19.03.2015 Views

Download (5Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (5Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

Download (5Mb) - Süleyman Demirel Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.<br />

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI<br />

XIX. YÜZYIL SONLARINDA İNEGÖL<br />

(C-233 NUMARALI H.1313/M.1892 YILINA AİT<br />

ŞER’İYE SİCİLİ KAYITLARINA GÖRE)<br />

YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />

Yakup YAKUT<br />

Tez Danışmanı : Prof. Dr. Murat SARICIK<br />

ISPARTA 2006


T.C.<br />

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

TEZLİ YÜKSEK LİSANS<br />

TEZ SAVUNMASI VE SÖZLÜ SINAV TUTANAĞI<br />

İLGİ: Enstitü Yönetim Kurulu’nun ......../..../2006 Tarih ve ...../.....Sayılı Kararı .<br />

…………………………………………………..Anabilim Dalında ders dönemine ait<br />

Eğitim – Öğretim programını başarı ile tamamlayan …………………………………<br />

numaralı……………………………………...…………………………’ın hazırladığı<br />

…………………………………………………………………………………………<br />

…………………………………………………………………………………………<br />

…………………………………………........................................................................<br />

başlıklı TEZLİ YÜKSEK LİSANS TEZİ ile ilgili TEZ SAVUNMASI ve SÖZLÜ<br />

SINAVI Lisansüstü Öğretim Yönetmeliği’nin .......... md. si uyarınca ......../ ....../2006<br />

............................. günü saat...................’da yapılmış; sorulan sorular ve alınan<br />

cevaplar sonunda adayın tez savunmasının KABULÜNE / REDDİNE /<br />

DÜZELTME SÜRESİ VERİLMESİNE, OYBİRLİĞİLE / OYÇOKLUĞUYLA<br />

karar verilmiştir .<br />

SINAV JÜRİSİ<br />

BAŞKAN ÜYE ÜYE


ii<br />

ÖNSÖZ<br />

İnegöl, Bursa ilinin 45 km doğusunda bir yerleşim yeridir. İlçe Anadolu’nun<br />

batısında Marmara bölgesinin en önemli ulaşım yolları üzerindedir. Eski ipek yolu<br />

üzerinde kurulmuş olması yönüyle ilçenin tarihi Anadolu’nun tarihi kadar eskidir.<br />

Selçuklular ve beylikler dönemlerinde ilçenin ismi pek geçmemesine rağmen,<br />

Osmanlı tarihi ile birlikte anılır olmuştur. İlçenin fethi 1298 yılında Osmanlı’nın<br />

kuruluşu sırasında gerçekleşmiştir. İlçenin fethini Osman Bey’in silah<br />

arkadaşlarından Turgut Alp’in gerçekleştirmesinden dolayı ilçeye Turgut ili de<br />

denilmiştir. İlçeyi bu önemli özelliklerinden dolayı tezimize konu olarak belirledik.<br />

Araştırmamızın ilk bölümünde Osmanlı Adliye Teşkilatı ve Şer‘iyye<br />

Sicilleri’nin önemi üzerinde durduk. Tarihi bir belge olma yönü itibariyle Şer‘iye<br />

Mahkemeleri Sicilleri’nin önemine değindik. Kadı ve diğer mahkeme personeli<br />

hakkında bilgi verdik.<br />

İkinci bölümü İnegöl’ün tarihine ve ilçedeki tarihî yapılara ayırdık. Kendisi<br />

de aslen İnegöllü olan ve ilçeye büyük hizmetler sunan Fatih’in sadrazamlarından<br />

İshak Paşa’ya değindik. İshak Paşa Camii, medresesi ve türbesi hakkında bilgiler<br />

verdik.<br />

Üçüncü bölümde, C- 233 Numaralı Şer‘iye Sicili defterinden yola çıkarak<br />

XIX. yüzyıl sonlarında İlçedeki sosyal, kültürel ve dini hayatı öğrenmeye çalıştık.<br />

Müslüman Gayr-i müslim ilişkilerini değerlendirdik. O dönemdeki köy ve mahalle<br />

imamlarının isimlerine ulaşma imkanı bulduk.


iii<br />

Son bölümde ise, 1892 yılında İnegöl’de görev yapan belgelerimizde adı<br />

geçen mülkî erkanı tespit ettik. Gayr-i menkul değerlerini ve ekonominin dayandığı<br />

esasları belirlemeye çalıştık.<br />

Tezin hazırlanmasında olabildiğince transkripsiyon kurallarına riayet etmeye<br />

çalıştık. Ayn ( ) harfi ( ‘ ) şeklinde, hemze ( ), ( ’ ) işâretiyle belirtildi. Elif ( ), vav<br />

( ) ve yâ ( ) harfleri ile yapılan uzatmalar da ( ^ ) işâreti ile gösterildi.<br />

Tezin hazırlık safhasında her zaman tavsiyelerinden yararlandığım saygıdeğer<br />

hocam Prof.Dr. İ.Hakkı GÖKSOY’a ve bütün yoğunluğuna rağmen kıymetli<br />

vakitlerinden feragatle, hiçbir zaman yardımını esirgemeyen kıymetli danışman<br />

hocam Sayın Prof.Dr.Murat SARICIK’a teşekkür ediyorum.<br />

Şubat 2006<br />

Yakup YAKUT<br />

KÜTAHYA


iv<br />

XIX.YÜZYIL SONLARINDA İNEGÖL<br />

(C-233 NUMARALI H.1313/M.1892 YILINA AİT ŞER‘İYE SİCİLİ<br />

KAYITLARINA GÖRE)<br />

Yakup YAKUT<br />

Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi, İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı<br />

Yüksek Lisans Tezi, Şubat 2006<br />

Danışman: Prof. Dr. Murat SARICIK<br />

Bu tezin amacı, M.1892 yılına ait Şer‘iye mahkemesi kayıtlarından yola<br />

çıkarak Bursa ili İnegöl ilçesi halkının XIX. yüzyıl sonlarındaki sosyal, ekonomik ve<br />

dînî yaşamını incelemektir. Tezimizi Milli Kütüphane’de bulunan, İnegöl ilçesine ait<br />

C-233 numaralı deftere dayandırdık. Bununla birlikte İnegöl’ün tarihi konusunda<br />

yerel ve genel tarih kaynaklarından da yararlandık.<br />

Tez dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, şer‘iye sicilleri hakkında<br />

bilgi verilerek, genel ve yerel tarih açısından önemi işlenmektedir. Bunun yanında,<br />

Osmanlı adlî teşkilatı ve Şer‘iye mahkemelerinin işleyişi hakkında bilgi<br />

verilmektedir.<br />

İkinci bölümde ise İnegöl’ün tarihi ve doğal yapısı konusuna değinilmektedir.<br />

Ayrıca bu bölümde Fatih’in sadrazamlarından İshak Paşa’ya ve İnegöl’de yaptırdığı<br />

külliyesine yer verilmektedir.<br />

Üçüncü bölümde, XIX. yüzyıl sonlarında ilçedeki sosyal, kültürel ve dini<br />

hayata değinilmekte, müslüman ve gayr-i müslim ilişkileri incelenmektedir.<br />

Son bölümde ise, yine defterdeki belgelerden yola çıkılarak, İnegöl’ün<br />

1890’lı yıllardaki ekonomisi incelenmiştir. Aynı bölüm içerisinde ilçedeki idari<br />

sisteme değinilerek, defterde geçen mülki erkan hakkında bilgi verilmektedir.<br />

Anahtar kelimeler: Dini Hayat, Şer‘iye Mahkemeleri, Şer‘iye Sicili, İnegöl,<br />

İslam Tarihi.


v<br />

İNEGÖL AT THE LAST PART OF THE XIXTH CENTURY<br />

(ACCORDİNG TO THE RELİGİOUS COURT RECORDS NUMBER C-<br />

233 WHİCH DATES H.1313/ A.D.1892)<br />

Yakup YAKUT<br />

Süleyman <strong>Demirel</strong> University, Department of İslamic History and Arts M.A.<br />

Thesis<br />

February 2006<br />

Superviser: Prof .Dr. Murat SARICIK<br />

The aim of this thesis is to examine the social , economical and religous life<br />

in İnegöl district of Bursa city in the last part of the XIX. century with the help<br />

of Religious Court Records which dates from 1892. The Religious Court<br />

Register number C-233 is found in the National Library of Turkey. In addition<br />

to this register, the local sources and general history books concerning with the<br />

history of İnegöl were also consulted.<br />

The thesis consist of four chapters. In the first chapter, some information is<br />

given on The Religious Court Register examined and its importance in terms of<br />

general and local history studies. In addition to this ,the Otoman process of<br />

justice system and of religious courts are also examined.<br />

The second chapter deals with historical and natural characteristics of<br />

İnegöl. Beside this, it also deals with İshak Pasha who constructed the complex<br />

of religious buildings in İnegöl and who was a vezir of II. Mehmet.<br />

In the third chapter, the social, cultural, religious lives in the town and the<br />

relationships between Muslims and non-Muslims at the end of XIXth century are<br />

examined in detail.<br />

In the last chapter, the economic situation of İnegöl in the 1890s is<br />

investigated using the court records in the registers. In the same chapter, some<br />

information is also given about state officials as well as goverment system in the<br />

town.<br />

Key words: Religious life, Religious court, Religous Court Records, İnegöl,<br />

İslamic History,


vi<br />

İÇİNDEKİLER<br />

İÇİNDEKİLER………………………………………………………………...v<br />

KISALTMALAR………………………………………………….…………..ıx<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

GİRİŞ<br />

1.1.ŞER’İYYE SİCİLLERİ……………………………………………………..3<br />

1.1.1 Şer’iyye Sicillerinin Genel Özellikleri……...……………………...…..3<br />

1.1.2.Tarih Açısından Şer’iyye Sicillerinin Önemi ………………………….4<br />

1.1.3. Şer’iyye Sicillerinde Yer Alan Belge Türleri…..……………………...5<br />

1.2.ŞER’İYYE MAHKEMELERİ ve OSMANLI DEVLETİ’NDE ADLÎ<br />

TEŞKİLAT…………………………………………………………………..7<br />

1.2.1.Mahkemelerin Yapısı ve İşleyişi……………………….…………….…7<br />

1.2.2.Adliye Görevlileri………….…………………………………..……….8<br />

1.2.2.1.Kadı……..….………………………………………………….....…8<br />

1.2.2.2.Kadıların Dereceleri ve Tayin Usulleri….........……………………9<br />

1.2.2.3.İkinci Derecedeki Adliye Görevlileri………..………...………….10<br />

1.2.3. Mahkemelerde Tanzimat’tan Sonraki Gelişmeler……………......…12<br />

1.3.(C-233) NUMARALI İNEGÖL ŞER‘İYYE SİCİL DEFTERİNDEKİ<br />

BELGELERİN KONULARINA VE TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI… ..15<br />

3.1. Belgelerin Konularına Göre Dağılımı………………………………… 15<br />

3.2.Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı…………………………….………16<br />

İKİNCİ BÖLÜM<br />

İNEGÖL’ÜN TARİHÇESİ<br />

2.1.İlk ve Orta Çağlarda İnegöl…….…………………..……………………20<br />

2.2.Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminde İlçenin Durumu…..........21<br />

2.3. İnegöl’ün ve Fethi ve Osmanlılar Dönemi….………..…………...….…22<br />

2.4.İnegöl’deki Tarihi Yapılar........…………………………………….……24<br />

2.4.1.Beyazıt Han Camii (Cuma camii) ........................................................24<br />

2.4.2.İshak Paşa Külliyesi……..…..…..…...…….……….………..….....…24<br />

2.4.3.Belediye Çarşısı.…….………………………….………………….....28<br />

2.4.4.Belde ve Köylerdeki Tarihi Yapılar….......…………………...…...….28<br />

2.4.4.1.Camiler………………...………………………………………….29<br />

2.4.4.2.Türbeler………………………...……………………………....…29


vii<br />

2.4.4.3.Kervansaraylar…………….…….…………………...………………29<br />

2.5.İnegöl’ün Demografik Yapısı ve Göçler...…..………......…………..…..... 30<br />

2.5.1.Mahalle Sayısı ve Adları……………………….……..……..………..32<br />

2.5.2.İlçeye Yapılan Göçler………………………………………..………..32<br />

2.5.3.1964 Yılında İsimleri Değişen yerleşim Yerleri…………...………….34<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

XIX. yy. SONLARINDA İNEGÖL’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE DİNİ<br />

HAYAT<br />

3.1. Osmanlıda Toplum Anlayışı .......………….……….…………..................36<br />

3.2. İlçede Günlük Hayat..…….……….…..…………….…….……….......….37<br />

3.3. İlçede Dinî Hayat..……..……….…………………………...………...…..37<br />

3.3.1. Gayr-i Müslimlerle İlgili Belgelerin Değerlendirilmesi....….…….....38<br />

3.3.1.1. Gayr-i Müslimlerin Lakapları ve Meslekleri…………... …….…40<br />

3.3.1.2.Belgelerimizde Geçen Gayr-i Müslim Ailelerin Çocuk Sayıları…41<br />

3.3.1.3.Gayr-i Müslimlerin Yerleşim Yerleri…… …..………………..…41<br />

3.3.2. Din Hizmetleri ve Cami Görevlilerinin Tayini………....……….......42<br />

3.3.3.Camilerin İsimleri ………….… ……………………………….…43<br />

3.3.4.İnegöl Merkezindeki Mahalle İmamları………...…………………45<br />

3.3.5. İnegöl’e Bağlı Köylerin İmamları………..…………………….…46<br />

3.4.Belgelerimizde Geçen Lakaplar…….………..….………………….…47<br />

3.4.1.Genel Lakaplar ……………….….…………………………...…..47<br />

3.4.2.Dinî Lakaplar ……….………………………….………………....48<br />

3.4.3.Meslek ve Memuriyet Bildiren Lakaplar….…………….………...50<br />

3.4.4.Etnik Kimlik ve Fizikî Özellik Bildiren Lakaplar ……….……….52<br />

3.4.5.Yerleşim Yerlerine Mensubiyeti İfade Eden Lakaplar……….…...52<br />

3.5.İnegöl’deki Evler ve Kullanılan Ev Eşyaları……………………....….53<br />

3.6.İnegöl Halkının Kullandığı Kıyafetler ve Ziynet Eşyaları ………..….55<br />

3.7.Belgelerde Geçen Erkek ve Kadın İsimleri……....………………..….56<br />

3.7.1.En Çok Kullanılan Erkek İsimleri…. …………..………….……..56<br />

3.7.2 Belgelerimizde En Fazla Geçen Kadın İsimleri……….………….58<br />

3.8. Evlenme (Nikâh)….. …………………………………………....…60<br />

3.8.1. Mehir... ……………………………………………….………….61<br />

3.8.2.Boşanma…………………….……………………...……………..62<br />

3.8.3. İbra ve Muhala‘a (Anlaşarak Boşanma)…… …………………...63


viii<br />

3.8.4. Nafaka…………...………………...……………………………...65<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

İLÇEDE İDARÎ VE EKONOMİK HAYAT<br />

4.1.Belgelerimize göre XIX. yy sonlarında İnegöl’deki Mülkî Erkan ve<br />

Memurlar…………………………………..……………….………….…...…67<br />

4.2 Belgelerimizde Adı Geçen İnegöl Mahalle ve Köy Muhtarları…..….........68<br />

4.3. İlçenin 1892 Yılındaki Yerleşim Yerleri ve Günümüzdeki İdarî<br />

Konumu…………………………………………………………………..70<br />

4.4. XIX.yy Sonlarında İlçede Ekonomik Hayat…….. ………………….......71<br />

4.4.1.Nema Oranları…………………….………………..……………….…..73<br />

4.4.2.Eytam Sandığı ve Eytam Sandığı Uygulamaları……….....………..…..74<br />

4.4.2.1.Vekalet…………….....………………………………………….…75<br />

4.4.2.2. Reşid Olanın Malları…….……………..…………………….……77<br />

4.4.2.3. Kefalet…………………….……………………………………….78<br />

4.4.2.4. Nafaka………………….….……………………………….…..….79<br />

4.5.Gayr-i Menkul Değerleri ve Kiralar…..………………….….…………. 80<br />

4.6.Terekelerden Alınan Resmî ve Gayr-i Resmî Kesintiler ….………….....82<br />

4.7. Belgelerde Adı Geçen Tarım Ürünleri ve Hayvanlar………………...…84<br />

4.8.Mehir Miktarları………………..……… ……………………….…….…86<br />

4.9.Kullanılan Eşyaların Değerleri…………………...……………………....88<br />

4.10. Vakıf…………………………………...…...……………………….….93<br />

4.10.1 Avârız Vakıfları……………………….…...…………….………….94<br />

4.10.2.İcareteynli Vakıflar…………………………………….………........94<br />

SONUÇ: ………………………………...………………………………..……96<br />

KAYNAKÇA………...…………...………………………………………..….98<br />

EKLER…………...…………………...……………………………………...102<br />

ÖZGEÇMİŞ………………...…………………………………….………….138


ix<br />

KISALTMALAR DİZİNİ<br />

a.g.d. Adı geçen defter<br />

a.g.e. Adı geçen eser<br />

a.g.y. Adı geçen yazar<br />

B Belge<br />

bkz. Bakınız<br />

c. Cilt<br />

cm Santimetre<br />

H. Hicri<br />

İ.Ö. İsa`dan Önce<br />

km 2 Kilometre kare<br />

M. Miladi<br />

md. Madde<br />

m Metre<br />

MÜİF Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi<br />

nr. Numara<br />

Nşr. Neşriyat<br />

OSAV Osmanlı Araştırmaları Vakfı<br />

s. Sayfa<br />

TCKB Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı<br />

Trc. Tercüme eden<br />

TDAV Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı<br />

TTK Türk Tarih Kurumu<br />

vb. ve benzeri<br />

yay. Yayınları<br />

yy Yüzyıl


1<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

GİRİŞ<br />

Devletlerin bünyesinde sosyal, kültürel ve dini hayatın tesisi ve önemi<br />

aşikardır. Osmanlı Devleti’nin hukuk nizamı ve sosyal kültürel hayatı hakkında bizi<br />

doğru bilgiye ulaştıracak en temel kaynaklardan biri, şer‘iyye sicilleridir. Şer‘iyye<br />

mahkemelerince tutulan bu siciller, Osmanlı mahkeme kararlarını içermektedir. Bu<br />

mahkemelerin başında medreselerden yetişen kadılar bulunmaktadır. Kadılar<br />

görevlerini ifa ederken sadece şer‘i davalara değil, örfî davalara da bakmakla<br />

yükümlüydüler.<br />

Şer‘iyye sicillerini incelemeden Osmanlı Devletinin idarî, dînî, sosyal<br />

kültürel yönlerini ortaya koymak mümkün değildir. Şer‘iyye sicilleri bulunduğu<br />

yerin ekonomik hayatı yönünden de önemli bilgiler içeren ilk elden tarih<br />

vesikalarıdır. Ait olduğu dönemdeki sanat ve mesleklerle ilgili bilgiler, şer‘iyye sicil<br />

defterlerinden öğrendiğimiz gibi, enflasyon ve devalüasyonun seyri, halkın ürettiği<br />

sanayi ve tarım ürünleri, halktan toplanan vergileri de şer‘iyye sicillerinden<br />

öğrenmekteyiz.<br />

Halkın sosyal, kültürel ve dini yaşamı konularında da şer‘iyye sicilleri<br />

vasıtasıyla çok önemli bilgilere ulaşılabilir. Halkın giyim kuşamı, düğünler, örf ve<br />

adetler, aile yapısı konularındaki malumatı, nikah ve tereke davalarını işleyen<br />

şer‘iyye sicili belgelerinden elde edebiliriz. Dini hayatla ilgili olarak müslümanların<br />

kendi hayatlarının yanı sıra, özelikle gayr-i müslimlerle ilişkileri konusunda şer‘iyye<br />

sicil defterleri önemli birer kaynaktırlar.


2<br />

Tanzimattan sonra yapılan değişiklikler içinde, Şer‘iyye mahkemelerinin<br />

görev ve yetkilerine sınırlandırma getirilmiştir. 1867 tarihli Divan-ı Ahkam-ı Adliye<br />

Nizamnamesi ile şer‘iyye mahkemelerinin yetkileri, aile, miras, vakıf, şahsa karşı<br />

işenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-u şer‘iyye denilen davalar ile sınırlandırılmıştır.<br />

Sayfaları milyonları bulan, bu tarih kaynaklarının mahiyeti, özellikleri<br />

konusunda hâlâ yeterli çalışmalar yapılamamıştır. Bunun sebebi konunun kapsamlı<br />

ve çok geniş olmasıdır. Ferdî gayretler bu konuda yetersiz kalmaktadır.<br />

Tezimizde, 1892 M.-1313 H. tarihli, İnegöl’e ait C-233 numaralı şer‘iyye<br />

sicili defterini esas alarak ilçe ile ilgili bir çalışma yaptık. İnegöl’ün tarihine kısaca<br />

değindikten sonra, ilçenin XIX. yy sonlarındaki sosyal, ekonomik, kültürel ve dini<br />

yapısını incelemeye çalıştık.<br />

İnceleme esnasında bazı belgelere yanlışlıkla aynı numaranın verildiğini<br />

müşahede ettik. İncelediğimiz 1892 yılına ait 145-305 numara arası belgelerde,<br />

185’e kadar doğru bir numara sırası mevcutken, burada 185’ten sonra yeniden 176<br />

numarası verilerek bir yanlışlık yapılmıştır. Aradaki 10 belgenin ayırt edilebilmesi<br />

için tekrar edilen numaradan sonra (-2) ikazını koymayı uygun gördük. Yine bir<br />

başka yanlış ta 282 ile 287 numaralı belgelerde aynı konunun iki kez kaleme alınmış<br />

olmasıdır.


3<br />

1.ŞER'İYYE SİCİLLERİ<br />

Şer'i mahkemelerin verdiği her türlü i'lâm, hüccet ve şer'i evrakın<br />

kaydedildiği defterlere “kadı defterleri”, “zabt-ı vekayi sicilleri” veya “sicillat<br />

defterleri” denilmektedir. Sözlükte okumak, kaydetmek, not etmek, hükmetmek,<br />

karar vermek, sicile ve zabta geçirmek manalarına gelen sicil kelimesi, terim<br />

olarak, insanlarla ilgili bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini,<br />

hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları ihtiva eden defterler için<br />

kullanılmıştır. 1<br />

Şer'iyye mahkemelerinde kadıların verdikleri kararların veya tuttukları<br />

zabıtların sicile kaydedilmesi adeti sadece Osmanlı Devleti'ne has bir tutum<br />

değildir. Zira Hz. Peygamber ( s.a.v.) zamanından beri önemli adli kararların<br />

yazıya geçirildiği ve böylece hakların korunduğu tarihi bir gerçektir. Osmanlı<br />

Devleti'nin tam anlamıyla selefi olan Selçuklular da dili genellikle Arapça olmak<br />

üzere şer'iyye sicilleri tuttuklarını, yapılan araştırmalar göstermektedir. 2<br />

1.1.1. Şer'iyye Sicillerinin Genel Özellikleri<br />

Tarih bakımından eski şer‘iyye sicili defterleri, kadının cübbesinin cebine<br />

girecek ölçüde küçük, dar ve uzundur. Ancak Tanzimat'tan sonraki şer’iyye<br />

mahkemelerine ait sicil defterlerinde, şahitleri tezkiye eden şahısların isim ve de<br />

adresleri yazıldığı ve verilen kararların gerekçeleri daha geniş tutulduğu için i‘lam<br />

ve hüccetler daha çok yer kaplamış ve dolayısıyla bu dönemlerdeki şer'iyye sicil<br />

defterleri eskilerden daha büyük ve hacimli olmuştur.<br />

Şer'iyye sicillerinin kendine özgü bir metin özelliği vardır. Bütün sicil<br />

1 M. Zeki Pakalın , “Şer‘iyye sicilleri”, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, M.E. Basımevi,<br />

İstanbul 1946, c.III, s.210.<br />

2 AKGÜNDÜZ, Ahmet, Şer’iye Sicilleri Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, TDAV<br />

Yayınları, İstanbul 1988, s.11.


4<br />

defterlerinin başında genellikle dili Arapça olan bir dibace yani giriş kısmı vardır.<br />

Burada şer'î hükümleri vaz‘ eden Allah ve Peygamberine saygı arz edilmekte, daha<br />

sonra sicili tutan hakimin ismi ve vazife unvanı kaydedilmektedir. Çoğu kere sicili<br />

tutan kadının tayîn berat veya buyrultusu da defterin başına yazılmaktadır. Her kadı<br />

değişikliğinde bu dibacenin de değiştiğini, ancak dibacelerde muayyen bir üslubun<br />

kullanıldığını görmekteyiz 3 .<br />

1.1.2. Tarih Açısından Şer'iyye Sicillerinin Önemi<br />

Osmanlı hukuk nizamı hakkında mevcut çelişkili görüşler arasından<br />

doğruyu tespit etmemize yarayacak önemli bir delil, şer'iyye mahkemelerince<br />

tutulan ve bize kadar intikal eden şer'iyye sicilleridir. Bunlar, Osmanlı mahkeme<br />

kararları demektir. Bu sicillerin tetkikiyle öncelikle Osmanlı hukukunun<br />

kaynakları, padişahların ve ulûl-emr denilen devlet yetkililerinin sınırlı yasama<br />

yetkilerini anlarız. Kur'ân ve sünnette kesin bir şekilde zikredilmeyen ve içtihat ile<br />

zamanın ulûl-emrinin sınırlı yasama yetkisine terk edilen örfi hukukun uygulanma<br />

alanları, yani Kanunnamelerin tanzim ettiği hususlar da böylece ortaya çıkar.<br />

Bunlar incelenmeden Osmanlılar hakkında verilen hükümler, peşin ve gayr-i<br />

ilmilik vasfından pek kurtulamayacaktır. 4<br />

Şer'iyye Sicilleri Osmanlı tarihinin kaynakları arasında ilk sırada<br />

bulunmaktadır. Devlet merkezi ile yapılan resmi yazışmaları, halkın şikayetleri ve<br />

dileklerini, mahalli idarelere ait hukuki düzenlemeleri ihtiva eden şer‘iyye<br />

sicillerini incelemeden, Osmanlı Devleti’nin siyasi, idari ve sosyal tarihini ayrıntılı<br />

bir şekilde ortaya koymak mümkün değildir. Şehir tarihleri ve muhtelif<br />

bölgelerdeki mahalli hayata ait ilmi araştırmaların birinci derece kaynağı şer'iyye<br />

sicilleridir.<br />

Her şer'iyye sicili bulunduğu döneminin sosyal ve iktisadi hayatına dair<br />

birinci elden orijinal tarih belgeleridir. Kapsadığı devirlerde halkın imal ettiği<br />

sanayi mamulleri, yetiştirdiği tarım ürünleri, halktan toplanan vergiler, Anadolu'da<br />

mevcut olan sanat ve meslek çeşitleri, devletin memurlarına ödediği tahsilatlar,<br />

3 Akgündüz , a.g.e. s.18.<br />

4 Ahmet Akgündüz - Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV yay., İstanbul 1999, s.365.


5<br />

enflasyon ve devalüasyon hakkındaki bilgiler ancak şer'iyye sicillerinden<br />

öğrenilebilir.<br />

Şer'iyye sicillerinin bir diğer özelliği de savaş tarihi ve askeri konularla ilgili<br />

olarak ihtiva ettiği tafsilatlı kayıtlardır. Osmanlı ordusunun sefere çıkmadan önce<br />

yaptığı hazırlıklar, askeri ihtiyaçları ve istenilen maddelerin karşılanması amacıyla<br />

kadılara yazılı emirler gönderilir, savaşın kime ve hangi sebeple açıldığı izah<br />

edilirdi. Konuyla ilgili Şeyhülislam’ın da fetvası hatırlatılarak halkın savaş<br />

zaruretine inanmaları sağlanırdı. 5<br />

Şer‘iye sicilleri mahalli yer adlarını, önemli tarihi müesseseleri, kişileri, tarihi<br />

olayları bize aktardığı gibi, insanlar arasındaki ilişkileri, yaşama biçimlerini, giyim<br />

tarzlarını, geçim kaynaklarını, toplumsal hayatı ve iktisadi durumu açığa çıkaran<br />

bir çok belge de içermektedir. Ayrıca günümüzde gayr-ı Müslimlerle ilgili tartışma<br />

konularında, şer‘iye sicilleri vasıtasıyla bazı açıklayıcı bilgilere de ulaşabiliriz.<br />

1.1.3. Şer'iyye Sicillerinde Yer Alan Belge Türleri<br />

- Ferman: Padişahın herhangi bir meseleye ait resmi yazılı emri. Bir ferman<br />

üzerinde veya yukarısında "hüve" şeklinde Allah'ın adı kısaca zikredilir. Sonra<br />

altına sultanın tuğrası çekilirdi. Fermanın bu yazı bölümlerinin her bir düşünce<br />

parçasına rükün denirdi. Belgelerimiz içerisinde hiç ferman yoktur. 6<br />

– İ‘lam: Arapça “ilm” kökünden gelen “İ‘lâm"ın kelime manası, “bildirme,<br />

anlatma” demektir. Hukuk terimi olarak ise i‘lâm, bir davanın mahkemece nasıl bir<br />

hükme bağlandığını gösteren belgeyi ifade eder. Ancak, Osmanlı diplomatiğinde<br />

kadıların şer'î mahkemeye intikal eden bir davanın kararının tasdiki maksadıyla<br />

şeyhülislamlığa veya her hangi bir konuda bilgi vermek üzere üst makamlara<br />

yazdıkları resmi yazılar için de i'lâm tabiri kullanılmıştır. Bir konuda bilgi vermek<br />

üzere üst makama yazılan ilamlar, arz mahiyetindedir. 7<br />

5 Cahit Baltacı , İslam Paleografyası, M.Ü.İ.Fak. Yay., İstanbul 1989. s.40<br />

6 Pakalın, a.g.e., “Ferman”, c.I, s.607.<br />

7 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı<br />

yay., İstanbul, 1994, s.345; Pakalın, a.g.e., “İ‘lam”, c.II, s.51.


6<br />

- Buyrultu: Yüksek makamlardan resmi evrak üzerine yazılan ve bazen de<br />

ayrıca ve divani hat ile yazılmış olan emirlere denir. Makam-ı Sadaretten olursa<br />

Buyrultu-u Sami, diğerlerinden yazılırsa Buyrultu-u Âli adı verilir. 8<br />

– Berat: Osmanlı Devlet teşkilatında bazı görev veya hizmete ta‘yîn, maaş<br />

tahsisi, unvan veya nişan tevcihi, muafiyet veya imtiyaz verilmesi ile ilgili emirler<br />

hakkında düzenlenen belgelerdir. 9 Belgemizde imamlık ile ilgili bir görev beratı<br />

mevcuttur. 10<br />

- Hüccet : Arapça asıllı bîr kelime olan hüccet, “delil, vesika, sened”<br />

manalarına gelir. Osmanlı diplomatiğinde ise şer'î mahkemeler tarafından verilen,<br />

fakat i‘lamdan farklı olarak, hüküm ihtiva etmeyen; sadece kadı huzurunda iki<br />

tarafın anlaşmaya vardıklarına dair kadının tasdikini ihtiva eden bir belgedir. 11<br />

Hüccetler, çok çeşitli hususların tesbiti için tertip edilmiş olup, kadılar tarafından<br />

tanzim edilen bir nevi noterlik belgeleri olarak kabul edilebilir. 12<br />

8 Pakalın, a.g.e., “Buyrultu”, c.I, s.248.<br />

9 Pakalın, a.g.e., “Berat”, c.I, s.205; Kütükoğlu, a.g.e., s.124.<br />

10 Bkz., a.g.d., B.nr:285.<br />

11 Pakalın, a.g.e., “hüccet”, c.I, s.865.<br />

12 “Belgelerin Konularına ve Türlerine Göre Dağılımı” konusunda ayrıca ayrıntılı bilgi verilecektir.


7<br />

1.2. ŞER'İYYE MAHKEMELERİ ve OSMANLI DEVLETİNDE ADLÎ<br />

TEŞKİLAT<br />

Kuruluş yılından itibaren şer‘i kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devleti’nin<br />

I. Padişahı Osman Bey’in (ö.1324) ilk tayin ettiği iki memurdan birisi kadı<br />

olmuştur. İlk zamanlar kadıları yetiştirecek bir merkez henüz mevcut olmadığından<br />

ilk Osmanlı kadıları hep Anadolu, İran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir.<br />

Diğer yandan I. Murat’ın (1362-1389) Mola Fahrettin Acemî’yi 130 akçe maaş ile<br />

ilk defa fetva görevine tayin ettiği bilinmektedir. Daha sonra fethedilen her idare<br />

merkezine bir kadı tayin edilmiş ve böylece adlî teşkilat şekillenmeye başlamıştır.<br />

Mahkemede tek kadı’nın görev yaptığı bu usule Şer‘iye Mahkemeleri adı<br />

verilmektedir. 13<br />

Şer‘iye mahkemelerinin belli bir makam binası yoktur. Kadıların yargı<br />

işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kadıları bulabilecekleri muayyen bir yerleri<br />

vardır. Bu mahal, kadı’nın evi, cami , mescit, medrese binası veya belli odaları 14<br />

olabilirdi. Kadılar bayram ve Cuma günleri dışında yargı görevini ifa ederlerdi. 15<br />

1.2.1. Mahkemelerin Yapısı ve İşleyişi<br />

Şer'iyye mahkemeleri Osmanlı Devleti’nin başlangıcından Tanzimat<br />

dönemine kadar uzun asırlar her türlü hukuki ihtilafların çözüldüğü bir merci<br />

olmuştur. Burada bir kadı ve mahkemenin bulunduğu yerin büyüklüğüne göre<br />

sayıları değişen muhtelif yardımcılar görev yaparlar. Osmanlı düzeninde teorik<br />

olarak toplu hakimli mahkemeler mümkün olmakla ve uygulamada az da olsa bu<br />

tür mahkemelere rastlanmakla birlikte, tatbikat genel olarak tek hakimli<br />

mahkemeler şeklinde olmuştur. Ancak kadıların ilmi görüşlerinden istifade etlikleri<br />

müftüler ve mahkemelerde yargılanmayı bir nevi müşahit gözüyle izleyen “şühud”<br />

veya “şühudu'l hâl” 16 denilen görevliler tek hakimli İslam Adliye Teşkilatına<br />

kendine has bir zenginlik kazandırmıştır. 17<br />

Kazasker veya şeyhülislam tarafından tayin edilen kadılar, bölgelerindeki<br />

13 Örnek için bkz., a.g.d., B.nr:149,182.<br />

14 Bkz., a.g.d., B.nr:187.<br />

15 Halil Cin-Ahmet Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, Timaş yay. İstanbul 1990, s.269.<br />

16 Bkz.,a.g.d., B.nr:180,240,252…<br />

17 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, Zaman yay., İstanbul 1999, c.II, s.391-392.


8<br />

idarecilerden bağımsız olarak yargı görevini yerine getirmişler, yöneticilerin<br />

kendilerine müdahaleleri veya yargı görevini bizzat yürütmeleri esas itibariyle söz<br />

konusu olmamıştır. Yargının yürütmeden bağımsız olmasının sonucu olarak<br />

kadılarla beylerbeyi, sancak beyi gibi ehl-i örf arasındaki ilişki bir astlık üstlük<br />

ilişkisi değildir; bir diğer ifadeyle kadı görevini ifa ederken bunlara bağımlı olarak<br />

çalışmamaktadır. Her biri diğeriyle iş birliği içersinde olan fakat birbirinden<br />

bağımsız çalışan birer kamu görevlisidir. Ehl-i örfün görevi sanıkları yargılanmak<br />

için mahkemede hazır bulundurmak ve verilen hükmü infaz etmektir. Bu<br />

bağımsızlığın sonucu olarak kadı merkezle yazışmak istediği zaman bölgesindeki<br />

en yüksek ehl-i örf kanalıyla değil, doğrudan yazışmaktadır. Böyle bir düzenleme<br />

şeklinin yargının bağımsızlığı ilkesine daha uygun düştüğü söylenebilir. Beylerbeyi<br />

veya sancak beylerinin “askerî” denilen devlet memurlarıyla ilgili bazı davalarda<br />

hazır bulunmaları, ancak mahkemeye müdahale etmemeleri de, kadıların<br />

bağımsızlıklarını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.<br />

1.2.2. Adliye Görevlileri<br />

1.2.2.1.Kadı<br />

Osmanlı Devletinde çok geniş kapsamlı yetkileri bulunan ve şer‘iye<br />

mahkemelerinde yargı görevini ifa eden şahıslara “kadı” denmektedir. Bilindiği<br />

gibi “kesmek ve ayırmak” gibi sözlük manaları bulunan kaza, terim olarak hüküm<br />

ve hakimlik manalarını ifade eder. Osmanlı kaynakları, kadıyı, insanlar arasında<br />

meydana gelen dava ve anlaşmazlıkları şer’i hükümlere göre karara bağlamak için<br />

devletin en yüksek icra makamı (sultanlar veya yetkili kıldığı şahıslar) tarafından<br />

tayin edilen şahıs diye tarif etmektedir. Kadılara “hâkim”, “hakim’üş-şer‘” 18 de<br />

denilirdi. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti idari taksimat olarak önce eyâletlere,<br />

eyâletler livâlara, livâlar kazalara, kazalar nahiyelere, nahiyeler de köylere<br />

ayrılıyordu. Nahiye ve köyler dışında kalan diğer idari merkezler aynı zamanda<br />

birer yargı merkeziydi. Her yargı merkezinde bir kadı bulunurdu. Osmanlı adlî<br />

teşkilatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hakim, hem belediye<br />

başkanı, hem emniyet amiri, bazen hem mülkî amiri ve hem de halkın her konuda<br />

18 Bkz., a.g.d., B.nr:229,244.


9<br />

müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıydı. 19<br />

Fethedilen her idare merkezine bir kadı tayin edilerek Osmanlı Adli Teşkilatı<br />

vücuda getirilmiştir. Kadılar şer'i ve hükmi muamelatta, kendilerine verilen beratta<br />

gösterilen vazifeleri görüp, Hanefi mezhebi üzerine hüküm verirlerdi. 20<br />

Kadılar görevlerini ifa ederken sadece şer'i davalara değil örfi davalara da<br />

bakmakla yükümlüdürler. Osmanlı Devleti’nde örfi davalara bakmakla görevli<br />

bulunan özel bir mahkeme hiçbir zaman mevcut olmamıştır. Esasen bu uygulama<br />

önceki İslam devletlerinin hukuki geleneklerine de uygun düşmektedir.<br />

Osmanlılara ait çeşitli hukuki belgelerde kadıların hükümlerini şer' ve kanuna<br />

uygun olarak vermeleri lüzumundan bahsedilir. Hem Şer‘i hem de Örfî hukukla<br />

ilgili hüküm ve fermanlar ile bunların bir araya toplanmasıyla meydana getirilen<br />

kanunnameler, kadılara da düzenli olarak gönderilmiş ve bunları uygulamaları<br />

istenmiştir.<br />

Askeri denen devlet memurlarının bazı davalarına ise kazaskerler<br />

bakmaktadır. Bu açıdan bazı kadılıklar belirli tür davalarda ihtisas mahkemesi<br />

özelliği taşımaktadır. Eyüp Mahkemesi su hakları konusunda ihtisas kazanmış bir<br />

mahkeme görünümündedir. Kadıların bazılarının davanın selameti bakımından<br />

yetkili oldukları halde belli ceza davalarına bakmaktan kaçındıkları ve davayı<br />

Dîvân-ı Hümâyun’a havale ettiklerine de rastlanmaktadır. Özellikle şikayetçi<br />

olunan kimsenin bölgenin güçlü bir kamu görevlisi olması durumunda böyle bir<br />

uygulama, adaletin temininde emin bir yol olarak görülmüştür . 21<br />

Aynı zamanda kadılar çarşıpazarı, satılan malları, bu mallarda bulunması<br />

gereken vasıfları, fiyatları denetleyen, narh koyan ve bugün büyük ölçüde<br />

belediyeler tarafından ifa edilen birçok görevi yerine getiren birer mahalli<br />

yöneticiydiler.<br />

1.2.2.2.Kadıların Dereceleri ve Tayin Usulleri<br />

Yüksek öğrenim tedrisatı yapılan medreseleri bitiren bir talebe, “mülâzım”<br />

19 Cin -Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, c.I, s.274.<br />

20 İ.Hakkı Uzunçarşılı , Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K. yay., İstanbul 1998, s.94.<br />

21 İhsanoğlu, a.g.e., s.392.


10<br />

adıyla matlab veya tarik defteri denilen bir deftere kaydolunurdu. Kanuni’nin ünlü<br />

şeyhülislâmı Ebüssuud’un koyduğu bu usule (Mülâzemet Usulü) göre, mülâzımlar<br />

için üç alternatif vardı: müderrislik, kadılık veya idari görev. Müderrislik yolunu<br />

tercih edenler önce ibtidâ-i hâriç müderrisliğine, kadılığı tercih edenler evvela kaza<br />

kadılığına ve idari görev seçenler de zâimliğe (zeâmet sahipliği) tayin edilirlerdi.<br />

İlk defa kaza kadılığına tayin edilen mülâzımlar, kadılık derecelerine de yükselerek<br />

şeyhülislamlığa kadar çıkabilirlerdi. 22<br />

Şimdi ilmiye sınıfının dereceleri ile iç içe olan kadıların derecelerine göz<br />

atalım:<br />

Kadılık derecelerinin en yükseği, “Mevleviyet” denilen büyük kadılıklardır.<br />

Büyük ve mühim eyaletlere, vilayetlere ve önemli sancaklara mevleviyet<br />

derecesine sahip kadılar tayin edilirlerdi. Bunlar yevmiyelerine göre iki gruba<br />

ayrılıyorlardı: 1)300 akçeli mevleviyetler ki, bunlara devriye mevâlisi denir. En<br />

düşük mevleviyetlerdir. 2)yevmiyesi 500 akçeye kadar yükselebilen<br />

mevleviyetlerdir. Mevleviyette en yüksek derece, sırasıyla Rumeli ve Anadolu<br />

Kazaskerliğidir.<br />

İkinci derecedeki kadılık ise, kaza kadılıkları idi. Bunların en yüksek<br />

derecesine “sitte” veya “eşref-i kuzat” yahut 150 akçeli kadılık denirdi.<br />

XIV. asırdan XVI. asrın ortalarına kadar bütün kadıları tayin yetkisi<br />

kazaskerlere aitti. XVI. asrın ikinci yarsından sonra Mevleviyet kadılarını tayin<br />

yetkisi Şeyhülislamlara devredildi. Kaza kadılarının görev süresi iki seneydi.<br />

Mevleviyet kadılarının görev süresi ise bir seneyi geçmiyordu. 23<br />

1.2.2.3.İkinci Derecedeki Adliye Görevlileri<br />

Gerek hukukî ve gerekse idari bütün bu görevleri ifâ ederken kadılara<br />

yardımcı olan birçok görevli bulunmaktadır:<br />

Nâibler: Kadılar tarafından belirli bir süre veya belirli bir iş için tayîn edilen<br />

yardımcılardır. Kadıların verdikleri yetki çerçevesinde görevlerini ifa ederler.<br />

Belirli bir işi yapmak için görevli olanlar, genellikle bir keşif veya mahkemenin<br />

yetki alanına dahil bölgede (nahiye ve köy gibi) bir görev için vazifelendirilirlerdi.<br />

22 Cin -Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, s.277-278.<br />

23 Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s.95.


11<br />

Belli bir süre naib tayîn edilenler ise kadının görevi başında olmadığı zamanlarda<br />

ona vekâleten görev yaparlardı. 24<br />

Kassamlar: Bunların görevi ise, ölen kimselerin geride bıraktıkları malları<br />

İslam Hukuku çerçevesinde mirasçılara paylaştırmaktır. Kamu görevlilerinin<br />

miras taksimleri ise kazasker kassamları tarafından yapılırdı. Kadılar ve<br />

kazaskerlerin bu miras taksimlerinden belli oranda aldıkları pay onların gelirlerinde<br />

önemli bir yekun tutmaktadır. Bu sebeple zaman zaman kadılarla kazaskerler<br />

arasında miras taksiminin kimin yetkisinde olduğu konusunda uyuşmazlık<br />

çıkmıştır. 25<br />

Muhzırlar: Davacı ve davalıları mahkemeye celbeden ve savcının bazı<br />

görevlerini ifa eden memurlardır. Küçük kaza merkezlerinde, mahkeme<br />

mübaşirliği, mahkeme katipliği, emniyet görevlisi ve savcının görevlerini<br />

muhzırlar ifa etmekteydi. Bu hizmetleri karşılığında ihzariye denilen ve taraflarca<br />

karşılanan bir ücret alırlardı. 26<br />

Çavuşlar: Dergah-ı Âli Çavuşları da denilen bu adlî memurlar, mahkeme<br />

i‘lamlarının icrası, borçlunun mallarını satarak borcun ödenmesi, icap erse<br />

mahkeme kararıyla borçlunun hapisle tazyiki, hukuken kesinleşen nakdi ve bedeni<br />

cezaların infazı, kısaca günümüzdeki icra memurları ve kısmen de olsa savcıların<br />

ve emniyet görevlilerinin vazifelerini ifa ederlerdi. 27<br />

Subaşılar: Hükümet merkezindeki çavuş teşkilatının görevlerini, sancak,<br />

kaza, nahiye ve köylerde subaşı denen memurlar yürütürdü. Sancaklarda sancak<br />

beyinin ücretli adamı ve emniyet âmiri, kaza ve daha küçük merkezlerde ise idare<br />

âmiri olan subaşıların, şer‘iye mahkemelerinde icra ve infaz memuru olarak görev<br />

yaptıklarını görüyoruz. Bunlar günümüzdeki zabıta ve belediyelerin görevlerini ifa<br />

eder ve kadıların emri altında çalışırlardı. 28<br />

Mübaşirler: Mübaşirin iki manası vardır. Birincisi; mahkemelerde celp ve<br />

24 Pakalın, a.g.e., “Naib”, c.II, s.647.<br />

25 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinde Merkez ve Bahriye Teşkilatı, T.T.K. yay. Ankara<br />

1984, s.230<br />

26 Pakalın, a.g.e., “Muhzır”, c.II, s.572; Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s.155.<br />

27 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.280.<br />

28 Pakalın , a.g.e., “Subaşı”, c. III, s.259.


12<br />

tebliğ işlerinde kullanılan memur demektir ki, “muhzır” ile eş anlamlıdır. İkincisi<br />

ise; Tanzimattan önce, devletçe gördürülmesi veya soruşturulması gereken bir iş<br />

için görevlendiren memur demektir. Bu görevi karşılığında mübaşiriye denilen bir<br />

ücret alırdı. 29<br />

1.2.3. Mahkemelerde Tanzimat'tan Sonraki Gelişmeler<br />

Tanzimattan önce Osmanlı ülkesinde yargı gücünü tek başına denecek kadar<br />

müstakil olarak kullanan şer‘iye mahkemelerinin ve kadıların bu yetki ve düzeni,<br />

II. Mahmut’tan (1808-1839) itibaren azalmaya ve mahkemeler yeni düzenlemelere<br />

maruz kalmıştır. 1837 yılında İstanbul kadısının makamı, Bab-ı Meşihattaki boş<br />

odalara taşınarak ilk kez resmi bir mahkeme binasında yargı görevini ifaya<br />

başlamışlarsa da, 1838 tarihinde kadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını<br />

önlemek ve mevcut usulsüzlükleri ortadan kaldırmak amacıyla Tarîk-i ilmiyeye<br />

dair Ceza Kanunname-i Hümayunu yürürlüğe konmuştur.<br />

İlk yıllardan beri kadılar kazaskerlere ve kazaskerler de padişahın mutlak<br />

vekili olan sadrazamlara bağlı oldukları halde, kazaskerler Tanzimat’ın başında<br />

şeyhülislamlığa bağlandı ve şeyhülislamlar Meclis-i Vükela’ya alındı. 1837<br />

tarihinde kazaskerlikler birer mahkeme olarak Bâb-ı Meşihata nakledildi ve bütün<br />

kadılar şeyhülislama bağlandı. 30<br />

1839 tarihli Tanzimat Fermanı, her konuda hukuki düzenlemelerin<br />

yapılmasını âmirdi. Buna göre şer'iyye mahkemeleri de düzenleme altına<br />

alınmıştır. 31<br />

Kadıları yetiştirmek için Sultan Abdülmecit tarafından 1854 yılında<br />

“Muallimhane-i Nüvvab” adıyla bir medrese açılmıştı. Bu medrese sadece kadı<br />

yetiştirecekti. 32<br />

1859 yılında bütün Şer'iyye mahkemeleri yeni bir yapıya kavuşturuldu. Konu<br />

ile ilgili çıkarılan Nizâmnâmeye göre, Şer'iyye mahkemelerinin yetki ve vazifeleri<br />

29 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.281.<br />

30 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.283.<br />

31 Akgündüz-Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, s.411.<br />

32 Uzunçarşılı , İlmiye Teşkilatı, s.267.


13<br />

yeniden belirlendi. Evkaf, Kassam ve Kazasker mahkemeleriyle özellikle<br />

İstanbul'daki mahkemelerin görev ve yetkileri ayrı ayrı tespit edildi ve kısmen<br />

sınırlandırıldı.<br />

1867 tarihli düzenlemelerle, şer‘iyye mahkemeleri dışında bir takım idari ve<br />

hukuki mahkemeler kurularak, şer‘iyye mahkemelerinin görevleri belli alanlara<br />

inhisar ettirilmiştir. 1867 tarihli Divan-ı Ahkam-ı Adliye nizamnamesine göre aile,<br />

miras, vakıf, şahsa karşı işlenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-ı şer‘iyye denilen<br />

davalar dışındaki hususlar, şer‘iyye mahkemelerinin yetkisinden çıkarıldı ve aynı<br />

tarihte Şu‘rayı Devlet Nizamnamesi ile Şer‘iyye mahkemelerinin idari yargı<br />

yetkileri de tamamen ellerinden alındı. Nizamiye Mahkemeleri, 1870 tarihli bir<br />

nizamname ile kurulunca, Osmanlı adliyesinde düalizm başladı. İki adlî mahkeme<br />

ayrı ayrı sahalarda yargı görevini yürütmekle görevlendirildi. 1876 tarihli<br />

nizamnamelerle kurulan havale ve icra cemiyetleri de kendi sahaları ile ilgili<br />

yetkileri, şer'iyye mahkemelerinin elinden almışlardı. 1871 tarihli nizamname ile<br />

Nizamiye Mahkemeleri yurt çapında teşkilatlandırılınca, şer‘iyye denilen konular<br />

dışındaki bütün yargı yetkileri bunlara devredildi; hatta taşralarda kısmen vazifesiz<br />

kalmış olan kadılara Nizamiye Mahkemelerinin reisliği tevcih edilmeye başlandı. 33<br />

1862’de kurulan ve 1873’te kabul edilen bir talimatla yeni bir şekil verilen<br />

Meclis-i Tetkikat-ı Şer‘iye, Şer‘iye mahkemelerinin temyiz mercii olarak görev<br />

yapmaya başladı. 34 Bu meclis, fetvahaneden kendisine havale edilecek olan davâ<br />

ve meseleleri bir temyiz mahkemesi olarak inceleyecekti. Ser‘î mahkeme<br />

kararlarının şer'î hükümlere aykırılığı söz konusu ise, durumu gerekçeleriyle<br />

beraber Şeyhülislama arz edecekti. Bu arada bu meclisin bir altında ve şer‘iyye<br />

mahkemelerinin üstünde bulunan Fetvâhane-i Âli de, şer'iyye mahkemelerinin<br />

kararları hususunda temyiz ve istinaf yetkilerine sahip bir mahkeme olarak 1875<br />

tarihinde kurulmuştur. 35<br />

Nizamiye ve Şer'iyye Mahkemelerinin görevlerini tespit hususunda bazı<br />

karışıklıklar ortaya çıktıkça, zaman zaman hukuki düzenlemelerle her iki<br />

mahkemenin görevlerini açık bir biçimde birbirinden ayırma yoluna gidildi.<br />

33 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.284.<br />

34 İhsanoğlu, a.g.e., c.II, s.434.<br />

35 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.285.


14<br />

Bunlara göre, Şer'iyye Mahkemeleri sadece vakıf mallarının aslına, hacre, vasiyete,<br />

vasi tayîn ve azline, yetim mallarına, vakıfların borç ilişkilerine, miras hukukuna<br />

ve diğer şer‘î haklara bakabilecekti. Diğer konularda Nizamiye Mahkemeleri<br />

yetkiliydi. 36<br />

1913 tarihli Kanun-u Muvakkat ile şer'iyye mahkemelerinin teşkilat ve<br />

görevleri yeniden düzenlendi. Bu düzenleme önemli yenilikleri ihtiva ediyordu.<br />

Düzenlemeyle mülâzemet usulü ve sınırlı süreli kadılık düzeni tamamen kaldırıldı.<br />

Kadılık için en az 25 yaşını doldurma şartı getirildi. 1916 tarihinde kazaskerlik ve<br />

evkaf mahkemeleri de dahil olmak üzere bütün şer‘iyye mahkemeleri Adliye<br />

Nezâreti’ne bağlanmış ve Temyiz Mahkemesinde şer'iyye adıyla yeni bir daire<br />

teşkil olunmuştur.<br />

Mütârekeden sonra 1919 tarihli kararname ile tekrar Şeyhülislamlığa<br />

bağlanan şer‘iyye mahkemeleri, 1917 tarihli Usul-i Muhakeme-i Şer'iye<br />

Kararnamesi ile yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. TBMM'nin teşkilinden<br />

sonra dört sene daha aynı kararname uygulanmış ise de, 1924 tarihli “Mahâkim-i<br />

Şer'iye'nin ilgasına ve Mahâkimin Teşkilatına ait Ahkâmı Mu‘adil Kanun” ile bu<br />

mahkemelere son verilmiştir.<br />

36 Bkz., a.g.d., B.nr:236.


15<br />

1.3.(C-233) NUMARALI İNEGÖL ŞER‘İYYE SİCİL DEFTERİNDEKİ<br />

BELGELERİN KONULARINA VE TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI<br />

İncelediğimiz defter 100 varaktan ibarettir. Sicil defterindeki ilk belgenin<br />

numarası 145 sonuncusunun ise 549’dur. Defter H.1313-1314/M.1892-93 yıllarına<br />

aittir. Biz bu belgelerin 305. numaraya (19/Zilhicce/1313) kadar olanlarını (37 sayfa)<br />

inceleyip transkripsiyonunu yaptık. Çalışmamızın ekler kısmında bu<br />

transkripsiyondan bazı örnekler yer alacaktır. C-233 Numaralı Şer‘iyye Sicili<br />

defterindeki, 145 numaralı ilk belgenin tarihi, 19/Recep/1313, 549 numaralı son<br />

belgenin tarihi ise, 4/Şaban/1314’tür. Milli Kütüphane’de İnegöl’le ilgili<br />

bulduğumuz diğer defterler şunlardır;<br />

B= 368,369,370,371,372,373,374,375,376,377,378,379.<br />

C=226,227,228,229,230,231,232.<br />

D=38,39.<br />

Ayrıca incelemiş olduğumuz defterdeki belgelerin, konularına ve türlerine<br />

göre dağılımını vermek istiyoruz. Belgelerin konularına göre dağılımı, numaraları ile<br />

birlikte aşağıda yer aldığı gibidir.<br />

3.1. Belgelerin Konularına Göre Dağılımı<br />

İncelediğimiz defterdeki belgeleri, konularına ve belge sayılarına göre şu<br />

şekilde ayırmak mümkündür:<br />

1-Berat: 285,296 37 .(2 belge)<br />

2-Deyn: 163,170,177,181,189,287,290,298,301.(9 belge)<br />

3-Hüküm İ‘lamı: 188 (1 belge)<br />

37 285 ve 296 numaralı belgelerimizde İnegöl’ün Domaniç Nahiye’si Durabey Köyü Camii Şerifi için<br />

imamlık hususunda berat istenmesi ve buna verilen cevap konusu yer almaktadır.


16<br />

4-Hisse Davası:145,146,150,154,178,182,184(2),193,217,221,236,240,241,251,<br />

252,255,263, 280,292,293 (20 belge)<br />

5-İbra: 148,169,233,265. (4 belge)<br />

6-Kefalet: 180,180(2),198,201,226,227,291.(7 belge)<br />

7-Mehir: 173,176,246.(3 belge)<br />

8-Men İ‘lamı: 175,185,218,249,254,269. (6 belge)<br />

9- Mülkiyet Davası: 166,224,295,302.(4 belge)<br />

10-Nafaka: 183,214,215,229,244,246.(6 belge)<br />

11-Nikah: 172,222,260,262,276. (5 belge)<br />

12-Rüşd Davası: 174,253,266,278,303 (5 belge)<br />

13-Talak: 204 (1 belge)<br />

14-Terike: 176(2),228,232,234,255,270,272,273,274,299.(10 belge)<br />

15-Vakıf: 178,284,296,300.(4 belge)<br />

16-Veraset: 186,203,213,219,226,248,261,267,268,282,286,292,294,297.(14 belge)<br />

17-Vekalet: 147,151,161,165,167,168,171,179,181(2),183(2),185(2),177(2),179(2),<br />

190,191, 192,194,195,196,197,199,200,202,205,207,208,209,210,211,212,223,<br />

225,230,231,235,239,242,243,247,250,257,258,259,264,271,277,279,288, 304.<br />

(49 belge)<br />

18-Vesayet: 162,164,184,216,245,275,283,289,293,305.(10 belge)<br />

19-Zevciyet: 206,237.(2 belge)<br />

3.2.Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı<br />

Ayrıca mezkur sicil defterindeki belgelerin türlerine göre dağılımını yapmak<br />

istiyoruz. Böylece belge türlerini görmek, rükünlerini tanımak ve sayılarını tespit<br />

etmek imkanını elde etmiş olabiliriz. Aşağıda belge türleri numaraları ile<br />

gösterilmiştir.


17<br />

Berat: 285 ( 1 belge).<br />

Hüccet:<br />

145,146,147,148,149,150,151,152,153,154,155,156,157,158,159,160,161,162,164,<br />

165,167,168,169,171,172,174,178,179,180,183,184,175-2,176-2,177-2,178-2, 179-2,<br />

180-2,181-2,182-2,183-2,184-2,190,191,192,193,194,195,196,197,198, 199, 200,201<br />

202,205,207,208,209,210,211,212,214,215,216,217,222,223,225,226,227,228,229,230,<br />

231,232,233,234,239,240,241,242,243,244,245,246,247,250,251,252,253,255,256,257,<br />

258,259,260,262,264,268,270,271,272,273,274,275,276,278,279,280,281,283,284,285,<br />

288,289,291,293,294,296,299,304,305. (122 belge).<br />

İ‘lam:163,166,170,173,175,176,177,181,182,185,186,187,188,189,203,204,206,213,<br />

218,219,220,221,224,235,236,237,238,248,249,254,261,263,265,266,267,269,277,28<br />

2,286,287,290,292,295,297,298,301,302,303 (38 belge).<br />

Vakfiye: 178,296,300. (3 belge).<br />

Belge türlerinin tanınması açısından defterimizden belgeleri örneklemek<br />

istiyoruz.<br />

-Hüccet:<br />

Hüccetler, kadı huzurunda tespiti yaptıran şahsın eline verildikten başka,<br />

şer‘iyye sicillerine de bir sureti işlenirdi. Tespitlerimize göre, alım-satım, kira,<br />

nafaka, vekalet, vasiyet, kefalet, borç, hibe, rüştün ispatı, vb. konularda hüccetler<br />

bulunmaktadır.<br />

Hüccetin rükünleri:<br />

a)Tasdik ibaresi: Hüccet metnine geçilmezden önce, kadının tasdikine yer<br />

verilir. Arapça olan bu ibareler hücceti tertip edenin mevkiine göre değişik<br />

şekillerde tertip edilmiştir.<br />

b)Başlangıç formülü: Hüccetlerin belirli başlangıç formülü vardır. “Sebeb-i<br />

kitab-ı tahrir oldur ki …” vb.<br />

c)Metin: Hüccet metninde, önce taraflar takdim edilir. Davacıdan sonra,<br />

“kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde”


18<br />

şeklinde mahkemenin tanımına yer verilir. Sonra, “ iş bu bâisü’l kitab..” ifadesi ile<br />

davalı tanıtılır.<br />

Akabinde konu anlatılır. Çeşitli hüccetler vardır. Bunlardan sulh hüccetine<br />

göre, anlaştıkları meblağ ile ödemenin peşin veya vadeli olacağına işaret edilir. İki<br />

tarafın ifadelerinden sonra, tespit edilen hususun sicile kaydedildiği “ mâ veka‘a<br />

bi’t talep ketbolundu.” şeklinde ifade edilir.<br />

d) Tarih: Hüccetlerin tarihleri, i‘lamlar ve fermanlar gibi, Arapça olarak yazı<br />

ile yazılır.<br />

e) Şuhûdu’l hal: Bu bölüm, hüccete konu olan meselelerin görüşülmesi<br />

sırasında, hazır bulunan kimselerin adlarını ihtiva eden kısımdır. Bu, davanın<br />

umuma açık ve tarafsız olduğunun bir göstergesidir. 38<br />

-İ‘lam: İ‘lamlar yazılırken aşağıda vereceğimiz sıra takip edilir:<br />

a) Elkab: “Ma‘ruz-ı dâ‘i devlet-i aliyyeleridir ki...” gibi bir elkapla başlar.<br />

b) Davacının Hüviyetinin Tesbiti: Önce davaya konu olan şahsın sakin<br />

olduğu şehir, kasaba ve mahallesi, sonra vazifesi ve adı kaydedilir.<br />

“Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl<br />

kazâsı mahallâtından Orhaniye mahallesi sakinlerinden sahib-i arz-ı hâl işbu<br />

bâ‘isü’l i‘lam Ahmet bin Hüseyin” gibi. 39 Varsa vekillik bu da burada gündeme<br />

getirilir. Bundan sonra sıra, davacıların kadı önünde dava ikamesine gelir.<br />

c) Davalının Hüviyetinin Tesbiti: “.. kaza-i mezkurun mahallatından<br />

Sinanbey mahallesinde Yeni….. Muhacirlerinden. derûn-u arz-ı halde ismi mezkur<br />

Ali oğlu İsmail Çavuş ibn-i Ali…” gibi.<br />

d) Davanın Konusu: Davalının ismin müteakiben, “muvacehesinde” sözüyle<br />

davacının iddialarına yer verilir. “Muceb-i şer‘isi olan ……. matlubumuzdur”<br />

sözüyle istedikleri ceza belirtilir.<br />

e) Davalının Cevabı: Davalı iddiayı tamamen veya kısmen kabul edebileceği<br />

38 Kütükoğlu a.g.e., s.358; Ayrıca tam metin için bkz., “Ekler” bölümü (B.nr:9).<br />

39 Bkz. A.g.d., B.nr:166.


19<br />

gibi red de edebilir. “…ol dahi cevabında hane-i müdde‘ayı mezkuru tarihi‘lamdan<br />

1.5 sene mukaddem beher şehri 15’er kuruş icar ile mezbur Ahmet’e icar<br />

ve ol dahi isticar ve kabul edip bedel-i icaresine mahsuben mezbur Ahmet’ten<br />

meblağ-ı mezkur 10,5 yüzlük altunu ahz-u kabz edip ……………olan 1,5 senelik<br />

bedel-i icaresi 270 kuruşu be‘de’t tenzil baki kalan 864 kuruş el-yevm mezbur<br />

Ahmet’e deyni olduğunu be‘de’d def‘ ve’l inkar…”<br />

f) Beyyine Talebi: Davalının iddiayı inkarından sonra, davacıdan davasını<br />

ispat etmesi istenir. “… müddeasına mutabık Beyyine talep olundukta…”<br />

g) İspat: İspat için genelde, şahitler dinletilir veya davalıdan yemin etmesi<br />

istenebilir.<br />

h) Hüküm: Şahitlerin tezkiyesinden bahsedildikten sonra, “ mucebince<br />

……hükm olunduğu” veya “ …….. tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.”<br />

şeklinde ifade edilir.<br />

ı) Tarih: İ‘lamlarda hükümden sonra Arapça ve yazı ile yazılmış tarih<br />

bulunur. “Fi yevmi’s sabi‘ min şehr-i Şaban-u’l muazzam sene selase aşere ve<br />

selase miete ve elf” gibi.<br />

i)İmza ve Mühür: Tarihin altında kadı ve naibin imzası bulunur. 40<br />

40 Kütükoğlu, a.g.e., s. 348.


20<br />

İKİNCİ BÖLÜM<br />

İNEGÖL’ÜN TARİHÇESİ<br />

İnegöl Anadolu’nun batı yakasında Marmara bölgesinin önemli ulaşım yolları<br />

üzerinde, Bursa’nın 45 km doğusundadır. Kuzeyinden Kestel ve Yenişehir,<br />

batısından Keles, doğusundan Bilecik ve Kütahya ile çevrilidir. Bursa’nın zengin<br />

bir ilçesidir. 41 Uludağ eteklerinde kurulmuş, yeşillikler içinde çok verimli bir<br />

ovadır.<br />

İnegöl’ün yüzölçümü 1.006 km²’dir. İlçe, adıyla anılan geniş bir ovada yer<br />

alır. İlçe ekonomisinde en önemli faaliyetler, tarım, ağaç işleri, mobilyacılık, orman<br />

ürünleri, tekstil, turizm, gıda ve makine sanayiidir. 42<br />

Evliya Çelebi, bu kentin adının Cuma’nın galatından geldiğini söyler. “Bu<br />

kent Cuma günü fetholunduğu için, Cuma demek olan “Ezine” İne’ye<br />

dönüşmüştür”. 43 der.<br />

2.1.İlk ve Orta Çağlarda İnegöl<br />

1847 yılında yapılan yöredeki kazılarda çıkarılan eski sikkelerden, ayrıca<br />

1942 yılında Alman Arkeolog Kurt Bittel tarafından İnegöl üzerine yapılan<br />

kazılarda elde edilen arkeolojik bulgulardan İnegöl ovasında İ.Ö. 3000 yılından<br />

itibaren yerleşme olduğu anlaşılmaktadır. Höyüğün en alt tabakalarından elde<br />

edilen bilgiye göre Troya (İ.Ö 3000) ile, daha üst tabakalardaki malzemeye göre ise<br />

Bozhöyük ve Demircihöyük (İ.Ö 2500) ile çağdaş olduğu anlaşılmıştır. Elde edilen<br />

41 Raif Kaplanoğlu, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, Bursa Ticaret Borsası Kültür Yay., İstanbul<br />

1996, s.170.<br />

42 Yurt Ansiklopedisi, Anadolu yay., İstanbul 1981, s.1725.<br />

43 Evliya Çelebi, Seyahatname, Sadeleştirme: Mümin ÇEVİK, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1985, c.I,<br />

s.45.


21<br />

bilgilere göre İ.Ö. 2000 yüzyılında bu bölgenin daha çok batısının gelişim alanı<br />

içinde kaldığını göstermektedir. Bilinebildiği kadarıyla Anadolu’ya ilk gelen<br />

(Hititler) M.Ö. 1900 yılları ile 2000 yılları arasında yaşamışlardır. Çanakkale ve<br />

İstanbul Boğazları sınır olmak üzere İnegöl de bu sınırlar içinde Eti hâkimiyetinde<br />

kalmıştır. 5000 yıl önce yerleşim olduğu anlaşılan bu topraklara, M.Ö 7. yüzyılda<br />

Trakya'da yaşayan Bittynl'ler, İskit saldırılarından korunabilmek için kuzeyden<br />

Anadolu'ya ve buralara göç etmişlerdir. Ama bölgenin kendilerinden daha güçlü<br />

Lidyalıların hâkimiyeti altına girmekten kurtulamamışlardır.<br />

M.Ö.546 yılında Lidya Kralı Kroisas Pers ordularına yenilince, M.Ö 435<br />

tarihine kadar Persler tüm bölgeye hükmederler. M.Ö. 4. yüz yılda Büyük İskender,<br />

bütün Anadolu'yu hegemonyası altına alır. M. Ö. 325 yılında öldüğünde Bithinya<br />

ve Küçük Asya'nın toprakları İskender’in komutanlarından Antiomus idaresine<br />

girer. Büyük İskender’in kurduğu Makedonya imparatorluğunun zaman içinde<br />

parçalanması üzerine İnegöl Bergama krallığının eline geçer. Bursa ve dolaylarına<br />

daha önce yerleşmiş olan Bittynler Atronos çayından İzmit, İznik, daha doğuda<br />

Kastamonu ve Ereğli’ye kadar uzanan sahada zaman zaman hâkimiyetini<br />

hissettirirler. M. Ö. 2. yüzyılın sonlarında Bursa ve çevresi Bergama krallığıyla<br />

beraber Roma hâkimiyeti altına girmiş ve Romanın bir vilâyeti olmuştur. 44<br />

Angelakoma, İnegöl’ün Bizanslılar dönemindeki adıdır. Göl başı veya küçük<br />

göl anlamlarına gelmektedir. Bazı araştırmacılara göre ise, Angelin elçilik yapan<br />

melek yani Cebrail anlamına geldiği ifade edilmektedir. 45<br />

2.2.Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminde İlçenin Durumu<br />

İznik, Mayıs 1097 yılında Haçlı orduları tarafından kuşatılır. Selçuklular<br />

İznik önlerinde Bizanslılarla savaşa girerler. Her iki taraftan çok zayiat olur ve İznik<br />

Bizanslıların eline geçer. Bizans hâkimiyetinin hüküm sürdüğü Batı Anadolu'da Emir<br />

Monduğ ile Emir Muhammed komutasındaki Türk birlikleri tekrar İznik, Bursa ve<br />

Ulubat çevresindeki zayıf Bizans güçlerini temizleyerek Çanakkale Boğazı’na kadar<br />

44 Kenan Kahraman, Geçmişten Günümüze İnegöl, İnegöl Kültür Sanat ve Yardımlaşma Vakfı yay.,<br />

İstanbul 1992, s.32.<br />

45 Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap kitabevi, İstanbul 1993, s.73; Çelebi, a.g.e., c.I,<br />

s.498.


22<br />

bölgeyi hâkimiyeti altına almalarına karşın (1113) I. Aleksiyos Komnenos'un gönderdiği<br />

Bizans ordusu karşısında başarılı olamayarak dağılırlar (1115). Türkler tekrar geri<br />

gelmek üzere bölgeden ayrılırlar. Bu durum Anadolu'daki Türk hâkimiyetini önemli<br />

ölçüde sarsmış ve Türkler sahil bölgelerinden İç Anadolu'ya çekilmeye başlamışlardır.<br />

Boşaltılan Batı Anadolu Bizanslılar tarafından işgal edilmiştir (1143). Daha sonra 1.<br />

Mesut'un 2. Haçlı ordusunu imha etmesiyle Anadolu'nun hâkimiyeti tekrar<br />

Selçukluların eline geçmiştir. 46<br />

Anadolu'da kurulan beylikler dönemi Osmanlılara uzanan tarihi<br />

köprünün daha iyi anlaşılması bakımından önemlidir. Beylikler her şeyden<br />

önce Anadolu'nun Türkleşmesi yönünden önemli tarihî bir görev yerine<br />

getirmişlerdir. 47<br />

2.3 İnegöl’ün Fethi ve Osmanlılar Dönemi<br />

Anadolu'da kurulan beyliklerin Ali ve Mehmet Beylerin Bursa’da hapsedilmeleri,<br />

sonra Mehmet Bey’in bu kenti yıkması Tacettin oğullarından Mahmut<br />

Beyin İznik’te idam edilmesi ve Hasan Bey’in bir süre sonra Bursa’da hapsedilmesi<br />

olayları dışında Bursa ve çevresini doğrudan ilgilendirmediği görülmektedir.<br />

1236 tarihinde Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın ölümünden sonra<br />

yerine geçen II. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Anadolu karışıklıklara sahne<br />

olur. Selçuklu Devleti nüfusunu önemli ölçüde yitirir. Anadolu fiilen Moğollar yani<br />

İlhanlı devletinin hükmü altına girer. Ancak İlhanlıların uçtaki beyliklere kadar<br />

güçlerini yayamamaları, Ertuğrul Gazinin beyliğine hayat hakkı tanımıştır. Anadolu<br />

baştanbaşa siyasi çalkantı ve otorite boşluğunun acısını hissederken, Ertuğrul<br />

Gazi aşireti adına uygulamış olduğu politikasıyla bu karışık dönemleri sessizce<br />

geçirmesini bilmiştir. Osman Bey de aynı anlayışı devam ettirerek Selçuklu<br />

sultanına olan bağlılığını sürdürmüş, kendi yerleşim alanına yakın Bizans köy,<br />

kasaba ve kentlerine akınlarda bulunmuştur.<br />

46 İbn-i Bibi, Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, çev. M.Nuri Gencosman, Uzluk Basımevi, Ankara<br />

1941; Gordlevski, Anadolu Selçuklu Devleti, çev: Azer Yaran, Onur yay. Ankara 1988.<br />

47 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan neşriyat., İstanbul 1971, s.70.


23<br />

Kulaca Hisarı'nın fethi (Âşıkpaşazâde 15 Şubat 1287, Hoca Saadettin 1288), 48<br />

üzerine telaşlanan İnegöl ve Karacahisar Tekfurları Osmangazi’ye karşı ittifak<br />

oluştururlar. Müneccim Başı ise Kulaca Hisarı’nın fethi için M.1281 tarihini<br />

vermektedir. 49 Her iki taraf Erice (İkizce) denilen mevkide karşılaşırlar. Burada<br />

yapılan savaşta düşman bozulur, İnegöl tekfurunun kardeşi müttefiklerin<br />

kumandanı Phlatos öldürülmüş, harbi Osman Bey kazanmıştır. (H.687- M.1287) 50<br />

Ardından Osman Gazi mühimce bir kuvvet ile Angela Koma’ya doğru<br />

hareket eder. Akıllı ve ani bir baskınla İnegöl tekfuru Nikola ile birçok muhafız<br />

öldürülür. Bolca ganimet ve esir alınır. Osman Bey bunlardan bir kısmını Selçuklu<br />

sultanına takdim eder. 51<br />

Kısa zaman sonra Karacahisar (İnönü Kalesi) fethedildi. Bilecik kolaylıkla<br />

alınırken Osman Bey Yarhisar Kale’sine yürüdü. Kale kısa zamanda kuşatıldı ve<br />

zaptedildi. Ardı ardına yapılan fetihlerin doğurduğu şaşkınlığı ve düşmanın manevi<br />

gücünün zayıflığını çok iyi değerlendiren Osman Bey sevgili Turgut Alp’i bir<br />

miktar cengâver ile Angela Koma üzerine yolladı. Turgut Alp Angela Koma<br />

kalesini kuşattı. Yaklaşık 14 yıldır yapılan planlı bir çalışma ile çember iyice<br />

daraltılmıştı. Beklenmedik bir hücumla Turgut Alp uzun süre kendilerini uğraştıran<br />

zamanın en güçlü kalelerinden birinin daha fethini gerçekleştiriyordu. İnegöl<br />

fethedilmişti. Kalenin ganimetleri fetihte Osman Bey’e sunuldu ve gazilere<br />

dağıtıldı. (M.1298) 52<br />

Âşıkpaşazade ardı ardına yapılan bu fetihlerin H. 699–700 /M.1299–1300<br />

tarihinde yapıldığını belirtir. Osman Bey’in komşuları olan Rum beylerinin en<br />

kuvvetlisi ve en tehlikelisi Angela Koma Tekfuru idi. Bu yüzden İnegöl beş<br />

aşamada düşürülebilmiştir. Artık Osman Bey’in topraklarını batıya ve kuzeye<br />

doğru genişletebilmesi için önemli bir engel kalmamış ve Bursa yolu açılmıştır.<br />

Bundan sonra Osman Bey İnegöl ve dolaylarının yönetimini silah arkadaşı Turgut<br />

48 Hoca Sadeddin, Tacut-Tevarih, Kültür Bakanlığı yay. Ankara 1979, s.24.<br />

49 Münecimbaşı Ahmet Dede, “Sahaifü’l –Ahbar Fî Vekayi‘ü’l-Âsar”, Tercüman Gazetesi yay.,<br />

1001 Temel Eser, (Tarihsiz).<br />

50 Aşıkpaşazade, Tarih-i Aşık Paşazade, Haz. Nihal Atsız, İstanbul 1970, s.17.<br />

51 Hammer , Büyük Osmanlı Tarihi, Emir Basım Yayım, İstanbul 1998, s.69; Uzunçarşılı, Büyük<br />

Osmanlı Tarihi, TTK yay. (Tarihsiz), c.I, s.87-100.<br />

52 Sadeddin, a.g.e., s.25; Paşazade, a.g.e., Bab:13, s.29.


24<br />

Alp'e verdi. Turgut Alp bir yandan savaşlara katılırken bir yandan da oralara<br />

“Turgut ili” damgasını vuruyordu. Turgutalp, Osman Bey’den sonra oğlu Orhan<br />

Bey'e de Akçakoca, Konuralp, Samsa Çavuş, Karamürsel ve Abdurrahman Gazi<br />

gibi değerli komutanlarla birlikte üstün hizmetler vermiştir. 53<br />

2.4.İnegöl’deki Tarihi Yapılar<br />

2.4.1.Beyazıt Han Camii (Cuma Camii)<br />

C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili’nde adı geçen camilerden biri Beyazıt Han<br />

Camii’dir. Bu cami yer olarak, İshak Paşa medresesine bitişik vaziyettedir.<br />

M.1398–1402 tarihleri arasında I. Beyazıt (1389-1402) tarafından inşa ettirilmiştir.<br />

Camii dikdörtgen planlıdır, tek kubbeli olup sekizgendir. Evliya Çelebi'nin kaydına<br />

göre kiremit çatı ile örtülü bir camii idi. 54 Tamamen yıkılan bu camii, günümüzdeki<br />

gotik yapısı ile II. Abdülhamit (1876-1918) döneminde yaptırılmıştır. Yalnızca<br />

minare ve kaidesi eski camiden kalmıştır. Dıştan dışa 10.5x10.5 boyutundadır.<br />

Yapının bütün pencereleri eş boyutlu ve sivri kemerlidir. 55<br />

Defterimizdeki 162 numaralı belgemizde, caminin adı “Cuma Camii” olarak<br />

yer almaktadır. 1892 yılında bu caminin imamı, Emin Efendi ibn-i Emin’dir.<br />

2.4.2.İshak Paşa Külliyesi<br />

Külliye hakkında bilgi vermeden önce, İnegöl’e çok değerli eserler yaptıran<br />

İshak Paşa‘dan kısaca söz edelim:<br />

İshak Paşa Bursa Kütüğüne göre, İnegöllü İbrahim Ağa'nın oğludur. İshak<br />

Paşa kabiliyeti ve istidadı sayesinde yükselerek Bosna beylerbeyi olmuş bilahare<br />

birçok valiliklerde bulunduktan sonra sadaret (Başbakan) mevkiine yükselmiştir. II.<br />

Murad’ın (1421-1451) düşmanlarının hilelerini sezerek, onlar hakkında hükümdara<br />

verdiği bilgiler sayesinde teveccüh ve muhabbetini kazanmıştır. Ayrıca II. Murad'ın<br />

53 İ.Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye yayınevi, İstanbul 1971, c.I,s.5<br />

54 Çelebi, a.g.e., c.I, s.79.<br />

55 Kahraman, a.g.e., s. 112.


25<br />

hazinedar başlığını, nezaretle Anadolu beylerbeyliğini, Rumeli Beylerbeyliğini,<br />

Kubbeniş'in Vezirliği (Bakan), II. Murad'la beraber Varna ve II. Kosova muharebelerinde<br />

Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) ile de İstanbul’un fethinde en mühim<br />

vazifelerinden birini yaparak birlikte savaşmıştır. Birçok eyalet valiliklerinde ve<br />

bilhassa Bosna beyliği döneminde kudret ve liyakatini dostuna ve düşmanına<br />

gösterdiğinden 1470 yılında Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) tarafından o<br />

zamanın en büyük devlet memuriyeti olan Vezir-i Azamlığa (Başbakan) tayin<br />

edilerek bu görevini 2 yıl sürdürmüştür. Sultan Murat tahtını II. Mehmet'e bıraktığı<br />

zaman vezir İshak Paşa'yı kendisiyle Manisa'ya götürmüştür. 56 İstanbul’un<br />

fethinden sonra ikinci kez vezir-i azam olarak atanmış, II. Beyazıt’ın hükümdarlığı<br />

sırasında yine vezir-i azam olmuştur.<br />

İshak Paşa devlet hizmetleri arasında sosyal ve kültürel sahalara yönelik<br />

Edirne, İstanbul, Selanik, Kütahya, Ankara ile Bursa'nın İnegöl ilçesinde, cami,<br />

medrese, imaret, zaviye ve çeşmeler de yaptırdı. 1483 tarihinde eceliyle vefat<br />

etmeden önce yaptığı vasiyet gereği, İnegöl’e getirilerek kendi adını taşıyan<br />

camiinin ön tarafına gömüldü. Yol genişletilmesi ve çevre düzenlemeleri<br />

çalışmaları nedeniyle mezarı 1937 yılında hanımı Tacünnisa Sultan Hatun için<br />

yapılan Türbenin içine kapının karşısına taşınmıştır. 57 Türbenin Rûmîler ve kum<br />

saatleriyle süslü ayaktaşları muhteşemdir. Türbede kitabe yoktur. 58 İshak Paşa<br />

Camii’nin güneybatısında yer alan Tacünnisa türbesinin de bugün kitabesi<br />

bulunmamaktadır. 59 Türbede üç kabir vardır. 1937 yılında çevre düzenlemesi<br />

nedeniyle belediye mezarlığına nakledilinceye kadar camiin avlusunda ve türbenin<br />

etrafında tarihi bir mezarlık bulunmaktaydı.<br />

İshak Paşa’nın memleketi İnegöl’e yaptığı diğer hizmetler:<br />

1- 15 odalı ve büyük bir dershaneli medrese.<br />

2- Bir imaret<br />

3- İshak Paşa Camii<br />

56 Şaban Aykut, Büyük Bursa Tarihi Antolojisi, Hat matbaası, Bursa 2000, s.304.<br />

57 Aykut, a.g.e., s.304.<br />

58 Cahit Baltacı ,15-16. Asırda Osmanlı Medreseleri, İrfan matb., İstanbul 1976, s.262.<br />

59 Türbe için bkz. Ekler “Resim-1”.


26<br />

4- Bir hamam<br />

5- Şehre bol miktarda su getirip, pek çok çeşme yaptırmış.<br />

6- Kethüdası Sinan Ağa’ya bu hizmetlerin ifasında sarf edilecek akarların<br />

düzenlenmesini, ayrıca yeni hizmetler yapılmasını, okullar açılmasını her türlü<br />

sosyal çalışmalara girilmesini öğütlemiştir. Bütün bu hizmetlerin karşılanabilmesi<br />

için ülkenin dört bir yanından gelir getirecek akarlar İshak Paşa’nın H.873/M.1468<br />

tarihli vakfiyesi ve Tacünnisa Sultan Hatun’un vakfiyelerinde belirtilmiştir. İmaret<br />

yıkılıp kaybolmuştur. Burada örnek olması bakımından imarette pişecek yemeklerle<br />

hademe tahsisatını belirten bir bilgi vermekle yetineceğiz: 60<br />

“Vakıf sorumlusuna günde 15 dirhem, şeyhe 5 dirhem, imama 4 dirhem,<br />

aşçılara 4 dirhem, ekmekçilere 3 dirhem, cüz okuyacak hafızlara 1’er dirhem,<br />

kandilciye 2 dirhem, hancıya 1 dirhem, kâtibe 5 dirhem, tahsildara 5 dirhem, odun<br />

için 6 dirhem, et için 40 dirhem, ziyafet için 10 dirhem, (verilen rakamlar<br />

günlüktür) imarette pişecek aş için her gün 2 kile buğday, ekmek için her gün 6 kile<br />

undan ibarettir.” 61<br />

İshak Paşa Camii: Defterimizde, 145 numaralı belgede adı geçen İshak Paşa<br />

Camii, İnegöl ilçesinin merkezinde yer almaktadır. İshak Paşa Camii, medresesi ve<br />

türbesinden oluşan mimari manzumenin sanat tarihimizde, “Bursa Üslubu” adıyla<br />

anılan 15.yy Osmanlı Türk Mimarisi’nin örnekleri arasında önemli bir yeri vardır. 62<br />

Bu külliyenin doğusunda, dört yol arasında hamamın da üslup bakımından aynı<br />

döneme mensubiyeti göz önünde tutulursa, bu eseri de İshak Paşa Külliyesi içinde<br />

incelemek icap eder. Ayrıca bugün “Şifa Hamamı” ismiyle faaliyetini<br />

sürdürmektedir. 63 Bu hamam, İshak Paşa’nın Ankara'da yaptırdığı hamamlara da<br />

bir hayli benzerlik göstermektedir. Vakfiyesinden külliyenin aslında “imaret,<br />

zaviye, medrese, han, türbe ve ahırdan” oluştuğunu öğreniyoruz. Külliyenin<br />

giderlerini karşılayacak vakıflar ve çalışan personel ile çalışma esaslarını belirtilen<br />

vakfiye İshak Paşa’nın ölümünden önce tamamlanmıştır. İshak Paşa imareti,<br />

zaviyesi, hanı ve ahırları bugün tamamen kaybolmuştur. Yalnız imaretin yanına lat-<br />

60 “Erken Dönem Osmanlı Sanatı”, Komite, T.C.K.B., yay. İzmir 1999, s.151-159.<br />

61 Aykut, a.g.e., s.305.<br />

62 Bkz. a.g.d. B. nr: 145.<br />

63 Yekta Demiralp, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, T.C.K.B. yay., Ankara 1999, s.154.


27<br />

if zarif ve güzel bir medrese yaptırdığından hareketle, zaviyesi, hanı ve ahırların<br />

camii ile medresenin batı orta kısmında olması muhtemeldir. 1887 tarihinde<br />

Abdülhamit (1876-1918) zamanında bu bölgenin güney ucuna bugün belediye<br />

çarşısı adıyla anılan bedesten yaptırılması külliyenin genişletilmesi amacına<br />

yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kalıntılardan eski şehir merkezinin bu bölge<br />

etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. Bugün hala camii avlusundaki şadırvandan<br />

akmakta olan temiz ve leziz su külliyeyi tamamlamaktadır. 64 İshak Paşa<br />

külliyesinin ayakta kalabilen tüm yapıları 1961–1969 yılları arasında Vakıflar<br />

Genel Müdürlüğünce onarılmıştır. 65<br />

İshak Paşa’nın 891 H./M.1486 tarihli vakfiyesinde belirttiği cami, eserlerinin<br />

en önemlilerindendir. Yapının inşa tarihi kesin olmamasına rağmen vakfiye<br />

metnindeki diğer bilgiler yardımıyla belirlenebilmektedir. “Vâkıf, İnegöl’de kâin<br />

ve yukarda zikirleri geçen, akarı vakfettikten sonra...” denildiğine göre camii<br />

H.873/M.1468 tarihinden önce yapılmış olmalıdır. Ters “T” tipi denilen sisteme<br />

göre yapılan camii Bursa üslubu adı verilen devrin ürünüdür. Caminin ahşap kapısı<br />

ile kemer ve söveleri orijinaldir. Üstü kurşunla örtülü olan camiinin daha önceleri 2<br />

basamak yüksek olan ibadet mekânı sonraları yer kazanmak için yan duvarlarının<br />

paye haline getirilmesi ve içinin de pencere altlarına kadar dolgu malzemesi ile<br />

doldurulmasıyla diğer mekânlarla birleştirilmiştir. Bu arada camiin iç görünümü de<br />

oldukça bozulmuştur. 1877 tarihinde 2. Abdülhamit (1876-1918) zamanında esaslı<br />

bir şekilde tamir görmüş 66 bu durum caminin giriş kapısı üstündeki 59x83 cm<br />

ebadındaki 4 satırlık mermer kitabede kaydedilmiştir. 67<br />

İshak Paşa Medresesi: Caminin kuzeyinde kalan medrese ise, U planlı açık<br />

avlulu bir yapıdır. Güney kısmı açık olan avlunun kuzeyi ile doğu ve batısı<br />

medrese mekânları ile çevrilidir. Doğudan ve batıdan medreseye birleşen iki kanat,<br />

altışardan 12 hücreyi oluşturur. İkişerden dörder penceresi dışa açılan köşe<br />

64 İshakpaşa camii için bkz. Ekler “Resim-2”.<br />

65 A.S.Ülgen, “İnegöl İshak Paşa Mimari Manzumesi”, Vakıflar Dergisi, c.IV, s. 192-195.<br />

66 Aykut, a.g.e., s.304.<br />

67 Kahraman, a.g.e. s.112.


28<br />

hücrelerinin kapıları, çapraz eksenindedir. 68 Diğer hücrelerde ise dışa açılan birer<br />

pencere ile avluyu sınırlayan birer pencere ve kapı bulunmaktadır. Köşe hücreleri<br />

üçgen kuşaklı diğerleri pandantif geçişli birer kubbe ile örtülüdür. Dershanenin<br />

doğu ve batı duvarlarında altta birer üstteki kuzey duvarında eksene simetrik 2<br />

güneyde de altta iki penceresi vardır. 69 Belgelerimizde medrese ile ilgili herhangi<br />

bir bilgiye rastlamadık. 70<br />

Medrese 1559-1560’tan önce “otuzlu” iken, 1585-1586 tarihinde “ellili”<br />

payesine yükselmiştir. 1652-1653’te ise “Sahn” medreselerinden itibar<br />

ediliyordu. 71<br />

2.4.3.Belediye Çarşısı<br />

Halk arasında kısaca kapalı çarşı olarak bilinen zamanının ve günümüzün bu<br />

değerli eserini H.1305./M.1887–88 tarihinde II. Abdülhamit (1876-1918)<br />

zamanında belediye reisi Sadıkzade Süleyman Ağa’nın yaptırdığı çarşının kitabesinde<br />

yazılıdır. Doğu batı doğrultusunda 47.50 x 10.80 boyutlarında dikdörtgen<br />

planlıdır. 1965 yılında üzeri esaslı bir şekilde tamir ettirilmiştir. Bugün halkın<br />

rağbet ettiği alışveriş merkezi durumundadır. 72 İki kitabesi vardır. Altışar satırlık<br />

iki kitabeden doğudaki birinci kitabede yapının adının belediye çarşısı olduğu<br />

belirtilmiştir. Batıdaki ikinci kitabede ise yapının H.1305./M.1887–88 tarihinde<br />

belediye reisi Sadıkzade Süleyman Ağa'nın yaptırdığı belirtilir. 73 Sicil kayıtlarında<br />

her ne kadar bu çarşının ismi geçmese de, onu yaptıran Sadıkzade Süleyman<br />

Ağa’nın ismine rastlamaktayız. 74<br />

2.4.4.Belde ve Köylerdeki Tarihi Yapılar<br />

C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili’nde İnegöl sınırları içindeki cami, türbe,<br />

kervansaray gibi yapıların bir kısımlarının adları yer almaktadır. Biz burada<br />

adlarına rastladıklarımızı dipnotlarla gösterdik diğerlerini de listelere kaydettik.<br />

68 Şakir Çakmak, Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taç Kapılar, T.C.K.B. yay., Ankara 2001,<br />

s.175, 268.<br />

69 E.H.Ayverdi, Fatih Devri Mimarisi, İstanbul 1974, c.IV, s.489.<br />

70 İshak Paşa Medresesi için bkz. Ekler “Resim-5”.<br />

71 Baltacı, , a.g.e., s.262.<br />

72 Belediye Çarşısı için bkz. Ekler “Resim-4”.<br />

73 Kahraman, a.g.e. s.118.<br />

74 Bkz. a.g.d. B. nr:191.


29<br />

2.4.4.1.Camiler<br />

1-Mehmet Bey Camii- (Hamzabey Köyü) 75<br />

2-Kıran (Kur’an) Köyü Camii<br />

3-Mehmet Bey Camii (Kulaca Köyü)<br />

4-Hançerli Fatma Sultan Camii (Kurşunlu Köyü)<br />

5-Özlüce (Eynesil) Köyü Kilise Camii<br />

6-İvaz Çelebi Camii Şipali Köyü<br />

7-Tahta Köprü Camii 76<br />

2.4.4.2.Türbeler<br />

1 -Turgutalp Türbesi (Turgutalp Köyü) 77<br />

2-Yiğitalp Türbesi (Yiğit Köyü)<br />

3-Sungur Paşa Türbesi (Sungur Paşa Köyü)<br />

5-Gencali Sultan Türbesi (Sarıpınar Köyü)<br />

2.4.4.3.Kervansaraylar<br />

Ortaköy Kervansarayı (Karacabey)<br />

Ortaçağda Anadolu doğu ile batı arasında ticaret yolu üstünde olduğundan<br />

transit görevini görmüştür. Taşıma kervanlarla yapılmıştır. Bu sebeple kervanların<br />

konaklamaları için emniyetli konaklar, kervansaraylar inşa edilmiştir. Osmanlı<br />

Türkleri de şehir ve kasaba dışında büyük yollar üzerinde kervansaraylar<br />

yaptırmışlardır. Bunlardan birisi de Ortaköy Kervansarayıdır. Kervansaray köyün<br />

batısında kapısı güneye bakan tamamen taş ve tuğladan yapılmıştır. 78 Yapı kuzey<br />

güney doğrultusunda dikdörtgen palanlıdır Destekleri bağlayan sivri kemerler<br />

75 Bkz. a.g.d. B. nr: 284,300.<br />

76 Kahraman, a.g.e. s.115.<br />

77 Bkz. a.g.d. B. nr: 267.<br />

78 Çakmak, a.g.e., s.105,268.


30<br />

kuzey ve güneyde duvar payelerine oturur. Giriş kapısı basık kemerlidir. 79 Üçgen<br />

payandalar beden duvarlarının yarısı yüksekliğindedir. Yapıyı dıştan içteki<br />

tonozları zarf gibi kaplayan bir tonoz örter. 80 Üst kısmı yıkık yanları haraptır.<br />

Kervansaray orijinalinde iki katlıdır. Kitabe yeri boş durmaktadır.<br />

Caferpaşa Kervansarayı(Beylik Hanı)<br />

Bugün, Akarsu, Güven çarşısı veya Beylik han diye adlandırılan yapının eski<br />

adı Cafer Paşa Kervansarayıdır. Cafer Paşa Eyüp namıyla meşhurdur. Bursa-<br />

Kütahya ve Eskişehir yollarının kesiştikleri yerde bulunan İnegöl kervanlarının bir<br />

nevi konaklama mevkiidir. İnsanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının önemini çok<br />

iyi bilen Cafer Paşa (H.1140/M.1721) tarihinde şehrin ortasına 45.50 m boyunda<br />

19.65 m eninde üstü kapalı büyük ve muazzam bir kervansaray yaptırır. Daha<br />

sonraları üzerindeki kurşunlar sökülerek satılmış ve yerine kiremit örtülmüştür.<br />

Zamanla Kurşunlu Kervansarayı’nın odaları birer esnaf dükkânı haline<br />

dönüştürülmüştür. 81 Kervansaray bahçesi içten içe 37.50–9.65m boyutlarındadır.<br />

Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzunlamasına dikdörtgen planlı açık avlulu yapının<br />

dik eksenlerde birer kapısı vardır. 82<br />

2.5.İnegöl’ün Demografik Yapısı ve Göçler<br />

1487 tarihli tahrirat defterine göre 83 74 hane olan ilçe merkezi, 1521 yılında<br />

80’e, 1573 yılında 137 haneye yükselmiştir. İlçe 1573 yılında Derviş Mehmet’in<br />

zeameti idi. Bu tarihte İnegöl çevresinde Pekmezalanı, Saraçali, Tekederesi adlı<br />

mevkiler vardı. 1510 yılında İnegöl’de; 4 mahalle ile, ilçeye bağlı 55 köy, 17<br />

çiftlik, 14 mezraa, 8 yaylak bulunuyordu. İlçede aynı yıllarda 4 değirmen, 17<br />

dükkan, 667 avarız hanesi, 223 mecerred (bekar) hane, 129 avarız olmayan hane, 5<br />

imamevi, 77 çeltikçi evi, 10 kesimci evi gibi toplam 1.266 ev mevcuttu. 84<br />

79 Aykut, a.g.e., s.307.<br />

80 Ortaköy Kervansarayı için bkz. Ekler “Resim-3”.<br />

81 Caferpaşa Kervansarayı için bkz. Ekler “Resim-6”.<br />

82 Kaplanoğlu, a.g.e. s.307; Kahraman, a.g.e. s.118.<br />

83 Tülay Yazıcı, “1530 (937) Tarihli Tapu Tahrirat Defterine Göre İnegöl, Yarhisar ve Pazaryeri<br />

Kazlarının Genel Durumu”, Bitirme Tezi Çalışması, Bursa, 1998.<br />

84 Kahraman, a.g.e. s.75.


31<br />

Evliya Çelebi Seyahatmanesinde XVI. yüzyıldaki İnegöl’ü şöyle anlatır:<br />

“Rum keferesi elinde Sultan Osman fethidir. Bursa sancağında Paşa hassı<br />

voyvodalıktır. 150 akçe kazadır. 66 köyü vardır. Bir mamur ovadır. Üç mahalledir.<br />

1000 kiremit örtülü hanesi 5 mihrap vardır. Çarşı içinde İshak Paşa Camii büyük<br />

yapıdır. İshak Paşa Medresesi bilginler arasında meşhurdur. Bir hanı, bir hamamı<br />

da İshak Paşa imaretidir. Bir de kiremitle örtülü Yıldırım Han Camii vardır. Ayrıca<br />

2 medrese, 2 tekke, 3 çocuk mektebi, 7 çeşmesi ve bir Yıldırım Han hamamı, 150<br />

dükkanları vardır.” 85<br />

1888 yıllığında İnegöl, Hüdavendigar ili, Ertuğrul Sancağı’na bağlı bir ilçedir<br />

(kaza). Bu tarihte 4 mahallesi ile, 11 köyü olduğuna bakılırsa ufak bir yerleşim yeri<br />

idi. Bu tarihte ayrıca ilçe düzeyinde 90 cami ve mescit, 4 kilise, 3 medrese, 8 han,<br />

341 dükkan, 90 okul, 4 hamam ile 146 otel odası vardı. 86<br />

1890’dan önce ilçenin, 17712 kadın, 16725 erkek olmak üzere toplam 34427<br />

nüfusu bulunmaktadır. Nüfusun 525’i gayr-i müslimdir. “Domaniç” ve “Yenice<br />

Gayr-i Müslim” Bucaklarıyla 115 bağlı köyü bulunmaktadır. Bu köylerin 24 tanesi<br />

sonradan muhacirler tarafından (93 harbi sonrası) oluşturulmuştur. İlçe merkezinde<br />

beş cami, iki mescit, bir medrese, 102 cilt muteber kitabı bulunan bir kütüphane,<br />

bir eczane, bir muvakkithane, beş harir (ipek) fabrikası, bir bedesten, iki hamam,<br />

305 dükkan, 7 mektep, bir telgrafhane, bir hükümet konağı ve 1374 ev vardı.<br />

Yenice Gayr-i Müslim Nahiyesi’nin Cerrah, Edebey, Kadimi (Akıncılar)<br />

adlarında üç mahallesi bulunur. 600 müslüman, 5000 gayr-i müslim toplam 5600<br />

nüfusu vardır. 87<br />

1892’de tüm ilçede 13061 erkek, 13159’u kadın olmak üzere 26220<br />

müslüman, 48 Rum, 2890 erkek, 2402’si kadın olmak üzere 5292 ermeni, 65’i<br />

erkek 54’ü kadın olmak üzere 119 katolik, 86’sı erke 82’si kadın olmak üzere168<br />

85 Çelebi,a.g.e., c.I, s.79.<br />

86 Kaplanoğlu, a.g.e., s.171-172.<br />

87 Kaplanoğlu, a.g.e., s.171.


32<br />

protestan ve 27’si erkek 11’i kadın olmak üzere 38 yahudi yaşamaktadır. Nüfusun<br />

genel toplamı 16164’ü erkek, 15721’i kadın olmak üzere 31885’tir.<br />

1898’de genel nüfus 49596 dolaylarındadır. 1908’de ise genel nüfus 7231’i<br />

gayr-i müslim olmak üzere 60383’tür. 88<br />

2.5.1.Mahalle Sayısı ve Adları<br />

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde kazanın üç mahallesinin olduğunu<br />

söylüyor. 1892-93 yıllarına ait, C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye sicilinde ise şu<br />

mahalle isimleri ile karşılaştık:<br />

Sinanbey, Yenice, Burhaniye, Cuma, Orhaniye, Burhaniye, Hamidiye ve<br />

Muradiye Mahalleleri. 89 Belgelerimizde adı geçmeyen başka mahallelerin de<br />

olabileceğini ifade etmek istiyoruz.<br />

Bu yıllarda meydana gelen göç dalgalarıyla (93 harbi sonrası göçler) mahalle<br />

sayısı artmıştır. 1949 yılında ilçe 10 mahalledir. Bugün ise 12 mahalleden<br />

oluşmaktadır. Bunlar;<br />

Cuma, Yenice, Burhaniye, Hamidiye, Kemalpaşa, Mahmudiye, Mesudiye,<br />

Orhaniye, Osmaniye, Turgutalp, Sinanbey, Süleymaniye Mahalleleridir.<br />

2.5.2.İlçeye Yapılan Göçler<br />

1293/1876-1877 yıllarında Osmanlı imparatorluluğunun Kafkasya’da yapmış<br />

olduğu savaşları çeşitli nedenlerle kaybederek küçülmek mecburiyetinde<br />

kalmasıyla, daha önce bizim olan topraklardan anayurda önemli ölçüde göç<br />

olayları meydana gelmiştir. 1293 H. Yılında yapılan göçle gelenlere 93 muhaciri<br />

denmektedir. 1883 tarihli Hüdavendigar vilayeti salnamesinde, İnegöl ilçe merkezi<br />

ve köylerine gelen göçmen sayısı şöyle belirtilmektedir;<br />

88 Aykut, a.g.e., s.182.<br />

89 Bkz. a.g.d. B. nr: 146,147,155,163,167,168.


33<br />

İskan edilen yerin adı Hane sayısı Nüfusu Geldiği yer<br />

Merkez Hamidiye Mah. 167 603 Rumeli-Batum<br />

Merkez Burhaniye Mah. 110 625 Rumeli 90<br />

Merkez Orhaniye Mah. 28 15 Rumeli<br />

Dipsizgöl Köyü 59 214 Rumeli<br />

Soğukpınar Köyü 15 185 Rumeli<br />

Olukman Köyü 41 185 Rumeli<br />

93 harbinde, yani Birinci Göçle Bulgaristan’dan gelenlerin oluşturduğu<br />

köyler şunlardır; Hamidabad, Güzelyurt, Baloğlu, Karahasanlar, Sülüklügöl,<br />

Tekke, İskaniye, Olukman Akhisar, Dipsizgöl, Halhalca, Aşağibalık, Yukarıbalık,<br />

Tahtaköprü, İhsaniye, Eskiköy ve Kazıklı.<br />

1914’ten yani, I. Dünya savaşından sonra göçler sürmüş, gelenler eskiden<br />

gelmiş olanların yanlarına yerleşmişlerdir. Üçüncü defa göçler 1944-1945’ten yani<br />

II. Dünya savaşında sonra devam etmiştir. Bu göçlerle gelenleri hükümet mecburi<br />

iskana tabi tutarak çeşitli yerlere yerleştirmiş ve bu arada İsaören ve Çeltikçi<br />

Köylerine de Bulgaristan muhacirleri gelip yerleşmişlerdir.<br />

Nihayet 1989 yılında Bulgar zulmünden kaçan 300.000’den fazla muhacir<br />

Dördüncü göçün acılarını yaşamıştır. Bu göçle ilçeye 5000’e yakın muhacir gelmiş<br />

ve çeşitli mahallelere yerleşmişlerdir.<br />

93 harbinden sonra Yugoslavya’dan gelen Kocacıklılar, Arnavut ve<br />

Boşnaklar ise İnayet, Tuzla, Fındıklı ve Mesudiye Köylerini kurmuşlardır. 91<br />

Yine 93 harbi sonrasında Kafkasya’dan gelen Gürcüler; Abazalar ve<br />

Çerkezler yaşadıkları yerlere uygun buldukları Uludağ eteklerindeki sık ormanlı<br />

bölgelere Hayriye, Muratbey, Çaylıca, Gülbahçe, Fevziye, Fındıklı, Çiftlik,<br />

Hasanpaşa, Hamidiye, Sulhiye, Tüfekçikonak, Saadet, Bahçekaya, Karakadı,<br />

Güney Kestane, Yeni ve Eski Karacakaya gibi 18 köyü, Abazalar; Mezit,<br />

90 Bkz. a.g.d. B. nr: 274.<br />

91 Bkz. a.g.d. B. nr: 167,168,178,248.


34<br />

Osmaniye, Kestane Alan, Rüştiye köylerini, Çerkezler ise; Hacıkara ve Fındıklı<br />

köylerini kurmuşlardır.<br />

2.5.3.1964 Yılında İsimleri Değişen Köyler<br />

1964 yılında çıkarılan bir kanunla bazı belde ve köylerin isimleri<br />

değiştirilerek yeni isimler konulmuştur. Belgelerimizde eski isimleriyle yer alan bu<br />

yerleşim yerlerinin belge numaralarını dipnotlarla gösterdik. İsimleri değiştirilen<br />

yerler şunlardır.<br />

Eski Adı<br />

1-Adabinni 92<br />

2-Alayna<br />

3-Bedre 93<br />

4-Doma<br />

5-Gelene<br />

6-Genci 94<br />

7-İsaviran 95<br />

8-Kadimi<br />

9-Karacakaya İskan 96<br />

10-Karacakaya Yeni<br />

11-Kirlez<br />

12-Mahmure<br />

13-Muzalı 97<br />

14-Mürüvvet<br />

Yeni Adı<br />

Alanyurt<br />

Doğanyurdu<br />

Çayyaka<br />

Bekceniz (Şehitler)<br />

Kayapınar<br />

Işık<br />

İsaören<br />

Akıncılar<br />

Eski Karacakaya<br />

Yeni Karacakaya<br />

Paşaören<br />

Güzelyurt<br />

Gündüzlü<br />

Çaylıca<br />

92 Bkz. a.g.d. B. nr:235,238.<br />

93 Bkz. a.g.d. B. nr:155,233.<br />

94 Bkz. a.g.d. B. nr:267.<br />

95 Bkz. a.g.d. B. nr:185.<br />

96 Bkz. a.g.d. B. nr:253.<br />

97 Bkz. a.g.d. B. nr:291.


35<br />

15-Ruşen<br />

16-Sırnaz<br />

17-Yenice Müslim 98<br />

Tahta Köprü<br />

Sarıpınar<br />

Küçük Yenice<br />

98 Bkz. a.g.d. B. nr: 149.


36<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

XIX. yy. SONLARINDA İNEGÖL’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE<br />

DİNİ HAYAT<br />

3.1. Osmanlıda Toplum Anlayışı<br />

Osmanlı toplumunda, bir yandan sosyal grupların oluşması, diğer yandan<br />

devletin hakimiyet sınırlarının genişlemesi sonucunda topluma dahil olan insanlara<br />

belli statüler kazandırılarak toplum içindeki yerlerinin belirlenmesi, Osmanlı insan<br />

toplum anlayışı ve yönetim felsefesine göre gerçekleşmişti. Bu felsefeye göre;<br />

İnsan yaratıkların en şereflisidir. O yaratılışı gereği medenidir. O halde insan<br />

geçimini temin edebilmek için diğer insanlara muhtaçtır. İşte bu ihtiyaç toplumların<br />

ve milletlerin oluşmasına yol açmıştır. Bu felsefî görüş şu ayete<br />

dayandırılmaktadır. “Dünya hayatında onların yaşama biçimlerini aralarında taksim<br />

eden, karşılıklı hizmette bulunmaları için mertebeleşmede kimini diğerinin üzerine<br />

çıkaran Biz’iz….” 99<br />

Osmanlı da reâya, çeşitli din, mezhep ve ırklara mensup topluluklarda<br />

müteşekkildi. Ancak toplum ırk esasına göre değil, düşünce ve inanç temeline göre<br />

teşkilatlanmıştı. Devlet yönetiminde hakim unsur Türklerden başka, Osmanlı<br />

toplumunu oluşturan unsurlar arasında Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Romenler,<br />

Slavlar ve Araplar da vardı. Devlet her inanç topluluğunu kendi içinde serbest<br />

bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımış, hiçbirini asimilasyona tabi<br />

tutmamıştı. 100<br />

99 Kuran, Zuhruf suresi/32. ayet.<br />

100 İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, c.II, s.465.


37<br />

3.2. İlçede Günlük Hayat<br />

İnegöl de, Osmanlı toplum anlayışının küçük mikyasta bir örneği gibidir.<br />

Yörenin günümüzdeki nitelikleri Türk-İslâm kültürünün egemenliği ile ortaya<br />

çıkmaya başlamıştır. Müslümanlık inanç dünyasına egemendir. Çoğu gelenek ve<br />

görenekler müslümanlığın etkisiyle biçimlenmiştir.<br />

O zamanlar günlük hayat sabah namazı ile başlar, yataklar gömme dolaplara<br />

yerleştirildikten sonra kahvaltı yapılıp işe koyulunurdu. Belgelerimizden<br />

anlaşıldığına göre halkın geneli tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Evlerinin<br />

yanındaki veya altındaki ahırlarında bulunan hayvanları ile ilgilenirlerdi. 101<br />

Samanlık da yine eve yakın olurdu. Bazen de hayvanlarını meraya çıkarırlardı. Ev<br />

halkının büyüklerde genelde tarla ve bahçelerindeki işlerine giderlerdi. Akşam ise,<br />

erkekler genelde kahvehanelere gider oradaki muhabbetlere katılırlardı. 102<br />

İlçede haftada bir gün pazar kurulur, köylüler ve ilçe halkı hem ürünlerini<br />

satmak hem de ihtiyaçları olan şeyleri almak için bu pazarlara çıkarlardı. Pazar<br />

ilçedeki dükkanların bulunduğu merkezde kurulurdu. 103<br />

3.3. İlçede Dinî Hayat<br />

İlçede farklı din mensuplarını özgür bir şekilde dini hayatlarını yaşadıklarını<br />

görmekteyiz. Müslümanların günlük hayatı din eksenli olmuştur. Mahallerin<br />

oluşumunda dahi, cami merkez kabul edilerek yerleşimin olduğunu görmekteyiz. 104<br />

Bu camilerin isimleri daha sonra mahalleye de isim olmuştur. Cuma Mahallesi<br />

gibi. 105 Halkın kültüründe, örf ve adetlerinde de dinin etkisini görüp hissetmekteyiz.<br />

Sünnet düğünlerinden evlilik ve nikah işlemlerine kadar her şeyin dini çerçevede<br />

cereyan ettiğini söyleyebiliriz. 106 Yine din adamına verilen değer, şahitlik<br />

meselesinde mahalle muhtarı ile birlikte her zaman imamın isminin zikredilmesi<br />

ona olan güveninin ve din duygusunun halk katındaki yerinin bir göstergesidir.<br />

101 Bkz, a.g.d., B. n.r.:184-2,149.<br />

102 Bkz, a.g.d., B. n.r.:149.<br />

103 İhsanoğlu, a.g.e., c.II, s.494; Çelebi, a.g.e., c.I, s. 80.<br />

104 İhsanoğlu, a.g.e.,c.II, s.496.<br />

105 Bkz, a.g.d., B. n.r.:147,151,155,162.<br />

106 Bkz, a.g.d., B. n.r.: 172,222,260,262,276.


38<br />

Belgelerimizde, ilçede Müslümanlarla birlikte gayr-i Müslimlerin de varlığını<br />

müşahede etmekteyiz. Rum ve Ermeni milletlerinin Osmanlı tebaası olarak ilçenin<br />

değişik yerlerinde ikamet ederek müslüman halkla birlikte yaşadıklarını tespit ettik.<br />

3.3.1. Gayr-i Müslimlerle İlgili Belgelerin Değerlendirilmesi<br />

Çalışmamızda öncelikle sosyal ve kültürel hayatla ilgili olarak, gayr-i<br />

müslimleri ilgilendiren belgeleri incelemek istiyoruz.. Belgelerimizde onların dini<br />

hayatları ile ilgili bilgiler yer almadığı için bu konudan söz edememekteyiz.<br />

Belgelerimiz içinde gayr-i müslimlerle ilgili müstakil belgeler bulunduğu gibi,<br />

müslümanlarla ilgili belgelerde de değişik nedenlerle gayr-i müslim isimleri<br />

geçmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir:<br />

153 numaralı belgede; Bursa’nın Timurkapı mahallesi mütemekkinlerinden<br />

(Müslümanlar için “sakinlerinden” ifadesi kullanılmaktadır) teb‘a-i devlet-i<br />

Alîye’nin Ermeni milletinden iken bir sene önce vefat eden Karifetor Hırakl oğlu<br />

Evnek’in borçlarını ödemek için, eşi ve çocuklarının vasisi Palyazu veledet-i (kızı)<br />

Mecazur, müteveffanın (ölenin) ……. Civarındaki toplam 16 dönümlük arazisinin<br />

satış izni için mahkemeye başvurur. İnegöl kazasına tabi Cerrah Köyü’nde<br />

mütemekkin Çakır oğlu Larkor veledî (oğlu) Masefyad veledî Keferon ve Minyad<br />

oğlu Abraham veledî Ohannes veledî Yedrosk alâ tarikü’ş şehade (şehadetleri<br />

üzerine) ihbarlarıyla Palyazu’ya istediği izin verilir.<br />

236 numaralı belgede; İnegöl kazası Burhaniye Mahallesi’nde mukim<br />

(ikamet eden) teb‘a-yı Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden sahip-i arz-ı hâl<br />

(dilekçe sahibi) Nikohi veledî (oğlu) Serkez’in vakıfla ilgili karara bağlanmış bir<br />

davanın, Bidayet Mahkemesinde değil de Nizamiye Mahkemesinde görülmesi için<br />

bir başvurusu ele alınmaktadır. Nikohi yanmış olan bir vakıf değirmeninin yerine<br />

306 senesinde kendi gayretiyle yenisini yapmıştır. Hak sahipleri onun aleyhine<br />

dava açar ve kazanırlar. Nikohi ise bu davanın merciinin Nizamiye mahkemesi<br />

olduğunu iddia eder. Sonuçta bu tür davaların şer‘i mahkemelerde görüldüğü ve<br />

eski kararın onaylandığı kararı açıklanır.<br />

241 numaralı belgemizde; İnegöl kazasının Yenice gayr-ı Müslim Köyü


39<br />

mütemekkinlerinden ve teb‘a-i Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden iken bundan<br />

önce vefat eden Bağcı oğlu Artin veledî (oğlu) Nikol’un mirası sulbî oğlu<br />

Kebahkahı ve sulbiye-i kebire (büyük) kızları Nekahi, Meryem, Derdesya, Anna ve<br />

Simya’ya kaldığı araştırma sonucu ortaya çıkmış. Terike bu kardeşler arasında<br />

paylaştırılmıştır.<br />

Burada ilgimizi çeken bir diğer konu ise, Nisa suresinin 11 ve 12. ayetlerinde<br />

izah edilen şekilde bir paylaşımın, gayr-i müslimler için de söz konusu olduğudur.<br />

Yukarıda ele aldığımız 241 numaralı belgemizde, erkek çocuklar kız çocuklarını iki<br />

katı hisse almaktadırlar. Ve yine ölen kişinin geride kalan karısına, çocukları<br />

olduğu için İslam Hukuku’nda olduğu gibi 1/8 hisse verilmektedir. Aslında<br />

isterlerse gayr-i Müslimlerin miras gibi konularda kendi içlerinde hukuklarını<br />

uygulama haklarının mevcut olduğunu, ama buna rağmen onların Şer‘iyye<br />

mahkemelerine başvurduklarını görmekteyiz.<br />

295 numaralı belgede ise; Kütahya sancağına tabi Tavşanlı nahiyesi<br />

mütemekkinlerinden ve teb’a-i Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden olup vilayeti<br />

mezkure (adı geçen il) dâhilinde Ertuğrul sancağına bağlı İnegöl kazasında Kara<br />

hanında misafir olarak ikamet eden dilekçe sahibi Sarraf oğlu Kalibyas veledî<br />

(oğlu) Ağop, Domaniç’te Göçük Köyü’nde misafir iken beygirini kaybetmiştir.<br />

Sonra beygirini Veysel Ağa’nın elinde görüp malını geri almak için mahkemeye<br />

başvurmuştur. Veysel Ağa beygiri 555 kuruş karşılığında Boşnak Deli Mehmet’ten<br />

satın aldığını söylemiş, Domaniç Nahiyesi’nin Çukur Köyü’nde Kurt İbrahim Ağa<br />

ibn-i (oğlu) Süleyman b. Mustafa ve Göçük Köyü’nde Şerif b. Mehmet b. Şerif adlı<br />

kişilerin şahadetleriyle beygirin Kalibyas’a iade edilmesi hükmü verilir.<br />

Bu belgelerden de anlaşıldığı şekliyle Ermenilerle Müslüman İnegöl halkı<br />

arasında alış veriş yapılmış, borç alınıp borç verilmiştir. İsaviran köyünde oturan,<br />

teb‘ayı Devlet-i Aliye’nin Rum milletinden Değirmenci Nikola’nın, Yenice<br />

Müslim Köyü’nden Kabakçı İsmail ile Sinanbey mahallesinden Cafer oğlu İbrahim<br />

Ağa’ya borç verdiğini, terekesinin verildiği belgeden anlamaktayız. 107<br />

Son belgede gördüğümüz şekliyle Ermeni bir davacı Müslüman şahitlerin<br />

şahadetiyle bir müslümana karşı davada haklı çıkmıştır. Bu uygulama farklı din<br />

107 Bkz, a.g.d., B. nr:232.


40<br />

mensupları arasında adaletin gözetildiğinin ve bir ayrımcılık yapılmadığının<br />

delilidir. 108 Yine bu tarihlerde beş kişilik Belediye Meclisi’nde Ohannes ve Haci<br />

Leroz adlı Hıristiyanların bulunması ilçede Hıristiyan nüfusunun ve sahip oldukları<br />

hakların bir göstergesidir. 109<br />

1898 yılında ilçede, üç kilise, dört Gayr-i Müslim mektebi bulunmaktadır.<br />

Yine bu dönemde Ermenilerin nüfusu 5969’dur. 110<br />

3.3.1.1. Gayr-i Müslimlerin Lakapları ve Meslekleri<br />

Tarif amaçlı olarak o dönemde kullanılan Gayr-i Müslim lakaplarının genelde<br />

meslek bildirdiğini görmekteyiz. Belgelerimizde karşılaştığımız lakaplar ve bu<br />

lakapların geçtiği belge numaraları şu şekildedir.<br />

Arabacı oğlu(153), bağcı oğlu(241), çakır oğlu(153), değirmenci(232)<br />

dülger(154), kara oğlu(154), kiremitçi(153–154), nalbant oğlu(153), sarraf<br />

oğlu(295), vb.<br />

Bu lakaplardan yola çıkarak azınlıkların meslekleri hakkında da bilgi sahibi<br />

olmaktayız. Belgelere göre Gayr-i Müslimlerin sarraf, kiremit imalatçısı, dülger,<br />

çiftçi, araba imalatçısı, nalbant ve değirmen işletmecisi gibi mesleklerle meşgul<br />

olduklarını anlamaktayız.<br />

Belgelerde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da; Sicil kayıtlarında,<br />

Müslümanlar ve Gayr-i Müslimler için bazı farklı tabirlerin kullanılmasıdır.<br />

Bilindiği gibi soyadının kullanılmadığı o dönemlerde, insanlar baba ve dedelerinin<br />

isimleriyle birbirinden ayırt ediliyorlardı. Müslümanlar için “oğlu” manasına gelen<br />

“bin ve ibn” 111 ile “kızı” manasına gelen “ibnet-i” 112 ifadeleri kullanılırken, gayr-i<br />

Müslimlerin oğulları için “Veled-i”, kızları için ise “veledet-i” kelimeleri<br />

kullanılmaktadır. Şu örnekte olduğu gibi:“…Hırakl oğlu Evnek veledi Karanik<br />

veraset-i zevce-i metrukesi Palyazu veledet-i Mecazur…”. 113<br />

108 Bkz, a.g.d., B. nr: 292.<br />

109 Kaplanoğlu, Raif, a.g.e., s.171.<br />

110 Kahraman, a.g.e., s.72.<br />

111 Bkz, a.g.d., B. nr.: 236 “…Kaşıkçı Zade Mehmet ağa ibn-i El-hac Hüseyin…”<br />

112 Bkz, a.g.d., B. nr.: “… sahib-i arz-ı hal ma‘rifetü’z zat Gonca Hatun ibnet-i Mustafa…”<br />

113 Bkz, a.g.d., B. nr.: 153.


41<br />

Aynı şekilde, Müslümanlar için ( ) harfi ile “hacı” kelimesi kullanılırken,<br />

Gayr-i Müslimler için ( ) harfi ile “heci” tabiri kullanılmaktadır.<br />

Ayrıca kişilerin yaşadıkları yerler ifade edilirken, “ikamet eden” anlamında,<br />

Müslümanlar için “sakinlerinden” tabiri kullanılırken, gayr-i müslimler için ise<br />

“mütemekkinlerinden” ifadesi kullanılmaktadır. Bu konulara belgelerimizden<br />

örnekler vermek istiyoruz:<br />

“…Yenice gayr-ı Müslim karyesi mütemekkinlerinden ve tebaa-i devlet-i<br />

Aliye’nin Ermeni milletinden…” 114<br />

“…İnegöl kazası mahallâtından Muradiye mahallesi sakinlerinden bundan<br />

akdem vefat eden muhacir nalbant Süleyman Kalfa ibn-i Mehmet’in…” 115<br />

3.3.1.2.Belgelerimizde Geçen Gayr-i Müslim Ailelerin Çocuk Sayıları<br />

153 numaralı belgemizde, Palyazu ve Hırakl çiftinin üç erkek yedi kız olmak<br />

üzere toplam on çocuklarının olduğunu görmekteyiz.<br />

241 numaralı belgemizde ise Artin veledî Nikol’un bir erkek dört kız olmak<br />

üzere toplam beş çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır. Yani Gayr-i Müslim ailelerin<br />

ortalama yedi- sekiz çocuk sahibi olduklarını görmekteyiz.<br />

Tapu Tahrir Defterleri’nde de ölçü alındığı gibi Müslümanların çocuk<br />

sayısının ise ortalama dört-beş adet olduğunu görmekteyiz. Şu halde Gayr-i<br />

Müslimlerin, Müslüman ailelerin çocuk sayısı ortalamasının üzerinde çocuk sahibi<br />

oldukları müşahede edilmektedir. 116<br />

3.3.1.3.Gayr-i Müslimlerin Yerleşim Yerleri<br />

Gayr-i Müslimlerin bir kısmının yerleşim yerlerinin Müslümanlardan ayrı<br />

köylerde olduğu görülmektedir. Bunun yanında kaza merkezinde ve bazı köylerde<br />

Müslümanlarla birlikte aynı ortamı paylaşan gayr-i müslimler de mevcuttur.<br />

114 Bkz, a.g.d., B. nr.:241.<br />

115 Bkz, a.g.d., B. nr.:245.<br />

116 Bkz, a.g.d., B. nr.:164.186.203.213.176.235.244.245.


42<br />

Azınlıklardan, Ermenilerin yerleşim yerlerinden biri Cerrah’tır. 117 Cerrah<br />

İnegöl ilçesi merkez bucağına bağlı bir beldedir. Köyün eski adı ‘Atoğlanı’dır.<br />

1487 yılında bu adla anılan köyün, 1573 yılında isminin Cerrah olarak değiştirildiği<br />

görülür. Mezkur köy ilçenin batısında, üç km uzaklıktadır. Bursa kadı sicillerine<br />

göre geliri Medine Vakıfları’na ait bir köy imiş. 1908’de 276 hanesi varmış. XIX.<br />

yüzyılda yoğun olarak Ermenilerin yaşadığı görülür. Köyde bulunan tarihi hamam<br />

bugün yoktur. 118<br />

Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerlerinden biri de Yenice<br />

Köyü’dür. Burası “Kefere Yenice” veya “Gayr-i Müslim Yenice” diye de anılır.<br />

Köyü Sultan I. Murat Hamza Bey oğlu Yahşi Bey’e mülk olarak vermiştir. Kadı<br />

sicillerinde ise köy Harameyn vakıflarında gösterilmiştir. 1679 yılında Rum ve<br />

Ermenilerin bulunduğu köyde, 1880’li yıllardan sonra Belediye örgütü kurulduğu<br />

anlaşılmaktadır. 1888 yılında Ohannes ağa, 1906 yılında Oksiyen ağa, 1907 yılında<br />

ise Artin Ağa Belediye Başkanlığı yapmıştır.<br />

232 numaralı belgemize göre İsaören (Ösüren-İsaviran) köyünde de Rum<br />

azınlığın yaşadığını müşahede etmekteyiz. Bu köy 1521 tarihli tahrirat defterine<br />

göre İshak Paşa’nın kethüdası Sofi Hacı Sinan Bey’e mülk olarak verilmiş ve köy<br />

İshak Paşa vakıfları arasında gösterilmiştir. 1880’de Bulgaristan’dan gelen<br />

göçmenler köyde yaşamaktadır. 119<br />

Araştırmamızda, Gayr-i Müslimlerle alakalı belgelerde geçen terekelerle<br />

Müslümanların terekeleri arasında pek bir fark olmadığı görülmüştür. Köhne<br />

kocuk, saat, tabanca çift, dolma çifte tüfek vb terekelere rastlanmıştır. 120<br />

3.3.2. Din Hizmetleri ve Cami Görevlilerinin Tayini<br />

Osmanlı döneminde imamlar ve köylerin ileri gelenleri devlet ve köy arasında<br />

aracı durumunda olduklarından iyi bir itibara sahiptiler. İmamların, hatiplerin ve<br />

müezzinlerin tayin ve azilleri Şeyhülislâma bağlıydı. 121 Köy imamlarının bir<br />

üstünlükleri de kendilerinden vergi alınmayışıydı.<br />

117 Bkz, a.g.d., B. nr.:153,154.<br />

118 Kaplanoğlu, a.g.e., s. 70.<br />

119 Kaplanoğlu, a.g.e. s, 173.<br />

120 Bkz, a.g.d., B. nr.:232.<br />

121 Bkz, a.g.d., B. nr.:285.


43<br />

188 numaralı i‘lamda, Olukman Köyü Camii Şerifi imamı Aziz Efendi,<br />

vakfın mütevellisinden, hitabet görevinin karşılığı olarak belirlenen, camiye<br />

vakfedilmiş olan 1000 kuruşun bir yıllık kârı 150 kuruş hakkını talep davası açar.<br />

Beş yıldır alamamış olduğu hitabet ücreti 750 kuruşa baliğ olmuştur. Hakim, 750<br />

kuruşun camii şerif imamı Aziz Efendi’ye verilmesi konusunda, mütevelli Hasan<br />

Ağa’ya tenbih-i şer‘ide bulunur.<br />

285 numaralı belgemizde ise; Domaniç Nahiyesi Durabey Köyü imam ve<br />

hatibi Molla Tahir’in vefatından dolayı boşalan yerine, imam ve hatiplik görevini<br />

ifa etmesi için Mustafa Efendiye Berat-ı şerif-i âli şân verildiği ifade edilmektedir.<br />

Genel uygulama olarak Berat sahibi kişi vefat ettiğinde, normalde berat oğluna<br />

geçiyor ve o göreve devam ediyordu. Ama belgemizde vefat eden Molla Tahir’in<br />

oğlu küçük olduğu için imamlık yapacak yaşa gelinceye dek (sedadına değin)<br />

Mustafa Efendiye görev beratı verilir.<br />

Mezit Köyü’nde imamlık yapan Hafız İbrahim Efendi, vakfedilip cami<br />

mütevellilerine teslim edilen, 1000 kuruşun yıllık kârı olan 120 kuruşu talep için<br />

mahkemeye başvurur. 122 Belgelerimizden anlaşıldığına göre imamlar, ifa ettikleri<br />

vazifelerine karşılık belirli bir ücret almaktaydılar. Bu ücret vakıf camilerinde<br />

mütevelli tarafından vakfın kaynaklarında ödenmektedir.<br />

3.3.3. Camilerin İsimleri<br />

Dini kurumların başında gelen camiler , ibadethane olmalarının yanında, aynı<br />

zamanda önemli bir eğitim yeri durumundaydı. Camilerde, halkın eğitilmesi adına<br />

çeşitli dini bilgiler verilirdi. Bunların dışında, Müslümanlar, işlerini görüşmek ve<br />

karar almak için buralarda toplanırlardı.<br />

Belgelerimizde müslümanların yaşadığı her mahalle ve köyde, cami olduğu<br />

görülmektedir. C- 233 numaralı İnegöl şer‘iyye sicilinde isimleri geçen camiler ve<br />

yer aldıkları belge numaraları şu şekildedir:<br />

-Merkez<br />

Hamidiye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:181-2)<br />

122 Bkz, a.g.d., B. nr:290.


44<br />

Burhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:286,293)<br />

Sinanbey Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:174,263)<br />

Cuma Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:162)<br />

İshak Paşa Cami-i Şerifi (B.nr:146)<br />

Orhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:166)<br />

Yenice Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:146)<br />

-Köyler<br />

Lütfiye Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:178)<br />

Olukman Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:188-2)<br />

Mezit Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:152,290)<br />

Kurşunlu Köyü Cami-i şerifi (B.nr:149)<br />

Hamzabey Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:284,300)<br />

Kozluca Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:292)<br />

Çeltikçi Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:163)<br />

Akhisar Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:B.nr:175)<br />

Muzal Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:176,204)<br />

Deydinler Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:192)<br />

Bedre Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:155)<br />

Fındıklı Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:289)<br />

Karacakaya Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:253)<br />

Yerleşim yerleri, (mahalleler, köyler) bu camilerin çevresinde<br />

örgülenmektedir. Bu şehirleşme planı, o dönemde hayatın din merkezli<br />

yaşandığının en bariz göstergesidir.


45<br />

3.3.4.İnegöl Merkezindeki Mahalle İmamları<br />

Osmanlı döneminde mahalle; birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirinin<br />

davranışından sorumlu sosyal dayanışma içinde bulunan kişilerin oluşturduğu bir<br />

topluluktu. Mahalle; “Aynı mescitte ibadet eden cemaatin, aileleriyle birlikte<br />

yerleştikleri şehir kesimi” şeklinde tanımlanabilir. Şehirlerin temel yapısını<br />

oluşturan mahalleler genellikle dini kurumların ve pazarların çevresinde<br />

oluşmaktaydı. Her mahalle kendi cami, çeşme ve okuluna sahipti. Mahallede en<br />

önemli görevliler, mahalle imamı ve yiğitbaşı idi. İmam hükümetin temsilcisi<br />

konumunda idi. 123<br />

İmamlık gibi görevler şeyhülislam tarafından verilen berat sahiplerince yerine<br />

getirilirdi. Belgelerimizde imamların isimleri genelde, mahallelerindeki bir olayda<br />

şahit olarak zikredilenlerin tezkiyesi (güvenilirliklerinin araştırılması) için,<br />

kendilerine baş vurulmasından dolayı geçmektedir. Bununla ilgili olarak, vasiyet<br />

konusunun işlendiği, 162 numaralı belgemizi örnek verebiliriz:<br />

“…..şahidan-ı mezburan mensup oldukları salifü’z zikr Burhaniye mahallesi<br />

ahali-i muteberanından Kemandar zade Ahmet Ağa ibn-i Hamit ve Yenü zade<br />

İbrahim Ağa ibn-i El-Hac Abdullah ile mezkur Cuma mahallesinin imamı Emin<br />

Efendi ibn-i Emin ve muhtarı İsmail Efendi ibn-i Osman evvelen, ba varaka-i<br />

mesture sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur Burhaniye mahallesi ahali-i<br />

muteberanından Mehmet Ağa ibn-i Nezir bin Abdullah ve Abdi Ağa ibn-i Ahmet bin<br />

Abdurrahman ile mezkur Cuma mahallesi ahali-i muteberanından Hacı Mehmet<br />

bin Halil bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş<br />

şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olunmağın ….”<br />

Konu ile ilgili ismi geçen iki şahidin tezkiyesi için, Cuma Mahallesi’nin<br />

imamı ve muhtarı ile, Burhaniye Mahallesi’nden, itibar edilen kişilerden (ahali-i<br />

mu‘teberan), önce yazılı olarak gizli, sonradan da açıktan bilgi alınmıştır. Yani,<br />

şahitlerin güvenilirliğinin araştırılması konusunda, muteber diye nitelendirilen<br />

kişilerle birlikte, o mahallenin imamı ile muhtarına baş vurulması bir gelenekti.<br />

123 İhsanoğlu, a.g.e., s.484-510.


46<br />

C-233 numaralı İnegöl Şer‘iye sicil defterinde karşılaştığımız mahalle<br />

imamlarının isimleri ve bu isimlerin yer aldığı belge numaraları şu şekildedir:<br />

-Hamidiye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: İbrahim Efendi ibn-i Emin 124<br />

-Burhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Ahmet Efendi ibn-i Mehmet 125<br />

-Sinanbey Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Ahmet Efendi ibn-i Ali 126<br />

-Cuma Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Emin Efendi ibn-i Emin 127<br />

-İshak Paşa Cami-i Şerifi imamı: İdris Efendi ibn-i Abdullah 128<br />

-Orhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Hafız Mehmet Efendi ibn-i<br />

Ahmet 129<br />

-Yenice Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Hayrettin bin Hüseyin 130<br />

3.3.5. İnegöl’e Bağlı Köylerin İmamları<br />

Köylerin idaresinde muhtarın yanı sıra, imamlar da çok etkiliydi. 292 ve 300<br />

numaralı belgelerimizden anladığımıza göre, imamlar ifa ettikleri görevlerine<br />

karşılık yıllık 150 kuruş civarında ücret almaktaydılar. Belgelerde karşılaştığımız<br />

köy imamları isimleri şu şekildedir:<br />

Hamzabey Köyü Cami-i Şerifi imamı: Emin Efendi ibn-i Mehmet bin<br />

Abdullah 131<br />

Kozluca Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hüseyin Efendi ibn-i İbrahim 132<br />

Çeltikçi Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hafız Mehmet bin Ahmet 133<br />

Akhisar Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hasan Efendi ibn-i Mehmet 134<br />

124 Bkz, a.g.d., B. nr:181-2.<br />

125 Bkz, a.g.d., B. nr:293.<br />

126 Bkz, a.g.d., B. nr:263.<br />

127 Bkz, a.g.d., B. nr:162.<br />

128 Bkz, a.g.d., B. nr:146.<br />

129 Bkz, a.g.d., B. nr:166.<br />

130 Bkz, a.g.d., B. nr:146.<br />

131 Bkz, a.g.d., B. nr:300.<br />

132 Bkz, a.g.d., B. nr:292.<br />

133 Bkz, a.g.d., B. nr:163.<br />

134 Bkz, a.g.d., B. nr:175.


47<br />

Muzal Köyü Cami-i Şerifi imamı: İdris Efendi ibn-i Mehmet 135<br />

Deydinler Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hacı Mustafa Efendi ibn-i Hasan 136<br />

Fındıklı Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hasan Efendi 137<br />

Karacakaya Köyü Cami-i Şerifi imamı: İsmail Efendi ibn-i Abdullah 138<br />

3.4.Belgelerimizde Geçen Lakaplar<br />

İnsanların birbirlerine kötü lakaplar takması hoş olmadığı gibi, müminlerin<br />

birbirlerine kötü lakaplar takmaları yasaklanmıştır. 139 Soyadının kullanılmadığı o<br />

dönemlerde insanları tarif ve tanım amaçlı lakaplar kullandıklarını görmekteyiz. Az<br />

da olsa alay ve tahkir ifade eden bazı lakaplara da rastlamaktayız. Belgelerde<br />

kullanılan lakapları aşağıdaki kategorilere ayırabiliriz.<br />

3.4.1.Genel Lakaplar:<br />

Bir meslek ve dinle ilgili olmayan genel lakaplar ekseriyetle, babaya izafetle<br />

yapılan tanımlamalardan oluşmaktadır. Bu lakaplar ve yer aldıkları belge<br />

numaraları aşağıda belirtildiği şekildedir.<br />

Ahî Yusuf (B.nr:236), Ahi: “Debbağlar ve saraçlar gibi, esnafın başlarındaki<br />

adamlara tevcih edilen resmi bir ünvandır.” Ahi, Osmanlıdan önce Âzeri ve Selçuki<br />

memleketlerinde esnaf kahyaları ile şeyhler hakkında kullanılır bir tabirdir. Ahiler<br />

Ankara’da bir hükümet dahi teşkil etmişlerdir. 140 Adı geçen belgede açıklama<br />

olmasa da Âhi Yusuf’un saraç, debbağ vb meslek ehli olma ihtimali yüksektir.<br />

Âşık oğlu Hüseyin Ağa (B.nr:149); “Âşık, ellerinde “saz” ismi verilen telli<br />

çalgı olduğu halde, şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy dolaşarak, şiirler okumak,<br />

maniler söylemek suretiyle geçimini sağlayan, bir kısım halka verilen ünvandır.”<br />

135 Bkz, a.g.d., B. nr:204.<br />

136 Bkz, a.g.d., B. nr:192.<br />

137 Bkz, a.g.d., B. nr:289.<br />

138 Bkz, a.g.d., B. nr:253.<br />

139 Bkz. Kur’an, Hucurat suresi/49,11.ayet.<br />

140 Pakalın, a.g.e., “Ahilik”, c.I,s.29. Ayrıntılı bilgi için Bkz. Yusuf Ekinci, Ahilik, Talat matbaası<br />

yay. İstanbul 2001; “I. Uluslar Arası Ahilik Kültürü Sempozyum Bildirileri”, Kültür Bakanlığı<br />

yay. Ankara 1993; Adil Gülvahaboğlu, “Ahi Evran Veli ve Ahilik”, Memleket yay. Ankara 1991.


48<br />

Âşıklar ümmidir, dilenci sâzendeler gibi para toplarlardı. Halk şairlerinden<br />

farklıdırlar. 141 Belgemizde adı geçen Hüseyin Ağa’nın babası muhtemelen âşıktı.<br />

Gezgin bir şair olması hasebiyle kendisine bu isim verilmiş olmalıdır.<br />

Çelebizade (B.nr:162); “Çelebi”, muhtelif sanat ve meslek erbabına alem<br />

olmuş bir tabirdir.” Lehçe-i Osmanî’de, “okuma bilen, okumuş” manalarına gelir.<br />

Sonradan bu manaya “Efendi” tabiri vaz‘ olundu. Fatih dönemine kadar Osmanlı<br />

padişahlarının erkek çocukları için kullanılan bir unvan olmuştur. 142<br />

Hazalzade, Yenüzade (B.nr:162), Sandalzade, Pehlivan, Göçer(B.nr:173) Bu<br />

lakaplardan pehlivan lakabı, iri yapılı ve güreşçilik özelliği taşıyanlara verilmiş<br />

olmalıdır. Göçer adının ise, göçebe hayatı yaşamalarından dolayı verilmiş olması<br />

muhtemeldir. Yenü ve Hazal lakapları hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık.<br />

Kurbanoğlu (B.nr:181), Otuzbiroğlu, Toyaoğlu (B.nr:183), Beşbıyık<br />

(B.nr:178-2) Gören, Sâdıkzâde (B.nr:191), Öküzoğlu (B.nr:192), Öksüz<br />

İbrahim(B.nr:284). Sâdıkzade ismi İnegöl’ün ileri gelenlerinden bir aileye ait<br />

olmalıdır. Bu aileden Sadıkzade Süleyman Ağa’nın ilçede bir dönem Belediye<br />

Başkanlığı yaptığını ifade etmek istiyoruz. 143<br />

Muhacir (B.nr:173); “Göç eden, bir ülkeden kalkıp başka bir ülkeye giden” 144<br />

demektir. İlk kez, Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlar için kullanılmıştır.<br />

173 numaralı belgemizde ismi geçen Muhacir Mustafa’nın, nereden göç edip<br />

geldiğine değinilmemiştir. Diğer belgelerimizde ise, muhacir lakabı kullanılmasa<br />

da, Saray Bosna, Çerkes ve Rumeli gibi yerlerden gelenler için “muhacirîn-i<br />

Çerkes’den”, 145 “Rumeli muhacirlerinden” 146 vb ifadeler kullanılmaktadır.<br />

3.4.2.Dinî Lakaplar:<br />

Bu gruptaki lakaplar, kişinin öne çıkan dini yönü veya mesleği ile, bağlı<br />

olduğu tasavvuf veya tarikatlara izafeten kullanılmıştır. Belgelerimizde yer alan<br />

141 Pakalın, a.g.e., “Âşık”, c.III, s.99.<br />

142 Pakalın, a.g.e., “Çelebi”, c.I, s.329.<br />

143 Kahraman, a.g.e. s.118.<br />

144 Devellioğlu, a.g.e., “Muhacir”, s.665.<br />

145 Bkz., a.g.d., B.nr: 290.<br />

146 Bkz., a.g.d., B.nr: 188,274.


49<br />

dînî içerikli lakaplar şunlardır:<br />

Derviş (B.nr:163): Tarikat mensubu olanlar için kullanılır bir tabirdir. Farsça<br />

olan derviş, fakir, yoksul hatta dilenci manalarınadır. Terim olarak; “bir şeyhin<br />

biatı, terbiyesi altında olan demektir.” 147 Belgemizde bu lakap, Çeltikçi Köyü<br />

muhtarı için, “Dervişoğlu Mehmet” şeklinde kullanılmaktadır. Fakat mensup<br />

olduğu tarikat ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemektedir.<br />

Hacı (B.nr:151,155), Hacı Derviş (B.nr:265), Hâce (B.nr:155), Hafız<br />

(B.nr:150), Hafızoğlu(B.nr:239), Kadızade (B.nr:170). Belgelerde geçen “Hacı”<br />

unvanı ile, hac farizasını yapan insanlar kastedilmektedir. İncelemiş olduğumuz<br />

sicilde “Hacı” unvanı 82 farklı kişi için kullanılmıştır. Hafız ise, Kur’an-ı Kerim’i<br />

hıfzetmiş olanlar için kullanılan bir tabirdir. “Hafız” unvanı 17 farklı isimle birlikte<br />

zikredilmektedir. Bu bilgiler bize halkın Kur’an’ı ezberlemeye ve İslamın<br />

şartlarından biri olan hac görevini yerine getirmeye, önem verdiklerini<br />

göstermektedir.<br />

Hoca (B.nr:162): Hoca, o zamanlar “muallim”, “müderris” yerine kullanılır<br />

bir tabirdir. 148 Günümüzde bu kelimenin anlamına, camii imamı, manası da<br />

yüklenmiştir. Osmanlı da cami imamı manasına, “imam ve hatip” (B:204,271)<br />

terimlerinin kullanıldığını görmekteyiz. 155 numaralı belgemizde ise, Hoca Hafız<br />

Hüseyin Efendi ismi geçmektedir.<br />

Molla (B.nr:177,204,252): Mevleviyet pâyesini ihraz eden ulema hakkında<br />

kullanılır bir tabirdir. Sonraları zadegandan olanlarla, ilmi ve içtimai mevkilere<br />

yüksek olanlar için kullanırdı. Birinci sınıf kadılara Molla denilirdi. Lügatte âlim,<br />

fâzıl, fâkih demektir. 149 204 numaralı belgede Muzal Köyü muhtarı Osman için<br />

Molla tabiri kullanılmaktadır. Bunun haricinde, beş ayrı kişi için Molla ifadesi<br />

geçmektedir.<br />

Seyyid (B.nr:150): Özel anlamda Hz. Muhammed’in (sav) torunu Hz.<br />

Hüseyin’in neslinden gelenler için kullanılır bir tabirdir. Hz. Hasan’ın neslinden<br />

147 Pakalın, a.g.e., “Derviş”, c.I, s.428.<br />

148 Pakalın, a.g.e., “Hoca”, c.I, s.845.<br />

149 Pakalın, a.g.e., “Molla”, c.II, s.549.


50<br />

gelenler için ise “Şerif” tabiri kullanılırdı. Arapça “büyük, ulu, efendi” demektir.<br />

Genelde ise “Seyyid” denilince, peygamber soyundan olanlar kastedilmektedir. 150<br />

Şeyh (B.nr:162, 178-2): Bir tarikatın pîri, muktedası hakkında kullanılır bir<br />

tabirdir. Müridi irşad eder. Ona faydası ve zararı olacak şeyleri öğretir. “Allah’ın<br />

kullarını Allah’a ve Allah’ı da kullarına sevdiren ve Allah’ın kullarının en sevgilisi<br />

olan kimsedir” diye tarif edenler de vardır. 151 178-2 numaralı belgede Şeyh<br />

unvanı, İnegöl kazasının Evkaf Vekili, Behçet Efendi için kullanılmaktadır.<br />

Şeyhliği konusunda bunun dışında ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır.<br />

3.4.3.Meslek ve Memuriyet Bildiren Lakaplar:<br />

Sicil kayıtlarında, kişileri tarif amacıyla mesleklerine izafetle de tanımlar<br />

yapılmıştır. İncelemiş olduğumuz, C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicil Defterinde<br />

karşılaştığımız meslek bildiren lakaplar şunlardır:<br />

Arzuhalci (B.nr:163): Resmi makamlara dilekçe yazanlara verilen ünvandır.<br />

Osmanlıda arzuhalcilik müstakil bir meslektir. Bunların başında “Arzuhalci başı”<br />

namıyla biri bulunurdu. Arzuhalcilik mesleği için hüviyetin tespiti ve hüsn-ü hat<br />

gerekiyordu. 152 163 numaralı belgemizden, İnegöl’ün Orhaniye Mahallesi’nde<br />

ikamet eden Sait Efendi’nin mesleğinin arzuhalcilik olduğunu anlamaktayız. Onun<br />

dışında da arzuhalci olarak başka bir isim zikredilmemektedir.<br />

Arabacıoğlu (B.nr:153), Bağcıoğlu (B.nr:241), Bakkalbaşı (B.nr:167),<br />

Berberoğlu, Çörekçi (B.nr:249), Camcı (B.nr:174), Çavuş (B.nr: 149), Çilingir<br />

(B.nr:257), Çoban (B.nr:243), Çorbacı- Esnafoğlu (B.nr:259), Çömlekçi<br />

(B.nr:166), Çulcu (B.nr:147),<br />

Debbağoğlu (B.nr:294): Debbağlık, meşin kösele yapmak için hayvan<br />

derilerini sipileyen sanat sahipleri hakkında kullanılır bir tabirdir. 153<br />

Değirmenci (B.nr:232), Dülger (B.nr:154), Erikçi (B.nr:238), Helvacı,<br />

İğneci (B.nr:286,251), Kadı zade (B.nr:170), Kaşıkçı zade (B.nr:190), Kâhya oğlu<br />

150 Pakalın, a.g.e., “Seyyid”, c.III, s.200<br />

151 Pakalın, a.g.e., “Şeyh”, c.III, s.346<br />

152 Pakalın, a.g.e., “Arzuhalci”, c.I, s. 90.<br />

153 Pakalın, a.g.e., “Debbağ”, c.I, s.409.


51<br />

(B.nr:292), Kasapoğlu, Katipoğlu (B.nr:192), Katırcıoğlu (B.nr:234), Kiremitçi<br />

(B.nr:153–154), Leblebici (B.nr:190), Nalbant (B.nr:176), Nalbur (B.nr:295),<br />

Pehlivan (B.nr:284), Sarrafoğlu (B.nr:295), Tahtacı (B.nr:177), Ustaoğlu<br />

(B.nr:270), Yaver (B.nr:169).<br />

Kazasker (B.nr:284): Eskiden ilmiye rütbelerinin sonuncusu ve mülkiyede<br />

bâlâlık, askerlikte müşir rütbesinin altında olan, Rumeli ve Anadolu adıyla iki<br />

derecesi bulunan pâyedeki zat. 154 Hamzabey vakfı ile ilgili belgede Kadı asker<br />

(kazasker) unvanı ile Halil b. Mahmut ismi zikredilmektedir.<br />

Menzilcioğlu(B.nr:178): Kervanların ve posta tatarlarının indikleri ve at<br />

değiştirdikleri, yahut geceyi geçirmek üzere konakladıkları bina ve hana “menzil”<br />

denirdi. Sefer halindeki askerlerin yiyeceklerini temin ve bedeli mukabilinde zahire<br />

alınmak üzere menziller teşkil olunurdu. Menzillerin işlerini gören memurlara<br />

“Menzil Emini veya Menzilci” adı verilirdi. 155 Mezkur belgemizde Sinanbey<br />

Mahallesi’nde ikamet eden Menzilci oğlu İbrahim ve Salih isimleri geçmektedir.<br />

Muhtemelen bu iki kardeşin babaları Menzil emini idi.<br />

Muhzır (B.nr:174): Davalı ve davacıyı çağıran mahkeme görevlisi. Şer‘i<br />

mahkemelerde bu görevi yerine getirene “muhzır” denirken, hukuk ve ceza<br />

mahkemelerinde “mübaşir” denirdi. 156 Belgelerimizde muhzır olarak Haşim Efendi<br />

ibn-i Ohannes isimli Gayr-i Müslim’in adı geçmektedir.<br />

Paşa (B.nr:284): Osmanlının ilk devirlerinde bu unvan, hanedan mensupları<br />

ile bir kısım idare adamlarına verilirdi. Sonradan askeriden, “mîr-i liva” ve ondan<br />

yukarı rütbede olanlarla, mülkiyeden, vezir, beylerbeyi, mîr-i miran ve mîr-i ümera<br />

rütbelerine tahsis edilmiştir. 157 Belgemizde Hamzabey Köyü Camii vakfının vâkıfı<br />

olan, Mehmet Bey ibn-i Mustafa’nın Paşa olduğu ifade edilmektedir.<br />

Serrac (Saraç)-(B.nr:151): Saraç, at takımları, araba koşumları ile deri<br />

meşinden muhtelif eşyalar yapan ve satan kişi. Bu mesleğin icra edildiği ve<br />

154 Pakalın, a.g.e., “Kazasker”, c.II, s.158.<br />

155 Pakalın, a.g.e., “Menzilci”, c.II, s.479.<br />

156 Pakalın, a.g.e., “Muhzır”, c.II, s.627.<br />

157 Pakalın, a.g.e., “Paşa”, c.II, s.755.


52<br />

ürünlerin satıldığı yere de “saraçhane” denirdi. 158 151 numaralı belgemizde daha<br />

vefat etmiş olan Hacı Ali’nin bu mesleği icra ettiğini anlamaktayız.<br />

3.4.4.Etnik Kimlik ve Fizikî Özellik Bildiren Lakaplar:<br />

Belgelerimizde, insanları tarif amaçlı olarak, etnik kimlikleri ve fizikî<br />

özelliklerine baş vuruluğunu da müşahede ettik. Bunları, belge numaraları ile<br />

birlikte şu şekilde sıralayabiliriz;<br />

Çerkez (189,) Tatar Pazarcıklı(185), Arnavut (177), Boşnak (147), Yörük<br />

(260), Topal Ali (259), Kel (177), Kara Mehmet oğlu(176), Pala Hüseyin(175),<br />

Koca (190), Yağlı (173), Çakır oğlu (153), Tembel Hacı (151), Karagöz oğlu (149),<br />

Köse oğlu (190), Çolak oğlu (279), Sarı İsmail (280), Koca bıyık oğlu, Bodur oğlu<br />

(292), Kabak Ahmet (299)<br />

Belgelerimizde etnik kimlik bildiren lakaplara, fazla rastlanmamıştır. Bu<br />

lakaplardan İnegöl’de şu halk topluluklarının yaşadığını anlamaktayız; Boşnak,<br />

Tatar, Arnavut, Çerkez.<br />

3.4.5.Yerleşim Yerlerine Mensubiyeti İfade Eden Lakaplar:<br />

Sicil kayıtlarında bazı insanları tarif için, memleketleri olan yerlere izafette<br />

bulunulduğunu da gördük. Bu bilgilerden, İnegöl’e farklı yerlerden, değişik<br />

sebeplerle insanların göçle geldiğini anlamaktayız. Bu konuyla ilgili defterimizden<br />

misaller vermek istiyoruz:<br />

Tavşanlılı Ali: 159 Bu kişinin, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden olduğunu<br />

anlamaktayız. Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi: 160 Behçet Efendi’nin Tokat ilinin<br />

Reşadiye ilçesinden olduğu anlaşılmaktadır. Muhtemelen memuriyet görevinden<br />

(Evkaf Vekili) ötürü ilçede ikamet etmektedir.<br />

158 Pakalın, a.g.e., “Serrac”, c.III, s.125.<br />

159 Bkz. a..g.d.,B. nr:258.<br />

160 Bkz. a..g.d.,B. nr:178-2.


53<br />

Tatar Pazarcıklı Şerif, 161 Kızanlıklı Hüseyin, Karinabadlı Kara Hasan, 162<br />

Şehirli Hüseyin, 163 Bağdadî Hacı İsmail: 164 Bağdatlı olması itibariyle, kendisi bu<br />

lakapla tanınır olmuştur. Erzurumlu Ali Çavuş, İzmirlioğlu Ahmet usta, 165 Erzurum<br />

ve İzmir’den gelen bu insanlardan birinin usta diğerinin ise çavuş olduğunu<br />

anlamaktayız.. Muzalılı Ahmetoğlu Molla İbrahim: 166 Bu şahıs ise, İnegöl’ün<br />

Muzalı köyünden olması yönüyle bu lakapla anılmış olmalıdır.<br />

3.5.İnegöl’deki Evler ve Kullanılan Ev Eşyaları<br />

O zamanlar, ilçedeki evlerin genelde tek katlı ve bahçe içerisinde olduğunu<br />

görmekteyiz. “Babhane” diye tabir edilen evlerin bazıları iki oda bir mutfak,<br />

bazıları da, bunlara ilaveten hol ihtiva etmektedir. 167 “Bab”, “kapı” demektir. Hane<br />

ise içinde ikamet edilen ev meskendir. Yine belgelerimizde üst katları ifade için<br />

Arapça’dan gelen “fevkani”, alt kat manasına ise “tahtani” tabirleri<br />

kullanılmaktadır. Aşağıdaki belgede de bu açıkça görülür:<br />

“…canib-ı yemini Osman hanesi ve Sarı İsmail hanesi ve arkası yonca tarlası ve<br />

cephesi yol ile mahdut fevkani bir oda ve bir miktar holü havi müştemil bir<br />

babhane…” 168 Bu ifadelere göre, üstte bir oda bir hol, alt katta ahır ve samanlık<br />

vardır. Ahırın altta bulunmasının bir sebebi, kışın ısınmaya katkısı olmasındandır.<br />

Yine üst katta beş odası, alt katında ise ahır ve kahvehane yer alan daha geniş ev<br />

biçimlerini de görmekteyiz. Belgede “…..oğlu Süleyman bahçesi ve bir taraftan<br />

sahib-i senet …..Karagöz oğlu İbrahim arsası ile mahdût fevkanî beş oda tahtanî bir<br />

ahır ve bir kahvehaneyi hâvî bir babhanenin…” 169 bulunduğunu görmekteyiz.<br />

251 numaralı belgemizde ise üst katta iki oda, alt katta ise bir oda, bir mutfak ve<br />

hol yer almaktadır. Görüldüğ gibi belge, “…… tarik-i âm ile mahdut fevkani iki<br />

tahtani bir oda bir matbah hollü müştemil bir babhanenin taksim-i hissesi…” nden<br />

161 Bkz. a..g.d.,B. nr:185 .<br />

162 Bkz. a..g.d.,B. nr:180.<br />

163 Bkz. a..g.d.,B. nr:170.<br />

164 Bkz. a..g.d.,B. nr:146.<br />

165 Bkz. a..g.d.,B. nr:281.<br />

166 Bkz. a..g.d.,B. nr:291.<br />

167 Bkz. a..g.d.,B. nr:147,178,179,255,256,258,288.<br />

168 Bkz. a..g.d.,B. nr:280.<br />

169 Bkz. a..g.d.,B. nr:149.


54<br />

söz etmektedir. Evlerin ailenin çekirdek veya büyük olmasına göre değiştiği<br />

kanaatindeyiz.<br />

Belgelerde evlerden söz edildiği gibi evlerde kullanılan bazı ev eşyalarından da<br />

söz edilmektedir. Özellikle tereke taksimi hüccetlerinde, adı geçen eşyaları ve belge<br />

numaralarını aşağıda göstermek istiyoruz:<br />

Çarşaf, yatak, 170 hamam takımı, ibrik, leğen, sofralık kabı, kilim, çul, sandık,<br />

döşek, çarşaf, tencere, sahan, 171 bıçak, çanta, 172 yastık, saat, çuval, tepsi, tas,<br />

bakraç, 173 bıçak me‘a masat, yün minder, çorba tası, minder, yorgan, bardak,<br />

küçük ayna, şiş, soba, mangal, nalbant takımı, bıçak, me‘a masat, çorba tası,<br />

minder, yorgan, 174 ocak, masa, karyola, lamba, perde, 175 tekne, küp, silahlık, kuşak,<br />

çaydanlık, 176 kevgir, bakraç, 177 tava. 178<br />

Bu tespitlerden hareketle normal bir evin, içerisinde bulunan eşyaları şu<br />

şekilde sıralayabiliriz: Minder, yatak, yorgan, yastık, kilim, çul, döşek, çarşaf,<br />

tencere, tava, sahan, bıçak, çorba tasları, bakraç, ibrik, leğen, soba, perde, lamba<br />

vb. Evlerde yatak ve döşeğin kullanılması, yerde yatıldığını göstermektedir.<br />

Karyolanın, o dönem için her evin sahip olamadığı bir ev eşyası olduğu<br />

anlaşılmaktadır. Karyola sadece bir belgede 179 , yatak ve döşek ise çoğu terekelerde<br />

geçmektedir. 180 Yemekler yer sofrasında yenilmekte, el yıkama ve abdest almak<br />

için, leğen ve ibrik kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu eşyalar o zamanlar sade<br />

bir hayat yaşandığını göstermektedir.<br />

Daha iyi şartlara sahip evlerde ise, masa, karyola, yün minder, hamam takımı,<br />

küp, ayna, ocak vb eşyalar bulunmaktadır.<br />

170 Bkz. a..g.d.,B. nr:175.<br />

171 Bkz. a..g.d.,B. nr:176.<br />

172 Bkz. a..g.d.,B. nr:182.<br />

173 Bkz. a..g.d.,B. nr:176.<br />

174 Bkz. a..g.d.,B. nr:234.<br />

175 Bkz. a..g.d.,B. nr:272.<br />

176 Bkz. a..g.d.,B. nr:274.<br />

177 Bkz. a..g.d.,B. nr:273.<br />

178 Bkz. a..g.d.,B. nr:270.<br />

179 Bkz. a..g.d.,B. nr:272.<br />

180 Bkz. a..g.d., B. nr:175,176,185…


55<br />

3.6.İnegöl Halkının Kullandığı Kıyafetler ve Ziynet Eşyaları<br />

XIX. yüzyıl sonlarında İnegöllülerin giydikleri kıyafetleri de tereke<br />

belgelerinde görebilmekteyiz. İncelemiş olduğumuz belgeler içinde aşağıdaki<br />

giyim eşyalarının isimlerine rastlamaktayız:<br />

Entari: 181 Eskiden üste giyilen iki tarafı yırtmaçlı, geniş kollu, iç etekliği uzun<br />

gömlek gibi elbisenin adıydı. Bunların en mükemmeli sarayda mahfuz, Beyazıt’ın<br />

Bursa kumaşından yapılmış entarisidir ki, teşhir için Londra’ya gönderildiği zaman<br />

200 bin lira kıymet konulmuştu. Gece yatarken giyilenlerine gece entarisi<br />

denirdi. 182<br />

Gömlek, ayakkabı, 183 pabuç, şalvar, saya, gelin elbisesi, 184 yağmurluk, 185<br />

kocuk, uçkur, hacı örtüsü, çorap, sarık, 186 çarık, 187 Horasan işi şâl, boyun şalı. 188<br />

Şal: 189 Yün kumaş nevilerinden birinin adıdır. İran ve Hindistan’da<br />

yapılanları daha kıymetli idi. Şallar umumiyetle çubuklu olduğu halde, Horasan işi<br />

şal çizgisiz, serpme çiçekli idi. Şaldan elbise, bohça, yorgan vb yapılırdı. Omuza ve<br />

başa örtülen dört köşe büyücek yün veya ipek kumaşlara da şal denirdi. 190<br />

Belgelerimiz içinde o dönemde süs amaçlı kadınların kullandıkları ziynet<br />

eşyalarına rastlamaktayız.<br />

Yüzük, 191 küpe çift, 192 elmas taşlı yüzük, bir çift elmas taşlı künye, elmas ve<br />

zümrüt taşlı bir adet yüzük, bir çift elmas taşlı küpe, elmas taşlı bir adet iğne. 193<br />

Örnek olması bakımından ziynet eşyalarının yer aldığı, bir tereke belgesini<br />

burada zikredelim; “…zevcem müteveffiye-i mezbure Hafize hanım hayatında<br />

bundan 6 ay mukaddem Bursa’dan babası ve validesi yanlarına azimetinde benim<br />

181 Bkz. a..g.d., B. nr:176.<br />

182 Pakalın, a.g.e., “Entari”, c.I, s.541.<br />

183 Bkz. a..g.d., B. nr:175.<br />

184 Bkz. a..g.d., B. nr:176.<br />

185 Bkz. a..g.d., B. nr:176-2.<br />

186 Bkz. a..g.d., B. nr:234.<br />

187 Bkz. a..g.d., B. nr:270.<br />

188 Bkz. a..g.d., B. nr:282.<br />

189 Bkz. a..g.d., B. nr:282.<br />

190 Pakalın, a.g.e., “Şal”, c.III, s. 308.<br />

191 Bkz. a..g.d., B. nr:176.<br />

192 Bkz. a..g.d., B. nr:234.<br />

193 Bkz. a..g.d., B. nr:282.


56<br />

haberim olmaksızın...... vazı ile alıp götürdüğü 200 kuruş kıymetli 2 arşın mikdarı<br />

müsta’mel lâhuri şal ve yüz kuruş kıymetli iki adet kezâ boyun şalı ve 150 kuruş<br />

kıymetli iki adet Horosan kâri şâl ve 500 kuruş kıymetli iki arşın mikdarı lâhüri şâl<br />

ve 100 kuruş kıymetli iki adet kezâ boyun şalı ve 150 kuruş kıymetli … bir adet …<br />

iğne ve..kuruş kıymetli bir çift elmas taşlı künye ve 150 kuruş kıymetli elmas ve…<br />

taşlı bir adet yüzük ki cem’ an 2500 kuruş kıymetli mücevherât ve eşyâyı muharrere-i<br />

mezküreler müteveffiye-i mezburenin terekesi …” 194<br />

Bu verilerden yola çıkarak, o dönemdeki İnegöl halkının giyim kuşamı<br />

hakkında bir şeyler söyleyebiliriz. Erkeklerin şalvar giydikleri ve onu kemer<br />

görevini gören uçkur dediğimiz iple bağladıkları anlaşılmaktadır. Bu şalvarın<br />

üzerine de gömlek giyiliyordu. Gömlek iki çeşittir. Birincisi iç gömlek dediğimiz<br />

fanila, ikincisi ise düğmeli, dışa giyilen bir giyisidir. Ayağa ise çarık giyilmektedir.<br />

Erkeklerin başlarına sarık doladıkları da belgelerde geçen terekelerden<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Kadınlar ise, ayaklarına pabuç tabir edilen ayakkabı, üstlerine entari, veya<br />

şalvar giymektedirler. Dışarıya çıkacaklarında ise genelde “saya” tabir edilen üst<br />

örtülerini kullanmaktadırlar. Bunların haricinde hacı örtüsü ve Horasan işi boyun<br />

şalının da kullanıldığını görmekteyiz. Düğünlerde ise çok değerli olduğunu<br />

anladığımız gelin elbisesi kullanılmaktadır. Bazı gelin elbiselerinin, 200 kuruş<br />

bazılarının ise 500 kuruş kıymetinde olduğu belgelerde yer almaktadır. 195<br />

3.7.Belgelerde Geçen Erkek ve Kadın İsimleri<br />

3.7.1.En Çok Kullanılan Erkek İsimleri<br />

C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili Defteri’ndeki belgelerde yer aldığına göre,<br />

dînî anlayış ve yaşantının halkın üzerindeki etkisi , isimlere de yansımıştır.<br />

İsimlerin büyük bir kısmı peygamberimiz, ehl-i beyti ve sahabelerinin isimlerinden<br />

seçilmiştir. İlgimizi çeken bir diğer konu da, çocuklara genelde dedelerinin<br />

194 Bkz. a..g.d.,B. nr:282.<br />

195 Bkz. a.g.d., B. nr:176, 187.


57<br />

isimlerinin verilmesidir. Bu uygulama bize, milletimizdeki ataya saygı anlayışını<br />

göstermektedir.<br />

Belgede “…Rumelinin Selvi muhacirlerinden Hüseyin Bey oğlu Ahmet bin<br />

Hüseyin’in…” 196 denilmektedir. Dede ve torun ikisinin adı da Hüseyin’dir. Hüseyin<br />

ismi ise, peygamberimizin (s.a.s) torununun adı olması yönüyle, halkımızdaki<br />

peygamber ve ehl-i beyt sevgisinin bir göstergesidir.<br />

Ayrıca, “…vefat eden Mehmet oğlu Ali bin Mehmet’in sulbiye-i kebire kızı ve<br />

hasren varisi…” 197 açıklamasında Ali isimli şahıs, oğluna babasının ismini<br />

vermiştir. Mehmet, Muhammet’in farklı bir şekilde okunmasından ortaya çıkmıştır<br />

ve yine halkımızdaki peygamber sevgisini gösteren bir isimdir. Belgelerimizde en<br />

fazla “Mehmed” isminin geçtiğini görmekteyiz.<br />

Belgelerimizde en fazla karşılaştığımız isimler ve sayılarını şu şekilde tespit<br />

etmekteyiz: Mehmet (254), Ali (181), Ahmet (157), Hasan (96), İbrahim<br />

(91),Osman (87), Halil (83), İsmail (75), Hüseyin (73), Süleyman (54), Yusuf (21),<br />

Ramazan (11).<br />

Görüldüğü gibi burada ilk iki sırada Hz. Peygamberin iki adı yer almaktadır.<br />

Bunları peygamber ve sahabe adlarından diğerleri takip etmektedir.<br />

Şekil:3.1. Belgelerde Geçen Erkek İsimleri ve Sayıları<br />

1<br />

0,8<br />

0,6<br />

0,4<br />

0,2<br />

0<br />

1<br />

196 Bkz. a.g.d., B. nr:274.<br />

197 Bkz. a.g.d., B. nr:235.


58<br />

Osmanlı döneminde kullanılan isimlerin büyük çoğunluğunu,<br />

peygamberimizin, diğer peygamberlerin ve sahabelerin isimlerinin oluşturduğunu<br />

görmekteyiz. Bu, o dönemdeki halkın, değer yargılarını göstermesi adına önemli<br />

bir ölçüttür.<br />

Bunların haricinde, az sayıda geçen şu isimlerde de, aynı anlayışın hakim<br />

olduğunu görmekteyiz:<br />

İdris, Hayreddin, Salih, (B.nr:146), Nuri, Kadir, Veysel (B.nr:147), Ömer,<br />

Nazif (B.nr:155), Abdullah (B.nr:162), Said (B.nr:163), Rüstem (B.nr:164), Yasin<br />

(B.nr:167), Ataullah (B.nr:169), Fazlı (B.nr:170), Niyazi (B.nr:172), Emin<br />

(B.nr:173), Cafer, Yakup, Yaşar (B.nr:177), Eyüp (B.nr:178), Şerif (B.nr:240),<br />

Abdi (B.nr:251), Abdulhalil (B.nr:276), Celaleddin (B.nr:279), Arif (B.nr:281),<br />

Numan, Nihat (B.nr:282), Tahir (B.nr:285), Ejderi, Saturkeri (B.nr:290)<br />

Adı geçen belgede Ejderi ve Saturkeri isimli şahısların Çerkez<br />

muhacirlerinden olduğu ifade edilmektedir.<br />

3.7.2 Belgelerimizde En Fazla Geçen Kadın İsimleri<br />

Kadın isimlerinde de dînî anlayışın etkisi dikkatimizi çekmektedir. İsimlerin<br />

İslam tarihi içerisinde önemli yeri olan büyük hanım şahsiyetlerden seçildiğini<br />

görmekteyiz. Osmanlı kültüründe kadın, annesine değil de, babasına izafeten<br />

tanımlandığı için, yukarıda erkek isimleri konusunda söz ettiğimiz kuralın, bayan<br />

isimlerinde de, geçerli olup olmadığını bilememekteyiz. Buna iki örnek verelim:<br />

“…sahibe-i arz-ıhal ma‘rifetü-z zat Mâide Hatun ibnet-i Ömer…” 198<br />

“…Seyit oğlu kerimesi Şerife Hatun ibnet-i Abdullah’ın veraseti…” 199<br />

Kadınlarla ilgili dikkatimizi çeken bir diğer konu ise, erkekler için kullanılan<br />

hacı ve hafız terimlerinin kadınlar için kullanılmamasıdır. Kadınlar içinden de hafız<br />

198 Bkz. a.g.d., B. nr:148<br />

199 Bkz. a.g.d., B. nr:150


59<br />

ve hacı olanlar muhakkak vardır. Fakat, ahlak veya kültürel bir anlayış gereği bu<br />

unvanların kadınlar için kullanılmadığı kanaatindeyiz.<br />

Belgelerde en çok karşılaştığımız kadın isimleri aşağıda belirtildiği şekildedir:<br />

Fatma (43), Emine (22), Ayşe (16), Hatice (11), Zeynep (6), Zehra(6).<br />

Şekil: 3.2.Belgelerde Geçen Kadın İsimleri ve Sayıları<br />

45<br />

40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

Fatma Emine Ayşe Hatice Zeynep Zehra<br />

Kadın isimlerinin de en fazla kullanılanlarını (aynı erkek isimlerinde olduğu<br />

gibi), peygamberimizin (s.a.s.) eşleri (Hatice, Ayşe, Zeynep) ve kız çocuklarının<br />

(Fatımatu’z- Zehra, Zeynep) isimlerinin oluşturması, dikkat çekmektedir. “Emin”,<br />

peygamberimize ait “güvenilir” anlamına gelen bir isimdir. Bunun kadınlar için<br />

kullanılış şekli (müennes hali) “Emine” dir.<br />

Bunların haricinde, belgelerimizde farklı sayılarda aşağıdaki isimler de<br />

geçmektedir: Sabire, (B.nr:175,146), Maide (B.nr:148), Şerife (B.nr:150), Halime<br />

(B.nr:64), Nefise (B.nr:170), Meryem (B.nr:173), Hasibe (B.nr:176), Şahine<br />

(B.nr:177), Necmiye, Tevhide, (B.nr:176-2), Selime (B.nr:177-2), Zeliha, Hanife<br />

(B.nr:238), Gonca (B.nr:243), Necibe (B.nr:244), Hilmiye (B.nr:251), Saliha


60<br />

(B.nr:289).<br />

Bu adlar, İslamî kültürden kaynaklanan manidar anlamları olan adlardır.<br />

Bunlar içinde yalnız “Gonca” adı aslen Türkçe’dir. İsimler arasında yukarıda söz<br />

ettiğimiz şekilde dini duygu ve anlayıştan kaynaklanan isimler çoğunluktadır.<br />

3.8. Evlenme (Nikâh)<br />

Evlilik İslam Hukukuna göre, erkeğin kadından faydalanma mülkiyetini elde<br />

etmesi, kadının da erkekten faydalanmasını helal kılması için Allah`ın koyduğu bir<br />

akit (nikah) manasına gelir. 200 Osmanlı toplumunda bu anlayışa dayanan nikâh<br />

işlemi, kadılar veya kadıların yetkili kıldığı kişiler tarafından yürütülürdü. 201<br />

Üzerinde çalıştığımız sicilde, nikâh akdi ile ilgili beş adet belge<br />

bulunmaktadır ve bu belgelere “nikah hücceti” denilmektedir. 202 Bu belgelerin<br />

muhtevasına örnek olarak ikisinin içeriğini sunmak istiyoruz. Mesela 260 numaralı<br />

belge bir nikah hüccetidir.<br />

260 numaralı belgede, İnegöl kazası Kozluca Köyü’nde oturan, Yörük oğlu<br />

Süleyman kızı Şerife isimli âkıl, bâliğ kızın, aynı köyden Mahmut oğlu Hacı<br />

Mehmet ile 500 kuruş mihr-i müeccel ve 1000 kuruş mihr-i muaccel üzerine nikâh<br />

akdinin gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu akit şahitler huzurunda gerçekleşmiştir.<br />

Yine 262 nolu nikah hüccetinde, dul bir kadının nikahına şahit olmaktayız.<br />

Hanlı Köyü’nden iken, bundan önce vefat eden Abdullah oğlu Halil’in on<br />

yaşındaki kızı Halime’nin annesi İhsan, kızı Halime’yi Gürcü oğlu Mehmet b.<br />

Süleyman ile, mahkeme huzurunda 700 kuruş müeccel, 300 kuruş ta muaccel<br />

olmak üzere, toplam 1000 kuruş mehir anlaşması üzerine evlendirdiğini<br />

görmekteyiz. On yaşındaki Halime’nin velisi olması hasebiyle bu akid, annesinin<br />

izni ile yapılıyor. Burada ayrıca, kızların küçük yaşta evlendirilmeleri adetine şahit<br />

oluyoruz. Fakat bu olayın dışında, küçük yaşta evlendirme ile ilgili başka bir<br />

belgenin olmadığına da değinmek istiyoruz. 262 numaralı belgede bu kızın küçük<br />

yaşta evlendirilmesinin bir nedeni olarak babasının olmayışı, annesinin ona<br />

200 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 27; Bilmen, a.g.e., c. II, s.15-114; Cin-Akgündüz, a.g.e., c. II, s. 70-95.<br />

201 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 86 ve 113.<br />

202 Bkz,a.g.d.,B. nr: 172,222,260,262,276.


61<br />

bakmakta zorlanmasını bir neden olarak ifade edebiliriz.<br />

3.8.1. Mehir<br />

Burada, nikah ve evlilikte kadınların önemli bir avantajı olan, İslam fıkhından<br />

kaynaklanan mehir üzerinde az da olsa durmak gerekmektedir. Mehir, evlenirken<br />

erkeğin kadına verdiği (vermeyi taahhüt ettiği) meblağ ve maldır. Mehir, kadının<br />

bedeli veya ondan istifade imkânının karşılığı değil, bir ömür boyu beraber yaşama<br />

arzusunun sembolik alametidir ve hediye kabilindendir. 203 Mehirin üst sınırı<br />

olmamakla birlikte, hadisi şeriflerde evliliğin kolaylaştırılması yönüyle düşük<br />

tutulması tavsiye edilmiştir. Kız tarafının düğün masraflarını karşılaması için,<br />

maddi destek mahiyeti de vardır. Muhtemelen başlık parası mehirin yanlış<br />

uygulanması veya istismarından kaynaklanmış bir uygulamadır.<br />

Mehr-i muaccel: Nikâhta kız tarafına verilen peşin paradır. 204<br />

Mehr-i müeccel: Boşanma veya ölüm halinde, kız tarafına verilmesi nikâh<br />

sırasında belirlenmiş para veya bedeldir. 205<br />

Osmanlı uygulamalarında, mehir verilip nikâh akdi yapıldıktan sonra<br />

birleşme (zifaf) gerçekleşmiyorsa, mahkeme inkıyat (boyun eğme, kendini teslim<br />

etme) uyarısında bulunabilmektedir. Ancak, bu durumda koca şahitlerin<br />

şahadetleriyle nikâh akdi yaptığını ve kadına mehrini verdiğini ispatlamak<br />

zorundadır. 206 Üzerinde çalıştığımız sicilde mehirle ilgili üç belge mevcuttur. 207<br />

Belgelerimizden bir örnek sunmak istiyoruz:<br />

“…İnegöl kazâsı köylerinden Muzal Köyü’nde oturan dilekçe sahibi,<br />

Hüseyin’in kızı Hasibe Hatun Bidâyet mahkemesine mahsûs odada halen<br />

boşanmış eşi olan Ramazan oğlu Ali’nin huzurunda üzerine dava edip işbu elimde<br />

203 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. II, s. 95; Geniş bilgi için bkz., Keskioğlu, a.g.e., s.<br />

235; Bilmen, a.g.e., c. II, s. 115-173; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 198-249; Cin-Akgündüz, a.g.e., c.II,<br />

s. 95-97.<br />

204 Bazı yörelerde buna, “ağırlık” da denir.<br />

205 Devellioğlu, a.g.e.,“mehir”, s.603; Bkz. a.g.d.,B. nr:222,260,262,276,277,173,176,187<br />

206 Ömer N.Bilmen, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, I-VIII, Bilmen Yayınevi,<br />

İstanbul 1988.s.174-394; Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi (Tercüme: Komisyon), I-X,<br />

Risale Yayınları, İstanbul 1994. s. 275-378; Keskioğlu, a.g.e., s. 244.<br />

207 Bkz. a.g.d.,B. nr:173,176,246.


62<br />

olup mahkemeye ibraz eylediğim bir izinnamede yazılı olduğu üzere adı geçen Ali<br />

eşim olup, her nasılsa geçimsizlikten, tarihimizden 6,5 ay önce talak-ı ric‘i ile<br />

boşamış olmakla, zimmetinde olan, 201 kuruş mihr-i müeccel hakkım ile malım<br />

olup haksız yere zaptetmiş olduğu 500 kuruş kıymetli bir takım gelin elbisesi ve 50<br />

kuruş kıymetli bir adet sandık ve 90 kuruş kıymetli 6 adet gömlek ve 200 kuruş<br />

kıymetli 8 adet şalvar ve 20 kuruş kıymetli bir adet saya ve 200 kuruş kıymetli iki<br />

kat yatak ve 80 kuruş kıymetli bir çul ve15 kuruş kıymetli bir adet döşek-çarşaf ve<br />

25 kuruş kıymetli bir adet tencere ve 10 kuruş kıymetli bir adet sahan ki toplam,<br />

1391 kuruşluk eşya ve mihr-i müeccel hakkımın istenilerek bugün bana edâ-u<br />

teslime adı geçen Ali’ye mahkeme tarafından tenbih olunmak isteğimdir…” 208<br />

Kadının, boşanmış olduğuna dair, bir belge sahibi olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Nikah 201 kuruş mehr-i müeccel üzere kıyılmıştır. Kadın, mehr-i müeccelini ve<br />

gelin elbisesi ile sair eşyasını geri almak için dava açmış mahkeme kadının lehine<br />

sonuçlanmıştır.<br />

3.8.2. Boşanma<br />

Boşanma (talâk), evlilik bağını çözmek, evlilik ilişkisine son vermek, nikâh<br />

kaydını belli lafızlarla kaldırmaktır. 209<br />

Belgelerimiz içinde farklı boşanma çeşitleri yer almaktadır. Bunlardan biri<br />

Talak-ı Ric‘î’dir.<br />

Talak-ı ric’î: Kadının iddeti içinde kocasının kendisine dönme hakkı olan<br />

talaktır.<br />

Belgelerde yer alan ikinci tür talak, Talak-ı Selâse’dir<br />

Talak-ı Selâse: ‘Üçten dokuza boş ol’, demek suretiyle, kadın başka erkekle<br />

evlenmeden eski kocasına dönmeye imkân vermeyen talaktır.<br />

Vesikalarda geçen Talak-ı ba‘in ise, kadının iddet müddeti ( dört ay, on gün)<br />

sona ermeksizin kocasına dönmeye hakkı olmayan talaktır. 210<br />

208 Bkz. a.g.d.,B. nr:176.<br />

209 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 275-378.<br />

210<br />

Devellioğlu, a.g.e., “talak” s.1029.


63<br />

Sicil kayıtlarından konu ile ilgili bir örnek verecek olursak:<br />

204 numaralı belgede; İnegöl kazası Muzal köyünde oturan Yusuf kızı Ümmü<br />

Gülsüm Hatun, kendisini talak-ı selase (üç talak) ile boşayan, Abdullah oğlu<br />

Ahmet’ten boşanmış olduğunu ifade edip, şahitler huzurunda bunu tescil ettirerek,<br />

başkasıyla evlenmek istediğini belirtmiştir. Belgeden boşanmış olduğuna dair,<br />

şahitlerin ifadesine dayanan bir belgenin düzenlenmiş olduğunu anlamaktayız.<br />

Boşanma davası ile ilgili sadece bir belge olmakla birlikte, talak ile ilgili<br />

kelimeler başka dava konularında da geçmektedir. Mesela, Ba‘în talak, 172<br />

numaralı belgemizde, ric‘î talak ifadesi ise; 176, 185 ve 187 numaralı<br />

belgelerimizde görülmektedir.<br />

Yine de incelemiş olduğumuz 170 belgenin sadece altı tanesinde, boşanma<br />

konusunun geçmesi, bize o dönemde aile kurumunun sağlam olduğunu,<br />

boşanmaların azlığını göstermektedir.<br />

3.8.3. İbra ve Muhala‘a (Anlaşarak Boşanma)<br />

İbra; karşılıklı olarak haklarından vazgeçerek birbirini temize çıkarmaları,<br />

sorumluluktan muaf hale getirmeleri demektir. 211 Hul‘: Kadının bir bedel karşılığında<br />

evlilik bağından kurtulmasıdır. Ayrılma konusunda, karı-kocanın karşılıklı anlaşmaya<br />

varmalarıdır. 212<br />

Muhala‘a konusuyla ilgili olarak 148 numaralı belgede; Ömer’in kızı Mâide<br />

Hatun, mahkemeye başvurarak, geçimsizlikten dolayı eşi Mustafa oğlu Ali’den<br />

ayrılmak istediğini ifade eder. Muhala‘a için, alacağı olan 1760 kuruşun, 1360<br />

kuruşundan feragat edip, 400 kuruş karşılığında kocasıyla anlaşarak (muhala‘a<br />

yoluyla) boşanmışlardır. Böylece birbirlerini, ibra (temize çıkarma) ve iskat<br />

etmişlerdir. Muhala‘a belgeleri bize Osmanlılarda, kadının da boşanma hakkının<br />

olduğunu göstermektedir. Ayrıca kadın boşanma hakkını, nikahın kıyılması<br />

esnasında da talep edebilir. Osmanlılarda mehir, nafaka, iskan masrafı vb<br />

hakkından vazgeçme karşılığında veya bunların hiçbirisi olmadan da, anlaşarak<br />

211 Devellioğlu, a.g.e., “ibra”, s.797.<br />

212 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. II, s. 118-119.


64<br />

boşanabilmek mümkündü.<br />

İbra konusunu ilgilendiren 169 numaralı belgemiz şöyledir:<br />

“Rumeli’nin …….sancağı dahilinde Köstence ….karyesinde sakin Ataullah<br />

oğlu Mehmet Ali kerimesi marifetü’z zat Fatıma bint-i …..Mehmet Ali tarafından ber<br />

vech-i âti muhala‘a ve sulh ve ibraya sancağı mezkur niyabet-i şer‘iyesinde 313<br />

sene-i şehr-i Receb-i’l Ferdi 6. günü tarihli ve 680 numaralı fetvahane-i celileden<br />

musaddak bir kıt‘a vekalet sıhhat-i şer‘iye ile âmme vekili karye-i mezkure<br />

ahalisinden olup, Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına<br />

muzaf İnegöl kazâsı mahallâtından Burhaniye mahallesinde Duyûn-u Umûmiye<br />

İdaresi Katibi Nazmi Efendi hanesinde müsafireten sakin Yaver Ali Ağa ibn-i<br />

Mustafa kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘î<br />

şerifi Enver‘de yine karye-i mezkure ahalisinden olup hicretle kaza-i mezkurun<br />

Burhaniye mahallesinde sakin Nalbant Refet bin El-Hac Osman muvacehesinde<br />

müvekkilem …..ani’l yed .. Fatıma Hatun1400 kuruş mihr-i müeccel ve 2200 kuruş<br />

mihr-i muaccel tesmiyesiyle işbu hazır bi’l meclis Refet nam kimesnenin zevce-i<br />

menkuhe-i medhulu bahası olup ………..adem-i hüsn-ü mu‘aşeretten naşi meblağı<br />

mihreyn-i mezkureyn ile nafaka-i iddet ……malume……….mezbur Refet’in<br />

firaşından hasıl ve müvekkilem Fatıma Hatun’dan mütevellide henüz 4 yaşında<br />

Mehmet nam sağirin nafaka ve kisve ve sair levazım- ı zaruriyesi için sancağı<br />

mezkure Niyabet şer‘iyesinde bi’t takrir fetvahane-i celileden musaddak sıhhat-i<br />

şer‘iyeye rabt edilen yevmî ….nafakasının dahi sağir-i mezbur hakkı hıdanesi<br />

sükutuna değin müvekkilem Fatıma Hatun üzerine olmak üzere mezbur Refet ile<br />

muhla‘a-i sahiha-i şer‘iye ile bi’l vekale hul‘ olduğunda ol dahi ber minval-i<br />

muharrer hul‘u mezkuru be‘de’l kabul hukuk-u zevciyete sair hukuk-u şe‘iyeye<br />

müt‘allik âmme-i da‘avi ve metalibat vekaleti eyman ve muhasamattan mezbur<br />

….zimmetini ibrayı âm-ı sahih-i şer‘i ile bi’l vekale ibra ve iskat edip, ol dahi kezalik<br />

benim zimmetimi ibra ve iskat ve yine her birimiz ber minval-i muharrer aharın<br />

ibrasını kabul eyledik dedikte…”<br />

Bu hüccet belgesine göre, Fatma hanım, eşi Refet beyden boşanmak<br />

istemekte, anlaşarak boşanmak için mehir hakkından vazgeçmektedir. Ayrıca<br />

hıdane süresince çocuğun nafakasını da Fatma hanım üstlenecektir. Mahkeme de


65<br />

boşanmalarına hükmedip, ibra ile muhala anlaşmasını kayıt altına alır.<br />

3.8.4. Nafaka<br />

Nafaka sözlükte, “yaşamak için lâzım olan akçe, zaruri ihtiyaçların masrafı”,<br />

“yetimlere veya boşanmış bir kadına ve sair şahıslara yaşamaları için cânib-i şer-i<br />

şeriften tahsis olunan akçe” anlamlarına gelir. 213 Nafaka, karı kocanın haline, mâli<br />

durumuna göre ayarlanır. Zengin, orta halli ve fakir olmalarına göre nafaka miktarı<br />

değişmektedir.<br />

244 numaralı belgede; İnegöl kazası Muradiye mahallesi sakinlerinden<br />

bundan önce vefat eden Muharrem’in oğlu Nalbant Süleyman Kalfa ve küçük oğlu<br />

Mehmet ile küçük kızı Tevhide’nin işlerini yürütmeğe şer‘i hüccet ile vasileri, yine<br />

aynı mahalleden valideleri Hacı Osman’ın kızı Necibe Hatun, çocuklarının nafaka<br />

ve giyim ihtiyacı içinde olduklarını dile getirir. Hakim çocukların ihtiyacı için her<br />

ay, Eytam Sandığı’ndan 214 80’er kuruş nafaka takdir etmiştir.<br />

Görüldüğü gibi, buna benzer belgelerimizde nafaka talebi ile mahkemeye<br />

başvurulduğunda, mahkemenin bu talepleri olumlu değerlendirerek, nafaka<br />

istenilen şahıslar için, belirli bir miktar takdir ettiğini görmekteyiz. 215<br />

Çocuğa bakıp büyütmek üzere yanında bulundurmağa hıdâne denir. Doğan<br />

çocuk her yönden bakıma muhtaçtır ve malını tasarruftan acizdir. Bu işleri, onu<br />

temsilen bir veli veya vasî yapar. Mal işlerine baba bakar. Baba olmadığı takdirde,<br />

çocuğa bakıp onu yetiştirme annenin görevidir. Anne, kocasının nikahından çıkmış<br />

ise, çocuk için hıdâne ücreti isteyebilmektedir. 216<br />

229 numaralı belgede ; İnegöl kazası Kadı köyünde oturan Ahmet kızı Fitnat<br />

Hatun, boşanmış olduğu eşi Hasan oğlu Şakir’den 4 yaşındaki oğlu Cafer, 6<br />

yaşındaki kızı Sultan ve karnındaki 6 aylık çocuk için nafaka davası açmış.<br />

Mahkeme , çocuklar için 20’şer kuruştan 40, hamile anne için doğuma kadar 30<br />

213 Keskioğlu, a.g.e., s. 251-252; Geniş bilgi için bkz., Zuhaylî, a.g.e. c. X, s. 78-129; Bilmen, a.g.e.,<br />

c. II, s. 444-517; Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. I, s. 146-153.<br />

214 Eytam Sandığı ile ilgili ayrıntılı bilgi son bölümde verilecektir.<br />

215 Bkz.,a.g.d., B. nr: 183,214,215,229,244,246.<br />

216 Keskioğlu, a.g.e., s. 253; Geniş bilgi için bkz.; Ruhi Özcan, İslam Hukukunda Hısımlık<br />

Nafakası, Çağlayan yay. İzmir 1996; Cin-Akgündüz, a.g.e., c. II, s. 117-118.


66<br />

olmak üzere toplam her ay 70 kuruş nafaka takdir etmiştir.<br />

Bu tür belgelerden yola çıkarak, yetim ve dulların sosyal güvenceye sahip<br />

olduklarını söyleyebiliriz. Dulların iddetleri müddetince, giyecek ve yiyecekleri<br />

için belirlenen nafakalarının yanı sıra, barınmaları için gerekli masrafların<br />

(müennes-i sükna) karşılanması adına da nafaka takdir edildiğini görmekteyiz.<br />

Çocuklara babalarından kalan mirastan, ihtiyaçlarına göre aylık belirli miktarlar<br />

nafaka olarak verilmektedir. Babalarından kalan bir varlığa sahip değillerse, o<br />

zaman hısımlık nafakasından istifade edebiliyorlardı. 217<br />

217 Özcan, a.g.e., s.83.


67<br />

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />

İLÇEDE İDARÎ VE EKONOMİK HAYAT<br />

Osmanlı Devleti, yönetim bakımından eyalet, sancak ve “kaza” birimlerine<br />

ayrılırdı. Kaza sınırları içinde gerektiğinde kaza nahiyeleri oluşturulur ve bunların<br />

yönetimi için kaza kadısı tarafından “naib” gönderilirdi. Kazaların başında yönetici<br />

olarak kadılar bulunuyordu. İlmiye mensubu olan kadı, taşradaki uygulamaları da<br />

denetlerdi.<br />

Tanzimattan sonra kadıların bir unvanı kaldı. Eski salahiyetlerinin onda<br />

dokuzu ellerinden alındı. İlmiye sınıfına rağbet çok azaldı. Mülkiye sınıfına çok<br />

büyük rağbet başladı.Tanzimattan sonra kadılar, bulundukları yerin mahdut<br />

davalarına bakabilen şer‘iye hakimleri durumuna düştüler. 218<br />

İncelemiş olduğumuz defterde kadının haricinde eytam müdürü, şer‘iye<br />

katibi, mübaşir, mülazım, muhzır, evkaf vekili, duyûn-u umûmiye idaresi katibi ve<br />

tapu memuru gibi görevlilerin de isimleri ile karşılaştık.<br />

4.1. Sicil Belgelerine Göre XIX. yy Sonlarında İnegöl’deki Mülkî Erkan ve<br />

Memurlar<br />

233 numaralı İnegöl Şer‘iye sicil defterinde karşılaştığımız, mülkî erkan ve<br />

isimlerinin geçtiği belgelerin numaraları şöyledir;<br />

Hakim Kadı: Toyala Hasan Meab Efendi (220-244)<br />

218 Yılmaz Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994, c.I, s.88.


68<br />

Duyûn-u Umûmiye İdaresi Katibi: Nazmi Efendi (169)<br />

Evkaf Vekili: Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi ibn-i Şeyh Ali bin Abdullah<br />

(178-2)<br />

Şer‘iyye kâtibi: Mustafa Efendi ibn-i Kasım (177-2,229,256,257,258,259)<br />

Eytâm maldârı: Ohannes Efendi ibn-i Haci Ağop (146)<br />

Eytam müdürü: Nuri Efendi ibn-i Mehmet (239,248,256…)<br />

Mübaşir: Mehmet Efendi ibn-i Timur (276)<br />

Muhzır: Haşim Efendi ibn-i Ohannes (153)<br />

Mülazım: Halil Efendi ibn Mehmet (173)<br />

Tapu memuru: Hasan Efendi ibn-i Abdullah (239)<br />

Görüldüğü gibi, sicil kayıtları, tutuldukları zamanın mülkî erkan ve<br />

memurlarının açığa çıkarılmasında da önemlidirler. Burada ilçe yönetiminde söz<br />

sahibi olan herkesin adını bulabilmekteyiz.<br />

Burada dikkat çeken bir diğer husus ta, Eytam maldarının gayr-i müslim<br />

oluşudur. Muhzır Haşim Efendi’nin baba adının Ohannes oluşuna bakılırsa, Haşim<br />

Efendi’nin bir mühtedi olduğu söylenebilir. Evkaf Vekili olan Behçet Efendi’nin<br />

bir Şeyh olduğu görülmektedir.<br />

4.2 Belgelerimizde Adı Geçen İnegöl Mahalle ve Köy Muhtarları<br />

Osmanlılarda mahalle, birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirlerinin<br />

davranışlarından sorumlu olan ve sosyal dayanışma içinde olan kişilerin oluşturduğu<br />

bir topluluktu. İlk kez, II. Mahmut (1808-1839) mahalle ve köylerde muhtarlık<br />

teşkilatını kurdu. Muhtarlık teşkilatının kurulmasıyla, âyanların görevlerini muhtarlar<br />

üstlendi. 219<br />

İncelediğimiz şer‘iyye sicili belgelerinde, dava konularının neredeyse<br />

tamamının doğruluğunun araştırılması meselesinde, imam veya muhtarlara<br />

başvurulmaktadır. Buradan yola çıkarak defterde geçen mahalle ve köy muhtarlarının<br />

isimlerine ulaşabildik.<br />

219 J.H., KRAMERS, “mahalle”, İslam Ansiklopedisi, MEB yay., İstanbul 1977, c. VII, s.245.


69<br />

a)Merkez Mahallelerin Muhtarları:<br />

Muhtarlar mahallelerde, hükümetin temsilcisi konumundaydılar. Mahalle ile<br />

ilgili her meselede birinci yetkili muhtardı. Belgelerimizde, mahkemede konu<br />

edilen her meselede muhtar bilirkişi ve şahit olarak yer almaktadır. C-233<br />

numaralı Şer‘iyye Sicil Defteri’ne göre, 1892 yılında İnegöl mahallelerinin<br />

muhtarları şunlardır:<br />

Hamidiye Mahallesi muhtarı: Ali bin İbrahim bin Abdullah (181-2)<br />

Burhaniye Mahallesi muhtarı: Hamdi Efendi (293)<br />

Sinanbey Mahallesi muhtarı: Abdullah bin Mustafa (263)<br />

Cuma Mahallesi muhtarı: İsmail Efendi ibn-i Osman (162)<br />

Orhaniye Mahallesi muhtarı: Ali bin Osman (166)<br />

Yenice Mahallesi muhtarı: Hakkı bin İsmail (146)<br />

Görüldüğü gibi burada, mezkur şer‘iye sicili defterinden İnegöl’ün<br />

mahallelerinin ve muhtarlarının isimlerini öğrenebilmekteyiz. Defterden<br />

edindiğimiz bilgilere göre o zamanlar (1892-93) İnegöl’ün yedi mahallesi vardı.<br />

Burhaniye, Orhaniye ve Hamidiye mahalleleri birer kişi adına dayanıyordu. Bu<br />

isimlerin, Osmanlı hükümdar ve devlet adamlarının isimlerinden kaynaklandığı<br />

kanaatindeyiz. Cuma Mahallesi ise, Cuma Camii’nin adından dolayı bu ismi<br />

almıştır. Çünkü genel uygulama, bir kazada bir yerde cuma namazı kılınması<br />

şeklindeydi.<br />

b)İnegöl’deki Köy Muhtarları<br />

Aynı yetkilerle muhtarların, köylerde de görev yaptıklarını görmekteyiz.<br />

İncelediğimiz defterde, İnegöl’e bağlı bütün köy muhtarlarının isimleri<br />

geçmemektedir. Belgelerimizde adı geçen köy muhtarları şunlardır:<br />

Hamzabey Köyü muhtarı: Birinci muhtarı, Mehmet Ağa bin Hasan bin<br />

Abdullah. İkinci muhtarı, Mustafa bin Halil (300)


70<br />

Kozluca Köyü muhtarı: Sarıoğlu Ali bin Ali (292)<br />

Çeltikçi Köyü muhtarı: Muhtar-ı evveli, Göçer Süleymanoğlu Ali Pehlivan.<br />

Muhtar-ı sanisi, Dervişoğlu Mehmet bin Halil (163)<br />

Akhisar Köyü muhtarı: Hacı Hasan oğlu Ali bin Hasan (175)<br />

Muzal Köyü muhtarı: Molla Osman bin Mustafa (204)<br />

Fındıklı Köyü muhtarı: Ahmet bin Şakir (289)<br />

Karacakaya Köyü muhtarı: Mehmet bin İbrahim (253)<br />

Yukarıda yedi köyün muhtarlarının ismi geçmektedir. Hamzabey Köyü’nün<br />

birinci muhtarı “Ağa”dır. Bu lakabından onun zengin biri olduğunu çıkarabiliriz.<br />

Çeltikçi Köyü’nün birinci muhtarının babası “Göçer Süleyman” olarak anıldığına<br />

göre Yörük (Türkmen) asıllı olduğu söylenebilir. Çeltikçi Köyü’nün ikinci<br />

muhtarının “Dervişoğlu” olduğu ifade edilmektedir. Muzal Köyü muhtarının ise<br />

Molla olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Bazı belgelerimizde köylerde, daha önceki muhtarın da adı geçmektedir.<br />

Birinci yani asıl muhtarlar için “muhtar-ı evveli” ifadesi kullanılırken, yardımcıları<br />

için ise, “muhtar-ı sanisi” yani ikinci muhtarı ifadesi kullanılmaktadır. İnegöl<br />

kazasının çok sayıda köyü olmasına rağmen, belgelerimizde muhtarlarının isminin<br />

geçtiği köy sayısı azdır. Bunun nedeni de, diğer köylerle ilgili mahkemeye<br />

herhangi bir olayın yansımamasıdır.<br />

Hamzabey Köyü adını, bu köyün ileri gelenlerinden biri olduğu, köyde<br />

yaptırmış olduğu cami ve kurduğu vakıftan anlaşılan, bir Osmanlı paşasından<br />

almaktadır. Paşanın asıl adı, Hamzabey b. Mehmet’tir. Çeltikçi Köyü ise halkının<br />

çeltikçilikle meşgul olmasından dolayı bu ismi almıştır. Diğer köylerin isimleri ile<br />

ilgili her hangi bir bilgiye ulaşamadık.<br />

4.3. İlçenin 1892 Yılındaki Yerleşim Yerleri ve Günümüzdeki İdarî Konumu<br />

Araştırmamızda belgelerde geçen yer isimleri üzerinde durmanın da faydalı<br />

olacağı kanaatine vardık. Böylece 1892 yılında İnegöl’e bağlı olan köy ve<br />

nahiyeler konusunda bilgi sahibi olmak mümkün olacaktır. Ayrıca bu köy ve<br />

yerleşim yerlerinin şu anki adlarını da listede gösterdik.


71<br />

İncelemiş olduğumuz belgelerde geçen yer isimleri ve günümüzdeki<br />

durumlarını şu şekilde sıralayabiliriz.<br />

Eski Adı Bağlı Olduğu Yer Yeni Adı Bağlı olduğu Yer<br />

Adabinni (Köy) 220 İnegöl Alanyurt (Belde) İnegöl<br />

Bedre köyü (Köy) 221 İnegöl Çayyaka (Köy) İnegöl<br />

Cerrah (Köy) 222 İnegöl Cerrah (Belde) İnegöl<br />

Domaniç (Nahiye) 223 İnegöl Domaniç (İlçe) Kütahya<br />

İsaviran (Köy) 224 İnegöl İsaören (Köy) İnegöl<br />

Kurşunlu (Köy) 225 İnegöl Kurşunlu (Belde) İnegöl<br />

Muzalı (Köy) 226 İnegöl Gündüzlü (Köy) İnegöl<br />

Şıbalı (köy) 227 İnegöl Şipali (Köy) İnegöl<br />

Yenice Müslim (Köy) 228 İnegöl Küçük Yenice(Köy) İnegöl<br />

Yenice Gayr-i Müslim (Köy) 229 İnegöl Yenice (Belde) İnegöl<br />

4.4. XIX.yy Sonlarında İlçede Ekonomik Hayat<br />

Belgelere göre, 1890’lı yıllarda ilçede ekonomi; tarım, hayvancılık ve küçük<br />

işletmelere dayanıyordu. Üretilen şeyler satılır, karşılığında ihtiyaç olan şeyler<br />

alınırdı. Bu arz talep dengesi çerçevesinde bazı meslek grupları teşekkül etmiştir. O<br />

dönemde icra edilen meslekleri şu şekilde sıralayabiliriz;<br />

-Arzuhalcilik, yani dilekçe yazma işi. 230<br />

İnegöl’de bu mesleği icra eden<br />

220 Bkz. a.g.d. B. nr:163.<br />

221 Bkz. a.g.d. B. nr:155.<br />

222 Bkz. a.g.d. B. nr:153.<br />

223 Bkz. a.g.d. B. nr:268.<br />

224 Bkz. a.g.d. B. nr:185.<br />

225 Bkz. a.g.d. B. nr:149,187.<br />

226 Bkz. a.g.d. B. nr:291.<br />

227 Bkz. a.g.d. B. nr:177-2.<br />

228 Bkz. a.g.d. B. nr: 149.<br />

229 Bkz. a.g.d. B. nr:154.<br />

230 Bkz.,a.g.d., B.nr: 163.


72<br />

kişinin Sait Efendi ibn-i Hafız Ali olduğu daha önce belirtilmişti.<br />

-Nalbant, 231 hayvanlara nal çakma işi ile uğraşan kişi ve mesleği. Burhaniye<br />

Mahallesi’nden Refet bin El-Hac Osman adlı şahsın nalbant olduğu ifade<br />

edilmektedir.<br />

-Leblebici, 232 bu tabirden leblebi imalathanelerinin de olduğu anlaşılmaktadır.<br />

Yenice Mahallesi’nde ikamet eden Hasan oğlu Hacı Mustafa Efendi’nin lakabı<br />

Leblebici olarak geçmektedir.<br />

-Çömlekçilik 233 , topraktan tencere ve çömlek imal etme işi. Orhaniye<br />

Mahallesi’nde oturan (Çömlekçi) İsmail isimli bir şahsın, çömlek imal eden<br />

anlamındaki lakabından bu işi yaptığı anlaşılmaktadır.<br />

-Çörekçi 234 ifadesinden, küçük fırınların da bulunduğunu anlamaktayız.<br />

-Kaşıkçılık, 235 tahta veya metalden kaşık imal etme mesleği.<br />

-Çul 236 imalathanesi.<br />

-Helva üretimi ve satışı. 237<br />

-Değirmen ve işletmeciliği. 238<br />

Genelde bu ürünlerin imal ve pazarlamalarının aynı dükkan ve işyerlerinde<br />

yapıldığı anlaşılmaktadır.<br />

Bunların dışında şu mesleklerin de icra edildiğini görmekteyiz;<br />

Çorbacı(259): Kapıkulu ocaklarına mahreç olan 31 bölüklü acemi ocağı ile,<br />

Osmanlı ordusunun piyade (yaya) askerini teşkil eden bölük zabitlerine “çorbacı”<br />

denirdi. 239<br />

Kerestecilik(177), ağaç biçme işi, yani sarraflık(295), kasaplık(292),<br />

iğnecilik(286), nalburluk(295), dülgerlik(153), çilingirlik(257), cam imalatı(174),<br />

231 Bkz.,a.g.d., B.nr: 169.<br />

232 Bkz.,a.g.d., B.nr: 190.<br />

233 Bkz.,a.g.d., B.nr: 166.<br />

234 Bkz.,a.g.d., B.nr: 249.<br />

235 Bkz.,a.g.d., B.nr: 271.<br />

236 Bkz.,a.g.d., B.nr: 147.<br />

237 Bkz.,a.g.d., B.nr: 295.<br />

238 Bkz.,a.g.d., B.nr: 232.<br />

239 Pakalın, a.g.e., “Çorbacı”, c.I. s.380.


73<br />

berberlik(204) , araba imalatı ve tamiri(153), demircilik vb.<br />

Bu meslekler içerisinde, sarraflık, arabacılık, dülgerlik ve değirmen<br />

işletmeciliği işlerini, genelde Gayr-i Müslimlerin icra ettiği dikkatimizi<br />

çekmektedir. Bu meslekleri tamamına yakınını lakaplardan elde ettiğimiz için,<br />

mesleklerle ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşamadık. 240<br />

4.4.1.Nema Oranları<br />

Şer’iye sicillerinden, yazıldıkları dönemdeki paraların isimlerini, değerlerini<br />

ve tarihî süreç içerisinde değerlerinde meydana gelen değişimleri ve dalgalanmaları<br />

izleyebiliriz. Bu yönüyle siciller, iktisadî açıdan da bize yardımcı olurlar.<br />

İncelediğimiz 233 numaralı sicil defterinde de bu şekilde para ile ilgili konulara<br />

rastlamaktayız.<br />

Örnek olması bakımından,188 numaralı hüküm ilamını buraya almayı uygun<br />

gördük:<br />

“Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına bağlı İnegöl<br />

kazasının Olukman köyünde sakin dilekçe sahibi, Aziz Efendi b. Mahmut İnegöl<br />

kazası Bidâyet mahkemesine mahsûs odada meclis-i şer‘îmizde adı geçen köyde<br />

oturan Rumeli muhacirlerinden Hüseyin oğlu Hasan Ağa muvacehesinde, ‘adı<br />

geçen Hasan Ağa karye-i mezkurede vaki‘ bâ-berat-ı âlişan hatibi bulunduğum<br />

cami-i şerif vakfının mütevellisi olup, senevî hasıl olan ribh-i neması hitabet-i<br />

meşruta olan 1000 kuruşun 308 sene-i Hicrisi Receb-ü’l Ferdi ayından şimdiye<br />

değin geçen beş senelik ribh-i nühası 750 kuruşa baliğ olan istihkakımı mütevelli-i<br />

mezbur kabz edip bana i‘tada muhalefet eder olmakla sual olunup meblağı mezkur<br />

750 kuruşu bana eda-u teslime mütevelli-i mümâ ileyh Hasan Ağa’ya kıbel-i<br />

şer‘den tenbih olunmak matlubumdur deyû’ be‘de’d dava ve’l istintak, ol dahi<br />

cevabında müdde‘iyi mezbur Aziz Efendi’nin cami-i şerif-i mezkure bâ-berat-ı<br />

şerifi âlişan hatip ve meblağ-ı mezkur 750 kuruşu kendisi bi’t tevliye kabz ettiğini<br />

ikrar ancak, müdde‘i hatip Aziz Efendi’nin cami-i şerif-i mezkur için hitabete<br />

240 Bkz.,a.g.d., B.nr: 152,153,232,295.


74<br />

intihap ve hîn-i mukayyette hizmet-i hitabeti meccanen eda edeceğini taahhüt<br />

etmeğin Vakf hüccet-i şer‘isinde ol vecihle tanzim edilmiş olmakla makbuzu olan<br />

meblağ-ı mezburda hakkı olmadığını serd-u beyan etmesiyle sicil-i mahkeme-i<br />

şer‘iye lede’l müracaat karye-i mezkure ahali-i mu‘teberanından ashab-ı hayrat<br />

ve’l hasenatın vakfeyledikleri, 1000 kuruşluk senevî ribh-i neması olan 150<br />

kuruşun hitabet-i meşruta olduğu, sicil-i şer‘iyenin 3 numaralı hüccet kaydıyla<br />

sabit olmakla mezbur Hasan Ağa’nın suret-i def‘de serd-u beyan eylediği<br />

ifadesinin iltifata şayan olamadığının kendine ba‘de’t tefhim meblağı mezkur 750<br />

kuruşu müdde‘iy-i mezbur Aziz Efendi’ye halen eda-u teslime mütevelli-i mezbur<br />

Hasan Ağa’ya tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.”<br />

Yukarıdaki belgeden anlaşıldığına göre, 1000 kuruşun (Olukman Köyü Camii<br />

Şerif Vakfı’nın bir yıllık geliri) yıllık neması 241 (çoğalmak, fazlalaşmak, artmak)<br />

150 kuruştur. Bunun beş yıllık birikiminin, 750 kuruş olduğu belirtilmektedir. 290<br />

numaralı belgemizde de, Mezit Köyü imamı Hafız İbrahim, vakfedilen camii<br />

şerifin vakfiyesinde belirtildiği üzere, vakıf mütevellisinden hakkını istemektedir.<br />

Burada 1000 kuruşun bir senelik neması 120 kuruş olarak ifade edilmektedir.<br />

Yaklaşık o dönemlerle (XIX. yüzyıl sonu) ilgili olan, Denizli ili şer’iye sicili<br />

çalışmasında da Eytam sandığından alınan borçların nema oranı %11.66 olarak<br />

verilmektedir. 242 Bu da İnegöl Eytam Sandığı Müdürlüğü’nde uygulanan nema<br />

oranları ile aynı değere tekabül etmektedir.<br />

4.4.2. Eytam Sandığı ve Eytam Sandığı Uygulamaları<br />

Eytam Sandığı<br />

Osmanlılarda Şer’iye Mahkemelerinin yönetimi altında bulunan Eytam<br />

Sandıkları bir çeşit kredi kurumları gibiydiler. Eytam Sandığı; yetimlerin,<br />

ebeveynlerinden kalan miraslarını, onların rüşdüne değin onlar için işleten ve<br />

değerlendiren bir kurumdu. Paraların sandığa yatırılması amacını “Li-eclil istirbah”<br />

ifadesi açıklamaktadır. Bunun anlamı, kâr getirmesi için paranın işletmeye verilmesi<br />

demektir. Emval-i Eytam Müdüriyeti; yetimlerin mallarını muhafaza ve<br />

241 Meydan Larousse, “Nema”, Meydan Yayınevi, İstanbul 1981, c. IX, s. 281.<br />

242 Bilal, Yıldız, XX. yy Başlarında Denizli, Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2005; Eytam Sandığı’ndan<br />

alınan borç paralara uygulanan nema ile ilgili bilgi az sonra verilecektir.


75<br />

nemalandırmak, bunların nafakalarını veli ve vasilerine vermek ve rüştlerini ispat<br />

edenlerin, mallarını ve paralarını kendilerine teslim etmek vazifesiyle mükellef<br />

merkez ve ona bağlı birimlerde tesis edilmiş bir yönetimdi. İlkin meşihata<br />

(şeyhülislamlık) bağlı olan bu idare 1908 Temmuz’undan itibaren Adliye’ye<br />

bağlanmıştı. 243<br />

Bu sandıklar 1927 yılında kurulan Emlak Eytam Bankası’na devredilmiş ve<br />

1927 yılında 844 sayılı Kanunla itibari sermayesi 20 milyon lira olan Emlak ve<br />

Eytam Bankası kurulmuştur. Bu bankanın kuruluşundaki amaç, çok eski tarihlerden<br />

itibaren Şer’iye Mahkemelerinin idaresinde bulunan Eytam Sandıkları’nda biriken<br />

tasarrufların bankaya devri ile, bunlardan ülkenin imarı konusunda yararlanmaktı.<br />

Batı ülkelerindeki emlak bankaları tipinde bir banka olması arzu edilen Emlak<br />

ve Eytam Bankasının, aktif ve pasifi bütün hak ve yükümlülükleriyle 1946 yılında<br />

T.C. Emlak Kredi Bankasına devredilmişti. Banka Anadolu Bankası ile birleşmiş<br />

olup, T.Emlak Bankası A.Ş. (Konut bank) ismiyle faaliyetini sürdürmektedir. 244<br />

4.4.2.1.Vekalet<br />

Öncelikle Eytam Sandığı uygulamalarından vekalet üzerinde duralım. Eytam<br />

sandığındaki paranın, işletilmesi hükmü (li-ecli’l istirbah), İslam Hukukundaki<br />

“Bey‘u’l îne” (peşin fiyatına bir malı alıp, sahibine veresiye satma) mu‘amele-i<br />

şer‘isine dayanmaktadır. Bu şekildeki bir uygulama ile faize bulaşılmamış oluyor.<br />

Şafi mezhebince bu uygulamaya (bey‘u-l- ine) cevaz verilmiştir. Vakıf ve yetim<br />

malları bu şekilde işletilmiş ve kar elde edilmiştir. 245 Genelde, “vekalet” başlığı<br />

altındaki belgeler, Eytam Sandığı’ndan bu şekilde alınan borçlarla ilgilidir.<br />

Vekalet; ‘Başkasının işini görmeye memur olmak, vekillik ise, bir kimsenin<br />

işini başkasına tefviz ve o işte onu kendi yerine ikame etmesidir.’ 246 Vekaletin çok<br />

çeşidi vardır. İncelediğimiz vekaletle ilgili belgelerde, vekalet başlığının<br />

kullanılmasının nedeni, alınan borca karşılık ipotek gösterilen malların, gerektiğinde<br />

satılması konusunda, birinin vekil tayin edilmesidir. Bu borçların vadesi, iki yılı<br />

243 Pakalın, a.g.e., “Emval-i Eytam”, c.I, s.529.<br />

244 Bkz.,www.emlakbankasi.com.tr.<br />

245 Akgündüz-Öztürk, “Bilinmeyen Osmanlı”, s.492.<br />

246 Devellioğlu, a.g.e., “vekalet”, s.1144.


76<br />

geçmemektedir. Verilen kredilere, İstanbul Emniyet sandığında olduğu gibi ortalama<br />

yüzde 12 (Hilalî saat semeni-Bir cilt Ali Efendi fetvası semeni) vade farkı tekabül<br />

etmektedir. 247<br />

Defterimizde bu tür vekaletle ilgili, 49 adet belge mevcuttur. 248 Bu da tüm<br />

belgelerin yaklaşık üçte birine tekabül etmektedir. Belgelerde daha çok genel<br />

(umumi) vekâletname ile vekil nasp ve tayini görülmektedir:<br />

165 numaralı belgede, İnegöl kazasına bağlı Hoca Köyü sakinlerinden dilekçe<br />

sahibi İbrahim oğlu Salih, Cuma Mahallesi’nden Hacı Ahmet oğlu Şenel zade Hacı<br />

İsmail Efendi’yi vekil tayin etmektedir. İbrahim oğlu Salih, Eytam Sandığı’ndan<br />

395 kuruş borç almıştır. Eytam Sandığı’ndan almış olduğu 395 kuruşun vadesi<br />

geldiğinde, Salih (müvekkil) borcunu ödeyemezse, ipotek olarak gösterdiği ev arsa<br />

vb. mallarını satması ve böylece borcunu ödemesi konusunda Hacı İsmail<br />

Efendi’ye vekalet vermektedir.<br />

179 numaralı belgemizde ise; Burhaniye mahallesi’nden İbrahim oğlu Emin<br />

Efendi, Eytam Sandığı’ndan, Hacı Adem’in yetimlerinin mallarından 19280 kuruş<br />

borç almaktadır. Buna karşılık aynı mahalledeki evini ve iki adet dükkanını rehin<br />

olarak ortaya koyar. Aldığı borç vadesinde ödenmediği takdirde, rehine koyduğu<br />

malların satılıp borcun ödenmesi konusunda, aynı mahalleden Raşit Efendi’ye<br />

vekalet vermektedir.<br />

271 numaralı belgede ise; Eyne Köyünden Mustafa oğlu Mehmet Ağa, Kaza-i<br />

mezkur Bidayet Mahkemesi’nde 249 Eytam Müdürü Nuri Efendi huzurunda, Eytam<br />

Sandığı’ndaki, Süleyman Kalfa yetimlerinin paralarından almış olduğu 1120 kuruş<br />

borcunun vadesi geldiğinde bunu ödeyemezse, ipotek olarak gösterdiği mallarını<br />

satıp borcunu ödemesi için, Sinanbey mahallesinden Kaşıkçı zade Halil’in oğlu<br />

Mehmet’i, vekil nasp ve tayin etmektedir. 250<br />

Birbirine benzeyen vekalet hüccetlerinde genelde borcun iki seneliğine<br />

alındığını görmekteyiz. Borçlar “Hilalî saat” veya “Bir cilt Ali Efendi Fetvası” kitabı<br />

247 İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, c. II, s, 562.<br />

248 Orjinal vekalet belgesi için bkz: Ekler bölümü (B.nr:1)<br />

249 Ayrıntılı bilgi için bkz., Meydan Larousse, “Bidayet Mahkemesi”, c.II, s.361.<br />

250 Ayrıca Bkz. a.g.d.,B:147,151,161,165,167,168,179,181(2),183(2),185(2),177(2),179(2).


77<br />

semeni (değeri) üzerinden alınmaktadır. Ayrıca vekalet hüccetlerinde borcun Eytam<br />

Sandığı’nda kimin parasından alındığı da ifade edilmektedir.<br />

4.4.2.2. Reşit Olanın Malları<br />

Osmanlı uygulamalarında “reşid”, malını muhafaza hususunda kayıtlı ve<br />

tedbirli bulunarak sefahatten, israftan kaçınan, yirmi beş yaşına erişen kimsedir.<br />

Şurası var ki, yirmi beş yaşına varmazdan evvel reşid olmayan kimse o malda<br />

tasarruf etse tasarrufu geçerlidir. 251 Yetimlerin, işletilme amacıyla Eytam<br />

Sandığında bulunan, anne ve babalarından kalan malları, reşit olduklarında<br />

kendilerine verilirdi. Bu açıdan “Rüşd Davası” başlıklı belgelerde, hep reşit olanın,<br />

babasından kalan malının, Eytam Müdürü tarafından kendisine teslimi konusu ele<br />

alınmaktadır. İlgili kişi reşit olduğunu şahitlerle ispatlayabilirse, malı kendisine<br />

kârıyla birlikte verilmektedir. Rüşd davası ile ilgili dört i‘lam türü belge<br />

mevcuttur. 252<br />

Mesela 174 numaralı ilk belgede; İnegöl kazası Cuma Mahallesi ahalisinden<br />

iken bundan önce vefat eden Hacı Ali oğlu Ahmet bin Ali’nin oğlu yirmi yaşını<br />

geçmiş âkıl ve bâliğ, vasi ve Eytam Müdürü yardımından müstağni olduğunu ifade<br />

ederek, babasından kalan 570 kuruşunu Eytam Müdürü’nden istemektedir. Belgeye<br />

göre şahitlerin dinlenmesiyle malının kendisine verilmesi kararına varılır.<br />

Aynı şekilde 253 numaralı rüşd davası ile ilgili belgede; Karacakaya<br />

Köyü’nden H.1305 Yılında vefat eden Turp oğlu Mustafa’nın oğlu Mustafa, şu an<br />

yirmi yaşını geçtiğini ve rüşde ehil olduğunu ifade ederek, babasından kalan Eytam<br />

Sandığı’ndaki 24600 kuruş parasını talep davası açar. Âkıl-bâliğ ve reşit olduğuna<br />

dair kendisinden şahit istenir, o da, aynı köyden İsmail bin Ali Ağa bin İsmail ve<br />

Tarık oğlu Mehmet bin Osman’ın şahadetleriyle rüşdüne ve malının kendisine<br />

teslimine karar verilir.<br />

251 Zuhaylî, a.g.e., c. V, s. 98-99 ve c. VI, s. 514- 515; Bilmen, a.g.e., c. VII, s. 269-270.<br />

252 Bkz.,a.g.d., B.nr: 174,253,266,278.


78<br />

4.4.2.3. Kefalet<br />

Eytam Sandığı ile ilgili başka bir konu da kefalettir. Bilindiği gibi kefalet,<br />

borcun teminata bağlanmasıdır. Kefalet bir hususu üzerine almak, zimmeti<br />

zimmete ilave etmek ve eklemektir. Mevcut bir hakkı teminata bağlamak, tahsilini<br />

kolaylaştırmak için bir nevi taahhüttür. Kefil borcu üzerine alıp mesuliyet<br />

yükleniyor demektir. Kefil bir zâmin (garantör)`dir. 253<br />

Defterimizde kefaletle ilgili yedi belge mevcuttur: 254 Mesela, 180 numaralı<br />

ilk belgemize göre, İnegöl kazası Hamidiye Mahallesi ahalisinden, Kızanlıklı<br />

Hüseyin Efendi b. Ahmet vefat etmiş olan Kızanlıklı Emin Efendi yetimlerinin,<br />

Eytam Sandığı’ndaki mallarından borç alır. Aynı mahalleden Hasan oğlu Hüseyin<br />

Ağa b. Emin adı geçen kazanın Sinanbey Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin oğlu<br />

Osman Ağa b. Hüseyin, Burhaniye Mahallesi’nden Karinabadlı Kara Hasan b.<br />

İbrahim adlı kişiler, ismi geçen Hüseyin’e kefil olduklarını ifade etmektedirler.<br />

Kefalet belgelerinde en dikkate değer husus, yetim mallarının çarçur<br />

edilmesini önlemek ve borçluyu borcunu ödemeye zorlamaktır.<br />

180-2 numaralı belgeye göre ise, Hamidiye Mahallesi’nden Kadı zade Fazlı<br />

Efendi, Eytam Sandığı’ndan 4929 kuruş borç alır. Onun bu borcuna, Edebey<br />

Köyü’nden Ahmet Bey b. Raşit ile Cuma Mahallesi’nden Kadı Boran zade Osman<br />

b. Muhammed, mahkeme huzurunda kefil olduklarını ifade ederler. Bunun anlamı<br />

borçlu borcunu ödemediği takdirde, kefillerin onun yerine borcunu ödeyecek<br />

olmasıdır.<br />

291 numaralı belgede aynı konuyla ilgilidir. Belgeye göre, Muradiye<br />

Mahallesi’nden Nalbant Salih, Eytam Sandığı’ndan Çilingir Ömer Kalfa<br />

yetimlerinin mallarından 392 kuruş borç almıştır. Onun bu borcuna Yenice Müslim<br />

Köyü’nden Molla İbrahim ile kardeşi Ahmet kefil olurlar.<br />

Kefaletin vekaletten farkına gelince; vekalette, borç alan kişi kendi malını<br />

ipotek gösterirken, kefalette aldığı borca başka şahısları kefil göstermektedir. Borç<br />

kefillerinin en az iki kişi oldukları dikkatimizi çekmektedir. 255 Bunun haricinde<br />

253 Keskioğlu, a.g.e., s. 208-209.<br />

254 Bkz.,a.g.d., B.nr: 180,180(2),198,201,226,227,291,307.<br />

255 Bkz.,a.g.d., B.nr 198,201,226,227,291,307.


79<br />

Eytam Sandığı’ndan borç alma şekilleri arasında bir fark söz konusu değildir.<br />

4.4.2.4. Nafaka<br />

Belgelerimiz içinde nafaka ile ilgili olanlar da vardır. Nafakanın tanımı ile<br />

ilgili bilgileri, belgelerin sosyal ve ekonomik yönden değerlendirilmesi esnasında<br />

vermiştik. Sicil kayıtlarına göre, ölenlerin Eytam Sandığı’ndaki mallarından,<br />

çocuklarına veya dul eşine nafaka tahsis edildiğini görmekteyiz. Bununla ilgili<br />

belgelere bir örnek olması açısından 187 numaralı belgeyi aşağıya almak istiyoruz:<br />

“Hüdavendigâr vilâyet-i celilesi dâhilinde Ertuğrul Sancağına muzaf İnegöl<br />

Kazasının Kurşunlu Karyesinde sakine sahibe-i arz-ı hal ma‘rifetü’z-zat Hatice<br />

bint-i Osman kaza-i mezkûr Bidayet mahkemesine mahsus odada ma‘kud meclis-i<br />

şer’imizde karye-i mezkûre ahalisinden zevc-i mutallak-ı derunu arz-ı hâlde ism-i<br />

mezkûr Hacı Hasan oğlu Hacı Hasan bin Halil nâm kimesneye her biri ayrı ayrı<br />

günlerde üç defa mürasele-i şer’iye irsal ve kendisine tebliğ kılındığı halde<br />

gelmekden temerrüd ve imtina etmesiyle icbarı dahi kabil olmamasına ve<br />

müdde‘iye-i mezbûre muhakemenin ğıyaben rû’yet-i talebinde bulunmasına<br />

mebni müdde‘i aleyh mezbur Hacı Hasan’ın hukukunu vikâye ve muhafazaya<br />

vekîl-i musahhar tayin kılınan kaza-i mezkûrun Sinanbey mahallesinde sakin<br />

mahkeme-i Bidâyet mülazımlarından Halil Efendi ibn Mehmet muvacehesinde<br />

müvekkil-i mezbûr Hacı Hasan 351 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle zevc-i<br />

dahilim olup, fi tarihinden 2,5 mâh mukaddem talak-ı ric‘i ile tatlik ve mihr-i<br />

müeccel hakkım mezkûre mukabil 251 kuruş teslim ve i’ta edip bâki kalan100<br />

kuruşla nafaka-i iddeti muayyene-i ma‘lumemle müennes-i süknamı ve 50 kuruş<br />

kıymetli bir kat elbisemi el yevm i‘tada muhalefette bulunduğundan sual<br />

olunup… mezbûrun inkarına mezbûr Hacı Hasan’ın tahlifine ta‘liken meblağı<br />

mezkûr 101 kuruş ile kıbeli’ş-şer‘den mezbûrenin nafaka ve müennesi süknası<br />

için takdir olunan 200 kuruşla mezkûr gelin elbisesi mevcûd ise aynen, müstehlek<br />

ise kıymeti olan 50 kuruşun, cem‘an 351 kuruşun müdde‘iye-i mezbûreye eda-u<br />

teslimi müvekkil-i mezbur Hacı Hasan’a izafetle vekil-i müma ileyh musahhar<br />

Halil Efendiye tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu. Fi yevmi’t tasi‘u<br />

ve’l ışrin min şehr-i Şâban muazzam sene 1313” 256<br />

Özetle ifade edecek olursak, İnegöl’e bağlı Kurşunlu Köyü’nden Hatice<br />

hanım, kendisini boşamış olan eski kocası Hasan oğlu Halil’den, mehrini, iddet ve<br />

müennes-i sükna nafakasını (barınma ihtiyacı, ev kirası vb) talep için dava açmış,<br />

mahkeme nafaka ve ikamet masrafı için 200 kuruş takdir etmiştir. Burada bir<br />

kadının kocasına karşı hak talebinde bulunmasına şahit oluyoruz. Boşanmalarda<br />

genelde erkeğin kadına mehr-i müeccel hakkını vermediğini müşahede<br />

256 Bkz.,a.g.d., B.nr: 187.


80<br />

etmekteyiz. 257 Hacı Hasan’a üç defa mahkeme için celp mektubu gönderildiği<br />

halde, gelmemesinden dolayı davanın onun gıyabında görülmesi mahkemece<br />

kararlaştırılmıştır. Mahkeme Hacı Hasan’ın avukatlığını yapması için, Halil<br />

Efendi’yi vekil tayin etmiştir.<br />

Nafaka ile ilgili diğer belgelerimizde de, nafaka talebi ile mahkemeye<br />

başvurulduğunda, mahkemenin talepleri olumlu değerlendirerek bir miktar nafaka<br />

takdir ettiğini görmekteyiz. 258<br />

229 numaralı belgemizde; İnegöl kazası Kadı Köyü’nde oturan Ahmet kızı<br />

Fitnat Hatun, boşanmış olduğu eşi Hasan oğlu Şakir b. Hasan’dan 4 yaşındaki oğlu<br />

Cafer, 6 yaşındaki kızı Sultan ve karnındaki 6 aylık çocuk için 70 kuruş nafaka<br />

takdir edilir.<br />

Mahkeme sonucunda takdir edilen nafaka miktarları, bize o dönemin<br />

ekonomik hayatı hakkında ipuçları vermektedir. Buna göre üç kişilik bir ailenin,<br />

bir aylık zaruri ihtiyacının, 80 kuruş civarında olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıda<br />

değinileceği gibi o dönemde bir evin bir aylık kira bedelinin 15 kuruş civarında<br />

olduğu düşünülürse, nafaka bedellerinin makul olduğunu söyleyebiliriz.<br />

4.4.3.Gayr-i Menkul Değerleri ve Kiralar<br />

C-233 numaralı Sicil Defteri’nde yer alan belgelerdeki konulardan, gayr-i<br />

menkul değerleri ile ilgili önemli bilgilere ulaşmak da mümkündür. Alış verişteki<br />

anlaşmazlığın konu edildiği bir belgeden, o günün kira bedellerini elde etmemiz<br />

mümkündür.<br />

190 numaralı belge, İnegöl’ün Orhaniye Mahallesi’ndeki bir temellük<br />

davasını ele almaktadır. Burada 2 katlı, alt katta iki üst katta da dört odalı bir ev,<br />

eşyaları ile birlikte 10,5 yüzlük altına (1134 kuruş) satılır. Bir buçuk sene sonra,<br />

evini satmış olan İsmail Çavuş, evini satmadığını, kiraya verdiğini, 1,5 yıllık kira<br />

bedelini düştükten sonra kalan 864 kuruşu geri iade edeceğini söylemektedir.<br />

257 Bkz.,a.g.d., B.nr:170,176,204,260.<br />

258 Bkz.,a.g.d., B.nr: 214,215,229,244,246.


81<br />

Bir buçuk yıl 18 ay demektir. 270’i 18’e (270:18=15) böldüğümüzde bir aylık<br />

kira bedeli olarak 15 kuruş çıkmaktadır. Evin değeri olan 1134 kuruşu bir aylık kira<br />

bedeli olan 15 kuruşa böldüğümüzde, (1134:15 ) yaklaşık 76 ay, yani 6 sene 4 aylık<br />

kira bedelinin evin değerine denk düştüğünü görmekteyiz. Günümüz fiyatlarıyla<br />

karşılaştırıldığında, evin değeri ile kira bedeli oranında, büyük fark olduğu<br />

görülmektedir. Günümüzde bir evin değeri, genelde 200 aylık kira bedeline denk<br />

gelmektedir.<br />

Yüzlük mecidiye altını 0.916,5 ayarında ve iki dirhem dört kırat veznindedir.<br />

Bu yaklaşık olarak 7 gr’a tekabül etmektedir. 259 1861 yılında yüzlük mecidiye<br />

altını 350 kuruşa yükselmiştir. Kaimelerin (Abdülmecit döneminde basılan kağıt<br />

para) piyasadan çekilmesi ile yüzlük mecidiye altını 1862’de 100 kuruşa<br />

geriledi. 260 Yukarıda verdiğimiz 190 numaralı belgemize göre, yirmi yıl içerisinde<br />

yüzlük altının yine değer kazandığını görmekteyiz.<br />

Burada belgelerimizden çıkardığımız, bir takım gayr-i menkul değerlerini<br />

vermek istiyoruz:<br />

Hamidiye mahallesinde bir kahvehane = 5040 kuruş 261<br />

Yenice Mahallesi’nde bir ev = 907,5 kuruş 262<br />

Hamidiye Mahallesi’nde bir ev = 1120 kuruş 263<br />

Hamidiye Mahallesi’nde bir ev = 2800 kuruş 264<br />

Hamidiye Mahallesi’nde bir ev ve arsası = 2565 kuruş 265<br />

Sinanbey Mahallesi’nde bir ev ve arsası = 1120 kuruş 266<br />

Kozluca köyü’nde bir ev = 1500 kuruş 267<br />

Bu evlerin kıymetlerinin mahallerine göre değiştiğini düşünüyoruz. Yukarıda<br />

259 Devellioğlu, a.g.e., “dirhem”, s.188.<br />

260 İhsanoğlu, “Osmanlı Devleti Tarihi”, s.555; E.V.Zambaur, “kuruş”, İslam Ansiklopedisi, c.VI,<br />

s.1024<br />

261 Bkz. a.g.d., B.nr: 185.<br />

262 Bkz. a.g.d., B.nr: 190.<br />

263 Bkz. a.g.d., B.nr:239.<br />

264 Bkz. a.g.d., B.nr:256.<br />

265 Bkz. a.g.d., B.nr:257.<br />

266 Bkz. a.g.d., B.nr:258.<br />

267 Bkz. a.g.d., B.nr:292.


82<br />

geçen, Hamidiye Mahallesi’ndeki iki evin fiyatı 2500 kuruşun üzerindeyken,<br />

Kozluca Köyündeki bir evin fiyatı ise 1500 kuruştur. Yukarıda belirtilen evlerin<br />

kaç katlı olduğu ve oda sayıları ile ilgili ayrıntılı bilgiler, belgelerde verilmemiştir.<br />

Biz, evlerin değerlerini vekalet belgelerinden çıkartmaya çalıştık. Miras paylaşımı<br />

ile ilgili belgelerde evler zikredildiğinde, oda sayıları ve kaç katlı oldukları ilgili<br />

bilgiler verilirken, vekaletle ilgili belgelerde bu malumatların olmadığını, sadece<br />

değerlerinin verildiğini tespit ettik.<br />

4.4.4.Terekelerden Alınan Resmî ve Gayr-i Resmî Kesintiler<br />

İncelediğimiz belgelerden anlaşıldığına göre, tereke taksimi yapılması<br />

karşılığında, resmi olarak belirlenmiş bazı ücretler alınmaktadır. Bu miktarlar miras<br />

kalan terekeden kesilmektedir. 268 Konuyu bir tablo ile yansıtmak istiyoruz:<br />

Şekil: 4.1. Terekelerden Yapılan Kesintiler<br />

Terike<br />

Resm-i<br />

Dellaliye<br />

Kaydiyye<br />

Kesintiler<br />

Belge no<br />

(kuruş.para)<br />

kısmet<br />

defteri ve pul<br />

toplamı<br />

176-2 36225.20<br />

228 1481.10<br />

905.20 10 74.20 989,4<br />

%2,49 %0,027 %0,204 %2,7<br />

37 2.20 39,2<br />

%2,49 %0,14 %2,64<br />

232<br />

(Rum)<br />

9122<br />

10.20 5 18.10 33,3<br />

%0,11 %0,05 %0,19 %0,36<br />

234 880.20<br />

22 17.30 2 41,30<br />

%2,49 %2,02 %0,22 %4,6<br />

270 452.30 11,10 8 1.20 20,30<br />

268 Belgenin aslı için bkz. Ekler bölümü ( B.nr:10 ).


83<br />

%2,45 %1,76 %0,26<br />

%4,4<br />

272 816.10<br />

20.10 16 2 38,10<br />

%2,46 %1,96 %0,24 %4,6<br />

35 24 4.20 63,20<br />

273 1416.20<br />

%2,47 %1,69 %0,29 %4,4<br />

274<br />

88.30 40 9 137,30<br />

3555.20 %2,48 %1,125 %0,25 %3,8<br />

Konunun iyi anlaşılması bakımından tabloda geçen terimleri açıklayacak<br />

olursak;<br />

Resm-i Kısmet: Ölenlerin terekelerinin tespitiyle hasıl olan paranın<br />

dağıtılması mukabilinde alınan harç yerinde kullanılan bir tabirdir. Bununla görevli<br />

memurlar (Kassamlar) Rumeli ve Anadolu kazaskerlerine bağlı idiler. Kassam<br />

teşkilatının olmadığı yerlerde, bu vazife kadı tarafından yürütülürdü. Harcın<br />

miktarı, askeri veya beratlı sınıf ile reaya ve halktan olmasına göre değişirdi. 269<br />

Dellaliye: Satılacak şeyi satan, satıcı ile alıcı arasında aracı olan kişiye<br />

“Dellâl veya Tellâl”, yapılan bu işe ve bu iş gerekçesi ile kesilen harca da<br />

“Dellaliye” denir. 270<br />

İncelediğimiz belgelerden on adedi tereke taksimi hüccetidir. Örnek olması<br />

yönüyle tablodaki 273 numaralı belgede 1416 kuruş 20 para tereke kalmıştır.<br />

Bunun taksiminden 35 kuruş “resm-i kısmet” ücreti alınıyor ki bu terekenin<br />

%2,47’sine denk gelmektedir. 24 kuruş “Dellaliye” ücreti kesiliyor bu da terekenin<br />

%1,69’una tekabül etmektedir. 4 kuruş 20 para da “kaydiyye ve yol” pul masrafı<br />

gösteriliyor, bu ise terekenin %0.29’udur. Kesintiler toplamı 63 kuruş 20 para bu<br />

269 Pakalın, a.g.e., “Resm-i Kısmet”, c.III, s.30.<br />

270 Devellioğlu, a.g.e., “Dellaliye”, s.173.


84<br />

da tüm terekenin %4,4’ü etmektedir. Bazı paylaşımlarda ayrıca yol masrafı da<br />

gösterilmektedir. Yol ücreti taksim için gidilen yerin ilçe merkezine uzaklığına<br />

göre değişmektedir.<br />

Tablodan anlaşıldığı gibi, terekelerden ortalama %2,5 oranında resm-i kısmet,<br />

%0,24 oranında Kaydiyye ve pul kesintisi yapılmaktadır. Dellaliye ve yol kesintisi<br />

ise gidilen yere göre değişiklik arz etmektedir. Kesintiler toplamı ise ortalama %3,5<br />

civarında bir yekun oluşturmaktadır. Dikkatimizi çeken bir husus ta, Gayr-i<br />

Müslimlerin terekelerinden alınan resm-i kısmet oranının daha az olmasıdır. 271<br />

Fakat bunun nedeni hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık. Terekeleri taksim<br />

edilen kişileri, hayatlarında iken mirasçılarına taksim vasiyetinde bulunmamış<br />

olanlar 272 ile değişik yerlere borcu 273 olanlar oluşturmaktadır.<br />

4.4.5. Belgelerde Adı Geçen Tarım Ürünleri ve Hayvanlar<br />

Belgelerden çıkardığımız sonuçlara göre, ilçenin ekonomisinin temelde<br />

tarım ve hayvancılığa dayandığını söyleyebiliriz. Tarım ve hayvancılığa bağlı<br />

olarak diğer meslek kuruluşları oluşmuştur. İlçede yetiştirilen ve belgelerimizde<br />

rastladığımız tarım ürünlerini ve değerlerini şu şekilde sıralayabiliriz:<br />

Yonca, 274<br />

1 arye turp= 30 kuruş<br />

1 arye 275 kabak= 20kuruş<br />

1 kile (25,6 kg) fasulye 276 = 64 kuruş<br />

1 kile mısır 277 = 17 kuruş<br />

1 kile hınta (buğday) 278 = 13 kuruş<br />

Ayrıca siyam, lahana, salatalık, marul, 279 burçak, üzüm. 280 dut, 281 gibi<br />

271 Bkz.,a.g.d., B.nr:232.<br />

272 Bkz.,a.g.d., B.nr:272,273,274.<br />

273 Bkz.,a.g.d., B.nr:299.<br />

274 Bkz.,a.g.d., B.nr:181-2<br />

275 Bkz.,a.g.d., B.nr: 182.<br />

276 Bkz.,a.g.d., B.nr:182.<br />

277 Bkz.,a.g.d., B.nr:182.<br />

278 Bkz.,a.g.d., B.nr:238.<br />

279 Bkz.,a.g.d., B.nr:233.


85<br />

kıymetlerinin ifade edilmediği bazı tarım ürünlerinin de yetiştirildiğini<br />

görmekteyiz. Kile bir hacim ölçüsüdür. Yaklaşık olarak 25,6kg’a tekabül<br />

etmektedir. 282 Yine belgemizde geçen ölçü ifadelerinden biride “arye”dir. Bu ve<br />

bunun benzeri kelimeleri lügatlerden araştırmamıza rağmen konu ile ilgili herhangi<br />

bir bilgiye ulaşamadık.<br />

Belgelerden anladığımıza göre, özellikle Ermenilerin yaşadığı Cerrah Köyü<br />

ve çevresinde üzüm bağları bulunuyordu. 283 Ayrıca Kozluca Köyü’nde de aynı<br />

şekilde üzüm bağlarının bulunduğu ve üzüm yetiştirildiği anlaşılmaktadır. 284<br />

Belgelerimizde ilçede yetiştirilen kimi hayvan türlerinin isimlerinin geçtiği de<br />

görülmektedir. Buna örnek olarak; camus ineği, malak, 285 koyun, 286 kara sığır<br />

tosun, kara sığır ineği, öküz, 287 merkebi 288 sayabiliriz. Bu hayvanların isimleri<br />

tereke belgeleri ile bazı satış anlaşmazlığı ve kayıp mal konularında geçmektedir.<br />

Tarımın hayvan gücü ile yapıldığı, inek ve öküzlerin çift sürmede<br />

kullanıldıkları anlaşılmaktadır.(B.nr:274) Bunların dışında Sicil Defteri’nde<br />

hayvanlarla ilgili fazla bir bilgiye rastlamadık. Belgelerimizde, bir kısım<br />

hayvanların değerleri de verilmektedir:<br />

Bir çift kara sığır ineği= 500 kuruş. 289<br />

Kara sığır tosunu= 150 kuruş,<br />

Merkep= 100 kuruş,<br />

Çift öküz = 850 kuruş,<br />

Kara sığır inek= 185 kuruş. 290<br />

Kurbanlık koyun= 110 kuruş,<br />

Camus ineği + 2 tane malak= 733 kuruş,<br />

280 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />

281 Bkz.,a.g.d., B.nr:184.<br />

282 Zambaur, “kile”, İslam Ansiklopedisi, c.VI, s. 663-664.<br />

283 Bkz.,a.g.d., B.nr:153-154.<br />

284 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />

285 Bkz.,a.g.d., B.nr:273.<br />

286 Bkz.,a.g.d., B.nr:189.<br />

287 Bkz.,a.g.d., B.nr:274.<br />

288 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />

289 Bkz.,a.g.d., B.nr:185.<br />

290 Bkz.,a.g.d., B.nr:189, 273,292.


86<br />

Beygir = 600 kuruş 291 .<br />

Çift sürmek için kullanılan hayvanların değerli oluşu dikkatimizi<br />

çekmektedir. Bunun dışında bir beygirin merkepten altı kat daha pahalı olduğunu<br />

görmekteyiz. Beygir, çift sürmekte, yük taşımakta ve binek olarak kullanılmakta<br />

merkepten çok daha üstün olduğu için bu değer farkının ortaya çıktığı<br />

düşünülebilir. Bir sığırın ortalama fiyatının 150 ile 250 kuruş arasında olduğunu<br />

tespit edebilmekteyiz. Bir çift kara sığır ineği 500 kuruş iken, bir çift öküz 850<br />

kuruş olarak ifade edilmektedir. Bu hayvanlarla beraber belgelerde ifade edilen<br />

“beraberinde takım” ifadesi bu hayvanların çift sürmek için kullanıldığını<br />

göstermektedir. 292<br />

4.4.6.Mehir Miktarları<br />

Daha önce bilgi verdiğimiz gibi mehir, evlilik sırasında kız tarafına verilen<br />

paradır. Mehir miktarları, halkın ekonomik seviyesini gösteren, önemli<br />

verilerdendir. Nikah esnasında kız için belirlenen mehir miktarı, köylerle ilçe<br />

merkezine ve ailenin ekonomik seviyesine göre değişkenlik arz etmektedir.<br />

Defterde yer alan mehir i‘lamları genelde, boşanma veya kocanın ölümünden<br />

dolayı, daha önce tahsil edilememiş olan mehir hakkını talep, konusunu<br />

içermektedir. Bu konu ile ilgili üç adet belge bulunmaktadır. Bunların haricinde,<br />

diğer bazı belgelerde de, mehir konusuna temas edilmiştir. 293 Kız tarafının<br />

ikametgah mahalli, mehir miktarlarını ve belge numaralarını aşağıdaki tabloda ele<br />

almak istiyoruz:<br />

Şekil: 4.2. Mehir Miktarları<br />

Belge no İkamet yeri Mehr-i müeccel Mehr-i muaccel<br />

148 Hoca Köyü 101 -<br />

291 Bkz.,a.g.d., B.nr:295.<br />

292 Bkz.,a.g.d., B.nr:292.<br />

293 Bkz.,a.g.d., B.nr:148,163,169,170,172,175,185,187,204,237,260,262,263,265,276.


87<br />

163 Çeltikçi Köyü 101 -<br />

169 Burhaniye Mh. 1400 2200<br />

170 Hamzabey<br />

Köyü<br />

1000 -<br />

172 Akhisar Köyü 301 -<br />

173 Akhisar Köyü 251 -<br />

175 Cuma Mahallesi 501 -<br />

176 Muzal Köyü 201 -<br />

185 İsaviran Köyü 201 -<br />

187 Kurşunlu Köyü 351 -<br />

204 Muzal<br />

101 -<br />

Köyü<br />

237 Burhaniye<br />

501 -<br />

Mahallesi<br />

260 Kozluca Köyü 500 1000<br />

262 Hanlı Köyü 300 700<br />

263 Hamidiye<br />

100 -<br />

Köyü


88<br />

265 Cuma<br />

151 -<br />

Mahallesi<br />

276 Tokuş Köyü 501 1000<br />

Mehr-i muaccel bölümlerindeki değerlerin boş olmasının nedeni; Mehr-i<br />

muaccel genelde evlilik sırasında, birleşmeden önce ve yukarıda belirtildiği üzere<br />

peşin olarak verilmesidir. Mehr-i müeccelin ise, boşanma veya ölüm sonucuna<br />

kadar verilmediğini görmekteyiz. 294 Yukarıdaki tabloda mehr-i müeccel<br />

bölümündeki değerler, ibra, talak veya terekeden hak talep etme belgelerinden<br />

çıkarılan mehir miktarlarıdır. Mehr-i müeccel, kadının boşanma veya kocasının<br />

ölümü gibi durumlarda kendisine iddet (dört ay, on gün) süresince yetebilecek<br />

miktar kadar olmalıdır. 295<br />

4.4.7.Kullanılan Eşyaların Değerleri<br />

İncelemiş olduğumuz şer’iyye sicil defterindeki terekeyle ilgili belgelerde,<br />

1892 yılında İnegöl halkının kullandığı eşyaların değerleri de verilmektedir. Bu<br />

bilgiler, halkın o günkü ekonomik durumu hakkında fikir edinmemize yardımcı<br />

olmaktadırlar.<br />

Bir örnek olarak; Yanya Vilayeti Korundus Nahiyesi’ne bağlı, Vilani Köyü<br />

ahalisinden olup, İnegöl kazasına bağlı İsaviran Köyü’nde oturan Devlet-i Aliyye’nin<br />

Rum milletinden iken bundan önce vefat eden Değirmenci Nikola oğlu Anastas’ın<br />

terekesi şunlardan oluşuyordu;<br />

Köhne kocuk = 111 kuruş<br />

Dolma çifte tüfek (1) =75 kuruş<br />

Tabanca çift (1) = 25 kuruş<br />

294 Bkz.,a.g.d., B.nr:163,169,170,172,175,185,187,204.<br />

295 Örnek mehir belgesi için bkz. Ekler (B.nr: 8).


89<br />

Saat (1)<br />

= 21 kuruş.<br />

Toplam = 221 kuruş<br />

Değirmenci Nikola oğlu Anastas’ın değişik kişilerin zimmetindeki nakit<br />

alacakları ile terekesi 8609 kuruş 20 paraya ulaşmaktadır. 296<br />

İnegöl’ün Sinanbey Mahallesi’nde ikamet eden, Rumeli muhacirlerinden Nalbant<br />

Mehmet Usta terekesi de aşağıdaki listeyi oluşturmaktadır;<br />

Kullanılmış yorgan 1 (adet)<br />

Kullanılmış kilim (1)<br />

Eski yastık (6 adet), eski minder(1)<br />

Yün şilte (1)<br />

Kıl doldurulmuş yastık (6 adet)<br />

Şilte (1)<br />

Küçük bakır tas (3)<br />

Ev hırdavatı<br />

Büyük bakır bakraç (1)<br />

Küçük bakır bakraç (1)<br />

Kapaklı bakır tencere (2)<br />

Kapaksız sahan (5 adet), Kapaklı tabak (2 adet)<br />

Eski bakır sahan (2 adet), çorba tası( 2 adet)<br />

Sahan (2 ) ve kapak<br />

Bıçak ile masat<br />

Sandık (1 ) ve içindeki hububat<br />

Nalbant takımı<br />

Soba (1) hırdavat saire<br />

= 20 kuruş 10para<br />

=68 kuruş<br />

=8 kuruş<br />

=12,2 kuruş<br />

=10 kuruş<br />

=15,2 kuruş<br />

=121 kuruş<br />

=15 kuruş<br />

=24,1 kuruş<br />

= 15 kuruş<br />

=18,2 kuruş<br />

=20,1 kuruş<br />

= 11 kuruş<br />

= 11,2 kuruş<br />

=6 kuruş<br />

= 17 kuruş<br />

=37,20 kuruş<br />

=9,2 kuruş<br />

296 Bkz.,a.g.d., B.nr:232.


90<br />

Eski çul (1)<br />

Sepet şiş (19 hırdavat saire)<br />

Eski yorgan (1) pamuklu<br />

Şiş (1) basma entari (1)<br />

Eski bakır kapaklı tencere (1), mangal(1)<br />

Sarık (1) entari (1)<br />

Kumaş şalvar (1) Entarilik (2)<br />

Kumaş şalvar (1) çorap (5 adet)<br />

Basma parça (1) Hacı örtüsü (1)<br />

Çorap (2 adet), uçkur (1)<br />

Kocuk (2 adet)<br />

Küçük ayna ( 1 ) bardak (1)<br />

Küpe çift (1)<br />

=16 kuruş<br />

=12,1 kuruş<br />

= 41 kuruş<br />

= 9 kuruş<br />

= 11,2 kuruş<br />

= 8,1 kuruş<br />

=17,2 kuruş<br />

= 29,1 kuruş<br />

=16,2 kuruş<br />

= 25 kuruş<br />

=62 kuruş<br />

=2,2 kuruş<br />

=20 kuruş<br />

Yüzük (1) =24 kuruş<br />

Yüzük (1)<br />

=16 kuruş<br />

İplik ile kuşak = 6,1 kuruş 297<br />

Toplam<br />

= 750 kuruş.<br />

Nalbant Mehmet ustanın terekesi orta halli bir kişinin ev eşyalarından<br />

oluşmaktadır. Evde, kilim, minderler, yastıklar ve yorgan gibi temel ihtiyaçları<br />

karşılamakta kullanılan eşyalar bulunmaktadır. Bunların dışında tencere, tas, sahan<br />

mangal, bakraç ve bıçak gibi mutfak eşyaları yer almaktadır. Ayrıca terekede sarık,<br />

şalvar, uçkur, çorap, entarilik kumaş, hacı örtüsü kocuk gibi temel giyim eşyaları<br />

göze çarpmaktadır. Muhtemelen düğün esnasında alınan evliliğin göstergesi iki<br />

yüzük ile bir çift küpe de ziynet eşyalarını oluşturmaktadır. Terekesini toplam değeri<br />

750 kuruştur.<br />

297 Bkz.,a.g.d., B.nr:234.


91<br />

Cuma Mahallesi ahalisinden Recep Usta b. Emin terekesi;<br />

Küçük eski bakır tava (1) = 2,20 kuruş<br />

Eski kocuk (1)<br />

= 20 kuruş<br />

Hırdavat.<br />

= 100 kuruş<br />

Kullanılmış küçük iğne kabı (46) = 4,20 kuruş<br />

Küçük yorgan (4)<br />

= 2,20 kuruş<br />

Çarık (1)<br />

= 10 kuruş<br />

Eski kürek (1)<br />

= 20 kuruş<br />

Çekiç (4adet)<br />

= 11,20 kuruş<br />

Küçük çekiç (2)<br />

= 2 kuruş<br />

Kosa taşı<br />

= 20 kuruş<br />

Hurda burgu ve takım parçaları = 15 kuruş<br />

Burgu (1)<br />

= 3 kuruş<br />

Bıçak yüzü (20 adet)<br />

= 5,20 kuruş<br />

Bıçak sapı (40 adet)<br />

= 15,20 kuruş<br />

Adi çekiç (1)<br />

= 1,20 kuruş<br />

Oluk (1) = 1,20 kuruş. 298<br />

Toplam = 237 kuruş.<br />

Terekesinden anlaşıldığına göre Recep Usta demirci ustası olmalı. Çekiçler,<br />

bıçak yüzleri, oluk ve kürek gibi eşyalar bunu göstermektedir. Bunların dışında tava<br />

yorgan, çarık ve kocuk gibi zaruri ihtiyaçları karşılamaya yönelik birkaç parça eşya<br />

Recep ustanın terekesini tamamlamaktadır. Recep Usta’nın terekesinin toplam değeri<br />

237 kuruştur.<br />

Burhaniye Mahallesi sakinlerinden Bursalı Ernur Cafer Ağa terekesi;<br />

Kullanılmış perde (6 adet)=25kuruş<br />

Köhne lamba çift (1) =35 kuruş<br />

Karyola (6 adet) =200 kuruş<br />

Masa (6), ocak (1 ) = 435 kuruş<br />

298 Bkz.,a.g.d., B.nr:270.


92<br />

Masa =45 kuruş 299<br />

Toplam =740 kuruş<br />

Ernur Ağa’nın terekesindeki 6 adet karyola başka terekelerde<br />

karşılaşmadığımız ev eşyalarındandır. Masa ve karyola sayısının fazla olması Ernur<br />

Ağa’nın ailesinin nüfusunun fazlalığından veya misafirinin çok olmasından dolayı<br />

olmalıdır. Terekenin toplam değeri 741 kuruştur.<br />

Sinanbey Mahallesi sakinlerinden Yusuf Ali Ağa terekesi;<br />

Bakır bakraç (1) =31 kuruş<br />

Bakır tavası (1) =20 kuruş<br />

Bakır Çorba sahanı (1) =10 kuruş<br />

Bakır Kevgir (1) =14 kuruş<br />

Kullanılmış çul (1) =80 kuruş<br />

Hırdavat saire<br />

=25 kuruş<br />

Yün yastık (3)<br />

=9 kuruş<br />

Yorgan (1) ayrık yastık (1) =35 kuruş<br />

Yumurta tavası(1) =20 kuruş 300<br />

Toplam =241 kuruş<br />

Yukarıda vermiş olduğumuz terekeler, ekonomi seviyesi orta halli olan<br />

kişilere aittir. Halkın çoğunluğunun, adı geçen eşyalara sahip olabilecek bir gelir<br />

seviyesine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi de, ekonomik seviyesi iyi olan<br />

birinin terekesine örnek vermek istiyoruz;<br />

Bursa’nın Hoca Ali mahallesinde sâkin Numan zade Ali Nihat Efendi’nin eşi<br />

olup İnegöl kazası mahallelerinden, Cuma Mahallesi’nde babası Hacı Muharrem<br />

Efendi ve validesi yanlarında geçici ve misafir olarak bulunurken vefat eden Vasfiye<br />

Hanımın terekesi aşağıda görüldüğü gibidir; 301<br />

İki arşın miktarı kullanılmış lahuri şal = 200 kuruş<br />

299 Bkz.,a.g.d., B.nr:272.<br />

300 Bkz.,a.g.d., B.nr:273.<br />

301 Bkz.,a.g.d., B.nr:282.


93<br />

İki adet lahuri boyun şalı<br />

İki adet Horasan işi şal<br />

İki adet Türkmen işi kilim<br />

Elmas taşlı bir adet iğne<br />

Elmas taşlı diğer iğne<br />

Bir çift elmas taşlı küpe<br />

= 100 kuruş<br />

= 150 kuruş<br />

= 500 kuruş<br />

= 800 kuruş<br />

= 200 kuruş<br />

= 400 kuruş<br />

Elmas ve zümrüt taşlı bir adet yüzük = 150 kuruş<br />

Toplam<br />

= 2500 kuruş.<br />

Vasfiye Hanımın terekesini oluşturan eşyaların toplam kıymeti 2500 kuruş<br />

etmektedir.<br />

Bu itibarla, terekelerden halkın farklı ekonomik seviyelerde olduğunu<br />

anlayabilmekteyiz. Halkın büyük çoğunluğunun terekesi ise, öncelikle bir evin temel<br />

ihtiyacı olan eşyaları kapsamaktadır.<br />

4.4.8. Vakıf<br />

İncelemiş olduğumuz C-233 Numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicili Defteri’nde,<br />

vakıf ile ilgili üç adet belge bulunmaktadır. Bu genel belge sayısına göre çok az bir<br />

miktarı ifade etmektedir. Vakıf sözlükte: Hapsetmek, alıkoymak, durmak<br />

anlamındadır. Sicil kayıtlarını ilgilendiren bir terim olarak: Menfaati kullara ait<br />

olmak üzere bir malı kendi mülkünden çıkarıp bağışlamak demektir. 302<br />

Osmanlılar`da vakıf müessesesinin bir hayli yaygın olduğunu görmekteyiz.<br />

Çünkü Osmanlılar vakıf müessesesini, sosyal güvenliğin ve dayanışmanın bir esası<br />

olarak görmüşlerdir. Bu nedenle kişilerce birçok vakıf kurularak toplumun<br />

hizmetine sunulmuştur.<br />

302 Geniş bilgi için bkz., Bilmen, a.g.e., c. IV, s. 284-380 ve c. V, s. 5-115; Zuhaylî, a.g.e., c. X, s.<br />

243-314; Pakalın, a.g.e., “vakıf”, c. III, s. 577-580.


94<br />

Defterimizde verilen bilgilere göre, vakıfların Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti`nin<br />

gözetimi altında olduklarını görmekteyiz. 303 Bunu, belgelerde geçen “Nezaret-i<br />

Evkaf-ı Hümayün Mülükânesine mülhık…” ifadesinden anlamaktayız. Vakıflar<br />

kuruluş amacına göre farklı isimler alıyorlardı. Belgelerde geçen vakıfları “Avarız”<br />

ve “İcareteynli” vakıflar olarak iki ana grupta toplamak mümkündür:<br />

4.4.8.1 Avârız Vakıfları<br />

Avarız vakıfları, geliri bir köy veya mahalle ahalisinin beklenmedik<br />

ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere tesis edilen vakıflardır. Başlangıçta vatan ve din<br />

müdafaası için belirecek “donatım ve masrafları” karşılamak üzere kurulan avarız<br />

vakıfları, zamanla gaye itibariyle genişlemiş ve şehirlerdeki belediye, bayındırlık<br />

hizmetleri ile köy ve mahallelerdeki sosyal hizmetleri finanse eder duruma<br />

gelmişlerdir. Bu vakıflardan istifadede din farkı gözetilmemiştir. Esnaf<br />

teşkilatındaki avarız sandıkları da bu çeşit vakıflardandır. Önceleri, mütevellîleri<br />

tarafından idare edilen ve Evkâf Nezâreti’nce kontrolü yapılan avârız vakıfları,<br />

1869 yılında önemli bir kısmı itibariyle belediyelere devredilmiştir. Cumhuriyet<br />

döneminde çıkarılan 1580 sayılı kanun ile de bu devir tamamlanmıştır. 304<br />

Bu çerçevede 178-2 numaralı belgede; Lütfiye köyünde iki katlı bir evle,<br />

çevresindeki dört dönüm araziyi, Bosna muhacirlerinden ashab-ı hayrat ve’l<br />

hasenat Receb b. Hasan b. Paşo b. Paşo b. Paşo b. Mustafa b. Mehmet b. Ali ve<br />

Aliye ile, İhsan b. Hasan b. Derviş Dişlubek Adem b. Süleyman b. Süleyman<br />

isimli kişiler hasbeten-lillah (Allah rızası için) vakfetmişlerdir. Bunun gelirinin<br />

cami-i şerife hatip olanlara ait olmasını, zamanla şartlar değişirse, fakir<br />

müslümanların ihtiyaçları için sarf olunmasını şart koşmuşlardır.<br />

4.4.8.2.İcareteynli Vakıflar<br />

İcâreteyn muamelesi, hukukî mahiyeti itibariyle uzun süreli bir kira akdidir.<br />

İcâreteyn mutasarrıfının sahip olduğu tasarruf hakkı, nev-i şahsına münhasır bir<br />

303 Bkz.,a.g.d., B.nr: 178(2),284,300.<br />

304 Cin- Akgündüz, a.g.e., c.II, s.36.


95<br />

sınırlı aynî haktır. Çünkü icâreteyn mutasarrıfı, bu hakkını istediği şekilde kendisi<br />

kullanabildiği gibi, başkasına devredebilmekte ve mirasçılarına da intikal<br />

ettirebilmektedir. İcâreteyn muamelesinin yapılabilmesi, daha doğrusu bir vakfın,<br />

icâreteynli vakfa çevrilebilmesi için vakıf malın harap olması, tamiri için geliri<br />

bulunmaması ve de mahkemenin kararı ile padişahın tasdiki gibi şartlar aranır. 305<br />

İncelemekte olduğumuz belgeler içinde bu şekilde bir vakıf bulunmaktadır:<br />

300 numaralı belgemizde, Hamzabey köyünde iki köprü bir cami-i şerifin bu<br />

tür vakıflardan olduğunu görmekteyiz.<br />

Yine 236 numaralı belgemizde; Burhaniye mahallesinde oturan Ermeni<br />

milletinden Serkez oğlu Nikohi ile Kaşıkçı zade Mehmet Ağa arasında Bidayet<br />

Mahkemesi’nde bir davalaşma söz konusudur. Nikohi, Ahi Yusuf vakfından olan<br />

ve 306 senesinde yanan bir değirmenin yerine, kendi emeği ile yenisini inşa eder.<br />

Kavaklar dibi diye bilinen yerdeki değirmen 576 hisseden ibarettir. Bunun 144<br />

hissesi Mehmet Ağa’ya aittir. Nikohi, murislere, Mehmet Ağa’ya ve hakime<br />

danışmayıp, kira bedeli olan 100 kile buğday ile 50 kile mısırı da vermediğinden<br />

mahkemelik olurlar. Nikohi davanın Nizamiye mahkemesinde görülmesi<br />

gerektiğini söylemektedir. Bidayet Mahkemesi’nden, resmî senedi ve kuyûdu<br />

bulunan bu tür icariyetli vakıflara Şer‘iye Mahkemeleri’nin baktığı kararı çıkar.<br />

305 Cin-Akgündüz, a.g.e. c. II, s. 35-57 ve 294-295.


96<br />

SONUÇ<br />

1313-14 H.- 1892-93 M. tarihli C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicili’nin ilk<br />

74 sayfasını ( 37 varak) inceledik. İncelemiş olduğumuz bölümde farklı konuları<br />

içeren belgeler içerisinde sayıca en fazla yeri vekalet belgeleri teşkil etmektedir. Onu<br />

hisse davaları, vesayet ve tereke belgeleri takip etmektedir. Tüzel kişilik olarak ise üç<br />

adet vakıf belgesi mevcuttur. Bunların haricinde belgelerde nafaka, nikah, borç<br />

davası vb konular işlenmektedir.<br />

İlk bölümde Şer‘iyye sicillerinin tarih ilmi açısından önemine değinerek<br />

Şer‘iye mahkemelerinin işleyişi hakkında bilgiler verdik. Bu mahkemelerde görev<br />

yapan, başta kadı olmak üzere diğer personeli tanıttık. Şer‘iye mahkemelerinin tarihî<br />

seyri içerisinde geçirdikleri değişikliklere değindik.<br />

İnegöl’ün tarihini incelediğimiz bölümde, ilçenin Osmanlı devletinin<br />

kuruluşu ile aynı tarihte fethedildiğini gördük. Osmanlının kuruluş yıllarında<br />

İnegöl’ün stratejik bir öneme sahip olduğunu tespit ettik. İnegöl’ü fetheden, Osman<br />

Bey’in silah arkadaşı Turgutalp olduğu için buraya Turgut ili de denildiğini<br />

müşahede ettik. İnegöl’e büyük hizmetlerde bulunmuş olan Sadrazam İshak Paşa’nın<br />

hayatı ve yaptırmış olduğu külliyesi hakkında bilgiler vermeye çalıştık.<br />

İncelediğimiz belgelerden, İnegöl’ün her mahallesinde ve müslüman<br />

köylerinde camilerin bulunduğunu tespit ettik. Şahitlerin tezkiyesi konusunda<br />

kendilerine müracaat edilmesinden yola çıkarak o dönemdeki imam ve muhtarların<br />

isimlerine de ulaşma imkanı bulduk. O dönemdeki mahalle isimlerinin bugün de<br />

korunduğunu, sadece belgelerimizde geçen “Muradiye Mahallesi” isminin<br />

günümüzde kullanılmaması dikkatimizi çeken bir husus oldu.<br />

Gayr-i müslimlerle ilgili belgelerden yola çıkarak onların yerleşim yerlerini,<br />

mesleklerini ve Müslümanlarla ilişkilerini tespit etmeye çalıştık. Bunun sonucunda<br />

onların müslüman halkla iyi ilişkiler içerisinde olduğunu tespit ettik. Bu fikre Gayri<br />

Müslimlerin değişik idari görevlerde bulunması ve farklı din mensupları arasında<br />

husumetin olmayışı da bu kanaatimizi desteklemektedir. Husumet konusunda sadece


97<br />

bir adet belge bulunmaktadır. Bu konudaki, dava ise gayr-i müslimin lehine<br />

sonuçlanmıştır. Gayr-i müslimlerin değirmencilik, sarraflık, dülgerlik ve araba<br />

imalatı gibi mesleklerle meşgul olduklarını belirledik.<br />

Sicil kayıtlarındaki belgeler içerisinde sadece bir tanesinin boşanma ile ilgili<br />

olması bizde o dönemdeki aile yapısının sağlamlığı kanaatini uyardı. Yine muhala‘a<br />

(kadın tarafından gelen istekle anlaşarak boşanma) ile ilgili belgeler, kadının da<br />

boşanma hakkına sahip olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Kadının ve çocuklarının<br />

haklarını muhafaza adına, takdir edilen nafakalar da, onların kanunun himayesi<br />

altında olduklarını göstermektedir.<br />

Tereke konusunu içeren belgelerden faydalanarak, o dönemde kullanılan ev<br />

ve giyim eşyaları konusunda bilgi sahibi olabilmekteyiz. Vekalet konusu ile ilgili<br />

belgelerde evlerin rehin olarak gösterilmesinden istifade ile, o dönemdeki ev<br />

mimarisini belirlemeye çalıştık. Evlerin genelde 2 katlı ve bahçe içerisinde olduğunu<br />

tespit ettik.<br />

Kişileri tanımlama amacıyla kullanılan bazı lakaplardan, XIX. yy sonlarında<br />

ilçe halkının mesleklerine ulaştık. Arabacılık, debbağlık, nalbantlık, kaşıkçılık,<br />

kasaplık, dülgerlik gibi meslek dallarının olduğunu belirledik.<br />

Ekonomi ile ilgili yıllık enflasyon oranını, verilen borçlardan yola çıkarak<br />

elde ettik. Yine evlerin değerini ve kira miktarlarını belgeler ışığında, tahmini olarak<br />

belirlemeye çalıştık. Bölüştürülen terekelerden resmi kesinti miktarlarını ve<br />

yüzdelerini tespit ederek tablo halinde gösterdik. Kesintiler toplamının %2,7 ile %4,4<br />

arasında olduğunu tespit ettik. Yine yetimlerin babalarından kalan mallarının, onların<br />

rüşdüne değin Eytam Sandığı’nda onlar için korunup, işletildiğini gördük. Eytam<br />

Sandığı’nda paranın işletilme sistemine değindik.


98<br />

KAYNAKÇA<br />

Kitaplar:<br />

AKGÜNDÜZ , Ahmet, Şer’iyye Sicilleri, TDAV. yay., İstanbul 1988.<br />

AKGÜNDÜZ, Ahmet - Said ÖZTÜRK, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV yay., İstanbul<br />

1999.<br />

Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, “Kile”, Ana Yayıncılık ve Sanat<br />

Ürünleri Pazarlama, İstanbul 1986-1987.<br />

AŞIKPAŞAZADE, Tarih-i Aşık Paşazade, Haz. Nihal Atsız, İstanbul 1970.<br />

AYKUT, Şaban, Büyük Bursa Tarihi Antolojisi, Hat matbaası, Bursa 2000.<br />

AYVERDİ, E.H., Fatih Devri Mimarisi, C.IV, İstanbul 1974.<br />

BALTACI, Cahit, İslam Paleografyası, M.Ü.İ.Fak. Yay., İstanbul 1989.<br />

BALTACI, Cahit, 15-16. Asırda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul<br />

1976.<br />

BİLMEN, Ömer Nasuhi, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, I-<br />

VIII, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1988.<br />

CİN, Halil- Ahmet, AKGÜNDÜZ, Türk-İslâm Hukuk Tarihi, I-II, Timaş<br />

Yayınları, İstanbul, 1990.<br />

ÇAKMAK, Şakir, Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taç Kapılar, T.C.K.B.<br />

yay., Ankara 2001.<br />

DANİŞMEND, İ.Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye yayınevi,<br />

İstanbul 1971.<br />

DARKOT, Besim, İslâm Ansiklopedisi, MEB Yayınları, İstanbul 1977.<br />

DEMİRALP, Yekta, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, T.C.K.B. yay., Ankara<br />

1999.<br />

EKİNCİ, Yusuf, Ahilik, Talat matbaası yay. İstanbul 2001.<br />

Erken Dönem Osmanlı Sanatı, Komite, T.C.K.B., yay. İzmir 1999.


99<br />

EVLİYA ÇELEBİ, Tam Metin Seyahatnâme, Sad: Mümin Çevik, Üçdal Neşriyat,<br />

I-X, İstanbul 1985.<br />

GORDLEVSKİ, Anadolu Selçuklu Devleti, çev: Azer Yaran, Onur yay. Ankara<br />

1988.<br />

GÜLVAHABOĞLU, Adil, Ahi Evran Veli ve Ahilik, Memleket yay. Ankara<br />

1991.<br />

HAMMER , Büyük Osmanlı Tarihi, Emir Basım Yayım, İstanbul 1998.<br />

HOCA SADEDDİN, Tacut-Tevarih, Sad: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı<br />

yay. Ankara 1979.<br />

İBN-İ BİBİ, Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, çev. M. Nuri Gencosman, Uzluk<br />

Basımevi, Ankara 1941.<br />

İHSANOĞLU, Ekmeleddin, Osmanlı Devleti Tarihi, I-II., Zaman yay. İstanbul<br />

1999.<br />

KAHRAMAN, Kenan, Geçmişten Günümüze İnegöl, İnegöl Kültür Sanat ve<br />

Yardımlaşma Vakfı yay., İstanbul 1992.<br />

KAPLANOĞLU, Raif, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, Bursa Ticaret Borsası<br />

Kültür yay., İstanbul 1996.<br />

KARAMAN, Hayrettin, Mukayeseli İslâm Hukuku, I-III, Nesil Yayınları, İstanbul<br />

1991.<br />

_____, Anahatlarıyla İslâm Hukuku,I-III, Ensar Neşriyat, İstanbul 1991.<br />

KESKİOĞLU, Osman, Fıkıh Tarihi ve İslâm Hukuku, Müftüoğlu Yay., Ankara<br />

1969.<br />

KRAMERS, J.H., “mahalle”, İslam Ansiklopedisi, c.VII, MEB yay., İstanbul,<br />

s.245, 1977.<br />

KÜTÜKOĞLU, Mübahat S., Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Akademisi<br />

Kültür ve Sanat Vakfı yay., İstanbul 1994.<br />

Meydan Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul<br />

1981.


100<br />

MÜNECCİMBAŞI, Ahmet Dede, “Sahaifü’l–Ahbar Fî Vekayi‘ü’l-Âsar”,<br />

Tercüman Gazetesi yay., 1001 Temel Eser, (ty).<br />

Osmanlı Devleti Tarihi, (Komisyon), Feza Gazetecilik A.Ş. Yay., c.I-II, İstanbul<br />

1999.<br />

ÖZCAN, Ruhi, İslam Hukukunda Hısımlık Nafakası, Çağlayan yay. İzmir 1996.<br />

ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Osmanlı Tarihi, c.I, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994,<br />

s.88.<br />

TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat.,İstanbul 1971.<br />

UMAR, Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap kitabevi, İstanbul 1993.<br />

UZUNÇARŞILI, İ.Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K. yay.,<br />

İstanbul 1998.<br />

,Osmanlı Devletinde Merkez ve Bahriye Teşkilatı, T.T.K. yay. Ankara<br />

1984.<br />

ÜLGEN A.Sami, “İnegöl İshak Paşa Mimari Manzumesi”, Vakıflar Dergisi, c.IV.<br />

YILDIRIM, Suat, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meali, Feza Gazetecilik, İstanbul<br />

1998.<br />

ZAMBAUR, E.V., “kuruş”, İslam Ansiklopedisi, c.VI, MEB yay., İstanbul,<br />

s.1024, 1977.<br />

Yurt Ansiklopedisi, Anadolu yay., İstanbul 1981.<br />

ZUHAYLÎ, Vehbe, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi (Trc: Komisyon), I-X, Risale<br />

Yayınları, İstanbul 1994.<br />

Bildiriler:<br />

“I. Uluslar Arası Ahilik Kültürü Sempozyum Bildirileri”, Kültür Bakanlığı yay.<br />

Ankara 1993.<br />

Tezler:<br />

YAZICI, Tülay, 1530 (937) Tarihli Tapu Tahrirat Defterine Göre İnegöl,<br />

Yarhisar ve Pazaryeri Kazlarının Genel Durumu, Bitirme Tezi<br />

Çalışması, Bursa, 1998.


101<br />

YILDIZ, Bilal, , XX. yy Başlarında Denizli, Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2005.<br />

Lügatler:<br />

DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi<br />

yay. Ankara 2002.<br />

PAKALIN , M. Zeki, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.I-III., M.E.<br />

Basımevi, İstanbul 1946.


102<br />

EKLER<br />

Harita: İnegöl İlçesi


103<br />

Resim:1- İnegöl İshak Paşa türbesi.<br />

Resim:2- İnegöl İshak Paşa Camii.


104<br />

Resim.3- İnegöl Ortaköy Karacabey Kervansarayı.<br />

Resim:4-Belediye Çarşısı ( Kapalı Çarşı).


105<br />

Resim 5: İnegöl İshak Paşa Medresesi.<br />

Resim:6 İnegöl Cafer Paşa Kervansarayı (Beylik Hanı).


Belge:1- Burhaniye mahallesinden Mustafa Rüşdi Efendi’nin Eytam Sandığı’ndan aldığı<br />

borç için Süleyman Efendi’yi vekil tayin etmesine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:147)<br />

106


107<br />

Belge 1’in Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası<br />

mahallâtından Burhaniye mahallesinde sakin sahib-i arz-ıhal Mustafa Rüşdi Efendi kaza-i<br />

mezkurun hâlâ Eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i<br />

an’il meram edip Müdür-ü mümâ ileyh Nuri Efendi müteveffa Çulcu oğlu Kadir ve Boşnak<br />

Veysel Ağa ………..karyesinden Ali oğlu ve Kulaca karyesinden Yusuf kahya oğlu<br />

eytamının Eytam sandığı’nda mevcut nukut malından L.O.yüz kuruş hesabıyla bana 2204<br />

kuruş 30 para idane ve teslim ve ben dahi yedinden istidâne ve ahz-u kabz ve umuruma sarfla<br />

istihlak edip meblağı merkum ile semeni işbu tarih ve vesikadan bir sene tamamına değin<br />

müeccel ve mev‘ûd….. yine eytam-ı mezbur malından müdiri mümâ ileyh yedinden L.O.<br />

kezalik yüz kuruş hesabıyla iştirâ ve kabz eylediğim bir cilt Ali efendi fetvası semeninden<br />

dahi244 kuruş 10 para ki carreteyn-i mezkureteynden min haysül mecmu 2449 kuruş eytam-ı<br />

mezbur malından müdür-i mümâ ileyhe vacib-ül edâ ve lâzım-ul kazâ deynim olmağın işbu<br />

yedim de mülküm ve malım olan mahalle-i mezkurede …. tarafları …….Mustafa ve Boşnak<br />

Ali Efendi ve saraç İbrahim ve tarik ile mahdut bir babhane me‘a arsası meblağı mecmu-u<br />

mezkur mukabilesine bey‘ bil vefa tarikiyle rehin ve vaz‘ ve vech-i layıkı üzere müdür-i<br />

mümâ ileyhe teslim ve ol dahi irtihane ve kabz-u tesellüm eyledikten sonra mârr-u’z zikr<br />

hane-i mezkuru müdür-i mümâ ileyh yine bana iade teslim ve ben dahi yedinden isti‘are<br />

ve’l kabz-u kabul, rehin olmak üzere tarîkul âriye vaz‘ı yed ederim dedikte medyûn-u müma<br />

ileyh yine meclis-i ma‘kud-u mezkurede kaza-i mezkurun Cuma mahallesinden Süleyman<br />

Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrir-i kelam edip hakikat-ı rehin hükmünde olmakla<br />

ecel-i mezkur hulûlünde meblağı mezkur eda olunmayıp fekk-i rehin mümkün olmaz ise<br />

hane-i mezkuru âhara bey‘ ve ferağa ve kabz-u semene ve semeninden meblağı mezkuru<br />

edaya ve fazla kalır ise bana i‘taya ve noksanı zuhurunda bizlere rücûa ve hususa-i mezkure<br />

mütevekkıf olduğu umurun küllisine küllema……… rehinde meşruta vekaleti devriye-i<br />

sahiha-i şer‘iye ile tarafımdan mümâ ileyh Süleyman efendiyi vekîl naib münab nasb ve<br />

tayin eyledim dedikte ol dahi vekaleti mezkureyi kabul ve hizmeti lâzimesini kemâ yenbeği<br />

edaya taahhüt ve iltizam etmeğin mâ veka‘a bit taleb ketb olundu. Fî yevmi’s sabi‘u ve’l ışrin<br />

min şehri Rabî‘u’lahir sene selase aşere ve selase miete ve elf / 1313


Belge:2- Hoca Köyü’nden Kadriye hatunun eşi Ali’den muhala‘a yolu ile boşanmasına<br />

dair hüccet. (A.g.d.B.nr:148)<br />

108


109<br />

Belge 2’nin Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dâhilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası<br />

kurasından sahibe-i arz-ıhal ma‘rifetü-z zat Kadriye Hatun ibnet-i Ömer kaza-i mezkur<br />

Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘imizde hâlâ zevc-i muhal‘i karye-i<br />

mezkure sakinlerinden Bosna muhacirlerinden Halil Ağa’nın Ali bin Mustafa mahzarında<br />

takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edip mezbur Ali 101 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle<br />

tezevvüc ve dahilim olduğu halde mabeynimizde hüsn-ü mu‘aşeret ademi… ..mihr-i<br />

müeccel-i mezkur ile nafaka-i iddet-i ma‘lume ……süknam üzerime olmak veya i‘lam-ı<br />

….mezbur Ali zimmetinde alacak hakkım olan 1760 kuruştan 400 kuruşu bana teslim ve i‘ta<br />

etmek üzere zevcem mezbure ile muhale‘e-i sahiha-i şer‘i ile nefsimi hal‘ eylediğimde ol<br />

dahi hal‘i mezkuru be‘de’l kabul meblağı mezkur 400 kuruşu tamamiha ahz-u kabz edip mâ<br />

‘ada ……..ve saireye ve hukuk-u zevciyete müte‘allik âmme-i dava ve kâffe-i metalibattan<br />

mezbur Ali’nin zimmet-i ibrası âm-ı sahiha-i şer‘i ile ibra ve iskat eylediğimde ol dahi ber<br />

vech-i muharrer ….zimmet-i ibrâ ve iskat ve yine her birimiz âherin ibrâsını kabul eyledik<br />

dedikte, mezbure Kadriye Hatun’u sadire olan bi’l-cümle kelimât-ı meşruhasını mezbur Ali<br />

vicahen tasdik etmeğin ma veka‘a bi’t-taleb ketbolundu. Fî yevmi’t tasi‘u min şehri Receb’il<br />

ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf 1313<br />

Şuhud’u-l hâl mahkeme-i şer‘iye küttabesinden Mustafa Rüşdi Efendi ibn-i Kasım<br />

muhzır Haşim Efendi ibn-i ……ve ğayrihim mine’l hazırîn.


Belge:3- Sinanbey Mahallesi’nden Şerife hatunun terekesinin hisselerinin mirasçıları<br />

arasında taksimine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:150)<br />

110


111<br />

Belge 3’ün Transkripsiyonu:<br />

Sinanbey mahallesinde vaki‘ tarafları Derviş Ali ve…..Mustafa haneleri ve mâu- cârî ve<br />

tarik-i âm ile mahdut bir Babhane. İnegöl’ün dana çayırı nam mevkiinde bir tarafı Şerife, bir<br />

tarafı Hafız Ahmet çayır ve yol ile mahdut 3750 zira‘ …….bahçesi<br />

İnegöl kazasının Sinanbey mahallesi sakinlerinden iken bundan mukaddem vefat eden<br />

Seyit oğlu kerimesi Şerife Hatun ibnet-i Abdullah’ın veraseti zevc-i metrukü Osman bin<br />

Abdullah ve sulbiye-i kebire kızı Emine ve validesi Hatice bint-i İsmail ve amca zadesi oğlu<br />

Ahmet Efendi ibn- Ali’ye münhasıra olduğu mahalle-i mezkur heyet-i ihtiyariyesinden mevrût<br />

bir kıt‘a şahadetname mealinden müsteban olmakla melse-i mirasları 12 sihamdan ibaret olup<br />

siham-ı mezbureden 3 sihamı zevc-i mezbur Osman’a ve 2 sihamı ümm-ü mezbure Hatice’ye ve<br />

6 sihamı bint-i mezbure Emine’ye isabeti be‘de’t tahakkuku’ş şer‘i, müteveffa mezbure Şerife<br />

Hatun’un mutasarrıf olduğu ve bâlâda hudutları muharrer hane ve bahçeyi ber vech-i meşruh<br />

sihamı.verese-i mezbûrûn uhdelerine muamele-i intikaliyelerinin icrası için işbu taksim tezkeresi<br />

İnegöl Tapu ve Emlak kalemlerine i‘ta kılındı. 23 -Receb’-l-ferd 313.


112<br />

Belge:4- El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih’in Mekke-i Mükerrem’de vefat<br />

etmeden önce yapmış olduğu vasiyetine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:162)


113<br />

Belge 4’ün Transkripsiyonu:<br />

An-asl Saray Bosna’nın ……..mahallesi ahalisinden olup güzeran edip 1311 senesinde<br />

……vefat eden .bin El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih Abdullah veraset-i liebeveyn<br />

er-karındaşı ……Mehmet Ağa Atanur El-Hac Salih’e münhasıra olduğu şer‘en zahir ve<br />

nümayan olduktan sonra müteveffayı mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendinin ber vech-i âti<br />

.muhtarı olduğunu iddia eden Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tabi‘<br />

İnegöl kazası mahallatından Burhaniye mahallesi ahali-i mu‘teberanından ve mezkur Saray<br />

Bosna muhacirlerinden sahibûn-u arz-ı hal işbu baisetü’ kitab imam Ahmet Efendi ibn-i<br />

Mehmet Ali Galip Efendi ibn-i Mehmet ve Çelebi zade Mehmet Ağa ibn-i Bay-ram ve<br />

Abdülhamit Efendi ibn-i Zeynel nâmûn kimesneler kaza-i mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs<br />

odada ma‘kûd meclis-i şer‘i-şerif……yine mahalle-i mezkurede sakin muhacirîn-i merkumeden<br />

……….Mehmet Ağa ibn-i İbrahim mahzarında her biri dava ve takrir-i kelam ve tabir-i ani’l<br />

meram edip müteveffayı mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih Mekke-i<br />

Mükerremede hayatında vefatından bir mah mukaddem müsafiretle sakin olduğu Mekke-i<br />

mükerremede Bosna delili Şeyh ….. vekaletinden …..teala vefat eylediğinde Mekke-i<br />

mükerremede ve Bosna’da olan cem‘i terikem ve zimem-i nâsda bulunan hukukum ahz ve kabz<br />

olunup sünnet-i seniye üzere levazım-ı techiz-i tekfinim görülüp duyun-u.müsbetem zuhur<br />

ederse be‘de’l eda baki kalan terikemin sülüsü semt-i mezkureden salifü’z zikr Burhaniye<br />

mahallesinin civarında lüzum görülecek hayrata Bakkalbaşı Mehmet Ağa reyiyle harç ve sarf<br />

oluna deyû vasiyet ettiğinde işbu hazır bi’l cümle müma ileyh Mehmet Ağa’yı gıyaben vasi-i<br />

muhtar nasp ve tayin eyledikten sonra mezbur hazır hafız Hüseyin Efendi ….vefat etmeğin<br />

müma ileyh Mehmet Ağa el-yevm vesayet-i mezkureyi tenfiz etmemekte bulunduğundan sual<br />

olunup tenfiz-i vesayesi için müma ileyh Mehmet ğa’ya kıbel-i şer‘den tenbih olunmak<br />

muradımızdır dediklerinde, gıbbe’s sual müma ileyh Mehmet Ağa cevabında, müteveffayı<br />

mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendinin ber vech-i meşruh vasiyeti malumum değildir deyû<br />

inkarına mukarin müdde‘ûn-u mezbûrûndan ber vech-i meşruh müdde‘alarına mutabık beyine<br />

talep oldukta, udûl, ehrar rical-i müsliminden ve salifü’z zikr Burhaniye mahallesi ahalisinden ve<br />

muhacirin-i merkumeden müteveffayı mezburun refiklerinden Hazal zade El-Hac Salih Ağa ibn-i<br />

El-Hac Ahmet bin El-Hac Salih ve kaza-i mezkurun Cuma mahallesi ahali-i muteberanından ve<br />

muhacirin-i merkumeden Hacı Mustafa bin Salih bin Mustafa nam kimesneler li-ecli’ş şehade<br />

meclis-i şer‘e hazıran olup esrü’l istişhad fi’l hakika refikimiz bulunan müteveffayı mezbur<br />

İslamuyen El-Hac Hafız Hüseyin Rakım Efendi ibn-i El-Hac Salih, hal-i hayatında vefatından<br />

bir mah mukaddem müsafiretle sakin bulunduğumuz Mekke-i mükerremede Bosna delili


114<br />

Şeyh…..efendi vekaletinde bizim huzurumuzda be ba berat-ı teala vefat eylediğimde Mekke-i<br />

mükerremede mükerremede ve Bosna’da olan cem‘i terikem ve zimem-i nâsda bulunan<br />

hukukum ahz ve kabz olunup sünnet-i seniye üzere levazım-ı techiz-i tekfinim görülüp duyunu.müsbetem<br />

zuhur ederse be‘de’l eda baki kalan terikemin sülüsünü ihraz ve sülüsü mezkureden<br />

mâru’z zikr Burhaniye mahallesinin civarında lüzum görülecek hayrat ve mirasa, İnegöl’de<br />

Burhaniye mahallesinde sakin Bakkalbaşı Mehmet Ağa ibn-İbrahim reiyle harç ve sarf oluna<br />

deyû, vasıyet tenfizine işbu hazır müma ileyh Mehmet Ağa’yı vasi muhtar nasp ve tayin<br />

eyledikten sonra Mekke-i mükerreme …………….vefat eyledi, biz bu hususa ber vecihle<br />

şahitleriz şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana edayı şehadet-i şer‘i<br />

ettiklerinde, şahidan-ı mezburan mensup oldukları salifü’z zikr Burhaniye mahallesi ahali-i<br />

muteberanından Kemandar zade Ahmet Ağa ibn-i Hamit ve ve Yenü zade İbrahim Ağa ibn-i El-<br />

Hac Abdullah ile mezkur Cuma mahallesinin imamı Emin Efendi ibn-i Emin ve muhtarı İsmail<br />

Efendi ibn-i Osman evvelen ba varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur<br />

Burhaniye mahallesi ahali-i muteberanından Mehmet Ağa ibn-i Nezir bin Abdullah ve Abdi Ağa<br />

ibn-i Ahmet bin Abdurrahman ile mezkur Cuma mahallesi ahali-i muteberanından Hacı Mehmet<br />

bin Halil bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş şehade idükleri<br />

iş‘ar ve ihbar olunmağın mucibiyle işbu vasiyet be‘de’l hükm ve’t tenbih ma veka‘a bi’t talep<br />

ketbolundu.Fi yevmi’l âşirü min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf<br />

1313.


115<br />

Belge:5- Çeltikçi Köyü’nden Zeliha hanım ölen kocası Ahmet b. Süleyman’ın<br />

Arzuhalci Sait Efendi’den alacaklı olduğu 50 kuruştan kendi hissesi olan 12,5 kuruşu talep<br />

davasına dair i‘lam. (A.g.d.B.nr:163).


116<br />

Belge 5’in Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tabi‘ İnegöl kazası<br />

kurasından Çeltikçi karyesi sakinlerinden sahibe-i arz-ı hal marifetü’z zat Zeliha bint-i<br />

Ahmet kaza-i mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘imizde kazai<br />

mezkurun Orhaniye mahallesinde sakin arzuhalci Sait Efendi ibn-i Hafız Ali mahzarında<br />

bitav‘iha takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edip 101 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle<br />

zevc-i dahilim olduğu halde işbu güzeran eden 311 senesi şehr-i Eylül’ü 16. günü sakin<br />

bulunduğum kaza-i mezkurun Adabinli karyesinde vaki‘ hanesinde, ecel-i mev‘uduyla vefat<br />

eden Süleymanoğlu Ahmet bin Süleyman hayatında medyun-u mezbur Sait Efendiye cihet-i<br />

karzdan 50 kuruş istikraz ve kabz ve umuruna sarfla istihlak eylediği halde meblağı mezkur<br />

50 kuruşu kable’l eda vefat etmekle sual olunup meblağı mezkurdan rub‘u hisseme isabet<br />

eden 12,5 kuruşu el-yevm bana eda-u teslime medyun-u mezbur Sait Efendiye kıbel-i şer‘den<br />

tenbih olunmak matlubemdir deyû be‘de’d dava ve’l istintak, ol dahi cevabında müteveffayı<br />

mezbure cihet-i merkumeden ol miktar kuruş deyni olduğunu ikrar mâ‘adâ vefat müdde’asını<br />

inkar mukarin, müdde‘iye-i mezbure ber vech-i muharrer müdde‘asına mutabık beyine talep<br />

olundukta karye-i mezkure ahali-i muteberanından ve ehrar rical-i müsliminden Mustafa oğlu<br />

İbrahim bin Mustafa bin Osman ve Yusuf oğlu Osman bin Ahmet bin Ahmet nam kimesneler<br />

li-ecli’ş şehade meclis-i şer‘e hazıran olup esrü’l istişhad fi’l hakika müteveffayı mezbur<br />

Süleyman oğlu Ahmet tarihi mezkurede ecel-i mev’uduyla vefat edip hîn-i cenazesinde<br />

hazıran olduğumuz halde ğasl ve salat-ı be‘de’l eda mekabir-i müslimine defnolundu. Biz bu<br />

hususa bu vecih üzere şahitleriz şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana<br />

edayı şehadet-i şer‘i ettiklerinde, şahidan-ı mezburan mensup oldukları karye-i mezkure<br />

imamı Hafız Mehmet ibn-i Ahmet ve muhtarı Dervişoğlu Mehmet bin Halil’den evvelen ba<br />

varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburan yine mahalle-i mezkure ahali-i muteberanından<br />

İbrahim bin Mehmet bin Abdullah ve İbrahim bin Osman bin İbrahim ve Ali Çavuş oğlu<br />

Mehmet bin Ali bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş<br />

şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olmağın mucibiyle be‘de’l hükm i‘lam olundu. Fi yevmi’s sani<br />

ve’l ışrin min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf 1313.


117<br />

Belge:6- Orhaniye Mahallesi’nde bir evin temellük davasına dair i‘lam.<br />

(A.g.d.B.nr:166)


118<br />

Belge 6’nın Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı<br />

mahallâtından Orhaniye mahallesi sakinlerinden sahib-i arz-ı hâl işbu bâ‘isü’l i‘lam Ahmet bin<br />

Hüseyin kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde kaza-i<br />

mezkurun mahallatından Sinanbey mahallesinde Yeni… Muhacirlerinden derûn-u…ismi mezkur<br />

Ali oğlu İsmail Çavuş ibn-i Ali muvacehesinde hâlâ vaz‘u’l yed bulunduğum salifü’z zikr<br />

Orhaniye mahallesinde vaki‘ bir taraftan Çömlekçi İsmail hanesi ve bir taraftan Halil hanesi ve<br />

iki taraftan tarik-ı âm ile mahdut, fevkâni 2 ve tahtâni 2 oda me‘a müştemil bir mülk-ü menzili<br />

İsmail Çavuş tarih-i i‘lamdan bir sene mukaddem 10,5 adet yüzlük Osmânî altunu bedel merfu‘<br />

ve Makbuz muamelesine bana bey‘ ve teslim ve ben dahi temellük ve tesellüm edip ol vecihle<br />

menzil-i mahdud-u mezkuru yedimde mal-ı müşteram olmuşken, mezbur İsmail Çavuş menzil-i<br />

mezkuru bana bey‘ine nedamet ve… hususunda i‘tayı senet istid‘asında ...ve muhalefet eder<br />

olmakla sual olunup mûcib-i şer‘i matlubumdur deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi<br />

cevabında hane-i müdde‘ayı mezkuru tarih- i‘lamdan 1.5 sene mukaddem beher şehri 15’er<br />

kuruş icar ile mezbur Ahmet’e icar ve ol dahi isticar ve kabul edip bedel-i icaresine mahsuben<br />

mezbur Ahmet’ten meblağ-ı mezkur 10,5 yüzlük altunu ahz-u kabz edip …olan 1,5 senelik<br />

bedel-i icaresi 270 kuruşu be‘de’t tenzil baki kalan 864 kuruş el-yevm mezbur Ahmet’e deyni<br />

olduğunu be‘de’d def‘ ve’l inkar müdde‘i aleyh mezbur İsmail Çavuş’tan def‘i meşruhasına<br />

mutabık beyyine talep olundukta ityan-ı beyyineden izhar-ı acz edip tahlife dahi talip olmamakla<br />

müdde‘i-yi mezbur ber vech-i muharrer müdde‘asına mensup oldukları mârru’z zikr Orhaniye<br />

mahallesi imamı Hafız Mehmet Efendi ibn-i Ahmet ve muhtarı Ali bin Osman’dan evlen bâ<br />

varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburan ile yine mahalle-i mezkure ahali-i mu‘teberanından<br />

Hilmi Efendi ibn-i Mustafa bin Süleyman ve Osman Bey bin Mustafa bin Osman ve Bilal Ağa<br />

ibn-i El-Hac İbrahim bin İsmail’lden bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş<br />

şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olan mahalle-i mezkure ahali-i muteberanından ve ehrar rical-i<br />

müsliminden Çömlekçi İsmail Ağa ibn-i Hasan bin ...oğlu arif Ağa ibn-i Mustafa bin Abdullah<br />

nam kimesneler şahadetleriyle …şer‘i ispat etmeğin mucibiyle müdde‘i aleyh mezbur İsmail<br />

Çavuş’un tasaddi eylediği def‘i mezkuresiyle müma ileyh Amet Ağa’ya bu vecih üzere olunduğu<br />

be‘de’t tefehhüm menzil-i mahdud-u mezkure müdahale etmemek üzere mezbur İsmail Çavuş’a<br />

tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu. Fi yevmi’s sabi‘ min şehr-i Şaban-u’l muazzam<br />

sene selase aşere ve selase miete veelf / 1313.


119<br />

Belge:7- Kozluca Köyü’nden Süleyman kızı Şerife hatunla, aynı köyden Hacı Ahmet<br />

b. Mahmut’un nikahına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:260).


120<br />

Belge 7’nin Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigar vilayeti celilesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzafı İnegöl kazası<br />

kuratından Kozluca Karyesi’nde sakine zatı zeyl-i vesikada muharreü’l-esami müsliminin<br />

tarifleriyle muarefe sahibe-i arz-ı hal Yörükoğlu Süleyman kerimesi Şerife Hatun ibnet-i<br />

Süleyman nâm âkile ve bâliğa kaza-ı mezkür Bidayet mahkemesine mahsus odada ma’küt<br />

meclis-i şer’imizde karye-i mezküreden Mahmutoğlu Hacı Mehmet bin Mahmut mahzasında<br />

bi taviha ikrar-ı tam ve takrir-i kelâm edüp mezbûr Hacı Mehmet beni tezevvüce tâlip ve<br />

rağip olmağla ben dahi bir rıza ....meclis-i şer’de 500 kuruş mihr-i müeccel ve 1000 kuruş<br />

mihr-i muaccel tesmiyesiyle Mezbûr Hacı Mehmet’i tezvic ve tenkihi eylediğimde ol dahi<br />

ber minvâl-i muharrer tezvic ve tenakuh-u kabul ettim dedikte mezbûre Şerife......... olan<br />

bilcümle kelimât-ı meşruhası ....mezbûr Hacı Mehmet ... tasdik ve şifahen tahkik etmeğin ma<br />

vekâ ‘a bi’t talip ketb olundu fi yevmi’s- sâmin vel ışrin min şehri Şevvâl’ul Mükerrem<br />

senre1313<br />

Şeri’ye katiplerinden Mustafa efendi ibn-i Kâsım Sinan bey mahallesinden Hacı<br />

Abdurrahman Ağa ibn-i Hacı... .Ve gayrihim minül hâzirin.


Belge:8-Akhisar Köyü’nden Meryem hanımın vefat eden kocası Süleyman’ın<br />

terekesinden mehir hakkını talep davasına dair i‘lam. (A.g.d.B.nr:173)<br />

121


122<br />

Belge 8’in Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı<br />

kurasından Akhisar karyesi sakinlerinden bundan akdem vefat eden Yağlı Hasan bin<br />

Süleyman’ın veraset-i zevce-i menkuhe-i metrukesi Meryem bint-i Ahmet ile sulbiye-i kebire<br />

kızı …ve sulbi sağir oğulları Hüseyin ve Ahmet’e münhasıra ve ba‘dehu ibn-i sağir-i mezbur<br />

Ahmet dahi vefat edip veraseti validesi Meryem ve li-ebeveyn er karındaşı Hüseyin’e münhasıra<br />

olduğu bi’l ihbar ınde’ş şer‘i-l Enver zahir ve mütehakkık olduktan sonra verse-i müteveffayı<br />

mezburdan zevce-i mezbure sahibe-i arz-ı hal ma‘rifetü’z zat Meryem kazâ-i mezkûr Bidâyet<br />

mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde terike-i müteveffayı mezbura bi’l verase<br />

vazı‘etü’l yedi mütehakkık olan bint-i kebire mezbure … ayrı ayrı günlerde üç defa mürasele-i<br />

şer‘iye i‘tasından sonra bir de ihtarname tastir ve usulü meşru‘a dairesinde tebliğ olunduğu halde<br />

yevm-i…. gelmekten temerrütle olunan davete icabet etmediği ve cebren ihzarı dahi mümkün<br />

olmadığından müdde‘iye-i mezbure Meryem muhakemenin rü’yeti talebinde bulunmasına mebni<br />

mezbure ….’nın hukukunu muhafaza ve vikaye etmek üzere tarafı şer‘iyeden vekil-i musahhar<br />

tayin kılınan mahkeme-i şer‘iye ketebesi mülazımlarından ve kaza-i mezkurun Sinanbey<br />

mahallesi ahalisinden Halil Efendi ibn-i Mehmet muvacehesinde zevcem müteveffayı mezbur<br />

Bağlı Hasan zimmetinde mütekarrir 251 kuruş mihr-i müeccel hakkımı bana kable’l eda ve’l<br />

istifa vefat etmekle meblağı mezkur 205 kuruş terke-i müteveffayı mezburdan olmak üzere hala<br />

bana eda-u teslime müvekkilesi mezbure …Hatun’a izafetle vekil-i musahhar müma ileyh Halil<br />

Efendi’ye kıbel-i şer‘den tenbih olunmak matlubumdur deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi<br />

cevabında müdde‘iye-i mezbure Meryem’in müdde‘asını külliyen inkar ettiğinden müdde‘iye-i<br />

mezbure ber vech-i muharrer müdde‘asına mensup oldukları kaza-i mezkurun Hamidiye<br />

mahallesi İmamı İbrahim Efendi ibn-i Emin ve muhtarı Ali ibn-i İbrahim’den evvelen ba varakai<br />

mesture sırren ve be‘dehu mezburan ile yine mahalle-i mezkure ahali-i mu‘teberanından Ahmet<br />

ibn-i Abdullah ibn-i Ahmet ve Arif bin Abdullah ve Veysel bin Hüseyin Bin Ahmet’ten bi’l<br />

muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş şehade idükleri iş‘ar ve ihbar kılınan mahalle-i<br />

mezkure ahali-i mu‘teberanından Said Efendi ibn-i Mustafa bin Said ve Muhacir Mustafa oğlu<br />

Mehmet bin Mustafa bin Mehmet nam kimesneler şahadetleriyle ber nesc-i şer‘i isbat etmeğin<br />

mezbure Meryem be‘de’t tahlif-i şer‘i meblağı mezkur 250 kuruş terike-i müteveffayı<br />

mezburdan olmak üzere mezbure Meryem’e eda-u teslimi mezbure… Hatun’a izafetle vekil-i<br />

musahhar müma ileyh Halil Efendi’ye tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.Fi yevmi’l<br />

hâdi ve’l ışrin min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf / 1313.


Belge:9- Cuma Mahallesi’nden Ahmet’in babasından kalan Eytam Sandığı’ndaki<br />

mallarını alabilmek için açtığı rüşt davasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:174).<br />

123


124<br />

Belge 9’un Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tâbi‘ İnegöl kazâsı<br />

mahallatından Cuma Mahallesi ahalisinden iken budan mukaddem vefat eden Hacı Alioğlu<br />

Ahmet bin Ali’nin sulb-i oğlu mukaddemen sağir ve el-yevm 20 yaşını mütecaviz âkıl ve<br />

bâliğ ve büluğa rüşdü munzam i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden müstağni ve ber vech-i âti<br />

rüşdünü iddi‘a eden mahalle-i mezbur sakinlerinden sahib-i arz-ı hal Mehmet Ali bin mezbur<br />

Ahmet kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde ber<br />

vech-i âti meblağa vazı‘etü’l yed eden kaza-i mezkur hala eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i<br />

Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edüp halen ben 20 yaşını<br />

mütecaviz âkıl ve bâliğ ve büluğa rüşdüm munzam ve i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden<br />

müstağni olmamla babam müteveffayı mezburdan mevrus ber mucip Defter-i kasam Eytam<br />

sandığında mevcut me‘a ribh mülzem 570 kuruş mal-ı mevrusumu halen müdir-i müma<br />

ileyhten talep ederim deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi cevabında müdde‘iyi mezbur<br />

Mehmet Ali’nin babası mezburdan mevrus ol miktar kuruş mal-ı mevrusuna el-yevm bi’l<br />

emane vazı‘ı- yedini ikrar mâ‘adâ rüşt müdde‘asını inkarına mukarin müdde‘iyi mezburdan<br />

ber vech-i muharrer müdde‘asına mutabık beyyine talep oldukta udûl ehrar rical-i<br />

müsliminden ve mahalle-i mezkure ahalisinden Hasan Efendi ibn-i Hüseyin bin Hasan ve<br />

yine kaza-i mezkurun Sinanbey mahallesinden Hasan Efendi oğlu Ali Efendi ibn-i Hasan bin<br />

Ali nam li-ecli’ş şehade fi’l-hakika işbu mezbur Mehmet Ali el-yevm 20 yaşını mütecaviz<br />

âkıl ve bâliğ ve büluğa rüşdü munzam i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden müstağni olduğuna<br />

şahitleriz, şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana edayı şehadet-i şer‘iye<br />

ettiklerinde şahidan-ı mezburanın mensup oldukları mahalle-i mezkure imamı Emin Efendi<br />

ibn-Emin ve muhtarı İsmail Efendi ibn-i Ömer ile mâru’z zikr Sinanbey mahallesi imamı<br />

Ahmet Efendi ibn-i Ali ve muhtarı Süleyman bin Hüseyin’den evvela ba varaka-i mesture<br />

sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur Cuma mahallesi ahalisinden Kadı Buran zade<br />

Osman bin Mehmet bin Osman ve Koca Ahmet oğlu İbrahim Ağa ibn-i Ahmet bin Salih ile<br />

mezkur Sinanbey mahallesi ahalisinden Camcı İbrahim Ağa ibn-i Mehmet bin Abdullah ve<br />

İsmail Efendi ibn-i Hasan bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve<br />

makbul-ü’ş şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olunmağın mucibiyle be‘de’l hükm… mâ veka‘a bit<br />

taleb ketb olundu. Fi yevmi’l hamis min şehr-i Şaban-u’l muazzam sene selase aşere ve<br />

selase miete ve elf / 1313.<br />

Şuhud’u-l hâl mahkeme-i şer‘iye küttabesinden Mustafa Efendi ibn-i Kasım muhzır<br />

Haşim Efendi ibn-i Ağanes ve ğayrihim mine’l hazırîn.


Belge:10- Burhaniye Mahallesi’nde ikamet eden Rumeli muhacirlerinden Nalbant<br />

Süleyman Kalfa’nın terekesinin taksimine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:176-2)<br />

125


126<br />

Belge 10’un Transkripsiyonu:<br />

An asl Rum ilinin ……. Kazasının Köstence …. Karyesi ahalisinden hicretle İnegöl<br />

kazasının Burhaniye mahallesinde sakin iken Nalbant Süleyman Kalfa veraset-i zevce-i<br />

menkuhe-i metrukesi Necmiye bint-i Hacı Osman ve sulb-i sağir oğlu Mehmet ve sulbiye-i<br />

sağire kızı Tevhide’ye münhasıra olduğu bi’l ihbar zahir ve nümayan olduktan sonra sağiranı<br />

mezburanın tesviye-i umuruna kıbel-i şer‘den vasi nasp ve tayin olunan valideleri mezbure<br />

Necmiye Hatun’un bi’l vesaye talep ve marifeti marifeti şer‘le tahrir ve bi’l müzayede bey‘<br />

ve beyne’l verese bi’t tefrika-i şer‘iye tevzi‘ olunan terke-i müteveffayı mezburdur ki ber<br />

vech-i âti zikrolunur. Fi yevmi’l âşiru min şehr-i Şabanu’l Muazzam sene 1313<br />

Müsta‘mel kilim (1)… ……………………………..…250<br />

Sağir nühas bakraç (1) …………………………….….15<br />

Kapaklı sahan (3), tas (1), tepsi (2), sağir tencre (2)…..60<br />

Kıl çuval (1)……………………………………………12.20<br />

Köhne yağmurluk (1)…………………………………..7<br />

Saat (1)………………………………………………….70<br />

Yastı (12)……………………………………………….60<br />

Sandık (1)……………………………………………….40<br />

Hırdavat ……………………………………………… .20<br />

Nukud-u mevcudi ………………………………………30756.20<br />

Zevcesi mezbure zimmetinde deyni ……………………6830<br />

Cem‘u’l yekûn ………………………………………....38131<br />

Akçe farkı………………………………………………1906.20<br />

Toplam= 36225.20 kuruş<br />

Mine’l ihracat: Resmi kısmet- Dellaliliye - Kaydiye defteri me‘a yol-Vasi ve nafaka harcı<br />

905.20 10 74.20 80<br />

Mecmu‘u’l ihracat = 1070 kuruş<br />

Sahhu’l baki =35154.20 kuruş<br />

Hisse-i zevce-i mezbure Necmiye Hatun Hisse-i ibn-i sağir mezbur Mehmet<br />

4394.10 20506.30<br />

Hisse-i bint-i mezbure Tevhide<br />

10253.20 kuruş


127<br />

Müteveffayı mezburun bi’l cümle terikesi …… ihracat, 35154.5 kuruşa baliğ olup<br />

bundan zevce-i mezbure hisse-i şayi‘ası olan 4394 kuruş10 parayı tamamiha ahz-u kabz edip<br />

ol vechile eşyayı hak eylediği ve sağiran-ı mezburanın mecmu-u hisseleri olan 30760 kuruş<br />

10 para li-ecli’l istirbah Eytam Sandığı’na teslim kılınmıştır.<br />

Meblağı mezkur 30760 kuruş makbuzum olmuştur. Müdir-i Eytam.


Belge:11- Lütfiye Köyü’ndeki bir ev ve çevresindeki bahçenin vakfiyesine dair hüccet.<br />

hücceti (A.g.d.B.nr:178-2).<br />

128


129<br />

Belge 11’in Transkripsiyonu:<br />

Elhamdülillahillezi e‘azze havassa ‘ibadehu bi-sarfi emvalıhim ila enva‘i-l hayrat ve<br />

e‘an’ihim ila iktisabi’l mehamidi ve’l hayrat ve’s salatü ve’s selamü ala resülihi ve nebiyyihi<br />

Muhammedin hayri’l beriyyat ve ala âlihi ashabihi ila yevmi –yestezıllu’l mer’u tehte’s<br />

sadakat- emma be‘d işbu vakfiye-i celilü’ş şan-ı cedide Bedi’u-s semavatın tahrir ve inşasına<br />

bâdi takrir ve imlasına ‘âdî oldur ki Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul<br />

sancağına tâbi‘ İnegöl kazâsına tabi bâ irade-i seniyye teşkil buyrulan Lütfiye karyesinde<br />

meskun Bosna muhacirlerinden Ashab-ı hayrat ve’l hasenat-ı âliyenin Receb bin Hasan bin<br />

Paşo bin Paşo bin Paşo bin Mustafa …….İsmail bin Mehmet bin Ali ve Aliye’nin, İhsan bin<br />

Hasan bin Derviş Dişlubek Adem bin Süleyman bin Süleyman nam kimesneler kaza-i<br />

mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde Vakfı atiyyü’l<br />

beyan ber vech-i Hasan’ı mütevelli nasp ve tayin eyledikleri Lütfiye karyesinde sakine<br />

muhacirin-i merkumeden Beşbıyık Zülfikar Ağa ibn-i Ömer bin Hasan mahzarında kaza-i<br />

mezkurun hala Evkaf Vekili Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi ibn-i Şeyh Ali bin Abdullah<br />

hazır olduğu her biri ikrar-ı sahih-i şer‘i ve itiraf-ı sarih-i mer‘i edip her birimiz etyab-ı mal<br />

ve ehsen malımızdan sarf la inşa etmiş olduğumuz karye-i mezkurede vaki bir taraftan Hacı<br />

bey Mehmet mülk-ü menzili, bir taraftan Salih mülk-ü menzili, ve tarafeyni tarik-ı âm ile<br />

mahdut tahtani ahır fevkani iki oda 4 dönüm bahçeyi hâvî 1500 kuruş kıymetli senevi 200<br />

kuruş icareli bir bab mülk-ü menzili hanesine Hasbeten lillahi Samed vakf-ı sahihi müebbet<br />

ve …. Sarih- i muhalled ile vakf-ı kayd edip şöyle şart ve tayin eyleriz ki, menzil-i mezkuru<br />

ala vahidi’l hala bâ yed-i mütevelli rehin-i kavi ve kefil-i meli’ ile senevi hasıl olacak bedel-i<br />

icaresinden karye-i mezkurede vaki ahali-i müsliminin i‘anatı ile inşa ettiğimiz cami-i şerife<br />

bâberat-ı âlişan hatip olanlara âid ola ve vakfı mezkurun tevliyeti müma ileyh Zülfikar<br />

Ağa’ya nasp ve tayin ve kendisi re’s nümayı hayat oldukça ona be‘de’l vefat batnen be‘de<br />

batnin evladının ve evladının ve evladının ve evladının ve evladının aslah erşedine ve be‘de<br />

karye-i mezkure ahalisinden beynlerinde tevliyete muhtarları olan kimesneye meşruta ola ve<br />

eğer murûr-u eyyam ve kerûr-u a‘vam ile icra-ı şerait-i mezkure munsarim olur ise bedel-i<br />

icar-ı mezkur mutlaka fakir müslimine sarf oluna deyû her biri menzil-i mezkuru fariğan<br />

gıbbe’ş şeva‘il mütevelli müma ileyh Zülfikar Ağa’ya teslim ve ol dahi vakfiyet üzere kabz-ı<br />

tesellüm ve sair mütevellilerin evkafta tasdikleri gibi tasdik eyledi dediklerinde gıbbe’t<br />

tasdik-i şer‘i vâkıfûn-u mezbûrun butlan-ı vakf-ı nukuda .. olan kuyuda be‘dehu kavl-i adem<br />

lüzumuna her biri teşebbüs edip mütevelli-i müma ileyh Zülfikar Ağa dahi sıhhat-i lüzumuna


130<br />

zahib olan e‘imme-i din kavilleriyle ...hüküm talep edicek fi zamanına beyne’l ulema-ı ‘ızam<br />

cari olan vech-i muhtar üzere huzur-u şer‘de murafa‘at ve fasl-ı hatme-i Taliban olduklarında<br />

âlimen bi’l halak cari beyne’l eimme …. Vakf-ı mezburun evvelen sıhhat-i lüzumuna kıbel-i<br />

şer‘den kaza mer‘i olunmağın vakf-ı mezbur min be‘di nakz ve tahvili mümteni‘ul ihtimal<br />

oldu.Hurrire zalik. Fi yevmi’r rabi‘u ve’l ışrin min şehr-i Şabanu’l muazzam sene selase<br />

miete ve elf /1313<br />

Şuhudu’l hal Eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet,Şer‘iye katiplerinden Mustafa<br />

Efendi ibn-i Kasım ve gayrihim mine’l hazırin.


Belge:12- Hamidiye Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin’in Eytam Sandığı’ndan aldığı<br />

borca, Sinanbey Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin ile Burhaniye Mahallesi’nden<br />

Karinabadlı Kara Hasan‘ın kefil olmasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:180)<br />

131


132<br />

Belge 12’nin Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı<br />

mahallâtından Hamidiye Mahallesi ahalisinden sahib-i arz-ı hâl Kızanlıklı Hüseyin efendi<br />

ibn-i Ahmet kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde<br />

hâlâ İnegöl eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i<br />

an’il meram edüp müdir-i mümâ ileyh Nuri efendi müteveffa Kızanlıklı Emin efendinin<br />

eytamının eytam sandığında mevcut nukûd malından Lirayı Osmanî yüz kuruş hesabıyla<br />

bana 6100 kuruş idane ve teslim ve ben dahi istidâne ve ahz-u kabz ve umuruma sarfla<br />

istihlak edip meblağı merkum ile semeni işbu tarih ve vesikadan iki sene tamamına değin<br />

müeccel ve mev‘ûd yine eytam-ı mezbur malından L.O.kezalik yüz kuruş hesabıyla iştirâ ve<br />

kabz eylediğim iki cilt Ali efendi fetvası semeninden dahi 1464 kuruş ki merreteyn-i<br />

mezkurinden min haysül mecmu‘ 7564 kuruş eytam-ı mezbur malından müdür-i mümâ<br />

ileyhe vacib-ül edâ ve lâzım-ul kazâ deynimdir dedikde gıbbet-tasdik-i’ş şer‘î Mahalle-i<br />

mezkure ahalisinden Hasan oğlu Hüseyin Ağa ibn-i Emin Kaza-i mezkurun Sinan bey<br />

mahallesinden Kızanlıklı Hüseyin oğlu Osman Ağa ibn-i Hüseyin Burhaniye mahallesinden<br />

Karinabadlı Kara Hasan bin İbrahim nam nâm kimesne yine meclis-i ma‘kud-u mezkurede<br />

müdür-i mümâ ileyh Nuri efendi mahzarında her biri takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram<br />

edüp mezbur Hüseyin efendi zimmetinde eytam-ı mezbur malından merrateyn-i<br />

mezkureteynden edâsı vacip olan meblağı mecmû-u mezkûr 7564 kuruş idâne ve<br />

tarafımızdan bil emr ve’l kabul kefalet-i mutlaka sıhhat-i şer‘î ile biz dahi müteakiben kefil<br />

bil-mal zaminler olup ve eheduhuma aharın zimmetine kefalet hasebiyle lazım gelen<br />

meblağı dahi kezalik bil emr ve’l kabul ……..eyledik dediklerinde gıbbet-tasdik-i’ş şer‘î mâ<br />

veka‘a bit taleb ketb olundu. 17 Şaban selase miete ve elf / 1313


Belge:13- Muzal Köyü’nden Ümm-ü Gülsüm’ün, eşi Ahmet b. Abdullah’tan boşanma<br />

davasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:204).<br />

133


134<br />

Belge 13’ün Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celilesi dâhilinde Ertuğrul sancağına muzaf sahib-i arz-ı hal<br />

İnegöl kazası kurasından Muzal Karyesi’nde sakine marifetü’z-zat iş bu ba‘isetü-l ilam<br />

Ümmü Gülsüm bint-i Yusuf Hatun kaza-i mezkûr Bidayet mahkemesine mahsus odada<br />

ma‘kud meclis-i şer’i karye-i mezkûr muhtarı Molla Osman bin Abdullah mahzarında<br />

üzerine dava ve takrir-i kelam edip ve tabir-i ani’l meram edip 101 kuruş mihr-i müeccel<br />

tesmiyesiyle zevc-i dahilim olduğu halde beni tarih-i i‘lamdan on bir sene mukaddem karye-i<br />

mezkurede vaki me‘an sakin olduğumuz hanede mahzar-ı şuhudda de talak-ı selase ile tatlik<br />

etmiş olan gaib-i ani’l belde Ahmet bin Abdullah’tan mutallaka olmuş nefsimi ahere akd ve<br />

tezevvüc edeceğimden mevani-‘i şer‘iyesi olmadığına mezbur falan tarafından usulen<br />

mahkeme-i şer‘iyeden izinname i‘tası için verilmesi iktiza eden ilm-u haberin itasında<br />

muhalefet etmekle sual olunup ilm-u haberin ita etmek üzere tenbih olunmak matlubumdur<br />

deyu ba‘de’d dava ol dahi cevabında, müdde‘iye-i mezbure Gülsüm gaib-i mezbur Ahmet ‘in<br />

zevcesi olduğunu ikrar ancak tatliki malumum değildir, deyu inkar edicek müdde‘iye-i<br />

mezburenin tasaddi’i davayı meşruhasına mutabık beyyine taleb olundukta udûl ehrar rical-i<br />

müsliminden, karye-i mezkure ahalisinden İsa bin Hasan bin Abdullah ve Ramazan bin Aşir<br />

bin Ramazan bin Abdullah nam kimesneler li-ecli’ş şahade meclis-i şer‘de hazıran olup<br />

eserü’l- istişhad fil- hakika iş bu müdde‘iye-i mezbure Ümmü Gülsüm Hatun’un zevc-i ……<br />

gaib-i mezbur Ahmet bin Abdullah nam kimesne tarih-i ilamdan on bir sene mukaddem sakin<br />

bulundukları hanede bizim huzurumuzda müddeiye-i mezbure Ümmü Gülsüm Hatun-u talakıselase<br />

ile tatlik etti, biz bu hususa bu vechile şahitleriz ve şahadet dahi ederiz deyu her biri<br />

müttefek-ul kavl ve’l-mana edayı şahadet-iş şer‘iye ettiklerinde ve şahidan-ı mezburan,<br />

mensub oldukları karye-i mezkure imamı İdris Efendi ibn Mehmet bin Abdullah ve ahaliyi<br />

mu‘teberanından İmamoğlu Mustafa efendi ibn Abdullah evvela ba varaka-i mesture sırren<br />

be‘dehu mezburun ile yine karye-i mezkure ahali-i mu‘teberanından Berberoğlu Ahmet bin<br />

Halil bin Ahmet İmamoğlu Molla Hasan bin Emin bin Abdullah ve Kara Mehmet oğlu İsmail<br />

bin Ahmet bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-u’ş şahade<br />

idükleri iş‘ar ve ihbar olmağın mucibiyle vuku-u talak hükm olunduğu tescil ve i‘lam olundu.<br />

Fi yevm i’s saminu ve’l ışrin min şehr-i Ramazan-ul mübarek sene 1313.


135<br />

Belge:14- Domaniç Nahiyesi’nden Mustafa Efendi’ye imamlık iznine dair berat.<br />

(A.g.d.B.nr:285)<br />

Belge 14’ün Transkripsiyonu:<br />

Domaniç nahiyesi Dura Bey karyesi imam ve muhtarlarına ibrâz olunur ki Karyenizdeki<br />

vâki’ câmii şerifin bâberât-ı âlişan imam ve hatibi malla Tahir’in vukü’u vefatına mebni<br />

hizmet-i mezküreleri ifaya sağır oğlu Abdullah’ın kesb-i ehliyet ve iktidarına değin hizmet-i<br />

mezkurenin......ifa ve edâ etmek üzere ....işbu bâisü’l mürâsele, Mustafa Efendi ........yedine<br />

berât-ı şerif-i Âli şân ihsan buyrulmasıyla i’lam ve mazbata........ olduğundan vürudiyite<br />

değin camii şerif-i mezkürede salât-ı Cuma ve ideyn eda olmak üzere mümâ ileyh Mustafa<br />

Efendi’yi hatip ve imam bilip iktida eyleyesiz ve’s selâm.


Belge:15- Muradiye Mahallesi’nden vefat eden Süleyman Kalfa ibn-i Muharrem’in<br />

eşi Necibe Hatun’un kendisine ve çocuklarına nafaka talebi davasına dair hüccet.<br />

(A.g.d.B.nr:148)<br />

136


137<br />

Belge 15’in Transkripsiyonu:<br />

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası<br />

mahallâtından Muradiye Mahallesi sakinlerinden bundan akdem vefat eden …Süleyman<br />

Kalfa ibn-i Muharrem’in sulb-i sağir oğlu Mehmet ve sulbiye-i sağire kızı ...tesviye-i<br />

umurlarına bâ hücceti’ş şer‘i vasileri yine mahalle-i mezkur sakinlerinden sahibe-i arz-ı hal<br />

marifetü’z zat valideleri Necibe Hatun ibnet-i El- Hac Osman kaza-i mezkûr Bidâyet<br />

mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il<br />

meram edip bâ sıhhat-i şer‘i vasileri bulunduğum sağiran-ı mezburânın nafaka ve kisveye<br />

eşedd-i ihtiyaç ile muhtaç olmalarıyla, babaları müteveffayı mezburdan mevrus ve el-yevm<br />

Eytam Sandığı’nda mevcut ve mahfuz bulunan nukut malından kader-i maruf nafaka farz ve<br />

takdir edilmek bi’l vesaye matlubumdur deyû hal-i vasî‘i mezburanın minval-i meşruh<br />

üzerine idüğü zeyl-i vesikada muharrerü’l esâmi müslimînin ihbarlarıyla zahir ve müsteban<br />

olmağın Hakim-i muki‘ sadr-ı kitap Toyala Hasan meab Efendi … sağiran-ı mezburânın<br />

vesi‘a hallerine nazaran babaları müteveffayı mezburdan mevrus el-yevm Eytam Sandığı’nda<br />

mevcut nukudun ribh-i nühasından…işbu tarihi vesikadan itibaren şehrî 80’er kuruş nafaka<br />

farz ve takdir buyurup, meblağı mefruz-u mezkuru sağiran-ı mezburânın nafaka, kisve ve<br />

sair levazım-ı zaruriyelerine harç ve sarfa lede’t iktiza istidane ve inde’z zafer sağiran-ı<br />

mezburânın malı mevruslarına rücû‘a vasiye-i mezbure Necibe Hatun’a izin verilmeğin ma<br />

veka‘a bi’t talep ketbolundu.<br />

Fî yevmi-l ‘ışrin min şehri Şevval-i Mükerrem sene selase miete ve elf / 1313.


138<br />

ÖZGEÇMİŞ<br />

Kişisel Bilgiler:<br />

Adı ve Soyadı: Yakup YAKUT<br />

Doğum Yeri: İnegöl- BURSA<br />

Doğum Yılı: 1974.<br />

Medeni Hali: Evli<br />

Eğitim Durumu:<br />

Lise:<br />

1985-1992 İnegöl İ.H.L.<br />

Lisans : 1992 -1996 Selçuk Üniversitesi İlahiyât Fakültesi<br />

Yüksek Lisans : 2003-2005 Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü<br />

Yabancı Diller ve Düzeyi:<br />

İngilizce: Orta<br />

Arapça: İyi<br />

Gürcüce: İyi<br />

İş Deneyimi:<br />

1996 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak görev<br />

yapmaktayım.<br />

Bilimsel Çalışma:<br />

“Kur’an’da Tarih Kavramı” üzerinde çalışılıyor.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!