07.02.2015 Views

[PDF]... - Sadık Yalsızuçanlar

[PDF]... - Sadık Yalsızuçanlar

[PDF]... - Sadık Yalsızuçanlar

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HACETTEPE ÜNĠVERSĠTESĠ<br />

EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ-TÜRK DĠLĠ VE EDEBĠYATI BÖLÜMÜ<br />

(1950 SONRASI TÜRK EDEBĠYATI)<br />

“ÇAĞDAġ TÜRK ÖYKÜCÜLÜĞÜNDE KÜÇÜREK ÖYKÜ”<br />

HAZIRLAYAN: ĠREM IġIL TAġDEMĠR-20550231


ÖNSÖZ<br />

Edebiyat, toplumda meydana gelen sosyal, siyasi, ekonomik vb.<br />

değişmelerden en çok etkilenen varlıktır. Değişimlere koşut olarak yeni edebi<br />

görüşler ve yeni edebi eğilimlerle beraber yeni edebi türler de ortaya çıkar.<br />

Zaman ilerledikçe, her çağ kendi ruhunu açığa çıkaracak anlatım türlerini<br />

meydana getirir. İnsanlık tarihi incelendiğinde, yeni denen türlerin aslında eskiden<br />

beri insanlığın düşünce sandığında var olduğu; çağın ruhu ile beslenerek şekillendiği<br />

görülmektedir. Dolayısıyla yeni olarak nitelendirilen türler, aslında var olan<br />

düşüncelerin çağın ruhuyla beslenerek şekillendirdiği vücutlar olduğu söylenebilir.<br />

Küçürek öykü türü, daha çok yirminci yüzyılın ikinci yarısında öne çıkmış,<br />

önem kazanmıştır. Oysaki Şeyh Sadi, Mevlana, Filozof Beydaba gibi isimlerden beri<br />

var olan bir düşüncenin yansımasıdır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısına ait ruhun,<br />

hızlı tüketim anlayışına uygun olarak şekillenmiş olan anlayış, uygun bir içerik ve<br />

biçimle, küçürek öykü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak küçürek öykü türünü<br />

fabl, anekdot ve mesel gibi anlatılarla bir tutmak yanlıştır.<br />

Çalışmamda, öncelikle küçürek öyküyü tanımlayacak ve küçürek öykünün<br />

temel özelliklerini vereceğim. Ardından küçürek öykü türünün çağdaş Türk<br />

öykücülüğündeki yerini değerlendireceğim. Bu değerlendirmeyi yaparken<br />

kullandığım bütün ifadeler, bilimsel bir kesinlikten uzak ifadelerdir. Bunun sebebi<br />

olarak da bu alandaki çalışmaların henüz oldukça yetersiz olduğunu göstermek,<br />

sanıyorum ki hata olmaz.<br />

1


ĠÇĠNDEKĠLER:<br />

1.BĠRĠNCĠ BÖLÜM: GĠRĠġ: KÜÇÜREK ÖYKÜ<br />

1.1. Küçürek Öykünün Adlandırılması ve Tanımı<br />

1.2. Küçürek Öykü Türünün Doğuşu<br />

1.3. Küçürek Öykünün Özellikleri<br />

2. ĠKĠNCĠ BÖLÜM: ÇAĞDAġ TÜRK ÖYKÜCÜLÜĞÜNDE<br />

KÜÇÜREK ÖYKÜ<br />

2.1. Çağdaş Türk Edebiyatında Küçürek Öykü Yazarları<br />

2.2. Ferit Edgü’nün Küçürek Öykücülüğü<br />

2


BĠRĠNCĠ BÖLÜM:<br />

GĠRĠġ: KÜÇÜREK ÖYKÜ<br />

1. KÜÇÜREK ÖYKÜ:<br />

1.1. Küçürek Öykünün Adlandırılması ve Tanımı:<br />

Dünya edebiyatında genellikle “flash fiction”, “short short story”, “anlık<br />

kurmaca” diye tanımlanan bu tür, Fransa’da “nouvelles” ve Çin’de “cep tipi hikaye”,<br />

“bir içimlik hikaye”, “avuç içi hikayesi” gibi ilginç adlarla anılmaktadır.<br />

Bu türe ilişkin adlandırmalar, Türk edebiyatında da oldukça fazla sayıdadır.<br />

Türk edebiyatında, “minimal öykü”, “çok kısa öykü”, “öykücük”, “kısa kısa öykü”,<br />

“kıpkısa öykü”, “sımsıkı öykü”, “kısa kurmaca”, “minik öykü”, “mini öykü”, “küçük<br />

öykü”, “ani öykü”, “mikro kurmaca”, “küçük ölçekli öykü”, “mesel”, “küçük ölçekli<br />

kurmaca”, “küçürek öykü” gibi adlandırmalarla anılmakta olan bu türden<br />

bahsederken “küçürek öykü” adlandırmasını kullanacağım.<br />

Adlandırma konusunda, yukarıdaki adlardan da anlaşılacağı üzere, birlik<br />

yoktur. Yazarlar, kişisel görüş ve seçimlerine uygun olarak bu türü<br />

tanımlamaktadırlar. Örneğin, Ferit Edgü “minimal öykü” adlandırmasını tercih<br />

etmektedir. Orhan Duru ise “kısa kısa öykü” adlandırmasını kullanmaktadır. Mehmet<br />

Harmancı ise olaya “Türkçe” açısından yaklaşır ve “kısa kısa öykü”yü dublaj<br />

Türkçesi olarak görür. Öte yandan “minimal öykü” tanımına tamamen karşı çıkarak,<br />

bu tanımın yalnızca “öykü” kısmının Türkçe olduğu gerekçesiyle, bu adlandırmaya<br />

sıcak bakmaz. Mehmet Harmancı, bu türü “kıpkısa öykü” olarak adlandırmayı uygun<br />

bulur. Görüldüğü üzere, farklı bakış açıları, farklı adlandırmaları getirmektedir. Bu<br />

durum, küçürek öykünün biçimsel ve içeriksel çerçevesinde de kendini gösterecektir.<br />

Küçürek öykü için yapılan tanımlamalar da çeşitlidir. Rick Demarinis,<br />

küçürek öykü için “Bir şimşeğin çakması gibi kısa süreli ama oldukça etkilidir.” der.<br />

3


Ramazan Korkmaz aynı tür için, “Küçürek öykü yazarı sıradan ama yoğun ve özgün<br />

yaşantıları daha çok imgesel düzeyde bize anlatır. Zira bir yoğunlaştırma göstergesi<br />

olan simge, daima kendisi olmayandır ve hep ötelere, derin anlamlara çağrıda<br />

bulunur.” ifadesini kullanır. Necati Tosuner ise şiirsel bir yaklaşımla çeşitli<br />

ifadelerde bulunur. Bunlardan biri, “Tadımlık gibi görünen doyumluk öyküler.”<br />

ifadesidir. Öte yandan, “Çok kısa öykü, öyle olması gerektiği için çok kısa olan<br />

öyküdür.” der. Ülkü Ayvaz da bir tanım yapar ve şöyle der: “ Her bir sözcüğün<br />

kendine özgü ağırlığı söz konusudur: Okuyucunun imgelem gücünü harekete<br />

geçirecek, arka planı olan, fazlalıklardan olabildiğince arınmış.” Cemal Şakar ise<br />

küçürek öyküye içeriksel bakımdan bir tanım getirir: “Benim için kısa öykü; bir<br />

sözü; söylenebilecek, yarınlara taşınabilecek, umut dolu, aydınlık vaat eden bir sözü<br />

söyleyebilme umudu diyebiliriz.”<br />

Küçürek öykü için ortak bir adlandırma ve tanımlama, yukarıda görüldüğü<br />

üzere mevcut değildir. Öykü ve küçürek öykü arasındaki, genel olarak kabul edilen,<br />

farkları inceledikten sonra küçürek öyküyü tanımlamaya çalışacağım.<br />

Öykü ile küçürek öykü arasında, öncelikle sözcük sayısına ilişkin bir ayrım<br />

yapılmaktadır. Küçürek öykünün kuramcılarından olan Allen, küçürek öykünün yüz<br />

ile bin sözcük arasında olması gerektiğini düşünür. Öte yandan ikibin ile otuzbin<br />

sözcüğü kapsayan öykülere kısa öykü; ikibinden az sözcüğü kapsayan öykülere<br />

küçürek öykü denmesi gerektiği de ileri sürülen görüşlerdendir.<br />

Öykü ile küçürek öykü arasında, okuma sürelerine ilişkin bir ayrım da söz<br />

konusudur. Poe’ya göre öykü, bir oturuşta okunacak kadar kısa olmalıdır. Wells ise<br />

hiçbir öykünün okunma süresinin yarım saati geçmemesi gerektiğini düşünmektedir.<br />

Küçürek öykü için ileri sürülen ideal süre ise beş dakikadır; daha popüler bir<br />

yaklaşımla “bir sigara içimlik” zamandır.<br />

Bu ayrımlar dışında, bir de “hız” açısından ayrıma gidildiği görülür. Vivante,<br />

farkın yalnızca uzunlukta değil hızda da olduğunu ileri sürer. Tüm bu yaklaşımların<br />

ortak noktası ise, küçürek öykünün öyküden daha az sözcükle meydana gelmesidir.<br />

Tüm bu ayrımlara ve tanımlamalara göre bir tanım oluşturmaya çalışalım:<br />

Küçürek öykü, öyküden çok daha kısa sürede okunan ve hızla öze ulaşan; pek az<br />

4


kelime ile bir durumun veya anın ruhunu ortaya çıkaran; kendi içlerinde bir<br />

bütünlüğü ve ağırlığı olan sözcüklerden oluşan; olabildiğince fazlalıklardan arınmış;<br />

küçük sınırları içerisinde büyük bir özgürlüğe sahip anlatı türüdür.<br />

1.2. Küçürek Öykü Türünün DoğuĢu:<br />

Küçürek öykü türü, daha önce de bahsettiğimiz gibi, hep varolan bir<br />

düşüncenin çağın ruhuyla şekillenmiş halidir. Dolayısıyla şeklen belirgin olmasa da<br />

doğuşunu çok eski dönemlere bağlamak mümkündür. Ancak belirgin olarak küçürek<br />

öykü türü, yirminci yüzyılın başlarından itibaren kendini gösterir.Yayın sektörünün<br />

gelişimi, internet üzerindeki bloglar ve elektronik dergilerin varlığı, yarışmalar ve<br />

ödüller ile küçürek öykü türü, bağımsız bir tür olma yoluna girmiştir.<br />

1960lı yıllarda, Richard Brautigan ve Spencer Holst gibi yazarlar, küçürek<br />

öykü türünde eserler vermeye başlamışlardır. İlk küçürek öykü türündeki derlemeler,<br />

aynı yıllarda Robert Coover’n çıkardığı Tri Quarterly’nin “Küçük Öyküler” özel<br />

sayısında yayımlanmıştır.<br />

Küçürek öykü türünün, bağımsız bir tür haline gelişi ise 1980-1990 yılları<br />

arasına rastlamaktadır. Bu türün belirginleşmesi, teknolojik gelişmeler ile yakından<br />

ilgilidir. Sınırlı bir süre içerisinde, kısa öyküler anlatan video klipler, kısa filmler ve<br />

televizyon dizileri küçürek öykü türünün belirginleşmesinde oldukça etkili olmuştur.<br />

1980li yıllarda, uluslar arası yayın yapan MTV müzik kanalı açılmıştır.Öte yandan<br />

bu dönem, iletişim araçlarının ve özellikle de internetin devreye girmesiyle,<br />

insanların dikkat süresinin ve uzun soluklu eserleri okuma konusundaki heveslerinin<br />

azaldığı bir dönem olarak görülebilir. Kısa televizyon yapımlarında, kısa filmlerde ve<br />

video kliplerde izleyicinin kısa sürede olay örgüsünü kavramasını sağlamak çok<br />

önemlidir. Küçürek öykü yazarları da benzer bir yöntemle az sözle çok şey anlatmak<br />

amacını güderler. Bu dönemde Amerika’da, çocuklara yatmadan önce okunan<br />

masalların bir dakikalık versiyonları yayımlanmaya başlamıştır.<br />

Zamandan tasarrufun bu denli boyutlara ulaşmasını, olumsuz olarak<br />

nitelendirmek yanlıştır; çünkü bu dönemde, insanların algıları keskinleşmiş ve<br />

kıvraklaşmıştır. Sinema filmlerinin fragmanlarının, daha ilgi çekici bulunması da<br />

5


unu destekler. Çekicilik, filmden kesitlerin yer aldığı fragmanların, izleyicinin düş<br />

gücünü tetiklemesinden kaynaklanır.<br />

Küreselleşmenin de etkili olduğu bu süreçte, küçürek öykü “fast food” diye<br />

tabir edilen çağın tüketim anlayışına uygun bir türdür.<br />

1980li ve 1990lı yıllarda, çeşitli antolojiler ile küçürek öykü, yerleşik bir tür<br />

halini almıştır. Bu antolojilerden ilki olan “Short Shorts: An Anthology of the Short-<br />

Short Stories” 1983 yılında yayınlanmıştır. 1986 yılında “Sudden Fiction: American<br />

Short-Short Stories”; 1989 yılında “Sudden Fiction International: 60 Short-Short<br />

Stories”; 1992 yılında “Flash Fiction: 72 Very Short Stories”; 1996 yılında “Sudden<br />

Fiction Continued: 60 New Short-Short Stories”; 1997 yılında “Micro Fiction: An<br />

Anthology of Really Short Stories”; 1997 yılında “Fast Fiction: Creating Fiction in<br />

Five Minutes”, 1998 yılında “The World’s Shortest Stories” yayınlanmıştır.<br />

Bahsedilen antolojiler, Amerika’da yayınlanmışlardır. Amerikan yaşayışı ve<br />

eğilimleri için küçürek öykü türü, oldukça uygun düşmüştür. Sonraki yıllarda, yine<br />

teknolojik etmenler ve küreselleşme sonucu yayılan küçürek öykü türü, Türk<br />

edebiyatında da kendini göstermiştir.<br />

Dünya edebiyatından Gertrude Stein, Marry Butts, W.C.Williams, Joyce,<br />

Lydia Davis, Spencer Holts, Mary Caponegro, Lesli Seolopia, Dino Buzzati, Robert<br />

Kelly, Bretch ve Oscar Wilde küçürek öykü türünde eserler veren yazarlardandır.<br />

Türk edebiyatında ise Ferit Edgü, Tezer Özlü, Sevim Burak, Nedim Gürsel, Yeşim<br />

Dorman, Oruç Aruoba, Küçük İskender gibi isimler bu türde eserler vermişlerdir.<br />

1.3. Küçürek Öykünün Özellikleri:<br />

Küçürek öyküler, dilsel yönü ön planda tutan; okuru, bilgilerden bıkma ve<br />

her an bilgiyle çevrili olma bunaltısından kurtaran; bireysel dikkatin ön planda<br />

olduğu anlatılardır. Küçürek öyküler, yoğunluk ile hacmin koşut olmadığının birer<br />

göstergesidirler.<br />

Küçürek öykü, bir hikmeti veya düşünceyi aktarma, bir ders yahut öğüt<br />

verme gibi görünür bir amaç ve işleve sahip değildir. Bu özelliği ile, fabl ve mesel<br />

gibi anlatı türlerinden ayrılmaktadır. Küçürek öyküler, tezli bir yaklaşımı oluşturup<br />

sürdürebilecek bir hacim ve zamana da sahip değildirler.<br />

6


Küçürek öyküler, öğüt verme, karakter geliştirme, okuyucuyu belli bir<br />

noktaya taşıma gibi amaçlar gütmez; ani uyarmalar yapar ve hakikatleri sezdirirler.<br />

Bu yüzden, oluş anları üzerinde yoğunlaşırlar. Dolayısıyla hacimce küçüktürler.<br />

Okuyucuyu, en kısa yoldan sarıp uyarırlar.<br />

Tek bir mekan, çok kısa bir zaman aralığı ve birkaç karakterden oluşan<br />

metinlerdir. Bir düşünce, bir yönde, en yoğun ve öz biçimiyle işlenmektedir. Ferit<br />

Edgü küçürek öykü için şunları söyler:<br />

“Burada, her sözcük yerli yerinde olmak zorundadır. Anlamının sınırları<br />

çizilmiştir. Yorumlar sınırlandırılmıştır. Yaratıcı söylem, sanki kendi kendini yok<br />

etmiştir.”<br />

Küçürek öykülerin ana noktası, modern insanın zaman sorunu ve yerleşme<br />

çabasıdır. Hızlı tüketim çağının ruhuyla şekillenen küçürek öyküler, Ramazan<br />

Korkmaz’ın ifadesiyle “genel anlamda dağınıklığa karşı bir protesto” olarak<br />

meydana çıkmışlardır. Kısa, keskin ve tiz bir çığlık gibidirler.<br />

Küçürek öykülere “protesto” ve “çığlık” kavramları açısından yaklaşıldığı an,<br />

“bunaltı” kavramı ortaya çıkar. Yersizliğini birey olarak duyumsayan insan, yaşamı<br />

sorgular. Yabancılaşma, umutsuzluk, bunaltı gibi ana temalar üzerinde yoğunlaşan<br />

küçürek öykülerin, 1950 sonrası edebiyatında yoğun bir şekilde görülen<br />

varoluşçu/bunalımcı eğilimden ve bireysellikten gelen öğeleri çokça kullandığı<br />

görülmektedir.<br />

Küçürek öyküler, öykülemekten ziyade gösterir; birer haykırış<br />

niteliğindedirler. Bunun temelinde, zamansızlık kavramı yatmaktadır. Sıkıştırılmış<br />

bir yapısı vardır ve adeta, bir romanın yüzlerce sayfada yaptığını bir sayfada<br />

yapabilen bir tablo çizmektedir.<br />

Küçürek öykülerde, karakter tahlilleri, betimlemeler ve mekan etkileri en<br />

düşük seviyededir; bazen yoktur. Öykünün anlatma özelliğinden ziyade, “ileti”<br />

özelliği ön plandadır. Bu sebeple, edebiyat dışındaki disiplinlerden olan tarih, felsefe<br />

gibi disiplinlere başvurur. Didaktik bir yapısı yoktur; ancak varoluşsal tecrübeler<br />

aktarır.<br />

7


Küçürek öykü türü sıkıştırılmış, fazlalıklardan arınmış, yoğun ve örtülü bir<br />

anlatıma sahiptir. Necip Tosun’un ifadesiyle “aforizmanın hikayesi” olduğu<br />

söylenebilir. Robert Kelly ise şu açıdan yaklaşır: “Kurmacamızı oluşturmanın bir<br />

yolu da silintidir, yani okuyucunun beklentisi olduğu, ama anlatılması zorunlu<br />

olmayan parçaların öyküden ustaca atılmasıdır.”<br />

Yoğun ve sıkıştırılmış niteliği ile şiire yakın durmaktadır. Küçürek öyküler,<br />

gerek hacimce gerekse anlatım teknikleri bakımından şiirle ilişkilendirilmektedirler.<br />

Şiirde de küçürek öyküde de az kelimeyle en çok şeyi söyleme esası vardır. Şairler<br />

yeni, aykırı, özgür ve özgün ifade biçimlerini aramaktadırlar. Bu arayış esnasında<br />

bazı anlatım tekniklerine başvururlar. Bu tekniklerin çerçevesi içerisinde hitap edilen<br />

kişi, kişisel ses tonu, şiirsel söylem, devrik cümleler, imgeleme, söz ve ses sanatları,<br />

sapmalar ve okuyucuyu yönlendirme gibi özellikler mevcuttur. Küçürek öykülerde<br />

ise yazar, okuyucuya dış dünya ile ilgili duygu ve düşüncelerinin sıra dışı, şaşırtıcı ve<br />

farklı boyutlarını sunmaktadır. Bu yüzden yazar, öykü dilini yukarıdaki şiirsel<br />

özellikler gibi sanatsal, özgün, yaratıcı, sıra dışı özelliklerle çerçevelendirir. Öte<br />

yandan yazar, zor anlatılabilen duygu ve düşünceler ile gerçekleri, mantığa<br />

aykırıymış gibi görünen; ancak mantıklı olan dil kullanımları ile ifade etmektedir,<br />

yani sapmalar olmaktadır. Görüldüğü üzere, bahsedilen yakınlıklar ile küçürek öykü<br />

ve şiir arasında yakınlık kurmak söz konusu olabilir; ancak iki ayrı tür oldukları<br />

unutulmamalıdır.<br />

Küçürek öyküler kısa, özlü ve sindirilmiş bir yapıyı haizdirler. Etkisini<br />

yitirmemek için ayrıntılardan, süslerden ve uzantılardan kaçınırlar. Ramazan<br />

Korkmaz’ın ifadesiyle “bir çığlık ne kadar uzun olabilirse” o uzunlukta olmalıdırlar.<br />

Az kelime ile çok şey anlatmanın bir sonucu olarak, kapalılık ve belirsizlik ortaya<br />

çıkar. Kapalılık ve belirsizlik ise küçürek öykülerin en önemli özelliğidir. Bu sayede<br />

her okuyucu ile metin bir kez daha zenginleşir ve çoğalır. Etkisi ve vuruculuğu, her<br />

okuyucuda ve hatta her okuyuşta değişir.<br />

Küçürek öyküler, uzadıkça şaşırtıcı ve vurucu etkisinden uzaklaşırlar. Bu<br />

yüzden küçürek öyküler, sözcük eksiltme ve minyatürleştirme gibi unsurlardan çokça<br />

yararlanırlar.<br />

8


Küçürek öykü, zamanı hızlandırırken aynı anda yavaşlatır; çünkü askıda<br />

kalma anları söz konusudur. Nesnel zaman, an ile sınırlandırılarak öznel yoğunluklar<br />

vurgulanır.<br />

Özetleme, küçürek öykülerin belirgin özelliklerindendir. Ayrıntılı bir olay,<br />

fazlalıklarından arındırılarak birkaç sözcük veya cümle ile aktarılır. Genellikle, ana<br />

bilgi sunulur ve ayrıntı, okuyucuya bırakılır. Karakterlerin yapısından ziyade tepkisi<br />

önemlidir. Durumlar ve durumların dramatik boyutu bu tepkiye sıkı sıkıya bağlıdır.<br />

Karakter gibi tema da yoğun ve sınırlı bir şekilde aktarılır. Seçilen sözcükler, olay<br />

örgüsünün ipuçlarını barındırırlar.<br />

Yazar, sıradan ama yoğun ve özgün yaşantıları, simgesel düzeyde aktarır.<br />

Simge, yoğunlaştırma göstergesidir ve derin anlamlara yönlendirir. Ayrıntılar ve<br />

imalar, simgelerde toplanırlar. Küçürek öykünün gücü, anlatılan şeye değil;<br />

anlatılmayan, gizlenen şeye yüklenmiştir. Dolayısıyla anlatılanların, anlamın<br />

yakalanmasında kullanılacak birer araç olduğu söylenebilir. Bir bakıma güç,<br />

simgelerde toplanmış olur. Simgeler, anlamın ambalajlarıdır ve simgelerin<br />

düğümünü çözmek, öykünün gücüne ulaşmak için atılan adım niteliğindedir.<br />

Anlatıcı, serinkanlı bir tutum gösterir ve olaylara dışarıdan bakmaktadır.<br />

Anlatıcının görevi, aktarmaktır. Duygu abartmalarında bulunmaz, yorum yapmaz ve<br />

araya girmez. Anlatıcının bu özellikleri, yazarın en kısa yoldan anlatma amacına<br />

uygun düşen özelliklerdir.<br />

Eylem bütünü değil, sezdirimler ön planda olduğu için, giriş ve sonuç<br />

bölümleri yoktur; giriş ve bitiş cümleleri vardır. Asıl hedef ise bitiştir. Bitişte vurucu<br />

bir son yer alır. Çoğu zaman, vurucu etkinin son kelimeye yüklendiği<br />

gözlenmektedir. Bitiş cümlesi, öykünün sonunu okuyucunun düş gücüne bırakan bir<br />

niteliği de taşımaktadır.<br />

Tüm bu özelliklerin birleşimi sonucu, metinsel bütünlüğün düzene sokulması<br />

okuyucuya bırakılır. Okuyucu hem yorumlar hem de boşlukları doldurur. Sonuçsuz,<br />

açık uçlu yapıyı okuyucu tamamlar. Küçürek öykülerin her cümlesi, bir paragraf<br />

yahut bir bölüm gibi okunmalıdır.<br />

9


Metinden çıkarılanları seçme veya kurma; metne neler ilave edilmesi<br />

gerektiğini seçme veya düzenleme; metni sonlandırma okuyucuya aittir. Okuyucuya<br />

estetik anlamda, bulmaca çözme zevki verilir.<br />

Okuyucu ile anlatıcı arasında, “pek çok şey biliniyor fakat ayrıntılardan<br />

fazlalık olacakları düşüncesiyle kaçınılıyor” ilişkisi vardır. Anlatımdaki büyük<br />

boşluklar ve susmalar bu ilişkiyi pekiştirir. Bunların okur tarafından doldurulması<br />

beklenir ve anlam, metinden okuyucuya geçer. Bu şekilde anlam, zenginleşir. Metin,<br />

okuyucunun katılımını bekler.<br />

Bu açılardan bakılırsa okuyucuya büyük bir görev düştüğü söylenebilir;<br />

ancak Hasan Boynukara’nın ifadesiyle “işin püf noktalarından biri metni anlamak<br />

değil,hissetmek” tir.<br />

Metinlerdeki anlam boşlukları, sanatsal yaratıcılığın reddi, oyun olgusu,<br />

okuyucunun önemi, yazarın ikinci planda kalışı, çok anlamlı okuma gibi özellikleri<br />

ile küçürek öykü türü, postmodern tutuma yaklaşmaktadır.<br />

Küçürek öykü yazarlarında, ortak bir seçim ve temel bir çizgi söz konusu<br />

değildir; aksine her yazarda farklı bir anlatım ile çeşitlilik sağlanmıştır. Yukarıda<br />

sözü edilen özellikler, itibari niteliktedir. Örneğin, betimlemeyi ön plana çıkaran<br />

hatta yalnızca betimleme ile öykülerini oluşturan yazarlar da vardır.<br />

Küçürek öykü türünün günümüzde önem kazanması, eğilimlerin çağın<br />

ruhuyla şekillenmesine bağlanmaktadır. İçinde bulunduğumuz çağ, hızlı tüketim<br />

çağıdır. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak yaşanan ikinci sözlü kültür ortamının<br />

getirileri ile betimleyici açıklamalar önemini kaybetmiş; anlık görüntüler önem<br />

kazanmıştır. İnsanlar, daha hızlı olana, daha küçük olana yönelmektedirler. Ekonomi,<br />

kendisini edebiyatta da hissettirerek; zamandan tasarruf anlayışı temelinde, az sözle<br />

çok şey anlatma ilkesini kuvvetlendirmiştir. Zaman yoksulu olarak<br />

nitelendirilebilecek olan yirminci yüzyıl insanının geneli, uzun romanlar okumak<br />

yerine kısa anlatıları tercih etmektedirler. Bu tercih de küçürek öykülerin önemini<br />

artırmaktadır.<br />

10


ĠKĠNCĠ BÖLÜM: ÇAĞDAġ TÜRK ÖYKÜCÜLÜĞÜNDE<br />

KÜÇÜREK ÖYKÜ<br />

2. ÇAĞDAġ TÜRK ÖYKÜCÜLÜĞÜNDE KÜÇÜREK ÖYKÜ:<br />

2.1. ÇağdaĢ Türk Edebiyatında Küçürek Öykü Yazarları:<br />

Küçürek öykü türü hakkında, hem varlığına yönelik hem de tanımına yönelik<br />

tartışmalar mevcutken ve henüz bu konuda derin araştırmalar yapılmamışken, bu<br />

konu hakkında söz söylemek kolay değildir. Çağdaş Türk öykücülüğüne göz atarken<br />

öne çıkan küçürek öykü yazarlarından bahsedip diğerlerini anmakla yetineceğim.<br />

1950 sonrasında ortaya çıkan bu türün doğuşu hakkında, birinci bölümde<br />

bilgi vermiştim. Bu bölümde küçürek öyküye, çağdaş Türk edebiyatının sınırları<br />

içerisinden bakacağım.<br />

Türk edebiyatında 1960lı yıllardan sonra kendini gösteren bu tür, çağın<br />

gereksinimlerine uygun olarak doğmuş ve edebiyatımızda yer bulmuştur. Ferit Edgü,<br />

Tezer Özlü, Sevim Burak, Nedim Gürsel, Yeşim Dorman, Oruç Aruoba, Küçük<br />

İskender, Refik Algan, Mehmet Harmancı, Hulki Aktunç, Sema Kaygusuz, Tarık<br />

Günersel, Necati Tosuner, Haydar Ergülen, Cemal Şakar, Sadık Yalsızuçanlar,<br />

Abdullah Harmancı gibi yazarlar, Türk öykücülüğü dahilinde ve küçürek öykü<br />

türünde eserler vermiş yazarlardandırlar.<br />

Bu konuda, Ferit Edgü ilk olarak akla gelen isimdir; ancak kendisinin<br />

küçürek öykücülüğüne çalışmamın devamında, ayrı bir bölüm dahilinde<br />

değineceğim.<br />

Refik Algan, küçürek öyküler için “kısa metin” adını vermiştir.<br />

Edebiyatımızda, küçürek öykü türünü deneyen ilk yazarlardandır. Saat Kulesi adlı<br />

kitabının ilk bölümünün adı da “Kısa Metinler”dir. Aphrodite, Şimdi Uzak Bir Dosta,<br />

Eski Masal gibi küçürek öykü örnekleri vermiştir. Küçürek öykülerinde, aile içi<br />

11


durumlardan ve modernizmin yaradılışla çatışmasından bahseder. Aphrodite adlı<br />

öyküsü, küçürek öykü türünün en başarılı örneklerindendir:<br />

“ Tüm gençliği boyunca „afrodit‟ yontusunca güzel bir kız bulup onunla<br />

evlenmek istemişti. Derken buldu da.<br />

Evlendiler. Evliliklerinin ilk gecesinde, sabaha karşı uyandı. Karısı<br />

uyuyordu. Tuttu, karısının kollarını yontunun kırılmış olduğu biçimde kesti.”<br />

Algan Aphrodite’te, düş ve gerçek çatışmasını otuz iki sözcükle verir. Afrodit<br />

yontusu, insan yaşamındaki idealleri yahut rüyaları imler. Gerçekler ise ideallerle<br />

birebir örtüşmez. Öyle ki gerçeğin “kolları”, hayallerin olduğu “biçimde kesilir”<br />

öyküde. Öte yandan, küçürek öykülerin kısalık, vuruculuk, netlik özellikleri, tam<br />

olarak gerçekleşmiştir.<br />

Tezer Özlü’nün öykülerinin tümü küçürek öykü kapsamında<br />

değerlendirilmemektedir; fakat genel anlayışı küçürek öykü anlayışına yakındır.<br />

Özlü’nün öykülerinde, rafine bir dil görülmektedir. Sözcük sayısını azaltmayı<br />

tercih eder. Anlatacaklarını doğrudan, kestirmeden anlatır. Dolaylı şekilleri<br />

kullanmadan olabildiğince yalın bir dil kullanır. Kimi öyküleri, ki küçürek öykü<br />

demiyorum, bir buçuk ya da iki sayfa büyüklüğündedir. Hayattan süzülen<br />

aforizmalar niteliğindeki öykülerinde, büyük şehirde bunalan ve isteklerini<br />

gerçekleştiremeyen kadınların yalnızlıklarını, pişmanlıklarını ve başkaldırısını<br />

anlatır. Özlü’yü küçürek öykü anlayışına yaklaştıran, dolaysız ve yalın anlatımı ile<br />

sözcükleri ekonomik kullanımıdır.<br />

Mehmet Harmancı, kendi adlandırmasıyla “kıpkısa öykü” türünde örnekler<br />

vermiştir. Katranlı Bir Yılan Hikayesi, Döne Çiçeği, Yokolmak Varolmaktır, Hayat<br />

Öğretmenim, Örtülü Öyküler, Üçleme, Katmerli Bir Yılan Hikayesi gibi küçürek<br />

öyküleri mevcuttur.<br />

Küçürek öykülerinde, büyülü gerçekçilik, gerçeküstücülük, hikmet ve<br />

imalarla örülü bir anlayış gösterir. Kurgusu, mesaj odaklı ve sarsmaya yöneliktir. Bu<br />

metinlerde okurun aktif katılımı; özeni, çabası ve dikkati gereklidir. Anlatılmak<br />

istenen duygu veya düşünce ise öykü sonunda tanımlanır. Okura yarım kalmışlık<br />

12


hissi vermez. Çarpıcı bir final ve sondaki aydınlanma ile küçürek öyküye orijinallik<br />

vermiştir.<br />

Sadık Yalsızuçanlar da küçürek öykü türünde örnekler veren<br />

yazarlarımızdandır. Tırmanma Şeridi, Çehrengiz, Yerin Kulağı, Düşkırığı, Hafif<br />

Sesler, Çocukken, Onların Karmaşası gibi küçürek öykü örneklerini edebiyatımıza<br />

vermiştir. Onların Karmaşası adlı öyküsü şöyledir:<br />

“ Sis iniyor. Yılan başlı. İçine atıldılar. Kahferengi. Alnı dar. Avurtları şiş.<br />

Çift çıkışlı. Sağa sola taşıyor. Çıfıt çoban. Sağına yılan karışıyor. Donmuş kan<br />

titriyor. İncecik elif çekilmiş. Ciddi cin. Büyüyerek geleceğe yaftalı. Gülünce gözü<br />

pörtlüyor. Belgeleri saklıyor. Çingene. Kızıla çalar. Bitli boca. Siyahi cellat. Sigara<br />

gibi tütüyor. İçinde boynuz gülüyor. Sosyal devlet bedeli. Yılışık öfkeli felli. Öldürücü<br />

şehirci. Küreselleşen ağzının soruları yutağında bekliyor. Damağında mum yakıyor.<br />

Keyfine bakıyor. El pençe erkeğe buyruk yağıyor. O da susak…”<br />

Görüldüğü gibi Yalsızuçanlar, absürd ve kısa cümleler ile bilinç akışı<br />

tekniğini kullanarak tematiği vermeye çalışmaktadır. Mesaj, yoğun ve çarpıcı<br />

sözlerle verilmeye çalışılır. Okur oldukça aktif olmalıdır. Genellikle, söylenenden<br />

hareketle söylenmeyeni buldurma amacı vardır. Simgesel söyleyişlerle ortaya çıkan<br />

gerilimler vardır. Yalsızuçanlar, örtük anlatımıyla öne çıkan küçürek öykü<br />

yazarlarındandır.<br />

Abdullah Harmancı, küçürek öykü örnekleri veren bir başka yazarımızdır.<br />

Mahşerde, Liyakat, Değişim, Lemâ Sebaktenî, Gerekçe, Ardıç Acı, Edebiyat<br />

Tarihçisine Notlar gibi küçürek öyküleri mevcuttur. Harmancı, öykülerinde ders<br />

aldırma eğilimi göstermektedir. Öte yandan açık bir anlatım kullanır. Değişim adlı<br />

öyküsü şöyledir:<br />

“ Tek muradı Hacc‟a gitmek ve orada ölmek olan ihtiyar adam, beni her<br />

gördüğünde bu biricik isteğini yineler dururdu. Hacc‟a gitti ve onun Hacc‟a gittiği<br />

yıl, yüze yakın Türk vatandaşının bir tünel göçüğünün altında kalarak öldüğünü<br />

haber aldık. Gözlerimiz yollardaydı. Bizim ihtiyarın geleceği günü hatta belki de<br />

gelemeyeceği günü bekliyorduk. Garip bir durumdu. İhtiyar ölse üzülecek ama<br />

sevinecek, ihtiyar ölmese sevinecek ama üzülecektik. Ondan iyice umudumuzu<br />

13


kestiğimiz, yani ki iyice umutlandığımız bir günde, ihtiyar –maalesef ve ne mutlu kibüyük<br />

bir gizeme bulanmış olarak geldi. Ama galiba gelen o değildi. Ona çok<br />

benzeyen başka biriydi. Bunu yalnızca ben fark etmiştim ya da fark ettiğimi<br />

sanıyordum. Gözlerimde parıldayan kuşkudan tedirgin olan ihtiyar, kulağıma,<br />

„Ölmem gereken kadarım öldü, gelmem gereken kadarım geldi.‟ diye fısıldadı,<br />

„zannettiğin gibi değil.‟ Muradına ermiş bir adamın böylesine bir değişim<br />

yaşayacağına anlatsalar inanmazdım. Gördüm, öyle inandım.”<br />

Harmancı, okuru tematik içerisinde gezdirmez; doğrudan varmak istediği<br />

yere ilişkin bilgiler ve bağlantılar sunar. Metinlerarasılıkla örtüşebilecek, ders<br />

vermeye eğilim gösteren; bazen şiir formatında bazen günlük formatında yazılmış<br />

olan küçürek öyküleri ile karşılaşırız. Harmancı, Muhteris adlı öykü kitabında,<br />

noktalama işaretlerini ve büyük harfleri kullanmamıştır; bu da yazım üzerinden<br />

gerçekleştirilen orijinal üslup göstergelerindendir.<br />

Hulki Aktunç, çağdaş Türk edebiyatı küçürek öykü yazar kadrosunda<br />

sayılması gereken isimlerdendir. Çarşıya Yürürken Bir Kadının Durup Soluklandığı<br />

Dönemeç, Töz, Kalemi Saklamak, Hasan Tek Öyküsünün Kökeni, Meksefe gibi<br />

küçürek öyküleri mevcuttur.<br />

Aktunç’un küçürek öyküleri -genellikle tüm küçürek öyküler için geçerli olsa<br />

da özellikle Aktunç’un öyküleri- , alıntı yapılırken dahi kesilemeyecek derecede<br />

bağlantılı cümlelerden oluşmaktadır. Hüzünlü ve buruk bir atmosfer eşliğinde, okuru<br />

düşündürme eylemini gerçekleştirir. Hatta Töz adlı öyküsünün bitiminde, öğüt<br />

vermeye ulaştığı görülür. Öte yandan, küçürek öykünün anlam kapalılığı, ritm,<br />

tempo, ahenk özellikleri, Aktunç’un öykülerinde net bir şekilde gözlemlenebilir.<br />

Farklı sesler, tekrarlanan heceler ve kelimelerle oluşturulur. Aktunç öykülerinde,<br />

bazen şiirlere yer verir, bazen kutsal kitaplardan alıntılar yapar. Genellikle cümleleri<br />

şiirsel bir düzende dizer. Şiirsel söyleyişinin yanı sıra çağrışımlara da yer verir.<br />

Değişik yazı karakterleri, işaretler, epigraflar, senaryo yazım biçemi ve noktalamalar<br />

kullanır.<br />

14


Cemal ġakar, küçürek öykü yazarlarımızdan bir başkasıdır. İstidrad,Hikayat<br />

gibi küçürek öyküleri ve Suskunluktaki Hayret Verici Aydınlık adlı kitabının<br />

bölümleri küçürek öykü türünde önemli eserleridir.<br />

Yazma eyleminin arka planındaki insan gerçeğinin derinliklerini belirten<br />

yazar, bunu yaparken sıradan bir durumun bu derinliklerden ne kadar farklı olduğunu<br />

gösterir. Bunu, elbette küçürek öykünün aykırılığı ile yapar. Verdiği çarpıcı<br />

görüntüler ile tematikleri koşuttur. Küçürek öykünün tabiatıyla paralel bir şekilde,<br />

izlekten evvel tezi önemli bulur ve buna göre yazar; okur, tez ile karşı karşıya kalır.<br />

Necati Tosuner, gerek küçürek öykü için oluşturduğu ve yine küçürek öykü<br />

tadındaki tanımlarıyla, gerek küçürek öyküleri ile önemli bir yazarımızdır. İnce<br />

Turna, Gece, Halı gibi küçürek öyküleri mevcuttur.<br />

Tosuner, teknik imkanlar dahilinde, üslup çeşitlemeleri yaparak yazar. Halı<br />

adlı öyküsünün başına ve sonuna şiirler eklemiştir. Öte yandan öyküleri, küçürek<br />

öykünün gereğine uygun olarak, kısa ve tek konu etrafında gitmektedir; tematik<br />

olarak çeşitlilik yapmaz. Aliterasyondan yararlanarak ritmli ve ahenkli metinler<br />

oluşturur.<br />

Küçürek öyküler için “fazlalık” adını kullanan Haydar Ergülen, küçürek<br />

öykü örnekleri veren bir diğer yazarımızdır. Kıssadan Hikaye, Bakkal, Gazete,<br />

Sıhhiye Memuru, Alınyazısı, Halas Ya My Friend, Kirazın Tadı, Geç!, Ali‟nin<br />

Mendili, Kamil Bey, Aşk ve Golf gibi birçok küçürek öyküsü vardır. Kıssadan Hikaye<br />

adlı küçürek öyküsü şöyledir:<br />

“Niçin bu kısadan da kısa şeyleri yazıyorsun<br />

-Hikaye yazamadığım için!<br />

Niçin hikaye yazamıyorsun<br />

-Şiiri çok sevdiğim için!<br />

Peki bunları niçin yazıyorsun<br />

-Uzun zamandır şiir yazamadığım için!<br />

Niçin sonunu sözüm ona kıssadan hisselerle bağlıyorsun<br />

15


-Beceriksizliğim okuyanlara ders olsun diye!<br />

Peki bu açıklamaları niye yapıyorsun<br />

-„Fazlalık‟ı paylaşmak için… Belki azalırlar diye.”<br />

Görüldüğü üzere Ergülen, bir üstkurmaca olan metninde, kendi ifadesiyle<br />

“fazlalık”ları niçin yazdığını ifade eder. Ergülen küçürek öykülerinde, şiirsel<br />

nitelikleri ön planda tutar. Küçürek öyküleri, imge yüklü metinlerdir. Diyaloglarda<br />

imalar vardır. Diyalogları sıradan sözlerden oluşmazlar; onları çarpıcı sözlerle<br />

oluşturur.<br />

Küçürek öykü deyince akla gelen isimlerden bir başkası, Vüs’at O.<br />

Bener’dir. Dost adlı öykü kitabında birçok küçürek öyküsü mevcuttur. Tortu adlı<br />

küçürek öyküsü şöyledir:<br />

“Sadece kemanını vermedim. Yıllar sonra yeğenine armağan ettim. O da<br />

öğrenememiş doğru dürüst, evlerinin bir duvarına asmış. Ben zaten hiç<br />

beceremedim, hiçbir şey, iç yangını anılar yaratmaktan başka.”<br />

Yukarıdaki öyküde olduğu gibi Bener, söylenenlerden ziyade<br />

söylenmeyenleri ve ima edilenleri öne çıkartmaktadır. Yarım kalmışlığın, aşkın,<br />

unutamamanın küçürek öyküdeki yansımalarını, Bener’in öykülerinde görmek<br />

mümkündür. Kullandığı şiirsel dil, -zaten sürükleyici bir niteliği olan türde, yani<br />

küçürek öykü türünde verdiği örnekleri- küçürek öykülerini iyiden iyiye sürükleyici<br />

hale getirmiştir.<br />

Günümüz yazarlarından Murat Yalçın da küçürek öykü deyince akla gelen<br />

isimlerdendir. Ölm, Sevgi ile Korkut yazarın en tanınmış küçürek öyküleridir;<br />

bilhassa Ölm adlı küçürek öyküsü, ona küçürek öykü yazarları arasında şöhret<br />

kazandırmıştır:<br />

“ „Savaşlar çocukları büyütür” , dedi yaşlı kadın, buruşuk ağzının<br />

kenarındaki tükürükleri silerken, „Babalarının mezarları başında ağlayan adamlar<br />

görürsen şaşırma, yaşları büyüktür babalarından…‟<br />

Bu sözler, örümcek ağına takılmış bir sinek oldu, salındı kafasının<br />

köşesinde.”<br />

16


Yalçın, öyküsünde kısa ve yoğun bir yaşantı dünyasına gönderme<br />

yapmaktadır. Çarpıcı anlatımıyla, bireyi zamansız olgunlaştıran acıların etkisi ile<br />

benliğin parçalanmasını anlatmaktadır. Yalçın’ın anlatımı oldukça rafine ve<br />

yoğundur.<br />

Yukarıda saydığım yazarlara ek olarak, filozof ve şair kimliklerinin yanı sıra<br />

küçürek öyküleri ile de tanıdığımız yazar Oruç Aruoba Tümceler, De Ki İşte, Hani,<br />

İle adlı kitapları ile; çağdaş Türk öykücülüğünün zirvesindeki şahsiyetlerden olan<br />

Bilge Karasu Ada, Tepeler, Dutlar gibi pek çok küçürek öyküsü ile; Türk<br />

edebiyatının lirik prensesi olarak anılan Sevim Burak Palyaço Ruşen ve Afrika<br />

Dansı adlı kitapları ve pek çok küçürek öyküsü ile; popüler kültür ortamında aykırı<br />

kişiliği yazdıklarının önüne geçse de, öyküleri ve şiirleri ile çağdaş Türk edebiyatının<br />

göz alıcı kişiliklerinden olan Küçük Ġskender İkizler Burcu Hikayeleri, Dedem Beni<br />

Korkuttu Hikayeleri, Gözlerim Sığmıyor Yüzüme adlı kitapları ile; Tarık Günersel<br />

Eser, Bir Evlenmeme, Üçümüz gibi küçürek öyküleri ile bu başlık altında anılması<br />

gereken isimlerdendir.<br />

2.2. Ferit Edgü’nün Küçürek Öykücülüğü:<br />

Küçürek öykü deyince akla gelen ilk isim, hiç kuşkusuz Ferit Edgü’dür.<br />

“Binbir Hece”, “Doğu Öyküleri”, “İşte Deniz,Maria” ve “Do Sesi” adlı kitaplarında<br />

topladığı iki yüz yedi adet küçürek öyküsü vardır.<br />

Ferit Edgü küçürek öykülerinin merkezine, bireyin varoluş çabasını iç ve dış<br />

gerçeklerle birleştirerek yerleştirir. Bireyin varoluş çabasında yaşadığı bunalımları,<br />

kaygıları, olanaksızlıkları, iletişimsizlikleri ve bunlarla beraber bireyin yalnızlığını<br />

ve arayışlarını, varoluşçu felsefenin bakış açısı ile ortaya koyar. Toplumu ve<br />

toplumdaki bireyi yansıtır. Düşteki gerçeğin, gerçekteki düşün aynasındaki<br />

yansımasını anlatır.<br />

Yazarın küçürek öykülerinde, insanların gösterebilecekleri davranışların<br />

felsefi bir modeli oluşturulur ve bu şekilde anlamlar yaratılır.<br />

Edgü, yalın ve şeffaf bir üslup yaratmıştır. Az sözle çok şey anlatma isteği ile<br />

yazar. Okurun aktif katılımına ve bilhassa düş gücüne büyük bir inançla bağlıdır.<br />

17


Ferit Edgü’nün küçürek öyküleri, şiirsel düz yazı görünümündedir. Metiniçi<br />

ve metindışı göndergeleri ile dilin tüm imkanlarını ve imkansızlıklarını kullanmaya<br />

çalışır. “İşte Deniz,Maria” adlı kitabının “Öykülerden Önce Birkaç Sözcük” adlı<br />

bölümünde şunları söyler:<br />

“Ayıklamak, arıtmak… Tıpkı mermerin içindeki gizli biçimi bulmak için,<br />

durmaksızın yontan, o koca sert kütleyi küçülte küçülte kendi öz yapıtına varmaya<br />

çalışan emekçi-yontuç gibi. Yontuç, mermerin içindeki saklı biçime (yoksa cevhere<br />

mi demeliydim) ulaşmaya çalışıyor, bense „dil‟in içindeki cevhere. Hiçbir zaman<br />

varamayacağımı bile bile.”<br />

Göstergeler ile simgesel konuşma tekniğini başarıyla uygular. Okuyucuyu,<br />

üretici konumuna taşıyan öyküleri, açık yapıt niteliğindedir.<br />

Zaman, mekan ve figürleri yalnızca sezdirir. Zaman, an ile sınırlıdır. Öte<br />

yandan özgürlüklerin kısıtlandığı bir sosyal zaman ifadesi mevcuttur. Mekan, bireyin<br />

diğer insanlarla olan ilişkilerinde benliğini ortaya koyduğu yerdir. Bu mekan, varoluş<br />

sancıları arasındaki kişilerin varoluş durumlarını yansıtan bir ayna niteliğindedir.<br />

Öykü figürleri ise doğa gerçeği karşısında hem tanık hem de kurban olarak çaresizlik<br />

içerisindedir.<br />

Edgü, yoğun bir şekilde diyaloglarla anlatımı tercih eder. Bu şekilde, bireyin<br />

benliğini kendi söylemi ile aktarmaya çalışır. Yazarın küçürek öyküleri, iç ve dış<br />

diyalogların hakimiyetindedir.<br />

Modern anlatım tekniklerini başarı ile uygulayan yazar; dolaylı, dolaysız,<br />

bağımsız konuşma ve düşünce aktarımlarını tercih etmektedir.<br />

Edgü’nün Ses adlı küçürek öyküsü şöyledir:<br />

“-Kim ölmüş dedi bir ses.<br />

-Kim öldürmüş dedi bir başka ses.<br />

-Kaç kişi ölmüş dedi bir üçüncü ses.<br />

-Ne zaman öldürmüşler dedi tanımadık bir ses.<br />

-Öldüren de ölür, dedi tanıdık bir ses.<br />

18


-Üç de çocuk, dedi değişik bir ses.<br />

-Beş de kadın, dedi aynı ses.<br />

-Nereye gidiyoruz, diye sordu yaşlı bir ses.<br />

-Bilmez gibi konuşma, dedi genç bir ses.<br />

-Valla bilmez, dedi son ses.”<br />

Dokuz farklı sesin diyalogundan oluşan Ses’teki figürler, kişilikleri silik<br />

figürlerdir. İsimleri yoktur; sesleri vardır. Yalnızca yaşlı ve genç gibi bir belirtme<br />

vardır. Bu dokuz ses, ölüm karşısındaki algılayışlarını, sözleri ile yansıtmaktadırlar.<br />

Ferit Edgü’nün küçürek öykülerinden olan İz, yazılmadan geçilmeyecek bir<br />

öykü niteliğindedir kanımca:<br />

“O günlerde sürekli izleniyordum. Bıktım. Ben de beni izleyenleri izlemeye<br />

başladım. Böylece onlarla aramda bir eşitlik doğdu; Onlar da ben de hem izleyen,<br />

hem izlenen olduk.”<br />

İz, oldukça kısa bir öyküdür. Hem öykü hem de şiir öğelerini<br />

barındırmaktadır. Sürekli izlenen ve bundan bunalan birinin, kendisini izleyenleri<br />

izlemeye başlaması anlatılmaktadır. İzleme ve izlenme, öyküde bir gerilim oluşturur.<br />

Bu gerilimi yaşayan ise anlatıcıdır. Bu durum, öyküye psikolojik bir yön katar.<br />

İzleyen ve izlenen rollerinin değişmesi ise öyküye ilginçlik ve merak unsuru<br />

katmaktadır. Dil son derece çarpıcı bir şekilde kullanılmıştır. Öte yandan kullanılan<br />

cümleler, kısadır. Anlatıcının psikolojisi, dil ile oluşturulan şiirsellik sonucu, metne<br />

yedirilmiştir.<br />

KAYNAKÇA<br />

Allen, R., “Kısa Kısa Öykülerle Daha Uzun Öykülerin Mukayesesi”,<br />

(çev.Deniz Gemici), Hece Öykü: Öyküde Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa<br />

(Küçürek) Öykü:2, Yıl:4, Sayı:20, 2007.<br />

Andaç, F., “1960-2000 Yılına Öykücülüğümüze Genel Bakış”, Dil Dergisi,<br />

S.90, 2000.<br />

19


--------------, “Kısa Kısa Öykünün Getirdiği Açılım”, Hece Öykü: Öyküde<br />

Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

Arı, Z., “Ferit Edgü’nün Öykü ve Romanlarında Anlatım Teknikleri”<br />

(Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008).<br />

Aytaç, G., “Ferit Edgü‟nün Öykücülüğü”, Hece Öykü: VaroluĢçu/Bunalım<br />

Öyküsü I, Sayı 6, Kasım, 2004, s. 56–58.<br />

Ayvaz, Ü., “Kısa Öykü Üzerine”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük Ekonomisi:<br />

Kısa kısa (Küçürek) Öykü:2, Yıl:4, Sayı:20, 2007.<br />

Baxter, C., “Anlık Kurmaca”, (çev.Taner Karakoç), Adam Öykü: Kısa Kısa<br />

Öykü Özel Sayısı, Sayı:12, 1997.<br />

Boynukara, H., “Minimalist Öykü”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük<br />

Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

Deveci, M., “VaroluĢ Ve BireyleĢme Açısından Ferit Edgü’nün Öykü Ve<br />

Romanlarında Yapı Ve Ġzlek” (Basılmamış Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi, Sosyal<br />

Bilimler Enstitüsü, 2005).<br />

Ergülen, H., “Keşke Öykü Yazmak, „Fazlalıklar‟ı Atmak Kadar Kolay<br />

Olsaydı!”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:2,<br />

Yıl:4, Sayı:20, 2007.<br />

Harmancı, A., “Kısa Kısa Öykü, Kısa Öykünün Nesi Olur”, Hece Öykü:<br />

Öyküde Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

Harmancı, M., “Disiplinler ve Türler Arasında Kıpkısa Öyküyü „Türkçe‟<br />

Tartışmak”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek)<br />

Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

Korkmaz, R., “Küçürek Öykü”, Türk Edebiyatı Tarihi, Cilt:4, TC Kültür<br />

Bakanlığı Yayınları, 2006.<br />

Orhan, S., “Boşluğun Öyküsü: Minimalizm”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük<br />

Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

Öztokat, N. T., “Çağdaş Türk Yazınında Kısa Kısa Öykü”, Adam Öykü:<br />

20


Kısa Öykü Özel Sayısı, Sayı:12, 1997.<br />

Pritchett, V. S., “Kısa Öykü Üstüne”, (çev.Almıla Özdek), Adam Öykü,<br />

Sayı:15, 1998.<br />

Sağlık, Ş., “Ne Şiirin Büsbütün İçinde Ne De Büsbütün Dışında Minimal<br />

Öyküler ve Şiir”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek)<br />

Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

-------------, “Şiirin Kapsam Alanındaki Kardeş Sanat: Öykü/ Öykünün<br />

Şiirdeki Macerası”, Hece Dergisi: Türk ġiiri Özel Sayısı, Sayı: 53, 2001.<br />

Shapard, R., “Kısa Kısa: Anlık Öykü”, Adam Öykü: Kısa Öykü Özel Sayısı,<br />

Sayı:12, 1997.<br />

Su, H., “Öykümüzün Hikâyesi”, Hece Dergisi: Türk Öykücülüğü Özel<br />

Sayı, S. 46-47, Ekim-Kasım 2000.<br />

Şakar, C., “Gergin Bir İp Üzerinde”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük<br />

Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:2, Yıl:4, Sayı:20, 2007.<br />

Tosun, N., “Aforizmanın Hikayesi Kısa Kısa Öykü”, Hece Öykü: Öyküde<br />

Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:2, Yıl:4, Sayı:20, 2007.<br />

Tosuner, N., “Çok Kısa Öykü İçin Çok Kısa Sözler”, Hece Öykü: Öyküde<br />

Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:2, Yıl:4, Sayı:20, 2007.<br />

Yalçın, M., “Bir Ufacık Öykücük…”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük<br />

Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

Yalsızuçanlar, S., “Şikayet‟in Hikayet‟i”, Hece Öykü: Öyküde Sözcük<br />

Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:2, Yıl:4, Sayı:20, 2007.<br />

Yıldırım, E., “Çağdaş Türk Öykücülüğünde Kısa Kısa Öykü”, Hece Öykü:<br />

Öyküde Sözcük Ekonomisi: Kısa kısa (Küçürek) Öykü:1, Yıl:3, Sayı:19, 2007.<br />

Yiğit, L., “Ferit Edgü’nün Roman ve Öykülerinde Yapı ve Tema”<br />

(Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007)<br />

21

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!