07.02.2015 Views

Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi Zorunlu Olarak Kalmalı - DEM

Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi Zorunlu Olarak Kalmalı - DEM

Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi Zorunlu Olarak Kalmalı - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Yeni anayasa taslağı 24 maddesi 4. fıkranın ilk<br />

cümlesi her iki alternatifte de şöyledir: “…Devlet,<br />

eğitim <strong>ve</strong> öğretim alanındaki görevlerini yerine<br />

getirirken, eğitim <strong>ve</strong> öğretimin ana <strong>ve</strong> babanın<br />

dinî <strong>ve</strong> felsefî inançlarına göre yapılmasını isteme<br />

hakkına riayet eder”. Bu ifade “Avrupa İnsan Hakları<br />

<strong>ve</strong> Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin<br />

Sözleşme Ek Protokol-1 (20.03.1952) madde 2 ile<br />

aynıdır. Tek farklılık cümle sonundaki saygı gösterir<br />

yerine riayet eder şeklinde metne konulmuş<br />

olmasıdır. Aslında yeni anayasa taslağına konulan<br />

bu metin sorunludur. Çünkü Türkiye uluslararası<br />

sözleşmenin eğitim hakkını içeren bu maddesine<br />

çekince koymuştur. Bu maddeyi “Protokolün 2.<br />

maddesinin 430 sayılı <strong>ve</strong> 3 Mart 1924 tarihli Tevhidi<br />

Tedrisat hükümlerine aykırı olmamak” çekincesi<br />

ile kabul etmiştir. 5 Türkiye’nin çekince koyduğu<br />

<strong>ve</strong> çekincesinin halen devam ettiği bir maddeyi<br />

anayasa metni olarak kabul etmesi hukuki yönden<br />

de sorunludur. Yeni taslakta “Tevhid-i Tedrisat<br />

Kanunu”nun inkılap kanunu olarak korunduğu<br />

düşünüldüğünde bu çelişki daha iyi anlaşılır.<br />

Bu maddedeki anne <strong>ve</strong> babanın dini <strong>ve</strong> felsefi<br />

inancına göre eğitim <strong>ve</strong> öğretimin yapılmasının<br />

istenmesi kilise okulu benzeri din <strong>ve</strong>ya mezhep<br />

adına okul açılmasına da imkân tanımaktadır. Bu<br />

ise tarihsel deneyime dayalı olarak oluşturulan<br />

<strong>ve</strong> bazı yönlerden Türkiye’ye özgü din <strong>ve</strong> devlet<br />

ilişkisi uygulaması ile çelişmektedir. Eğer din dersinin<br />

zorunlu olmaktan çıkarılması bu maddeye<br />

dayandırılırsa aynı maddeye dayalı olarak din <strong>ve</strong><br />

felsefi düşünce adına okul açma talepleri söz konusu<br />

olacaktır. Bu ise yeni anayasa taslağında da<br />

korunan Türkiye’deki eğitim birliğinin (Tevhid-i<br />

Tedrisat) zedelenmesi gibi istenmeyen bir tablonun<br />

ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Bunun<br />

yanında “anne <strong>ve</strong> babanın dini <strong>ve</strong> felsefi inançlarına<br />

göre…” ibaresi sadece din dersleriyle sınırlı<br />

olarak düşünülmemeli tarih, vatandaşlık vb. sosyal<br />

dersleri de kapsama iddialarının ortaya çıkabileceği<br />

göz önünde bulundurulmalıdır. Bu ise genel<br />

anlamda eğitimde kaosa neden olabilir.<br />

5 Bkz. Nuri Yaşar, İnsan Hakları Avrupa Sisteminde <strong>ve</strong> Türk<br />

hukukunda Eğitim Hakkı <strong>ve</strong> Özgürlüğü, İstanbul, Filiz Kitabevi,<br />

2000, sh. 37.<br />

Yeni anayasa taslağı<br />

özgürlükleri geliştirmeyi<br />

hedeflediğini<br />

iddia etmektedir. Bu<br />

çerçe<strong>ve</strong>de okullarda<br />

DKAB dersini zorunlu<br />

olmaktan çıkararak<br />

din özgürlüğünü<br />

genişlettiği gibi bir<br />

izlenim <strong>ve</strong>rmektedir.<br />

Oysaki yeni taslak<br />

dini örgütlenme, dini<br />

<strong>ve</strong> felsefi inanca bağlı<br />

okulların açılması, din eğitimi gibi konularda<br />

özgürlüklerin gelişmesine yönelik hiçbir yenilik<br />

getirmemektedir. Eğer din <strong>ve</strong> inanç özgürlüğü bir<br />

bütün olarak düşünülüp kapsamlı bir yaklaşım<br />

ortaya konulursa, o zaman DKAB zorunluluğun<br />

kaldırılmasına yönelik bir değişiklik anlamlı olabilir.<br />

Ancak yeni anayasa taslağında bunları görmemekteyiz.<br />

Sonuçta, din <strong>ve</strong> inanç özgürlüğünün<br />

gelişmesi DKAB dersindeki zorunluluğun kaldırılmasına<br />

indirgenmektedir.<br />

<strong>Din</strong> <strong>Dersi</strong> Laikliğe Aykırı mı<br />

Okullarda din dersi konusu gündeme geldiğinde<br />

bu durumun laikliğe aykırı olup olmadığı sürekli<br />

tartışılmaktadır. Dünyada laiklik tanımları <strong>ve</strong><br />

uygulamaları farklılaşmaktadır. Türkiye’nin laiklik<br />

uygulamasında din eğitim <strong>ve</strong> öğretimi devletin<br />

gözetiminde <strong>ve</strong> denetimindedir. Resmi olarak<br />

devlet dışında bir dini kurum tanınmadığı için halkın<br />

din eğitimi <strong>ve</strong> öğretimiyle ilgili isteğini devlet<br />

karşılamaktadır. <strong>Din</strong> eğitim <strong>ve</strong> öğretiminin devlet<br />

gözetim <strong>ve</strong> denetiminde olması <strong>ve</strong> hatta doğrudan<br />

devlet tarafından üstlenilmesinin Türkiye<br />

Cumhuriyeti’nin kendine özgü laiklik anlayışından<br />

doğan zorunluluk olduğu da iddia edilmektedir<br />

6 . Bazı çevrelerce DKAB dersinin zorunluluğunun<br />

laikliğe aykırılığı iddia edilmektedir. Belirli<br />

çevreler bu ders 1949’da ilkokul 4 <strong>ve</strong> 5. sınıflar için<br />

okul saatleri dışında isteğe bağlı olduğu dönemde<br />

de laikliğe aykırı olduğu gerekçesiyle karşı çıkmışlardır.<br />

Yani dersin en az uygulandığı <strong>ve</strong> en zayıf<br />

6 Bkz. Mümtaz Soysal, 100 Soruda Anayasanın Anlamı, Gerçek<br />

Yayınları, İstanbul, 1997.<br />

Y IL 1 SAYI 2 | <strong>DEM</strong> DERGİ 57

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!