19.03.2015 Views

Download (12Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (12Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (12Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

i<br />

T.C.<br />

SÜLEYMAN DEMĐREL ÜNĐVERSĐTESĐ<br />

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ<br />

GRAFĐK ANASANAT DALI<br />

TÜRKĐYE’DE SĐYASAL AFĐŞĐN GELĐŞĐMĐ<br />

1990-2000 YILLARI ARASI ÖRNEK ĐKĐ PARTĐ<br />

(ANAP-CHP) SEÇĐM AFĐŞLERĐNĐN ĐNCELENMESĐ<br />

YÜKSEK LĐSANS TEZĐ<br />

Serkan Rıza ULUĞKAY<br />

Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Şemsettin Ziya DAĞLI<br />

ISPARTA – 2006


i<br />

ĐÇĐNDEKĐLER<br />

ĐÇĐNDEKĐLER ............................................................................................................. i<br />

ÖZET............................................................................................................................ii<br />

ABSTRACT................................................................................................................iii<br />

GĐRĐŞ ..........................................................................................................................iii<br />

I. BÖLÜM.................................................................................................................... 3<br />

1.1. AFĐŞĐN TANIMI .................................................................................................. 3<br />

1.2. AFĐŞĐN TARĐHÇESĐ............................................................................................ 5<br />

1.3. TÜRKĐYE’DE AFĐŞĐN TARĐHÇESĐ................................................................. 15<br />

1.4. ĐLETĐŞĐMDE SOSYO-KÜLTÜREL FAKTÖRLER ......................................... 20<br />

1.5. ĐLETĐŞĐM ARACI OLARAK AFĐŞ................................................................... 23<br />

II.BÖLÜM.................................................................................................................. 26<br />

2.1. SĐYASAL AFĐŞLER........................................................................................... 26<br />

2.2. PROPAGANDA ................................................................................................. 26<br />

2.3. SĐYASAL AFĐŞLERDE AMAÇ ........................................................................ 39<br />

2.4. SĐYASAL AFĐŞLERDE HEDEF KĐTLE........................................................... 43<br />

2.5. SĐYASAL AFĐŞLERDE UYULMASI GEREKEN YASAL KURALLAR ...... 47<br />

III. BÖLÜM ............................................................................................................... 49<br />

3.1. TÜRKĐYE’DE SĐYASET VE SĐYASAL AFĐŞĐN GELĐŞĐMĐ .......................... 49<br />

3.2. 1990 – 2000 YILLARI ARASINDA ANAP SEÇĐM AFĐŞLERĐ ...................... 59<br />

3.2.1. 1991 GENEL SEÇĐMLERĐ.............................................................................. 59<br />

3.2.2. 1995 GENEL SEÇĐMLERĐ.............................................................................. 62<br />

3.2.3. 1999 GENEL SEÇĐMLERĐ.............................................................................. 63<br />

3.3. 1990 – 2000 YILLARI ARASINDA CHP SEÇĐM AFĐŞLERĐ ......................... 67<br />

3.3.1. 1995 GENEL SEÇĐMLERĐ.............................................................................. 67<br />

3.3.2. 1999 GENEL SEÇĐMLERĐ.............................................................................. 69<br />

SONUÇ ...................................................................................................................... 73<br />

KAYNAKÇA............................................................................................................. 75<br />

ÖZGEÇMĐŞ ............................................................................................................... 79


ii<br />

ÖZET<br />

TÜRKĐYE’DE SĐYASAL AFĐŞĐN GELĐŞĐMĐ<br />

1990-2000 YILLARI ARASI ÖRNEK ĐKĐ PARTĐ (ANAP-CHP)<br />

SEÇĐM AFĐŞLERĐNĐN ĐNCELENMESĐ<br />

Serkan Rıza ULUĞKAY<br />

Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Grafik Anasanat Dalı<br />

Yüksek Lisans Tezi, 83 Sayfa, Haziran 2006<br />

Danışman: Yrd. Doç. Şemsettin Ziya DAĞLI<br />

Çalışmanın amacı, Türkiye’de ve dünyada gelişen teknoloji ve iletişim<br />

araçlarının sayısının artmasına rağmen afişin önemini yitirmeden günümüzde de<br />

önemli bir propaganda aracı olarak kullanılmasının nedenlerini araştırmak;<br />

çalışmanın bir diğer amacı da geçmişten günümüze siyasal iletişimin ve esas olarak<br />

siyasal afişin iletişim aracı olarak üstlendiği görevleri ortaya koymak; askeri<br />

müdahalelerle birçok kez kesintiye uğrayan demokratik çok partili siyasal hayatımızı<br />

ve bu kesintilerin ardından yeniden toparlanan bir siyasal ortamı da irdelemektir.<br />

Đlk olarak, afişin tanımı, dünyada ve Türkiye’de afişin gelişim süreci ile<br />

iletişim aracı olarak afiş konuları ele alınmıştır.<br />

Đkinci olarak, Siyasal afişin ve propagandanın tanımı, Siyasal afişlerde amaç,<br />

Siyasal afişlerde hedef kitle ve siyasal afişlerde uyulması gereken yasal kurallar<br />

konuları irdelenmiştir.<br />

Üçüncü olarak, Türkiye’de siyasal afişin gelişimi ve o dönemin siyasal yapısı<br />

incelenmiş ve örnek olarak alınan partilerin (Anavatan Partisi – Cumhuriyet Halk<br />

Partisi) 1990–2000 yılları arasında genel seçimlerde kullandıkları seçim afişleri<br />

irdelenmiştir.<br />

Sonuç olarak, Partiler bulundukları döneme ya da o anki ihtiyaçlarına göre<br />

değişik kitle iletişim araçlarında kendilerini ifade etmelerine rağmen ortak noktaları,<br />

afişten vazgeçememeleridir; Bunun en önemli sebepleri, afişin ekonomik, akılda<br />

kalıcı, yorumdan uzak ve kısa sloganlarla kitle üzerinde etkili oluşudur. Afiş<br />

kullanım özellikleri ve sağladığı etkiyle hem Türk siyasal yaşamına tanıklık etmiş<br />

hem de bu tanıklığı insanlara etkili biçimde anlatmıştır. Bu süreçte hem çok partili<br />

sistemin demokratikleşmesine yardım etmiş hem de hem de kendi gelişimini<br />

sürdürmüştür. Bu gelişim çizgisi, günümüzde de sürmektedir.<br />

Anahtar Kelimeler: Siyasal Afişin Gelişimi. Siyasal Afişlerde Amaç. Geçmişten<br />

Günümüze Siyasal Đletişim.


iii<br />

ABSTRACT<br />

THE PROGRESS OF POLITCAL POSTER ĐN TURKEY<br />

TWO SAMPLE POLITCAL PARTIES (ANAP-CHP) BETWEEN THE<br />

YEARS 1990-2000 THE STUDY ON THE POSTERS OF ELECTION<br />

Serken Rıza ULUĞKAY<br />

S.D.U., Social Science Institute The Branch Of Main art<br />

Master thesis, page 83, June 2006<br />

Asst. Prof. Şemsettin Ziya DAĞLI<br />

The aim of the study is to investigate the reasons of the preference of posters<br />

as a tool for propaganda, still having a great influence although there has been an<br />

increase on the number of the developing technological and communication tools in<br />

turkey and the world; another aim of the study is to reveal the duties of political<br />

interaction, manly the political posters as a tool for interaction from past to now; and<br />

to examine our democratic multi-partisanship political life that has been interrupted<br />

many times and the political situation recovered after these interruptions.<br />

First of all, the subject that, description of poster and the process of poster’s<br />

development and the usage of posters as a tool for interaction are studied.<br />

Secondly, the subject that the description of political and propaganda, the aim<br />

of the political posters, the target population and the legal rules to obey for political<br />

posters are studied.<br />

Thirdly, the development of political posters in turkey and political structure<br />

of that, period are studied and political and the sample parties (Anavatan Patisi-<br />

Cumhuriyet Halk Partisi) election posters that were used general election between<br />

the years 1990-2000 are examined.<br />

As a conclusion, all the political parties has a common point that they don’t<br />

abandon political posters although they use different mass media tools to express<br />

themselves for their needs or the period that they live in. The main reasons of this<br />

are; political posters are economical, they are easy to keep in mind, they don’t, lead<br />

any inference and they are more effective with short slogans on the population.<br />

Posters both have witnessed the Turkish political life and have explained this to<br />

people efficiently with its features of usage and its influence, in this period, posters<br />

have both helped the multi-partisanship to become democratic and also continued its<br />

development. This development process is also going on today.<br />

Key worts: Process of political poster. Purpose of the political posters.<br />

Political interaction from past to now.


1<br />

GĐRĐŞ<br />

Türkiye’nin çok partili siyasal sisteme geçmesi ile Türkiye için yepyeni bir<br />

dönem başlamıştır. Bu yeni dönem Türkiye’nin hem siyasal yaşantısı açısından hem<br />

de iletişim açısından bir hayli sancılı geçmiştir. Bu geçiş döneminde etkinlikte<br />

bulunan siyasi partiler ve bu partilerin seçim çalışmaları dönem dönem zorluklara ve<br />

kesintilere takılsa da gelişimini sürdürmüştür. Türk halkı bir taraftan çok partili<br />

yaşama alışırken, bir taraftan da yeni bir iletişim türü olarak siyasal iletişim ve<br />

siyasal afişle tanışmıştır. Türkiye için hem çok acı deneyimler hem de tam bir<br />

demokratikleşme süreci anlamı taşıyan bu döneme kısaca değinerek bu süreçteki<br />

siyasal seçim kampanyaları ve özellikle seçim afişleri incelenmiştir. Çalışmanın<br />

konusu “Türkiye’de Siyasal Afişin Gelişimi”dir.<br />

Dünyada ve Türkiye’de önce radyo sonra televizyon ve daha sonra da renkli<br />

televizyon yayınları “afiş”in bazı işlevlerini elinden almış olmasına karşın afişi yok<br />

edememiştir. Afiş, önemini yitirdiğinin düşünüldüğü dönemlerde bile en önemli ve<br />

etkili kitle iletişim araçlarından biri olmayı başarmıştır.<br />

Çalışmanın amaçlarından biri, genelde, Türkiye’de ve dünyada gelişen<br />

teknoloji ve iletişim araçlarının sayısının artmasına rağmen afişin önemini<br />

yitirmeden günümüzde de önemli bir propaganda aracı olarak kullanılmasının<br />

nedenlerini araştırmak; çalışmanın bir diğer amacı da geçmişten günümüze siyasal<br />

iletişimin ve esas olarak siyasal afişin iletişim aracı olarak üstlendiği görevleri ortaya<br />

koymak; askeri müdahalelerle birçok kez kesintiye uğrayan demokratik çok partili<br />

siyasal hayatımızı ve bu kesintilerin ardından yeniden toparlanan bir siyasal ortamı<br />

da irdelemektir.<br />

Radyo ve televizyonun yayına başlamasıyla, afişin haber verme ve<br />

bilgilendirme işlevini bu araçlara devrettiği düşünülmüştür. Gerçekte, zaman içinde<br />

afişin değer kaybetmediğini, hatta daha fazla görev üstlendiğini görmekteyiz.


2<br />

1991 yılında istikrar kazanmış ve daha demokratik bir yapıya kavuşmuş<br />

siyasal hayatta, siyasal partilerin çoğalıp özgürce propaganda yapmaya başlamasıyla<br />

siyasal iletişim ve siyasal afişler daha da önem kazanmıştır. Araştırmanın kapsamı,<br />

1990 - 2000 yılları arasındaki dönem incelenmiştir ve 1999 seçimlerine katılan<br />

partilerden Anavatan Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin seçim afişlerinde geniş<br />

kapsamlı örnekler verilerek ülkemizdeki siyasal afişin nitelikleri ortaya konmaya<br />

çalışılmıştır. Bu sınırlandırmanın sebebi 1991, 1995 ve 1999 genel seçimlerine<br />

katılan parti sayısının fazla olmasına karşın iki yaklaşımı temsil eden ve kitle iletişim<br />

araçlarından en yoğun biçimde yararlanmış olan partiler olmasından dolayı bu<br />

sınırlandırmaya gidilmiştir.<br />

Birinci bölümünde, afişin başlangıcını ve gelişimi inceledikten sonra, bu<br />

sürecin Türkiye’deki gelişimine bakılmıştır. Hemen ardından, Türkiye’de azınlıkların<br />

kurduğu ilk matbaa, Türkiye’deki ilk litografi atölyesi ve ilk ciddi afiş tasarımcıları<br />

ele alınmıştır.<br />

Đkinci bölümde, konu olan “siyaset, afiş ve propaganda etkinlikleri”<br />

kavramsal olarak açıklanmaya çalışılmaktadır. Siyasal afişin tanımı, tarihçesi ve<br />

genel özellikleri; propaganda sanatının tarihçesi ve nitelikleri; ayrıca, siyasal afişin<br />

hedef kitlesi konuları bu bölümde araştırılmıştır.<br />

Üçüncü bölümde, Türkiye’de siyasal iletişim ve siyasal afişlerin gelişimini<br />

incelerken bir bakıma Türkiye’nin siyasal tarihini de incelemiş olduk. 1946 yılında<br />

gerçekleştirilen ilk çok partili seçimden, 1991 seçimlerine kadar olan bölümü sadece<br />

siyasal afişin gelişimini etkileyen yönleriyle anlatırken; 1991, 1995 ve 1999<br />

seçimlerine katılan iki ana siyasal partinin (Anavatan Partisi ve Cumhuriyet Halk<br />

Partisi) seçim afişleri incelenmeye çalışılmıştır.<br />

“Sonuç” bölümünde incelediğimiz afişlerin değerlendirmesi yapılarak;<br />

kompozisyon, yazı, slogan, resim ilişkileri bağlamında elde edilen çıkarımlar ortaya<br />

konulmuştur.


3<br />

I. BÖLÜM<br />

1.1. AFĐŞĐN TANIMI<br />

Fransızca “affiche” kökünden Türkçe’ye geçmiş olan “afiş” sözcüğü Güncel<br />

Türkçe Sözlük’te şöyle tanımlanmaktadır: “Bir şeyi duyurmak veya tanıtmak için<br />

hazırlanan, kalabalığın görebileceği yere asılmış, genellikle resimli duvar ilanı, ası” 1 .<br />

Bu tanımdan yola çıkarak, afişin kamuyu ilgilendiren her türlü konuda, belli bir<br />

görsel nitelik içeren, reklam amaçlı bir grafiksel ürün olduğu söylenebilir. Bu genel<br />

tanımın yanında, afişi kavramsal olarak kuşatmamızı sağlayacak çeşitli tanım<br />

denemelerine de rastlamaktayız. Öyle ki, “Yaşantımızın büyük bir bölümü sokak ve<br />

caddelerde geçer. Cadde ve sokak duvarlarına ya da ilan panolarına yapıştırılarak<br />

kullanılan afişler en etkili iletişim araçları, en güçlü silahlardır. Grafik sanatlar<br />

dünyasında tüm iletilenler içinde farklı ve ayrıcalıklı bir yeri olan afişler, yaşadıkları<br />

duvarlara, panolara, üretildikleri ülkelerin kişiliklerini verirler. Ticari veya kültürel<br />

olsun, tüm afişler, toplumun yapısıyla ilgili mesajları haykıran grafik objelerdir” 2 .<br />

Diğer yaklaşıma göre; “Afişler, çarpıcı ve göze batan reklam araçları olarak<br />

reklam veren için oldukça önemli bir konuma sahiptirler. Kısa ve etkili mesajların,<br />

söz dışındaki diğer öğeler ile uyumlu ve anlamı tamamlayacak şekilde<br />

bütünleşmesiyle hedef kitle üzerinde son derece etkili bir yapıya sahip olabilirler.<br />

Ancak burada dikkat edilmesi gereken hususlar; afiş yazılarının okunaklı olması,<br />

afişin renkli ve dikkat çekici bir görsel düzenleme içinde olması, aynı zamanda<br />

karmakarışık olmaması, anlaşılabilir olması, afişteki düşüncenin alışılmışın dışında<br />

olması ve doğaldır ki afişin her şeyden önce reklam görevini yerine getirmesidir” 3 .<br />

biçiminde ifade edilebildiği gibi; “Herkesin görebileceği bir yere asılan, ilan ya da<br />

reklam işlevi gören basılı kağıttır” 4 . “Tanıtım ya da reklam amacıyla hazırlanmış ve<br />

1 Türkçe Sözlük: http://www.tdk.org.tr/TDKSOZLUK/SOZBUL.ASP?kelime=afi%FE - 02.03.2006<br />

2 Yüksel Çetin, Grafik Sanatı, Đstanbul, ABC Yayınları, 1989, s. 15<br />

3 Füsun Kocabaş - Müge Elden, Reklamcılıkta Kavramlar, Kararlar, Kurumlar, Đstanbul, Đletişim<br />

Yayınevi, 1997, s. 47.<br />

4 Ana Britannica, Đstanbul, Ana Yayıncılık A.Ş., 1986, Cilt.3, s. 122.


4<br />

resimli grafik sanatı ürünlerine verilen addır” 5 . “Afiş önce göze etki eden yani görsel<br />

yönden büyük kitlelere ilk vurguyu yapan bir reklam aracıdır” 6 . “Broşür, kişisel bir<br />

görsel iletişim aracı iken afiş ise geneldir” 7 . şeklinde pek çok tanıma da<br />

rastlanmaktadır. Bu bağlamda, genel olarak afişin ana nitelikleri şöyle ortaya<br />

çıkmaktadır:<br />

Afişlerin hem görsel yapısı hem de içeriği mümkün olduğunca sade ve<br />

anlaşılır olmalıdır. Afişte minimalist yaklaşım, hedef kitlenin eğitsel düzeyi ile de<br />

yakından ilgilidir. Öncelikle, geniş kitleyi etkileme amacını taşıyan afişte en önemli<br />

unsur, herkes tarafından en geniş ölçekte alımlanmadır. Bu anlamda, etkili bir afişte<br />

bir başlık ve ana slogan bile yeterlidir. Afiş, kitlelere ulaşım açısından grafik<br />

iletişiminin en önemli kolu olmasına karşın; afişlerde, broşürlerdeki gibi çok fazla<br />

ayrıntılı bilgi yer almamalıdır. Afişin konusu veya amacı tasarım alanında asıl<br />

belirleyici etkendir. Renk, boyut, tipografi, fotoğraf vs. konuyla bağlantılıdır. Örn:<br />

Harley Davidson için bir afiş yapılacaksa kırmızı renkler, absürt bir fotoğraf ya da<br />

illüstrasyonla sert yapılı bir yazı tipi kullanılırken, Kızılay için yapılacak bir afişte<br />

kullanılacak yazı tipi yumuşak ve hoş görünümlü olacaktır. 8<br />

Afişlerde boyutların düzenlenmesi çok önemlidir. Afişlerin kullanım amacı,<br />

sergileneceği/asılacağı yer veya alan ve hatta hedef kitlesi afişin boyutlarında önemli<br />

rol oynamaktadır. Özetle afiş, bir iletiyi, bir kitleye, en sade ve en açık biçimde<br />

duyurmak; bunu yaparken grafiksel öğelerden ve sanatsal biçimlerden yararlanmak<br />

amacını taşıyan bir iletişim yöntemidir.<br />

5 Sözen Tanyeli, Sanat Terimleri Sözlüğü, Đstanbul, Remzi Kitabevi, 1986, s. 147.<br />

6 Sezer Tansuğ, Çağdaş Türk Sanatı, Đstanbul, Altın Kitaplar, 1986, s. 236.<br />

7 Enis Tan, Tipografi Ders Notları, Isparta, 2005.<br />

8 Enis Tan, Tipografi Ders Notları, Isparta, 2005.


5<br />

1.2. AFĐŞĐN TARĐHÇESĐ<br />

Eski çağlardan günümüze kadar gelişen teknolojiyle birlikte insanların<br />

kullandıkları iletişim ve kitle iletişim araçları da gelişmektedir. Modern kent yaşamı<br />

öncesi dönemde, tellallar, ellerinde davullarla, geniş kitleye duyuruda bulunmuşlar;<br />

böylece, bugünün kitle iletişim yöntemlerine öncülük yapmışlardır. Afiş, bu<br />

yöntemden hem geniş kitleye ulaşmada, uzun süreli duyuru yapmada ve iletiyi hızlı<br />

yaymada çok daha etkili bir araçtır. Eski çağlardan bugüne, afişlerin kitle<br />

iletişiminde ne kadar önemli bir yere sahip olduğu bu örnekle kolayca<br />

anlaşılabilmektedir. Bu noktada, John Berger, afişin ilkel duyuru yöntemlerine göre<br />

görsel etkisine ışık tutabilecek saptamalarda bulunmaktadır: “Düşündüklerimiz ya da<br />

inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler. Eskiden kalan kutsal kalıt ya da<br />

metinlerin hiçbiri, o zamanlarda yaşayan insanların dünyasını, imgeler ölçüsünde<br />

doğrudan kanıtlar değildir. Bu bakımdan imgeler, edebiyattan daha keskin, daha<br />

zengindir. Bu, sanatı yalnızca geleneksel bir kanıt gibi görerek onun anlatımcı ya da<br />

imgelemci niteliğini yadsımak anlamına gelmez. Yapıt ne denli imgelem yüklü<br />

olursa biz de sanatçının görünenleri algılayışına o denli derinden katılırız” 9 .<br />

Geçmişten günümüze afişin gelişim aşamaları, toplumsal değişimlerden<br />

kaynaklanan görsel imge anlayışının değişimine koşuttur. Bilindiği kadarıyla ilk<br />

duvar afişi 1480’de, Londra’da bir kilisenin kapısına asılan bir din kitabı ilanıdır. 10<br />

Çeşitli duyuruların ve imgelerin basılı kâğıtlar aracılığıyla geniş kitlelere iletilmesi,<br />

doğrudan Gutenberg’in 1450’lerde matbaa makinesini geliştirmesiyle ilişkilidir. Bu<br />

dönemden önce de değişik teknik ve yöntemler geliştirilip denenmiştir. “14. yüzyılın<br />

sonlarından itibaren, özellikle Kuzey Avrupa’da pek çok kitap tasarımcısı daha hızlı<br />

ve etkin kitap üretme yöntemleri üzerine düşünce üretmeye başlamıştı. Baskı ve<br />

matbaacılığın özellikle Kuzey Avrupa’da gelişmesinin en önemli sebebi kilisenin<br />

9 John Berger, Görme Biçimleri, Đstanbul, Metis Yayınları, 1986, s. 10.<br />

10 Işıl Nisan: http://66.249.93.104/search?q=cache:or6stIGsNQgJ:www.dharma.com.tr/dkm<br />

/comments.php%3Fop%3DReply%26pid%3D0%26sid%3D26+ilk+afi%C5%9F&hl=tr&gl=tr&ct=cl<br />

nk&cd=1 – 02.03.2006


6<br />

baskılarına karşı sürgüne gönderilen ya da bu baskı ortamından kaçan tasarımcıların<br />

Kuzey Avrupa’ya yerleşmeleridir” 11 .<br />

Bu dönemden önce, tipo baskıya öncülük etmiş olan bir başka baskı tekniği<br />

kullanılmaktadır. “Incunabula” adıyla bilinen bu baskı türünün özellikleri şunlardır:<br />

“Tüm kitap sayfası tek bir tahta kalıba oyuluyor ve kalıbın içine oyulan resimler daha<br />

sonra elle renklendiriliyordu. Tümü elle yapılmış kitaplara göre daha hızlı<br />

üretilebiliyordu. Ama kalıplardaki hızlı aşınmalar yüksek tirajlara izin vermiyordu.<br />

Bu da, yöntemin en büyük sorunlarından birini oluşturuyordu. Albrecht Dürer<br />

yaşadığı Nürnberg kentinin en büyük matbaasının sahibi idi. Kitap tasarımı ve baskı<br />

teknikleri üzerine büyük çalışmalar yaptı. Romalılar’dan bu yana Albrecht Dürer<br />

kadar yoğun bir biçimde harf tasarımı üzerinde duran kimse olmamıştı. Kendisinden<br />

sonra gelecek kitap tasarımcılarına büyük çığır açacak olan buluş da ondan geldi.<br />

Yani bir kasnak içerisine birden fazla kalıp bağlamak ve kalıpların aynı malzemeden<br />

oluşmasını sağlamak” 12 .<br />

Bu dönemde grafik tasarım ve baskı teknolojisinde çığır açan buluşlardan biri<br />

gerçekleştirilmiştir. Mainzli Johann Gensfleish Gutenberg, 1450’de bir kitabın<br />

tipografi tekniği ile basılabilmesine olanak sağlayan sistemi bulmuştur. Gutenberg,<br />

tipografi tekniğini geliştirirken, ilk kez Çin’de tahta kalıplara yüksek rölyef olarak<br />

oyulan ve “Xylotypography” adı verilen baskı tekniğinden esinlenmiştir. Tipo grafik<br />

baskı bir önceki tekniğe oranla çok daha işlevseldir. Gutenberg, her birinin üzerinde<br />

yüksek kabartma bir harfin yer aldığı; bağımsız, yer değiştirebilen ve tekrar<br />

kullanılabilen metal parçacıklarından yararlanmıştır. Tipo grafik baskı tekniği ile<br />

ağaçbaskı resim sanatının işbirliği sayesinde Almanya’da resimli kitap basımı<br />

yaygınlaşmıştır. Ağaç baskı resimlemelerle basılan ilk kitap, 1460 tarihli “Böhmenli<br />

Çiftçi”dir. Almanya’da basılan resimli kitapların en güzel örnekleri, ağaçbaskı<br />

sanatçısı ve grafik tasarımcı Albrecht Dürer tarafından gerçekleştirilmiştir. 13<br />

11 Enis Tan, Tipografi Ders Notları, Isparta, 2005.<br />

12 Ragıp Đstek, Görsel Đletişimde Tipografi ve Sayfa Düzeni, Đstanbul, Pusula Yayınevi, 2004, s. 78.<br />

13 Emre Becer, Đletişim ve Grafik Tasarım, Ankara, Dost Kitabevi, 1997, s. 92-93.


7<br />

15. yüzyıldan 19. yüzyıl başlarına kadar, özellikle Gutenberg’in baskı<br />

çalışmalarına katkıda bulunabilecek yeni baskı teknikleri söz konusu olmamış; daha<br />

çok tipografi üzerinde yoğunlaşılmış, hurufatın alaşımları geliştirilmiş ve yeni yazı<br />

tipleri üretilmiştir. Buna karşın, afişin büyük ölçüde durakladığı, yeni afiş basım ve<br />

tasarım örnekleri verilmediği görülmektedir.<br />

Gutenberg’in ve Albrecht Dürer’in çabalarıyla gelişen ve yol kateden grafik<br />

tasarımı, asıl olarak 19. yüzyılın başlarında ciddi anlamda gelişmeye başlamıştır.<br />

1854’ten sonra Japonya ile Fransa arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden<br />

kurulması Fransa’da, Japon sanatıyla ilgili birçok serginin açılmasına yol açmıştır.<br />

Bu sergiler sonucu Fransız sanatçılar, Japon estamplarını tanıma fırsatı bulmuş<br />

oldular. Batılı gözler için alışılmamış ve etkileyici olan bu baskılar sanatçıları çok<br />

etkilemiştir. Estamplardaki dekoratif özelliklerden, pervasızca çizilmiş kısa<br />

görünüşlerden (rakursi), başkişilerin tablonun ortasında değil de tablonun herhangi<br />

bir yerine yerleştirilmiş olmasından, ince bir beğeninin ürünü olan çizgilerden, şeyler<br />

elde etmeye çalışmışlardır. Sanatçılar, Japon gravürlerindeki grafik geleneğinden ve<br />

bu geleneksel yerleştirme sisteminden etkilenmişlerdir. Bu sistem Manci, Monet,<br />

Van Gogh, Toulouse-Lautrec, Gauguin ve özellikle Degas’ın da aralarında<br />

bulunduğu birçok sanatçı tarafından uygulanmıştır. 14<br />

Geleneksel Japon baskı sanatı, Avrupalı sanatçıları çok etkilemiş ve afiş<br />

sanatı için çığır açacak bir yenilik için de ilham kaynağı olmuştur. 1881’de çıkan<br />

basın özgürlüğü, Fransız yasasının birçok sansür hükümlerini kaldırarak, afişlerin<br />

resmi ilanlar için ayrılan alanlar ve kilise dışında her yere asılabileceğine izin<br />

vermesi, afiş endüstrisinde büyük bir gelişmeye yol açmıştır. Sokaklar, toplumun her<br />

kesiminden insanların izleyebildiği bir sanat galerisi haline dönüşmüş, saygın<br />

ressamlar artık reklam afişleri tasarlamayı küçültücü bir davranış olarak görmekten<br />

vazgeçmişlerdir. “Arts and Crafts” hareketi tasarım sanatları için yeni bir yön<br />

yaratmış ve Jules Cheret bu yönde atılım yapan ilk sanatçı olmuştur. Modern afişin<br />

babası olarak adlandırılan bu ünlü tasarımcı Cheret, kısa sürede afişleriyle Avrupa<br />

çapında ünlenmiştir. Uzun yıllar resimli litografik afişlerin, sadece duyuru niteliği<br />

14 Salah Birsel, Fransız Resminde Đzlenimcilik, Ankara, ABC Yayınları, 1967, s. 32.


8<br />

taşıyan tipografik harf baskısı afişlerin yerini alması için çaba göstermiştir. 1886’da<br />

Paris’de açtığı basımevinde gerçekleştirdiği ilk afiş, Sarah Bernhart’ın oynadığı ‘’Le<br />

Biche au Bois’’ adlı oyun için hazırladığı monokromatik bir tasarımdır. Jules Cheret<br />

bu afişle resimli afişin öncüsü olmuştur. 15<br />

Bu tarihten 1900’lerin başına kadar 1000’den fazla afiş üreten Cheret,<br />

afişlerindeki figür ve görüntü kalabalığını zamanla azaltmış, kendi basımevindeki<br />

çalışmalarıyla da bizzat renkli baskının gelişimine katkılarda bulunarak, kullandığı<br />

canlı renklerin göze çarpan niteliğiyle, sanatsal afişi yaratmıştır. Karakteristik olarak,<br />

siyah kontur (sınır çizgisi) içerisinde canlı kırmızı, ışıklı sarı ve yeşilin yanında mavi<br />

mürekkebi, akşam ve gece atmosferi yaratma veya süzülerek dans eden figürlerin<br />

arka planında açık mavi fon oluşturmak üzere kullanmıştır. Bu parlak renklerle<br />

grafik bir canlılık sağlamış, ustaca gerçekleştirdiği üst üste basımlarla şaşılacak<br />

genişlikte bir renk yelpazesi yaratmıştır. Tipik kompozisyonu, afişin ortasında yer<br />

alan ve hareket eden bir figür veya figürlerdir. Kalın karakterli yazılar ise, afişteki<br />

figürün hareketini ve biçimini yansıtır niteliktedir. Konu ne olursa olsun afişlerinde<br />

hep aynı güzel genç kadın tipine yer vermesi, halk tarafından hayranlıkla karşılanmış<br />

ve bu kadın tipi “Cherette” olarak adlandırılmıştır. 16<br />

Şekil 1: Jules Cheret’in bir afiş çalışması<br />

15 Dilek Bektaş, Modern Grafik Tasarımın Gelişimi, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul, 1992, s. 18-19.<br />

16 Steven Heller - Seymour Chwast, From Victorian to Post-Modern, Newyork, 1988, s. 31.


9<br />

Kendine özgü bir stil yaratan ve bunu halka kabul ettiren “Cherette” afişin<br />

kullanım boyutları ile ilgili de çok önemli çalışmalar yapmıştır. 1884 yılında Cheret<br />

afişlerini bugünkü billboardları anımsatan 1,5 metreye varan ölçülerde yaparak,<br />

büyük boy afişi Paris’de ilk defa uygulayan sanatçı olmuştur. 17<br />

Afiş sanatı, 1890’ların başında beliren “Art Nouveau” (Yeni Sanat) akımı<br />

doğrultusunda yepyeni bir nitelik kazanmıştır. Özellikle 1890-1910 yılları arasında,<br />

mimarlık, dekorasyon, eşya tasarımı, kitap kapağı ve afişlerde kendini gösteren “Art<br />

Nouveau” akımı, güzel sanatların popüler ve yararlı olabileceği inancından doğmuş<br />

ve afiş sanatıyla da doğal bir anlatım biçimine kavuşmuştur. 18<br />

Dekoratif bir sanat ve tasarım stili olan Art Nouveau akımında Jules Cheret<br />

ile başlayan sanat afişi geleneği, Henri de Toulouse-Lautrec ve Alphonse Mucha ile<br />

sürdü. 19<br />

Şekil 2: Toulouse-Lautrec’in afiş çalışması<br />

17 Heller-Chwast, a.g.e., s. 99.<br />

18 Nisan, a.g.e.<br />

19 Becer, a.g.e., s. 100.


10<br />

Endüstrinin gelişimesiyle değişen toplumsal yapı, sanatın toplumsal yönünü<br />

de baştan sona değiştirmiştir. Büyük kentleşme sanatın bir yaşam biçimi olarak<br />

hayata katılmasını gerektirmiştir. Bu süreçte, afiş, sanatsal öğelerin geniş kitleye<br />

ulaşacağı bir araç olarak ön plana çıkmıştır. “Bauhaus” okulu, bu gerçekten yola<br />

çıkarak yapıtlar üretmiştir.<br />

Bauhaus, kapitalist endüstrinin sorunlarına çözüm aranan bir dönemde ortaya<br />

çıkan bir olgudur. Aynı doğrultuda olan ve aynı sorunlara çözüm arayan bir çok<br />

atölye ve okul içerisinde en kapsamlı ve gelişmiş olanı Bauhaus’dur. Esas amacı<br />

fonksiyon ve konstrüksiyon olan Bauhaus’un hedefi sanatçıyı içinde yaşamakta<br />

olduğu toplumun sosyal konuları üzerinde bilinçlendirmek ve sanatçıya bu<br />

sorumluluğu yüklemektir. Sanatçı, kitlelerin sorunlarını dile getirebileceği gibi;<br />

sanatın da kitlelerin sorunlarına çözüm getirebilmesini hedeflemekteydi. 20<br />

Bauhaus’un afiş üretimine en önemli etkisi, afişin, endüstri toplumunda bir arada<br />

yaşayan ve ilgi ve beğenileri birbirinden farklı bir geniş kitleye afişle<br />

ulaşılabileceğini göstermesi olmuştur. Özellikle yazı tipi çeşitliliğinin artması,<br />

tanıtılan ürünün kitleyi psikolojik değerler bağlamında etkilemesini sağlamıştır.<br />

Böylece afiş, üretim – tüketim çevriminin ana elemanlarından birisi olarak varlığını<br />

kabul ettirmiştir.<br />

Şekil 3: Bauhaus ekolünden afişler<br />

20 Heller - Chwast, a.g.e., s. 113.


11<br />

Endüstrinin hızlı ilerleyişine karşın, yapılan afiş ve tasarımlarda hâlâ elle<br />

çizim ve illüstrasyonların kullanılması istenen etkiyi vermede yetersiz kalmıştır.<br />

Fotoğrafın icadına kadar yetersiz anlatımlar ya da çizimlerle yetinilirken birdenbire<br />

değişik ülkeler ve kültürlerinin gözler önüne serilivermesi sanat alanına yeni boyutlar<br />

kazandırmıştır. Fotoğraf, dil ve kültür sınırlarını aşarak toplumların birbirlerini<br />

tanımalarını ve anlamalarını hızlandırmıştır. Dergiler, gazete ve basın fotoğraftan<br />

olabildiğine yararlanarak coşkulu bir sürece girmiş ve fotoğraf aracılığıyla ana bilgi<br />

kaynağı olmuştur.<br />

Fotoğraf, sanat yapmak isteyenlere de zengin olanaklar sunar. Görsel bir<br />

imge, yerine göre kullanılırsa binlerce sözcüğün yerine geçebilecek etkinliktedir.<br />

Ancak fotoğraftaki başarı sadece görülenin ustalıkla aktarılmasında değil,<br />

düşüncelerin ve iç dünyanın yorumlanabilmesindedir. Yazı ile fotoğrafın böylesine<br />

bütünleşmesi sağlandığında fotoğrafın, bir bilim ve sanat dalı olarak afiş sanatında<br />

önemli bir yeri olduğunu yadsıyamayız. Fotoğrafın bulunuşu grafik imge üretiminde<br />

köklü değişimlere neden olmuştur. 21<br />

Fotoğrafın afişte kullanımına kadar geçen süre içinde bütün görsel imgeler<br />

baskı yüzeylerine elle çizilerek ya da oyularak aktarılıyordu. Fotoğrafın afişte<br />

kullanılmaya başlaması ile görsel imgeler reprodüksiyon yoluyla kopyalanmış ve<br />

böylece afişin temel değişimlerinden birisi gerçekleşmiştir.<br />

40’lı yıllardan itibaren grafik tasarımının güç merkezinin Avrupa’dan<br />

Amerika’ya kaydığını görebiliyoruz. Bunda Amerika’nın kazandığı siyasal ve<br />

ekonomik gücün rolü kuşkusuz büyüktür. Ama bir o kadar da bu süreçte etkisi<br />

önemli olan, Hitler’den ABD’ye kaçarak çeşitli eğitim kurumlarında görev alıp, yeni<br />

bir Amerikalı tasarımcı nesli yetiştiren Avrupalı tasarım ustaları; Herbert Bayer,<br />

Alexei Brodovich ve hatta Cassandra’dır. 50’li yıllardan itibaren Amerika’nın genç<br />

nesli çok parlak bir grafiker camiası oluşturdu. Daha sonra, New York Okulu olarak<br />

adlandırılan bu tasarımcıların en önemlisi ve belki de yüzyılın en önemli tasarımcısı<br />

sayılabilecek olan kişi Paul Rand’di. Ancak Rand ile birlikte Saul Bass, Bradbury<br />

21 Becer, a.g.e., s. 99.


12<br />

Thompson ve onların hocaları olan Bayer ve Brodovich de bu döneme damgalarını<br />

vurdular. 22<br />

II. Dünya savaşı sona erdiğinde Avrupa’da yaşanan büyük ekonomik<br />

çöküntüye karşın Amerikan toplumu; tarihinin hiçbir döneminde, hiçbir yerde<br />

görülmemiş yaygın bir refah dönemi yaşıyordu. Artık herkesin bir evi, bir otomobili,<br />

hobileri olmalıydı. Grafik tasarım da bu genel ve iyimser refah havasını yansıtıyordu.<br />

Savaş yaralarını Amerikan’dan aldığı yardımlarla kısa sürede saran Avrupa ülkeleri<br />

de bu kervana katılmakta gecikmedi. 23 Đnsanlık tarihi açısından son derece utanç<br />

verici ve yıkıcı olan bir dönem, grafik tasarım tarihi açısından yeni bir dönemin<br />

başlamasına yol açmıştır.<br />

Şekil 4: II. Dünya Savaşı Sonrası New York Okulu’ndan afişler<br />

II. Dünya Savaşı sırasında kod deşifre etmek amacıyla geliştirilen bilgisayar,<br />

XX. yüzyılın son çeyreğinde insanlığın hayatını umulmadık boyutlarda<br />

değiştirmiştir. Önce binalara, sonra odalara sığabilen, ağır ve hantal bir şekilde<br />

çalışan ve kullanımı bir mühendisinki kadar teknik bilgi gerektiren bu buluşu<br />

başlangıçta kimse pek ciddiye almamıştır. Fakat 30-40 yıllık bir süre içerisinde<br />

bilgisayar iyice küçülüp bir çalışma masasına sığacak boyutlara gelmiş ve<br />

marifetlerinin çokluğu da ortaya çıktıkça işler değişmiştir. 24<br />

22 Becer, a.g.e., s. 111.<br />

23 Đstek, a.g.e., s. 76.<br />

24 Đstek, a.g.e., s. 76.


13<br />

Önceleri odalara sığmayan bilgisayar, 1980’li yıllarla beraber önce küçüldü,<br />

daha sonra da Personel Computer (Kişisel Bilgisayar), yani PC haline gelmiştir.<br />

Eskiden günlerce süren karanlık oda günleri, yerini saatlerle hatta dakikalarla işleri<br />

tamamlayan, renk ayrımı ve görüntü işleme programlarına bırakmıştır. Özellikle<br />

PhotoShop programı, grafik tasarım sürecinde çığır açan yenilikler ve kolaylıklar<br />

sağlamıştır. Ofset baskı sisteminin ve ofset makinelerin gelişmesiyle beraber<br />

II.Dünya Savaşı’na kadar grafik tasarımın ve afişlerin en etkili baskı sistemi litografi<br />

yerini ofset makinelere bırakmıştır.<br />

Offset baskı tekniği, Senefelder’in buluşu olan litografik baskının çok<br />

gelişmiş bir biçimidir. Her iki baskı tekniği de, suyun boyayı itmesi ve kağıt üzerine<br />

geçirmesi esasına bağlı olarak çalışır. “Offset, litografinin değişik bir uygulamasıdır.<br />

Burada, kâğıda çinko kalıp doğrudan doğruya baskı yapmaz. Önce bir kauçuk<br />

merdane çinko kalıba temas ederek mürekkeplenmiş şekli üzerine alır, sonra bu şekli<br />

kendi etrafına temas eden kâğıda nakleder. Offset baskı bilhassa çok renkli ve yüksek<br />

tirajlı işlerde olumlu sonuçlar vermektedir. Merdaneler düz baskı makinelerindeki<br />

gibi ileri geri hareket etmeyip, tek yönde döndüklerinden Offset makinelerinin baskı<br />

hızı da yüksektir. Saatte 7000-8000 baskı yapabilirler. Offset kalıplarında işlem,<br />

klişedekine benzer. Yine bir ışıklandırma vardır, yalnız çinkonun üzerindeki<br />

kimyasal madde değişiktir. Yani asit teması ile oyulma olayı yerine mürekkep veya<br />

su tutma özelliğini elde edecek maddeler kullanılmıştır. Yazılar da hurufat olarak<br />

kullanılamayacağından,önce tipografi sistemiyle, temiz bir kâğıda prova baskısı<br />

yapılır, yazıların kompozisyonda alacağı yere prova baskısı yerleştirilir ve resimle<br />

beraber filmi alınarak çinkoya geçirilir. Resim ve yazı filmlerinin tertibine, yani<br />

basılacak sayfanın veya formanın düzenlenmesi işine montaj denir. Offset baskı 4<br />

renkli olarak yapılacaksa 4 ayrı film montajı ve bu filmlerden 4 ayrı offset kalıbı<br />

yapılır. Sonra herbiri kendi renginde mürekkeple üstüste basılır. Kullanılan sıra Sarı-<br />

Kırmızı-Mavi ve Siyah’tır.” 25<br />

25 Yüksel Ünsal, Bilimsel Reklam ve Pazarlamadaki Yeri, Đstanbul, Bilim Kitabevi, 1984, s. 363.


14<br />

Ofset tekniği, kısa sürede çok sayıda kaliteli baskı yapabilmesiyle en gelişmiş<br />

baskı yöntemidir. Bilgisayarda üretilen tasarımın film çıkışları kalıba pozlandıktan<br />

sonra ofset baskıyla kağıda aktarılmaktadır. Günümüzde yeni teknolojiyle birlikte,<br />

doğrudan kalıba pozlama yapan ve CPU ve Dijital Offset adı verilen bilgisayarlı<br />

baskı sistemleri de kullanılmaktadır. Baskı tekniklerinin böylesine gelişmesi, afiş<br />

üretimini de olumlu yönde etkilemiştir. Özellikle fotoğraf kullanımına sağladığı<br />

kolaylıklar, afişin anlatım dilini de büyük ölçüde değiştirmiş ve geliştirmiştir.<br />

Özetle Afiş, herkesin görebileceği yere asılan bir ilandır. Herkesin<br />

görebileceği yere asılma özelliği, zaman içinde belki de afişlerde değişmeyen tek<br />

özellik olmuştur. 15’inci yüzyılda Fransa’da ilk afişler ortaya çıktığından beri<br />

herkesin görebileceği yerde olma özellikleri değişmemiş; ama 15’inci yüzyılda<br />

siyasal ve dinsel propaganda amaçlı kullanılan afişler, 17’inci ve 18’inci yüzyıldan<br />

itibaren tiyatro, sinema ve askere çağırma duyurularında kullanılmaya başlanmıştır.<br />

Zaman içinde afişlerde, haberdar etme amaçlı kullanımdan, reklam amaçlı kullanıma<br />

doğru bir değişim yaşanır.


15<br />

1.3. TÜRKĐYE’DE AFĐŞĐN TARĐHÇESĐ<br />

Grafik tasarım kavramını baskı sanatı ve teknolojisinden ayrı düşünmek<br />

olanaksızdır. Bu nedenle Türkiye’de kurulan ilk basımevinin Türk grafik sanatının<br />

gelişmeye başladığı ilk ortam olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. “Đlk Türk<br />

basımevi 1727’de Sait Çelebi ve Đbrahim Müteferrika tarafından kurulmuştur. Ama<br />

Türk topraklarında ilk basımevinin kuruluşu çok daha eskilere uzanmaktadır. 1493<br />

yılında, yani Gutenberg’ten 43 yıl sonra Türkiye’ye yerleşen Museviler, Đstanbul’da<br />

ilk basımevini faaliyete sokmuşlardır. Sivaslı Apkar adında bir Ermeni ise 1567’de<br />

başka bir basımevi açmıştır. 1627 yılında da Rumlar kendi basımevlerini<br />

kurmuşlardır. Bir görüşe göre, Đbrahim Müteferrika, azınlıkların kurduğu bu<br />

basımevlerinde deneyim kazanmıştır.” 26 Bu kadar gelişmeye rağmen Osmanlı’da<br />

matbaacılık çok fazla bir ilerleme gösterememiş ve kişilere bağımlı olarak devam<br />

edebilmiştir.<br />

Đbrahim Müteferrika’nın 1745’te ölümünden sonra Türk basımcılığı uzun<br />

süren bir krize girmiştir. Müteferrika’nın çoğaltma yoluyla kitap fiyatlarını<br />

ucuzlatma ideali, ne yazık ki daha sonraki yıllarda da gerçekleşmemiş; bilgi, yönetici<br />

azınlığın tekelinde kalmıştır. 1784’te Fransa’nın Türkiye elçiliğine atanan Choiseul<br />

Gouffier de kendi kişisel çabaları ile Đstanbul’da bir basımevi kurdurmuş ve üç adet<br />

Türkçe kitabın basımını gerçekleştirmiştir. 1830’lu yıllarda Đstanbul’da bir litografi<br />

atölyesi kuran Jacques ve Henri Caillol, çok sayıda resim ve çizimi taşbaskı yoluyla<br />

çoğaltmışlardır. 27<br />

Ülkemizde reklamcılık Avrupa’daki gibi basın ilanlarıyla başlamıştır. Đlk<br />

ilanlar 1860 yılında Tercüman-ı Ahval gazetesinde, satılık ev, arsa ve kitap ilanları<br />

şeklinde olmuştur. Đlk ticari amaçlı reklam ise yine aynı gazetede 1864 yılında çıkmış<br />

ve bunu izleyen yıllarda gitgide yaygınlaşmıştır. 1908 yılında meşrutiyetin ilanı ile<br />

birlikte özgürlük ortamının sonucu yayınlanan gazete ve dergi sayısındaki artışa<br />

paralel olarak okuyucu sayısında da hızlı bir artış olmuştur. Đlk reklam ajansı olan<br />

26 Becer, a.g.e., s. 112.<br />

27 Becer, a.g.e., s. 114.


16<br />

“Đlancılık Kolektif Şirketi” 1909 yılında kurulmuştur. Bu ajans ile birlikte gerçek<br />

anlamda profesyonel reklamcılık da ülkemizde başlamıştır. 1910 yılına gelindiğinde<br />

ise sektörün ilk dergisi olan “Reklam” yayımlanmaya başlamıştır. Balkan Savaşı ve<br />

peşinden gelen I. Dünya Savaşı’nın ekonomi üzerindeki olumsuz etkileri kendini<br />

reklamcılık sektöründe de hissettirmiştir. 28<br />

Ancak bu durum Cumhuriyet’in ilanına kadar sürmüş olup, ilancılık 1924’ten<br />

sonraki dönemde tekrar gelişmeye başlamıştır. Daha sonra harf devrimi nedeniyle<br />

yüzyıllık alışkanlığın sona erdirilip yeni yazı sistemine geçilmesi reklamcılıkta kısa<br />

bir duraklama ile kendini göstermiştir. Yeni yazım sistemine alışma devresinden<br />

sonra gelişim tekrar olanca sürati ile sürmüştür. 29<br />

Türkiye’de, Cumhuriyetin ilk yıllarında inkılapları yaymak için kullanılan<br />

afişler daha sonraki yıllarda reklam amaçlı kullanılmaya başlanır. Afişler, grafik ve<br />

temsili resimlerle ortaya çıkmış, daha sonra bunlar yerlerini fotoğraflara bırakmıştır.<br />

Zaman içinde afişlerde görülen değişimi, bulundukları kentin hatta semtin değişen<br />

ruhu ve etkisi afişlerden güçlü kitle iletişim araçlarının ortaya çıkması oldukça fazla<br />

etkilemiştir. Afişler, kentler ve diğer kitle iletişim araçları arasındaki ilişki, ilk<br />

bakışta kaybedenin çekileceği bir durum gibi gözükse de afişler yaşadıkları<br />

değişimlerle, diğer kitle iletişim araçlarının tamamlayıcı unsuru ve kentlerin bir<br />

parçası olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. 30<br />

Türkiye’de çağdaş anlamda grafik tasarımının ilk örneklerini, Đhap Hulusi<br />

Görey ve eğitimini Almanya’da tamamladıktan sonra orada çalışmalarını sürdüren<br />

Kenan Temizan vermişlerdir.<br />

28 Oktay Taş - Tarık Z. Şahım, Reklamcılık ve Siyasal Reklamcılık, Ankara, 1996, s. 11-12.<br />

29 Ünsal, a.g.e., s. 44-48.<br />

30 Yeta Bütüç: http://ilef.ankara.edu.tr/akildefteri/yazi.php?yad=2799 - 03.08.2005


17<br />

Şekil 5: Đhap Hulusi’nin afiş çalışmaları<br />

Đhap Hulusi, Jugentstil’in (ART NOUVEAU) ünlü grafik tasarımcısı Ludwig<br />

Hohlwein’ın atölyesine bir süre devam ederek, onun tasarım anlayışını<br />

benimsemiştir. Hohlwein’ın sert banyoda yıkanıp sert kağıda basılmış izlemini<br />

uyandıran ve ışık gölge ilişkisinden yararlanarak gerçekleştirdiği illüstratif<br />

anlatımını, büyük bir özenle kendi çalışmalarına aktaran Đhap Hulusi Görey, yurda<br />

döndükten sonra özellikle Tekel ve Milli Piyango kuruluşu için yaptığı afişlerle<br />

belleklerde yer etmiş, aynı görsel anlatım yaklaşımını gerçekleştirdiği içki etiketi ve<br />

sigara ambalajlarına da uyarlanarak, ürün grafiği konusundaki ilk örnekleri vermiştir.<br />

Đhap Hulusi yurda döndükten iki yıl sonra, 1927’de Đstanbul Güzel Sanatlar<br />

Akademisi’nde bir afiş atölyesi kurulmuş, bu atölye 1950’lerin sonuna doğru Grafik<br />

Bölümü’ne dönüştürülmüştür. Đhap Hulusi gibi Almanya’da öğrenim gören bir başka<br />

Türk tasarımcı da Kenan Temizan’dır. Berlin’de Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’ni<br />

bitiren Temizan, Reimann Okulu’nda uzun yıllar eğitimci olarak çalışmış; aynı<br />

zamanda Ufa ve Tobis gibi büyük Alman film yapım şirketlerinin film tanıtım<br />

afişlerini ustaca işlenmiş gerçekçi, figüratif bir anlayışla tasarlamıştır. 31<br />

31 Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Đstanbul, Yapı-Endüstri Merkezi Yayınları, 1997, Cilt 2, s. 710.


18<br />

Afiş grafiğinde bu sanatçıları izleyen dönemin boşluğu, uzun bir aradan sonra<br />

Mengü Ertel’in kişisel çabalarıyla kapatılabilmiştir. Özellikle tiyatro afişleri dalında,<br />

belli bir çizginin ve mesajla yüklü bir duyarlığın insanı olan Mengü Ertel, tek<br />

düzeliği aşma çabasıyla çevresine ışık tutacak bir etkinlik göstermektedir. Afişin<br />

grafiğe, grafiğin afişe dönüşen yönlerini Đhap Hulusi’den sonra en somut biçimleriyle<br />

eserlerine aktarımıyla Mengü Ertel’de bulmaktayız. 32<br />

Şekil 6: Mengü Ertel’in afiş çalışmaları<br />

1960’lar ve sonrasında ise gelişen sanayi ve giderek önem kazanan tanıtım<br />

etkinlikleri afiş sanatına canlılık kazandırmıştır. Özellikle tiyatroların afişe duyduğu<br />

gereksinim, genç sanatçılara yeni yapıtlar üretme imkanı sağlamıştır. Afişte konuya<br />

daha çok önem verildiği bu dönemde Türk sanatçıları uluslar arası düzeyde başarılı<br />

olmuşlardır. Bu dönemin önde gelen sanatçıları arasında Yurdaer Altıntaş, Turgay<br />

32 Kaya Özsezgin, Türk Grafik Sanatının Gelişme Evreleri, Milliyet Sanat Dergisi, Đstanbul, Şubat<br />

1982, s. 4.


19<br />

Betil, Erkal Yavi, Sadık Karamustafa ve Bülent Erkmen’in katkılarından söz<br />

edilebilir. 33<br />

Şekil 7: Yurdaer Altıntaş’ın bir afiş<br />

çalışması<br />

Şekil 8: Sadık Karamustafa’nın bir<br />

afiş çalışması<br />

Şekil 9: Bülent Erkmen’in bir afiş çalışması<br />

33 Ana Britannica, Cilt 5, s. 123.


20<br />

1.4. ĐLETĐŞĐMDE SOSYO-KÜLTÜREL FAKTÖRLER<br />

Đnsanlar doğdukları andan itibaren belli bir çevrede ve diğer insanlar ile<br />

iletişim içinde yaşarlar. Bu bağlamda tüketiciyi de içinde bulunduğu çevreden<br />

soyutlamak, tüketici davranışlarına etki eden çevresel faktörleri göz ardı etmek<br />

mümkün değildir. Çevresel ya da sosyo-kültürel faktörler denildiğinde; kültür, sosyal<br />

sınıflar, dayanışma grupları ve aile anlaşılmaktadır. Đnsanların edindiği gelenek,<br />

görenek, eğitim, öğretim, hukuk, siyasal kurumlar gibi çeşitli yollarla birbirlerine ve<br />

kendilerinden sonra gelen kuşaklara ilettikleri maddi varlıkları ile bilgi, sanat, hüner,<br />

alışkanlık, inanç ve değerleri kültür olarak tanımlamak mümkündür. 34<br />

Kültürün hedef kitle ve tüketici üzerindeki etkisini Schiffman şu şekilde<br />

açıklamaktadır: “Tüketici davranışı bağlamında ise kültürü; toplumun çeşitli<br />

kesimlerindeki tüketici davranışlarını düzenlemeye hizmet eden öğrenilmiş<br />

davranışların, değerlerin, inanışların ve geleneklerin toplamıdır şeklinde<br />

açıklayabiliriz. Kültür aynı zamanda toplumun üyesi olan bireylere problemlerini<br />

çözmek için emirler, direktifler ve rehber öneriler de getirir. Kültür, sosyal<br />

deneyimlerin bir parçası olarak öğrenilir ve toplum üyelerine, ortak dil ve ortak<br />

semboller vasıtasıyla iletilir” 35 .<br />

Çok değişik yapıda ve çeşitli kültürlerin bir arada yaşandığı ülkemiz doğal<br />

olarak bir çok alt kültürü de bünyesinde bulundurmaktadır. Alt kültürler ise, bütün<br />

kültür yelpazesi içinde yer alan ve değişik değerler ve davranış kalıpları ile<br />

farklılaşmış bölümleri ifade ederler. Çeşitli tipte farklılıklar alt kültürleri<br />

sınıflandırmak için kullanılabilirler. Örneğin, sosyo-ekonomik grup (yüksek sınıf,<br />

alçak sınıf), etnik grup (siyahlar, Đspanyollar), coğrafi bölge (güney, batı), yaş<br />

(yetişkin, yaşlı), yaşam tarzı (kırsal, kentsel) vb. gibi. 36<br />

34 Belma Güneri - Ahmet Bülent Göksel, Reklam Kampanyaları ve Medya Planlaması, Đzmir, E.Ü.<br />

Đletişim Fakültesi Yayınları, 1993, s. 52.<br />

35 Leon G. Schiffman - Leslie Lazar Kanuk, Consumer Behavior, U.S.A., Prentice-Hail Inc.,<br />

Englewood Cliffs, 1983, s. 421.<br />

36 J. Paul Peter - Jerry C. Olsan, Consumer Behavior-Marketing Strategy Perspectives, U.S.A.,<br />

Richard D. Irwin Inc., 1987, s. 414.


21<br />

Bütün bu toplum yapılarının ayrı ayrı kendilerine göre farklılıkları ve<br />

etkilenme noktaları vardır. Gerek total kültürün, gerekse de bu kültürün içinde yer<br />

alan alt kültürlerin tüketici davranışları, satın alma modelleri üzerinde etkili olduğu<br />

kabul edilmektedir. O halde reklam kampanyası sırasında özellikle yaratıcı<br />

çalışmalarda hazırlanacak reklam mesajlarının, hedef kitleyi kuşatan kültür ya da alt<br />

kültürler ile çatışmayacak ve bunlardan bazı parçalar taşıyacak şekilde<br />

oluşturulmasına dikkat edilmelidir. 37<br />

Sosyal sınıflar arasındaki farklılıklar iletişimin doğru yapılabilmesi için iyi<br />

tespit edilip, mesajın etkisini artıracak şekilde kullanılmalıdır. Sosyal sınıflar da<br />

tüketici davranışını, satın almalarını, tercihlerini belirleme de etkili olan bir diğer<br />

faktördür. Birbirleriyle benzeşen değerleri, benzeşen bilgileri, yaklaşık aynı hayat<br />

tarzını ve davranış biçimini sergileyen insanların oluşturdukları ve toplumun alt<br />

bölümlerini meydana getiren katmanlardır. Sosyal sınıfları birbirlerinden kesin<br />

çizgilerle ayırt etmek mümkün değildir. Ancak yine de sosyologlar en genel<br />

anlamıyla alt, orta ve üst sınıflardan söz etmektedirler. Bizim baktığımız noktadan<br />

sosyal sınıfların satın alma davranışı açısından farklılıkları önem taşımaktadır.<br />

Reklamcılar açısından bir önemli nokta da her sosyal sınıfın bir altından farklı<br />

olmaya ve bir üst sınıfa benzemeye çalıştığıdır. Bu husus özellikle bazı ürün ve<br />

hizmetlerin satın alınmasında etkili olmaktadır. 38<br />

Mesajın alınmasında sosyal sınıf ve kültürel etkilerin dışında diğer önemli bir<br />

etken de güdülenmedir. Güdüler insanı harekete geçiren diğer bir deyişle beliren bir<br />

ihtiyacı gidermek için bir davranışı ortaya çıkartan güçlerdir. Güdülenme, kişinin<br />

eyleminin yönünü, gücünü ve öncelik sırasını belirleyen, iç veya dış bir uyarıcının<br />

etkisiyle harekete geçmesi, olarak da tanımlanmaktadır. 39<br />

Güdülenmeye iç ve dış etmenler (uyarıcılar) neden olmaktadırlar. Đşte bu<br />

etmenleri ele alış biçimlerine göre güdülenme yöntemleri gruplandırılabilir. Bireyin<br />

37 Füsun Kocabaş - Müge Elden, a.g.e., s. 63.<br />

38 Đlhan Ünlü, Reklam Kampanyası Planlaması, Eskişehir, A.Ü. Açık Öğr. Yayınları, 1987, s. 51.<br />

39 Metin Đnceoğlu, Güdüleme Yöntemleri, Ankara, A.Ü.B.Y.Y.O. Yayınları, 1985, s. 39.


22<br />

nasıl güdülendiğini anlamak için, ihtiyaçlarını bilmek gereklidir düşüncesine dayanır.<br />

Maslow’a göre insan ihtiyaçlarını beş aşamada incelemek olasıdır.<br />

1. Fizyolojik ihtiyaçları: yeme, içme, barınma vb.<br />

2. Güvenlik ihtiyaçları: tehlikelere karşı korunma ihtiyaçları<br />

3. Sevgi, ait olma ihtiyaçları: sevgi, arkadaşlık, benimsenme vb.<br />

4. Saygı ihtiyaçları: onur, ün, bağımsızlık, saygı, tanınma vb.<br />

5. Kendini gerçekleştirme ihtiyaçları: kendine güven, inanç, yaratıcılık vb. 40<br />

40 Yavuz Odabaşı, Tüketici Davranışı, Eskişehir, A.Ü. Yayınları, 1986, s. 42-44.


23<br />

1.5. ĐLETĐŞĐM ARACI OLARAK AFĐŞ<br />

Đletişim, insanoğlunun varoluşuyla başlayıp, değişik yollarla hep insan<br />

hayatında yer almıştır. Đletişim kurmak, insanlığın en önemli gereğidir. Đletişimin<br />

başlaması içinse herhangi bir iletinin aktarılması yeterlidir. Đletişim, insan ya da insan<br />

grupları arasında mesajların karşılıklı iletimiyle meydana gelir. Đletişimin<br />

gerçekleşmesi için bir tarafın mesaj gönderen, diğer tarafın da mesaj alan<br />

konumunda olması gerekmektedir.<br />

Đleti<br />

Gönderici Gönderme Aracı Alıcı<br />

Geri Bildirim<br />

Şekil 10: Genel Đletişim Modeli<br />

Đletişimi başlatan unsur, göndericidir. Gönderici, etkileyici bir iletişim<br />

gerçekleştirmek için ne tür verilere sahip olmalıdır? Yanıtlanması gereken ilk soru;<br />

iletişimin amacıdır. Đletişim, kitleyi bir konu hakkında bilgilendirmek, bir ürünü<br />

pazarlamak, kitlenin değer yargılarını değiştirmek ya da bir dava konusunda yardım<br />

ve destek toplamak amacına yönelik olabilir. Bir firmaya imaj kazandırmak da başlı<br />

başına bir iletişim kurma nedenidir. O halde iletişim faaliyetine başlamadan önce<br />

iletişime neden gerek duyulduğu belirlenmelidir. Đletişimin amacı belirlendiği zaman,<br />

mesajı alan kişi ya da kişilere yönelik beklentiler de açığa kavuşacaktır. Đletişim<br />

tasarımcıları, mesajın gönderileceği kanalın hangisi olduğunu ve mesajın<br />

iletilmesinde en etkili kanalın hangisi olduğunu saptamak durumundadırlar. Mesajın


24<br />

gönderileceği kanalın özelliklerine uygun biçimde hazırlanması ise çözümlenmesi<br />

gereken ikinci sorundur. 41<br />

Siyasal iletişimde de bu aynıdır. Mahmut Oktay’a göre siyaset ve iletişimin<br />

tanımları şu şekildedir: “Siyaseti, ‘toplumun farklı kesimlerinin ve güç odaklarının<br />

ortak bir zeminde uzlaştırılması’ şeklinde tanımladığımızda, iletişimi de ‘ortak<br />

semboller oluşturma ve bunlar üzerinde tartışarak bir anlaşmaya varma süreci’ olarak<br />

ifade edebiliriz. Yani icraatlar siyaset tarafından yapılmakta, siyaset ise iletişim<br />

aracılığıyla yürütülmektedir. Bu nedenle siyaset ve iletişim süreçleri arasında çok<br />

yakın bir ilişki bulunmaktadır” 42 .<br />

Kitle iletişim araçları, küreselleşme sürecinin beraberinde getirdiği teknolojik<br />

gelişmeyle birlikte çok daha büyük bir önem kazanmıştır. Demokratik sistemin<br />

aktörleri arasında önemli bir yer tutan kitle iletişim araçları, siyasi kadroların<br />

mesajlarını halka iletmede kullandıkları bir araç olduğu gibi, ayrıca siyasi sistemi<br />

denetleme işlevini de üstlenmektedir. Kitle iletişim araçları, aynı zamanda siyasal<br />

bilgi edinme ve siyasal ilgi düzeyini artırmaya da katkı sağlamaktadır. Özellikle<br />

seçim dönemlerinde kitle iletişim araçlarının taşıdığı siyasal malzeme yükü<br />

çoğalmakta, kitlelere verilen siyasal mesajların oranı artmaktadır. Kitle iletişim<br />

araçları, siyasal katılımı artırıcı bir rol de oynamaktadır. 43<br />

Afişler, kitle iletişim araçları arasında en eski ve etkili araçlardan biridir.<br />

Kitle iletişiminin hedef kitlesinin önemli bir bölümünün sokaktaki insan olduğu<br />

düşünülürse; afişler dikkat çekici yerlere asılmaları sebebiyle siyasal etkinlikler<br />

bakımından önem taşırlar. Reklam ya da siyasal iletişim amacıyla ya da tamamen<br />

başka bir amaçla kullanılsa da dikkat çekici bir afiş kesinlikle hedef kitleye<br />

ulaşmaktadır.<br />

Satış merkezleri çevresine yerleştirilen açık hava reklamları alışverişe çıkmış<br />

ya da bir yerden başka bir yere giden tüketiciyi bir malı satın alması için ikna<br />

41 Becer, a.g.e., s. 11-14.<br />

42 Mahmut Oktay, Politikada Halkla Đlişkiler, Đstanbul, Derin Yayınları, 2002, s. 7.<br />

43 Abdullah Özkan, Siyasal Đletişim, Đstanbul, Nesil Yayınları, 2004, s. 17-18.


25<br />

edebilir. Ancak açık hava reklamlarının yerleri ve sunuş biçimi bunların etkisini<br />

artırmada büyük rol oynar. 44<br />

Afiş, yeni ve teknolojik birer kitle iletişim aracı olarak radyo ve televizyona<br />

karşı ülkemizde tarihsel süreçte zorlu bir sınav vermiştir. Radyonun yaygınlaştığı<br />

1930’lu yıllarda radyo programları, haber ve müzik ağırlıklıydı; fakat radyolarda<br />

reklam yasaktı. Bu nedenle afişlerin duyuru yapma özelliğini büyük ölçüde radyolar<br />

üstlenmişti. Daha sonraki yıllarda radyolarda reklamın da serbest olmasıyla beraber<br />

afişlerin öneminin azaldığı düşünülecek olursa da bu kanı tamamen yanlıştır. Çünkü<br />

afişler radyonun sunamadığı görselliği, hedef kitleye sunduğu için daha fazla görsel<br />

unsur kullanarak varlığını sürdürmüş ve önemini korumuştur. Ülkemizde ilk defa<br />

1968 yılında Ankara Televizyonu’nun siyah-beyaz yayına başlamasıyla, hem mesajı<br />

hem de görüntüyü bir arada sunan bir kitle iletişim aracı hayatımıza girmiştir. 1981<br />

yılını 1982’ye bağlayan yılbaşı gecesi Ankara Televizyonu’nda ilk renkli yayın<br />

yapıldıktan sonra 1984 yılında da Đstanbul ve Đzmir Televizyonları renkli yayına<br />

başlamıştır. Bu gelişmeler sonrası afişlerin önünde rakip olarak hem bilgilendirmeyi<br />

hem de görüntüyü üstelik renkli olarak kullanan bir araç ortaya çıkmış; bu<br />

gelişmelere karşın afiş varlığını sürdürmüştür. Bunun nedeni, afişin, sadece belli<br />

saatlerde yayın yapan ya da belirli kesimler tarafından denetlenen bir araç olmayıp,<br />

sürekli göz önünde ve aktarmak istediği mesajı daha rahat aktaran bir araç olmasıdır.<br />

Afişler bu gelişmeler karşısında değişime uğramıştır. Görsellik açısından daha sade,<br />

daha anlaşılır ve dikkat çekici imgeler kullanılmaya başlanmış ve afişlerde yer alan<br />

metinler iyice kısalmış, sadece başlıklar, akılda kalıcı, kısa, etkileyici sloganlar yer<br />

almaya başlamıştır. Đletişim aracı olarak afiş, kendisine radyo ve televizyona rağmen<br />

hala çok rahat yer bulabiliyorsa bunun en önemli sebebi destekleyici yapısının<br />

yanında hiçbir kumanda tarafından zappinglenememesidir. 45<br />

44 Füsun Topsümer, Açık Hava Reklamcılığında Afiş Panolar, Đstanbul, Basılmamış Yüksek Lisans<br />

Tezi, Đ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1989, s. 86-87.<br />

45 Bütüç, a.g.e., http://ilef.ankara.edu.tr/akildefteri/yazi.php?yad=2799


26<br />

II.BÖLÜM<br />

2.1. SĐYASAL AFĐŞLER<br />

Siyasal afişler çekimser, tarafsız veya karşı görüşte olan kişilerden oluşan<br />

seçmen kitlesine seslenen grafik objelerdir. Afişler, iletişim araçlarının en ucuz ve en<br />

kolay hazırlanabilen türü olması nedeniyle seçim kampanyalarının ve medya<br />

uzmanlarının vazgeçemedikleri araçlardır. Siyasal afişler aynı zamanda siyasal bilgi<br />

edinme ve siyasal ilgi düzeyini de artırmaktadır. Özellikle seçim dönemlerinde bu<br />

olgu yoğun olarak gözlemlenmektedir. Seçim zamanlarında afişlerin taşıdığı siyasal<br />

malzeme yükü çoğalmakta, kitlelere verilen siyasal mesajların oranı artmaktadır. 46<br />

Siyasal afişlerde, toplumun içinde bulunduğu güncel koşullara göre çeşitli<br />

konular ele alınır. En çok ele alınan konular; pahalılık, işsizlik, can güvenliği,<br />

enflasyon, yolsuzluklar, dış baskılar türünde konulardır. Diğer açıdan siyasal afiş ya<br />

doğrudan iktidara ya da bozuk toplum düzenine yöneliktir. Kısacası afiş, propaganda<br />

yayma aracıdır.<br />

2.2. PROPAGANDA<br />

Dünyada siyaset varolduğundan itibaren propaganda da varolmuştur.<br />

Propagandayı J.A.C. Brown şu şekilde açıklamıştır: “Propaganda, telkin ve ilgili<br />

psikolojik teknikler vasıtasıyla fikirleri ve değerleri değiştirme ve neticede de<br />

kararlaştırılmış bir çizgiye paralel olarak davranışları değiştirmek amacıyla<br />

sembollerin az ya da çok isteyerek, planlı ve sistematik olarak kullanılmasıdır.<br />

Propaganda, politik, ekonomik, dini ve ideolojik mallar ya da fikirler için, belli bir<br />

hedefe yönlendirilmiş ikna faaliyetleridir. Propaganda grupların veya fertlerin kanaat<br />

ve davranışlarını, telkin yoluyla kontrol etmeyi amaçlayan sistematik faaliyetlerin<br />

46 Oya Tokgöz, Siyasal Haberleşme ve Kadın, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler<br />

Fakültesi Yayınları, 1979, No: 429, s. 4.


27<br />

bütünüdür.” Tanımlardan da görüldüğü üzere, propaganda doğrudan doğruya<br />

kişilerin fikirlerini değiştirmeye yönelik faaliyetleri içermektedir. 47<br />

Everhard Holtmann, propaganda için, “Kitlelere belirli bir düşünce, davranış<br />

ve duygu kalıbını aktarmaya çalışırken, o düşüncenin karşıtı ya da seçeneklerini asla<br />

dikkate almaz.” derken; Charles Siepman ise, “Propaganda örgütlü inandırmadır.”<br />

biçiminde konuya yaklaşmaktadır. 48<br />

Bir fikre hemen inanan veya kolayca kanabilen kimseler genelde zekası kıt olan<br />

kişiler veya çocuklardır. Fakat bir propagandacının peşinde sürüklenecek kadar<br />

önemli mevki sahibi bir kimse hiç şüphesiz ne çocuktur ne de kıt zekalı saf bir<br />

insandır. Bilakis bu gibilerin çoğu olgunlaşmış ve şahsiyet sahibi olmuş kimselerdir.<br />

Bu tip insanların kendilerine özgü kanaatleri ve düşünceleri vardır. Onları yeni bir<br />

fikre sevk etmek fevkalade zordur. Bu durum öğretmenin talebelerine fikirlerini<br />

çarçabuk kabul ettirmesi gibi kolay değildir. Çünkü her insan kendi fikrini beğenir ve<br />

herkesin fikrinden daha haklı ve mantıklı bulur. Fakat bir propagandacı bu zorluklara<br />

rağmen fikirlerini başkalarına kabul ettirmesi ve gayesine ulaşması o kadar zor<br />

değildir. Đşini usulüne uygun, planlı ve bir taktik çerçevesinde yaptığı takdirde<br />

amacına ulaşması kolaylaşır. Propagandacı amacını yerine getirirken bazı psikolojik<br />

unsurları göz önünde bulundurmalıdır. 49 Bu hususlar genel olarak şöyle özetlenebilir:<br />

• Kabul ettirilmek istenen fikir sürekli olarak, ara verilmeden sunulmalıdır.<br />

Yani sürekli tekrarlanmalıdır. Konuşmakta veya bastırmakta ısrarla ve<br />

sistematik olarak devam edilmelidir.<br />

• Konuşmalarda karşı tarafı düşünceye sevk etmemeye özen gösterilmelidir.<br />

• Empoze edilmek istenen fikirler doğrultusunda karşı tarafta düşünceler<br />

uyandırılmaya çalışılmalıdır.<br />

• Öne sürülen düşünceyle muhatabın arzularının paralellik göstermesine dikkat<br />

edilmelidir.<br />

47 J.A.C. Brown, Siyasal Propaganda, (çev. Yusuf Yazar), Đstanbul, Ağaç Yayıncılık, 1992, s. 23. –<br />

J.A.C. Brown, Beyin Yıkama ve Đkna Metodları, (çev. Behzat Tunç), Đstanbul, Boğaziçi Yayınları,<br />

1980, s. 19.<br />

48 Everhard Holtman, Politik Lexikon, München, R.Oldenburg Verlag, 1991, s. 521.<br />

49 Osman Özsoy, Propaganda ve Kamuoyu Oluşturma, Đstanbul, Alfa Basım Yayınevi, 1998, s. 91.


28<br />

• Açıklamalar ve kullanılan ifadeler net olmalıdır. Böylece hedef kitlenin<br />

fikirleri tekrar etmesi kolaylaşır. Fikrin kabul edildiği yönünde belirtiler<br />

oluştuğu zaman doğrudan doğruya açıklamalarda buluna bilinir. Ancak bunu<br />

yaparken karşı tarafta düşünmeyi uyandırmamaya dikkat edilmelidir.<br />

• Propaganda özellikle çocuklara yöneltilmelidir. 50<br />

Propagandacı amacına ulaşmak için hedef kitlenin zaaflarını iyi bilmelidir.<br />

Bunun içinde öncelikle muhatabını iyi tanımalı ve yerinde teşhislerde bulunmalıdır.<br />

Az veya çok her insanda bir takım zaaflar mevcuttur. Kiminin kadına, kiminin<br />

paraya, kiminin şöhrete, kiminin inanca, hasılı her insanın bir veya bir kaç zaafı<br />

vardır. Bu zaaflar insandaki temel güdülerden kaynaklanmaktadır. Bu zaafların<br />

dereceleri az veya çok olabilir. Zaaflar bazı kimselerde gelip geçici bir heyecan<br />

bazılarında ise bitmek tükenmek bilmeyen bir ihtiras halindedir. işte propagandacı bu<br />

zaafları keşfedip, tahrik ederek muhatabını zayıf düşürüp fikirlerini empoze<br />

edebilir. 51<br />

Hitler ise Kavga’mda: “Her türlü propaganda, düşünce düzeyini hedef<br />

kitlesinin en kalın kafalısının anlama yeteneğine ayarlamalıdır. Düşünce düzeyi ne<br />

kadar aşağı olursa, inandıracağı insan kitlesi o kadar geniş olur”. sözleriyle,<br />

propagandada yalınlık ve basitlik tekniğini anlatmıştır. Sistemli, yalın ve tekrarlanan<br />

iletişim çabaları olarak görebileceğimiz propagandanın, kitleler üzerinde ikna edici<br />

ve harekete geçirici olduğu kanıtlanmıştır. Đnsanlığın bu deneyime ödediği bedel,<br />

insanlık tarihinin ödediği en ağır bedel olmuştur. 52<br />

Propagandanın özünde, fikirlerin tartışılmadan kabul edilmesini sağlamak<br />

vardır. Propagandanın amacına ulaşması için kullanılabilecek birçok araç vardır.<br />

Propagandada başarılı olmanın temel ilkeleri şunlardır:<br />

50 Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, Đstanbul, Beta Yayınevi, 1990, s. 400.<br />

51 Faik Türkmen, Siyasi Propaganda Sanatı, Đstanbul, Vakit Yayınevi, 1953, s. 122.<br />

52 Adolf Hitler, Kavgam, (çev. A. Nejad), Đstanbul, Toker Yayınları, 1989, s. 607.


29<br />

A) Modern teknik ve araçların kullanılması<br />

Toplumları ve düşmanları etkilemek sırasında bir sürpriz baskın ve panik<br />

etkisi yaratmak için daima onlardan daha üstün silah ve yenilikleri kullanmak<br />

gerekir. Bu en eski çağlardan beri uygulanan klasik ve başarılı bir savaş yöntemi<br />

olmuştur. Psikolojik bir savaş demek olan propaganda da durum aynı. Modern teknik<br />

ve araçların propagandadaki yeri 1917 Bolşevik ihtilali, Hitler ve Musolini tarafından<br />

otomobil, uçak ve radyodan faydalanmak biçiminde geliştirilmiştir. 53 Çağımızda<br />

uydular dahil olmak üzere her türlü kitle haberleşme araçları birer propaganda<br />

vasıtası olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.<br />

B) Sembol ve simgelerin kullanılması<br />

Propagandacı sembol ve simgelerin kullanılması hakkında esaslı bir bilgiye<br />

sahip olmalıdır. Bir öğreti en kolay ve etkili bir şekilde simgelerle yada bayrak,<br />

flama, çeşitli amblem ve işaretler gibi şeylerle veya müziksel simgelerle (marş gibi)<br />

özetlenebilir. Her kültür çevresinin kendine özgü reaksiyon ölçüsü vardır. Kullanılan<br />

sembollerin arzu edilen tepkiye ulaşabilmesi için ifade ettikleri anlamın kesin bir<br />

şekilde anlaşılabilecek haliyle sergilenmesi şarttır. Nitekim propaganda bu<br />

özelliğinden dolayı sosyal kontrol tekniği sayılmaktadır. 54<br />

Propagandacı semboller ve klişe tiplerin özellikle kullanılacağı bir sanatı icra<br />

ettiğini bilmelidir. Ortalama vatandaşın nefret, korku, sevgi gibi çeşitli duyguların<br />

etkisinde olduğunu propagandacı bilir. Böyle olunca onlarla duygusal sınırları hiçbir<br />

zaman kaybetmemek durumundadır. 55<br />

53 Özsoy, a.g.e., s. 95.<br />

54 Özsoy, a.g.e., s. 101.<br />

55 Dönmezer, a.g.e., s. 400.


30<br />

C) Telkin<br />

Telkin bir insanın yada insan topluluklarının sözlerle, hareketlerle,<br />

vaziyetlerle, kılık kıyafetlerle, yine bir insan veya toplum üzerinde yaptıkları şuurlu<br />

veya şuursuz ruhsal etkilerdir. 56<br />

Propagandanın sağlamak istediği psikolojik değişiklikler telkin yoluyla<br />

meydana getirilir. Telkin ya doğrudan doğruya yada esas amaç gizlenerek yapılır.<br />

Psikolojik açıdan telkinleri dolaylı yönden yapmak daha uygundur. Telkinin başarısı,<br />

halkın esasen sahibi bulunduğu inanç ve davranışlarla dengeli olduğu takdirde artar.<br />

Olayları kitlelerin gözüyle görmek gerekir. Hangi davranışların aktif olduğunu<br />

bilmek kültürün sosyal yapısı hakkında bilgiyi gerektirir. Propagandacı aynı<br />

uyarıcının bütün insanlar üzerinde eşit etki yapmayacağını bilir. Bazı insanlar munis<br />

mizaçları itibari ile telkinleri kabule çok daha yatkındırlar. Bu nedenle prestij sahibi<br />

kişiler boyun eğmeyi daha çok sağlar. Belirli sosyal değerleri ve sembolleri temsil<br />

eden araçlar telkini kolaylaştırır. Mesela Kuran’a, Atatürk’e yapılan atıf Türk<br />

toplumunda telkini çok kolaylaştırır. Böylece değiştirilen tutumların aynı yönde<br />

kalmasını sağlamaya da ihtiyaç vardır. 57 Telkinin toplum ve insanlar üzerinde adeta<br />

sihirli bir tesiri vardır. Bu da telkinde bulunan kimselerin gücünün peşinen<br />

kabullenilmesinden kaynaklanır.<br />

D) Tekrar<br />

Büyük toplumların özümleme yeteneği son derece sınırlı kavrayışları dar ve<br />

hafızaları zayıftır. Bu yüzden bir propaganda etkili olabilmek için iyice belli bir kaç<br />

noktaya indirgenmeli ve bunlar, yetersiz bir dinleyicinin bile ana fikri kavrayabilmesi<br />

için amaca ulaşana kadar tekrarlanmalıdır. Bu metot her ne kadar kabataslak olsa da<br />

yine de başarılıdır. Tekrarlanan bu ifadeler uzun bir süre ve sürekli olarak<br />

duyulduktan sonra dinleyici bunları kendi öz düşüncesinin bir ifadesi olarak kabul<br />

eder ve konuşmacıların ağzından işittiğinde veya okunduğunda çok sevinir. 58<br />

56 Selahaddin Çoruh, Propaganda Reklam Halkla Đlişkiler, Ankara, Güven Yayınevi, 1969, s. 17.<br />

57 Dönmezer, a.g.e., s. 401.<br />

58 Đsmail Kayabalı - Cemender Aslanoğlu, Propagandanın Sosyo-Psikolojik Temelleri, Đstanbul,<br />

Ongun Yayınevi, 1990, s. 20.


31<br />

Tekrarlama metodunun en çok kullanıldığı alanlardan birisinin ticari<br />

reklamlar olmasına rağmen, mal satışlarında olduğu gibi insanları belli bir ideolojik<br />

çizgiye zamanla alıştırmada da aynı oranda etkili olduğu görülmüştür. Bu yöntemin<br />

en büyük kolaylıklarından biri de dillere dolanan ifadelerin amaca ulaşmada<br />

sağladığı yarardır. 59<br />

Tekrarın amacı iddia olunan şeyi muhatabına sürekli olarak aktarıp konuyu<br />

isbat edilmiş bir gerçek gibi kabul ettirmektir. Tekrar sayesinde fikirler şuur altına iyi<br />

ve yerleşir ve muhatap tarafından özümsenir. Modern reklamcılığın temelinde de bu<br />

ilke vardır. Aynı reklamın defalarca tekrarlanması da bu amaç doğrultusunda yapılan<br />

bir etkinliktir.<br />

Propaganda da pek çok teknik ve araçtan yararlanılmıştır. Hedef kişilerle tek<br />

tek görüşme, kapı kapı dolaşma, söz alma, kitap, gazete, dergi, afiş ve bildiri<br />

yayınlama, hoparlör ve radyodan yararlanma bunların bir kısmıdır. Tiyatro, sinema<br />

ve son olarak da televizyon, propagandanın en etkin araçları arasında yerlerini<br />

almışlardır. Tek düşman yaratma, yalınlık, abartma, ortak değerlerden ve toplumun<br />

ortak hafızasından yararlanma gibi teknikler propagandanın gücünü arttırmıştır.<br />

Benzer biçimde, “tekrar (frekans)” kullanılan en önemli teknik olmuştur. Goebbels,<br />

bu konuda, “Katolik kilisesi iki bin yıldır hep aynı şeyi tekrarladığı için ayakta<br />

duruyor. Nasyonel Sosyalist devlette de tıpkı onun gibi davranmalıdır” 60 demiştir.<br />

Buraya kadar incelediğimiz propaganda yöntemleri, çeşitli propaganda<br />

araçları ile geniş kitle üzerinde etkili kılınmaya çalışılmaktadır. Bu propaganda<br />

araçları kısaca şunlardır:<br />

1) Đnsan<br />

Propaganda vasıtaları ne kadar gelişmiş olursa olsun yine de ön planda bizzat<br />

insanın kendisi bulunmaktadır.<br />

59 Özsoy, a.g.e., s.103.<br />

60 Tim Healy Travese, Halkla ilişkiler ve Propaganda, Đstanbul, HDD - Rota Müşterek yayın, 1998,<br />

s. 57.


32<br />

Bir toplum içinde yaşayan ve yaşamak mecburiyetinde olan insanın maddi ve<br />

manevi tesirlerden uzak kalmasına imkan olmadığını gördük. Çevremizden gelen<br />

çeşitli tesirler büyük bir çoğunluk arz eder. Bunun içindir ki tabiatta birbirinin tıpatıp<br />

aynı olan iki yaprak dahi gösterilemez. Đnsanlarda da düşünce ve zevk farklılıkları<br />

mevcuttur. Onun içindir ki; aynı şeyleri düşünen, aynı şeylerden zevk alan ve aynı<br />

şeyleri tasavvur eden iki insana rastlamakta düşünülemez. Đnsan zekası ve akli<br />

melekeleri bir olayı belirli ve sınırlı neticelere hatta tek neticeye bağlamayı arzular.<br />

Đşte bu, insanın fıtri özelliğidir ki, insan kendi kanaatlerini hakikatlerin mihveri<br />

addeder. Bunun için de inandığı bir fikri bir hakikati başkalarının da kabul etmesini<br />

ister. Bu düşünce iledir ki taraftar kazanmak isteyenler çeşitli usullere başvururlar. 61<br />

“Açık olarak propaganda vazifesini üzerine almış kişiler belirli bir fikrin<br />

müdafaasını yaparlar. Her fırsat bulduklarında derhal konuşmaya ve münakaşaya<br />

başlayarak inandıkları ve memur edindikleri fikrin propagandasını yaparlar. Bilhassa<br />

iç politika üzerinde bu şekilde propagandanın rolü büyüktür. Özel surette<br />

yetiştirilmiş olan gizli propaganda ajanları da çeşitli insan toplulukları arasında<br />

hakiki hüviyet ve vazifelerini gizleyerek faaliyet gösterirler. Bunlar genellikle bir<br />

kimseye hitap etmezler. Bilhassa kalabalık yerlerde birbirleri ile konuşuyormuş gibi,<br />

mahiyeti ve kaynağı meçhul dedikodular halinde fikirlerini etrafındaki insanlara<br />

aktarmak için gayret gösterirler” 62 .<br />

Propagandanın en tabii, en eski ve belki de en tesirli olanı ağızdan yapılan<br />

propagandadır. Bütün propaganda vasıtaları eninde sonunda şahsın tesirine bağlıdır.<br />

Tıpkı diğer yayıcı vasıtalar gibi insanlarında propaganda aracı olarak kullanılması<br />

her zaman olan bir şey olduğu gibi, mücadele edilmesi en güç olan propaganda<br />

vasıtasıdır diyebiliriz. Alet şahıslar öyle vaziyetler içinde, başkaları ile öyle<br />

münasebet alanlarında rollerini oynarlar ki; hiç kimse onları diğer vasıtalar gibi<br />

kasıtla kurulmuş bir propaganda vasıtası gibi göstermeyi aklına getirmez. Hatta çoğu<br />

zaman propagandaya alet olan şahıs bile bir propaganda vasıtası olduğunun farkında<br />

değildir. Đşte menşei, kastı, aleti görülmeden yapılabilen bir propaganda olduğu için<br />

61 Vahap Okay, Modern Propaganda, Đstanbul, Okay Yayınevi, 1957, s. 8.<br />

62 Yeni Rehber Ansiklopedisi, s. 63-64.


33<br />

en muvaffak neticeleri meydana getirir. 63<br />

Propaganda işini yapan kimseye<br />

propagandacı denilir. Propagandacı da bulunması gereken bir çok özellikler vardır.<br />

Propagandacı, insan toplumlarının isteği durumu meydana getirmede<br />

fizyolojik şartları, psikolojik elemanları sosyal unsurları bir yardımcı unsur olarak<br />

kullanmak zorundadır. 64 Prestij sahibi olan kişilere bağlanan düşünceleri toplumlar<br />

daha kolaylıkla kabul ederler, kişilerin karizması onların temsil ettiği fikirlere<br />

hayranlığı tahrik eder. Başarılı olmak için kıyafet,renk cephe değiştirmek gerekiyorsa<br />

propagandacı bu hususta tereddüt göstermez. Kendisini vatansever, milliyetçi,<br />

muhafazakar, dindar, sosyalist gibi gösterir. 65<br />

2) Televizyon<br />

Göz ve kulağa hitap etmesi bakımından televizyon çok güçlü bir propaganda<br />

aracıdır. Televizyon sözlü, sesli propaganda vasıtalarından birkaçının etkilerini<br />

imkanlarını tek başına toplamaktadır. Geçen asrın başlarına kadar dünyanın<br />

tamamına yakını tarıma dayalı bir hayat sürüyordu ve bundan dolayı da gündelik<br />

hayat günbatımı ile birlikte büyük bir durgunluk içine giriyor, herkes şimdikine göre<br />

çok erken denilebilecek bir saatte evine çekiliyordu. Çünkü aydınlatmada şimdiki<br />

gibi elektrik değildi ve akşamın kasveti çöktüğünde insanlar ya evlerine yada eş dost<br />

meclislerine sohbet etmeye gidiyordu. Ama günümüzde, misafirliklerde hatta kendi<br />

evlerinde bile insanların televizyondan sohbete fırsat bulamadıklarından<br />

yakındıklarını çok görmekteyiz. Televizyon bir anlamda sözel kültüre dayalı cemaat<br />

yaşamını geri getirmiş, kırsal kesim insanında bir ufuk genişlemesine yol açmıştır.<br />

Bugün televizyon dünyanın her tarafında olup bitenleri en kısa zamanda ve görüntülü<br />

olarak verebilmektedir. Son yıllarda iletişim sahasında kaydedilen teknolojik<br />

gelişmeler enformasyon akışına hız kazandırmış, olup bitenlerden anında haberdar<br />

olunmasını sıradan işler haline getirmiştir. 1950’li yıllara dayandırılabilecek olan<br />

televizyon çağının başlamasının ülkemize girişi de 1970li yıllara tekabül etmektedir.<br />

1970 yılında kayıtlı televizyon sayısı binde 11 iken bu rakam 1980’de binde 79,<br />

1990’da binde 172’ye yükseldi. 1997 yılında özel bir kamuoyu araştırma şirketi<br />

63 Niyazi Berkes, Propaganda Nedir? Ankara, Recep Ulusoğlu Basımevi, 1942, s. 159.<br />

64 Çoruh, a.g.e., s. 625.<br />

65 Dönmezer, a.g.e., s. 401-402.


34<br />

tarafından 1700 kişi üzerinde yapılan bir araştırmada ise “Evinizde televizyon var<br />

mı?” sorusuna yüzde 84.1 oranında evet cevabı verildiğini görüyoruz ki bu rakamın<br />

televizyonun günlük yaşantımıza ne oranda girdiği konusunda çarpıcı bir örnek<br />

oluşturduğunu görmekteyiz. 66 Evlerde en az bir televizyona sahip olma süresi<br />

gittikçe artarken, televizyon seyretme alışkanlığı da gittikçe yaygınlaşan bir eğlence<br />

olma özelliği kazandı. Bunu yanında artık her eve bir televizyon değil birkaç<br />

televizyon devri başladı. Televizyonun günlük hayatta insan hayatına etkileri<br />

olumsuz yönde hızla artmaktadır. Đnsanların gündelik hayatları içinde ilk iki sırayı<br />

teşkil eden iş ve uykudan sonra üçüncü sıraya televizyon seyretme alışkanlığı<br />

yerleşmiş oldu. Özellikle ev hanımlarının ve çocukların vazgeçilmez bir eğlencesi<br />

haline geldi. 67<br />

Televizyonun tespit edilmiş birçok zararı vardır. Bunların başında şiddet, aşırı<br />

milliyetçilik, cinsellik ve benzeri konuları ele alan filmler; Dallas, Yalan Rüzgarı gibi<br />

kültürümüzle hiç ilgisi olmayan pembe diziler, çocukların çokça merakını uyandıran<br />

eğiticilikle uzaktan yakından alakası olmayan çizgi filmler gelir. Bunun yanında<br />

lastik reklamından tutunda ciklet reklamına kadar bütün reklam filmlerinde kadının<br />

vazgeçilmez bir araç olarak kullanılması, son zamanlarda şarkı kliplerinin de<br />

müstehcenliği izleyici kitle üzerinde etkisi ve problemleri büyük olmuştur.<br />

Saydığımız tüm bu olumsuzlukların sebebi, Medyanın, basın yayın organlarının belli<br />

bir kitlenin tekelinde bulunması ve devletin bu konudaki politikasının yanlış ve eksik<br />

olmasında kaynaklanmaktadır. Günümüzde kitle iletişim araçlarının son derece<br />

artmasıyla birlikte hepimiz iletişim ve propagandadan geniş çapta etkilenmekteyiz.<br />

Bunun örneklerini günlük yaşantımızda bol bol bulabiliriz. Örneğin annesiyle<br />

markete giden bir çocuk ille de eti bisküvisini ister. Çünkü televizyondaki eti bisküvi<br />

programını çok seyretmektedir. Eğer televizyon programları kültürümüze uygun ve<br />

eğitici olursa daha yararlı olacağı görüşündeyiz. Bunu yapmak içinde öncelikle bu<br />

alanda ciddi çalışmalar yapılıp çok tutarlı yatırımlar yapılması gerekmektedir. Çünkü<br />

şu durumda güç gelişmiş ülkelerin elindedir. Gelişmemiş yada az gelişmiş ülkelere<br />

çok sayıda programlar bu ülkeler tarafından pazarlanmaktadır. Dolayısıyla bu ülkeler<br />

hem çok para kazanmış oluyor hem de kendi kültürlerini, fikirlerini ve inançlarını<br />

66 Özsoy, a.g.e., s.373.<br />

67 Özsoy, a.g.e., s. 374.


35<br />

çok iyi bir şekilde pazarlamış oluyorlar. Televizyon diğer propaganda araçları ile<br />

karşılaştırılacak olursa; göze ve kulağa aynı anda etki yaptığı ve insanların tercih<br />

yapma imkanına sahip olmadan izlemek mecburiyetinde kaldıkları için en büyük<br />

etkileyicidir. 68 Çünkü kırsal kesimlerde bile her evde bir televizyon olduğu, bunun<br />

yanında Türkiye’de bütün gazetelerin toplam tirajı bir milyonu aşmadığı, radyonun<br />

veya radyoların her tarafa ulaşamadığı ve radyonun görselliği olmadığı düşünülürse<br />

televizyonu ne kadar etkili bir propaganda aracı olduğu görülecektir. 69<br />

3) Radyo<br />

Daha uzak bölgelere ulaşması için kullanılan bir propaganda vasıtasıdır.<br />

Bugün gerek her ev için en mühim ihtiyaç vasıtası olması gerekse elektrik<br />

dalgalarının mesafe coğrafi engel ve siyasi tanımaması radyonun propaganda aracı<br />

olarak önemini daha fazla artırmaktadır. Radyo, haber, konuşma konferansı, hikaye,<br />

temsil, iktisadi bilgiler, raporlar, müzik gibi duygulara ve düşünsel dünyaya<br />

doğrudan etki eden yayınlarıyla propaganda hususunda en büyük rolü<br />

oynamaktadır. 70<br />

Radyo, gazete ve sinemadan farklı olarak halk kitlelerinin kulağına istenilen<br />

fikirleri doğrudan doğruya taşıyan bir alettir. Bu alet vasıtasıyla kitlelerin üzerine<br />

sesin ve sözün, belağatın eski tesir ve kudreti tekrar dirilmiştir. Radyo milyonlarca<br />

insana sazı ve sözü ulaştırabilen bir vasıtadır. Radyo, Televizyonun henüz<br />

yaygınlaşmadan önceki zamanda küçümsenemeyecek derecede bir propaganda<br />

aracıydı. Ama televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte eski önemini yitirmiştir. 71<br />

Zamanımızda radyolar enformasyonun geniş kitlelere süratle dağıtılmasında<br />

aracılık yapmaktadırlar. Bu arada yine radyoların bu kudretinden yararlanmakta bir<br />

çok devletlere ideolojik ve politik alandaki özel maksatlara da alet edildiği<br />

görülmektedir. 72<br />

68 Dönmezer, a.g.e., s. 405.<br />

69 Özsoy, a.g.e., s.348.<br />

70 Yeni Rehber Ansiklopedisi, s. 344.<br />

71 Özsoy, a.g.e., s. 347.<br />

72 Çoruh, a.g.e., s. 35.


36<br />

4) Sinema<br />

Toplu yaşayışta hemen her sınıf halkın en büyük eğlence araçlarından biri<br />

olan sinema, insanların gördükleri olayları açıklayarak tamamlayan ve bunu müzikle<br />

daha cazip hale getiren etkili bir propaganda aracıdır. Esasen her film müsbet veya<br />

menfi bir konunun propagandasını yapar. Kültür döküman ve aktüalitede dahi bol<br />

miktarda propaganda unsuru vardır. Propaganda maksadı içi hazırlanmış usta bir film<br />

yapımcısının elinden çıkmış sansürün gözünden kaçan sahneleriyle yabancı<br />

memleketlere girmiş olan filmler en mükemmel propaganda vasıtalarıdır. 73<br />

Sinemanın kitleler üzerindeki etkileyici tesiri kitle iletişim araçlarıyla<br />

mukayese edilemeyecek kadar büyüktür. Çünkü büyük şehirlerin lüks temaşa<br />

salonlarından, en ücra köylerin açık hava alanlarına kadar geniş bir alana ulaşma<br />

gücüne sahiptir. Hayatta ucuzluk bakımından kolayca izlenebilmesi ve çoğaltım<br />

imkanlarına sahip olması sinemanın moral ve sosyal etkiler bakımından eşsiz bir araç<br />

olduğunu göstermektedir. 74<br />

Sinema insanlığın günümüze değin her çeşit anlatım aracını birleştirerek<br />

kullanma özelliğine sahip olmasından dolayı, insana özgü olan bütün dünyaları<br />

yansıtmada en üstün anlatım aracı olmuştur. Bir başka deyişle sinema, kendiden<br />

önceki bütün sanat dallarının özelliklerini kendi potasında birleştirmeyi<br />

başarabilmiştir. 75<br />

Gelişen teknik imkanlarda sinemanın telkin kudretine yardımcı olmaktadır.<br />

Hele ses ve sözün sinemada yer alması, bu kitle iletişim aracını propagandanın en<br />

vazgeçilmez bir unsuru haline getirmiştir. 76<br />

Film, hadiseleri olduğu gibi aksettirmek imkanını verdiği halde veya halkı<br />

boş zamanlarında eğlendirmekten başka bir düşüncesi olmadığı halde bile, seyirci<br />

karanlık salonda kendini perdenin cazibesine bıraktığı zaman tesir ve telkin altında<br />

73 Yeni Rehber Ansiklopedisi, s. 344.<br />

74 Özsoy, a.g.e., s. 353.<br />

75 Özsoy, a.g.e., s. 354.<br />

76 Özsoy, a.g.e., s. 354.


37<br />

için en ideal şartlar altına girmiş demektir. Bu tesirin mahiyeti bize filmin filmin<br />

propaganda maksadıyla nasıl kullanılabileceğini de gösterir. 77<br />

5) Gazete, Dergi, Broşür ve Afiş<br />

Okuma oranının çok düşük olduğu ülkemizde, nüfusumuzla kıyaslandığında<br />

gazetelerin tirajını çok az olduğu görülmektedir. Fakat diğer ülkelerde olduğu gibi<br />

ülkemizde de gazeteler birer propaganda aracıdır. Propagandacıların en çok istifade<br />

ettiği alanlardan birisi de budur. Her olay gerek yazı, gerek fotoğraf gerekse<br />

karikatür şeklinde okuyucuya çok kolay bir şekilde iletilebilmektedir.<br />

Dış dünyada bunun örnekleri yaşanmıştır. Fransız gazeteciliğinin eksik<br />

yönlerini gündeme getiren Alfred Foulee’nin yazdığı makaleler basınla ilgili bir<br />

anket yapılmasını gündeme getirince, yapılan anketin sonucunda ilginç bir durumla<br />

karşılaşıldı ve gazetelerin skandal, iftira ve para dolu banka kasaları ile yaşadığı ve<br />

nabza göre şerbet vererek pornografi ile ayakta durduğu sonucuna ulaşıldı. 78<br />

Ülkemizde de gazete okuyucularını cezbeden konular arasında skandal ve<br />

iftira niteliğindeki haberlere ilgi büyük önem taşımaktadır. Paparazziler spor<br />

haberleri gibi haberler, çoğu zaman gazeteyi eline alan kişinin ilk baktığı sayfalar<br />

olduğu görülmektedir. Kanaatimizce bu da arz talep ilişkisinden meydana<br />

gelmektedir. Basın dünyasında neyin ne kadar önemli olduğuna karar vermek<br />

medyadaki yayın yönetmenlerinin işi olmasına rağmen okuyucudan talep gelmediği<br />

zaman haberlerin içeriği değişecektir. Çanak çömlek verdiği zaman tirajlarda artış<br />

olurken okuyucu aynı duyarlılığı çoğu zaman gazetenin kendisine göstermemektedir.<br />

Haber alma ihtiyacını gidermekten ziyade verilen promosyonun yanında gazete<br />

garnitür olarak görülmektedir. Gazeteler teknolojini gelişmesi ile birlikte daha büyük<br />

bir propaganda aracı olmuştur. 19. asrın başlarından itibaren uçağın insanlığın<br />

hizmetine sunulması gazete yolu ile yapılacak propaganda konusunda yeni<br />

gelişmelere neden oldu. Düşman tarafını moralini bozacak ve maneviyatını sarsacak<br />

derecedeki gazeteler uçaklarla düşman bölgelerine atılmaya başlandı. Bu gazeteler<br />

atıldığı ülkelerdeki halkın kolaylıkla anlayabileceği lisan ile hazırlanıyorlardı. Cephe<br />

77 Berkes, a.g.e., s. 173.<br />

78 Özsoy, a.g.e., s. 218.


38<br />

gerisindeki halkın savaşa karşı motivasyonunun bozulmasında uçaktan atılan<br />

bildirilerin etkisi büyüktür. 79<br />

Bütün bunlar göstermektedir ki tirajları milyonları aşan günlük gazetelerin<br />

her gün yüz binlerce nüsha basılması ve modern ulaşım vasıtaları ile günü gününe<br />

dünyanın her tarafına ulaştırılması hiç de küçümsenecek bir durum değildir.<br />

Gazetenin dışında dergiler, broşürler, kitaplarda birer propaganda araçlarıdır. Bunlar<br />

her ne kadar gazeteler kadar etkili olmasalar da etkileri küçümsenmeyecek derecede<br />

geniştir. Hele bir de ücretsiz olduğu düşünülürse etki alanı çok daha genişler. Bütün<br />

bunlar matbuat geniş manası ile basılmış bütün neşriyat daha çok kullanılan dar<br />

manası ile de başlıca haber verme ve görüş yayma işini yapan yayın araçlarıdır.<br />

Matbuat konuşmayı görüşmeyi ve hatta düşünmeyi yeni şekillere sokan bir vasıta<br />

olmuştur. 80<br />

Konu ne olursa olsun yazılı metinlerin satırları arasına istenilen propaganda<br />

mevzularının sıkıştırılması ve okuyucu üzerinde etki bırakması mümkündür.<br />

Propaganda yönünden başvurulan ilk usul basılmış eserlerdir. Evvelce yayımlanmış<br />

yazı ve eserleri yeniden kullanmakta bir usuldür. 81<br />

Bundan başka duvar ilanları, afişler, beyannameler, istatistikler, raporlar,<br />

şiirler, hicivler, nükte ve şarkılar, müzikler ve piyeslerde birer propaganda vasıtası<br />

olarak kullanılabilirler. Propagandanın en önemli aracı afiştir diyebiliriz çünkü<br />

broşür gazete okunup atılabilir, radyo kapatılabilir, sokakta yürürken karşınıza<br />

çıkacak bir afişten kaçmak pek mümkün değildir. Bu yönüyle afiş, hedef kitleye en<br />

kolay ve direkt olarak ulaşabilen etkili bir araçtır. Afişler çok kısa ve dolaysız olarak<br />

propagandanın etkisini hissettirecek şekilde mesajı hedef kitleye iletmektedirler.<br />

79 Sadri Ertem, Propaganda, Đstanbul, Vakit Yayınevi, 1942, s. 181.<br />

80 Berkes, a.g.e., s. 161.<br />

81 Dönmezer, a.g.e., s. 401.


39<br />

2.3. SĐYASAL AFĐŞLERDE AMAÇ<br />

Siyasal afişlerin amacı ikna etmek, yüceltmek, haber vermektir. Bunlardan<br />

başka bir de; eleştirmek, yermek, karşı görüşleri zayıflatmak amacıyla hazırlanan<br />

afişlere de rastlamaktayız. Tüm diğer iletişim araçlarında olduğu gibi siyasal afişler<br />

de bir mesaj yani bildiri taşırlar ve bunun sonucunda afişlerden bir etki beklenir. Bu<br />

etki bir toplantıya katılma yönünde olabileceği gibi, eylemde bulunma, partinin<br />

yaymaya çalıştığı fikre, görüşe inanma veya söz konusu partiye oy verme şeklinde<br />

olabilir. Siyasal afişlerin tarihsel gelişimi bunların amacıyla sıkı ilişkilidir. Đngiliz<br />

afiş sanatçısı Gary Yanker siyasal afişlerin amaçlarını şöyle sıralamaktadır: ikna<br />

etmek, haber vermek, yüceltmek . 82<br />

Siyasal afişlerin, en öncelikli görevlerinden biri ikna edici özelliğidir.<br />

Özellikle seçim dönemleri için hazırlanan afişlerin öncelikli hedefi seçmeni<br />

etkilemektir.<br />

“Đkna” amacına yönelik afiş çalışmaları genellikle seçimlerde<br />

kullanılmaktadır. Herhangi bir politik afişin ikna etme gücü, çeşitli öğelere, koşullara<br />

ve en önemlisi ikna edilecek seçmenin tanınmasına bağlıdır. Afiş kime seslenecek?<br />

Hangi sınıfa, hangi meslek grubuna ya da belli bir yaş grubuna mı? Afişler, gençlere,<br />

yaşlılara, değişik meslek gruplarına, erkeklere, kadınlara ayrı ayrı<br />

seslenebilmektedir. Örneğin, kadınlara yönelik afişler hazırlanabilmektedir. Fakat<br />

aynı zamanda söz konusu siyasi parti hem gençlere, hem yaşlılara, hem değişik<br />

meslek gruplarına hem de erkeklere seslenmek zorundadır. Bütün bu gruplara<br />

yönelik ayrı ayrı afişlerin tasarlanması söz konusudur. Seçmeni ikna etmek amacıyla,<br />

ideolojik bir silah olarak kullanılan siyasi afişler öncelikle ideolojik tartışmalardan<br />

uzak kalmalı, açık seçik ve net olarak bir tek düşünceye yer vermelidir. Đkna yoluyla<br />

kitlelere etki edilerek mevcut siyasi potansiyel ortaya çıkarılabilmektedir. Bilinç<br />

altındaki ön yargılarımız üzerine, reklam manipülasyonu ile etki edilebilir. 83<br />

82 Zeynep Oral, Politik Afişin Bir Türü Olan Seçim Afişleri, Đstanbul, Milliyet Sanat Dergisi, 1977,<br />

Sayı: 233, s. 5.<br />

83 Alican Kavas, Reklamın Toplumsal Etkileri, Reklamcılıkta Toplumsal ve Ahlaki Sorumluluk<br />

Düşüncesi, Reklamın Gücü, Ankara, 1988, s. 65-86.


40<br />

Şekil 11: Heratfield’ın bir afişi<br />

Siyasal afişlerin ikna amacının dışında da özellikleri vardır. “Siyasal afişlerin<br />

ikinci amacı haber vermektir. Bir mitingi ya da yürüyüşü, protesto gösterisini haber<br />

verirler. Örneğin, dünyanın hemen her yerinde rastlanan “1 Mayıs”, “Savaşa Son”,<br />

“filancaya özgürlük” afişleri gibi… “Vietnam’da şu kadar ölü”, “Bosna Hersek’teki<br />

Türk Kadınlara Tecavüz” gibi belli bir amaçta girişilen eylemleri haber veren afişleri<br />

de bu sınıfa sokabiliriz. Savaş veya çeşitli olaylarda öldürülen kişilerin; ölüm veya<br />

yıldönümü kutlamaları nedeniyle, bir kişi ya da genelde lideri övmek adına<br />

tasarlanmış afişler yüceltmek amacı taşırlar.


41<br />

Şekil 12: DĐSK tarafından hazırlatılmış 1 Mayıs afişi<br />

Bunlardan başka, karşı görüşleri eleştirmek, yermek, karşı görüştekileri manen<br />

zayıflatmak (yıpratmak) amacı ile hazırlanan siyasal afişlere de rastlamaktayız.<br />

SHP’nin 1987’deki seçimlerde kullandığı “Limon gibi Sıkılacaksınız” sloganlı<br />

afişleri gibi. Bu tür afişler daha çok karşı partilerin oylarını etkilemeyi amaçlar. 84<br />

Elbette siyasi afişler sadece bu amaçların birine yönelik olamazlar. Amaçların<br />

biri ağırlık kazanmakla birlikte, tümü bir arada yoğrulmuştur. Bir mitingi haber<br />

veren, bir savaşta kaç kişinin öldüğünü bildiren, öldürülen bir genci ya da bir<br />

politikacıyı yücelten herhangi bir afiş, aynı zamanda ikna etmek, belli bir dünya<br />

görüşünü desteklemek, o görüşe taraftar kazandırmak amacıyla hazırlanırlar.<br />

84 Oral, a.g.e., s. 5-6.


Şekil 4: SHP’nin 1987 Genel Seçimleri afişi<br />

42


43<br />

2.4. SĐYASAL AFĐŞLERDE HEDEF KĐTLE<br />

Siyasal pazarlama, partiye üye olanlar ile olacakları, parti yandaşları ile oy<br />

verenleri ve hatta partiye oy vermeyenleri hedefler. Amaç, üye yandaş ve oy<br />

verenlerdeki pozitif tutum ve davranışları pekiştirmek, ilgisiz (nötr) tutumdaki<br />

seçmenlerin davranışlarını pozitife çevirmek, karşıt ya da negatif tutumdaki<br />

seçmenlerin tutumlarını da en azından nötre çevirmektir. Partilerin yaptıkları en<br />

küçük toplantıdan mitinglere, üyelerin dost sohbetlerinden liderlerin konuşmalarına,<br />

partinin politik tutumlarından adayların veya temsilcilerinin kapı kapı gezmelerine<br />

kadar yapılan her çaba bu kapsama girer. Siyasal pazarlamada önemli olan, siyasal<br />

reklamdan üye davranışına kadar her etkinliğin, mümkün olduğunca aynı dili<br />

konuşabilmesidir. 85<br />

Siyasal pazarlamanın çeşitli ülkelerdeki deneyimleri, ortak bazı ilkeler<br />

yaratmıştır. Bu ilkeler Necati Özkan’ın “Seçim Kazandıran Kampanyalar” kitabında,<br />

şöyle sıralanmıştır:<br />

1. Siyasal pazarlamanın hedef kitlesinin belirlenmesi ve tanımlanması gerekir.<br />

Bu hedef kitle, seçmendir.<br />

2. Siyasal pazar ortak bilgi ve beklentiye sahip kesimlerden oluşur.<br />

3. Siyasal pazardaki etkinlik, segmantasyonun (Pazar bölümlemesi) iyi ve doğru<br />

yapılmasına bağlıdır.<br />

4. Hedef kitleye (seçmene) ulaşmada, iletişim amaçlarının her türü<br />

kullanılmalıdır.<br />

5. Siyasal partilerin ürünlerinin birer yaşam eğrisi olmalıdır. Her siyasal fikir,<br />

farklı bir ürün olarak kabul edilmelidir. Ve her fikrin bir yaşam süresinin<br />

olacağı düşünülmelidir.<br />

6. Siyasal pazarlamada, bağış ve gönüllü çalışmaya dayanan seçim<br />

kampanyaları önemlidir.<br />

85 M. Emin Đnal- G. Karabacak, Siyasal Pazarlamanın Gelişmesi ve Đlkeleri, Kayseri, Erciyes<br />

Üniversitesi ĐĐBF Dergisi, 1987, Sayı: 6, s. 23.


44<br />

7. Adayların, partilerin ve liderlerin benimsedikleri değerlerin, seçmenden onay<br />

görebilmesi için, seçmen beklentilerini tatmin edebilecek biçimde olması<br />

gerekir.<br />

8. Siyasal pazarlamada, dağıtım kanalları önemlidir.<br />

9. Siyasal pazarlamada tanıtım faaliyetleri önemlidir.<br />

10. Propaganda, tanıtımın daha stratejik ve ajitatif nitelik taşımasını sağlar.<br />

11. Siyasal reklam, siyasal pazarlamanın önemli bir bileşenidir. 86<br />

Siyasi partiler, ulaşmak istedikleri hedef kitle olarak sadece kendisine yakın<br />

görüşlü seçmenleri hedeflemez. Ünsal, partilerin hedef kitle seçimiyle ilgili olarak<br />

bilgi vermiştir: “Her siyasi partinin kendi ideolojisi ve yapısından kaynaklanan bir<br />

seçmen kitlesi vardır. Siyasi partiler parti programı ve seçim bildirgelerinde bu<br />

seçmen kitlesinin sorunlarını çözmeye yönelik sözler verirler. Fakat bir partinin<br />

iktidara gelebilmesi için sadece kendi seçmeninin oyları yeterli değildir. Bu nedenle<br />

siyasi partiler hedef kitlelerini kendi seçmen sayısıyla sınırlayamazlar. Seçim<br />

kampanyalarında, diğer görüşteki seçmenlere de o partinin görüşünü benimsetmeye<br />

çalışırlar. Seçmen kitlesinin oluşumu daha önceki siyasi deneylerle bağımlıdır. Bu<br />

durumda partilerin seçmen kitlesinin yapısına uygun, kendisini iktidara getirecek oy<br />

potansiyelini göz önüne alarak seçim kampanyasını yürütmesi gerekmektedir.<br />

Hedefin doğru seçimi ve kuvvetlerin bu yönde toplanması hayati önem taşır” 87 .<br />

Bu bağlamda, propaganda ilkeleriyle oluşturulan reklamcılık, doğal olarak<br />

bulunduğu ülkenin toplumsal yapısıyla uyumlu olarak biçimlenmişlerdir. Örneğin,<br />

eğitim düzeyi yüksek kesimlerde rasyonel ve mantıksal önermelere yönelik, eğitim<br />

düzeyi düşük kesimlerde ise irrasyonel önermelerle seslenilmelidir. 88<br />

Hedef kitlenin belirlenmesi kadar hedef kitleye iletilecek mesajlar da<br />

önemlidir. Bu mesajların doğrudan hedef kitlenin dikkatini çekmelidir. Gürgen’e<br />

göre, “Seçim afişlerinde uygulamanın işlevi; hedef seçmenin dikkatini çekerek,<br />

hatırlanmak, anlatılmak isteneni anlaşılabilir kılmak ve etkileyici bir tavırda<br />

86 Necati Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, Đstanbul, Mediacat Yayınları, 2002, s. 21.<br />

87 Ünsal, a.g.e., s. 230.<br />

88 Erol Çankaya, Siyasi Reklamcılık, Cumhuriyet Gazetesi, 27 Kasım 1991, s. 5.


45<br />

anlatmaktır. En önemlisi de “oy”u arttırabilmesi için parti fikir ve ideolojisini en iyi<br />

şekilde aktarabilmektedir. Yaratıcı reklam, hedef kitlenin gereksinimlerini anlayan,<br />

değerlendiren ve seçmenin sahip olabileceği kazançtan söz eden reklamdır. (1991<br />

seçimlerinde DYP’nin seçmene, seçim sonunda sahip olacakları iki anahtar sözü<br />

gibi) Afişin etkinliğini arttırabilmek açısından ve seçim stratejisinin başarılı<br />

olabilmesi için afiş tasarımcısı önce ulaşılmak istenen hedef kitleyi ve bu kitlenin<br />

kültürel, sosyoekonomik kişisel yapısı ve medya kullanım özellikleri çok iyi tespit<br />

edebilmelidir. Bunu tespit ettikten sonra bu kitlenin özelliklerine uygun reklam<br />

mesajı, reklam teması kullanmalıdır. Bu sayede yapılan reklamın (afişin) etkinliği ve<br />

verimliliği artırılabilmektedir. 89<br />

Tüm seçimlerde kemikleşmiş oyların dışında parti bağımlılığı olmayan<br />

seçmen kitlesi de bulunmaktadır. Siyasi partiler için bu kararsız kitlenin oyunun çok<br />

büyük önemi vardır. Çünkü kararsız seçmen oranı yüksek olduğundan, herhangi bir<br />

partiyi iktidara getirme gücü fazladır. Yapılan reklam çalışmalarının büyük bir<br />

çoğunluğu bu kitleye yönelik yapılmaktadır. Oy verme eğilimleri kesinlik<br />

kazanmamış olan karasız kitlenin reklamlardan etkilenerek söz konusu partiye<br />

geçmeleri olasıdır ve bu kitle hedef alınarak ikna edilmeye çalışılmalıdır. Bu ikna<br />

çalışmalarında hedef kitle olarak bir bütün ele alınacağı gibi, hedef kitleyi ayrı ayrı<br />

da ele alabiliriz.<br />

Afiş bazen tüm halka yöneliktir; bazen yalnızca işçilere seslenir. Sanayi<br />

ülkelerinde işçilere yönelik afişlere sıkça rastlanmaktadır. Bu afişlerde fabrikada<br />

çalışan işçiler ya da işçi partisinin simgelerine yer verilir. Bazen de kadınlara<br />

yöneliktir. Bu tür afişlerde seks yanı dikkat çeken kadın resimleri kullanılmaz. Kadın<br />

ya bir ev kadını görünümündedir, ya bir annedir ya da memur veya işçidir. Yaşlılara<br />

seslenen afişlerde, yaşlı bir karı-koca veya yaşlı bir ana görüntülenir. Genellikle<br />

mutlu bir görüntüde olup mutluluk sözleri ile bütünleşir. Gençliği hedef alan<br />

afişlerde dinç, sağlıklı, güçlü, mutlu gençlere yer verilir. Gençlik bizden yana veya<br />

gençlerin sorunlarını biz çözeceğiz gibi anlamları vardır bu tür afişlerin. Bazen de<br />

köylüye seslenir afişler. Hangi kitle olursa olsun afişlerdeki insanların halktan kişiler<br />

89 Haluk Gürgen, Reklamcılık ve Metin Yazarlığı, Eskişehir, A.Ü. Yayınları, 1990, s. 268-275.


46<br />

olmasına özen gösterilir. Đzleyici afişte kendini bulmalı, kendini görmelidir; çünkü<br />

halkla afişte görünen kişiler arasında bir benzerliğin ve birliğin kurulması iletişimin<br />

etkinliğinin arttırılmasını sağlamaktadır. 90<br />

90 Hıfzı Topuz, Siyasal Reklamcılık, Đstanbul, Cem Yayınevi, 1991, s. 108-109.


47<br />

2.5. SĐYASAL AFĐŞLERDE UYULMASI GEREKEN YASAL KURALLAR<br />

Seçim kampanyalarında önce radyo, daha sonra da radyo ile beraber<br />

televizyon, afiş ve el ilanlarının kullanılması çeşitli yasal düzenlemelerin yapılması<br />

gereğini doğurmuştur. Türkiye’de 1949’dan bugüne seçim yasasında çeşitli<br />

düzenlemeler yapılmıştır.<br />

1. 24 Mayıs1949 Seçim Yasası<br />

2. 16 Şubat 1950 Seçim Yasası<br />

3. 26 Nisan 1961 Seçim Yasası<br />

Altı kez değiştirilen bu yasanın son değişimi 10 Eylül 1987’de gerçekleşmiştir;<br />

yasa, bugün bu son biçimiyle yürürlüktedir. 91<br />

Seçim yasasının ilgili maddelerinde seçim döneminde resimli afişlerin<br />

yapılması yasaklanmaktadır. Buna göre her türlü matbua üzerinde Türk bayrağı, dini<br />

ibareler, Arap harfleri ile yazılar ve her türlü resim bulundurulması yasaklanmıştır.<br />

Bu nedenle 1973 seçimlerinde Adalet Partisi’nin Boğaz Köprülü afişleri Yüksek<br />

Seçim Kurulu’nca yasaklanmıştır.<br />

91 Topuz, a.g.e., s. 235.


48<br />

Şekil 14: Adalet Partisi’nin Yüksek Seçim Kurulu tarafından yasaklanan afişi<br />

Propaganda için kullanılan seçim afişlerinin propaganda süresi sonuna kadar<br />

asım ücretine tabi tutulmadığı belirtilmektedir. Afişler, şehir, kasaba ve ilçelerde<br />

seçim kurullarınca, köylerde köy ihtiyar heyetince gösterilen yerlere<br />

asılabilmektedir. O çevrede seçime katılan siyasi partiler ve bağımsız adaylardan<br />

müracaat edenlerin afişleri varsa temsilcileri önünde çekilen kura sonucu o sahadaki<br />

yer sırası belirlenip sıralama doğrultusunda belirlenen yere asılmaktadır. Kendisine<br />

ayrılan yeri boş bırakan siyasi parti veya aday belediye veya köye yer ayrılması için<br />

yapılmış olan masrafları ödemek zorundadır.<br />

Seçim yasasının 62. maddesinde 61. madde gereğince gösterilen yerlerden<br />

başka herhangi bir yere afiş yapıştırılması ve teşhiri yasaklanmış olup bu suretle<br />

asılan ve yapıştırılan afiş ve ilanların ilçe seçim kurulu kararıyla kaldırılması<br />

öngörülmektedir. 298 sayılı seçimlerin temel hükümlerinin 64. maddesi gereği<br />

seçimin başlangıç tarihinden seçim sonuçlarının ilan edilmesine kadarki süre<br />

içerisinde afiş çoğaltılması ve dağıtılması yasaklanmaktadır. 92<br />

92 T.C. Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi, 1961/4, s. 32.


49<br />

III. BÖLÜM<br />

3.1. TÜRKĐYE’DE SĐYASET VE SĐYASAL AFĐŞĐN GELĐŞĐMĐ<br />

Cumhuriyet’in ilanından 1946’ya kadar geçen dönem, Türkiye’nin tek<br />

partiyle yönetildiği ve bu nedenle de serbest seçimlerin olmadığı bir dönemdir. Zorlu<br />

bir bağımsızlık mücadelesinin ardından ulusal birlik sağlanmış ve yönetim şekli<br />

olarak Cumhuriyet tercih edilmiştir. Bağımsızlık mücadelesini organize eden irade,<br />

Cumhuriyet Halk Partisi’ni kuran, CHP’nin ve devletin başkanlığını elinde tutan,<br />

TBMM’yi ve hükümeti de ihtiyaçlara, ülke ve dünya koşullarına göre dilediğince<br />

oluşturan mutlak bir iradeydi. Bu irade 1930 yılında, Mustafa Kemal’in ağzından<br />

“Ben CHP’nin Genel Başkanıyım. Bu teşekküle tarihten bağlıyım. Bu bağı çözmem<br />

için hiçbir sebep ve icap yoktur. Resmi vazifemin sonunda CHP’nin başında fiilen<br />

çalışacağım. Bu noktada tereddüde yer yoktur ve asla olamaz” 93 . diyerek, gelecekte<br />

çok partili sistemin kurulabileceğinin işaretlerini vermiş ve kendisini de o günlere<br />

göre konumlandırmıştı. CHP, 15 Ekim 1921’deki 2. Kurultay’ında Atatürk’ü<br />

“Değişmez Genel Başkan” ilan etmişti. Kurucu idarenin seçilmek gibi bir derdi<br />

olmadığı gibi; Atatürk’ün ölümüyle iş başına gelen ‘Milli Şef’ Đsmet Đnönü’nün de<br />

olmamıştı. Đnönü, serbest seçimlerle halk tarafından değil; tamamı CHP’li olan<br />

TBMM üyelerinin tek adayı olarak meclis tarafından seçilmişti. 26 Aralık 1938<br />

tarihinde toplanan CHP’nin 1. Olağanüstü Kongresi, bu kez Đsmet Đnönü’yü yeni<br />

“Değişmez Genel Başkan” olarak kabul etmiş ve Atatürk’ü “Ebedi Şef”,<br />

Cumhurbaşkanı Đnönü’yü de ‘Milli Şef’ ilan etmişti. 94<br />

1946 yılına kadar yapılan seçimlerin renkli, hareketli ve adil seçimler<br />

olduklarını söyleyebilmek kolay değildir. 1946 yılında yapılan ilk çok partili genel<br />

seçimler ise hazırlanışı itibariyle bir ‘baskın seçim”dir. Gerçek anlamıyla ilk çok<br />

partili özgür ve adil seçimler 1950 yılında yapılmıştır. 1945 yılında “4’lü Takrir” adı<br />

verilen olaydan sonra, CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevi de üstlenmiş olan<br />

Celal Bayar milletvekilliğinden istifa eder. Birkaç ay sonra, aynı takrire imza atan;<br />

93 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 57.<br />

94 Türkiye Tarihi, Đstanbul, Cem Yayınları, Ekim 2002, Cilt 4, s. 228.


50<br />

Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan CHP’den ihraç edilirler ve birlikte<br />

7 Aralık 1945’de Demokrat Parti’yi kurarlar. Ve bu ad, kuruluşun hemen ertesinde,<br />

halk arasında “Demir Kırat” şekline dönüşür. 21 Temmuz 1946’da ilk çok partili<br />

seçim yapılır. Demokrat Parti henüz altı aylıktır. Demokrasi tarihimizin bu ilk<br />

uygulamasında oy kullanma ve sayım, demokrasiyle bağdaşmayacak şekilde<br />

gerçekleşir. Seçmenler oylarını açık kullanmış, sayım ise gizli yapılmıştır. Buna<br />

rağmen, CHP 396, DP 62 milletvekili çıkarır. Demokrat Parti, ilk tecrübede<br />

seçmenlerin ilgisini çekmeyi başarmıştır. Ancak iktidar olabilmek için başka şeyler<br />

yapabilmek gerekmektedir. 95<br />

Yeni kurulmuş bir parti olmasına rağmen girdiği ilk seçimlerde meclise giren<br />

ve halkta ilgi uyandıran Demokrat Parti, kendisini daha fazla tanıtabildiği ve<br />

anlatabildiği oranda iktidara yaklaşabilecekti. 14 Mayıs 1950 genel seçimleri<br />

yaklaşırken Demokrat Parti’nin propaganda kurmayları ülkenin en ücra köşelerindeki<br />

seçmenlere kadar ulaşabilmenin yollarını arıyorlardı. Đletişim teknolojileri oldukça<br />

yetersizdi. Gazeteler birçok şehre iki üç gün sonra ulaşabiliyordu. Televizyon henüz<br />

Türkiye’de yayına başlamamıştı. Sinema büyük şehirlerde bile sınırlı sayıdaydı. Afişi<br />

saymazsak, günümüzdeki anlamıyla “outdoor” olarak tanımlayabileceğimiz bir alan<br />

henüz keşfedilmemişti. Demokrat Parti’nin kullanabileceği tek bir mecra kalıyordu<br />

geriye: Radyo. Ancak mevzuat, partilerin radyodan propaganda amaçlı olarak<br />

yararlanabilmelerine olanak sağlamıyordu. DP’liler devletin ve ülkenin tek radyo<br />

kanalına, ancak resmi haber bültenlerinde yayınlanabilen siyasi demeçleriyle konuk<br />

olabiliyorlardı. 96<br />

Seçim öncesinde radyoda yürütülen propaganda ile birlikte Demokrat<br />

Parti’nin çok yaygın bir afişleme yaptığı görülür. “Yeter, Söz Milletindir!” sloganı ve<br />

DP’nin ambleminden oluşan yalın ve kolay anlaşılır seçim afişleri, yurdun her yerini<br />

donatmıştır. 14 Mayıs 1950 seçimlerinden önce sokaklarda, köy kahvelerinde DP ve<br />

CHP’nin kullandıkları sloganları içeren afişler yer almaktaydı. O zaman,<br />

anımsadığımıza göre, seçim afişlerinde amblem niteliği taşıyan tek sembol olan<br />

95 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 25-26.<br />

96 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 28-29.


51<br />

CHP’nin altı oku kullanılıyordu. Diğer partiler ise, partinin baş harflerinden oluşan<br />

rumuz kullanıyorlardı. 97<br />

1950 genel seçimlerine girilirken Cumhuriyet Halk Partisi’nin mutlak bir<br />

hâkimiyeti vardı. Demokrat Partililerin seçimleri kazansalar bile hükümeti kurma<br />

yetkisini alıp alamayacakları konusunda şüpheleri vardı. Ancak Demokrat Parti’nin<br />

korktuğu olmadı ve %53’lük bir oyla seçimi kazanıp iktidar oldu. Sonuç olarak,<br />

1950 genel seçiminde Demokrat Parti iki medya ve tek bir sloganla iktidara geldi:<br />

“Afiş, radyo ve Söz Milletindir!” Slogan çok haklı bir özleme cevap veriyordu.<br />

Olağan üstü koşulların zorlaması sonucu da olsa CHP iktidarları, 27 yıldır siyasal ve<br />

ekonomik baskı programları uyguluyorlardı. Seçim meydanlarındaki, heyecanı<br />

yüksek kalabalık ve o kalabalıkları tek yumruk halinde tek hedefe yönelten afişler,<br />

bir şeylerin zamanının geldiğini avaz avaz bağırıyordu. Demokrat Parti’nin iktidara<br />

gelişi hiç şüphesiz bir devrimdi. Bu devrime giden yolda “Yeter Söz Milletindir!”<br />

sloganı çok önemli bir silah olmuştur. Çünkü slogandaki özgürlük talebi ve vaadi<br />

kitlelerin beklentileriyle örtüşmüştür. 98<br />

Şekil 15: 1950 yılı Demokrat Parti seçim afişi<br />

97 Halis Biçer, Politik Afişin Bir Türü Olan Seçim Afişlerinde Etki Sanat Akımlarından<br />

Yararlanılarak Sağlanıyor, Milliyet Sanat Dergisi, 27 Mayıs 1977, s. 35.<br />

98 Necati Özkan, Demir Kırat’tan Bugüne Ne Kaldı?, 25 Eylül 1995, Spot Dergisi, sayı: 9, s. 32.


52<br />

DP, 1954 ve 1957 seçimlerinde de gücünü korur. Tam 10 yıl 5 gün süren DP<br />

iktidarı, Türkiye’yi batıya yaklaştırır. Đlk yıllarda Marshall Yardımı dâhil olmak<br />

üzere dışardan alınan çeşitli yardım ve kredilerle ekonomik bir rahatlama yaşanır. Bu<br />

dönem siyasal afişlerinde ABD ile müttefiklik anlaşmalarının etkileri açıkça<br />

görülebilmektedir.<br />

Şekil 16: 1954 Demokrat Parti seçim afişi (Karşılaştırmalı)<br />

50’lerin ikinci yarısından itibaren, DP iktidarı ekonomiyi kontrol edemez<br />

noktaya gelir. 1958 yılında Cumhuriyet tarihimizin en büyük devalüasyonu yapılarak<br />

dolar, 2 lira 80 kuruştan, 9 liraya yükseltilir. Bu süreç, Vatan Cephesi’yle yaratılan<br />

gerginlikler, gençleri, aydınları, orduyu kaybediş ve 1960 askeri müdahalesi şeklinde<br />

birbirini izler. 1960 müdahalesi, toplumsal ve siyasal yaşantımızda derin izler bırakır<br />

ve başka askeri müdahalelerin de başlangıcı olur. 60’lı yıllar siyasi partilerin, açık ve<br />

kapalı mekânlarda toplantılar düzenleyebildikleri özgürlükçü bir dönemdir. Yeni ve<br />

farklı fikirlerin temsilcisi irili ufaklı partiler ve onların adayları, el ilanlarından<br />

broşürlere, afişlerden hoparlörlü araçlara, özgürleşen basından, radyo


53<br />

propagandalarına kadar kendilerini rahatça anlatabilme ve tanıtabilme fırsatı<br />

bulmuşlardır. 99<br />

12 Mart 1971’deki askeri muhtıra ülkedeki dengeleri altüst eder. Askeri<br />

yönetimin güdümünde 1. ve 2. Nihat Erim, Ferit Melen ve Naim Talu hükümetleri<br />

kurulur. 1973’te yapılan seçimler sonunda şekillenen Cumhuriyet Halk Partisi-Milli<br />

Selamet Partisi koalisyonuyla yönetim yeniden, seçilmiş sivillere geçer. Koalisyon<br />

hükümeti, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın ardından dağılır. Ara çözüm olarak gündeme<br />

gelen Sadi Irmak hükümeti, 3,5 ay sonra iktidarı 1. Milliyetçi Cephe Hükümetine<br />

devreder. 100<br />

70’li yılların ikinci yarısı, sokağa çıkmanın her geçen gün zorlaştığı bir<br />

dönemdir. Ülkenin iki büyük partisi CHP ve AP, hiçbir konuda aynı düşünemeyen,<br />

uzlaşmayı başaramayan ve bu nedenle de istikrarı sağlayamayan liderlerce<br />

yönetilmektedir. Vatandaş, sokaktaki silahlı güçlerin amansız ellerindedir. Ülke yer<br />

yer kurtarılmış bölgelere ayrılmıştır. Her gün bir silahlı eylem, her saat kan ve<br />

gözyaşı haberleri gündemdedir. Böylesi bir dönemde seçim atmosferine girilir. Yıl<br />

1977’dir. Đktidarda <strong>Demirel</strong> ve 1.MC Hükümeti vardır. Bu dönemde CHP’nin<br />

bastırdığı afişlerde sokağa seslendiği ve seçmeni, sokak egemeni haline gelmiş silahlı<br />

gruplardan kurtarma vaadinin işlendiğini görürüz. “Analar çocuklarınızı oylarınızla<br />

koruyun”. “Silah gidecek, barış gelecek”, “Tek yol: Oy”… Belki bir o kadar da<br />

geleneksel CHP tabanı sayılabilecek düşük sosyoekonomik statülü seçmeni<br />

yakalayabilecek vaatlere rastlamak mümkündür: “ Başlayan gelişme, köye kadar<br />

sanayileşme”, “Hızlı ve hakça gelişme”, “Toprak işleyenin, su kullananın” … Ve<br />

haklı olarak milliyetçi çekicilikler: “Kıbrıs fatihi, Karaoğlan” 101 .<br />

99 Nermin Abadan Unat, Anayasa Hukuku ve Siyasi Bilimler Açısından 1964 Seçimlerinin Tahlili,<br />

Đstanbul, Aydın Yayınları, 1966, s. 53.<br />

100 Türkiye Tarihi, cilt 4, s. 228.<br />

101 Oktay Taş - Z. Tarık Şahım, Reklamcılık ve Siyasal Reklamcılık, Ankara, A.Ü. Yayınları, 1996,<br />

s. 104.


54<br />

Şekil 17: 1977 CHP seçim afişi<br />

Siyasal pazarlama iletişimi tarihimizin ilk profesyonel kampanyası 5 Haziran<br />

1977 genel seçimlerinde yapılmıştır. Đlk defa bu seçimlerde bir reklam ajansı siyasal<br />

kampanya yürütme görevi üstlenmiştir. 1977 seçimlerinde, Adalet Partisi adına afiş<br />

tasarlayan, slogan üreten, ses kasetleri ve basın ilanları yaratan reklam ajansı<br />

Cenajans’tır. Kampanya kapsamında AP için gazete ve dergi ilanları hazırlanır.<br />

<strong>Demirel</strong>’in bizzat seslendirdiği 20 bin audio kaset üretilir. 5 milyon adet el ilanı<br />

basılır ve dağıtılır. Sokaklar ve duvarlar, bir seri mor afişle donatılır. Ajans işin<br />

başında, en etkili rengin hangisi olacağı konusunda araştırmalar yapmış ve uzman<br />

kişilerin önerilerine uyarak mor rengi tercih etmiştir. Bu adımdan sonra, birçok<br />

duvara yazısız, sadece mor renkte afişler yapıştırılır. Bu boş afişler insanlarda büyük<br />

bir ilgi uyandırır. Birkaç gün sonra ise, sokağın bir başındaki afişin üzerine A harfi,<br />

öteki başındaki afişin üzerine P harfi yapıştırılarak, birer AP afişi oluşturulur.<br />

Böylelikle hem seçmenin dikkati çekilmiş hem de seçim yasakları delinmiş olur. Ve<br />

nihayet, afişlerden birine, “Canım anneciğim sokaktaki teröre karışmıyorum”<br />

şeklinde bir yazı yazılır. 102<br />

Cenajans Yönetim Kurulu Başkanı M. Nail Keçili, 1977 genel seçimlerinde<br />

yapılan kampanya çalışmalarını, Hıfzı Topuz’un “Siyasal Reklamcılık” adlı<br />

102 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 47.


55<br />

kitabında şöyle anlatır: “Adalet Partisi’nin 5 Haziran 1977’deki seçim kampanyasını,<br />

20 milyon liralık reklam harcaması ile yaptık. (Haziran 1977’de 1 Amerikan<br />

Doları’nın 17,50 TL’ye karşılık geldiği düşünülürse kampanya yaklaşık olarak,<br />

1.150.000 ABD Doları ediyordu) O zamanlar mor afişler “Bu renge evet deyin”<br />

şeklinde duvarlara asıldı. Cevabını kimse bilmiyordu. Anarşi dönemiydi,<br />

çalışmalarımız bu yönden çok güç şartlar altında sürüyordu. Öyle ki altı afişçimiz<br />

vuruldu. Harp eder gibi reklam kampanyası yaptık. Video yoktu, bizde ses kaseti<br />

kullandık. Ses kasetleri, “<strong>Demirel</strong> evinizde konuk” diye veriliyordu. 1977 yılı<br />

seçimleri için böyle bir uygulamaya gidilirken, hem toplum böyle bir uygulamaya<br />

alışık değildi; hem de siyasal partinin yönetim kadrosu. Partinin yönetiminde ancak<br />

genel başkan ve birkaç yönetici bu işin gereğini biliyor ve buna inanıyordu. Ayrıca<br />

bir reklam ajansı için çalışma koşullarını kısıtlayıcı başka faktörler de vardı.<br />

Çalışanlarının bu konuya hizmet vermeleri mi beklenmeliydi yoksa tam bir<br />

profesyonel yaklaşım içinde olmalarını yeterli görüp, öyle mi hareket edilmeliydi?<br />

Seçim kanununun propaganda yasakları ile ilgili hükümleri acaba ihlal edilirse ne<br />

olurdu? Hizmet edilen siyasi parti ile birlikte ajans da sorumlu mu olacaktı, yoksa<br />

uygulayıcı olarak mı yorumlanacaktı” 103 .<br />

Türkiye’de ilk defa bir ajans tam anlamıyla bir seçim kampanyası yürütmüş<br />

ve ülke şartlarına ve atmosferine göre yeni uygulama ve planlar geliştirip hayata<br />

geçirmiştir. Demokrat Parti ve Cenajans büyük bir uyum içinde çalışmıştır.<br />

Kampanyada Cenajans tarafını temsil edenlerden Tuncer Gürsel kendisi ile yapılan<br />

bir röportajda konuyla ilgili şunları belirtir: “AP’den bize bazı afiş ve grafikleri<br />

yapmamız için teklif gelmişti. Đşin nasıl yapılacağını bilmediğimiz için bir süre<br />

araştırma yaptık. On beş günlük görüşmelerden sonra iş bizim istediğimiz biçime<br />

dönüştü. Sayın Süleyman <strong>Demirel</strong>’in açık bir insan olması işi kolaylaştırdı. Olay<br />

başladıktan sonra 20-25 gün beraber yaşadık diyebiliriz. Ama parti içindeki bazı<br />

tutucular konuya soğuk baktılar. Onlar bizi dışardan iş alan bir şirket gibi gördüler.<br />

Bu bir çeşit kıskançlıktı. Biz partinin kurmayı ile beraber çalıştık. Bazen bir konuda<br />

103 Topuz, a.g.e., s. 57.


56<br />

onlar bizi ikna ettiler; bazen de biz onları ikna ettik. Demokratik bir tartışma düzeni<br />

içinde çalıştık; hangisi doğruysa o oldu” 104 .<br />

Đstanbul’un duvarları, zemin rengi olarak seçilen mor afişlerle donatılmış,<br />

seçim yasaklarından etkilenmemek için bu mor afişlerin farklı parçalarına A ve P<br />

harfleri dağınık bir şekilde yerleştirilmiştir. Bazı duvarlara “Bu rengi unutmayın”<br />

yazısı da yapıştırılarak, renge vurgu yapılır. Aynı renk el ilanlarında ve audio kaset<br />

kapaklarında da kullanılacaktır. Duvar hâkimiyeti yıllarının hüküm sürdüğü outdoor<br />

imkanlarının olmadığı bir dönemde AP bu afişlerle duvarlarda tutunmaya çalıştı. 105<br />

CHP hiçbir ajans ya da tasarımcıyla çalışmadan girdiği seçimlerden Ecevit’in<br />

karizmatik kişiliği sayesinde birinci parti olarak çıkmayı başarmıştır. CHP’nin aldığı<br />

oy oranı, çok partili sistemin başladığı 1946 yılından günümüze kadar merkez solun<br />

ulaşabildiği en yüksek orandır. Ne var ki, CHP’nin çoğunluğu, tek başına iktidar<br />

olmaya yeterli olan 226 sandalyeden 13 eksiktir. Bülent Ecevit’in umutsuzca<br />

kurduğu azınlık hükümeti parlamentodan güvenoyu alamaz ve Ecevit, 2. MC<br />

Hükümetini kurmayı başaran Süleyman <strong>Demirel</strong>’e koltuğunu tam bir ay sonra<br />

devreder. 977 seçimlerinde AP’nin aldığı oy, her türlü profesyonel çabaya rağmen<br />

CHP’nin %3,5 puan gerisinde kalmıştır. Öte yandan bir mağlubiyet gibi gözüken<br />

%36,9’luk oran, gerçekte 1973 seçimlerinde AP’nin aldığı %29,8’lik oranın %7,1<br />

puan üstündedir ve son tahlilde, Cenajans’ın kampanyası Adalet Partisi’ne ve<br />

Süleyman <strong>Demirel</strong>’e, iktidarı tekrardan kazandırmayı başarmıştır. 106<br />

12 Eylül 1980’de yönetime el koyan asker, mevcut partileri ve TBMM’yi<br />

kapatır. Demokrasi askıya alınır. Parti liderleri dâhil olmak üzere yüz binlerce insan<br />

tutuklanır, askeri mahkemelerde yargılanır. Gözaltında onlarca insan kaybolur. Eski<br />

deniz kuvvetleri komutanı, emekli Oramiral Bülent Ulusu’nun başbakanlığa atandığı<br />

kabinede, Turgut Özal, Başbakan yardımcısı ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı<br />

pozisyondadır. Turgut Özal, zaten darbeden önceki <strong>Demirel</strong> Hükümeti’nde de<br />

104 Topuz, a.g.e., s. 61.<br />

105 A. Atıf Bir - Kerem Ünüvar, Bir Reklam Ajansının Öyküsü, Cenajans Grey, Đstanbul, Cenajans<br />

Grey Yayınları, 2000, s. 78.<br />

106 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 26-55.


57<br />

Başbakanlık Müsteşarı ve 24 Ocak Ekonomik Kararları’nı hazırlayıp, uygulayan<br />

ekibin başıdır. Askeri yönetim, 1983 ilkbaharında, kapattığı siyasi partiler yerine<br />

yeni partilerin kurulmasına izin verir. Partilerin sayısı, kurucuları ve adayları Milli<br />

Güvenlik Konseyi adını benimsemiş olan askeri yönetimin icazetine tabi<br />

olacaklardır. Siyasal iletişimle ilgili olarak Konsey, yeni bir uygulamayı da başlatır.<br />

7 Temmuz 1983 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Konsey kararıyla, siyasi<br />

partilere gazetelerde paralı ilan yayınlatma hakkı tanınır. Her ne kadar 1977<br />

seçimlerinde Adalet Partisi’nce Türkiye’nin ilk siyasal reklamları yaptırılmışsa da<br />

yasal açıdan partilerin medyadan yer satın alarak siyasal reklam yaptırmaları 1983<br />

seçimleriyle başlar. 107<br />

Türkiye’de yine bir askeri müdahalenin ardından demokrasi kesintiye<br />

uğramıştır. Bu kesintiden sonra asker her ne kadar seçim dese de seçilmesi gereken<br />

partiyi işaret etmeyi de unutmamıştır. Buna rağmen seçimlerde halkın dediği<br />

olmuştur.<br />

Altı parti kurulmuş ama bunlardan üçüne izin çıkmıştır. Merkez solda Necdet<br />

Calp liderliğinde Halkçı Parti, liberal muhafazakar sağda Turgut Özal liderliğinde<br />

Anavatan Partisi ve muhafazakar sağda, askeri yönetimce desteklenen emekli<br />

General Turgut Sunalp liderliğinde Milliyetçi Demokrasi Partisi. Sosyal Demokrat<br />

Parti (SODEP), Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin seçimlere girmeleri ise<br />

engellenmiştir. Partiler derhal örgütlenmeye başlar. 6 Kasım 1983’teki seçimler için<br />

zaman işlemeye başlamıştır. MDP, önce bu konuda tecrübesi olduğu bilinen<br />

Cenajans’la çalışmaya karar verir. Ancak parti amblemi konusunda, parti ile ajans<br />

arasında anlaşmazlık çıkar ve ilişkileri kopar. Seçimlere 45 gün kala MDP Ajans<br />

Ada ile çalışmaya başlar. Zaman dardır. Parti içinde oluşturulan 7 kişilik bir<br />

propaganda ekibi, kampanya stratejisi konusunda yol almıştır. Ajanstan tümden yeni<br />

bir strateji değil, varolanın düzeltilmesi istenir. Halkçı Parti, bir reklam ajansıyla<br />

çalışmayı tercih etmez. Türkiye’nin henüz tanıştığı siyasal reklam Halkçı Parti için<br />

çok sıcak bir olgu değildir. Partinin, bir reklam ajansıyla çalışacak bütçeye sahip<br />

olduğu da zaten söylenemez. 1983 seçimlerinde stratejik planlaması en doğru<br />

107 Necati Özkan, Siyah Beyaz Gazetesi, makale, 26.04.1996, s. 4.


58<br />

kampanyayı Anavatan Partisi yürütmüştür. Anavatan Partisi, kampanyayı yaptırmak<br />

üzere Manajans’a başvurunca, ajansın kurucu başkanı Eli Acıman talebi önce<br />

reddeder. Ancak Turgut Özal her şeyi ajansa bırakacağını söyleyince talep kabul<br />

edilir. Önce halkın taleplerine ilişkin bir ön araştırma yapılır ve 5 ana tema saptanır.<br />

Bu beş ana tema; 12 Eylül ile sağlanan huzur ve güvenin devamı, orta direğin<br />

güçlendirilmesi, enflasyonun durdurulması, konut sorununun çözümü ve<br />

bürokrasinin en aza indirilmesi idi. Kampanya sırasında sokaktaki halkın kullandığı,<br />

herkesin anlayabileceği Türkçe seçilir ve kullanılır. 108<br />

Đletişimin önemini en iyi anlayan ve kullanan Anavatan Partisi 1983 genel<br />

seçimlerinden iktidar partisi olarak çıkmıştır. Aday olan siyasal partiler, yazılı<br />

basına reklam vermeye başlamışlardır. 1977 seçimlerinde Adalet Partisi, 1983<br />

seçimlerinde de Anavatan Partisi kitle iletişim araçlarını ve seçim afişlerini etkili<br />

kullanmışlar ve başarıya ulaşarak daha sonraki dönemlerde de diğer partilere öncülük<br />

yapmışlardır.<br />

108 Topuz, a.g.e., s. 235.


59<br />

3.2. 1990 – 2000 YILLARI ARASINDA ANAP SEÇĐM AFĐŞLERĐ<br />

3.2.1. 1991 GENEL SEÇĐMLERĐ<br />

ANAP 1991 seçimlerinde Fransız reklamcı Seguela ile çalışır. Seguela,<br />

yazdığı kitaplar ve Mitterand’a yaptığı kampanyalarla Türkiye’de tanınmaktadır.<br />

Seguela ve ajansı RSCG, o tarihte Türkiye’de Ena Đletişim tarafından temsil<br />

edilmektedir.<br />

Gazeteler, Seguela’nın Başbakan Mesut Yılmaz’a seçimlerle ilgili “10 altın<br />

öğüt” verdiğini yazarlar. Gazetelere göre Seguela’nın öğütleri şunlardır.<br />

1. Seçimleri ideoloji değil, lider kazanır.<br />

2. Seçimlerde geçmiş için değil, gelecek için oy verilir.<br />

3. Oy, umut için verilir, program için değil.<br />

4. Seçim siyasal olmaktan öte psikolojik bir olaydır.<br />

5. Devlet adamı olmak isteyen her siyasetçi kendi efsanesini geliştirmelidir.<br />

6. Lider, bağımsız kişiliğini vurgulamalıdır.<br />

7. Devlet adamı, ilkesinin yapısını yansıtmalı, bugünden yarını temsil etmelidir.<br />

8. Lider, ülke içi imajı kadar dış imajına da önem vermeli ve onu geliştirmelidir.<br />

9. Seçimi Lider kazanır, ama yalnız olmadığını unutmamalıdır. Politika dışı<br />

ilişkilerine de önem vermelidir.<br />

10. Zamana zaman tanımak gerekir. Lider orta ve uzun vadeli düşünmeli ve<br />

bunları yansıtabilmelidir. 109<br />

ANAP’ın afişlerinde tek bir portre yer almıştır: Mesut Yılmaz’ın portresi.<br />

Seguela bu amaçla Fransa’dan fotoğrafçılar göndererek Mesut Yılmaz’ın 100’den<br />

çok fotoğrafını çektirmiş ve bunların arasından yalnız bir tanesini seçerek afişlere<br />

koymuştur. Bütün kampanyada tek bir resmin kullanılmasına karar verilmiş, bütün<br />

afişlerde yalnız o resim kullanılmış ve sadece afişteki sloganlar değişmiştir. Bu afişte<br />

tasarım önceliği Mesut Yılmaz’ın portresine verilmiştir; çünkü yaratılmak istenen<br />

109 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 115-116.


60<br />

etki “Lider”in karizmatik kişiliğini ön plana çıkarmaktır. Đkinci planda ise afişin<br />

sloganı yani Mesut Yılmaz’ın seçim vaatleri bulunmaktadır.<br />

Şekil 18: 1991 ANAP seçim afişi


61<br />

Grafiksel olarak afişi incelediğimizde, merkeze dayalı simetrik bir tasarım<br />

kullanıldığı görülmektedir. Önerme şeklindeki sloganın ilk bölümü Mesut<br />

YILMAZ’ın portresinin hemen altında, ortadan blok şeklinde yer almıştır. Afişte<br />

bulunan bildirge niteliğindeki yazı sloganın ilk bölümüyle beyaz ve kalın bir bordür<br />

çizgisiyle ayrılmış ve bu metin iki sütün halinde bloklanarak yerleştirilmiştir. Bu<br />

metnin orta bölümüne ANAP logosu yerleştirilmiş ve sloganın cevabı “Mesut<br />

Yılmaz” yine bu bölümde logonun hemen altında yer almıştır. Bu sonucun sebebi ise<br />

afişin en alt bölümünde yer almıştır. “Çünkü daha yapacak çok iş var”. Afişte yazı<br />

karakteri olarak kalın bir karakter olarak seçilmiştir; bu sayede, yazının okunaklığı<br />

sağlanmıştır. Yazı karakteri tırnaklı bir yazı karakteri olmasına karşın modern<br />

çizgiler taşımaktadır. Bu da, partinin hem geleneklerine bağlı olması hem de<br />

yenilikçi bir yapıda olmasını temsil etmektedir. Afişlerde kullanılan diğer sloganlar<br />

ise şöyledir.<br />

• Türkiye’de barış ve hoşgörü siyasete hakim olacaksa Mesut Yılmaz… Çünkü<br />

yapılacak çok iş var.<br />

• Türkiye çağı yakalamak için dünyaya açılmayı sürdürecekse Mesut Yılmaz…<br />

Çünkü yapılacak çok iş var.<br />

• Ben size Güveniyorum. 20 Ekimde oyunuzu istiyorum Çünkü yapılacak çok<br />

iş var.<br />

• Türkiye gençlerine eğitim ve iş sağlayacaksa Mesut Yılmaz… Çünkü<br />

yapılacak çok iş var.<br />

• Türkiye kadınları hak ettikleri yere gelecekse Mesut Yılmaz… Çünkü<br />

yapılacak çok iş var.<br />

• Türkiye her vatandaşına güvence sağlayacaksa Mesut Yılmaz… Çünkü<br />

yapılacak çok iş var.<br />

• Türkiye’de çalışan her kesim emeğinin karşılığını alacaksa Mesut Yılmaz…<br />

Çünkü yapılacak çok iş var.<br />

• Türkiye’de hızla gelişmenin devamı için siyasi istikrar şartsa Mesut<br />

Yılmaz… Çünkü yapılacak çok iş var. 110<br />

110 Taş - Şahım, a.g.e., s. 111.


62<br />

3.2.2. 1995 GENEL SEÇĐMLERĐ<br />

ANAP kampanyasında birkaç farklı siyasal reklam taktiği aynı anda<br />

kullanmıştır. Bunlar arasında pozitif, negatif, programatik ve saldırgan olanları<br />

sayabiliriz. “Taahhüt ediyorum” başlığı altında kullanılan bütün afişlerin tamamında<br />

Mesut Yılmaz’ın sağ elini kaldırmış fotoğrafı kullanılmıştır. Afişlerin üst taraflarında<br />

verilen taahhütler siyah, bolt ve okunaklı bir şekilde Taahhüt ediyorum başlığının<br />

altında yer almaktadır. Afişlerin sol alt köşelerinde de yardımcı slogan “Bu işi biz<br />

çözeriz” yer alıyordu. Üç afiş ve üç ilandan oluşan bu serinin tasarımları<br />

“Taahhütler” başlıklı afiş dışında biçimsel olarak aynıdır. ANAP’ın seçim taahhütleri<br />

bu afiş aracılığıyla şu şekilde belirtilmektedir:<br />

Şekil 19: 1995 ANAP seçim afişi


63<br />

- “ Taahhüt ediyorum: Yolsuzluğun, hırsızlığın dokunulmazlığı olmayacak!”<br />

- “ Taahhüt ediyorum: Adalet yerini bulacak!”<br />

- “ Taahhüt ediyorum: Para pul olmaktan çıkacak!”<br />

Bu kampanyanın en ilginç çalışması ise gazetelerin ilan sayfalarında küçük<br />

ilanlar şeklinde yer alan “Aranıyor” başlıklı “24 Aralık’ta ANAP’a evet diyecek”<br />

çiftçiler aranıyor (işçiler, mimarlar, hemşireler, vs…) ilanlarıydı. Kampanyanın<br />

başladığı günden itibaren geri sayım şeklinde yayımlanan “süpür gitsin”<br />

kampanyasında da “Đstikbali Amerika’da görenleri süpür gitsin” şeklindeydi. Her<br />

gün farklı bür tema aynı tasarım ve sloganla işleniyordu. 111<br />

3.2.3. 1999 GENEL SEÇĐMLERĐ<br />

ANAP’ın seçim kampanyasını hazırlayan Lowe Adam, hedef kitleyi ve<br />

mesajı ikiye ayırır. Öncelikle, ANAP’ın sadık seçmenine partiye olan güvenindeki<br />

haklılığını, partinin gerçekleştirdiği icraatlardaki başarılarını anımsatarak geleceğe<br />

dönük hedefleri belirtmek gerekir. Đkinci hedef ise, seçim sonuçlarını büyük ölçüde<br />

etkileyecek olan kararsız kitledir. Gençler, kadınlar, diğer oy verip hüsrana uğramış<br />

seçmenler bu kitlenin ana iskeletini oluşturmaktadırlar. ANAP kampanyasında bu<br />

seçmenlere “sessiz çoğunluk” adı verilir.<br />

ANAP kampanyasında billboardlar, gazete ve dergi ilanları, afişler, sinema<br />

filmleri kullanılır. Bu kampanyadaki afişlerde arka planda sessiz çoğunluk dite<br />

adlandırılan seçmen fotoğrafları ön planda da seçim sloganları yer almaktaydı.<br />

“Sessiz çoğunluk iş arıyor”, “Sessiz çoğunluk şahittir”, “Terörle kavgam var”<br />

Bunları destekleyen diğer bir afişte arka planda fligran şekilde kalabalık resmi, ön<br />

planda Mesut Yılmaz’ın gülümseyen portresi ve “Sesinizi Duyuyorum” sloganı yer<br />

almaktadır. 112<br />

111 Taş - Şahım, a.g.e., s. 130-146. - Özkan, a.g.e., s. 212-218.<br />

112 Nesteren Davutoğlu, Mediacat dergisi, Sayı 6, 1999, s. 24.


Şekil 20: 1999 ANAP seçim afişi<br />

64


Şekil 21 1999 ANAP seçim afişi<br />

65


Şekil 22: 1999 ANAP seçim afişi<br />

66


67<br />

3.3. 1990 – 2000 YILLARI ARASINDA CHP SEÇĐM AFĐŞLERĐ<br />

ANAP, seçimlere profesyonel anlamda reklamcılık stratejileri doğrultusunda<br />

hazırlanarak katılmaya 1980’li yılların başında başlamıştır. CHP’nin yasaklı bir parti<br />

durumunda bulunması nedeniyle, benzer bir reklamcılık stratejisi uygulaması, 1995<br />

genel seçimlerine değin uzanmaktadır. Aradaki bu zaman süreci, Türkiye’de geniş<br />

ölçekte değişimlerin yaşandığı, kitle iletişim araçlarının etkin biçimde kamusal<br />

alanda kullanılmaya başlandığı yılları ifade etmektedir. CHP, 1995 seçimlerine,<br />

rakiplerinin bu stratejik deneyimleri doğrultusunda çalışmalar yaparak katılmıştır. Bu<br />

katılımın kanavasını, SHP’den devraldığı tanıtım yaklaşımları oluşturmuştur.<br />

3.3.1. 1995 GENEL SEÇĐMLERĐ<br />

CHP 27 Aralık 1995 seçimlerinde kampanyasının temel stratejisini Đngiliz<br />

Đşçi Partisi’nin başarılı olmuş bir reklam konseptinden etkilenerek saptar: “Dünyada<br />

Yeni Sol, Türkiye’de Yeni CHP” Bu doğrultuda, kurumsal niteliği kapsayan, kamuya<br />

yakın duran, geniş halk kitlesini etkileme doğrultunda özellikle “inandırıcılık”<br />

çerçevesinde oluşturulmuş bir reklam kampanyası yürütülmüştür.<br />

CHP kampanyasında iki temel yaklaşım kullanılmıştır. Bunların ilkinde<br />

Deniz Baykal’ın birbirini yansıtıp çoğaltan bir dizi benzer fotoğrafı ve kısa zaman<br />

süreci içerisinde hükümette 3,5 aylık CHP liderliğinin icraatı gazete manşetlerinin<br />

tanıklığı ile aktarılmaya çalışılmıştır (Bkz. Şekil 23).


68<br />

Şekil 23: 1995 CHP seçim afişleri<br />

Đkinci konsept davranışı olarak CHP’nin seçim afişlerinde Parti Kurmay<br />

takımının cepheden güçlü imajlarını yansıtan, birlik ve beraberlik çağrışımı yaratan<br />

fotoğraflar kullanılmıştır. Bu imajları, uzun metinler desteklemektedir. Bu<br />

metinlerde, genellikle “Lider” çevresinde gelişen “halktan biri olma” iletisi<br />

aktarılmaya çalışılmaktadır. Kısa ve özlü sloganlar, afişin üstünde, fotoğraf ve<br />

metnin önünde, etkili bir yazı tipi boyutu ve kalınlığı ile verilmiştir (Bkz. Şekil 24).<br />

Şekil 24: 1995 CHP seçim afişleri


69<br />

Kampanyanın bütününde, “Dünyada Yeni Sol, Türkiye’de Yeni CHP”<br />

sloganı yer almaktadır. Afişlerde, siyasal partinin “Türkiye’yi yeniden kurmak yine<br />

CHP’nin işidir” biçimindedir.<br />

Şekil 25: 1995 CHP seçim afişi<br />

3.3.2. 1999 GENEL SEÇĐMLERĐ<br />

Her bir afiş CHP’nin farklı siyasal rakiplerini hedefler. Đlk afişte hedef ANAP<br />

ve DYP’dir. “300 bin işçiyi işinden çıkaranlar mı? Esnafın kepengine kilit<br />

vurduranlar mı? Çalışan, üreten insanları faize, bankaya ezdirenler mi? Vergi


70<br />

yasasıyla esnafı, halkı canından bezdirenler mi?.. Türkiye’yi kurtaracakmış… Boş<br />

vaat değil, çözüm istiyorsan, boş verme karar ver. Aydınlık bir Türkiye için çözüm<br />

sosyal demokrasi.” 113<br />

Şekil 26: 1999 CHP seçim afişi<br />

113 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 238.


71<br />

Đkinci afiş doğrudan ANAP’ı hedeflemektedir: “Bir dakika düşün! Eşe dosta<br />

devlet ihalelerini dağıtanlar mı? Temiz ve onurlu bir Türkiye dağıtacakmış… boş<br />

vaat değil çözüm istiyorsan, boş verme karar ver. Aydınlık bir Türkiye için çözüm<br />

sosyal demokrasi.”<br />

Bu afişlerde “Bir dakika düşün” başlık şeklinde afişin giriş sloganı<br />

şeklindedir. Cümlenin sonu olan, “Boş verme karar ver” afişin ana sloganı<br />

konumundadır. Afişin tasarımında herhangi bir resim veya fotoğraf kullanılmayıp<br />

CHP’nin 6 oku, zemine büyük bir şekilde yerleştirilmiş ve sloganlar CHP’nin 6<br />

okunun üzerine tipografik bir düzenlemeyle yerleştirilmiştir. 114<br />

114 Özkan, Seçim Kazandıran Kampanyalar, s. 243.


Şekil 27: 1999 CHP seçim afişi<br />

72


73<br />

SONUÇ<br />

Türkiye’de siyasal afişin gelişimi Dünya ve Avrupa’ya göre daha farklı ve<br />

sancılı olmuştur; Bunun en önemli sebebi siyasal yaşamda uğradığı demokrasi dışı<br />

kesintilerdir. 1946’da ki ilk çok partili seçimle beraber açıkça kendisini hissettiren<br />

siyasal iletişim ve siyasal reklam ihtiyacı Türkiye’de Siyasal Afiş’in gelişmesini ve<br />

hak ettiği konumu almasını sağlamıştır.<br />

Radyonun siyasal propagandaya açıldığı bir dönemde bile afiş etkisini<br />

kaybetmemiş ve hatta çok önemli roller üstlenmiştir. Bunun en güzel örneği de<br />

Demokrat Parti’nin “Yeter, Söz Milletindir!” sloganlı afişidir. Daha sonraki<br />

dönemlerde afişlerin karşısına radyodan sonra çok daha güçlü bir rakip olarak<br />

televizyon çıktıysa da afişler yine de güçlerinden hiçbir şey kaybetmemişlerdir.<br />

1946’dan itibaren önce radyoda sonra da televizyonda propaganda yapılma<br />

olanağı tanınsa da bu sürenin kısıtlı oluşu ve belli dönemlerde belli partilerin<br />

yönetimlerinde oluşu her ikisinin siyasal iletişimde çok önemli paya sahip olmalarına<br />

rağmen tek güç olarak kalmaları olanağını ortadan kaldırmıştır. Diğer bir kitle<br />

iletişim organı olan gazeteler de yoruma açık oldukları için ve belli siyasal görüşler<br />

benimsedikleri için tek başlarına siyasal propaganda için yeterli değildir.<br />

Afişler ise rahat görülebilir yerlere asılma özelliğinden ve partilerin kendi<br />

görüşlerini kısıtlamasız olarak aktarabildikleri bir alan olmalarından dolayı siyasal<br />

propagandanın en önemli araçlarından biri olmuşlardır.<br />

1991, 1995 ve 1999 genel seçimlerinde Anavatan Partisi ve Cumhuriyet Halk<br />

Partisinin kullandığı seçim afişlerin baktığımız zaman Anavatan Partisi’nin daha çok<br />

“lider”i ön planda tutan ve liderin ağzından vaatlerle afişi kullandığını görmekteyiz.<br />

Tercih doğrultusunda Anavatan Partisi’nin afişlerinde ağırlık olarak fotoğraf önde<br />

gelmektir. Fotoğrafla beraber kullanılan tipografik unsurlar ise ikinci planda<br />

kullanılmaktadır. Liderin karizmatik kişiliği ve güvenirliğini öne çıkarmaya çalışan<br />

ANAP afişlerinde Mesut Yılmaz’ın gülümseyen bir portresi, partinin seçim


74<br />

propagandasını anlatan bir ana slogan ve destekleyici alt sloganların birlikte<br />

kullanımına dayalı bir tasarım hakimdir.<br />

1991’de yasaklı olması sebebiyle seçimlere giremeyen Cumhuriyet Halk<br />

Partisi de 1995 genel seçimlerinde Fotoğraf öncelikli “lider”i ön plana çıkaran afişler<br />

kullanmıştır. Bu afişlerde Deniz Baykal’ın kendinden emin ve sorunlara hakim<br />

kimliği fotoğrafla afişlere yansıtılmış ve tipografi ikinci eleman olarak kullanılmıştır.<br />

1999 Genel seçimlerinde ise Cumhuriyet Halk Partisi programını ve diğer partilerin<br />

yetersizliğini anlatma yoluna gitmiş ve bu anlatım için tipografi ağırlıklı çalışmalar<br />

tercih edilmiştir. Bu afişlerde sloganlar kalın ve koyu renklerle ön plana taşınmış ve<br />

afiş’in ilk algılanan elemanı olmuşlardır. Đkinci planda yer alan öğeler ise yine<br />

tipografik bir düzenlemeyle beraber kullanılan parti logosu ve destekleyici<br />

sloganlardır.<br />

Partiler bulundukları döneme ya da o anki ihtiyaçlarına göre değişik kitle<br />

iletişim araçlarında kendilerini ifade etmelerine rağmen ortak noktaları, afişten<br />

vazgeçememeleridir; Bunun en önemli sebepleri, afişin ekonomik, akılda kalıcı,<br />

yorumdan uzak ve kısa sloganlarla kitle üzerinde etkili oluşudur. Afiş kullanım<br />

özellikleri ve sağladığı etkiyle hem Türk siyasal yaşamına tanıklık etmiş hem de bu<br />

tanıklığı insanlara etkili biçimde anlatmıştır. Bu süreçte hem çok partili sistemin<br />

demokratikleşmesine yardım etmiş hem de hem de kendi gelişimini sürdürmüştür.<br />

Bu gelişim çizgisi, günümüzde de sürmektedir.


75<br />

KAYNAKÇA<br />

1- BECER Emre, Đletişim ve Grafik Tasarım, Dost Kitapevi, Ankara, 1997<br />

2- BEKTAŞ Dilek, Modern Grafik Tasarımın Gelişimi, Yapı Kredi Yayınları,<br />

Đstanbul, 1992<br />

3- BERKES Niyazi, Propaganda Nedir? Recep Ulusoğlu Basımevi, Ankara.1942<br />

4- BERGER John, Görme Biçimleri, Metis Yayınları, Đstanbul, 1986<br />

5- BĐÇER Halis, Politik Afişin Bir Türü olan Seçim afişlerinde Etki Sanat<br />

Akımlarından yararlanılarak Sağlanıyor, Milliyet Sanat Dergisi, 27 Mayıs 1977<br />

6- BĐR A. Atıf, - ÜNÜVAR Kerem, Bir Reklam Ajansının Öyküsü, Cenajans<br />

Grey, Cenajans Grey Yayını, Đstanbul, Nisan 2000<br />

7- BĐRSEL Salah., Fransız Resminde Đzlenimcilik, ABC Yayınları, Ankara, 1967<br />

8- BÜTÜÇ Yeta, Devrimci Haberci ve Nihayet Reklamcı Afişler, Makale,<br />

www.ilef.net/akildefteri<br />

9- ANA BRĐTANĐCA, Đstanbul, Ana Yayıncılık A.Ş., 1986, Cilt.3, 1986<br />

10- ANA BRĐTANĐCA, Đstanbul, Ana Yayıncılık A.Ş., 1986, Cilt 5, 1986<br />

11- BROWN Jac, Beyin Yıkama ve Đkna Metodları, (çev. Behzat Tunç), Đstanbul<br />

Boğaziçi Yayınları,1980<br />

12- BROWN Jac, Siyasal Propaganda, (çev. Yusuf Yazar), Đstanbul: Ağaç<br />

Yayıncılık, 1992<br />

13- ÇANKAYA Erol, Siyasi Reklamcılık, Cumhuriyet Gazetesi, 27 Kasım 1991<br />

14- ÇETĐN Yüksel, Grafik Sanatı, Đstanbul, ABC Yayınları,1989<br />

15- ÇORUH Selahaddin, Propaganda Reklam Halkla Đlişkiler, Güven Yayınevi,<br />

Ankara.1969<br />

16- DAVUTOĞLU Nesteren, Mediacat dergisi, Sayı 6, Đstanbul, 1999<br />

17- DÖNMEZER Sulhi, Sosyoloji, Beta Yayınevi, Đstanbul, 1990<br />

18- ECZACIBAŞI SANAT ANSĐKLOPEDĐSĐ, Cilt 2, 2001<br />

19- ERTEM Sadri, Propaganda, Vakit Yayınevi, Đstanbul,1942


76<br />

20- GÜNERĐ Belma, GÖKSEL Ahmet Bülent, Reklam Kampanyaları ve Medya<br />

Planlaması, E.Ü. Đletişim Fakültesi Yayınları, Đzmir, 1993<br />

21- GÜRGEN Haluk, Reklamcılık ve Metin Yazarlığı, A.Ü. Yayınları, Eskişehir,<br />

1990<br />

22- HELLER Steven-CHWAST Seymour, From Victorian to post-modern,<br />

Newyork, 1988<br />

23- HĐTLER Adolf, Kavgam, (çev. A.Nejad), 9.baskı Đstanbul, Toker Yayınları,<br />

1989<br />

24- HOLTMANN Everhard, Politik Lexikon, München: R.Oldenburg Verlag, 1991<br />

25- ĐNAL M.Emin - KARABACAK G., Siyasal Pazarlamanın Gelişmesi ve<br />

Đlkeleri, Erciyes Üniversitesi ĐĐBF dergisi 1987, Sayı:6<br />

26- ĐNCEOĞLU Metin, Güdüleme Yöntemleri, A.Ü.B.Y.Y.O. Yayınları, Ankara,<br />

1985<br />

27- ĐSTEK Ragıp, Görsel Đletişimde Tipografi ve Sayfa Düzeni, Pusula, Đstanbul,<br />

2004<br />

28- KAYABALI Đsmail – ASLANOĞLU Cemender, Propagandanın Sosyo-<br />

Psikolojik Temelleri, Ongun Yayınevi, Đst.1990<br />

29- KAVAS Alican. Reklamın Toplumsal Etkileri, Reklamcılıkta Toplumsal ve<br />

Ahlaki Sorumluluk Düşüncesi, Reklamın Gücü, Ankara 1988<br />

30- KOCABAŞ Füsun - ELDEN Müge, Reklamcılık Kavramlar Kararlar<br />

Kurumlar, Đletişim, Đstanbul 2003<br />

31- NĐSAN Işıl., Đlk Afiş, http://66.249.93.104/search?q=cache:or6stIGsNQgJ:<br />

www.dharma.com.tr/dkm/comments.php%3Fop%3DReply%26pid%3D0%26sid%3<br />

D26+ilk+afi%C5%9F&hl=tr&gl=tr&ct=clnk&cd=1<br />

32- ODABAŞI Yavuz, Tüketici Davranışı, A.Ü. Yayınları, Eskişehir, 1986<br />

33- OKAY Vahap, Modern Propaganda, Okay Yayınevi, Đst.1957<br />

34- OKTAY Mahmut, Politikada Halkla Đlişkiler, Derin Yayınları, Đstanbul, 2002<br />

35- ORAL Zeynep, Politik Afişin Bir Türü Olan Seçim Afişleri, Milliyet Sanat<br />

Dergisi, Sayı:233, Đstanbul 1977<br />

36- ÖZKAN Abdullah, Siyasal Đletişim, Nesil Yayınları, Đstanbul, 2004


77<br />

37- ÖZKAN Necati, Demir Kırat’tan bugüne ne kaldı?, 25 Eylül 1995, Spot<br />

Dergisi, sayı:9<br />

38- ÖZKAN Necati, Siyah Beyaz Gazetesi , makale, 26.04.1996<br />

39- ÖZKAN Necati, Seçim kazandıran Kampanyalar,mediacat 2002 Đstanbul<br />

40- ÖZSEZGĐN Kaya, Türk Grafik Sanatının Gelişme Evreleri, Milliyet Sanat<br />

Dergisi, Đstanbu. , Şubat 1982<br />

41- ÖZSOY Osman, Propaganda ve Kamuoyu Oluşturma, Alfa Basım Yay,<br />

Đst.1998<br />

42- PETER J. Paul – OLSAN Jerry C., Consumer Behavior-Marketing Strategy<br />

Perspectives, Richard D. Irwın Inc., U.S.A., 1987<br />

43- SCHIFFMAN Leon G.-KANUK Leslie Lazar, Consumer Behavior, Prentice-<br />

Hail Inc., Englewood Cliffs, U.S.A., 1983<br />

44- TAN Enis Timuçin, Tipografi Ders Notları, 2005,Isparta<br />

45- TANSUĞ Sezer, Çağdaş Türk Sanatı, Đstanbul, 1986<br />

46- TANSUĞ Sezer, Herkes Đçin Sanat, Đstanbul, Altın Kitaplar, 1982<br />

47- TANYELĐ Sözen, Sanat Terimleri Sözlüğü, Đstanbul, 1986<br />

48- TAŞ Oktay - ŞAHIM Z. Tarık, Reklamcılık ve Siyasal Reklamcılık, Aralık<br />

1996, A.Ü. Ankara, Yayınları<br />

49- T.C. TEMSĐLCĐLER MECLĐSĐ TUTANAK DERGĐSĐ, 1961 / 4, Ankara<br />

50- TOKGÖZ Oya, Siyasal Haberleşme ve Kadın, Ankara Üniversitesi Siyasal<br />

Bilgiler Fakültesi Yayını, No:429, Ankara, 1979<br />

51- TOPSÜMER Füsun, Açık Hava Reklamcılığında Afiş Panolar, Basılmamış<br />

Yüksek Lisans Tezi, Đ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Đstanbul, 1989<br />

52- TOPUZ Hıfzı, Siyasal Reklamcılık, Cem Yayınevi, Đstanbul, 1991<br />

53- TÜRKMEN Faik, Siyasi Propaganda Sanatı, Vakit Yayınevi, Đst.1953<br />

54- TÜRKĐYE TARĐHĐ, Cilt 4, Cem Yayınları ,Ekim 2002 , Đstanbul<br />

55- TRAVESE Tim Healy, Halkla ilişkiler ve propaganda, HDD – Rota Müşterek<br />

yayın, Haziran 1998, Đstanbul


78<br />

56- UNAT Abadan Nermin , Anayasa Hukuku ve Siyasi Bilimler Açısından 1964<br />

Seçimlerinin Tahlili, Aydın Yayınları, Đstanbul, 1966<br />

57- ÜNSAL Yüksel, Bilimsel Reklam ve Pazarlamadaki Yeri, Bilim Kitapevi,<br />

Đstanbul, 1984<br />

58- ÜNLÜ Đlhan, Reklam Kampanyası Planlaması, A.Ü. Açık Öğr. Yayınları,<br />

Eskişehir, 1987<br />

59- YENĐ REHBER ANSĐKLOPEDĐSĐ, Türkiye Gazetesi Yayınları, Đst.1993


79<br />

ÖZGEÇMĐŞ<br />

Kişisel Bilgiler:<br />

Adı ve Soyadı: Serkan Rıza ULUĞKAY<br />

Doğum Yeri: ANTALYA<br />

Doğum Yılı: 1976<br />

Medeni Hali: Bekar<br />

Eğitim Durumu:<br />

Lise: 1991-1993 Özel Antalya Lisesi<br />

Lise: 1993-1994 Özel Mahmut Celal Ünal Lisesi<br />

Lisans: 1995-2000 Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Grafik<br />

Bölümü<br />

Yabancı Dil:<br />

Đngilizce, Đyi seviyede<br />

Đş Deneyimi:<br />

2000-2001 Gün Ajans Grafik Tasarımcı<br />

2001-2002 Gün Ajans Grafik Tasarımcı<br />

2002-2003 Art Stüdyo Grafik Tasarımcı<br />

2003-2004 Concept Ajans Grafik Tasarımcı<br />

2004-2005 Akdeniz Üniversitesi S.M.Y.O. Ders ücretli Öğretim Elemanı<br />

2004-2005 Akdeniz Üniversitesi G.S.F. Ders ücretli Öğretim Elemanı<br />

2005-2006 Akdeniz Üniversitesi S.M.Y.O. Ders ücretli Öğretim Elemanı<br />

2005-2006 Akdeniz Üniversitesi G.S.F. Ders ücretli Öğretim Elemanı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!