Download (5Mb) - Süleyman Demirel Ãniversitesi
Download (5Mb) - Süleyman Demirel Ãniversitesi
Download (5Mb) - Süleyman Demirel Ãniversitesi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
T.C.<br />
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />
İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI<br />
XIX. YÜZYIL SONLARINDA İNEGÖL<br />
(C-233 NUMARALI H.1313/M.1892 YILINA AİT<br />
ŞER’İYE SİCİLİ KAYITLARINA GÖRE)<br />
YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />
Yakup YAKUT<br />
Tez Danışmanı : Prof. Dr. Murat SARICIK<br />
ISPARTA 2006
T.C.<br />
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />
TEZLİ YÜKSEK LİSANS<br />
TEZ SAVUNMASI VE SÖZLÜ SINAV TUTANAĞI<br />
İLGİ: Enstitü Yönetim Kurulu’nun ......../..../2006 Tarih ve ...../.....Sayılı Kararı .<br />
…………………………………………………..Anabilim Dalında ders dönemine ait<br />
Eğitim – Öğretim programını başarı ile tamamlayan …………………………………<br />
numaralı……………………………………...…………………………’ın hazırladığı<br />
…………………………………………………………………………………………<br />
…………………………………………………………………………………………<br />
…………………………………………........................................................................<br />
başlıklı TEZLİ YÜKSEK LİSANS TEZİ ile ilgili TEZ SAVUNMASI ve SÖZLÜ<br />
SINAVI Lisansüstü Öğretim Yönetmeliği’nin .......... md. si uyarınca ......../ ....../2006<br />
............................. günü saat...................’da yapılmış; sorulan sorular ve alınan<br />
cevaplar sonunda adayın tez savunmasının KABULÜNE / REDDİNE /<br />
DÜZELTME SÜRESİ VERİLMESİNE, OYBİRLİĞİLE / OYÇOKLUĞUYLA<br />
karar verilmiştir .<br />
SINAV JÜRİSİ<br />
BAŞKAN ÜYE ÜYE
ii<br />
ÖNSÖZ<br />
İnegöl, Bursa ilinin 45 km doğusunda bir yerleşim yeridir. İlçe Anadolu’nun<br />
batısında Marmara bölgesinin en önemli ulaşım yolları üzerindedir. Eski ipek yolu<br />
üzerinde kurulmuş olması yönüyle ilçenin tarihi Anadolu’nun tarihi kadar eskidir.<br />
Selçuklular ve beylikler dönemlerinde ilçenin ismi pek geçmemesine rağmen,<br />
Osmanlı tarihi ile birlikte anılır olmuştur. İlçenin fethi 1298 yılında Osmanlı’nın<br />
kuruluşu sırasında gerçekleşmiştir. İlçenin fethini Osman Bey’in silah<br />
arkadaşlarından Turgut Alp’in gerçekleştirmesinden dolayı ilçeye Turgut ili de<br />
denilmiştir. İlçeyi bu önemli özelliklerinden dolayı tezimize konu olarak belirledik.<br />
Araştırmamızın ilk bölümünde Osmanlı Adliye Teşkilatı ve Şer‘iyye<br />
Sicilleri’nin önemi üzerinde durduk. Tarihi bir belge olma yönü itibariyle Şer‘iye<br />
Mahkemeleri Sicilleri’nin önemine değindik. Kadı ve diğer mahkeme personeli<br />
hakkında bilgi verdik.<br />
İkinci bölümü İnegöl’ün tarihine ve ilçedeki tarihî yapılara ayırdık. Kendisi<br />
de aslen İnegöllü olan ve ilçeye büyük hizmetler sunan Fatih’in sadrazamlarından<br />
İshak Paşa’ya değindik. İshak Paşa Camii, medresesi ve türbesi hakkında bilgiler<br />
verdik.<br />
Üçüncü bölümde, C- 233 Numaralı Şer‘iye Sicili defterinden yola çıkarak<br />
XIX. yüzyıl sonlarında İlçedeki sosyal, kültürel ve dini hayatı öğrenmeye çalıştık.<br />
Müslüman Gayr-i müslim ilişkilerini değerlendirdik. O dönemdeki köy ve mahalle<br />
imamlarının isimlerine ulaşma imkanı bulduk.
iii<br />
Son bölümde ise, 1892 yılında İnegöl’de görev yapan belgelerimizde adı<br />
geçen mülkî erkanı tespit ettik. Gayr-i menkul değerlerini ve ekonominin dayandığı<br />
esasları belirlemeye çalıştık.<br />
Tezin hazırlanmasında olabildiğince transkripsiyon kurallarına riayet etmeye<br />
çalıştık. Ayn ( ) harfi ( ‘ ) şeklinde, hemze ( ), ( ’ ) işâretiyle belirtildi. Elif ( ), vav<br />
( ) ve yâ ( ) harfleri ile yapılan uzatmalar da ( ^ ) işâreti ile gösterildi.<br />
Tezin hazırlık safhasında her zaman tavsiyelerinden yararlandığım saygıdeğer<br />
hocam Prof.Dr. İ.Hakkı GÖKSOY’a ve bütün yoğunluğuna rağmen kıymetli<br />
vakitlerinden feragatle, hiçbir zaman yardımını esirgemeyen kıymetli danışman<br />
hocam Sayın Prof.Dr.Murat SARICIK’a teşekkür ediyorum.<br />
Şubat 2006<br />
Yakup YAKUT<br />
KÜTAHYA
iv<br />
XIX.YÜZYIL SONLARINDA İNEGÖL<br />
(C-233 NUMARALI H.1313/M.1892 YILINA AİT ŞER‘İYE SİCİLİ<br />
KAYITLARINA GÖRE)<br />
Yakup YAKUT<br />
Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi, İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı<br />
Yüksek Lisans Tezi, Şubat 2006<br />
Danışman: Prof. Dr. Murat SARICIK<br />
Bu tezin amacı, M.1892 yılına ait Şer‘iye mahkemesi kayıtlarından yola<br />
çıkarak Bursa ili İnegöl ilçesi halkının XIX. yüzyıl sonlarındaki sosyal, ekonomik ve<br />
dînî yaşamını incelemektir. Tezimizi Milli Kütüphane’de bulunan, İnegöl ilçesine ait<br />
C-233 numaralı deftere dayandırdık. Bununla birlikte İnegöl’ün tarihi konusunda<br />
yerel ve genel tarih kaynaklarından da yararlandık.<br />
Tez dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, şer‘iye sicilleri hakkında<br />
bilgi verilerek, genel ve yerel tarih açısından önemi işlenmektedir. Bunun yanında,<br />
Osmanlı adlî teşkilatı ve Şer‘iye mahkemelerinin işleyişi hakkında bilgi<br />
verilmektedir.<br />
İkinci bölümde ise İnegöl’ün tarihi ve doğal yapısı konusuna değinilmektedir.<br />
Ayrıca bu bölümde Fatih’in sadrazamlarından İshak Paşa’ya ve İnegöl’de yaptırdığı<br />
külliyesine yer verilmektedir.<br />
Üçüncü bölümde, XIX. yüzyıl sonlarında ilçedeki sosyal, kültürel ve dini<br />
hayata değinilmekte, müslüman ve gayr-i müslim ilişkileri incelenmektedir.<br />
Son bölümde ise, yine defterdeki belgelerden yola çıkılarak, İnegöl’ün<br />
1890’lı yıllardaki ekonomisi incelenmiştir. Aynı bölüm içerisinde ilçedeki idari<br />
sisteme değinilerek, defterde geçen mülki erkan hakkında bilgi verilmektedir.<br />
Anahtar kelimeler: Dini Hayat, Şer‘iye Mahkemeleri, Şer‘iye Sicili, İnegöl,<br />
İslam Tarihi.
v<br />
İNEGÖL AT THE LAST PART OF THE XIXTH CENTURY<br />
(ACCORDİNG TO THE RELİGİOUS COURT RECORDS NUMBER C-<br />
233 WHİCH DATES H.1313/ A.D.1892)<br />
Yakup YAKUT<br />
Süleyman <strong>Demirel</strong> University, Department of İslamic History and Arts M.A.<br />
Thesis<br />
February 2006<br />
Superviser: Prof .Dr. Murat SARICIK<br />
The aim of this thesis is to examine the social , economical and religous life<br />
in İnegöl district of Bursa city in the last part of the XIX. century with the help<br />
of Religious Court Records which dates from 1892. The Religious Court<br />
Register number C-233 is found in the National Library of Turkey. In addition<br />
to this register, the local sources and general history books concerning with the<br />
history of İnegöl were also consulted.<br />
The thesis consist of four chapters. In the first chapter, some information is<br />
given on The Religious Court Register examined and its importance in terms of<br />
general and local history studies. In addition to this ,the Otoman process of<br />
justice system and of religious courts are also examined.<br />
The second chapter deals with historical and natural characteristics of<br />
İnegöl. Beside this, it also deals with İshak Pasha who constructed the complex<br />
of religious buildings in İnegöl and who was a vezir of II. Mehmet.<br />
In the third chapter, the social, cultural, religious lives in the town and the<br />
relationships between Muslims and non-Muslims at the end of XIXth century are<br />
examined in detail.<br />
In the last chapter, the economic situation of İnegöl in the 1890s is<br />
investigated using the court records in the registers. In the same chapter, some<br />
information is also given about state officials as well as goverment system in the<br />
town.<br />
Key words: Religious life, Religious court, Religous Court Records, İnegöl,<br />
İslamic History,
vi<br />
İÇİNDEKİLER<br />
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………...v<br />
KISALTMALAR………………………………………………….…………..ıx<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
GİRİŞ<br />
1.1.ŞER’İYYE SİCİLLERİ……………………………………………………..3<br />
1.1.1 Şer’iyye Sicillerinin Genel Özellikleri……...……………………...…..3<br />
1.1.2.Tarih Açısından Şer’iyye Sicillerinin Önemi ………………………….4<br />
1.1.3. Şer’iyye Sicillerinde Yer Alan Belge Türleri…..……………………...5<br />
1.2.ŞER’İYYE MAHKEMELERİ ve OSMANLI DEVLETİ’NDE ADLÎ<br />
TEŞKİLAT…………………………………………………………………..7<br />
1.2.1.Mahkemelerin Yapısı ve İşleyişi……………………….…………….…7<br />
1.2.2.Adliye Görevlileri………….…………………………………..……….8<br />
1.2.2.1.Kadı……..….………………………………………………….....…8<br />
1.2.2.2.Kadıların Dereceleri ve Tayin Usulleri….........……………………9<br />
1.2.2.3.İkinci Derecedeki Adliye Görevlileri………..………...………….10<br />
1.2.3. Mahkemelerde Tanzimat’tan Sonraki Gelişmeler……………......…12<br />
1.3.(C-233) NUMARALI İNEGÖL ŞER‘İYYE SİCİL DEFTERİNDEKİ<br />
BELGELERİN KONULARINA VE TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI… ..15<br />
3.1. Belgelerin Konularına Göre Dağılımı………………………………… 15<br />
3.2.Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı…………………………….………16<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
İNEGÖL’ÜN TARİHÇESİ<br />
2.1.İlk ve Orta Çağlarda İnegöl…….…………………..……………………20<br />
2.2.Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminde İlçenin Durumu…..........21<br />
2.3. İnegöl’ün ve Fethi ve Osmanlılar Dönemi….………..…………...….…22<br />
2.4.İnegöl’deki Tarihi Yapılar........…………………………………….……24<br />
2.4.1.Beyazıt Han Camii (Cuma camii) ........................................................24<br />
2.4.2.İshak Paşa Külliyesi……..…..…..…...…….……….………..….....…24<br />
2.4.3.Belediye Çarşısı.…….………………………….………………….....28<br />
2.4.4.Belde ve Köylerdeki Tarihi Yapılar….......…………………...…...….28<br />
2.4.4.1.Camiler………………...………………………………………….29<br />
2.4.4.2.Türbeler………………………...……………………………....…29
vii<br />
2.4.4.3.Kervansaraylar…………….…….…………………...………………29<br />
2.5.İnegöl’ün Demografik Yapısı ve Göçler...…..………......…………..…..... 30<br />
2.5.1.Mahalle Sayısı ve Adları……………………….……..……..………..32<br />
2.5.2.İlçeye Yapılan Göçler………………………………………..………..32<br />
2.5.3.1964 Yılında İsimleri Değişen yerleşim Yerleri…………...………….34<br />
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
XIX. yy. SONLARINDA İNEGÖL’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE DİNİ<br />
HAYAT<br />
3.1. Osmanlıda Toplum Anlayışı .......………….……….…………..................36<br />
3.2. İlçede Günlük Hayat..…….……….…..…………….…….……….......….37<br />
3.3. İlçede Dinî Hayat..……..……….…………………………...………...…..37<br />
3.3.1. Gayr-i Müslimlerle İlgili Belgelerin Değerlendirilmesi....….…….....38<br />
3.3.1.1. Gayr-i Müslimlerin Lakapları ve Meslekleri…………... …….…40<br />
3.3.1.2.Belgelerimizde Geçen Gayr-i Müslim Ailelerin Çocuk Sayıları…41<br />
3.3.1.3.Gayr-i Müslimlerin Yerleşim Yerleri…… …..………………..…41<br />
3.3.2. Din Hizmetleri ve Cami Görevlilerinin Tayini………....……….......42<br />
3.3.3.Camilerin İsimleri ………….… ……………………………….…43<br />
3.3.4.İnegöl Merkezindeki Mahalle İmamları………...…………………45<br />
3.3.5. İnegöl’e Bağlı Köylerin İmamları………..…………………….…46<br />
3.4.Belgelerimizde Geçen Lakaplar…….………..….………………….…47<br />
3.4.1.Genel Lakaplar ……………….….…………………………...…..47<br />
3.4.2.Dinî Lakaplar ……….………………………….………………....48<br />
3.4.3.Meslek ve Memuriyet Bildiren Lakaplar….…………….………...50<br />
3.4.4.Etnik Kimlik ve Fizikî Özellik Bildiren Lakaplar ……….……….52<br />
3.4.5.Yerleşim Yerlerine Mensubiyeti İfade Eden Lakaplar……….…...52<br />
3.5.İnegöl’deki Evler ve Kullanılan Ev Eşyaları……………………....….53<br />
3.6.İnegöl Halkının Kullandığı Kıyafetler ve Ziynet Eşyaları ………..….55<br />
3.7.Belgelerde Geçen Erkek ve Kadın İsimleri……....………………..….56<br />
3.7.1.En Çok Kullanılan Erkek İsimleri…. …………..………….……..56<br />
3.7.2 Belgelerimizde En Fazla Geçen Kadın İsimleri……….………….58<br />
3.8. Evlenme (Nikâh)….. …………………………………………....…60<br />
3.8.1. Mehir... ……………………………………………….………….61<br />
3.8.2.Boşanma…………………….……………………...……………..62<br />
3.8.3. İbra ve Muhala‘a (Anlaşarak Boşanma)…… …………………...63
viii<br />
3.8.4. Nafaka…………...………………...……………………………...65<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
İLÇEDE İDARÎ VE EKONOMİK HAYAT<br />
4.1.Belgelerimize göre XIX. yy sonlarında İnegöl’deki Mülkî Erkan ve<br />
Memurlar…………………………………..……………….………….…...…67<br />
4.2 Belgelerimizde Adı Geçen İnegöl Mahalle ve Köy Muhtarları…..….........68<br />
4.3. İlçenin 1892 Yılındaki Yerleşim Yerleri ve Günümüzdeki İdarî<br />
Konumu…………………………………………………………………..70<br />
4.4. XIX.yy Sonlarında İlçede Ekonomik Hayat…….. ………………….......71<br />
4.4.1.Nema Oranları…………………….………………..……………….…..73<br />
4.4.2.Eytam Sandığı ve Eytam Sandığı Uygulamaları……….....………..…..74<br />
4.4.2.1.Vekalet…………….....………………………………………….…75<br />
4.4.2.2. Reşid Olanın Malları…….……………..…………………….……77<br />
4.4.2.3. Kefalet…………………….……………………………………….78<br />
4.4.2.4. Nafaka………………….….……………………………….…..….79<br />
4.5.Gayr-i Menkul Değerleri ve Kiralar…..………………….….…………. 80<br />
4.6.Terekelerden Alınan Resmî ve Gayr-i Resmî Kesintiler ….………….....82<br />
4.7. Belgelerde Adı Geçen Tarım Ürünleri ve Hayvanlar………………...…84<br />
4.8.Mehir Miktarları………………..……… ……………………….…….…86<br />
4.9.Kullanılan Eşyaların Değerleri…………………...……………………....88<br />
4.10. Vakıf…………………………………...…...……………………….….93<br />
4.10.1 Avârız Vakıfları……………………….…...…………….………….94<br />
4.10.2.İcareteynli Vakıflar…………………………………….………........94<br />
SONUÇ: ………………………………...………………………………..……96<br />
KAYNAKÇA………...…………...………………………………………..….98<br />
EKLER…………...…………………...……………………………………...102<br />
ÖZGEÇMİŞ………………...…………………………………….………….138
ix<br />
KISALTMALAR DİZİNİ<br />
a.g.d. Adı geçen defter<br />
a.g.e. Adı geçen eser<br />
a.g.y. Adı geçen yazar<br />
B Belge<br />
bkz. Bakınız<br />
c. Cilt<br />
cm Santimetre<br />
H. Hicri<br />
İ.Ö. İsa`dan Önce<br />
km 2 Kilometre kare<br />
M. Miladi<br />
md. Madde<br />
m Metre<br />
MÜİF Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi<br />
nr. Numara<br />
Nşr. Neşriyat<br />
OSAV Osmanlı Araştırmaları Vakfı<br />
s. Sayfa<br />
TCKB Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı<br />
Trc. Tercüme eden<br />
TDAV Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı<br />
TTK Türk Tarih Kurumu<br />
vb. ve benzeri<br />
yay. Yayınları<br />
yy Yüzyıl
1<br />
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
GİRİŞ<br />
Devletlerin bünyesinde sosyal, kültürel ve dini hayatın tesisi ve önemi<br />
aşikardır. Osmanlı Devleti’nin hukuk nizamı ve sosyal kültürel hayatı hakkında bizi<br />
doğru bilgiye ulaştıracak en temel kaynaklardan biri, şer‘iyye sicilleridir. Şer‘iyye<br />
mahkemelerince tutulan bu siciller, Osmanlı mahkeme kararlarını içermektedir. Bu<br />
mahkemelerin başında medreselerden yetişen kadılar bulunmaktadır. Kadılar<br />
görevlerini ifa ederken sadece şer‘i davalara değil, örfî davalara da bakmakla<br />
yükümlüydüler.<br />
Şer‘iyye sicillerini incelemeden Osmanlı Devletinin idarî, dînî, sosyal<br />
kültürel yönlerini ortaya koymak mümkün değildir. Şer‘iyye sicilleri bulunduğu<br />
yerin ekonomik hayatı yönünden de önemli bilgiler içeren ilk elden tarih<br />
vesikalarıdır. Ait olduğu dönemdeki sanat ve mesleklerle ilgili bilgiler, şer‘iyye sicil<br />
defterlerinden öğrendiğimiz gibi, enflasyon ve devalüasyonun seyri, halkın ürettiği<br />
sanayi ve tarım ürünleri, halktan toplanan vergileri de şer‘iyye sicillerinden<br />
öğrenmekteyiz.<br />
Halkın sosyal, kültürel ve dini yaşamı konularında da şer‘iyye sicilleri<br />
vasıtasıyla çok önemli bilgilere ulaşılabilir. Halkın giyim kuşamı, düğünler, örf ve<br />
adetler, aile yapısı konularındaki malumatı, nikah ve tereke davalarını işleyen<br />
şer‘iyye sicili belgelerinden elde edebiliriz. Dini hayatla ilgili olarak müslümanların<br />
kendi hayatlarının yanı sıra, özelikle gayr-i müslimlerle ilişkileri konusunda şer‘iyye<br />
sicil defterleri önemli birer kaynaktırlar.
2<br />
Tanzimattan sonra yapılan değişiklikler içinde, Şer‘iyye mahkemelerinin<br />
görev ve yetkilerine sınırlandırma getirilmiştir. 1867 tarihli Divan-ı Ahkam-ı Adliye<br />
Nizamnamesi ile şer‘iyye mahkemelerinin yetkileri, aile, miras, vakıf, şahsa karşı<br />
işenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-u şer‘iyye denilen davalar ile sınırlandırılmıştır.<br />
Sayfaları milyonları bulan, bu tarih kaynaklarının mahiyeti, özellikleri<br />
konusunda hâlâ yeterli çalışmalar yapılamamıştır. Bunun sebebi konunun kapsamlı<br />
ve çok geniş olmasıdır. Ferdî gayretler bu konuda yetersiz kalmaktadır.<br />
Tezimizde, 1892 M.-1313 H. tarihli, İnegöl’e ait C-233 numaralı şer‘iyye<br />
sicili defterini esas alarak ilçe ile ilgili bir çalışma yaptık. İnegöl’ün tarihine kısaca<br />
değindikten sonra, ilçenin XIX. yy sonlarındaki sosyal, ekonomik, kültürel ve dini<br />
yapısını incelemeye çalıştık.<br />
İnceleme esnasında bazı belgelere yanlışlıkla aynı numaranın verildiğini<br />
müşahede ettik. İncelediğimiz 1892 yılına ait 145-305 numara arası belgelerde,<br />
185’e kadar doğru bir numara sırası mevcutken, burada 185’ten sonra yeniden 176<br />
numarası verilerek bir yanlışlık yapılmıştır. Aradaki 10 belgenin ayırt edilebilmesi<br />
için tekrar edilen numaradan sonra (-2) ikazını koymayı uygun gördük. Yine bir<br />
başka yanlış ta 282 ile 287 numaralı belgelerde aynı konunun iki kez kaleme alınmış<br />
olmasıdır.
3<br />
1.ŞER'İYYE SİCİLLERİ<br />
Şer'i mahkemelerin verdiği her türlü i'lâm, hüccet ve şer'i evrakın<br />
kaydedildiği defterlere “kadı defterleri”, “zabt-ı vekayi sicilleri” veya “sicillat<br />
defterleri” denilmektedir. Sözlükte okumak, kaydetmek, not etmek, hükmetmek,<br />
karar vermek, sicile ve zabta geçirmek manalarına gelen sicil kelimesi, terim<br />
olarak, insanlarla ilgili bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini,<br />
hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları ihtiva eden defterler için<br />
kullanılmıştır. 1<br />
Şer'iyye mahkemelerinde kadıların verdikleri kararların veya tuttukları<br />
zabıtların sicile kaydedilmesi adeti sadece Osmanlı Devleti'ne has bir tutum<br />
değildir. Zira Hz. Peygamber ( s.a.v.) zamanından beri önemli adli kararların<br />
yazıya geçirildiği ve böylece hakların korunduğu tarihi bir gerçektir. Osmanlı<br />
Devleti'nin tam anlamıyla selefi olan Selçuklular da dili genellikle Arapça olmak<br />
üzere şer'iyye sicilleri tuttuklarını, yapılan araştırmalar göstermektedir. 2<br />
1.1.1. Şer'iyye Sicillerinin Genel Özellikleri<br />
Tarih bakımından eski şer‘iyye sicili defterleri, kadının cübbesinin cebine<br />
girecek ölçüde küçük, dar ve uzundur. Ancak Tanzimat'tan sonraki şer’iyye<br />
mahkemelerine ait sicil defterlerinde, şahitleri tezkiye eden şahısların isim ve de<br />
adresleri yazıldığı ve verilen kararların gerekçeleri daha geniş tutulduğu için i‘lam<br />
ve hüccetler daha çok yer kaplamış ve dolayısıyla bu dönemlerdeki şer'iyye sicil<br />
defterleri eskilerden daha büyük ve hacimli olmuştur.<br />
Şer'iyye sicillerinin kendine özgü bir metin özelliği vardır. Bütün sicil<br />
1 M. Zeki Pakalın , “Şer‘iyye sicilleri”, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, M.E. Basımevi,<br />
İstanbul 1946, c.III, s.210.<br />
2 AKGÜNDÜZ, Ahmet, Şer’iye Sicilleri Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, TDAV<br />
Yayınları, İstanbul 1988, s.11.
4<br />
defterlerinin başında genellikle dili Arapça olan bir dibace yani giriş kısmı vardır.<br />
Burada şer'î hükümleri vaz‘ eden Allah ve Peygamberine saygı arz edilmekte, daha<br />
sonra sicili tutan hakimin ismi ve vazife unvanı kaydedilmektedir. Çoğu kere sicili<br />
tutan kadının tayîn berat veya buyrultusu da defterin başına yazılmaktadır. Her kadı<br />
değişikliğinde bu dibacenin de değiştiğini, ancak dibacelerde muayyen bir üslubun<br />
kullanıldığını görmekteyiz 3 .<br />
1.1.2. Tarih Açısından Şer'iyye Sicillerinin Önemi<br />
Osmanlı hukuk nizamı hakkında mevcut çelişkili görüşler arasından<br />
doğruyu tespit etmemize yarayacak önemli bir delil, şer'iyye mahkemelerince<br />
tutulan ve bize kadar intikal eden şer'iyye sicilleridir. Bunlar, Osmanlı mahkeme<br />
kararları demektir. Bu sicillerin tetkikiyle öncelikle Osmanlı hukukunun<br />
kaynakları, padişahların ve ulûl-emr denilen devlet yetkililerinin sınırlı yasama<br />
yetkilerini anlarız. Kur'ân ve sünnette kesin bir şekilde zikredilmeyen ve içtihat ile<br />
zamanın ulûl-emrinin sınırlı yasama yetkisine terk edilen örfi hukukun uygulanma<br />
alanları, yani Kanunnamelerin tanzim ettiği hususlar da böylece ortaya çıkar.<br />
Bunlar incelenmeden Osmanlılar hakkında verilen hükümler, peşin ve gayr-i<br />
ilmilik vasfından pek kurtulamayacaktır. 4<br />
Şer'iyye Sicilleri Osmanlı tarihinin kaynakları arasında ilk sırada<br />
bulunmaktadır. Devlet merkezi ile yapılan resmi yazışmaları, halkın şikayetleri ve<br />
dileklerini, mahalli idarelere ait hukuki düzenlemeleri ihtiva eden şer‘iyye<br />
sicillerini incelemeden, Osmanlı Devleti’nin siyasi, idari ve sosyal tarihini ayrıntılı<br />
bir şekilde ortaya koymak mümkün değildir. Şehir tarihleri ve muhtelif<br />
bölgelerdeki mahalli hayata ait ilmi araştırmaların birinci derece kaynağı şer'iyye<br />
sicilleridir.<br />
Her şer'iyye sicili bulunduğu döneminin sosyal ve iktisadi hayatına dair<br />
birinci elden orijinal tarih belgeleridir. Kapsadığı devirlerde halkın imal ettiği<br />
sanayi mamulleri, yetiştirdiği tarım ürünleri, halktan toplanan vergiler, Anadolu'da<br />
mevcut olan sanat ve meslek çeşitleri, devletin memurlarına ödediği tahsilatlar,<br />
3 Akgündüz , a.g.e. s.18.<br />
4 Ahmet Akgündüz - Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV yay., İstanbul 1999, s.365.
5<br />
enflasyon ve devalüasyon hakkındaki bilgiler ancak şer'iyye sicillerinden<br />
öğrenilebilir.<br />
Şer'iyye sicillerinin bir diğer özelliği de savaş tarihi ve askeri konularla ilgili<br />
olarak ihtiva ettiği tafsilatlı kayıtlardır. Osmanlı ordusunun sefere çıkmadan önce<br />
yaptığı hazırlıklar, askeri ihtiyaçları ve istenilen maddelerin karşılanması amacıyla<br />
kadılara yazılı emirler gönderilir, savaşın kime ve hangi sebeple açıldığı izah<br />
edilirdi. Konuyla ilgili Şeyhülislam’ın da fetvası hatırlatılarak halkın savaş<br />
zaruretine inanmaları sağlanırdı. 5<br />
Şer‘iye sicilleri mahalli yer adlarını, önemli tarihi müesseseleri, kişileri, tarihi<br />
olayları bize aktardığı gibi, insanlar arasındaki ilişkileri, yaşama biçimlerini, giyim<br />
tarzlarını, geçim kaynaklarını, toplumsal hayatı ve iktisadi durumu açığa çıkaran<br />
bir çok belge de içermektedir. Ayrıca günümüzde gayr-ı Müslimlerle ilgili tartışma<br />
konularında, şer‘iye sicilleri vasıtasıyla bazı açıklayıcı bilgilere de ulaşabiliriz.<br />
1.1.3. Şer'iyye Sicillerinde Yer Alan Belge Türleri<br />
- Ferman: Padişahın herhangi bir meseleye ait resmi yazılı emri. Bir ferman<br />
üzerinde veya yukarısında "hüve" şeklinde Allah'ın adı kısaca zikredilir. Sonra<br />
altına sultanın tuğrası çekilirdi. Fermanın bu yazı bölümlerinin her bir düşünce<br />
parçasına rükün denirdi. Belgelerimiz içerisinde hiç ferman yoktur. 6<br />
– İ‘lam: Arapça “ilm” kökünden gelen “İ‘lâm"ın kelime manası, “bildirme,<br />
anlatma” demektir. Hukuk terimi olarak ise i‘lâm, bir davanın mahkemece nasıl bir<br />
hükme bağlandığını gösteren belgeyi ifade eder. Ancak, Osmanlı diplomatiğinde<br />
kadıların şer'î mahkemeye intikal eden bir davanın kararının tasdiki maksadıyla<br />
şeyhülislamlığa veya her hangi bir konuda bilgi vermek üzere üst makamlara<br />
yazdıkları resmi yazılar için de i'lâm tabiri kullanılmıştır. Bir konuda bilgi vermek<br />
üzere üst makama yazılan ilamlar, arz mahiyetindedir. 7<br />
5 Cahit Baltacı , İslam Paleografyası, M.Ü.İ.Fak. Yay., İstanbul 1989. s.40<br />
6 Pakalın, a.g.e., “Ferman”, c.I, s.607.<br />
7 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı<br />
yay., İstanbul, 1994, s.345; Pakalın, a.g.e., “İ‘lam”, c.II, s.51.
6<br />
- Buyrultu: Yüksek makamlardan resmi evrak üzerine yazılan ve bazen de<br />
ayrıca ve divani hat ile yazılmış olan emirlere denir. Makam-ı Sadaretten olursa<br />
Buyrultu-u Sami, diğerlerinden yazılırsa Buyrultu-u Âli adı verilir. 8<br />
– Berat: Osmanlı Devlet teşkilatında bazı görev veya hizmete ta‘yîn, maaş<br />
tahsisi, unvan veya nişan tevcihi, muafiyet veya imtiyaz verilmesi ile ilgili emirler<br />
hakkında düzenlenen belgelerdir. 9 Belgemizde imamlık ile ilgili bir görev beratı<br />
mevcuttur. 10<br />
- Hüccet : Arapça asıllı bîr kelime olan hüccet, “delil, vesika, sened”<br />
manalarına gelir. Osmanlı diplomatiğinde ise şer'î mahkemeler tarafından verilen,<br />
fakat i‘lamdan farklı olarak, hüküm ihtiva etmeyen; sadece kadı huzurunda iki<br />
tarafın anlaşmaya vardıklarına dair kadının tasdikini ihtiva eden bir belgedir. 11<br />
Hüccetler, çok çeşitli hususların tesbiti için tertip edilmiş olup, kadılar tarafından<br />
tanzim edilen bir nevi noterlik belgeleri olarak kabul edilebilir. 12<br />
8 Pakalın, a.g.e., “Buyrultu”, c.I, s.248.<br />
9 Pakalın, a.g.e., “Berat”, c.I, s.205; Kütükoğlu, a.g.e., s.124.<br />
10 Bkz., a.g.d., B.nr:285.<br />
11 Pakalın, a.g.e., “hüccet”, c.I, s.865.<br />
12 “Belgelerin Konularına ve Türlerine Göre Dağılımı” konusunda ayrıca ayrıntılı bilgi verilecektir.
7<br />
1.2. ŞER'İYYE MAHKEMELERİ ve OSMANLI DEVLETİNDE ADLÎ<br />
TEŞKİLAT<br />
Kuruluş yılından itibaren şer‘i kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devleti’nin<br />
I. Padişahı Osman Bey’in (ö.1324) ilk tayin ettiği iki memurdan birisi kadı<br />
olmuştur. İlk zamanlar kadıları yetiştirecek bir merkez henüz mevcut olmadığından<br />
ilk Osmanlı kadıları hep Anadolu, İran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir.<br />
Diğer yandan I. Murat’ın (1362-1389) Mola Fahrettin Acemî’yi 130 akçe maaş ile<br />
ilk defa fetva görevine tayin ettiği bilinmektedir. Daha sonra fethedilen her idare<br />
merkezine bir kadı tayin edilmiş ve böylece adlî teşkilat şekillenmeye başlamıştır.<br />
Mahkemede tek kadı’nın görev yaptığı bu usule Şer‘iye Mahkemeleri adı<br />
verilmektedir. 13<br />
Şer‘iye mahkemelerinin belli bir makam binası yoktur. Kadıların yargı<br />
işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kadıları bulabilecekleri muayyen bir yerleri<br />
vardır. Bu mahal, kadı’nın evi, cami , mescit, medrese binası veya belli odaları 14<br />
olabilirdi. Kadılar bayram ve Cuma günleri dışında yargı görevini ifa ederlerdi. 15<br />
1.2.1. Mahkemelerin Yapısı ve İşleyişi<br />
Şer'iyye mahkemeleri Osmanlı Devleti’nin başlangıcından Tanzimat<br />
dönemine kadar uzun asırlar her türlü hukuki ihtilafların çözüldüğü bir merci<br />
olmuştur. Burada bir kadı ve mahkemenin bulunduğu yerin büyüklüğüne göre<br />
sayıları değişen muhtelif yardımcılar görev yaparlar. Osmanlı düzeninde teorik<br />
olarak toplu hakimli mahkemeler mümkün olmakla ve uygulamada az da olsa bu<br />
tür mahkemelere rastlanmakla birlikte, tatbikat genel olarak tek hakimli<br />
mahkemeler şeklinde olmuştur. Ancak kadıların ilmi görüşlerinden istifade etlikleri<br />
müftüler ve mahkemelerde yargılanmayı bir nevi müşahit gözüyle izleyen “şühud”<br />
veya “şühudu'l hâl” 16 denilen görevliler tek hakimli İslam Adliye Teşkilatına<br />
kendine has bir zenginlik kazandırmıştır. 17<br />
Kazasker veya şeyhülislam tarafından tayin edilen kadılar, bölgelerindeki<br />
13 Örnek için bkz., a.g.d., B.nr:149,182.<br />
14 Bkz., a.g.d., B.nr:187.<br />
15 Halil Cin-Ahmet Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, Timaş yay. İstanbul 1990, s.269.<br />
16 Bkz.,a.g.d., B.nr:180,240,252…<br />
17 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, Zaman yay., İstanbul 1999, c.II, s.391-392.
8<br />
idarecilerden bağımsız olarak yargı görevini yerine getirmişler, yöneticilerin<br />
kendilerine müdahaleleri veya yargı görevini bizzat yürütmeleri esas itibariyle söz<br />
konusu olmamıştır. Yargının yürütmeden bağımsız olmasının sonucu olarak<br />
kadılarla beylerbeyi, sancak beyi gibi ehl-i örf arasındaki ilişki bir astlık üstlük<br />
ilişkisi değildir; bir diğer ifadeyle kadı görevini ifa ederken bunlara bağımlı olarak<br />
çalışmamaktadır. Her biri diğeriyle iş birliği içersinde olan fakat birbirinden<br />
bağımsız çalışan birer kamu görevlisidir. Ehl-i örfün görevi sanıkları yargılanmak<br />
için mahkemede hazır bulundurmak ve verilen hükmü infaz etmektir. Bu<br />
bağımsızlığın sonucu olarak kadı merkezle yazışmak istediği zaman bölgesindeki<br />
en yüksek ehl-i örf kanalıyla değil, doğrudan yazışmaktadır. Böyle bir düzenleme<br />
şeklinin yargının bağımsızlığı ilkesine daha uygun düştüğü söylenebilir. Beylerbeyi<br />
veya sancak beylerinin “askerî” denilen devlet memurlarıyla ilgili bazı davalarda<br />
hazır bulunmaları, ancak mahkemeye müdahale etmemeleri de, kadıların<br />
bağımsızlıklarını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.<br />
1.2.2. Adliye Görevlileri<br />
1.2.2.1.Kadı<br />
Osmanlı Devletinde çok geniş kapsamlı yetkileri bulunan ve şer‘iye<br />
mahkemelerinde yargı görevini ifa eden şahıslara “kadı” denmektedir. Bilindiği<br />
gibi “kesmek ve ayırmak” gibi sözlük manaları bulunan kaza, terim olarak hüküm<br />
ve hakimlik manalarını ifade eder. Osmanlı kaynakları, kadıyı, insanlar arasında<br />
meydana gelen dava ve anlaşmazlıkları şer’i hükümlere göre karara bağlamak için<br />
devletin en yüksek icra makamı (sultanlar veya yetkili kıldığı şahıslar) tarafından<br />
tayin edilen şahıs diye tarif etmektedir. Kadılara “hâkim”, “hakim’üş-şer‘” 18 de<br />
denilirdi. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti idari taksimat olarak önce eyâletlere,<br />
eyâletler livâlara, livâlar kazalara, kazalar nahiyelere, nahiyeler de köylere<br />
ayrılıyordu. Nahiye ve köyler dışında kalan diğer idari merkezler aynı zamanda<br />
birer yargı merkeziydi. Her yargı merkezinde bir kadı bulunurdu. Osmanlı adlî<br />
teşkilatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hakim, hem belediye<br />
başkanı, hem emniyet amiri, bazen hem mülkî amiri ve hem de halkın her konuda<br />
18 Bkz., a.g.d., B.nr:229,244.
9<br />
müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıydı. 19<br />
Fethedilen her idare merkezine bir kadı tayin edilerek Osmanlı Adli Teşkilatı<br />
vücuda getirilmiştir. Kadılar şer'i ve hükmi muamelatta, kendilerine verilen beratta<br />
gösterilen vazifeleri görüp, Hanefi mezhebi üzerine hüküm verirlerdi. 20<br />
Kadılar görevlerini ifa ederken sadece şer'i davalara değil örfi davalara da<br />
bakmakla yükümlüdürler. Osmanlı Devleti’nde örfi davalara bakmakla görevli<br />
bulunan özel bir mahkeme hiçbir zaman mevcut olmamıştır. Esasen bu uygulama<br />
önceki İslam devletlerinin hukuki geleneklerine de uygun düşmektedir.<br />
Osmanlılara ait çeşitli hukuki belgelerde kadıların hükümlerini şer' ve kanuna<br />
uygun olarak vermeleri lüzumundan bahsedilir. Hem Şer‘i hem de Örfî hukukla<br />
ilgili hüküm ve fermanlar ile bunların bir araya toplanmasıyla meydana getirilen<br />
kanunnameler, kadılara da düzenli olarak gönderilmiş ve bunları uygulamaları<br />
istenmiştir.<br />
Askeri denen devlet memurlarının bazı davalarına ise kazaskerler<br />
bakmaktadır. Bu açıdan bazı kadılıklar belirli tür davalarda ihtisas mahkemesi<br />
özelliği taşımaktadır. Eyüp Mahkemesi su hakları konusunda ihtisas kazanmış bir<br />
mahkeme görünümündedir. Kadıların bazılarının davanın selameti bakımından<br />
yetkili oldukları halde belli ceza davalarına bakmaktan kaçındıkları ve davayı<br />
Dîvân-ı Hümâyun’a havale ettiklerine de rastlanmaktadır. Özellikle şikayetçi<br />
olunan kimsenin bölgenin güçlü bir kamu görevlisi olması durumunda böyle bir<br />
uygulama, adaletin temininde emin bir yol olarak görülmüştür . 21<br />
Aynı zamanda kadılar çarşıpazarı, satılan malları, bu mallarda bulunması<br />
gereken vasıfları, fiyatları denetleyen, narh koyan ve bugün büyük ölçüde<br />
belediyeler tarafından ifa edilen birçok görevi yerine getiren birer mahalli<br />
yöneticiydiler.<br />
1.2.2.2.Kadıların Dereceleri ve Tayin Usulleri<br />
Yüksek öğrenim tedrisatı yapılan medreseleri bitiren bir talebe, “mülâzım”<br />
19 Cin -Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, c.I, s.274.<br />
20 İ.Hakkı Uzunçarşılı , Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K. yay., İstanbul 1998, s.94.<br />
21 İhsanoğlu, a.g.e., s.392.
10<br />
adıyla matlab veya tarik defteri denilen bir deftere kaydolunurdu. Kanuni’nin ünlü<br />
şeyhülislâmı Ebüssuud’un koyduğu bu usule (Mülâzemet Usulü) göre, mülâzımlar<br />
için üç alternatif vardı: müderrislik, kadılık veya idari görev. Müderrislik yolunu<br />
tercih edenler önce ibtidâ-i hâriç müderrisliğine, kadılığı tercih edenler evvela kaza<br />
kadılığına ve idari görev seçenler de zâimliğe (zeâmet sahipliği) tayin edilirlerdi.<br />
İlk defa kaza kadılığına tayin edilen mülâzımlar, kadılık derecelerine de yükselerek<br />
şeyhülislamlığa kadar çıkabilirlerdi. 22<br />
Şimdi ilmiye sınıfının dereceleri ile iç içe olan kadıların derecelerine göz<br />
atalım:<br />
Kadılık derecelerinin en yükseği, “Mevleviyet” denilen büyük kadılıklardır.<br />
Büyük ve mühim eyaletlere, vilayetlere ve önemli sancaklara mevleviyet<br />
derecesine sahip kadılar tayin edilirlerdi. Bunlar yevmiyelerine göre iki gruba<br />
ayrılıyorlardı: 1)300 akçeli mevleviyetler ki, bunlara devriye mevâlisi denir. En<br />
düşük mevleviyetlerdir. 2)yevmiyesi 500 akçeye kadar yükselebilen<br />
mevleviyetlerdir. Mevleviyette en yüksek derece, sırasıyla Rumeli ve Anadolu<br />
Kazaskerliğidir.<br />
İkinci derecedeki kadılık ise, kaza kadılıkları idi. Bunların en yüksek<br />
derecesine “sitte” veya “eşref-i kuzat” yahut 150 akçeli kadılık denirdi.<br />
XIV. asırdan XVI. asrın ortalarına kadar bütün kadıları tayin yetkisi<br />
kazaskerlere aitti. XVI. asrın ikinci yarsından sonra Mevleviyet kadılarını tayin<br />
yetkisi Şeyhülislamlara devredildi. Kaza kadılarının görev süresi iki seneydi.<br />
Mevleviyet kadılarının görev süresi ise bir seneyi geçmiyordu. 23<br />
1.2.2.3.İkinci Derecedeki Adliye Görevlileri<br />
Gerek hukukî ve gerekse idari bütün bu görevleri ifâ ederken kadılara<br />
yardımcı olan birçok görevli bulunmaktadır:<br />
Nâibler: Kadılar tarafından belirli bir süre veya belirli bir iş için tayîn edilen<br />
yardımcılardır. Kadıların verdikleri yetki çerçevesinde görevlerini ifa ederler.<br />
Belirli bir işi yapmak için görevli olanlar, genellikle bir keşif veya mahkemenin<br />
yetki alanına dahil bölgede (nahiye ve köy gibi) bir görev için vazifelendirilirlerdi.<br />
22 Cin -Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, s.277-278.<br />
23 Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s.95.
11<br />
Belli bir süre naib tayîn edilenler ise kadının görevi başında olmadığı zamanlarda<br />
ona vekâleten görev yaparlardı. 24<br />
Kassamlar: Bunların görevi ise, ölen kimselerin geride bıraktıkları malları<br />
İslam Hukuku çerçevesinde mirasçılara paylaştırmaktır. Kamu görevlilerinin<br />
miras taksimleri ise kazasker kassamları tarafından yapılırdı. Kadılar ve<br />
kazaskerlerin bu miras taksimlerinden belli oranda aldıkları pay onların gelirlerinde<br />
önemli bir yekun tutmaktadır. Bu sebeple zaman zaman kadılarla kazaskerler<br />
arasında miras taksiminin kimin yetkisinde olduğu konusunda uyuşmazlık<br />
çıkmıştır. 25<br />
Muhzırlar: Davacı ve davalıları mahkemeye celbeden ve savcının bazı<br />
görevlerini ifa eden memurlardır. Küçük kaza merkezlerinde, mahkeme<br />
mübaşirliği, mahkeme katipliği, emniyet görevlisi ve savcının görevlerini<br />
muhzırlar ifa etmekteydi. Bu hizmetleri karşılığında ihzariye denilen ve taraflarca<br />
karşılanan bir ücret alırlardı. 26<br />
Çavuşlar: Dergah-ı Âli Çavuşları da denilen bu adlî memurlar, mahkeme<br />
i‘lamlarının icrası, borçlunun mallarını satarak borcun ödenmesi, icap erse<br />
mahkeme kararıyla borçlunun hapisle tazyiki, hukuken kesinleşen nakdi ve bedeni<br />
cezaların infazı, kısaca günümüzdeki icra memurları ve kısmen de olsa savcıların<br />
ve emniyet görevlilerinin vazifelerini ifa ederlerdi. 27<br />
Subaşılar: Hükümet merkezindeki çavuş teşkilatının görevlerini, sancak,<br />
kaza, nahiye ve köylerde subaşı denen memurlar yürütürdü. Sancaklarda sancak<br />
beyinin ücretli adamı ve emniyet âmiri, kaza ve daha küçük merkezlerde ise idare<br />
âmiri olan subaşıların, şer‘iye mahkemelerinde icra ve infaz memuru olarak görev<br />
yaptıklarını görüyoruz. Bunlar günümüzdeki zabıta ve belediyelerin görevlerini ifa<br />
eder ve kadıların emri altında çalışırlardı. 28<br />
Mübaşirler: Mübaşirin iki manası vardır. Birincisi; mahkemelerde celp ve<br />
24 Pakalın, a.g.e., “Naib”, c.II, s.647.<br />
25 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinde Merkez ve Bahriye Teşkilatı, T.T.K. yay. Ankara<br />
1984, s.230<br />
26 Pakalın, a.g.e., “Muhzır”, c.II, s.572; Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s.155.<br />
27 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.280.<br />
28 Pakalın , a.g.e., “Subaşı”, c. III, s.259.
12<br />
tebliğ işlerinde kullanılan memur demektir ki, “muhzır” ile eş anlamlıdır. İkincisi<br />
ise; Tanzimattan önce, devletçe gördürülmesi veya soruşturulması gereken bir iş<br />
için görevlendiren memur demektir. Bu görevi karşılığında mübaşiriye denilen bir<br />
ücret alırdı. 29<br />
1.2.3. Mahkemelerde Tanzimat'tan Sonraki Gelişmeler<br />
Tanzimattan önce Osmanlı ülkesinde yargı gücünü tek başına denecek kadar<br />
müstakil olarak kullanan şer‘iye mahkemelerinin ve kadıların bu yetki ve düzeni,<br />
II. Mahmut’tan (1808-1839) itibaren azalmaya ve mahkemeler yeni düzenlemelere<br />
maruz kalmıştır. 1837 yılında İstanbul kadısının makamı, Bab-ı Meşihattaki boş<br />
odalara taşınarak ilk kez resmi bir mahkeme binasında yargı görevini ifaya<br />
başlamışlarsa da, 1838 tarihinde kadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını<br />
önlemek ve mevcut usulsüzlükleri ortadan kaldırmak amacıyla Tarîk-i ilmiyeye<br />
dair Ceza Kanunname-i Hümayunu yürürlüğe konmuştur.<br />
İlk yıllardan beri kadılar kazaskerlere ve kazaskerler de padişahın mutlak<br />
vekili olan sadrazamlara bağlı oldukları halde, kazaskerler Tanzimat’ın başında<br />
şeyhülislamlığa bağlandı ve şeyhülislamlar Meclis-i Vükela’ya alındı. 1837<br />
tarihinde kazaskerlikler birer mahkeme olarak Bâb-ı Meşihata nakledildi ve bütün<br />
kadılar şeyhülislama bağlandı. 30<br />
1839 tarihli Tanzimat Fermanı, her konuda hukuki düzenlemelerin<br />
yapılmasını âmirdi. Buna göre şer'iyye mahkemeleri de düzenleme altına<br />
alınmıştır. 31<br />
Kadıları yetiştirmek için Sultan Abdülmecit tarafından 1854 yılında<br />
“Muallimhane-i Nüvvab” adıyla bir medrese açılmıştı. Bu medrese sadece kadı<br />
yetiştirecekti. 32<br />
1859 yılında bütün Şer'iyye mahkemeleri yeni bir yapıya kavuşturuldu. Konu<br />
ile ilgili çıkarılan Nizâmnâmeye göre, Şer'iyye mahkemelerinin yetki ve vazifeleri<br />
29 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.281.<br />
30 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.283.<br />
31 Akgündüz-Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, s.411.<br />
32 Uzunçarşılı , İlmiye Teşkilatı, s.267.
13<br />
yeniden belirlendi. Evkaf, Kassam ve Kazasker mahkemeleriyle özellikle<br />
İstanbul'daki mahkemelerin görev ve yetkileri ayrı ayrı tespit edildi ve kısmen<br />
sınırlandırıldı.<br />
1867 tarihli düzenlemelerle, şer‘iyye mahkemeleri dışında bir takım idari ve<br />
hukuki mahkemeler kurularak, şer‘iyye mahkemelerinin görevleri belli alanlara<br />
inhisar ettirilmiştir. 1867 tarihli Divan-ı Ahkam-ı Adliye nizamnamesine göre aile,<br />
miras, vakıf, şahsa karşı işlenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-ı şer‘iyye denilen<br />
davalar dışındaki hususlar, şer‘iyye mahkemelerinin yetkisinden çıkarıldı ve aynı<br />
tarihte Şu‘rayı Devlet Nizamnamesi ile Şer‘iyye mahkemelerinin idari yargı<br />
yetkileri de tamamen ellerinden alındı. Nizamiye Mahkemeleri, 1870 tarihli bir<br />
nizamname ile kurulunca, Osmanlı adliyesinde düalizm başladı. İki adlî mahkeme<br />
ayrı ayrı sahalarda yargı görevini yürütmekle görevlendirildi. 1876 tarihli<br />
nizamnamelerle kurulan havale ve icra cemiyetleri de kendi sahaları ile ilgili<br />
yetkileri, şer'iyye mahkemelerinin elinden almışlardı. 1871 tarihli nizamname ile<br />
Nizamiye Mahkemeleri yurt çapında teşkilatlandırılınca, şer‘iyye denilen konular<br />
dışındaki bütün yargı yetkileri bunlara devredildi; hatta taşralarda kısmen vazifesiz<br />
kalmış olan kadılara Nizamiye Mahkemelerinin reisliği tevcih edilmeye başlandı. 33<br />
1862’de kurulan ve 1873’te kabul edilen bir talimatla yeni bir şekil verilen<br />
Meclis-i Tetkikat-ı Şer‘iye, Şer‘iye mahkemelerinin temyiz mercii olarak görev<br />
yapmaya başladı. 34 Bu meclis, fetvahaneden kendisine havale edilecek olan davâ<br />
ve meseleleri bir temyiz mahkemesi olarak inceleyecekti. Ser‘î mahkeme<br />
kararlarının şer'î hükümlere aykırılığı söz konusu ise, durumu gerekçeleriyle<br />
beraber Şeyhülislama arz edecekti. Bu arada bu meclisin bir altında ve şer‘iyye<br />
mahkemelerinin üstünde bulunan Fetvâhane-i Âli de, şer'iyye mahkemelerinin<br />
kararları hususunda temyiz ve istinaf yetkilerine sahip bir mahkeme olarak 1875<br />
tarihinde kurulmuştur. 35<br />
Nizamiye ve Şer'iyye Mahkemelerinin görevlerini tespit hususunda bazı<br />
karışıklıklar ortaya çıktıkça, zaman zaman hukuki düzenlemelerle her iki<br />
mahkemenin görevlerini açık bir biçimde birbirinden ayırma yoluna gidildi.<br />
33 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.284.<br />
34 İhsanoğlu, a.g.e., c.II, s.434.<br />
35 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.285.
14<br />
Bunlara göre, Şer'iyye Mahkemeleri sadece vakıf mallarının aslına, hacre, vasiyete,<br />
vasi tayîn ve azline, yetim mallarına, vakıfların borç ilişkilerine, miras hukukuna<br />
ve diğer şer‘î haklara bakabilecekti. Diğer konularda Nizamiye Mahkemeleri<br />
yetkiliydi. 36<br />
1913 tarihli Kanun-u Muvakkat ile şer'iyye mahkemelerinin teşkilat ve<br />
görevleri yeniden düzenlendi. Bu düzenleme önemli yenilikleri ihtiva ediyordu.<br />
Düzenlemeyle mülâzemet usulü ve sınırlı süreli kadılık düzeni tamamen kaldırıldı.<br />
Kadılık için en az 25 yaşını doldurma şartı getirildi. 1916 tarihinde kazaskerlik ve<br />
evkaf mahkemeleri de dahil olmak üzere bütün şer‘iyye mahkemeleri Adliye<br />
Nezâreti’ne bağlanmış ve Temyiz Mahkemesinde şer'iyye adıyla yeni bir daire<br />
teşkil olunmuştur.<br />
Mütârekeden sonra 1919 tarihli kararname ile tekrar Şeyhülislamlığa<br />
bağlanan şer‘iyye mahkemeleri, 1917 tarihli Usul-i Muhakeme-i Şer'iye<br />
Kararnamesi ile yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. TBMM'nin teşkilinden<br />
sonra dört sene daha aynı kararname uygulanmış ise de, 1924 tarihli “Mahâkim-i<br />
Şer'iye'nin ilgasına ve Mahâkimin Teşkilatına ait Ahkâmı Mu‘adil Kanun” ile bu<br />
mahkemelere son verilmiştir.<br />
36 Bkz., a.g.d., B.nr:236.
15<br />
1.3.(C-233) NUMARALI İNEGÖL ŞER‘İYYE SİCİL DEFTERİNDEKİ<br />
BELGELERİN KONULARINA VE TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI<br />
İncelediğimiz defter 100 varaktan ibarettir. Sicil defterindeki ilk belgenin<br />
numarası 145 sonuncusunun ise 549’dur. Defter H.1313-1314/M.1892-93 yıllarına<br />
aittir. Biz bu belgelerin 305. numaraya (19/Zilhicce/1313) kadar olanlarını (37 sayfa)<br />
inceleyip transkripsiyonunu yaptık. Çalışmamızın ekler kısmında bu<br />
transkripsiyondan bazı örnekler yer alacaktır. C-233 Numaralı Şer‘iyye Sicili<br />
defterindeki, 145 numaralı ilk belgenin tarihi, 19/Recep/1313, 549 numaralı son<br />
belgenin tarihi ise, 4/Şaban/1314’tür. Milli Kütüphane’de İnegöl’le ilgili<br />
bulduğumuz diğer defterler şunlardır;<br />
B= 368,369,370,371,372,373,374,375,376,377,378,379.<br />
C=226,227,228,229,230,231,232.<br />
D=38,39.<br />
Ayrıca incelemiş olduğumuz defterdeki belgelerin, konularına ve türlerine<br />
göre dağılımını vermek istiyoruz. Belgelerin konularına göre dağılımı, numaraları ile<br />
birlikte aşağıda yer aldığı gibidir.<br />
3.1. Belgelerin Konularına Göre Dağılımı<br />
İncelediğimiz defterdeki belgeleri, konularına ve belge sayılarına göre şu<br />
şekilde ayırmak mümkündür:<br />
1-Berat: 285,296 37 .(2 belge)<br />
2-Deyn: 163,170,177,181,189,287,290,298,301.(9 belge)<br />
3-Hüküm İ‘lamı: 188 (1 belge)<br />
37 285 ve 296 numaralı belgelerimizde İnegöl’ün Domaniç Nahiye’si Durabey Köyü Camii Şerifi için<br />
imamlık hususunda berat istenmesi ve buna verilen cevap konusu yer almaktadır.
16<br />
4-Hisse Davası:145,146,150,154,178,182,184(2),193,217,221,236,240,241,251,<br />
252,255,263, 280,292,293 (20 belge)<br />
5-İbra: 148,169,233,265. (4 belge)<br />
6-Kefalet: 180,180(2),198,201,226,227,291.(7 belge)<br />
7-Mehir: 173,176,246.(3 belge)<br />
8-Men İ‘lamı: 175,185,218,249,254,269. (6 belge)<br />
9- Mülkiyet Davası: 166,224,295,302.(4 belge)<br />
10-Nafaka: 183,214,215,229,244,246.(6 belge)<br />
11-Nikah: 172,222,260,262,276. (5 belge)<br />
12-Rüşd Davası: 174,253,266,278,303 (5 belge)<br />
13-Talak: 204 (1 belge)<br />
14-Terike: 176(2),228,232,234,255,270,272,273,274,299.(10 belge)<br />
15-Vakıf: 178,284,296,300.(4 belge)<br />
16-Veraset: 186,203,213,219,226,248,261,267,268,282,286,292,294,297.(14 belge)<br />
17-Vekalet: 147,151,161,165,167,168,171,179,181(2),183(2),185(2),177(2),179(2),<br />
190,191, 192,194,195,196,197,199,200,202,205,207,208,209,210,211,212,223,<br />
225,230,231,235,239,242,243,247,250,257,258,259,264,271,277,279,288, 304.<br />
(49 belge)<br />
18-Vesayet: 162,164,184,216,245,275,283,289,293,305.(10 belge)<br />
19-Zevciyet: 206,237.(2 belge)<br />
3.2.Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı<br />
Ayrıca mezkur sicil defterindeki belgelerin türlerine göre dağılımını yapmak<br />
istiyoruz. Böylece belge türlerini görmek, rükünlerini tanımak ve sayılarını tespit<br />
etmek imkanını elde etmiş olabiliriz. Aşağıda belge türleri numaraları ile<br />
gösterilmiştir.
17<br />
Berat: 285 ( 1 belge).<br />
Hüccet:<br />
145,146,147,148,149,150,151,152,153,154,155,156,157,158,159,160,161,162,164,<br />
165,167,168,169,171,172,174,178,179,180,183,184,175-2,176-2,177-2,178-2, 179-2,<br />
180-2,181-2,182-2,183-2,184-2,190,191,192,193,194,195,196,197,198, 199, 200,201<br />
202,205,207,208,209,210,211,212,214,215,216,217,222,223,225,226,227,228,229,230,<br />
231,232,233,234,239,240,241,242,243,244,245,246,247,250,251,252,253,255,256,257,<br />
258,259,260,262,264,268,270,271,272,273,274,275,276,278,279,280,281,283,284,285,<br />
288,289,291,293,294,296,299,304,305. (122 belge).<br />
İ‘lam:163,166,170,173,175,176,177,181,182,185,186,187,188,189,203,204,206,213,<br />
218,219,220,221,224,235,236,237,238,248,249,254,261,263,265,266,267,269,277,28<br />
2,286,287,290,292,295,297,298,301,302,303 (38 belge).<br />
Vakfiye: 178,296,300. (3 belge).<br />
Belge türlerinin tanınması açısından defterimizden belgeleri örneklemek<br />
istiyoruz.<br />
-Hüccet:<br />
Hüccetler, kadı huzurunda tespiti yaptıran şahsın eline verildikten başka,<br />
şer‘iyye sicillerine de bir sureti işlenirdi. Tespitlerimize göre, alım-satım, kira,<br />
nafaka, vekalet, vasiyet, kefalet, borç, hibe, rüştün ispatı, vb. konularda hüccetler<br />
bulunmaktadır.<br />
Hüccetin rükünleri:<br />
a)Tasdik ibaresi: Hüccet metnine geçilmezden önce, kadının tasdikine yer<br />
verilir. Arapça olan bu ibareler hücceti tertip edenin mevkiine göre değişik<br />
şekillerde tertip edilmiştir.<br />
b)Başlangıç formülü: Hüccetlerin belirli başlangıç formülü vardır. “Sebeb-i<br />
kitab-ı tahrir oldur ki …” vb.<br />
c)Metin: Hüccet metninde, önce taraflar takdim edilir. Davacıdan sonra,<br />
“kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde”
18<br />
şeklinde mahkemenin tanımına yer verilir. Sonra, “ iş bu bâisü’l kitab..” ifadesi ile<br />
davalı tanıtılır.<br />
Akabinde konu anlatılır. Çeşitli hüccetler vardır. Bunlardan sulh hüccetine<br />
göre, anlaştıkları meblağ ile ödemenin peşin veya vadeli olacağına işaret edilir. İki<br />
tarafın ifadelerinden sonra, tespit edilen hususun sicile kaydedildiği “ mâ veka‘a<br />
bi’t talep ketbolundu.” şeklinde ifade edilir.<br />
d) Tarih: Hüccetlerin tarihleri, i‘lamlar ve fermanlar gibi, Arapça olarak yazı<br />
ile yazılır.<br />
e) Şuhûdu’l hal: Bu bölüm, hüccete konu olan meselelerin görüşülmesi<br />
sırasında, hazır bulunan kimselerin adlarını ihtiva eden kısımdır. Bu, davanın<br />
umuma açık ve tarafsız olduğunun bir göstergesidir. 38<br />
-İ‘lam: İ‘lamlar yazılırken aşağıda vereceğimiz sıra takip edilir:<br />
a) Elkab: “Ma‘ruz-ı dâ‘i devlet-i aliyyeleridir ki...” gibi bir elkapla başlar.<br />
b) Davacının Hüviyetinin Tesbiti: Önce davaya konu olan şahsın sakin<br />
olduğu şehir, kasaba ve mahallesi, sonra vazifesi ve adı kaydedilir.<br />
“Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl<br />
kazâsı mahallâtından Orhaniye mahallesi sakinlerinden sahib-i arz-ı hâl işbu<br />
bâ‘isü’l i‘lam Ahmet bin Hüseyin” gibi. 39 Varsa vekillik bu da burada gündeme<br />
getirilir. Bundan sonra sıra, davacıların kadı önünde dava ikamesine gelir.<br />
c) Davalının Hüviyetinin Tesbiti: “.. kaza-i mezkurun mahallatından<br />
Sinanbey mahallesinde Yeni….. Muhacirlerinden. derûn-u arz-ı halde ismi mezkur<br />
Ali oğlu İsmail Çavuş ibn-i Ali…” gibi.<br />
d) Davanın Konusu: Davalının ismin müteakiben, “muvacehesinde” sözüyle<br />
davacının iddialarına yer verilir. “Muceb-i şer‘isi olan ……. matlubumuzdur”<br />
sözüyle istedikleri ceza belirtilir.<br />
e) Davalının Cevabı: Davalı iddiayı tamamen veya kısmen kabul edebileceği<br />
38 Kütükoğlu a.g.e., s.358; Ayrıca tam metin için bkz., “Ekler” bölümü (B.nr:9).<br />
39 Bkz. A.g.d., B.nr:166.
19<br />
gibi red de edebilir. “…ol dahi cevabında hane-i müdde‘ayı mezkuru tarihi‘lamdan<br />
1.5 sene mukaddem beher şehri 15’er kuruş icar ile mezbur Ahmet’e icar<br />
ve ol dahi isticar ve kabul edip bedel-i icaresine mahsuben mezbur Ahmet’ten<br />
meblağ-ı mezkur 10,5 yüzlük altunu ahz-u kabz edip ……………olan 1,5 senelik<br />
bedel-i icaresi 270 kuruşu be‘de’t tenzil baki kalan 864 kuruş el-yevm mezbur<br />
Ahmet’e deyni olduğunu be‘de’d def‘ ve’l inkar…”<br />
f) Beyyine Talebi: Davalının iddiayı inkarından sonra, davacıdan davasını<br />
ispat etmesi istenir. “… müddeasına mutabık Beyyine talep olundukta…”<br />
g) İspat: İspat için genelde, şahitler dinletilir veya davalıdan yemin etmesi<br />
istenebilir.<br />
h) Hüküm: Şahitlerin tezkiyesinden bahsedildikten sonra, “ mucebince<br />
……hükm olunduğu” veya “ …….. tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.”<br />
şeklinde ifade edilir.<br />
ı) Tarih: İ‘lamlarda hükümden sonra Arapça ve yazı ile yazılmış tarih<br />
bulunur. “Fi yevmi’s sabi‘ min şehr-i Şaban-u’l muazzam sene selase aşere ve<br />
selase miete ve elf” gibi.<br />
i)İmza ve Mühür: Tarihin altında kadı ve naibin imzası bulunur. 40<br />
40 Kütükoğlu, a.g.e., s. 348.
20<br />
İKİNCİ BÖLÜM<br />
İNEGÖL’ÜN TARİHÇESİ<br />
İnegöl Anadolu’nun batı yakasında Marmara bölgesinin önemli ulaşım yolları<br />
üzerinde, Bursa’nın 45 km doğusundadır. Kuzeyinden Kestel ve Yenişehir,<br />
batısından Keles, doğusundan Bilecik ve Kütahya ile çevrilidir. Bursa’nın zengin<br />
bir ilçesidir. 41 Uludağ eteklerinde kurulmuş, yeşillikler içinde çok verimli bir<br />
ovadır.<br />
İnegöl’ün yüzölçümü 1.006 km²’dir. İlçe, adıyla anılan geniş bir ovada yer<br />
alır. İlçe ekonomisinde en önemli faaliyetler, tarım, ağaç işleri, mobilyacılık, orman<br />
ürünleri, tekstil, turizm, gıda ve makine sanayiidir. 42<br />
Evliya Çelebi, bu kentin adının Cuma’nın galatından geldiğini söyler. “Bu<br />
kent Cuma günü fetholunduğu için, Cuma demek olan “Ezine” İne’ye<br />
dönüşmüştür”. 43 der.<br />
2.1.İlk ve Orta Çağlarda İnegöl<br />
1847 yılında yapılan yöredeki kazılarda çıkarılan eski sikkelerden, ayrıca<br />
1942 yılında Alman Arkeolog Kurt Bittel tarafından İnegöl üzerine yapılan<br />
kazılarda elde edilen arkeolojik bulgulardan İnegöl ovasında İ.Ö. 3000 yılından<br />
itibaren yerleşme olduğu anlaşılmaktadır. Höyüğün en alt tabakalarından elde<br />
edilen bilgiye göre Troya (İ.Ö 3000) ile, daha üst tabakalardaki malzemeye göre ise<br />
Bozhöyük ve Demircihöyük (İ.Ö 2500) ile çağdaş olduğu anlaşılmıştır. Elde edilen<br />
41 Raif Kaplanoğlu, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, Bursa Ticaret Borsası Kültür Yay., İstanbul<br />
1996, s.170.<br />
42 Yurt Ansiklopedisi, Anadolu yay., İstanbul 1981, s.1725.<br />
43 Evliya Çelebi, Seyahatname, Sadeleştirme: Mümin ÇEVİK, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1985, c.I,<br />
s.45.
21<br />
bilgilere göre İ.Ö. 2000 yüzyılında bu bölgenin daha çok batısının gelişim alanı<br />
içinde kaldığını göstermektedir. Bilinebildiği kadarıyla Anadolu’ya ilk gelen<br />
(Hititler) M.Ö. 1900 yılları ile 2000 yılları arasında yaşamışlardır. Çanakkale ve<br />
İstanbul Boğazları sınır olmak üzere İnegöl de bu sınırlar içinde Eti hâkimiyetinde<br />
kalmıştır. 5000 yıl önce yerleşim olduğu anlaşılan bu topraklara, M.Ö 7. yüzyılda<br />
Trakya'da yaşayan Bittynl'ler, İskit saldırılarından korunabilmek için kuzeyden<br />
Anadolu'ya ve buralara göç etmişlerdir. Ama bölgenin kendilerinden daha güçlü<br />
Lidyalıların hâkimiyeti altına girmekten kurtulamamışlardır.<br />
M.Ö.546 yılında Lidya Kralı Kroisas Pers ordularına yenilince, M.Ö 435<br />
tarihine kadar Persler tüm bölgeye hükmederler. M.Ö. 4. yüz yılda Büyük İskender,<br />
bütün Anadolu'yu hegemonyası altına alır. M. Ö. 325 yılında öldüğünde Bithinya<br />
ve Küçük Asya'nın toprakları İskender’in komutanlarından Antiomus idaresine<br />
girer. Büyük İskender’in kurduğu Makedonya imparatorluğunun zaman içinde<br />
parçalanması üzerine İnegöl Bergama krallığının eline geçer. Bursa ve dolaylarına<br />
daha önce yerleşmiş olan Bittynler Atronos çayından İzmit, İznik, daha doğuda<br />
Kastamonu ve Ereğli’ye kadar uzanan sahada zaman zaman hâkimiyetini<br />
hissettirirler. M. Ö. 2. yüzyılın sonlarında Bursa ve çevresi Bergama krallığıyla<br />
beraber Roma hâkimiyeti altına girmiş ve Romanın bir vilâyeti olmuştur. 44<br />
Angelakoma, İnegöl’ün Bizanslılar dönemindeki adıdır. Göl başı veya küçük<br />
göl anlamlarına gelmektedir. Bazı araştırmacılara göre ise, Angelin elçilik yapan<br />
melek yani Cebrail anlamına geldiği ifade edilmektedir. 45<br />
2.2.Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminde İlçenin Durumu<br />
İznik, Mayıs 1097 yılında Haçlı orduları tarafından kuşatılır. Selçuklular<br />
İznik önlerinde Bizanslılarla savaşa girerler. Her iki taraftan çok zayiat olur ve İznik<br />
Bizanslıların eline geçer. Bizans hâkimiyetinin hüküm sürdüğü Batı Anadolu'da Emir<br />
Monduğ ile Emir Muhammed komutasındaki Türk birlikleri tekrar İznik, Bursa ve<br />
Ulubat çevresindeki zayıf Bizans güçlerini temizleyerek Çanakkale Boğazı’na kadar<br />
44 Kenan Kahraman, Geçmişten Günümüze İnegöl, İnegöl Kültür Sanat ve Yardımlaşma Vakfı yay.,<br />
İstanbul 1992, s.32.<br />
45 Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap kitabevi, İstanbul 1993, s.73; Çelebi, a.g.e., c.I,<br />
s.498.
22<br />
bölgeyi hâkimiyeti altına almalarına karşın (1113) I. Aleksiyos Komnenos'un gönderdiği<br />
Bizans ordusu karşısında başarılı olamayarak dağılırlar (1115). Türkler tekrar geri<br />
gelmek üzere bölgeden ayrılırlar. Bu durum Anadolu'daki Türk hâkimiyetini önemli<br />
ölçüde sarsmış ve Türkler sahil bölgelerinden İç Anadolu'ya çekilmeye başlamışlardır.<br />
Boşaltılan Batı Anadolu Bizanslılar tarafından işgal edilmiştir (1143). Daha sonra 1.<br />
Mesut'un 2. Haçlı ordusunu imha etmesiyle Anadolu'nun hâkimiyeti tekrar<br />
Selçukluların eline geçmiştir. 46<br />
Anadolu'da kurulan beylikler dönemi Osmanlılara uzanan tarihi<br />
köprünün daha iyi anlaşılması bakımından önemlidir. Beylikler her şeyden<br />
önce Anadolu'nun Türkleşmesi yönünden önemli tarihî bir görev yerine<br />
getirmişlerdir. 47<br />
2.3 İnegöl’ün Fethi ve Osmanlılar Dönemi<br />
Anadolu'da kurulan beyliklerin Ali ve Mehmet Beylerin Bursa’da hapsedilmeleri,<br />
sonra Mehmet Bey’in bu kenti yıkması Tacettin oğullarından Mahmut<br />
Beyin İznik’te idam edilmesi ve Hasan Bey’in bir süre sonra Bursa’da hapsedilmesi<br />
olayları dışında Bursa ve çevresini doğrudan ilgilendirmediği görülmektedir.<br />
1236 tarihinde Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın ölümünden sonra<br />
yerine geçen II. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Anadolu karışıklıklara sahne<br />
olur. Selçuklu Devleti nüfusunu önemli ölçüde yitirir. Anadolu fiilen Moğollar yani<br />
İlhanlı devletinin hükmü altına girer. Ancak İlhanlıların uçtaki beyliklere kadar<br />
güçlerini yayamamaları, Ertuğrul Gazinin beyliğine hayat hakkı tanımıştır. Anadolu<br />
baştanbaşa siyasi çalkantı ve otorite boşluğunun acısını hissederken, Ertuğrul<br />
Gazi aşireti adına uygulamış olduğu politikasıyla bu karışık dönemleri sessizce<br />
geçirmesini bilmiştir. Osman Bey de aynı anlayışı devam ettirerek Selçuklu<br />
sultanına olan bağlılığını sürdürmüş, kendi yerleşim alanına yakın Bizans köy,<br />
kasaba ve kentlerine akınlarda bulunmuştur.<br />
46 İbn-i Bibi, Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, çev. M.Nuri Gencosman, Uzluk Basımevi, Ankara<br />
1941; Gordlevski, Anadolu Selçuklu Devleti, çev: Azer Yaran, Onur yay. Ankara 1988.<br />
47 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan neşriyat., İstanbul 1971, s.70.
23<br />
Kulaca Hisarı'nın fethi (Âşıkpaşazâde 15 Şubat 1287, Hoca Saadettin 1288), 48<br />
üzerine telaşlanan İnegöl ve Karacahisar Tekfurları Osmangazi’ye karşı ittifak<br />
oluştururlar. Müneccim Başı ise Kulaca Hisarı’nın fethi için M.1281 tarihini<br />
vermektedir. 49 Her iki taraf Erice (İkizce) denilen mevkide karşılaşırlar. Burada<br />
yapılan savaşta düşman bozulur, İnegöl tekfurunun kardeşi müttefiklerin<br />
kumandanı Phlatos öldürülmüş, harbi Osman Bey kazanmıştır. (H.687- M.1287) 50<br />
Ardından Osman Gazi mühimce bir kuvvet ile Angela Koma’ya doğru<br />
hareket eder. Akıllı ve ani bir baskınla İnegöl tekfuru Nikola ile birçok muhafız<br />
öldürülür. Bolca ganimet ve esir alınır. Osman Bey bunlardan bir kısmını Selçuklu<br />
sultanına takdim eder. 51<br />
Kısa zaman sonra Karacahisar (İnönü Kalesi) fethedildi. Bilecik kolaylıkla<br />
alınırken Osman Bey Yarhisar Kale’sine yürüdü. Kale kısa zamanda kuşatıldı ve<br />
zaptedildi. Ardı ardına yapılan fetihlerin doğurduğu şaşkınlığı ve düşmanın manevi<br />
gücünün zayıflığını çok iyi değerlendiren Osman Bey sevgili Turgut Alp’i bir<br />
miktar cengâver ile Angela Koma üzerine yolladı. Turgut Alp Angela Koma<br />
kalesini kuşattı. Yaklaşık 14 yıldır yapılan planlı bir çalışma ile çember iyice<br />
daraltılmıştı. Beklenmedik bir hücumla Turgut Alp uzun süre kendilerini uğraştıran<br />
zamanın en güçlü kalelerinden birinin daha fethini gerçekleştiriyordu. İnegöl<br />
fethedilmişti. Kalenin ganimetleri fetihte Osman Bey’e sunuldu ve gazilere<br />
dağıtıldı. (M.1298) 52<br />
Âşıkpaşazade ardı ardına yapılan bu fetihlerin H. 699–700 /M.1299–1300<br />
tarihinde yapıldığını belirtir. Osman Bey’in komşuları olan Rum beylerinin en<br />
kuvvetlisi ve en tehlikelisi Angela Koma Tekfuru idi. Bu yüzden İnegöl beş<br />
aşamada düşürülebilmiştir. Artık Osman Bey’in topraklarını batıya ve kuzeye<br />
doğru genişletebilmesi için önemli bir engel kalmamış ve Bursa yolu açılmıştır.<br />
Bundan sonra Osman Bey İnegöl ve dolaylarının yönetimini silah arkadaşı Turgut<br />
48 Hoca Sadeddin, Tacut-Tevarih, Kültür Bakanlığı yay. Ankara 1979, s.24.<br />
49 Münecimbaşı Ahmet Dede, “Sahaifü’l –Ahbar Fî Vekayi‘ü’l-Âsar”, Tercüman Gazetesi yay.,<br />
1001 Temel Eser, (Tarihsiz).<br />
50 Aşıkpaşazade, Tarih-i Aşık Paşazade, Haz. Nihal Atsız, İstanbul 1970, s.17.<br />
51 Hammer , Büyük Osmanlı Tarihi, Emir Basım Yayım, İstanbul 1998, s.69; Uzunçarşılı, Büyük<br />
Osmanlı Tarihi, TTK yay. (Tarihsiz), c.I, s.87-100.<br />
52 Sadeddin, a.g.e., s.25; Paşazade, a.g.e., Bab:13, s.29.
24<br />
Alp'e verdi. Turgut Alp bir yandan savaşlara katılırken bir yandan da oralara<br />
“Turgut ili” damgasını vuruyordu. Turgutalp, Osman Bey’den sonra oğlu Orhan<br />
Bey'e de Akçakoca, Konuralp, Samsa Çavuş, Karamürsel ve Abdurrahman Gazi<br />
gibi değerli komutanlarla birlikte üstün hizmetler vermiştir. 53<br />
2.4.İnegöl’deki Tarihi Yapılar<br />
2.4.1.Beyazıt Han Camii (Cuma Camii)<br />
C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili’nde adı geçen camilerden biri Beyazıt Han<br />
Camii’dir. Bu cami yer olarak, İshak Paşa medresesine bitişik vaziyettedir.<br />
M.1398–1402 tarihleri arasında I. Beyazıt (1389-1402) tarafından inşa ettirilmiştir.<br />
Camii dikdörtgen planlıdır, tek kubbeli olup sekizgendir. Evliya Çelebi'nin kaydına<br />
göre kiremit çatı ile örtülü bir camii idi. 54 Tamamen yıkılan bu camii, günümüzdeki<br />
gotik yapısı ile II. Abdülhamit (1876-1918) döneminde yaptırılmıştır. Yalnızca<br />
minare ve kaidesi eski camiden kalmıştır. Dıştan dışa 10.5x10.5 boyutundadır.<br />
Yapının bütün pencereleri eş boyutlu ve sivri kemerlidir. 55<br />
Defterimizdeki 162 numaralı belgemizde, caminin adı “Cuma Camii” olarak<br />
yer almaktadır. 1892 yılında bu caminin imamı, Emin Efendi ibn-i Emin’dir.<br />
2.4.2.İshak Paşa Külliyesi<br />
Külliye hakkında bilgi vermeden önce, İnegöl’e çok değerli eserler yaptıran<br />
İshak Paşa‘dan kısaca söz edelim:<br />
İshak Paşa Bursa Kütüğüne göre, İnegöllü İbrahim Ağa'nın oğludur. İshak<br />
Paşa kabiliyeti ve istidadı sayesinde yükselerek Bosna beylerbeyi olmuş bilahare<br />
birçok valiliklerde bulunduktan sonra sadaret (Başbakan) mevkiine yükselmiştir. II.<br />
Murad’ın (1421-1451) düşmanlarının hilelerini sezerek, onlar hakkında hükümdara<br />
verdiği bilgiler sayesinde teveccüh ve muhabbetini kazanmıştır. Ayrıca II. Murad'ın<br />
53 İ.Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye yayınevi, İstanbul 1971, c.I,s.5<br />
54 Çelebi, a.g.e., c.I, s.79.<br />
55 Kahraman, a.g.e., s. 112.
25<br />
hazinedar başlığını, nezaretle Anadolu beylerbeyliğini, Rumeli Beylerbeyliğini,<br />
Kubbeniş'in Vezirliği (Bakan), II. Murad'la beraber Varna ve II. Kosova muharebelerinde<br />
Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) ile de İstanbul’un fethinde en mühim<br />
vazifelerinden birini yaparak birlikte savaşmıştır. Birçok eyalet valiliklerinde ve<br />
bilhassa Bosna beyliği döneminde kudret ve liyakatini dostuna ve düşmanına<br />
gösterdiğinden 1470 yılında Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) tarafından o<br />
zamanın en büyük devlet memuriyeti olan Vezir-i Azamlığa (Başbakan) tayin<br />
edilerek bu görevini 2 yıl sürdürmüştür. Sultan Murat tahtını II. Mehmet'e bıraktığı<br />
zaman vezir İshak Paşa'yı kendisiyle Manisa'ya götürmüştür. 56 İstanbul’un<br />
fethinden sonra ikinci kez vezir-i azam olarak atanmış, II. Beyazıt’ın hükümdarlığı<br />
sırasında yine vezir-i azam olmuştur.<br />
İshak Paşa devlet hizmetleri arasında sosyal ve kültürel sahalara yönelik<br />
Edirne, İstanbul, Selanik, Kütahya, Ankara ile Bursa'nın İnegöl ilçesinde, cami,<br />
medrese, imaret, zaviye ve çeşmeler de yaptırdı. 1483 tarihinde eceliyle vefat<br />
etmeden önce yaptığı vasiyet gereği, İnegöl’e getirilerek kendi adını taşıyan<br />
camiinin ön tarafına gömüldü. Yol genişletilmesi ve çevre düzenlemeleri<br />
çalışmaları nedeniyle mezarı 1937 yılında hanımı Tacünnisa Sultan Hatun için<br />
yapılan Türbenin içine kapının karşısına taşınmıştır. 57 Türbenin Rûmîler ve kum<br />
saatleriyle süslü ayaktaşları muhteşemdir. Türbede kitabe yoktur. 58 İshak Paşa<br />
Camii’nin güneybatısında yer alan Tacünnisa türbesinin de bugün kitabesi<br />
bulunmamaktadır. 59 Türbede üç kabir vardır. 1937 yılında çevre düzenlemesi<br />
nedeniyle belediye mezarlığına nakledilinceye kadar camiin avlusunda ve türbenin<br />
etrafında tarihi bir mezarlık bulunmaktaydı.<br />
İshak Paşa’nın memleketi İnegöl’e yaptığı diğer hizmetler:<br />
1- 15 odalı ve büyük bir dershaneli medrese.<br />
2- Bir imaret<br />
3- İshak Paşa Camii<br />
56 Şaban Aykut, Büyük Bursa Tarihi Antolojisi, Hat matbaası, Bursa 2000, s.304.<br />
57 Aykut, a.g.e., s.304.<br />
58 Cahit Baltacı ,15-16. Asırda Osmanlı Medreseleri, İrfan matb., İstanbul 1976, s.262.<br />
59 Türbe için bkz. Ekler “Resim-1”.
26<br />
4- Bir hamam<br />
5- Şehre bol miktarda su getirip, pek çok çeşme yaptırmış.<br />
6- Kethüdası Sinan Ağa’ya bu hizmetlerin ifasında sarf edilecek akarların<br />
düzenlenmesini, ayrıca yeni hizmetler yapılmasını, okullar açılmasını her türlü<br />
sosyal çalışmalara girilmesini öğütlemiştir. Bütün bu hizmetlerin karşılanabilmesi<br />
için ülkenin dört bir yanından gelir getirecek akarlar İshak Paşa’nın H.873/M.1468<br />
tarihli vakfiyesi ve Tacünnisa Sultan Hatun’un vakfiyelerinde belirtilmiştir. İmaret<br />
yıkılıp kaybolmuştur. Burada örnek olması bakımından imarette pişecek yemeklerle<br />
hademe tahsisatını belirten bir bilgi vermekle yetineceğiz: 60<br />
“Vakıf sorumlusuna günde 15 dirhem, şeyhe 5 dirhem, imama 4 dirhem,<br />
aşçılara 4 dirhem, ekmekçilere 3 dirhem, cüz okuyacak hafızlara 1’er dirhem,<br />
kandilciye 2 dirhem, hancıya 1 dirhem, kâtibe 5 dirhem, tahsildara 5 dirhem, odun<br />
için 6 dirhem, et için 40 dirhem, ziyafet için 10 dirhem, (verilen rakamlar<br />
günlüktür) imarette pişecek aş için her gün 2 kile buğday, ekmek için her gün 6 kile<br />
undan ibarettir.” 61<br />
İshak Paşa Camii: Defterimizde, 145 numaralı belgede adı geçen İshak Paşa<br />
Camii, İnegöl ilçesinin merkezinde yer almaktadır. İshak Paşa Camii, medresesi ve<br />
türbesinden oluşan mimari manzumenin sanat tarihimizde, “Bursa Üslubu” adıyla<br />
anılan 15.yy Osmanlı Türk Mimarisi’nin örnekleri arasında önemli bir yeri vardır. 62<br />
Bu külliyenin doğusunda, dört yol arasında hamamın da üslup bakımından aynı<br />
döneme mensubiyeti göz önünde tutulursa, bu eseri de İshak Paşa Külliyesi içinde<br />
incelemek icap eder. Ayrıca bugün “Şifa Hamamı” ismiyle faaliyetini<br />
sürdürmektedir. 63 Bu hamam, İshak Paşa’nın Ankara'da yaptırdığı hamamlara da<br />
bir hayli benzerlik göstermektedir. Vakfiyesinden külliyenin aslında “imaret,<br />
zaviye, medrese, han, türbe ve ahırdan” oluştuğunu öğreniyoruz. Külliyenin<br />
giderlerini karşılayacak vakıflar ve çalışan personel ile çalışma esaslarını belirtilen<br />
vakfiye İshak Paşa’nın ölümünden önce tamamlanmıştır. İshak Paşa imareti,<br />
zaviyesi, hanı ve ahırları bugün tamamen kaybolmuştur. Yalnız imaretin yanına lat-<br />
60 “Erken Dönem Osmanlı Sanatı”, Komite, T.C.K.B., yay. İzmir 1999, s.151-159.<br />
61 Aykut, a.g.e., s.305.<br />
62 Bkz. a.g.d. B. nr: 145.<br />
63 Yekta Demiralp, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, T.C.K.B. yay., Ankara 1999, s.154.
27<br />
if zarif ve güzel bir medrese yaptırdığından hareketle, zaviyesi, hanı ve ahırların<br />
camii ile medresenin batı orta kısmında olması muhtemeldir. 1887 tarihinde<br />
Abdülhamit (1876-1918) zamanında bu bölgenin güney ucuna bugün belediye<br />
çarşısı adıyla anılan bedesten yaptırılması külliyenin genişletilmesi amacına<br />
yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kalıntılardan eski şehir merkezinin bu bölge<br />
etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. Bugün hala camii avlusundaki şadırvandan<br />
akmakta olan temiz ve leziz su külliyeyi tamamlamaktadır. 64 İshak Paşa<br />
külliyesinin ayakta kalabilen tüm yapıları 1961–1969 yılları arasında Vakıflar<br />
Genel Müdürlüğünce onarılmıştır. 65<br />
İshak Paşa’nın 891 H./M.1486 tarihli vakfiyesinde belirttiği cami, eserlerinin<br />
en önemlilerindendir. Yapının inşa tarihi kesin olmamasına rağmen vakfiye<br />
metnindeki diğer bilgiler yardımıyla belirlenebilmektedir. “Vâkıf, İnegöl’de kâin<br />
ve yukarda zikirleri geçen, akarı vakfettikten sonra...” denildiğine göre camii<br />
H.873/M.1468 tarihinden önce yapılmış olmalıdır. Ters “T” tipi denilen sisteme<br />
göre yapılan camii Bursa üslubu adı verilen devrin ürünüdür. Caminin ahşap kapısı<br />
ile kemer ve söveleri orijinaldir. Üstü kurşunla örtülü olan camiinin daha önceleri 2<br />
basamak yüksek olan ibadet mekânı sonraları yer kazanmak için yan duvarlarının<br />
paye haline getirilmesi ve içinin de pencere altlarına kadar dolgu malzemesi ile<br />
doldurulmasıyla diğer mekânlarla birleştirilmiştir. Bu arada camiin iç görünümü de<br />
oldukça bozulmuştur. 1877 tarihinde 2. Abdülhamit (1876-1918) zamanında esaslı<br />
bir şekilde tamir görmüş 66 bu durum caminin giriş kapısı üstündeki 59x83 cm<br />
ebadındaki 4 satırlık mermer kitabede kaydedilmiştir. 67<br />
İshak Paşa Medresesi: Caminin kuzeyinde kalan medrese ise, U planlı açık<br />
avlulu bir yapıdır. Güney kısmı açık olan avlunun kuzeyi ile doğu ve batısı<br />
medrese mekânları ile çevrilidir. Doğudan ve batıdan medreseye birleşen iki kanat,<br />
altışardan 12 hücreyi oluşturur. İkişerden dörder penceresi dışa açılan köşe<br />
64 İshakpaşa camii için bkz. Ekler “Resim-2”.<br />
65 A.S.Ülgen, “İnegöl İshak Paşa Mimari Manzumesi”, Vakıflar Dergisi, c.IV, s. 192-195.<br />
66 Aykut, a.g.e., s.304.<br />
67 Kahraman, a.g.e. s.112.
28<br />
hücrelerinin kapıları, çapraz eksenindedir. 68 Diğer hücrelerde ise dışa açılan birer<br />
pencere ile avluyu sınırlayan birer pencere ve kapı bulunmaktadır. Köşe hücreleri<br />
üçgen kuşaklı diğerleri pandantif geçişli birer kubbe ile örtülüdür. Dershanenin<br />
doğu ve batı duvarlarında altta birer üstteki kuzey duvarında eksene simetrik 2<br />
güneyde de altta iki penceresi vardır. 69 Belgelerimizde medrese ile ilgili herhangi<br />
bir bilgiye rastlamadık. 70<br />
Medrese 1559-1560’tan önce “otuzlu” iken, 1585-1586 tarihinde “ellili”<br />
payesine yükselmiştir. 1652-1653’te ise “Sahn” medreselerinden itibar<br />
ediliyordu. 71<br />
2.4.3.Belediye Çarşısı<br />
Halk arasında kısaca kapalı çarşı olarak bilinen zamanının ve günümüzün bu<br />
değerli eserini H.1305./M.1887–88 tarihinde II. Abdülhamit (1876-1918)<br />
zamanında belediye reisi Sadıkzade Süleyman Ağa’nın yaptırdığı çarşının kitabesinde<br />
yazılıdır. Doğu batı doğrultusunda 47.50 x 10.80 boyutlarında dikdörtgen<br />
planlıdır. 1965 yılında üzeri esaslı bir şekilde tamir ettirilmiştir. Bugün halkın<br />
rağbet ettiği alışveriş merkezi durumundadır. 72 İki kitabesi vardır. Altışar satırlık<br />
iki kitabeden doğudaki birinci kitabede yapının adının belediye çarşısı olduğu<br />
belirtilmiştir. Batıdaki ikinci kitabede ise yapının H.1305./M.1887–88 tarihinde<br />
belediye reisi Sadıkzade Süleyman Ağa'nın yaptırdığı belirtilir. 73 Sicil kayıtlarında<br />
her ne kadar bu çarşının ismi geçmese de, onu yaptıran Sadıkzade Süleyman<br />
Ağa’nın ismine rastlamaktayız. 74<br />
2.4.4.Belde ve Köylerdeki Tarihi Yapılar<br />
C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili’nde İnegöl sınırları içindeki cami, türbe,<br />
kervansaray gibi yapıların bir kısımlarının adları yer almaktadır. Biz burada<br />
adlarına rastladıklarımızı dipnotlarla gösterdik diğerlerini de listelere kaydettik.<br />
68 Şakir Çakmak, Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taç Kapılar, T.C.K.B. yay., Ankara 2001,<br />
s.175, 268.<br />
69 E.H.Ayverdi, Fatih Devri Mimarisi, İstanbul 1974, c.IV, s.489.<br />
70 İshak Paşa Medresesi için bkz. Ekler “Resim-5”.<br />
71 Baltacı, , a.g.e., s.262.<br />
72 Belediye Çarşısı için bkz. Ekler “Resim-4”.<br />
73 Kahraman, a.g.e. s.118.<br />
74 Bkz. a.g.d. B. nr:191.
29<br />
2.4.4.1.Camiler<br />
1-Mehmet Bey Camii- (Hamzabey Köyü) 75<br />
2-Kıran (Kur’an) Köyü Camii<br />
3-Mehmet Bey Camii (Kulaca Köyü)<br />
4-Hançerli Fatma Sultan Camii (Kurşunlu Köyü)<br />
5-Özlüce (Eynesil) Köyü Kilise Camii<br />
6-İvaz Çelebi Camii Şipali Köyü<br />
7-Tahta Köprü Camii 76<br />
2.4.4.2.Türbeler<br />
1 -Turgutalp Türbesi (Turgutalp Köyü) 77<br />
2-Yiğitalp Türbesi (Yiğit Köyü)<br />
3-Sungur Paşa Türbesi (Sungur Paşa Köyü)<br />
5-Gencali Sultan Türbesi (Sarıpınar Köyü)<br />
2.4.4.3.Kervansaraylar<br />
Ortaköy Kervansarayı (Karacabey)<br />
Ortaçağda Anadolu doğu ile batı arasında ticaret yolu üstünde olduğundan<br />
transit görevini görmüştür. Taşıma kervanlarla yapılmıştır. Bu sebeple kervanların<br />
konaklamaları için emniyetli konaklar, kervansaraylar inşa edilmiştir. Osmanlı<br />
Türkleri de şehir ve kasaba dışında büyük yollar üzerinde kervansaraylar<br />
yaptırmışlardır. Bunlardan birisi de Ortaköy Kervansarayıdır. Kervansaray köyün<br />
batısında kapısı güneye bakan tamamen taş ve tuğladan yapılmıştır. 78 Yapı kuzey<br />
güney doğrultusunda dikdörtgen palanlıdır Destekleri bağlayan sivri kemerler<br />
75 Bkz. a.g.d. B. nr: 284,300.<br />
76 Kahraman, a.g.e. s.115.<br />
77 Bkz. a.g.d. B. nr: 267.<br />
78 Çakmak, a.g.e., s.105,268.
30<br />
kuzey ve güneyde duvar payelerine oturur. Giriş kapısı basık kemerlidir. 79 Üçgen<br />
payandalar beden duvarlarının yarısı yüksekliğindedir. Yapıyı dıştan içteki<br />
tonozları zarf gibi kaplayan bir tonoz örter. 80 Üst kısmı yıkık yanları haraptır.<br />
Kervansaray orijinalinde iki katlıdır. Kitabe yeri boş durmaktadır.<br />
Caferpaşa Kervansarayı(Beylik Hanı)<br />
Bugün, Akarsu, Güven çarşısı veya Beylik han diye adlandırılan yapının eski<br />
adı Cafer Paşa Kervansarayıdır. Cafer Paşa Eyüp namıyla meşhurdur. Bursa-<br />
Kütahya ve Eskişehir yollarının kesiştikleri yerde bulunan İnegöl kervanlarının bir<br />
nevi konaklama mevkiidir. İnsanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının önemini çok<br />
iyi bilen Cafer Paşa (H.1140/M.1721) tarihinde şehrin ortasına 45.50 m boyunda<br />
19.65 m eninde üstü kapalı büyük ve muazzam bir kervansaray yaptırır. Daha<br />
sonraları üzerindeki kurşunlar sökülerek satılmış ve yerine kiremit örtülmüştür.<br />
Zamanla Kurşunlu Kervansarayı’nın odaları birer esnaf dükkânı haline<br />
dönüştürülmüştür. 81 Kervansaray bahçesi içten içe 37.50–9.65m boyutlarındadır.<br />
Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzunlamasına dikdörtgen planlı açık avlulu yapının<br />
dik eksenlerde birer kapısı vardır. 82<br />
2.5.İnegöl’ün Demografik Yapısı ve Göçler<br />
1487 tarihli tahrirat defterine göre 83 74 hane olan ilçe merkezi, 1521 yılında<br />
80’e, 1573 yılında 137 haneye yükselmiştir. İlçe 1573 yılında Derviş Mehmet’in<br />
zeameti idi. Bu tarihte İnegöl çevresinde Pekmezalanı, Saraçali, Tekederesi adlı<br />
mevkiler vardı. 1510 yılında İnegöl’de; 4 mahalle ile, ilçeye bağlı 55 köy, 17<br />
çiftlik, 14 mezraa, 8 yaylak bulunuyordu. İlçede aynı yıllarda 4 değirmen, 17<br />
dükkan, 667 avarız hanesi, 223 mecerred (bekar) hane, 129 avarız olmayan hane, 5<br />
imamevi, 77 çeltikçi evi, 10 kesimci evi gibi toplam 1.266 ev mevcuttu. 84<br />
79 Aykut, a.g.e., s.307.<br />
80 Ortaköy Kervansarayı için bkz. Ekler “Resim-3”.<br />
81 Caferpaşa Kervansarayı için bkz. Ekler “Resim-6”.<br />
82 Kaplanoğlu, a.g.e. s.307; Kahraman, a.g.e. s.118.<br />
83 Tülay Yazıcı, “1530 (937) Tarihli Tapu Tahrirat Defterine Göre İnegöl, Yarhisar ve Pazaryeri<br />
Kazlarının Genel Durumu”, Bitirme Tezi Çalışması, Bursa, 1998.<br />
84 Kahraman, a.g.e. s.75.
31<br />
Evliya Çelebi Seyahatmanesinde XVI. yüzyıldaki İnegöl’ü şöyle anlatır:<br />
“Rum keferesi elinde Sultan Osman fethidir. Bursa sancağında Paşa hassı<br />
voyvodalıktır. 150 akçe kazadır. 66 köyü vardır. Bir mamur ovadır. Üç mahalledir.<br />
1000 kiremit örtülü hanesi 5 mihrap vardır. Çarşı içinde İshak Paşa Camii büyük<br />
yapıdır. İshak Paşa Medresesi bilginler arasında meşhurdur. Bir hanı, bir hamamı<br />
da İshak Paşa imaretidir. Bir de kiremitle örtülü Yıldırım Han Camii vardır. Ayrıca<br />
2 medrese, 2 tekke, 3 çocuk mektebi, 7 çeşmesi ve bir Yıldırım Han hamamı, 150<br />
dükkanları vardır.” 85<br />
1888 yıllığında İnegöl, Hüdavendigar ili, Ertuğrul Sancağı’na bağlı bir ilçedir<br />
(kaza). Bu tarihte 4 mahallesi ile, 11 köyü olduğuna bakılırsa ufak bir yerleşim yeri<br />
idi. Bu tarihte ayrıca ilçe düzeyinde 90 cami ve mescit, 4 kilise, 3 medrese, 8 han,<br />
341 dükkan, 90 okul, 4 hamam ile 146 otel odası vardı. 86<br />
1890’dan önce ilçenin, 17712 kadın, 16725 erkek olmak üzere toplam 34427<br />
nüfusu bulunmaktadır. Nüfusun 525’i gayr-i müslimdir. “Domaniç” ve “Yenice<br />
Gayr-i Müslim” Bucaklarıyla 115 bağlı köyü bulunmaktadır. Bu köylerin 24 tanesi<br />
sonradan muhacirler tarafından (93 harbi sonrası) oluşturulmuştur. İlçe merkezinde<br />
beş cami, iki mescit, bir medrese, 102 cilt muteber kitabı bulunan bir kütüphane,<br />
bir eczane, bir muvakkithane, beş harir (ipek) fabrikası, bir bedesten, iki hamam,<br />
305 dükkan, 7 mektep, bir telgrafhane, bir hükümet konağı ve 1374 ev vardı.<br />
Yenice Gayr-i Müslim Nahiyesi’nin Cerrah, Edebey, Kadimi (Akıncılar)<br />
adlarında üç mahallesi bulunur. 600 müslüman, 5000 gayr-i müslim toplam 5600<br />
nüfusu vardır. 87<br />
1892’de tüm ilçede 13061 erkek, 13159’u kadın olmak üzere 26220<br />
müslüman, 48 Rum, 2890 erkek, 2402’si kadın olmak üzere 5292 ermeni, 65’i<br />
erkek 54’ü kadın olmak üzere 119 katolik, 86’sı erke 82’si kadın olmak üzere168<br />
85 Çelebi,a.g.e., c.I, s.79.<br />
86 Kaplanoğlu, a.g.e., s.171-172.<br />
87 Kaplanoğlu, a.g.e., s.171.
32<br />
protestan ve 27’si erkek 11’i kadın olmak üzere 38 yahudi yaşamaktadır. Nüfusun<br />
genel toplamı 16164’ü erkek, 15721’i kadın olmak üzere 31885’tir.<br />
1898’de genel nüfus 49596 dolaylarındadır. 1908’de ise genel nüfus 7231’i<br />
gayr-i müslim olmak üzere 60383’tür. 88<br />
2.5.1.Mahalle Sayısı ve Adları<br />
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde kazanın üç mahallesinin olduğunu<br />
söylüyor. 1892-93 yıllarına ait, C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye sicilinde ise şu<br />
mahalle isimleri ile karşılaştık:<br />
Sinanbey, Yenice, Burhaniye, Cuma, Orhaniye, Burhaniye, Hamidiye ve<br />
Muradiye Mahalleleri. 89 Belgelerimizde adı geçmeyen başka mahallelerin de<br />
olabileceğini ifade etmek istiyoruz.<br />
Bu yıllarda meydana gelen göç dalgalarıyla (93 harbi sonrası göçler) mahalle<br />
sayısı artmıştır. 1949 yılında ilçe 10 mahalledir. Bugün ise 12 mahalleden<br />
oluşmaktadır. Bunlar;<br />
Cuma, Yenice, Burhaniye, Hamidiye, Kemalpaşa, Mahmudiye, Mesudiye,<br />
Orhaniye, Osmaniye, Turgutalp, Sinanbey, Süleymaniye Mahalleleridir.<br />
2.5.2.İlçeye Yapılan Göçler<br />
1293/1876-1877 yıllarında Osmanlı imparatorluluğunun Kafkasya’da yapmış<br />
olduğu savaşları çeşitli nedenlerle kaybederek küçülmek mecburiyetinde<br />
kalmasıyla, daha önce bizim olan topraklardan anayurda önemli ölçüde göç<br />
olayları meydana gelmiştir. 1293 H. Yılında yapılan göçle gelenlere 93 muhaciri<br />
denmektedir. 1883 tarihli Hüdavendigar vilayeti salnamesinde, İnegöl ilçe merkezi<br />
ve köylerine gelen göçmen sayısı şöyle belirtilmektedir;<br />
88 Aykut, a.g.e., s.182.<br />
89 Bkz. a.g.d. B. nr: 146,147,155,163,167,168.
33<br />
İskan edilen yerin adı Hane sayısı Nüfusu Geldiği yer<br />
Merkez Hamidiye Mah. 167 603 Rumeli-Batum<br />
Merkez Burhaniye Mah. 110 625 Rumeli 90<br />
Merkez Orhaniye Mah. 28 15 Rumeli<br />
Dipsizgöl Köyü 59 214 Rumeli<br />
Soğukpınar Köyü 15 185 Rumeli<br />
Olukman Köyü 41 185 Rumeli<br />
93 harbinde, yani Birinci Göçle Bulgaristan’dan gelenlerin oluşturduğu<br />
köyler şunlardır; Hamidabad, Güzelyurt, Baloğlu, Karahasanlar, Sülüklügöl,<br />
Tekke, İskaniye, Olukman Akhisar, Dipsizgöl, Halhalca, Aşağibalık, Yukarıbalık,<br />
Tahtaköprü, İhsaniye, Eskiköy ve Kazıklı.<br />
1914’ten yani, I. Dünya savaşından sonra göçler sürmüş, gelenler eskiden<br />
gelmiş olanların yanlarına yerleşmişlerdir. Üçüncü defa göçler 1944-1945’ten yani<br />
II. Dünya savaşında sonra devam etmiştir. Bu göçlerle gelenleri hükümet mecburi<br />
iskana tabi tutarak çeşitli yerlere yerleştirmiş ve bu arada İsaören ve Çeltikçi<br />
Köylerine de Bulgaristan muhacirleri gelip yerleşmişlerdir.<br />
Nihayet 1989 yılında Bulgar zulmünden kaçan 300.000’den fazla muhacir<br />
Dördüncü göçün acılarını yaşamıştır. Bu göçle ilçeye 5000’e yakın muhacir gelmiş<br />
ve çeşitli mahallelere yerleşmişlerdir.<br />
93 harbinden sonra Yugoslavya’dan gelen Kocacıklılar, Arnavut ve<br />
Boşnaklar ise İnayet, Tuzla, Fındıklı ve Mesudiye Köylerini kurmuşlardır. 91<br />
Yine 93 harbi sonrasında Kafkasya’dan gelen Gürcüler; Abazalar ve<br />
Çerkezler yaşadıkları yerlere uygun buldukları Uludağ eteklerindeki sık ormanlı<br />
bölgelere Hayriye, Muratbey, Çaylıca, Gülbahçe, Fevziye, Fındıklı, Çiftlik,<br />
Hasanpaşa, Hamidiye, Sulhiye, Tüfekçikonak, Saadet, Bahçekaya, Karakadı,<br />
Güney Kestane, Yeni ve Eski Karacakaya gibi 18 köyü, Abazalar; Mezit,<br />
90 Bkz. a.g.d. B. nr: 274.<br />
91 Bkz. a.g.d. B. nr: 167,168,178,248.
34<br />
Osmaniye, Kestane Alan, Rüştiye köylerini, Çerkezler ise; Hacıkara ve Fındıklı<br />
köylerini kurmuşlardır.<br />
2.5.3.1964 Yılında İsimleri Değişen Köyler<br />
1964 yılında çıkarılan bir kanunla bazı belde ve köylerin isimleri<br />
değiştirilerek yeni isimler konulmuştur. Belgelerimizde eski isimleriyle yer alan bu<br />
yerleşim yerlerinin belge numaralarını dipnotlarla gösterdik. İsimleri değiştirilen<br />
yerler şunlardır.<br />
Eski Adı<br />
1-Adabinni 92<br />
2-Alayna<br />
3-Bedre 93<br />
4-Doma<br />
5-Gelene<br />
6-Genci 94<br />
7-İsaviran 95<br />
8-Kadimi<br />
9-Karacakaya İskan 96<br />
10-Karacakaya Yeni<br />
11-Kirlez<br />
12-Mahmure<br />
13-Muzalı 97<br />
14-Mürüvvet<br />
Yeni Adı<br />
Alanyurt<br />
Doğanyurdu<br />
Çayyaka<br />
Bekceniz (Şehitler)<br />
Kayapınar<br />
Işık<br />
İsaören<br />
Akıncılar<br />
Eski Karacakaya<br />
Yeni Karacakaya<br />
Paşaören<br />
Güzelyurt<br />
Gündüzlü<br />
Çaylıca<br />
92 Bkz. a.g.d. B. nr:235,238.<br />
93 Bkz. a.g.d. B. nr:155,233.<br />
94 Bkz. a.g.d. B. nr:267.<br />
95 Bkz. a.g.d. B. nr:185.<br />
96 Bkz. a.g.d. B. nr:253.<br />
97 Bkz. a.g.d. B. nr:291.
35<br />
15-Ruşen<br />
16-Sırnaz<br />
17-Yenice Müslim 98<br />
Tahta Köprü<br />
Sarıpınar<br />
Küçük Yenice<br />
98 Bkz. a.g.d. B. nr: 149.
36<br />
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
XIX. yy. SONLARINDA İNEGÖL’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE<br />
DİNİ HAYAT<br />
3.1. Osmanlıda Toplum Anlayışı<br />
Osmanlı toplumunda, bir yandan sosyal grupların oluşması, diğer yandan<br />
devletin hakimiyet sınırlarının genişlemesi sonucunda topluma dahil olan insanlara<br />
belli statüler kazandırılarak toplum içindeki yerlerinin belirlenmesi, Osmanlı insan<br />
toplum anlayışı ve yönetim felsefesine göre gerçekleşmişti. Bu felsefeye göre;<br />
İnsan yaratıkların en şereflisidir. O yaratılışı gereği medenidir. O halde insan<br />
geçimini temin edebilmek için diğer insanlara muhtaçtır. İşte bu ihtiyaç toplumların<br />
ve milletlerin oluşmasına yol açmıştır. Bu felsefî görüş şu ayete<br />
dayandırılmaktadır. “Dünya hayatında onların yaşama biçimlerini aralarında taksim<br />
eden, karşılıklı hizmette bulunmaları için mertebeleşmede kimini diğerinin üzerine<br />
çıkaran Biz’iz….” 99<br />
Osmanlı da reâya, çeşitli din, mezhep ve ırklara mensup topluluklarda<br />
müteşekkildi. Ancak toplum ırk esasına göre değil, düşünce ve inanç temeline göre<br />
teşkilatlanmıştı. Devlet yönetiminde hakim unsur Türklerden başka, Osmanlı<br />
toplumunu oluşturan unsurlar arasında Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Romenler,<br />
Slavlar ve Araplar da vardı. Devlet her inanç topluluğunu kendi içinde serbest<br />
bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımış, hiçbirini asimilasyona tabi<br />
tutmamıştı. 100<br />
99 Kuran, Zuhruf suresi/32. ayet.<br />
100 İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, c.II, s.465.
37<br />
3.2. İlçede Günlük Hayat<br />
İnegöl de, Osmanlı toplum anlayışının küçük mikyasta bir örneği gibidir.<br />
Yörenin günümüzdeki nitelikleri Türk-İslâm kültürünün egemenliği ile ortaya<br />
çıkmaya başlamıştır. Müslümanlık inanç dünyasına egemendir. Çoğu gelenek ve<br />
görenekler müslümanlığın etkisiyle biçimlenmiştir.<br />
O zamanlar günlük hayat sabah namazı ile başlar, yataklar gömme dolaplara<br />
yerleştirildikten sonra kahvaltı yapılıp işe koyulunurdu. Belgelerimizden<br />
anlaşıldığına göre halkın geneli tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Evlerinin<br />
yanındaki veya altındaki ahırlarında bulunan hayvanları ile ilgilenirlerdi. 101<br />
Samanlık da yine eve yakın olurdu. Bazen de hayvanlarını meraya çıkarırlardı. Ev<br />
halkının büyüklerde genelde tarla ve bahçelerindeki işlerine giderlerdi. Akşam ise,<br />
erkekler genelde kahvehanelere gider oradaki muhabbetlere katılırlardı. 102<br />
İlçede haftada bir gün pazar kurulur, köylüler ve ilçe halkı hem ürünlerini<br />
satmak hem de ihtiyaçları olan şeyleri almak için bu pazarlara çıkarlardı. Pazar<br />
ilçedeki dükkanların bulunduğu merkezde kurulurdu. 103<br />
3.3. İlçede Dinî Hayat<br />
İlçede farklı din mensuplarını özgür bir şekilde dini hayatlarını yaşadıklarını<br />
görmekteyiz. Müslümanların günlük hayatı din eksenli olmuştur. Mahallerin<br />
oluşumunda dahi, cami merkez kabul edilerek yerleşimin olduğunu görmekteyiz. 104<br />
Bu camilerin isimleri daha sonra mahalleye de isim olmuştur. Cuma Mahallesi<br />
gibi. 105 Halkın kültüründe, örf ve adetlerinde de dinin etkisini görüp hissetmekteyiz.<br />
Sünnet düğünlerinden evlilik ve nikah işlemlerine kadar her şeyin dini çerçevede<br />
cereyan ettiğini söyleyebiliriz. 106 Yine din adamına verilen değer, şahitlik<br />
meselesinde mahalle muhtarı ile birlikte her zaman imamın isminin zikredilmesi<br />
ona olan güveninin ve din duygusunun halk katındaki yerinin bir göstergesidir.<br />
101 Bkz, a.g.d., B. n.r.:184-2,149.<br />
102 Bkz, a.g.d., B. n.r.:149.<br />
103 İhsanoğlu, a.g.e., c.II, s.494; Çelebi, a.g.e., c.I, s. 80.<br />
104 İhsanoğlu, a.g.e.,c.II, s.496.<br />
105 Bkz, a.g.d., B. n.r.:147,151,155,162.<br />
106 Bkz, a.g.d., B. n.r.: 172,222,260,262,276.
38<br />
Belgelerimizde, ilçede Müslümanlarla birlikte gayr-i Müslimlerin de varlığını<br />
müşahede etmekteyiz. Rum ve Ermeni milletlerinin Osmanlı tebaası olarak ilçenin<br />
değişik yerlerinde ikamet ederek müslüman halkla birlikte yaşadıklarını tespit ettik.<br />
3.3.1. Gayr-i Müslimlerle İlgili Belgelerin Değerlendirilmesi<br />
Çalışmamızda öncelikle sosyal ve kültürel hayatla ilgili olarak, gayr-i<br />
müslimleri ilgilendiren belgeleri incelemek istiyoruz.. Belgelerimizde onların dini<br />
hayatları ile ilgili bilgiler yer almadığı için bu konudan söz edememekteyiz.<br />
Belgelerimiz içinde gayr-i müslimlerle ilgili müstakil belgeler bulunduğu gibi,<br />
müslümanlarla ilgili belgelerde de değişik nedenlerle gayr-i müslim isimleri<br />
geçmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir:<br />
153 numaralı belgede; Bursa’nın Timurkapı mahallesi mütemekkinlerinden<br />
(Müslümanlar için “sakinlerinden” ifadesi kullanılmaktadır) teb‘a-i devlet-i<br />
Alîye’nin Ermeni milletinden iken bir sene önce vefat eden Karifetor Hırakl oğlu<br />
Evnek’in borçlarını ödemek için, eşi ve çocuklarının vasisi Palyazu veledet-i (kızı)<br />
Mecazur, müteveffanın (ölenin) ……. Civarındaki toplam 16 dönümlük arazisinin<br />
satış izni için mahkemeye başvurur. İnegöl kazasına tabi Cerrah Köyü’nde<br />
mütemekkin Çakır oğlu Larkor veledî (oğlu) Masefyad veledî Keferon ve Minyad<br />
oğlu Abraham veledî Ohannes veledî Yedrosk alâ tarikü’ş şehade (şehadetleri<br />
üzerine) ihbarlarıyla Palyazu’ya istediği izin verilir.<br />
236 numaralı belgede; İnegöl kazası Burhaniye Mahallesi’nde mukim<br />
(ikamet eden) teb‘a-yı Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden sahip-i arz-ı hâl<br />
(dilekçe sahibi) Nikohi veledî (oğlu) Serkez’in vakıfla ilgili karara bağlanmış bir<br />
davanın, Bidayet Mahkemesinde değil de Nizamiye Mahkemesinde görülmesi için<br />
bir başvurusu ele alınmaktadır. Nikohi yanmış olan bir vakıf değirmeninin yerine<br />
306 senesinde kendi gayretiyle yenisini yapmıştır. Hak sahipleri onun aleyhine<br />
dava açar ve kazanırlar. Nikohi ise bu davanın merciinin Nizamiye mahkemesi<br />
olduğunu iddia eder. Sonuçta bu tür davaların şer‘i mahkemelerde görüldüğü ve<br />
eski kararın onaylandığı kararı açıklanır.<br />
241 numaralı belgemizde; İnegöl kazasının Yenice gayr-ı Müslim Köyü
39<br />
mütemekkinlerinden ve teb‘a-i Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden iken bundan<br />
önce vefat eden Bağcı oğlu Artin veledî (oğlu) Nikol’un mirası sulbî oğlu<br />
Kebahkahı ve sulbiye-i kebire (büyük) kızları Nekahi, Meryem, Derdesya, Anna ve<br />
Simya’ya kaldığı araştırma sonucu ortaya çıkmış. Terike bu kardeşler arasında<br />
paylaştırılmıştır.<br />
Burada ilgimizi çeken bir diğer konu ise, Nisa suresinin 11 ve 12. ayetlerinde<br />
izah edilen şekilde bir paylaşımın, gayr-i müslimler için de söz konusu olduğudur.<br />
Yukarıda ele aldığımız 241 numaralı belgemizde, erkek çocuklar kız çocuklarını iki<br />
katı hisse almaktadırlar. Ve yine ölen kişinin geride kalan karısına, çocukları<br />
olduğu için İslam Hukuku’nda olduğu gibi 1/8 hisse verilmektedir. Aslında<br />
isterlerse gayr-i Müslimlerin miras gibi konularda kendi içlerinde hukuklarını<br />
uygulama haklarının mevcut olduğunu, ama buna rağmen onların Şer‘iyye<br />
mahkemelerine başvurduklarını görmekteyiz.<br />
295 numaralı belgede ise; Kütahya sancağına tabi Tavşanlı nahiyesi<br />
mütemekkinlerinden ve teb’a-i Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden olup vilayeti<br />
mezkure (adı geçen il) dâhilinde Ertuğrul sancağına bağlı İnegöl kazasında Kara<br />
hanında misafir olarak ikamet eden dilekçe sahibi Sarraf oğlu Kalibyas veledî<br />
(oğlu) Ağop, Domaniç’te Göçük Köyü’nde misafir iken beygirini kaybetmiştir.<br />
Sonra beygirini Veysel Ağa’nın elinde görüp malını geri almak için mahkemeye<br />
başvurmuştur. Veysel Ağa beygiri 555 kuruş karşılığında Boşnak Deli Mehmet’ten<br />
satın aldığını söylemiş, Domaniç Nahiyesi’nin Çukur Köyü’nde Kurt İbrahim Ağa<br />
ibn-i (oğlu) Süleyman b. Mustafa ve Göçük Köyü’nde Şerif b. Mehmet b. Şerif adlı<br />
kişilerin şahadetleriyle beygirin Kalibyas’a iade edilmesi hükmü verilir.<br />
Bu belgelerden de anlaşıldığı şekliyle Ermenilerle Müslüman İnegöl halkı<br />
arasında alış veriş yapılmış, borç alınıp borç verilmiştir. İsaviran köyünde oturan,<br />
teb‘ayı Devlet-i Aliye’nin Rum milletinden Değirmenci Nikola’nın, Yenice<br />
Müslim Köyü’nden Kabakçı İsmail ile Sinanbey mahallesinden Cafer oğlu İbrahim<br />
Ağa’ya borç verdiğini, terekesinin verildiği belgeden anlamaktayız. 107<br />
Son belgede gördüğümüz şekliyle Ermeni bir davacı Müslüman şahitlerin<br />
şahadetiyle bir müslümana karşı davada haklı çıkmıştır. Bu uygulama farklı din<br />
107 Bkz, a.g.d., B. nr:232.
40<br />
mensupları arasında adaletin gözetildiğinin ve bir ayrımcılık yapılmadığının<br />
delilidir. 108 Yine bu tarihlerde beş kişilik Belediye Meclisi’nde Ohannes ve Haci<br />
Leroz adlı Hıristiyanların bulunması ilçede Hıristiyan nüfusunun ve sahip oldukları<br />
hakların bir göstergesidir. 109<br />
1898 yılında ilçede, üç kilise, dört Gayr-i Müslim mektebi bulunmaktadır.<br />
Yine bu dönemde Ermenilerin nüfusu 5969’dur. 110<br />
3.3.1.1. Gayr-i Müslimlerin Lakapları ve Meslekleri<br />
Tarif amaçlı olarak o dönemde kullanılan Gayr-i Müslim lakaplarının genelde<br />
meslek bildirdiğini görmekteyiz. Belgelerimizde karşılaştığımız lakaplar ve bu<br />
lakapların geçtiği belge numaraları şu şekildedir.<br />
Arabacı oğlu(153), bağcı oğlu(241), çakır oğlu(153), değirmenci(232)<br />
dülger(154), kara oğlu(154), kiremitçi(153–154), nalbant oğlu(153), sarraf<br />
oğlu(295), vb.<br />
Bu lakaplardan yola çıkarak azınlıkların meslekleri hakkında da bilgi sahibi<br />
olmaktayız. Belgelere göre Gayr-i Müslimlerin sarraf, kiremit imalatçısı, dülger,<br />
çiftçi, araba imalatçısı, nalbant ve değirmen işletmecisi gibi mesleklerle meşgul<br />
olduklarını anlamaktayız.<br />
Belgelerde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da; Sicil kayıtlarında,<br />
Müslümanlar ve Gayr-i Müslimler için bazı farklı tabirlerin kullanılmasıdır.<br />
Bilindiği gibi soyadının kullanılmadığı o dönemlerde, insanlar baba ve dedelerinin<br />
isimleriyle birbirinden ayırt ediliyorlardı. Müslümanlar için “oğlu” manasına gelen<br />
“bin ve ibn” 111 ile “kızı” manasına gelen “ibnet-i” 112 ifadeleri kullanılırken, gayr-i<br />
Müslimlerin oğulları için “Veled-i”, kızları için ise “veledet-i” kelimeleri<br />
kullanılmaktadır. Şu örnekte olduğu gibi:“…Hırakl oğlu Evnek veledi Karanik<br />
veraset-i zevce-i metrukesi Palyazu veledet-i Mecazur…”. 113<br />
108 Bkz, a.g.d., B. nr: 292.<br />
109 Kaplanoğlu, Raif, a.g.e., s.171.<br />
110 Kahraman, a.g.e., s.72.<br />
111 Bkz, a.g.d., B. nr.: 236 “…Kaşıkçı Zade Mehmet ağa ibn-i El-hac Hüseyin…”<br />
112 Bkz, a.g.d., B. nr.: “… sahib-i arz-ı hal ma‘rifetü’z zat Gonca Hatun ibnet-i Mustafa…”<br />
113 Bkz, a.g.d., B. nr.: 153.
41<br />
Aynı şekilde, Müslümanlar için ( ) harfi ile “hacı” kelimesi kullanılırken,<br />
Gayr-i Müslimler için ( ) harfi ile “heci” tabiri kullanılmaktadır.<br />
Ayrıca kişilerin yaşadıkları yerler ifade edilirken, “ikamet eden” anlamında,<br />
Müslümanlar için “sakinlerinden” tabiri kullanılırken, gayr-i müslimler için ise<br />
“mütemekkinlerinden” ifadesi kullanılmaktadır. Bu konulara belgelerimizden<br />
örnekler vermek istiyoruz:<br />
“…Yenice gayr-ı Müslim karyesi mütemekkinlerinden ve tebaa-i devlet-i<br />
Aliye’nin Ermeni milletinden…” 114<br />
“…İnegöl kazası mahallâtından Muradiye mahallesi sakinlerinden bundan<br />
akdem vefat eden muhacir nalbant Süleyman Kalfa ibn-i Mehmet’in…” 115<br />
3.3.1.2.Belgelerimizde Geçen Gayr-i Müslim Ailelerin Çocuk Sayıları<br />
153 numaralı belgemizde, Palyazu ve Hırakl çiftinin üç erkek yedi kız olmak<br />
üzere toplam on çocuklarının olduğunu görmekteyiz.<br />
241 numaralı belgemizde ise Artin veledî Nikol’un bir erkek dört kız olmak<br />
üzere toplam beş çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır. Yani Gayr-i Müslim ailelerin<br />
ortalama yedi- sekiz çocuk sahibi olduklarını görmekteyiz.<br />
Tapu Tahrir Defterleri’nde de ölçü alındığı gibi Müslümanların çocuk<br />
sayısının ise ortalama dört-beş adet olduğunu görmekteyiz. Şu halde Gayr-i<br />
Müslimlerin, Müslüman ailelerin çocuk sayısı ortalamasının üzerinde çocuk sahibi<br />
oldukları müşahede edilmektedir. 116<br />
3.3.1.3.Gayr-i Müslimlerin Yerleşim Yerleri<br />
Gayr-i Müslimlerin bir kısmının yerleşim yerlerinin Müslümanlardan ayrı<br />
köylerde olduğu görülmektedir. Bunun yanında kaza merkezinde ve bazı köylerde<br />
Müslümanlarla birlikte aynı ortamı paylaşan gayr-i müslimler de mevcuttur.<br />
114 Bkz, a.g.d., B. nr.:241.<br />
115 Bkz, a.g.d., B. nr.:245.<br />
116 Bkz, a.g.d., B. nr.:164.186.203.213.176.235.244.245.
42<br />
Azınlıklardan, Ermenilerin yerleşim yerlerinden biri Cerrah’tır. 117 Cerrah<br />
İnegöl ilçesi merkez bucağına bağlı bir beldedir. Köyün eski adı ‘Atoğlanı’dır.<br />
1487 yılında bu adla anılan köyün, 1573 yılında isminin Cerrah olarak değiştirildiği<br />
görülür. Mezkur köy ilçenin batısında, üç km uzaklıktadır. Bursa kadı sicillerine<br />
göre geliri Medine Vakıfları’na ait bir köy imiş. 1908’de 276 hanesi varmış. XIX.<br />
yüzyılda yoğun olarak Ermenilerin yaşadığı görülür. Köyde bulunan tarihi hamam<br />
bugün yoktur. 118<br />
Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerlerinden biri de Yenice<br />
Köyü’dür. Burası “Kefere Yenice” veya “Gayr-i Müslim Yenice” diye de anılır.<br />
Köyü Sultan I. Murat Hamza Bey oğlu Yahşi Bey’e mülk olarak vermiştir. Kadı<br />
sicillerinde ise köy Harameyn vakıflarında gösterilmiştir. 1679 yılında Rum ve<br />
Ermenilerin bulunduğu köyde, 1880’li yıllardan sonra Belediye örgütü kurulduğu<br />
anlaşılmaktadır. 1888 yılında Ohannes ağa, 1906 yılında Oksiyen ağa, 1907 yılında<br />
ise Artin Ağa Belediye Başkanlığı yapmıştır.<br />
232 numaralı belgemize göre İsaören (Ösüren-İsaviran) köyünde de Rum<br />
azınlığın yaşadığını müşahede etmekteyiz. Bu köy 1521 tarihli tahrirat defterine<br />
göre İshak Paşa’nın kethüdası Sofi Hacı Sinan Bey’e mülk olarak verilmiş ve köy<br />
İshak Paşa vakıfları arasında gösterilmiştir. 1880’de Bulgaristan’dan gelen<br />
göçmenler köyde yaşamaktadır. 119<br />
Araştırmamızda, Gayr-i Müslimlerle alakalı belgelerde geçen terekelerle<br />
Müslümanların terekeleri arasında pek bir fark olmadığı görülmüştür. Köhne<br />
kocuk, saat, tabanca çift, dolma çifte tüfek vb terekelere rastlanmıştır. 120<br />
3.3.2. Din Hizmetleri ve Cami Görevlilerinin Tayini<br />
Osmanlı döneminde imamlar ve köylerin ileri gelenleri devlet ve köy arasında<br />
aracı durumunda olduklarından iyi bir itibara sahiptiler. İmamların, hatiplerin ve<br />
müezzinlerin tayin ve azilleri Şeyhülislâma bağlıydı. 121 Köy imamlarının bir<br />
üstünlükleri de kendilerinden vergi alınmayışıydı.<br />
117 Bkz, a.g.d., B. nr.:153,154.<br />
118 Kaplanoğlu, a.g.e., s. 70.<br />
119 Kaplanoğlu, a.g.e. s, 173.<br />
120 Bkz, a.g.d., B. nr.:232.<br />
121 Bkz, a.g.d., B. nr.:285.
43<br />
188 numaralı i‘lamda, Olukman Köyü Camii Şerifi imamı Aziz Efendi,<br />
vakfın mütevellisinden, hitabet görevinin karşılığı olarak belirlenen, camiye<br />
vakfedilmiş olan 1000 kuruşun bir yıllık kârı 150 kuruş hakkını talep davası açar.<br />
Beş yıldır alamamış olduğu hitabet ücreti 750 kuruşa baliğ olmuştur. Hakim, 750<br />
kuruşun camii şerif imamı Aziz Efendi’ye verilmesi konusunda, mütevelli Hasan<br />
Ağa’ya tenbih-i şer‘ide bulunur.<br />
285 numaralı belgemizde ise; Domaniç Nahiyesi Durabey Köyü imam ve<br />
hatibi Molla Tahir’in vefatından dolayı boşalan yerine, imam ve hatiplik görevini<br />
ifa etmesi için Mustafa Efendiye Berat-ı şerif-i âli şân verildiği ifade edilmektedir.<br />
Genel uygulama olarak Berat sahibi kişi vefat ettiğinde, normalde berat oğluna<br />
geçiyor ve o göreve devam ediyordu. Ama belgemizde vefat eden Molla Tahir’in<br />
oğlu küçük olduğu için imamlık yapacak yaşa gelinceye dek (sedadına değin)<br />
Mustafa Efendiye görev beratı verilir.<br />
Mezit Köyü’nde imamlık yapan Hafız İbrahim Efendi, vakfedilip cami<br />
mütevellilerine teslim edilen, 1000 kuruşun yıllık kârı olan 120 kuruşu talep için<br />
mahkemeye başvurur. 122 Belgelerimizden anlaşıldığına göre imamlar, ifa ettikleri<br />
vazifelerine karşılık belirli bir ücret almaktaydılar. Bu ücret vakıf camilerinde<br />
mütevelli tarafından vakfın kaynaklarında ödenmektedir.<br />
3.3.3. Camilerin İsimleri<br />
Dini kurumların başında gelen camiler , ibadethane olmalarının yanında, aynı<br />
zamanda önemli bir eğitim yeri durumundaydı. Camilerde, halkın eğitilmesi adına<br />
çeşitli dini bilgiler verilirdi. Bunların dışında, Müslümanlar, işlerini görüşmek ve<br />
karar almak için buralarda toplanırlardı.<br />
Belgelerimizde müslümanların yaşadığı her mahalle ve köyde, cami olduğu<br />
görülmektedir. C- 233 numaralı İnegöl şer‘iyye sicilinde isimleri geçen camiler ve<br />
yer aldıkları belge numaraları şu şekildedir:<br />
-Merkez<br />
Hamidiye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:181-2)<br />
122 Bkz, a.g.d., B. nr:290.
44<br />
Burhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:286,293)<br />
Sinanbey Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:174,263)<br />
Cuma Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:162)<br />
İshak Paşa Cami-i Şerifi (B.nr:146)<br />
Orhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:166)<br />
Yenice Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:146)<br />
-Köyler<br />
Lütfiye Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:178)<br />
Olukman Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:188-2)<br />
Mezit Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:152,290)<br />
Kurşunlu Köyü Cami-i şerifi (B.nr:149)<br />
Hamzabey Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:284,300)<br />
Kozluca Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:292)<br />
Çeltikçi Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:163)<br />
Akhisar Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:B.nr:175)<br />
Muzal Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:176,204)<br />
Deydinler Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:192)<br />
Bedre Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:155)<br />
Fındıklı Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:289)<br />
Karacakaya Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:253)<br />
Yerleşim yerleri, (mahalleler, köyler) bu camilerin çevresinde<br />
örgülenmektedir. Bu şehirleşme planı, o dönemde hayatın din merkezli<br />
yaşandığının en bariz göstergesidir.
45<br />
3.3.4.İnegöl Merkezindeki Mahalle İmamları<br />
Osmanlı döneminde mahalle; birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirinin<br />
davranışından sorumlu sosyal dayanışma içinde bulunan kişilerin oluşturduğu bir<br />
topluluktu. Mahalle; “Aynı mescitte ibadet eden cemaatin, aileleriyle birlikte<br />
yerleştikleri şehir kesimi” şeklinde tanımlanabilir. Şehirlerin temel yapısını<br />
oluşturan mahalleler genellikle dini kurumların ve pazarların çevresinde<br />
oluşmaktaydı. Her mahalle kendi cami, çeşme ve okuluna sahipti. Mahallede en<br />
önemli görevliler, mahalle imamı ve yiğitbaşı idi. İmam hükümetin temsilcisi<br />
konumunda idi. 123<br />
İmamlık gibi görevler şeyhülislam tarafından verilen berat sahiplerince yerine<br />
getirilirdi. Belgelerimizde imamların isimleri genelde, mahallelerindeki bir olayda<br />
şahit olarak zikredilenlerin tezkiyesi (güvenilirliklerinin araştırılması) için,<br />
kendilerine baş vurulmasından dolayı geçmektedir. Bununla ilgili olarak, vasiyet<br />
konusunun işlendiği, 162 numaralı belgemizi örnek verebiliriz:<br />
“…..şahidan-ı mezburan mensup oldukları salifü’z zikr Burhaniye mahallesi<br />
ahali-i muteberanından Kemandar zade Ahmet Ağa ibn-i Hamit ve Yenü zade<br />
İbrahim Ağa ibn-i El-Hac Abdullah ile mezkur Cuma mahallesinin imamı Emin<br />
Efendi ibn-i Emin ve muhtarı İsmail Efendi ibn-i Osman evvelen, ba varaka-i<br />
mesture sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur Burhaniye mahallesi ahali-i<br />
muteberanından Mehmet Ağa ibn-i Nezir bin Abdullah ve Abdi Ağa ibn-i Ahmet bin<br />
Abdurrahman ile mezkur Cuma mahallesi ahali-i muteberanından Hacı Mehmet<br />
bin Halil bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş<br />
şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olunmağın ….”<br />
Konu ile ilgili ismi geçen iki şahidin tezkiyesi için, Cuma Mahallesi’nin<br />
imamı ve muhtarı ile, Burhaniye Mahallesi’nden, itibar edilen kişilerden (ahali-i<br />
mu‘teberan), önce yazılı olarak gizli, sonradan da açıktan bilgi alınmıştır. Yani,<br />
şahitlerin güvenilirliğinin araştırılması konusunda, muteber diye nitelendirilen<br />
kişilerle birlikte, o mahallenin imamı ile muhtarına baş vurulması bir gelenekti.<br />
123 İhsanoğlu, a.g.e., s.484-510.
46<br />
C-233 numaralı İnegöl Şer‘iye sicil defterinde karşılaştığımız mahalle<br />
imamlarının isimleri ve bu isimlerin yer aldığı belge numaraları şu şekildedir:<br />
-Hamidiye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: İbrahim Efendi ibn-i Emin 124<br />
-Burhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Ahmet Efendi ibn-i Mehmet 125<br />
-Sinanbey Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Ahmet Efendi ibn-i Ali 126<br />
-Cuma Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Emin Efendi ibn-i Emin 127<br />
-İshak Paşa Cami-i Şerifi imamı: İdris Efendi ibn-i Abdullah 128<br />
-Orhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Hafız Mehmet Efendi ibn-i<br />
Ahmet 129<br />
-Yenice Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Hayrettin bin Hüseyin 130<br />
3.3.5. İnegöl’e Bağlı Köylerin İmamları<br />
Köylerin idaresinde muhtarın yanı sıra, imamlar da çok etkiliydi. 292 ve 300<br />
numaralı belgelerimizden anladığımıza göre, imamlar ifa ettikleri görevlerine<br />
karşılık yıllık 150 kuruş civarında ücret almaktaydılar. Belgelerde karşılaştığımız<br />
köy imamları isimleri şu şekildedir:<br />
Hamzabey Köyü Cami-i Şerifi imamı: Emin Efendi ibn-i Mehmet bin<br />
Abdullah 131<br />
Kozluca Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hüseyin Efendi ibn-i İbrahim 132<br />
Çeltikçi Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hafız Mehmet bin Ahmet 133<br />
Akhisar Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hasan Efendi ibn-i Mehmet 134<br />
124 Bkz, a.g.d., B. nr:181-2.<br />
125 Bkz, a.g.d., B. nr:293.<br />
126 Bkz, a.g.d., B. nr:263.<br />
127 Bkz, a.g.d., B. nr:162.<br />
128 Bkz, a.g.d., B. nr:146.<br />
129 Bkz, a.g.d., B. nr:166.<br />
130 Bkz, a.g.d., B. nr:146.<br />
131 Bkz, a.g.d., B. nr:300.<br />
132 Bkz, a.g.d., B. nr:292.<br />
133 Bkz, a.g.d., B. nr:163.<br />
134 Bkz, a.g.d., B. nr:175.
47<br />
Muzal Köyü Cami-i Şerifi imamı: İdris Efendi ibn-i Mehmet 135<br />
Deydinler Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hacı Mustafa Efendi ibn-i Hasan 136<br />
Fındıklı Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hasan Efendi 137<br />
Karacakaya Köyü Cami-i Şerifi imamı: İsmail Efendi ibn-i Abdullah 138<br />
3.4.Belgelerimizde Geçen Lakaplar<br />
İnsanların birbirlerine kötü lakaplar takması hoş olmadığı gibi, müminlerin<br />
birbirlerine kötü lakaplar takmaları yasaklanmıştır. 139 Soyadının kullanılmadığı o<br />
dönemlerde insanları tarif ve tanım amaçlı lakaplar kullandıklarını görmekteyiz. Az<br />
da olsa alay ve tahkir ifade eden bazı lakaplara da rastlamaktayız. Belgelerde<br />
kullanılan lakapları aşağıdaki kategorilere ayırabiliriz.<br />
3.4.1.Genel Lakaplar:<br />
Bir meslek ve dinle ilgili olmayan genel lakaplar ekseriyetle, babaya izafetle<br />
yapılan tanımlamalardan oluşmaktadır. Bu lakaplar ve yer aldıkları belge<br />
numaraları aşağıda belirtildiği şekildedir.<br />
Ahî Yusuf (B.nr:236), Ahi: “Debbağlar ve saraçlar gibi, esnafın başlarındaki<br />
adamlara tevcih edilen resmi bir ünvandır.” Ahi, Osmanlıdan önce Âzeri ve Selçuki<br />
memleketlerinde esnaf kahyaları ile şeyhler hakkında kullanılır bir tabirdir. Ahiler<br />
Ankara’da bir hükümet dahi teşkil etmişlerdir. 140 Adı geçen belgede açıklama<br />
olmasa da Âhi Yusuf’un saraç, debbağ vb meslek ehli olma ihtimali yüksektir.<br />
Âşık oğlu Hüseyin Ağa (B.nr:149); “Âşık, ellerinde “saz” ismi verilen telli<br />
çalgı olduğu halde, şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy dolaşarak, şiirler okumak,<br />
maniler söylemek suretiyle geçimini sağlayan, bir kısım halka verilen ünvandır.”<br />
135 Bkz, a.g.d., B. nr:204.<br />
136 Bkz, a.g.d., B. nr:192.<br />
137 Bkz, a.g.d., B. nr:289.<br />
138 Bkz, a.g.d., B. nr:253.<br />
139 Bkz. Kur’an, Hucurat suresi/49,11.ayet.<br />
140 Pakalın, a.g.e., “Ahilik”, c.I,s.29. Ayrıntılı bilgi için Bkz. Yusuf Ekinci, Ahilik, Talat matbaası<br />
yay. İstanbul 2001; “I. Uluslar Arası Ahilik Kültürü Sempozyum Bildirileri”, Kültür Bakanlığı<br />
yay. Ankara 1993; Adil Gülvahaboğlu, “Ahi Evran Veli ve Ahilik”, Memleket yay. Ankara 1991.
48<br />
Âşıklar ümmidir, dilenci sâzendeler gibi para toplarlardı. Halk şairlerinden<br />
farklıdırlar. 141 Belgemizde adı geçen Hüseyin Ağa’nın babası muhtemelen âşıktı.<br />
Gezgin bir şair olması hasebiyle kendisine bu isim verilmiş olmalıdır.<br />
Çelebizade (B.nr:162); “Çelebi”, muhtelif sanat ve meslek erbabına alem<br />
olmuş bir tabirdir.” Lehçe-i Osmanî’de, “okuma bilen, okumuş” manalarına gelir.<br />
Sonradan bu manaya “Efendi” tabiri vaz‘ olundu. Fatih dönemine kadar Osmanlı<br />
padişahlarının erkek çocukları için kullanılan bir unvan olmuştur. 142<br />
Hazalzade, Yenüzade (B.nr:162), Sandalzade, Pehlivan, Göçer(B.nr:173) Bu<br />
lakaplardan pehlivan lakabı, iri yapılı ve güreşçilik özelliği taşıyanlara verilmiş<br />
olmalıdır. Göçer adının ise, göçebe hayatı yaşamalarından dolayı verilmiş olması<br />
muhtemeldir. Yenü ve Hazal lakapları hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık.<br />
Kurbanoğlu (B.nr:181), Otuzbiroğlu, Toyaoğlu (B.nr:183), Beşbıyık<br />
(B.nr:178-2) Gören, Sâdıkzâde (B.nr:191), Öküzoğlu (B.nr:192), Öksüz<br />
İbrahim(B.nr:284). Sâdıkzade ismi İnegöl’ün ileri gelenlerinden bir aileye ait<br />
olmalıdır. Bu aileden Sadıkzade Süleyman Ağa’nın ilçede bir dönem Belediye<br />
Başkanlığı yaptığını ifade etmek istiyoruz. 143<br />
Muhacir (B.nr:173); “Göç eden, bir ülkeden kalkıp başka bir ülkeye giden” 144<br />
demektir. İlk kez, Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlar için kullanılmıştır.<br />
173 numaralı belgemizde ismi geçen Muhacir Mustafa’nın, nereden göç edip<br />
geldiğine değinilmemiştir. Diğer belgelerimizde ise, muhacir lakabı kullanılmasa<br />
da, Saray Bosna, Çerkes ve Rumeli gibi yerlerden gelenler için “muhacirîn-i<br />
Çerkes’den”, 145 “Rumeli muhacirlerinden” 146 vb ifadeler kullanılmaktadır.<br />
3.4.2.Dinî Lakaplar:<br />
Bu gruptaki lakaplar, kişinin öne çıkan dini yönü veya mesleği ile, bağlı<br />
olduğu tasavvuf veya tarikatlara izafeten kullanılmıştır. Belgelerimizde yer alan<br />
141 Pakalın, a.g.e., “Âşık”, c.III, s.99.<br />
142 Pakalın, a.g.e., “Çelebi”, c.I, s.329.<br />
143 Kahraman, a.g.e. s.118.<br />
144 Devellioğlu, a.g.e., “Muhacir”, s.665.<br />
145 Bkz., a.g.d., B.nr: 290.<br />
146 Bkz., a.g.d., B.nr: 188,274.
49<br />
dînî içerikli lakaplar şunlardır:<br />
Derviş (B.nr:163): Tarikat mensubu olanlar için kullanılır bir tabirdir. Farsça<br />
olan derviş, fakir, yoksul hatta dilenci manalarınadır. Terim olarak; “bir şeyhin<br />
biatı, terbiyesi altında olan demektir.” 147 Belgemizde bu lakap, Çeltikçi Köyü<br />
muhtarı için, “Dervişoğlu Mehmet” şeklinde kullanılmaktadır. Fakat mensup<br />
olduğu tarikat ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemektedir.<br />
Hacı (B.nr:151,155), Hacı Derviş (B.nr:265), Hâce (B.nr:155), Hafız<br />
(B.nr:150), Hafızoğlu(B.nr:239), Kadızade (B.nr:170). Belgelerde geçen “Hacı”<br />
unvanı ile, hac farizasını yapan insanlar kastedilmektedir. İncelemiş olduğumuz<br />
sicilde “Hacı” unvanı 82 farklı kişi için kullanılmıştır. Hafız ise, Kur’an-ı Kerim’i<br />
hıfzetmiş olanlar için kullanılan bir tabirdir. “Hafız” unvanı 17 farklı isimle birlikte<br />
zikredilmektedir. Bu bilgiler bize halkın Kur’an’ı ezberlemeye ve İslamın<br />
şartlarından biri olan hac görevini yerine getirmeye, önem verdiklerini<br />
göstermektedir.<br />
Hoca (B.nr:162): Hoca, o zamanlar “muallim”, “müderris” yerine kullanılır<br />
bir tabirdir. 148 Günümüzde bu kelimenin anlamına, camii imamı, manası da<br />
yüklenmiştir. Osmanlı da cami imamı manasına, “imam ve hatip” (B:204,271)<br />
terimlerinin kullanıldığını görmekteyiz. 155 numaralı belgemizde ise, Hoca Hafız<br />
Hüseyin Efendi ismi geçmektedir.<br />
Molla (B.nr:177,204,252): Mevleviyet pâyesini ihraz eden ulema hakkında<br />
kullanılır bir tabirdir. Sonraları zadegandan olanlarla, ilmi ve içtimai mevkilere<br />
yüksek olanlar için kullanırdı. Birinci sınıf kadılara Molla denilirdi. Lügatte âlim,<br />
fâzıl, fâkih demektir. 149 204 numaralı belgede Muzal Köyü muhtarı Osman için<br />
Molla tabiri kullanılmaktadır. Bunun haricinde, beş ayrı kişi için Molla ifadesi<br />
geçmektedir.<br />
Seyyid (B.nr:150): Özel anlamda Hz. Muhammed’in (sav) torunu Hz.<br />
Hüseyin’in neslinden gelenler için kullanılır bir tabirdir. Hz. Hasan’ın neslinden<br />
147 Pakalın, a.g.e., “Derviş”, c.I, s.428.<br />
148 Pakalın, a.g.e., “Hoca”, c.I, s.845.<br />
149 Pakalın, a.g.e., “Molla”, c.II, s.549.
50<br />
gelenler için ise “Şerif” tabiri kullanılırdı. Arapça “büyük, ulu, efendi” demektir.<br />
Genelde ise “Seyyid” denilince, peygamber soyundan olanlar kastedilmektedir. 150<br />
Şeyh (B.nr:162, 178-2): Bir tarikatın pîri, muktedası hakkında kullanılır bir<br />
tabirdir. Müridi irşad eder. Ona faydası ve zararı olacak şeyleri öğretir. “Allah’ın<br />
kullarını Allah’a ve Allah’ı da kullarına sevdiren ve Allah’ın kullarının en sevgilisi<br />
olan kimsedir” diye tarif edenler de vardır. 151 178-2 numaralı belgede Şeyh<br />
unvanı, İnegöl kazasının Evkaf Vekili, Behçet Efendi için kullanılmaktadır.<br />
Şeyhliği konusunda bunun dışında ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır.<br />
3.4.3.Meslek ve Memuriyet Bildiren Lakaplar:<br />
Sicil kayıtlarında, kişileri tarif amacıyla mesleklerine izafetle de tanımlar<br />
yapılmıştır. İncelemiş olduğumuz, C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicil Defterinde<br />
karşılaştığımız meslek bildiren lakaplar şunlardır:<br />
Arzuhalci (B.nr:163): Resmi makamlara dilekçe yazanlara verilen ünvandır.<br />
Osmanlıda arzuhalcilik müstakil bir meslektir. Bunların başında “Arzuhalci başı”<br />
namıyla biri bulunurdu. Arzuhalcilik mesleği için hüviyetin tespiti ve hüsn-ü hat<br />
gerekiyordu. 152 163 numaralı belgemizden, İnegöl’ün Orhaniye Mahallesi’nde<br />
ikamet eden Sait Efendi’nin mesleğinin arzuhalcilik olduğunu anlamaktayız. Onun<br />
dışında da arzuhalci olarak başka bir isim zikredilmemektedir.<br />
Arabacıoğlu (B.nr:153), Bağcıoğlu (B.nr:241), Bakkalbaşı (B.nr:167),<br />
Berberoğlu, Çörekçi (B.nr:249), Camcı (B.nr:174), Çavuş (B.nr: 149), Çilingir<br />
(B.nr:257), Çoban (B.nr:243), Çorbacı- Esnafoğlu (B.nr:259), Çömlekçi<br />
(B.nr:166), Çulcu (B.nr:147),<br />
Debbağoğlu (B.nr:294): Debbağlık, meşin kösele yapmak için hayvan<br />
derilerini sipileyen sanat sahipleri hakkında kullanılır bir tabirdir. 153<br />
Değirmenci (B.nr:232), Dülger (B.nr:154), Erikçi (B.nr:238), Helvacı,<br />
İğneci (B.nr:286,251), Kadı zade (B.nr:170), Kaşıkçı zade (B.nr:190), Kâhya oğlu<br />
150 Pakalın, a.g.e., “Seyyid”, c.III, s.200<br />
151 Pakalın, a.g.e., “Şeyh”, c.III, s.346<br />
152 Pakalın, a.g.e., “Arzuhalci”, c.I, s. 90.<br />
153 Pakalın, a.g.e., “Debbağ”, c.I, s.409.
51<br />
(B.nr:292), Kasapoğlu, Katipoğlu (B.nr:192), Katırcıoğlu (B.nr:234), Kiremitçi<br />
(B.nr:153–154), Leblebici (B.nr:190), Nalbant (B.nr:176), Nalbur (B.nr:295),<br />
Pehlivan (B.nr:284), Sarrafoğlu (B.nr:295), Tahtacı (B.nr:177), Ustaoğlu<br />
(B.nr:270), Yaver (B.nr:169).<br />
Kazasker (B.nr:284): Eskiden ilmiye rütbelerinin sonuncusu ve mülkiyede<br />
bâlâlık, askerlikte müşir rütbesinin altında olan, Rumeli ve Anadolu adıyla iki<br />
derecesi bulunan pâyedeki zat. 154 Hamzabey vakfı ile ilgili belgede Kadı asker<br />
(kazasker) unvanı ile Halil b. Mahmut ismi zikredilmektedir.<br />
Menzilcioğlu(B.nr:178): Kervanların ve posta tatarlarının indikleri ve at<br />
değiştirdikleri, yahut geceyi geçirmek üzere konakladıkları bina ve hana “menzil”<br />
denirdi. Sefer halindeki askerlerin yiyeceklerini temin ve bedeli mukabilinde zahire<br />
alınmak üzere menziller teşkil olunurdu. Menzillerin işlerini gören memurlara<br />
“Menzil Emini veya Menzilci” adı verilirdi. 155 Mezkur belgemizde Sinanbey<br />
Mahallesi’nde ikamet eden Menzilci oğlu İbrahim ve Salih isimleri geçmektedir.<br />
Muhtemelen bu iki kardeşin babaları Menzil emini idi.<br />
Muhzır (B.nr:174): Davalı ve davacıyı çağıran mahkeme görevlisi. Şer‘i<br />
mahkemelerde bu görevi yerine getirene “muhzır” denirken, hukuk ve ceza<br />
mahkemelerinde “mübaşir” denirdi. 156 Belgelerimizde muhzır olarak Haşim Efendi<br />
ibn-i Ohannes isimli Gayr-i Müslim’in adı geçmektedir.<br />
Paşa (B.nr:284): Osmanlının ilk devirlerinde bu unvan, hanedan mensupları<br />
ile bir kısım idare adamlarına verilirdi. Sonradan askeriden, “mîr-i liva” ve ondan<br />
yukarı rütbede olanlarla, mülkiyeden, vezir, beylerbeyi, mîr-i miran ve mîr-i ümera<br />
rütbelerine tahsis edilmiştir. 157 Belgemizde Hamzabey Köyü Camii vakfının vâkıfı<br />
olan, Mehmet Bey ibn-i Mustafa’nın Paşa olduğu ifade edilmektedir.<br />
Serrac (Saraç)-(B.nr:151): Saraç, at takımları, araba koşumları ile deri<br />
meşinden muhtelif eşyalar yapan ve satan kişi. Bu mesleğin icra edildiği ve<br />
154 Pakalın, a.g.e., “Kazasker”, c.II, s.158.<br />
155 Pakalın, a.g.e., “Menzilci”, c.II, s.479.<br />
156 Pakalın, a.g.e., “Muhzır”, c.II, s.627.<br />
157 Pakalın, a.g.e., “Paşa”, c.II, s.755.
52<br />
ürünlerin satıldığı yere de “saraçhane” denirdi. 158 151 numaralı belgemizde daha<br />
vefat etmiş olan Hacı Ali’nin bu mesleği icra ettiğini anlamaktayız.<br />
3.4.4.Etnik Kimlik ve Fizikî Özellik Bildiren Lakaplar:<br />
Belgelerimizde, insanları tarif amaçlı olarak, etnik kimlikleri ve fizikî<br />
özelliklerine baş vuruluğunu da müşahede ettik. Bunları, belge numaraları ile<br />
birlikte şu şekilde sıralayabiliriz;<br />
Çerkez (189,) Tatar Pazarcıklı(185), Arnavut (177), Boşnak (147), Yörük<br />
(260), Topal Ali (259), Kel (177), Kara Mehmet oğlu(176), Pala Hüseyin(175),<br />
Koca (190), Yağlı (173), Çakır oğlu (153), Tembel Hacı (151), Karagöz oğlu (149),<br />
Köse oğlu (190), Çolak oğlu (279), Sarı İsmail (280), Koca bıyık oğlu, Bodur oğlu<br />
(292), Kabak Ahmet (299)<br />
Belgelerimizde etnik kimlik bildiren lakaplara, fazla rastlanmamıştır. Bu<br />
lakaplardan İnegöl’de şu halk topluluklarının yaşadığını anlamaktayız; Boşnak,<br />
Tatar, Arnavut, Çerkez.<br />
3.4.5.Yerleşim Yerlerine Mensubiyeti İfade Eden Lakaplar:<br />
Sicil kayıtlarında bazı insanları tarif için, memleketleri olan yerlere izafette<br />
bulunulduğunu da gördük. Bu bilgilerden, İnegöl’e farklı yerlerden, değişik<br />
sebeplerle insanların göçle geldiğini anlamaktayız. Bu konuyla ilgili defterimizden<br />
misaller vermek istiyoruz:<br />
Tavşanlılı Ali: 159 Bu kişinin, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden olduğunu<br />
anlamaktayız. Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi: 160 Behçet Efendi’nin Tokat ilinin<br />
Reşadiye ilçesinden olduğu anlaşılmaktadır. Muhtemelen memuriyet görevinden<br />
(Evkaf Vekili) ötürü ilçede ikamet etmektedir.<br />
158 Pakalın, a.g.e., “Serrac”, c.III, s.125.<br />
159 Bkz. a..g.d.,B. nr:258.<br />
160 Bkz. a..g.d.,B. nr:178-2.
53<br />
Tatar Pazarcıklı Şerif, 161 Kızanlıklı Hüseyin, Karinabadlı Kara Hasan, 162<br />
Şehirli Hüseyin, 163 Bağdadî Hacı İsmail: 164 Bağdatlı olması itibariyle, kendisi bu<br />
lakapla tanınır olmuştur. Erzurumlu Ali Çavuş, İzmirlioğlu Ahmet usta, 165 Erzurum<br />
ve İzmir’den gelen bu insanlardan birinin usta diğerinin ise çavuş olduğunu<br />
anlamaktayız.. Muzalılı Ahmetoğlu Molla İbrahim: 166 Bu şahıs ise, İnegöl’ün<br />
Muzalı köyünden olması yönüyle bu lakapla anılmış olmalıdır.<br />
3.5.İnegöl’deki Evler ve Kullanılan Ev Eşyaları<br />
O zamanlar, ilçedeki evlerin genelde tek katlı ve bahçe içerisinde olduğunu<br />
görmekteyiz. “Babhane” diye tabir edilen evlerin bazıları iki oda bir mutfak,<br />
bazıları da, bunlara ilaveten hol ihtiva etmektedir. 167 “Bab”, “kapı” demektir. Hane<br />
ise içinde ikamet edilen ev meskendir. Yine belgelerimizde üst katları ifade için<br />
Arapça’dan gelen “fevkani”, alt kat manasına ise “tahtani” tabirleri<br />
kullanılmaktadır. Aşağıdaki belgede de bu açıkça görülür:<br />
“…canib-ı yemini Osman hanesi ve Sarı İsmail hanesi ve arkası yonca tarlası ve<br />
cephesi yol ile mahdut fevkani bir oda ve bir miktar holü havi müştemil bir<br />
babhane…” 168 Bu ifadelere göre, üstte bir oda bir hol, alt katta ahır ve samanlık<br />
vardır. Ahırın altta bulunmasının bir sebebi, kışın ısınmaya katkısı olmasındandır.<br />
Yine üst katta beş odası, alt katında ise ahır ve kahvehane yer alan daha geniş ev<br />
biçimlerini de görmekteyiz. Belgede “…..oğlu Süleyman bahçesi ve bir taraftan<br />
sahib-i senet …..Karagöz oğlu İbrahim arsası ile mahdût fevkanî beş oda tahtanî bir<br />
ahır ve bir kahvehaneyi hâvî bir babhanenin…” 169 bulunduğunu görmekteyiz.<br />
251 numaralı belgemizde ise üst katta iki oda, alt katta ise bir oda, bir mutfak ve<br />
hol yer almaktadır. Görüldüğ gibi belge, “…… tarik-i âm ile mahdut fevkani iki<br />
tahtani bir oda bir matbah hollü müştemil bir babhanenin taksim-i hissesi…” nden<br />
161 Bkz. a..g.d.,B. nr:185 .<br />
162 Bkz. a..g.d.,B. nr:180.<br />
163 Bkz. a..g.d.,B. nr:170.<br />
164 Bkz. a..g.d.,B. nr:146.<br />
165 Bkz. a..g.d.,B. nr:281.<br />
166 Bkz. a..g.d.,B. nr:291.<br />
167 Bkz. a..g.d.,B. nr:147,178,179,255,256,258,288.<br />
168 Bkz. a..g.d.,B. nr:280.<br />
169 Bkz. a..g.d.,B. nr:149.
54<br />
söz etmektedir. Evlerin ailenin çekirdek veya büyük olmasına göre değiştiği<br />
kanaatindeyiz.<br />
Belgelerde evlerden söz edildiği gibi evlerde kullanılan bazı ev eşyalarından da<br />
söz edilmektedir. Özellikle tereke taksimi hüccetlerinde, adı geçen eşyaları ve belge<br />
numaralarını aşağıda göstermek istiyoruz:<br />
Çarşaf, yatak, 170 hamam takımı, ibrik, leğen, sofralık kabı, kilim, çul, sandık,<br />
döşek, çarşaf, tencere, sahan, 171 bıçak, çanta, 172 yastık, saat, çuval, tepsi, tas,<br />
bakraç, 173 bıçak me‘a masat, yün minder, çorba tası, minder, yorgan, bardak,<br />
küçük ayna, şiş, soba, mangal, nalbant takımı, bıçak, me‘a masat, çorba tası,<br />
minder, yorgan, 174 ocak, masa, karyola, lamba, perde, 175 tekne, küp, silahlık, kuşak,<br />
çaydanlık, 176 kevgir, bakraç, 177 tava. 178<br />
Bu tespitlerden hareketle normal bir evin, içerisinde bulunan eşyaları şu<br />
şekilde sıralayabiliriz: Minder, yatak, yorgan, yastık, kilim, çul, döşek, çarşaf,<br />
tencere, tava, sahan, bıçak, çorba tasları, bakraç, ibrik, leğen, soba, perde, lamba<br />
vb. Evlerde yatak ve döşeğin kullanılması, yerde yatıldığını göstermektedir.<br />
Karyolanın, o dönem için her evin sahip olamadığı bir ev eşyası olduğu<br />
anlaşılmaktadır. Karyola sadece bir belgede 179 , yatak ve döşek ise çoğu terekelerde<br />
geçmektedir. 180 Yemekler yer sofrasında yenilmekte, el yıkama ve abdest almak<br />
için, leğen ve ibrik kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu eşyalar o zamanlar sade<br />
bir hayat yaşandığını göstermektedir.<br />
Daha iyi şartlara sahip evlerde ise, masa, karyola, yün minder, hamam takımı,<br />
küp, ayna, ocak vb eşyalar bulunmaktadır.<br />
170 Bkz. a..g.d.,B. nr:175.<br />
171 Bkz. a..g.d.,B. nr:176.<br />
172 Bkz. a..g.d.,B. nr:182.<br />
173 Bkz. a..g.d.,B. nr:176.<br />
174 Bkz. a..g.d.,B. nr:234.<br />
175 Bkz. a..g.d.,B. nr:272.<br />
176 Bkz. a..g.d.,B. nr:274.<br />
177 Bkz. a..g.d.,B. nr:273.<br />
178 Bkz. a..g.d.,B. nr:270.<br />
179 Bkz. a..g.d.,B. nr:272.<br />
180 Bkz. a..g.d., B. nr:175,176,185…
55<br />
3.6.İnegöl Halkının Kullandığı Kıyafetler ve Ziynet Eşyaları<br />
XIX. yüzyıl sonlarında İnegöllülerin giydikleri kıyafetleri de tereke<br />
belgelerinde görebilmekteyiz. İncelemiş olduğumuz belgeler içinde aşağıdaki<br />
giyim eşyalarının isimlerine rastlamaktayız:<br />
Entari: 181 Eskiden üste giyilen iki tarafı yırtmaçlı, geniş kollu, iç etekliği uzun<br />
gömlek gibi elbisenin adıydı. Bunların en mükemmeli sarayda mahfuz, Beyazıt’ın<br />
Bursa kumaşından yapılmış entarisidir ki, teşhir için Londra’ya gönderildiği zaman<br />
200 bin lira kıymet konulmuştu. Gece yatarken giyilenlerine gece entarisi<br />
denirdi. 182<br />
Gömlek, ayakkabı, 183 pabuç, şalvar, saya, gelin elbisesi, 184 yağmurluk, 185<br />
kocuk, uçkur, hacı örtüsü, çorap, sarık, 186 çarık, 187 Horasan işi şâl, boyun şalı. 188<br />
Şal: 189 Yün kumaş nevilerinden birinin adıdır. İran ve Hindistan’da<br />
yapılanları daha kıymetli idi. Şallar umumiyetle çubuklu olduğu halde, Horasan işi<br />
şal çizgisiz, serpme çiçekli idi. Şaldan elbise, bohça, yorgan vb yapılırdı. Omuza ve<br />
başa örtülen dört köşe büyücek yün veya ipek kumaşlara da şal denirdi. 190<br />
Belgelerimiz içinde o dönemde süs amaçlı kadınların kullandıkları ziynet<br />
eşyalarına rastlamaktayız.<br />
Yüzük, 191 küpe çift, 192 elmas taşlı yüzük, bir çift elmas taşlı künye, elmas ve<br />
zümrüt taşlı bir adet yüzük, bir çift elmas taşlı küpe, elmas taşlı bir adet iğne. 193<br />
Örnek olması bakımından ziynet eşyalarının yer aldığı, bir tereke belgesini<br />
burada zikredelim; “…zevcem müteveffiye-i mezbure Hafize hanım hayatında<br />
bundan 6 ay mukaddem Bursa’dan babası ve validesi yanlarına azimetinde benim<br />
181 Bkz. a..g.d., B. nr:176.<br />
182 Pakalın, a.g.e., “Entari”, c.I, s.541.<br />
183 Bkz. a..g.d., B. nr:175.<br />
184 Bkz. a..g.d., B. nr:176.<br />
185 Bkz. a..g.d., B. nr:176-2.<br />
186 Bkz. a..g.d., B. nr:234.<br />
187 Bkz. a..g.d., B. nr:270.<br />
188 Bkz. a..g.d., B. nr:282.<br />
189 Bkz. a..g.d., B. nr:282.<br />
190 Pakalın, a.g.e., “Şal”, c.III, s. 308.<br />
191 Bkz. a..g.d., B. nr:176.<br />
192 Bkz. a..g.d., B. nr:234.<br />
193 Bkz. a..g.d., B. nr:282.
56<br />
haberim olmaksızın...... vazı ile alıp götürdüğü 200 kuruş kıymetli 2 arşın mikdarı<br />
müsta’mel lâhuri şal ve yüz kuruş kıymetli iki adet kezâ boyun şalı ve 150 kuruş<br />
kıymetli iki adet Horosan kâri şâl ve 500 kuruş kıymetli iki arşın mikdarı lâhüri şâl<br />
ve 100 kuruş kıymetli iki adet kezâ boyun şalı ve 150 kuruş kıymetli … bir adet …<br />
iğne ve..kuruş kıymetli bir çift elmas taşlı künye ve 150 kuruş kıymetli elmas ve…<br />
taşlı bir adet yüzük ki cem’ an 2500 kuruş kıymetli mücevherât ve eşyâyı muharrere-i<br />
mezküreler müteveffiye-i mezburenin terekesi …” 194<br />
Bu verilerden yola çıkarak, o dönemdeki İnegöl halkının giyim kuşamı<br />
hakkında bir şeyler söyleyebiliriz. Erkeklerin şalvar giydikleri ve onu kemer<br />
görevini gören uçkur dediğimiz iple bağladıkları anlaşılmaktadır. Bu şalvarın<br />
üzerine de gömlek giyiliyordu. Gömlek iki çeşittir. Birincisi iç gömlek dediğimiz<br />
fanila, ikincisi ise düğmeli, dışa giyilen bir giyisidir. Ayağa ise çarık giyilmektedir.<br />
Erkeklerin başlarına sarık doladıkları da belgelerde geçen terekelerden<br />
anlaşılmaktadır.<br />
Kadınlar ise, ayaklarına pabuç tabir edilen ayakkabı, üstlerine entari, veya<br />
şalvar giymektedirler. Dışarıya çıkacaklarında ise genelde “saya” tabir edilen üst<br />
örtülerini kullanmaktadırlar. Bunların haricinde hacı örtüsü ve Horasan işi boyun<br />
şalının da kullanıldığını görmekteyiz. Düğünlerde ise çok değerli olduğunu<br />
anladığımız gelin elbisesi kullanılmaktadır. Bazı gelin elbiselerinin, 200 kuruş<br />
bazılarının ise 500 kuruş kıymetinde olduğu belgelerde yer almaktadır. 195<br />
3.7.Belgelerde Geçen Erkek ve Kadın İsimleri<br />
3.7.1.En Çok Kullanılan Erkek İsimleri<br />
C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili Defteri’ndeki belgelerde yer aldığına göre,<br />
dînî anlayış ve yaşantının halkın üzerindeki etkisi , isimlere de yansımıştır.<br />
İsimlerin büyük bir kısmı peygamberimiz, ehl-i beyti ve sahabelerinin isimlerinden<br />
seçilmiştir. İlgimizi çeken bir diğer konu da, çocuklara genelde dedelerinin<br />
194 Bkz. a..g.d.,B. nr:282.<br />
195 Bkz. a.g.d., B. nr:176, 187.
57<br />
isimlerinin verilmesidir. Bu uygulama bize, milletimizdeki ataya saygı anlayışını<br />
göstermektedir.<br />
Belgede “…Rumelinin Selvi muhacirlerinden Hüseyin Bey oğlu Ahmet bin<br />
Hüseyin’in…” 196 denilmektedir. Dede ve torun ikisinin adı da Hüseyin’dir. Hüseyin<br />
ismi ise, peygamberimizin (s.a.s) torununun adı olması yönüyle, halkımızdaki<br />
peygamber ve ehl-i beyt sevgisinin bir göstergesidir.<br />
Ayrıca, “…vefat eden Mehmet oğlu Ali bin Mehmet’in sulbiye-i kebire kızı ve<br />
hasren varisi…” 197 açıklamasında Ali isimli şahıs, oğluna babasının ismini<br />
vermiştir. Mehmet, Muhammet’in farklı bir şekilde okunmasından ortaya çıkmıştır<br />
ve yine halkımızdaki peygamber sevgisini gösteren bir isimdir. Belgelerimizde en<br />
fazla “Mehmed” isminin geçtiğini görmekteyiz.<br />
Belgelerimizde en fazla karşılaştığımız isimler ve sayılarını şu şekilde tespit<br />
etmekteyiz: Mehmet (254), Ali (181), Ahmet (157), Hasan (96), İbrahim<br />
(91),Osman (87), Halil (83), İsmail (75), Hüseyin (73), Süleyman (54), Yusuf (21),<br />
Ramazan (11).<br />
Görüldüğü gibi burada ilk iki sırada Hz. Peygamberin iki adı yer almaktadır.<br />
Bunları peygamber ve sahabe adlarından diğerleri takip etmektedir.<br />
Şekil:3.1. Belgelerde Geçen Erkek İsimleri ve Sayıları<br />
1<br />
0,8<br />
0,6<br />
0,4<br />
0,2<br />
0<br />
1<br />
196 Bkz. a.g.d., B. nr:274.<br />
197 Bkz. a.g.d., B. nr:235.
58<br />
Osmanlı döneminde kullanılan isimlerin büyük çoğunluğunu,<br />
peygamberimizin, diğer peygamberlerin ve sahabelerin isimlerinin oluşturduğunu<br />
görmekteyiz. Bu, o dönemdeki halkın, değer yargılarını göstermesi adına önemli<br />
bir ölçüttür.<br />
Bunların haricinde, az sayıda geçen şu isimlerde de, aynı anlayışın hakim<br />
olduğunu görmekteyiz:<br />
İdris, Hayreddin, Salih, (B.nr:146), Nuri, Kadir, Veysel (B.nr:147), Ömer,<br />
Nazif (B.nr:155), Abdullah (B.nr:162), Said (B.nr:163), Rüstem (B.nr:164), Yasin<br />
(B.nr:167), Ataullah (B.nr:169), Fazlı (B.nr:170), Niyazi (B.nr:172), Emin<br />
(B.nr:173), Cafer, Yakup, Yaşar (B.nr:177), Eyüp (B.nr:178), Şerif (B.nr:240),<br />
Abdi (B.nr:251), Abdulhalil (B.nr:276), Celaleddin (B.nr:279), Arif (B.nr:281),<br />
Numan, Nihat (B.nr:282), Tahir (B.nr:285), Ejderi, Saturkeri (B.nr:290)<br />
Adı geçen belgede Ejderi ve Saturkeri isimli şahısların Çerkez<br />
muhacirlerinden olduğu ifade edilmektedir.<br />
3.7.2 Belgelerimizde En Fazla Geçen Kadın İsimleri<br />
Kadın isimlerinde de dînî anlayışın etkisi dikkatimizi çekmektedir. İsimlerin<br />
İslam tarihi içerisinde önemli yeri olan büyük hanım şahsiyetlerden seçildiğini<br />
görmekteyiz. Osmanlı kültüründe kadın, annesine değil de, babasına izafeten<br />
tanımlandığı için, yukarıda erkek isimleri konusunda söz ettiğimiz kuralın, bayan<br />
isimlerinde de, geçerli olup olmadığını bilememekteyiz. Buna iki örnek verelim:<br />
“…sahibe-i arz-ıhal ma‘rifetü-z zat Mâide Hatun ibnet-i Ömer…” 198<br />
“…Seyit oğlu kerimesi Şerife Hatun ibnet-i Abdullah’ın veraseti…” 199<br />
Kadınlarla ilgili dikkatimizi çeken bir diğer konu ise, erkekler için kullanılan<br />
hacı ve hafız terimlerinin kadınlar için kullanılmamasıdır. Kadınlar içinden de hafız<br />
198 Bkz. a.g.d., B. nr:148<br />
199 Bkz. a.g.d., B. nr:150
59<br />
ve hacı olanlar muhakkak vardır. Fakat, ahlak veya kültürel bir anlayış gereği bu<br />
unvanların kadınlar için kullanılmadığı kanaatindeyiz.<br />
Belgelerde en çok karşılaştığımız kadın isimleri aşağıda belirtildiği şekildedir:<br />
Fatma (43), Emine (22), Ayşe (16), Hatice (11), Zeynep (6), Zehra(6).<br />
Şekil: 3.2.Belgelerde Geçen Kadın İsimleri ve Sayıları<br />
45<br />
40<br />
35<br />
30<br />
25<br />
20<br />
15<br />
10<br />
5<br />
0<br />
Fatma Emine Ayşe Hatice Zeynep Zehra<br />
Kadın isimlerinin de en fazla kullanılanlarını (aynı erkek isimlerinde olduğu<br />
gibi), peygamberimizin (s.a.s.) eşleri (Hatice, Ayşe, Zeynep) ve kız çocuklarının<br />
(Fatımatu’z- Zehra, Zeynep) isimlerinin oluşturması, dikkat çekmektedir. “Emin”,<br />
peygamberimize ait “güvenilir” anlamına gelen bir isimdir. Bunun kadınlar için<br />
kullanılış şekli (müennes hali) “Emine” dir.<br />
Bunların haricinde, belgelerimizde farklı sayılarda aşağıdaki isimler de<br />
geçmektedir: Sabire, (B.nr:175,146), Maide (B.nr:148), Şerife (B.nr:150), Halime<br />
(B.nr:64), Nefise (B.nr:170), Meryem (B.nr:173), Hasibe (B.nr:176), Şahine<br />
(B.nr:177), Necmiye, Tevhide, (B.nr:176-2), Selime (B.nr:177-2), Zeliha, Hanife<br />
(B.nr:238), Gonca (B.nr:243), Necibe (B.nr:244), Hilmiye (B.nr:251), Saliha
60<br />
(B.nr:289).<br />
Bu adlar, İslamî kültürden kaynaklanan manidar anlamları olan adlardır.<br />
Bunlar içinde yalnız “Gonca” adı aslen Türkçe’dir. İsimler arasında yukarıda söz<br />
ettiğimiz şekilde dini duygu ve anlayıştan kaynaklanan isimler çoğunluktadır.<br />
3.8. Evlenme (Nikâh)<br />
Evlilik İslam Hukukuna göre, erkeğin kadından faydalanma mülkiyetini elde<br />
etmesi, kadının da erkekten faydalanmasını helal kılması için Allah`ın koyduğu bir<br />
akit (nikah) manasına gelir. 200 Osmanlı toplumunda bu anlayışa dayanan nikâh<br />
işlemi, kadılar veya kadıların yetkili kıldığı kişiler tarafından yürütülürdü. 201<br />
Üzerinde çalıştığımız sicilde, nikâh akdi ile ilgili beş adet belge<br />
bulunmaktadır ve bu belgelere “nikah hücceti” denilmektedir. 202 Bu belgelerin<br />
muhtevasına örnek olarak ikisinin içeriğini sunmak istiyoruz. Mesela 260 numaralı<br />
belge bir nikah hüccetidir.<br />
260 numaralı belgede, İnegöl kazası Kozluca Köyü’nde oturan, Yörük oğlu<br />
Süleyman kızı Şerife isimli âkıl, bâliğ kızın, aynı köyden Mahmut oğlu Hacı<br />
Mehmet ile 500 kuruş mihr-i müeccel ve 1000 kuruş mihr-i muaccel üzerine nikâh<br />
akdinin gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu akit şahitler huzurunda gerçekleşmiştir.<br />
Yine 262 nolu nikah hüccetinde, dul bir kadının nikahına şahit olmaktayız.<br />
Hanlı Köyü’nden iken, bundan önce vefat eden Abdullah oğlu Halil’in on<br />
yaşındaki kızı Halime’nin annesi İhsan, kızı Halime’yi Gürcü oğlu Mehmet b.<br />
Süleyman ile, mahkeme huzurunda 700 kuruş müeccel, 300 kuruş ta muaccel<br />
olmak üzere, toplam 1000 kuruş mehir anlaşması üzerine evlendirdiğini<br />
görmekteyiz. On yaşındaki Halime’nin velisi olması hasebiyle bu akid, annesinin<br />
izni ile yapılıyor. Burada ayrıca, kızların küçük yaşta evlendirilmeleri adetine şahit<br />
oluyoruz. Fakat bu olayın dışında, küçük yaşta evlendirme ile ilgili başka bir<br />
belgenin olmadığına da değinmek istiyoruz. 262 numaralı belgede bu kızın küçük<br />
yaşta evlendirilmesinin bir nedeni olarak babasının olmayışı, annesinin ona<br />
200 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 27; Bilmen, a.g.e., c. II, s.15-114; Cin-Akgündüz, a.g.e., c. II, s. 70-95.<br />
201 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 86 ve 113.<br />
202 Bkz,a.g.d.,B. nr: 172,222,260,262,276.
61<br />
bakmakta zorlanmasını bir neden olarak ifade edebiliriz.<br />
3.8.1. Mehir<br />
Burada, nikah ve evlilikte kadınların önemli bir avantajı olan, İslam fıkhından<br />
kaynaklanan mehir üzerinde az da olsa durmak gerekmektedir. Mehir, evlenirken<br />
erkeğin kadına verdiği (vermeyi taahhüt ettiği) meblağ ve maldır. Mehir, kadının<br />
bedeli veya ondan istifade imkânının karşılığı değil, bir ömür boyu beraber yaşama<br />
arzusunun sembolik alametidir ve hediye kabilindendir. 203 Mehirin üst sınırı<br />
olmamakla birlikte, hadisi şeriflerde evliliğin kolaylaştırılması yönüyle düşük<br />
tutulması tavsiye edilmiştir. Kız tarafının düğün masraflarını karşılaması için,<br />
maddi destek mahiyeti de vardır. Muhtemelen başlık parası mehirin yanlış<br />
uygulanması veya istismarından kaynaklanmış bir uygulamadır.<br />
Mehr-i muaccel: Nikâhta kız tarafına verilen peşin paradır. 204<br />
Mehr-i müeccel: Boşanma veya ölüm halinde, kız tarafına verilmesi nikâh<br />
sırasında belirlenmiş para veya bedeldir. 205<br />
Osmanlı uygulamalarında, mehir verilip nikâh akdi yapıldıktan sonra<br />
birleşme (zifaf) gerçekleşmiyorsa, mahkeme inkıyat (boyun eğme, kendini teslim<br />
etme) uyarısında bulunabilmektedir. Ancak, bu durumda koca şahitlerin<br />
şahadetleriyle nikâh akdi yaptığını ve kadına mehrini verdiğini ispatlamak<br />
zorundadır. 206 Üzerinde çalıştığımız sicilde mehirle ilgili üç belge mevcuttur. 207<br />
Belgelerimizden bir örnek sunmak istiyoruz:<br />
“…İnegöl kazâsı köylerinden Muzal Köyü’nde oturan dilekçe sahibi,<br />
Hüseyin’in kızı Hasibe Hatun Bidâyet mahkemesine mahsûs odada halen<br />
boşanmış eşi olan Ramazan oğlu Ali’nin huzurunda üzerine dava edip işbu elimde<br />
203 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. II, s. 95; Geniş bilgi için bkz., Keskioğlu, a.g.e., s.<br />
235; Bilmen, a.g.e., c. II, s. 115-173; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 198-249; Cin-Akgündüz, a.g.e., c.II,<br />
s. 95-97.<br />
204 Bazı yörelerde buna, “ağırlık” da denir.<br />
205 Devellioğlu, a.g.e.,“mehir”, s.603; Bkz. a.g.d.,B. nr:222,260,262,276,277,173,176,187<br />
206 Ömer N.Bilmen, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, I-VIII, Bilmen Yayınevi,<br />
İstanbul 1988.s.174-394; Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi (Tercüme: Komisyon), I-X,<br />
Risale Yayınları, İstanbul 1994. s. 275-378; Keskioğlu, a.g.e., s. 244.<br />
207 Bkz. a.g.d.,B. nr:173,176,246.
62<br />
olup mahkemeye ibraz eylediğim bir izinnamede yazılı olduğu üzere adı geçen Ali<br />
eşim olup, her nasılsa geçimsizlikten, tarihimizden 6,5 ay önce talak-ı ric‘i ile<br />
boşamış olmakla, zimmetinde olan, 201 kuruş mihr-i müeccel hakkım ile malım<br />
olup haksız yere zaptetmiş olduğu 500 kuruş kıymetli bir takım gelin elbisesi ve 50<br />
kuruş kıymetli bir adet sandık ve 90 kuruş kıymetli 6 adet gömlek ve 200 kuruş<br />
kıymetli 8 adet şalvar ve 20 kuruş kıymetli bir adet saya ve 200 kuruş kıymetli iki<br />
kat yatak ve 80 kuruş kıymetli bir çul ve15 kuruş kıymetli bir adet döşek-çarşaf ve<br />
25 kuruş kıymetli bir adet tencere ve 10 kuruş kıymetli bir adet sahan ki toplam,<br />
1391 kuruşluk eşya ve mihr-i müeccel hakkımın istenilerek bugün bana edâ-u<br />
teslime adı geçen Ali’ye mahkeme tarafından tenbih olunmak isteğimdir…” 208<br />
Kadının, boşanmış olduğuna dair, bir belge sahibi olduğu anlaşılmaktadır.<br />
Nikah 201 kuruş mehr-i müeccel üzere kıyılmıştır. Kadın, mehr-i müeccelini ve<br />
gelin elbisesi ile sair eşyasını geri almak için dava açmış mahkeme kadının lehine<br />
sonuçlanmıştır.<br />
3.8.2. Boşanma<br />
Boşanma (talâk), evlilik bağını çözmek, evlilik ilişkisine son vermek, nikâh<br />
kaydını belli lafızlarla kaldırmaktır. 209<br />
Belgelerimiz içinde farklı boşanma çeşitleri yer almaktadır. Bunlardan biri<br />
Talak-ı Ric‘î’dir.<br />
Talak-ı ric’î: Kadının iddeti içinde kocasının kendisine dönme hakkı olan<br />
talaktır.<br />
Belgelerde yer alan ikinci tür talak, Talak-ı Selâse’dir<br />
Talak-ı Selâse: ‘Üçten dokuza boş ol’, demek suretiyle, kadın başka erkekle<br />
evlenmeden eski kocasına dönmeye imkân vermeyen talaktır.<br />
Vesikalarda geçen Talak-ı ba‘in ise, kadının iddet müddeti ( dört ay, on gün)<br />
sona ermeksizin kocasına dönmeye hakkı olmayan talaktır. 210<br />
208 Bkz. a.g.d.,B. nr:176.<br />
209 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 275-378.<br />
210<br />
Devellioğlu, a.g.e., “talak” s.1029.
63<br />
Sicil kayıtlarından konu ile ilgili bir örnek verecek olursak:<br />
204 numaralı belgede; İnegöl kazası Muzal köyünde oturan Yusuf kızı Ümmü<br />
Gülsüm Hatun, kendisini talak-ı selase (üç talak) ile boşayan, Abdullah oğlu<br />
Ahmet’ten boşanmış olduğunu ifade edip, şahitler huzurunda bunu tescil ettirerek,<br />
başkasıyla evlenmek istediğini belirtmiştir. Belgeden boşanmış olduğuna dair,<br />
şahitlerin ifadesine dayanan bir belgenin düzenlenmiş olduğunu anlamaktayız.<br />
Boşanma davası ile ilgili sadece bir belge olmakla birlikte, talak ile ilgili<br />
kelimeler başka dava konularında da geçmektedir. Mesela, Ba‘în talak, 172<br />
numaralı belgemizde, ric‘î talak ifadesi ise; 176, 185 ve 187 numaralı<br />
belgelerimizde görülmektedir.<br />
Yine de incelemiş olduğumuz 170 belgenin sadece altı tanesinde, boşanma<br />
konusunun geçmesi, bize o dönemde aile kurumunun sağlam olduğunu,<br />
boşanmaların azlığını göstermektedir.<br />
3.8.3. İbra ve Muhala‘a (Anlaşarak Boşanma)<br />
İbra; karşılıklı olarak haklarından vazgeçerek birbirini temize çıkarmaları,<br />
sorumluluktan muaf hale getirmeleri demektir. 211 Hul‘: Kadının bir bedel karşılığında<br />
evlilik bağından kurtulmasıdır. Ayrılma konusunda, karı-kocanın karşılıklı anlaşmaya<br />
varmalarıdır. 212<br />
Muhala‘a konusuyla ilgili olarak 148 numaralı belgede; Ömer’in kızı Mâide<br />
Hatun, mahkemeye başvurarak, geçimsizlikten dolayı eşi Mustafa oğlu Ali’den<br />
ayrılmak istediğini ifade eder. Muhala‘a için, alacağı olan 1760 kuruşun, 1360<br />
kuruşundan feragat edip, 400 kuruş karşılığında kocasıyla anlaşarak (muhala‘a<br />
yoluyla) boşanmışlardır. Böylece birbirlerini, ibra (temize çıkarma) ve iskat<br />
etmişlerdir. Muhala‘a belgeleri bize Osmanlılarda, kadının da boşanma hakkının<br />
olduğunu göstermektedir. Ayrıca kadın boşanma hakkını, nikahın kıyılması<br />
esnasında da talep edebilir. Osmanlılarda mehir, nafaka, iskan masrafı vb<br />
hakkından vazgeçme karşılığında veya bunların hiçbirisi olmadan da, anlaşarak<br />
211 Devellioğlu, a.g.e., “ibra”, s.797.<br />
212 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. II, s. 118-119.
64<br />
boşanabilmek mümkündü.<br />
İbra konusunu ilgilendiren 169 numaralı belgemiz şöyledir:<br />
“Rumeli’nin …….sancağı dahilinde Köstence ….karyesinde sakin Ataullah<br />
oğlu Mehmet Ali kerimesi marifetü’z zat Fatıma bint-i …..Mehmet Ali tarafından ber<br />
vech-i âti muhala‘a ve sulh ve ibraya sancağı mezkur niyabet-i şer‘iyesinde 313<br />
sene-i şehr-i Receb-i’l Ferdi 6. günü tarihli ve 680 numaralı fetvahane-i celileden<br />
musaddak bir kıt‘a vekalet sıhhat-i şer‘iye ile âmme vekili karye-i mezkure<br />
ahalisinden olup, Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına<br />
muzaf İnegöl kazâsı mahallâtından Burhaniye mahallesinde Duyûn-u Umûmiye<br />
İdaresi Katibi Nazmi Efendi hanesinde müsafireten sakin Yaver Ali Ağa ibn-i<br />
Mustafa kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘î<br />
şerifi Enver‘de yine karye-i mezkure ahalisinden olup hicretle kaza-i mezkurun<br />
Burhaniye mahallesinde sakin Nalbant Refet bin El-Hac Osman muvacehesinde<br />
müvekkilem …..ani’l yed .. Fatıma Hatun1400 kuruş mihr-i müeccel ve 2200 kuruş<br />
mihr-i muaccel tesmiyesiyle işbu hazır bi’l meclis Refet nam kimesnenin zevce-i<br />
menkuhe-i medhulu bahası olup ………..adem-i hüsn-ü mu‘aşeretten naşi meblağı<br />
mihreyn-i mezkureyn ile nafaka-i iddet ……malume……….mezbur Refet’in<br />
firaşından hasıl ve müvekkilem Fatıma Hatun’dan mütevellide henüz 4 yaşında<br />
Mehmet nam sağirin nafaka ve kisve ve sair levazım- ı zaruriyesi için sancağı<br />
mezkure Niyabet şer‘iyesinde bi’t takrir fetvahane-i celileden musaddak sıhhat-i<br />
şer‘iyeye rabt edilen yevmî ….nafakasının dahi sağir-i mezbur hakkı hıdanesi<br />
sükutuna değin müvekkilem Fatıma Hatun üzerine olmak üzere mezbur Refet ile<br />
muhla‘a-i sahiha-i şer‘iye ile bi’l vekale hul‘ olduğunda ol dahi ber minval-i<br />
muharrer hul‘u mezkuru be‘de’l kabul hukuk-u zevciyete sair hukuk-u şe‘iyeye<br />
müt‘allik âmme-i da‘avi ve metalibat vekaleti eyman ve muhasamattan mezbur<br />
….zimmetini ibrayı âm-ı sahih-i şer‘i ile bi’l vekale ibra ve iskat edip, ol dahi kezalik<br />
benim zimmetimi ibra ve iskat ve yine her birimiz ber minval-i muharrer aharın<br />
ibrasını kabul eyledik dedikte…”<br />
Bu hüccet belgesine göre, Fatma hanım, eşi Refet beyden boşanmak<br />
istemekte, anlaşarak boşanmak için mehir hakkından vazgeçmektedir. Ayrıca<br />
hıdane süresince çocuğun nafakasını da Fatma hanım üstlenecektir. Mahkeme de
65<br />
boşanmalarına hükmedip, ibra ile muhala anlaşmasını kayıt altına alır.<br />
3.8.4. Nafaka<br />
Nafaka sözlükte, “yaşamak için lâzım olan akçe, zaruri ihtiyaçların masrafı”,<br />
“yetimlere veya boşanmış bir kadına ve sair şahıslara yaşamaları için cânib-i şer-i<br />
şeriften tahsis olunan akçe” anlamlarına gelir. 213 Nafaka, karı kocanın haline, mâli<br />
durumuna göre ayarlanır. Zengin, orta halli ve fakir olmalarına göre nafaka miktarı<br />
değişmektedir.<br />
244 numaralı belgede; İnegöl kazası Muradiye mahallesi sakinlerinden<br />
bundan önce vefat eden Muharrem’in oğlu Nalbant Süleyman Kalfa ve küçük oğlu<br />
Mehmet ile küçük kızı Tevhide’nin işlerini yürütmeğe şer‘i hüccet ile vasileri, yine<br />
aynı mahalleden valideleri Hacı Osman’ın kızı Necibe Hatun, çocuklarının nafaka<br />
ve giyim ihtiyacı içinde olduklarını dile getirir. Hakim çocukların ihtiyacı için her<br />
ay, Eytam Sandığı’ndan 214 80’er kuruş nafaka takdir etmiştir.<br />
Görüldüğü gibi, buna benzer belgelerimizde nafaka talebi ile mahkemeye<br />
başvurulduğunda, mahkemenin bu talepleri olumlu değerlendirerek, nafaka<br />
istenilen şahıslar için, belirli bir miktar takdir ettiğini görmekteyiz. 215<br />
Çocuğa bakıp büyütmek üzere yanında bulundurmağa hıdâne denir. Doğan<br />
çocuk her yönden bakıma muhtaçtır ve malını tasarruftan acizdir. Bu işleri, onu<br />
temsilen bir veli veya vasî yapar. Mal işlerine baba bakar. Baba olmadığı takdirde,<br />
çocuğa bakıp onu yetiştirme annenin görevidir. Anne, kocasının nikahından çıkmış<br />
ise, çocuk için hıdâne ücreti isteyebilmektedir. 216<br />
229 numaralı belgede ; İnegöl kazası Kadı köyünde oturan Ahmet kızı Fitnat<br />
Hatun, boşanmış olduğu eşi Hasan oğlu Şakir’den 4 yaşındaki oğlu Cafer, 6<br />
yaşındaki kızı Sultan ve karnındaki 6 aylık çocuk için nafaka davası açmış.<br />
Mahkeme , çocuklar için 20’şer kuruştan 40, hamile anne için doğuma kadar 30<br />
213 Keskioğlu, a.g.e., s. 251-252; Geniş bilgi için bkz., Zuhaylî, a.g.e. c. X, s. 78-129; Bilmen, a.g.e.,<br />
c. II, s. 444-517; Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. I, s. 146-153.<br />
214 Eytam Sandığı ile ilgili ayrıntılı bilgi son bölümde verilecektir.<br />
215 Bkz.,a.g.d., B. nr: 183,214,215,229,244,246.<br />
216 Keskioğlu, a.g.e., s. 253; Geniş bilgi için bkz.; Ruhi Özcan, İslam Hukukunda Hısımlık<br />
Nafakası, Çağlayan yay. İzmir 1996; Cin-Akgündüz, a.g.e., c. II, s. 117-118.
66<br />
olmak üzere toplam her ay 70 kuruş nafaka takdir etmiştir.<br />
Bu tür belgelerden yola çıkarak, yetim ve dulların sosyal güvenceye sahip<br />
olduklarını söyleyebiliriz. Dulların iddetleri müddetince, giyecek ve yiyecekleri<br />
için belirlenen nafakalarının yanı sıra, barınmaları için gerekli masrafların<br />
(müennes-i sükna) karşılanması adına da nafaka takdir edildiğini görmekteyiz.<br />
Çocuklara babalarından kalan mirastan, ihtiyaçlarına göre aylık belirli miktarlar<br />
nafaka olarak verilmektedir. Babalarından kalan bir varlığa sahip değillerse, o<br />
zaman hısımlık nafakasından istifade edebiliyorlardı. 217<br />
217 Özcan, a.g.e., s.83.
67<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
İLÇEDE İDARÎ VE EKONOMİK HAYAT<br />
Osmanlı Devleti, yönetim bakımından eyalet, sancak ve “kaza” birimlerine<br />
ayrılırdı. Kaza sınırları içinde gerektiğinde kaza nahiyeleri oluşturulur ve bunların<br />
yönetimi için kaza kadısı tarafından “naib” gönderilirdi. Kazaların başında yönetici<br />
olarak kadılar bulunuyordu. İlmiye mensubu olan kadı, taşradaki uygulamaları da<br />
denetlerdi.<br />
Tanzimattan sonra kadıların bir unvanı kaldı. Eski salahiyetlerinin onda<br />
dokuzu ellerinden alındı. İlmiye sınıfına rağbet çok azaldı. Mülkiye sınıfına çok<br />
büyük rağbet başladı.Tanzimattan sonra kadılar, bulundukları yerin mahdut<br />
davalarına bakabilen şer‘iye hakimleri durumuna düştüler. 218<br />
İncelemiş olduğumuz defterde kadının haricinde eytam müdürü, şer‘iye<br />
katibi, mübaşir, mülazım, muhzır, evkaf vekili, duyûn-u umûmiye idaresi katibi ve<br />
tapu memuru gibi görevlilerin de isimleri ile karşılaştık.<br />
4.1. Sicil Belgelerine Göre XIX. yy Sonlarında İnegöl’deki Mülkî Erkan ve<br />
Memurlar<br />
233 numaralı İnegöl Şer‘iye sicil defterinde karşılaştığımız, mülkî erkan ve<br />
isimlerinin geçtiği belgelerin numaraları şöyledir;<br />
Hakim Kadı: Toyala Hasan Meab Efendi (220-244)<br />
218 Yılmaz Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994, c.I, s.88.
68<br />
Duyûn-u Umûmiye İdaresi Katibi: Nazmi Efendi (169)<br />
Evkaf Vekili: Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi ibn-i Şeyh Ali bin Abdullah<br />
(178-2)<br />
Şer‘iyye kâtibi: Mustafa Efendi ibn-i Kasım (177-2,229,256,257,258,259)<br />
Eytâm maldârı: Ohannes Efendi ibn-i Haci Ağop (146)<br />
Eytam müdürü: Nuri Efendi ibn-i Mehmet (239,248,256…)<br />
Mübaşir: Mehmet Efendi ibn-i Timur (276)<br />
Muhzır: Haşim Efendi ibn-i Ohannes (153)<br />
Mülazım: Halil Efendi ibn Mehmet (173)<br />
Tapu memuru: Hasan Efendi ibn-i Abdullah (239)<br />
Görüldüğü gibi, sicil kayıtları, tutuldukları zamanın mülkî erkan ve<br />
memurlarının açığa çıkarılmasında da önemlidirler. Burada ilçe yönetiminde söz<br />
sahibi olan herkesin adını bulabilmekteyiz.<br />
Burada dikkat çeken bir diğer husus ta, Eytam maldarının gayr-i müslim<br />
oluşudur. Muhzır Haşim Efendi’nin baba adının Ohannes oluşuna bakılırsa, Haşim<br />
Efendi’nin bir mühtedi olduğu söylenebilir. Evkaf Vekili olan Behçet Efendi’nin<br />
bir Şeyh olduğu görülmektedir.<br />
4.2 Belgelerimizde Adı Geçen İnegöl Mahalle ve Köy Muhtarları<br />
Osmanlılarda mahalle, birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirlerinin<br />
davranışlarından sorumlu olan ve sosyal dayanışma içinde olan kişilerin oluşturduğu<br />
bir topluluktu. İlk kez, II. Mahmut (1808-1839) mahalle ve köylerde muhtarlık<br />
teşkilatını kurdu. Muhtarlık teşkilatının kurulmasıyla, âyanların görevlerini muhtarlar<br />
üstlendi. 219<br />
İncelediğimiz şer‘iyye sicili belgelerinde, dava konularının neredeyse<br />
tamamının doğruluğunun araştırılması meselesinde, imam veya muhtarlara<br />
başvurulmaktadır. Buradan yola çıkarak defterde geçen mahalle ve köy muhtarlarının<br />
isimlerine ulaşabildik.<br />
219 J.H., KRAMERS, “mahalle”, İslam Ansiklopedisi, MEB yay., İstanbul 1977, c. VII, s.245.
69<br />
a)Merkez Mahallelerin Muhtarları:<br />
Muhtarlar mahallelerde, hükümetin temsilcisi konumundaydılar. Mahalle ile<br />
ilgili her meselede birinci yetkili muhtardı. Belgelerimizde, mahkemede konu<br />
edilen her meselede muhtar bilirkişi ve şahit olarak yer almaktadır. C-233<br />
numaralı Şer‘iyye Sicil Defteri’ne göre, 1892 yılında İnegöl mahallelerinin<br />
muhtarları şunlardır:<br />
Hamidiye Mahallesi muhtarı: Ali bin İbrahim bin Abdullah (181-2)<br />
Burhaniye Mahallesi muhtarı: Hamdi Efendi (293)<br />
Sinanbey Mahallesi muhtarı: Abdullah bin Mustafa (263)<br />
Cuma Mahallesi muhtarı: İsmail Efendi ibn-i Osman (162)<br />
Orhaniye Mahallesi muhtarı: Ali bin Osman (166)<br />
Yenice Mahallesi muhtarı: Hakkı bin İsmail (146)<br />
Görüldüğü gibi burada, mezkur şer‘iye sicili defterinden İnegöl’ün<br />
mahallelerinin ve muhtarlarının isimlerini öğrenebilmekteyiz. Defterden<br />
edindiğimiz bilgilere göre o zamanlar (1892-93) İnegöl’ün yedi mahallesi vardı.<br />
Burhaniye, Orhaniye ve Hamidiye mahalleleri birer kişi adına dayanıyordu. Bu<br />
isimlerin, Osmanlı hükümdar ve devlet adamlarının isimlerinden kaynaklandığı<br />
kanaatindeyiz. Cuma Mahallesi ise, Cuma Camii’nin adından dolayı bu ismi<br />
almıştır. Çünkü genel uygulama, bir kazada bir yerde cuma namazı kılınması<br />
şeklindeydi.<br />
b)İnegöl’deki Köy Muhtarları<br />
Aynı yetkilerle muhtarların, köylerde de görev yaptıklarını görmekteyiz.<br />
İncelediğimiz defterde, İnegöl’e bağlı bütün köy muhtarlarının isimleri<br />
geçmemektedir. Belgelerimizde adı geçen köy muhtarları şunlardır:<br />
Hamzabey Köyü muhtarı: Birinci muhtarı, Mehmet Ağa bin Hasan bin<br />
Abdullah. İkinci muhtarı, Mustafa bin Halil (300)
70<br />
Kozluca Köyü muhtarı: Sarıoğlu Ali bin Ali (292)<br />
Çeltikçi Köyü muhtarı: Muhtar-ı evveli, Göçer Süleymanoğlu Ali Pehlivan.<br />
Muhtar-ı sanisi, Dervişoğlu Mehmet bin Halil (163)<br />
Akhisar Köyü muhtarı: Hacı Hasan oğlu Ali bin Hasan (175)<br />
Muzal Köyü muhtarı: Molla Osman bin Mustafa (204)<br />
Fındıklı Köyü muhtarı: Ahmet bin Şakir (289)<br />
Karacakaya Köyü muhtarı: Mehmet bin İbrahim (253)<br />
Yukarıda yedi köyün muhtarlarının ismi geçmektedir. Hamzabey Köyü’nün<br />
birinci muhtarı “Ağa”dır. Bu lakabından onun zengin biri olduğunu çıkarabiliriz.<br />
Çeltikçi Köyü’nün birinci muhtarının babası “Göçer Süleyman” olarak anıldığına<br />
göre Yörük (Türkmen) asıllı olduğu söylenebilir. Çeltikçi Köyü’nün ikinci<br />
muhtarının “Dervişoğlu” olduğu ifade edilmektedir. Muzal Köyü muhtarının ise<br />
Molla olduğu anlaşılmaktadır.<br />
Bazı belgelerimizde köylerde, daha önceki muhtarın da adı geçmektedir.<br />
Birinci yani asıl muhtarlar için “muhtar-ı evveli” ifadesi kullanılırken, yardımcıları<br />
için ise, “muhtar-ı sanisi” yani ikinci muhtarı ifadesi kullanılmaktadır. İnegöl<br />
kazasının çok sayıda köyü olmasına rağmen, belgelerimizde muhtarlarının isminin<br />
geçtiği köy sayısı azdır. Bunun nedeni de, diğer köylerle ilgili mahkemeye<br />
herhangi bir olayın yansımamasıdır.<br />
Hamzabey Köyü adını, bu köyün ileri gelenlerinden biri olduğu, köyde<br />
yaptırmış olduğu cami ve kurduğu vakıftan anlaşılan, bir Osmanlı paşasından<br />
almaktadır. Paşanın asıl adı, Hamzabey b. Mehmet’tir. Çeltikçi Köyü ise halkının<br />
çeltikçilikle meşgul olmasından dolayı bu ismi almıştır. Diğer köylerin isimleri ile<br />
ilgili her hangi bir bilgiye ulaşamadık.<br />
4.3. İlçenin 1892 Yılındaki Yerleşim Yerleri ve Günümüzdeki İdarî Konumu<br />
Araştırmamızda belgelerde geçen yer isimleri üzerinde durmanın da faydalı<br />
olacağı kanaatine vardık. Böylece 1892 yılında İnegöl’e bağlı olan köy ve<br />
nahiyeler konusunda bilgi sahibi olmak mümkün olacaktır. Ayrıca bu köy ve<br />
yerleşim yerlerinin şu anki adlarını da listede gösterdik.
71<br />
İncelemiş olduğumuz belgelerde geçen yer isimleri ve günümüzdeki<br />
durumlarını şu şekilde sıralayabiliriz.<br />
Eski Adı Bağlı Olduğu Yer Yeni Adı Bağlı olduğu Yer<br />
Adabinni (Köy) 220 İnegöl Alanyurt (Belde) İnegöl<br />
Bedre köyü (Köy) 221 İnegöl Çayyaka (Köy) İnegöl<br />
Cerrah (Köy) 222 İnegöl Cerrah (Belde) İnegöl<br />
Domaniç (Nahiye) 223 İnegöl Domaniç (İlçe) Kütahya<br />
İsaviran (Köy) 224 İnegöl İsaören (Köy) İnegöl<br />
Kurşunlu (Köy) 225 İnegöl Kurşunlu (Belde) İnegöl<br />
Muzalı (Köy) 226 İnegöl Gündüzlü (Köy) İnegöl<br />
Şıbalı (köy) 227 İnegöl Şipali (Köy) İnegöl<br />
Yenice Müslim (Köy) 228 İnegöl Küçük Yenice(Köy) İnegöl<br />
Yenice Gayr-i Müslim (Köy) 229 İnegöl Yenice (Belde) İnegöl<br />
4.4. XIX.yy Sonlarında İlçede Ekonomik Hayat<br />
Belgelere göre, 1890’lı yıllarda ilçede ekonomi; tarım, hayvancılık ve küçük<br />
işletmelere dayanıyordu. Üretilen şeyler satılır, karşılığında ihtiyaç olan şeyler<br />
alınırdı. Bu arz talep dengesi çerçevesinde bazı meslek grupları teşekkül etmiştir. O<br />
dönemde icra edilen meslekleri şu şekilde sıralayabiliriz;<br />
-Arzuhalcilik, yani dilekçe yazma işi. 230<br />
İnegöl’de bu mesleği icra eden<br />
220 Bkz. a.g.d. B. nr:163.<br />
221 Bkz. a.g.d. B. nr:155.<br />
222 Bkz. a.g.d. B. nr:153.<br />
223 Bkz. a.g.d. B. nr:268.<br />
224 Bkz. a.g.d. B. nr:185.<br />
225 Bkz. a.g.d. B. nr:149,187.<br />
226 Bkz. a.g.d. B. nr:291.<br />
227 Bkz. a.g.d. B. nr:177-2.<br />
228 Bkz. a.g.d. B. nr: 149.<br />
229 Bkz. a.g.d. B. nr:154.<br />
230 Bkz.,a.g.d., B.nr: 163.
72<br />
kişinin Sait Efendi ibn-i Hafız Ali olduğu daha önce belirtilmişti.<br />
-Nalbant, 231 hayvanlara nal çakma işi ile uğraşan kişi ve mesleği. Burhaniye<br />
Mahallesi’nden Refet bin El-Hac Osman adlı şahsın nalbant olduğu ifade<br />
edilmektedir.<br />
-Leblebici, 232 bu tabirden leblebi imalathanelerinin de olduğu anlaşılmaktadır.<br />
Yenice Mahallesi’nde ikamet eden Hasan oğlu Hacı Mustafa Efendi’nin lakabı<br />
Leblebici olarak geçmektedir.<br />
-Çömlekçilik 233 , topraktan tencere ve çömlek imal etme işi. Orhaniye<br />
Mahallesi’nde oturan (Çömlekçi) İsmail isimli bir şahsın, çömlek imal eden<br />
anlamındaki lakabından bu işi yaptığı anlaşılmaktadır.<br />
-Çörekçi 234 ifadesinden, küçük fırınların da bulunduğunu anlamaktayız.<br />
-Kaşıkçılık, 235 tahta veya metalden kaşık imal etme mesleği.<br />
-Çul 236 imalathanesi.<br />
-Helva üretimi ve satışı. 237<br />
-Değirmen ve işletmeciliği. 238<br />
Genelde bu ürünlerin imal ve pazarlamalarının aynı dükkan ve işyerlerinde<br />
yapıldığı anlaşılmaktadır.<br />
Bunların dışında şu mesleklerin de icra edildiğini görmekteyiz;<br />
Çorbacı(259): Kapıkulu ocaklarına mahreç olan 31 bölüklü acemi ocağı ile,<br />
Osmanlı ordusunun piyade (yaya) askerini teşkil eden bölük zabitlerine “çorbacı”<br />
denirdi. 239<br />
Kerestecilik(177), ağaç biçme işi, yani sarraflık(295), kasaplık(292),<br />
iğnecilik(286), nalburluk(295), dülgerlik(153), çilingirlik(257), cam imalatı(174),<br />
231 Bkz.,a.g.d., B.nr: 169.<br />
232 Bkz.,a.g.d., B.nr: 190.<br />
233 Bkz.,a.g.d., B.nr: 166.<br />
234 Bkz.,a.g.d., B.nr: 249.<br />
235 Bkz.,a.g.d., B.nr: 271.<br />
236 Bkz.,a.g.d., B.nr: 147.<br />
237 Bkz.,a.g.d., B.nr: 295.<br />
238 Bkz.,a.g.d., B.nr: 232.<br />
239 Pakalın, a.g.e., “Çorbacı”, c.I. s.380.
73<br />
berberlik(204) , araba imalatı ve tamiri(153), demircilik vb.<br />
Bu meslekler içerisinde, sarraflık, arabacılık, dülgerlik ve değirmen<br />
işletmeciliği işlerini, genelde Gayr-i Müslimlerin icra ettiği dikkatimizi<br />
çekmektedir. Bu meslekleri tamamına yakınını lakaplardan elde ettiğimiz için,<br />
mesleklerle ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşamadık. 240<br />
4.4.1.Nema Oranları<br />
Şer’iye sicillerinden, yazıldıkları dönemdeki paraların isimlerini, değerlerini<br />
ve tarihî süreç içerisinde değerlerinde meydana gelen değişimleri ve dalgalanmaları<br />
izleyebiliriz. Bu yönüyle siciller, iktisadî açıdan da bize yardımcı olurlar.<br />
İncelediğimiz 233 numaralı sicil defterinde de bu şekilde para ile ilgili konulara<br />
rastlamaktayız.<br />
Örnek olması bakımından,188 numaralı hüküm ilamını buraya almayı uygun<br />
gördük:<br />
“Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına bağlı İnegöl<br />
kazasının Olukman köyünde sakin dilekçe sahibi, Aziz Efendi b. Mahmut İnegöl<br />
kazası Bidâyet mahkemesine mahsûs odada meclis-i şer‘îmizde adı geçen köyde<br />
oturan Rumeli muhacirlerinden Hüseyin oğlu Hasan Ağa muvacehesinde, ‘adı<br />
geçen Hasan Ağa karye-i mezkurede vaki‘ bâ-berat-ı âlişan hatibi bulunduğum<br />
cami-i şerif vakfının mütevellisi olup, senevî hasıl olan ribh-i neması hitabet-i<br />
meşruta olan 1000 kuruşun 308 sene-i Hicrisi Receb-ü’l Ferdi ayından şimdiye<br />
değin geçen beş senelik ribh-i nühası 750 kuruşa baliğ olan istihkakımı mütevelli-i<br />
mezbur kabz edip bana i‘tada muhalefet eder olmakla sual olunup meblağı mezkur<br />
750 kuruşu bana eda-u teslime mütevelli-i mümâ ileyh Hasan Ağa’ya kıbel-i<br />
şer‘den tenbih olunmak matlubumdur deyû’ be‘de’d dava ve’l istintak, ol dahi<br />
cevabında müdde‘iyi mezbur Aziz Efendi’nin cami-i şerif-i mezkure bâ-berat-ı<br />
şerifi âlişan hatip ve meblağ-ı mezkur 750 kuruşu kendisi bi’t tevliye kabz ettiğini<br />
ikrar ancak, müdde‘i hatip Aziz Efendi’nin cami-i şerif-i mezkur için hitabete<br />
240 Bkz.,a.g.d., B.nr: 152,153,232,295.
74<br />
intihap ve hîn-i mukayyette hizmet-i hitabeti meccanen eda edeceğini taahhüt<br />
etmeğin Vakf hüccet-i şer‘isinde ol vecihle tanzim edilmiş olmakla makbuzu olan<br />
meblağ-ı mezburda hakkı olmadığını serd-u beyan etmesiyle sicil-i mahkeme-i<br />
şer‘iye lede’l müracaat karye-i mezkure ahali-i mu‘teberanından ashab-ı hayrat<br />
ve’l hasenatın vakfeyledikleri, 1000 kuruşluk senevî ribh-i neması olan 150<br />
kuruşun hitabet-i meşruta olduğu, sicil-i şer‘iyenin 3 numaralı hüccet kaydıyla<br />
sabit olmakla mezbur Hasan Ağa’nın suret-i def‘de serd-u beyan eylediği<br />
ifadesinin iltifata şayan olamadığının kendine ba‘de’t tefhim meblağı mezkur 750<br />
kuruşu müdde‘iy-i mezbur Aziz Efendi’ye halen eda-u teslime mütevelli-i mezbur<br />
Hasan Ağa’ya tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.”<br />
Yukarıdaki belgeden anlaşıldığına göre, 1000 kuruşun (Olukman Köyü Camii<br />
Şerif Vakfı’nın bir yıllık geliri) yıllık neması 241 (çoğalmak, fazlalaşmak, artmak)<br />
150 kuruştur. Bunun beş yıllık birikiminin, 750 kuruş olduğu belirtilmektedir. 290<br />
numaralı belgemizde de, Mezit Köyü imamı Hafız İbrahim, vakfedilen camii<br />
şerifin vakfiyesinde belirtildiği üzere, vakıf mütevellisinden hakkını istemektedir.<br />
Burada 1000 kuruşun bir senelik neması 120 kuruş olarak ifade edilmektedir.<br />
Yaklaşık o dönemlerle (XIX. yüzyıl sonu) ilgili olan, Denizli ili şer’iye sicili<br />
çalışmasında da Eytam sandığından alınan borçların nema oranı %11.66 olarak<br />
verilmektedir. 242 Bu da İnegöl Eytam Sandığı Müdürlüğü’nde uygulanan nema<br />
oranları ile aynı değere tekabül etmektedir.<br />
4.4.2. Eytam Sandığı ve Eytam Sandığı Uygulamaları<br />
Eytam Sandığı<br />
Osmanlılarda Şer’iye Mahkemelerinin yönetimi altında bulunan Eytam<br />
Sandıkları bir çeşit kredi kurumları gibiydiler. Eytam Sandığı; yetimlerin,<br />
ebeveynlerinden kalan miraslarını, onların rüşdüne değin onlar için işleten ve<br />
değerlendiren bir kurumdu. Paraların sandığa yatırılması amacını “Li-eclil istirbah”<br />
ifadesi açıklamaktadır. Bunun anlamı, kâr getirmesi için paranın işletmeye verilmesi<br />
demektir. Emval-i Eytam Müdüriyeti; yetimlerin mallarını muhafaza ve<br />
241 Meydan Larousse, “Nema”, Meydan Yayınevi, İstanbul 1981, c. IX, s. 281.<br />
242 Bilal, Yıldız, XX. yy Başlarında Denizli, Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2005; Eytam Sandığı’ndan<br />
alınan borç paralara uygulanan nema ile ilgili bilgi az sonra verilecektir.
75<br />
nemalandırmak, bunların nafakalarını veli ve vasilerine vermek ve rüştlerini ispat<br />
edenlerin, mallarını ve paralarını kendilerine teslim etmek vazifesiyle mükellef<br />
merkez ve ona bağlı birimlerde tesis edilmiş bir yönetimdi. İlkin meşihata<br />
(şeyhülislamlık) bağlı olan bu idare 1908 Temmuz’undan itibaren Adliye’ye<br />
bağlanmıştı. 243<br />
Bu sandıklar 1927 yılında kurulan Emlak Eytam Bankası’na devredilmiş ve<br />
1927 yılında 844 sayılı Kanunla itibari sermayesi 20 milyon lira olan Emlak ve<br />
Eytam Bankası kurulmuştur. Bu bankanın kuruluşundaki amaç, çok eski tarihlerden<br />
itibaren Şer’iye Mahkemelerinin idaresinde bulunan Eytam Sandıkları’nda biriken<br />
tasarrufların bankaya devri ile, bunlardan ülkenin imarı konusunda yararlanmaktı.<br />
Batı ülkelerindeki emlak bankaları tipinde bir banka olması arzu edilen Emlak<br />
ve Eytam Bankasının, aktif ve pasifi bütün hak ve yükümlülükleriyle 1946 yılında<br />
T.C. Emlak Kredi Bankasına devredilmişti. Banka Anadolu Bankası ile birleşmiş<br />
olup, T.Emlak Bankası A.Ş. (Konut bank) ismiyle faaliyetini sürdürmektedir. 244<br />
4.4.2.1.Vekalet<br />
Öncelikle Eytam Sandığı uygulamalarından vekalet üzerinde duralım. Eytam<br />
sandığındaki paranın, işletilmesi hükmü (li-ecli’l istirbah), İslam Hukukundaki<br />
“Bey‘u’l îne” (peşin fiyatına bir malı alıp, sahibine veresiye satma) mu‘amele-i<br />
şer‘isine dayanmaktadır. Bu şekildeki bir uygulama ile faize bulaşılmamış oluyor.<br />
Şafi mezhebince bu uygulamaya (bey‘u-l- ine) cevaz verilmiştir. Vakıf ve yetim<br />
malları bu şekilde işletilmiş ve kar elde edilmiştir. 245 Genelde, “vekalet” başlığı<br />
altındaki belgeler, Eytam Sandığı’ndan bu şekilde alınan borçlarla ilgilidir.<br />
Vekalet; ‘Başkasının işini görmeye memur olmak, vekillik ise, bir kimsenin<br />
işini başkasına tefviz ve o işte onu kendi yerine ikame etmesidir.’ 246 Vekaletin çok<br />
çeşidi vardır. İncelediğimiz vekaletle ilgili belgelerde, vekalet başlığının<br />
kullanılmasının nedeni, alınan borca karşılık ipotek gösterilen malların, gerektiğinde<br />
satılması konusunda, birinin vekil tayin edilmesidir. Bu borçların vadesi, iki yılı<br />
243 Pakalın, a.g.e., “Emval-i Eytam”, c.I, s.529.<br />
244 Bkz.,www.emlakbankasi.com.tr.<br />
245 Akgündüz-Öztürk, “Bilinmeyen Osmanlı”, s.492.<br />
246 Devellioğlu, a.g.e., “vekalet”, s.1144.
76<br />
geçmemektedir. Verilen kredilere, İstanbul Emniyet sandığında olduğu gibi ortalama<br />
yüzde 12 (Hilalî saat semeni-Bir cilt Ali Efendi fetvası semeni) vade farkı tekabül<br />
etmektedir. 247<br />
Defterimizde bu tür vekaletle ilgili, 49 adet belge mevcuttur. 248 Bu da tüm<br />
belgelerin yaklaşık üçte birine tekabül etmektedir. Belgelerde daha çok genel<br />
(umumi) vekâletname ile vekil nasp ve tayini görülmektedir:<br />
165 numaralı belgede, İnegöl kazasına bağlı Hoca Köyü sakinlerinden dilekçe<br />
sahibi İbrahim oğlu Salih, Cuma Mahallesi’nden Hacı Ahmet oğlu Şenel zade Hacı<br />
İsmail Efendi’yi vekil tayin etmektedir. İbrahim oğlu Salih, Eytam Sandığı’ndan<br />
395 kuruş borç almıştır. Eytam Sandığı’ndan almış olduğu 395 kuruşun vadesi<br />
geldiğinde, Salih (müvekkil) borcunu ödeyemezse, ipotek olarak gösterdiği ev arsa<br />
vb. mallarını satması ve böylece borcunu ödemesi konusunda Hacı İsmail<br />
Efendi’ye vekalet vermektedir.<br />
179 numaralı belgemizde ise; Burhaniye mahallesi’nden İbrahim oğlu Emin<br />
Efendi, Eytam Sandığı’ndan, Hacı Adem’in yetimlerinin mallarından 19280 kuruş<br />
borç almaktadır. Buna karşılık aynı mahalledeki evini ve iki adet dükkanını rehin<br />
olarak ortaya koyar. Aldığı borç vadesinde ödenmediği takdirde, rehine koyduğu<br />
malların satılıp borcun ödenmesi konusunda, aynı mahalleden Raşit Efendi’ye<br />
vekalet vermektedir.<br />
271 numaralı belgede ise; Eyne Köyünden Mustafa oğlu Mehmet Ağa, Kaza-i<br />
mezkur Bidayet Mahkemesi’nde 249 Eytam Müdürü Nuri Efendi huzurunda, Eytam<br />
Sandığı’ndaki, Süleyman Kalfa yetimlerinin paralarından almış olduğu 1120 kuruş<br />
borcunun vadesi geldiğinde bunu ödeyemezse, ipotek olarak gösterdiği mallarını<br />
satıp borcunu ödemesi için, Sinanbey mahallesinden Kaşıkçı zade Halil’in oğlu<br />
Mehmet’i, vekil nasp ve tayin etmektedir. 250<br />
Birbirine benzeyen vekalet hüccetlerinde genelde borcun iki seneliğine<br />
alındığını görmekteyiz. Borçlar “Hilalî saat” veya “Bir cilt Ali Efendi Fetvası” kitabı<br />
247 İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, c. II, s, 562.<br />
248 Orjinal vekalet belgesi için bkz: Ekler bölümü (B.nr:1)<br />
249 Ayrıntılı bilgi için bkz., Meydan Larousse, “Bidayet Mahkemesi”, c.II, s.361.<br />
250 Ayrıca Bkz. a.g.d.,B:147,151,161,165,167,168,179,181(2),183(2),185(2),177(2),179(2).
77<br />
semeni (değeri) üzerinden alınmaktadır. Ayrıca vekalet hüccetlerinde borcun Eytam<br />
Sandığı’nda kimin parasından alındığı da ifade edilmektedir.<br />
4.4.2.2. Reşit Olanın Malları<br />
Osmanlı uygulamalarında “reşid”, malını muhafaza hususunda kayıtlı ve<br />
tedbirli bulunarak sefahatten, israftan kaçınan, yirmi beş yaşına erişen kimsedir.<br />
Şurası var ki, yirmi beş yaşına varmazdan evvel reşid olmayan kimse o malda<br />
tasarruf etse tasarrufu geçerlidir. 251 Yetimlerin, işletilme amacıyla Eytam<br />
Sandığında bulunan, anne ve babalarından kalan malları, reşit olduklarında<br />
kendilerine verilirdi. Bu açıdan “Rüşd Davası” başlıklı belgelerde, hep reşit olanın,<br />
babasından kalan malının, Eytam Müdürü tarafından kendisine teslimi konusu ele<br />
alınmaktadır. İlgili kişi reşit olduğunu şahitlerle ispatlayabilirse, malı kendisine<br />
kârıyla birlikte verilmektedir. Rüşd davası ile ilgili dört i‘lam türü belge<br />
mevcuttur. 252<br />
Mesela 174 numaralı ilk belgede; İnegöl kazası Cuma Mahallesi ahalisinden<br />
iken bundan önce vefat eden Hacı Ali oğlu Ahmet bin Ali’nin oğlu yirmi yaşını<br />
geçmiş âkıl ve bâliğ, vasi ve Eytam Müdürü yardımından müstağni olduğunu ifade<br />
ederek, babasından kalan 570 kuruşunu Eytam Müdürü’nden istemektedir. Belgeye<br />
göre şahitlerin dinlenmesiyle malının kendisine verilmesi kararına varılır.<br />
Aynı şekilde 253 numaralı rüşd davası ile ilgili belgede; Karacakaya<br />
Köyü’nden H.1305 Yılında vefat eden Turp oğlu Mustafa’nın oğlu Mustafa, şu an<br />
yirmi yaşını geçtiğini ve rüşde ehil olduğunu ifade ederek, babasından kalan Eytam<br />
Sandığı’ndaki 24600 kuruş parasını talep davası açar. Âkıl-bâliğ ve reşit olduğuna<br />
dair kendisinden şahit istenir, o da, aynı köyden İsmail bin Ali Ağa bin İsmail ve<br />
Tarık oğlu Mehmet bin Osman’ın şahadetleriyle rüşdüne ve malının kendisine<br />
teslimine karar verilir.<br />
251 Zuhaylî, a.g.e., c. V, s. 98-99 ve c. VI, s. 514- 515; Bilmen, a.g.e., c. VII, s. 269-270.<br />
252 Bkz.,a.g.d., B.nr: 174,253,266,278.
78<br />
4.4.2.3. Kefalet<br />
Eytam Sandığı ile ilgili başka bir konu da kefalettir. Bilindiği gibi kefalet,<br />
borcun teminata bağlanmasıdır. Kefalet bir hususu üzerine almak, zimmeti<br />
zimmete ilave etmek ve eklemektir. Mevcut bir hakkı teminata bağlamak, tahsilini<br />
kolaylaştırmak için bir nevi taahhüttür. Kefil borcu üzerine alıp mesuliyet<br />
yükleniyor demektir. Kefil bir zâmin (garantör)`dir. 253<br />
Defterimizde kefaletle ilgili yedi belge mevcuttur: 254 Mesela, 180 numaralı<br />
ilk belgemize göre, İnegöl kazası Hamidiye Mahallesi ahalisinden, Kızanlıklı<br />
Hüseyin Efendi b. Ahmet vefat etmiş olan Kızanlıklı Emin Efendi yetimlerinin,<br />
Eytam Sandığı’ndaki mallarından borç alır. Aynı mahalleden Hasan oğlu Hüseyin<br />
Ağa b. Emin adı geçen kazanın Sinanbey Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin oğlu<br />
Osman Ağa b. Hüseyin, Burhaniye Mahallesi’nden Karinabadlı Kara Hasan b.<br />
İbrahim adlı kişiler, ismi geçen Hüseyin’e kefil olduklarını ifade etmektedirler.<br />
Kefalet belgelerinde en dikkate değer husus, yetim mallarının çarçur<br />
edilmesini önlemek ve borçluyu borcunu ödemeye zorlamaktır.<br />
180-2 numaralı belgeye göre ise, Hamidiye Mahallesi’nden Kadı zade Fazlı<br />
Efendi, Eytam Sandığı’ndan 4929 kuruş borç alır. Onun bu borcuna, Edebey<br />
Köyü’nden Ahmet Bey b. Raşit ile Cuma Mahallesi’nden Kadı Boran zade Osman<br />
b. Muhammed, mahkeme huzurunda kefil olduklarını ifade ederler. Bunun anlamı<br />
borçlu borcunu ödemediği takdirde, kefillerin onun yerine borcunu ödeyecek<br />
olmasıdır.<br />
291 numaralı belgede aynı konuyla ilgilidir. Belgeye göre, Muradiye<br />
Mahallesi’nden Nalbant Salih, Eytam Sandığı’ndan Çilingir Ömer Kalfa<br />
yetimlerinin mallarından 392 kuruş borç almıştır. Onun bu borcuna Yenice Müslim<br />
Köyü’nden Molla İbrahim ile kardeşi Ahmet kefil olurlar.<br />
Kefaletin vekaletten farkına gelince; vekalette, borç alan kişi kendi malını<br />
ipotek gösterirken, kefalette aldığı borca başka şahısları kefil göstermektedir. Borç<br />
kefillerinin en az iki kişi oldukları dikkatimizi çekmektedir. 255 Bunun haricinde<br />
253 Keskioğlu, a.g.e., s. 208-209.<br />
254 Bkz.,a.g.d., B.nr: 180,180(2),198,201,226,227,291,307.<br />
255 Bkz.,a.g.d., B.nr 198,201,226,227,291,307.
79<br />
Eytam Sandığı’ndan borç alma şekilleri arasında bir fark söz konusu değildir.<br />
4.4.2.4. Nafaka<br />
Belgelerimiz içinde nafaka ile ilgili olanlar da vardır. Nafakanın tanımı ile<br />
ilgili bilgileri, belgelerin sosyal ve ekonomik yönden değerlendirilmesi esnasında<br />
vermiştik. Sicil kayıtlarına göre, ölenlerin Eytam Sandığı’ndaki mallarından,<br />
çocuklarına veya dul eşine nafaka tahsis edildiğini görmekteyiz. Bununla ilgili<br />
belgelere bir örnek olması açısından 187 numaralı belgeyi aşağıya almak istiyoruz:<br />
“Hüdavendigâr vilâyet-i celilesi dâhilinde Ertuğrul Sancağına muzaf İnegöl<br />
Kazasının Kurşunlu Karyesinde sakine sahibe-i arz-ı hal ma‘rifetü’z-zat Hatice<br />
bint-i Osman kaza-i mezkûr Bidayet mahkemesine mahsus odada ma‘kud meclis-i<br />
şer’imizde karye-i mezkûre ahalisinden zevc-i mutallak-ı derunu arz-ı hâlde ism-i<br />
mezkûr Hacı Hasan oğlu Hacı Hasan bin Halil nâm kimesneye her biri ayrı ayrı<br />
günlerde üç defa mürasele-i şer’iye irsal ve kendisine tebliğ kılındığı halde<br />
gelmekden temerrüd ve imtina etmesiyle icbarı dahi kabil olmamasına ve<br />
müdde‘iye-i mezbûre muhakemenin ğıyaben rû’yet-i talebinde bulunmasına<br />
mebni müdde‘i aleyh mezbur Hacı Hasan’ın hukukunu vikâye ve muhafazaya<br />
vekîl-i musahhar tayin kılınan kaza-i mezkûrun Sinanbey mahallesinde sakin<br />
mahkeme-i Bidâyet mülazımlarından Halil Efendi ibn Mehmet muvacehesinde<br />
müvekkil-i mezbûr Hacı Hasan 351 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle zevc-i<br />
dahilim olup, fi tarihinden 2,5 mâh mukaddem talak-ı ric‘i ile tatlik ve mihr-i<br />
müeccel hakkım mezkûre mukabil 251 kuruş teslim ve i’ta edip bâki kalan100<br />
kuruşla nafaka-i iddeti muayyene-i ma‘lumemle müennes-i süknamı ve 50 kuruş<br />
kıymetli bir kat elbisemi el yevm i‘tada muhalefette bulunduğundan sual<br />
olunup… mezbûrun inkarına mezbûr Hacı Hasan’ın tahlifine ta‘liken meblağı<br />
mezkûr 101 kuruş ile kıbeli’ş-şer‘den mezbûrenin nafaka ve müennesi süknası<br />
için takdir olunan 200 kuruşla mezkûr gelin elbisesi mevcûd ise aynen, müstehlek<br />
ise kıymeti olan 50 kuruşun, cem‘an 351 kuruşun müdde‘iye-i mezbûreye eda-u<br />
teslimi müvekkil-i mezbur Hacı Hasan’a izafetle vekil-i müma ileyh musahhar<br />
Halil Efendiye tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu. Fi yevmi’t tasi‘u<br />
ve’l ışrin min şehr-i Şâban muazzam sene 1313” 256<br />
Özetle ifade edecek olursak, İnegöl’e bağlı Kurşunlu Köyü’nden Hatice<br />
hanım, kendisini boşamış olan eski kocası Hasan oğlu Halil’den, mehrini, iddet ve<br />
müennes-i sükna nafakasını (barınma ihtiyacı, ev kirası vb) talep için dava açmış,<br />
mahkeme nafaka ve ikamet masrafı için 200 kuruş takdir etmiştir. Burada bir<br />
kadının kocasına karşı hak talebinde bulunmasına şahit oluyoruz. Boşanmalarda<br />
genelde erkeğin kadına mehr-i müeccel hakkını vermediğini müşahede<br />
256 Bkz.,a.g.d., B.nr: 187.
80<br />
etmekteyiz. 257 Hacı Hasan’a üç defa mahkeme için celp mektubu gönderildiği<br />
halde, gelmemesinden dolayı davanın onun gıyabında görülmesi mahkemece<br />
kararlaştırılmıştır. Mahkeme Hacı Hasan’ın avukatlığını yapması için, Halil<br />
Efendi’yi vekil tayin etmiştir.<br />
Nafaka ile ilgili diğer belgelerimizde de, nafaka talebi ile mahkemeye<br />
başvurulduğunda, mahkemenin talepleri olumlu değerlendirerek bir miktar nafaka<br />
takdir ettiğini görmekteyiz. 258<br />
229 numaralı belgemizde; İnegöl kazası Kadı Köyü’nde oturan Ahmet kızı<br />
Fitnat Hatun, boşanmış olduğu eşi Hasan oğlu Şakir b. Hasan’dan 4 yaşındaki oğlu<br />
Cafer, 6 yaşındaki kızı Sultan ve karnındaki 6 aylık çocuk için 70 kuruş nafaka<br />
takdir edilir.<br />
Mahkeme sonucunda takdir edilen nafaka miktarları, bize o dönemin<br />
ekonomik hayatı hakkında ipuçları vermektedir. Buna göre üç kişilik bir ailenin,<br />
bir aylık zaruri ihtiyacının, 80 kuruş civarında olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıda<br />
değinileceği gibi o dönemde bir evin bir aylık kira bedelinin 15 kuruş civarında<br />
olduğu düşünülürse, nafaka bedellerinin makul olduğunu söyleyebiliriz.<br />
4.4.3.Gayr-i Menkul Değerleri ve Kiralar<br />
C-233 numaralı Sicil Defteri’nde yer alan belgelerdeki konulardan, gayr-i<br />
menkul değerleri ile ilgili önemli bilgilere ulaşmak da mümkündür. Alış verişteki<br />
anlaşmazlığın konu edildiği bir belgeden, o günün kira bedellerini elde etmemiz<br />
mümkündür.<br />
190 numaralı belge, İnegöl’ün Orhaniye Mahallesi’ndeki bir temellük<br />
davasını ele almaktadır. Burada 2 katlı, alt katta iki üst katta da dört odalı bir ev,<br />
eşyaları ile birlikte 10,5 yüzlük altına (1134 kuruş) satılır. Bir buçuk sene sonra,<br />
evini satmış olan İsmail Çavuş, evini satmadığını, kiraya verdiğini, 1,5 yıllık kira<br />
bedelini düştükten sonra kalan 864 kuruşu geri iade edeceğini söylemektedir.<br />
257 Bkz.,a.g.d., B.nr:170,176,204,260.<br />
258 Bkz.,a.g.d., B.nr: 214,215,229,244,246.
81<br />
Bir buçuk yıl 18 ay demektir. 270’i 18’e (270:18=15) böldüğümüzde bir aylık<br />
kira bedeli olarak 15 kuruş çıkmaktadır. Evin değeri olan 1134 kuruşu bir aylık kira<br />
bedeli olan 15 kuruşa böldüğümüzde, (1134:15 ) yaklaşık 76 ay, yani 6 sene 4 aylık<br />
kira bedelinin evin değerine denk düştüğünü görmekteyiz. Günümüz fiyatlarıyla<br />
karşılaştırıldığında, evin değeri ile kira bedeli oranında, büyük fark olduğu<br />
görülmektedir. Günümüzde bir evin değeri, genelde 200 aylık kira bedeline denk<br />
gelmektedir.<br />
Yüzlük mecidiye altını 0.916,5 ayarında ve iki dirhem dört kırat veznindedir.<br />
Bu yaklaşık olarak 7 gr’a tekabül etmektedir. 259 1861 yılında yüzlük mecidiye<br />
altını 350 kuruşa yükselmiştir. Kaimelerin (Abdülmecit döneminde basılan kağıt<br />
para) piyasadan çekilmesi ile yüzlük mecidiye altını 1862’de 100 kuruşa<br />
geriledi. 260 Yukarıda verdiğimiz 190 numaralı belgemize göre, yirmi yıl içerisinde<br />
yüzlük altının yine değer kazandığını görmekteyiz.<br />
Burada belgelerimizden çıkardığımız, bir takım gayr-i menkul değerlerini<br />
vermek istiyoruz:<br />
Hamidiye mahallesinde bir kahvehane = 5040 kuruş 261<br />
Yenice Mahallesi’nde bir ev = 907,5 kuruş 262<br />
Hamidiye Mahallesi’nde bir ev = 1120 kuruş 263<br />
Hamidiye Mahallesi’nde bir ev = 2800 kuruş 264<br />
Hamidiye Mahallesi’nde bir ev ve arsası = 2565 kuruş 265<br />
Sinanbey Mahallesi’nde bir ev ve arsası = 1120 kuruş 266<br />
Kozluca köyü’nde bir ev = 1500 kuruş 267<br />
Bu evlerin kıymetlerinin mahallerine göre değiştiğini düşünüyoruz. Yukarıda<br />
259 Devellioğlu, a.g.e., “dirhem”, s.188.<br />
260 İhsanoğlu, “Osmanlı Devleti Tarihi”, s.555; E.V.Zambaur, “kuruş”, İslam Ansiklopedisi, c.VI,<br />
s.1024<br />
261 Bkz. a.g.d., B.nr: 185.<br />
262 Bkz. a.g.d., B.nr: 190.<br />
263 Bkz. a.g.d., B.nr:239.<br />
264 Bkz. a.g.d., B.nr:256.<br />
265 Bkz. a.g.d., B.nr:257.<br />
266 Bkz. a.g.d., B.nr:258.<br />
267 Bkz. a.g.d., B.nr:292.
82<br />
geçen, Hamidiye Mahallesi’ndeki iki evin fiyatı 2500 kuruşun üzerindeyken,<br />
Kozluca Köyündeki bir evin fiyatı ise 1500 kuruştur. Yukarıda belirtilen evlerin<br />
kaç katlı olduğu ve oda sayıları ile ilgili ayrıntılı bilgiler, belgelerde verilmemiştir.<br />
Biz, evlerin değerlerini vekalet belgelerinden çıkartmaya çalıştık. Miras paylaşımı<br />
ile ilgili belgelerde evler zikredildiğinde, oda sayıları ve kaç katlı oldukları ilgili<br />
bilgiler verilirken, vekaletle ilgili belgelerde bu malumatların olmadığını, sadece<br />
değerlerinin verildiğini tespit ettik.<br />
4.4.4.Terekelerden Alınan Resmî ve Gayr-i Resmî Kesintiler<br />
İncelediğimiz belgelerden anlaşıldığına göre, tereke taksimi yapılması<br />
karşılığında, resmi olarak belirlenmiş bazı ücretler alınmaktadır. Bu miktarlar miras<br />
kalan terekeden kesilmektedir. 268 Konuyu bir tablo ile yansıtmak istiyoruz:<br />
Şekil: 4.1. Terekelerden Yapılan Kesintiler<br />
Terike<br />
Resm-i<br />
Dellaliye<br />
Kaydiyye<br />
Kesintiler<br />
Belge no<br />
(kuruş.para)<br />
kısmet<br />
defteri ve pul<br />
toplamı<br />
176-2 36225.20<br />
228 1481.10<br />
905.20 10 74.20 989,4<br />
%2,49 %0,027 %0,204 %2,7<br />
37 2.20 39,2<br />
%2,49 %0,14 %2,64<br />
232<br />
(Rum)<br />
9122<br />
10.20 5 18.10 33,3<br />
%0,11 %0,05 %0,19 %0,36<br />
234 880.20<br />
22 17.30 2 41,30<br />
%2,49 %2,02 %0,22 %4,6<br />
270 452.30 11,10 8 1.20 20,30<br />
268 Belgenin aslı için bkz. Ekler bölümü ( B.nr:10 ).
83<br />
%2,45 %1,76 %0,26<br />
%4,4<br />
272 816.10<br />
20.10 16 2 38,10<br />
%2,46 %1,96 %0,24 %4,6<br />
35 24 4.20 63,20<br />
273 1416.20<br />
%2,47 %1,69 %0,29 %4,4<br />
274<br />
88.30 40 9 137,30<br />
3555.20 %2,48 %1,125 %0,25 %3,8<br />
Konunun iyi anlaşılması bakımından tabloda geçen terimleri açıklayacak<br />
olursak;<br />
Resm-i Kısmet: Ölenlerin terekelerinin tespitiyle hasıl olan paranın<br />
dağıtılması mukabilinde alınan harç yerinde kullanılan bir tabirdir. Bununla görevli<br />
memurlar (Kassamlar) Rumeli ve Anadolu kazaskerlerine bağlı idiler. Kassam<br />
teşkilatının olmadığı yerlerde, bu vazife kadı tarafından yürütülürdü. Harcın<br />
miktarı, askeri veya beratlı sınıf ile reaya ve halktan olmasına göre değişirdi. 269<br />
Dellaliye: Satılacak şeyi satan, satıcı ile alıcı arasında aracı olan kişiye<br />
“Dellâl veya Tellâl”, yapılan bu işe ve bu iş gerekçesi ile kesilen harca da<br />
“Dellaliye” denir. 270<br />
İncelediğimiz belgelerden on adedi tereke taksimi hüccetidir. Örnek olması<br />
yönüyle tablodaki 273 numaralı belgede 1416 kuruş 20 para tereke kalmıştır.<br />
Bunun taksiminden 35 kuruş “resm-i kısmet” ücreti alınıyor ki bu terekenin<br />
%2,47’sine denk gelmektedir. 24 kuruş “Dellaliye” ücreti kesiliyor bu da terekenin<br />
%1,69’una tekabül etmektedir. 4 kuruş 20 para da “kaydiyye ve yol” pul masrafı<br />
gösteriliyor, bu ise terekenin %0.29’udur. Kesintiler toplamı 63 kuruş 20 para bu<br />
269 Pakalın, a.g.e., “Resm-i Kısmet”, c.III, s.30.<br />
270 Devellioğlu, a.g.e., “Dellaliye”, s.173.
84<br />
da tüm terekenin %4,4’ü etmektedir. Bazı paylaşımlarda ayrıca yol masrafı da<br />
gösterilmektedir. Yol ücreti taksim için gidilen yerin ilçe merkezine uzaklığına<br />
göre değişmektedir.<br />
Tablodan anlaşıldığı gibi, terekelerden ortalama %2,5 oranında resm-i kısmet,<br />
%0,24 oranında Kaydiyye ve pul kesintisi yapılmaktadır. Dellaliye ve yol kesintisi<br />
ise gidilen yere göre değişiklik arz etmektedir. Kesintiler toplamı ise ortalama %3,5<br />
civarında bir yekun oluşturmaktadır. Dikkatimizi çeken bir husus ta, Gayr-i<br />
Müslimlerin terekelerinden alınan resm-i kısmet oranının daha az olmasıdır. 271<br />
Fakat bunun nedeni hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık. Terekeleri taksim<br />
edilen kişileri, hayatlarında iken mirasçılarına taksim vasiyetinde bulunmamış<br />
olanlar 272 ile değişik yerlere borcu 273 olanlar oluşturmaktadır.<br />
4.4.5. Belgelerde Adı Geçen Tarım Ürünleri ve Hayvanlar<br />
Belgelerden çıkardığımız sonuçlara göre, ilçenin ekonomisinin temelde<br />
tarım ve hayvancılığa dayandığını söyleyebiliriz. Tarım ve hayvancılığa bağlı<br />
olarak diğer meslek kuruluşları oluşmuştur. İlçede yetiştirilen ve belgelerimizde<br />
rastladığımız tarım ürünlerini ve değerlerini şu şekilde sıralayabiliriz:<br />
Yonca, 274<br />
1 arye turp= 30 kuruş<br />
1 arye 275 kabak= 20kuruş<br />
1 kile (25,6 kg) fasulye 276 = 64 kuruş<br />
1 kile mısır 277 = 17 kuruş<br />
1 kile hınta (buğday) 278 = 13 kuruş<br />
Ayrıca siyam, lahana, salatalık, marul, 279 burçak, üzüm. 280 dut, 281 gibi<br />
271 Bkz.,a.g.d., B.nr:232.<br />
272 Bkz.,a.g.d., B.nr:272,273,274.<br />
273 Bkz.,a.g.d., B.nr:299.<br />
274 Bkz.,a.g.d., B.nr:181-2<br />
275 Bkz.,a.g.d., B.nr: 182.<br />
276 Bkz.,a.g.d., B.nr:182.<br />
277 Bkz.,a.g.d., B.nr:182.<br />
278 Bkz.,a.g.d., B.nr:238.<br />
279 Bkz.,a.g.d., B.nr:233.
85<br />
kıymetlerinin ifade edilmediği bazı tarım ürünlerinin de yetiştirildiğini<br />
görmekteyiz. Kile bir hacim ölçüsüdür. Yaklaşık olarak 25,6kg’a tekabül<br />
etmektedir. 282 Yine belgemizde geçen ölçü ifadelerinden biride “arye”dir. Bu ve<br />
bunun benzeri kelimeleri lügatlerden araştırmamıza rağmen konu ile ilgili herhangi<br />
bir bilgiye ulaşamadık.<br />
Belgelerden anladığımıza göre, özellikle Ermenilerin yaşadığı Cerrah Köyü<br />
ve çevresinde üzüm bağları bulunuyordu. 283 Ayrıca Kozluca Köyü’nde de aynı<br />
şekilde üzüm bağlarının bulunduğu ve üzüm yetiştirildiği anlaşılmaktadır. 284<br />
Belgelerimizde ilçede yetiştirilen kimi hayvan türlerinin isimlerinin geçtiği de<br />
görülmektedir. Buna örnek olarak; camus ineği, malak, 285 koyun, 286 kara sığır<br />
tosun, kara sığır ineği, öküz, 287 merkebi 288 sayabiliriz. Bu hayvanların isimleri<br />
tereke belgeleri ile bazı satış anlaşmazlığı ve kayıp mal konularında geçmektedir.<br />
Tarımın hayvan gücü ile yapıldığı, inek ve öküzlerin çift sürmede<br />
kullanıldıkları anlaşılmaktadır.(B.nr:274) Bunların dışında Sicil Defteri’nde<br />
hayvanlarla ilgili fazla bir bilgiye rastlamadık. Belgelerimizde, bir kısım<br />
hayvanların değerleri de verilmektedir:<br />
Bir çift kara sığır ineği= 500 kuruş. 289<br />
Kara sığır tosunu= 150 kuruş,<br />
Merkep= 100 kuruş,<br />
Çift öküz = 850 kuruş,<br />
Kara sığır inek= 185 kuruş. 290<br />
Kurbanlık koyun= 110 kuruş,<br />
Camus ineği + 2 tane malak= 733 kuruş,<br />
280 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />
281 Bkz.,a.g.d., B.nr:184.<br />
282 Zambaur, “kile”, İslam Ansiklopedisi, c.VI, s. 663-664.<br />
283 Bkz.,a.g.d., B.nr:153-154.<br />
284 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />
285 Bkz.,a.g.d., B.nr:273.<br />
286 Bkz.,a.g.d., B.nr:189.<br />
287 Bkz.,a.g.d., B.nr:274.<br />
288 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />
289 Bkz.,a.g.d., B.nr:185.<br />
290 Bkz.,a.g.d., B.nr:189, 273,292.
86<br />
Beygir = 600 kuruş 291 .<br />
Çift sürmek için kullanılan hayvanların değerli oluşu dikkatimizi<br />
çekmektedir. Bunun dışında bir beygirin merkepten altı kat daha pahalı olduğunu<br />
görmekteyiz. Beygir, çift sürmekte, yük taşımakta ve binek olarak kullanılmakta<br />
merkepten çok daha üstün olduğu için bu değer farkının ortaya çıktığı<br />
düşünülebilir. Bir sığırın ortalama fiyatının 150 ile 250 kuruş arasında olduğunu<br />
tespit edebilmekteyiz. Bir çift kara sığır ineği 500 kuruş iken, bir çift öküz 850<br />
kuruş olarak ifade edilmektedir. Bu hayvanlarla beraber belgelerde ifade edilen<br />
“beraberinde takım” ifadesi bu hayvanların çift sürmek için kullanıldığını<br />
göstermektedir. 292<br />
4.4.6.Mehir Miktarları<br />
Daha önce bilgi verdiğimiz gibi mehir, evlilik sırasında kız tarafına verilen<br />
paradır. Mehir miktarları, halkın ekonomik seviyesini gösteren, önemli<br />
verilerdendir. Nikah esnasında kız için belirlenen mehir miktarı, köylerle ilçe<br />
merkezine ve ailenin ekonomik seviyesine göre değişkenlik arz etmektedir.<br />
Defterde yer alan mehir i‘lamları genelde, boşanma veya kocanın ölümünden<br />
dolayı, daha önce tahsil edilememiş olan mehir hakkını talep, konusunu<br />
içermektedir. Bu konu ile ilgili üç adet belge bulunmaktadır. Bunların haricinde,<br />
diğer bazı belgelerde de, mehir konusuna temas edilmiştir. 293 Kız tarafının<br />
ikametgah mahalli, mehir miktarlarını ve belge numaralarını aşağıdaki tabloda ele<br />
almak istiyoruz:<br />
Şekil: 4.2. Mehir Miktarları<br />
Belge no İkamet yeri Mehr-i müeccel Mehr-i muaccel<br />
148 Hoca Köyü 101 -<br />
291 Bkz.,a.g.d., B.nr:295.<br />
292 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />
293 Bkz.,a.g.d., B.nr:148,163,169,170,172,175,185,187,204,237,260,262,263,265,276.
87<br />
163 Çeltikçi Köyü 101 -<br />
169 Burhaniye Mh. 1400 2200<br />
170 Hamzabey<br />
Köyü<br />
1000 -<br />
172 Akhisar Köyü 301 -<br />
173 Akhisar Köyü 251 -<br />
175 Cuma Mahallesi 501 -<br />
176 Muzal Köyü 201 -<br />
185 İsaviran Köyü 201 -<br />
187 Kurşunlu Köyü 351 -<br />
204 Muzal<br />
101 -<br />
Köyü<br />
237 Burhaniye<br />
501 -<br />
Mahallesi<br />
260 Kozluca Köyü 500 1000<br />
262 Hanlı Köyü 300 700<br />
263 Hamidiye<br />
100 -<br />
Köyü
88<br />
265 Cuma<br />
151 -<br />
Mahallesi<br />
276 Tokuş Köyü 501 1000<br />
Mehr-i muaccel bölümlerindeki değerlerin boş olmasının nedeni; Mehr-i<br />
muaccel genelde evlilik sırasında, birleşmeden önce ve yukarıda belirtildiği üzere<br />
peşin olarak verilmesidir. Mehr-i müeccelin ise, boşanma veya ölüm sonucuna<br />
kadar verilmediğini görmekteyiz. 294 Yukarıdaki tabloda mehr-i müeccel<br />
bölümündeki değerler, ibra, talak veya terekeden hak talep etme belgelerinden<br />
çıkarılan mehir miktarlarıdır. Mehr-i müeccel, kadının boşanma veya kocasının<br />
ölümü gibi durumlarda kendisine iddet (dört ay, on gün) süresince yetebilecek<br />
miktar kadar olmalıdır. 295<br />
4.4.7.Kullanılan Eşyaların Değerleri<br />
İncelemiş olduğumuz şer’iyye sicil defterindeki terekeyle ilgili belgelerde,<br />
1892 yılında İnegöl halkının kullandığı eşyaların değerleri de verilmektedir. Bu<br />
bilgiler, halkın o günkü ekonomik durumu hakkında fikir edinmemize yardımcı<br />
olmaktadırlar.<br />
Bir örnek olarak; Yanya Vilayeti Korundus Nahiyesi’ne bağlı, Vilani Köyü<br />
ahalisinden olup, İnegöl kazasına bağlı İsaviran Köyü’nde oturan Devlet-i Aliyye’nin<br />
Rum milletinden iken bundan önce vefat eden Değirmenci Nikola oğlu Anastas’ın<br />
terekesi şunlardan oluşuyordu;<br />
Köhne kocuk = 111 kuruş<br />
Dolma çifte tüfek (1) =75 kuruş<br />
Tabanca çift (1) = 25 kuruş<br />
294 Bkz.,a.g.d., B.nr:163,169,170,172,175,185,187,204.<br />
295 Örnek mehir belgesi için bkz. Ekler (B.nr: 8).
89<br />
Saat (1)<br />
= 21 kuruş.<br />
Toplam = 221 kuruş<br />
Değirmenci Nikola oğlu Anastas’ın değişik kişilerin zimmetindeki nakit<br />
alacakları ile terekesi 8609 kuruş 20 paraya ulaşmaktadır. 296<br />
İnegöl’ün Sinanbey Mahallesi’nde ikamet eden, Rumeli muhacirlerinden Nalbant<br />
Mehmet Usta terekesi de aşağıdaki listeyi oluşturmaktadır;<br />
Kullanılmış yorgan 1 (adet)<br />
Kullanılmış kilim (1)<br />
Eski yastık (6 adet), eski minder(1)<br />
Yün şilte (1)<br />
Kıl doldurulmuş yastık (6 adet)<br />
Şilte (1)<br />
Küçük bakır tas (3)<br />
Ev hırdavatı<br />
Büyük bakır bakraç (1)<br />
Küçük bakır bakraç (1)<br />
Kapaklı bakır tencere (2)<br />
Kapaksız sahan (5 adet), Kapaklı tabak (2 adet)<br />
Eski bakır sahan (2 adet), çorba tası( 2 adet)<br />
Sahan (2 ) ve kapak<br />
Bıçak ile masat<br />
Sandık (1 ) ve içindeki hububat<br />
Nalbant takımı<br />
Soba (1) hırdavat saire<br />
= 20 kuruş 10para<br />
=68 kuruş<br />
=8 kuruş<br />
=12,2 kuruş<br />
=10 kuruş<br />
=15,2 kuruş<br />
=121 kuruş<br />
=15 kuruş<br />
=24,1 kuruş<br />
= 15 kuruş<br />
=18,2 kuruş<br />
=20,1 kuruş<br />
= 11 kuruş<br />
= 11,2 kuruş<br />
=6 kuruş<br />
= 17 kuruş<br />
=37,20 kuruş<br />
=9,2 kuruş<br />
296 Bkz.,a.g.d., B.nr:232.
90<br />
Eski çul (1)<br />
Sepet şiş (19 hırdavat saire)<br />
Eski yorgan (1) pamuklu<br />
Şiş (1) basma entari (1)<br />
Eski bakır kapaklı tencere (1), mangal(1)<br />
Sarık (1) entari (1)<br />
Kumaş şalvar (1) Entarilik (2)<br />
Kumaş şalvar (1) çorap (5 adet)<br />
Basma parça (1) Hacı örtüsü (1)<br />
Çorap (2 adet), uçkur (1)<br />
Kocuk (2 adet)<br />
Küçük ayna ( 1 ) bardak (1)<br />
Küpe çift (1)<br />
=16 kuruş<br />
=12,1 kuruş<br />
= 41 kuruş<br />
= 9 kuruş<br />
= 11,2 kuruş<br />
= 8,1 kuruş<br />
=17,2 kuruş<br />
= 29,1 kuruş<br />
=16,2 kuruş<br />
= 25 kuruş<br />
=62 kuruş<br />
=2,2 kuruş<br />
=20 kuruş<br />
Yüzük (1) =24 kuruş<br />
Yüzük (1)<br />
=16 kuruş<br />
İplik ile kuşak = 6,1 kuruş 297<br />
Toplam<br />
= 750 kuruş.<br />
Nalbant Mehmet ustanın terekesi orta halli bir kişinin ev eşyalarından<br />
oluşmaktadır. Evde, kilim, minderler, yastıklar ve yorgan gibi temel ihtiyaçları<br />
karşılamakta kullanılan eşyalar bulunmaktadır. Bunların dışında tencere, tas, sahan<br />
mangal, bakraç ve bıçak gibi mutfak eşyaları yer almaktadır. Ayrıca terekede sarık,<br />
şalvar, uçkur, çorap, entarilik kumaş, hacı örtüsü kocuk gibi temel giyim eşyaları<br />
göze çarpmaktadır. Muhtemelen düğün esnasında alınan evliliğin göstergesi iki<br />
yüzük ile bir çift küpe de ziynet eşyalarını oluşturmaktadır. Terekesini toplam değeri<br />
750 kuruştur.<br />
297 Bkz.,a.g.d., B.nr:234.
91<br />
Cuma Mahallesi ahalisinden Recep Usta b. Emin terekesi;<br />
Küçük eski bakır tava (1) = 2,20 kuruş<br />
Eski kocuk (1)<br />
= 20 kuruş<br />
Hırdavat.<br />
= 100 kuruş<br />
Kullanılmış küçük iğne kabı (46) = 4,20 kuruş<br />
Küçük yorgan (4)<br />
= 2,20 kuruş<br />
Çarık (1)<br />
= 10 kuruş<br />
Eski kürek (1)<br />
= 20 kuruş<br />
Çekiç (4adet)<br />
= 11,20 kuruş<br />
Küçük çekiç (2)<br />
= 2 kuruş<br />
Kosa taşı<br />
= 20 kuruş<br />
Hurda burgu ve takım parçaları = 15 kuruş<br />
Burgu (1)<br />
= 3 kuruş<br />
Bıçak yüzü (20 adet)<br />
= 5,20 kuruş<br />
Bıçak sapı (40 adet)<br />
= 15,20 kuruş<br />
Adi çekiç (1)<br />
= 1,20 kuruş<br />
Oluk (1) = 1,20 kuruş. 298<br />
Toplam = 237 kuruş.<br />
Terekesinden anlaşıldığına göre Recep Usta demirci ustası olmalı. Çekiçler,<br />
bıçak yüzleri, oluk ve kürek gibi eşyalar bunu göstermektedir. Bunların dışında tava<br />
yorgan, çarık ve kocuk gibi zaruri ihtiyaçları karşılamaya yönelik birkaç parça eşya<br />
Recep ustanın terekesini tamamlamaktadır. Recep Usta’nın terekesinin toplam değeri<br />
237 kuruştur.<br />
Burhaniye Mahallesi sakinlerinden Bursalı Ernur Cafer Ağa terekesi;<br />
Kullanılmış perde (6 adet)=25kuruş<br />
Köhne lamba çift (1) =35 kuruş<br />
Karyola (6 adet) =200 kuruş<br />
Masa (6), ocak (1 ) = 435 kuruş<br />
298 Bkz.,a.g.d., B.nr:270.
92<br />
Masa =45 kuruş 299<br />
Toplam =740 kuruş<br />
Ernur Ağa’nın terekesindeki 6 adet karyola başka terekelerde<br />
karşılaşmadığımız ev eşyalarındandır. Masa ve karyola sayısının fazla olması Ernur<br />
Ağa’nın ailesinin nüfusunun fazlalığından veya misafirinin çok olmasından dolayı<br />
olmalıdır. Terekenin toplam değeri 741 kuruştur.<br />
Sinanbey Mahallesi sakinlerinden Yusuf Ali Ağa terekesi;<br />
Bakır bakraç (1) =31 kuruş<br />
Bakır tavası (1) =20 kuruş<br />
Bakır Çorba sahanı (1) =10 kuruş<br />
Bakır Kevgir (1) =14 kuruş<br />
Kullanılmış çul (1) =80 kuruş<br />
Hırdavat saire<br />
=25 kuruş<br />
Yün yastık (3)<br />
=9 kuruş<br />
Yorgan (1) ayrık yastık (1) =35 kuruş<br />
Yumurta tavası(1) =20 kuruş 300<br />
Toplam =241 kuruş<br />
Yukarıda vermiş olduğumuz terekeler, ekonomi seviyesi orta halli olan<br />
kişilere aittir. Halkın çoğunluğunun, adı geçen eşyalara sahip olabilecek bir gelir<br />
seviyesine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi de, ekonomik seviyesi iyi olan<br />
birinin terekesine örnek vermek istiyoruz;<br />
Bursa’nın Hoca Ali mahallesinde sâkin Numan zade Ali Nihat Efendi’nin eşi<br />
olup İnegöl kazası mahallelerinden, Cuma Mahallesi’nde babası Hacı Muharrem<br />
Efendi ve validesi yanlarında geçici ve misafir olarak bulunurken vefat eden Vasfiye<br />
Hanımın terekesi aşağıda görüldüğü gibidir; 301<br />
İki arşın miktarı kullanılmış lahuri şal = 200 kuruş<br />
299 Bkz.,a.g.d., B.nr:272.<br />
300 Bkz.,a.g.d., B.nr:273.<br />
301 Bkz.,a.g.d., B.nr:282.
93<br />
İki adet lahuri boyun şalı<br />
İki adet Horasan işi şal<br />
İki adet Türkmen işi kilim<br />
Elmas taşlı bir adet iğne<br />
Elmas taşlı diğer iğne<br />
Bir çift elmas taşlı küpe<br />
= 100 kuruş<br />
= 150 kuruş<br />
= 500 kuruş<br />
= 800 kuruş<br />
= 200 kuruş<br />
= 400 kuruş<br />
Elmas ve zümrüt taşlı bir adet yüzük = 150 kuruş<br />
Toplam<br />
= 2500 kuruş.<br />
Vasfiye Hanımın terekesini oluşturan eşyaların toplam kıymeti 2500 kuruş<br />
etmektedir.<br />
Bu itibarla, terekelerden halkın farklı ekonomik seviyelerde olduğunu<br />
anlayabilmekteyiz. Halkın büyük çoğunluğunun terekesi ise, öncelikle bir evin temel<br />
ihtiyacı olan eşyaları kapsamaktadır.<br />
4.4.8. Vakıf<br />
İncelemiş olduğumuz C-233 Numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicili Defteri’nde,<br />
vakıf ile ilgili üç adet belge bulunmaktadır. Bu genel belge sayısına göre çok az bir<br />
miktarı ifade etmektedir. Vakıf sözlükte: Hapsetmek, alıkoymak, durmak<br />
anlamındadır. Sicil kayıtlarını ilgilendiren bir terim olarak: Menfaati kullara ait<br />
olmak üzere bir malı kendi mülkünden çıkarıp bağışlamak demektir. 302<br />
Osmanlılar`da vakıf müessesesinin bir hayli yaygın olduğunu görmekteyiz.<br />
Çünkü Osmanlılar vakıf müessesesini, sosyal güvenliğin ve dayanışmanın bir esası<br />
olarak görmüşlerdir. Bu nedenle kişilerce birçok vakıf kurularak toplumun<br />
hizmetine sunulmuştur.<br />
302 Geniş bilgi için bkz., Bilmen, a.g.e., c. IV, s. 284-380 ve c. V, s. 5-115; Zuhaylî, a.g.e., c. X, s.<br />
243-314; Pakalın, a.g.e., “vakıf”, c. III, s. 577-580.
94<br />
Defterimizde verilen bilgilere göre, vakıfların Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti`nin<br />
gözetimi altında olduklarını görmekteyiz. 303 Bunu, belgelerde geçen “Nezaret-i<br />
Evkaf-ı Hümayün Mülükânesine mülhık…” ifadesinden anlamaktayız. Vakıflar<br />
kuruluş amacına göre farklı isimler alıyorlardı. Belgelerde geçen vakıfları “Avarız”<br />
ve “İcareteynli” vakıflar olarak iki ana grupta toplamak mümkündür:<br />
4.4.8.1 Avârız Vakıfları<br />
Avarız vakıfları, geliri bir köy veya mahalle ahalisinin beklenmedik<br />
ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere tesis edilen vakıflardır. Başlangıçta vatan ve din<br />
müdafaası için belirecek “donatım ve masrafları” karşılamak üzere kurulan avarız<br />
vakıfları, zamanla gaye itibariyle genişlemiş ve şehirlerdeki belediye, bayındırlık<br />
hizmetleri ile köy ve mahallelerdeki sosyal hizmetleri finanse eder duruma<br />
gelmişlerdir. Bu vakıflardan istifadede din farkı gözetilmemiştir. Esnaf<br />
teşkilatındaki avarız sandıkları da bu çeşit vakıflardandır. Önceleri, mütevellîleri<br />
tarafından idare edilen ve Evkâf Nezâreti’nce kontrolü yapılan avârız vakıfları,<br />
1869 yılında önemli bir kısmı itibariyle belediyelere devredilmiştir. Cumhuriyet<br />
döneminde çıkarılan 1580 sayılı kanun ile de bu devir tamamlanmıştır. 304<br />
Bu çerçevede 178-2 numaralı belgede; Lütfiye köyünde iki katlı bir evle,<br />
çevresindeki dört dönüm araziyi, Bosna muhacirlerinden ashab-ı hayrat ve’l<br />
hasenat Receb b. Hasan b. Paşo b. Paşo b. Paşo b. Mustafa b. Mehmet b. Ali ve<br />
Aliye ile, İhsan b. Hasan b. Derviş Dişlubek Adem b. Süleyman b. Süleyman<br />
isimli kişiler hasbeten-lillah (Allah rızası için) vakfetmişlerdir. Bunun gelirinin<br />
cami-i şerife hatip olanlara ait olmasını, zamanla şartlar değişirse, fakir<br />
müslümanların ihtiyaçları için sarf olunmasını şart koşmuşlardır.<br />
4.4.8.2.İcareteynli Vakıflar<br />
İcâreteyn muamelesi, hukukî mahiyeti itibariyle uzun süreli bir kira akdidir.<br />
İcâreteyn mutasarrıfının sahip olduğu tasarruf hakkı, nev-i şahsına münhasır bir<br />
303 Bkz.,a.g.d., B.nr: 178(2),284,300.<br />
304 Cin- Akgündüz, a.g.e., c.II, s.36.
95<br />
sınırlı aynî haktır. Çünkü icâreteyn mutasarrıfı, bu hakkını istediği şekilde kendisi<br />
kullanabildiği gibi, başkasına devredebilmekte ve mirasçılarına da intikal<br />
ettirebilmektedir. İcâreteyn muamelesinin yapılabilmesi, daha doğrusu bir vakfın,<br />
icâreteynli vakfa çevrilebilmesi için vakıf malın harap olması, tamiri için geliri<br />
bulunmaması ve de mahkemenin kararı ile padişahın tasdiki gibi şartlar aranır. 305<br />
İncelemekte olduğumuz belgeler içinde bu şekilde bir vakıf bulunmaktadır:<br />
300 numaralı belgemizde, Hamzabey köyünde iki köprü bir cami-i şerifin bu<br />
tür vakıflardan olduğunu görmekteyiz.<br />
Yine 236 numaralı belgemizde; Burhaniye mahallesinde oturan Ermeni<br />
milletinden Serkez oğlu Nikohi ile Kaşıkçı zade Mehmet Ağa arasında Bidayet<br />
Mahkemesi’nde bir davalaşma söz konusudur. Nikohi, Ahi Yusuf vakfından olan<br />
ve 306 senesinde yanan bir değirmenin yerine, kendi emeği ile yenisini inşa eder.<br />
Kavaklar dibi diye bilinen yerdeki değirmen 576 hisseden ibarettir. Bunun 144<br />
hissesi Mehmet Ağa’ya aittir. Nikohi, murislere, Mehmet Ağa’ya ve hakime<br />
danışmayıp, kira bedeli olan 100 kile buğday ile 50 kile mısırı da vermediğinden<br />
mahkemelik olurlar. Nikohi davanın Nizamiye mahkemesinde görülmesi<br />
gerektiğini söylemektedir. Bidayet Mahkemesi’nden, resmî senedi ve kuyûdu<br />
bulunan bu tür icariyetli vakıflara Şer‘iye Mahkemeleri’nin baktığı kararı çıkar.<br />
305 Cin-Akgündüz, a.g.e. c. II, s. 35-57 ve 294-295.
96<br />
SONUÇ<br />
1313-14 H.- 1892-93 M. tarihli C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicili’nin ilk<br />
74 sayfasını ( 37 varak) inceledik. İncelemiş olduğumuz bölümde farklı konuları<br />
içeren belgeler içerisinde sayıca en fazla yeri vekalet belgeleri teşkil etmektedir. Onu<br />
hisse davaları, vesayet ve tereke belgeleri takip etmektedir. Tüzel kişilik olarak ise üç<br />
adet vakıf belgesi mevcuttur. Bunların haricinde belgelerde nafaka, nikah, borç<br />
davası vb konular işlenmektedir.<br />
İlk bölümde Şer‘iyye sicillerinin tarih ilmi açısından önemine değinerek<br />
Şer‘iye mahkemelerinin işleyişi hakkında bilgiler verdik. Bu mahkemelerde görev<br />
yapan, başta kadı olmak üzere diğer personeli tanıttık. Şer‘iye mahkemelerinin tarihî<br />
seyri içerisinde geçirdikleri değişikliklere değindik.<br />
İnegöl’ün tarihini incelediğimiz bölümde, ilçenin Osmanlı devletinin<br />
kuruluşu ile aynı tarihte fethedildiğini gördük. Osmanlının kuruluş yıllarında<br />
İnegöl’ün stratejik bir öneme sahip olduğunu tespit ettik. İnegöl’ü fetheden, Osman<br />
Bey’in silah arkadaşı Turgutalp olduğu için buraya Turgut ili de denildiğini<br />
müşahede ettik. İnegöl’e büyük hizmetlerde bulunmuş olan Sadrazam İshak Paşa’nın<br />
hayatı ve yaptırmış olduğu külliyesi hakkında bilgiler vermeye çalıştık.<br />
İncelediğimiz belgelerden, İnegöl’ün her mahallesinde ve müslüman<br />
köylerinde camilerin bulunduğunu tespit ettik. Şahitlerin tezkiyesi konusunda<br />
kendilerine müracaat edilmesinden yola çıkarak o dönemdeki imam ve muhtarların<br />
isimlerine de ulaşma imkanı bulduk. O dönemdeki mahalle isimlerinin bugün de<br />
korunduğunu, sadece belgelerimizde geçen “Muradiye Mahallesi” isminin<br />
günümüzde kullanılmaması dikkatimizi çeken bir husus oldu.<br />
Gayr-i müslimlerle ilgili belgelerden yola çıkarak onların yerleşim yerlerini,<br />
mesleklerini ve Müslümanlarla ilişkilerini tespit etmeye çalıştık. Bunun sonucunda<br />
onların müslüman halkla iyi ilişkiler içerisinde olduğunu tespit ettik. Bu fikre Gayri<br />
Müslimlerin değişik idari görevlerde bulunması ve farklı din mensupları arasında<br />
husumetin olmayışı da bu kanaatimizi desteklemektedir. Husumet konusunda sadece
97<br />
bir adet belge bulunmaktadır. Bu konudaki, dava ise gayr-i müslimin lehine<br />
sonuçlanmıştır. Gayr-i müslimlerin değirmencilik, sarraflık, dülgerlik ve araba<br />
imalatı gibi mesleklerle meşgul olduklarını belirledik.<br />
Sicil kayıtlarındaki belgeler içerisinde sadece bir tanesinin boşanma ile ilgili<br />
olması bizde o dönemdeki aile yapısının sağlamlığı kanaatini uyardı. Yine muhala‘a<br />
(kadın tarafından gelen istekle anlaşarak boşanma) ile ilgili belgeler, kadının da<br />
boşanma hakkına sahip olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Kadının ve çocuklarının<br />
haklarını muhafaza adına, takdir edilen nafakalar da, onların kanunun himayesi<br />
altında olduklarını göstermektedir.<br />
Tereke konusunu içeren belgelerden faydalanarak, o dönemde kullanılan ev<br />
ve giyim eşyaları konusunda bilgi sahibi olabilmekteyiz. Vekalet konusu ile ilgili<br />
belgelerde evlerin rehin olarak gösterilmesinden istifade ile, o dönemdeki ev<br />
mimarisini belirlemeye çalıştık. Evlerin genelde 2 katlı ve bahçe içerisinde olduğunu<br />
tespit ettik.<br />
Kişileri tanımlama amacıyla kullanılan bazı lakaplardan, XIX. yy sonlarında<br />
ilçe halkının mesleklerine ulaştık. Arabacılık, debbağlık, nalbantlık, kaşıkçılık,<br />
kasaplık, dülgerlik gibi meslek dallarının olduğunu belirledik.<br />
Ekonomi ile ilgili yıllık enflasyon oranını, verilen borçlardan yola çıkarak<br />
elde ettik. Yine evlerin değerini ve kira miktarlarını belgeler ışığında, tahmini olarak<br />
belirlemeye çalıştık. Bölüştürülen terekelerden resmi kesinti miktarlarını ve<br />
yüzdelerini tespit ederek tablo halinde gösterdik. Kesintiler toplamının %2,7 ile %4,4<br />
arasında olduğunu tespit ettik. Yine yetimlerin babalarından kalan mallarının, onların<br />
rüşdüne değin Eytam Sandığı’nda onlar için korunup, işletildiğini gördük. Eytam<br />
Sandığı’nda paranın işletilme sistemine değindik.
98<br />
KAYNAKÇA<br />
Kitaplar:<br />
AKGÜNDÜZ , Ahmet, Şer’iyye Sicilleri, TDAV. yay., İstanbul 1988.<br />
AKGÜNDÜZ, Ahmet - Said ÖZTÜRK, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV yay., İstanbul<br />
1999.<br />
Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, “Kile”, Ana Yayıncılık ve Sanat<br />
Ürünleri Pazarlama, İstanbul 1986-1987.<br />
AŞIKPAŞAZADE, Tarih-i Aşık Paşazade, Haz. Nihal Atsız, İstanbul 1970.<br />
AYKUT, Şaban, Büyük Bursa Tarihi Antolojisi, Hat matbaası, Bursa 2000.<br />
AYVERDİ, E.H., Fatih Devri Mimarisi, C.IV, İstanbul 1974.<br />
BALTACI, Cahit, İslam Paleografyası, M.Ü.İ.Fak. Yay., İstanbul 1989.<br />
BALTACI, Cahit, 15-16. Asırda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul<br />
1976.<br />
BİLMEN, Ömer Nasuhi, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, I-<br />
VIII, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1988.<br />
CİN, Halil- Ahmet, AKGÜNDÜZ, Türk-İslâm Hukuk Tarihi, I-II, Timaş<br />
Yayınları, İstanbul, 1990.<br />
ÇAKMAK, Şakir, Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taç Kapılar, T.C.K.B.<br />
yay., Ankara 2001.<br />
DANİŞMEND, İ.Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye yayınevi,<br />
İstanbul 1971.<br />
DARKOT, Besim, İslâm Ansiklopedisi, MEB Yayınları, İstanbul 1977.<br />
DEMİRALP, Yekta, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, T.C.K.B. yay., Ankara<br />
1999.<br />
EKİNCİ, Yusuf, Ahilik, Talat matbaası yay. İstanbul 2001.<br />
Erken Dönem Osmanlı Sanatı, Komite, T.C.K.B., yay. İzmir 1999.
99<br />
EVLİYA ÇELEBİ, Tam Metin Seyahatnâme, Sad: Mümin Çevik, Üçdal Neşriyat,<br />
I-X, İstanbul 1985.<br />
GORDLEVSKİ, Anadolu Selçuklu Devleti, çev: Azer Yaran, Onur yay. Ankara<br />
1988.<br />
GÜLVAHABOĞLU, Adil, Ahi Evran Veli ve Ahilik, Memleket yay. Ankara<br />
1991.<br />
HAMMER , Büyük Osmanlı Tarihi, Emir Basım Yayım, İstanbul 1998.<br />
HOCA SADEDDİN, Tacut-Tevarih, Sad: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı<br />
yay. Ankara 1979.<br />
İBN-İ BİBİ, Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, çev. M. Nuri Gencosman, Uzluk<br />
Basımevi, Ankara 1941.<br />
İHSANOĞLU, Ekmeleddin, Osmanlı Devleti Tarihi, I-II., Zaman yay. İstanbul<br />
1999.<br />
KAHRAMAN, Kenan, Geçmişten Günümüze İnegöl, İnegöl Kültür Sanat ve<br />
Yardımlaşma Vakfı yay., İstanbul 1992.<br />
KAPLANOĞLU, Raif, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, Bursa Ticaret Borsası<br />
Kültür yay., İstanbul 1996.<br />
KARAMAN, Hayrettin, Mukayeseli İslâm Hukuku, I-III, Nesil Yayınları, İstanbul<br />
1991.<br />
_____, Anahatlarıyla İslâm Hukuku,I-III, Ensar Neşriyat, İstanbul 1991.<br />
KESKİOĞLU, Osman, Fıkıh Tarihi ve İslâm Hukuku, Müftüoğlu Yay., Ankara<br />
1969.<br />
KRAMERS, J.H., “mahalle”, İslam Ansiklopedisi, c.VII, MEB yay., İstanbul,<br />
s.245, 1977.<br />
KÜTÜKOĞLU, Mübahat S., Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Akademisi<br />
Kültür ve Sanat Vakfı yay., İstanbul 1994.<br />
Meydan Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul<br />
1981.
100<br />
MÜNECCİMBAŞI, Ahmet Dede, “Sahaifü’l–Ahbar Fî Vekayi‘ü’l-Âsar”,<br />
Tercüman Gazetesi yay., 1001 Temel Eser, (ty).<br />
Osmanlı Devleti Tarihi, (Komisyon), Feza Gazetecilik A.Ş. Yay., c.I-II, İstanbul<br />
1999.<br />
ÖZCAN, Ruhi, İslam Hukukunda Hısımlık Nafakası, Çağlayan yay. İzmir 1996.<br />
ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Osmanlı Tarihi, c.I, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994,<br />
s.88.<br />
TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat.,İstanbul 1971.<br />
UMAR, Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap kitabevi, İstanbul 1993.<br />
UZUNÇARŞILI, İ.Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K. yay.,<br />
İstanbul 1998.<br />
,Osmanlı Devletinde Merkez ve Bahriye Teşkilatı, T.T.K. yay. Ankara<br />
1984.<br />
ÜLGEN A.Sami, “İnegöl İshak Paşa Mimari Manzumesi”, Vakıflar Dergisi, c.IV.<br />
YILDIRIM, Suat, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meali, Feza Gazetecilik, İstanbul<br />
1998.<br />
ZAMBAUR, E.V., “kuruş”, İslam Ansiklopedisi, c.VI, MEB yay., İstanbul,<br />
s.1024, 1977.<br />
Yurt Ansiklopedisi, Anadolu yay., İstanbul 1981.<br />
ZUHAYLÎ, Vehbe, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi (Trc: Komisyon), I-X, Risale<br />
Yayınları, İstanbul 1994.<br />
Bildiriler:<br />
“I. Uluslar Arası Ahilik Kültürü Sempozyum Bildirileri”, Kültür Bakanlığı yay.<br />
Ankara 1993.<br />
Tezler:<br />
YAZICI, Tülay, 1530 (937) Tarihli Tapu Tahrirat Defterine Göre İnegöl,<br />
Yarhisar ve Pazaryeri Kazlarının Genel Durumu, Bitirme Tezi<br />
Çalışması, Bursa, 1998.
101<br />
YILDIZ, Bilal, , XX. yy Başlarında Denizli, Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2005.<br />
Lügatler:<br />
DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi<br />
yay. Ankara 2002.<br />
PAKALIN , M. Zeki, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.I-III., M.E.<br />
Basımevi, İstanbul 1946.
102<br />
EKLER<br />
Harita: İnegöl İlçesi
103<br />
Resim:1- İnegöl İshak Paşa türbesi.<br />
Resim:2- İnegöl İshak Paşa Camii.
104<br />
Resim.3- İnegöl Ortaköy Karacabey Kervansarayı.<br />
Resim:4-Belediye Çarşısı ( Kapalı Çarşı).
105<br />
Resim 5: İnegöl İshak Paşa Medresesi.<br />
Resim:6 İnegöl Cafer Paşa Kervansarayı (Beylik Hanı).
Belge:1- Burhaniye mahallesinden Mustafa Rüşdi Efendi’nin Eytam Sandığı’ndan aldığı<br />
borç için Süleyman Efendi’yi vekil tayin etmesine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:147)<br />
106
107<br />
Belge 1’in Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası<br />
mahallâtından Burhaniye mahallesinde sakin sahib-i arz-ıhal Mustafa Rüşdi Efendi kaza-i<br />
mezkurun hâlâ Eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i<br />
an’il meram edip Müdür-ü mümâ ileyh Nuri Efendi müteveffa Çulcu oğlu Kadir ve Boşnak<br />
Veysel Ağa ………..karyesinden Ali oğlu ve Kulaca karyesinden Yusuf kahya oğlu<br />
eytamının Eytam sandığı’nda mevcut nukut malından L.O.yüz kuruş hesabıyla bana 2204<br />
kuruş 30 para idane ve teslim ve ben dahi yedinden istidâne ve ahz-u kabz ve umuruma sarfla<br />
istihlak edip meblağı merkum ile semeni işbu tarih ve vesikadan bir sene tamamına değin<br />
müeccel ve mev‘ûd….. yine eytam-ı mezbur malından müdiri mümâ ileyh yedinden L.O.<br />
kezalik yüz kuruş hesabıyla iştirâ ve kabz eylediğim bir cilt Ali efendi fetvası semeninden<br />
dahi244 kuruş 10 para ki carreteyn-i mezkureteynden min haysül mecmu 2449 kuruş eytam-ı<br />
mezbur malından müdür-i mümâ ileyhe vacib-ül edâ ve lâzım-ul kazâ deynim olmağın işbu<br />
yedim de mülküm ve malım olan mahalle-i mezkurede …. tarafları …….Mustafa ve Boşnak<br />
Ali Efendi ve saraç İbrahim ve tarik ile mahdut bir babhane me‘a arsası meblağı mecmu-u<br />
mezkur mukabilesine bey‘ bil vefa tarikiyle rehin ve vaz‘ ve vech-i layıkı üzere müdür-i<br />
mümâ ileyhe teslim ve ol dahi irtihane ve kabz-u tesellüm eyledikten sonra mârr-u’z zikr<br />
hane-i mezkuru müdür-i mümâ ileyh yine bana iade teslim ve ben dahi yedinden isti‘are<br />
ve’l kabz-u kabul, rehin olmak üzere tarîkul âriye vaz‘ı yed ederim dedikte medyûn-u müma<br />
ileyh yine meclis-i ma‘kud-u mezkurede kaza-i mezkurun Cuma mahallesinden Süleyman<br />
Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrir-i kelam edip hakikat-ı rehin hükmünde olmakla<br />
ecel-i mezkur hulûlünde meblağı mezkur eda olunmayıp fekk-i rehin mümkün olmaz ise<br />
hane-i mezkuru âhara bey‘ ve ferağa ve kabz-u semene ve semeninden meblağı mezkuru<br />
edaya ve fazla kalır ise bana i‘taya ve noksanı zuhurunda bizlere rücûa ve hususa-i mezkure<br />
mütevekkıf olduğu umurun küllisine küllema……… rehinde meşruta vekaleti devriye-i<br />
sahiha-i şer‘iye ile tarafımdan mümâ ileyh Süleyman efendiyi vekîl naib münab nasb ve<br />
tayin eyledim dedikte ol dahi vekaleti mezkureyi kabul ve hizmeti lâzimesini kemâ yenbeği<br />
edaya taahhüt ve iltizam etmeğin mâ veka‘a bit taleb ketb olundu. Fî yevmi’s sabi‘u ve’l ışrin<br />
min şehri Rabî‘u’lahir sene selase aşere ve selase miete ve elf / 1313
Belge:2- Hoca Köyü’nden Kadriye hatunun eşi Ali’den muhala‘a yolu ile boşanmasına<br />
dair hüccet. (A.g.d.B.nr:148)<br />
108
109<br />
Belge 2’nin Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dâhilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası<br />
kurasından sahibe-i arz-ıhal ma‘rifetü-z zat Kadriye Hatun ibnet-i Ömer kaza-i mezkur<br />
Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘imizde hâlâ zevc-i muhal‘i karye-i<br />
mezkure sakinlerinden Bosna muhacirlerinden Halil Ağa’nın Ali bin Mustafa mahzarında<br />
takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edip mezbur Ali 101 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle<br />
tezevvüc ve dahilim olduğu halde mabeynimizde hüsn-ü mu‘aşeret ademi… ..mihr-i<br />
müeccel-i mezkur ile nafaka-i iddet-i ma‘lume ……süknam üzerime olmak veya i‘lam-ı<br />
….mezbur Ali zimmetinde alacak hakkım olan 1760 kuruştan 400 kuruşu bana teslim ve i‘ta<br />
etmek üzere zevcem mezbure ile muhale‘e-i sahiha-i şer‘i ile nefsimi hal‘ eylediğimde ol<br />
dahi hal‘i mezkuru be‘de’l kabul meblağı mezkur 400 kuruşu tamamiha ahz-u kabz edip mâ<br />
‘ada ……..ve saireye ve hukuk-u zevciyete müte‘allik âmme-i dava ve kâffe-i metalibattan<br />
mezbur Ali’nin zimmet-i ibrası âm-ı sahiha-i şer‘i ile ibra ve iskat eylediğimde ol dahi ber<br />
vech-i muharrer ….zimmet-i ibrâ ve iskat ve yine her birimiz âherin ibrâsını kabul eyledik<br />
dedikte, mezbure Kadriye Hatun’u sadire olan bi’l-cümle kelimât-ı meşruhasını mezbur Ali<br />
vicahen tasdik etmeğin ma veka‘a bi’t-taleb ketbolundu. Fî yevmi’t tasi‘u min şehri Receb’il<br />
ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf 1313<br />
Şuhud’u-l hâl mahkeme-i şer‘iye küttabesinden Mustafa Rüşdi Efendi ibn-i Kasım<br />
muhzır Haşim Efendi ibn-i ……ve ğayrihim mine’l hazırîn.
Belge:3- Sinanbey Mahallesi’nden Şerife hatunun terekesinin hisselerinin mirasçıları<br />
arasında taksimine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:150)<br />
110
111<br />
Belge 3’ün Transkripsiyonu:<br />
Sinanbey mahallesinde vaki‘ tarafları Derviş Ali ve…..Mustafa haneleri ve mâu- cârî ve<br />
tarik-i âm ile mahdut bir Babhane. İnegöl’ün dana çayırı nam mevkiinde bir tarafı Şerife, bir<br />
tarafı Hafız Ahmet çayır ve yol ile mahdut 3750 zira‘ …….bahçesi<br />
İnegöl kazasının Sinanbey mahallesi sakinlerinden iken bundan mukaddem vefat eden<br />
Seyit oğlu kerimesi Şerife Hatun ibnet-i Abdullah’ın veraseti zevc-i metrukü Osman bin<br />
Abdullah ve sulbiye-i kebire kızı Emine ve validesi Hatice bint-i İsmail ve amca zadesi oğlu<br />
Ahmet Efendi ibn- Ali’ye münhasıra olduğu mahalle-i mezkur heyet-i ihtiyariyesinden mevrût<br />
bir kıt‘a şahadetname mealinden müsteban olmakla melse-i mirasları 12 sihamdan ibaret olup<br />
siham-ı mezbureden 3 sihamı zevc-i mezbur Osman’a ve 2 sihamı ümm-ü mezbure Hatice’ye ve<br />
6 sihamı bint-i mezbure Emine’ye isabeti be‘de’t tahakkuku’ş şer‘i, müteveffa mezbure Şerife<br />
Hatun’un mutasarrıf olduğu ve bâlâda hudutları muharrer hane ve bahçeyi ber vech-i meşruh<br />
sihamı.verese-i mezbûrûn uhdelerine muamele-i intikaliyelerinin icrası için işbu taksim tezkeresi<br />
İnegöl Tapu ve Emlak kalemlerine i‘ta kılındı. 23 -Receb’-l-ferd 313.
112<br />
Belge:4- El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih’in Mekke-i Mükerrem’de vefat<br />
etmeden önce yapmış olduğu vasiyetine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:162)
113<br />
Belge 4’ün Transkripsiyonu:<br />
An-asl Saray Bosna’nın ……..mahallesi ahalisinden olup güzeran edip 1311 senesinde<br />
……vefat eden .bin El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih Abdullah veraset-i liebeveyn<br />
er-karındaşı ……Mehmet Ağa Atanur El-Hac Salih’e münhasıra olduğu şer‘en zahir ve<br />
nümayan olduktan sonra müteveffayı mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendinin ber vech-i âti<br />
.muhtarı olduğunu iddia eden Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tabi‘<br />
İnegöl kazası mahallatından Burhaniye mahallesi ahali-i mu‘teberanından ve mezkur Saray<br />
Bosna muhacirlerinden sahibûn-u arz-ı hal işbu baisetü’ kitab imam Ahmet Efendi ibn-i<br />
Mehmet Ali Galip Efendi ibn-i Mehmet ve Çelebi zade Mehmet Ağa ibn-i Bay-ram ve<br />
Abdülhamit Efendi ibn-i Zeynel nâmûn kimesneler kaza-i mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs<br />
odada ma‘kûd meclis-i şer‘i-şerif……yine mahalle-i mezkurede sakin muhacirîn-i merkumeden<br />
……….Mehmet Ağa ibn-i İbrahim mahzarında her biri dava ve takrir-i kelam ve tabir-i ani’l<br />
meram edip müteveffayı mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih Mekke-i<br />
Mükerremede hayatında vefatından bir mah mukaddem müsafiretle sakin olduğu Mekke-i<br />
mükerremede Bosna delili Şeyh ….. vekaletinden …..teala vefat eylediğinde Mekke-i<br />
mükerremede ve Bosna’da olan cem‘i terikem ve zimem-i nâsda bulunan hukukum ahz ve kabz<br />
olunup sünnet-i seniye üzere levazım-ı techiz-i tekfinim görülüp duyun-u.müsbetem zuhur<br />
ederse be‘de’l eda baki kalan terikemin sülüsü semt-i mezkureden salifü’z zikr Burhaniye<br />
mahallesinin civarında lüzum görülecek hayrata Bakkalbaşı Mehmet Ağa reyiyle harç ve sarf<br />
oluna deyû vasiyet ettiğinde işbu hazır bi’l cümle müma ileyh Mehmet Ağa’yı gıyaben vasi-i<br />
muhtar nasp ve tayin eyledikten sonra mezbur hazır hafız Hüseyin Efendi ….vefat etmeğin<br />
müma ileyh Mehmet Ağa el-yevm vesayet-i mezkureyi tenfiz etmemekte bulunduğundan sual<br />
olunup tenfiz-i vesayesi için müma ileyh Mehmet ğa’ya kıbel-i şer‘den tenbih olunmak<br />
muradımızdır dediklerinde, gıbbe’s sual müma ileyh Mehmet Ağa cevabında, müteveffayı<br />
mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendinin ber vech-i meşruh vasiyeti malumum değildir deyû<br />
inkarına mukarin müdde‘ûn-u mezbûrûndan ber vech-i meşruh müdde‘alarına mutabık beyine<br />
talep oldukta, udûl, ehrar rical-i müsliminden ve salifü’z zikr Burhaniye mahallesi ahalisinden ve<br />
muhacirin-i merkumeden müteveffayı mezburun refiklerinden Hazal zade El-Hac Salih Ağa ibn-i<br />
El-Hac Ahmet bin El-Hac Salih ve kaza-i mezkurun Cuma mahallesi ahali-i muteberanından ve<br />
muhacirin-i merkumeden Hacı Mustafa bin Salih bin Mustafa nam kimesneler li-ecli’ş şehade<br />
meclis-i şer‘e hazıran olup esrü’l istişhad fi’l hakika refikimiz bulunan müteveffayı mezbur<br />
İslamuyen El-Hac Hafız Hüseyin Rakım Efendi ibn-i El-Hac Salih, hal-i hayatında vefatından<br />
bir mah mukaddem müsafiretle sakin bulunduğumuz Mekke-i mükerremede Bosna delili
114<br />
Şeyh…..efendi vekaletinde bizim huzurumuzda be ba berat-ı teala vefat eylediğimde Mekke-i<br />
mükerremede mükerremede ve Bosna’da olan cem‘i terikem ve zimem-i nâsda bulunan<br />
hukukum ahz ve kabz olunup sünnet-i seniye üzere levazım-ı techiz-i tekfinim görülüp duyunu.müsbetem<br />
zuhur ederse be‘de’l eda baki kalan terikemin sülüsünü ihraz ve sülüsü mezkureden<br />
mâru’z zikr Burhaniye mahallesinin civarında lüzum görülecek hayrat ve mirasa, İnegöl’de<br />
Burhaniye mahallesinde sakin Bakkalbaşı Mehmet Ağa ibn-İbrahim reiyle harç ve sarf oluna<br />
deyû, vasıyet tenfizine işbu hazır müma ileyh Mehmet Ağa’yı vasi muhtar nasp ve tayin<br />
eyledikten sonra Mekke-i mükerreme …………….vefat eyledi, biz bu hususa ber vecihle<br />
şahitleriz şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana edayı şehadet-i şer‘i<br />
ettiklerinde, şahidan-ı mezburan mensup oldukları salifü’z zikr Burhaniye mahallesi ahali-i<br />
muteberanından Kemandar zade Ahmet Ağa ibn-i Hamit ve ve Yenü zade İbrahim Ağa ibn-i El-<br />
Hac Abdullah ile mezkur Cuma mahallesinin imamı Emin Efendi ibn-i Emin ve muhtarı İsmail<br />
Efendi ibn-i Osman evvelen ba varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur<br />
Burhaniye mahallesi ahali-i muteberanından Mehmet Ağa ibn-i Nezir bin Abdullah ve Abdi Ağa<br />
ibn-i Ahmet bin Abdurrahman ile mezkur Cuma mahallesi ahali-i muteberanından Hacı Mehmet<br />
bin Halil bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş şehade idükleri<br />
iş‘ar ve ihbar olunmağın mucibiyle işbu vasiyet be‘de’l hükm ve’t tenbih ma veka‘a bi’t talep<br />
ketbolundu.Fi yevmi’l âşirü min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf<br />
1313.
115<br />
Belge:5- Çeltikçi Köyü’nden Zeliha hanım ölen kocası Ahmet b. Süleyman’ın<br />
Arzuhalci Sait Efendi’den alacaklı olduğu 50 kuruştan kendi hissesi olan 12,5 kuruşu talep<br />
davasına dair i‘lam. (A.g.d.B.nr:163).
116<br />
Belge 5’in Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tabi‘ İnegöl kazası<br />
kurasından Çeltikçi karyesi sakinlerinden sahibe-i arz-ı hal marifetü’z zat Zeliha bint-i<br />
Ahmet kaza-i mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘imizde kazai<br />
mezkurun Orhaniye mahallesinde sakin arzuhalci Sait Efendi ibn-i Hafız Ali mahzarında<br />
bitav‘iha takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edip 101 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle<br />
zevc-i dahilim olduğu halde işbu güzeran eden 311 senesi şehr-i Eylül’ü 16. günü sakin<br />
bulunduğum kaza-i mezkurun Adabinli karyesinde vaki‘ hanesinde, ecel-i mev‘uduyla vefat<br />
eden Süleymanoğlu Ahmet bin Süleyman hayatında medyun-u mezbur Sait Efendiye cihet-i<br />
karzdan 50 kuruş istikraz ve kabz ve umuruna sarfla istihlak eylediği halde meblağı mezkur<br />
50 kuruşu kable’l eda vefat etmekle sual olunup meblağı mezkurdan rub‘u hisseme isabet<br />
eden 12,5 kuruşu el-yevm bana eda-u teslime medyun-u mezbur Sait Efendiye kıbel-i şer‘den<br />
tenbih olunmak matlubemdir deyû be‘de’d dava ve’l istintak, ol dahi cevabında müteveffayı<br />
mezbure cihet-i merkumeden ol miktar kuruş deyni olduğunu ikrar mâ‘adâ vefat müdde’asını<br />
inkar mukarin, müdde‘iye-i mezbure ber vech-i muharrer müdde‘asına mutabık beyine talep<br />
olundukta karye-i mezkure ahali-i muteberanından ve ehrar rical-i müsliminden Mustafa oğlu<br />
İbrahim bin Mustafa bin Osman ve Yusuf oğlu Osman bin Ahmet bin Ahmet nam kimesneler<br />
li-ecli’ş şehade meclis-i şer‘e hazıran olup esrü’l istişhad fi’l hakika müteveffayı mezbur<br />
Süleyman oğlu Ahmet tarihi mezkurede ecel-i mev’uduyla vefat edip hîn-i cenazesinde<br />
hazıran olduğumuz halde ğasl ve salat-ı be‘de’l eda mekabir-i müslimine defnolundu. Biz bu<br />
hususa bu vecih üzere şahitleriz şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana<br />
edayı şehadet-i şer‘i ettiklerinde, şahidan-ı mezburan mensup oldukları karye-i mezkure<br />
imamı Hafız Mehmet ibn-i Ahmet ve muhtarı Dervişoğlu Mehmet bin Halil’den evvelen ba<br />
varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburan yine mahalle-i mezkure ahali-i muteberanından<br />
İbrahim bin Mehmet bin Abdullah ve İbrahim bin Osman bin İbrahim ve Ali Çavuş oğlu<br />
Mehmet bin Ali bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş<br />
şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olmağın mucibiyle be‘de’l hükm i‘lam olundu. Fi yevmi’s sani<br />
ve’l ışrin min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf 1313.
117<br />
Belge:6- Orhaniye Mahallesi’nde bir evin temellük davasına dair i‘lam.<br />
(A.g.d.B.nr:166)
118<br />
Belge 6’nın Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı<br />
mahallâtından Orhaniye mahallesi sakinlerinden sahib-i arz-ı hâl işbu bâ‘isü’l i‘lam Ahmet bin<br />
Hüseyin kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde kaza-i<br />
mezkurun mahallatından Sinanbey mahallesinde Yeni… Muhacirlerinden derûn-u…ismi mezkur<br />
Ali oğlu İsmail Çavuş ibn-i Ali muvacehesinde hâlâ vaz‘u’l yed bulunduğum salifü’z zikr<br />
Orhaniye mahallesinde vaki‘ bir taraftan Çömlekçi İsmail hanesi ve bir taraftan Halil hanesi ve<br />
iki taraftan tarik-ı âm ile mahdut, fevkâni 2 ve tahtâni 2 oda me‘a müştemil bir mülk-ü menzili<br />
İsmail Çavuş tarih-i i‘lamdan bir sene mukaddem 10,5 adet yüzlük Osmânî altunu bedel merfu‘<br />
ve Makbuz muamelesine bana bey‘ ve teslim ve ben dahi temellük ve tesellüm edip ol vecihle<br />
menzil-i mahdud-u mezkuru yedimde mal-ı müşteram olmuşken, mezbur İsmail Çavuş menzil-i<br />
mezkuru bana bey‘ine nedamet ve… hususunda i‘tayı senet istid‘asında ...ve muhalefet eder<br />
olmakla sual olunup mûcib-i şer‘i matlubumdur deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi<br />
cevabında hane-i müdde‘ayı mezkuru tarih- i‘lamdan 1.5 sene mukaddem beher şehri 15’er<br />
kuruş icar ile mezbur Ahmet’e icar ve ol dahi isticar ve kabul edip bedel-i icaresine mahsuben<br />
mezbur Ahmet’ten meblağ-ı mezkur 10,5 yüzlük altunu ahz-u kabz edip …olan 1,5 senelik<br />
bedel-i icaresi 270 kuruşu be‘de’t tenzil baki kalan 864 kuruş el-yevm mezbur Ahmet’e deyni<br />
olduğunu be‘de’d def‘ ve’l inkar müdde‘i aleyh mezbur İsmail Çavuş’tan def‘i meşruhasına<br />
mutabık beyyine talep olundukta ityan-ı beyyineden izhar-ı acz edip tahlife dahi talip olmamakla<br />
müdde‘i-yi mezbur ber vech-i muharrer müdde‘asına mensup oldukları mârru’z zikr Orhaniye<br />
mahallesi imamı Hafız Mehmet Efendi ibn-i Ahmet ve muhtarı Ali bin Osman’dan evlen bâ<br />
varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburan ile yine mahalle-i mezkure ahali-i mu‘teberanından<br />
Hilmi Efendi ibn-i Mustafa bin Süleyman ve Osman Bey bin Mustafa bin Osman ve Bilal Ağa<br />
ibn-i El-Hac İbrahim bin İsmail’lden bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş<br />
şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olan mahalle-i mezkure ahali-i muteberanından ve ehrar rical-i<br />
müsliminden Çömlekçi İsmail Ağa ibn-i Hasan bin ...oğlu arif Ağa ibn-i Mustafa bin Abdullah<br />
nam kimesneler şahadetleriyle …şer‘i ispat etmeğin mucibiyle müdde‘i aleyh mezbur İsmail<br />
Çavuş’un tasaddi eylediği def‘i mezkuresiyle müma ileyh Amet Ağa’ya bu vecih üzere olunduğu<br />
be‘de’t tefehhüm menzil-i mahdud-u mezkure müdahale etmemek üzere mezbur İsmail Çavuş’a<br />
tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu. Fi yevmi’s sabi‘ min şehr-i Şaban-u’l muazzam<br />
sene selase aşere ve selase miete veelf / 1313.
119<br />
Belge:7- Kozluca Köyü’nden Süleyman kızı Şerife hatunla, aynı köyden Hacı Ahmet<br />
b. Mahmut’un nikahına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:260).
120<br />
Belge 7’nin Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigar vilayeti celilesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzafı İnegöl kazası<br />
kuratından Kozluca Karyesi’nde sakine zatı zeyl-i vesikada muharreü’l-esami müsliminin<br />
tarifleriyle muarefe sahibe-i arz-ı hal Yörükoğlu Süleyman kerimesi Şerife Hatun ibnet-i<br />
Süleyman nâm âkile ve bâliğa kaza-ı mezkür Bidayet mahkemesine mahsus odada ma’küt<br />
meclis-i şer’imizde karye-i mezküreden Mahmutoğlu Hacı Mehmet bin Mahmut mahzasında<br />
bi taviha ikrar-ı tam ve takrir-i kelâm edüp mezbûr Hacı Mehmet beni tezevvüce tâlip ve<br />
rağip olmağla ben dahi bir rıza ....meclis-i şer’de 500 kuruş mihr-i müeccel ve 1000 kuruş<br />
mihr-i muaccel tesmiyesiyle Mezbûr Hacı Mehmet’i tezvic ve tenkihi eylediğimde ol dahi<br />
ber minvâl-i muharrer tezvic ve tenakuh-u kabul ettim dedikte mezbûre Şerife......... olan<br />
bilcümle kelimât-ı meşruhası ....mezbûr Hacı Mehmet ... tasdik ve şifahen tahkik etmeğin ma<br />
vekâ ‘a bi’t talip ketb olundu fi yevmi’s- sâmin vel ışrin min şehri Şevvâl’ul Mükerrem<br />
senre1313<br />
Şeri’ye katiplerinden Mustafa efendi ibn-i Kâsım Sinan bey mahallesinden Hacı<br />
Abdurrahman Ağa ibn-i Hacı... .Ve gayrihim minül hâzirin.
Belge:8-Akhisar Köyü’nden Meryem hanımın vefat eden kocası Süleyman’ın<br />
terekesinden mehir hakkını talep davasına dair i‘lam. (A.g.d.B.nr:173)<br />
121
122<br />
Belge 8’in Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı<br />
kurasından Akhisar karyesi sakinlerinden bundan akdem vefat eden Yağlı Hasan bin<br />
Süleyman’ın veraset-i zevce-i menkuhe-i metrukesi Meryem bint-i Ahmet ile sulbiye-i kebire<br />
kızı …ve sulbi sağir oğulları Hüseyin ve Ahmet’e münhasıra ve ba‘dehu ibn-i sağir-i mezbur<br />
Ahmet dahi vefat edip veraseti validesi Meryem ve li-ebeveyn er karındaşı Hüseyin’e münhasıra<br />
olduğu bi’l ihbar ınde’ş şer‘i-l Enver zahir ve mütehakkık olduktan sonra verse-i müteveffayı<br />
mezburdan zevce-i mezbure sahibe-i arz-ı hal ma‘rifetü’z zat Meryem kazâ-i mezkûr Bidâyet<br />
mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde terike-i müteveffayı mezbura bi’l verase<br />
vazı‘etü’l yedi mütehakkık olan bint-i kebire mezbure … ayrı ayrı günlerde üç defa mürasele-i<br />
şer‘iye i‘tasından sonra bir de ihtarname tastir ve usulü meşru‘a dairesinde tebliğ olunduğu halde<br />
yevm-i…. gelmekten temerrütle olunan davete icabet etmediği ve cebren ihzarı dahi mümkün<br />
olmadığından müdde‘iye-i mezbure Meryem muhakemenin rü’yeti talebinde bulunmasına mebni<br />
mezbure ….’nın hukukunu muhafaza ve vikaye etmek üzere tarafı şer‘iyeden vekil-i musahhar<br />
tayin kılınan mahkeme-i şer‘iye ketebesi mülazımlarından ve kaza-i mezkurun Sinanbey<br />
mahallesi ahalisinden Halil Efendi ibn-i Mehmet muvacehesinde zevcem müteveffayı mezbur<br />
Bağlı Hasan zimmetinde mütekarrir 251 kuruş mihr-i müeccel hakkımı bana kable’l eda ve’l<br />
istifa vefat etmekle meblağı mezkur 205 kuruş terke-i müteveffayı mezburdan olmak üzere hala<br />
bana eda-u teslime müvekkilesi mezbure …Hatun’a izafetle vekil-i musahhar müma ileyh Halil<br />
Efendi’ye kıbel-i şer‘den tenbih olunmak matlubumdur deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi<br />
cevabında müdde‘iye-i mezbure Meryem’in müdde‘asını külliyen inkar ettiğinden müdde‘iye-i<br />
mezbure ber vech-i muharrer müdde‘asına mensup oldukları kaza-i mezkurun Hamidiye<br />
mahallesi İmamı İbrahim Efendi ibn-i Emin ve muhtarı Ali ibn-i İbrahim’den evvelen ba varakai<br />
mesture sırren ve be‘dehu mezburan ile yine mahalle-i mezkure ahali-i mu‘teberanından Ahmet<br />
ibn-i Abdullah ibn-i Ahmet ve Arif bin Abdullah ve Veysel bin Hüseyin Bin Ahmet’ten bi’l<br />
muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş şehade idükleri iş‘ar ve ihbar kılınan mahalle-i<br />
mezkure ahali-i mu‘teberanından Said Efendi ibn-i Mustafa bin Said ve Muhacir Mustafa oğlu<br />
Mehmet bin Mustafa bin Mehmet nam kimesneler şahadetleriyle ber nesc-i şer‘i isbat etmeğin<br />
mezbure Meryem be‘de’t tahlif-i şer‘i meblağı mezkur 250 kuruş terike-i müteveffayı<br />
mezburdan olmak üzere mezbure Meryem’e eda-u teslimi mezbure… Hatun’a izafetle vekil-i<br />
musahhar müma ileyh Halil Efendi’ye tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.Fi yevmi’l<br />
hâdi ve’l ışrin min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf / 1313.
Belge:9- Cuma Mahallesi’nden Ahmet’in babasından kalan Eytam Sandığı’ndaki<br />
mallarını alabilmek için açtığı rüşt davasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:174).<br />
123
124<br />
Belge 9’un Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tâbi‘ İnegöl kazâsı<br />
mahallatından Cuma Mahallesi ahalisinden iken budan mukaddem vefat eden Hacı Alioğlu<br />
Ahmet bin Ali’nin sulb-i oğlu mukaddemen sağir ve el-yevm 20 yaşını mütecaviz âkıl ve<br />
bâliğ ve büluğa rüşdü munzam i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden müstağni ve ber vech-i âti<br />
rüşdünü iddi‘a eden mahalle-i mezbur sakinlerinden sahib-i arz-ı hal Mehmet Ali bin mezbur<br />
Ahmet kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde ber<br />
vech-i âti meblağa vazı‘etü’l yed eden kaza-i mezkur hala eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i<br />
Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edüp halen ben 20 yaşını<br />
mütecaviz âkıl ve bâliğ ve büluğa rüşdüm munzam ve i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden<br />
müstağni olmamla babam müteveffayı mezburdan mevrus ber mucip Defter-i kasam Eytam<br />
sandığında mevcut me‘a ribh mülzem 570 kuruş mal-ı mevrusumu halen müdir-i müma<br />
ileyhten talep ederim deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi cevabında müdde‘iyi mezbur<br />
Mehmet Ali’nin babası mezburdan mevrus ol miktar kuruş mal-ı mevrusuna el-yevm bi’l<br />
emane vazı‘ı- yedini ikrar mâ‘adâ rüşt müdde‘asını inkarına mukarin müdde‘iyi mezburdan<br />
ber vech-i muharrer müdde‘asına mutabık beyyine talep oldukta udûl ehrar rical-i<br />
müsliminden ve mahalle-i mezkure ahalisinden Hasan Efendi ibn-i Hüseyin bin Hasan ve<br />
yine kaza-i mezkurun Sinanbey mahallesinden Hasan Efendi oğlu Ali Efendi ibn-i Hasan bin<br />
Ali nam li-ecli’ş şehade fi’l-hakika işbu mezbur Mehmet Ali el-yevm 20 yaşını mütecaviz<br />
âkıl ve bâliğ ve büluğa rüşdü munzam i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden müstağni olduğuna<br />
şahitleriz, şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana edayı şehadet-i şer‘iye<br />
ettiklerinde şahidan-ı mezburanın mensup oldukları mahalle-i mezkure imamı Emin Efendi<br />
ibn-Emin ve muhtarı İsmail Efendi ibn-i Ömer ile mâru’z zikr Sinanbey mahallesi imamı<br />
Ahmet Efendi ibn-i Ali ve muhtarı Süleyman bin Hüseyin’den evvela ba varaka-i mesture<br />
sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur Cuma mahallesi ahalisinden Kadı Buran zade<br />
Osman bin Mehmet bin Osman ve Koca Ahmet oğlu İbrahim Ağa ibn-i Ahmet bin Salih ile<br />
mezkur Sinanbey mahallesi ahalisinden Camcı İbrahim Ağa ibn-i Mehmet bin Abdullah ve<br />
İsmail Efendi ibn-i Hasan bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve<br />
makbul-ü’ş şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olunmağın mucibiyle be‘de’l hükm… mâ veka‘a bit<br />
taleb ketb olundu. Fi yevmi’l hamis min şehr-i Şaban-u’l muazzam sene selase aşere ve<br />
selase miete ve elf / 1313.<br />
Şuhud’u-l hâl mahkeme-i şer‘iye küttabesinden Mustafa Efendi ibn-i Kasım muhzır<br />
Haşim Efendi ibn-i Ağanes ve ğayrihim mine’l hazırîn.
Belge:10- Burhaniye Mahallesi’nde ikamet eden Rumeli muhacirlerinden Nalbant<br />
Süleyman Kalfa’nın terekesinin taksimine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:176-2)<br />
125
126<br />
Belge 10’un Transkripsiyonu:<br />
An asl Rum ilinin ……. Kazasının Köstence …. Karyesi ahalisinden hicretle İnegöl<br />
kazasının Burhaniye mahallesinde sakin iken Nalbant Süleyman Kalfa veraset-i zevce-i<br />
menkuhe-i metrukesi Necmiye bint-i Hacı Osman ve sulb-i sağir oğlu Mehmet ve sulbiye-i<br />
sağire kızı Tevhide’ye münhasıra olduğu bi’l ihbar zahir ve nümayan olduktan sonra sağiranı<br />
mezburanın tesviye-i umuruna kıbel-i şer‘den vasi nasp ve tayin olunan valideleri mezbure<br />
Necmiye Hatun’un bi’l vesaye talep ve marifeti marifeti şer‘le tahrir ve bi’l müzayede bey‘<br />
ve beyne’l verese bi’t tefrika-i şer‘iye tevzi‘ olunan terke-i müteveffayı mezburdur ki ber<br />
vech-i âti zikrolunur. Fi yevmi’l âşiru min şehr-i Şabanu’l Muazzam sene 1313<br />
Müsta‘mel kilim (1)… ……………………………..…250<br />
Sağir nühas bakraç (1) …………………………….….15<br />
Kapaklı sahan (3), tas (1), tepsi (2), sağir tencre (2)…..60<br />
Kıl çuval (1)……………………………………………12.20<br />
Köhne yağmurluk (1)…………………………………..7<br />
Saat (1)………………………………………………….70<br />
Yastı (12)……………………………………………….60<br />
Sandık (1)……………………………………………….40<br />
Hırdavat ……………………………………………… .20<br />
Nukud-u mevcudi ………………………………………30756.20<br />
Zevcesi mezbure zimmetinde deyni ……………………6830<br />
Cem‘u’l yekûn ………………………………………....38131<br />
Akçe farkı………………………………………………1906.20<br />
Toplam= 36225.20 kuruş<br />
Mine’l ihracat: Resmi kısmet- Dellaliliye - Kaydiye defteri me‘a yol-Vasi ve nafaka harcı<br />
905.20 10 74.20 80<br />
Mecmu‘u’l ihracat = 1070 kuruş<br />
Sahhu’l baki =35154.20 kuruş<br />
Hisse-i zevce-i mezbure Necmiye Hatun Hisse-i ibn-i sağir mezbur Mehmet<br />
4394.10 20506.30<br />
Hisse-i bint-i mezbure Tevhide<br />
10253.20 kuruş
127<br />
Müteveffayı mezburun bi’l cümle terikesi …… ihracat, 35154.5 kuruşa baliğ olup<br />
bundan zevce-i mezbure hisse-i şayi‘ası olan 4394 kuruş10 parayı tamamiha ahz-u kabz edip<br />
ol vechile eşyayı hak eylediği ve sağiran-ı mezburanın mecmu-u hisseleri olan 30760 kuruş<br />
10 para li-ecli’l istirbah Eytam Sandığı’na teslim kılınmıştır.<br />
Meblağı mezkur 30760 kuruş makbuzum olmuştur. Müdir-i Eytam.
Belge:11- Lütfiye Köyü’ndeki bir ev ve çevresindeki bahçenin vakfiyesine dair hüccet.<br />
hücceti (A.g.d.B.nr:178-2).<br />
128
129<br />
Belge 11’in Transkripsiyonu:<br />
Elhamdülillahillezi e‘azze havassa ‘ibadehu bi-sarfi emvalıhim ila enva‘i-l hayrat ve<br />
e‘an’ihim ila iktisabi’l mehamidi ve’l hayrat ve’s salatü ve’s selamü ala resülihi ve nebiyyihi<br />
Muhammedin hayri’l beriyyat ve ala âlihi ashabihi ila yevmi –yestezıllu’l mer’u tehte’s<br />
sadakat- emma be‘d işbu vakfiye-i celilü’ş şan-ı cedide Bedi’u-s semavatın tahrir ve inşasına<br />
bâdi takrir ve imlasına ‘âdî oldur ki Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul<br />
sancağına tâbi‘ İnegöl kazâsına tabi bâ irade-i seniyye teşkil buyrulan Lütfiye karyesinde<br />
meskun Bosna muhacirlerinden Ashab-ı hayrat ve’l hasenat-ı âliyenin Receb bin Hasan bin<br />
Paşo bin Paşo bin Paşo bin Mustafa …….İsmail bin Mehmet bin Ali ve Aliye’nin, İhsan bin<br />
Hasan bin Derviş Dişlubek Adem bin Süleyman bin Süleyman nam kimesneler kaza-i<br />
mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde Vakfı atiyyü’l<br />
beyan ber vech-i Hasan’ı mütevelli nasp ve tayin eyledikleri Lütfiye karyesinde sakine<br />
muhacirin-i merkumeden Beşbıyık Zülfikar Ağa ibn-i Ömer bin Hasan mahzarında kaza-i<br />
mezkurun hala Evkaf Vekili Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi ibn-i Şeyh Ali bin Abdullah<br />
hazır olduğu her biri ikrar-ı sahih-i şer‘i ve itiraf-ı sarih-i mer‘i edip her birimiz etyab-ı mal<br />
ve ehsen malımızdan sarf la inşa etmiş olduğumuz karye-i mezkurede vaki bir taraftan Hacı<br />
bey Mehmet mülk-ü menzili, bir taraftan Salih mülk-ü menzili, ve tarafeyni tarik-ı âm ile<br />
mahdut tahtani ahır fevkani iki oda 4 dönüm bahçeyi hâvî 1500 kuruş kıymetli senevi 200<br />
kuruş icareli bir bab mülk-ü menzili hanesine Hasbeten lillahi Samed vakf-ı sahihi müebbet<br />
ve …. Sarih- i muhalled ile vakf-ı kayd edip şöyle şart ve tayin eyleriz ki, menzil-i mezkuru<br />
ala vahidi’l hala bâ yed-i mütevelli rehin-i kavi ve kefil-i meli’ ile senevi hasıl olacak bedel-i<br />
icaresinden karye-i mezkurede vaki ahali-i müsliminin i‘anatı ile inşa ettiğimiz cami-i şerife<br />
bâberat-ı âlişan hatip olanlara âid ola ve vakfı mezkurun tevliyeti müma ileyh Zülfikar<br />
Ağa’ya nasp ve tayin ve kendisi re’s nümayı hayat oldukça ona be‘de’l vefat batnen be‘de<br />
batnin evladının ve evladının ve evladının ve evladının ve evladının aslah erşedine ve be‘de<br />
karye-i mezkure ahalisinden beynlerinde tevliyete muhtarları olan kimesneye meşruta ola ve<br />
eğer murûr-u eyyam ve kerûr-u a‘vam ile icra-ı şerait-i mezkure munsarim olur ise bedel-i<br />
icar-ı mezkur mutlaka fakir müslimine sarf oluna deyû her biri menzil-i mezkuru fariğan<br />
gıbbe’ş şeva‘il mütevelli müma ileyh Zülfikar Ağa’ya teslim ve ol dahi vakfiyet üzere kabz-ı<br />
tesellüm ve sair mütevellilerin evkafta tasdikleri gibi tasdik eyledi dediklerinde gıbbe’t<br />
tasdik-i şer‘i vâkıfûn-u mezbûrun butlan-ı vakf-ı nukuda .. olan kuyuda be‘dehu kavl-i adem<br />
lüzumuna her biri teşebbüs edip mütevelli-i müma ileyh Zülfikar Ağa dahi sıhhat-i lüzumuna
130<br />
zahib olan e‘imme-i din kavilleriyle ...hüküm talep edicek fi zamanına beyne’l ulema-ı ‘ızam<br />
cari olan vech-i muhtar üzere huzur-u şer‘de murafa‘at ve fasl-ı hatme-i Taliban olduklarında<br />
âlimen bi’l halak cari beyne’l eimme …. Vakf-ı mezburun evvelen sıhhat-i lüzumuna kıbel-i<br />
şer‘den kaza mer‘i olunmağın vakf-ı mezbur min be‘di nakz ve tahvili mümteni‘ul ihtimal<br />
oldu.Hurrire zalik. Fi yevmi’r rabi‘u ve’l ışrin min şehr-i Şabanu’l muazzam sene selase<br />
miete ve elf /1313<br />
Şuhudu’l hal Eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet,Şer‘iye katiplerinden Mustafa<br />
Efendi ibn-i Kasım ve gayrihim mine’l hazırin.
Belge:12- Hamidiye Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin’in Eytam Sandığı’ndan aldığı<br />
borca, Sinanbey Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin ile Burhaniye Mahallesi’nden<br />
Karinabadlı Kara Hasan‘ın kefil olmasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:180)<br />
131
132<br />
Belge 12’nin Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı<br />
mahallâtından Hamidiye Mahallesi ahalisinden sahib-i arz-ı hâl Kızanlıklı Hüseyin efendi<br />
ibn-i Ahmet kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde<br />
hâlâ İnegöl eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i<br />
an’il meram edüp müdir-i mümâ ileyh Nuri efendi müteveffa Kızanlıklı Emin efendinin<br />
eytamının eytam sandığında mevcut nukûd malından Lirayı Osmanî yüz kuruş hesabıyla<br />
bana 6100 kuruş idane ve teslim ve ben dahi istidâne ve ahz-u kabz ve umuruma sarfla<br />
istihlak edip meblağı merkum ile semeni işbu tarih ve vesikadan iki sene tamamına değin<br />
müeccel ve mev‘ûd yine eytam-ı mezbur malından L.O.kezalik yüz kuruş hesabıyla iştirâ ve<br />
kabz eylediğim iki cilt Ali efendi fetvası semeninden dahi 1464 kuruş ki merreteyn-i<br />
mezkurinden min haysül mecmu‘ 7564 kuruş eytam-ı mezbur malından müdür-i mümâ<br />
ileyhe vacib-ül edâ ve lâzım-ul kazâ deynimdir dedikde gıbbet-tasdik-i’ş şer‘î Mahalle-i<br />
mezkure ahalisinden Hasan oğlu Hüseyin Ağa ibn-i Emin Kaza-i mezkurun Sinan bey<br />
mahallesinden Kızanlıklı Hüseyin oğlu Osman Ağa ibn-i Hüseyin Burhaniye mahallesinden<br />
Karinabadlı Kara Hasan bin İbrahim nam nâm kimesne yine meclis-i ma‘kud-u mezkurede<br />
müdür-i mümâ ileyh Nuri efendi mahzarında her biri takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram<br />
edüp mezbur Hüseyin efendi zimmetinde eytam-ı mezbur malından merrateyn-i<br />
mezkureteynden edâsı vacip olan meblağı mecmû-u mezkûr 7564 kuruş idâne ve<br />
tarafımızdan bil emr ve’l kabul kefalet-i mutlaka sıhhat-i şer‘î ile biz dahi müteakiben kefil<br />
bil-mal zaminler olup ve eheduhuma aharın zimmetine kefalet hasebiyle lazım gelen<br />
meblağı dahi kezalik bil emr ve’l kabul ……..eyledik dediklerinde gıbbet-tasdik-i’ş şer‘î mâ<br />
veka‘a bit taleb ketb olundu. 17 Şaban selase miete ve elf / 1313
Belge:13- Muzal Köyü’nden Ümm-ü Gülsüm’ün, eşi Ahmet b. Abdullah’tan boşanma<br />
davasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:204).<br />
133
134<br />
Belge 13’ün Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celilesi dâhilinde Ertuğrul sancağına muzaf sahib-i arz-ı hal<br />
İnegöl kazası kurasından Muzal Karyesi’nde sakine marifetü’z-zat iş bu ba‘isetü-l ilam<br />
Ümmü Gülsüm bint-i Yusuf Hatun kaza-i mezkûr Bidayet mahkemesine mahsus odada<br />
ma‘kud meclis-i şer’i karye-i mezkûr muhtarı Molla Osman bin Abdullah mahzarında<br />
üzerine dava ve takrir-i kelam edip ve tabir-i ani’l meram edip 101 kuruş mihr-i müeccel<br />
tesmiyesiyle zevc-i dahilim olduğu halde beni tarih-i i‘lamdan on bir sene mukaddem karye-i<br />
mezkurede vaki me‘an sakin olduğumuz hanede mahzar-ı şuhudda de talak-ı selase ile tatlik<br />
etmiş olan gaib-i ani’l belde Ahmet bin Abdullah’tan mutallaka olmuş nefsimi ahere akd ve<br />
tezevvüc edeceğimden mevani-‘i şer‘iyesi olmadığına mezbur falan tarafından usulen<br />
mahkeme-i şer‘iyeden izinname i‘tası için verilmesi iktiza eden ilm-u haberin itasında<br />
muhalefet etmekle sual olunup ilm-u haberin ita etmek üzere tenbih olunmak matlubumdur<br />
deyu ba‘de’d dava ol dahi cevabında, müdde‘iye-i mezbure Gülsüm gaib-i mezbur Ahmet ‘in<br />
zevcesi olduğunu ikrar ancak tatliki malumum değildir, deyu inkar edicek müdde‘iye-i<br />
mezburenin tasaddi’i davayı meşruhasına mutabık beyyine taleb olundukta udûl ehrar rical-i<br />
müsliminden, karye-i mezkure ahalisinden İsa bin Hasan bin Abdullah ve Ramazan bin Aşir<br />
bin Ramazan bin Abdullah nam kimesneler li-ecli’ş şahade meclis-i şer‘de hazıran olup<br />
eserü’l- istişhad fil- hakika iş bu müdde‘iye-i mezbure Ümmü Gülsüm Hatun’un zevc-i ……<br />
gaib-i mezbur Ahmet bin Abdullah nam kimesne tarih-i ilamdan on bir sene mukaddem sakin<br />
bulundukları hanede bizim huzurumuzda müddeiye-i mezbure Ümmü Gülsüm Hatun-u talakıselase<br />
ile tatlik etti, biz bu hususa bu vechile şahitleriz ve şahadet dahi ederiz deyu her biri<br />
müttefek-ul kavl ve’l-mana edayı şahadet-iş şer‘iye ettiklerinde ve şahidan-ı mezburan,<br />
mensub oldukları karye-i mezkure imamı İdris Efendi ibn Mehmet bin Abdullah ve ahaliyi<br />
mu‘teberanından İmamoğlu Mustafa efendi ibn Abdullah evvela ba varaka-i mesture sırren<br />
be‘dehu mezburun ile yine karye-i mezkure ahali-i mu‘teberanından Berberoğlu Ahmet bin<br />
Halil bin Ahmet İmamoğlu Molla Hasan bin Emin bin Abdullah ve Kara Mehmet oğlu İsmail<br />
bin Ahmet bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-u’ş şahade<br />
idükleri iş‘ar ve ihbar olmağın mucibiyle vuku-u talak hükm olunduğu tescil ve i‘lam olundu.<br />
Fi yevm i’s saminu ve’l ışrin min şehr-i Ramazan-ul mübarek sene 1313.
135<br />
Belge:14- Domaniç Nahiyesi’nden Mustafa Efendi’ye imamlık iznine dair berat.<br />
(A.g.d.B.nr:285)<br />
Belge 14’ün Transkripsiyonu:<br />
Domaniç nahiyesi Dura Bey karyesi imam ve muhtarlarına ibrâz olunur ki Karyenizdeki<br />
vâki’ câmii şerifin bâberât-ı âlişan imam ve hatibi malla Tahir’in vukü’u vefatına mebni<br />
hizmet-i mezküreleri ifaya sağır oğlu Abdullah’ın kesb-i ehliyet ve iktidarına değin hizmet-i<br />
mezkurenin......ifa ve edâ etmek üzere ....işbu bâisü’l mürâsele, Mustafa Efendi ........yedine<br />
berât-ı şerif-i Âli şân ihsan buyrulmasıyla i’lam ve mazbata........ olduğundan vürudiyite<br />
değin camii şerif-i mezkürede salât-ı Cuma ve ideyn eda olmak üzere mümâ ileyh Mustafa<br />
Efendi’yi hatip ve imam bilip iktida eyleyesiz ve’s selâm.
Belge:15- Muradiye Mahallesi’nden vefat eden Süleyman Kalfa ibn-i Muharrem’in<br />
eşi Necibe Hatun’un kendisine ve çocuklarına nafaka talebi davasına dair hüccet.<br />
(A.g.d.B.nr:148)<br />
136
137<br />
Belge 15’in Transkripsiyonu:<br />
Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası<br />
mahallâtından Muradiye Mahallesi sakinlerinden bundan akdem vefat eden …Süleyman<br />
Kalfa ibn-i Muharrem’in sulb-i sağir oğlu Mehmet ve sulbiye-i sağire kızı ...tesviye-i<br />
umurlarına bâ hücceti’ş şer‘i vasileri yine mahalle-i mezkur sakinlerinden sahibe-i arz-ı hal<br />
marifetü’z zat valideleri Necibe Hatun ibnet-i El- Hac Osman kaza-i mezkûr Bidâyet<br />
mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il<br />
meram edip bâ sıhhat-i şer‘i vasileri bulunduğum sağiran-ı mezburânın nafaka ve kisveye<br />
eşedd-i ihtiyaç ile muhtaç olmalarıyla, babaları müteveffayı mezburdan mevrus ve el-yevm<br />
Eytam Sandığı’nda mevcut ve mahfuz bulunan nukut malından kader-i maruf nafaka farz ve<br />
takdir edilmek bi’l vesaye matlubumdur deyû hal-i vasî‘i mezburanın minval-i meşruh<br />
üzerine idüğü zeyl-i vesikada muharrerü’l esâmi müslimînin ihbarlarıyla zahir ve müsteban<br />
olmağın Hakim-i muki‘ sadr-ı kitap Toyala Hasan meab Efendi … sağiran-ı mezburânın<br />
vesi‘a hallerine nazaran babaları müteveffayı mezburdan mevrus el-yevm Eytam Sandığı’nda<br />
mevcut nukudun ribh-i nühasından…işbu tarihi vesikadan itibaren şehrî 80’er kuruş nafaka<br />
farz ve takdir buyurup, meblağı mefruz-u mezkuru sağiran-ı mezburânın nafaka, kisve ve<br />
sair levazım-ı zaruriyelerine harç ve sarfa lede’t iktiza istidane ve inde’z zafer sağiran-ı<br />
mezburânın malı mevruslarına rücû‘a vasiye-i mezbure Necibe Hatun’a izin verilmeğin ma<br />
veka‘a bi’t talep ketbolundu.<br />
Fî yevmi-l ‘ışrin min şehri Şevval-i Mükerrem sene selase miete ve elf / 1313.
138<br />
ÖZGEÇMİŞ<br />
Kişisel Bilgiler:<br />
Adı ve Soyadı: Yakup YAKUT<br />
Doğum Yeri: İnegöl- BURSA<br />
Doğum Yılı: 1974.<br />
Medeni Hali: Evli<br />
Eğitim Durumu:<br />
Lise:<br />
1985-1992 İnegöl İ.H.L.<br />
Lisans : 1992 -1996 Selçuk Üniversitesi İlahiyât Fakültesi<br />
Yüksek Lisans : 2003-2005 Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />
Yabancı Diller ve Düzeyi:<br />
İngilizce: Orta<br />
Arapça: İyi<br />
Gürcüce: İyi<br />
İş Deneyimi:<br />
1996 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak görev<br />
yapmaktayım.<br />
Bilimsel Çalışma:<br />
“Kur’an’da Tarih Kavramı” üzerinde çalışılıyor.