcelona<br />

döneminin ardından Çin’e giden,<br />

sonra ise Valencia ile kısa bir dönem<br />

yaşayan Keita, tam futbol sahnesinden<br />

silinirken, İtalya’nın başkentinden<br />

dünyaya seslenmeye başladı. İlk yarı<br />

itibariyle Roma’da 15 maça çıkan Keita<br />

için Barça sonrası süreçte değişmeyen<br />

nokta ise milli takım oldu. Onun kadar<br />

büyük bir kahraman daha çıkarmak<br />

için belki yıllarca bekleyecek olan Mali<br />

için yine en büyük silah olacaktır.<br />

Keita önderliğindeki Mali’nin son iki<br />

turnuvada üçüncü sırayı aldığını da<br />

unutmamak gerek.<br />

EMRE GÜRKAYNAK

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!