Ä°BRAHÄ°M TIRSà VE DÃVÃN'I - Süleyman Demirel Ãniversitesi
Ä°BRAHÄ°M TIRSà VE DÃVÃN'I - Süleyman Demirel Ãniversitesi
Ä°BRAHÄ°M TIRSà VE DÃVÃN'I - Süleyman Demirel Ãniversitesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C.<br />
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİ<strong>VE</strong>RSİTESİ<br />
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />
TÜRK DİLİ <strong>VE</strong> EDEBİYATI ANABİLİM DALI<br />
ESKİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI<br />
İBRAHİM TIRSÎ <strong>VE</strong> DÎVÂN’I<br />
İNCELEME-TENKİDLİ METİN-SÖZLÜK<br />
DANIŞMAN<br />
Doç. Dr. Sadık ERDEM<br />
HAZIRLAYAN<br />
Kadriye YILMAZ<br />
9830205048<br />
ISPARTA – 2001
İÇİNDEKİLER<br />
sayfa<br />
ÖNSÖZ.....................................................................................................................III<br />
KISALTMALAR..................................................................................................... IV<br />
KULLANILAN TRANSKRİSİYON SİSTEMİ........................................................V<br />
İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI <strong>VE</strong> EDEBÎ ŞAHSİYETİ.................................... VI<br />
I. İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI.................................................................VI<br />
II. İBRAHİM TIRSÎ’NİN EDEBÎ ŞAHSİYETİ............................................XIV<br />
ELE ALDIĞI KONULAR.....................................................................XIV<br />
1. SOSYAL KONULAR.....................................................................XVI<br />
a) Eğlenceler....................................................................................XVI<br />
b)<br />
Musiki..........................................................................................XIX<br />
c) Meslekler ve Zanaatlar............................................................... XXI<br />
d)Sebzelerve Yemekler.................................................................XXIV<br />
e) Hayvanlar...................................................................................XXX<br />
f) Kılık-Kıyafet...........................................................................XXXIV<br />
2. YAŞADIĞI ÇEVREDEKİ AZINLIKLARIN<br />
MİLLÎ ÖZELLİKLERİ.............................................................XXXVII<br />
3. HATTATLIĞI DOLAYISI İLE ELE ALDIĞI KONULAR............XL<br />
4. MEVSİMLER................................................................................XLII<br />
III.<br />
ESERİ......................................................................................................XLV<br />
A. DİLİ....................................................................................................LII<br />
5. ARUZ ÖLÇÜSÜ................................................................................LV<br />
B. EDEBÎ SANATLAR.....................................................................LVIII<br />
SONUÇ.....................................................................................................................LX<br />
BİBLİYOGRAFYA.................................................................................................LXI<br />
DÎVÂN-I TIRSÎ............................................................................................................1<br />
I. KASİDELER.................................................................................................2<br />
II. GAZELLER..................................................................................................11<br />
III. MÜSTEZADLAR......................................................................................202<br />
IV. TAHMİSLE................................................................................................209<br />
V. TARİHLER................................................................................................215<br />
SÖZLÜK .................................................................................................................218
ÖNSÖZ<br />
XVIII. yüzyıl şairlerinden Tırsî İbrahim Efendi üzerine yapılan bu çalışma, Doç.<br />
Dr. Sadık Erdem’in danışmanlığında yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır.<br />
Kataloglarda ve ansiklopedilerde dört nüsha olarak<br />
bildirilen Tırsî Dîvânı’nın çalışmalarımız esnasında yedi<br />
nüsha olduğu tespit edildi. İstanbul Yapı Kredi Bankası<br />
Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535’te bulunan nüsha, esas<br />
olarak alındı ve çalışmada A. harfi ile gösterildi. B.<br />
nüshası, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir.<br />
Araştırmalarımız neticesinde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde<br />
bir dîvâna daha rastlanıldı ve C. nüshası olarak<br />
değerlendirildi. Bunlardan başka, Süleymaniye<br />
Kütüphanesi’nde, Tırsî’ye ait olduğu tespit edilen üç dîvân<br />
nüshası, sırası ile D., E., F. olarak adlandırıldılar. G.<br />
harfi ile belirtilen son bir nüsha, Millet Kütüphanesi Ali<br />
Emiri Kitaplığı 257 numaradadır.<br />
Çalışmamız, “İnceleme”, “Tenkidli Metin” ve “Sözlük”<br />
bölümlerinden oluşturulmuştur.<br />
Birinci bölümde, temel kaynaklarda hakkında yeterli<br />
bilgi bulamadığımız Tırsî’nin, eldeki metinden<br />
faydalanılarak hayatı ve edebî şahsiyeti üzerinde<br />
durulmuştur.<br />
Tenkidli metin bölümünde, karşılaştırılan yedi<br />
nüshadan faydalanılarak sağlam bir metin oluşturulmaya<br />
çalışılmıştır.<br />
Bu bölümde okunamayan kelimeler, eski harfleriyle<br />
aynen yazılmıştır.<br />
Metinde geçen bazı müstehcen kelimelere ise baş<br />
harfleri verildikten sonra üç nokta konulmuş; varsa ekleri<br />
yazılmıştır.<br />
Sözlük bölümü, Arapça, Farsça ve bugün kullanılmayan<br />
Türkçe kelimelerden meydana getirilmiştir.
Çalışmada yol gösteren danışman hocam Doç. Dr. Sadık<br />
Erdem’e teşekkür ederim.<br />
ISPARTA-2001<br />
Arş. Gör. Kadriye YILMAZ<br />
KISALTMALAR<br />
(A.) : Arapça.<br />
A. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi<br />
Nu.: 535.<br />
a.g.e. : Adı geçen eser.<br />
B. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y. Nu.: 2917.<br />
bkz. : Bakınız.<br />
C. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />
D. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.: 548.<br />
E. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu.: 668/1.<br />
(F.) : Farsça.<br />
(Fr.) : Fransızca.<br />
F. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hafid Efendi Nu.: 352.<br />
G. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Millet Kütüphanesi Ali Emiri<br />
Kitaplığı Nu.: 257.<br />
(İ.) : İtalyanca.<br />
Nu. : Numara.<br />
s. : Sayfa.<br />
sy. : Sayı.<br />
(T.) : Türkçe.<br />
T.Y. : Türkçe Yazma.<br />
(Y.) : Yunanca.<br />
yk. : Yaprak.
KULLANILAN TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ<br />
1. Metinde Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun vokaller<br />
a, Y , v sırasıyla À, ì, í, ÿ şeklinde<br />
gösterilmiştir.<br />
2. Arap alfabesinde bulunup da yeni Türk alfabesinde<br />
bulunmayan harfler, Tenkidli<br />
Metin Bölümünde şu şekilde gösterilmiştir:<br />
’ hemze 1,<br />
Ð<br />
æ, å X<br />
Ó, ó<br />
ح Ò, ò<br />
خ Õ, õ w<br />
ä, ã \<br />
Ż, ż; ë, ê (<br />
Ù, ù |<br />
Ô, ô }<br />
‘ O<br />
á, à &<br />
Ú, ú é<br />
ñ<br />
ك<br />
3. Düz yazının üstüne konulan “ v ” harfi ile Farsçadaki “vÀv-ı ma‘dûle”ye işaret<br />
edilmiştir. Ò v ÀcegÀn, ò v Àr gibi.<br />
4. Birleşik sıfatlar arasına bir (-) konulmuştur. ‘Araú-çìn, Àteş-pÀre, bÀde-ò v Àr, bÀàbÀn,<br />
bed-ÀvÀz, àam-nÀk gibi.<br />
5. Nüsha farkları gösterilirken birinci mısraı, (/) işareti ile ikinci mısraı, (//) işareti ile<br />
belirtilmiştir. Tahmislerdeki a, b, c, d, e sırasıyla birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü<br />
ve beşinci mısraıya delâlet eder.<br />
6. Metinde eksik bırakılan bazı kelime ve heceler, köşeli parantez içine alınmıştır.<br />
7. Atıf vavları “u, ü; vu, vü” ile yazılmıştır.<br />
8. Farsça isim ve sıfat tamlamasında, izâfet veya sıfat kesresi, muzâf ve mevsûfa çizgi<br />
(-) ile bağlanmış ve “-ı, -i” şeklinde yazılmıştır.<br />
İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI <strong>VE</strong> EDEBÎ ŞAHSİYETİ
I. İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI<br />
İnceleme konusu olarak ele aldığımız XVIII. yüzyılın<br />
hattat ve şairlerinden olan İbrahim Tırsî’nin hayatı<br />
hakkında bilgiler sınırlıdır. Bunlar da ancak birkaç şuarâ<br />
tezkiresinde görülmektedir. Hattatlığı münasebetiyle hat<br />
sanatı ile ilgili bazı kaynaklarda da ismi geçmektedir.<br />
Şuarâ tezkirelerinden Râmiz’in Âdâb-ı Zurafâ’sında 1 ,<br />
Fatîn’in Hâtimetü’l-eş‘âr’ında 2 ve Nâil Tuman’ın Tuhfe-i<br />
Nâilî’sinde 3 Tırsî’ye yer verilmiştir.<br />
Hattatlarla ilgili eserlerde de Tırsî’den bahisler<br />
vardır. Bunlar arasında Müstakîm-zâde Süleymân Sadeddin<br />
Efendi’nin Tuhfe-i Hattâtîn 4 adlı eseri gelir. Yine İranlı<br />
Habîb’in, Hat ve Hattâtân’ında 5 da ismi geçer.<br />
Yukarıda verilen eserlerin yanında Tırsî ismine,<br />
Müstakîm-zâde Süleymân Sadeddin’e ait Arapça bir hâl<br />
tercümesi olan Mecelletü’n-nisâb fi’n-nisbi ve’l-künâ<br />
ve’l-elkâb 6 adlı eserde de rastlanılır.<br />
Anılması gereken bir eser daha vardır ki o da Josef von<br />
Hammer-Purgstall’in Geschichte der osmanischen Dichtkunst<br />
bis auf unsere Zeit’idir. Burada Tarsî maddesinde yer alan<br />
şair, Tırsî İbrahim Efendi’den başkası değildir. Hammer’in<br />
Tarsî’den seçtiği şiirler de Tırsî’ye aittir 7 . Şairin<br />
1<br />
Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli<br />
Metin-İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara,<br />
1994, s.196-197.<br />
2 Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya Destgahları, 1271, s. 251-252.<br />
3<br />
Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-Tuhfe-i Nâilî,<br />
II, Ankara Bizim Büro Yayınları, 2001, s. 588.<br />
4 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928,<br />
s. 57-58.<br />
5<br />
Óabìb, Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul Matbaa-i Ebuzziya, 1305, s.<br />
91-92.<br />
6 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Mecelletü’n-nisÀb fi’nnisbi<br />
ve’l-künÀ ve’l-elúÀb, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi<br />
Nu.: 628, yk.: 302 b .<br />
7<br />
Josef von Hammer-Purgstall, Geschichte der osmanischen<br />
Dichtkunst bis auf unsere Zeit, IV, Pesth, 1838, s. 199-204.
mahlâsı ile ilgili bir okuma hatası olduğunu zannediyoruz.<br />
Tars veya tarsî kelimelerine lügatlerde rastlanılamadı.<br />
Fakat tırs Sr| kelimesinin âbadî ve âharlı yazı kâğıdı<br />
anlamına geldiği bilinmektedir 8 . Tırsî’nin şairliğinin<br />
yanında, hattat olması dolayısıyla böyle bir mahlâsı,<br />
kullanması makuldür.<br />
Asıl adı, İbrahim olan Tırsî’nin kesin doğum tarihine kaynaklarda<br />
rastlanılamadı.<br />
Ailesi hakkında da bir bilgiye ulaşılamadı. Her ne kadar bir mısraında<br />
Mühtediyem oldı hidÀyet baña<br />
Gazeller: IX, 7. beyit, ikinci mısraı<br />
diyorsa da soyu hakkında bilgi edinilemedi. Muhtemelen<br />
gayr-i müslim kökenli olmalıdır. Kaynaklardan Anadolu’dan<br />
geldiğini öğrenebiliyoruz 9 . Yine gazelleri arasında bir<br />
beyitte:<br />
Ùırsì ‘aceb mi oynasa eùfÀl ile hemìn<br />
Anaùolıda masúaù-ı re’si Uşaúlıdur<br />
Gazeller: LXV, 9. beyit<br />
diyerek Uşak’ta doğduğunu açıklar.<br />
Daha sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Bir gazelinde küçüklükten beri yaşadığı<br />
yerin İstanbul’da Ayasofya civarı olduğu ve At Meydanı’nda gezindiği ifade<br />
edilmektedir:<br />
Atum oynaàı At MeydÀnı oldı tÀ ezel Ùırsì<br />
Küçükden her ùaraflarda feres-rÀn olduàum yerdür<br />
Gazeller: XLIX, 5. beyit<br />
8<br />
Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın<br />
Kitabevi, Ankara, 1993.<br />
9<br />
Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya<br />
Destgahları, 1271, s. 251; Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn,<br />
Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928, s. 57; Óabìb,<br />
Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul Matbaa-i Ebuzziya, 1305, s. 91; Meómed<br />
SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye,<br />
III, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311, s. 251; İstanbul<br />
Üniversitesi Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî<br />
Eğitim Bakanlığı Basımevi, 1965, s. 650.
İstanbul’da devrin hattatlarından Defterdarlık Mektubî Kalemi baş halifesi Sinek<br />
Ahmed Efendi’den (ö. H. 1135/M. 1722) 10 Divân-ı Hümâyûn’da ferman ve beratların<br />
yazımına mahsus girift ve güzel bir yazı çeşidi olan dîvânî ve diğer bazı yazı türlerini<br />
öğrenmiştir 11 .<br />
Gazellerinde çok kitap karıştırdığından övgüyle<br />
bahseder 12 . Bununla eğitimindeki kaliteye işaret etmek<br />
ister.<br />
Osman-zâde Tâib (ö. Kahire H. 1136/M. 1724), Tırsî<br />
hakkında bir hiciv kıtasında, onun övünen, derbeder,<br />
gururlu bir kişi olduğunu ve bu huyundan vazgeçmesi<br />
gerektiğini tavsiye eder 13 :<br />
Eyleyüp Àb-ı rÿyuñı rìzÀn<br />
Der-beder gezme meşrebüñ úurısun<br />
Dün yazılduñ dilenci defterine<br />
Hele Ùırsì mürekkebüñ úurısun<br />
Tırsî, şiir yazmaya Dîvân-ı Hümâyûn kâtibi Hezârî mahlâslı Kebûterî Mehmed<br />
Efendi’nin etkisi ile başladığını söyler 14 .<br />
Geçimini temin için kâtiplik yapmıştır. Ancak nerelerde çalıştığı hakkında fazla<br />
bir bilgi yoktur. Kaynaklar, kâğıteminliği gibi birtakım vazifelerde bulunduğunda ve<br />
hâcegân (kâtipler topluluğu)a dâhil olduğunda birleşmektedir 15 .<br />
10 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />
Devlet Maùbaası, 1928, s. 100-101.<br />
11 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />
Devlet Maùbaası, 1928, s. 57; Óabìb, Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul<br />
Matbaa-i Ebuzziya, 1305, s. 91.<br />
12 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
4 b .<br />
13<br />
Mustafa Yatman, Osman-zâde Tâib Divânı’ndan Seçmeler, Kültür<br />
Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1989, s.164.<br />
14 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
4 b .<br />
15<br />
Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli Metin-<br />
İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1994,<br />
s.197; Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya<br />
Destgahları, 1271, s.25; Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn,<br />
Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928, s.57; Meómed<br />
SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye,<br />
I, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311, s.123; Cemâl Kurnaz-Mustafa
Gazellerinden alınan aşağıdaki beyitler meslekî durumu ile ilgili olarak<br />
kâğıtemini olduğunu doğrular:<br />
İdindüm fıstıúì kÀàıd-emìni olduàum demler<br />
Biraz úırpındı bÀúì úaldı anı bÀda virdüm hep<br />
Gazeller: XVIII, 2. Beyit<br />
Azaú gibi yere ey Ùırsi olduñ şimdi defter-dÀr<br />
Ezel kÀàıd-emìni muêóik-i ‘Àlem gedÀ dirken<br />
Gazeller: CXLVII, 6. beyit<br />
Yine bir başka mısrada İstanbul’da maliyede çalıştığını<br />
dile getirir.<br />
Ben ÀsitÀnede mÀliyyeye vekìl oldum<br />
Olınca pÀre nanay àam ãafÀ yerin ùutmaz<br />
Gazeller: LXXXVIII, 3. beyit<br />
Kendisinin hâcegânda yaşamaktan pek memnun olmadığını gazellerinden anlıyoruz 16 .<br />
Bir diğer beyitte de kaptanlığa kadar yükselmiş olduğu<br />
hâlde müselles ismi verilen şarap türünü içmekten sokağa<br />
atıldığı için şikâyet eder:<br />
Tersanede gelmişdi úapudanlıàa yolum<br />
İtdürdi beni göz göre ber-rÀh müåelleå<br />
Gazeller: XXII, 2. beyit<br />
İçkiye olan düşkünlüğü sebebi ile yalnız işinden olmayıp hakarete uğradığını,<br />
müşkil durumlarda kaldığını da belirtir 17 .<br />
Bir taraftan yalnızlığına ve yoksulluğuna işaret edip<br />
para kazanmak için maskaralık yaparak çalıştığını, diğer<br />
yandan da bezistanda Hint malları satan bir dükkânının<br />
Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-Tuhfe-i Nâilî, II, Ankara Bizim Büro<br />
Yayınları, 2001, s. 588.<br />
16 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
11 a .<br />
17 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
7 a .
olduğunu söyler, bununla gönül zenginliğine işaret etmiş<br />
olmalıdır:<br />
Varup bizüm kibÀra úaşmer olmaú kÀr içün ise<br />
BezistÀnda bizüm bir Hind işi dükkÀnumuz vardur<br />
Gazeller: LIX, 4. beyit<br />
Bir beyitte ip canbazlığı yaptığından da bahseder, ki yukarıdaki beyitle birlikte<br />
ele alındığında eğlence yerlerinde canbaz ve hokkabaz olarak çalıştığı anlaşılmaktadır:<br />
Ezel ip cÀn-bÀõı olduúlarum var idi ey Ùırsì<br />
Unudılmaàa bÀ‘iå şimdi uràansuzluàumdandur<br />
Gazeller: LXXVI, 6. beyit<br />
Bir şu‘bede-bÀõum hele Ùırsì-i fehìmüm<br />
Düşdi deñize ùobra ile óoúúalarum yoú<br />
Gazeller: CIX, 7<br />
Sefaletle geçen hayat sıkıntısını:<br />
Zÿr-ı kürekle geçdi bütün birden ÀşinÀ<br />
Bu rÿzgÀrda olmadı hìç yelken ÀşinÀ<br />
Gazeller: XI, 1. beyit<br />
beytiyle ifade etmekte ve bunu bir kürek mahkûmunun rüzgâr ve yelkeni görmeden,<br />
güverte altında geçen hayatına benzetmektedir.<br />
Yine çok meslek değiştirdiğini ve işlerinde sebatsız<br />
olduğunu da ifade eder, ki hayatta başarısızlığının<br />
gerekçesi olarak görmüş olabilir:<br />
Manãıb olduúda beni zencìrler øabù eylemez<br />
ÙırsìyÀ bu bendeñüz dìvÀne girmiş çıúmışuz<br />
Gazeller: LXXX, 7<br />
Tırsî’nin çevresi ve ahbapları hakkındaki bilgiler de<br />
yeterli değildir. Kaynaklardan yalnızca Kariye Mahallesi<br />
imamı, Şeyh Mustafa Şânî (ö. H. 1180/M. 1766) ile birlikte
gazeller söylediğini öğrenebiliyoruz 18 . Yine Dîvân-ı<br />
Tırsî’nin bizim esas aldığımız A. nüshası, Şânî tarafından<br />
istinsah edilmiştir. Bu da aralarında sıkı bir dostluk bağı<br />
olduğunu göstermektedir. Nitekim her ikisi de nazım türü<br />
olarak, hezel tarzını benimsemekle tanınırlar. Seyyid<br />
Hüseyin Vehbî, Vekâlet-nâme adlı eserinde Tırsî ve Şânî’nin<br />
şairlik taslaması hakkında şu beyte yer verir:<br />
Velì küttÀb-ı defter-òÀne gibi sade maòlaãla<br />
TeşÀ‘ür itmesün kimse miåÀl-i Ùırsi vü ŞÀnì 19<br />
Tırsî’nin sık sık andığı bir şair de, asıl adı<br />
Abdurrahman olan Hevâyî Kubûrî-zâde (ö. H. 1129/ M.<br />
1710)’dir 20 . O da Tırsî ve Şânî gibi bir hezel türü<br />
şairidir 21 . Aslen Edirneli bir aileden gelip Çorlulu Şehid<br />
Ali Paşa’nın iltifatına mazhar olmuştur. Paşa sayesinde<br />
bazı ruznâmecilik (günlük gelir-gider ve vukuatın kaydına<br />
mahsus defterleri tutan memur, yevmiye veya muhasebe<br />
kâtibi) görevlerine kadar yükselmiştir. Tırsî bu şairi,<br />
kendisine peyrev ve üstat olarak kabul eder:<br />
HevÀyìdür bu vÀdìde bizüm üstÀdumuz Ùırsì<br />
Olur bu masòara ebyÀtumuz yÀrÀna eglence<br />
Gazeller: CLXXXII, 5<br />
1710’dan sonra yazdığını tahmin ettiğimiz aşağıdaki beyitte ise Hevâyî’nin<br />
öldüğünü, namının kaldığını söyler ve onun yerinin doldurulamayacağını ifade eder:<br />
18 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />
Devlet Maùbaası, 1928, s.<br />
57. Şânî ile ilgili beyitler için bkz. Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 10 b , 13 a , 16 b , 31 a .<br />
19 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />
Devlet Maùbaası, 1928, s.<br />
58.<br />
20 Hevâyî ile ilgili beyitler için bkz. Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 8 a , 13 b , 14 a , 14 b , 15 b , 16 a , 21 a , 23 a , 30 a , 32 b .<br />
21<br />
Bkz. Zehra Vildan Öbek, Hevâyî (Abdurrahman Kubûrî-zâde)<br />
Dîvânı’nın Tenkidli Metni ve İncelemesi, Yayınlanmamış Yüksek<br />
Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi.
HevÀyì postı tehì úaldı nÀmı dillerde<br />
Senüñde kimse daòi ÙırsiyÀ yerin ùutmaz<br />
Gazeller: LXXXVIII, 6<br />
Tırsî, gazellerinde Tunca nehrinde yüzdüğünü anlatır. Aşağıdaki beyte<br />
dayanılarak şairin, Balkanlar ve Edirne mahalinde kalmış olduğu neticesine varılabilir:<br />
Ùunca ãuyın gördüm uzaúdan aúar ãandum ki şaù<br />
äoyınup atdum içine kendümi mÀnend-i baù<br />
Gazeller: CIII, 1. beyit<br />
Tırsî, bazı beyitleri ile dinî akidelere, biraz lâubalî bir tutum sergilemektedir 22 .<br />
Şeyhler ve vaizler hakkında pek olumlu fikirler beslemez. Her ne kadar şeyh redifli bir<br />
gazel yazıp tasavvufla ilgili terimleri kullanmışsa da, buradaki beyitlerden şeyhler<br />
hakkında müspet düşünmediği anlaşılmaktadır 23 . Tekkede oturanların burnundan<br />
gelecek kadar sıkıntıda olduğunu söyler 24 .<br />
Kaynaklar, Tırsî’nin vefat tarihini rıhlet-i beşer r$b TLqr<br />
terkibi 25 nin gösterdiği H. 1140/M. 1727-28 olarak verirler 26 .<br />
Hammer’in Geschichte der osmanischen Dichtkunst bis auf unsere Zeit isimli<br />
eserinde Tırsî’nin ölümü için H. 1180/M. 1766 tarihi verilmektedir. Gerçi elimizdeki<br />
22<br />
Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 3 b .<br />
23<br />
Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 7 b .<br />
24<br />
Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 9 b .<br />
25 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />
Devlet Maùbaası, 1928, s. 57; İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazma<br />
Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî Eğitim Bakanlığı<br />
Basımevi, 1965, s. 650.<br />
26 Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli Metin-<br />
İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1994,<br />
s.197; Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya<br />
Destgahları, 1271, s. 251; Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn,<br />
Mecelletü’n-nisÀb fi’n-nisbi ve’l-künÀ ve’l-elúÀb, Süleymaniye<br />
Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu.: 628, yk.: 302 b ; Müstaúìm-zÀde<br />
SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet<br />
Maùbaası, 1928, s. 57; Meómed SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud<br />
Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye, III, İstanbul Matbaa-i Âmire,<br />
1311, s. 251; Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-<br />
Tuhfe-i Nâilî, II, Ankara Bizim Büro Yayınları, 2001, s. 588.
kaynaklar, arkadaşı Şânî’nin vefat tarihini de H. 1180 olarak göstermektedirler. Bu da<br />
kendisi ile arkadaşının ölüm tarihinin aynı olabileceği anlamına gelmektedir.<br />
Dîvân-ı Tırsî’de, iki adet tarih mısraı bulunmaktadır. İlki, Dîvân’ın tertibine<br />
söylenilmiştir. Ebcede göre hesabı, H. 1131’i verir:<br />
Buçaúçılıú idüp Ùırsì yarım mıãra‘da derc itdüm<br />
III. Didüm itmÀmına tÀrìò bu tertìb-i dìvÀnum<br />
Tarihler: II, 6. beyit<br />
İkinci tarih ise cevherî tarih olup noktalı harflerinin toplamı, H. 1154’ü verir:<br />
Óurÿf-ı cevherìsiyle didüm tÀrìòini Ùırsì<br />
Cüyÿş-ı sebzevÀta eyler idüm enginÀrı baş<br />
Tarihler: I, 5. beyit<br />
Bu ikinci tarihe dayanarak, İbrahim Tırsî’nin vefat tarihinin H.1140’dan sonra<br />
olduğu düşünülebilir. Fakat ölümü için kesin bir tarih verilemiyor. Prof. Dr. İsmail<br />
Yakıt’ın da belirttiği gibi Dîvân’daki “enginar” için düşürmüş olduğu 1154 Hicrî tarihi<br />
dikkate alınırsa vefat tarihinin, bu tarihten sonra olması daha doğrudur 27 . Öyleyse<br />
kaynaklardan Hammer’in verdiği vefat tarihi, daha isabetli görünmektedir.<br />
Son olarak kabrinin nerede olduğu meselesine gelince, kaynakların tamamı<br />
İstanbul Edirnekapı Mezarlığı hâricinde gömülü olduğunda birleşmektedirler 28 . Ancak<br />
araştırmalarımızda yerini tespit edemedik.<br />
27<br />
İsmail Yakıt, Türk-İslâm Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih<br />
Düşürme, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992, s.109.<br />
28 Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli<br />
Metin-İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara,<br />
1994, s.197; Meómed SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i<br />
MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye, I, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311, s.123;<br />
Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-Tuhfe-i Nâilî, II,<br />
Ankara Bizim Büro Yayınları, 2001, s. 588; İstanbul Üniversitesi<br />
Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî Eğitim<br />
Bakanlığı Basımevi, 1965, s. 650.
II. İBRAHİM TIRSÎ’NİN EDEBÎ ŞAHSİYETİ<br />
XVIII. yüzyıl hezel şairlerindendir. Tırsî, kendi gazellerinde de sık sık açıkladığı<br />
gibi, orijinalliği daha az olan, hatta argo ifadeler yüklü, XVIII. yüzyılın Hevâyî’sidir.<br />
Hezel sahasında, Hevâyî’yi takip eder. Tırsî ve aynı şekilde Hevâyî, Osmanlılarda<br />
komik şairler olarak geçer ve eserleri, Türk mizahının geniş anlam alanını bütün<br />
çıplaklığıyla gösterir.<br />
Tırsî, Hevâyî ile Sâbit’in tarzı arasında özel bir bağ oluşturur 29 . Fakat söz<br />
söylemek kudretini bütünüyle hezliyata sarf eder. Ciddî eserler meydana getirmek<br />
yerine, çoğu yâvelerden müteşekkil bir hezliyat dîvânı oluşturur.<br />
Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde gülmece ve yergi tarzını,<br />
iki sınıfta değerlendirdikten sonra; Tırsî’nin hezliyatını incitmeden güldüren eserler<br />
arasında değil; kaba şaka, sataşma, taşlama, kınama, iğrenç yerme ve sövme olarak<br />
yazılan eserler listesinde verir. Bu listeye Tırsî’nin yanında Gazâlî (ö. H. 942/M. 1535),<br />
Veysî (ö. H. 1037/M.1627), Ebubekir Kânî (ö. H. 1206/M. 1791), Sürûrî (ö. H. 1227/M.<br />
1812) gibi tanınmış şairlerin eserlerini de dâhil eder 30 .<br />
ELE ALDIĞI KONULAR<br />
Tırsî, kendi muhitinin ve devrinin günlük hayatıyla<br />
alâkalı bütün konularla ilgilenmiştir. Her türlü meseleye<br />
ironik yaklaşır.<br />
Mücerret mefhumlar yerine, müşahhas dünya ile<br />
ilgilenmeyi yeğler. Giyim kuşam, yiyecekler, müzik,<br />
zanaatlar gibi sosyal hayatın çeşitli alanlarına alaycı<br />
bakar. Bunda geçimini sağladığı eğlence hayatının da etkisi<br />
vardır.<br />
Hayatı anlamsız gördüğü gibi, şiiri ve şairliği de<br />
önemsiz görür. Osman-zâde Tâib, Tırsî’nin uğraşısının<br />
eğlenmek olduğunu şu mısralar ile belirtir:<br />
29 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Mecelletü’n-nisÀb fi’nnisbi<br />
ve’l-künÀ ve’l-elúÀb, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi<br />
Nu.: 628, yk.: 302 b .<br />
30 Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,<br />
1998, s. 155.
İbn-i Gümrük ile bizim Tırsî<br />
Hayli eğlence idi yârâne<br />
Hazzı var idi ger olmasaydı<br />
Biri çengi birisi çingane 31<br />
Tırsî’nin şiirden ve şiirle meşgul oluştan beklediği,<br />
sadece eğlenmektir:<br />
ÙırsiyÀ gitdükçe úaşmer oldı eş‘Àruñ senüñ<br />
Masòara eglencedür bir àayrı dìvÀn istemez<br />
Gazeller: LXXXII, 7.<br />
beyit<br />
beytiyle bu düşüncesini ifade etmektedir.<br />
Bizzat kendisi, gazellerini anlamsız ve maskara olarak şöyle nitelendirir:<br />
Böyle bì-ma‘nÀ àazel söylemede ey Ùırsì<br />
Hele inãÀf idelüm sen gibi er mi bulınur<br />
Gazeller: LVII, 5. beyit<br />
Gürÿh-ı ò v ÀcegÀn içre úati úaşmersin ey Ùırsì<br />
Bu deñlü masòara şi‘ri idüp inşÀd n’eylersin<br />
Gazeller: CXLV, 7. beyit<br />
Şiirlerinde bir hezel şairi olması sebebiyle genelde<br />
müstehcen ve lâubalîdir. Argoya hatta küfre varan<br />
söyleyişlere ve sivri dilliliğe rastlamak mümkündür.<br />
Dîvân Edebiyatının en önemli özelliği olan mazmunlar<br />
konusunda, kendine has üstün sanat özelliklerini<br />
gösterememektedir.<br />
Diğer şairlerin şiirlerini alarak, onları aynı vezin<br />
ve kafiyede alaycı bir şekilde değiştirir. Meselâ Nâbî’nin<br />
31 Mustafa Yatman, Osman-zâde Tâib Divânı’ndan Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayınları,<br />
Ankara, 1989, s.164.
görmişüz redifli gazeli 32 Tırsî’nin dilinde farklı bir<br />
anlam kazanır 33 .<br />
Dîvân şiirinin hatta bütünüyle şiirin en önde gelen<br />
konularından biri olan aşk teması, Tırsî’de yok gibidir.<br />
Onun yerine yemeklere karşı duyulan sınırsız bir arzu ve<br />
diğer beşerî hazları dile getiren mısralar vardır.<br />
Ele aldığı konularda mizah hürriyetini, ahlâkî<br />
kaidelerin sınırlamasına izin vermez. Devrindeki muglim<br />
veya gulampare tabirlerini, açıkça ve defalarca söylemekten<br />
kaçınmaz 34 . Nitekim döneminin diğer hezel şairlerinde de<br />
benzeri anlatımlara rastlanır.<br />
Kendisi, hâcegândan yetişmesine rağmen, daha çok<br />
yeniçeriler tarafından rağbet görmüştür 35 .<br />
Tırsî’nin işlediği belli başlı konular şunlardır:<br />
1. SOSYAL KONULAR<br />
a) Eğlenceler:<br />
Daha evvel de belirtildiği gibi İbrahim Tırsî’nin günlük hayatının büyük bir<br />
kısmı, eğlenme ve eğlendirmekle geçer.<br />
Manzumelerinde Göksu, Bebek, Kâgıthâne, Hisar, Boğaz, Kuruçeşme gibi<br />
devrinin gözde mekânlarından sık sık bahseder 36 .<br />
Kış eğlencelerinin başında, helva sohbetleri gelir. XVIII. yüzyılda ve özellikle<br />
on üç yıl süren Lâle Devrinde, bu sohbetler kış gecelerinin vazgeçilmez<br />
şenliklerindendir. Tırsî, devrinin bu eğlence meclisleri hakkında şunları söylemiştir:<br />
Gir ki bir hey’ete cümle yÀrÀn<br />
32<br />
Ali Fuat Bilkan, NÀbì DìvÀnı, Millî Eğitim Bakanlığı<br />
Yayınları, Ankara, 1997, s. 696.<br />
33<br />
Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 14 b .<br />
34 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
5 b , 9 b , 12 b , 18 a , 26 b , 27 a , 28 a , 32 a .<br />
35<br />
Josef von Hammer-Purgstall, Geschichte der osmanischen<br />
Dichtkunst bis auf unsere Zeit, IV, Pesth, 1837, s. 199.<br />
36<br />
Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
3 b , 10 b , 18 a , 24 a , 30 b .
Gülüşüp óaôô ide óalvÀda saña<br />
Gazeller: X, 2. beyit<br />
Ùatlı ola ãoóbetlerümüz diyü miyÀne<br />
Şekkerci külÀhı ile óalvÀde mi geldüñ<br />
Gazeller: CXVIII, 4. beyit<br />
Lâle Devrinin renkli safalarından biri de, çırağan<br />
denilen gece donanmalarıdır. Hatta III. Ahmed’in meşhur<br />
sadr-ı a‘zamlarından Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve eşi<br />
Fatma Sultan için yapılan şenliklerde, bahçesinde lâle<br />
tarhları içinde türlü mum ve kandillerin yakıldığı yalı,<br />
Çırağan yalısı ismiyle adlandırılmıştır. Tırsî, bunu<br />
Açılup lÀle mevsimi geldi<br />
Zevúı vardur begüm ÇırÀàÀnuñ<br />
Gazeller: CXIV, 7. beyit<br />
şeklinde ifade etmiştir. Yine bir başka gazelinde mevsim-i<br />
lâle dediği bahar mevsiminde çiçekçiler ocağının durumunu<br />
şöyle tasvir eder:<br />
Çiçekçiler ocaàı mevsim-i lÀle irişdükde<br />
Yanup yaúılaraú anda çerÀàÀn eylemez n’eyler<br />
Benüm de lÀciverdì lÀlemi seyr eyleyen Ùırsì<br />
Görüp ùaúımlarum hep anda iskÀn eylemez n’eyler<br />
Gazeller: LX, 5., 6.<br />
beyit<br />
Tırsî, devrin toplantılarında oynanan kukla, yüzük ve<br />
koz gibi bazı oyunlara da değinir. Meded redifli gazelinde,<br />
yüzük oyununda sayı kazanan tarafın, yenilenin yüzünü<br />
karalama âdetini kara çalmak deyimini kullanarak şöyle<br />
ifade eder:<br />
Gice ãoóbetlere gitme uyup aàyÀra meded<br />
Úorúum oldur düşürürler seni bir yÀra meded
Yüzük oynı diyerek iş çıúarurlarsa eger<br />
Oyuna girme çalarlar saña bir úara meded<br />
Dizilüp de ãıraya gelme miyÀna óaõer it<br />
Bal gibi ùatlı görin ‘Àşıú-ı nÀ-çÀre meded<br />
Gazeller: XXXVIII, 1., 2., 3. beyit<br />
Çocukların kendi aralarında oynadığı koz (ceviz) oyunu, şu şekilde<br />
anlatılmaktadır:<br />
Úoz oynar çuúurına úoymaca gÀhìce bir ãıbyÀn<br />
Üçüñ yeri düşerse ger olur mesrÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 2. beyit<br />
Yine bayramlarda çocukların oynadıkları oyunlar hakkında şöyle der:<br />
‘Ìd irdi ãalıncaú úurup ey Ùırsì-i nÀ-dÀn<br />
äıbyÀnı gezindürmege yaldızlı eşek ùut<br />
Gazeller: XXV, 9. beyit<br />
Pek çalış kÀr eyle bayramlarda çoçuúlar biner<br />
Ki çevir dollÀbı Defter-dÀrda gehvÀre ãal<br />
Gazeller: CXXVI, 3.<br />
beyit<br />
b) Musiki:<br />
Tırsî Dîvânı’nda, müzik ile ilgili konular da geniş yer tutar. Rehâvî, sıfâhân,<br />
mâhûr, bûselik, şehnâz, dügâh, hüseynî, nevâ gibi bazı musiki makamlarına yer<br />
verilmiş, ayrıca revân, evc, selmek, curcuna, zencîr, düyek gibi müzik usullerinin adları<br />
da kullanılmıştır. Yine keman, tambur, şeştar, rebab, kanun, def, kudüm, zurna, ney,<br />
mızrap gibi müzik âletlerine yer verilir.
Musiki terimleri ile bazı tasavvufî terimler kullanılır 37 . Bunların yanında musiki<br />
erbabı da şiirlerinde anılır. Devrinin güzide bir bestekârı ve hanendesi olan saray<br />
hanendeleri başı Burnaz Hasan Çelebiye 38 lâtife ile karışık göndermeler yapılır 39 :<br />
Gerekse sÀze ‘aàyÀre ayaú-dÀş<br />
Güzel sÀzendedür Ùanbÿri Mÿsì<br />
Gazeller: CCIV, 2. beyit<br />
SÀz-gìrìde naôìrüm yoú diyü tel úırmadan<br />
İki telli neyle ùanbÿr ile itmez imtizÀc<br />
Gazeller: XXXIII, 4. beyit<br />
Ney mey görelüm bÿselik it rÿy-i nevÀdan<br />
Faãlı bir iken eyledi cÀnÀne müåelleå<br />
Gazeller: XXX, 2. beyit<br />
Ò v Ànende gürÿhıyla hem-ÀvÀz olamazsın<br />
Ney-zen dedelerle daòi dem-sÀz olamazsın<br />
Gazeller: XCV, 1. beyit<br />
äaúın tel úırmadan pek iótirÀz it tÀr-ı ùanbÿruñ<br />
Bir ucı úuyrıàında bir ucı buràuya baàlanmış<br />
Gazeller: XCIII, 3. beyit<br />
Sen kemÀnı ãarı oàlı gibi ùut rÿy-i dügÀh<br />
RÀst gelmezse eger bÀrì nevÀ tÀrına baã<br />
Gazeller: XCIX, 3. beyit<br />
37<br />
Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />
Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 7 b . Bu beyitlerde pîş-rev,<br />
kanun, devran ve mızrap ile hakikatin gizli sırlarının ortaya<br />
konulması tasavvufî bir anlam ifade eder.<br />
38 Reşad Ekrem Koçu, Tarihimizde Garip Vakalar, 3. Baskı, Varlık<br />
Yayınevi, İstanbul, 1971, s. 100.<br />
39<br />
Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter<br />
Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 2 a , 8 b .
Def çalan yoúdur uãÿl ile bizüm dÀ’irede<br />
Gizlice ãıtma gibi ben ùutarum çifte dü yek<br />
Gazeller: CXX, 4. beyit<br />
Úudÿmıdur getüren vecde dervişÀnı hep<br />
Olur mı úarabaş aúrÀnı nev-demì de leõìõ<br />
Gazeller: XLI, 6. beyit<br />
ErbÀb-ı mÿsiúìsi bu õimmì gürÿhınuñ<br />
Başlar rehÀvi ile ãıfÀhÀne ibtidÀ<br />
Gazeller: I, 2. beyit<br />
Ben ki tekmìl-i maúÀmÀt u uãÿlÀt itdüm<br />
NaàamÀtum tenedür nÀten olursa ne ‘aceb<br />
Gazeller: XX, 10. beyit<br />
Úati dìvÀnedür zencìr uãÿlinden hìç ayrılmaz<br />
Raúìb olursa beste baàlanur çenberde o ferde<br />
Gazeller: CLXVII, 3. beyit<br />
SÀzende vü def-zen saña yardah ki gerekdür<br />
Hep curcunaya lÀzım olan úaşmeri ùoldur<br />
Gazeller: XLVIII, 6. beyit<br />
Bir iki ÀàÀze itdüm evc uãÿlinde bu şeb<br />
Usta Corci gÿş idüp didi ãıfÀhÀn oldı hep<br />
Gazeller: XXIV, 4. Beyit<br />
SÀza girerüm diyü bize ùafra ãatarsın<br />
Hem tel úıraraú ùÀlib-i şeh-nÀz olamazsın<br />
Gazeller: XCV, 2. beyit
c) Meslekler ve Zanaatlar:<br />
Tırsî Dîvânı’nda günlük hayatın bir parçası olan<br />
meslek ve zanaatlar, bir konu teşkil edecek kadar yer alır.<br />
Dîvân-ı Tırsî’de bakkal, pazarcı, manav, girdeci, aşçı,<br />
kaşıkçı, hammal, çuhacı, iplikçi, kassar, neccar, mücellid,<br />
marangoz, mimar, dülger, karakullukçu, kürekçi, bevvâb,<br />
nalbur, berber, çiftçi, bahçıvan, hokkabaz, mahiyyeci gibi<br />
birçok meslek ve bu mesleklerin hususiyetleri de bir konu<br />
teşkil eder:<br />
‘AsÀkir ùop ùolı başda re’ìsi<br />
Ne müşkildür úafÀ-dÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 32. beyit<br />
Oda erbÀbı tetimmÀt-ı bisÀùı óıfô ider<br />
Biz úaraúullıúçıyuz úara úazanı beklerüz<br />
Gazeller: LXXXIX, 2. beyit<br />
Bir mıãır şayúasına bÀrì kürekçi olsam<br />
Kenef-ÀsÀ kenÀr-ı revzen olursa ne ‘aceb<br />
Gazeller: XX, 7. beyit<br />
Götürmezdi yarıya ibrìşimi<br />
O óammÀlum sebük-bÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 12. beyit<br />
Bilinmezdi çuúa envÀ‘ı aãlÀ<br />
Çuúacılarda miãùÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 13. beyit
CilÀ görmezdi bez envÀ‘ı aãlÀ<br />
O çÀrşÿlarda úaããÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 11. beyit<br />
Ger pazarcı olmaú isterseñ úolayın söyleyem<br />
İskelede meyve ùartan kimsenüñ úanùÀrın öp<br />
Gazeller: XXI, 7. beyit<br />
Eskilerden Yorgi baúúÀl úaldı yüz yıllıú dükkÀn<br />
Anda úurı elli yıllık úaşúaval eksük degül<br />
Gazeller: CXXVI, 3. beyit<br />
Bir manava ùabla-kÀr olmaú murÀdum ÙırsiyÀ<br />
Dil şikest mìzÀn şikest hem ùabla-i döngel şikest<br />
Gazeller: XXVI, 5. beyit<br />
Eyü yimek pişirür aşçı baóåe girse eger<br />
Bizüm de aşçımuz ol meh-liúÀ gelür görinür<br />
Gazeller: LXI, 5. beyit<br />
Baòtı var ÓÀcı Receb girdecilik itse eger<br />
Úanúı çÀrşÿya varursa aña dükkÀn meftÿó<br />
Gazeller: XXXV, 3. beyit<br />
Úaşıúçılar úaşıàa zer nişÀn içün Ùırsì<br />
Pirinç teller[i] alur da eger úırar geçürür<br />
Gazeller: XLV, 7. beyit<br />
Úoca-vÀrì başına bir yeşil úalpaú al da gey<br />
Nereye varsın elbette bizüm bevvÀbdur dirler<br />
Gazeller: XLIII, 2. beyit
SükkÀn-ı sünbeki hele sünger alur ãatar<br />
Nalbur gürÿhı Àheni eñser alur ãatar<br />
Gazeller: LV, 1. beyit<br />
Bu úalyonlar yapılmazdı efendi<br />
Maranàozlarla mi‘mÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 30. beyit<br />
Dülger olana buràu keser köştere lÀzım<br />
6. Hem destere şÀúÿl<br />
Áletlerüñ envÀ‘ı her üstÀde gerekdür<br />
İşler sürerekden<br />
7. Müstezadlar: II, 9. beyit<br />
Berberüñ rindidür ol üstine úıl úondurmaz<br />
Müşterìye bulur ol ãuçı tirÀş olmayıcaú<br />
Gazeller: CXIII, 3. beyit<br />
LÀlecilik ideyüm dirseñ eyü lÀle idin<br />
Eyleme iki gözüm lÀle-i nu‘mÀna heves<br />
Gazeller: XC, 5. beyit<br />
Pazarda baàçe-vÀnlar óalúa reng itdüklerin gördüm<br />
Biraz na‘nÀ biraz salluta var şeb-bÿya baàlanmış<br />
Gazeller: XCIII, 5. beyit<br />
d) Sebzeler ve Yemekler:<br />
Tırsî’nin manzumelerinde, sebzeler ve yemekler de<br />
geniş yer tutar. Havuçtan, şalgam, Lanka hıyarı, patlıcan,<br />
taze enginar, Gelibolu soğanı, bamyaya kadar birçok sebze<br />
ismine yer verilir.
Yine sarı kaygana, sarımsağı bol paça, mumbar, şalgam<br />
kalyası, şalgam dolması, uskumru dolması, bol biberli ince<br />
soğanlı girde kebabı, midye pilavı, musakka, lüfer tavası<br />
gibi yemek çeşitlerinden bahsedilir.<br />
Sirkeli mercimek çorbası, balık çorbası, sarımsaklı ve<br />
fodlalı (bir tür ekmek) tarhana, köfteli çorba, ayyaşlar<br />
arasında içilmesi âdet olan ve mahmurluğu bozan işkembe<br />
çorbası gibi birçok çorba çeşitlerine rastlanır.<br />
Bunların yanında Edirne baklavası, revanî, vişne<br />
reçeli, muhallebi, aşure, Eğriboz işi köfter (pestil),<br />
mermer helvası, kudret helvası, latilokum gibi tatlılar da<br />
geçer.<br />
Ayrıca süt, ayran, kızılcık hoşafı, şalgam turşusu,<br />
kahve, boza, şıra, mey, müselles, arak gibi içecekler de<br />
vardır:<br />
Havuçla şalàamuñ hem úalyası hem turşìsi òoşdur<br />
Be óÀcì úarnabit ãallute yiyen maúhÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 2. beyit<br />
Úalya-i şalàam gözümüñ nÿrı cÀnumdur benüm<br />
Enginaruñ tÀzesi rÿó-ı revÀnumdur benüm<br />
Gazeller: CXL,1. beyit<br />
İmtilÀ itdi beni kestane-i at şübhesüz<br />
Bir vecihle aña şalàam turşısı olmaz devÀ<br />
Gazeller: XVI, 4. beyit<br />
BÿstÀn ekdüm bu sene olmadı hìç ãarı úabaú<br />
Var ise sizde òıyar bizdeki úarpuza baú<br />
Gazeller: CXI, 1. beyit<br />
Çıúup yerden ãarımsaú anı bamya gördi büzildi
äuladuúça dibin bÿstÀncılar oldı åemer peydÀ<br />
Gazeller: XII, 5. Beyit<br />
Elüme bir semüz et girse göñlüm istedi cÀnÀ<br />
Musaúúa‘ yapduraydum úurı bÀdincÀnumuz vardur<br />
Gazeller: LIX, 2. beyit<br />
Didüm bÀõencÀnuñ dürlüsi çoúdur úabaàuñ iki<br />
Biri ùolma biri úalya olur hìç eylemeñ peròÀş<br />
Tarihler: I, 2. beyit<br />
Mülÿòiyye vü bamya óÀlini ãorarsañ ‘Àlemde<br />
İkisi bir birine arúalaşup oldılar pÀ-dÀş<br />
Tarihler: I, 3. beyit<br />
N’ola ser-tÀc olursa sebzevÀta enginar lÀyıú<br />
Muãaúúa‘ yapıla úoz ile olmaz hìç aña bir aş<br />
Tarihler: I, 4. beyit<br />
Gelibolıdan arpacıú her sene nev-ãoàan gelür<br />
Acısı çeşm-i bedlerüñ gözine her zemÀn gelür<br />
Gazeller: LXXV, 1. beyit<br />
Yaóni ile turşi-i şalàam virür insÀna feraó<br />
Girde balıú çorbası hem virdi ôarìfÀne feraó<br />
Gazeller: XXXVI, 1. beyit<br />
Pilavı bulàuruñ kestaneli gördüñ yidüñ ammÀ<br />
Efendi ùoàrı söyle çorba-i bulàur gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 7. beyit<br />
8. Mercümek şorbÀsına taròana olmaz ÀşinÀ<br />
Bamya vü mülòıyyeye úayàana olmaz ÀşinÀ IV<br />
Gazeller: IV, 1. beyit
Bezm-i meyi gördüm hele mersin balıàıyla<br />
Midye pilavın zÀhid-i nÀ-dÀne düşürdüm<br />
Gazeller: CXLIII, 3. beyit<br />
ÙırsiyÀ usúumrı dolması ile<br />
Lüferüñ baña tavası òoş gelür<br />
Gazeller: LI, 9. beyit<br />
Mercimek çorbasını kimse yimez ey Ùırsì<br />
Bir sehl-i òal úatılup mÀ’il ola mayòoşa<br />
Gazeller: CLXIX, 9. beyit<br />
Bol ãarımsaú ile fodla ile olursa severüm<br />
Her ãabÀó def‘-i òumÀr itmege teròÀne ile<br />
Gazeller: CLXX, 4. beyit<br />
Bir ãanur ikisinüñ leõõetini añlamayan<br />
Bir degül kÿfteli şorbÀ ãarı úayàana ile<br />
Gazeller: CLXX, 8. beyit<br />
Laóm-i zÀ’id bile girmez eline heftede bir<br />
Kÿfte-ò v Àrlar oynadup yine kebÀb isterler<br />
Gazeller: LXIV, 3. beyit<br />
Girde kebÀbına leõõet viren<br />
Bol büber ile ince baãaldur<br />
Gazeller: LXIX, 4. beyit<br />
Bize paça yap ey aşçı ãarımsaúlı da pÀk olsun<br />
Yiyenler diye ãarımsaàı var ma‘mÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 5. beyit
Geh boza içüp gÀhì şıra gÀh müåelleå<br />
Çoú ãopa yidürdi baña bil Àh müåelleå<br />
Gazeller: XXXII, 1. beyit<br />
Bir ùulum peynir yapayum diyü çoú sa‘y eyledüm<br />
Süd ãuluymış ÙırsiyÀ yayıúda ayran oldı hep<br />
Gazeller: XXIV, 5. beyit<br />
YÀrÀn úızılcıú òoş-Àbı ister<br />
Aàdayla pişmiş òÀliã reçeldür<br />
Gazeller: LXIX, 5. beyit<br />
Gerçi àayrı ùatlılardan bıúmışuz<br />
Lìk Edirne baúlavası òoş gelür<br />
Gazeller: LI, 8. beyit<br />
Ùatlı görinmek isteyen aóbÀba ÙırsiyÀ<br />
GÀhìce Eàriboz işi köfter alur ãatar<br />
Gazeller: LV, 5. beyit<br />
Südle ãadriyye gibi yüz aàı olmaz yimege<br />
YÀ muóallebì ‘ÀşÿrÀ ile defterde midür<br />
Gazeller: LXVII, 2. beyit<br />
Bu sene óalvÀ-i úudret geldi tÀze Rÿmdan<br />
Ben de bir tebsi getürdüm rÀóatü’l-óulúÿmdan<br />
Gazeller: CXLVI, 2. beyit<br />
Ùatlı ãoóbet ola sükkerden hemÀn<br />
Bıúmışuz óalvÀ-i mermerden hemÀn<br />
Gazeller: CLIX, 1. Beyit
ÙırsiyÀ sükker ile yapdura görsün oàlan<br />
Reçel vişneyi aàda ile lu‘Àb eylemesün<br />
Gazeller: CXLIX, 11. beyit<br />
TiryÀki olan berş ile afyon ile oynar<br />
9. İstanbulumuzda<br />
Anlara duòÀn úahve ‘ale’l-‘Àde gerekdür<br />
äamsayla börekden<br />
Müstezadlar: II, 4. Beyit<br />
Bunların yanında Macar bardağı, Hind toprağından kâse-i fağfur, Bosna işi<br />
kalaylı leğen, kenarları geniş ve yayvan bakır bir kap olan lenger, çölmek, tulumdan<br />
yapılmış su kabı olan meşk ve ağaçtan yapılan çotra adlı su kabı gibi o dönemde<br />
mutfakta kullanılan alet ve edevata da yer verir:<br />
Süzilse bÀde-ÀsÀ òÀk-i Hinde beñzemez aãlÀ<br />
Kütahya ùopraàında kÀse-i faàfÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 34. beyit<br />
Gelür hep Engerusdan kÀse vü bardaàuñ envÀ‘ı<br />
Sitanbul sırçasında kÿze-i billÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 35. beyit<br />
İbrìú-i luùf ile bir içüm ãuyı virmedüñ<br />
Bosna işi úalaylı legen söylerüm saña<br />
Gazeller: III, 2. beyit<br />
Bir ùÀs aş içün Ùırsì ‘imÀrete üşürse<br />
Bir baúraç içür aş úomaàa lengeri n’eyler<br />
Gazeller: LVIII, 11. beyit<br />
e) Hayvanlar:
Tırsî Dîvânı’nda yalnız insanlar ve sosyal hayata değil, hayvanlara da yer<br />
verilmiştir. Şair, bir beytinde “Bir zemÀn besledüm evlÀd yerine bir merkeb” 40 diyecek<br />
kadar hayvanları sever.<br />
Mısır eşeği, Rumeli, Dobruca, Hersek beygirleri ve pek hızlı hareket eden Tatar<br />
beygirleri; oldukça şişman olan sipahi beygirleri, sütçü beygirlerinden de zayıf ve<br />
tembel olan Mudanya-Bursa arasında yolcu taşıyan Mudanya beygirleri, kira ile satılan<br />
mükarî beygirleri Dîvân’da en sık rastladığımız hayvan türüdür.<br />
Çayır vaktinde dışarı salınan hünkar atları, tazı, kolyoz balığı, çiroz, uskumru,<br />
damda kiremidi kıran kedi ile sansar, güzellerin beslediği güvercin, bülbül, gammaz<br />
karga, keklik, tepeli tavuk, boynu uzun kaz, sakankur denilen kum kertenkelesi, yaz<br />
günü tatlıya üşüşen karınca, tahta biti gibi çok çeşitli hayvanlar da konu olarak<br />
seçilmiştir:<br />
Eşeklenmezdi hep Mıãra gidenler<br />
ZuúÀú başında óimÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 21. Beyit<br />
Rÿm ili beygirleri tenbel olur ãanma ãaúın<br />
Dobrıca eùrÀfınuñ eşkin ùavarın görmişüz<br />
Gazeller: LXXIX, 7. beyit<br />
Gelürse Dobrıca beygirleri bu bÀzÀra<br />
Bizüm de óiããemüze bir çürük ùavar düşer<br />
Gazeller: XLVII, 7. beyit<br />
Hìç binici olmayan çapúun ùavarı n’eylesün<br />
Herseküñ beygirleri varken óimÀrı n’eylesün<br />
Gazeller: CLVII, 1. Beyit<br />
Hemìşe ãırtumuz pÀlÀn-ı àayret yaàır itmekden<br />
4040 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535,<br />
vr. 5 a .
MükÀrì beygiri gibi bıcılàan olmamuz yegdür<br />
Gazeller: LXIII, 2. beyit<br />
ZÀhid-i òar bir Tatar beygirine úÀ’il iken<br />
ÇÀresüz úaldı eşeklendi küóeylÀn istemez<br />
Gazeller: LXXXI, 4. beyit<br />
ÒünkÀr atları çayır vaúti gelüp çıúduúda<br />
İki cÀnibinde durur seyrine yÀrÀn ãaf ãaf<br />
Gazeller: CVIII, 4. beyit<br />
Úanda baúsañ büsbütün aóvÀl-i ‘Àlem böyledür<br />
MÀhì-i úolyoz saúanúur ile itmez imtizÀc<br />
Gazeller: XXXIII, 2. beyit<br />
Usúumrı mevsiminde bir düzene ãataşdı<br />
Oldı çiroz bu Ùırsì aàyÀre úaldı ùalyan<br />
Gazeller: CLX, 5. beyit<br />
Çiftlik öküz ile úoyun ile yaúışur hep<br />
Beklenmez efendi iki üç dÀne köpeksüz<br />
Gazeller: LXXXIII, 5. beyit<br />
Almaú ile kediye bir gice ben Ààÿşe<br />
Bir úalıp ãÀbÿnı çaldurdum efendi mÿşe<br />
Gazeller: CLXIX, 1. beyit<br />
Kedi küçük olursa aña gör boz fÀre gösterme<br />
Yılar hìç bir daòi varmaz ãaúın ÀvÀre gösterme<br />
Gazeller: CLXXII, 1. beyit<br />
Úaçışduúlarını ùamdan görüp aãlın su’Àl itdüm
Kedilerüñ firÀr-ı úorúu-i sañsardan geldi<br />
Gazeller: CCI, 8. beyit<br />
Ùırsì gibi eşşeklere taúlìd iderekden<br />
ÁàÀze sekmekde úarÀr eyledi bülbül<br />
Gazeller: CXXIV, 5. beyit<br />
Her n’idem dil-ber kebÿter besler ise sen daòi<br />
Bir kümes yap da yuva saydur uãÿlle yÀre ãal<br />
Gazeller: CXXVI, 4. beyit<br />
Úuş besler iseñ söyle úuşuñ adını bilsek<br />
İki adı var úaràa-i àammÀz ile keklik<br />
Gazeller: CXVI, 5. beyit<br />
MuràÀn-ı yaban aralarında büyümekle<br />
Sen bencileyin boynı uzun úaz olamazsın<br />
Gazeller: CLV, 6. beyit<br />
Òanegi bir ùavuàum vardur efendi tepeli<br />
Gören Àdem ãanur olsaydı eger iki eli<br />
Gazeller: CCIII, 1. beyit<br />
Musallaùdur üşerler ùatlıya yazın úarıncalar<br />
Úara úışuñ içinde yir yüzinde mÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 2. beyit<br />
Üşündi eylemiş taóta biti yoràane düşdükçe<br />
EmÀn virmez úırardum anları her yane düşdükçe<br />
Gazeller: CLXXIII, 1. beyit<br />
f) Kılık-Kıyafet:
Dîvân-ı Tırsî’de dikkat çeken konulardan biri, kıyafetlerdir. Çulha bezi, kırmızı<br />
ve pek parlak Venedik çuhası olan çuka-i iskerlet, Bor bezi, atlas, dalgalı bir kumaş olan<br />
hâre, düz ve beyaz olan sâde adlı kumaş, özellikle Şam’da ipekle karışık pamuk ipliği<br />
ile dokunan sarı ve kırmızı çubuklu olan çetarî, astarlık şeklinde seyrek dokunmuş bez<br />
olup amele ve ırgat için gömlek biçilen boğası, gayet sık dokunmuş kaba bir bez olan<br />
dimi ve fıstıkî gibi kumaş adları şiirlerinde sık sık kullanılır.<br />
Destar, külâh gibi serpuşlar ve arakçîn denilen külâhın veya kavuğun altına<br />
konulan örtüler, yine dildâde denilen erkeklerin başlarına sardıkları mendil gibi<br />
başlıklara da yer ayrılır.<br />
Mekteplerde giydirilen kapama adlı üniforma, ulemanın giydiği geniş bir cübbe<br />
olan biniş, binişin bir türü olan ferace, Tatar beylerinin giydiği dar kollu bir üstlük olan<br />
kontoş, mavi şalvar, çakşır adı verilen dar paçalı pantolon, içi astarlı ve bir tür kadın<br />
kıyafeti olan çintiyân, Selanik sancağındaki Usturumca’nın abası, Manisa kumaşından<br />
zıbıncık, çuhadan dikilen önü açık ve düğmesiz olarak kavuşturulan dolama, Moskof<br />
nafe (kürkü)si, kurdun ense derisinden yapılan çalkafa adlı kürk ve ferve denilen bir<br />
başka kürk çeşidi, koyun veya keçi postundan yapılan pösteki ve bunun yanında kalçın<br />
denilen uzun çoraba gelinceye kadar çok çeşitli kıyafetlere yer verilir:<br />
Ùoúurken çulha bezi hep bozardı<br />
Anuñ üstinde çimbÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 10. beyit<br />
Bilinmezdi çuúa envÀ‘ı aãlÀ<br />
Çuúacılarda miãùÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 13. Beyit<br />
Bu yıl òuddÀma yıllıú Bor bezinden sÀde virdüm hep<br />
Bulındı köpri destÀrı da bu eånÀda virdüm hep<br />
Gazeller: XVIII, 1. beyit<br />
İdindüm fıstıúì kÀàıd-emìni olduàum demler
Biraz úırpındı bÀúì úaldı anı bÀda virdüm hep<br />
Gazeller: XVIII, 2. beyit<br />
Çuúa-i iskerlete meyl eylemem<br />
Usturumcanuñ ‘abÀsı òoş gelür<br />
Gazeller: LI, 2. beyit<br />
áayriler ‘ídiyye şÀlı cÀmeler kesdürdiler<br />
Ben de Maànisa úumaşından zıbuncuú isterüm<br />
Gazeller: CXXXIII, 4. beyit<br />
Dil-bere geydürecek sÀde midür òÀre midür<br />
Raàbeti yoòsa çetariye mi bel-dÀre midür<br />
Gazeller: LXVIII, 1. beyit<br />
Eger taúyemde astÀr olmayaydı<br />
Umardum başuma dar olmayaydı<br />
Kasideler: I, 1. beyit<br />
Yeñi eåvÀb idindi bir semÿr úalpaú ile Ùırsì<br />
MüselmÀna taòallüf eyleyüp bed-nÀm içün ãaúlar<br />
Gazeller: L, 5. Beyit<br />
ÚabÀóat eyler idi ortalıàa<br />
Ayaúda mÀ’ì şalvÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 9. Beyit<br />
Zencefe ferÀceler uyàun degüldür ekåerì<br />
Zencef olmazsa olur reng ile àayùan mütteóid<br />
Gazeller: XXXIX, 2. Beyit
Dürlü dürlü renge girmiş pür-refÿ ferÀcesi<br />
Çuúacılarda olan mÿstÀr şeklin gösterür<br />
Gazeller: XLVI, 5. beyit<br />
Bir bez alayum geydüreyüm dirse raúìbe<br />
Mekteb úapaması gibi olaydı çiçeksüz<br />
Gazeller: LXXXIII, 10. beyit<br />
NÀfe-i Mosúov gibi yoú mu‘teber<br />
Hem Úazaàuñ cül-úafÀsı òoş gelür<br />
Gazeller: LI, 5. beyit<br />
Güz irdi mevsim-i berd oldı şimdi kürk ister<br />
O pösteki-i úuzı çalúafa yerin ùutmaz<br />
Gazeller: LXXXVIII, 4. Beyit<br />
Hem dayanur hem ıãıdur ayaàuñ<br />
Úalçını tebdìl-i çorab itme ãuã<br />
Gazeller: XCVIII, 3. beyit<br />
2. YAŞADIĞI ÇEVREDEKİ AZINLIKLARIN MİLLÎ<br />
ÖZELLİKLERİ<br />
Osmanlı’nın sosyal yapısındaki milletlerin özellikleri<br />
üzerinde şair, ayrıca durur. Ermenilerin musikisi,<br />
çingenelerin hırsızlığı, Gürcülerin bitli oluşu gibi.<br />
Türklerle ayran arasındaki ilişkiye, kinayeli olarak<br />
şu beyitte yer verir:<br />
10. Hep yoàurt göñüllidür görse ãuyı ayran olur<br />
äanmañ EtrÀki ãaúın ayrana olmaz ÀşinÀ<br />
Gazeller: IV, 2. beyit
Ermenîlerin müziğe katkıları büyüktür. Tırsî<br />
Dîvânı’ndan aşağıya alınan ilk beyitte Artin adındaki bir<br />
Ermeni’nin tanbur çalması anlatılır, aynı gazelin ikinci<br />
beytinde ise çingenelerin hamamdan peştamal çalacak kadar,<br />
hırsız olmalarına yer verilir:<br />
Artin n’idem ki ùanbÿre-i bì-me’Àl çalar<br />
Ùıfl-ı òattÀna cÀriói engüşt-i bal çalar<br />
Gazeller: XLIV, 1. beyit<br />
Pek pek gözet ãaúın hele óammÀmda Úıbùìyi<br />
Hìç şübhe yoú ki boş gidemez peştemÀl çalar<br />
Gazeller: XLIV, 2. beyit<br />
Sık sık çingenelere, çingenelerin hayat tarzına ve<br />
çerge adı verilen çadırlardaki yaşamlarına temas eder:<br />
Gelse úara úız çergeye meclisde düzilse<br />
ÒÀlì ola aàyÀrdan ol itleri n’eyler<br />
Gazeller: LVIII, 5. beyit<br />
C. Süzgeci ‘aùùÀruñ oldı meşrebümce söyledi<br />
ÓÀãılı bir millete çingane olmaz ÀşinÀ<br />
Gazeller: IV, 3. beyit<br />
Çingenelerin bakla ile fal bakma özelliğini ise şu<br />
beyti ile açıklar:<br />
Pirinç ü mercimekle baúla fÀlı kimse açmış mı<br />
Gel ey çingane söyle baúladan meşhÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 25<br />
Kafkas halkından olan Gürcülerin güzel olmakla<br />
birlikte yoğun bit istilâlarından kendilerini
kurtaramadıkları anlaşılıyor 41 . Şair de onların bu<br />
durumularını, bütün beyitlerinde Gürcü ile bit kelimesini<br />
yan yana kullanarak ima eder:<br />
Úul olmazlardı Gürcìler aàaya<br />
Ucında bit úadar kÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 37. beyit<br />
Úapucı Gürci yıúdı arøumuz yoú yire hem sögdi<br />
Yanında bit úadar raàbetsüz oldum ÀşinÀ dirken<br />
Gazeller: CXLVII, 2.<br />
beyit<br />
Akıncı bir kavim olan Tatarlar, hızlı ata binerler. Bu<br />
vasıflarından dolayı Osmanlıda postacılık ve ulaklık görevi<br />
ile istihdam edilmişlerdir. Tırsî, beyitleri ile onların bu<br />
özelliklerine işaret eder:<br />
Sürerdi menzili kÀfirce aàyÀr<br />
O yolda òavf-i Tatar olmayaydı<br />
Kasideler : I, 5. beyit<br />
Raúìbi tìr-i Ùatar ile urur öldürürdüm lìk<br />
Demir türsinden arúasında vardur bir siper mÀni‘<br />
Gazeller: CV, 2. Beyit<br />
Sosyal yapıdaki milletleri, sadece ahlakî özellikleri ile değil, kıyafetleri ile de<br />
değerlendirir:<br />
Alaca destÀr ile aàyÀr şeklin gösterür<br />
Milletin farú eylemem Bulàar şeklin gösterür<br />
Gazeller: XLVI, 1. beyit<br />
Bu mısrada da Kürtlerin abasından bahseder:<br />
41 Cemâl Kurnaz, Ahmet Tâlat Onay Eski Türk Edebiyatında<br />
Mazmunlar, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s. 78-<br />
79.
Bir zemÀn Kürdler ‘abÀsı gibi geyerdüm ‘abÀ<br />
Tahmisler: III, 3.<br />
beyit, 1. mısraı<br />
Hristiyan geleneğinde, kış mevsiminde papazlar tarafından haçı suya bırakma<br />
âdeti vardır. Haçı, kim bulursa papaz tarafından ödüllendirilir 42 . Aşağıdaki beyitte kara<br />
koncolos dediği papazdır ve haçı suya bırakışı tasvir edilir:<br />
EncÀmı úara úoncolosuñ õimmiler hemÀn<br />
äuya bıraàa óaçı ùoñarsa ãafÀsıdur<br />
Gazeller: LXXII, 5. beyit<br />
Óaçı suya bıraàup ùoñdurur ise o sene<br />
Bereket olur imiş aralarında zÀde<br />
Gazeller: CLXV, 7. beyit<br />
Hristiyanların zaman zaman yanlış davranışlar sergilediklerini aşağıdaki beytiyle<br />
ifade eder:<br />
Yılda bir küfri olur úavm-i naãÀrÀnuñ gözet<br />
Her birine iltiyÀm it çehre-i murdÀrın öp<br />
Gazeller: XXI, 8. beyit<br />
Bu beyitte ise, Ermeniler ile Yahudilerin anlaşmazlıklarına temas edilmiştir:<br />
Bir úazanda úaynasa yüz yıl ne mümkin ÙırsiyÀ<br />
Ermenì ile yehÿd zÿr ile itmez imtizÀc<br />
Gazeller: XXXIII, 5. beyit<br />
3. HATTATLIĞI DOLAYISI İLE ELE ALDIĞI KONULAR<br />
Tırsî’nin şairliğinin yanında hattat olduğu daha önce<br />
belirtilmişti. Manzumelerinde yer yer bu mesleğin etkileri<br />
42 a.g.e., s.186.
görülür. Kâğıt ve mürekkep redifli iki gazeli vardır.<br />
Rigdan, hokka, pergel gibi kelimeler de kullanılmıştır:<br />
‘Arø-ı óÀl eylemege yÀre yazarlar kÀàaõ<br />
Meger ÀbÀdì ola olmaz aña her kÀàaõ<br />
äulu olursa mürekkeb úati rüsvÀ yazılur<br />
Çeker elbet anı mÀnende-i sünger kÀàaõ<br />
Söz gerek dil-bere doldurmaàa sìm ü zer ile<br />
Serpme olursa ger altun bula zìver kÀàaõ<br />
Öyle pÀk ola ki gözler úamaşa baúduúça<br />
Ola mÿmcı úuşaàı gibi ser-À-ser kÀàaõ<br />
Óarbeliler daòi taãvìr olınursa Ùırsì<br />
Yazıcılar diye gördükde muãavver kÀàaõ<br />
Gazeller: XL, 1, 2, 3, 4, 5. beyit<br />
DükkÀnda ãatardum úoyı yÀrÀna mürekkeb<br />
Dirhemcigi bir pÀreye ammÀ ne mürekkeb<br />
Cüz’ìce mürekkeb yalamış dirler efendi<br />
Aàzında bulaşmışlara her yana mürekkeb<br />
Hìç yazı nedür bilmeyene al dinilür mi<br />
LÀzım olur elbet yine yazana mürekkeb<br />
KÀr isteyen alurdı sepetli şìşelerle<br />
Mekteb dolaşur ãatmaàa ãıbyÀna mürekkeb<br />
Hep úaraúura düş gibi geldi baña Ùırsì<br />
Dökildi bulaşdı hele her yana mürekkeb<br />
Gazeller: XXI, 1., 2., 3., 4., 5. Beyit
ÙırsiyÀ her ne zemÀn nÀmumı yazsam úurımaz<br />
Serpeyüm dirsem olur üstine rìg-dÀn meftÿó<br />
Gazeller: XXXV, 3. beyit<br />
KenÀr çizmez mücellid rub‘a dÀ’ir<br />
Eger destinde pergÀr olmayaydı<br />
Kasideler: I, 25<br />
4. MEVSİMLER<br />
Tırsî Dîvânı’nda dikkati çeken bir diğer hususiyet, mevsimlerdir. Şair, özellikle<br />
kış mevsimi olmak üzere bütün mevsimlere yer verir. Kış, şikâyet edilen bir mevsimdir.<br />
Bu konudaki beyitler, aşağıya alındı:<br />
ŞitÀnuñ ortasına irmedi kömür bitdi<br />
äoàuú edÀlara bir dalya úardur bÀ‘iå<br />
Gazeller: XXXI, 3. Beyit<br />
Úara yel ile dipi gözlüye göz açdurmaz<br />
Ùutılmaàa ùolıya rÿzàÀrdur bÀ‘iå<br />
Gazeller: XXXI, 3. beyit<br />
XLVII. gazelde mevsimlerin insan üzerindeki etkileri<br />
hususu işlenmiştir:<br />
Úışı bu şehrümüzüñ evsaù-ı şitÀda olur<br />
Ki úara yel esicek yaàmur ile úar düşer<br />
Bu úışda ensebi manúal kenÀrıdur ammÀ<br />
Birisi yelpazeler ise çoú şerÀr düşer<br />
Gazeller: XLVII, 2., 6. Beyit<br />
Bu zemherìr úara úışuñ ibtidÀ’sıdur
Ekåer bürÿdetiyle geçer iútiøÀsıdur<br />
Gazeller: LXXII, 1. beyit<br />
Aşağıdaki beyit ise, baharı müjdeleyen cemre ve onunla ilgili halk inanışlarını<br />
anlatır:<br />
EfkÀr-ı cemre ãoàuú ile bükdi úaddümi<br />
Düşdi üçi de kìseye birden òaùÀsıdur<br />
Gazeller: LXXII, 7. beyit<br />
Uzarsa ãavm-ı naãÀrÀ gibi bürÿdetümüz<br />
Kömürlüge o zemÀn cemre bì-şümÀr düşer<br />
Gazeller: XLVII, 3. beyit<br />
Aşağıdaki beyitler, kış mevsiminde geçim konusunu ve kış hazırlıklarını anlatır:<br />
áayrı õaòìre oldı temÀm odun isterüm<br />
Ùırsì bu demde odun ise baş belÀsıdur<br />
Gazeller: LXXII, 9. beyit<br />
Úış güni ãoàuú àazel yapılsa insÀn istemez<br />
Bu ãoàuk sözler ider insÀnı óayrÀn istemez<br />
Gazeller: LXXXII,1. Beyit<br />
Kışta kırk gün devam eden şiddetli soğuklara erbain, elli gün devam edenlere ise<br />
hamsin denir. Aşağıdaki beyitle bu soğuklara işaret edilmektedir:<br />
Gördiñüz mi geldi úara úoncolosla erba‘ìn<br />
Şiddet-i sermÀyı hìç ta‘rìf ü tibyÀn istemez<br />
Gazeller: LXXXII, 2. beyit<br />
Öyle úarlar yaàdı göz açdurmaz oldı körlere<br />
Bir lodos esse erürdi úarı bÀrÀn istemez<br />
Gazeller: LXXXII, 3. beyit
Bu ãoàuú sözler ãaçaú buzı gibi ùoñdurdı hep<br />
Úar u buz maóv olduàın bir dürlü ãıbyÀn istemez<br />
Gazeller: LXXXII, 6. beyit<br />
Kış mevsimi sebzeleri olan havuç ve şalgama da şu beyit ile temas edilmektedir:<br />
Sebze-i úışda havuç şalàam ile tev’emdür<br />
Ùab‘umuz úalyasın özler de ìmÀnum diyerek<br />
Gazeller: CXXIII, 6. beyit<br />
Úış güni úahvaltıya şÿr-bÀ yiyen gelsün diyem<br />
äarımsaúla yaàlı etmekler gerek teròÀnede<br />
Gazeller: CLXXXIV,7. beyit<br />
III. ESERİ<br />
Bilindiği gibi, İbrahim Tırsî’nin bir Dîvân’ı vardır.<br />
Kaynaklar, bu Dîvân’ın III. Ahmed’in damadı olan Sadr-ı<br />
a‘zam Çorlulu Şehid Ali Paşa’ya (ö. H. 1128/ M. 1716)
takdim edildiğini ve günümüze kadar ulaşamayıp zayi<br />
olduğunu belirtirler. Bunun üzerine Dîvân, yeniden Şânî<br />
tarafından H. 1131/M. 1727’de tertip edilir 43 .<br />
NÜSHALARIN TAVSİFİ<br />
Tırsî Dîvânı’nın nüshaları şunlardır:<br />
Nüsh Bulunduğu Kütüphanenin adı ve numarası<br />
a<br />
A. Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi<br />
Nu.: 535.<br />
B. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi<br />
T.Y.: 2917.<br />
C. İstanbul Arkeoloji Müzesi<br />
Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />
D. Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.:<br />
548.<br />
E. Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi<br />
Nu.: 668/1.<br />
F. Süleymaniye Kütüphanesi Hafid Efendi<br />
Nu.: 352.<br />
G. Millet Kütüphanesi Ali Emiri<br />
Kitaplığı Nu.: 257.<br />
A.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Yapı Kredi Sermet Çifter<br />
Kütüphanesi, Nu.: 535.<br />
İstinsah Tarihi: -<br />
Müstensih: MuãùafÀ ŞÀnì.<br />
İstinsah Kaydı: äÿret-i ‘arø-ı óÀl kemÀ-vücide fì-õeyli nüsòati’n-nÀôım es‘Àdehullah<br />
Devletlü, meróametlü, ‘inÀyetlü sulùÀnum<br />
óaøretlerinüñ ÀsitÀn-ı iósÀn-nişÀnları pìş-gÀhına<br />
icmÀlen ‘arø-ı òÀl-i ‘ÀcizÀne-i bì-mecÀl budur ki bu<br />
eåer-i bì-úadrüñ ibtidÀ’en úaleme gelmesine bÀdì şehìdi<br />
ãa‘ìd äadr-ı a‘ôam-ı esbaú DÀmÀd ‘Alì Paşa aleyhi<br />
raómet-ullahi te‘ÀlÀ olup cem‘ ve taórìr itdürmişler<br />
idi ba‘de zemÀn ol nüsòa øÀyi‘ olup bir def‘a daòi<br />
òÀùır-nişÀn bulınanlar cem‘ ve mÀ‘-adÀsı müceddeden<br />
43 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928,<br />
s.57.
itmÀm olındı def‘aÀt ile cem‘ ve tefrìú vÀúì‘ olup<br />
Àòirü’l-emr biñ yüz otuz bir tÀrìòinde bir úaãìde ve<br />
yüz yetmiş dört àazel ‘aúd ve taórìr ve iki taómìs ve<br />
bir tÀrìò daòi øamm ve tasùìr olınup ilÀ-heõÀl-Àn<br />
úalmış idi el-óÀletü haõihi tebyìø ve taórìr ve òÀk-i<br />
pÀy-i devletlerine ref‘ olındı çeşm dÀştem ki “ÀnÀn ki<br />
òÀk be-naôar kìmyÀ-kunend ÀyÀ bÿd ki gÿşe-i çeşmì bemÀ-kunend”<br />
mefhÿmunca leóÀôe-i çeşm-i kerem ve<br />
‘inÀyetleriyle manôÿr buyrılmaàa bu ‘abd-i dÀ‘ìlerin<br />
úarìnü’l-‘ayn ve maóbÿr ve mesrÿr buyrılmaú bÀbından<br />
luùf-ı kerem-i iósÀn devletlü ‘inÀyetlü meróametlü<br />
‘uùÿfetlü sulùÀnum óaôretlerinüñdür.<br />
el-‘abdü’d-dÀ‘ì MuãùafÀ ŞÀnì<br />
Ölçüler: 21x13.4 (15.9x8.9).<br />
Yaprak Sayısı: 37.<br />
Satır Sayısı: 23.<br />
Cilt: Ciltsiz, şirazesiz, dağınık.<br />
Yazı: Nesih, harekesiz, çift çizgiden oluşan siyahlı ve<br />
yaldızlı cetvel bulunuyor.<br />
Kâğıt: Aharlı krem, ince, yer yer kurt yenikleri olan<br />
kâğıt.<br />
Filigran: Su yollu filigran, filigranda grekçeye benzer<br />
marka adını hatırlatır yazılar var.<br />
Mürekkep: Tamamında siyah mürekkep kullanılmış yalnızca<br />
sonuncu varakta tarih-i tertib-i dîvân ve ondan sonra<br />
gelen izahın birinci satırı kırmızı ile yazılmış.<br />
Tezhip ve başlıklar: Serlevha müzehhep.<br />
Başı:<br />
adtba Hn afyr}Ddm dva lvaõ<br />
rvW !vw adtba HnarAbk HcnrAv NyrVkrm$!<br />
Sonu: 1131Mnavyd Bytrt vb _yrAt Hnmamta M dyd<br />
MdtyA Crd Ddor\m Mray Ysr| Bvydya !Ly<br />
c!çvb<br />
Bu nüshada 1 kaside, 185 gazel, 3 müstezad, 2 tahmis ve 2 tarih mevcuttur.
B.: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y.: 2917.<br />
Bu nüshaya, bulunduğu kütüphanenin onarım görmesi<br />
sebebiyle ulaşılamadı. Ancak mikrofilminden ve İstanbul<br />
Üniversitesi Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu’ndan alınan<br />
bilgilerle tavsifi yapılabildi.<br />
İstinsah Tarihi: -<br />
Müstensih: -<br />
İstinsah Kaydı: -<br />
Ölçüler: 20.1x13.4 (15.3x8).<br />
Yaprak Sayısı: 45.<br />
Satır Sayısı: 21.<br />
Cilt: Kahverengi meşin, yaldızlı şemseli cilt.<br />
Yazı: Talik, harekesiz.<br />
Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt.<br />
Başta, Halis Efendi Kütüphanesi yazısının altında<br />
kütüphanenin resmî mührü onun altında da Dîvân-ı Tırsî ve<br />
Arap rakamları ile 2917 yazısı vardır.<br />
Başı:<br />
YdyymlvarAdHm$abMdramva<br />
Ydyymlvarats JDdm H!Atrka<br />
Sonu: Mnavyd Bytrt vb _yrAt Hnmamta M dyd<br />
MdtyA Crd Ddor\m Mray Ysr| Bvdya !Ly c!çvb<br />
Bu nüshada 2 kaside, 198 gazel, 3 müstezad, 3 tahmis<br />
ve 2 tarih mevcuttur.<br />
C.: İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />
İstinsah Tarihi: -<br />
Müstensih: Gümülcineli-zÀde Ebü’l-berekÀt es-Seyyid Meómed<br />
Emìn.<br />
İstinsah Kaydı: Sevvede’l-óaúìr Gümülcineli-zÀde Ebü’lberekÀt<br />
es-Seyyid Meómed Emìn ‘afÀ-anhümÀ.<br />
Ölçüler: 21x14 (16x8.5).<br />
Yaprak Sayısı: 57.
Satır Sayısı: 15.<br />
Cilt: Açık yeşil ve lâciverde çalan yeşil ebrulu mukavva<br />
cilt, cilt biraz yıpranmış, şirazeli, miklaplı, iç<br />
kapak açık kahverengi.<br />
Yazı: Talik, harekesiz, serlevhalı, üç çizgiden oluşan<br />
çerçeve, kırmızı çift çizgili cetvel.<br />
Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt, su yollu filigranlı<br />
sayfalarında yer yer mantarlaşmalar var (26 a ),<br />
filigranında MA.... yazısını çözebildik arka kapaktaki<br />
sayfadaki filigranda CLV yazısı; ön kapaktaki sayfanın<br />
filigranında taçlı bir ördek arması var.<br />
Başta, Arkeoloji Müzeleri Bibliyotek yazılı kaşe,<br />
altında 1465 numara, eski harflerle Dîvân-ı Tırsî onun<br />
yanında Hezliyyat-ı Tırsî, altında kütüphanenin eski<br />
harflerle olan resmî mührü ve No:1465 yazısı vardır.<br />
Başı: adtba Hn afyr} Ddm dva lvaõ rvW !vw<br />
Wdtba HnarAbk HcnrAv NyrVkrm$!<br />
Sonu: 1131Mnavyd Bytrt vb _yrAt Hnmamta M<br />
dyd<br />
MdtyA Crd Ddor*m MrAy Ysr| Bvyda !Ly c!çvb<br />
Bu nüshada 1 kaside, 188 gazel, 2 müstezad, 3 tahmis ve<br />
2 tarih mevcuttur.<br />
D. Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.: 548.<br />
İstinsah Tarihi: 1237 senesinin rabiü’l-âhire ayının on<br />
birinci günü (05.01.1822, cumartesi günü).<br />
Müstensih: MuãùafÀ Şerrì.<br />
İstinsah Kaydı: Temmeti’d-dìvÀnu Ùırsì ‘aleyhi raómetü’lbÀrì<br />
ve’l-kÀtib ve’l-úÀrì min- yedi faúìr MuãùafÀ Şerrì<br />
bende-i MevlÀnÀ úuddise sirrahü’l-‘Àlì senete seb‘atin<br />
ve åelÀåine ve mieteyn ve elf fi-şehri Rabì’s-sÀnì ihdÀ<br />
‘aşrate.<br />
Ölçüler: 21.5x15 (16x10.5).<br />
Yaprak Sayısı: 34.
Satır Sayısı: 23.<br />
Cilt: Ebrulu mukavva cilt, şirazeli, miklapsız.<br />
Yazı: Nesih, harekesiz, kırmızı ve siyah mürekkep.<br />
Kâğıt: Aharlı kalın kâğıt.<br />
Başta kütüphanenin resmî mührü vardır. Bunun yanında<br />
Millî Eğitim Bakanlığı Hisar-Selepçioğlu Kitaplığı ...<br />
Müdürlüğü şeklinde bir mühür basılıdır. 1 b ’de<br />
kütüphanenin resmî mührü var.<br />
Başı:<br />
adtba Hn afyr} Ddm dva lvaõ rvW !vw<br />
Wdtba HnarAbk HcnrAv<br />
KrVkrm$!<br />
Sonu: 1131Mnavyd Bytrtvb _yrAt Hnymamta M dyd<br />
MdtyA Crd Ddor\m MrAy Ysr| Bvdya !Ly c!cvb<br />
Bu nüshada 1 kaside, 180 gazel, 2 müstezad, 2 tahmis<br />
ve 2 tarih mevcuttur.<br />
E.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Süleymaniye Kütüphanesi<br />
Hâlet Efendi Nu.: 668/1.<br />
İstinsah Tarihi: -<br />
Müstensih: -<br />
İstinsah Kaydı: -<br />
Ölçüler: 21.5x13.5 (16x8).<br />
Yaprak Sayısı: 1-40 varaklar arası Dîvân-ı Tırsî, 41-71.<br />
varaklar arası Hevâyî Kuburîzade Dîvânı, 72-83.<br />
yapraklar arası Tırsî ve Adlî’nin mensur hezliyeleri<br />
vardır.<br />
Satır Sayısı: 19.<br />
Cilt: Kahverengi meşin, yaldızlı, zencirekli, şirazeli,<br />
köşelerde daireler var.<br />
Yazı: Talik, harekesiz, yaldızlı çift cetvelli.<br />
Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt.<br />
Filigran: Su yollu filigran.<br />
Mürekkep: Siyah.
Tezhip ve başlıklar: İlk sayfada serlevha tezhipli.<br />
Başı:<br />
YdyAymlvarA|Hm$abMdramva<br />
YdyAymlvaratsdDdm H!Atrka<br />
Sonu: MnJvyd Bytrtvb_yrAtHnmamtaM dyd<br />
MdtyA Crd Ddor*m MryYsr| Bvdya !Ly<br />
c!çvb<br />
15 a ve 26 a ’da sayfa kenarında beyitler bulunuyor.<br />
Başında Hâlet Efendinin vakıf mührü vardır.<br />
Bu nüshada 1 kaside, 175 gazel, 2 müstezad, 2 tahmis<br />
ve 2 tarih mevcuttur.<br />
F.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Süleymaniye Kütüphanesi<br />
Hafid Efendi Nu.: 352.<br />
İstinsah Tarihi: -<br />
Müstensih: -<br />
İstinsah Kaydı: -<br />
Ölçüler: 21x12.5 (8x16).<br />
Yaprak Sayısı: 41.<br />
Satır Sayısı: 18.<br />
Cilt: Kırmızı meşin, şemseli, zencirekli.<br />
Yazı: Talik, harekesiz, kırmızı ve yaldızlı cetvelli.<br />
Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt.<br />
Filigran: Su yollu filigran.<br />
Mürekkep: Siyah, yaldızlı ve kırmızılı cetvelleri mevcut<br />
Tezhip ve başlıklar: İlk sayfa tezhipli.<br />
Başı: Ydyymlvar adHm$abMdramva<br />
YdyymlvaratsADdmy!trkA<br />
Sonu: 1154 ÞabYanknaMdyarlyaHtavzbs Þvyc<br />
Ysr| Yn-yrAt Mdyd Hlysyrhvc fvrq<br />
Başta, Hafid Efendinin vakıf kaydıyla mührü basılıdır.<br />
Bundan başka üstte Süleymaniye Kütüphanesi mührü<br />
bulunmaktadır.
Bu nüshada 1 kaside, 168 gazel, 2 müstezad, 1 tahmis ve<br />
2 tarih mevcuttur.<br />
G.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Millet Kütüphanesi Ali<br />
Emirî Kitaplığı Nu.: 257.<br />
İstinsah Tarihi: -<br />
Müstensih: -<br />
İstinsah Kaydı: -<br />
Ölçüler: 20x14 (16x6.5).<br />
Yaprak Sayısı: 36.<br />
Satır Sayısı: 21.<br />
Cilt: Koyu kahverengi meşin, altın cetvelli cilt, gül<br />
motifli şemseli, şirazesiz, mıklepsiz (iç ve yan<br />
kâğıdı, çiçekli ebrulu).<br />
Yazı: Nesih ve rika arası kırma bir hat, harekesiz,<br />
cetvelsiz.<br />
Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt, ilk sayfadan 4 a ’ya kadar<br />
mantarlaşma, 21 a ’da rutubet var ve bu sayfanın kâğıdı<br />
tamir edilmiş, 33 a ve devamındaki varaklarda yer yer<br />
yanma ve mantarlaşma var.<br />
Filigran: Su yollu filigran, filigranda markaya benzer<br />
çeşitli yazılar var.<br />
Mürekkep: Siyah mürekkep, çift sütun.<br />
Tezhip ve başlıklar: Yok.<br />
Başı:<br />
YdyymlvarAdHm$abMdramva<br />
YdyymlvaratsdDdmy!trkA<br />
Sonu: ÞabYanknaMdyarlyaHtavzbs Þvyc<br />
Ysr| Yn-yrAt Mdyd Hlysyrhvc fvrq<br />
Zahriyesinin başında besmele rumuzu, zahriyesinin sol<br />
üst köşesinde “Ali Bey”’in iktisap imzası, altında<br />
Dîvân-ı Tırsî yazısı altında Hezliyyat yazısı<br />
bulunmaktadır. Yeni harflerle Millet Genel<br />
Kütüphanesi’nin kaşesi, tam ortada Ali Emirî Efendinin
yuvarlak vakıf mührü, onun altında öncelerde kullanılan<br />
Millet Kütüphanesi yuvarlak müdürlük mührü basılıdır.<br />
1 b ’de yine yuvarlak Ali Emirî vakıf mührü<br />
bulunmaktadır. 39 b ’de Millet Kütüphanesinin yuvarlak<br />
Cumhuriyetin başlangıcında kullanılan müdürlük mührü<br />
vardır.<br />
Bu nüshada 1 kaside, 193 gazel, 2 müstezad, 2 tahmis ve<br />
2 tarih mevcuttur.<br />
Nüshaları karşılaştırarak oluşturduğumuz Tırsî<br />
Dîvânı’nın sağlam metninde, 224 manzume yer alır. Bunların<br />
nazım şekillerine göre dağılımı şu şekildedir:<br />
Kaside 2<br />
Gazel 213<br />
Müstez<br />
4<br />
ad<br />
Tahmis 3<br />
Tarih 2<br />
Şairin 213 gazelinden 79’u 5 beyitten, 23’ü 6<br />
beyitten, 60’ı 7 beyitten, 4’ü 8 beyitten, 25’i 9 beyitten,<br />
2’si 10 beyitten, 15’i 11 beyitten, 2’si 13 beyitten, 2’si<br />
14 beyitten, 1’i 15 beyitten oluşmaktadır.<br />
Gazellerin harflere göre dağılımı şu şekildedir:<br />
Elif 16, be 8, te 5, se 3, cim 2, ha 2, hı 1, dal 2,<br />
zel 3, rı 34, ze 13, sin 1, şin 7, sad 2, dad 1, tı 3, zı<br />
1, ayn 1, gayn 1, fe 2, kaf 5, kef 10, lem 7, mim 13, nun<br />
17, vav 2, he 24, ye 29.
A. DİLİ<br />
XVII. yüzyılda Nâbî ile başlayan hikmete ve halka yönelme hareketinin XVIII.<br />
asırda Mahallîleşme Cereyanı olarak edebiyatta yer aldığını görüyoruz. Bu cereyan,<br />
XVIII. yüzyıl şairi olarak Tırsî’yi de etkilemiştir.<br />
Dîvân-ı Tırsî’de, Arapça ve Farsça kökenli kelimeler daha az kullanılmıştır.<br />
Bununla birlikte argo söyleyişlere ve Batı kökenli kelimelere sık sık yer verilmiştir 44 .<br />
Kösteği kırmak, sakalı ele vermek, bel vermek, kelin ilacı, sözün torbaya<br />
girmesi, köpeksiz köy, nemeksiz olma; ördeğe dönme; kâğıt saymak; mürekkep<br />
yalamak 45 ve benzeri halk deyimlerine yoğun olarak rastlamak mümkündür.<br />
İki Türkçe kelimeden oluşan fakat Farsça kaideye göre yapılan tamlamaları<br />
vardır: Úurbaàa-yı ãu, balùa-i çingane 46 .<br />
Aşağıda yer verilen galat redifli gazelinde dil ve imlâda yapılan yanlışlıkları<br />
değerlendirir:<br />
Lafô-ı na‘nÀ yazılur söylemede nÀne àalaù<br />
Zaàar-ÀsÀ arayanlar bula aóyÀne àalaù<br />
Elegimãaàma dinür aãlı ‘alÀ’im-i semÀ<br />
Böyle şöhret bula ol da àalaù ammÀ ne àalaù<br />
Maàdonozdur àalaùı mi‘de-nüvÀz ile ma‘n<br />
Ne úadar dinse sezÀ vaø‘-ı kibÀrÀne àalaù<br />
44 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
29 a yer alan gazelde “boncorne” gibi dîvânlarda görmeye hiç de alışık olmadığımız İtalyanca bir<br />
kelimenin kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanında denizcilikle ilgili (baştarda, falya,<br />
filandara, flâma, lumbar, kalyon gibi) bir çok yabancı kelimeye de yer verilmiştir.<br />
45 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
2 a , 2 b , 4 b , 5 a , 13 b , 14 b , 15 a ; Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY Nu.:<br />
2917, vr. 10 a , 12 b .<br />
46 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />
2 a , 18 a .
Gazeller: CI, 1., 2., 3. Beyit<br />
Âdeta manzum bir sözlük gibi bazı kelimelerin Arapçalarını belirttikten sonra<br />
Türkçe karşılıklarını verir:<br />
MÀh-ı ãıyÀm ‘Arabca Türkì oruç ayıdur<br />
Bu sözleri pişirüp başúa reçel yapayum<br />
Gazeller: CXXXVI, 3. beyit<br />
Türkìde ãu úonup içilen úabuñ adıdur<br />
‘UrbÀn dilinde kÿze vü meşreb didükleri<br />
Gazeller: CCII, 4. beyit<br />
ŞitÀ’iyye ‘Arabca ismine Türkìde úış dirler<br />
Ki oldı sebzevÀt envÀ‘ı hep maòżÿr gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 5. beyit<br />
‘Arabca keåreti vardur vücÿhıyle bÀõencÀnuñ<br />
FirÀvÀn FÀrisìdür Türkìsi boldur gördüñ mi<br />
Kasideler: II, 7. Beyit<br />
Şiirlerinde zaman zaman külhanbeylerinin bile çekinmeden<br />
söyleyemeyeceği müstehcen ve küfür seviyesindeki kelimeleri<br />
kullanmıştır. Bilindiği üzere hezel ve hiciv sivri<br />
dilliliğin ulaşabileceği en son noktadır. Denilebilir ki<br />
şair, bu yönü ile tam bir hezelgudur. Nitekim Şemseddin<br />
Sâmî, Kamûs-ı Türkî adlı eserinde hezel ile lâtifenin<br />
farkını birinin kapalı öbürünün ise açık, az çok bî-edebâne<br />
olması şeklinde verir 47 . Ahmet Talât Onay, onu üçüncü<br />
dereceden bir hezel şairi olarak değerlendirir 48 .<br />
47<br />
Ş(emse’d-dìn) SÀmì, ÚÀmÿs-ı Türkì, İstanbul İkdam Matbaası,<br />
1317.<br />
48 Cemâl Kurnaz, Ahmet Talât Onay Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı, Türkiye Diyanet<br />
Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s. 288.
Ele aldığı konular bölümünde de görüldüğü üzere sosyal<br />
hayat, meslekler, ve günlük yaşamda o devirde hatta<br />
günümüzde yaşayan meslekî terimler, deyimler hâlinde<br />
mısralarında yer almıştır.<br />
B. ARUZ ÖLÇÜSÜ<br />
İbrahim Tırsî, dîvânında 16 ayrı aruz kalıbına yer vermiştir.<br />
Aşağıdaki tablolarda da görüleceği üzere manzumelerinde, en<br />
fazla Remel Bahrini kullanmıştır. Bu bahirden de en sık<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün veznini tekrar eder. 49<br />
gazel ve 2 tahmiste olmak üzere toplam, 51 defa kullanmıştır.<br />
İkinci derecede çok kullandığı kalıp, yine Remel Bahri
vezinlerinden biri olan Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün’dür.<br />
Üçüncü sırada ise Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün kalıbı gelir.<br />
38 defa kullandığı MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
kalıbı en çok kullanılan dördüncü kalıptır.<br />
Dîvân-ı Tırsî’de Kullanılan Aruz Kalıplarının Kullanılış<br />
Adetleri ve Yüzdelik Dağılım Tabloları<br />
BAHİRLER<br />
I. Hezec Bahri 87<br />
II. Recez Bahri 3<br />
III. Remel Bahri 101<br />
IV. Münserih Bahri 1<br />
V. Muzârî Bahri 13<br />
VI. Müctes Bahri 7<br />
VII. Seri’ Bahri 1<br />
VIII. Hafif Bahri 1<br />
Kullanım Adedi<br />
Yukardaki tablo, kullanılan kalıpların bahirlere göre kullanılış adedini<br />
göstermektedir. Sırası ile Remel, Hezec, ardından Muzârî ve Müctes gelir.<br />
%6 %3 %1<br />
%41<br />
%48<br />
%1<br />
I. HEZEC BAHRİ II. RECEZ BAHRİ III. REMEL BAHRİ<br />
V. MUZÂRÎ BAHRİ VI. MÜCTES BAHRİ VII. DİĞERLERİ<br />
Tablo I. Yüzdelik dağılım
120<br />
100<br />
80<br />
60<br />
87<br />
101<br />
40<br />
20<br />
0<br />
I. HEZEC BAHRİ<br />
3<br />
II. RECEZ BAHRİ<br />
III. REMEL BAHRİ<br />
Tablo II. Sayısal dağılım<br />
Aşağıdaki şemada kullanılan kalıpların kullanılış adetleri verilmiştir:<br />
BAHİRLER<br />
Kullanım<br />
Adedi<br />
I. HEZEC BAHRİ<br />
1. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün 38<br />
2. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 8<br />
3. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün 39<br />
4. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 1<br />
II. RECEZ BAHRİ<br />
5. Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün 3<br />
III. REMEL BAHRİ<br />
6. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün 1<br />
7. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 51<br />
8. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 5<br />
9. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 40<br />
10. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 4<br />
IV. MÜNSERİH BAHRİ<br />
11. Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />
V. MUZÂRÎ BAHRİ<br />
12. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün 2<br />
13. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün 12<br />
VI. MÜCTES BAHRİ<br />
14. MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 7<br />
VII. SERİ’ BAHRİ<br />
15. Müfte‘ilün Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />
VIII. HAFİF BAHRİ<br />
16. Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 1<br />
Aşağıdaki tabloda kalıpların nazım şekillerine göre kullanılış adedi verilmiştir:<br />
1<br />
IV. MÜNSERİH BAHRİ<br />
13<br />
V. MUZÂRÎ BAHRİ<br />
7<br />
VI. MÜCTES BAHRİ<br />
VII. SERİ’ BAHRİ<br />
1 1<br />
VIII. HAFİF BAHRİ
BAHİRLER Kaside Gazel Müstezad Tahmis Tarih<br />
I. HEZEC BAHRİ<br />
1. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün 1 34 1 2<br />
2. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 1 7<br />
3. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün 35 4<br />
4. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 1<br />
II. RECEZ BAHRİ<br />
5.Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün 3<br />
III. REMEL BAHRİ<br />
6. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün 1<br />
7. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 49 2<br />
8. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 5<br />
9. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 40<br />
10. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 4<br />
IV. MÜNSERİH BAHRİ<br />
11. Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />
V. MUZÂRÎ BAHRİ<br />
12. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün 2<br />
13. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün 12<br />
VI. MÜCTES BAHRİ<br />
14. MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 7<br />
VII. SERİ’ BAHRİ<br />
15. Müfte‘ilün Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />
VIII. HAFİF BAHRİ<br />
16. Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 1<br />
C. EDEBÎ SANATLAR<br />
Edebî sanatların, bir şairi anlayıp yorumlamamızdaki rolü büyüktür. Tırsî’nin<br />
teşbih, istifham, tevriye, leff ü neşr ve tezad gibi birkaç edebî sanatın dışında, kayda<br />
değer bir ifadesine rastlanılamamıştır. O, daha çok ince olmayan hayallerle söz sanatı
yapar. Bütün bunlardan yola çıkarak, Tırsî’nin edebî sanatlar konusunda zayıf kaldığı<br />
söylenebilir.<br />
Örnekler:<br />
Raúìb-i pìre ùayaú lÀzım eyleme àaflet<br />
‘AãÀsı olmayıcaú elde iòtiyÀr düşer<br />
Gazeller: XLVII, 5. beyit<br />
İútiøÀ itdi o pìre bir dayaú<br />
YÀrüñ aàyÀra ‘aãÀsı òoş gelür<br />
Gazeller: LI, 3. beyit<br />
Burada tayak kelimesi, hem dayanacak şey, hem de kötek anlamını içerir.<br />
Tevriye sanatı yapılmıştır:<br />
ÓaşerÀt ile o Fındıú dede óaşr olmaà içün<br />
İtse nev-rÿz anuñ aúreb-i aúrÀnladur<br />
Gazeller: LXXI, 7. beyit<br />
Tevriye sanatı yapar. Akrep yakınlar, aynı zamanda da akrep haşeratını bir arada<br />
kullanır.<br />
Úorúana ùamla inmeden lÀzım olur aña oluú<br />
İzmid ile äaúaryadan çöplüge nÀv-dÀn gelür<br />
Gazeller: LXXV, 3. beyit<br />
Tamla kelimesi ile tevriye yapılmıştır. Damla<br />
hastalığı ve damla tanesi anlamlarını içerir.<br />
Dolama sÀde úaftan geymeyüz bir dürlü cebsüz biz<br />
O Dürzìler ki òÿysuz oldılar olduú sebebsüz biz<br />
Gazeller: LXXVII, 1. beyit<br />
Dürzî ile tevriye sanatı yapılmıştır. Şeytan’a tapan ve aynı zamanda ahlâksız<br />
insanlar için de kullanılan bir ifadedir.<br />
İns ü cinn ile balıúlar nev‘i<br />
Reşk ide úarada deryÀda saña<br />
Gazeller: X, 6. beyit<br />
Leff ü neşr sanatı yapılmıştır.
İnsanlar ve cinler →karada<br />
balıklar →deryada seni kıskanırlar<br />
ZÀhid-i òar bir Tatar beygirine úÀ’il iken<br />
ÇÀresüz úaldı eşeklendi küóeylÀn istemez<br />
Gazeller: LXXXI, 4.<br />
beyit<br />
Leff ü neşr sanatı yapılmıştır.<br />
Zahid-i har→eşek<br />
Tatar beygiri→küheylan<br />
Bunların yanında, bazı çok ince olmayan hayallerle<br />
yapılan tezad sanatlarına da rastlamak mümkündür.<br />
Ayaú almaú hevesiyle úoma elden sa‘yi<br />
Belki başa çıúasın ‘arø-ı óaúìúat demidür<br />
Gazeller: LII, 6. beyit<br />
Ayak alarak, başa çıkmak tezadı vardır.<br />
İútiøÀ itdi o pìre bir dayaú<br />
YÀrüñ aàyÀra ‘aãÀsı òoş gelür<br />
Gazeller: LI, 3. beyit<br />
SONUÇ<br />
Yapılan bu çalışma ile katalog ve ansiklopedilerde<br />
dört nüsha olarak bilinen Tırsî Dîvânı’nın nüsha sayısı,<br />
yediye çıkarılmıştır. Tespit edilen bu üç yeni nüsha,<br />
İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.:<br />
535, İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465 ve<br />
Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.: 548’de kayıtlı<br />
bulunmaktadır.<br />
Nüshaların transkribe edilip karşılaştırılmasıyla<br />
sağlam bir metin ortaya konulmaya çalışıldı. A. nüshasında<br />
185, B.’de 198, C.’de 188, D.’de 180, E.’de 185, F.’de 168,<br />
G.’de 193 olan gazel sayısı bu sağlam metinde 213 adede<br />
çıkarıldı.<br />
Kaynaklar, Tırsî’nin İstanbul’a Anadolu’dan geldiğini<br />
belirtmekle beraber, nereli olduğunun bilinmediğini ifade
ederler. Gazelleri arasında bulunan bir beyitten hareketle<br />
doğduğu yerin Uşak olduğu tespit edildi.<br />
Kaynaklarda Tırsî’nin hayatı ve edebî şahsiyeti<br />
hakkında yeterli bilgi yoktu. Bu çalışmamızda, şairin<br />
eserinden hareketle hayatı ve edebî şahsiyeti, daha detaylı<br />
olarak ortaya konulmaya çalışıldı.<br />
Kaynaklarda Tırsî, bir hezel şairi olarak anılmaktadır. Şiirleri üzerine yapılan<br />
inceleme, bu fikrin doğruluğunu ispatlar mahiyette bilgiler vermiştir.<br />
Şiirlerinde, İstanbul eğlenceleri, yemekleri, giyim-kuşamı, azınlıkların millî<br />
özellikleri gibi döneminin sosyal hayatını yansıtan konuları işlemiştir. Bu konuları,<br />
alaycı ve zaman zaman müstehcen bir üslûpla ifade ettiği tespit edilmiştir. Bu tespitler,<br />
şairin hezel şairi olduğunu doğrulamaktadır.<br />
BİBLİYOGRAFYA<br />
Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, I-II, İnkılâp Yayınları, Ankara,<br />
1998.<br />
Banarlı, Nihad Sâmi, Resimli Türk Edebiyâtı Târihi, II, İstanbul Millî Eğitim<br />
Bakanlığı Basımevi, 1998.<br />
Bilkan, Ali Fuat, NÀbì DìvÀnı, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1997.<br />
Çavuşoğlu, Mehmed, Necâtî Bey Divânı’nın Tahlili, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları,<br />
İstanbul, 1971.<br />
Derleme Sözlüğü, I-XII, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1993.<br />
Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara,<br />
1993.<br />
Dilçin, Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1999.<br />
Erdem, Sadık, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli Metin-İndeks-<br />
Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1994.<br />
Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya Destgahları, 1271.<br />
Gürtuna, Sevgi, Osmanlı Kadın Giysisi, Kültür Bakanlığı<br />
Yayınları, Ankara, 1999.<br />
Óabìb, Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul Matbaa-i Ebuzziya, 1305.<br />
Hammer-Purgstall, Geschichte der osmanischen Dichtkunst bis auf unsere Zeit, IV,<br />
Pesth, 1838.
Hasan Amîd, Ferheng-i FÀrisì, Müessese-i İntişÀrÀt-ı Emìr Kebìr, Tahran, 1377.<br />
İbrahim Ùırsì, DìvÀn, Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Nu.: 535.<br />
İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y. Nu.: 2917.<br />
İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />
İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu: 548.<br />
İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hafid Efendi Nu: 352.<br />
İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu: 668/1.<br />
İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Millet Kütüphanesi Ali Emiri Kitaplığı Nu.: 257.<br />
İncicyan, P. Ğ., XVIII. Asırda İstanbul, Tercüme ve Notlar: Hrand D. Andreasyan,<br />
İstanbul Fetih Cemiyeti İstanbul Enstitüsü Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1976.<br />
İpekten, Halûk, Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergâh Yayınları,<br />
İstanbul, 1997.<br />
İpekten, Halûk-İsen, Mustafa-Toparlı, Recep-Okçu, Naci-<br />
Karabey, Turgut, Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı<br />
İsimler Sözlüğü, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,<br />
1988, s. 506.<br />
İstanbul Ansiklopedisi, I-X, Reşad Ekrem Koçu ve Mehmet Ali Akbay İstanbul<br />
Ansiklopedisi ve Neşriyat Kollektif Şirketi Yayınları, İstanbul, 1958.<br />
İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî Eğitim<br />
Bakanlığı Basımevi, 1965.<br />
İz, Fahir, Eski Türk Edebiyatında Nazım, I, Akçağ Yayınları, İstanbul, 1995.<br />
Kanar, Mehmet, Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, Birim Yayıncılık, İstanbul, 1998.<br />
Karatay, Fehmi Edhem, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi<br />
Türkçe Yazmalar Kataloğu, I-II, İstanbul Küçükaydın<br />
Matbaası, 1961.<br />
Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, I-II, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,<br />
1991.<br />
Kırkkılıç, H. Ahmet, Şeyhülislâm Mehmed Esad Efendi Lehçetü’l-Lügat, Türk Dil<br />
Kurumu Yayınları, Ankara, 1999.<br />
Koçu, Reşad Ekrem, Tarihimizde Garip Vakalar, 3. Baskı, Varlık Yayınevi, İstanbul,<br />
1971.<br />
Koçu, Reşad Ekrem, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Sümerbank Kültür<br />
Yayınları, İstanbul, 1969.<br />
Kurnaz, Cemâl, Ahmet Talât Onay Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı,<br />
Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.<br />
Kurnaz Cemâl-Tatçı Mustafa, Mehmet Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî, II, Ankara Bizim<br />
Büro Yayınları, 2001.<br />
Levend, Agâh Sırrı, Türk Edebiyatı Tarihi, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları,<br />
Ankara, 1998.<br />
Mazıoğlu, Hasibe, Nedim’in Divan Şiirine Getirdiği Yenilik, Akçağ Yayınları, 2.<br />
Baskı, Ankara, 1992.<br />
Mehmed Bahaeddin, Yeni Türkçe Lügat, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997.<br />
Meómed SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye, I-III,<br />
İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311.<br />
Muallim Naci, Lügat-ı Naci, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1995.<br />
MuãùafÀ ibn Şemse’d-dìn, Aòterì-i Kebìr, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1310.<br />
Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Mecelletü’n-nisÀb fi’n-nisbi ve’l-künÀ ve’lelúÀb,<br />
Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu.: 628.
Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet<br />
Maùbaası, 1928.<br />
Öztürk, Mürsel-Örs, Derya, Mütercim Âsım Efendi Burhân-ı Katı, Türk Dil Kurumu,<br />
Ankara, 2000.<br />
Öbek, Zehra Vildan, Hevâyî (Abdurrahman Kubûrî-zâde) Dîvânı’nın Tenkidli<br />
Metni ve İncelemesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi,<br />
1998, XIII+91 y.<br />
Pakalın, Mehmed Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I-III,<br />
İstanbul Millî Eğitim Bakanlığı Basımevi, 1993.<br />
Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, Ankara, 1995.<br />
Redhouse, Sir James W., A Turkish and English Lexicon, Librairie du Liban<br />
Publishers, Beirut, 1996.<br />
Sefercioğlu, M. Nejat, Türk Yemekleri (XVIII. Yüzyıla Ait Bir Yemek Risâlesi),<br />
Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1985.<br />
Steingass, F., A Comprehensive Persian-English Dictionary, Librairie du Liban<br />
Publishers, Beirut, 1998.<br />
Ş(emse’d-din) SÀmì, ÚÀmÿs-ı Türkì, İstanbul İkdam Matbaası, 1317.<br />
Ş(emse’d-din) SÀmì, ÚÀmÿsü’l-a‘lÀm, I-VI, İstanbul Mihran Matbaası, 1306-1316.<br />
Şükün, Ziya, Farsça-Türkçe Lugat Gencine-i Güftar Ferhengi Ziya, I-III, Millî<br />
Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1996.<br />
Tâhir-ül Mevlevî, Edebiyat Lügati, Enderun Kitabevi,<br />
İstanbul, 1994.<br />
“Tırsî İbrahim”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, VIII,<br />
İstanbul, 1998.<br />
Timurtaş, Faruk Kadri, Eski Türkiye Türkçesi, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1994.<br />
Topaloğlu, Bekir-Karaman, Hayreddin, Arapça-Türkçe Yeni Kamus, Nesil Yayınları,<br />
İstanbul, 1991.<br />
Toparlı, Recep, Ahmed Vefik Efendi Lehce-i Osmânî, Türk Dil Kurumu Yayınları,<br />
Ankara, 2000.<br />
Türkçe Sözlük, I-II, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1998.<br />
Ünver, İsmail, “Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler”, Türkoloji Dergisi,<br />
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, C. XI, sy. 1, Ankara<br />
Üniversitesi Basımevi, 1993, s.51-89.<br />
Yakıt, İsmail, Türk-İslâm Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih<br />
Düşürme, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992.<br />
Yatman, Mustafa, Osman-zâde Tâib Divânı’ndan Seçmeler, Kültür Bakanlığı<br />
Yayınları, Ankara, 1989.<br />
Yeni Tarama Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1983.
DÌVÁN-I ÙIRSÍ
KASİDELER<br />
I<br />
IV.<br />
EæER-İ ÒÁME-İ ŞÁNÍ BE-ZEBÁN-I ÙIRSÍ<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 Eger taúyemde astÀr olmayaydı<br />
Umardum başuma dar olmayaydı<br />
2 äıçan yirdi bütün zÀd u õaòìrem
Eger òÀnemde kìlÀr olmayaydı<br />
3 Görinürdi göze òÿr beygirümüz<br />
Eger üstinde çulùar olmayaydı<br />
4 Semürmezdi sipÀhì beygiri hìç<br />
Ki ùopraàında tìmÀr olmayaydı<br />
5 Sürerdi menzili kÀfirce aàyÀr<br />
O yolda òavf-i Tatar olmayaydı<br />
6 Gümüş gibi geçer mi óaddeden hìç<br />
Raúìb oàlanı simsar olmayaydı<br />
7 Kime ùartılmaàa úÀdir olurdı<br />
Raúìb üstinde úanùÀr olmayaydı<br />
8 Úaçardı it gibi elden raúìbi<br />
Yetişilmezdi ılàar olmayaydı<br />
9 ÚabÀóat eyler idi ortalıàa<br />
Ayaúda mÀ’ì şalvÀr olmayaydı<br />
10 Ùoúurken çulha bezi hep bozardı<br />
Anuñ üstinde çimbÀr olmayaydı<br />
11 CilÀ görmezdi bez envÀ‘ı aãlÀ<br />
O çÀrşÿlarda úaããÀr olmayaydı<br />
12 Götürmezdi yarıya ibrìşimi<br />
O óammÀlum sebük-bÀr olmayaydı<br />
13 Bilinmezdi çuúa envÀ‘ı aãlÀ<br />
Çuúacılarda miãùÀr olmayaydı<br />
14 Yapusı hep girü úalurdı òalúuñ<br />
Eger dünyÀda neccÀr olmayaydı<br />
15 Ne deñlü yapular var ise anlar<br />
Úavì olmazdı mismÀr olmayaydı
16 Münaúúaş köşki yapdurmazdı kimse<br />
Maóall-i fisú u esrÀr olmayaydı<br />
17 Zer ile óall olurdı cümle dìvÀr<br />
O şemselerle pergÀr olmayaydı<br />
18 Tavanı lÀciverdì olmaz idi<br />
Boya içinde jengÀr olmayaydı<br />
19 Bulınmazdı buòÿr u misk ü ‘anber<br />
Bu çÀrsÿlarda ‘aùùÀr olmayaydı<br />
20 Bulamazduú yazın ãoàuú ãular hiç<br />
O úarlıúlarda ger úar olmayaydı<br />
21 Eşeklenmezdi hep Mıãra gidenler<br />
ZuúÀú başında óimÀr olmayaydı<br />
22 Bu ‘Àlem óamza-nÀme diñlemezdi<br />
Eger içinde ‘AyyÀr olmayaydı<br />
23 Øarar olmazdı ùamda kiremide<br />
Kediler ile sañsar olmayaydı<br />
24 KibÀr-ı vaútümüz çolaú olurdı<br />
Edebsüzlerle cerrÀr olmayaydı<br />
25 KenÀr çizmez mücellid rub‘a dÀ’ir<br />
Eger destinde pergÀr olmayaydı<br />
26 Orosbınuñ edeblüsi bile hep<br />
ZuúÀúda çatışur ‘Àr olmayaydı<br />
27 Düşürsem furãatı bir kez geçerdüm<br />
Arada ùolma dìvÀr olmayaydı<br />
28 Alurdı altıyı erbÀb-ı ‘işret<br />
KemÀn u neyle şeş-tÀr olmayaydı<br />
29 O bÿstÀnlarda bitmezdi nebÀtÀt<br />
Eger vaútinde emùÀr olmayaydı
30 Bu úalyonlar yapılmazdı efendi<br />
Maranàozlarla mi‘mÀr olmayaydı<br />
31 Kim indürmege úÀdir tÀze gibi<br />
äu bulmazdı dibi yÀr olmayaydı<br />
32 ‘AsÀkir ùop ùolı başda re’ìsi<br />
Ne müşkildür úafÀ-dÀr olmayaydı<br />
33 Fetìli almaàa şübheñ mi vardur<br />
O ùopçılarda miúdÀr olmayaydı<br />
34 Kime falya virürdi ‘Àlem içre<br />
‘Aúıl gidüp de hüş-yÀr olmayaydı<br />
35 Atılmazdı o úalyonlarda ùoplar<br />
İki yanında lumbar olmayaydı<br />
36 Bulamazdı yolı enginde úalyon<br />
Puãulayla dümen-dÀr olmayaydı<br />
37 Úul olmazlardı Gürcìler aàaya<br />
Ucında bit úadar kÀr olmayaydı<br />
38 N’iderdi bÀàçeyi bÀàı bu Ùırsì<br />
Çayır gibi ‘alef-zÀr olmayaydı<br />
39 Úaãìdeler yapardum tÀze vü ter<br />
ÚavÀfì nev‘i tekrÀr olmayaydı<br />
40 Kütük gibi olurdı naômuñ istif<br />
Odun yarıcılar yÀr olmayaydı<br />
41 Olurdum cümlenüñ üstÀdı bendeñ<br />
Eger dünyÀda eş‘Àr olmayaydı<br />
I : A.35 b , B.1 b , C.53 a , D.33 a , E.1 b , F.1 b , G.1 b .<br />
Başlık A.’da yoktur.<br />
1astÀr : destÀr E., G.// umardum : umarum B., D.,<br />
F., G. 3//Eger : Anuñ F., G. 5menzili : menzile<br />
D. 6geçer mi : çeker mi E. 11çÀrşÿlarda :<br />
çÀrsÿlarda E. 12Götürmezdi : Getürmezdi B., C.,
D., F., G. 14Yapusı hep : Yapuları hep E.;<br />
Yapuları F., G. 14òalúuñ : nÀsuñ F., G.16köşki :<br />
köşküñ E., F. 17cümle dìvÀr : hep dìvÀruñ E., F.,<br />
G. 20. beyit B. nüshası dışında diğer nüshalarda<br />
yoktur. Bulamazduk : Bulamazdı F., G.//ãuların :<br />
ãuları G. 21Eşeklenmezdi hep Mıãra gidenler :<br />
Gidenler Mıãra eşşeklenmez idi F., G. //başında :<br />
yanınca F., G. 22//‘ayyÀr : aàyÀr D.; àubÀr G.<br />
23Øarar olmazdı ùamda kiremide : Kiremide øarar<br />
olmazdı ùamda E.; Kiremide żarar irmezdi ùamda<br />
F., G.// ‘ayyÀr : aàyÀr D.; àubÀr G. 24çolaú :<br />
çoúlıú C. //Edebsüzlerle : Edebsüzlerde F.<br />
25//Eger : Anuñ F., G. 26edebsüzi : edeblüsi D.,<br />
E., F., G. /bile : daòi E., F., G. 35 Atılmazdı o<br />
: Atılmaz idi E. 36 Bulamazdı : Bulımazdı E., F.<br />
39Úaãìdeler : Úaãìdeyle F.; Úaãìdeye G. /yapardum<br />
: yapup da D., çalışdum F., G. /vü ter : gibi F.,<br />
G. 40olur mı : olurdı B., G. /naômum : naômuñ B.,<br />
C.<br />
11. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
II<br />
1 Geçilmez oldı yollar da ãulu çamur gördüñ mi<br />
ZuúÀúları sel aldı böyle bir yaàmur gördüñ mi<br />
2 Úuşaàı çökürilmişdür cihÀnda ibn-i àuràuruñ<br />
Ve lÀkin òancerinde zÀde-i àuràur gördüñ mi<br />
3 Úılıç nev‘inde beş yüzde bir olsun sunúurı<br />
gördük<br />
Efendi tìà-i Úaz daàında hìç sunúur gördüñ mi<br />
4 Atuñ òurcı aàır ãatdum atı bendeñ eşeklendüm<br />
Yularum úusúunum var ben úadar ma‘mÿr gördüñ<br />
mi<br />
5 ŞitÀ’iyye ‘Arabca ismine Türkìde úış dirler<br />
Ki oldı sebzevÀt envÀ‘ı hep maòżÿr gördüñ mi<br />
6 Úaãìdem şalàam ile isfenÀòuñ vaútine geldi
Sevincümden bütün ãarf eyledüm maúdÿr gördüñ<br />
mi<br />
7 ‘Arabca keåreti vardur vücÿhıyle bÀõencÀnuñ<br />
FirÀvÀn FÀrisìdür Türkìsi boldur gördüñ mi<br />
8 Dem-À-dem sebzevÀt eksüklügin göstermesin<br />
MevlÀ<br />
Olur erbÀb-ı işkenbe fenar mesrÿr gördüñ mi<br />
9 Havuçla şalàamuñ hem úalyası hem turşìsi<br />
òoşdur<br />
Be óÀcì úarnabit ãallute yiyen maúhÿr gördüñ<br />
mi<br />
10 BÀõencÀnuñ úurusı úayış ùoúmaú gibidür hep<br />
Uyar yoú bamyaya úaymaú gibi òoş-òÿr gördüñ mi<br />
11 Bu deñlü bÀàlar gördük úi reng-Àmìz üzümler<br />
var<br />
Efendi içlerinde lÀciverd engÿr gördüñ mi<br />
12 Üzüm gibi ãıúıntıya ãataşmış bÀàda dil-ber<br />
Dürer içer oturur yir anı maòmÿr gördüñ mi<br />
13 Hele ehlüm gibi dil-berleri ùab‘um sever àÀyet<br />
Varup gelmekde ‘Àlem yoú didi bir kÿr gördüñ<br />
mi<br />
14 HemÀn ‘ışúı ùomaldı dil-berüm şevúe gelüp ol<br />
dem<br />
İder üftÀdesine ser-fürÿ mestÿr gördüñ mi<br />
15 ZemÀne dil-beri virür birine işledür telle<br />
Ki çaúşırındaki uçúurlarında tur gördüñ mi<br />
16 Yine bir dil-beri gördüm ki óalvÀcı ocaàında<br />
Aàız dadına úaldı ol mücessem nÿr gördüñ mi<br />
17 Alınca ardını ol dil-beri òaylì emek çekdüm<br />
Anuñ ãırtında buldum rÀóatı mezbÿr gördüñ mi
18 Úoz oynar çuúurına úoymaca gÀhìce bir ãıbyÀn<br />
Üçüñ yeri düşerse ger olur mesrÿr gördüñ mi<br />
19 Musallaùdur üşerler ùatlıya yazın úarıncalar<br />
Úara úışuñ içinde yir yüzinde mÿr gördüñ mi<br />
20 Çuúur ÓammÀm erbÀbı çuúura düşmeden úaçmaz<br />
Ne óÀãıl olur ise nıãf olur nÀùÿr gördüñ mi<br />
21 Raúìbüñ bıyıàın yolda görürsin yel gibi geç<br />
git<br />
ÚabÀóat itdi dirler bilmeyen mecbÿr gördüñ mi<br />
22 Çün itdüñ bir úabÀóat ãorma aãlın arama zinhÀr<br />
Niçün itdüñ diyü bir kimseden hìç zÿr gördüñ<br />
mi<br />
23 Girer sÀza söze gelse raúìb ÀàÀze itdükde<br />
D. Neler söyler rehÀvì ãavtıyle ùanbÿr gördüñ mi<br />
24 N dzvfÆz raòne-dÀr olmış raúìb-i rÿ-siyeh gör<br />
kim<br />
Disünler ùosbaàıya dönmiş ol bì-nÿr gördüñ mi<br />
25 Pirinç ü mercimekle baúla fÀlı kimse açmış mı<br />
Gel ey çingane söyle baúladan meşhÿr gördüñ mi<br />
26 Bize paça yap ey aşçı ãarımsaúlı da pÀk olsun<br />
Yiyenler diye ãarımsaàı var ma‘mÿr gördüñ mi<br />
27 Benüm bir çil òurÿsum var ki ãavtı òayli<br />
nÀzikdür<br />
Uyandurur uyuyanları zÀr u zÿr gördüñ mi<br />
28 Úati vÀfir ùavuúlar eşnür zen-dostluúda ùaş<br />
dikdi<br />
Ùavuúlar arasında bir fuøÿl maàrÿr gördüñ mi<br />
29 Úaãìdem ùoñmasun úışdur pamuúlı cübbe<br />
giydürdüm<br />
Ser-À-pÀ dir görenler böyle bir ãunúur gördüñ<br />
mi
30 Oturmış şìre keyfiyle ùaşuñ üstinde bu Ùırsì<br />
Dibinde oldı peydÀ ‘illet-i nÀsÿr gördüñ mi<br />
31 Úışın peynir içün baúúÀlları geşt eyledüm bir<br />
bir<br />
äatılan úaşúaval ile ùulumdur lur gördüñ mi<br />
32 Pilavı bulàuruñ kestaneli gördüñ yidüñ ammÀ<br />
Efendi ùoàrı söyle çorba-i bulàur gördüñ mi<br />
33 Ezelden ülfeti var görmemiş òaylì zemÀn olmış<br />
Su’Àl itdi o şalàam ò v Àce şeyò-i úanbur gördüñ<br />
mi<br />
34 Süzilse bÀde-ÀsÀ òÀk-i Hinde beñzemez aãlÀ<br />
Kütahya ùopraàında kÀse-i faàfÿr gördüñ mi<br />
35 Gelür hep Engerusdan kÀse vü bardaàuñ envÀ‘ı<br />
Sitanbul sırçasında kÿze-i billÿr gördüñ mi<br />
36 Raúìbi dişli dirken üstüò v Àn-ı kelbe rÀst<br />
gelmişem<br />
Faúaù azıları var àayrısı meksÿr gördüñ mi<br />
37 Du‘À hengÀmıdur ur başuñı ùaşa yüzüñ òÀke<br />
Úabÿl oldı du‘Àsı diyeler maócÿr gördüñ mi<br />
38 Dururken başı ùaş ùoúınmasun aàyÀr ayaàına<br />
Du‘Àyı böyle itdi ÙırsiyÀ cumhÿr gördüñ mi<br />
II : B.2 b .
GAZELLER<br />
ELİF HARFİ<br />
I<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Úaşmer göriñ varınca kibÀrÀne ibtidÀ<br />
Õevú-Àver ol o demde ôarìfÀne ibtidÀ
2 ErbÀb-ı mÿsiúìsi bu õimmì gürÿhınuñ<br />
Başlar rehÀvi ile ãıfÀhÀne ibtidÀ<br />
3 äaàdur Mudurnı cevzi gibi sözlerüm benüm<br />
İtsem ‘aceb mi her söze rindÀne ibtidÀ<br />
4 Bulsa birini ‘arø-ı esÀmì ider hemÀn<br />
Virür sipÀhi çavuşı oàlana ibtidÀ<br />
5 Zencìr iderdi diñleyici bulsa sözlerin<br />
Yazar çizerdi Ùırsì-i dìvÀne ibtidÀ<br />
I : A.1 b , B.4 b , C.1 b , D.1 b , E.2 b , F.2 b , G.2 b .<br />
1// Õevú-Àver ol : Õevú-baòş ola E., F., G. 2mÿsiúìsi bu :<br />
mÿsiúìsi de E., mÿsikìyi G. / bu : o F., G. 3cevzi : úozı E., F., G. /<br />
sözlerüm : hep sözüm E., her sözüm F., G.<br />
II<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Mart içinde virür insÀna KÀàıd-òÀne ãafÀ<br />
Gör yılan úaçmış ise laúlaú arayana ãafÀ<br />
2 Bildügüm bu hele lapa delisi şehrìyye<br />
PÀk çig bal ile úahvaltıya úayàana ãafÀ<br />
3 Bir aralıú gözet iş gör de elem çekme ãaúın<br />
Böyle işde bulınursañ gelür oàlana ãafÀ<br />
4 TÀzeler úoca diyü bizi düşürdi gözden<br />
İşidüp bu sözi geldi baña pìrÀne ãafÀ<br />
5 ÙırsiyÀ çoú acı çekdüñ hele ãarımsaàı var<br />
Bal gibi ùatlı görüñ tÀ gele yÀrÀne ãafÀ<br />
II : A.1 b , B.4 b , C.1 b , D.1 b , E.2 b , F.3 a , G.2 b .<br />
1insÀna : aàyÀra E., F., G. /KÀàıd-òÀne : KÀàaõ-òÀne<br />
B., D. /Gör : Ger E., G. // laúlaú : leylek B., G.;<br />
leglek E., F. 5//tÀ gele : kesb ide F., G.<br />
III
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Bir şi‘r-i nÀ-şinìde-kühen söylerüm saña<br />
Ma‘nÀsı yoú vezinde süòan söylerüm saña<br />
2 İbrìú-i luùf ile bir içüm ãuyı virmedüñ<br />
Bosna işi úalaylı legen söylerüm saña<br />
3 Baór-i ‘aùÀsı dalàıcı oldum bilinmedi<br />
Furtunalarda çekdi mióen söylerüm saña<br />
4 EmvÀc-ı güftemüz biri birin úoàup gider<br />
Zevraú tenüm burunda dümen söylerüm saña<br />
5 ErbÀb-ı mÿsiúìde baña var mı deng olur<br />
Ten nÀ tenenni der teni ten söylerüm saña<br />
6 Beg emrudıyla besledi maòdÿm muãarra‘ın<br />
Çıúmazsa alma sìb-i õeúan söylerüm saña<br />
7 Ùırsì nefìre burnı ile meşúe başladı<br />
Burnaz beg ise başúa düzen söylerüm saña<br />
III : A.1 b , B.4 b , C.1 b , D.1 b , E.3 a , F.3 a , G.2 b .<br />
3Baór-i ‘aùÀsı : ElùÀf-ı baór F., G. 5bu<br />
beyit, E.’de yoktur.<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
12.<br />
13. 1 Mercümek şorbÀsına taròana olmaz ÀşinÀ<br />
Bamya vü mülòıyyeye úayàana olmaz ÀşinÀ<br />
14. 2 Hep yoàurt göñüllidür görse ãuyı ayran olur<br />
äanmañ EtrÀki ãaúın ayrana olmaz ÀşinÀ<br />
E. 3 Süzgeci ‘aùùÀruñ oldı meşrebümce söyledi<br />
ÓÀãılı bir millete çingane olmaz ÀşinÀ<br />
4 Keåreti var şol úadar òorendegÀnuñ şimdi kim<br />
áamzesinden úan ùamar mestÀne olmaz ÀşinÀ<br />
IV
5 Tìà-fürÿşÀn añlar ancaú cevher-i naômum benüm<br />
ÙırsiyÀ güftÀruma bìgÀne olmaz ÀşinÀ<br />
IV : A.2 a , B.5 a , C.2 a , D.2 a , E.3 a , F.3 a , G.3 a .<br />
1şorbÀsına : çorbasına B., F., G. 3meşrebümce<br />
: meşrebince B., C., G. 3., 4., 5. beyitler,<br />
F.’de yoktur.<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
15.<br />
16. 1 Bir çuval içün muùÀf bilmem ne nÀz eyler baña<br />
Gÿne-gÿn pÀ-bend idüp köstek niyÀz eyler baña<br />
17. 2 Úıl úadar luùfuñ göreydüm yüregüm yanmaz idi<br />
Ùobraya girmez sözi niçün dirÀz eyler baña<br />
3 Şıóne-ÀsÀ baãdı hengÀm-ı sefer didükçe ben<br />
Úurbaàa-yı ãu gibi Türkì ÀàÀz eyler baña<br />
4 Òayme úursam başuma cem‘ eylesem yÀrÀnı hep<br />
Her birisi remz ile ifşÀ-yi rÀz eyler baña<br />
Her gelen ardumdaki oàlanuma binmek diler<br />
V. ÙırsiyÀ itsem sitem tekrÀr nÀz eyler baña<br />
V : A.2 a , B.5 a , C.2 a , D.2 a , E.3 a , F.3 b , G.3 a .<br />
1., 2., 3. ve 4. beyitler, F.’de yoktur.<br />
2luùfuñ : luùfın B., G. 4eylesem : eyleyüp D.<br />
5Her : Hep E., F., G.<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
V<br />
VI<br />
1 ÚaùÀr-ı devletüñ ardı ãıra düm-dÀrıyuz cÀnÀ<br />
Anuñ-çün biz de Óamza úullesi diz-dÀrıyuz cÀnÀ<br />
2 Odun lÀzım bize şÀdì bulınduú bu ùarìú içre
SerÀya her gün odun-keşlerüñ ser-dÀrıyuz cÀnÀ<br />
3 Odun eksük olursa üstümüzden keyfümüz gelmez<br />
Odun anbÀrınuñ müstaófiô u bel-dÀrıyuz cÀnÀ<br />
4 Ocaàumuzda reng-Àmìz Àdemler úati pek çoúdur<br />
äanursın kim çuúa balyasınuñ mÿstÀrıyuz cÀnÀ<br />
5 Görenler heykel-i mecmÿ‘muz bir şey’ úıyÀs<br />
eyler<br />
Oúuyup yazmadan naôm u neåirden ‘Àriyüz cÀnÀ<br />
6 Iraúdan bilmeyenler òayli pÀkìze süòan añlar<br />
Yıúılmış güfteler keşf eylerüz mi‘mÀrıyuz cÀnÀ<br />
7 SezÀdur ò v ÀcegÀn içre tefÀòür iderek Ùırsì<br />
Diseñ deryÀ-yı naômuñ bir dür-i şeh-vÀriyüz<br />
cÀnÀ<br />
VI : A.2 a , B.5 a , C.2 b , D.2 a , E.3 b , F.3 b , G.3 a .<br />
5mecmÿ‘muz : mecmÿ‘umı G.7//bir : biz B., C.,<br />
E., G.<br />
VII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Ben òar oldum olalı baòş-i yular itmez baña<br />
Dört ayaúlı olduàumdan i‘tibÀr itmez baña<br />
2 Ben palÀn-ı àayret ile seng-i miónet çekmede<br />
ÚÀ’ilem ayda bire aãlÀ úayar itmez baña<br />
3 Aña pÀ-bend eyleyüp úırmaú murÀdum köstegi<br />
Böyle taóúìr idenüñ hìç pendi kÀr itmez baña<br />
4 Bunca feryÀd eyledüm aña lisÀn-ı óÀl ile<br />
Hìç sözüm iãàÀ idüp arpa niåÀr itmez baña<br />
5 Bir gün ÀrÀm olmadı cÀnum yelüp buyurmadan<br />
Bì-vefÀnuñ itdügini rÿzàÀr itmez baña<br />
6 äÀóibüm daòi benüm gibi òar anuñ-çün şehÀ
CÀ-be-cÀ inãÀf idüp otlaú şikÀr itmez baña<br />
7 Gÿş iden elfÀô-ı bì-ma‘nÀlarum elbet güler<br />
Dürr-feşÀn olsam da kimse i‘tibÀr itmez baña<br />
8 Eylemez fındıú úadar raàbet HezÀrì şi‘rüme<br />
Ùırsi-i dìvÀneyem zencìr kÀr itmez baña<br />
VII : A.2 b , B.5 b , C.3 a , D.2 a , E.3 b , F.3 b , G.3 b .<br />
2Ben : Bu E., G. 5olmadı : eylemez D. /cÀnum :<br />
cÀnÀ F., G. 7.iden : idüp B. 8//Ùırsi-i :<br />
ÙırsiyÀ B., D.<br />
VIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Gehì ùÿlÀ olup gÀhìce kim kÿteh olur dilhÀ<br />
Söze gelse yine zu‘mınca àÀyet óall-i müşkilhÀ<br />
2 Eger deryÀ ãıfat emvÀc-ı elfÀôum iderse cÿş<br />
Çaúıl ùaşları baòş eylerse ùañ mı baóre sÀóilhÀ<br />
3 Benüm gibi ãırıú óammÀlı girmez bezm-i ‘irfÀna<br />
Meger lÿle çamurı ile taòmìr ola bu gilhÀ<br />
4 Nedür bu ùurfe elfÀô ile mühmel lafô-ı bì-ma‘nÀ<br />
Bu yolda añlanış budur ki yoúdur saña menzilhÀ<br />
5 HezÀrì şìre keyfiyle ‘aceb òalù itmiş ey Ùırsì<br />
Y!AٰslاAهyّaayUa nvAsأkrda hlvAٰا<br />
VIII : A.2 b , B.5 b , C.2 b , D.2 b , E.4 a , F.4 a , G.3 b .<br />
1ùolı : bir ùÿl G. /kim : bir E., F., G. 4//yolda : bÀbda E., G.<br />
//menzilhÀ : sÀóilhÀ B.<br />
IX<br />
Müfte‘ìlün Müfte‘ilün FÀ‘ilün<br />
1 Fikr-i sefer virmedi rÀóat baña<br />
Turşi ãuyı virdi óarÀret baña
2 Hem heva yaàmurlı vü yollar çamur<br />
Ördege döndüm ne siyÀset baña<br />
3 Òayme vü òar-gÀh bütün gitti hep<br />
Úaldı sütÿn u úazıú Àlet baña<br />
4 Çergemüzi daòi bizüm yaúdılar<br />
Oldı óarÀm emn ile rÀóat baña<br />
5 Úumúapu óammÀlı olurdum eger<br />
Arúılıcum olsa sa‘Àdet baña<br />
6 Başda ‘imÀmem ferik elmasıdur<br />
Gör ne yaraşdı bu úıyÀfet baña<br />
7 Şi‘rüm aúar ãu gibidür ÙırsiyÀ<br />
Mühtedìyem oldı hidÀyet bana<br />
IX : A.2 b , B.5 b , C.3 a , D.2 b , E.4 a , F.4 a , G.3 b .<br />
6‘imÀmem : ‘imÀme B., C.<br />
Fe‘ìlÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Bedel olmaz hele dünyÀda saña<br />
Hìç yaúışmaz boàaãı sÀde saña<br />
2 Gir ki bir hey’ete cümle yÀrÀn<br />
Gülüşüp óaôô ide óalvÀda saña<br />
3 Úarış ehl-i dile Àdemcesine<br />
Kimse daòl itmeye arada saña<br />
4 äıra geldükde ùopı al görelüm<br />
Cümlesi hep ola ÀmÀde saña<br />
5 N’ola dirlerse yemeklik úaùırı<br />
X
Hep eşekler gele imdÀda saña<br />
6 İns ü cinn ile balıúlar nev‘i<br />
Reşk ide úarada deryÀda saña<br />
7 Seni bu vaãf ile tavãìf ideler<br />
ÙırsiyÀ devlete dünyÀda saña<br />
X : A.3 a , B.6 a , C.3 b , D.2 b , E.4 b , F.4 b , G.3 a .<br />
4görelüm : güzelüm G. 7ideler : idelüm D.<br />
//devlete : devlet-i D.<br />
XI<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ìlÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Zÿr-ı kürekle geçdi bütün birden ÀşinÀ<br />
Bu rÿzgÀrda olmadı hìç yelken ÀşinÀ<br />
2 Bir tÀze Arnavud çocuàını görüp didüm<br />
İşkenbeci misüñ didi yoú çevren ÀşinÀ<br />
3 Gördüm mezÀdda on pareye köhne bir úılıç<br />
Yoàdı yanumda gösterecek Àhen ÀşinÀ<br />
4 Burmış ãıçan úuyruàı gibi bıyıúların<br />
Gördüm zuúÀúda bir iki sürtük zen ÀşinÀ<br />
5 Ùırsì àarìú-ı lücce-i baór-i belÀàatam<br />
Bu rÿzgÀrda olmadı hìç yelken ÀşinÀ<br />
XI : A. 3 a .<br />
XII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Òar-ı nÀza süvÀr olduúça itdi pÀ iår peydÀ<br />
Sefer hengÀmı itsem bÀri bir iki semer peydÀ<br />
2 Çıúarsam ùobradaki ãÿreti alsam ele bir kez<br />
İder her vech ile köstek àamı cÀnÀ keder peydÀ
3 Düşüp pÀ-bend-i sevdÀya ‘inÀn-ı iòtiyÀrum yoú<br />
Úolanum úusúunum olsa iderdüm bir eger peydÀ<br />
4 BahÀr eyyÀmı geldi çün aàaçlar hep çiçeklendi<br />
Otur ãabr eyle olmaz ãanma anda berg ü ber<br />
peydÀ<br />
5 Çıúup yerden ãarımsaú anı bamya gördi büzildi<br />
äuladuúça dibin bÿstÀncılar oldı åemer peydÀ<br />
6 Úızarmış çehresi sille yimekden mey-veş<br />
aàyÀruñ<br />
äamÿt bÀzìçesinde olmamışken bir ciger peydÀ<br />
7 Gehì bir Àrzÿ itdükçe yalı bu dil-i şeydÀ<br />
Óací Şa‘bÀn işi úayıú sezÀdur olsa ger peydÀ<br />
8 NiyÀz idüp yine bir dil-beri dalyana çaàırdum<br />
18. ŞikÀr itdüm düzenle óÀãıl oldı tÀze yer peydÀ<br />
9 Bu baór-i bì-kerÀnuñ cevri çoú balıú zemÀnında<br />
Düzensüz hìç çekilmez olsa ger anda lüfer<br />
peydÀ<br />
10 N’idem balıú avı maúãÿd idinse şÿò müsteånÀ<br />
Olur ãırtı úara nev‘inde daòi bÀl ü per peydÀ<br />
11 MurÀdum bu ki bir dem arúasında eyleyim rÀóat<br />
Emekler çekmeyince olmaz aãlÀ şÿr u şer peydÀ<br />
12 Naôar ãalsa nigÀh-ı aóvel ile mìr-i Burnazum<br />
Úalaúlı burnı gibi ol yegin yek òayr ider<br />
peydÀ<br />
13 Düzenle olta yutdurmaú dilerler Ùırsi-i zÀra<br />
Olur úaşmerlik ile şöhret-i şÀm u seóer peydÀ<br />
XII : A.3 a , B.6 a , C.3 b , D.3 a , E.4 b , F.4 b , G.4 a .<br />
1olduúça : olduúda F., G. 2ùobradaki :<br />
torbadaki B., C., D., E., F., G. 7. ve 8.<br />
beyitler E.’de yoktur.7itdükçe yalı : eyler
yalılar F., G. 8idüp : ile F. 9 cevri çoú :<br />
cevrini F., G. //olsa ger anda : anda ger olsa<br />
B., C., D. 12//yegin : yek-bìn B. 13 olta :<br />
olùa E., F., G. /dilerler : dilerse B., C.<br />
XIII<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Ölmek olursa ger maraø-ı i...den saña<br />
Balùa ãapından olsa münÀsib kefen saña<br />
2 Ey şÀ‘ir-i çiroz óaõer it kim balıúcıyÀn<br />
Baór-i hünerde itmeyeler bir düzen saña<br />
3 Semt-i ÓiãÀra ‘Àzim olursın ùırıl gibi<br />
Siór eyledükçe òÀnedeki pìre-zen saña<br />
4 Keştì-i naômı úumdan uçurmazduñ ‘ÀdetÀ<br />
Baóir-şi‘rde òÀmeñ olaydı dümen saña<br />
5 Gezmek murÀduñ ise úapu úapu ÙırsiyÀ<br />
Bend ide pÀy-i esbüñi lÀzım keşen saña<br />
XIII : A.3 b , B.6 b , C.4 a , D.3 a , E.4 b , F.5 a , G.4 b .<br />
1//olsa : ola E., F., G. 2//itmeyeler :<br />
itmeseler C. 3//òÀnedeki : evdeki D., evdeki<br />
ol G. 4//şi‘rde : óiãÀrda F.; hünerde G.<br />
//òÀmeñ : òÀããuñ C. 5//esbüñi : eşegi C.;<br />
beygiri E., F.<br />
XIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Zişt-i rÿyı nice mümkin beñzeye meh-tÀb aña<br />
Vech-i menóÿsuñ deñizdür úaşlaruñ girdÀb aña<br />
2 Çırnıú-ı balıúçı ile furtınaya olsa düş
Hìç úayıú-òÀne úadar maòlaã mı var deryÀb aña<br />
3 GÀh u bì-gÀh iútiøÀ itdükçe úılmaàa nemÀz<br />
Gÿşesinde ãuffenüñ yap tekneden miórÀb aña<br />
4 ‘Adlì-i dìvÀneyi zencìrler øabù eylemez<br />
Öyle mecnÿndur ki hìç kÀr eylemez úullÀb aña<br />
5 Nÿrını süngerle almışlar o mìr-i Burnazuñ<br />
Bir daòi tÀ óaşre dek gelmez efendi tÀb aña<br />
6 Ekåer eş‘Àruñ begendüm ey HezÀrì ben senüñ<br />
Pey-rev olup söylerüm úarşuluàın yap bÀb aña<br />
7 áayrı ãan‘atlar úalın ser-mÀye ister ÙırsiyÀ<br />
Sen süpürge baàlasañ ser-mÀyedür úınnÀb aña<br />
XIV : A.3 b , B.6 b , C.4 b , D.3 b , E.5 a , F.5 a , G.4 b .<br />
1rÿyı : rÿyuñ B., C., D., E., F., G.<br />
//deñizdür : kerizdür E. //úaşlaruñ : gözlerüñ<br />
B., C. //girdÀb : mıørÀb E., F.; miórÀb G.<br />
3GÀh u : GÀh-ı G. //Gÿşesinde ãuffenüñ :<br />
Gÿşesinde ãuffelik; äuffenüñ gÿşesinde E., F.,<br />
G. 5Nÿrını : Sözini D. //tÀ óaşre dek :<br />
maóşerde de G. 6Bu beyit F. ve G.’de 7. beyit<br />
ile yer değiştirmiştir. //úalın : yoàun E.,<br />
F., G.<br />
XV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 NÀr-ı manúal oldum itme gel beni andan cüdÀ<br />
Görse ger manúal kömüri ôann ider bay u gedÀ<br />
2 Bendeñüz yüz úızdurup çıúdum kömür cerr itmege<br />
Baúmasun kimse yüzümüñ úarasına cÀ-be-cÀ<br />
3 Bir ãaçı pìçüñ úoca fertÿtenüñ Mecnÿnıyam<br />
Ol baña Leylì olaldan ‘ömrümüz oldı hebÀ’
4 BÿstÀnda at başı yerine oldum úorúuluú<br />
Uàramaz insÀndan àayrı ùuyÿr-ı bì-nühÀ<br />
5 Gicelerde ãubóa dek gezmekdeyüm bekçi gibi<br />
Bulmadum kelb-i maóalle gibi özge ÀşinÀ<br />
6 ÙırsiyÀ almış HezÀrì mìr-i Burnazdan sebaú<br />
Bulsa kendi gibi úaşmer ider aña iútidÀ<br />
XV : A.3 b , B.6 b , C.4 b , D.3 b , E.5 a , F.5 b , G.5 a .<br />
1//Görse ger : Görseler F., G. 2úızdurup :<br />
úızardup C. //yüzümüñ : yüzümüz E., F. 3pìçüñ<br />
: böcek D.; püçüñ E. //olaldan : olalı E., F.,<br />
G. 4bì-nühÀ : bì-hevÀ D. 5gezmekdeyüm :<br />
geçmekdeyüm B., C. /bekçi : der-bÀn F.; derbÀb<br />
G.<br />
XVI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 MeróabÀ ey ùolma-i şalàam hezÀrÀn meróabÀ<br />
Yoòsa havuç úalyası aç gözliye olmaz àıdÀ<br />
2 İsfenÀò ile ıãıràan òÀrını farú eylemez<br />
RÿzàÀr avı ãafÀsıdur anuñ bÀd-ı hevÀ<br />
3 Her birine lióyesin ãaydurmanuñ yoú ‘Àlemi<br />
Turş-rÿyuñ ey köse görse güler bay u gedÀ<br />
4 İmtilÀ itdi beni kestane-i at şübhesüz<br />
Bir vecihle aña şalàam turşısı olmaz devÀ<br />
5 Gel HezÀrì zÀra ey Ùırsì àazelde pey-rev ol<br />
Ùurfe eş‘Àruñ gören itsün pesendìde saña<br />
XVI : A.4 a , B.7 a , C.5 a , D.3 b , E.5 a , F.5 b , G.5 a .<br />
2İsfenÀò : Ispanaú B. 4//devÀ : àıdÀ F., G.<br />
5Gel : Bu F., G.<br />
BE HARFÝ<br />
XVII
FÀ‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Boza-nÿşÀna olsa bezm-i şarÀb<br />
Her vecihle bu yüzden ola ‘aõÀb<br />
2 Böyle aàızlara münÀsibdür<br />
Çevren aãlında oldı naúl-i gül-Àb<br />
3 Fikr-i yÀr ile Àteşe düşdüm<br />
Cigerüm sìò-i àamda oldı kebÀb<br />
4 äıúmaz idi ayaúlarumı çarıú<br />
Giymeseydüm içinde bir de çorab<br />
5 SÀ’ili atlı ôann ider ôurafÀ<br />
Der-beder itmek ile böyle şitÀb<br />
6 Mìr-i Burnazuñ olsa burnı gibi<br />
Büyüdi burnumuz miåÀl-i dolÀb<br />
7 CühelÀ içre ÙırsiyÀ nÀmuñ<br />
Söylenüp miåli didiler nÀ-yÀb<br />
XVII : A.4 a , B.7 a , C.5 a , D.4 a , E.5 b , F.6 a , G.5 a .<br />
1‘aõÀb : àażÀb D. 4äıúmaz idi : Bol gelürdi<br />
E.; äıàmaz idi F., G. /ayaúlarumı : ayaúlaruma<br />
E. //içinde : içine B., C., D., E., G. 5ôann<br />
ider : ãanur D. 6olsa : ise E., F. //Büyüdi :<br />
Büyüden B., C.<br />
XVIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Bu yıl òuddÀma yıllıú Bor bezinden sÀde virdüm hep<br />
Bulındı köpri destÀrı da bu eånÀda virdüm hep<br />
2 İdindüm fıstıúì kÀàıd-emìni olduàum demler<br />
Biraz úırpındı bÀúì úaldı anı bÀda virdüm hep
3 AlÀy vardur diyü ÀlÀt-ı ÀlÀy istedi dil-ber<br />
Puãadum ne bulındıysa idüp ÀmÀde virdüm hep<br />
4 Çıúaydum úaãr-ı dil-dÀre diyü òaylì çalışdum ben<br />
Úodum yolına nem varısa ol arada virdüm hep<br />
5 Gürÿh-ı ò v ÀcegÀnuñ sen yoàırdcısısın ey Ùırsì<br />
Ki úadrüñ bilmedüm eş‘Àruñı ıràada virdüm hep<br />
XVIII : A.4 a , B.7 a , C.5 b , D.4 a , E.5 b , F.6 a , G.5 b .<br />
2kÀàıd-emìni : kÀàaõ-emìni B., C. //bÀúì úaldı<br />
: úaldı bÀúì B., C., D. 3 Bu beyit E.’de 4.<br />
beyittten sonra yer alıyor.<br />
XIX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Görinür tenbel Mudanya beygiri ‘Àlì-cenÀb<br />
Baãayum aòşamdan úamçı çıúınca ÀfitÀb<br />
2 Õerre deñlü baña cehl iåbÀt iden bilmez henÿz<br />
KÀàıdın ãaydum úarışdurdum úati vÀfir kitÀb<br />
3 Şöyle dursun àayrısı ùarz-ı süòanda bu faúìr<br />
Çoú óurÿf itdüm tefennün ba‘żıların intiòÀb<br />
4 Óaddümüz midür HezÀrìye naôìre söylemek<br />
ÚÀfiyesin çalmaàıla şi‘re itdüm intisÀb<br />
5 ÙırsiyÀ aúrÀn ile meydÀna çıú varsa g...üñ<br />
Gelse Àlet ile saña itme andan ictinÀb<br />
XIX : A.4 b , B.7 b , C.5 b , D.4 a , E.5 b , F.6 a , G.5 b .<br />
3süòanda : süòandur C. /faúìr : óaúìr D. 4Óaddümüz<br />
midür : Óaddümüz degül E., F. /HezÀrìye : HezÀrì C.<br />
XX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün
1 Ev içinde òaùabum gürgen olursa ne ‘aceb<br />
‘Alevinden ocaàum külòan olursa ne ‘aceb<br />
2 Úañlıcaú yalıların eyledi Àrzÿ göñlüm<br />
İskelesi baña pey-rev-zen olursa ne ‘aceb<br />
3 Bir úayıú ùut ola bir çifte ki Àheste gide<br />
Ùopraú ile içi Àbisten olursa ne ‘aceb<br />
4 Furtunasından elem çekme ãaúın deryÀnuñ<br />
Bulup eyyÀm eger yelken olursa ne ‘aceb<br />
5 Mevc-i óayretde úalup çizme kenÀrı zinhÀr<br />
Deñiz ortası saña mesken olursa ne ‘aceb<br />
6 Başı aldurma úoma ıãlada belki ãu seni<br />
Elüñe al yeke-i dümen olursa ne ‘aceb<br />
7 Bir mıãır şayúasına bÀrì kürekçi olsam<br />
Kenef-ÀsÀ kenÀr-ı revzen olursa ne ‘aceb<br />
8 ŞÀ‘iriyyet baña bir mevhibedür bì-şübhe<br />
Güfte-i mühmelümüz puòten olursa ne ‘aceb<br />
9 Benüm Àb-rìzì Receb olmış idi üstÀdum<br />
Baña ùaúduúları úulp gilden olursa ne ‘aceb<br />
10 Ben ki tekmìl-i maúÀmÀt u uãÿlÀt itdüm<br />
NaàamÀtum tenedür nÀten olursa ne ‘aceb<br />
11 ÙırsiyÀ pìşe-i çinganeye ùa‘n itme ãaúın<br />
Funda baòşında keçi reh-zen olursa ne ‘aceb<br />
XX : A.4 b , B.7 b , C.6 a , D.4 a , E.6 a , F.6 b , G.5 b .<br />
1óaùabum : óaùab-ı B., D., E., F., G.<br />
2Úañlıcaú : Úaànıca D. /yalıların : yalıları<br />
C. //İskelesi : İskeleler E., F., G. 3ùut :<br />
ùop E. 4//eyyÀm : eyyÀmı D. 6belki : belkim<br />
C., D. 7 bu beyit B.’de yer almıyor. 8baña :<br />
saña B. 9Àb-rìzì : Àb-rìzci E.<br />
XXI
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Yolda bir yolcı görürseñ ùut hemÀn şalvÀrın öp<br />
Bindügi óayvÀna óürmet eyle de çultarın öp<br />
2 Ùobraya girmez söz ile belki bir pÀ-bend ider<br />
Çul çek iósÀnına aàyÀruñ yanında yÀrin öp<br />
3 Zÿr görürseñ köstegi úır hìç izine uàrama<br />
Gebre vü úaşaàı ile yaúlaş ayaúların öp<br />
4 Úaşaàı gösterme ata depmesinden pek ãaúın<br />
äaçların oòşa uãÿliyle yanaş efsÀrın öp<br />
5 Depme vü süsme iderse yine oòşa gerdenüñ<br />
Hem beşinci ayaàıyla iki úulaúların öp<br />
6 Baúma òor manastıra gir úor gibi bir er yatur<br />
Sür yüzüñ yardım dile òÀk-i der ü dìvÀrın öp<br />
7 Ger pazarcı olmaú isterseñ úolayın söyleyem<br />
İskelede meyve ùartan kimsenüñ úanùÀrın öp<br />
8 Yılda bir küfri olur úavm-i naãÀrÀnuñ gözet<br />
Her birine iltiyÀm it çehre-i murdÀrın öp<br />
9 ZevrÀú-ı İslÀmı deryÀda görürseñ ÙırsiyÀ<br />
Ser-fürÿ eyle yanaş var yanına lumbarın öp<br />
XXI : A.4 b , B.8 a , C.6 a , D.4 b , E.6 a , F.6 b , G.6 a .<br />
1//óayvÀna : beygire E., F., G. 2Ùobraya : Tobraya B.,<br />
C., D., E., F., G. 2//iósÀnına : iósÀnuña D. 4 bu beyit E.<br />
ve F.’de yer almıyor. 5gerdenüñ : ãaçlaruñ E., F., G.<br />
7söyleyem : söylemem B.<br />
XXII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 DükkÀnda ãatardum úoyı yÀrÀna mürekkeb<br />
Dirhemcigi bir pÀreye ammÀ ne mürekkeb
2 Cüz’ìce mürekkeb yalamış dirler efendi<br />
Aàzında bulaşmışlara her yana mürekkeb<br />
3 Hìç yazı nedür bilmeyene al dinilür mi<br />
LÀzım olur elbet yine yazana mürekkeb<br />
4 KÀr isteyen alurdı sepetli şìşelerle<br />
Mekteb dolaşur ãatmaàa ãıbyÀna mürekkeb<br />
5 Hep úaraúura düş gibi geldi baña Ùırsì<br />
Dökildi bulaşdı hele her yana mürekkeb<br />
XXII : A.5 a , B.8 a , C.6 b , D.4 b , E.6 b , F.7 a , G.6 a .<br />
1ãatardum : ãatarum D., F. /úoyı : úurı D.<br />
2bulaşmışlara her : bulaşmış göre E., F., G.<br />
3//elbet yine : elbette F., G. 4alurdı : alur<br />
da D. 5geldi : bilmem B., C.<br />
XXIII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Bir zemÀn besledüm evlÀd yerine bir merkeb<br />
Úati iõ‘Ànsuz idi hìç yoàıdı õerre edeb<br />
2 Öyle nÀzende büyütdüm ki yetişmez arpa<br />
Yidügi fodla-i seg-bÀn vü yulaf daòi ‘ineb<br />
3 Heves-i av ile aldı birisi ‘Àriyetì<br />
Aç úomış virmemiş arpa o faúìre iki şeb<br />
4 Úati àayretli idi haylamadı hìç eşegüm<br />
Görmedüm miålini gezdüm iki yıl ŞÀm u Óaleb<br />
5 Derlemez gÿşı dibi elli vaúıyye yükden<br />
Úatır idi ãoyı lakin depegen bed-meşreb<br />
6 Yükledüp arúasına kili zuúÀúlar dolaşup<br />
äatıcaú fÀ’iøini yirdüm içinden ben hep<br />
7 Az imiş ‘ömri nedür çÀre òar-ı bì-baòtuñ<br />
Eceli geldi ãarımsaú toòumı oldı sebeb
8 Aàlayup göz yaşı dökdi didi Ùırsì-àamnÀk<br />
Ayaàı sivri imiş geçdi yere Àh merkeb<br />
XXIII : A.5 a , B.8 a , C.6 a , D.5 a , E.6 b , F.7 a , G.6 a .<br />
2yetişmez : yimez hìç B., C., D., G.; yimezdi<br />
E., F. 6zuúÀúlar : ãoúaúlar F., G. //yirdüm :<br />
virdüm F., G.<br />
XXIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 BÀàçeye havuç ekdüm cümle ãoàan oldı hep<br />
Acısından gözlerüm Àh úıbúızıl úan oldı hep<br />
2 Úırú beş aúçem gitdi kül oldum Gedik Paşada<br />
ben<br />
Ülfet itdüm külòanìler perìşÀn oldı hep<br />
3 Bir zemÀn buú‘a-nişìn ãÀóib-i nefs bir şeyò idüm<br />
Daàılup cümle mürìdüm ùaàda çoban oldı hep<br />
4 Bir iki ÀàÀze itdüm evc uãÿlinde bu şeb<br />
Usta Corci gÿş idüp didi ãıfÀhÀn oldı hep<br />
5 Bir ùulum peynir yapayum diyü çoú sa‘y eyledüm<br />
Süd ãuluymış ÙırsiyÀ yayıúda ayran oldı hep<br />
XXIV: A.5 a .<br />
TE HARFÝ<br />
XXV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 DükkÀn-ı tehìde oturup gÀhì siñek ùut<br />
Hem cibre-i engÿr ile gel yemleyerek ùut
2 Bir muà-beçe eylerse saña ‘arø-ı maóabbet<br />
Úoyvirme anuñ dÀmen-i murdÀrını pek ùut<br />
3 Cevr eylemege mÀ’il olursa saña dil-ber<br />
Zort gelme yüzin oòşayaraú hem öperek ùut<br />
4 Bir pÀresi çoú kÀra yapışmaúsa murÀduñ<br />
Eyyÿba var ‘Aúlì gibi maymun u şebek ùut<br />
5 Mÿm al elüñe bÀàçeleri durma hemÀn gez<br />
Gice dolaş ördek gibi sümükli böcek ùut<br />
6 ÓammÀma varup kìse sürinmek diler iseñ<br />
DellÀklara baú elli sekiz òurcını pek ùut<br />
7 Çiftlikde öküz gibi tehì gezme ãaban sür<br />
Süd dökmeme úavliyle bir emzikli inek ùut<br />
8 ŞÀdì-i ãubaşı görin aóbÀbuña gÀhì<br />
ZÿúÀúda cübbe ãat yanına düş de etek ùut<br />
9 ‘Ìd irdi ãalıncaú úurup ey Ùırsì-i nÀ-dÀn<br />
äıbyÀnı gezindürmege yaldızlı eşek ùut<br />
XXV : A.5 b , B.8 b , C.7 a , D.5 a , E.7 a , F.7 b , G.6 b .<br />
1oturup gÀhì : otur aóyÀna E., F.; otur aóyÀnÀ<br />
G. 4yapışmaúsa murÀduñ : yapışmaú diler iseñ<br />
E., F., G. 5F. ve G.’de bu beyit yoktur. 6F.<br />
ve G.’de bu mısra yoktur. /Sürinmek diler iseñ<br />
: sürinmekse murÀduñ D. 9.ãalıncaú úurup :<br />
ãalıncaàı úur F., G.<br />
XXVI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 ÓÀlümi ãormaz aóibbÀ oldı úab-ı òal şikest<br />
Çıúdı içinden úati çoú fÀre-i mühmel şikest<br />
2 NÀãur oldı ellerüm orduda çeşme úazmadan<br />
Óikmeti gör oldı ùopraú ùaşınan gerdel şikest
3 Cümle ölçüm ma‘rifetli loncada yoú çingene<br />
Yapduram çadırda fÀnÿs aãduàum çengel şikest<br />
4 Úorúum oldur ki sayis ÓÀcı Receb küsdi baña<br />
Ola kim meclisde balàam bıraàan engel şikest<br />
5 Bir manava ùabla-kÀr olmaú murÀdum ÙırsiyÀ<br />
Dil şikest mìzÀn şikest hem ùabla-i döngel<br />
şikest<br />
XXVI : A.5 b , B.8 b , C.7 b , D.5 a , E.7 a , F.7 b , G.6 b .<br />
2úazmadan : úazmada C. 3yoú çingene : çingene<br />
yoú B.,C., D., E., F., G.<br />
XXVII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 ZÀhid bizi cin gibi ider òÀneye da‘vet<br />
İtmek diler iòlÀã ile pinhÀnì úabÀóat<br />
2 Gelmez o perì òalvete çil pÀrecik ister<br />
Mümkin mi aña úurı söz ile ide raàbet<br />
3 äayd itmege dil-dÀrı varaúlı ‘araba ile<br />
At MeydÀnına çıúdı àulÀm-pÀre nedÀmet<br />
4 Taúlìd-i úavÀfì úapama oldı açıúdan<br />
Úasım gününe düşmek ile oldı iãÀbet<br />
5 MıúrÀø-ı demürci ufacıú kesdi efendi<br />
Gösterdür irisiyle ufaàı saña elbet<br />
6 Olduúda òar-ı nÀza süvÀr ardına düşme<br />
Ol Úaragöz-i aàyÀr saña reng ide şÀyet<br />
7 Her şu‘bede ÓÀcı ‘İvaż olursa da Ùırsì<br />
TekrÀr yine eyler idüm perdeye raàbet<br />
XXVII : A.5 b , B.9 a , C.7 b , D.5 b , E.7 b , F.7 b , G.6 b .<br />
6bu beyit E’de yoktur. /olursa da : olursa baña E., F., G.<br />
XXVIII
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Şi‘re döşenüp kendiñe gel itme siyÀset<br />
‘UnvÀn ile destÀruñı AllÀha emÀnet<br />
2 İşkenbeden elfÀô-ı mülevveå aúın idüp<br />
Ol àamzesi TÀtÀr gibi eyledi àÀret<br />
3 Gel başuñ içün bize úonaú vir arayalum<br />
Hep itdi aúın leşker-i elfÀô ise àÀyet<br />
4 AàyÀra çapul ãan‘atını gösterelüm gel<br />
Hep meşveret ile olur eş‘Àra i‘Ànet<br />
5 Peynir ùulumuyla gice gündüz cedelüm var<br />
Úayd oldı hemÀn başuma yoú cÀy-i selÀmet<br />
6 Burnaz begüñ erbÀb-ı òıred burnını görse<br />
Òavfinden ider şübhesüz ol demde úabÀóat<br />
7 Ben nÀm ile şÀn ile HezÀrì olayım da<br />
Ùırsì àazeliyyÀtuma hep itsün ihÀnet<br />
XXVIII : A.6 a , B.9 a , C.7 b , D.7 b , E.7 b , F.8 a , G.7 a .<br />
2aúın idüp : aúın itdi B., C., D. 5//yoú : çoú<br />
F.<br />
XXIX<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Gezinme àayrı ãabÀódur yanaàına var yat<br />
Darıldı burnını ötdürüyor begüm pat pat<br />
2 Metìn ü ãaà olurmış Anaùolı çocuàı<br />
GirÀn-bahÀdur anuñ-çün beli nuóÀs-i dü-úat<br />
3 Çekildi Bozburuna ùoàrı gitdi çekdirme<br />
Meded yetişdüre gör var úumanyasın iki úat
4 Büyükdür ‘arãası Burnaz begüñ serÀyınuñ<br />
Semend-i ùab‘ına bir kerre zÿr idüp ãaçar at<br />
5 Çalışdı pÀreden atmaàa çoú o muà-beçeyi<br />
PiyÀde Ùırsìyi fil köprisinde eyledi mÀt<br />
XXIX : A.6 a .<br />
SE HARFÝ<br />
XXX<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Bezm ehline sürdüm yine rindÀne müåelleå<br />
Leb-rìz-i çanaú eyledüm ammÀ ne müåelleå<br />
2 Ney mey görelüm bÿselik it rÿy-i nevÀdan<br />
Faãlı bir iken eyledi cÀnÀne müåelleå<br />
3 Bir ayaú ile dil-beri mest eyleyemezsin<br />
Devr eylemese meclisi peymÀne müåelleå<br />
4 Bir iki çanaàıla yapılmaz anı bil de<br />
ÚÀ’il ãıraya durma içür cÀne müåelleå<br />
5 Úulúullar ile gerçi ùutar bezm-i ãurÀóì<br />
Çoú velvele ãaldı velì her yana müåelleå<br />
6 Bir ãavt irişüp gÿşına şeyò başladı raúãa<br />
Nevbet mi virür kimseye devrÀne müåelleå<br />
7 Bezminde nuúl-i çorba-i işkenbe yidür hep<br />
Mersin balıàıyla içür oàlana müåelleå<br />
8 Keyfiyyet-i ekşi şìre bozdı içümi lìk<br />
Almam dile bir daòi óakìmÀne müåelleå<br />
9 YÀrÀna mey el virmedi hep şìreye bozdı<br />
Òarc-ı fuúarÀ’ ãanma kibÀrÀne müåelleå<br />
10 Gör zÀhidi kim itdi riyÀ bÀdeyi dökdi
Úoydı yine bir kirlice fincÀne Müåelleå<br />
11 Ey Ùırsì yeter òalù-ı kelÀm eyleme zinhÀr<br />
Ekşi boza iç içme mülÿkÀne müåelleå<br />
XXX : A.6 b , B.9 a , C.8 a , D.5 b , E.7 b , F.8 a , G.7 a .<br />
2Ney mey : Mey ney B. // cÀnÀna : yÀrÀna D.<br />
3//eylemese : eyleye F., G. 4//cÀne : òÀna B. 5Úulúullar<br />
ile gerçi ùutar bezm-i ãurÀóì : ÚÀfileleri döndi<br />
ãurÀòìlerüñ ammÀ E.; áulàuleleri döndi ãurÀòlerüñ ammÀ F.,<br />
G. 5//veli : hele F., G. 7çorba : şorba D. 8lìk : pek E. 10<br />
bu beyit G.’de yoktur. 10//kirlice : gizlice B., C.<br />
XXXI<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Bu deñlü masòaralıàa kibÀrdur bÀ‘iå<br />
ReõÀlete ùama‘umla nigÀrdur bÀ‘iå<br />
2 ŞitÀnuñ ortasına irmedi kömür bitdi<br />
äoàuú edÀlara bir dalya úardur bÀ‘iå<br />
3 Úara yel ile dipi gözlüye göz açdurmaz<br />
Ùutılmaàa ùolıya rÿzàÀrdur bÀ‘iå<br />
4 Köpek olalı bir av aldı gerçi Burnaz beg<br />
Bu rütbe şöhrete ãayd ü şikÀrdur bÀ‘iå<br />
5 Ta‘accüb eylemeñüz òalùa-zenligüme benüm<br />
Bu rütbe ruòãata hep i‘tibÀrdur bÀ‘iå<br />
6 Ma‘Àrif ile benüm şöhretüm yoú ey Ùırsì<br />
Bu deñlü masòaralıàa kibÀrdur bÀ‘iå<br />
XXXI : A.6 b , B.9 b , C.8 b , D.6 a , E.8 a , F.8 b , G.7 b .<br />
1düñlü : rütbe G. //ùama‘umla : ùama‘ıyla C.; ùama‘ıla<br />
D. 3gözlüye : körlere F. 4av aldı : av avladı E., F. /gerçi<br />
Burnaz beg : beg-i Burnaz E., F., G. //rütbe : deñlü F.<br />
6//deñlü : rütbe G. Bu mısra G.’de yarım bırakılmış.<br />
XXXII
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Geh boza içüp gÀhì şıra gÀh müåelleå<br />
Çoú ãopa yidürdi baña bil Àh müåelleå<br />
2 Tersanede gelmişdi úapudanlıàa yolum<br />
İtdürdi beni göz göre ber-rÀh müåelleå<br />
3 Dört üstine õevú eyler idüm ger tek ü tenhÀ<br />
Girseydi hele destüme bir çÀh müåelleå<br />
4 Geh çamura düşüp gehi úolluúda êayaú yir<br />
İtmez deli mi bir daòi dil-ò v Àh müåelleå<br />
5 Beş dÀne cühÿd mürdesi itmez yine işbÀ‘<br />
Virdi o úadar Ùırsiye iştÀh müåelleå<br />
XXXII : A.7 a .<br />
CÝM HARFÝ<br />
XXXIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Çehre-i menóÿsumuz nÿr ile itmez imtizÀc<br />
Kim sinekler ãarı zenbÿr ile itmez imtizÀc<br />
2 Úanda baúsañ büsbütün aóvÀl-i ‘Àlem böyledür<br />
MÀhì -i úolyoz saúanúur ile itmez imtizÀc<br />
3 Selmek ÀàÀz eyleyüp aàyÀr aàırsa òar gibi<br />
Öyle bed-ÀvÀze mÀhÿr ile itmez imtizÀc<br />
4 SÀz-gìrìde naôìrüm yoú diyü tel úırmadan<br />
İki telli neyle ùanbÿr ile itmez imtizÀc<br />
5 Bir úazanda úaynasa yüz yıl ne mümkin ÙırsiyÀ<br />
Ermenì ile yehÿd zÿr ile itmez imtizÀc
XXXIII : A.7 a , B.9 b , C.8 b , D.6 a , E.8 a , F.8 b , G.7 b .<br />
1menóÿsumuz : nÿrumuz E.; bì-nÿrumuz F.,<br />
bozumuz G. //kim : at E., F., G. 3Selmek :<br />
Şarúı D. /aàırsa : añırsa B., C., D., E., F.,<br />
G. //bed-ÀvÀze : bed-ÀvÀz D. 4SÀz-gìrìde :<br />
SÀz-gìrlikde E., F., G. 5//zÿr : düz G.<br />
XXXIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 äaçlı devri olup oàlan ile pìç-ender-pìç<br />
Oldı ol zülf-i perìşÀn ile pìç-ender-pìç<br />
2 äaúalın virüp ele ortaya girmiş purasa<br />
äarmaşıú olmış ıãıràan ile pìç-ender-pìç<br />
3 Òayli òod-bìnlik idüp şalàam efendi delisin<br />
Baàladum ben daòi uràan ile pìç-ender-pìç<br />
4 Çamura düşdi úaøa ile aàaçdan ùırùıl<br />
Oldı bì-çÀre ãoàulcan ile pìç-ender-pìç<br />
5 ‘Adlì-dìvÀne uzatdı sözi zencìr itdi<br />
Oldı bu Ùırsì-i rindÀn ile pìç-ender-pìç<br />
XXXIV : B.10 a , B.9 a , C. 9 a .<br />
HA HARFİ<br />
XXXV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 äavãa kÀrum olur ise baña yoràan meftÿó<br />
Oldı ve’l-óÀãıl bÀzìçe-i şeyùÀn meftÿó<br />
2 Kimsenüñ yoú g...i meksÿr oúuya her nerede<br />
Gelse bu resm ile gel yazıda úalúan meftÿó
3 Baòtı var ÓÀcı Receb girdecilik itse eger<br />
Úanúı çÀrşÿya varursa aña dükkÀn meftÿó<br />
4 äupare minder ü raóle seriúa itsem eger<br />
Çerge bÀbı gibi hep mekteb-i ãıbyÀn meftÿó<br />
ÙırsiyÀ her ne zemÀn nÀmumı yazsam úurımaz<br />
Serpeyüm dirsem olur üstine rìg-dÀn meftÿó<br />
XXXV : A.7 a , B.10 a , C.9 a , D.6 a , E.8 b , F.9 a , G.7 b .<br />
2//gelse : gele F. //resm ile ger : resm üzere<br />
E., F., G. //yazıda : yazıyla E., F., G. 3itse<br />
: itsem D. /eger : úaçan E., F.; daòi G.<br />
//úanúı : úanàı E. //çÀrşÿya : çÀrsÿya B., E.<br />
4itse : itsem F., G.<br />
XXXVI<br />
Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün<br />
1 Yaóni ile turşi-i şalàam virür insÀna feraó<br />
Girde balıú çorbası hem virdi ôarìfÀne feraó<br />
2 Bezmi müheyyÀ görelüm úaşúaval-i ökçe ile<br />
Çorba-i işkenbe daòi óÀãıl ider cÀna feraó<br />
3 Oàlanı gör leb urup ol sÀàara dip gösteriyor<br />
Áleti eksükli görüp geldi o mestÀne feraó<br />
4 Ò v Àcelerüñ úaşmeriyem kimse begenmez beni hìç<br />
Masòara-i ‘Àlem iken gelmedi aúrÀna feraó<br />
5 Meclisi ÀmÀde idiñ yÀr ile şey mey görelüm<br />
Mest olalum gelsün o dem seyr iden iòvÀna<br />
feraó<br />
6 ŞÀ‘ir-i nÀ-dìde fenem úÀfiye vÀfir bilürüm<br />
áayrıda bir yoàıken bunda sekiz dÀne feraó<br />
7 Ò v Àcelerüñ yüzi ãuyı Ùırsi-i pÀkìze-süòan<br />
Cümle-i vaútümde baña olmadı bìgÀne feraó<br />
XXXVI : A.7 a , B.10 a , C.9 b , D.6 b , E.8 b , F.9 a , G.8 a .
1//çorbası : şorbası D. //hem : hep B. 2Bezmi<br />
: Bezm-i D. //Çorba : Şorba E. 6fenem : benüm<br />
G. 7//Cümle : Millet E., F., G.<br />
HI HARFÝ<br />
XXXVII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Beni tenhÀ bulıcaú virdi hemÀn şerbeti şeyò<br />
Şevú ile óücrede ùutdurdı yalan himmeti şeyò<br />
2 Pìş-rev devr-i revÀn ile alup úÀnÿnı<br />
Urdı mıørÀb-ı óaúìúatle nihÀn óaøreti şeyò<br />
3 Bÿselik itdi nevÀdan ùutıcaú şeh-nÀzı<br />
Úabø iken başúa maúÀm itdi yaman lìneti şeyò<br />
4 Kendini pìrì taãarruf ider iken ‘acebÀ<br />
Böyle mi gördi beyÀn ide sülÿk rü’yeti şeyò<br />
5 Òayli zu‘mınca taãarruf atına binmiş iken<br />
Devletin soñra depüp úaldı yayan nikbeti şeyò<br />
6 Ra‘şe-dÀr oldı hemÀn dem göricek oàlanı<br />
Taòliye itdi uyup nefse hemÀn óalveti şeyò<br />
7 ÙırsiyÀ sen de g...üñ var ise çıú meydÀna<br />
Baş gösterdi cübb aàzından inan Àleti şeyò<br />
XXXVII : A.7 b , B.10 b , C.9 b , D.6 b , E.8 b , F.9 a , G.8 a .<br />
1//ùutdurdı : yutdurdı G. 2//óaúìúatle :<br />
óaúìúatde D. 4kendini : kendüyi F. //böyle :<br />
şöyle B., D. //beyÀn ide sülÿk : sülÿk ide<br />
beyÀn B., C., D., E., F., G.<br />
DAL HARFÝ<br />
XXXVIII
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Gice ãoóbetlere gitme uyup aàyÀra meded<br />
Úorúum oldur düşürürler seni bir yÀra meded<br />
2 Yüzük oynı diyerek iş çıúarurlarsa eger<br />
Oyuna girme çalarlar saña bir úara meded<br />
3 Dizilüp de ãıraya gelme miyÀna óaõer it<br />
Bal gibi ùatlı görin ‘Àşıú-ı nÀ-çÀre meded<br />
4 El virürse o ãırıú úaddine aàyÀruñ o dem<br />
Öyle sille ur aña olmaya bir çÀre meded<br />
5 Bir aàaçdan ata bin saña úolan çeksünler<br />
Gümüşì çille görin dìde-i simsÀra meded<br />
6 Ò v ÀcegÀndan olalı irmedi destüm başuma<br />
Oldı cer semti vücÿh ile bu àam-ò v Àre meded<br />
7 Òaylì ù...lı er ister kefeyi ide murÀd<br />
19. Ol zemÀnda irişürdi bu sitem-kÀra meded<br />
20. 8 İbtidÀ’ bir kere ù... kefesi oldı diyü<br />
Baña çoú gördiler ol manãıbı hem-vÀre meded<br />
9 Bir iki kerre kefe ò v Àcesi oldum Ùırsì<br />
Müstefìd olamadum bir iki yüz pÀre meded<br />
XXXVIII : A.7 b , B.10 b , C.10 a , D.6 b , E.9 a , F.9 b , G.8 b .<br />
1//düşürürler seni : seni düşürürler C. 2oynı<br />
diyerek : oyunı diyü F., G. 3Dizilüpde :<br />
Düzilüpde E., F., G. 4virürse : irerse F., G.<br />
7murÀd : mezÀd D. 9//Müstefid olamadum :<br />
İstifÀde idemedüm E., F., G.<br />
XXXIX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün
1 Bir zemÀn gördüm ben iki dÀne yÀrÀn mütteóid<br />
Ádemi azdurmaàa hep cümle şeyùÀn mütteóid<br />
2 Zencefe ferÀceler uyàun degüldür ekåerì<br />
Zencef olmazsa olur reng ile àayùan mütteóid<br />
3 Hep balıú envÀ‘ı yir deryÀda biribirlerin<br />
ÓÀãılı olduúları yoúdur ki bir Àn mütteóid<br />
4 Hìç úaúavan gibi bilmem müttefiú dünyÀda ben<br />
Gelse bir yere olur keyvÀnla keyvÀn mütteóid<br />
5 ŞÀ‘irÀn içre HevÀyìye muúalliddür diyü<br />
ÙırsiyÀ hep oldı erbÀb-ı süòan-dÀn mütteóid<br />
XXXIX : A.8 a , B.11 a , C.10 b , D.7 a , E.9 b , F.10 a , G.8 b .<br />
4müttefiú : mütteóid B., C., F., G. //bir yere<br />
olur keyvÀnla : olur yine keyvÀn ile F., G.<br />
5//hep oldı : olduñ mı F.; oldılar G.<br />
ÕEL HARFÝ<br />
XL<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 ‘Arø-ı óÀl eylemege yÀre yazarlar kÀàaõ<br />
Meger ÀbÀdì ola olmaz aña her kÀàaõ<br />
2 äulu olursa mürekkeb úati rüsvÀ yazılur<br />
Çeker elbet anı mÀnende-i sünger kÀàaõ<br />
3 Söz gerek dil-bere doldurmaàa sìm ü zer ile<br />
Serpme olursa ger altun bula zìver kÀàaõ
4 Öyle pÀk ola ki gözler úamaşa baúduúça<br />
Ola mÿmcı úuşaàı gibi ser-À-ser kÀàaõ<br />
5 Óarbeliler daòi taãvìr olınursa Ùırsì<br />
Yazıcılar diye gördükde muãavver kÀàaõ<br />
XL : A.8 a , B.11 a , C.10 b , D.7 a , E.9 a , F.9 b , G.8 a .<br />
Bu gazel E., F., G.’de dal harfinde “kÀàıd”<br />
redifi ile yer alıyor.<br />
2äulu : äula C.; äuyı G./rüsvÀ : rüsvÀy C.<br />
3Söz gerek B., C.; Sözlerüñ B., C., D. //altun<br />
bula : altundan E. //bula : lÿle C.<br />
XLI<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Yapar bizüm ÓÀcı Buràud börek güzìde leõìõ<br />
äabÀó ãabÀó ıãıcacıú ider resìde leõìõ<br />
2 Çörek yapar ramaøÀnda oruç ùutanlara hep<br />
İrince ’ída ãatardı şeker ‘aúìde leõìõ<br />
3 Benümle òÀnesine vardı óÀcı bir kerre<br />
Beş altı dürlü reçel gördi Kel Velìde leõìõ<br />
4 Ne dadı ne ùuzı vardur dinür mi öyle söze<br />
ZemÀne şÀ‘irinüñ yapduàı úaãìde leõìõ<br />
5 Ùuyÿr-ı sÀ’ire ùavuú òurÿs efendi degül<br />
Olur òamìr ile ger olsa úaz beside leõìõ<br />
6 Úudÿmıdur getüren vecde dervişÀnı hep<br />
Olur mı úarabaş aúrÀnı nev-demì de leõìõ<br />
7 HevÀyi post-nişìni ben oldum ey Ùırsì<br />
21. Vezinde nÀúıãum olsa ider keşìde leõìõ<br />
XLI : A.8 a , B.11 a , C.10 b , D.7 a , E.9 b , F.10 a , G.8 b .<br />
4bu beyit G.’de yoktur. 4Ne dadı ne ùuzı<br />
vardur dinür mi : Ne milóı ne biri var limon<br />
F. /öyle : böyle D. 5efendi : miåÀli B., C.
ger olsa : muràÀn u F., G. 6Úudumıdur :<br />
Úudÿm neydür D.; Úudÿmumuz E., F., G. /getüren<br />
: getürür E., F., G.<br />
XLII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Úurı etmekle ùutar rÿzeyi çingane leõìõ<br />
Acı úuvvetle urur tìşeyi sindÀna leõìõ<br />
2 Oùaya atdı bu şeb yÀri raúìb Àdemsüz<br />
Geldi maòfìce ùa‘Àm óÀãılı şeyùÀna leõìõ<br />
3 Pek òafìf eù‘ımedür pancar u şalàam pıraãa<br />
‘Alef-i tÀze gelür evdeki óayvÀna leõìõ<br />
4 Beyøanuñ dÀnesi bir pÀreye çıúdı óayfÀ<br />
Şehriye òoş gelür her gice úayàana leõìõ<br />
5 Enker-i ãavt ile itdükçe ÀàÀze Ùırsì<br />
Didi òammÀr-ı úoca baú şu òoş elóÀna leõìõ<br />
XLII : A.8 a .<br />
RI HARFÝ<br />
XLIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Aúıtsam cÿy-i naôm-ı şi‘rümi çirk-Àbdur dirler<br />
Yuvarlansam içinde sebz-i ser murà-Àbdur<br />
dirler<br />
2 Úoca-vÀrì başına bir yeşil úalpaú al da gey<br />
Nereye varsın elbette bizüm bevvÀbdur dirler<br />
3 Yidüm bir úaç ãopa ümmìd ãuãıyla bu şeb efsÿs<br />
Bilenler hep bizüm oàlan içün pür-ò v Àbdur<br />
dirler
4 Pıraãa ãafóasından terziye bir òırúa yapdurdum<br />
Pesend idüp görenler Hind işi şerb-Àbdur<br />
dirler<br />
5 Evümde yapudan úalmışdı bir çölmek aşı Ùırsì<br />
Gelüp hep úoñşular nÿş eyleyüp vişn-Àbdur<br />
dirler<br />
XLIII : A.8 b .<br />
XLIV<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Artin n’idem ki ùanbÿre-i bì-me’Àl çalar<br />
Ùıfl-ı òattÀna cÀriói engüşt-i bal çalar<br />
2 Pek pek gözet ãaúın hele óammÀmda Úıbùìyi<br />
Hìç şübhe yoú ki boş gidemez peştemÀl çalar<br />
3 Gÿş eyledüñ mi naàmelerüñ Fındıú oàlunuñ<br />
ÚÀnÿn üzre ãanki rehÀvì úıral çalar<br />
4 Úoyun ‘aúıllı bir gidisüñ baú HezÀriyÀ<br />
Ùaàda çobÀn pìçe oùurmış úaval çalar<br />
5 Varma óammÀmcı oàlı ile gice bir yere<br />
Gözden àubÀrı bÀd gibi bì-òayÀl çalar<br />
6 MinúÀrın uydurup dem-i teşhìr-i ôarùıya<br />
Burnazı gör ki ôurnayı Ùırsì çatal çalar<br />
XLIV : A.8 b .<br />
XLV<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Aòurda yemligi úaùır deper úırar geçürür<br />
Yuları ipden olursa çeker úırar geçürür<br />
2 Keser ãapı girer ise eline tÀzelerüñ
äoúar delügine òalúı keser úırar geçürür<br />
3 Görürse sÀzlıgı úalmaz úarÀrı ol demde<br />
Girerse sÀza åemerci gezer úırar geçürür<br />
4 ŞitÀ içün iki tennÿr yapsa ùoàramacı<br />
Demür çivi bulamazsa şecer úırar geçürür<br />
5 Yazın daòi úati yaàmurlar olduàın gördük<br />
Úoca aàaçları seller sürer úırar geçürür<br />
6 ZemÀne tÀzeleri dÀ’imÀ ziyÀnı sever<br />
Eline bir puãadı virseler úırar geçürür<br />
7 Úaşıúçılar úaşıàa zer nişÀn içün Ùırsì<br />
Pirinç teller[i] alur da eger úırar geçürür<br />
XLV : B.11 b , C.11 a .<br />
XLVI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Alaca destÀr ile aàyÀr şeklin gösterür<br />
Milletin farú eylemem Bulàar şeklin gösterür<br />
2 Burunı mìr Burnazuñ bir àÀr şeklin gösterür<br />
Var iki dÀne enigi mÀr şeklin gösterür<br />
3 Eksük olamaz va‘deyi arturmada aàyar ise<br />
Òusye-teyn ile deger úanùÀr şeklin gösterür<br />
4 Òalúa ùatlı gösteriş içün külÀh-ı sükkeri<br />
Başına geymiş pelid ‘ayyÀr şeklin gösterür<br />
5 Dürlü dürlü renge girmiş pür-refÿ ferÀcesi<br />
Çuúacılarda olan mÿstÀr şeklin gösterür<br />
6 Úuyruàı yoúdur diyü gördüm ‘abÀ geymiş gelür<br />
Úuyruú ardında raúìbüñ mÀr şeklin gösterür<br />
5 Ò v ÀcegÀn içre ‘aceb Ùırsì gibi úaşmer mi var
äarduàı destÀrı da mumbÀr şeklin gösterür<br />
XLVI : A.8 b , B.11 b , C.11 a , D.7 b , E.9 b .<br />
2. ve 3. beyitler A. ve D. yer almıyor.<br />
6Úuyruàı : Úuyruàum B., C.<br />
XLVII<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ìlü Fe‘ilün<br />
1 Aàır yüki ola çamurda ol óimÀr düşer<br />
Ayaúda õerre úadar úalmasa úayar düşer<br />
2 Úışı bu şehrümüzüñ evsaù-ı şitÀda olur<br />
Ki úara yel esicek yaàmur ile úar düşer<br />
3 Uzarsa ãavm-ı naãÀrÀ gibi bürÿdetümüz<br />
Kömürlüge o zemÀn cemre bì-şümÀr düşer<br />
4 äaçaú buzı gibi zÀhid ùoñarsa şevúınden<br />
Gider şu‘ÿrı zuúÀúda o bì-úarÀr düşer<br />
5 Raúìb-i pìre ùayaú lÀzım eyleme àaflet<br />
‘AãÀsı olmayıcaú elde iòtiyÀr düşer<br />
6 Bu úışda ensebi manúal kenÀrıdur ammÀ<br />
Birisi yelpazeler ise çoú şerÀr düşer<br />
7 Gelürse Dobrıca beygirleri bu bÀzÀra<br />
Bizüm de óiããemüze bir çürük ùavar düşer<br />
8 Eger üzengi vü úusúun úolanı tÀmm olsun<br />
äoàuúda ùutmaz ise ellerüm yular düşer<br />
9 Dilencilikde hele Ùırsiye bedel olmaz<br />
Bulursa cerr idecek bir úapuyı dar düşer<br />
XLVII : A.8 b , B.12 b , C.13 a , D.7 b , E.10 a , F.10 b , G.9 a .<br />
1//úalmasa : úalmaya E., F., G. //Ki úara yel<br />
esicek : Úara yel ile gelür E., F., G.<br />
4//şu‘ÿrı : gezerse F. //zuúÀúda : ãoúaúda D.,<br />
E., F., G. 6bu beyit E.’de 8. beyitte yer
alıyor. /Bu úışda : Odamda F., G. /ammÀ :<br />
ancaú F. //yelpazeler ise : yelpaze eylerse<br />
F.; yelin eylerse G. 7//ùavar : tìmÀr F. 9hele<br />
: saña F., G. /Ùırsiye : ÙırsiyÀ F., G.<br />
//úapuyı : úonaàı F.<br />
XLVIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Ey aşçı úabaú baãdı ile lengeri ùoldur<br />
Arta aşı maùbaòda yisün itleri ùoldur<br />
2 AàyÀr vekìl-i òarc olayum dirse anı úor<br />
Hìç maùbaòuñı ùutma tehì dil-beri ùoldur<br />
3 Meclisde raúìbi mezelendür böcek ile<br />
Etmek bozasın sür yürisün ãÀàarı ùoldur<br />
4 Úol-başı olayum dir iseñ saña naãìóat<br />
Aúçe ile olur kìseñe sìm ü zeri ùoldur<br />
5 Var loncaya kendüñe münÀsib bir oùa ùut<br />
Anda ne úadar var ise raúã-Àveri ùoldur<br />
6 SÀzende vü def-zen saña yardah ki gerekdür<br />
Hep curcunaya lÀzım olan úaşmeri ùoldur<br />
7 Aúçe ile ùutarlar ùaúımıyla dügün olsa<br />
Anda daòi bir oùaya çengìleri ùoldur<br />
8 Ma‘lÿm ola ki úol-başılıàuñ çıú çaànaya<br />
Bir dÀ’ire olsun baña def-zenleri ùoldur<br />
9 Ùırsì oùayı ferş-i óaãìr ile döşet de<br />
Úırpındı-i derziyle daòi minderi ùoldur<br />
XLVIII : A.9 a , B.13 a , C.13 a , D.7 b , E.10 a , F.10 b ,<br />
G.9 a .<br />
1Úor : úo B., C., E., F., G.; úoà D. //Arta :<br />
Artan B., C., D., E., F., G. //yürisün : getür
ol F., G. 6yardah ki : yardımda D. 7ùaúımıyla<br />
: ùaúımuñla B., C., D., E., F., G.<br />
XLIX<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Ayaãofiya eùrÀfı şitÀbÀn olduàum yerdür<br />
ÒuãÿãÀ külòan-ı óammÀmı sÿzÀn olduàum yerdür<br />
2 O semtüñ kÀr-gÀh-ı berberi meşhÿr iken cÀnÀ<br />
TirÀşum òÀùırıy-çün anda pÿyÀn olduàum yerdür<br />
3 SerÀyuñ balùası dil-berleri mümtÀz olur àÀyet<br />
Yolında baş úoyup destÀr-cünbÀn olduàum yerdür<br />
4 Du‘À almış meger óalvÀcılar şìrìn olur ekåer<br />
Şeker ùopı gibi pÀyında àalùÀn olduàum yerdür<br />
5 Atum oynaàı At MeydÀnı oldı tÀ ezel Ùırsì<br />
Küçükden her ùaraflarda feres-rÀn olduàum<br />
yerdür<br />
XLIX : A.9 a , B.13 a , C.13 b , D.8 a , E.10 b , F.11 a , G.9 b .<br />
1Eùrafı : MeydÀnla B., C. ; MeydÀnı E., F., G.<br />
/şitÀbÀn : ki óayrÀn E., F., G. 2meşhÿr :<br />
ma‘mÿr E., F., G. //anda : ol ki F., G.<br />
//pÿyÀn : iskÀnE., F., G. 3balùası : óalvÀcı<br />
B.; balùacı C., D., E., F., G. /dil-berleri :<br />
tÀzeleri E., F., G. /mümtÀz : şìrìn B.; maócÿb<br />
E.; maóbÿb F., G. /àÀyet : ekåer E., F., G.<br />
//yolında : yolına E., F., G. //destÀr-cünbÀn<br />
: yıllarca mihmÀn E., F., G. 4almış meger :<br />
almaú ile E., F., G. /ekåer : àÀyet E., F., G.<br />
//pÀyında : yanınca B., C.; her bÀr E., F., G.<br />
5oldı tÀ : olmışdı F. //Küçükden herùaraflarda<br />
feres-rÀn : Úati vÀfirce beygirle şitÀbÀn E.,<br />
F., G.<br />
L
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 O naòl-i nev-resìdem her şeyi aòşam içün ãaúlar<br />
Úati àayretli úopdı büsbütün itmÀm içün ãaúlar<br />
2 FütÀdeler işidüp nÀm-ı nìkin itdiler taósìn<br />
Bilenler öyle bir muàlim-pesendi nÀm içün<br />
ãaúlar<br />
3 HilÀl-i rÿzede imsÀke cidd ü sa‘y idüp muàlim<br />
Gürÿh-ı püştÀnı pey virüp bayram içün ãaúlar<br />
4 Etegin ùaş ile zen-pÀreler ùoldurmanuñ aãlı<br />
Gice rÿspìye varup ùaşlamaàa dÀm içün ãaúlar<br />
5 Yeñi eåvÀb idindi bir semÿr úalpaú ile Ùırsì<br />
MüselmÀna taòallüf eyleyüp bed-nÀm içün ãaúlar<br />
L : A.9 b , B.13 b , C.14 a , D.8 a , E.10 b , F.11 a , G.9 b .<br />
1nev-resìdem : nev-resìde E. 4//varup : vardı<br />
G. 5//MüselmÀna : MüslìmÀna C.<br />
LI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bìze oàlanuñ cefÀsı òoş gelür<br />
áayri[ye] óüsn-i edÀsı òoş gelür<br />
2 Çuúa-i iskerlete meyl eylemem<br />
Usturumcanuñ ‘abÀsı òoş gelür<br />
3 İútiøÀ itdi o pìre bir dayaú<br />
YÀrüñ aàyÀra ‘aãÀsı òoş gelür<br />
4 Aşçısından illerüñ yoú fÀ’ide<br />
Her kişinüñ meh-liúÀsı òoş gelür<br />
5 NÀfe-i Mosúov gibi yoú mu‘teber<br />
Hem Úazaàuñ cül-úafÀsı òoş gelür
6 ÚÀmetüñ gördükde ‘Àşıúlar didi<br />
Dil-berüñ işte burası òoş gelür<br />
7 Müft bir yelpaze bulsa yellenür<br />
Burnaza bÀd-ı hevÀsı òoş gelür<br />
8 Gerçi àayrı ùatlılardan bıúmışuz<br />
Lìk Edirne baúlavası òoş gelür<br />
9 ÙırsiyÀ usúumrı dolması ile<br />
Lüferüñ baña tavası òoş gelür<br />
LI : A.9 b , B.13 b , C.14 a , D.8 a , E.10 b , F.11 a , G.9 b .<br />
2eylemem : eylemez D. 3itdi : ider D. 5//hem : hep F.,<br />
G. 8//lìk Edirne : Edirnenüñ E., G. 9dolması ile :<br />
ãovutması F. //baña : ancaú E., F., G.<br />
LII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Şeyò efendi ‘aceb oàlan ile òalvetde midür<br />
Cin gibi ãÿfìleri eylese da‘vet demidür<br />
2 Şeyòi cÀdÿ gibi hep ãÿfìleridür uçuran<br />
Keşf olur aña maúÀm evc-i sa‘Àdetde midür<br />
3 Gör ne çille çekeyor tekye-nişìn olanlar<br />
äÿfì burnından aúan cümlesi åıúlet demidür<br />
4 Óücreye muttaãıl itdürdi kenìfi şeyòüm<br />
Bÿy-ı müstekreheni şemm ile rÀóatde midür<br />
5 Óalúa-i devre ‘araú-çìn ile girmiş dil-ber<br />
äavt-ı yÀhÿ ile bir na‘raya àayret demidür<br />
6 Ayaú almaú hevesiyle úoma elden sa‘yi<br />
Belki başa çıúasın ‘arø-ı óaúìúat demidür<br />
7 Úarabaş ney-zene keşf oldı menÀmında uãÿl<br />
ÙırsiyÀ çekdügi hep resm-i ùarìúat demidür<br />
LII : A.9 b , B.13 b , C.14 b , D.8 b , E.11 a , F.11 b , G.10 a .
1ãÿfìleri eylese : ãÿfìler ile anı F. 2//olur<br />
: olup E. 3tekye-nişìn : çille-nişìn B., C.,<br />
F. 4şeyòüm : şeyòi G. 5//bir na‘raya : na‘ra<br />
ile E., G.; ol na‘raya F.<br />
LIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Benüm her bir dişüm ãÀbÿnı óalvÀdan güõÀr eyler<br />
ÒuãÿãÀ azılarum seng-i òÀrÀdan güõÀr eyler<br />
2 Atum oynaàı meydÀnum olaldan ‘arãa-i eş‘Àr<br />
Benüm mihmìz-i çizmem çeşm-i a‘dÀdan güõÀr<br />
eyler<br />
3 áubÀrından óaõer eyle úarayel esdügi demde<br />
Kömür úayıúları hep rÿy-i deryÀdan güõÀr eyler<br />
4 Efendi bu ãoàuúlarda odun başlar belÀsıdur<br />
FenÀ güz úorúusından rÀh-ı tenhÀdan güõÀr<br />
eyler<br />
5 ‘Aceb mi yelúovan dirlerse Ùırsì óaúúuña lÀyıú<br />
Yaz eyyÀmında murà-ı ùurna bÀlÀdan güõÀr eyler<br />
LVIII : A.10 a , B.14 a , C.14 b , D.8 b , E.11 a , F.11 b ,<br />
G.10 a .<br />
1//seng-i òÀrÀdan : çarò-ı vÀlÀdan E., F., G.<br />
2meydÀnum olaldan ‘arãa-i eş‘Àr : ‘arãa-gÀh-ı<br />
eş‘Àr oldı meydÀnum E., F., G. //Benüm : Ki<br />
her E., F., G.<br />
LIV<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlün FÀ‘ilün<br />
1 Her rÿz u şeb dükkÀnını ‘aùùÀr açar úapar<br />
Keskince çÀrşÿ òırsuzı her bÀr açar úapar<br />
2 Bir cöngi var ãıàır dili zÀhid baúar yine<br />
YÀrÀn görürse olmada bìzÀr açar úapar
3 Oàlan yataà-ı vuãlatı ‘arø eyler ‘Àşıúa<br />
TenhÀ girince destüñe yalvar açar úapar<br />
4 Bir úancıú eşşegi ùutup almış öñinede<br />
Şaşúınlıú ile revzeni aàyÀr açar úapar<br />
5 Bulsa yolını oàlanuñ elbette ÙırsiyÀ<br />
ErbÀb-ı ãuãa yoràanı nÀ-çÀr açar úapar<br />
LIV : A.10 a , B.14 a , C.15 a , D.8 b , E.11 b , F.12 a , G.10 a .<br />
1dükkÀnını ‘aùùÀr : ‘aùùÀr dükkÀnını D.<br />
//çÀrşÿ : çÀrsÿ E. 2//olmada : itmede F., G.<br />
3vuãlatı : vaãlını B., C. 5elbette : ister ki<br />
F., G.<br />
LV<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 SükkÀn-ı sünbeki hele sünger alur ãatar<br />
Nalbur gürÿhı Àheni eñser alur ãatar<br />
2 Bulduúda müşterìsini hìç eylemez dirìà<br />
Sìm ü zeri görince o dil-ber alur ãatar<br />
3 Kendüye ãan‘at eyledi çingane úarısı<br />
Lonca yerinde úancıú eşekler alur ãatar<br />
4 Úoltuúçı úıãmı pÀre diyü pÀrelenmede<br />
Bir şey bulınca dördi berÀber alur ãatar<br />
5 Ùatlı görinmek isteyen aóbÀba ÙırsiyÀ<br />
GÀhìce Eàriboz işi köfter alur ãatar<br />
LV : A.10 b , B.15 a , C.15 a , D.9 b , E.11 b , F.12 a , G.10 b .<br />
1SükkÀn : ErbÀb E., F., G. /hele : yine F., G.<br />
//Àheni : timurı E., F.; demüri G. 4úısmı :<br />
ãınıfı F., G. //Bir şey bulınca : Bir yere<br />
gelse E., F., G. 5görinmek isteyen : görinmekiçün<br />
E., G. /ÙırsiyÀ : kÿfte-ò v Àr E., F., G.<br />
//GÀhìce : Bu Ùırsì E., F., G.
LVI<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Úurıçeşme benüm bì-‘aúl u ser-òoş oldıàum yerdür<br />
Yanumda ıstaúoz midye çaàanoz hep berÀberdür<br />
2 SifÀl-i feslegen olsa úadeó bezminde aàyÀruñ<br />
Ayaàın al ki başı aşaàı gelsüñ o kÀferdür<br />
3 Óaõer eyle ãaúın bed-mest olup òalúa doúunmaúdan<br />
Eger àavàÀ iderseñ zaòm-ı ãoymantı muúarrerdür<br />
4 äopa başına biñ altun olursa yinmez anı bil<br />
Teretor ile yirse bir kişi àÀyet dil-Àverdür<br />
5 Emìn-i maùbaò-ı sÀbıú Òalìli seyir idenler dir<br />
ÚıyÀs eyle anuñ sìmÀsına çingane dil-berdür<br />
6 Úapan óammÀlı-veş nevbet ùutardum ò v ÀcegÀn içre<br />
Neler çekdüm efendi ôarùa-ÀsÀ bunca demlerdür<br />
7 ‘Aceb mi aãma úuyruú olsa Ùırsì ile kelb-À-kelb<br />
Biri faããÀl u küfrÀnü’n-ni‘am birisi úaşmerdür<br />
LVI : A.11 a , B.15 b , C.16 a , D.9 b , E.11 b , F.12 a , G.10 b .<br />
1bì-‘aúl u : bì-‘aúl-ı D. //hep berÀberdür : olduàum<br />
yerdür B., C. 2//al ki : al da B. 3//iderseñ : iderse B.;<br />
idersem D. 5//ÚıyÀs eyle anuñ sìmÀsına : Anuñ ãÿretine<br />
miúyÀs eyle E., F., G. 6ùutardum : çekerdüm E.<br />
7//küfrÀnü’n-ni‘Àm : küfrÀn-ı ni‘Àm B., C.<br />
LVII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Dülger olsam baña bir buràu keser mi bulýnur<br />
Çiftçi olmaú dilesem baña baúar mı bulýnur<br />
2 Böyle pÀlÀn u úolan óasreti çekmek dursun<br />
İdünürseñ úaùırı uyàun eger mi bulýnur
3 Dil-beri aldadalum seyr-i kemerler görelüm<br />
Naúd-i cÀnı úoyacaú àayrı kemer mi bulınur<br />
4 Keçinüñ pek severüm àÀyet ile mumbÀrın<br />
Ùaúımı düzgün ola tÀze ciger mi bulınur<br />
5 Böyle bì-ma‘nÀ àazel söylemede ey Ùırsì<br />
Hele inãÀf idelüm sen gibi er mi bulınur<br />
LVII : A.11 a , B.15 b , C.16 b , D.10 a , E.12 a , F.12 b ,<br />
G.10 b .<br />
2Böyle pÀlÀn u úolan óasreti çekmek dursun : Çoú zemÀn<br />
óasret-i pÀlÀn u úolanı çekerüm E., F., G. //İdinürseñ :<br />
İdeyüm bir F., İdinem bir G. 4Keçinüñ pek severüm àÀyet ile<br />
mumbÀrın : Severüm dolmasını àÀyet ile mumbÀruñ F. //ola :<br />
olup E. 5//Hele inãÀf idelüm sen : Sìne úoy elüñ sen E.; El<br />
úoyup dese bir Àdem F.; El úoyup diye bir Àdem G.<br />
LVIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Vaø‘uñ gören ey ùurfe úodoş úaşmeri n’eyler<br />
Darı bozasın nÿş iden sükkeri n’eyler<br />
2 Dil-ber ‘araú u bÀde umar meclise gelse<br />
Aàdayla yapılsa daòi nìlÿferi n’eyler<br />
3 ‘Áşıúlarını deftere yazmış mı didiler<br />
Dil-ber çetele úullanıyor defteri n’eyler<br />
4 Dirmiş ki benüm dil-ber ile başúa işüm var<br />
YÀ öpmege ister yÀ fülÀn dil-beri n’eyler<br />
5 Gelse úara úız çergeye meclisde düzilse<br />
ÒÀlì ola aàyÀrdan ol itleri n’eyler<br />
6 ÚınnÀb ile baàlar anı mÀnend-i süpürge<br />
Çinganelerüñ çergeleri eñseri n’eyler<br />
7 Ormanda úara úız da çekişmiş úocasıyla<br />
Biri birine böyle ãoàuú sözleri n’eyler
8 Úara úızı tenhÀ bulup arasına girsem<br />
Barışmaàa buldum yolunı reh-beri n’eyler<br />
9 Baãuñ ãırıàı úara úıza çergede bir gün<br />
Barışda işin gör olur olmazları n’eyler<br />
10 TiryÀkìleri şehrümüzüñ masòaradur hep<br />
Yoú cÀnı birinüñ diyeler sükkeri n’eyler<br />
11 Bir ùÀs aş içün Ùırsì ‘imÀrete üşürse<br />
Bir baúraç içür aş úomaàa lengeri n’eyler<br />
LVIII : A.11 b , B.16 a , C.17 a , D.10 a , E.12 a , F.13 a ,<br />
G.11 a .<br />
1//bozasın : bozası E., G. //sükkeri : kevåeri<br />
F., G. 3yazmış mı : yazmaz mı B., C., D., E.,<br />
F., G. 7//Biri birine : Birbirine D. 8girsem :<br />
girdüm E. 9 ve 10. beyitler B. ve C.’de yer<br />
yer değiştirmiştir. 10//sükkeri : süngeri D.;<br />
şekeri G. 11<br />
LIX<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 äaúal başı daàıtmaúdan àaraø iõ‘Ànumuz vardur<br />
Bayaúlı yoràan el virmez bizüm yoràanumuz<br />
vardur<br />
2 Elüme bir semüz et girse göñlüm istedi cÀnÀ<br />
Musaúúa‘ yapduraydum úurı bÀdincÀnumuz vardur<br />
3 Raúìbüñ ipligi bir gün çıúar bÀzÀra seyr eyle<br />
Saúın ser-rişte virme eskiden uràanumuz vardur<br />
4 Varup bizüm kibÀra úaşmer olmaú kÀr içün ise<br />
BezistÀnda bizüm bir Hind işi dükkÀnumuz<br />
vardur<br />
5 äorarsa odanuñ ferşin raúìbe vir cevÀbın sen<br />
Bir orta kiçesiyle iki dÀne yanumuz vardur
6 Gürÿh-ı ò v ÀcegÀn içre beni siz yalıñuz ãanmañ<br />
Biri ‘Adlì biri ‘Aúlì gibi aúrÀnumuz vardur<br />
7 Size ger óubb-i müshil olsa lÀzım YLkym yersüz<br />
Bizüm de lavdanayla óub sÿrincÀnumuz vardur<br />
8 Gerek işden gerek dişden gerek yaşdan su’Àl<br />
olmaz<br />
Yoàısa pÀremüz cepde úurı ‘unvÀnumuz vardur<br />
9 Úurıdan úurıya bir şey bulaşmaz dirler ey<br />
Ùırsì<br />
Bizüm bu sözleri iåbÀta biñ bürhÀnumuz vardur<br />
LIX : A.11 b , B.16 a , C.17 b , D.10 b , E.13 a , G.11 b .<br />
2//bÀdincÀnumuz : bÀõincÀnumuz B., G.<br />
4BezistÀnda : BedestÀnda G. 6beni : bizi E.,<br />
G. /siz : sen D. 7olsa lÀzım : lÀzım olsa B.,<br />
C., D., E., G. //yersüz : göster D. 8dişden :<br />
başdan D. /yaşdan : dişden D.<br />
LX<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Òıyar vaútinde yÀrÀn ‘azm-i bÿstÀn eylemez n’eyler<br />
Oturup ãapına daú õevú ü seyrÀn eylemez<br />
n’eyler<br />
2 Nedìm olsam vezìrüñ birine bir kerrecik görseñ<br />
MurÀd eylerse beni mìr-i Boàdan eylemez<br />
n’eyler<br />
3 Bu şehrüñ balçıàın bilseñ ne zaómetler virür òalúa<br />
ÒuãÿãÀ beygiri atı bıcılàan eylemez n’eyler<br />
4 MüsemmÀ lÀleler reng almaàa başlar aña nisbet<br />
Gürÿh-ı<br />
çÀk-i girìbÀn eylemez n’eyler<br />
zrÅ!nU<br />
5 Çiçekçiler ocaàı mevsim-i lÀle irişdükde
Yanup yaúılaraú anda çerÀàÀn eylemez n’eyler<br />
6 Benüm de lÀciverdì lÀlemi seyr eyleyen Ùırsì<br />
Görüp ùaúımlarum hep anda iskÀn eylemez<br />
n’eyler<br />
LX : A.12 a , B.16 b , C.17 b , D.10 b , E.12 b , F.13 a , G.11 b .<br />
1yÀrÀn : aóbÀb D. //daú : dek B., D. 2olsam :<br />
olsa D.; olsañ E., F., G. //beni : seni E.;<br />
anı F., G. 5Bu beyit F.’de yoktur. 5//anda :<br />
anlar E.<br />
LXI<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Raúìb-i zişt-liúÀ cÀ-be-cÀ gelür görinür<br />
MiåÀl-i ãÿret-i úalyon baña gelür görinür<br />
2 Gören bıyıúlarını yellenürdi òavfinden<br />
Aña vücÿh ile bÀd-i hevÀ gelür görinür<br />
3 Diler ki ‘Àşıú-ı bì-çÀresiyle ùatlı ola<br />
Şeker külÀhı geyüp dil-rübÀ gelür görinür<br />
4 Giceyle uyòuda mekteb ò v Àcesinüñ gözine<br />
äaóan böregi ile baúlava gelür görinür<br />
5 Eyü yimek pişirür aşçı baóåe girse eger<br />
Bizüm de aşçumuz ol meh-liúÀ gelür görinür<br />
6 Benüm bu masòara ebyÀtumı kim oúursa<br />
Süòan-şinÀs olana hep ãafÀ gelür görinür<br />
7 Aúındıda ãuyını buldı naômın ey Ùırsì<br />
Düşerse ardına hep mÀcerÀ gelür görinür<br />
LXI : A.12 a , B.17 a , C.18 a , D.11 a , E.12 b , F.13 b ,<br />
G.12 a .<br />
2Bu beyit B. ve C.’de yoktur. 3Diler ki :<br />
Dilerdi F., G. 5girse : gelse F., G. 6olana :<br />
ise aña E.
LXII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Burÿtından raúìbüñ yel gibi dÿr olmamuz yegdür<br />
Vücÿda nef‘i var çıúsun da mesrÿr olmamuz<br />
yegdür<br />
2 Raúìbi úıyma úıyma itmek içün gördügüm yerde<br />
Didi óasret-keşi mÀnend-i sÀùÿr olmamuz yegdür<br />
3 Keş olup cümle yÀrÀna keş aàızlı didürmekden<br />
ZuúÀúda müşterì-i peynir-i lor olmamuz yegdür<br />
4 Uzaúdan pirpiri dil-berlerüñ óayrÀnı olmaúdan<br />
Dimisinden esìr-i bend-i uçúur olmamuz yegdür<br />
5 KibÀruñ vaø‘-ı nÀ-bercÀsını görmekden ‘Àlemde<br />
Düşüp küpler dibinde miål-i me‘cÿr olmamuz<br />
yegdür<br />
6 MürÀì uàri-i sÿret-i yumurtacı olmaúdan<br />
Pa-pÿşlar ìradında mest ü maòmÿr olmamuz<br />
yegdür<br />
7 MiåÀl-i ustura geldi o kim kesdürmeden aldı<br />
Yumurùacı óÀcılardan úaçup dÿr olmamuz yegdür<br />
8 O mor çaúşırlı óÀcılar yüzini görmemek içün<br />
Düşüp ãaórÀlara ‘azm-i NìşÀbÿr olmamuz yegdür<br />
9 Açılsa zrÅ! nU lar vaúti gelse Ùırsì-i zÀra<br />
ÇerÀàÀn eyledükde şem‘-i kÀfÿr olmamuz yegdür<br />
LXII : A.12 a , B.17 a , C.18 a , D.11 a , E.13 a , F.13 b ,<br />
G.12 a .<br />
1Burÿtından : Bıyıàından E., F., G. 2bu beyit<br />
E.’de yoktur. /Raúìbi : Raúìbe B. 3//zuúÀúda :<br />
BÀzÀrda E., F., G. 4//Dimisinden : Pabuşlar F.
end-i uçúur : bend-i şalvÀr D.; semt-i<br />
maòÿr F. 5bu beyit F.’de 6. beyitte yer<br />
alıyor. /KibÀruñ vaø‘-ı nÀ-bercÀsını görmekden<br />
‘Àlemde : O mor çaúşırlı óÀcılar yüzini<br />
görmemek içün F. //dibinde : dibine E., G.<br />
//küpler dibinde miål-i me‘cÿr : mÀcerÀlara<br />
‘azm-i NìşÀbÿr F. 6bu beyit E.’de yoktur.<br />
F.’de 5. beyitte yer alıyor. 8beyit F. ve G.<br />
‘de yer alıyor.<br />
LXIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Gice ‘akkÀm-ı meş‘al-keşle yÀrÀn olmamuz yegdür<br />
ŞerÀr-ı nÀrdan gÀhìce sÿzÀn olmamuz yegdür<br />
2 Hemìşe ãırtumuz pÀlÀn-ı àayret yaàır itmekden<br />
MükÀrì beygiri gibi bıcılàan olmamuz yegdür<br />
3 NaóÀfetle kibÀruñ meclisinde òor görinmekden<br />
VecÀhet kesb idüp manôarda dızman olmamuz<br />
yegdür<br />
4 Düşüp ÓÀcı Receb ardına sevdÀya ãataşmaúdan<br />
ŞitÀb idüp öñince mÀh-i şa‘bÀn olmamuz yegdür<br />
5 ŞitÀda ÙırsiyÀ itler gibi úapu dolaşmaúdan<br />
Olup bir kül kedisi evde óayrÀn olmamuz yegdür<br />
LXIII : A.12 b , B.17 a , C.18 b , D.11 a , E.14 a , F.14 b ,<br />
G.13 a .<br />
1//ŞerÀr-ı nÀrdan gÀhìce : İçinde ùop-ı meş‘al<br />
gibi E., F., G. 2Hemìşe ãırtumuz pÀlÀn-ı<br />
àayret : PalÀn-ı àayret ile böyle ãırtumuz E.,<br />
F., G. 3NaóÀfetle kibÀruñ meclisinde òor<br />
görinmekden : ZemÀne kibÀrı meclisinde úaşmer<br />
olmaúdan E., F.; ZemÀnemüz meclisinde úaşmer<br />
olmaúdan G. //kesb idüp : gösterüp B., C.<br />
//VecÀhet kesb idüp manôarda dızman : Varup<br />
çañlı kilìsÀ içre ruhbÀn E., F., G. 4//öñince<br />
: öñinde E., F., G. 5//Olup bir kül kedisi
evde : MiåÀl-i kül kedisi E., G.; Olup da kül<br />
kedisi F.<br />
LXIV<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Boza-keş suòreleri gör mey-i nÀb isterler<br />
Var iken úaşúaval öñce cev-i Àb isterler<br />
2 Bal ãuyı virdi óarÀret o úadar ser-òoşa<br />
Bir ãaóan turşì iki kÀse òoş-Àb isterler<br />
3 Laóm-i zÀ’id bile girmez eline heftede bir<br />
Kÿfte-ò v Àrlar oynadup yine kebÀb isterler<br />
4 G...i yoúdur birinüñ aúçe ãayup almaàa<br />
Duúa õimmìyi bulup eski şarÀb isterler<br />
5 Gitdiler beş kişi buz-òÀneye yüz aúçe ile<br />
Biri birinden ara yerde óisÀb isterler<br />
6 Úaşmer olmış boza keyfiyle ser-À-pÀ yÀrÀn<br />
Unudup kendilerin çeng ü rebÀb isterler<br />
7 Aş çıúar bir úapuya girsem eger ey Ùırsì<br />
Ufaú ekmek daòi aş úoymaàa úab isterler<br />
LXIV : A.12 b , B.17 b , C.18 b , D.11 a , E.13 a , F.14 a ,<br />
G.12 b .<br />
2ser-òoşa : mestÀna E. 3Kÿfte-ò v Àrlar : Kÿfteò<br />
v arÀn D. 5buz-òÀneye : mey-òÀneye E. /yüz :<br />
dört E. 6ser-À-pÀ : ser-À-ser E.7//ekmek :<br />
etmek B., C., F., G.<br />
LXV<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Çıú ùÀú-ı vaãl-ı dil-bere úorúma ùayaúlıdur<br />
áÀyet esÀsı ãaà u metìn dört ayaúlıdur
2 Bizüm eşekle itme cedel beg úoşar velì<br />
Ancaú úuãÿrı var ki köküş úulaúlıdur<br />
3 Teslìm iderdi baña zimÀm-ı taãarrufı<br />
Şol òÀã zer ki nÀmı cihÀnda bucaúlıdur<br />
4 Gelmezdi bÀr-ı miónet-i cevr ü cefÀsı hìç<br />
Şol muàlimüñ ki dil-beri üştür dudaúlıdır<br />
5 Vaút-i saòÿrda olma muãırr-ı pÀ-çeye ãaúın<br />
Eyler ziyÀde Àteşini ãarımsaúlıdur<br />
6 Hìç gÿş ider mi rindiyÀ nÀúÿs-ı leylìyi<br />
BÀb-ı óarìm-i pìr-i muàÀn çınúıraúlıdur<br />
7 KÀfir küçültdi şìşeyi gitdükçe az az<br />
ErbÀb-ı keyfi şimdi zemÀnuñ çanaúlıdur<br />
8 Úuùnı yerine geydi HezÀrì bir eski çul<br />
Görilmemiş cihÀnda nuúÿşı ùaraúlıdur<br />
9 Ùırsì ‘aceb mi oynasa eùfÀl ile hemìn<br />
Anaùolıda masúaù-ı re’si Uşaúlıdur<br />
LXV : A.12 b .<br />
LXVI<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Seni eglendürecek bu gice bÀzìçem var<br />
Ortada suòre var óoúúa-i cÀm-ı Cem var<br />
2 Çatal abdÀllı dede açma úuùunuñ úapaàın<br />
Bint-i rez-veş naôar it arada nÀ-maórem var<br />
3 Vaútidür bir pÀrelik ter ãalata al eve gel<br />
Úıra burnuñ diregüñ kÿb ùolusı sirkem var
4 Gice yaàmura ùutılsam da ne àam bekçiyem<br />
Kepenekden daòi ãırtumda benüm hìç nem var<br />
5 Başlı başına úıyÀs itme bu ãaónı ‘Adlì<br />
‘Arãa-i naôımda Ùırsì gibi bir sersem var<br />
LXVI : A.13 a .<br />
LXVII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Pilava çÀşnì viren pelte midür zerde midür<br />
Söyle ey aşçı baña bunları ezberde midür<br />
2 Südle ãadriyye gibi yüz aàı olmaz yimege<br />
YÀ muóallebì ‘ÀşÿrÀ ile defterde midür<br />
3 SÀ’ir envÀ‘-i ùa‘Àmı úati vÀfir bilürüm<br />
Bilmezem varsa úuãÿrı hele sükkerde midür<br />
4 Sen de kÀàıdçı delisi gibi girme yimege<br />
Dimesünler saña göñli gözi lengerde midür<br />
5 Yapdurayum dir iken úaãr-ı viãÀli yıúdum<br />
Bu úabÀóat bilemem bende mi dülgerde midür<br />
6 Temeli şimdi hele bir direk ister dipden<br />
áayrı noúãÀnı ‘aceb taótada eñserde midür<br />
7 NÀ-tirÀş olduàın aàyÀruñ işitdük bilürüz<br />
Bir tirÀş olmaà içün gözleri berberde midür<br />
8 Kendüyi àÀ’ib idüp gitdi gibi bì-çÀre<br />
Naôarı bilmezüz oàlan yataàı yerde midür<br />
9 Öyle ãÀlió geçinür üstine úıl úondurmaz<br />
Bilmem ölçüm midür ol sükkeri perverde midür<br />
10 ‘Ömrümüzde bu úadar yapduàumuz ÀåÀruñ<br />
Cümlesi bende mi ŞÀnì gibi úaşmerde midür
11 Gelmedi başuma beglik ‘acebÀ ey Ùırsì<br />
Küfeki ùaşda mıdur yoòsa ki mermerde midür<br />
LXVII : A.13 a , B.18 a , C.19 a , D.11 b , E.13 b , F.14 a ,<br />
G.12 b .<br />
2Südle : Şöyle B.; Sütle C.; Südü E., F., G.<br />
3bu beyit B. ve C.’de 4. beyitte yer alıyor.<br />
4bu beyit F.’de 3. beyitte yer alıyor. 5yıúdum<br />
: Àri E., F., G. 6bu beyit D.’de yoktur.<br />
/şimdi hele : ola úoy bir E., F., G.<br />
//noúãÀnını ‘aceb : noúãÀnını bil F., G. 7bu<br />
beyit G.’de 8. beytle yer değiştirmiştir.<br />
/işitdük : efendi G. 7//Bu mısra E.’de 8// ile<br />
yer değiştirmiştir. //olmaú-içün : içün ‘aceb<br />
G. 8/ bu mısra F.’de 9/ ile yer<br />
değiştirmiştir. 9//sükkeri : şekeri G.<br />
10//bende mi ŞÀnì gibi úaşmerde midür : bende<br />
midür ŞÀnì-i úaşmerde midür C. 11beglik ‘acebÀ<br />
: beg úanúısıdur F., G. //Küfeki ùaşda mıdur<br />
yoòsa ki : Bilmem ÀyÀ küfeki ùaşda mıdur F.,<br />
G.<br />
LXVIII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Dil-bere geydürecek sÀde midür òÀre midür<br />
Raàbeti yoòsa çetariye mi bel-dÀre midür<br />
2 Ne şekil ister ise geydüreyüm söyle baña<br />
Úanavìz bir biniş ile ùuralı pÀre midür<br />
3 Bilürüm ben bıçaàuñ òançerüñi hìç bilmem<br />
Úara timur mıdur yoòsa na‘l-pÀre midür<br />
4 İt úadar raàbeti yoúdur didiler aàyÀruñ<br />
Bilemem ol köpegi aú mıdur úara mıdur<br />
5 Muótemeldür ki úabÀóat ide Ùırsì raúìb<br />
Bilmezüz dona mıdur niyyeti şalvÀra mıdur
LXVIII : A.13 b , B.18 a , C.19 b , D.11 b , E.13 a , F.14 b ,<br />
G.12 b .<br />
2ister ise : ister iseñ B., C. /baña : aña G.<br />
//iki ùuralı : vü ùuàralı beg F.; ile ùuàralı<br />
G. 3ben bıçaàuñ : buçaàını E.; bıçaàın G.<br />
//yoòsa : yoòsa ki D. 4//Bilemem : Bilmezüz<br />
E., F., G. 5Muótemeldür ki : Òavfüm oldur ki<br />
E., F., G.<br />
LXIX<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 Var òÀnesine kim saña gel dir<br />
Úaşmerlik ile aña maóaldür<br />
2 Bezm-i kibÀre gir curcunayla<br />
Maúbÿl olayum dirseñ sehildür<br />
3 Bel virse úaãr-ı dil-ber ‘aceb mi<br />
PÀlÿde gibi ãudan temeldür<br />
4 Girde kebÀbına leõõet viren<br />
Bol büber ile ince baãaldur<br />
5 YÀrÀn úızılcıú òoş-Àbı ister<br />
Aàdayla pişmiş òÀliã reçeldür<br />
6 Taót-ı revÀnı yolda götüren<br />
Dört olmaz ise iki baàaldür<br />
7 Úurşunı düşmiş türbe miåÀli<br />
ÓÀcı Velìnüñ başı da keldür<br />
8 BÀd-i hevÀ zift olsun da gelsün<br />
Müft sirke baldan ùatlı meåeldür<br />
9 Semt-i Hevayì pey-revlerinden<br />
Eş‘Àr-ı Ùırsì pek bì-bedeldür<br />
LXIX : A.13 b , B.11 b , C.11 b , E.14 b .
2bu beyit A. ve D.’de yoktur. //sehildür : maóaldür B., C. 3 bu beyit<br />
B. ve C.’de yoktur. //PÀlÿde gibi ãudan : PÀlÿde-i ãu gibi E. 4leõõet<br />
: çaşnì B., C., E. 5virse : ister B., C. 7düşmiş : ãoyulmış B., C., E.<br />
/miåÀli : gibi B., C., E. 8//Müft : Bol B., C. 9 bu beyit B.ve E.’de<br />
şöyledir:<br />
Ùırsì Hevayìye pey-rev oldı<br />
Şi‘rin gören didi bi-bedeldür<br />
LXX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Çekdiri úalyeta başdan başa pÀy-zan iledür<br />
Úalyon erbÀbı olan cümlesi tersanelidür<br />
2 Çekdiride ‘araú u bÀde gören mestÀne<br />
Aşçı bulàur pilavı yapdı ki kestanelidür<br />
3 Úıl ‘ayıbsuz çelebi gördüm o dem bir çocuàa<br />
Semtini ãordum anuñ didi Peyk-òÀnelidür<br />
4 Ben çiçekçiler içinde úati nÀm-Àver iken<br />
zrÅ!nU úuzılarum var hepsi enelidür<br />
5 äoàan-ı sünbüli İzmirden itdüm taóãìl<br />
Naròını indi yine úandìli on dÀnelidür<br />
LXX : B. 12 a , C. 12 a .<br />
LXXI<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Zìnet-i çekdiri hem úalyeta pÀy-zÀnladur<br />
Úırlaruñ õevúı de tÀzì ile tavşanladur<br />
2 Bileyüm geldügüni faãl-ı bahÀruñ dirsin<br />
Deve òÀrıyla ‘alÀmÀt-ı yapışkanladur<br />
3 Ò v Àcelerüñ naõarı baúlava tebsisinde<br />
Mektebüñ zìneti her vech ile ãıbyÀnladur
4 LÀleler de biner elbet ãapa cÀnum çelebüm<br />
Dibini gördügi dem bilmede iõ‘Ànladur<br />
5 Áh bir kerre açılduàını görsem bÀrì<br />
LÀlenüñ gice ãafÀsı da çerÀàÀnladur<br />
6 Saúfı manúafa óayvÀn maraøıdur ammÀ<br />
Beygürüñ aúãaması zaòm-ı bıcılàanladur<br />
7 ÓaşerÀt ile o Fındıú dede óaşr olmaà içün<br />
İtse nev-rÿz anuñ aúreb-i aúrÀnladur<br />
8 ÙırsiyÀ görmege göz boncuàı aã bu àazele<br />
Eåer-i òÀmeñüzüñ şöhret-i ‘unvÀnladur<br />
LXXI : B. 12 a , C. 12 a .<br />
LXXII<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Bu zemherìr úara úışuñ ibtidÀ’sıdur<br />
Ekåer bürÿdetiyle geçer iútiøÀsıdur<br />
2 Rÿ’yÀda úara úoncolosı görmek isteyen<br />
Mihter ‘Alìye baúsun o deyrüñ papasıdur<br />
3 Úar ùopı gibi dil-beri görseydi it raúìb<br />
Edirne buzı gibi ùoñardı sezÀsıdur<br />
4 Úara yelüñ bürÿdeti úışlarda çoú olur<br />
Keşişlemeyse úara yelüñ aú babasıdur<br />
5 EncÀmı úara úoncolosuñ õimmiler hemÀn<br />
äuya bıraàa óaçı ùoñarsa ãafÀsıdur<br />
6 Şalàam efendi sebzelerüñ berg ser-firÀzıdur<br />
Berg-i lisÀn tor u óavuç hevÀsıdur<br />
7 EfkÀr-ı cemre ãoàuú ile bükdi úaddümi<br />
Düşdi üçi de kìseye birden òaùÀsıdur
8 Yaz ibtidÀsı bÿstÀn eken dosta söyleyüñ<br />
Úuş úonmasun dir ise ‘ilÀc et úafÀsıdur<br />
9 áayrı õaòìre oldı temÀm odun isterüm<br />
Ùırsì bu demde odun ise baş belÀsıdur<br />
LXXII : B. 12 a , C. 12 b .<br />
1zemherìr : zemherì de C.<br />
LXXIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Bir çölmege úulp ol ki òaùÀdur dimesünler<br />
İçinde olan şey’e de mÀdur dimesünler<br />
2 Kelüñ emi olsa başına olur efendi<br />
Kÿsec kel ola çavuş aàadur dimesünler<br />
3 Bal ãuyı içüp ùatlı görinmege çalış kim<br />
äoymanùı lu‘Àbına sezÀdur dimesünler<br />
4 äÿfì-i ãarımsaúçılaruñ ùaylasÀnından<br />
Òavf eyle ki püskülli belÀdur dimesünler<br />
5 Yellenmege bir úaz tügi yelpaze idin de<br />
Vir aúçesini bÀd-ı hevÀdur dimesünler<br />
6 Bir meclise varduúda geçür üstüñe nÀsı<br />
Bilmezmiş ol aàyÀr-ı maúÀdir dimesünler<br />
7 Úaşmerlik idüp olma reõìl ‘Àleme Ùırsì<br />
Ser-mÀye aña bir şilúÀdur dimesünler<br />
LXXIII : B. 12 b , C. 12 b .<br />
4ùaylasÀnından : ùaylasÀnında C.<br />
LXXIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün
1 Bir potaç úıçlı çocuú sevdüm yapusı ferlidür<br />
äordum ardın aradum didiler ol Benderlidür<br />
2 Üstine çıúup filandara dikeydüm diyerek<br />
Merkezin buldum ùaúışdurdum anuñ mióverlidür<br />
3 Yanuma aldum yaturdum anı işúampavya-veş<br />
Ortasına bir seren dikdüm ser-À-pÀ zerlidür<br />
4 Rubè-ı meskÿnda bulınmaz öyle nÀzikdür pelid<br />
Gözleri kemòÀdur ammÀ gerdeni úatmerlidür<br />
5 İki el iki ayaúla òidmete bel baàlamış<br />
Bir ‘amelle enderÿndan çıúmadur kìlerlidür<br />
6 Enginarı Darıcayla İzmidüñ òoş-òÿr degül<br />
Mu‘teber olan Sitanbul enginarı yerlidür<br />
7 ÙırsiyÀ erbÀb-ı ‘işret Àletin düzmiş raúìb<br />
Kendüye bir çotra yapdurmış demür çenberlidür<br />
LXXIV : B.14 a .<br />
LXXV<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Gelibolıdan arpacıú her sene nev-ãoàan gelür<br />
Acısı çeşm-i bedlerüñ gözine her zemÀn gelür<br />
2 Rÿspìyi görsem o gün alsam görebilsem işini<br />
Bel‘um olup girer araya bir iki òazÀn gelür<br />
3 Úorúana ùamla inmeden lÀzım olur aña oluú<br />
İzmid ile äaúaryadan çöplüge nÀv-dÀn gelür<br />
4 Boynuzum olsa bir úaşıú yapdurur idüm arada<br />
Çekme elem atım atım boynuz-ı gergedan gelür<br />
5 Úış güni yapılan àazel Ùırsì-i zÀre bì-bedel<br />
Bir úapama girse eger oúuyana yaman gelür
LXXV : B.15 a .<br />
LXXVI<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Bu dermÀnsuzluàum göñlümce oàlansuzluàumdandur<br />
PerìşÀn olduàum àÀyetle iõ‘Ànsuzluàumdandur<br />
2 Olur olmaz yere mÿm dikmenüñ vechi bu derece<br />
MurÀdum üzre bir sìmden şem‘dÀnsuzluàumdandur<br />
3 Dibimde illet-i bÀsÿr zaómet virmenüñ aãlı<br />
Yatar úalúardum eåvÀbumla yoràansuzluàumdandur<br />
4 Düşerdüm tÀzelikde öñüne nÀsuñ sa‘Àdetle<br />
O vaø‘ı şimdi itmem àayrı erkÀnsuzluàumdandur<br />
5 Köpek gibi úopardum aàzuma gelseydi bir baldur<br />
Ki datsuz olmalarum şimdi dendÀnsuzluàumdandur<br />
6 Ezel ip cÀn-bÀõı olduúlarum var idi ey Ùırsì<br />
Unudılmaàa bÀ‘iå şimdi uràansuzluàumdandur<br />
LXXVI : B.16 b .<br />
ZI HARFİ<br />
LXXVII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Dolama sÀde úaftan geymeyüz bir dürlü cebsüz biz<br />
O Dürzìler ki òÿysuz oldılar olduú sebebsüz biz<br />
2 BÀzÀr úovan biraz iplikçiler var cümlesi<br />
dirler<br />
Alup ãarçanları ãarmaàa olmayuz kelepsüz biz
3 Kömür-ÀsÀ yüzümüz úara ‘Àciz úullaruz cümle<br />
Gerek ùabò-ı ùa‘Àma olmayuz bir dem óaùabsuz<br />
biz<br />
4 Birisi Úıbrısa varmış şikÀyet eyleyüp dir kim<br />
HevÀsı àÀyet alçaú görmedük bir kimse tebsüz<br />
biz<br />
5 Görürler naômumuz óayvÀn olanlar hìç<br />
begenmezler<br />
Ararlarsa eger Àdem gibi kÀn-i edebsüz biz<br />
6 Binüp çapúun óimÀra tÀze maømÿnı zuúÀúlarda<br />
Dererdük düşürürdük cümle gündüzlerde şebsüz<br />
biz<br />
7 HevÀyìye olup pey-rev dir imiş Ùırsi-i úaşmer<br />
Bu vÀdìde àazel ùaróında erbÀb-ı laúabsuz biz<br />
LXXVII : A.14 a , B.18 a , C.19 b , D.12 b , E.16 b .<br />
1//olduú : şimdi C. //O : Bu E. 2BazÀr : Pazar B., C.,<br />
D. 3Kömür-ÀsÀ : Kömür gibi B., C. //olmayuz : olmazuz B.<br />
4Birisi Úıbrısa varmış : Biri Úıbrısa varmış da E. /dir kim<br />
: dirdi E.5naômumı : naômumuz E./ óayvÀn : cìvÀn B.<br />
6//Dererdük : Direrdük B., C.; Dürürdük E.//düşürürdük :<br />
gördügümüz E. //cümle : yerde E.<br />
LXXVIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Vezn olmayıcaú güfte-i mühmel àazel olmaz<br />
Án olmayacaú tÀze de zìrÀ güzel olmaz<br />
2 ÙÀs g...i olan başda olur ãafvet-i ãaúal<br />
äÀf olmayıcaú her ser-i bì-mÿda kel olmaz<br />
3 Áteş-õede ôann eyleme her berg-i çenÀrı<br />
Temmÿza dÿçÀr olmasa yapraú úazel olmaz<br />
4 Urmazsañ eger tÀzelere çÿb-ı ser öyle<br />
Úalúana çomaú anlara êarbü’l-meåel olmaz<br />
5 Ùırsì gibi tel úırmaàa ser-rişte bulurdum
Ùanbÿr-ı mecÀõìde velì perde tel olmaz<br />
LXXVIII : A.14 a , C.19 b , D.12 b , E.15 b , F.15 b , G.13 b .<br />
1güfte : lafô F., G. //zìrÀ : cÀnÀ E., F., G.<br />
2ÙÀs g..ti : Ùavanı D. 4//êarbü’l-meåel :<br />
êarb-ı meåel D., E., F., G. 5//perde tel :<br />
ehl-i tel C., E., F., G.<br />
LXXIX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Biz bu şehrüñ úış güni yaàmurla úarın görmişüz<br />
Cümle eùfÀlüñ úızaúlarla úayarın görmişüz<br />
2 Hìç göz açdurmaz dipi kör odabaşıya müdÀm<br />
Çec gibi esüp ãavurmanuñ ne kÀruñ görmişüz<br />
3 Açılup lÀle gibi dÀà-ı derÿn oldı baña<br />
ÓÀãılı ãoàuúlaruñ vÀfir øırÀrın görmişüz<br />
4 İsteseñ bir yük kömür dirler bu ne yüz úarası<br />
Buña úÀni‘ olmayup evden úovarın görmişüz<br />
5 Dostluàı òovardagÀnuñ cümle buz üstindedür<br />
Úaldırım yeñiçerisinüñ vaúÀrın görmişüz<br />
6 áabàabı kÿtehdür av almaz dimek bühtÀn olur<br />
Mìr-i Burnazın bu úış ãayd u şikÀrın görmişüz<br />
7 Rÿm ili beygirleri tenbel olur ãanma ãaúın<br />
Dobrıca eùrÀfınuñ eşkin ùavarın görmişüz<br />
8 Bir úapuya varsa bir Àdem eli boş òÀdimÀn<br />
NerdübÀndan yoú aàa diyü ãavarın görmişüz<br />
9 Ardına düşüp zaàarlar gibi eyler cüst ü cÿ<br />
Ehl-i sÿúuñ rÿz ü şeb kÀrın ararın görmişüz<br />
10 Pek iridür úarpuzı gerçi bizüm bÿstÀnlaruñ<br />
Mevsiminde Lanúanuñ böyle òıyarın görmişüz<br />
11 ÙırsiyÀ çoú çoú yelüp gezme otur rÀóatde ol
Sen úılıúlı ehl-i cerrüñ i‘tibÀrın görmişüz<br />
LXXIX : A.14 b , B.18 b , C.20 a , D.12 b , E.15 a , F.14 b ,<br />
G.13 b .<br />
1yaàmurla : yaàmur u E., F., G. //úızaúlarla :<br />
úızaúlarda B., C. 4bu ne : ne bu E., F.<br />
5//yeñiçerisinüñ : yeñiçerisine G. 6//bu úış :<br />
bu gün B:; úışuñ E.; úışın F. 7ãanma : ãanmañ<br />
E. //Dobrıca etrÀfınuñ : Ùobrıcanuñ úati çoú<br />
E., F.; Dobrıcanuñ úati çoú G. 8eli boş : tehi<br />
dest E., F. 9düşüp : düşdük F. /eyler : itdük<br />
F., G. //sÿúuñ : şevúuñ G. //rÿz ü şeb : gÿnegÿn<br />
E., F., G. 10gerçi : gerçek F. //böyle :<br />
vÀfir E., F., G. 11yelüp : gezüp E./gezme :<br />
yelme E. //ehl-i cerr : sÀ’ilÀnuñ E., F., G.<br />
//i‘tibÀrın : aàyÀrın E.<br />
LXXX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Gicelerde pister ü yoràana girmiş çıúmışuz<br />
Dil-ber içün úati çoú dükkÀna girmiş çıúmışuz<br />
2 Dil-berüñ görseydüm işúampavya-ÀsÀ yataàın<br />
Anuñ-içün manúa-i pÀy-zÀna girmiş çıúmışuz<br />
3 Biz bu rÿzàÀrda çoú furtunalar görmişüz<br />
CÀy-i maòlaãdur diyü limana girmiş çıúmışuz<br />
4 Ehl-i keyfe süzme afyon cüst ü cÿ içün faúìr<br />
ÇÀr-şÿlarda on on beş òÀna girmiş çıúmışuz<br />
5 Úırcalı Vardar gibi bir òalúa ùartılmaú içün<br />
Bir aàaçdan kefesi mìzÀna girmiş çıúmışuz<br />
6 Manúır-ÀsÀ úÀle gelmez masòara ebyÀtumuz<br />
Bir züyÿf aúçe gibi hemyÀna girmiş çıkmışuz<br />
7 Manãıb olduúda beni zencìrler øabù eylemez<br />
ÙırsìyÀ bu bendeñüz dìvÀne girmiş çıúmışuz<br />
LXXX : B.19 a , C.20 b .
2görseydüm : görseydüñ C.<br />
LXXXI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bir biniş itdüm bizüm oàlana àayùan istemez<br />
Zencefin al aùlas ister àayrı elvÀn istemez<br />
2 Göñlüm ister kim mücerred dil-beri evlendürüp<br />
Dört ayaúlı olduàın görsem ben iòvÀn istemez<br />
2 Bir düzen ister kefal avın sever dil-bercigüm<br />
Oturur tenhÀda bizler gibi dalyan istemez<br />
4 ZÀhid-i òar bir Tatar beygirine úÀ’il iken<br />
ÇÀresüz úaldı eşeklendi küóeylÀn istemez<br />
5 Düşdi pÀ-bende úırar bir gün bu zÀhid köstegi<br />
Ol palÀn-ı àayreti çekmede aúrÀn istemez<br />
6 Ùorbaya girmez sözi aãlÀ tekellüm eylemez<br />
Bir yular ister Yemenden lìk noúãÀn istemez<br />
7 Oldı bu Ùırsì HevÀyì pey-revi bir dÀnecik<br />
Görse kendi gibi bir úaşmer àazel-ò v Àn istemez<br />
LXXXI : A.14 b , B.18 b , C.20 b , D.13 a , F.15 a , G.14 a .<br />
1//Zencefin : Zencefüñ D.; ÜstÀdı F., G.<br />
2Göñlüm : Ùab‘umuz F., G. /ister kim B ister<br />
ki B., C. ; ister F., G. 3//bizler : bizüm F.,<br />
G. //dalyan : ùalyan F. 4Tatar : Urus F., G.<br />
/beygirine : bÀr-gìrine D. 5bu : o F., G. //Ol<br />
: Bu F., G. 6//ister : lÀzım F., G. //lìk :<br />
daòi F., G. 7//Görse kendi gibi : Kendi gibi<br />
görse F., G.; Gör ki kendi gibi B., C<br />
LXXXII<br />
Fa‘ilÀtün Fa‘ilÀtün Fa‘ilÀtün Fa‘ilün
1 Úış güni ãoàuú àazel yapılsa insÀn istemez<br />
Bu ãoàuk sözler ider insÀnı óayrÀn istemez<br />
2 Gördiñüz mi geldi úara úoncolosla erba‘ìn<br />
Şiddet-i sermÀyı hìç ta‘rìf ü tibyÀn istemez<br />
3 Öyle úarlar yaàdı göz açdurmaz oldı körlere<br />
Bir lodos esse erürdi úarı bÀrÀn istemez<br />
4 Var ‘alÀúam Edrene buzına úarı sevmezem<br />
Bir civÀn olsa göñül ‘Àlemde seyrÀn istemez<br />
5 Var bayaúlı òırúası ãÿfì ider dervìşligi<br />
Daàıdur ãaúúÀl başı yÀrÀna yoràan istemez<br />
6 Bu ãoàuú sözler ãaçaú buzı gibi ùoñdurdı hep<br />
Úar u buz maóv olduàın bir dürlü ãıbyÀn istemez<br />
7 ÙırsiyÀ gitdükçe úaşmer oldı eş‘Àruñ senüñ<br />
Masòara eglencedür bir àayrı dìvÀn istemez<br />
LXXXII : A.14 b , B.19 a , C.21 a , D.13 a , E.15 b , F.16 a ,<br />
G.14 b .<br />
2úoncolosa : úoncolosla D., E., F., G.<br />
//sermÀyı hìç : sovukları E., F., G. //ta‘rìf<br />
ü tibyÀn : ta‘rìfe yÀrÀn F., G. 3//erürdi :<br />
eridi B.; eridür C. //úarı : ebr ü E., F., G.<br />
6//Úar u buz : Úar buzı D.<br />
LXXXIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Úırlarda gezilmez hele beygirsüz eşeksüz<br />
Dil-berle yatılmaz úurı yerlerde döşeksüz<br />
2 Düş zelle gibi ardına lÀzımsa saña yÀr<br />
Taóãìline bir dürlü ‘ilÀc olmaz emeksüz<br />
3 äıbyÀnı yolıyla bele yatur ùaúımıyla<br />
GehvÀreyi rüsvÀ ider Àb-rìz ü sübeksüz
4 Timur yay ile bögri raúìbüñ hedef olsa<br />
Gitmez yüregine ola bir oú ki yeleksüz<br />
5 Çiftlik öküz ile úoyun ile yaúışur hep<br />
Beklenmez efendi iki üç dÀne köpeksüz<br />
6 ZÀhid düze bir meclisi darı bozasıyla<br />
Olmazdı anuñ naúli de bir dürlü böceksüz<br />
7 Öñünde de ardında da medóin ider Àdem<br />
MihmÀnını her kim úoyuvirmezse yimeksüz<br />
8 TiryÀkì àıdÀsı gibi atar ùutar elbet<br />
Gelmez birinüñ keyfi de ãamsayla böreksüz<br />
9 Yapmaú àaraøum dil-bere bir bel dolaması<br />
Úaldırsa görenler dimesünler ki eteksüz<br />
10 Bir bez alayum geydüreyüm dirse raúìbe<br />
Mekteb úapaması gibi olaydı çiçeksüz<br />
11 Çinganeye açdurma aàız òÀneñ öñünde<br />
Ùırsì gelür ise saña maymun u şebeksüz<br />
LXXXIII : A.15 a , B.19 a , C.21 a , D.13 a , E.15 a , F.15 b ,<br />
G.14 a .<br />
3//rüsvÀ : berbÀd D.; rüsvÀy E., F., G. 4yay<br />
ile : yay ola E., F. /raúìbüñ : raúìbi D., F.<br />
//hedef : nişÀn F., G. //yüregine : yüregi-veş<br />
E., F., G. 5//yaúışur : yaraşur B., C.<br />
6//Olmazdı : Olmaz F. 7medóin ider Àdem :<br />
medóin ider oldum C.; medóini iderdüm E., F.,<br />
G. //her kim : zÀhid E., F., G. //úoyuvirmezse<br />
: úoyuvirmezdi F., G. 10Bir bez : Bir bir B.<br />
//olaydı : ol da D.<br />
LXXXIV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Úuş avı murÀd eyler iseñ gitme tüfeksüz<br />
äaçma ile yanaş ãayd ola dirseñ saña şeksüz
2 Úundaúda iken ùoldura gör furãat olursa<br />
Yaúlaş da ùabanca ile olur olmaz emeksüz<br />
3 Aàızlaya gör virme ãaúın kimseye falya<br />
Áteş ideler belki dibüñden n’ideceksüz<br />
4 Sükkerli òoş-Àb gibi hemÀn ùatlı görin kim<br />
Óaúúuñda bu ‘Àlem dimesün saña nemeksüz<br />
5 ZÀhid degneksüz gezeyor óikmeti vardur<br />
Úaşmerlik iderse n’ola köy buldı köpeksüz<br />
6 Beslerse kebÿter çelebiler çubuú ister<br />
ÁlÀt-ı kümesdür bu olacaú mı düneksüz<br />
7 Yaz günleri vızlar sinegi olmaya bir yer<br />
İsterse aóibbÀ bu faúìr-òÀne sineksüz<br />
8 Iãlat da úo úurı úoma zìrÀ ki dögilmez<br />
Olmaz aña ùoúmaúçı gerek bir de dibeksüz<br />
9 Bu Ùırsì faúìr öginerek kendimi bildüm<br />
Olmaz didiler óÀãılı bir dürlü köteksüz<br />
LXXXIV : A.15 a , B.19 b , C.21 b , D.13 b , E.16 a , F.16 a ,<br />
G.14 a .<br />
2//ãayd ola dirseñ : rÀm ola dil-ber E., F.,<br />
G. 2//Yaúlaş da : Baúılsa B. 3//ideler : ideli<br />
F., G. 4ùatlı : ãanki C. / görin kim : görin<br />
de E., F., G. //dimesün saña : n’ola dirlerse<br />
E. 5vardur : bu kim E., F., G. //iderse :<br />
iderek E., G.; iderken F. //n’ola : hele E.,<br />
F., G. 6//bulacaú mı bu düneksüz : olacaú mı<br />
düneksüz B.; olacaú mı bu düneksüz C., E., F.,<br />
G.; olacaú mı o düneksüz D. 9//óÀãılı bir<br />
dürlü : ol ite bir dürli F.; óÀsıl bir dürli<br />
G.<br />
LXXXV<br />
Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün
1 Orta güz oldı maùara úalmadı hìç minnetümüz<br />
Bükdi belüm ãuyı úara balçıàadur niyyetümüz<br />
2 Yol erine yol ãorayum çeşmeleri bul ãorayum<br />
Anda varup dul ãorayum úalmadı hìç rÀóatumuz<br />
3 Bir úoca úarı alayum úadrini anuñ bileyüm<br />
Yolına komış olayum òora geçe Àletümüz<br />
4 Söyle o furtuna ne dir söz ideyüm dirse eger<br />
Manda ayaàı paça var yoú úoyuna úudretümüz<br />
5 Ùırsi-i miskìne bu úış itdi ãoàuú úati çoú iş<br />
Böyle bürÿdetli geliş kesdi bütün ùÀúatümüz<br />
LXXXV : A.15 a , B.19 a , C.22 a , D.13 b , E.16 a , F.16 a ,<br />
G.14 b .<br />
1maùara : muùahhar C. 4//úudretümüz :<br />
àayretümüz C. 5Ùırsi-i miskìne : Ùırsiye<br />
rindÀna E.; Ùırsi ne rindÀna F. //bütün : teb<br />
ü F.<br />
LXXXVI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 TÀzelik õevúın refÀhiyyetle sürmişlerdenüz<br />
HÀlümüzce úati çoú donanma görmişlerdenüz<br />
2 TÀ ãabÀvetden beri bu ‘Àdeti terk itmedük<br />
İsteyen cÀna etek serpüp de durmışlardanuz<br />
3 Çoú cidÀl itdük ‘adÿlarla ve lÀkin édyrAf<br />
TÀ úızılbaşa varup durmış oturmışlardanuz<br />
4 Biz veàÀ-yı úıããada òaylì dil-Àverlik idüp<br />
ÚahramÀn úÀtil-ÀsÀ kelle burmışlardanuz<br />
5 Òalùumuz vardur úati vÀfir bizümde ÙırsiyÀ<br />
Her zerre ò v Àruz gerçi kim òaylì<br />
úudurmışlardanuz
LXXXVI : A.15 b , B.20 a , C.22 a , D.14 a , E.16 b , F.16 b ,<br />
G.15 a .<br />
4//úÀtil-ÀsÀ : úÀùilüz çoú E., F., G., 5úati vÀfir<br />
bizüm de : bizüm de úati vafir D., E.<br />
LXXXVII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Gelmedin úış kömürümle odunum oldı óarez<br />
Olmasun kömür odun başuña gelsün bir kez<br />
2 Yarmasıyla çeke başına birer àuruş olur<br />
Yimek isterseñüz al lÀzım olur bÀrì birez<br />
3 Nev-civÀn ister efendi göñül aãlÀ úocamaz<br />
Bu bürÿdetle ùoñar buz gibi úarı sevmez<br />
4 Hìç yel evlÀdı úadar düşmen-i poyraz olmaz<br />
Esse bir kez àaøabından úararur da gülmez<br />
5 Úarda ger bulsa bizüm gibi àarìb çingeneyi<br />
Deli poyraz çalar elbette emÀn hìç virmez<br />
6 Deli poyrazla güreş idüp olursam àÀlib<br />
Aralıàı çekerüm óavlıyı aãlÀ gelmez<br />
7 Zemherìrde yapılan naôma ãoàuú aldurma<br />
ÙırsiyÀ uàraya bÀsÿra devÀ kÀr itmez<br />
LXXVXII : B.20 a , C.22 b .<br />
6poyrazla : poyraz ki C. 7Zemherìrde :<br />
Zemherìde C.<br />
LXXXVIII<br />
MefÀ‘ìlün Fe‘ìlÀtün Fe‘ìlÀtün Fe‘ilün
1 Yaãaúçı degnegi şeyòe ‘aãÀ yerin ùutmaz<br />
Yumurùa úayàanası baúlava yerin ùutmaz<br />
2 Keçi meõÀúına baúılsa çergedür ma‘úÿl<br />
Velìk çerge-i çingan serÀ yerin ùutmaz<br />
3 Ben ÀsitÀnede mÀliyyeye vekìl oldum<br />
Olınca pÀre nanay àam ãafÀ yerin ùutmaz<br />
4 Güz irdi mevsim-i berd oldı şimdi kürk ister<br />
O pösteki-i úuzı çalúafa yerin ùutmaz<br />
5 Köpek olalı bir av aldı gerçi Burnaz beg<br />
Giderse kimse anuñ àÀlibÀ yerin ùutmaz<br />
6 HevÀyì postı tehì úaldı nÀmı dillerde<br />
Senüñ de kimse daòi ÙırsiyÀ yerin ùutmaz<br />
LXXXVIII : A.15 b , B.20 a , C.22 b , D.14 a , E.16 a , F.16 b ,<br />
G.15 a .<br />
2//Velìk : Niçe F., G. 3mÀliyyeye : mÀliyyede<br />
C. 4//O : Ki G. 5aldı gerçi Burnaz beg :<br />
avladı beg-i Burnaz E., F., G.<br />
LXXXIX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Eski òırsuzlardanuz biz kÀrvÀnı beklerüz<br />
Atlıyuz yoldaşlarumuzdan yayanı beklerüz<br />
2 Oda erbÀbı tetimmÀt-ı bisÀùı óıfô ider<br />
Biz úaraúullıúçıyuz úara úazanı beklerüz<br />
3 Tepsi tepsi rÀóatü’l-óulúÿmı iller yapdurur<br />
Ùatsuz olsun ayda bir gelsün revÀnì beklerüz<br />
4 Bir gelür gider daòi olmazsa hìç boş durmayuz<br />
Yolcı úaràası gibi yollarda òÀnı beklerüz
5 Kimse çıúmasun diyü úaãr-ı viãÀl-i dil-bere<br />
ÙırsiyÀ her birümüz bir nerdübÀnı beklerüz<br />
LXXXIX : A.16 b , B.20 a , C.23 a , D.14 a , E.17 a , F.17 a ,<br />
G.15 b .<br />
1kÀrvÀnı : kÀrbÀnı B., C. //Atlıyuz : Atlanan C.<br />
2tetimmÀt-ı bisÀtı : tetimmÀtı bisÀtı B., E.; tetimmÀtı<br />
puãadı F. //biz : bir B., C. 3//Ùatsuz olsun : Ùatlı gelsün<br />
B., C. 5Kimse çıúmasun diyü : Kimseler çıúmasun E., F.,<br />
G./dil-bere : tÀzeye B., C.//birümüz bir : birlerümüz E.,<br />
F., G.<br />
SİN HARFİ<br />
XC<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Kendi òÀneñde otur itme ãaúın òÀna heves<br />
Bir boàaz úaydı içün eyleme dükkÀna heves<br />
2 Kiçi ‘aùùÀr gibi hey’et-i ma‘kÿsa eyle<br />
İtme sen úaşmer olup meclis-i rindÀna heves<br />
3 Kirli úalmış gice cinler yalamışdur zinhÀr<br />
İtme tiryÀkì gibi telveli fincana heves<br />
4 Keyfi geldükde àıdÀsı gibi atar ùutar<br />
İtmedi õerre kadar beñzemek insÀna heves<br />
5 LÀlecilik ideyüm dirseñ eyü lÀle idin<br />
Eyleme iki gözüm lÀle-i nu‘mÀna heves<br />
6 zrÅ! nU lar dile gelmez iki taóta var ise<br />
İtme beyhÿde yere sen de ÇırÀàÀna heves<br />
7 Ùırsì-i zÀre kim ‘ayb eylemege úÀdir úÀdir<br />
İtse şÀyestedür ol úaşmere rindÀna heves<br />
XC : A.16 a , B.20 b , C.23 a , D.14 b , E.17 a , F.17 a , G.15 b .<br />
1//her òÀna : dükkÀna F. 2//İtme sen : İtmesün<br />
B., C.; Gelmesün F., G. 3Kirli úalmış gice cinler<br />
yalamışdur : Gice cinler yalaya kirli úalursa E.,
F., G. 5iyü : egi B.; eyü C., D., E., F.,G.<br />
7úÀdir kÀdir : úÀdirdür B., C., D., E., F., G.<br />
ŞİN HARFİ<br />
XCI<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün<br />
1 Bir nev-àazel yapayum işkenbeden idüp cÿş<br />
Yaàlı yere bıraúma incitmesün anı mÿş<br />
2 BÀr-gìr-i Herseküm var aúãadı úıç ayaàı<br />
Mìò degdi ôann iderdüm inmiş meger úara úuş<br />
3 Düşde miyÀn-ı yÀri úoçdum òayÀl iderdüm<br />
ÓammÀm kütügi imiş eylermişüm der-Ààÿş<br />
4 Minnet ÒudÀya yine úasım ile görişdük<br />
Furtuna oldı pìşìn itdük yazı ferÀmÿş<br />
5 VÀlì-i mülk-i naômum vaãlı deli başumdur<br />
Seg-bÀn olalı ‘Adlì daòi HevÀyi çavuş<br />
6 Süpründilikde úalmış Ùırsì gibi cevÀhir<br />
Çıúdı baúır ‘ayÀrı úahrından oldı òÀmÿş<br />
XCI : A.16 a , B.21 a , C.23 a , D.14 b , E.17 b , F.17 a ,<br />
G.15 b .<br />
2Bar-gìr : Beygir G. //degdi : indi F.<br />
//iderdüm : iderdüñ G.//inmiş : itdi F.<br />
3koçdum : gerçek E., F., G. //eylermişüm :<br />
eyledügüm E., F., G. 4bu beyit E., F. ve G.’de<br />
yoktur. //pìşìn itdük : pìşìn itdüm B., C.<br />
5başıdur : başumdur E., F., G.<br />
XCII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 Úapuya bir piristÿ-zÀde gelmiş<br />
Yıúılmış çergesi feryÀde gelmiş
2 ÒarÀccı úoròusından yola çıúmış<br />
Yaza úatlanmamış sermÀde gelmiş<br />
3 Hele Fındıú dede olmış KlHn! ?<br />
FelÀtÿniyesüz çi sÀde gelmiş<br />
4 Geçer laúlaúla ‘ömri leylegüñ hep<br />
Eşekler cümlesi ÀmÀde gelmiş<br />
5 Geçen nevbet emìn-i kÀàıd iken<br />
Kefe olmış òilÀf-ı ‘Àde gelmiş<br />
6 O muà-beççe iletmiş desti dolu<br />
Bu Ùırsìye mübÀrek bÀde gelmiş<br />
XCII : B.21 a .<br />
XCIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 O ãallar kim Edirnede kenÀr-ı cÿya baàlanmış<br />
Düşüp hep bir ãıraya cümlesi bir ãuya baàlanmış<br />
2 O zencìrler ki úırda gerden-i Àhÿya baàlanmış<br />
O dìvler hep meåeldür gìsÿ-yı cÀõÿya baàlanmış<br />
3 äaúın tel úırmadan pek iótirÀz it tÀr-ı ùanbÿruñ<br />
Bir ucı úuyrıàında bir ucı buràuya baàlanmış<br />
4 Raúìb-ÀsÀ ùaúılmış ıstaúozı deng-i çaúşıra<br />
O uçúurlar ki dil-berde miyÀn-ı mÿya baàlanmış<br />
5 Pazarda baàçe-vÀnlar óalúa reng itdüklerin<br />
gördüm<br />
Biraz na‘nÀ biraz salluta var şeb-bÿya<br />
baàlanmış<br />
6 Manav dükkÀnına vardum üzüm almaàa seyr itdüm<br />
Hevengüñ ipleri dükkÀndaki çatuya baàlanmış
7 Raúìb-i bed-liúÀ mercÀn du‘Àsın óırz-ı cÀn<br />
itmiş<br />
Naôardan óıfô içün úınnÀb ile bÀzÿya baàlanmış<br />
8 Bize ip ùaúmaduñsa zenberek ipsüz dime zinhÀr<br />
Bir ucı zenberekde bir ucı úapuya baàlanmış<br />
9 Biraz tiryÀkiler var úaşmer-i ‘Àlemdür ey<br />
Ùırsì<br />
Şeker úoymışlar adın cümlesi uyòuya baàlanmış<br />
XCIII : A.16 a , B.21 a , C.23 b , D.14 b , E.17 b , F.17 b ,<br />
G.16 a .<br />
2bu beyit E.’de yoktur. //cÀõÿya : cÀdÿya B.,<br />
C., D., F., G. 3ùanbÿruñ : ùanbÿrum D. 4deng :<br />
reng F. //O : Ol B., C., D., E., F., G.<br />
5Pazarda : BazÀrda B., D., E., F., G.<br />
/baàçevÀnlar : bÀàçevanlar B. //var : da E.,<br />
F. 6almaàa : alduúda B., C., D., E., F., G.<br />
/seyr itdüm : seyr oldum C. //dükkÀndaki :<br />
dükkÀnda D. 8ùaúmaduñsa zenberek : ùaúmadı<br />
zenberege E., F., G. 9‘Àlemdür : ‘Àlemde G.<br />
//úoymışlar adın : úoymış adını E.; úoymış<br />
adına F., G.<br />
XCIV<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Nedür ol zişt-liúa suòrede bìgÀne baúış<br />
Yoòsa bengi midür ÀyÀ ne bu mestÀne baúış<br />
2 Paşalardan birisi vÀlidesin itmedi hìç<br />
Nedür ol óeykel-i menóÿs ile mìrÀne baúış<br />
3 G...i var ise óakìm-i HLkym söyleñ gelsün<br />
İtsün ÀlÀtuma bir kerre óakìmÀne baúış<br />
4 TÀzelikde úati çoú meyyite itmişdi ‘ilÀc<br />
Dirilürdi o dem itdükde ôarìfÀne baúış
5 ŞÀni-i àaddÀra revÀcı viren eş‘arumdur<br />
Hìç utanmaz mı nedür yine bu hezelÀne baúış<br />
6 ÙırsiyÀ HLkym ‘unvÀn virüp itme vaãfın<br />
Öyle it òalúa ider vaø‘-ı sefìhÀne baúış<br />
XCIV : A.16 b , D.15 a , E.17 b , F.17 b , G.16 a .<br />
2Paşalardan : Paşalaruñ E., F., G. 3bu beyit<br />
E., F.,G.’de 4. beyitte yer alıyor. 4 bu beyit<br />
E., F.,G.’de 5. beyitte yer alıyor. 5bu beyit<br />
E., F., G.’de 3. beyitte yer alıyor.<br />
XCV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Geldi meydÀna yine tÀze yemiş<br />
Başladı bed-reviş ü nÀze yemiş<br />
2 Pìş-keş Lanúa òıyarı gitdi<br />
İki ùabla beg-i Burnaze yemiş<br />
3 Mÿm yaàı ùamladuàından azacıú<br />
FÀre bir úaz tüyi yelpaze yemiş<br />
4 Derziye gitdi dögüşmiş oàlan<br />
Arada ol da bir endÀze yemiş<br />
5 Úati àayretlice úopdı Ùırsì<br />
Hep kemÀlin bulıcaú tÀze yemiş<br />
XCV: A.16 b , B.21 b , C.24 a , D.15 a , E.18 a , F.18 a , G.16 a .<br />
2Pìş-keş Lanúa òıyarı : Pìş-keşlik úızıl aàaç F., G.<br />
3ùamladuàından : ùamlamaú ile F., G. //tüyi yelpaze : tügi<br />
yelpaze E., F.,G.<br />
XCVI<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün
1 Ò v Àceden úaçmanuñ aãlı nedür oàlana çekiş<br />
Terbiyet vir öñine al da SüleymÀna çekiş<br />
2 Bir iki úÀfiye buldum aña ser-òÀne çekiş<br />
Geldi úış úoca úarı yapmadı teròÀne çekiş<br />
3 Òavf iderseñ bıyıàından o raúìbüñ cÀnÀ<br />
Durma yel gibi geç andan dìv-i merdÀne çekiş<br />
4 Öperek oòşayaraú ardına düş çelebinüñ<br />
Òalú içinde aña yüz virme de rindÀne çekiş<br />
5 Yem dolup oltayı yutdur da düzenle çeke gör<br />
Ol zemÀn gelmez ise dil-ber-i dalyane çekiş<br />
6 Úapucı Gürcì gelüp gidene òalù eylemekde<br />
Bit úadar raàbeti yoúdur o pür-zivÀne çekiş<br />
7 Şeh-nişìn yap àazele çÀşnìsini al Ùırsì<br />
Beñzedüp yapmaz ise dülger-i nÀ-dÀne çekiş<br />
XCVI : B.21 b .<br />
XCVII<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Òançer elinde oàlan ider òÀm gösteriş<br />
Çaúşır cebinden ‘Àşıúa bir dÀm gösteriş<br />
2 Afyon bıçaàı elde çeküp na‘ralar gider<br />
Eyler zuúÀúda ‘Àleme øıràÀm gösteriş<br />
3 Bir iki pÀrelik bozayı iç de ãoñra gör<br />
Maúãÿdı cümlenüñ saña ibrÀm gösteriş<br />
4 Afyon u berşe olma müdÀvim hele ãaúın<br />
Eyler netìcesi seni ser-sÀm gösteriş<br />
5 Pek boylu bosluyum diyü havuç ÙırsiyÀ<br />
Baú baú sepetde eyledi şalàam gösteriş
XCVII : A.16 b .<br />
äAD HARFİ<br />
XCVIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Uãlu otur ref‘-i óicÀb itme ãuã<br />
Kimseye gel telò-cevÀb itme ãuã<br />
2 Balàam olup girme söz arasına<br />
Òılù iderek òalúa ‘aõÀb itme ãuã<br />
3 Hem dayanur hem ıãıdur ayaàuñ<br />
Úalçını tebdìl-i çorab itme ãuã<br />
4 Masòaralıú aúçe ider ôann idüp<br />
Kendüñe gel õerre òiùÀb itme ãuã<br />
5 Yüridügüñ duymasun eller senüñ<br />
Maãùabada böyle şitÀb itme suã<br />
6 Hindi dilencisine döndük emÀn<br />
BÀri gel iôhÀr-ı niãÀb itme ãuã<br />
7 Açma úuùınuñ úapaàın ÙırsiyÀ<br />
Vişne òoş-Àbını lu‘Àb itme suã<br />
XCVIII : A.17 a , B.21 b , C.24 b , D.15 a , E.18 a , F.18 a ,<br />
G.16 b .<br />
1ref‘-i óicÀb : telò-cevÀb E., F., G. //telòcevÀb<br />
: ref‘-i óicÀb E., F., G. 3ıãıdur :<br />
ıãınur B., C. 5eller : itler E., F., G. /senüñ<br />
: gibi F., G. //G.’de bu mısra yoktur.<br />
XCIX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün
1 Mìkeli çamura úaú cìfe-i murdÀrına baã<br />
Pek büyükdür úırıla şevú ile minúÀrına baã<br />
2 G...i varısa ç...üm derdine baúsun Lkym<br />
Anı şÀúÿl gibi kevn-i dil-figÀrına baã<br />
3 Sen kemÀnı ãarı oàlı gibi ùut rÿy-i dügÀh<br />
RÀst gelmezse eger bÀrì nevÀ tÀrına baã<br />
4 Gice ãoóbetde yüzük oyna raúìb ile hemÀn<br />
Yeñicek tamàayı pìşÀnına ruòsÀrına baã<br />
5 Bulayum eksügüñi dirse senüñ kim Ùırsì<br />
Durma tenhÀda yanaş yanına úanùÀrına baã<br />
XCIX : A.17 a , B.22 a , C.24 b , D.15 b , E.18 a , F.18 a ,<br />
G.16 b .<br />
1çamura úaú : úaú çamura E., F.; úat çamura G.<br />
2derdine baúsun : derdini bilsün E., F., G.<br />
//gÿn-i : göre G. 4//pìşÀnına : pìşÀnı vü E.<br />
5kim : ey E., F., G.<br />
DAD HARFİ<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
C<br />
1 Saúfı manúafa dirler var iki dÀne maraø<br />
Birisi irse olur zümre-i óayvÀna maraø<br />
2 ZÀhidi óuúne-i Lkym o úadar itdi øa‘ìf<br />
Yüridi rìó-i bevÀsìr gibi her yana maraø<br />
3 Ùa‘n iderken maraø-ı i...ye geldi başuma<br />
‘Áúıbet itdi sirÀyet bizüm oàlana maraø
4 Üstine taóta biti gibi üşerler dil-berler<br />
Her zemÀn tÀze gelür ãÿfì-i nÀ-dÀna maraø<br />
5 Bir uyuz var ki anuñ nÀmına úurı dirler<br />
ÙırsiyÀ başlı başına o da bir dÀne maraø<br />
C : A.17 a , B.22 a , C.25 a , D.15 b , E.18 b , F.18 b , G.16 b .<br />
2bu beyit F.’de 3. beyitle yer değiştirmiş.<br />
4üşerler : üşer E. //ãÿfì-i nÀ-dÀna : ãÿfìye<br />
rindÀna E., F., G. 5nÀmına : nÀmını E. /dirler<br />
: kodılar E., F.<br />
TI HARFİ<br />
CI<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Lafô-ı na‘nÀ yazılur söylemede nÀne àalaù<br />
Zaàar-ÀsÀ arayanlar bula aóyÀne àalaù<br />
2 Elegimãaàma dinür aãlı ‘alÀ’im-i semÀ<br />
Böyle şöhret bula ol da àalaù ammÀ ne àalaù<br />
3 Baàçenüñ bir gÿşesi olsa úamışlıú cümle<br />
Kim ne úadar ki diye anda ney-istÀne àalaù<br />
4 Maàdonozdur àalaùı mi‘de-nüvÀz ile ma‘n<br />
Ne úadar dinse sezÀ vaø‘-ı kibÀrÀne àalaù<br />
5 Ger ararlarsa àalaù vÀfir olur bunda faúaù<br />
ÙırsiyÀ alınanı òÀmeye beş dÀne àalaù<br />
C : A.17 b , B.22 a , C.25 a , D.15 b , F.18 b , G.17 a .
1//arayanlar : ararısañ F., G.//bula : biri F.<br />
3Baàçenüñ : BÀàçenüñ B., F., G.//úadar ki diye : úadar<br />
diyeler F.<br />
CII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bulmadum bu yıl olan úışlarda cÀnÀ irtibÀù<br />
MÀ-cerÀ bulmaz bu yaàmurlarla úaù‘À irtibÀù<br />
2 Gördiñüz mi bu sene berdü’l-‘acÿzuñ şiddetin<br />
Hìç şitÀ faãlında bulduñ mı ser-À-pÀ irtibÀù<br />
3 ZÀhid-i úaşmer ãaçaú buzı gibi ùoñdı hemÀn<br />
MÀh-ı Àzer geldi bilmem var mı óÀlÀ irtibÀù<br />
4 Úırlaàıç ãoàuúları hep lÀúlÀúıyyÀta çıúar<br />
Yoú iki úuşlar ãoàuúlarında aãlÀ irtibÀù<br />
5 Hefte óarfi gibi kendin şaşıran bilmez henÿz<br />
ÙırsiyÀ dört yılda bir buldı kebìsÀ irtibÀù<br />
CII : A.17 b , B.22 b , C.25 a , D.15 b , E.18 b , F.18 b ,<br />
G.17 a .<br />
1aãlÀ : cÀnÀ D. 2//Hìç : Biz E., F., G. //bulduñ mı :<br />
bulmaduú E.; hep bulduú F., G. 3//geldi : irdi E., F., G.<br />
//var mı : daòi D. 4laúlaúıyyÀta : laúlaúıyyÀta B., C., D.,<br />
E., F., G.<br />
CIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Ùunca ãuyın gördüm uzaúdan aúar ãandum ki şaù<br />
äoyınup atdum içine kendümi mÀnend-i baù<br />
2 Ma‘rifet deryÀsı buldum ol maóalde kendümi<br />
Dürr-feşÀnum söylesem çıúmaz lisÀnumdan àalaù<br />
3 Mevc-i elfÀôum biri birin úovar deryÀ gibi<br />
Şayúa-i dil ortada |svlaYfUary-U
4 Düşdi girdÀba zemÀne şÀ‘irÀnı cümle hep<br />
Añlar cÀy-i selÀmet der-keñÀr olmaú faúaù<br />
5 Ben àazel yapmaúda yazı yazmada pek mÀhirem<br />
Kim ne úÀdir diyeler óaúúumda bilmez òÀme-úaù<br />
6 ÙırsiyÀ bulduñ kemÀli ma‘rifetde yoú sözüm<br />
Çıúarursın sünger ile göricek bir yerde òaù<br />
CIII : A.17 b , B.22 b , C.25 b , D.16 a , E.18 b , F.19 a ,<br />
G.17 a .<br />
2ol maóalde kendümi : kendümi ol maóalde D.<br />
3Mevc-i elfÀôum : Mevcü’l-elfÀôum G. 4bu beyit<br />
F. ve G.’de yoktur. 5bu beyit E.’de yoktur.<br />
/pek : bì- F., G. //óaúúumda : çıúmadum C.<br />
//diyeler óaúúumda bilmez : óaúúına bilür<br />
diyeler F., G. // 6kemÀli : kemÀlin E. /bulduñ<br />
: bulmış F., G. /ma‘rifetde yoú : merkezin<br />
yoúdur E., F., G. //bir yerde : her yerde B.<br />
ZI HARFİ<br />
CIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bıraàur heftede bir kürsìye lenger vÀ‘iô<br />
Her zemÀn zÀhid-i òar şevú ile diñler vÀ‘iô<br />
2 Vechine baúsañ ‘alÀmÀt-ı semÀ ôÀhirdür<br />
Bilmem ‘AyntÀbi gibi masòara úaşmer vÀ‘iô<br />
3 Kim görürse o úıyÀfetle mükeóóal çeşmin<br />
Diye her vech ile Úaragöze beñzer vÀ‘iô<br />
4 Başda dil-dÀdesi boynunda ridÀsı der-kÀr<br />
Virür ol ãÿret ile kendüye zìver vÀ‘iô
5 Zen-perest olmaàla başına ‘avret üşürür<br />
Hep cimÀ‘ baóåin açar ortaya ekåer vÀ‘iô<br />
6 Ùutdurur naúl-i vuøÿdan daòi istibrÀdan<br />
Gösterür òalúa àılÀf-ı õikr-i ebter vÀ‘iô<br />
7 Yüzi yoú balùa-i çingane gibi bir yerde<br />
Óiyel envÀ‘ını hep eylemiş ezber vÀ‘iô<br />
8 Kendi perverdesi bir dÀne daòi var didiler<br />
Görmedük böyle pamuú gibice dil-ber vÀ‘iô<br />
9 İbn-i peynirciyi de füc’Àeten itmişler şeyò<br />
ÙırsiyÀ muàlime òÿy oldı iderler vÀ‘iô<br />
CIV : A.17 b , B.22 b , C.25 b , D.16 a , E.19 a , F.19 a ,<br />
G.17 b .<br />
1aàır : aàur F., G. 2‘alÀmÀt : ‘alayìm E., F.,<br />
G. 3//Diye : Didi E., F., G. 4//kendüye :<br />
kendine B. 5//baóåin açar : baóåini úor E.<br />
//ekåer : yer yer E., F., G. 6naúl-i : naúã-ı<br />
D. //bu mısra F. ve G.’de 7. Beytin ikinci<br />
mısra ile yer değiştirmiş. //õikr : kibr G.7bu<br />
beyit E.’de yoktur. 8bir dÀne daòi var : var<br />
daòi bir dÀne D. //òÿy : òoş F.<br />
AYN HARFİ<br />
CV<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Eşek yaàır olınca úocınur elbet semer mÀni‘<br />
Aña tìmÀr iderdüm n’eyleyem fikr-i sefer mÀni‘<br />
2 Raúìbi tìr-i Ùatar ile urur öldürürdüm lìk<br />
Demir türsinden arúasında vardur bir siper<br />
mÀni‘<br />
3 Yer olsa bir çubuàum vardur aãma daldururdum ben<br />
Velì úorúum budur kim idemem var ò...ler mÀni‘
4 Benüm úızmış úızum ‘Àşıúlarına va‘d idüp dirmiş<br />
Size her gün çıúardum olmasa bìm-i peder mÀni‘<br />
5 N’idem keyfüm gelüp úaşmerlik itsem bezm-i<br />
dil-berde<br />
Olur elbette Ùırsì iki üç dörder beşer mÀni‘<br />
CV : A.18 a , B.23 a , C.26 a , D.16 a , E.19 a , F.19 b , G.17 b .<br />
2//bu mısra B.’de 3. beyitte yer alıyor.<br />
2//arúasında vardur bir : anuñ arúasında ki F.<br />
3vardur : var ki E., F., G. /ben : lìk B., C.<br />
//Velì : Oldur E., F., G. //kim : ki C.<br />
//budur kim idemem var : idemem bende vardur<br />
E., F., G. 4va‘d : ‘ahd F., G. //çıúardum :<br />
giderdüm F., G. //olmasa : n’eyleyem E.;<br />
bileyüm F.<br />
GAYN HARFİ<br />
CVI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Óaúúa şükür alnum açıú yüzüm aà<br />
LÀf u güõÀf urmadan itmem ferÀà<br />
2 Gerdel ile úazma kürek var iken<br />
Oldı efendi baña ùaà üsti bÀà<br />
3 Ardı aúın itmese b...údur işüm<br />
FÀ’ide ne eyledügümden dimÀà<br />
4 Naôm-ı dürer-bÀrumuzuñ cümlesi<br />
Oldı Mudurnı cevzi gibi ãaà<br />
5 Ölçüm olan şÀ‘irüñ eş‘Àrını<br />
Eylesün MevlÀ işidenden ıraà<br />
6 Nükte-şinÀsam hele ben ÙırsiyÀ<br />
Óaúúa şükür alnum açıú yüzüm aà
CVI : A.18 a , B.23 a , C.26 a , D.16 b , E.19 a , F.19 b ,<br />
G.17 b .<br />
1//urmadan : itmeden B., C., E. 3bu beyit<br />
F.’de yoktur. /itmese : itmişe C.; olmaz ise<br />
F., G. /yoúdur : yoú E. 5//Eylesün MevlÀ :<br />
Eyleye MevlÀ B., C.; Eylesün AllÀh G. 6//Bu<br />
mısra C. ve F.’de yoktur. G.’de eksik olarak<br />
mevcut. Nükte-şinÀsum hele ben ÙırsiyÀ şükür<br />
Óaúúa G.<br />
FE HARFİ<br />
CVII<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 Ùutmış evümde bÀàçeyi çalı ùaraf ùaraf<br />
Batdı ayaàa igne miåÀli ùaraf ùaraf<br />
2 Vardum ÓiãÀra devr-i aóibbÀya der-beder<br />
Çıúdı öñüme desti ãopalı ùaraf ùaraf<br />
3 Úadr-i raúìbe döndi ãuya meyli var yine<br />
Dipden úazıúla ùutar o yalı ùaraf ùaraf<br />
4 Kelb-i Silivri gibi úopardı ayaàumı<br />
Burnaz beg ol donanma cemÀli ùaraf ùaraf<br />
5 Fikr-i daúìúa õerre sözüñ var mı ÙırsiyÀ<br />
Bir gice fÀre deldi çuvalı ùaraf ùaraf<br />
CVII : A.18 a , B.23 b , C.26 b , D.16 b , E.19 b , F.19 b ,<br />
G.18 a .<br />
3Úadr-i raúìbe : Úadd-i raúìbe B., D., E., F., G.<br />
//úazıúla : úızaúla B. 5//Bir : Bu E.<br />
CVIII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün
1 Dizer ‘Àşıúları úarşusına oàlan ãaf ãaf<br />
Çivi-i kÿs gibi çıúdı yola rindÀn ãaf ãaf<br />
2 Mektebe her biri geldükde yerin fehm eyler<br />
Oturur taótanuñ eùrÀfına ãıbyÀn ãaf ãaf<br />
3 Cümle mìrÀn-ı Mıãır çıúsa úaçan divÀna<br />
Hep selÀmına durur zümre-i keyvÀn ãaf ãaf<br />
4 ÒünkÀr atları çayır vaúti gelüp çıúduúda<br />
İki cÀnibinde durur seyrine yÀrÀn ãaf ãaf<br />
5 Her úaçan olsa ÀlÀy geçdügi yolda Ùırsì<br />
Duralar seyrine hep zümre-i nisvÀn ãaf ãaf<br />
CVIII : A.18 b , B.23 b , C.26 b , D.16 b , E.19 b , F.20 a ,<br />
G.18 a .<br />
2her biri geldükde : geldükde her biri G.<br />
5//nisvÀn : insÀn E., F., G.<br />
KAF HARFİ<br />
CIX<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Ehl-i seferüm bir úaùırum bir semerüm yoú<br />
Geçdüm yeñiden yarı yamalı òararum yoú<br />
2 Şaşurdı şitÀ bendeki şol rütbe efendi<br />
Áteş úoyacaú evde de köhne ùaàarum yoú<br />
3 Gitmek àamını çekmez idüm õerre úadarca<br />
Yollarda ocaú úazmaàa balùa keserüm yoú<br />
4 Gice úaraguda çıúmaúlıú olursa<br />
Kendüm gibi bir tuófe muãanna‘ fenerüm yoú<br />
5 CerrÀrlıú ile gerçi ki bir çadır idindüm<br />
Yükletmege beygir alacaú sìm ü zerüm yoú
6 Perde götürüp yolda òayazulcı olurdum<br />
Yanumca benüm yardah olup def çalarum yoú<br />
7 Bir şu‘bede-bÀõum hele Ùırsì-i fehìmüm<br />
Düşdi deñize ùobra ile óoúúalarum yoú<br />
CIX : A.18 b , B.23 b , C.27 a , D.16 b , E.19 b , F.20 a ,<br />
G.18 a .<br />
1//yamalı : ‘Àlì C. //òararum : àırarum E., F., G.<br />
2//evde de : oùada B., F., G. 3Gitmek : Geymek F. //balùa :<br />
balùam E., F., G. 4úaraguda : úarañulıkda G. //çıúmaúlıú :<br />
çıúmaú G. 5çadır : çayır E. //beygir : bÀr-gìr E., F.<br />
6götürüp : getürüp G.<br />
CX<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 İster úara úız çergede aàyÀre yapışmaú<br />
LÀzım aña aúçe idecek kÀre yapışmaú<br />
2 Ùopraú olup ormanda ayaà altına düşdi<br />
Úaãdı bu ki balçıú gibi dìvÀre yapışmaú<br />
3 Funda payına loncaya gitmiş úara oàlan<br />
Süpürge ãapı úaldı aña çÀre yapışmaú<br />
4 PervÀzı endÀmını gördükde murÀdum<br />
Tutúal gibi pìş-taóta-ı dil-dÀre yapışmaú<br />
5 Raúã-Àver olan oàlanı Ààÿşa alursañ<br />
LÀzımdur anuñ alnına çil pÀre yapışmaú<br />
6 Zenbÿr-i eşek gibi ãoúar yÀri görürse<br />
Furãat düşürüp niyyeti minúÀra yapışmaú<br />
7 Paydosçı iderler beni beglik yapularda<br />
Ùırsì àaraøum bu sene mi‘mÀra yapışmaú<br />
CX : A.18 b , B.24 a , C.27 b , D.17 a , E.20 a , F.20 a , G.18 b .<br />
4/gördükde : gördükçe B., C. 6bu beyit G.’de<br />
5. beyitte yer alıyor. 6//Furãat : Vaútin E.,<br />
F., G.
CXI<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 BÿstÀn ekdüm bu sene olmadı hìç ãarı úabaú<br />
Var ise sizde òıyar bizdeki úarpuza baú<br />
2 Gonce-leb cÀriyeyi gül gibi alsam úucaàa<br />
Şevú ile hem öperek oòşayaraú úoúlayaraú<br />
3 Baña da óÀãılı ekdi didiler degdi naôar<br />
Yer ãıçanı yedi hìç úoymadı bir dÀne başaú<br />
4 Elüme girer ise ben de diraòt-i yÀre<br />
Úalem aşı ideyüm ùutmaz efendi yapraú<br />
5 Daòl iden masòara eş‘Àruma aãlın bilmez<br />
ÙırsiyÀ masòaralıú oldı baña sedd-i ramaú<br />
CXI : A.19 a , B.24 b , C.28 a , D.17 b , E.20 a , F.20 b ,<br />
G.18 b .<br />
3óÀãılı : óÀãıl G. 4Elüme girer ise : Girse<br />
elüme bir kez E., F., G.<br />
CXII<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 NiyÀzı úara úıza it dadandurıncaya daú<br />
Ayaàını elini öp utandurıncaya daú<br />
2 Uãÿl ile öñin al ardına úaçurma ãaúın<br />
Azar azar vire gör tÀ dayandurıncaya daú<br />
3 Bezimde ùolıya ùut virme ruòãatı zinhÀr<br />
Beş altı dÀne çanaú baã ki úandurıncaya daú<br />
4 Ùulum olursa úara úız yapardı úalburı<br />
äatardı isteyene bel dolandurıncaya daú<br />
5 Eger o mel‘ÿn elüñe girer ise ormanda
Aralıàın gözet iş gör ki bandurıncaya daú<br />
6 Güzel ãu almış idi mart içinde yaàmurdan<br />
Çalışdı çalúadı Àòir bulandurıncaya daú<br />
7 Lüfer gibi düzen ile elüñe girdügi dem<br />
äıúup ãızurdı o dil-ber ãulandurıncaya daú<br />
8 DolÀb ile úara úız úuyı-veş girerse ele<br />
MiåÀl-i delv aña var gel boşandurıncaya daú<br />
9 Şebek gibi beni oynatdı úara oàlan gör<br />
Mudanya beygiri-veş úan úaşandurıncaya daú<br />
10 äonı burarsa bıyıú úorúudur diyü òalúı<br />
Neler çekildi yel-ÀsÀ inandurıncaya daú<br />
11 Çıtaú dügünleri olsa úoşıya óÀøır ol<br />
äıçan tüyi òarı besle yarandurıncaya daú<br />
12 Ùaúıldı zÀhid-i òar yanına úabaú gibice<br />
O ipçi oàlına tÀ ip úuşandurıncaya daú<br />
13 Úazanda vir úızana diyü òaylì pend itdüm<br />
Úazancı-zÀdeye pÀre úazandurıncaya daú<br />
14 CihÀnda masòaralıúla çalışdı bu Ùırsì<br />
Bütün ãıàÀr u kibÀrı uãandurıncaya daú<br />
CX : A.19 a , B.24 a , C.27 a , D.17 a , E.20 b , F.20 b , G.18 b .<br />
2al : ey G. 3ruòãatı : furãatı C. 4bu beyit<br />
E.’de yoktur. 5bu beyit E.’de yoktur. 6almış<br />
idi : alur imiş D. //Àòir : ‘avret E. 7bu<br />
beyit E.’de yoktur. //ãızurdı : ãızdururdı D.<br />
8úuyı-veş : úuyı gibi F. //MiåÀl-i delv : Úo<br />
aàa gibi E. 10bu beyit E.’de yoktur. /ãonı<br />
burarsa : Burarsa ãonı F., G. //çekildi :<br />
çekeydi B. 12// O : Ol B., C., E., F., G.<br />
//zÀdeye : oàlına G. 13//-zÀdeye : oàlına E.,<br />
F. //pÀre : aúçe E.<br />
CXIII
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Gice ãoóbetde oyun oynama baş olmayıcaú<br />
Araya girme ãaúın anda òırÀş olmayıcaú<br />
2 Çubuàum böyle úıãa baña cilÀsuz olmaz<br />
Tìz-i dest eyleyemez anda telÀş olmayıcaú<br />
3 Berberüñ rindidür ol üstine úıl úondurmaz<br />
Müşterìye bulur ol ãuçı tirÀş olmayıcaú<br />
4 Gelmez eùfÀl-i zemÀn mektebe şimdi güç ile<br />
Úapama çıúmaya hem àayrı ma‘Àş olmayıcaú<br />
5 Kürsìye çıúsa da pend eylese òalúa vÀ‘iô<br />
Diñlemezler anı tÀ gözleri yaş olmayıcaú<br />
6 Olsa yüz dürlü ãoàuú yinse yine insÀnuñ<br />
Úarnı doymaz ıãıcÀú çorba-i mÀş olmayıcaú<br />
7 ÙırsiyÀ her úapuya sürtme naãìóat diñle<br />
Bir dilim etmek ile bir ãaóan aş olmayıcaú<br />
CXIII : A.19 a , B.24 b , C.28 a , D.17 b , E.20 b , F.21 a ,<br />
G.19 a .<br />
2bu beyit E. ve F.’de yoktur. /Çubuàum böyle<br />
úıãa baña : Çubuàum úıãa baña böyle G. 3bu<br />
beyit E.’de yoktur. 3úıl úondurmaz : ùoz<br />
úondurmaz D. 6yüz : biñ F. //ıãıcaú : azacıú<br />
D. //mÀş : baş F.<br />
KEF HARFİ<br />
CXIV<br />
Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Úaldı mÿmsuz begüm şem‘dÀnuñ<br />
Bilürüm ben orasını anuñ<br />
2 Aúçesüz bel mi baàlar insÀna<br />
Añlanıldı dimÀàı oàlanuñ
3 KÀfiri bir yana ki miåli mi var<br />
Bizüm evdeki çıplaú eyvÀnuñ<br />
4 Sökmege àÀyet ellerüm yaúışur<br />
Bilmezem dikmesini yoràanuñ<br />
5 Yolcıya úış güni úır el virmez<br />
Úıymeti Àteş iledür òÀnuñ<br />
6 Açılup lÀle mevsimi geldi<br />
Zevúı vardur begüm ÇırÀàÀnuñ<br />
7 Güreş itmek murÀdı Ùırsinüñ<br />
İşte meydÀn varısa dermÀnuñ<br />
CXIV : A.19 b , B.24 b , C.28 b , D.17 b , E.21 a , F.21 a ,<br />
G.19 a .<br />
4//Bilmezem : Bilürüm F. 5úır : yol B.<br />
CXV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bir ùalıúam var küçük anı eşek çekmek gerek<br />
Çekmeyüp tenbellik eylerse kötek çekmek gerek<br />
2 Hìç binici óaúúına úıãraú úadar bilmem faúìr<br />
Úusúuna úuvvet diyü úolanı pek çekmek gerek<br />
3 Mìr-i Çirmen olmaàa ùÀlib olan bìgÀneler<br />
İki yelkendür öñünce bir yedek çekmek gerek<br />
4 äayd-ı dil-ber eylemek her Àdemüñ kÀrı degül<br />
Ardına düşüp köpek gibi emek çekmek gerek<br />
5 Dil-beri dalyana aàyÀr-ı siyeh-rÿ gel dimiş<br />
G...e peynir úıãdurup yine semek çekmek gerek<br />
6 Fìl çekmez göñlini ol mìr-i Burnazuñ hele<br />
‘Arøı yoúdur rızúını belki siñek çekmek gerek
7 Çırnıàı şeyùÀn aúındısına uàratma ãaúın<br />
ÙırsiyÀ yelken kürek gÀhì yedek çekmek gerek<br />
CXV : A.19 b , B.25 a , C.28 b , D.18 a , E.21 a , F.21 b ,<br />
G.19 b .<br />
1ùalıúam : balıàum D. 4bu beyit E., F., G.’de<br />
yoktur. 5bu beyit E., F., G.’de yoktur.<br />
7//yelken kürek gÀhì yedek : gÀhì yedek yelken<br />
kürek F., G.<br />
CXVI<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Beygir gibi çapúun yüri gel itme eşeklik<br />
Menzil süren itmez hele bir yerde yemeklik<br />
2 Virsem eline bir kere geydürsem o şÿòa<br />
ÇÀl-pÀre müãaddef dimi dìbÀsı eteklik<br />
3 Bir berbere didüm ki dükkÀnuñda siñek çoú<br />
Úuyruú ãalarum didi o mÀnend-i siñeklik<br />
4 AàyÀra otuz úırú degnek ister efendi<br />
Yapdurdı kümes lÀzım olur aña düñeklik<br />
5 Úuş besler iseñ söyle úuşuñ adını bilsek<br />
İki adı var úaràa-i àammÀz ile keklik<br />
6 ÚaããÀb başı aàa nüdemÀsından olursañ<br />
Taóãìl-i yapaàı ide gör iki döşeklik<br />
7 Çiftlik hevesi úalmadı Ùırsì ùÀúımıyla<br />
äatduú úoyunı yoú işümüz şimdi köpeklik<br />
CXVI : A.20 a , B.25 a , C.29 a , D.18 a , E.21 a , F.21 b ,<br />
G.19 b .<br />
2//ÇÀl-pÀre : ÇÀr pÀre B., E. 4//Yapdurdı :<br />
Yapdursa D. //olur : olan D. 5bu beyit E.’de<br />
yoktur. 6başı aàa : başılaruñ E., F., G.<br />
7//äatduú : äatdum B., C.
CXVII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Úati bed-òÿyluàı var aàyÀruñ<br />
Pek büyükdür úıragör minúÀruñ<br />
2 Seni paydosçı iderlerse eger<br />
Diñledürsin nefes-i òar-vÀruñ<br />
3 Virdi bel úaãr-ı viãÀlì didiler<br />
Ortasına aàaç ister yÀrüñ<br />
4 Taóta-pÿşda beni gördi ekåer<br />
Hep keser-dÀr ile úazma-dÀruñ<br />
5 Mu‘temed olur isem yapulara<br />
S...eyüm anasını mi‘mÀruñ<br />
6 Baúsa da ger tekine farú idemez<br />
Ùopı yoú ise eger úanùÀruñ<br />
7 Düşme maømÿna olursa sÀde<br />
Yaz güni söyledügüñ eş‘Àruñ<br />
8 Dil-beri aldada gör yolını bul<br />
Ola ãaàdan ãaàa cümle kÀruñ<br />
9 Uçúurı çözmege óÀcet úalmaz<br />
Büyük imiş yaúası şalvÀruñ<br />
10 ÔurafÀ heykelüñi görse güler<br />
ÙırsiyÀ masòaradur eş‘Àruñ<br />
CXVII : A.20 a , B.25 b , C.29 a , D.18 a , E.21 b , F.22 a ,<br />
G.19 b .<br />
1òÿyluàı : òÿluàı B., C. //büyükdür : büyümiş E.<br />
//úıragör : úıralar G. 2//Diñledürsin : Diñleyelüm E., F.,<br />
G. 4bu beyit E.’de yoktur. 6//Ùopı yoú ise : Yoú ise ùopı<br />
E., F., G. //eger úanùÀruñ : ger o úanùÀruñ B. 10//eş‘Àruñ<br />
: eùvÀruñ B., C., D., E., F., G.
CXVIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Ey metni küçük meclise ÀmÀde mi geldüñ<br />
Eşek gibi bu def‘a baàal-zÀde mi geldüñ<br />
2 AàyÀrı görüp yel gibi geçdüñ bıyıàından<br />
Ol demleri sen yeltenerek yÀde mi geldüñ<br />
3 ErbÀb-ı raúã masòaraya daòl iderekden<br />
Sen curcuna envÀ‘ını ìcÀde mi geldüñ<br />
4 Ùatlı ola ãoóbetlerümüz diyü miyÀne<br />
Şekkerci külÀhı ile óalvÀde mi geldüñ<br />
5 Òurcı úapama gibi biri her biri geydi<br />
Yazdur diyü bu def‘a hemÀn sÀde mi geldüñ<br />
6 SÀ’ir oyunuñ eylemeden tekmìlin<br />
El úuúlası ögrenmege üstÀde mi geldüñ<br />
7 Ey Ùırsi saña masòaralıú oldı musaòòar<br />
Úaşmerlere yardah olup imdÀde mi geldüñ<br />
CXVIII : A.20 a , B.25 b , C.30 b , D.18 b , E.21 b , F.22 a ,<br />
G.20 a .<br />
5biri : bizi E., F., G. 6bu beyit E.’de<br />
yoktur. /SÀ’ir oyunuñ eylemeden tekmìlini :<br />
Tekmìlini sÀ’ir oyunuñ eylemedin sen F., G.<br />
CXIX<br />
Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün<br />
1 Meclis-i tÀze düzene boza ile bÀde gerek<br />
Úaşúaval ökçe ile her şeyi ÀmÀde gerek<br />
2 Enginarı sebzelerüñ hepsine tercìó idene<br />
Istaúoz u midye ile óavyar o nÀ-şÀde gerek
3 Gel gözüñi aç úapama mevsimi geçdi çelebi<br />
Kirlenüp itseñ deyişik saña iki sÀde gerek<br />
4 İki úat olursa da dil-berüme iç ùonı ger<br />
áÀyet ile ola beyÀø aña ale’l-Àde gerek<br />
5 ŞÀ‘ir-i nÀ-dìde fenüm nÀmuma Ùırsì didiler<br />
Yazduàumı oúumaàa bir sehl-imlÀ de gerek<br />
CXIX : A.20 b , B.25 b , C.30 b , D.18 b , E.22 a , F.22 b ,<br />
G.20 a .<br />
1//her şeyi : her kişi B., C. 2tercìó idene : tercìó<br />
iderüm B. //ile : vü E., F. //o nÀ-şÀde : ol arada E., F.<br />
3//deyişik : degişik D. 4olursa da dil-berüme iç ùonı ger :<br />
olur ise de dil-berüm iç ùonı geyer B.; olursa da dilberüme<br />
ger iç ùonı E.; olur ise de dil-berüme iç ùonı F.;<br />
olursa da dil-berüme iç ãuyı sen G. 5fenüm : benüm F., G.<br />
//oúumaàa : oúumada B.<br />
CXX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 äan‘atı bÀd-i hevÀ buldı yel oàlı yelerek<br />
TÀ raúìbüñ bıyıàından geçeyor yellenerek<br />
2 Hele ãoràuççılar içinde yerüm besbelli<br />
VÀlidem baúla falı açmada üstÀõ idi pek<br />
3 Beni aàyÀr demür gibi dökerdüm dir imiş<br />
Şübhesüz oynadurum ben anı mÀnend-i şebek<br />
4 Def çalan yoúdur uãÿl ile bizüm dÀ’irede<br />
Gizlice ãıtma gibi ben ùutarum çifte dü yek<br />
5 ÙırsiyÀ sen de kemÀlüñ var ise icrÀ it<br />
äu gibi ezber idüp söyle gezerken düm tek<br />
CXX : A.20 b , B.26 a , C.31 a , D.18 b , E.22 a .<br />
2//üstÀõ : üstÀd B., C., D., E. 3dökerdüm :<br />
dökerüm E. 4çalan : çalar B., C.
CXXI<br />
MefÀ‘ilün Fei‘lÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Bu deñlü masòaralıúla elüñ nesin gördük<br />
NigÀh-ı luùfı yoú ol aóvelüñ nesin gördük<br />
2 Bulursa úaşınacaú ùırnagı şu Burnazuñ<br />
äaúın dime ki o murdÀr kelüñ nesin gördük<br />
3 Úapu dolaşduàı demler görürdük iósÀnuñ<br />
Çekilmez oldı hele tenbelüñ nesin gördük<br />
4 Çeküp geçürdi beni óaddeden bu çarò-ı denì<br />
ZemÀnumuzda o ehl-i telüñ nesin gördük<br />
5 ZemÀne bÀàçelerinden òaber yoú ey Ùırsì<br />
Yetişmiş on beş aàaç döngelüñ nesin gördük<br />
CXXI : A.20 b , B.26 a , C.29 b , D.19 a , E.22 a , F.22 b ,<br />
G.20 b .<br />
1deñlü : rütbe G. /masòaralıúla : masòaralar<br />
E., masòaraña F. 2ùırnaàı : ùırnaú ol F.,<br />
G./şu : beg-i E., F. /Burnazuñ : Burnaz F., G.<br />
4geçürdi : çevirdi F., G. //o : biz E.; da F.<br />
5óaber : òayır B., C., D., F., G.<br />
CXXII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Bir zemÀn úarnabit ü bamyaya bìgÀne idük<br />
Biz daòi şehrì gibi mÀ’il-i úayàana idük<br />
2 Úızıl-ırmaàa varup rengine aldanduú biz<br />
Bezm-i dil-berde dem-À-dem úurı kestane idük
3 Yufúa açmaúda dile düşmiş idük ‘Àlemde<br />
Girdeciler naôarında úati merdÀne idük<br />
4 Yiyüp içdüklerümüz çıúsun içinden diyerek<br />
Çoú zemÀn demler idüp kÀtib-i salòÀne idük<br />
5 Bir keşìş dil-beri sevdÀsı ile úara geyüp<br />
F. Úara düşler görerek sÀkin-i büt-òÀne idük<br />
6 Biri ‘Adlì biri ‘Aúlì birisi de bu faúìr<br />
Ò v acegÀn içre bir aúrÀn iki üç dÀne idük<br />
7 Ò v acegÀn zümresine girmedin ey Ùırsì-faúìr<br />
NÀn-ı çavdar ile biz óasret-i teròÀne idük<br />
CXXII : A.20 b , B.26 a , C.30 a , D.19 a , E.22 b , F.22 b ,<br />
G.20 b .<br />
1//Biz : Ben C.; Daòi F., G. //gibi : gibi bir<br />
F.; gibi biz G. 4diyerek : dir idük E., G. 5bu<br />
beyit F. ve G.’de 6. beyitle yer değiştirmiş.<br />
/geyüp : geydürdi E., F., G. //görerek :<br />
görürdük C. 6Biri ‘Adlì bir ‘Aúlì : Bir ‘Aúlì<br />
biri ‘Adlì G. /birisi de bu faúìr : bu faúìr<br />
gelebile E., F., G. //bir aúrÀn : daòi bir E.,<br />
F., G. 7//NÀn : Hüner C. //ile biz : ile F.;<br />
ile hem G.<br />
CXXIII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Var yavan derziye çaàır baña cÀnum diyerek<br />
Ardın al öñüne úat rÿzla yavanum diyerek<br />
2 Alsun endÀze vü mıúrÀżı öñüme gelsün<br />
Göstereyüm olacaàını civÀnum diyerek<br />
3 Ayaàa söz düşürüp baña ùumansuz didiler<br />
Eskidi úalmadı ayaúda ùumanum diyerek
4 Anı şalvÀr çıbıàıyla döger idüm bulsam<br />
Ayaàıyla dolaşup dökdi duòÀnum diyerek<br />
5 Gelmedin bu úara úış úar ile yaàmur yaàdı<br />
G. ÒÀnemüñ her ùarafı aúdı ùavanum diyerek<br />
6 Sebze-i úışda havuç şalàam ile tev’emdür<br />
Ùab‘umuz úalyasın özler de ìmÀnum diyerek<br />
7 Úardeş olmış yine Fındıú dede úancıú it ile<br />
Yavrısın úoynına almış ùoramanum diyerek<br />
8 Olsa zih-gìr nişÀn beze geçürürdüm ol dem<br />
Varmaz oldı nişÀne şimdi ãapanum diyerek<br />
9 ÙırsiyÀ altuna baturmaàa ‘ahd itmiş idük<br />
Sözüñe durubdur yañşaú ozanum diyerek<br />
CXXIII : B.26 b , C.30 a .<br />
1//yavanum : canum C. 3//Eskidür : Eskiden C.<br />
LAM HARFİ<br />
CXXIV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Eylÿle irüp köhne bahÀr eyledi bülbül<br />
Ne günlere úalduú diyü zÀr eyledi bülbül<br />
2 Ùırùır güle üşmiş úonacaú dal bulamadı<br />
Darıldı anı cümle şikÀr eyledi bülbül<br />
3 ÚÀşmerlik idüp mÿmlamaàa òayli çalışdı<br />
Hìç diñlemedi leyl ü nehÀr eyledi bülbül<br />
4 Bülbülci çivisin degişince àażabından<br />
Úarın aàrısına girdi vaúÀr eyledi bülbül<br />
5 Ùırsì gibi eşşeklere taúlìd iderekden<br />
ÁàÀze sekmekde úarÀr eyledi bülbül
CXXIV : B.26 b .<br />
CXXV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Hìç úayıú yoú Filbede Edirnede yek-pÀre ãal<br />
Bir kürek yoúdur ãırıúlarla gider hem-vÀre ãal<br />
2 Úıããa-ÀsÀ úısdururlarsa seni bir ùar yere<br />
Bir aralıàın gözet úuzàun gibi bì-çÀre ãal<br />
3 Pek çalış kÀr eyle bayramlarda çoçuúlar biner<br />
Ki çevir dollÀbı Defter-dÀrda gehvÀre ãal<br />
4 Her n’idem dil-ber kebÿter besler ise sen daòi<br />
Bir kümes yap da yuva ãaydur uãÿlle yÀre ãal<br />
5 DÀm u dÀne kepçedür ÀvÀreler ãayd itmege<br />
Gördügüñ yerde zaàar gibi hemÀn ÀvÀre ãal<br />
6 Bir düzenle dil-beri dalyana da‘vet eyleyüp<br />
Biñ niyÀz ile yanaş da uçúur u şalvÀre ãal<br />
7 Ger g...i olup saña úarşu úor ise ÙırsiyÀ<br />
Dal y.. ol ardına düş durma var aàyÀre ãal<br />
CXXVI : A.21 a , B.27 a , C.31 a , D.19 a , E.22 b , F.23 a ,<br />
G.20 b .<br />
1//hem-vÀre : yek-pÀre B., C., F., G. 2Úıããa-<br />
ÀsÀ : Úıããa gibi B., C. 3//defter-dÀrda :<br />
defter-dÀrda ki B., C., D., E., F., G. 4yap da<br />
: yap dur D., E., F., G. 5ÀvÀreler ãayd :<br />
ãayd-ı ÀvÀre E., F., G. 6eyleyüp : eyle de E.,<br />
F., G. //yanaş da : yanaşup E. 7olup : varsa<br />
D.<br />
CXXVI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün
1 Bir donanma olsa ‘Àlemde cemÀl eksük degül<br />
Curcuna-çün iki úanbur üç ùopal eksük degül<br />
2 Burnaz oàlı varmış arslan-òÀneye bir gün yine<br />
Kendi gibi görmiş iki üç çaúal eksük degül<br />
3 Eskilerden Yorgi baúúÀl úaldı yüz yıllıú<br />
dükkÀn<br />
Anda úurı elli yıllıú úaşúaval eksük degül<br />
4 Ma‘deninde pìç gibi baúır çıúar külçe gelür<br />
Böyle maòlÿt olduàından úìl ü úÀl eksük degül<br />
5 BÀàçe úapusındadur mìve-fürÿşuñ ekåerì<br />
Cümle envÀ‘-i fevÀkih portaúal eksük degül<br />
5 Ordu ÀlÀyında aàyÀr olsa ger sÀr-vÀn başı<br />
Söyle eşşeklenmesün beygir baàÀl eksük degül<br />
6 Ò v ÀcegÀn içre demür gibi aàırsın ÙırsiyÀ<br />
Bir çeki belkim gelürsin iótimÀl eksük degül<br />
CXXVI : A.21 b , B.26 b , C.31 a , D.20 a , E.23 a .<br />
1//curcuna-çün : Curcunaya B., C. 2Burnaz oàlı<br />
: Mìr-i Burnaz B., C. 3//Anda úurı elli yıllıú<br />
: Elli yıllıú anda úurı B., C. 4bu beyit B. ve<br />
C.’de yer alıyor. 5ekåeri : zübdesi B., C.,<br />
D., E. //Cümle : SÀ’ir B., C., E. 6//Söyle :<br />
Kendi B., C.; Söylen E. //beygir : bÀr-gìr D.<br />
7demür gibi aàırsın ÙırsiyÀ : demür türsi gibi<br />
gel aàır ol B., C., E. //Bir çeki belkim<br />
gelürsin iótimÀl : Bir çeki Ùırsì gelür hìç<br />
iótimÀl B., C., E.<br />
CXXVII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Beygirüm var iki dÀne birisi úır biri al<br />
Cevizüñ ãaàını isterseñ egrisinde úır al
2 Kendi küçüklügin aàyÀr zaàar gibi bilür<br />
Ulusın farú ider ise n’ola mÀnend-çaúal<br />
3 Çiftligi illere ıãmarlama bekle hele ben<br />
Çalarum úırlara çıúduúça çobÀn gibi úaval<br />
4 Paşa yanında deli başı göñüller aàası<br />
Ùaúınurlar alay olduúda úanat-ı úartal<br />
5 ÙırsiyÀ sen HevÀyìye çün olduñ pey-rev<br />
Oúuyanlar güler eş‘Àruñı olmazsa mÀ’il<br />
CXXVII : A.21 a , B.27 a , C.31 b , D.19 b , E.22 b , F.23 a ,<br />
G.21 a .<br />
2küçüklügin : küçükken B. //aàyÀr : kendi F.,<br />
G. //ider ise n’ola : ider aàyÀr ise F., G.<br />
3illere : körlere F., G. /bekle hele ben : tek<br />
dur bekle F., G. //çıúduúça : çıúduúda B.,<br />
C. 4Paşa yanında : Paşalaruñ E., F., G. /deli<br />
başı : deli başlısı E., F., G. /göñüller :<br />
göñülli B., F.; göñli C. /aàası : başlısı E.;<br />
başısı F., G. 5//eş‘Àruñı: eş‘Àruña B., C.<br />
CXXVIII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Bal ãuyı girse virür boza-i çavdara òalel<br />
Güve otlarsa gelür úıymet-i çulùara òalel<br />
2 Óoúúa-bÀzuñ ne úadar seyr ideni çoú olsa<br />
Virür elbet o úadar ustaya hem-vÀre òalel<br />
3 Mÿm yaàıyla ùolı çam taótası enbÀr olıcaú<br />
Ne úadar diş biler ise viremez fÀre òalel<br />
4 Ögerek pek de çıraúmana çıúarma keçiyi<br />
‘Arøı var ise gelür ol keçi ‘aùùÀre òalel<br />
5 ÙırsiyÀ ùorba-i maømÿn dökilürse zuúaàa<br />
ÓÀlic-ÀsÀ ipe diz gelmeye güftÀre òalel
CXXVIII : A.21 a , B.27 b , C.32 a , D.19 b , E.23 a , F.23 b ,<br />
G.21 a .<br />
1Bal ãuyı girse : Hele bal ãuyı E. //çavdara : òunkÀra<br />
F., G. 2Óoúúa-bÀõuñ ne úadar : Ne úadar óoúúa-bÀõ E., F.,<br />
G. /seyr ideni çoú olsa : erbÀbı çoú olsa canÀ E., F., G.<br />
//elbet o úadar ustaya : elbette üstÀdına E.; elbette<br />
erbÀbına F., G. 3olıcaú : olsa E., F., G. //biler ise<br />
viremez : bileseler idemez F., G. 4pek de : sen de F., G.<br />
/keçiyi : zìrÀ F., G. 5dökilürse : dökildi E., F., G.<br />
/zuúaàa : ãoúaàa E., F., G.<br />
CXXIX<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Bir tÀze iken sìnesi billÿr idük evvel<br />
Ser-tÀ-úadem üftÀdelere nÿr idük evvel<br />
2 Hem nüsòa-ı dìbÀce-i semmÿr idük evvel<br />
ÚÀúÿm u vaşaúla daòi ma‘mÿr idük evvel<br />
3 Sincab ile sañsar degüldi naôarumda<br />
Tilki-i siyeh geymede mecbÿr idük evvel<br />
4 Çaàum geçecek didiler ebnÀ-i zemÀne<br />
Maócÿbı olup luùfına maàrÿr idük evvel<br />
5 Bu şehre gelüp hìn-i şebÀb içre ãoúulduú<br />
ÓammÀm-ı çuúurda daòi nÀùÿr idük evvel<br />
6 Fincancılıàa kÀrumuzı óaãr iderekden<br />
SevdÀ-zede-i kÀse-i faàfÿr idük evvel<br />
7 Çoú vaútümüz oldı ki bu ‘Àlemde efendi<br />
Óasret-zede-i şÿrba-i bulàur idük evvel<br />
8 Etmekçi Hüseynüñ sözi úaşmerlik ile biz<br />
Beynü’l-ôurafÀ òaylice meşhÿr idük evvel<br />
9 Girdük ò v acelik yolına mÀnend-i süpürge<br />
Hep defter-i çinganede mesùÿr idük evvel<br />
10 Muêóik yerine úoymaz idi bay u gedÀsı
Biz ò v Àceler içre úati ãonùur idük evvel<br />
11 İller ‘aba yaàmurluàı başlıú geyer iken<br />
Ùırsì yine pÿşende-i lÀhÿr idük evvel<br />
CXXIX : A.21 b , B.27 b , C.32 a , D.19 b , E.23 a , F.23 b ,<br />
G.21 a .<br />
3degüldi : degüldür D. //geymede : geymege D.<br />
4//Maócÿbı : Maócÿb F., G. 7bu : şu E.<br />
//şÿrba-i : çorba-i B., C., F., G. 10úoymaz<br />
idi : úoymış idi F. /gedÀsı : gedÀyı B. 11‘abÀ<br />
: aba E., F. //pÿşende-i lÀhÿr : pÿşìde-i<br />
lÀhÿr E., F., G.<br />
CXXX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 YÀre düşmen yaúlaşursa gir araya engel ol<br />
Genç nigÀh eylerse saña sen de aña aóvel ol<br />
2 Úasım irişdi ãaçaú buzı gibi gel ùoñmadan<br />
RÀóat isterseñ bol Àteşle esìr-i manúal ol<br />
3 Yel úovanlıú itme dirler menzil olmaz boş etme<br />
Oldur ne süridürler sen bir eşek-i tenbel ol<br />
4 Bir manavuñ destine girdükde yoúluúda bulın<br />
DervişÀna ki Úızılcıú ki HkrÅa döngel ol<br />
CXXX : B.27 b .<br />
5 Başdan ey Ùırsì saña dimesünler cÀ-be-cÀ<br />
Luùf bu kim başuña bir iş gelürse LknÁ? ol<br />
MİM HARFİ<br />
CXXXI
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Ben egerde gördügüm luùfı semerde görmedüm<br />
BÀr-gìr Herseküñ vaø‘ını òarda görmedüm<br />
2 FÀre-ÀsÀ mìr Burnazuñ iki maòdÿmı var<br />
Şübhesüz burnından inmiş cÀn-verde görmedüm<br />
3 Arayup gezdüklerüm úaldı baña yüz úarası<br />
Bir küçük şayúa kömür yükli Fenerde görmedüm<br />
4 Bir delük açsam diyü buràu gibi fırfır döner<br />
Desterenüñ gördügi kÀrı keserde görmedüm<br />
5 Çoú pilav úuzàunlıàı itdüm cihÀnda ÙırsiyÀ<br />
Zerde renginde pilav üstinde zerde görmedüm<br />
CXXXI : A.22 a , B.28 a , C.32 b , D.20 a , E.23 b , F.24 a ,<br />
G.21 b .<br />
3Arayup gezdüklerüm : İsteyüp bekledüklerüm<br />
E.; İsteyüp bekledügüm F., G.//Bir küçük şayúa<br />
kömür yükli : Bir kömür yükli küçük şayúa B.,<br />
C., D.; Bir kömür bÀrı çeker şayúa E., F., G.<br />
5itdüm cihÀnda : ‘Àlemde itdüm E., F., G.<br />
CXXXII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 BahÀriyye evüñ ãaónında úaãr-ı Rÿm yapdurdum<br />
Bütün dehlìzini ser-tÀ-úadem ölçüm yapdurdum<br />
2 Ser-À-pÀ revzenin ãÀàar cÀm ile eyledüm tezyìn<br />
Tavanı lÀmbasın Bih-zÀda naúş-i Rÿm yapdurdum<br />
3 Úırıú ùuàlalarından bir murabba‘ ùarafa óavø oldı<br />
Demür fevvÀreler resmini cümle bÿm yapdurdum<br />
4 Açıldı lÀle-i dÀà-ı nihÀnum zrÅ! nU gibi<br />
ÇerÀàÀn itmege büberüñ yaàından mÿm yapdurdum
5 Odur úorúum ãoàuúlarda üşürse ãırtı lÀzımdur<br />
Bizüm oàlana geydürmek içün füyÿm yapdurdum<br />
6 Ùarìúumdan uãandum çorbacılıú úalıbın geydüm<br />
Anuñ-çün Àstin-i úontuşa òurùÿm yapdurdum<br />
7 HemÀn ancaú úuúayla bir süpürge úaldı ey Ùırsì<br />
Keçi yapsun anı da àayrısın mektÿm yapdurdum<br />
CXXXII : A.22 a , B.28 a , C.32 b , D.20 a , E.23 b , F.24 a ,<br />
G.21 b .<br />
3//fevvÀreler resmini cümle : fevvÀrelerüñ<br />
cümle-i resm F., G. 4nihÀnum : derÿnum B., C.<br />
/lÀle-i dÀà-ı nihÀnum zrÅ!nU gibi : zrÅ!<br />
nU -lar gibi nihÀnı dÀà-ı sìnemde D., F., G.<br />
5bu beyit E.’de yoktur. 6Ùarìúumdan :<br />
Ò v acelıúdan E., G. 7HemÀn ancaú úuúayla :<br />
Faúaù úalıb-ı úuúayla F., G. //mektÿm : maòtum<br />
F., G.<br />
CXXXIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Dil-beri aldatmaàa yaldızlı boncuú isterüm<br />
Hem ola óoúúa aàız çekme buruncuú isterüm<br />
2 Bir evüm úaldı zügürtlükden damaya çıúmaàa<br />
Oynasun úarşumda òaãmum bir oyuncuú isterüm<br />
3 Aç gözlilik idüp ‘Àlì øiyÀfet istemem<br />
Bir úalender-meşrebüm sizden ãomuncuú isterüm<br />
4 áayriler ‘ídiyye şÀlı cÀmeler kesdürdiler<br />
Ben de Maànisa úumaşından zıbuncuú isterüm<br />
5 Dört ayaúlı lÀzım ey Ùırsì øa‘ìf olursa da<br />
ÚÀfiye olsun diyü bir de úoyuncuú isterüm<br />
CXXXIII : A.22 a , B.28 a , C.33 a , D.20 b , E.24 a , F.24 a ,<br />
G.21 b .<br />
2evüm : oyun G. 3‘Àlì : sizden F., G.<br />
4//úumaşından : alacası E., F., G.
CXXXIV<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Efendi bu gice rÿ’yÀda ben bir nev-civÀn yapdum<br />
Çalışdum ãıdú ile gerçek úıyÀs itdüm hemÀn yapdum<br />
2 Şu úandìl-zÀde Vecdì óaúúuña dir ba‘øı yÀrÀnı<br />
Fetìl-i şavúı yandurdum hem öpdüm hem fülÀn<br />
yapdum<br />
3 Uãÿlıyle çıúayum şeh-nişìn-i úaãr-ı dil-dÀre<br />
äamanlı ver ki senden bir varaúlı nerdübÀn<br />
yapdum<br />
4 G...i var ise Lkym çÀşnì ùutsun bir kere gelsün<br />
MurÀd üzre òıyÀrşenbe balından cÀvidÀn yapdum<br />
5 Uyuz gibi bütün yÀrÀna bir eglencedür Ùırsì<br />
Bu deñlü masòara elfÀôı cem‘ itdüm divÀn<br />
yapdum<br />
CXXXIV : A.22 a , B.28 b , C.33 a , D.20 b , E.24 a , F.24 b ,<br />
G.22 a .<br />
2Şu : O C., F. //Fetìl-i şavúı : Fetìli şimdi<br />
D. //yandurdum : yaúdum D. 3çıúayum : çıúardum<br />
C.; çıúarum G. 4bir kerre gelsün : bize gelsün<br />
B., C. //òıyÀrşenbe : òıyar-şenber B., G.<br />
CXXXV<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Enginar tarlasına girse raúìb-i bed-nÀm<br />
Ùırtıl üşdi diyü yel gibi çekerler ÀlÀm<br />
2 Sa‘y idüp sen de bıyıú ùutma çalış óaúúuñda<br />
Dimesünler ùama‘ından ider ol istişmÀm<br />
3 Uzadup boynını ùavuúlar içinde aàyÀr<br />
Úayabaşı daàıdup úaz gibi itmekde òarÀm
4 Kim görürse beni Beç ördegine beñzediyor<br />
Reviş ü cünbişümi seyr iden erbÀb-ı kirÀm<br />
5 Úara oàlan úaçaraú Edirneye oldı revÀn<br />
Gözine masúıù-i re’sin alup itmiş aòşÀm<br />
6 İbtidÀ’ b...lıca òandeúde yemeklik itmiş<br />
äoñra ayu deresinde varup itmiş ÀrÀm<br />
5 ÙırsiyÀ dÀ’irede sen de vaùan ùut da otur<br />
Bizi oynatma şebek gibi idüp basù-ı kelÀm<br />
CXXXV : A.22 b , B.28 b , C.33 b , D.20 b , E.24 a , F.24 b ,<br />
G.22 a .<br />
1//Ùırtıl : Ùırıl F. 7//kelÀm : merÀm E., F.<br />
CXXXVI<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 MÀh-ı ãıyÀm içinde bir nev àazel yapayum<br />
Ádem gibi olursa iki de el yapayum<br />
2 Úaãr-ı viãÀl yÀri bel virdi pek didiler<br />
Egri aàaçlar ile dipden temel yapayum<br />
3 MÀh-ı ãıyÀm ‘Arabca Türkì oruç ayıdur<br />
Bu sözleri pişirüp başúa reçel yapayum<br />
4 Bir ehl-i keyif görsem elde àıdÀ ùutarken<br />
Şeker-i ‘ulüvv iderse ben de ‘asel yapayum<br />
5 Øa‘f-ı oruçla ãoàuú geldi ikisini birden<br />
Bir post idinür isem kürke bedel yapayum<br />
6 Çirkin olursa dil-ber baúmam yüzine anuñ<br />
Girsün elüme bir kez Ùırsì güzel yapayum
CXXXVI : A.22 b , B.28 b , C.33 b , D.21 a , E.24 b , F.24 b ,<br />
G.22 a .<br />
2bu beyit B.’de 3. beyitte yer alıyor. /Úaãr-ı<br />
visÀli yÀri : Úaãr-ı viãÀl-i yÀri D., F., G.<br />
/bel virdi pek didiler : àÀyet çörek didiler<br />
E, F., G. 4 keyif : keyfi D. /ùutarken :<br />
yaparken B., C. 5ikisini : ikisi B. 6dil-ber :<br />
oàlan C.<br />
CXXXVII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Ùayfa ile pay içün loncaya çoúdur seferüm<br />
Áteş-i funda ile yanumda dÀ‘im çekerüm<br />
2 Her birinüñ şebek ü maymunı var ayusı<br />
ÚÀ’ilem úancıú olursa daòi tek olsun òarum<br />
3 Beni yel oàlı diyü õemm iden erbÀb-ı bıyıú<br />
Yelüme uàramasun diyü çalışup yelerüm<br />
4 Baña beñzer hele bu dÀ’irede hìç yoúdur<br />
Def gibi úızmış olur fÀne yaúar çergelerüm<br />
5 Yatdı it uyòusına başını úaldurmaz hìç<br />
Klkym ger deger ise eli úalúar õekrüm<br />
6 Elüme girse eger tÀze şarÀb ile kebÀb<br />
Bezm-i tÀze yaparum bÀdeyi bezden süzerüm<br />
7 Mezelenme beni ey Ùırsì ferÀàat ile<br />
Úoma úaşmer yerine belki saña pek küserüm<br />
CXXXVII : A.22 b , B.29 a , C.34 a , D.21 a , E.24 b , F.25 a ,<br />
G.22 b .
2//tek : yek E. //olsun : olsa C., D., F., G.;<br />
ola E. 3//çalışup : çalışur E., F., G.<br />
5úaldurmaz hìç : hìç úaldurmaz B., C. 6şarÀb<br />
ile kebÀb : kebab ile şarÀb B., C. 7//pek :<br />
ben F., G.<br />
CXXXVIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Ben perende atmada aúrÀn u emåÀl istemem<br />
Yalıñuz yügrükdenüm bir àayrı çingan istemem<br />
2 áÀyet mÀhirüm àırbÀl içinde oynarum<br />
PehlevÀn-ı sÀ’ire nisbetle meydÀn istemem<br />
3 Yalıñuz közde kör ayu ile itdüm çoú güreş<br />
Ben ayaú almaúda aúrÀnumdan iõ‘Àn istemem<br />
4 Küp gibi düşdüm òarÀccı úorúusından ormana<br />
Çergemi yaúdı benüm bir delü seyrÀn istemem<br />
5 ÙırsiyÀ sen de HevÀyì-meşrebin itme çü rìz<br />
Ben hele bu òÿyda bu meşrebde insÀn istemem<br />
CXXXVIII : A.23 a , B.29 a , C.34 a , D.21 a , E.25 a , F.25 a ,<br />
G.22 b .<br />
1aúrÀn u emåÀl : emåÀl u aúrÀn B., C., D., E.,<br />
F., G. 2àırbÀl : úalbur E., F., G. 3güreş :<br />
ãavaş B., C. 4//delü dürli B., C., D., F., G.<br />
5bu òÿyda bu meşrebde : bu dìnde bu ìmÀnda E.,<br />
F., G.<br />
CXXXIX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Dülgerüm çap n’idügin bilmem<br />
İ...yüm ãap n’idügin bilmem
2 Heves itsem süpürge baàlamaàa<br />
Çivi úınnÀb n’idügin bilmem<br />
3 Luúayum aùlı úaraca severüm<br />
‘Ídde dollÀb n’idügin bilmem<br />
4 ŞÀ‘irÀn içre ben fehìmüm lìk<br />
Neår ü elúÀb n’idügin bilmem<br />
5 Ger óavÀdiå girer ise elüme<br />
Giceler ò v Àb n’idügin bilmem<br />
6 Yoúdur eşşekligüme hìç bir söz<br />
Şeker ü şÀb n’idügin bilmem<br />
7 Sözümüñ gerçegi budur çelebi<br />
Lafô-ı keõõÀb n’idügin bilmem<br />
8 Çıúar ise eger dehÀnumdan<br />
Áb-ı çirk-Àb n’idügin bilmem<br />
9 Hep yehÿdì ‘araúdur içdügümüz<br />
Boza vişn-Àb n’idügin bilmem<br />
10 Aú yazıyla úızıl deli göreli<br />
Úalmadı tÀb n’idügin bilmem<br />
11 Londura çuúası geyüp Ùırsì<br />
Kürk-i sincÀb n’idügin bilmem<br />
CXXXIX : A.23 a , B.29 a , C.34 a , D.21 a , E.25 a , F.25 b ,<br />
G.22 b .<br />
4bu beyit G.’de yoktur. 4fehìmüm : kelìmüm F.<br />
5girer ise : girse bu F., G. 8//Áb-ı : Áb u<br />
D., F., G. ./içdügümüz : içilen E. 11F. ve<br />
G.’de bu beyit şu şekilde geçiyor : Ò v ÀcegÀn<br />
içre ben fehìmüm lìk<br />
Neår ü elúÀb n’idügin<br />
bilmem
CXL<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Úalya-i şalàam gözümüñ nÿrı cÀnumdur benüm<br />
Enginaruñ tÀzesi rÿó-ı revÀnumdur benüm<br />
2 Midye gözlü ùurfe sözlü bir raúìbe mÀ’ilüm<br />
ÒÀna gider her zemÀn yaònì úapanumdur benüm<br />
3 ÒÀnemüñ ferşin ãoranlar maú‘adumdan ãormasun<br />
Aãlı üç ocaú başıyla iki yanumdur benüm<br />
4 Kendi inãÀf eyleyüp dirmiş raúìb-i bed-liúÀ<br />
Zerde-veş beñzüm ãarardan za‘ferÀnumdur benüm<br />
5 Ögrenince úatì çoú ùaşlar idüm ben ÙırsiyÀ<br />
Mÿ-be-mÿ menzil süren úıldan ãapanumdur benüm<br />
CXL : A.23 a , B.29 b , C.34 b , D.21 b , E.25 a , F.25 b ,<br />
G.23 a .<br />
1//rÿó-ı revÀnumdur : àÀyet cÀnumdur F., G.<br />
2sözlü : yüzlü G. //ÒÀna gider : ÒÀne-gìdür<br />
F., G. 3//iki : başúa B., çift C. 5úati : od<br />
ile F. /ùaşlar idüm ben : ùaşlar idüm ki F.,<br />
G.<br />
CXLI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bir güzel oàlancıàa óalvÀ-yı mermer çignedüm<br />
Demür geldi aàzuma gÿyÀ ki sükker çignedüm<br />
2 ‘Áşıúa úuyruú yaàı ãatmaàa müştÀú itmiş hemÀn<br />
Aldum aàızından ãaúız-mÀnend köfter çignedüm<br />
3 Sefere mi çıúmış raúìbüñ ‘illet-i bÀsÿrdan<br />
ÄdHtrva ? perhìz ùa‘Àmı ùolu lenger çignedüm<br />
4 Çoú dügünlerde aşÿb yüritüp güreşler eyledüm<br />
Bendeñ ayular gibi òaylì dil-Àver çignedüm
5 Mektebde göz baàcılıú óoúúa-bÀõlıú iderek<br />
Ben RifÀ‘ìler gibi aàzumda aòger çignedüm<br />
6 Gÿn-À-gÿn murdÀrlıàa yollarda görmezlik ile<br />
ÙırsiyÀ Burnaz beg oàlanıyla berÀber çignedüm<br />
CXLI : B.29 b .<br />
CXLII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Niçe bir çergede ser-òoş olayum<br />
Düşüp ormanlara medhÿş olayum<br />
2 Sirkeden keskin ararsa úara úız<br />
Arnavud Àleti pÀlÿş olayum<br />
3 KilÀruñ yanına uàrarsam eger<br />
Aç kediler gözine mÿş olayum<br />
4 İsterüm rÀóat idem ãırtında<br />
Hele bir dil-bere ben dÿş olayum<br />
5 Yazılurdum o beyÀø ùÀbyalara<br />
Bir kere diz-dÀr-ı varoş olayum<br />
6 Bit úadar raàbet iderlerse baña<br />
Úapucı Gürcì SiyÀvuş olayum<br />
7 Görinüp cinn gibi çarpardum anı<br />
Ocaàın birine çavuş olayum<br />
8 Çorbacı-ı ‘acemìler gibi ben<br />
Niçe bir óasret-i úonùuş olayum<br />
9 Bengi-veş vÀúıf-ı esrÀr olıcaú<br />
Bezm-i tiryÀkìde maàşÿş olayum<br />
10 Zenne oyunlarına çıúmaú içün<br />
Niçe bir mÀ’il-i ser-pÿş olayum
11 Úuşuñuñ adını bilmem Ùırsì<br />
Úaràa ol ben de úara úuş olayum<br />
CXLII : A.23 b , B.30 a , C.35 a , D.21 b , E.25 b , F.26 a ,<br />
G.23 a .<br />
7bu beyit D.’de yoktur. 10Zenne oyunlarına<br />
çıúmaú içün : Oyun-ı zenneye çıúmaúlıú içün<br />
E., F., G.<br />
CXLIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Keklik gibi murà-ı dili meydÀne düşürdüm<br />
Úaçdı úovalarken anı bÿstÀne düşürdüm<br />
2 Oàlan gibi ardını alup òayli çalışdum<br />
Bu nev-àazele kekligi ser-òÀne düşürdüm<br />
3 Bezm-i meyi gördüm hele mersin balıàıyla<br />
Midye pilavın zÀhid-i nÀ-dÀne düşürdüm<br />
4 Eylük ideyüm diyü úayıúdan çıúar iken<br />
Ùutdum elini olmadı mestÀne düşürdüm<br />
5 Ùoldurmış idüm maúremeyi yolda giderken<br />
YÀrÀna úapışsun diyü kestane düşürdüm<br />
6 Şìr ü gani Mÿsìçe bir óayyize úapıldum<br />
Bed-nÀm úamışda úamış eyvÀne düşürdüm<br />
7 Ne esdi ãavurdı ise hep bÀd-ı hevÀdur<br />
MÀnend-i çekirge dili òarmane düşürdüm<br />
8 Ayu gibi ben úara úızı oynadaraúdan<br />
Aldatdum anı deñ ile ormana düşürdüm<br />
9 Aãlında demür gibi ãoàuú ùutdum anı ben<br />
äoñra tavını buldurup ummÀne düşürdüm<br />
10 Duymış úocası zelle gibi arduma düşmiş<br />
Úapdum ayaàın it gibi bir yana düşürdüm
11 Ta‘dÀd iden aóbÀb bulurlar araduúda<br />
Ùırsì bu àazelde on iki dÀne düşürdüm<br />
CXLIII : A.23 b , B.30 a , C.35 a , D.22 a , E.25 b , F.26 a ,<br />
G.23 b .<br />
1//úovalarken : úovalayaraú F., G. 5//YÀrÀna : YÀrÀn E. 8ben<br />
úara úızı : úara úızı ben B., C. 9//tavını : ùavını B., F., G.<br />
//buldurup : buldurdum D., F. 11aóbÀb : aóbÀba G. /bulurlar :<br />
düşürdüm F., G.<br />
NUN HARFİ<br />
CXLIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Şarúı-i gergef oúı ‘azm-i ÓiãÀr olduúça sen<br />
Naúl it öñce úaşúaval bÀde-ò v Àr olduúça sen<br />
2 Minnet itme kimseye al ayaàı elden úoma<br />
Dimesün óaúúuñda úaşmer neş’e-dÀr olduúça sen<br />
3 Hìç yalılaruñ ãavaşı eksük olmaz it úoşı<br />
Durma meydÀndan yol üstinde úavar olduúça sen<br />
4 Baş u úıç yoú bir óacı Şa‘bÀn işi úayıàa bin<br />
áayrı úıç göster öñin al der-kenÀr olduúça sen<br />
5 Var sütÿn-ı bÀd-bÀn güncük kürek daòi seren<br />
Bìm-i deryÀ çekme aãlÀ rÿzgÀr olduúça sen<br />
6 Bir palÀn lÀzım saña ipden üzengi bir yular<br />
Hìç piyÀde úalmaz idüñ bir òimÀr olduúça sen<br />
7 Der-beder gezmekde çoú òayruñ olurdı ÙırsiyÀ<br />
Mıãr eşegi gibi eşkince ùavar olduúça sen<br />
CXLIV : A.24 a , B.30 b , C.35 b , D.22 a , E.26 a , F.26 b ,<br />
G.23 b .<br />
1olduúça sen : itdükçe sen D. //úaşúaval :<br />
úaşúavalın F. 2ayaà al : al ayaàı B., C.
3//meydÀndan : meydÀnda B., C. 4//áayrı :<br />
áayra E., F. 5bÀd-bÀn : bÀà-bÀn E. //aãlÀ :<br />
ãaúın B., C., D., G.<br />
CXLV<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Bu yaz bÿstÀnlaruñ itmiş öküz ber-bÀd n’eylersin<br />
ZemÀnsuz bir daòi anı idüp ÀbÀd n’eylersin<br />
2 Ekinciye esüp ãavurduàuñ bÀd u hevÀdur hep<br />
Bizüm eåvÀbumuz ipden idüp ey bÀd n’eylersin<br />
3 Ne reng itdi baña gör duòter-i rez bÀà-ı<br />
‘Àlemde<br />
Kökin kes kendicigüñ ùutmasın ıràad n’eylersin<br />
4 Nedür fikr-i odun dirken bütün hep başuma geldi<br />
Yarılsa daòi başuñ eyleme feryÀd n’eylersin<br />
5 Bu şehrüñ germ ü serdin yel gibi çekdüklerin yoúsa<br />
Bıyıú bur dimesünler tÀ saña üstÀd n’eylersin<br />
6 Yerüp öküzlik itme buzaàı yaónìsini zìrÀ<br />
Yinür bol kimyon ile pişse ber-mu‘tÀd<br />
n’eylersin<br />
7 Gürÿh-ı ò v ÀcegÀn içre úati úaşmersin ey Ùırsì<br />
Bu deñlü masòara şi‘ri idüp inşÀd n’eylersin<br />
CXLV : A.24 a , B.30 b , C.36 a , D.22 b , E.26 a , F.26 b ,<br />
G.24 a .<br />
2bÀd u hevÀdur : bÀd-ı hevÀdur C., D., F., G.<br />
//eåvÀbumuz : úuşaàumuz D. 3baña : saña E.<br />
/gör : ol F., G. //ùutmasın : ùutma hìç E.<br />
4dirken bütün hep : dirken ki bir bir F., G.<br />
//yarılsa : yazılsa B. 5//bur : burma E., F.,<br />
G. //dimesünler tÀ : dimesünler E., F., G.<br />
7//inşÀd : icÀd E., F.<br />
CXLVI
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bir çıtaú úaşmer ôuhÿr itdi diyÀr-ı Rÿmdan<br />
İòtiyÀr olmış da farúı úalmamış hìç bÿmdan<br />
2 Bu sene óalvÀ-i úudret geldi tÀze Rÿmdan<br />
Ben de bir tebsi getürdüm rÀóatü’l-óulúÿmdan<br />
3 Bir gice oàlana ãuãa itme gelse òÀùıra<br />
Ra‘şe-dÀr olur vücÿdum bìş-ter maómÿmdan<br />
4 Ùatlı ùatlı ãoóbet eyler söyledürsin dil-beri<br />
DÀ’imÀ sükker ezer ãoóbet yapar ma‘dÿmdan<br />
5 Hendese erbÀbı cümle bir yere gelüp didi<br />
Farú olınmaz burnı mìr Burnazuñ òurùÿmdan<br />
6 Bir úayıú ùutmış raúìb-i bed-likÀ Àşÿb ile<br />
Farúı yoúdur ba‘øı dìvÀrlardaki mersÿmdan<br />
7 Karayel òiffet ile esse gelür bÀd u hevÀ<br />
Úurtılur elbet dümen ãuyın ùutan mevhÿmdan<br />
8 Úayıàa eşşek gibi binmiş düşüp deryÀlara<br />
Şiddet-i furtuna zaómet virdi esdi Rÿmdan<br />
9 Úalmadı güncük kürek úaçurdı elden abliyi<br />
‘Áúibet bì-çÀre úayıúçı uçurdı úumdan<br />
10 Aàzum açsam dökilür yaàmur gibi ãapır ãapır<br />
Cümle úaşmer sözlerüm ma‘lÿm olur mefhÿmdan<br />
11 Dürlü dürlü úÀlıba ifrÀà iderler ÙırsiyÀ<br />
Masòara ebyÀtumı Óaúú ãaúlasun ölçümden<br />
CXLVI : A.24 a , B.30 b , C.36 a , D.22 b , E.26 b , F.28 a ,<br />
G.24 b .<br />
3//bìş-ter : úorúum E., F., G. 4//ezer : akar<br />
E., F., G. 5Hendese erbÀbı cümle : Gördi<br />
erbÀb-ı hendese F., G. /gelüp didi : gel didi<br />
B., C., F. 6ùutmış : bulmış F., G. 7bÀd u hevÀ
: bÀd-i hevÀ F., G. //mevhÿmdan : meróÿmdan D.<br />
9úaçurdı : úaçurduú B., C. 10Aàzum : Aàız D.<br />
CXLVII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 ‘AãÀ çıúdı úapunuñ birisinden bir ‘abÀ dirken<br />
Úati hercÀyilik itdi aña ãÀóib-i vefÀ dirken<br />
2 Úapucı Gürci yıúdı arøumuz yoú yire hem sögdi<br />
Yanında bit úadar raàbetsüz oldum ÀşinÀ dirken<br />
3 Beni úayda ãataşdurdı kömürlerle odunlar hep<br />
Ki bir bir başuma geldi yine õevú ü ãafÀ<br />
dirken<br />
4 Varup yaylaúa çıúdum úara baòtı gör ki úış baãdı<br />
Felekden bir gün uàurlayalum bÀd-i hevÀ dirken<br />
5 Ta‘accüb eylemeñ hìç mìr Burnazuñ edÀsına<br />
O mühmel fücaeten beg oldı evvelden aàa dirken<br />
6 Azaú gibi yere ey Ùırsi olduñ şimdi defter-dÀr<br />
Ezel kÀàıd-emìni muêóik-i ‘Àlem gedÀ dirken<br />
CXLVII : A.24 b , B.31 a , C.36 b , D.22 b , E.26 b , F.28 a ,<br />
G.25 a .<br />
2//raàbetsüz oldum : meràÿb iken hem E., F.,<br />
G. 3bu beyit E.’de yoktur. /kömürlerle : kömür<br />
ile B. /odunlar hep : odundur hep B.; odun<br />
derdi C.; hem odunlar F., G. 4baãdı : geldi D.<br />
//uàurlayalum : uàrulayalum G. 5hìç : ol F.,<br />
G. //mühmel : kÀfir E., F., G. //evvelden :<br />
evvel F.; evveldi G. 6olduñ : oldı C. //kÀàıdemìni<br />
: kÀàaõ-emìni B.
CXLVIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Taròana benüm sofradaki nÀn senüñ olsun<br />
Kestane benüm meclis-i yÀrÀn senüñ olsun<br />
2 Kÿteh çeñelüdür av alamaz dimesünler<br />
TÀzì benüm olsun úoca ùavşan senüñ olsun<br />
3 CÀnÀ seni ben bir düzen ile ùutayum da<br />
Kepçe benüm olsun úoca ùalyan senüñ olsun<br />
4 MÿsÀ aàa ortaú olalum gel senüñ ile<br />
Ol bÀàçe benüm bu b...lıca bÿstÀn senüñ olsun<br />
5 Úardaş gibi pay eyleyelüm cümle úazancı<br />
Altunı benüm manúır-ı hemyÀn senüñ olsun<br />
6 Ùırsì yaluñuz úazımalar şÀnuña düşmez<br />
Biri benüm olsun biri her Àn senüñ olsun<br />
CXLVIII : A.24 b , B.31 a , C.37 a , D.23 a , E.27 a , F.28 b ,<br />
G.25 a .<br />
2çeñelidür : çeñelerdür F., G. //úoca : daòi<br />
F., G. 4//ol : hep E., F., G. 5bu beyit E.’de<br />
yoktur. //hemyÀn : aúrÀn F., G.<br />
CXLIX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Bezm-i meyde úara úız ‘arø-ı óicÀb eylemesün<br />
Yüzine úalburı ùutsun da ‘itÀb eylemesün<br />
2 Mezelendürmesün ormanda raúìbe zinhÀr<br />
Baàrumı Àteş fundayla kebÀb eylemesün
3 BÿstÀn mevsimidür meclisüñ encÀmında<br />
Be-meded úarpuzı tebdìl-i òoş-Àb eylemesün<br />
4 İçer ise götürecek úadar içsün aàyÀr<br />
Kendisin úaşmer idüp àarú-ı òallÀb eylemesün<br />
5 Söyleyüñ úara úıza tÀze düzilsün meclis<br />
Her ne dirseñ söze yatsun da cenÀb eylemesün<br />
6 Úocasın dögerek oynadıver ayu gibi úız<br />
DÀ’ire içre sögüp böyle ‘aõÀb eylemesün<br />
7 Aralıàa girelüm biz daòi bir iş görelüm<br />
Üstine varmayacaú keşf-i niúÀb eylemesün<br />
8 Yolını bulduàumuz dem araların yaparuz<br />
Bizi şermende idüp redd-i cevÀb eylemesün<br />
9 Gösteriş eyleyerek ãalınaraú ol aàyÀr<br />
Söyle gehvÀreyi tebdìl-i dolÀb eylemesün<br />
10 Bir Urus beygiri ‘Àşıúlısı oldum diyerek<br />
Çerge-i aúla uyup böyle şitÀb eylemesün<br />
11 ÙırsiyÀ sükker ile yapdura görsün oàlan<br />
Reçel vişneyi aàda ile lu‘Àb eylemesün<br />
CXLIX : A.25 a , B.31 b , C.37 a , D.23 a , E.27 a , F.28 b ,<br />
G.25 b .<br />
2zinhÀr : zìrÀ F. //kebÀb : óarÀb D. 3BÿstÀn<br />
mevsimidür : Mevsim-i bÿstÀn ola E., F., G. /encÀmında :<br />
eyyÀmında D. 6F. ve G.’de 6. ve 7. beyitler yer<br />
değiştirmiş. /Úocasın : Úocasını B., C., D., F., G.<br />
/dögerek : úara úız F., G. /ayu gibi úız : ayu gibi B., C.,<br />
F., G. 9. ve 10. beyitler E.’de yoktur. 9//Söyle : Böyle F.<br />
11sükker ile : şeker ile C. /oàlan : söyle F., G.<br />
CL<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Yufúa şikemüm aşçı başıya òaber olsun<br />
Bir yaóni pişürsin bize cüz’ì biber olsun
2 Meşrebce muãaúúa‘ yimek isterseñ efendi<br />
BÀdencanuñ al yerlisini hep kemer olsun<br />
3 KÀàıdcı delisi gibi fikrüm yimek oldı<br />
Úahvaltıya zeytÿn ile peynir úaşar olsun<br />
4 Kesdür sözüñi bir delik aç cenb-i raúìbe<br />
LÀzım saña bir buràu ile bir keser olsun<br />
5 Ayırmadı bizden gözin aàyÀr-ı sitem-kìş<br />
Çıúsun da ãalınsun görelüm beş beter olsun<br />
6 Ben mÀlik-i eşşek olabilsem semer ile<br />
‘Aybıyla úabÿl eylerüm alnı saúar olsun<br />
7 Yerden ayaàum úalúsun o lÀzım baña Ùırsì<br />
Yoòsa eger üstinde bir eski kemer olsun<br />
CL : A.25 a , B.31 b , C.37 b , D.23 b , E.27 b , F.29 a , G.25 b .<br />
2//BÀdencanuñ : BÀõencanuñ B., C., G. 3fikrüm<br />
: fikri F., G. 4cenb : ceyb B., C.; bögr E.,<br />
F., G. 5bizden gözin aàyÀr-ı sitem-kìş : aàyÀr<br />
ise bizden gözini hìç E., F., G. /sitem-kìş :<br />
sitem-keş B., D. 6Ben mÀlik-i eşşek : MÀlik-i<br />
eşşek C. //alnı : ‘aynı B., C.; eylem E.<br />
7úalúsun : úalúa E., F., G.<br />
CLI<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Yaúlaşdı mübÀrek ramaøÀn müjdeler olsun<br />
Keyf ehli maórÀlarına hem-óaber olsun<br />
2 Atduúları ùutduúları hep elde àıdÀdur<br />
İster ki biri birlerini bì-keder olsun<br />
3 MÀhiyyeci mÀh-ı ramaøÀnı görür ise<br />
Alur fetili úandile deste yüzer olsun<br />
4 Úandìl uçurur gicelerinde ôurafÀsı
KÀàıd uçuran gündüzi ehl-i óaõer olsun<br />
5 Taãvìr ider eãnÀf naòilici úuşı mÿmla<br />
Söyletmedin alur çocucaúlar birer olsun<br />
6 Almış ramaøÀn ãÿfileri destine tesbìó<br />
Çeküp çevirür kendi diler mi øarar olsun<br />
7 Teravióe-çün mescide gidenlere lÀzım<br />
İşkenbe fener yoú ise kÀàıd fener olsun<br />
8 Úaşmerlik ile rÿze-i hicri unudurduú<br />
İfùÀra ne var ise götür mÀ-óaøar olsun<br />
9 ÓalvÀcıları eski serÀyuñ daòi cümle<br />
áÀzìleri irmikden iderler ki ter olsun<br />
10 Bir ùatlıca kÀra hevesüñ var ise al ãat<br />
Óavlı-i cevÀmi‘de ‘aúìde şeker olsun<br />
11 Òardal gibi keskinlige Ùırsì heves itme<br />
Daràınlıàı çal yerlere zìr ü zeber olsun<br />
CLI : A.25 a , B.32 a , C.37 b , D.23 b , E.27 b , F.29 a ,<br />
G.26 a .<br />
1müjdeler olsun : ayına irdük E., F., G.<br />
//Keyf ehli maórÀlarına hem-òaber olsun :<br />
ErbÀb-ı keyfe hele ãadmeler olsun E., F., G.<br />
2àıdÀdur : àıdÀsı E., G. 3//úandìle : úandìli<br />
E. //deste : deşte B., C. 4gicelerinde<br />
ôurafÀsı : ôurafÀsı gicelerinde D. //uçuran :<br />
uçurur E., F., G. //ehl-i : on biñ E., F., G.<br />
5//Söyletmedin : Söylemedin G. //alur<br />
çocucaúlar : alurdı çocuúlar B., C. 6bu beyit<br />
E.’de yoktur. //Çeküp : Çeker F., G.7gidenlere<br />
: zÀhid gide E., F., G. //kÀàıd : kÀàaõ B.<br />
8//götür : getür G. 10ãat : ãal D. 11//yerlere<br />
: yire de F., G. //zìr ü zeber : zìr zeber D.<br />
CLII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün
1 Öñ olup körlere bir dürlü delìl olma ãaúın<br />
Anlaruñ gözlerine sürme-i mìl olma ãaúın<br />
2 Girme àavgÀsına borcuñ yoú ise medyÿnuñ<br />
Ödedürler saña bir dürlü kefìl olma ãaúın<br />
3 Çekme óavlı söze söylet oturan yÀrÀnı<br />
Mìr Burnaz gibi her yerde åaúìl olma ãaúın<br />
4 Yüzi yerde büyümiş bir çelebidür diyeler<br />
Her ne isterler ise vir de baòìl olma ãaúın<br />
5 Ò v ÀcegÀn içre yedekçi gibi at ùut Ùırsì<br />
Virme ser-rişteyi hìç òalúa reõìl olma ãaúın<br />
CLII : A.25 b , B.32 a , C.38 a , D.23 b , E.28 a , F.29 b ,<br />
G.26 a .<br />
2yoú ise : var ise F., G. 3söze : sözi F., G.<br />
/yÀrÀnı : yÀrÀna F., G. //Mìr : Esìr E.<br />
5//ser-rìşteyi : ser-rişte E. //hìç : bu B.,<br />
C., D., F., G.; ãaúın E.<br />
CLIII<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />
1 İt uyòusına varma gözüñ aç uyan uyan<br />
Söyle lisÀn-ı óÀl ile derdüñ yegÀn yegÀn<br />
2 Sen de emìn-i maùbaò-ı sÀbıú Òalìl gibi<br />
Sözlerüñi ùoparlama söyle ‘ayÀn ‘ayÀn<br />
3 Bir Ermenì papası mezÀrına vardı da<br />
Keşkek pişürdi cÀnuña degsün úazan úazan<br />
4 B...lıca bülbüli gibi dil ötse Ermeni<br />
áÀyet leõìõi òalúa gelür hep yavan yavan<br />
5 Degnek kürek raúìbe úocamış êayaú gerek<br />
Ùırsì òulÿã-ı himmeti ‘arø it cihÀn cióÀn
CLIII : A.25 b , B.32 b , C.38 b , D.24 a , E.28 a , F.29 b ,<br />
G.26 b .<br />
1//derdüñ : derdi F. 3vardı da : varda yi B.,<br />
C. //cÀnuña : cÀnına B., F., G.<br />
CLIV<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Eger taóta silerseñ bez fenÀdur nev‘-i süngerden<br />
Eger úaftan yaparsañ kendüñe yapdur ser-À-serden<br />
2 Eger raúã-Àver olmaú ister iseñ curcuna ögren<br />
Görenler hep disünler saña yoúdur farúı<br />
úaşmerden<br />
3 Óacı Buràud beni ùÀs-bÀz idüp çoú oyun ögretdi<br />
KemÀlüm bildürince òayli geçdüm òalúa<br />
çenberden<br />
4 Úoãaydum naúd-i eşküm nem var ise yolına anuñ<br />
Vücÿh ile tirÀşum óaôô iderdi tÀze berberden<br />
5 Siñek gibi görinmez gözlerine ‘Àşıú-ı zÀrì<br />
HemÀn úuyruú ãalar def‘ itmek-içün durduàı<br />
yerden<br />
6 Úayış gibi ãarılsam mÿmiyÀna úıl úadar ben de<br />
Keder úalmaz fülÀn virsün dimezdüm àayrı dil-berden<br />
7 Eger Mıãra varursañ şarù olan anda eşeklenmek<br />
Ne semte gitmek isterseñ geçilmez hìç<br />
eşeklerden<br />
8 Balıú çorbasını ra‘nÀ yapar gül gibi üstÀdı<br />
İki parmaú ziyÀde ùondurur fi’l-cümle<br />
lengerden
9 Müsellim ôann ider herkes úapusın görse Ùırsìnüñ<br />
İki iskemle yapdurmış iki yanında mürverden<br />
CLIV : A.25 b , B.32 b , C.38 b , D.24 a , E.28 a , F.29 b ,<br />
G.26 b .<br />
1úaftan : òaftÀn B., C., D., E., F., G. 2raúã-<br />
Àver olmaú ister iseñ : raúúÀã olayum dirseñ<br />
evvel E. 3çoú oyun : oyun C. //òayli geçdüm<br />
òalúa çenberden : òalúa geçdüm òayli çenberden<br />
E., G. ; òalúa geçdüm nice çenberden F. 5gibi<br />
: deñlü E., F. //durduàı : dutduàı D.<br />
6//dimezdüm àayrı : dimem olursa F., G. /ra‘nÀ<br />
: a‘lÀ D. 9//yanında : yanına B., C.<br />
//mürverden : mermerden D.<br />
CLV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Ò v Ànende gürÿhıyla hem-ÀvÀz olamazsın<br />
Ney-zen dedelerle daòi dem-sÀz olamazsın<br />
2 SÀza girerüm diyü bize ùafra ãatarsın<br />
Hem tel úıraraú ùÀlib-i şeh-nÀz olamazsın<br />
3 Ùunca ãuyına ‘Àriyetì köpri yapılsa<br />
Meşrebce anuñ altına ùonbaz olamazsın<br />
4 On iki àuruş ile gelüp at pazarında<br />
At beygir alup ãatıcı cÀn-bÀz olamazsın<br />
5 Burnuñ büyümekle seni hìç kimse ãayar mı<br />
Burnaz bege taúlìd ile Burnaz olamazsın<br />
6 MuràÀn-ı yaban aralarında büyümekle<br />
Sen bencileyin boynı uzun úaz olamazsın<br />
7 Úarışma óarìfÀneye Ùırsì saña düşmez<br />
Üç beş penez aúçeyle úumÀr-bÀõ olamazsın<br />
CLV: A.26 a , B.32 b , C.39 a , D.24 a , E.28 b , F.30 a , G.26 b .
1hem-ÀvÀz : hem-ÀàÀz G.<br />
CLVI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bir àazel ùaró eyle kim Óaymanalar reşk eylesün<br />
İçine çaúıl döşet dìvÀneler reşk eylesün<br />
2 Óavø ile fısúıyye vü fevvÀre yap òulyada sen<br />
Ôann ile fehm eyleyen bìgÀneler reşk eylesün<br />
3 İbtidÀ’ şey mey tedÀrük idelüm eşşek gibi<br />
Yiyüp içelüm bize mey-òÀneler reşk eylesün<br />
4 Zìb-i meclis ıstaúoz ãallutası ile böcek<br />
Öyle yapdur kim saña kestaneler reşk eylesün<br />
5 Hezl idüp meclisde yÀrÀnı mezelenme ãaúın<br />
Ùaş gibi sengìn görin mestÀneler reşk eylesün<br />
6 Şimdi úışdur beyøanuñ ãallutası virmez øarar<br />
Şöyle yapdur kim ãarı úayàanalar reşk eylesün<br />
7 Bezm-i yÀrÀna girince neş’e-dÀr ol ÙırsiyÀ<br />
Dön hemÀn fırlaú gibi peymÀneler reşk eylesün<br />
CLVI : A.26 a , B.33 a , C.39 a , D.24 b , E.28 b , F.30 a ,<br />
G.27 a .<br />
2//fehm : şek B.; reşk C.3şey : şìr G.<br />
//içelüm bize : içüp bizlere D. 5mezelenme<br />
ãaúın : mezelendürme gel E., F., G. 6//Şöyle<br />
yapdur kim : Gördügüñ demde F., G.<br />
CLVII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün
1 Hìç binici olmayan çapúun ùavarı n’eylesün<br />
Herseküñ beygirleri varken óimÀrı n’eylesün<br />
2 Arúasında ister ‘uşşÀúuñ óuøÿr itdürmege<br />
Dizgin añlar tÀze düşkün iòtiyÀrı n’eylesün<br />
3 Bozmadı hìç çiftesin serd oldı pek tek durmadı<br />
ÚÀncıú eşşekler gibi ùutmaz yuları n’eylesün<br />
4 Yem döküp pÀ-bend idüp köstekleye gör dil-beri<br />
Üstine var rÀm olur ol ıøùırÀrı n’eylesün<br />
5 Bir civÀn ile úışın ãarılmaú ister göñlümüz<br />
ÚÀ’il olmaz ùab‘umuz buz gibi úarı n’eylesün<br />
6 Masòara ebyÀt ile buldurdı Ùırsì ãuyını<br />
Aúmaz ise ùamlamaz úurı pıñarı n’eylesün<br />
CLVII : A.26 b , B.33 a , C.39 b , D.24 b , E.29 a , F.30 b ,<br />
G.27 a .<br />
1//beygirleri : bÀr-gìri E.; beygiri F., G.<br />
2Arúasında ister : İster arúasında E., F., G.<br />
//‘uşşÀúuñ : ‘uşşÀúın B., C., D.; ‘uşşÀúa E.,<br />
F.; ‘uşşÀúı G. 3hìç : pek D. 5//göñlümüz :<br />
ùab‘umuz D.; bu göñül E., F., G. 6Ùırsì ãuyını<br />
: äuyın ÙırsiyÀ E., F., G. //ùamlamaz :<br />
ùamlasun E: //pıñarı : bıñarı B., C., D., F.,<br />
G.<br />
CLVIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bir boza iç ey çıtaú k’anuñ òumÀrı olmasun<br />
Yalıñuz sev tÀzeyi hìç yÀr-ı gÀrı olmasun
2 Cümlenüñ ma‘lÿmıdur pek ÀşikÀre gün gibi<br />
Sürçer elbet beygirüñ õerre úayarı olmasun<br />
3 Zelle-ÀsÀ ardına düşmezdi oàlancıúlaruñ<br />
Zümre-i muàlimlerüñ elde òıyarı olmasun<br />
4 ‘ßd yerine lÿlesine bir aàaç ãoúsam gerek<br />
‘ßd-ı MÀverdì degül ‘ÿd-ı ÚamÀrì olmasun<br />
5 ‘İlletüñ envÀ‘ı hep ãoàuúdan olur ÙırsiyÀ<br />
Óaôô olınmaz úış güni Àteş kenÀrı olmasun<br />
CLVIII : A.26 b , B.33 b , C.39 b , D.24 b , E. ve F.’de<br />
“olmaya” redifi ile yer alıyor, G.27 a .<br />
1k’anuñ : anuñ E. //yÀr-ı gÀrı : yÀri marı G.<br />
2//pek : hep G. 5//Óaôô : Óıfô B., C.<br />
CLIX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Ùatlı ãoóbet ola sükkerden hemÀn<br />
Bıúmışuz óalvÀ-i mermerden hemÀn<br />
2 Damları berbÀd ider àÀyet maùar<br />
Cümlenüñ feryÀdı sañsardan hemÀn<br />
3 Bir murÀdum üzre ùam aúùarmaàa<br />
Bulmadum iõ‘Ànlar dülgerden hemÀn<br />
4 Úarnumuñ ãapı úımıldar öñümde<br />
Gelse birisi güzellerden hemÀn<br />
5 Ger öñüme gelse àÀyet óaôô idi<br />
Bu tirÀşum tÀze berberden hemÀn<br />
6 Sevdügüm yaàlı yidi bir loúmacıú<br />
Virmedi gÀhì-i úatmerden hemÀn<br />
7 Bezm-i meyden vir ayaàı ÙırsiyÀ<br />
Mert olup vire inan yerden hemÀn
CLIX : B.33 b , C.40 a .<br />
7//vir : baã C.<br />
CLX<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün<br />
1 EncÀm-ı erba‘ında òamsìni gördi yÀrÀn<br />
Üç beş gün içre ùutdı bÀàçe için ıãıràan<br />
2 Ol it raúìbi gördüm dil-dÀre diş bilermiş<br />
Azıları úurısun olmış úuduz ıãıràan<br />
3 Evlenmek ister imiş berdü’l-‘acÿzı alsun<br />
Bula cezÀsın ‘aàyÀr aóbÀb ola şÀdÀn<br />
4 Úış içre yapılan hep ãoàuú olur şübhesüz<br />
Ört üstine üşitme pür-nev bayaúlı yoràan<br />
5 Usúumrı mevsiminde bir düzene ãataşdı<br />
Oldı çiroz bu Ùırsì aàyÀre úaldı ùalyan<br />
CLX : B.33 b , C.40 a .<br />
3//şÀdÀn : òandÀn C.<br />
VAV HARFİ<br />
CLXI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Áteş olmaz yaz güni lÀzım olur insÀne úav<br />
Niyyetüm yÀrÀna itmekdür hemÀn sÀlyÀne úav<br />
2 Köhne menzil olsa süknÀ anda úÀbil olmasa<br />
Dirler idi óaúúına olmışdur ol vìrÀne úav<br />
3 Al úarındaşum úavın úavı murÀduñ var ise<br />
Nerm ola sünger gibi hem bir çaúışda yane úav<br />
4 Úaót olursa dirhemin üç pÀreye çıúsa alur<br />
Ehl-i keyfi ùaş ile çaúmaú úonan hemyÀne úav
5 Aúçedür anuñ ùılısm-ı a‘ôamì ol fetó ider<br />
Bir defìnedür ki ehl-i keyf olan yÀrÀne úav<br />
6 Rengi kestane ùorısı at gibidür ekåerì<br />
Almış idük biz beş on dirhemcigin ammÀ ne úav<br />
7 Eksük itme ÙırsiyÀ bu üç şeyi lÀzım olur<br />
Biri kibrìt biri çıra birisi her òÀne úav<br />
CLXI : A.26 b , B.33 b , C.40 b , D.25 a , E.29 b , F.31 a ,<br />
G.27 b .<br />
1yaz güni : her zemÀn E. //Niyyetüm : Minnetüm D. 3.<br />
ve 4. beyitler E.’de yoktur. 3úarındaşum : úarındaşa C.;<br />
úarındaşın G. //Nerm ola : Nerm olur B. //hem : hep B., C.<br />
4olursa : olup da B., C. /dirhemin : dirhemi F. /alur :<br />
olur C. //úonan : úoyan G. 6//biz : bir C., F. 7//birisi :<br />
biri de E., F., G.<br />
CLXII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Keyfüñ ara úarışma ãaúın úaşmeri boş úo<br />
Ùutma ùolıya geldügi dem dil-beri boş úo<br />
2 Leb ur da ne vardur diyü hìç kimseye ãorma<br />
Bulduàuñı içinde yi de lengeri boş úo<br />
3 Çalış bir ayaú evvel anı haôm ola dirseñ<br />
İç ùutma elüñde bozayı ãÀàarı boş úo<br />
4 Hìç baàlama mÀnend-i úaùır başını zìrÀ<br />
Binsem gerek ey ÓÀcı Úucur gel òarı boş úo<br />
5 ‘Áşıú ‘Ömerüñ Gevherinüñ sözlerini yaz<br />
Ùoldurma müzaòref söz ile defteri boş úo<br />
6 MÀnend-i úabaú yanuña ister ki ùaúılsun<br />
Uzat ipin aàyÀr-ı siyeh peykeri boş úo<br />
7 Bir it ki eniklemiş ola varma óaõer it<br />
Yanından ıraú git o úuduz itleri boş úo
8 Düşme üzerine varıcaú dÀr-ı şifÀya<br />
MurdÀrlıú atarlar saña mecnÿnları boş úo<br />
9 Úorúup da senüñ tìàını hìç yÀda getürmem<br />
Öldürdi buçaàuñ beni gel óançeri boş úo<br />
10 Áyìne gibi başına and içdi inandum<br />
Úıl deñlü òaùÀ eylemeyüp kelleri boş úo<br />
11 Bir sofra úadar bÀàçesi var Ùırsi-i zÀruñ<br />
Hep zrÅ!nU açdı hele tÀb-Àveri boş úo<br />
CLXII : A.27 a , B.34 a , C.40 b , D.25 a , E.30 a , F.31 a ,<br />
G.27 b .<br />
2kimseye : dil-beri B., C.; kimseyi G.<br />
4//Úucur : Úuduz F.; Úudur G. 6ister ki :<br />
isterse F. 7varma óaõer it : it óaõer anda F.<br />
//ıraú : uzaú D. //git : it C.; ol D. 8Düşme :<br />
Varma F., G. /varıcaú : düşicek F., G.<br />
10//eyleyüp : eylemedi B., C., D., E., F., G.<br />
HE HARFİ<br />
CLXIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 Faúìrüñ mÀlik oldum bir óamre<br />
Keçi gibi çıúar dolma dìvÀre<br />
2 äapar reftÀrına ‘Àşıú olanlar<br />
Eşeklendi anuñla buldı çÀre<br />
3 Alayduú ardına berdü’l-‘acÿzüñ<br />
İrerdük ılàÀr ile nev-bahÀre<br />
4 BahÀruñ zìneti ãoàan ãarımsaú<br />
Ekìk mi‘de-nevÀzı ÀşikÀre<br />
5 BahÀr ile raúìb ÀmÀde geldi<br />
Otur Ùırsì naôar eyle bahÀre
CLXIII : B.34 a , C.41 a .<br />
3ardına : ardını C.<br />
CLXIV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Düşdi gözelik ardına muàlim yorulınca<br />
Hep cÀy-i òalÀlarda çalışdı duyulınca<br />
2 Bayraú açup ‘asker çekegör üstine yÀruñ<br />
Mudurnı cevzi gibi çalış tÀ úırılınca<br />
3 GehvÀre gibi al öñüne ögret güzele<br />
Ma‘ãÿm belemek nice olur aña yolınca<br />
4 Eglence ider mevsim-i óavuçda çocuúlar<br />
FÀnÿs gibi şem‘ diker için oyılınca<br />
5 Úapusınuñ al ardını òırsuz úoma girsün<br />
Sür sürmeyi başdan dibe dek olsun olınca<br />
6 Balùacıları eski serÀyuñ boyar oldı<br />
Bıyıúlarını hep bozayorlar üzülince<br />
7 Vecdìye belìàÀne naôìre nice mümkin<br />
Ùırsì daòi bir ùurfe àazel yapdı óalince<br />
CLXIV : A.27 a , B.34 b , C.41 a , D.25 b , E.30 a , F.31 b ,<br />
G.28 a .<br />
2cevzi : úozı E., F., G. 3//gibi al : gözet E.<br />
/ögret güzele : dil-bere ögret C., D., E., F.,<br />
G. //nice : naãıl F., G. 4bu beyit B. ve .’de<br />
5. beyitle yer değiştirmiştir. 6//boz ayular :<br />
boz ideler E.; bozayorlar F. 7//óÀlince :<br />
yolınca C.<br />
CLXV<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün
1 Başladum bir àazeli yapmaàa óarf-i hÀda<br />
Yapar iken àaşeyÀn geldi baña tenhÀda<br />
2 Yaàdı yaàmur ãuyını buldı temÀm aldı güzel<br />
Seni ıãlatmadı hìç úanda idüñ yaàmada<br />
3 Vize topraàı olup pişse yolıyla lÿle<br />
Ol güzel úullanılur àayrı döner pÿlÀda<br />
4 Oyun oynarlar ise sen de miyÀna gelegör<br />
Úarış Àdemlere de ùatlı görin óalvÀda<br />
5 Úara úışda yapılan naôma gerekdür úapama<br />
Ùoñdurursın àazeli geydürür iseñ sÀde<br />
6 Òaberüm var ki böcek perhìzine girdi raúìb<br />
Úoncolos yapulu úaşmer işi yoú dünyÀda<br />
7 Óaçı suya bıraàup ùoñdurur ise o sene<br />
Bereket olur imiş aralarında zÀde<br />
8 Didiler böyle àazel çıúrıú-ı tamıyla olur<br />
Bir maranúoz yapamaz miålini bu eånÀda<br />
9 Hele çigdem gibi pek masòara úopduñ Ùırsì<br />
Ò v ÀcegÀn içre eşüñ yoú gibidür inşÀda<br />
CLXV : A.27 a , B.34 b , C.41 b , D.25 b , E.30 b , F.31 b ,<br />
G.28 a .<br />
1//Yapar iken : Yapayorken G. 3yolıyla :<br />
yolınca F., G. 5bu beyit B. ve C.’de yoktur.<br />
8Didiler : Diyeler G. 9úopduñ : çıúduñ F.<br />
CLXVI<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Gedik Paşa-i ‘Àlem úanda külòan úanda ben úanda<br />
Yaúÿb òÀkister itdi òırúamı ten úanda ben úanda<br />
2 Didüm oàlana sen BaàdÀd ilinde ben Balaùda Àh
Ne úÀbildür ki hem-meclis olam sen úanda ben<br />
úanda<br />
3 Kim eyler daúú-i bÀb ÀyÀ görebilsem diyüverdüm<br />
Yetişmez úÀmetüm òayfÀ ki revzen úanda ben<br />
úanda<br />
4 Süpürge baàlamaúda üstüme úaù‘À gelür yoú lìk<br />
Baña ekserci dirler imiş Àhen úanda ben úanda<br />
5 Düşümde boynuzum bitmiş bu gice gördüm ey Ùırsì<br />
‘Aceb dihúÀni-i òarúında óirmen úanda ben<br />
úanda<br />
CLXVI : A.27 b .<br />
CLXVII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Bu şehrüñ úuzàunı işitse bir yerde pilav zerde<br />
ÚarÀr itmez miåÀl-i zìbaú ol bì-çare bir yerde<br />
2 Uãÿlüyle ùutup úara úızı perde ãıyırdurduú<br />
Óüseynìye çıúardı tÀziyÀne olsa bir perde<br />
3 Úati dìvÀnedür zencìr uãÿlinden hìç ayrılmaz<br />
Raúìb olursa beste baàlanur çenberde o ferde<br />
4 Süpürge baàlamaúda úara oàlan òayli mÀhirdür<br />
Eline ãap girerse elli baàlar yatduàı yerde<br />
5 Gürÿh-ı ehl-i keyfi ùatlı olsun dirseñ ey Ùırsì<br />
RevÀnì rÀóatü’l-óulúÿm úapdur daòi perverde<br />
CLXVII : A.27 b , B.35 a , C.42 a , D.25 b , E.30 b , F.32 a ,<br />
G.28 a .<br />
2ãıyırdurduú : ãıyırdaraú E.; ãıyırdıyduú F.<br />
//tÀziyÀne : yaz yana F. 3//Raúìb olursa beste<br />
: Eger beste olursa F., G. //baàlanur :<br />
baàlayuz C.
CLXVIII<br />
MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />
1 Eger sözinde durursa civÀn murÀdumca<br />
Öper fülÀn ider idüm nihÀn murÀdumca<br />
2 HemÀn anı everüp dört ayaúlı eyler idüm<br />
Görürdüm işini ol dem inan murÀdumca<br />
22. 3 MübÀlaàa severüm ùolmasını sulùÀnum<br />
Elüme girse ufacıú ãoàan murÀdumca<br />
4 Uãÿl ile çıúarum şeh-nişìn-i dil-dÀre<br />
Bulınsa idi eger nerdübÀn murÀdumca<br />
5 Úumı gözetleyerek úoymam abliyi elden<br />
äuları ben bilürüm her zemÀn murÀdumca<br />
6 Benüm olursa biri Üsküdar piyÀdesinüñ<br />
Efendi yapdurayum bÀd-bÀn murÀdumca<br />
7 Sütÿn ile serenüm olmasa şikeste benüm<br />
Giderdüm orsa poça rÀygÀn murÀdumca<br />
23. 8 Dümen ãuyın ùutagör furtuna olursa eger<br />
Al arduña yekeyi gel ùayan murÀdumca<br />
9 KenÀrı al gözüñe biz saña du‘À iderüz<br />
äu úapdı úarada ãarı çıyan murÀdumca<br />
10 äıçan düşerse başı yarılur úonaàumda<br />
Gelüp gören dir idi òÀndÀn murÀdumca<br />
11 ÓamÀmcı äÀlió aàa gibi gerçegi dükenüp<br />
Yapardı Ùırsì daòi çoú yalan murÀdumca<br />
CLXVIII : A.27 b , B.34 b , C.41 b , D.26 a , E.31 a , F.32 a ,<br />
G.28 b .<br />
1sözinde : sözine E., F., G. //ider idüm : iderdüm D.;<br />
iderüm E. 2everüp : avıdup D. /eyler idüm : ider idüm D.<br />
4//Bulınsa idi : Bulınur ise E.; Elüme girse F., G. 5bu
eyit F.’de yoktur. 9saña : senüñ F., G. 9du‘À iderüz :<br />
du‘À çekerüz E., F.; du‘Àcuñuz G. 10başı yarılur úonaàumda<br />
: úonaàumda yarılur başı B., C., D., E., F., G. 11 Ùırsì<br />
daòi çoú : Ùırsì-i àaddÀr F.; Ùırsì-i rindÀn G.<br />
CLXIX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Almaú ile kediye bir gice ben Ààÿşe<br />
Bir úalıp ãÀbÿnı çaldurdum efendi mÿşe<br />
2 NÀn-ı zindÀn mezemüz úaşúaval ökçe ile<br />
Boza-ı darı ile başladum ‘ayş u nÿşe<br />
3 Yapılayum dir iken yolda yıúıldum gitdüm<br />
Hep görenler beni beñzetdi hemÀn ser-òoşa<br />
4 Evde bir cÀriyemüz var ki gelür bÀnÿdur<br />
Öyle furtuna ki dönmiş idi hemÀn bayúuşa<br />
5 İbn-i peynircide üç kungureli şeyò oldı<br />
Baòtuñ vücÿbına úuúa şÀlı almış dÿşa<br />
6 Meåel olmış bÀbası oàlına bir bÀà virmiş<br />
Virmemiş oàlı üzümden bÀbaya bir òoşa<br />
7 YÀri gördüm geliyor elde çubuú lÿlesi boş<br />
Gel úuzum ùoldurayum çıúmayasın hìç boşe<br />
8 Keyfi geçmişde àıdÀsını atup ùutayor<br />
Terbiyet oldı Bn% ? bì-veche ol maàşÿşe<br />
9 Mercimek çorbasını kimse yimez ey Ùırsì<br />
Bir sehl-i òal úatılup mÀ’il ola mayòoşa<br />
CLXIX : B.35 a , C.43 b .<br />
8àıdÀsını : àıdÀsı gibi C.<br />
CLXX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün
1 Arnavud şerbeti içsem yine cÀnÀne ile<br />
Ùoldururdum ãoúaàı na‘ra-i mestÀne ile<br />
2 Úaşmer-i ‘Àlem olup curcuna ile cÀnÀ<br />
Bezm-i yÀrÀna girerdüm úurı kestane ile<br />
3 Girdeci dükkÀnı açmaú dilerüm çÀrşÿda<br />
Bir şÀkird olsa ki yufúa aça merdÀne ile<br />
4 Bol ãarımsaú ile fodla ile olursa severüm<br />
Her ãabÀó def‘-i òumÀr itmege teròÀne ile<br />
5 Gice gündüz öñine gelme aàanuñ diyerek<br />
Çekişür úadınsı cÀriye-i dür-dÀne ile<br />
6 Girüp aralarına òayli çalışdum güç ile<br />
Hep barışdurdum anı himmet-i merdÀne ile<br />
7 Ùartılur muşmula-veş dest-i manavda bunamış<br />
Bir ùutar kendüsini tÀze ôarìfÀne ile<br />
8 Bir ãanur ikisinüñ leõõetini añlamayan<br />
Bir degül kÿfteli şorbÀ ãarı úayàana ile<br />
9 Arnavud Vaãlì ile bir olur ise ikisi<br />
Úıralar zencìri Ùırsì gibi dìvÀne ile<br />
CLXX : A.28 a , B.35 b , C.42 b , D.26 a , E.31 a , F.32 b ,<br />
G.28 b .<br />
1//ãoúaàı : zuúaàı B., C. 3çÀrşÿda : çÀrsÿda<br />
E. //şakird : şakirdüm E., F. //olsa ki : ola<br />
E., F., G. 5gelme : gelmez C. //Çekişür<br />
úadınsı : Úarısını çekişür D.; Úadınsı çekişür<br />
F., G. 6Girüp aralarına : Aralarına girüp E.,<br />
F., G. 8bu beyit B. ve C.’de yoktur.//şorbÀ :<br />
çorba F., G. 9ile : gibi G:<br />
CLXXI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün
1 Bir boza iç ey çıtaú kim hìç òumÀrı olmaya<br />
Yalıñuz sev tÀzeyi hìç yÀri marı olmaya<br />
2 Cümlenüñ ma‘lÿmıdur pek ÀşikÀre göz gibi<br />
Sürçer ol beygir ki ayaúda úayarı olmaya<br />
3 Zelle-ÀsÀ ardına düşmezdi oàlancıúlaruñ<br />
Muàliminüñ ellerinde ger òıyarı olmaya<br />
4 ‘ßd yerine lÿlesine bir aàaç ãoúsam gerek<br />
‘ßd-i MÀverdì degül ‘ÿd-i ÚamÀrì olmaya<br />
5 ‘İlletüñ envÀ‘ı hep ãoàuúdan olur ÙırsiyÀ<br />
Óaôô olınmaz úış güni Àteş kenÀrı olmaya<br />
CLXXI : A.28 a , E.31 b .<br />
1kim hìç : anuñ E. 2pek : hep E. //ol beygir<br />
ki ayaúda : elbet beygiri õerre E.<br />
3//Muàliminüñ ellerinde ger : Zümre-i<br />
muàlimlerin elde E.<br />
CLXXII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Kedi küçük olursa aña gör boz fÀre gösterme<br />
Yılar hìç bir daòi varmaz ãaúın ÀvÀre gösterme<br />
2 Çatalcaya varup geldükde bir çiftlik idin<br />
soñra<br />
Naôardan óıfô içün maóãÿlüñi aàyÀre gösterme<br />
3 Şükÿfe-perver olursañ hemÀn lÀle idin ammÀ<br />
Açılma zrÅ! nU -ÀsÀ dibin ‘ayyÀre gösterme<br />
4 Batursam altuna başdan ayaàa eyligüm bilmez<br />
Ùopuz ister o úızmış cÀriyem àaddÀre gösterme<br />
5 Bizüm ma‘ãÿm ise sevdÀlıdur baàlanmaàı sevmez<br />
äalıncaàı sever àÀyet hemÀn gehvÀre gösterme<br />
6 Çocuúları üşütme Bor bezinden sÀdeler geydür<br />
Sözinde dur da anlara alaca òÀre gösterme
7 Ùoàan-ı naômumuz çiftçi eline düşmişe döndi<br />
Mülevveå itmesün ölçüm olan murdÀre gösterme<br />
8 Diraòt-i gül dibinde sen àazel ùaró eyleme zìrÀ<br />
Üşer ùırùıl óaõer eyle ãaúın bì-çÀre gösterme<br />
9 Maranúoz işi bir tÀze àazel yapıldı ey Ùırsì<br />
MurimmÀt istemez gel Ermenì neccÀre gösterme<br />
CLXXII : A.28 b , B.35 b , C.42 b , D.26 b , E.31 b .<br />
2geldükde : geldükçe B., C. 3//‘ayyÀre :<br />
‘aàyÀre B., C. 4Ùopuz : Debbÿs B., C.<br />
7//murdÀre : merdÀne B., C. 8//eyle : úıl D.<br />
CLXXIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Üşündi eylemiş taóta biti yoràane düşdükçe<br />
EmÀn virmez úırardum anları her yane düşdükçe<br />
2 Binüp mÿm-òÀneden bir úayıàa ser-mest iken<br />
yÀrÀn<br />
Olur úaşmer deñiz ortasına mestÀne düşdükçe<br />
3 Hele bir úol-başı olsam da raúã itsem<br />
dügünlerde<br />
Yine úol úırdı dirler bir güzel oàlane<br />
düşdükçe<br />
4 Úışın yola gidenler yükini azaylasun zìrÀ<br />
áırÀre neşf ider yolda çamur sisÀne düşdükçe<br />
5 Atarlar ùaşı elbette diraòt-i meyve-dÀr üzre<br />
O ùıfl-ı bü’l-hevesler óaôô ider kestane<br />
düşdükçe<br />
6 Úuraú olsa mükedderdür bütün bÿstÀncılar ammÀ<br />
Úudurur sebzeler yaàmur yaàup bÿstÀne düşdükçe<br />
7 Biraz yÀrÀn idin kim başuña fırlaú gibi dönsün<br />
ZuúÀúda úaldura Ùırsì seni rindÀne düşdükçe
CLXXIII : A.28 b , B.36 a , C.43 a , D.26 b , E.32 a , F.33 a ,<br />
G.29 a .<br />
1//úırardum : úırarum E., F., G. 2iken : olup<br />
F., G. 3raúã itsem dügünlerde : raúã-Àver olup<br />
dursam F., G. 4yükini : yüklerin B., C., E.,<br />
F., G. 6mükedderdür : keder eyle E., F., G.<br />
/ammÀ : cümle E., F., G. 7//ZuúÀúda : äoúaúda<br />
E., F., G.<br />
CLXXIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Heykel-i menóÿsuña baú destüñe al Àyine<br />
Ùurp ãıúayum sen gibi şÀ‘irlerüñ ÀlÀyına<br />
2 Gizleyüp yayı oú atdum sìnesin itdüm nişÀn<br />
Zaòm açup bir dÀnecük düşdi raúìbüñ payına<br />
3 Áb-zede olur diyü çoú vesvese itdüm yine<br />
Ba‘żı ebyÀtum düşürdüm äulıúulle çayına<br />
4 Zelle-ÀsÀ ardına düşmişdi gördüm KLkym<br />
Ayılmış bÿstÀncı úırda beş mıãır buàdayına<br />
5 ÙırsiyÀ buldı ãuyın gerçekden eş‘Àruñ senüñ<br />
Úaşmer olsun bÀri eylersin sözüñ icrÀyına<br />
CLXXIV : A.28 b , B.36 a , C.43 a , D.26 b , E.32 a , F.33 b ,<br />
G.29 a .<br />
2F. ve G.’de 4. beyit 2. beyitte yer alıyor.<br />
4ardına düşmişdi gördüm ...üñ : M...üñ ardına<br />
düşmiş göñlini B., C., D., E., F., G.<br />
CLXXV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Ey ùurfe úodoş heykel ü ‘unvÀnuma degme<br />
Úaşmer olamam saña girìbÀnuma degme<br />
2 Eşşeklik idüp tel úırasın ‘Àleme úarşu
Ey şÀne ãaúın zülf-i perìşÀnuma degme<br />
3 İpsüz diyü daòl itmeyeler şimdi faúìre<br />
EåvÀb serilen bÀàçede uràanuma degme<br />
4 Ùoñdurmaú ise zemheride söyle murÀduñ<br />
Yoú ise eger pister ü yoràanuma degme<br />
5 Ùaà üsti baña bÀà ider ger yaza çıúarsam<br />
ÙÀzì gibi gel ùaàdaki ùavşanuma degme<br />
6 Elli sekize yoldaş olalı bunı buldum<br />
Ùırsì meded ardumdaki oàlanuma degme<br />
CLXXV : A.29 a , B.36 a , C.43 b , D.27 a , E.32 a , F.33 b ,<br />
G.29 a .<br />
3itmeyeler : eyleyeler E., F., G. /şimdi :<br />
bekle B., C.; belki o F., G. 5bu beyit E.’de<br />
yoktur. /ider : olur F., G. /ger yaza : yaza<br />
F., G.<br />
CLXXVI<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ìlÀtün<br />
1 Ben mÿ-miyÀn-ı yÀri aldum hemÀn òayÀle<br />
Altun ile yanaşsam gelmezse úìl ü úÀle<br />
2 Virsem eline bir kez ãaçum ile ãaúalum<br />
Alsa güzel tamÀmen iş gelse i‘tidÀle<br />
3 AàyÀr ise dem-À-dem bizden gözin ayurmaz<br />
Çıúmazsa bÀri evden ùutsun hemÀn óavÀle<br />
4 MÿsÀ aàa ölüsin farú eylemez didiler<br />
Anuñ içün efendi dönmiş hemÀn çaúale<br />
5 Adı çoban köpegi hìç úurda varmaz ol it<br />
Öyle ‘acìb heykel beñzer bütün cemÀle<br />
6 Bu zemheride òaftÀn àÀyet pamuúlı lÀzım<br />
Geydürsem ayda bir kez ol úaşları hilÀle
7 Ùırsì gibi çobana bir àayrı sÀz yaúışmaz<br />
SÀza girerse bÀrì meşú eylesün úavale<br />
CLXXVI : A.29 a , B.36 b , D.27 a , E.32 b , F.33 b , G.29 b .<br />
2//iş gelse : gelse iş E., F., G. 6zemheride :<br />
zemherìrde B., D., E., F., G.<br />
CLXXVII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Dil-rübÀnuñ bir gice vardumdı tenhÀ üstine<br />
Bì-tekellüf olmayan varmaz müheyyÀ üstine<br />
2 ‘Uúdeler eyler o şÿò-ı dil-firìbüm ‘Àşıúa<br />
Varmayınca keşf olınmaz böyle ma‘nÀ üstine<br />
3 Şaşúını tiryÀkinüñ ãaymaz ãoñın yir kÿftesin<br />
Hìç yaúışmaz lavdanom ma‘cÿn na‘nÀ üstine<br />
4 Ol raúìb-i zişt-ãÿret dönmede pervÀne-veş<br />
‘Áúıbet bir gün düşer şem‘-i kilìsÀ üstine<br />
5 Mìr-i Burnaz ise aãlÀ beñzemez bir kimseye<br />
Burun otun ekmeden yimez o óalvÀ üstine<br />
6 Bozburuna çekdiri varınca pÀy-zenler bütün<br />
Uàramış ishÀle vardum ben temÀşÀ üstine<br />
7 Çün bıraúdılar dumÿr-ı ishÀlden geldi fütÿr<br />
İtdiler bir bir úayalıàuñ çıúup tÀ üstine<br />
8 ZevrÀú-ı úumla gibi furtunaya rÀst gelse de<br />
Bulur eyyÀmuñ çıúar elbette deryÀ üstine<br />
9 Engine çıúma göremezsin úıyıların ãaúın<br />
Yelken altı olmayınca varma a‘dÀ üstine<br />
10 Zÿr görürseñ ÙırsiyÀ boncorne di úarşu úoma<br />
Üstdür el elden varınca ‘arş-ı a‘lÀ üstine
CLXXVII : A.29 a , B.36 b , C.44 a , D.27 a , E.32 b , F.34 a ,<br />
G.29 b .<br />
1vardumdı : vardum da B., C., D. 2eyler : eyle<br />
C.; idüp F., G. /şÿó-ı : şÿóum C. /dil-firìbüm<br />
‘Àşıúa : dil-firìb ‘uşşÀúına E., F., G. 4ziştãÿret<br />
: bed-liúÀ G. 7fütÿr : ża‘f E., F., G.<br />
9úıyıların : úıyıları D., E.<br />
CLXXVIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Bulursañ dil-beri tenhÀ ãoúul gerdÀne merdÀne<br />
äaúın úaşmer olup òalù eyleme sekrÀne meúrÀne<br />
2 Limon ãıúmış g..ine mÀderi ùoàduúda aàyÀruñ<br />
O keskinlikdür it gibi ãalar gerdÀne merdÀne<br />
3 SerÀyuñ nekbeti bÿstÀniyÀnı hìç óayÀ itmez<br />
Edebsüzdür yanında anlaruñ külòÀne mülòÀne<br />
4 MeşÀyiò ãÿretinde mürtekib müdminleri gördük<br />
Yaraşmaz mÀ-teúaddem berü şeyòÀne mey-òÀne<br />
5 Resen-bÀõ olmaàı şÀyeste görmem ben saña Ùırsì<br />
24. Gel olma ‘Àleme úaşmer çıúup uràana muràÀne<br />
CLXXVIII : A.29 b , B.37 a , C.44 b , D.27 b , E.33 a , F.34 a ,<br />
G.30 a .<br />
3bustÀniyÀnı : bustÀncıları E., F., G. 5ben<br />
saña : saña ey E., F., G.<br />
CLXXIX<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Hìç inanılmaz efendi hele bu insÀna<br />
Her biri dir ùazıya ùut úaça gör ùavşana<br />
2 Bize yel oàlı dimekde ‘arøı yÀrÀnuñ<br />
Poyrazuñ àayrıyı àÀyet severüz merdÀne
3 Bıyıàın gördi raúìbüñde üzildi ol dem<br />
Yel gibi yellenerek gitdi hemÀn çingane<br />
4 Ne eserse bu ãoàuúlarda gelür bÀd-i hevÀ<br />
Yelúovan dinse sezÀ óaúúumuza el’Àne<br />
5 Anlaruñ çekdügi bu úorúu òarÀccıdandur<br />
Çergemi yaúdı diyü úaçdı faúìr ormana<br />
6 Funda-ÀsÀ ipe ãapa gelecek bir sözi yoú<br />
äoàuú Àhen dökilüp hìç gele mi sindÀne<br />
7 Bizi ayu gibi oynatmasun ol dÀ’irede<br />
Def gibi úızmaya şÀyed yüzümüz rindÀne<br />
8 Úış güni böyle bürÿdetde degişmem aãlÀ<br />
Bir bayaúlı kebeyi Hind işi üç yoràana<br />
9 Türki baàlar diyü úaşmer olasın ey Ùırsì<br />
Saña şehrì dimek isnÀd olur inãÀfÀne<br />
CLXXIX : A.29 b , B.37 a , C.44 b , D.27 b , E.33 a , F.34 b ,<br />
G.30 a .<br />
2‘arżı : ‘arżı ol F. 3raúìbüñde üzildi :<br />
üzildi raúìbüñde D. 4bu beyit E.’de yoktur.<br />
5çekdügi : úorúduàı D. //òarÀccıdandur :<br />
òarÀccıdan kim D. 7//şÀyet : àÀyet G. 8Úış<br />
güni böyle : Úışın böyle bir F.; Úış olup<br />
böyle G. /bürÿdetde : bürÿdetle B.<br />
CLXXX<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 YÀrÀna börek olsa da úatmer begenilse<br />
Üstine ekerdüm daòi sükker begenilse<br />
2 Óalúa olur ise üzerine yayılaraú<br />
Çalışur idüm ãıdú ile dil-ber begenilse<br />
3 Pür-ma‘rifetem ben size bademle yapardum
Eàriboz işi sükkeri köfter begenilse<br />
4 Úuzàun-veş ‘imÀretler üşerken pilav ile<br />
Zerde getürürdüm iki lenger begenilse<br />
5 Meşhÿr olayum cerr ile Ùırsì gibi bende<br />
Úaşmerlik ile itdügüm işler begenilse<br />
CLXXX : A.29 b , B.37 a , C.45 a , D.28 b , E.33 b , F.34 b ,<br />
G.30 a .<br />
2olur ise üzerine yayılaraú : olur eger üstine<br />
cÀnlar virüp cÀn F. 4‘imÀretler : ‘imÀrete E.,<br />
F., G. 5ile : idüp F.<br />
CLXXXI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Fındıú altunıyla yalvarsam gerek cÀnÀneye<br />
Üçcegiz yapsam gelür bì-şübhe bende òÀneye<br />
2 Òidmet-i ‘uşşÀúa bel baàlar da dÀmen-der-meyÀn<br />
Arúasında gezdürür úÀ’il olur üç dÀneye<br />
3 Arúalıçdan úurtılan MÿsÀ aàayı seyr idüñ<br />
Bir úaval çalmaú yaúışmazken heves òalayına<br />
4 Her ne deñlü òÀk-i İstanbul olanlar var ise<br />
Meyl iderler ekåerì lapa ile úayàanaya<br />
5 Beste olsa bu àazel zencìr uãÿlinde eger<br />
Oúımaú şÀyestedür bu Ùırsi-i dìvÀneye<br />
CLXXXI : A.30 a , B.37 b , C.45 a , D.27 b , E.33 b , F.35 a ,<br />
G.30 b .
CLXXXII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Yine bir nev-àazel yapdum olur yÀrÀne eglence<br />
Disünler oúuyanlar gülerek ammÀ ne eglence<br />
2 Òoş-Àbcı úarılar yolda dügünde müşterì bulsa<br />
äatardı úayısı ile úurı kestane eglence<br />
3 Varaúlansa àazelleri çıúsa bayramlarda meydÀna<br />
Gelürdi seyre ser-tÀ-pÀ olur ãıbyÀne eglence<br />
4 Ayaúdan úalmayalum diyü elden geldügi rütbe<br />
Çıúardum başa hÀda bir àazel rindÀna eglence<br />
5 HevÀyìdür bu vÀdìde bizüm üstÀdumuz Ùırsì<br />
Olur bu masòara ebyÀtumuz yÀrÀna eglence<br />
CLXXXII : A.30 a , B.37 b , C.45 b , D.28 a , E.33 b , F.35 a ,<br />
G.30 b .<br />
1olur : ola F., G. 3//olup : olur E., F.<br />
4//rindÀna : yÀrÀna B., C, 5//yÀrÀna : ‘irfÀna<br />
B., C., E., F., G.<br />
CLXXXIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 BaúúÀl içürdi baña ãarb sirke kÀse kÀse<br />
Döndi hem iki gözüm úan ile ùolı ùÀse<br />
2 Ben alına inandum pancar gibi boyandum<br />
‘Áşıú olup úapladum ol lebleri kirase<br />
3 ÒaftÀn úalıbı Kfrvf başúa işin göreydüm<br />
Bir çintiyan biçeydüm uysun o bir libÀse<br />
4 Türk arúasından eksük olmaya hem elinden<br />
Meyyitüñ külüng ü kürek bÀrÿd òar durmase<br />
5 Bir òidmet ile getmek olursa Anúaraya
MÀlik olurdum anda tebsi úadar nuóÀse<br />
6 Girse elüme furãat ne herzeler yir idüm<br />
Bir kez müsellim olsam ben belde-i Payasa<br />
7 Meşú itmek ister iseñ tel úırmadan óaõer it<br />
Bozuú düzilse görinme sen çalàıcı Minasa<br />
8 Hep ò v acegÀn-ı dìvÀn ta‘dÀd olınsa bir bir<br />
Óadden ziyÀde oldı ãanmañ gelür úıyÀse<br />
9 Çün ò v acegÀn içinde nÀm-Àver oldı àÀyet<br />
Úaşmerlik ile Ùırsì düşdi zebÀn-ı nÀse<br />
CLXXXIII : A.30 a , B.37 b , C.45 b , D.28 a , E.33 b , F.35 a ,<br />
G.30 b .<br />
4bÀrÿd : bÀrÿdı E., F., G. /mÀse : nÀse G.<br />
7//düzilse : düzen D., E., F., G. //sen : ol<br />
G. 8bu beyit B. ve C.’de yoktur. 9Çün : Hep C.<br />
/içinde : içre C.<br />
CLXXXIV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Eglenilmez úış güni yÀr olmasa kÀşÀnede<br />
Beklenilmez yalıñuz bayúuş gibi vìrÀnede<br />
2 Bir bürÿdet düşdi erbÀb-ı keyifüñ beynine<br />
Her biri buz gibi doñdı úaldı úahve-òÀnede<br />
3 Yaz günidür hep àıdÀ gibi atup ùutduúları<br />
Úış güni Beç ördegi gibi úalurlar lÀnede<br />
4 Çün ãoàuúdan ba‘øı dervìşÀn gibi bì-çÀreler<br />
Erba‘ìni dar çıúardılardı çille-òÀnede<br />
5 Bu sene hìç úaymaduú yoúdur úızaúlar yaàlayup<br />
Òayli bir eglence oldı zümre-i ãıbyÀnede
6 Tecrübe itmiş úati vÀfir kişiler böyle dir<br />
İrtibÀù olmaz ayaúla zümre-i mestÀnede<br />
7 Úış güni úahvaltıya şÿr-bÀ yiyen gelsün diyem<br />
äarımsaúla yaàlı etmekler gerek teròÀnede<br />
8 Naôm-ı şìrìnüm görenler reşk idüp didi baña<br />
Böyle pişkin görmedük bir dürlü óalvÀ-òÀnede<br />
9 Úaşúaval öñce zindÀn etmeginden àayrısı<br />
Naúle lÀyıú úalmadı ey Ùırsi şey mey-òÀnede<br />
CLXXXIV : A.30 b , B.38 a , C.46 a , D.28 b , E.34 a , F.35 b ,<br />
G.31 a .<br />
1olmasa : olmaya F., G. 2bu beyit F.’de<br />
yoktur. //doñdı : ùoldı B. 7bu beyit F.’de<br />
yoktur. /şorbÀ : çorba B., C., E., G.<br />
9Úaşúaval-ı ökçe : Ökçe-i úaşúavalı E., F., G.<br />
//Naúle lÀyıú : Bu miåilli F., G.<br />
YE HARFİ<br />
CLXXXV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Úış geldi bu ‘aãruñ úati serd oldı hevÀsı<br />
Maóżar-ı nefsi gibi bürÿdetli şitÀsı<br />
2 Çıúdı kömürüñ baùmanı yüz pÀreye oldı<br />
Bir el kiri idi yüzümüñ úaldı úarası<br />
3 Baş üzre yeri var o hilÀl-i ramÀżÀnuñ<br />
NÀmı oruç ayı didi Türküñ büleàÀsı<br />
4 Nÿrı ùa‘Àn itdi o meh-pÀrenüñ ol dem<br />
Teşrìfi ile ‘Àlemi ùoldurdı øiyÀsı
5 Manúır buòurı ãatmaàa başladı çocuúlar<br />
Böyle olagelmiş bu ayuñ neşv ü nemÀsı<br />
6 ÇÀrşÿda oruç keyfi duòÀn arayaraúdan<br />
Eski Yeñice ùaşlıàa düşdi ôurafÀsı<br />
7 ‘AyyÀş-ı zemÀn ebniye-i keyfi ne bilsün<br />
Afyon ile úahveyle olur keyfüñ esÀsı<br />
8 Aòşam u ãabÀó keyfe uyup iki eliyle<br />
TiryÀkilerüñ ùutduàı úahveyle àıdÀsı<br />
9 Oldı ramaøÀn Àòir ü ‘íd eyledi cümle<br />
TiryÀkiler eãnÀfınuñ a‘lÀ vü gedÀsı<br />
10 Úaşmerlige meşúum yetişeydi diyerekden<br />
El úuúlası oynatmaàa çıúdı nüdemÀsı<br />
11 ÒurmÀyı ùorı çapúun eşekle yola çıúdum<br />
Aldı bütün eùrÀfumı fellÀó àurebÀsı<br />
12 Çil pÀre girerse elüme bende efendüm<br />
äarf eylemenüñ var bilürüm õevú u ãafÀsı<br />
13 Biz suòre-i ‘Àlem geçinürken yine cÀnÀ<br />
LÀyıú mı ki taúlìd ide şehrüñ süfehÀsı<br />
14 Ùırsì hele úaşmerligi sen itme ferÀmÿş<br />
ŞÀnìye ne àam şimdi úabÿl oldı du‘Àsı<br />
15 VÀlì-i Mıãır óażret-i YaóyÀ-i zemÀnuñ<br />
Naòıl-ı germì sÀyesidür mesken ü cÀsı<br />
CLXXXV : A.31 a , B.38 a , C.46 a , D.29 a , E.34 b , F.35 b ,<br />
G.32 b .<br />
5başladı : başlardı F., G. 6ÇÀrşÿda : ÇÀrsÿda<br />
E. 8//bu mısra C.’de yoútur. 9bu beyit B.’de<br />
yoktur. 9//bu mırsa C.’de yoktur. 10yetişeydi<br />
: yetişdi B., C. 14 ve 15. beyitler C. ve
G.’de yer değiştirmiş. 15VÀlì : SulùÀn E., F.,<br />
G.<br />
CLXXXVI<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 äoàan u ãarımãaúda bizüm ãab mı úaldı<br />
Bu dÀneleri dirmeye úınnÀb mı úaldı<br />
2 Seyircileri aldı óarÀret içe içe<br />
BÀùıye şerbetçide vişn-Àb mı úaldı<br />
3 Der-ban acı çeşm dökenlerde<br />
Úanbur vü ùopal maòlaãı pìş-bÀb mı úaldı<br />
4 Çoú çeşme yapuldı bizüm İstanbulumuzda<br />
Hep úurıdı birinde daòi Àb mı úaldı<br />
5 Hep ferve-fürÿşı arayanlar zaàar-ÀsÀ<br />
Beyhÿde gezer ãırçalı sincÀb mı úaldı<br />
6 Var idi ezel òırãı yeker ayucılarda<br />
Şimdikilerinde yekecek tÀb mı úaldı<br />
7 Ùırsì hele úaşmerlik ile òalúa görindi<br />
Úarışmaduàı girmedügi bÀb mı úaldı<br />
CLXXXVI : B.38 b .<br />
CLXXXVII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Beygir olmazsa eşeklen saña yoúdur żararı<br />
Ger palÀñuñ yoú ise kendüñe al bir semeri<br />
2 Dimesünler zurafÀ saña yuları eksük<br />
Eşekün çapúunın al úalmayasın yolda geri
3 Elüñe tÀze girerse anı úaçurma gözet<br />
Ardın al óiss ider ‘Àşıúları geçme ileri<br />
4 Úoma çıplaú çocuàı belki üşür geydüre gör<br />
ÚÀ’il olursa eger herzesini yir pederi<br />
5 Zenne çalış ki ıãınsun aralıú bulduúça<br />
Görinürse ãoàur elbet aña yüz gibi eri<br />
6 Böyle úıãraàuma öküz gibi baúarsun Ùırsì<br />
LÀ-naôìr idi iki olmasa ger çifteleri<br />
CLXXXVII : B.38 b .<br />
CLXXXVIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 FÀre yükde bu gice bir iki yoràan deldi<br />
Kediler görmedi bir vech ile pinhÀn deldi<br />
2 Taóta bendüñ çüridi óavlısı vìrÀn oldı<br />
Döşeme taótaların ùamla-yı bÀrÀn deldi<br />
3 Küp dibi çevre çamur olmaú ile sulùÀnum<br />
Her ùarafında ôuhÿr itdi ãoàulcan deldi<br />
4 äuãadum da ãulamaduñ beni diyü dil-ber<br />
Meşk-i saúúÀyı bıçaàıyla nümÀyÀn deldi<br />
5 Binişüm eski diyü óıfôa çalışdum yine<br />
Orta parmaàı ile ardumı yÀrÀn deldi<br />
6 Bir muãanna‘ fener aldum ki cedìd-i işkenbe<br />
Götürürken eve ùaş atdı da ãıbyÀn deldi<br />
7 İbn-i çadırcıyı medó itme ãaúın ey Ùırsì<br />
Pek tülek òırsuz idi Çorlıda bir òÀn deldi<br />
CLXXXVIII : A.31 b , B.39 a , C.46 b , D.29 b , E.35 a ,<br />
F.36 a , G.33.
3bu beyit F.’de yoktur. 4ãulamaduñ : ãulamadı<br />
E., F., G. 5yine : cümle G.<br />
CLXXXIX<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Úoncolos yapulu ‘aàyÀr ise mevzÿn er idi<br />
Dil-beri gördi óicÀbından o mecnÿn eridi<br />
2 Ùoñdı bì-çÀre ãaçaú buzı gibi ãoàuúdan<br />
Güneşi gördi de mÀnende-i Ceyóun eridi<br />
3 äıcaàı àÀyet ile keskin olur Edirnenüñ<br />
Ba‘żı cÀmi‘lerüñ üstindeki úurşun eridi<br />
4 Pek çelimsüz görinür úırdı ricÀl-i Mıãrì<br />
ÒulefÀ’dan birisi daòi NÅAL! ? er idi<br />
5 Ba‘żı eşşek anı óalvÀ-yı ãabÿnì ãandı<br />
25. Aldı aàzına köpürdi úara ãabÿn eridi<br />
6 Bì-şu‘ÿr olduàına bu daòi bir şÀhiddür<br />
Ceyb-i tiryÀkìde kÀàıd ile ma‘cÿn eridi<br />
7 Der-beder gezmege meşúı var idi ‘Àlemde<br />
Ùırsì-i bì-çÀre ŞÀnì gibi úuzàun er idi<br />
CLXXXIX : A.31 b , B.39 a , C.47 a , D.29 b , E.35 b , F.36 b ,<br />
G.33 a .<br />
3äıcaàı àÀyet ile : äıcaàı úati pek F.; äıcaàı<br />
ki àÀyet pek G. 6Ceyb-i tiryÀkìde kÀàıd ile :<br />
ÚÀàıd ile ceyb-i tiryÀkìde F., G. //kÀàıd :<br />
kÀàaõ B., C.<br />
CXC<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün
1 Beni baór-i àama ãaldı turunc u portaúal úaydı<br />
Büyük úayd imiş ‘Àlemde àırÀr hegbe çuval úaydı<br />
2 Açardum çerge-i baúúÀlı Ordu-yi hümÀyÿnda<br />
Çerez nev‘ì bulınsa mümkin ancaú úaşúaval<br />
úaydı<br />
3 Sögüş yirken yemekliklerde úalsa diş arasında<br />
Var iken boynuzum serde ãaúın çekmeñ òalÀl<br />
úaydı<br />
4 Úuyumcı ãan‘atın işlerdüm ammÀ pÿteyi atdum<br />
İşüm altun olurdı olmasaydı úìl ü úÀl úaydı<br />
5 Geçerken bal úapanından bu úış bir ùatlı şey gördüm<br />
Palamud arúasında buzda bir dÀne óamÀl úaydı<br />
6 KenÀrumda dal kütük göreyüm diyü söylerken<br />
Yitürdi kendüsin oàlan çözildi peştemÀl úaydı<br />
7 TerÀzÿlandı úanùÀr aàmamaú üzre biraz gitdi<br />
Ayaàı baãmadı düz çamura düşdi ùopal úaydı<br />
8 Şükÿfe beslemekden baòtumuz olsaydı ‘Àlemde<br />
Úaranfil besler idüm olmasa ammÀ sifÀl úaydı<br />
9 Úati úaşmer óarìfüm ÙırsiyÀ küttÀb arasında<br />
Donanmada beni seyr eyleyen çekmez cemÀl úaydı<br />
CXC: A.31 b , B.39 a , C.47 a , D.29 b , E.35 b , F.36 b , G.33 b .<br />
1//àırÀr : òarar C.;eger F. 3bu beyit F.’de<br />
yoktur. //çekmeñ : çekme B., C., D. 5úış : gün<br />
F. 6KenÀrumda : KenÀr-ı ãuda F., G. 7//düz :<br />
kör<br />
B., C. 8beslemekden : beslemekde B.,<br />
C.9//Donanmada beni seyr eyleyen : Beni seyr<br />
eyleyen donanmada E., F., G.<br />
CXCI<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün
1 KebÀb ile úavurma içre ey aşçı ãoàan yoú mı<br />
Vekìl-òarca dimezsüñ eksügi sende lisÀn yoú mı<br />
2 Òıyar bÿsùÀnuñı ãÿfì g...üñ var ise sen bekle<br />
Otur Àdem àayra dime bir pÀs-bÀn yoú mı<br />
3 Y...lanmış gelür muàlim arardı tÀze àavàÀlar<br />
Alup ardına úalúanı durur bir pehlevÀn yoú mı<br />
4 N’içün óayvÀnlıú eyler ol raúìb-i bed-liúÀ bilmem<br />
‘Aceb feryÀdı açlıúdan mı yemlikde ãaman yoú<br />
mı<br />
5 Görüp yaàmurı ùamlardan güzel ãu almaàa mÀ’il<br />
Bütün almaú dilerse ãor yanında nÀv-dÀn yoú mı<br />
6 Bodur bir ‘Àşıúum irmez elüm ol úadd-i bÀlÀya<br />
Çıúardum dört ayaúlı olsa bir kez nerdübÀn yoú<br />
mı<br />
7 N’edem yaàmur yaàarsa ùamladan úorúarsın ey Ùırsì<br />
Evüñde oùalaruñ birisinde hìç tavan yoú mı<br />
CXCI: A.32 a , B.39 b , C.47 b , D.30 a , E.36 a , F.37 a ,<br />
G.33 b .<br />
1//dimezsüñ : dimez ise B., C. //eksügi :<br />
eksügin B., C. 2bÿstÀnuñı : bÿstÀnını B., C.,<br />
D., F., G. 5ãor yanında : gir yanında F., G.<br />
7òìç tavanı : nÀv-dÀn B., C., D.<br />
CXCII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Didüm götürürsin hele seyrÀne yoàurdı<br />
Ekşitme yidür büsbütün oàlane yoàurdı<br />
2 Aşçılıàına cÀriyenüñ söz yoú efendi<br />
Yufúa açacaú òÀmÿrı ammÀ ne yoàurdı
3 Gezmekle biraz günde yüzüm yandı diyerek<br />
Sürdi yüzine gözine dìvÀne yoàurdı<br />
4 Úış günleri àÀyet severüm şÿr-bÀsını Àh<br />
Şeh-bÀõ bize úabaàıyla teròÀne yoàurdı<br />
5 Düşmiş boàazı derdine Ùırsì ne bu óırãı<br />
İçmiş dökerek pister ü yoràane yoàurdı<br />
CXCII: A.32 a , B.39 b , C.48 a , D.30 a , E.36 a , F.37 a ,<br />
G.34 a .<br />
4şorbÀsını : çorbasını E., F., G. /Àh : pek<br />
B., C., F., G. 5//İçmiş dökerek : Dökmiş<br />
içerek E., F., G.<br />
CXCIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Menzilci ùavarı gibi sür‘Àt bize degdi<br />
Yemeklik içün it gibi ruòãat bize degdi<br />
2 YÀrÀn arasında yine destÀra ùaş atup<br />
Üslÿbumı pìş ùutdı da nekbet bize degdi<br />
3 ÓalvÀya çaàurdı bizi úış gicesi yÀrÀn<br />
ÚÀ’il olıcaú ãıraya ãoóbet bize degdi<br />
26. 4 Oldı pederüm pìşesi neccÀr idi anuñ<br />
áayrì yoú idi vÀriåi Àlet bize degdi<br />
5 Ùırsì-i fehìmüz süòan-ÀrÀy-ı zemÀnuz<br />
Gitdiyse HevÀyì n’ola nevbet bize degdi<br />
CXCIII: A.32 b , B.39 b , C.48 a , D.30 b , E.36 b , F.37 b ,<br />
G.34 a .<br />
2atup : atdı B. 2//bu mısra C.’de 3// ile yer<br />
degiştirmiş. 3//ãıraya : ãırada B., C. 4bu<br />
beyit D.’de yoktur. 4pederüm : pederi B., C.<br />
5n’ola : hele F., G.<br />
CXCIV
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Göñül ùaàuñ başından indi düşdi yÀre besbelli<br />
Açıldı lÀle-veş ruòãat bulınca yÀre besbelli<br />
2 Úoruú geldi görindi ãapa bindi dil-berüm müjde<br />
MiåÀl-i zrÅ! nU beg düşdi hep yek-pÀre<br />
besbelli<br />
3 Úızıl alayı reng aldı diyü ‘Àrż-ı neşÀù itdi<br />
Düşürdi oda ‘aàyÀrı o Àteş-pÀre besbelli<br />
4 Görince ben de düşdüm ardına òaylì emek çekdüm<br />
Duyıldı úıããamuz yoúdur mecÀl inkÀre besbelli<br />
5 Çalışdum òayli ol şÿòı úucaàa almaàa ammÀ<br />
Aàır geldi ne óÀcet urmaàa úanùÀre besbelli<br />
6 ÓarÀret virdi baña çevrenüñ yapduàı ãarmalar<br />
Yine sirke úomışdur Arnavud bancare besbelli<br />
7 Bu gice ãoóbetüñ er başısı olmışsın işitdük<br />
Yüzüñde bir iki üç dÀne úalmış úare besbelli<br />
8 ZemÀne dil-beri ber-vech ile minúarle ãayd<br />
olmaz<br />
‘Araúla bÀde ister hem daòi çil pÀre besbelli<br />
9 Bıyıú burduúda çekmiş anı òavfinden ne geldiyse<br />
KenÀrsuz taóta pişkün ile naúl ‘aàyÀre<br />
besbelli<br />
10 Dört oúúa mı alur úandìl aàızlı çölmegi buldı<br />
Úırıú ãaúsı dibiyle süzdiler hem-vÀre besbelli<br />
11 Çıúarsa mey-fürÿşuñ mìr-i Burnaz süd úarındaşı<br />
Neseb iåbÀt ider bir şey úomaz nÀ-çÀre<br />
besbelli<br />
12 Girince içine biñ reng ider bì-şübhe ol àaddÀr<br />
Yise müshilci çıúarur evvel biñ pÀre besbelli
13 Girüsin fikr iderken ÙırsiyÀ ãor hem su’Àl eyle<br />
Dile gelmez úabÀóat eyler ol şalvÀre besbelli<br />
CXCIV: A.32 a , B.40 a , C.48 a , D.30 a , E.36 a , F.37 a ,<br />
G.34 a .<br />
1başından : başında F., G. //bulınca : bulındı<br />
B., C. 3bu beyit F.’de yoktur.3//o : ol E.<br />
4òayli : bend-i D. 5òayli ol : bunca dem F.,<br />
G. /şÿòı : şÿòa B., C. 7//dÀne : yerde B., C.,<br />
F., G. 8 ve 9. beyitler G.’de yer değiştirmiş.<br />
8bÀde ister : bÀdecik D. 9burduúda : burmaúda<br />
E., F. /çekmiş : çekdi G. //pişkün ile naúl :<br />
pişkün naúl ile B., C. 10Dört : Beş B., C.,<br />
E., F., G. /çölmegi : çömlegi B., C. 11//nÀçÀre<br />
: bì-çÀre D. 12bu beyit C.’de yoktur.<br />
/çıúarur : çıúardı F.; çıúar olup G. 13iderek<br />
: iderken E. /ãor hem : ãorsam B., . /idüp :<br />
eyle B., C.<br />
CXCV<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Bir øiyÀfet eyledüm ben yaòni bir çorba iki<br />
Ùatlı ùatlı ãoóbet itdüm turşi bir óalvÀ iki<br />
2 Yazsalar aãlì bıyıú vaãl olsa úÀfa àayn olur<br />
İki dürlü oúınur ma‘nÀsı bir imlÀ iki<br />
3 Müttefiúdür ãuãa bÀbında efendi ekåerì<br />
Resm-i òaùda ãuãanuñ lafôìsi bir ma‘nÀ iki<br />
4 Dìde-i ‘aàyÀre úara ãu gibi çoúdur gelen<br />
Edirne şehrinde ‘Arda ãuyı bir deryÀ iki<br />
5 ÙırsiyÀ envÀ‘ õi-rÿóı òadd-i aòlÀú eylemiş<br />
Emr-i Óaúla her birinüñ burnı bir ‘aynÀ iki<br />
CXCV: A.32 b , B.40 a , C.48 b , D.30 b , E.36 b , F.37 b ,<br />
G.34 a .
CXCVI<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Bu faúìr-òÀneye bir yaòni úapan gelmez mi<br />
Soframuz çıúduàunı görse inan gelmez mi<br />
2 Òalúa şìrìn geleyor ùatlı dili Rÿmìnüñ<br />
Ermenìnüñ dili bed sözi yavan gelmez mi<br />
3 Dil atup b...lıca bülbül gibi çekse daòi<br />
Böyle murdÀr sözi ‘aàyÀre yalan gelmez mi<br />
4 Çüridi úaba ãoàanuñ acısın çoú çekdük<br />
Gelibolıdan ‘aceb yerli ãoàan gelmez mi<br />
5 FÀre bolı deñize fÀ’ide dir ‘Àúıllar<br />
27. äaúlasaú peyniri dollÀba ãıçan gelmez mi<br />
6 LÀlecilik ideyüm baòtumı bir kez ãınayum<br />
Taòtama zrÅ! nU ekdükde sinÀn gelmez mi<br />
7 Böyle beyhÿde müzaòref sözi alsa aàıza<br />
İşiden kimseye Ùırsì àaåeyÀn gelmez mi<br />
CXCVI: A.32 b , B.40 b , C.49 a , D.30 b , E.37 a , F.38 a ,<br />
G.34 b .<br />
4úaba : yerli F., G. //yerli : bir yerli C.<br />
5bu beyit F.’de yoktur. 6bu beyit F.’de<br />
yoktur.<br />
CXCVII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 YÀ úÀfiyesinde yine bir nev-àazel oldı<br />
Ùuàlayla kireçle òorasanla temel oldı<br />
2 Kerpiç gibi cümle àazelliyÀtumı ben de<br />
Bir úÀlıba dökdüm hepisi bì-bedel oldı
3 NÀ-puòte olan şi‘rümi aàdayla pişürdüm<br />
Úahvaltıya yÀrÀna müferrió reçel oldı<br />
28. 4 SeóóÀr imiş ‘Àşıú ise siór ile raúìbüñ<br />
Bindügi gibi arúasına bir baàal oldı<br />
5 Úıraù ile alurlar iken ‘Àrif olanlar<br />
Rÿspì-i Bolı-veş àazelüm mübteõel oldı<br />
29.<br />
30. 6 İrmez elümüz çam aàacınuñ depesine<br />
Bu fikr ise bir başúaca ùÿl-i emel oldı<br />
7 Bu masòara ebyÀtuña çirkin diyemezler<br />
Döngel gibi òÀm olmadı Ùırsì güzel oldı<br />
CXCVII: A.33 a , B.40 b , C.49 a , D.31 a , E.37 a , F.38 a ,<br />
G.34 a .<br />
4bu beyit E.’de yoktur. 5bu beyit B., E.,<br />
F.’de yoktur. 6//başúaca : başúa da B.<br />
7ebyÀtuma : ebyÀtuña G.<br />
CXCVIII<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 ‘Aúlumı aldı tÀze bahÀruñ güzelligi<br />
Üzüm zemÀnı rÿy-i nigÀruñ güzelligi<br />
2 Avlar siñek ricÀl ü nisÀsı bu demde hep<br />
Olur kiras zemÀnı óiãÀruñ güzelligi<br />
3 äuyın bulunca gezdi o mestÀne it gibi<br />
Óayretde úoydı úurı pıñaruñ güzelligi<br />
31. 4 Hep baàçevanlaruñ gözi yazlarda açılur<br />
Burnında çiçegi o òıyaruñ güzelligi<br />
5 Ùırsì bir iki úaşmer ile óÀøır ol yüri<br />
Vardur kenÀr-ı cÿda çenÀruñ güzelligi<br />
CXCVIII: A.33 a , B.40 b , C.49 b , D.31 a , E.37 b , F.38 b ,<br />
G.35 a .
2bu : ol F., G. 3//úoydı : kodı D., E. 5ol<br />
yüri : olagör D. //cÿda : ãuda F., G.<br />
//çenÀruñ : óiãÀruñ B., C.<br />
CXCIX<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 O óammÀmlarda àalùÀn olmaduñ mı<br />
O külòanlarda sÿzÀn olmaduñ mı<br />
2 Úuraúlıú olduàın hìç istemezsin<br />
Çamurlarda ãoàulcan olmaduñ mı<br />
3 Raúìbe didiler it gibi sen de<br />
Ulu çÀrşÿda der-bÀn olmaduñ mı<br />
4 Alış viriş idene ùa‘n idersin<br />
Be hey ãÿfì sen oàlan olmaduñ mı<br />
5 Seni yÀrÀndan oldı didiler hep<br />
Sen anlar ile yÀrÀn olmaduñ mı<br />
6 Mudanya beygiri gibi çamurda<br />
Yürürseñ de bıcılúan olmaduñ mı<br />
7 Bayaúlı yoràan örtindükde Ùırsì<br />
Esìr-i úuùnı yoràan olmaduñ mı<br />
CXCIX: A.33 a , B.41 a , C.49 b , D.31 a , E.37 b , F.38 b ,<br />
G.35 a .<br />
3//çÀrşÿda : çÀrsÿda E. 4idersin : edersüñ E.<br />
5 ve 6. beyit E.’de yoktur.<br />
CC<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün
1 Misket elması yidüm rÀyióa leõõet bÀúì<br />
Geçen ay turşì yidüm úaldı óarÀret bÀúì<br />
2 Var iken arúalıcum hìç bıyıàından úorúmam<br />
Çekerüm yel gibice bÀrını àayret bÀúì<br />
3 Deli berber bilegisi gibi düz olsa daòi<br />
Kelligi itsem tekellüm yine lüknet bÀúì<br />
4 Úaldırım mÿmcısı ùaşdan çıúarur etmegini<br />
Úaya başı daàıdur òalúa òuşÿnet bÀúì<br />
5 Áb-ı limon ile Ùırsì leke olmaz buldum<br />
BÀde-i nÀbe limon ãıúsa da óumret bÀúì<br />
CC: A.33 b , B.41 b , C.50 b , D.31 b , E.37 b , F.38 b , G.35 a .<br />
3daòi : eger E. //itsem : itse D.<br />
CCI<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Sitanbula bu yıl bir masòara Bulàardan geldi<br />
Sürilmiş óabb-ı müshille çıúup nÀ-çÀrdan geldi<br />
2 Kümeslerde naãìbüm düşire idüm diyerekden<br />
O óayvÀn düşmeni sañsar aşup dìvÀrdan geldi<br />
3 İşitdüm süngeri çÀrÿb ile silmiş süpürmişler<br />
Kufe kÿfe zibiller bÀàçe-i TÀtÀrdan geldi<br />
4 Elüñ atduàı ùaş ıraú düşer dirler meåeldür bu<br />
Yuvarlandı raúìbüñ başına ùaş yÀrdan geldi<br />
5 Üzilse virmez aãlÀ kimseye ser-rişte ipek-veş<br />
Aralıúda işin görmişde pÀk inkÀrdan geldi<br />
6 Kücide bez úomam girsem nigÀruñ tezgehine ben<br />
Ùoúunan bezlerüñ düz olması çenbÀrdan geldi<br />
7 Mekik atmaú gürÿh-ı çulóalarda bir kemÀl ancaú<br />
Baúır-ÀsÀ bize òÀliã òaber Lazlardan geldi
8 Úaçışduúlarını ùamdan görüp aãlın su’Àl itdüm<br />
Kedilerüñ firÀr-ı úorúu-i sañsardan geldi<br />
9 Odanuñ çevresin la‘l ile naúş itdürdüm ammÀ kim<br />
Tavanı lÀciverdì olması jengÀrdan geldi<br />
10 Úırıú ùuàlalarından óavø u fısúıyye yapıldı hep<br />
Varaúlanmış pirinc fevvÀreler mi‘mÀrdan geldi<br />
11 Bi-óamdullÀh ki aúçe taòtası deñlü yerüm<br />
vardur<br />
Pabuccıyla úızıl alası lÀle-zÀrdan geldi<br />
12 Dolaşmış alacaú şey bulamamış cümle óavuç almış<br />
Bizüm úoca úarı zenbìl ile bÀzÀrdan geldi<br />
13 zvfÆz òavfi dü-tÀ itdi piyÀde úaddini yolda<br />
O balçıú çoúluàı hep keåret-i emùÀrdan geldi<br />
14 Úışuñ bu rÿzgÀrı naàme-perdÀz oldı ey Ùırsi<br />
Nefìr-ÀsÀ ãadÀy-ı nev-be-nev minúÀrdan geldi<br />
CCI: A.33 b , B.41 a , C.50 a , D.31 b , E.37 b , F.39 a , G.35 b .<br />
2. ve 3. beyitler E.’de yoktur. 2diyerekden :<br />
diyerek gice B., C., G. 3silüp : silmiş B., C.<br />
4ıraú : uzaú D. 5bu beyit F. ve G.’de şu şekilde<br />
yer alıyor : Evin naúşın begendüm mesleküñ bu<br />
úalmış ey Ùırsì<br />
Tavanuñ lÀciverdì olması jengÀrdan<br />
geldi<br />
5virmez aãlÀ kimseye ser-rişte : kimseye serrişte<br />
virmez D. 8bu beyit E.’de yoktur. /itdüm<br />
: itdük E. 9çevresin : saúfını D. /ammÀ : ÀyÀ<br />
D. //Tavanı : KenÀrı D. 10yapıldı hep :<br />
yapılduúda B., C. 11//alası : elması D.<br />
13òavfi : úaydı D. 14Ùırsì : Naúşì C.<br />
CCII<br />
Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün
1 Uzun úulaúlıdur hele merkeb didükleri<br />
Eşşekler atuñ ola siñek hep didükleri<br />
32. 2 AàyÀr eger óimÀra binerse palÀn ile<br />
Bin diyü emrüñ ismidür irkeb didükleri<br />
3 Úaşmerlik ile meclis-i òÀãa girer çavuş<br />
Hep òalúuñ oldur aña muúarreb didükleri<br />
4 Türkìde ãu úonup içilen úabuñ adıdur<br />
‘UrbÀn dilinde kÿze vü meşreb didükleri<br />
5 áayruñ cebinden umma ãaúın fÀ’ide saña<br />
Her kişinüñ yanında gerek ceb didükleri<br />
6 Oàlana sìm ü zer gerek anuñla rÀm olur<br />
Rÿspìyi aldadandur o àabàab didükleri<br />
7 Ùırsì girerse destüñe yek merdi bir kere<br />
Dib gösterendür aña urup leb didükleri<br />
CCII: A.34 a , B.41 b , C.50 b , D.32 a , E.38 a , F.39 a ,<br />
G.35 b .<br />
1//bu beyit E.’de yoktur. 2. beytin 2. mısraı<br />
yer alıyor. 2eger óımÀra binerse palÀn ile :<br />
eger binerse palÀn ile óımÀra D. 3meclis-i<br />
òÀãa : meclis-i şÀha E.; bezme eger F., G.<br />
/girer : girek D. 4adıdur : ismidür D. 5saña :<br />
henÿz E., F., G. //gerek : saña B., C. D.<br />
CCIII<br />
Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />
1 Òanegi bir ùavuàum vardur efendi tepeli<br />
Gören Àdem ãanur olsaydı eger iki eli<br />
2 Ùonı çil hey’eti dil-ber küpeler gÿşında<br />
Didiler itdi temeååül úoca çavuş küpeli<br />
3 Arpadan gayrı yimez nÀzlı büyütdüm anı<br />
Oldı ùavuúlar arasında güzeller güzeli
4 Ger kibÀruñ delisi olsa merÀúì dirler<br />
FuúarÀ’dan olur ise diyeler aña deli<br />
5 Çekdi ùoúmaú úayışı gibi çevirdi dil-ber<br />
33. Òalúa gösterdi miyÀnını gören didi beli<br />
6 Kesme ùaşdan yapayum diyü çalışdı köşki<br />
Gÿşecik oldı ãu pÀlÿdesi gibi temeli<br />
7 Òalúa ùatlı görineydüm diyü bu Ùırsì-i zÀr<br />
Kendüñe bir çuúa kesdürdi ki rengi ‘aselì<br />
CCIII: A.34 a , B.42 a , C.50 b , D.32 a , E.38 b , F.39 a ,<br />
G.35 b .<br />
1//eger : anuñ E. 3//FuúarÀ’dan : FuúarÀ’da<br />
E., F., G. //diyeler aña : aña dirlerdi F., G.<br />
6çalışdı : çalışdum B., C.; çalışduú E., F.,<br />
G. 7//Kendine : Egnine E., F., G. //kesdürdi :<br />
idindügi F., G.<br />
CCIV<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 Uçurdum úuş gibi elden òurÿsı<br />
İki sÀ‘atde buldı Engerusı<br />
2 Gerekse sÀze ‘aàyÀre ayaú-dÀş<br />
Güzel sÀzendedür Ùanbÿri Mÿsì<br />
3 Yetürmez óaúúını bir kimse anuñ<br />
Unutmayız o miåúÀli buàusı<br />
4 İkisi daòi vÀdìsinde yek-tÀ<br />
Görenler didiler insÀn úurusı<br />
5 Mey ÀlÀtin su’Àl eylerse Ùırsì<br />
Bezmde fındıàuñ óoşdur úoyusı<br />
CCIV: A.34 a , B.42 a , C.51 b , D.32 a , E.38 b , F.39 b ,<br />
G.36 a .
CCV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Aşçı úapayup maùbaòı seyrÀne mi çıúdı<br />
Úızmışlıú idüp fÀóişe yÀrÀne mi çıúdı<br />
2 Yaz geldi diyü sÀdece úahvaltı yerine<br />
Hep fodla-i seg-bÀn ile teròÀne mi çıúdı<br />
3 Görür gözi ò v Ànendelerüñ çorbacı oàlı<br />
Hep òalúa ider körlügi óaymana mi çıúdı<br />
34. 4 äalluta ider ıstaúozı ehl-i bezm hep<br />
Kör ùÀl‘i úulıyuz ise bir dÀne mi çıúdı<br />
5 ŞÀkird-i resen-bÀõ olayum dir bizüm oàlan<br />
ÜstÀde daòi varmadan uràane mi çıúdı<br />
6 Zencìr-i elem Ùırsiyi gerden-zede itdi<br />
‘Arø eylemege óÀlini divÀne mi çıúdı<br />
CCV: A.34 b , B.42 a , C.51 a , D.32 b , E.38 b , F.39 b , G.36 a .<br />
3bu beyit F.’de 4. beyitle yer değiştirmiştir.<br />
CCVI<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 BinÀ-i vaãıl oàlan bel virüp dipden direklendi<br />
Úıãa gelmekle altı yanına beş parmaú eklendi<br />
2 Sitanbul gibi beygir-i ‘arba yoúdur eşekler<br />
çoú<br />
Varınca Mıãra aúrÀnı gibi ol da eşeklendi<br />
3 Ùuvar içün zemÀnında biraz arpa alınmışdı<br />
Yılına varmadan enbÀr içinde hep böceklendi<br />
4 Benüm erkÀn ferÀcem ùaş oùada on gün içinde<br />
Efendi durmaú ile òayli yerlerden çiçeklendi
5 KepÀze yerine ben úullanurken úadd-i aàyÀrı<br />
TatÀr oúı gibi elden çıúup bir kez yeleklendi<br />
6 Çalarlardı raúìb-i rÿ-siyehler bir gice ammÀ<br />
Öñümüze alup oàlanı arúasında beklendi<br />
7 Naãıl olursa bir yol úoldan ataruz diyü Ùırsì<br />
Raúìb-i dìv falya virmemek üzre tüfeklendi<br />
CCVI: A.34 b , B.42 b , C.51 b , D.32 b , E.39 a , F.40 a ,<br />
G.36 a .<br />
1oàlan : olan E. 2beygir-i ‘arba yoúdur : at<br />
bÀr-gìr-i ‘arba E.; at beygir-i ‘arba F., G.<br />
//aúrÀnı gibi ol da : aúrÀnlarına baúdı E.,<br />
F., G. 3//varmadın : varmadı F. //enbÀr içinde<br />
hep : enbÀrda arpa F. 4//yerlerden : yerleri<br />
E., F., G. 7bir yol : biz F., G. /diyü : diyü<br />
bu F., G. //dìv : dìve F., G.<br />
CCVII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün<br />
1 Hemişe ùaş ùaşıdurdum beş on óimÀrum olaydı<br />
Frengi ipinden ola anlara yularum olaydı<br />
2 Ò v Àcelige heves ãanma kim eşekligümden idi<br />
Ma‘Àşa dÀ’ir ‘aúÀrum yÀòud tìmÀrum olaydı<br />
3 Gürÿh-ı ò v Àcelerüñ eskisi benüm gibi azdur<br />
Dilencilikle geçürmezdüm ‘ömri kÀrum olaydı<br />
4 BÀzar úovanlara taúlìd idüp bu gün getüreydüm<br />
äatardum iki sepet Lanúanuñ òıyarum olaydı<br />
5 CehÀletüm benüm ‘Àlemde gün gibi görinürdi<br />
Dir idi Ùırsì eger õerre i‘tibÀrum olaydı<br />
CCVII: A.34 b , B.42 b , C.51 b , D.32 b , E.’de yok, F.40 a ,<br />
G.37 b .<br />
1//ipden : ipinden E. 2Ò v Àcelige : Ò v Àcelıàa<br />
B., C., E. /ãanma kim eşekligümden ide :
eşşekligümden oldı ãanursın E., F., G.<br />
3ò v Àcelerüñ : ò v ÀcegÀnuñ F., G. 4bu : bir D.,<br />
F.<br />
CCVIII<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 Rÿm ilinde ‘araba nÀmlı serüm gelmez mi<br />
Örtülü üsti içi ùolı òurrem gelmez mi<br />
2 äarı ú... hele hemşìre bulındı gebedür<br />
Vaż‘-ı óammÀl ile yeñi demde i... gelmez mi<br />
3 Eşşek erkek olur ise añurur bì-şübhe<br />
äavtı selemüñ olur elbette naàmem gelmez mi<br />
4 Kefe aldı ù... diyü meõÀú eyler nÀs<br />
Bayúuş idücek erbÀb-ı himem gelmez mi<br />
5 İstegüñ var ise gel yaàlı úavurma ala gör<br />
Her zemÀn Dobrıcadan körpe en‘Àm gelmez mi<br />
6 Bıyıàın görse bir Àdem enik-i Burnazuñ<br />
İtse òavfiyle úabÀóat ki sitem gelmez mi<br />
CCVIII: B.42 b .<br />
CCIX<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 ‘Aceb sedd oldı bÀb-ı zer úapandı<br />
Dügündi hep o úapular úapandı<br />
2 Úapaması çıúar mekteb ne yerde<br />
Yediler vaúfını anlar úapandı<br />
3 Uãÿlüyle çeküp aldı yanına<br />
Oùada şeyó ile dil-ber úapandı<br />
4 Taãarruf ãÀóibidür şeyò-i fÀnì<br />
Uyup nefsine de yer yer úapandı
5 Yalardum baúlava tebsisi gibi<br />
Yaúa düşürdi sìmìn-ber úapandı<br />
6 Yimiş oldum òaùÀ-i YLkym ben<br />
Úabıø oldum ùabì‘atler úapandı<br />
7 RaúìbÀn ava çıúmış úışda geldi<br />
Bizüm çiftlikde ol itler úapandı<br />
8 Şıra destisinüñ aàzına Ùırsì<br />
Dökilmesün diyü sünger úapandı<br />
CCIX: A.35 a , B.43 a , C.52 a , D.32 b , E.39 a , F.40 a ,<br />
G.37 b .<br />
1oldı : olup D. 2çıúar : çıúan G. /ne yerde :<br />
nerede F. 6bu beyit E.’de yoktur. 7çıúmış :<br />
gelmiş D.<br />
CCX<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
1 Úış geldi de ‘aàyÀr eve dükkÀne úapandı<br />
Sa‘dì gibi ùoñdı düşüp ammÀ ne úapandı<br />
2 Áteş yimege başladı mÀnend-i RifÀ‘ì<br />
Úaşmerlik ile Àteş-i sÿzÀne úapandı<br />
3 İt gibi raúìbi úovaraú úırda düşürdüñ<br />
Bir úaryeye vardum orada òÀne úapandı<br />
35. 4 Bì-perde didilerdi YyYlzAy- cÀnÀ<br />
Úurdı var imiş perde ôarìfÀne úapandı<br />
5 Bir sille nice urdı Úaragöz ÒÀcì ÌvÀz<br />
Düşdi yüzi üzre o dem ammÀ ne úapandı<br />
6 Yaàlardı seni ‘Àşıú-ı şeydÀlaruñ ammÀ<br />
Bulınmadı bir dirhemi yaà-òÀne úapandı<br />
7 Dil-ber geçer iken ãapına doúuna düşdi<br />
Alt üste gelüp tÀbe-i úayàane úapandı
36. 8 Açma úuùınuñ úapaàını didi faúìre<br />
Açdı uãul ile yine rindÀne úapandı<br />
9 Ùırsì bir iki kÀse görüp ser-òuşe döndi<br />
Duramadı ayaúda o mestÀne úapandı<br />
CCX: A.35 a , B.43 a , C.52 a , D.33 a , E.39 b , F.40 b , G.37 b .<br />
3//vardum : varduú B., C., E., F., G. 4didilerdi:<br />
didiler F., G. 7bu beyit D.’de yoktur. 8bu beyit C.’de<br />
yoktur. /faúìre : faúirüñ G.<br />
CCXI<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1 ‘Ale-şeb-i pasúalyada ùopraú etdi<br />
SÀ’ir cinÀsı daòi çömlek ü bardaú etdi<br />
2 äordılar millet-i aysÀbì didi ümmetüm<br />
äoñra úaşmerlige götürdi mu‘allaú etdi<br />
3 Úara úız uyòuya dalmış da açılmış gör r! ?<br />
Girdi ara yerine birisi maùraú etdi<br />
4 Úara úız úaraya urmış da darılmış erine<br />
Úalburuñ dirilerin yeter de úasnaú etdi<br />
5 DÀ’imÀ tersinedür úara úızuñ hep àaêabı<br />
Ördege ilüñe ùartıldı é$r% etdi<br />
6 Úodı Ydnb Lc raúìb ortaya úaşmerilik ile<br />
Óoúúalar oynadaraú òayli yuvarlaú etdi<br />
7 KÀfe düşdi hevesi Àteşe yandı Ùırsì<br />
Úale gelsün diyü teròÀneyi zìbaú etdi<br />
CCXI: B.43 a , C.52 b .<br />
3bu beyit C.’de 5. beyitte yer alıyor.<br />
CCXII
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 BahÀr oldı aàaçlar hep şenlendi<br />
Deve dikenleri çıúdı düzeldi<br />
2 Uzandı ãu úabaàı gibi leylÀú<br />
äarıldı ãarmaşıú aña seslendi<br />
3 Hele ãarımsaàı var bÿstÀnuñ<br />
Naôardan óıfô içün çıúdı diñeldi<br />
4 Diken olduú raúìbüñ gözine biz<br />
Çıúup ãallansa da görsek maóaldi<br />
5 ‘Acìb kÀfirlik idüp kendüsini<br />
Unutdı gün ùoàusına yöneldi<br />
6 İşitdi manãıbından ‘azli Ùırsì<br />
áamından úaãúatı úaldı çömeldi<br />
CCXII: B.43 b , C.53 a .<br />
5‘Acìb : ‘Aceb C.<br />
CCXIII<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />
1 Keli seyr it òırÀş zaòm-ı nÀhundan úonaúladı<br />
TirÀş olduúda bì-mÿ úaldı dazlaú úabaúlandı<br />
2 Ùayanmaz hìç begüm tab-ı temmÿza biricik<br />
görseñ<br />
Uzandı reg-be-reg rıòvetle ãarúıldı ùayaúlandı<br />
3 ZióÀm tekyede devrÀne girmiş ol perì gördüm<br />
Düşerken şiddet-i vecd ile ardından ùabaúlandı<br />
4 Ç...üm bì-tÀb iken na-gÀh gördi gün yüzin<br />
ÚıyÀm itdi aña ikrÀm içün úalúup úalaúlandı<br />
5 Gelüp mey-òÀneye bir cÀm çekdi şÿr-i mestÀne<br />
Tevaúúuf itmeyüp Ùırsì o meclisden ayaúlandı
CCXIII: A.35 a , D.33 a , E.39 b , F.40 b , G.38 a .<br />
1úonaúladı : úonaúlandı D., E., F., G. //úaldı :<br />
úaldum E., G. 2bu beyit A. ve D.’de yoktur. /S...üm tÀb-ı<br />
temmÿza nÀ-taóammüldür ki seyr eyle F., G. 4bu beyit A. ve<br />
D.’de yoktur.<br />
MÜSTEZADLAR<br />
I
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />
1 äatma bize luùf ile bıyıàuñla úıyÀfet<br />
Gösterme mehÀbet<br />
Úıbùì olasın saña hele çoú bu úabÀóat<br />
CÀ’iz ki sefÀhet<br />
2 BÀúì daòi beş oúúa sıfÀnÀò çıúan aydan<br />
PÀre vir efendi<br />
Defterlerümi eyledi gör maãraf irÀ’et<br />
‘Aynıyla ãadÀúat<br />
3 Bir aşçıya şÀkirdligi dil Àrzu eyler<br />
Aç gözlülüginden<br />
Bilmezsem eger baúlava yaònìye ne minnet<br />
Hìç çekme meşÀúúat<br />
4 CÀmi‘de pabuç çalduàumı bilmez iken ferd<br />
37. TenhÀ gözedürmiş<br />
Duyurdı cihÀn òalúına pÀk bir iki şirret<br />
Úusúunuma úuvvet<br />
5 B...luú ãubaşılıàına úaftan geyeli ben<br />
EsvÀú temizdür<br />
Ùırsìye hele eyledi ìrÀå-ı meõellet<br />
Çoú itdi reõÀlet<br />
I : A.6 a .<br />
VI.<br />
II<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />
1 ‘AyyÀşa ayaúdan alacaú bÀde gerekdür
38. İçe dökerekden<br />
Uyàun ola naúli bütün ÀmÀde gerekdür<br />
39. Her dürlü semekden<br />
2 Meclisde benüm gibi iki úaşmeri lÀzım<br />
H. SÀúì ola dil-ber<br />
Úatmerli börek gibi firistÀde gerekdür<br />
Keyfi gele yekden<br />
3 Darı bozasın nÿş iden erbÀb-ı riyÀya<br />
Hìç bÀde yaúışmaz<br />
Yiyüp içen eşşek gibi zühhÀde gerekdür<br />
EnvÀ‘-i böcekden<br />
4 TiryÀki olan berş ile afyon ile oynar<br />
40. İstanbulumuzda<br />
Anlara duòÀn úahve ‘ale’l-‘Àde gerekdür<br />
äamsayla börekden<br />
5 Cümle ôurafÀ seyr-i Boàaz úaydına düşdi<br />
äarıyara Gökãuya<br />
Her semtine ‘Àşıú ola üftÀde gerekdür<br />
41. Ayrılma Bebekden<br />
6 Úoyunda iken süd úuzısın alma úucaàa<br />
42. Belki ide bir ãuç<br />
GehvÀresi her dem anuñ ortada gerekdür<br />
Ayırma sübekden<br />
7 äÀóib çıúup eş‘Àruma dirmiş ki benümdür<br />
I. Ol ŞÀni-i bì-‘Àr<br />
Bilmez mi ‘aceb şi‘r ile inşÀda gerekdür<br />
Bir nebõe nemekden<br />
8 Naôm eyler iseñ bir ip ile mıãra‘ını ölç<br />
Eksüklügini bil<br />
Bì-ma‘na söze bir sehl-i imlÀ da gerekdür<br />
Úullan çekerekden<br />
9 Dülger olana buràu keser köştere lÀzım
43. Hem destere şÀúÿl<br />
Áletlerüñ envÀ‘ı her üstÀde gerekdür<br />
İşler sürerekden<br />
10 Yapu daòi tekmìl-i tetimmÀt ile ister<br />
Uràana gelince<br />
Bir tenge ile bir küfe ıràada gerekdür<br />
44. Úurtarma kürekden<br />
11 YÀrÀnına bir kimse eger ãoóbet iderse<br />
45. Pendüm budur ancaú<br />
Bir masòaraca Àdem o eånÀda gerekdür<br />
46. Eglendürerekden<br />
12 Ùatlı ola ãoóbet dir iseñ bir iki dÀne<br />
J. Şekkerci külÀhın<br />
Úaşmer olanuñ kimesi óalvÀda gerekdür<br />
Seyr it gülerekden<br />
13 äÀriú eline evc-i zebÿnum düşdi gitdi<br />
Bir ‘anteri úaldı<br />
Degişmege şimdi bir iki sÀde gerekdür<br />
Geysem öperekden<br />
14 Ùırsì yine bir ùurfe müõeyyel àazel itdüm<br />
47. AmmÀ güzel itdüm<br />
Taósìn ile destÀruma bÀlÀda gerekdür<br />
Bir rìşe yelekden<br />
15 VÀlì-i Mıãır óaøret-i paşaya du‘À it<br />
Yüz sür yere dÀ’im<br />
Her rÿz u şeb ed‘iye-i mu‘tÀde gerekdür<br />
48. Ayrılma dilekden<br />
II: A.10 a , B.14 b , C.15 a , D.9 b , E.29 b , F.27 a , G.24 a .<br />
1//bütün : bezm-i E., F., G. //semekden :<br />
böcekden D. 2benüm gibi : benüm-veş bir E., F.,<br />
G. /iki úaşmeri : úaşmer mi B.; B. Ve C.’de 4.<br />
beyitten evvel 5. beyit yer alıyor. 4TiryÀki olan<br />
: TiryÀkileri F., G. /İstanbulumuzda :<br />
İstanbulumuzuñ E., F., G. //duòÀn : tütün E.
5Cümle : SÀ’ir E., F., G. /ôurafÀ seyr-i :<br />
ôurafÀsı da F. / äarıyara Gökãuya : Ta äarıyara<br />
dek E., F., G. //ola : olan E., F. 6Belki ide bir<br />
ãuç : Bil ide bir bir úabÀóat E., F., G. //dem<br />
anuñ : yÀrÀnuñ E.; bÀr anuñ F., G. //ortada :<br />
ÀmÀde B., C. 7//‘aceb : sefìh F., G. 8Bu ziyÀdeli<br />
beyit E.’de yer almıyor. /ip ile mıãra‘ını ölç :<br />
arşın ister ki sehmden F., G. 9lÀzım : şÀúÿl E.,<br />
F. /Hem destere şÀúÿl : Yek-deste vü gÿnyÀ E.,<br />
F., G. //Áletlerüñ : Bu Àletüñ E., F., G. //her :<br />
ol E., F., G. 10ister : olur E., F. /gelince :<br />
varınca F. //Úurtarma : Ayırma E., F., G. 11//Bir<br />
masòaca Àdem o eånÀda : Úuúa ile bir masòara<br />
óalvada E., F., G. 13 düşdi de : düşdi ki E., F.,<br />
G. //şimdi bir iki sÀde : iki zebÿn ÀmÀde E., F.,<br />
G. 14//Taósin ile destÀruma bÀlÀda : Bu sözleri<br />
óal eyleyen aófÀda E., F., G. //Bir rìşe yelekden<br />
: Hep dönerekden E.; Hep düşerekden F., G.<br />
15VÀlì-i Mıãır : SulùÀn-ı Mıãır E., F., G. /Yüz<br />
sür yere dÀ’im : Sür yerlere rÿyuñ E., F., G.<br />
//mu‘tÀde : ‘ale’l-Àde E., F., G.<br />
VII.<br />
III<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />
1 Òar ÏyAm ùorı çapúun u hem yoràa òarum var<br />
49. Úulaúları hem vÀr<br />
Maranúoz işi pÀk varaúlı semerüm var<br />
50. Pek seyre sezÀ-vÀr<br />
2 áÀyet eşegüm gösterişi òoşça efendi<br />
K. Kim gördi begendi<br />
Vüs‘atlice hem baàlanacaú evde yerüm var<br />
Arpa ùolı anbÀr<br />
3 Merd ise eger girdeci merdÀne gerekdür<br />
Yufúa aça bir bir<br />
Pür-ma‘rifetem dirse benüm de nelerüm var<br />
Söyletme beni var
4 Ben ò v Àcelerüñ úaşmeriyem hep bilür ÀfÀú<br />
51. Hem-pÀ ùopal İsóÀú<br />
BÀzìçe-i úuúla bilürüm úuúlalarum var<br />
İtmem size iôhÀr<br />
5 AúrÀnumı eş‘Àrda tazì gibi óÀlÀ<br />
Çullar dil-i şeydÀ<br />
Maømÿnları mÀnend-i zaàar çoú ararum var<br />
52. Ey Ùırsi-i bed-kÀr<br />
III: A.11 a , B.15 b , C.16 b , D.10 a , E.14 a , F.12 b , G.11 a .<br />
1u : ile /Úulaúları hem-vÀr : Ayaúları da çÀr E., F., G. 2gösterişi òoşça : yoràadur<br />
‘Àlemde E., F., G. //Vüs‘Àtlice hem : Allaha şükür E., F., G. //baàlanacaú : baàlayacaú<br />
E., F., G. //Arpa ùolı anbÀr : Arpam dolu anbÀr D.; Dirler baña óimÀr E., F., G.<br />
3//Söyletme beni var : Dimem aña zinhÀr E., F., G. 5AúrÀnumı eş‘arda tazì gibi : TÀzì<br />
gibi aúrÀnum eş‘Àrda E., F., G. //bed-kÀr : nÀ-çÀr E., F., G.<br />
VIII.<br />
IV<br />
Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />
Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />
1 Ma‘ãÿm işemiş pister ü yoràana disünler<br />
53. Bilmez çişi aãıl<br />
Óisseyleyemez úubóını el’Àna disünler<br />
54. Çocuú boya cÀnÀ<br />
2 GehvÀreye mÀ’il celbi bir ãallar olsa<br />
L. Varın virür oldum<br />
Dipden úoyu yarüñ ãalar ummÀna disünler<br />
Olsun da perÀne<br />
3 Úış gelenle her çengi başına odunlar<br />
áÀyetle bahÀrda<br />
LÀzım olur elbet aña ne disünler<br />
PinhÀn ü hüveydÀ<br />
4 Maómÿr beg eger meclise balàam bıraúursa<br />
55. Fir‘avn enigidür<br />
Úarışma söze ãuã bire çingane disünler<br />
İtmeñ sözin iãàÀ
5 Çingane òaracın üstine al da HevÀyì<br />
rd!zb Åa élrda ?<br />
Ol mìr varaú u pìr ki edìbÀne disünler<br />
56. Ey Ùırsi-i dÀna<br />
IV: B.17 b .
TAHMİSLER<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
I<br />
1
Senüñ úalyonlıda şey mey görecek úudretüñ yoúdur<br />
Meze içünde zindÀn etmegine úuvvetüñ yoúdur<br />
Uyuz gibi ulaşup söyleme germiyyetüñ yoúdur<br />
CivÀnsun n’eyleyem üftÀdeñe hìç raàbetüñ<br />
yoúdur<br />
Perì-çihre güzelsün ôÀlim insÀniyyetüñ yoúdur<br />
2<br />
O úalyonlar dümensüz úullanılmaz úanda kim<br />
vardur<br />
Çanaúlıàa çıú ey aylaúçı baú yelkende kim<br />
vardur<br />
Saña baştarda gibi çatmaduú bir bende kim<br />
vardur<br />
Bu úaşlarla bu gözler bu tenÀsüb sende kim<br />
vardur<br />
Bulursun kendüñe bir ‘Àşıú elbet minnetüñ<br />
yoúdur<br />
3<br />
Çekilen yel gibi durdı geçen úışlar unutduñ mı<br />
Bıyıú burmaúla ol vaúti geçürmişler unutduñ mı<br />
Senüñle aramızda geçdi çoú işler unutduñ mı<br />
Nedür bu sendeki bìgÀne cünbüşler unutduñ mı<br />
Bizümle meróametsüz bì-vefÀ az ülfetüñ yoúdur<br />
4<br />
ÒimÀr-ı ùaşçı gibi yoràa bir eşşek-i teng-òÿsun<br />
Úati úaşmersin ammÀ n’eyleyem ki gerçek tengòÿsun<br />
Raúìb-i dìv sìretle gezüp bì-şek teng-òÿsun<br />
Güzelsün n’eyleyem pek bì-vefÀsın pek tengòÿsun<br />
Teraóóum n’idügin bilmezsin aãlÀ şefúatüñ<br />
yoúdur<br />
5
ÓavÀdiåler çıúar úuúla gibi Ùırsì yeñi her gün<br />
Olur olmaz yere gönderme ãaúın yengeñi her gün<br />
Yir idüm def gibi úaşmerlik ile silleñi her<br />
gün<br />
Gelürdüñ sevdügüm yoúlarduñ ‘Áãım bendeñi her<br />
gün<br />
Ne çÀre dìde-bÀnuñ mÀni‘üñ çoú ruòãatuñ yoúdur<br />
I : A.13 b , B.44 a , C.54 a , D.12 a , E.14 b , G.13 a .<br />
1a úalyonlıda : úalburlıda D. 1b Meze içünde<br />
zindÀn etmegine : Mezeye zindÀn etmegine daòi E.,<br />
G. 1e ôÀlim : n’eylim D. 2b Bu beyit D.’de 2d<br />
mısraı ile yer degiştirmiş. 2d bu tenÀsüb : hep<br />
tenÀsüb B. 3. ve 4. bend B. ve C.’de yer<br />
değiştirmiş. 3a : durdı : derdi E., G. 3d bu<br />
sendeki : sendeki bu D. 5a Ùırsì : bilmem D. 5b<br />
yengeñi : bendeñi D. 5d Gelürdüñ : Severdüñ E.<br />
II<br />
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1<br />
İzmaridle ıstaúozuñ bilmezüz àavàÀsı ne<br />
Her biri naúl olmaú ister Laz úarı ãahbÀsına<br />
Boza-nÿşÀna bu deñlü nÀz u istiànÀsı ne<br />
Didiler düş-nÀm idermiş ‘Àşıú-ı şeydÀsına<br />
Bed-zebÀnlıú hìç yaúışmaz ol mehüñ sìmÀsına<br />
2<br />
äuyı Úurıçeşmenüñ àÀyet de aúar bì-‘adìl<br />
Gerçi buldurdum ãuyın lakin ma‘Àşum pek úalìl<br />
Meşk-i saúúÀ çekmeden yaàır beni itdi ‘alìl<br />
Dökdi ãaçdı naúd-i eşküm eyledi òalúa sebìl<br />
Çeşmüm ‘ayniyle müşÀbihdür gümüş saúúÀsına<br />
Árzÿ-ızvrtl ile úara úız gÀhìce bir<br />
Gelmez ise çergeye şÀyed yüzüme kir gelür<br />
3
PÀreler çalı-i funda diyü dÀmen-çìdedür<br />
Ol óarÀmì àamzeli yeñiçerinüñ yaúışur<br />
Bir úapu úulı óelÀlì úÀmet-i bÀlÀsına<br />
4<br />
Ùomruú-ı óammÀma ger úulp olsa şeh-merdÀn olur<br />
Başuña bir kerre rÀst gelse naãıl seyrÀn olur<br />
Uyòuda dil-dÀre ãuãa olsa da noúãÀn olur<br />
Òayr olur encÀm-ı kÀrı her işi ÀsÀn olur<br />
Vaút-i furãatda nevÀziş eyleyen a‘dÀsına<br />
5<br />
Heykel-i menóÿsı kim çirkin görindi çeşmüme<br />
Òod-fürÿş u òoş-pesend òod-bìn görindi çeşmüme<br />
Dilki postını geyüp rengin görindi çeşmüme<br />
Çerkesì endÀm ile şìrìn görindi çeşmüme<br />
Tìr-veş Àñsuz urıldum bir Úırım mìr-zÀsına<br />
6<br />
Balıú ile eyledüm taòmise Ùırsì ibtidÀ’<br />
Istaúoz ãallutasına cÀnumı itdüm fedÀ<br />
Eyledi elfaôuma taósìnler bay u gedÀ<br />
‘ÁãımÀ mìr-i süòandur şakir-i şìrìn edÀ<br />
Reşk ider erbÀb-ı dÀniş şi‘rine inşÀsına<br />
II : A.30 b , B.44 a , C.55 a , D.28 b , E.34 b , F.32 a ,<br />
G.31 a .<br />
1e mehüñ : şehüñ B., E., F., G. 2c ile 2d<br />
C.’de yer değiştirmiş. 3b yüzüme : yüzine<br />
F. 3e bÀlÀsına : zìbÀsına E., G. 4a şehmerdÀn<br />
: şÀh-merdÀn F., G. 4d<br />
işi : işüñ G. 5a kim çirkin : aàyÀruñ E.,<br />
F., G. 5b òoş-pesend : òod-pesend C., G.<br />
5c Dilki postını : Post-ı dilkiyi E., F.,<br />
G. 6c Eyledi elfaôum taósìnler : Ùurfe<br />
elfÀôuma taósìnler eyledi E., F., G.<br />
III
FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />
1<br />
ŞeúvÀsı var dil-berüñ bÀsÿrdan pür-ıżùırÀb<br />
Hep dibindendür zorı ãormaz raúìb olan kilÀb<br />
Üstine bulsaú bulınur aña bir rÀm sevÀb<br />
‘Arż-ı ruòsÀr eyledi ol dil-ber-i ‘Àlì-cenÀb<br />
Yazuya ãalsun bu günden böyle rÿyuñ afitÀb<br />
Heykelüm úalmaz àururdan ey çuvalın sevdügüm<br />
Her zemÀn úırlarda çalduàı úavalın sevdügüm<br />
Şöhret içün boynına aãduàı şÀlın sevdügüm<br />
Muãóaf-ı óüsnüñ óaúúıy-çün ey cemÀlin sevdügüm<br />
Çün àarìbüm ùÀlibüm aç gel oúımaz az kitÀb<br />
Bir zemÀn Kürdler ‘abÀsı gibi geyerdüm ‘abÀ<br />
Çaldururdum ùavulum arduma alup muùribÀ<br />
Başlayup rÿy-ı nevÀdan itdi şeh-nÀzum ãabÀ<br />
Óaúú budur kim bì-bedelsin óüsnle ey dil-rübÀ<br />
Eylemişdür Óaúú seni maóbÿblardan intiòÀb<br />
2<br />
3<br />
4<br />
İki miåúÀl fındıú ile dört üzümle dostlar<br />
Ortaú olmaú istiyor şimdi bizümle dostlar<br />
Giceme farú itmez oldum gündüzümle dostlar<br />
Serde ‘aúl u fikr gördüm gündüzümle dostlar<br />
áamze-yi àaddÀruña dil eyleyilden intisÀb<br />
5<br />
Sevilmege başladum işkenbeden dÿr u dirÀz<br />
İnúıbÀżum var iken Ùırsì yine itdüm aàÀz
TÀzeler beyninde úaşmerlige buldum imtiyÀz<br />
Ey HezÀrì gör ne sengìn dildürür ol ser ü nÀz<br />
Cevr ü naz eyler baña Àhumdan itmez ictinÀb<br />
III : B.44 b , C.55 b .<br />
1a ŞeúvÀsı : Şekvesi C. 1c bulsaú : varsaú<br />
C. 1d dil-ber-i : dil-beri C. 3a ‘abÀsı :<br />
aàası C. 5a dÿr u dirÀz C. 5e Cevr ü nÀz :<br />
Cevr-i nÀz C.<br />
TARİHLER
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
I<br />
1 äorup didi ki biñ yüz elli dört sÀlinde bir úallÀş<br />
Cüyÿş-ı sebzevÀta úanúısını eyler idüñ baş<br />
2 Didüm bÀõencÀnuñ dürlüsi çoúdur úabaàuñ iki<br />
Biri ùolma biri úalya olur hìç eylemeñ peròÀş<br />
3 Mülÿòiyye vü bamya óÀlini ãorarsañ ‘Àlemde<br />
İkisi bir birine arúalaşup oldılar pÀ-dÀş<br />
Sene 1154<br />
4 N’ola ser-tÀc olursa sebzevÀta enginar lÀyıú<br />
Muãaúúa‘ yapıla úoz ile olmaz hìç aña bir aş<br />
5 Óurÿf-ı cevherìsiyle didüm tÀrìòini Ùırsì<br />
Cüyÿş-ı sebzevÀta eyler idüm enginÀrı baş<br />
I : A.36 a , B.45 a , C.56 a , D.34 a , E.40 a , F.41 a , G.39 b .<br />
1//Cüyÿş : Gürÿh E. 2bÀõencÀnuñ D., E. 4//olmaz : uymaz B., E., F. // hìç aña bir<br />
aş : aña hìç bir aş F., G. 5//eyler idüm enginarı baş : enginarı eyler idüm F.<br />
II<br />
MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />
1 Gürÿh-ı şÀ‘irÀn içre süòan-ver úÀfiye-dÀnum<br />
Güher-rìz olduàum añlar gören ÀåÀr u ‘unvÀnum<br />
2 HevÀyì postuna tÀzì gibi çoúdan oturtdılar<br />
Bu vÀdìde gören eùvÀrum işidenler elóÀnum<br />
3 Sicimden bir arış yapdum adı maãra‘ õirÀ‘ìdür<br />
Vezin nÀúıã gelürse söz yazam ma‘na-nÀ-dÀnum<br />
4 Bu naômum cevheri úìl ile eglenmez taãavvufdur<br />
Úuyumcılar idemez úÀl hep óÀll oldı sulùÀnum<br />
5 Ölürsem raómet ile yÀd olunam bir eåer olsun<br />
Bunı fikr itdüm ancaú eyleyem tertìb-i dìvÀnum<br />
6 Buçaúçılıú idüp Ùırsì yarım mıãra‘da derc itdüm<br />
Didüm itmÀmına tÀrìò bu tertìb-i dìvÀnum
Sene 1131<br />
II : A.36 b , B.45 a , C.56 b , D.34 a , E.40 a , F.41 a , G.38 a .<br />
1//Güher-rìz : Süòan-rìz F., G. 2//Bu : O E.<br />
3//gelürse : olursa G. //söz : óarf F. //yazam : yazaram<br />
C., D., E., F., G. //ma‘nÀ nÀ-dÀnum : na-dÀnum C.; ma‘nÀdÀnum<br />
E., F. 4cevherì : cevherin E.; cevherüm F., G.<br />
/eglenmez : egler yoú E., F. 5//itdüm : eyledüm D.<br />
//eyleyem : idüp D.<br />
SÖZLÜK<br />
A<br />
Àb (F.) : su.<br />
‘abÀ (A.) : yünden yapılmış kaba kumaş, aba; bu kumaştan<br />
yapılmış bol giyecek.<br />
ÀbÀd (F.) : mamur, şen, bayındır.<br />
ÀbÀdì (F.) : mamurluk, bayındırlık, şenlik; Hint’te<br />
Devletâbâd’ın âlâ âharlı kâğıdı.<br />
‘abd (A.) : kul, köle.<br />
abdÀl (A.) : dünya ile ilgisini kesip Tanrı’ya bağlanmış olan, derviş; aptal, şaşkın, ahmak.<br />
‘abd-i dÀ‘ì (A.) : duacı kul.<br />
Àbisten (F.) : gebe; dişi.<br />
abli (T.) : büyük yelkenlerin kuyruğunda olan ip olup daima elle<br />
tutulup onunla kullanılır. Kayıkta yelken açıldığı zaman,<br />
yelkenin iki yana kaçmamasını sağlar.<br />
Àb-rìz (F.) : ayakyolu; ibrik, çirkef çömleği, havruz; lâzımlık.<br />
‘aceb (A.) : acaba, hayret, şaşılacak şey.<br />
‘acebÀ (A.) : şüphe ve tereddüt bildiren edat, acaba.<br />
‘acìb (A.) : tuhaf.<br />
‘Àciz (A.) : eli ermez, beceriksiz, kabiliyetsiz; zayıf, güçsüz.<br />
‘acÿz (A.) : kocakarı.<br />
a‘dÀ (A.) : düşman.<br />
Àdem (A.) : adam.<br />
‘Àdet (A.) : görenek, usul, tabiat, alışkanlık.<br />
‘ÀdetÀ (A.) : bayağı, basbayağı.<br />
‘Adlì : (ö. 1156/1743-44) İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed<br />
olup Kul kethüdası Süleyman Bey’in oğludur. Divan’da hacegân<br />
oldu. Tarih bilir, tasavvufa yabancı olmayan bir şairdi.<br />
Osman-zâde Tâib’in çağdaşıdır. Tâib, onun gazellerini<br />
müstezat şekline sokarak alay etmiştir.<br />
‘adÿ (A.) : düşman, yağı.<br />
ÀfÀú (A.) : ufuklar, gök kenarları, gökle yerin birleşir gibi<br />
göründüğü yer.<br />
Àf-tÀb (F.) : güneş; güneşin ışığı; güzel; güzel yüz.<br />
ÀàÀz (F.) : başlama.<br />
ÀàÀze (F.) : müzik başlangıcı, çalgıcıların ve okuyucuların<br />
ahenk başlangıcı.<br />
Ààÿş (F.) : kucak.<br />
aàyÀr (A.) : gayrılar, başkalar, yabancılar.
aàyÀr-ı maúÀdir (A.) : kudretlerin yabancıları.<br />
Àh : ah, yazık; iç çekme, hayıflanma.<br />
aóbÀb (A.) : dostlar.<br />
‘ahd (A.) : söz verme; yemin; devir, zaman, gün.<br />
Àhen (F.) : demir; zincir; kılıç; sert, katı.<br />
Àheste (F.) : yavaş, ağır, yavaş yavaş.<br />
aófÀd (A.) : oğul, oğulları, torunlar; yardımcılar,<br />
hizmetkârlar.<br />
aòger (F.) : yanar, yanar kömür, ateş koru, kızıl ateş.<br />
aóibbÀ (A.) : dostlar, sevgililer, bildikler.<br />
Àòir (A.) : son, sonraki, en sonra; nihayet, son olarak.<br />
Àòirü’l-emr (A.) : en nihayet, sonunda.<br />
aòlÀú (A.) : insanda bulunan, ruhî ve zihnî hâller.<br />
aóvÀl (A.) : oluşlar, hâller, bulunuşlar, durumlar.<br />
aóvÀl-i ‘Àlem (A.) : dünyanın gidişi.<br />
aóvel (A.) : bir şeyi iki gören, şaşı.<br />
‘aúÀr (A.) : para getiren mülk.<br />
‘aúd (A.) : bağlama, düğümleme, bağlanma, düğümlenme; sözleşme,<br />
kararlaştırma; kurma, düzme.<br />
‘Àúıbet (A.) : nihayet, son.<br />
‘Àúıl (A.) : akıllı kimse.<br />
‘aúìde (A.) : ağdalanmış iken ufak ufak kesilmiş olan renkli<br />
şeker.<br />
‘akkÀm (A.) : deveci, katırcı; mahmil ile hacca giden surre<br />
alayı hizmetçisi; çadır mehteri.<br />
‘akkÀm-ı meş‘al-keş (A., F.) : meşale götüren deveci, çadır<br />
hizmetçisi.<br />
‘aúl (A.) : akıl, us.<br />
‘Aúlì : Divan şairi (İstanbul ?-1734). Asıl adı Mehmed’dir.<br />
Doğduğu semte nispetle Eyyubî Aklî Efendi olarak<br />
tanınmıştır. Evkaf kâtipliği yaptı. Baruthâne Nezâretinde<br />
bulundu.<br />
aúrÀn (A.) : eş ve benzer olanlar, yaşıtlar.<br />
a‘lÀ (A.) : pek yüksek; en yüksek.<br />
alaca (T.) : kıldan dokunmuş sergi, bir çeşit kilim; heybe;<br />
kenarları işlemeli büyük baş örtüsü; umumiyetle kırmızı<br />
zemin üzerine sarı çubuklu bir pamuklu kumaştır.<br />
alÀ’im (A.) : nişanlar, belgeler.<br />
‘alÀ’im-i semÀ (A.) : al yeşil kuşak, eleğimsağma, gök kuşağı.<br />
‘alÀúa (A.) : ilgi, ilişki.<br />
ÀlÀm (A.) : kederler, elemler, acılar, sızılar.<br />
‘alÀmÀt (A.) : izler, nişanlar.<br />
‘alÀmÀt-ı semÀ (A.) : gökyüzü işaretleri.<br />
ÀlÀt (A.) : vasıtalar, aygıtlar.<br />
ÀlÀy (F.) : alay.<br />
‘alef (A.) : hayvan yemi; ot, saman, yulaf.<br />
‘ale’l-‘Àde (A.) : âdet olduğu üzere, bayağı, basbayağı.<br />
‘Àlem (A.) : dünya, cihan.<br />
Àlet (A.) : vasıta; aygıt.<br />
‘Àlì (A.) : yüce, ulu.<br />
‘Àlì-cenÀb (A.) : cömert; şerefli, haysiyetli kimse.<br />
‘alìl (A.) : kör; sakat; hasta.<br />
AllÀh (A.) : İlâh, mabud, Tanrı.
ÀmÀde (F.) : hazır, hazırlanmış.<br />
‘amel (A.) : iş; niyet; sürgün, iç sürmesi.<br />
ammÀ (A.) : ama, fakat, lâkin, ancak; şu kadar ki, o kadar ki,<br />
öyle ki.<br />
Àn (A.) : lâhza, pek az bir zaman.<br />
Àñ (T.) : beyin, zihin, fehim, zekâ, müdrike, hıfz, yad.<br />
Anaùolı : Türkiye’nin Asya kýtasýnda bulunan topraklarýna<br />
verilen ad.<br />
‘anber (A.) : ada balığının bağırsaklarında toplanan<br />
yumuşak, yapışkan ve misk gibi kokan, kül renginde bir madde;<br />
güzel koku; güzellerin saçı.<br />
Anúara : Ýç Anadolu’nun yukarý Sakarya bölümünde il merkezi.<br />
Þehir içinden Engürü suyunun geçtiði ovanýn bir kenarýnda<br />
kurulmuþtur.<br />
‘anteri (A.) : entari, elbise.<br />
‘Àr (A.) : utanma.<br />
‘araú (A.) : rakı.<br />
‘araú-çìn (A.) : kenarlarının ve içinin ter ile yağlanıp<br />
kirlenmemesi için külah veya kavuğun altına giyilen takkenin<br />
adı.<br />
ÀrÀm (F.) : durma, eğlenme, dinlenme; yerleşme, istirahat etme,<br />
karar kılma.<br />
‘Arda : Meriç ýrmaðýnýn Edirne karþýsýnda saðdan aldýðý önemli<br />
kol. 220 km. Bulgaristan topraklarýndan doðar genel olarak<br />
batý-doðu doðrultusunda uzanarak Kýrcaali’den geçer.<br />
arış (T.) : çözgü.<br />
‘Àrì (A.) : çıplak; hür; -sız.<br />
‘Àrif (A.) : bilen, bilgili, irfan sahibi.<br />
‘Àriyetì (A.) : ödünç, iğreti.<br />
arúalıç (T.) : hamal semeri.<br />
Arnavud : Arnavutluk halkýndan veya bu halktan olan kimse.<br />
arpacıú (T.) : soğanın dikilen küçük hâline denir.<br />
‘arãa (A.) : yer, toprak.<br />
‘arãa-i eş‘Àr (A.) : şiir arsası, şiir sahası.<br />
‘arãa-i naôım (A.) : nazım arsası, nazım sahası.<br />
‘arş (A.) : çardak, çadır; cumba, kafes; çatı, dam; dokuzuncu<br />
kat gök; taht.<br />
‘arş-ı a‘lÀ (A. ) : göğün en yüksek tabakası.<br />
‘arø (A.) : bir büyüğe sunma, gösterme, bildirme, önüne koyma.<br />
‘arø-ı esÀmì (A.) : isimleri sunma.<br />
‘arø-ı óaúìúat (A.) : hakikati sunma, hakikati gösterme.<br />
‘arø-ı óÀl (A.) : “hâlin bildirilmesi”, ne hâlde<br />
bulunduğunu bildirme; dilekçe.<br />
‘arø-ı òÀl-i ‘ÀcizÀne-i bì-mecÀl (A.) : aciz hâlin bildirilmesi.<br />
‘arø-ı hicÀb (A.) : utancını bildirme.<br />
‘arø-ı maóabbet (A.) : muhabbeti bildirme.<br />
‘Àrż-ı neşÀù (A.) : sevincini bildirme.<br />
‘arż-ı ruòsÀr (A., F.) : yüzünü gösterme.<br />
Àrzÿ (F.) : istek, heves.<br />
-ÀsÀ (F.) : gibi.<br />
aãÀ (A.) : deynek, sopa; dervişlerin taşıdıkları sopa.<br />
ÀsÀn (F.) : kolay.<br />
‘asÀkir (A.) : erler.
ÀåÀr (A.) : izler, nişaneler, alâmetler; abideler,; hikâyeler;<br />
an’aneler, gelenekler.<br />
‘asel (A.) : bal; cennetteki dört sudan biri.<br />
‘aselì (A.) : bal renginde olan; Yahudilerin ayırt edilmek<br />
üzere omuzlarına takdıkları sarı kumaş; eskiden kullanılan bal<br />
renginde bir çeşit kumaş.<br />
‘Áãım : Divan şairi (Bosna ?-1710). Bosna mahkemesi<br />
başkâtipliğinde bulundu. Şiirlerinde Râmî Paşa, Sâbit ve<br />
özellikle Bâkî’nin tesiri hissedilir. Mürettep divanında<br />
Râmî, Habib, Mehmed, Tayyar gibi vezirlerle Sultan Mustafa,<br />
şair Sâbit ve bazı devlet adamlarına yazdığı mersiyeler<br />
vardır. Divanı vardır.<br />
ÀsitÀn (F.) : eşik.<br />
ÀsitÀne (F.) : eşik; payitaht; büyük tekke; Allah’a yakın<br />
kimselerin kabri; merkez Osmanlı Devletinin merkezi olması<br />
dolayısıyla tahsisen “İstanbul” manasına da gelir.<br />
‘asker (A.) : er.<br />
aãl (A.) : asıl, kök, dip, kütük, temel, esas, kaide, kural;<br />
hakikat; soy, nesep; bir şeyin belli başlı kısmı; başlangıç;<br />
baş; yer; sıhhat; hakikî, esaslı, halis, safi; esasen,<br />
zaten, başlıca, en ziyade, alelhusus; hakikaten.<br />
aãlÀ (A.) : hiçbir vakit.<br />
aãlì (A.) : asla mensup, hususî, seçkin.<br />
‘aãr (A.) : yüzyıl.<br />
astÀr (F.) : giyecek, perde, çanta, ayakkabı gibi şeylerde,<br />
kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat.<br />
Àstin (A.) : esvab kolu, yen.<br />
Àstin-i úontoş : Tatar han ve beylerinin yüzü, harç işlemeli<br />
üstlüğü tarzında dar yenli kapaniçenin diğer bir nevi olan<br />
kıyafetin kolu.<br />
‘Àşıú (A.) : birine, bir şeye tutkun; evvelce ordularda,<br />
kışlalarda, köy odalarında ve mahalle kahvelerinde gerek<br />
kendinin gerek başkalarının sözlerini sazla ve sözle dile<br />
getiren kimse, halk şairi; ahbap, hazret.<br />
‘Áşıú ‘Ömer : Saz şairi (Konya 1651?- İstanbul 1707?). Hayatı<br />
hakkında kesin bilgiler yoktur. Muntazam bir medrese tahsili<br />
görmese de kendisini yetiştirerek diğer âşıklara nazaran<br />
üstün bir bilgi seviyesine ulaşmıştır. Şiirlerinde Divan ve<br />
Halk Edebiyatının etkileri bir arada sezinlenir.<br />
‘Àşıú-ı şeydÀ (A., F. ) : delicesine seven kimse<br />
‘Àşıú-ı zÀr (A., F.) : inleyen âşık.<br />
ÀşikÀre (F.) : belli, açık, meydanda.<br />
ÀşinÀ (F.) : bildik, tanıdık; bilen, tanıyan.<br />
Àşÿb (F.) : kargaşalık; karıştırıcı.<br />
‘ÀşÿrÀ (A.) : muharrem ayının onuncu günü pişirilen buğday<br />
tatlısı, aşure.<br />
‘aùÀ (A.) : bağışlama, bahşiş.<br />
At MeydÀnı : İstanbul’da bulunan meşhur bir meydandır.<br />
Àteş (F.) : od, hararet, kızgınlık.<br />
Àteş-i sÿzÀn (F.) : yakıcı ateş.<br />
Àteş-pÀre (F.) : ateş parçası, kıvılcım.<br />
Àteş-õede (F.) : yakılmış, yakılan.
aùlas (A.) : ipekten dokunmuş esvaplık bir kumaş olup al, mavi,<br />
sarı daima düz renklidir.<br />
aùlı úaraca (T.) : ağaçtan at ki, üzerine çocuklar bindirip<br />
tekerlek üstünde gezerler. Atlı karıncanın küçüğüdür.<br />
‘aùùÀr (A.) : güzel kokular, iğne iplik vesaire satan,<br />
aktar.<br />
ÀvÀre (F.) : serseri, boş gezen, işsiz güçsüz, aylak; dağınık,<br />
perişan.<br />
-Àver (F.) : getiren, taşıyan.<br />
‘avret (A.) : kadın, zevce, avrat.<br />
ÀyÀ (F.) : şüphe ve tereddüt bildiren edat.<br />
ayaú-dÀş (T., F.) : yoldaş.<br />
Ayaãofiya : Doðu Roma Ýmparatorluðu devrinde Ýstanbul’da<br />
yapýlan en ünlü Bizans kilisesi.<br />
‘ayÀn (A.) : belli, açık, meydanda.<br />
‘ayÀr (A.) : altın ve gümüş ve başka kıymetli madenlerin karışma<br />
derecesi.<br />
‘ayb (A.) : utanılacak şey, kusur, leke.<br />
Àyìne (F.) : ayna.<br />
‘ayn (A.) : göz; aslı, kendisi; bir şeyin aslı, tıpkısı;<br />
kaynak, pınar; Osmanlı alfabesinin yirmi birinci harfi.<br />
‘aynÀ (A.) : iri ve güzel gözlü.<br />
‘AyntÀbì : Antepli.<br />
‘ayş (A.) : yaşama.<br />
‘ayyÀr (A.) : çok gezen, kurnaz, hırsız, hilekâr, dolandırıcı;<br />
palyaço, komik, maskara.<br />
‘ayyÀş (A.) : çok içki içen.<br />
‘aõÀb (A.) : işkence, keder.<br />
Azaú : M. Ö. 5. asra doðru Tanais (Don) ýrmaðýnýn denize<br />
döküldüðü yerde Yunanlýlar tarafýndan Tanais adý ile kurulan<br />
þehir. Büyük bir ticaret merkezi idi. Sonradan Tana adý ile<br />
tanýnan þehir, bölgenin baþlýca ticaret merkezi ve Moðol<br />
ülkelerine giden kervanlarýn hareket noktasý oldu.<br />
a‘ôamì (A.) : en büyük, en çok.<br />
Àzer (F.) : ateş.<br />
‘Àzim (A.) : niyetli, kesin karar veren.<br />
‘azl (A.) : işinden çıkarma, yol verme.<br />
‘azm (A.) : kasıt, niyet, karar.<br />
B<br />
bÀb (A.) : kapı; geçit, boğaz; bölüm.<br />
bÀb-ı zer (A., F.) : altın kapı.<br />
bÀd (F.) : yel, rüzgar; doğudan esen hafif hoş rüzgar;<br />
nefes, soluk; ah sesi, ah çekme; övme, söz; büyüklük taslama,<br />
kibir; şarap.<br />
bÀd-bÀn (F.) : yelken; gemi sereni.<br />
bÀde (F.) : şarap içki.<br />
bÀde-ò v Àr (F.) : şarap içen.<br />
bÀde-i nÀb (F.) : halis, duru şarap.<br />
badem (T.) : badem ağacı yemişi. Farsça aslı “bâdâm”dır.
a‘de (A.) : sonra.<br />
bÀd-ı hevÀ (F.) : bedava.<br />
bÀdincÀn (A.) : patlıcan.<br />
bÀà (F.) : bağ, büyük bahçe, bostan.<br />
baàÀl (F.) : koltuk.<br />
baàl (A.) : ester, katır.<br />
bÀà-bÀn (F.) : bahçıvan, bağcı.<br />
bÀàçe (F.) : bahçe.<br />
bÀàçe-i TÀtÀr (F.) : Tatar bahçesi.<br />
baàçevan (T.) : bahçıvan.<br />
BaàdÀd : Aþaðý Mezapotamya’nýn kuzey kenarýnda il merkezi.<br />
Þehir Basra körfezinden 530 km uzaklýkta Dicle nehri kýyýsýnda<br />
kurulmuþtur.<br />
bahÀr (F.) : kışla yaz arasındaki mevsim.<br />
bahÀriyye (F.) : padişah tarafından yeniçeri ağasından<br />
itibaren ocak ağalarıyla yeniçeri kâtibine verilen baharlık.<br />
baòìl (A.) : hasis, cimri, tamahkâr.<br />
baór (A.) : deniz; büyük göl veya nehir.<br />
baór-i ‘aùÀ (A.) : lütuf ve bağış denizi.<br />
baór-i bì-kerÀn (A., F.) : sonsuz, sınırsız deniz.<br />
baór-i àamm (A.) : keder denizi.<br />
baór-i hüner (A, F.) : hüner denizi.<br />
baór-şi‘r (A.) : şiir denizi.<br />
baóå (A.) : konuşulan şey, söz; iddialaşma.<br />
baòş (F.) : bağış, ihsan.<br />
baòt (F.) : talih, kader, kısmet; kargı.<br />
bÀ‘iå (A.) : sebep olan, gönderen, icap ettiren.<br />
baúar (A.) : sığır.<br />
bÀúì (A.) : Tanrı; daimî, kalıcı; alt taraf; artık, artan, fazla<br />
geri kalan, bundan başka.<br />
baúúÀl (A.) : sebzeci; pirinç, şeker, peynir, zeytin ve<br />
benzerleri gibi şeyler satan kimse.<br />
baúraç (T.) : kulplu bakır kap.<br />
bÀlÀ (F.) : yüksek, yukarı, üst, yüce; boy.<br />
Balaù : Ýstanbul’da Haliç’te Fener ile Ayvansaray arasýnda<br />
büyük mahalle. Ýstanbul alýnınca esirler buraya iskân edildi.<br />
Araplarýn Bizanslýlara karþý yaptýklarý savaþlarda esir düþen<br />
Arap þairleri, eserlerinde bu semtten bahsederler. XVII. asırdan<br />
bu yana daha çok Museviler oturmaktadýr.<br />
balya (T.) : büyük denk, yük; bağlı, kaplı ve kılıflı emtia.<br />
bÀnÿ (F.) : kadın, hanım.<br />
bÀr (A.) : yük.<br />
-bÀr (F.) : yağdıran, serpen, saçan, döken.<br />
bÀrÀn (F.) : yağmur.<br />
bÀr-gìr (F.) : yük tutan, yük kaldıran; beygir, at.<br />
bÀr-gìr-i Hersek (F.) : Hersek’in beygiri.<br />
bÀrì (F.) : hiç olmazsa, bir kerre; hasılı, hulâsa.<br />
bÀrÿd (F.) : barut.<br />
baãal (A.) : soğan ve benzeri gibi kökler.<br />
basù (A.) : yayma, açma, uzun uzadıya anlatma; rica hâli.<br />
basù-ı kelÀm (A.) : söz söyleme.
Àsÿr (A.) : mayasıl; kalın bağırsağın iltihabı sebebiyle<br />
etrafından kan ve cerahat gelmesi.<br />
baştarda (İ.) : Osmanlı donanmasında kullanılan kadırga<br />
türünden bir savaş gemisi.<br />
bÀùıye (A.) : içki sürahisi.<br />
baùù (A) : kaz; kaz şeklindeki sürahi, su kabı.<br />
bayaú (T.) : eski.<br />
bÀz (F.) : şehbaz, şahin; açık; oynatıcı, oynayan; tekrar, geri;<br />
yine; bir kulaç boyu; iniş; fark etme, ayırma; sel uğrağı;<br />
yan taraf; karış; dönük; şarap; haraç.<br />
bÀzÀr (F.) : pazar, çarşı; alışveriş, pazar yeri.<br />
bÀzÀr úovan (T.) : satıcı.<br />
ba‘żı (A.) : birazı, bir kısmı; kimi.<br />
bÀzìçe (F.) : oyuncak; oyun, eğlence.<br />
be (F.) : kelimelere -e hâlini verir; -e kadar manasını verir.<br />
Bebek : Ýstanbul’da semt. Rumeli yakasýnda Arnavutköy ile<br />
Rumelihisarý arasýndadır. Bebek adýný Ýstanbul’un fethi<br />
sýrasýnda Fatih’in görevlendirdiði bölükbaþýnýn lâkabýndan aldý.<br />
Kuzey rüzgarlarýna kapalý olduðundan eski devirlerden beri çok<br />
beðenilen bir sayfiye yeri idi. Bebek’te Osmanlý<br />
Ýmparatorluðunun güçlü devirlerinde saraylar ve bahçeler inþa<br />
edilmiþtir.<br />
Beç : Çeyiz, hibe manasına Viyana’ya verilen addır.<br />
Avusturya anlamında da kullanılmıştır.<br />
bed (F.) : fena, yaramaz, çirkin; kötülük; ateş<br />
tutuşturmaya mahsus yarı yanmış paçavra.<br />
bed-ÀvÀz (F.) : fena sesli.<br />
bedel (A.) : karşılık, karşı; bir şeyin yerine verilen ve yerini<br />
tutan şey.<br />
bedestÀn (F.) : değerli eşya ve mücevherlerin alınıp satıldığı<br />
çarşı.<br />
bed-kÀr (F.) : işi, hareketi kötü; işi, hareketi fena.<br />
bed-liúÀ (F.) : kötü yüzlü, çirkin suratlı.<br />
bed-nÀm (F.) : kötü adlı, fena tanınmış, adı kötüye çıkmış.<br />
Bed-òÿy (F.) : kötü huylu, huysuz; kötü huy.<br />
bed-zebÀn (F.) : ağzı pis, ağzı bozuk; kötü dil.<br />
belÀ (A.) : gam, keder, musibet, afet, ceza, gayet zor iş, büyük<br />
gaile.<br />
belÀàat (A.) : iyi, güzel, pürüzsüz söz söyleme,<br />
uzdillilik; sözün düzgün, kusursuz yerinde ve adamına göre<br />
söylenmesini öğreten ilmin adı.<br />
bel-dÀr (T., F.) : Osmanlı ordusunda dağ geçitlerini açan,<br />
temizleyen ve koruyan, buradan geçenlerin güvenliğini<br />
sağlayan görevliler.<br />
belemek (T.) : çocuğu kundaklamak, sarmak, beşiğe<br />
bağlayarak, sararak yatırmak.<br />
belìàÀne (A.) : beliğcesine, fasih ve düzgün olarak.<br />
bend (F.) : bağ, yular, rabıta, bağlama; birini emri altına<br />
alma; boğum, mafsal; su biriktirmek için iki dağ arasında<br />
yapılan set, baraj; su mecrası için yapılan kemer; bağlayan<br />
bağlanmış; başından sonuna kadar aynı vezinde bir çok beyitli<br />
parçalardan meydana gelen ve kısım kısım gazel tarzında<br />
kafiyeleri değişen manzumelerin her bir parçası.
ende (F.) : kul, köle, bağlı; intisap eden, taraftar.<br />
Bender : Moldovya şehri. Diniester’in sağ kıyısında XV. asırdan<br />
kalma kale.<br />
bende-i MevlÀnÀ (F.) : Allah’ın kulu.<br />
bend-i òar (F.) : eşek yuları.<br />
bend-i şalvÀr (F.) : şalvar bağı.<br />
bengì (F.) : benk tiryakisi, esrarkeş.<br />
ber (F.) : yaprak (berg’in hafifletilmişi).<br />
-ber (F.) : alan, getiren.<br />
berÀber (F.) : birlikte bulunan, bir arada, müsavi, bir hizada,<br />
farksız.<br />
berbÀd (F.) : perişan, harap, viran; pis, fena, kirli.<br />
berd (A.) : soğuk.<br />
berdü’l-‘acÿz (A.) : kocakarı soğuğu.<br />
bereket (A.) : bolluk; meymenet, saadet, mutluluk; Tanrı<br />
vergisi.<br />
berg (F.) : yaprak.<br />
berg-i çenÀr (F.) : çınar yaprağı.<br />
ber-mu‘tÀd (F., A.) : alışıldığı, âdet olduğu, her zaman olduğu<br />
üzere.<br />
ber-rÀh (F.) : yolda, yol üzerinde.<br />
berş (A.) : afyon şurubu, keten yaprağı ile yapılan bir çeşit<br />
müsekkin macun; arzu, gönül isteği.<br />
ber-vech (F., A.) : olduğu gibi, olarak.<br />
beste (F.) : şarkının makam ve ahengi.<br />
bevÀsìr (A.) : basurlar; mayasıllar.<br />
bevvÀb (A.) : kapıcı, çocukları evlerine getirip götüren okul<br />
hademesi.<br />
beyÀn (A.) : anlatma, açık söyleme, bildirme.<br />
beyÀø (A.) : aklık; yumurta akı, aydınlık; ak.<br />
beyhÿde (F.) : boşuna, boş yere, beyhude.<br />
beyn (A.) : ara, aralık; arada, araya, arasında.<br />
beynü’l-ôurafÀ (A.) : zarifler arasında.<br />
beyøa (A.) : daha ak, çok beyaz.<br />
bezm (F.) : içkili, eğlenceli meclis, dernek.<br />
bezm-i dil-ber (F.) : dilber meclisi; gönül alanların meclisi.<br />
bezm-i ‘irfÀn (F., A.) : irfan meclisi, ilim ve hüner meclisi.<br />
bezm-i kibÀr (F., A.) : büyükler ve ulular meclisi.<br />
bezm-i mey (F., A.) : şarap meclisi.<br />
bezm-i ãurÀóì (F., A.) : surahi meclisi.<br />
bezm-i şarÀb (F.) : şarap meclisi.<br />
bezm-i tÀze (F.) : yeni meclis.<br />
bezm-i tiryÀkì (F.) : tiryaki meclisi.<br />
bezm-i yÀrÀn (F.) : dostlar meclisi.<br />
bıcılàan (T.) : hayvanların ayaklarında olan sulu yara.<br />
bì- (F.) : kelimelerin başına getirilince olumsuzluk bildiren<br />
bir ek; -sız -siz, -maz -mez.<br />
bi- (A.) : başlarına eklendiği zaman kelimeleri -e hâline<br />
getirir; ile, için manalarını vererek Farsça’daki be- edatı<br />
ile aynı işi görür.<br />
bì-‘adìl (F.) : benzersiz, benzeri olmayan.<br />
bì-‘aúl (F., A.) : akılsız.<br />
bì-baòt (F.) : bahtsız, talihsiz.
ì-bedel (F.) : benzersiz, eşsiz.<br />
bì-çÀre (F.) : çaresiz, zavallı.<br />
bìgÀne (F.) : kayıtsız, ilgisiz; yabancı; dünya ile ilgisini<br />
kesmiş olan.<br />
bi-óamdullÀh (A.) : Allah’a şükürler olsun.<br />
Bih-zÀd (F.) : İran’da tanınmış bir ressam adı.<br />
bì-úarÀr (F., A.) : kararsız; rahatsız.<br />
bì-keder (F., A.) : kedersiz, dertsiz, tasasız, kaygısız.<br />
bi- kerÀn (F.) : sınırsız, sonsuz, uçsuz, kenarsız.<br />
billÿr (F.) : gayet parlak ve şeffaf taş veya pek temiz cam,<br />
kristal.<br />
bìm (F.) : korku; tehlike.<br />
bì-ma‘nÀ (F.) : anlamsız, manasız.<br />
bì-me'Àl (F.) : anlamsız, hükümsüz, saçma sapan.<br />
bìm-i deryÀ (F.) : deniz korkusu.<br />
bìm-i peder (F.) : baba korkusu.<br />
bì-mÿ (F.) : tüysüz, kılsız.<br />
binÀ’ (A.) : yapı; ev; yapma, kurma.<br />
binÀ-i vaãıl (A.) : kavuşma evi.<br />
biniş (T.) : ata binmek fiili ve tarzı; vaktiyle ata<br />
binildiği zaman giyilen resmî kıyafet; ulemanın bazı merasimde<br />
giydikleri geniş cübbe, her tarafı geniş, kolları altından<br />
dikişsiz resmî ilmiyye cübbesidir .<br />
bint ( A.) : kız, kerime, duhter.<br />
bisÀù (A.) : kilim, minder, döşeme, keçe, yayga.<br />
bì-şekk (F., A.) : şüphesiz.<br />
bìş-ter (F.) : daha fazla, daha çok.<br />
bì-şu‘ÿr (F., A.) : şuursuz, idraksiz, düşüncesiz.<br />
bì-şümÀr (F.) : hadsiz, sonsuz, payansız, pek çok, sayısız.<br />
bì-tÀb (F.) : bitkin, yorgun.<br />
bì-tekellüf (F., A.) : külfetsiz, zahmetsiz; özensiz;<br />
gösterişsiz, yapmacık.<br />
bì-vech (F., A.) : sebepsiz.<br />
bì-vefÀ (F., A) : vefasız, hayırsız, dönek.<br />
bìzÀr (F.) : rahatsız, bıkmış, usanmış, küskün.<br />
boàası (T.) : bir nevi astarlık seyrek bez, iplikleri fitil<br />
fitil bir nevi.<br />
Boğaz : Karadeniz’i Marmara üzerinden Akdeniz’e baðlayan iki<br />
boðazdan kuzeyde olan Ýstanbul Boðazýnýn iki yakasýna<br />
verilen ad.<br />
Boàdan : Prut ve Tuna arasında Romanya’da bir vilâyettir.<br />
Bolı : Batý Karadeniz bölgesinde il merkezi. Meþhur<br />
kaplýcalara sahiptir.<br />
Bor : Ýç Anadolu Bölgesinde, Niðde iline baðlý ilçe merkezi.<br />
Burada halýcýlýk, dericilik, dokumacýlýk yaygýndýr.<br />
Bosna : Osmanlý İmparatorluðunun idare bölgesi. 1463’te<br />
fethedilerek Rumeli Beylerbeyliðine baðlandý. Save, Dirin ve<br />
Dalmaçya arasında bir vilâyettir.<br />
boza (T.) : darıdan yapılan mayalı içki.<br />
Bozburun : Gemlik ve Ýzmit körfezleri arasýnda batýya doðru<br />
uzanan Armutlu yarýmadasýnýn bitim yeri.<br />
bÿ (F.) : koku.<br />
buòÿr (F.) : tütsü.
uú‘a-nişìn (A., F.) : nahiyede oturanlar.<br />
Bulàar : Slavların güney kolundan olan bir halk ve bu<br />
halkın soyundan olan kimse; Bulgaristan’a özgü olan,<br />
Bulgaristanla ilgili olan.<br />
bÿm (A., F.) : baykuş.<br />
buràu (T.) : nefesli sazlardan birinin adı idi, nefirden daha<br />
uzundu, ucu kıvrık olursa kürrenay adı verilirdi. Nefir,<br />
kürrenay gibi çalınırdı. Bu sazlarda delik yoktur.<br />
burnaz (T.) : minkarî, büyük hörgüçlü burnu olan, kalak; III.<br />
Ahmed’in hanende ve sazendelerinden olan Hasan Çelebiyi<br />
verilen isim.<br />
burÿt (A.) : bıyık.<br />
bÿselik (F.) : Türk müziğinin iki numaralı basit makamı ve garp<br />
müziğinde “mineur”ün mukabili. En eski makamlardandır.<br />
bÿstÀn (F.) : gül ve çiçek kokularının çok olduğu yer, bahçe.<br />
bÿy (F.) : koku; ümit, umma; sevgi; tamah; huy, tabiat; kısmet,<br />
pay, nasip.<br />
bÿy-ı müstekrehen (F., A.) : iğrenç koku.<br />
bühtÀn (A.) : yalan, iftira.<br />
büleàÀ (A.) : beliğ olanlar, belâgat sahipleri, düzgün ve<br />
tertipli olarak meramını anlatanlar.<br />
bül‘um (A.) : hançere, gırtlak.<br />
bürhÀn (A.) : delil, ispat, tanık.<br />
bürÿdet (A.) : soğukluk.<br />
büt-òÀne (F.) : puthane.<br />
C<br />
cÀ (F.) : yer, mevki, mekân.<br />
cÀ-be-cÀ (F.) : yer yer.<br />
cÀdÿ (F.) : cadı, büyücü; gulyabani, hortlak, karakoncolos,<br />
vampir; çirkin, kocakarı, acuze; çok güzel göz.<br />
cÀ’iz (A.) : işlenilmesinde cevaz olan; olabilir, olur.<br />
cÀm (F.) : sırça, cam; bardak, kadeh, şişe ve toprak cinsinden<br />
şarap kadehi.<br />
cÀme (F.) : elbise, çamaşır.<br />
cÀmi‘ (A.) : içinde namaz kılınan ibadet yeri.<br />
cÀn (F.) : can, ruh; hayat, yaşayış; gönül.<br />
cÀnÀ (F.) : ey can, ey sevgili.<br />
cÀnÀn (F.) : sevgili, gönül verilmiş, maşuka.<br />
cÀn-bÀz (F.) : can ile oynayan, canını tehlikeye koyan,<br />
canbaz, hayranlık uyandıran oyunlarla canlarını hiçe sayarlar<br />
ip, direk üzerinde gösteriler yaparlar; aldatıcı; hayvan<br />
alışverişiyle meşgul olan kimse; eski fedaî atlı asker.<br />
cÀnib (A.) : taraf, cihet, yan.<br />
cÀn-ver (F.) : canavar, can alıcı.<br />
cÀrió (A.) : yaralayan; insanın el ayak gibi azası.<br />
cÀriye (A.) : para ile satın alınan halayık, hizmetçi kız;<br />
harpte esir düşmüş veya odalık olarak alınmış kız.<br />
cÀriye-i dür-dÀne (A., F.) : inci tanesi gibi olan cariye.<br />
cÀvidÀn (F.) : daimî kalacak olan, sonrasız, ebedî, bengi.<br />
cÀy (F.) : yer.
cedel (A.) : sert münakaşa, tartışma; kavga.<br />
cedìd (A.) : yeni, kullanılmamış.<br />
cefÀ (A.) : eziyet, incitme.<br />
cehÀlet (A.) : cahillik, bilmezlik.<br />
cehl (A.) : bilmezlik.<br />
celb (A.) : çekme, çekiş; kendine çekme; yazı ile çağırma.<br />
celbendi (T.) : cüzdanın büyüğüdür.<br />
cem‘ (A.) : toplama, yığma; birden fazla insan, hayvan ve<br />
eşyayı gösteren isim.<br />
cemÀl (A.) : yüz güzelliği.<br />
cemre (A.) : ateş hâlinde kömür, şubat ayında azar azar<br />
artan sıcaklık; haç töreninde bir defa taş atılması.<br />
cenÀb (A.) : şeref, onur ve büyüklük terimi olarak kullanılır,<br />
hazret; huzur.<br />
cenb (A.) : yan, taraf.<br />
cerr (A.) : çekme, sürükleme; eskiden medrese talebesinin,<br />
mübârek üç aylarda köylere dağılıp halka, dinî öğütlerde<br />
bulunmak, namaz kıldırmak veya müezzinlik etmek suretiyle<br />
para ve erzak toplaması.<br />
cerrÀr (A.) : dilenci, arkasında sürükleyen; harp<br />
aletleriyle donatılmış kalabalık ordu.<br />
cev (F.) : arpa.<br />
cevÀb (A.) : sorulan şeye verilen karşılık.<br />
cevher (A.) : maya, öz; elmas, değerli taş; (evvelce) Horasan’da<br />
ve Şam’da yapılan kılıçların demirlerinde görülen siyah ve<br />
beyaz dalgalı benekler, çizgiler; yalnız noktalı harfler<br />
hesap edebilmek suretiyle ve “ebced” hesabıyla yazılan çok<br />
defa manzum olan tarih.<br />
cevherì (A.) : cevhere, değerli taş veya inciye ait olan,<br />
bunlarla yapılmış veya işlenmiş bulunan.<br />
cevher-i naôm (A.) : nazım cevheri.<br />
cev-i Àb (F.) : arpa suyu.<br />
cevr (A.) : haksızlık, eza, cefa, eziyet, gadir, zulüm;<br />
sitem; tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.<br />
ceyb (A.) : cep; gömleğin açıklığı, yarığı.<br />
Ceyóun : Amuderya orta çýðrýna verilen ad. Yukarý kesiminde<br />
Sovyet-Afgan sýnýrýný izler.<br />
cezÀ’ (A.) : ceza, karşılık (iyi ve kötü) azap.<br />
cibre (T.) : üzümün şırasından vesair usareden kalan posa<br />
ve çekirdek süprüntüsü, tekeş.<br />
cidÀl (A.) : karşılıklı kavga, savaş; zorlu, hararetli konuşma.<br />
cidd (A.) : bir işi gerçekten çalışıp işleme; ciddîlik.<br />
ciger (F.) : ciğer, bağır; avaz; keder, sıkıntı.<br />
cihÀn (F.) : dünya, âlem.<br />
cilÀ (A.) : parlatma, parlaklık.<br />
cimÀ (A.) : çiftleşme (insan hakkında).<br />
cinÀs (A.) : münasebet, benzeyiş, bir çok anlamlara yorulabilen<br />
söz, imalı, telmihli söz, lastikli söz, telaffuzu bir,<br />
manası ayrı olan kelimelerin bir sözde bulunması.<br />
cinn (A.) : gözle görülmez lâtif cisimlerden ibaret bir<br />
yaratık (mahluk); pek zeki ve anlayışlı kimse.<br />
civÀn (F.) : genç.<br />
cönk (T.) : uzunlamasına açılan eski şiir ve destan dergisi.
cÿ (F.) : akarsu, ırmak, çay.<br />
cumhÿr (A.) : halk, ahali; başı boş kalabalık.<br />
curcuna (F.) : Türk musikisinde bir küçük usul.<br />
cÿş (F.) : coşma, kaynama; coşma, taşma.<br />
cÿy (F.) : nehir, akarsu, ırmak.<br />
cübb (A. ) : kuyu.<br />
cübbe (A.) : sarıklı din adamları ile bazı yaşlı kimselerin<br />
giydikleri uzun üstlük.<br />
cüdÀ (F.) : ayrı, ayrı düşmüş, ayrılmış.<br />
cühelÀ (A.) : bilgisizler, bilmezler.<br />
cühÿd (A.) : Yahudi.<br />
cümle (A.) : bütün, hep; fiil, fail ve mefulden meydana<br />
gelen manalı söz.<br />
cüll (A.) : çul.<br />
cünbiş (F.) : kımıldanma, hareket.<br />
cüst (F.) : arama, araştırma.<br />
cüyÿş (A.) : askerler, ordular.<br />
cüz’ì (A.) : az, pek az, az miktarda.<br />
Ç<br />
çaàanoz (T.) : kabukluların on ayaklılar takımından, eti<br />
için avlanan, pavuryaya benzer küçük su hayvanı; deniz yengeci.<br />
çaàna (T.) : :meydanı boş bulup cesaret alıp söylemek.<br />
çÀh (F.) : kuyu, çukur.<br />
çÀk (F.) : yarık, yırtık; yırtmaç.<br />
çÀk-i girìbÀn (F.) : elbisesinin yakası yırtılmak, kederli<br />
olmak.<br />
çaúşır (T.) : ince kumaşlı, uzun bir nevi şalvar.<br />
çalúafa (T.) : başı parlak tüylü bir nevi kızıl kurt;<br />
kurdun ense derisinden yapılan kürk.<br />
çÀl-pÀre (F.) : ağaçtan yapılmış dört parçadan ibaret köçek<br />
zili, çalpara.<br />
çam (T.) : dikenden ibaret olan yaprağını kışın da dökmez<br />
bir ağaç cinsi ki eseriya yüksek ve soğuk yerlerde yetişir.<br />
çap (T.) : ekser yuvarlak, genellikle mücessem şeylerin<br />
nisabı, ölçüsü, ölçecek alet.<br />
çapúun (T.) : çapan, yürük, yelip koşucu, atın yürüyüşünden<br />
bir ayak eşkin, çabuk at; hercai, derbeder, çul tutmaz, uçarı,<br />
serseri.<br />
çapul (T.) : çapılan şey, yağma, çete.<br />
çÀr (F.) : dört; çare; tuğla ve çanak, çömlek fırını.<br />
çarò (F.) : çark, tekerlek; felek, gök; yaka; ok yayı;<br />
çakır doğan; tef; devreden, dönen.<br />
çÀrsÿ (F.) : dört taraf, dört tarafı olan şey; pazar, çarşı.<br />
çÀrşÿ (F.) : çarşı.<br />
çÀrÿb (F.) : süpürge.<br />
çÀşnì (F.) : çeşni, lezzet, tat; tadımlık.<br />
Çatalca : Marmara bölgesinin Çatalca-Kocaeli bölümünde ilçe<br />
merkezi.
çec (T.) : savrularak samanından ayrılmış tahıl yığını;<br />
kabuğu çıkarılmış fındık, ceviz ve mısır; şalgamın sap ve<br />
yaprakları; üzümün suyu alındıktan sonra kalan posası.<br />
çehre (F.) : yüz, surat; surat asma; şekil.<br />
çehre-i menóÿs (F., A.) : uğursuz surat.<br />
çehre-i murdÀr (F.) : kirli, pis yüz.<br />
çekdirme (T.) : çektirme işi, çektiri, büyük yelken kayığı;<br />
sökülebilir elbise, yemek ve salon dolaplarının tablalarını<br />
birbirine tutturmak için metal ve plâstikten yapılmış bağlantı<br />
parçası.<br />
çekdiri (T.) : yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol<br />
alan eski zaman gemisi, çektirme; kürekli gemi.<br />
çeki (T.) : tartı, odun ve taş tartımında kullanılan dört<br />
kantardan oluşan ölçü; tertip.<br />
çelebi (T.) : Tanrıya mensup; görgülü, terbiyeli, olgun;<br />
bey; okuma bilen, okumuş; Bektaşî ve Mevlevî pirlerinin en<br />
büyüklerine verilen unvan; Hristiyan tüccar.<br />
çenÀr (F.) : çınar, çınar ağacı.<br />
çenbÀr (F.) : çenber.<br />
çenber (F.) : tahtadan veya demirden yapılan daire veya<br />
halka, kasnak; başa bağlanan yemeni; esirlik, bağımlılık.<br />
çeng (F.) : el; pençe; kanuna benzer dik tutularak çalınır<br />
bir çeşit saz; eğri. büğrü.<br />
çengì (F.) : çeng denilen sazı çalan kimse; oyuncu kız, çengi.<br />
çerÀàÀn (F.) : (evvelce) suçluların başlarına yaralar<br />
açarak ve her birine fitiller koyarak uçlarını yakmak suretiyle<br />
edilen işkence; etrafı aydınlatma, şenlik, donanma.<br />
çerge (T.) : göçebe çadırı, hafif oba, tente, iki direkli<br />
şemsiye kalenderi, çadır.<br />
Çerkesì : Kafkas dağlarının deniz tarafında Kırgız’dan madut bir<br />
kavme mensup olanlar.<br />
çeşm (F.) : göz.<br />
çetari (T.) : ipek ve ipekle karışık yollu dokuma; bir iplikle<br />
üç pamuktan mürekkep bir çeşit yerli kumaş.<br />
çetele (T.) : çizilerek veya oyularak açılan kertik; ekmekçi,<br />
sütçü gibi esnafın, uzunlamasına ikiye bölüp üzerine<br />
kertikler çenterek hesap tuttukları ağaç dalı.<br />
çevren (T.) : karaciğerden yapılan bir sucuk türü.<br />
çıúrıú (T.) : küçük dolap, devvare, bazı esnafın tezgâhı, kuyu<br />
dolabı.<br />
çınúıraú (T.) : çıngırdak, zengele, ufak çan.<br />
çıra (T.) : çam ağacının sakızı.<br />
çırÀàÀn : kandil donanması, şenlik, eğlence ve bilhassa Lale<br />
Devrinde saray, bahçe ve köşklerde yapılan eğlencelere ad<br />
olmuştur.<br />
çıraúman (T.) : üzerinde ateş ettikleri kule ve direk.<br />
çırnıú (T.) : iki başı eğri balıkçı veya tahıl kayığı.<br />
çıtaú (T.) : lisanı çetrefil olan Rumeli türklerine verilen<br />
isim.<br />
çıyan (T.) : çok ayaklılardan, sarımtırak renkte, zehirli<br />
böcek.<br />
çi (F.) : ne.
çille (F.) : zevk ve safadan el çekerek bir yerde kırk<br />
günlük ibadet; eziyet, sıkıntı; ibrişim, yün vesaire demeti.<br />
çimbÀr (T.) : Farsça çinber. Çulhadan bezin tezgâhta<br />
buruşmasını men için kullandıkları demir arşın gibi ucu tırnaklı<br />
alt bezi ki kenarından iliştirip gerer.<br />
-çìn (F.) : “toplayan, derleyen” manalarıyla birleşik kelimeler<br />
yapar.<br />
çingan (T.) : çingene.<br />
çingane (T.) : Hindistan’dan çıktıkları söylenen, dünyanın<br />
çeşitli yerlerinde göçebe olarak yaşayan bir topluluk veya bu<br />
topluluktan olan kimse. Bir kısmı İran’dan Irak’a ve Şam ve<br />
Mısır’a geçmiştir ki, onlara gacr, karacı, kıptî derler, ondan<br />
garba ve Endülüs’e ve Frengistan’a yayılmıştır, birtakımına<br />
çingen ve çirger denir. Kıpçak yolundan Avrupa’ya geçip<br />
Rumeli’ye ve ta Bohemya’ya yeni Çeh vilâyetine ve ondan her<br />
tarafa yayılmışlardır. Hâlen ekseri bedeviyette olup kendileri<br />
isimlerine rumakula derlerdi. Mevaları olan Ulah Boğdan’a<br />
Romanya denir. Demircilerine lungur, ayıcılarına ursal,<br />
çalgıcılarına lavtal denilir; cimri.<br />
çintiyan (T.) : içi astarlı kadın donu, şalvar.<br />
çirk (F.) : kir, pas, pis; yarada olan kan ve irin.<br />
çirk-Àb (F.) : çirkef, pis su.<br />
Çirmen : Trakya’da, Mustafa Paþa’nýn güneyinde, Edirne’nin<br />
kuzeybatýsýnda Meriç ýrmaðý üzerindeki köy.<br />
çiroz (T.) : yumurtasını atarak zayıflamış uskumru balığı<br />
ve bunun kurutulmuşu; çok zayıf kimse.<br />
çoban (T.) : davar, koyun, keçi sığır, manda sürülerini güden<br />
otlatan kimse.<br />
çolaú (T.) : eli veya kolu sakat olan.<br />
çomaú (T.) : sopa, değnek.<br />
Çorlı : Marmara bölgesinin Ergene bölümünde (Tekirdað ili) ilçe<br />
merkezi.<br />
çotra (T.) : ağaçtan yapılmış küçük su kabı.<br />
çökürmek (T.) : indirmek.<br />
çölmek (T.) : sifal, toprak kap.<br />
çÿb (F.) : ağaç, değnek, odun, sopa; çöp.<br />
çuúa (T.) : tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş; yazı yazarken<br />
âharlı yazı kâğıdı üzerine gezdirilen, tebeşir sürülen çuha<br />
parçasına verilen isimdir. Bu tebeşirle çuhanın gezdirilmesi<br />
kâğıtta âhardan olan yağların izalesi ve kâğıdın mürekkebi<br />
hakkıyla alması içindir.<br />
çuúa-i iskerlete (T., Fr.) : Venedik kumaşı.<br />
Çukur ÓamÀm : Fatih devri eserlerinden büyük çifte hamam idi;<br />
Fatih Külliyesinden Baş Kurşunlu Medresesinin hemen<br />
yakınında idi; yıkılmış ve izi kalmamıştır. 1829-1830<br />
yıllarından çok önce Çukur Hamam kapanmış ve mirî erzak<br />
anbarı hâlinde kullanılmaya başlanmıştır.<br />
çulha (T.) : ipten dokunan kumaş; el tezgâhında bez dokuyan<br />
kimse.<br />
çulùar (T.) : eyerin veya palanın üzerine örtülen kilim, halı<br />
gibi örtü.
D<br />
-dÀde (F.) : verilmiş.<br />
dÀà (F.) : yanık yarası; insan ve hayvan vücuduna kızgın<br />
demirle vurulan damga; işaret, im.<br />
dÀà-ı derÿn (F.) : iç yarası, gönül acısı.<br />
daòl (A.) : girme, karışma; tesir, nüfuz, niyet; fikir.<br />
dÀ‘ì (A.) : dua eden, duacı; davet eden, sebep olan.<br />
dÀ‘im (A.) : devamlı, sürekli.<br />
dÀ’imÀ (A.) : bir düziye, her vakit.<br />
dÀ’ir (A.) : ait, ilgili; devreden, dönen.<br />
dÀ’ire (A.) : çember; sınır içi; zilli tef; Osmanlı<br />
İmparatorluğu zamanında şehremanetinin belediye şubeleri.<br />
daúìúa (A.) : bir saatlik zamanın altmışta biri, dakika; ince<br />
düşünce, ince şey.<br />
daúú-i bÀb (A.) : kapı çalma.<br />
dalya (T.) : yıldız çiçeği.<br />
dalyan (T.) : deniz, göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde<br />
ağ ve kazıklarla oluşturulan, büyük balık avlama yeri.<br />
dÀm (A.) : tuzak, ağ; yırtıcı olmayan vahşî hayvan.<br />
dÀmen (F.) : etek; görüşüp konuşulan kişi.<br />
dÀmen-der-meyÀn (F.) : eteği belinde, işe hazır.<br />
-dÀn (F.) : Arapça, Farsça, bazan da Türkçe kelimelere<br />
takılarak yer, mahfaza, kap manasına kelimeler meydana getirir;<br />
bilen, bilir<br />
dÀne (F.) : tane, tohum; çekirdek; kurşun, gülle.<br />
êarb (A.) : döğme, vurma; nazımda beytin ikinci mısraının son<br />
tef‘ilesi.<br />
êarbü’l-meåel (A.) : atalar sözü, ata sözleri.<br />
Darıca : Marmara Bölgesinin Çatalca-Kocaeli bölümünde<br />
(Kocaeli ili, Gebze ilçesi) bucak merkezidir.<br />
dÀr-ı şifÀ (A.) : şifa yurdu, sağlık yurdu; tımarhane.<br />
da‘vet (A.) : çağırma, çağrı; ziyafet; dua.<br />
debbÿs (A.) : topuz.<br />
def (F.) : tef.<br />
def‘ (A.) : öteye itme, savma, savulma; verme, ortadan kaldırma;<br />
giderme.<br />
defìne (A.) : yere gömülmüş altın vesaire gibi değerli<br />
eşya; kıymet ve değeri olan kimse veya mal.<br />
defter-dÀr : bir vilâyetin para işlerini idare eden kimse;<br />
eskiden maliye vekiline verilen unvan; İstanbul’da bir semt adı.<br />
defter-i mesùÿr (A.) : örtülü defter.<br />
def-zen (A., F.) : tef çalan, tefçi.<br />
dehÀn (F.) : ağız.<br />
dehlìz (A.) : hol, koridor.<br />
delìl (A.) : yol gösteren, kılavuz; şahit; belge<br />
dellÀk (A.) : hamamda müşterileri keseleyip yıkayan kimse,<br />
tellak.<br />
delv (A.) : su kovası; on iki burçtan birinin adı olup, Güneş,<br />
eski ocak ayının sekizinci günü bu burca girer.<br />
dem (F.) : soluk, nefes; içki; an, vakit, saat, zaman;<br />
aldatma, hile; kibir, gurur, büyüklük; koku; kuyumcu ve demirci<br />
körüğü; âh; ağız.
dem-À-dem (F.) : her vakit, sık sık.<br />
dem-sÀz (F.) : arkadaş; dost; sırdaş.<br />
deñ (T.) : miktar, tür, tavır, itina, derece, mertebe.<br />
dendÀn (F.) : diş (ağızda bulunan); tamah ve ümit; halkarî<br />
çevreleyen tepelikleri boydan boya ve en dıştan saran ve içeriye<br />
dönük olan kavisçiklerin beheri.<br />
deng (F.) : hayran, şaşkın, ahmak, sersem; iki katı şeyin<br />
tokuşmasından meydana gelen ses; pergel noktası; eskiden<br />
kullanılan bir ağırlık birimidir ki miskalin dörtte biridir.<br />
Buna göre 1.125 gr.’dır.<br />
denì (A.) : alçak, rezil.<br />
depegen (T.) : tepici.<br />
der (F.) : -de, içinde; kapı; mağara; kerre, defa; cins, çeşit,<br />
kısım, nevi.<br />
der-Ààÿş (F.) : kucaklama, sarma.<br />
der-bÀn (F.) : kapıcı, kapıya bakan.<br />
der-beder (F.) : kapı, kapı gezen, serseri; perişan, dağınık.<br />
derc (A.) : sokma, arasına sıkıştırma; gazeteye yazma;<br />
toplama, biriktirme; hattatların yazdıkları meşk tomarı<br />
(Farsça’da nakışlı kâğıda yazılmış yazı).<br />
der-kÀr (F.) : malum, aşikâr, bilinen, belli; işde, iş üzerinde<br />
bulunan.<br />
der-kenÀr (F., A.) : kenara yazılmış olan yazı; kucaklama,<br />
kucağa alma.<br />
dermÀn (F.) : ilâç; çare; takat, kuvvet, güç.<br />
derÿn (F.) : iç, içeri, dâhil; gönül, kalp, yürek.<br />
dervìş (F.) : Allah için alçak gönüllülüğü va fukaralığı<br />
kabul eden veya tarikata bağlı bulunan kimse; fakir ve ihtiyaçlı<br />
kimse.<br />
dervìşÀn (F.) : dervişler.<br />
deryÀ (F. ) : deniz.<br />
deryÀb (F.) : akıllı, anlayışlı.<br />
derz (A.) : yiv, dikiş yivi; kuru duvarın taşları arasına<br />
harç doldurup tesviye etme.<br />
dest (F.) : el; fayda, menfaat; zafer, galebe, üstünlük;<br />
yüksek yer, mevki; güç, kuvvet; tarz, üslûp.<br />
destÀr (F.) : sarık, tülbent.<br />
destÀr-cünbÀn (F.) : sarık kımıldatan, sarık oynatan, sarık<br />
oynayan.<br />
deste (F.) : demet, tutam; takım; kabza, tutacak yer; on<br />
yapraklýk altýn varak defteri.<br />
destere (F.) : el býçkýsý, testere; bir örgü motifi.<br />
deşt (F.) : bozkýr, çöl, kýr, ova.<br />
devÀ (A.) : ilâç; çare, tedbir.<br />
deve dikeni (T.) : yol ve tarla kenarlarında yetişen 30-100<br />
cm yükseklikte 1-2 yıllık otsu bir bitki.<br />
devlet (A.) : bir hükûmet idaresinde teþkilatlandýrýlmýþ<br />
olan siyasî topluluk; büyük saadet, zenginlik; baht, talih, kut;<br />
büyük rütbe, mevki.<br />
devr (A.) : dönme, bir þeyin etrafýný dolaþma; dönüp<br />
dolaþma; nakil, aktarma; bir þeyi baþkasýna teslim etme; zaman,<br />
çað; bir zamanýn bölündüðü kýsýmlardan her biri; baþtan sona<br />
kadar okuma; dünyaya gelme (nüzul) ve tekrar geldiði yere dönme
(uruc) hâli; bir müzik üzerinde, her ölçüye verilen isim olup<br />
umumiyetle büyük ölçüler ve peþrevler için kullanýlýr.<br />
devrÀn (A.) : dünya, felek, zaman, talih, kader, devir.<br />
devr-i revÀn (F.) : Türk müziðinin küçük usullerindendir.<br />
14 zamanlý ve 6 darplýdýr. Bu usul ile ayin-i þerifler,<br />
tevþihler, ilahîler, kârlar, besteler, þarkýlar, peþrevler<br />
ölçülmüþtür.<br />
deyişik (T.) : yedek (iç çamaşırı, giyecek); fazla elbise; iş<br />
elbisesi.<br />
deyr (A.) : manastır, kilise; bu dünya; meyhane.<br />
dızman (T.) : kocaman, zir.<br />
dìbÀ (F.) : renkli dokuma motiflerle süslü, lüks bir çeþit<br />
ipek kumaþ, canfes kumaþ.<br />
dìbÀce (A.) : baþlangýç, ön söz.<br />
dìde (F.) : göz; gözcü; göz bebeği; göz ucu.<br />
dìde-bÀn (F.) : gözcü, gözleyici, bekçi, kolcu, nöbetçi; gümrük<br />
kolcusu.<br />
dìde-i ‘aàyÀr (F., A.) : yabancıların gözü.<br />
dihúÀn (A.) : çiftçi, köylü; köy aðasý.<br />
dihúÀnì-i òarú (A.) : çiftçinin arkı.<br />
dil (F.) : gönül, yürek, kalp.<br />
dil-Àver (F.) : yiðit, yürekli.<br />
dil-ber (F.) : gönlü alıp götüren güzel.<br />
dil-dÀde (F.) : gönül vermiþ, âþýk; erkeklerin baþlarýna<br />
sardýklarý renkli mendil; alın baskısı.<br />
dil-dÀr (F.) : birinin gönlünü almış sevgili; Abdülbâkî<br />
Dede’nin terkip ettiği yedi makamdan biri.<br />
dil-firìb (F.) : gönül aldatan, cazibeli, alımlı.<br />
dil-ò v Àh (F.) : gönül isteği, dileği.<br />
dil-rübÀ (F.) : gönül kapan, gönlü alan; tahminen iki asırlık<br />
bir makamdır. Elimizde hiçbir besteli numunesi yoktur.<br />
dimÀà (A.) : beyin; akıl, şuur.<br />
dimi (T.) : dokumacılıkta kullanılan bir alet; dört kat<br />
iplik bükülerek yapılmış yerli dokuma bez; çeşitli renklerde düz<br />
ve desenli olabilen yerli dokuma bez, pamuklu; yünden dokunmuş<br />
kumaş; köylülerin pantolun diktikleri ince siyah kumaş; el<br />
tezgâhlarında dokunan yorgan ve yatak yüzü; sık dokunmuş çuval;<br />
bez şalvar.<br />
dìn (A.) : Allah’a inanma ve bağlanma.<br />
diraòt (F.) : ağaç.<br />
diraòt-i gül (F.) : gül ağacı, gül bitkisi.<br />
diraòt-i meyve-dÀr (F.) : meyveli ağaç.<br />
diraòt-i yÀr (F.) : yarin ağacı.<br />
dirÀz (F.) : uzun.<br />
dirhem (A.) : eski okkanın dört yüzde biri; gümüş para;<br />
şeriate göre orta boyda olan yetmiş tane arpanın ağırlığı.<br />
dirìà (F.) : esirgeme; eyvah, ah, aman, yazık; menetme, önleme.<br />
dìvÀn (F.) : büyük meclis, bir şairin, şiirlerini<br />
kafiyelerine göre alfabe sırası ile içine alan mecmua.<br />
dìvÀne (F.) : deli, budala, alık.<br />
dìvÀr (F.) : duvar.<br />
diyÀr (A.) : memleket, ülke; yabancı haneler, evler.
diyÀr-ı Rÿm (A.) : Rum diyarı.<br />
diz-dÀr (F.) : kale muhafızı.<br />
Dobrıca : Doðu Avrupa’da bir bölgedir. Batýsýnda Tuna,<br />
kuzeyinde Kilikya ýrmaðý, doðusunda Karadeniz, güneyinde<br />
Tutrakan, batýsýndan da Karadeniz’in kýyýsýndaki Ekrene’ye kadar<br />
uzanan bir sýnýr hat.<br />
dolÀb (A.) : içine eşya vesaire konulan raflı veya rafsız<br />
göz; hile, dek, dubara; kuyudan su çıkarmaya yarayan ağaçtan<br />
veya demirden yapılmış çark; devreden, dönen; bedestenin<br />
içindeki küçük dükkanlar.<br />
dolama (T.) : çuhadan yapılan, önü yırtmaçlı bir çeşit<br />
entari. İki ucu kavuşturularak etek gibi giyilir ve üzerinden<br />
bir kuşak bağlanır. Kemha kumaşından dikilenleri vardır.<br />
dost (F.) : sevilen kimse; hakiki sevgili, Tanrı.<br />
döngel (T.) : muşmula, bisim, kündüse, küçüğü ezgil, büyük nevi<br />
beşbıyık.<br />
du‘À (A.) : Allah’a yalvarma, niyaz; birini çağırma, bir yere<br />
gönderme.<br />
dÿçÀr (F.) : tutulmış, uğramış, yakalanmış.<br />
duòÀn (F.) : tütün; duman.<br />
duòter (F.) : kız, kerime.<br />
duòter-i rez : asmanın kızı, şarap.<br />
duúa (Fr.) : dük unvanının eskiden kullanılan biçimi;<br />
serdar manasına paye; Venedik Cumhuriyeti’nin reisi; bir çeşit<br />
Venedik altın akçesine verilen ad.<br />
dumÿr (A.) : bir uzvun beslenememesinden kuruyup kalması,<br />
körelme.<br />
dÿr (F.) : uzak.<br />
dÿş (F.) : omuz; dün gece; rüya.<br />
dü (F.): iki.<br />
dükkÀn (A.) : içinde öteberi satılan oda, yer.<br />
dülger (T.) : yapıların kaba ağaç işlerini yapan kimse, neccar.<br />
düm-dÀr (F.) : kuyruk tutan; ordunun arkasındaki kuvvet, artçı.<br />
dümen (T.) : hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen<br />
yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan<br />
hareketli parça; dalavere, hile; yönetim, idare.<br />
dümen-dÀr (T., F.) : dümen tutan.<br />
dünyÀ (A.) : içinde yaşadığımız âlem, yer yuvarlağı; küre;<br />
elgün, herkes.<br />
dürr (A.) : inci.<br />
dür-dÀne (F.) : inci tanesi; sevgili, kıymetli.<br />
dürer (A.) : büyük inci taneleri.<br />
dürer-bÀr (F.) : inci yağdıran, inci gibi söz söyleyen.<br />
dürr-feşÀn (A., F.) : inci serpen, inci gibi söz söyleyen ağız.<br />
dürr-i şeh-vÀr (F.) : (padişaha lâyık) iri inci.<br />
Dürzì : Lübnanlı.<br />
düş-nÀm (F.) : sövme, sövüp sayma.<br />
dü-tÀ (F.) : iki kat, bükülmüş, eğrilmiş, kamburu çıkmış.<br />
ebnÀ (A.) : oğullar.<br />
E
ebniye (A.) : binalar, yapılar.<br />
ebr (F.) : bulut.<br />
ebter (A.) : kuyruğu kesik; zürriyetsiz, hayırsız, faydasız şey.<br />
ebyÀt (A.) : iki mısraıdan meydana gelen manzum sözler.<br />
ecel (A.) : muayyen olan vade, ömrün sonu, hayatın son demi.<br />
edÀ (A.) : borç veya borç gibi olan her hangi bir şeyi<br />
ödeme; yerine getirme; tarz, ifade, üslûp, şive, ton; naz,<br />
cilve; kurum, caka, münasebetsiz tavır.<br />
edeb (A.) : iyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik.<br />
edìbÀne (A.) : edepli, terbiyeli, zarif, nazik olana veya<br />
edebiyatla uğraşana yakışır surette.<br />
Edirne : il merkezi, þehir. Ýstanbul’u Avrupa’ya baðlayan<br />
yol üzerinde yer alan canlý bir ticaret merkezidir.<br />
ed‘iye (A.) : yalvarmalar, niyazlar.<br />
ed‘iye-i mu‘tÀde (A.) : alışılmış dua.<br />
efendi (T.) : eğitim görmüş kişi için özel adlardan sonra<br />
kullanılan unvan; günümüzde bey unvanından farklı olarak özel<br />
adlardan sonra kullanılan ikinci derecede bir unvan; buyruğu<br />
yürüyen, sözü geçen kimse; koca; saygıdeğer, ince, çelebi;<br />
seslenme sözü olarak kullanılır.<br />
efkÀr (A.) : düşünceler, düşünme, endişe, vesvese, kuruntu,<br />
niyet, maksat.<br />
efsÀr (F.) : yular.<br />
efsÿs (F.) : yazık, eyvah gibi bir teessür edatı.<br />
Eàriboz : Ege Denizinde Yunan adasıdır.<br />
ehl (A.) : sahip, malik, mutasarrıf olan; maharetli, usta,<br />
kabiliyetli, becerikli; bir yerde oturan; karı kocadan her biri.<br />
ehl-i bezm (A., F.) : bezm ehli, meclis ehli.<br />
ehl-i cerr (A.) : sürükleyenlerin ehli.<br />
ehl-i dil (A., F.): gönül adamı, gönül dilinden anlayan kimse,<br />
kalender.<br />
ehl-i óaõer (A.) : sakınanlar.<br />
ehl-i sÿú : çarşı halkı, esnaf.<br />
ekìk (A.) : çok bunaltıcı, sıcak, boğucu, çok ihtiraslı.<br />
ekåer (A.) : en çok, daha ziyade.<br />
ekåerì (A.) : eksere mensup, çok defa, çoğu.<br />
el’Àn (A.) : şimdi, şimdiki hâlde; henüz, hâlâ, daha, bu ana<br />
kadar, şu anda.<br />
elbet, elbette (A.) : kat’î olarak, mutlaka, akıbet,<br />
nihayet, eninde sonunda.<br />
elegimãaàma (T.) : elek gibi, eleğimsi, gök kuşağı.<br />
elem (A.) : ağrı, acı, sızı, sancı; keder, dert, maddî ve manevî<br />
ıstırap.<br />
elfÀô (A.) : kelimeler, sözler.<br />
elfÀô-ı bì-ma‘nÀ (A., F.) : anlamsız sözler, lafızlar.<br />
elfÀô-ı mülevveå (A.) : çirkin sözler.<br />
elóÀn (A.) : nağmeler, ezgiler.<br />
elúÀb (A.) : unvanlar; soyadları; (evvelce) rütbe sahiplerine<br />
verilen resmî unvanlar.<br />
elùÀf (A.) : iyi muameleler, iyilikler, iyilikseverlikler,<br />
okşamalar, nezaketler.<br />
elvÀn (A.) : renkler, çeşitler; rengarenk, alacalı.
em (T.) : deva, ilâç, çare, derman.<br />
emÀn (A.) : eminlik, korkusuzluk; yardım isteme, iman dileme;<br />
şikayet, rica.<br />
emÀnet (A.) : emniyet edilen kimseye bırakılan şey;<br />
(evvelce) devlet dairelerinden bazılarının isimleri.<br />
emìn (A.) : emniyet sahibi, korkusuz; birine emniyet eden,<br />
güvenen; şüphe etmeyen; kendisine güvenilen; emniyetli,<br />
korkusuz.<br />
emn (A.) : eminlik, korkusuzluk, rahatlık.<br />
emr (A.) : iş buyurma, buyruk, iş, şey, husus, hâdise.<br />
emr-i Óaúú (A.) : ölüm.<br />
emåÀl (A.) : numuneler, örnekler; eş, benzer; eşler,<br />
benzerler.<br />
emùÀr (A.) : yağmurlar.<br />
emvÀc (A.) : dalgalar.<br />
emvÀc-ı elfÀô (A.) : lafızların, sözlerin dalgaları.<br />
emvÀc-ı güfte (A., F.) : söz dalgaları.<br />
en‘Àm (A.) : at, deve, sığır ve koyun gibi hayvanlar;<br />
hayvan gibi kimseler; Kur‘an-ı Kerim’de bir surenin adı; bazı<br />
ayet ve sureleri de ihtiva eden dinî dua kitabı.<br />
enbÀr (F.) : anbarlar, anbar.<br />
encÀm (A.) : nihayet, son.<br />
endÀm (F.) : vücut, beden, insanın azası; biçim; boy, boy bos;<br />
cisim.<br />
endÀze (F.) : altmış santimetrelik bir ölçü; ölçek; tahmin,<br />
taktir; mertebe, derece.<br />
ender (A.) : -de, içinde.<br />
enderÿn (F.) : bir şeyin iç tarafı, dâhili; iç yüz; harem<br />
dairesi; kalp; (evvelce) Hırka-i Saadet ile Hazine-i<br />
Hümayun’un bulunduğu saray.<br />
enemek (T.) : hayvanlara işaret koymak amacıyla kulaklarını<br />
kesmek ya da boynuzunu kertmek<br />
Engerus : doğrusu Ungurus. Macar ve Kuman kavmi.<br />
enginar (T.) : birleşikgillerden, çok dikenli bitki.<br />
engüşt (F.) : parmak.<br />
engÿr (F.) : üzüm.<br />
enker (A.) : en çirkin, pek fena.<br />
enker-i ãavt (A.) : seslerin en çirkini, anırtı.<br />
enseb (A.) : daha (en, pek) münasip, uygun, çok yerinde.<br />
eñser (T.) : düğme ya da köşeli büyük çivi; keser.<br />
envÀ‘ (A.) : çeşitler, türlüler.<br />
envÀ‘-i fevÀkih (A.) : meyve çeşitleri, yemiş çeşitleri.<br />
envÀ‘-i ùa‘Àm (A.) : yemek çeşitleri.<br />
erbÀb (A.) : sâhipler, malikler; ehil, muktedir, becerikli;<br />
lâyık.<br />
erbÀb-ı dÀniş (A., F.) : bilgi erbabı, ilim erbabı.<br />
erbÀb-ı hendese (A.) : geometri erbabı.<br />
erbÀb-ı òıred (A.) : sağduyu sahipleri.<br />
erbÀb-ı himem (A.) : gayret, çalışma erbabı.<br />
erbÀb-ı ‘işret (A.) : içki erbabı.<br />
erbÀb-ı keyf (A.) : eğlence ve rahatlık erbabı.<br />
erbÀb-ı kirÀm (A.) : eli açıklar, cömertler, ulular.
erbÀb-ı laúab (A.) : lakap erbabı.<br />
erbÀb-ı mÿsiúì (A.) : müzik erbabı.<br />
erbÀb-ı raúã (A.) : raks, dans erbabı.<br />
erbÀb-ı riyÀ (A.) : riya erbabı.<br />
erbÀb-ı ãuãa (A., T.) : susalık illeti çekenler.<br />
erbÀb-ı süòan-dÀn (A., F.) : söz söylemeyi bilenlerin erbabı.<br />
erba‘ìn (A.) : kırk ; kırkıncı; kırk günlük kara kış.<br />
erbaşı (T.) : oyun ebesi, elebaşı<br />
erkÀn (A.) : esaslar, destekler; direkler, sütunlar; reisler.<br />
Ermenì : kadimde Ermen, Armen ve Aram gibi adlar verilen<br />
vilâyetin halkı.<br />
esÀmì (A.) : namlar, adlar.<br />
esÀs (A.) : asıl, temel, dip, kök; doğruluk, gerçeklik.<br />
esb (F.) : at, beygir.<br />
eåer (A.) : nişan, iz, alâmet; telif; basılmış kitap;<br />
hadis-i şerif; tarih, vakayî kitabı; bir kimsenin meydana<br />
getirdiği şey.<br />
esìr (A.) : savaşta düşman eline düşen kimse, tutsak; kul, köle;<br />
düşkün, vurgun.<br />
esìr-i úuùn (A.) : pamuk esiri.<br />
eånÀ’ (A) : ara, aralık, vakit, sıra.<br />
eãnÀf (A.) : neviler, çeşitler, cinsler, zümreler,<br />
kategoriler; bir sanatla veya dükkâncılıkla geçinen kimse;<br />
uygunsuz, namussuz kadın.<br />
esrÀr (A.) : gizlenilen ve bilinmeyen şeyler, aklın<br />
eremeyeceği işler; Hint kenevirinden çıkarılan uyuşturucu ve<br />
sarhoş edici tesirleri olan bir zehir.<br />
eåvÀb (A.) : giyimler, giyilecek şeyler.<br />
esvÀú (A.) : alış veriş yerleri, çarşılar, pazarlar.<br />
eş‘Àr (A.) : vezinli ve kafiyeli sözler; kıllar.<br />
eşkin (T.) : yürüme, yorga yürüyüş.<br />
eùfÀl (A.) : çocuklar.<br />
eù‘ıme (A.) : yemekler, aşlar.<br />
eùrÀf (A.) : yanlar, uçlar, kıyılar.<br />
EtrÀk : Türkler.<br />
eùvÀr (A.) : hâl ve hareketler, işler, tarzlar.<br />
evc (A.) : yüce, yüksek, bir şeyin en yüksek noktası,<br />
doruk; müzikte eski makamlardandır. Bu makam, ırak makamının<br />
inici şeklidir.<br />
evlÀd (A.) : çocuklar; sülâle, nesil<br />
evsaù (A.) : ortalar.<br />
evsaù-ı şitÀ (A.) : kış ortası.<br />
evvel (A.) : önce, ilk birinci, başlangıç; eski, geçmiş,<br />
geçmiş zamanda.<br />
eylÿl (A.) : yılın otuz gün süren dokuzuncu ayı.<br />
eyvÀn (F.) : büyük sofa, salon; kemerli yüksek bina,<br />
oturacak yüksek yer, köşk; çardak.<br />
eyyÀm (A.) : günler, gündüzler; geminin hareketine elverişli<br />
olan rüzgâr; zaman; nüfuz, iktidar.<br />
ezel (A.) : başlangıcı olmayan geçmiş zaman, öncesizlik.
F<br />
faàfÿr (F.) : (evvelce) Çin hakanlarına verilen bir ad;<br />
Çin’de porselenden yapılan kap kacak.<br />
fÀóişe (A.) : ahlâksız kadın, ar, ayıp, kabahat, günah.<br />
fÀ’ide (A.) : fayda, menfaat, kâr, kazanç; ümit; hayır; işe<br />
yarama; faydalı olan bend, fıkra.<br />
fÀ’iø (A.) : ödünç verilen paraya karşı alınan kâr; bolluk,<br />
çokluk, taşkınlık; taşan.<br />
faúat (A.) : yalnız, ancak, lâkin, ama, şu kadar var ki.<br />
falya (İ.) : topun ağızlık ve yemleme otu konulan delik<br />
ağzı, topları ateşlemek için ağız otunun konulduğu delik; kayıp<br />
koyuverme, salıverme.<br />
fÀne (F.) : kıskı, kama, çivi, takoz; kıskı şeklinde şey.<br />
fÀnì (A.) : ölümlü; muvakkat, geçici; ihtiyar, yaşlı.<br />
fÀnÿs (A.) : küre veya silindir şeklinde cam kapak; içinde<br />
mum yakılan büyük fener, camlı mahfaza, abajur.<br />
fÀre (A.) : küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan.<br />
FÀrisì (A.) : İran dili, Farsça, Acemce; İran’ın dili ve halkı<br />
ile ilgili olan.<br />
faúìr (A.) : zengin olmayan, yoksul, parasız, züğürt; dilenci;<br />
zavallı, bîçare, âciz; alçak gönüllülük göstererek “ben”<br />
manasına gelir; Hindistan’da kendi kendilerine türlü<br />
eziyetler yapmaya alışmış olan dervişler.<br />
faúìr-òÀne (A., F.) : söz söyleyenin evi.<br />
farú (A.) : ayrılık, başkalık; iki veya daha çok şey arasındaki<br />
ayrılık; ayırma, ayrılma, seçilme.<br />
faãl (A.) : ayrıntı; ayırma, ayrılma; kesme; kesinti;<br />
bölüm; hâlletme, neticelendirme; aleyhte bulunma, adam<br />
çekiştirme; kitapların başlıca bölümlerinden her biri;<br />
kelimeler, terkipler ve cümleler arasında bağlantı edatı<br />
bulunmadan yazı yazma usulü; bir defada çalınan peşrev, şarkı<br />
vesairenin hepsi; tiyatro oyununun başlıca kısımlarından her<br />
biri; dört mevsimden her biri.<br />
faãl-ı bahÀr (A., F.) : bahar mevsimi.<br />
faããÀl (A.) : herkesin ayıp ve kusurlarını diline dolayıp<br />
zemmeden, sayıp döken, dedikoducu.<br />
fedÀ (A.) : gözden çıkarma, uğruna verme; kurban.<br />
fehìm (A.) : zeki, anlayışlı, akıllı kimse.<br />
fehm (A.) : anlama, anlayış.<br />
FelÀùun (A.) : Sokrates’in talebesi, Aristo’nun hocası olan<br />
meşhur Eflatun.<br />
felek (A.) : gökyüzü, sema; âlem, dünya; talih, baht,<br />
kader; askerî müzikte bir zilli alet; eskilerin inanışına göre,<br />
her seyyareye (gezegen, yıldız) mahsus bir gök tabakası;<br />
yuvarlak kütük, kızak.<br />
fellÀó (A.) : ekinci, çiftçi, ekin eken ve biçen; zenci, siyah<br />
Arap.<br />
fenÀ’ (A.) : yok olma, yokluk; geçip gitme; kötü, iyi<br />
olmayan; uygunsuz (olan).
fener (T.) : saydam bir maddeden yapılmış veya böyle bir<br />
madde ile donatılmış içinde ışık kaynağı bulunan aydınlatma<br />
aracı; gemilere yol gösteren ışık kulesi, deniz feneri;<br />
tepesinden kulplu kahveci tepsisi, askı.<br />
Fener : Ýstanbul’da semt. Haliç’in güney kenarýnda, Cibali<br />
ile Balat arasýnda; þehrin yüksek kýsmýndan, dik yokuþlarýn<br />
týrmandýðý yamaçlarla ayrýlmýþtýr. Ýstanbul’un fethinden sonra<br />
bölge Rumlara býrakýldý ve patrikhane de buraya yerleþti.<br />
fenn (A.) : nevi, çeşit, sınıf, tabaka, türlü; hüner, maarifet,<br />
sanat, ilim.<br />
fer (F.) : parlaklık, aydınlık; zinet, süs, bezek; kuvvet,<br />
nüfuz, iktidar,<br />
ferÀce (A.) : kadınların sokakta giydikleri, mantoya<br />
benzer, arkası bol, yakasız, çoğu kez eteklere kadar uzanan üst<br />
giysisi; dervişlerin giydiği bir tür bol hırka.<br />
ferÀà (A.) : vazgeçme, bırakıp terk etme; bir mülkün<br />
tasarruf, sahip olma hakkını başkasına terk etme; istirahat<br />
etme, dinlenme; hiçbir işle meşgul olmama.<br />
ferÀàat (A.) : vazgeçme, el çekme; istirahat, dinlenme;<br />
vazgeçecek kadar zengin olma.<br />
feraó (A.) : gönül açıklığı, sevinç, sevinme.<br />
ferÀmÿş (F.) : unutma, hatırdan çıkarma.<br />
ferd (A.) : tek, yalnız olan şey; çift olmayan; tek olan<br />
sayı; şahıs, kişi.<br />
feres-rÀn (F.) : at süren.<br />
ferik elması (T.) : miskete benzer maruf ufak elma.<br />
ferş (A.) : döşeme, yayma; halı, taş vesaire döşetme;<br />
yayılan şey, yaygı, şilte, halı, seccade, hasır; yeryüzü, kır,<br />
sahra.<br />
ferş-i óaãìr (A.) : hasır döşeme.<br />
fertÿte (F.) : pek ihtiyar, pir, kocamış, bunak.<br />
ferve (F.) : kürk, makbul hayvanların postu, kürk kaplı elbise.<br />
ferve-fürÿş (F.) : kürk satan.<br />
feryÀd (F.) : yardım istemek için çıkarılan yüksek ses;<br />
bağrışma, çağrışma; sızlanma, şikâyet; yaygara, gürültü.<br />
feslegen (T.) : reyhan, zamiran-ı şam, seyrem, nazu denilen<br />
ballıbabagillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, yaprakları<br />
güzel kokulu, beyaz veya pembe çiçekli, bir yıllık ve otsu bir<br />
süs bitkisi.<br />
fetó (A.) : açma, açılma; başlama; kuşatma, zapt etme; bir<br />
harfin üstün (e) olarak okunması.<br />
fetìl (A.) : lâmba fitili; ovarak deriden çıkarılan<br />
yuvarlak kir; yaralara konulan tiftik; örgü.<br />
fetìl-i şavú (A.) : ışık fitili.<br />
fevvÀre (A.) : içinden su fışkıran şey, fıskıye.<br />
fırlaú (T.) : uçuk kap kenarının sıçramış yeri, çocukların<br />
parlak topaç oyunu.<br />
fısúıyye (A.) : suyu, aşağıdan yukarıya fışkırtan havuz,<br />
havuz ağızlığı; çocukların oynadığı su püskürten oyuncak.<br />
fıstıúì (T., A.) : fıstık rengi, açık yeşil renk.<br />
fikr (A.) : fikir, düşünce; idrak; hatır; zihin, akıl; rey,<br />
oy, zan, inanma; zihin tasavvuru, kuruntu; murat, maksat, niyet.<br />
fìl (A.) : bilinen büyük hayvan, fil.
filandara (İ.) : uzun flâma gibi gemi direğinin ucundaki bayrak.<br />
Filbe : idare merkezi. Meriç kýyýsýnda yer alýr. Eskiden<br />
Rumeli’nin baþkenti olan Filibe, pirinç tarlalarý, baðlar,<br />
tütün ve pamuk tarlalarý ile çevrili bir tarým merkezidir.<br />
fi’l-cümle (A.) : nihayet, son.<br />
firÀr (A.) : kaçma, savuşma, izinsiz veya nizamsız olarak<br />
ortadan kaybolma.<br />
fincÀn (A.) : çay ve kahve gibi genellikle sıcak şeyler<br />
içmekte kullanılan küçük kap; bir fincanın alabildiği ölçü.<br />
firÀvÀn (F.) : çok, bol, fazla, aşırı.<br />
Fir‘avn (A.) : eski zamanlarda Mısır hükümdarlarına verilen<br />
unvan; Allah’lık iddiasında bulunduğu için Hz. Musa’nın mücadele<br />
ettiği Mısır hükümdarı; pek kibirli, gururlu ve inat (adam),<br />
firavun.<br />
firistÀde (F.) : peygamber; gönderilmiş elçi.<br />
fisú (A.) : hak yolundan veya hak yoldan çıkma, Allah’a karşı<br />
isyan etme; sefahete dalma; hainlik; dinsizlik, ahlâksızlık.<br />
fodla (T.) : çoğunlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli<br />
undan yapılmış pideye benzer bir tür ekmek, kaba francala<br />
pidesi, Venedik ekmeği.<br />
Frengi : Frenge mensup şeyler.<br />
fuúarÀ’ (A.) : fakirler, yoksullar.<br />
funda (T.) : süpürge otu, süpürge çalısı.<br />
furãat (A.) : uygun zaman, elverişli durum, faydalanma<br />
sırası, elden kaçırılmayacak faydalı vakit, hâl ve münasebet;<br />
nöbet.<br />
fuøÿl (A.) : lüzumsuz, fazla şey veya söz.<br />
fücÀeten (A.) : birdenbire, ansızın olarak.<br />
fülÀn (A.) : herhangi bir şahıs, biri, belirsiz bir şey, filan.<br />
fütÀde (F.) : düşmüş, düşkün; tutkun, müptelâ; bîçare.<br />
fütÿr (A.) : zayıflık, gevşeklik, bezginlik, usanma, usanç,<br />
bıkma; keder, ümitsizlik.<br />
füyÿm (A.) : kuvvetli, güçlü, sağlam, dayanıklı.<br />
G<br />
àabàab (A.) : çene altı; çifte gerdan.<br />
àaddÀr (A.) : çok zulmeden, hain, merhametsiz, kıyıcı; çok<br />
pahalı mal satan, soyucu.<br />
àaflet (A.) : gafillik, boş bulunma, dalgınlık,<br />
dikkatsizlik; ihmal, endişesizlik.<br />
gÀhì (F.) : bazan, ara sıra.<br />
gÀh u bì-gÀh (F.) : vakitli vakitsiz, sıralı sırasız.<br />
àÀ’ib (A.) : görünmeyen, hazır olmayan, yok olan, kayıp; üçüncü<br />
şahıs o.<br />
àalaù (A.) : yanlış, yanılma.<br />
àÀlibÀ (A.) : sağlam bir ihtimale göre, görünüşe göre belki.<br />
àalùÀn (F.) : yuvarlanıcı, yuvarlanan, tekerlenen.<br />
àamm (A.) : keder, tasa, kaygı, dert.<br />
àam-ò v Àr (A., F) : gam yiyen, kederlenen, tasalanan.<br />
àammÀz (A.) : birine, iftira ederek zarar veren, münafık,<br />
fitneci, koğucu.<br />
àam-nÀk (A.F.) : gamlı, tasalı, kaygılı.<br />
àamze (A.) : süzgün bakış; çene veya yanak çukurluğu.
àamze-i àaddÀr (A.) : çok zulmeden süzgün bakış.<br />
àÀr (A.) : mağara, in; defne ağacı.<br />
àaraø (A.) : hedef, gaye, maksat, meyil, istek; gizli<br />
düşmanlık, kin, kötü niyet.<br />
àÀret (A.) : çapul, yağma; akın, düşman toprağına yağma<br />
amacı ile yapılan saldırış.<br />
àarìú (A.) : gark olmuş, suya batmış; suda boğulmuş; su içine<br />
dalmış.<br />
àarìú-ı lücce-i baór-i belÀàat (A.) : belâgat denizinin<br />
dalgalarına dalmış..<br />
àarú (A.) : suya batma; batma; batırma; boğulma, boğma.<br />
àarú-ı òallÀb (A.) : çok yalancılığa dalmış, çok hilekârlığa<br />
dalmış.<br />
àaåeyÀn (A.) : gaşyolma, kendinden geçme.<br />
àaşeyÀn (A.) : gaşyolma, kendinden geçme.<br />
àavgÀ (F.) : kavga, dövüşme, vuruşma; gürültü; harp, şavaş.<br />
àÀyet (A.) : nihayet, uç, son; çok fazla, son derece.<br />
àayr (A.) : ayrı, başka, özge, diğer, maada, değil; yabancı,<br />
bildik olmayan; Arapça sıfatların başında nef edatı olan<br />
“sız”, “değil” manasına gelir.<br />
àayùan (T.) : pamuk veya ipekten sicim, bükme, ince ve sağlam<br />
ip.<br />
àazab (A.) : dargınlık, kızgınlık, darılma, kızma, hiddet, öfke.<br />
àazel (A.) : lâtif; klâsik şark şiirinin en mühim ve en çok<br />
kullanılmış olan nazım şeklidir.<br />
àazel-ò v Àn (A., F.) : gazel okuyan.<br />
àazeliyyÀt (A.) : gazel ile ilgili ve gazel tarzında olan<br />
şiirler.<br />
àÀzì (A.) : gaza eden, ordunun başına geçen, savaşan;<br />
savaştan sağ ve muzaffer dönen; böyle bir ordunun başkumandanı.<br />
gebre (T.) : hayvanın tımar edildikten sonra tozunu silmeye<br />
yarayan kıl kese; kaşağı.<br />
gedÀ (F.) : dilenci, yoksul.<br />
geh (F.) : bazı, ara sıra.<br />
gehì (F.) : bazan, ara sıra.<br />
gehvÀre (F.) : beşik.<br />
Gelibolı : Marmara bölgesinde (Güney Marmara bölümü,<br />
Çanakkale ili) ilçe merkezi.<br />
ger (F.) : “eğer” kelimesinin kısaltılmışıdır, nazımda<br />
kullanılır.<br />
gerdÀn (F.) : dönücü, dönen<br />
gerdel (T.) : kovanın bol, boysuz nevi.<br />
gerden (F.) : gerdan; boyun.<br />
germ (F.) : sıcak.<br />
germì (F.) : sıcaklık; kızgınlık, hararet.<br />
germiyyet (F., A.) : hararet, sıcaklık; ateşli çalışma.<br />
geşt (F.) : gezme, seyretme, dolaşma; geçiş.<br />
Gevherì : XVII. asrın saz şairlerindendir. Asıl adı Mehmed<br />
ise de kaynaklarda Mustafa olarak da geçmektedir. Şair ve hattat<br />
Mehmed Bahrî Paşaya dîvân kâtipliği yapmıştır.<br />
àıdÀ (A.) : insanı besleyen şeyler, besi; yiyip içilen şeyler;<br />
zihni ve ahlâkı olgunlaştırmaya yardım eden şey.<br />
àılÀf (A.) : kılıf, kın, mahfaza.
àılÀf-ı õikr-i ebter (A.) : faydasız zikrin kılıfı.<br />
àırÀr (A.) : büyük kıl çuval, harar.<br />
àırbÀl (A.) : kalbur, iri delikli elek.<br />
gil (F.) : balçık, su ile ıslanmış toprak, lüleci çamuru, kil.<br />
girÀn-bahÀ (F.) : pahası ağır, kıymetli, değerli.<br />
girdÀb (F.) : suların döndüğü ve çukurlaştığı yer, anafor,<br />
çevrinti, burgaç; tehlikeli yer.<br />
girde (F.) : açılmış yufka; değirmi, yuvarlak; evvelce<br />
Yahudilerin Müslümanlardan ayrılması için omuzlarına diktikleri<br />
sarı parça; değirmi yastık; bütün, hepsi.<br />
girìbÀn (F.) : elbise yakası.<br />
gìsÿ (F.) : omuza dökülen saç, uzun saç, saç örgüsü, kahkül.<br />
gonce-leb (F.) : dudakları gonca gibi olan, gonca dudaklı.<br />
Gökãu : İstanbul’da Boğaziçi’nin Anadolu yakasında ve<br />
Anadolu Hisarı yakınında küçük bir dere olup kenarları mesire<br />
yeridir.<br />
àubÀr (A.) : toz; bir yazı stili.<br />
àulÀm (A.) : tüyü, bıyığı çıkmamış delikanlı, genç; köle, esir,<br />
kölemen.<br />
àulàule (A.) : gürültü, şamata; bağrışıp çağrışma; ağzı dar bir<br />
kaptan akan suyun çıkardığı ses.<br />
gÿn-À-gÿn (F.) : renk renk, türlü türlü, alaca.<br />
gÿne-gÿn (F.) : renk renk, türlü türlü.<br />
gÿnyÀ (F.) : gönye, geometri aleti.<br />
àurebÀ (A.) : kimsesizler, zavallılar; gurbette kendi<br />
memleketinin dışında bulunanlar, yabancılar; tuhaf, şaşlıcak,<br />
bambaşkalar; dokunaklılar.<br />
àuràur (T.) : karın guruldaması.<br />
àurur (A.) : boş şeylere güvenerek aldanma, boş şeylerle<br />
böbürlenme, kibir, kurum, kurulma; kendini yüksek ve değerli<br />
tutma hissi.<br />
gÿş (F.) : kulak; işitme, dinleme.<br />
gÿşe (F.) : köşe, bucak.<br />
gÿyÀ (F.) : söyleyen, söyleyici; sanki, diyelim ki.<br />
güftÀr (F.) : söz.<br />
güfte (F.) : söyleniş, söylenmiş; bir söz eserinin<br />
bestelenmiş bulunan manzum sözleri.<br />
güfte-i mühmel (F., A.) : boş söz.<br />
güher-rìz (F.) : cevher döken.<br />
gül-Àb (F.) : gül suyu.<br />
güncük (T.) : gemici kayıklarında kullanılan sicimi tutmaya<br />
yarayan deri parçası.<br />
Gürcì : Gürcistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.<br />
gürgen (T.) : Karadeniz kıyılarındaki ormanlarımızda çok<br />
yetişen, kerestesi beğenilen bir ağaç.<br />
gürÿh (F.) : cemaat, bölük, takım.<br />
güõÀf (F.) : beyhude, boş (söz).<br />
güõÀr (F.) : geçme, geçiş; geçirici, geçiren; beceren, ödeyen,<br />
yapan.<br />
güzìde (F.) : seçkin, seçilmiş, beğenilmiş.
H<br />
-hÀ (F.) : çoğul edatı; o.<br />
ò v Àb (F.) : uyku, rüya.<br />
óabb (A.) : tane, tohum, çekirdek; yutulacak yuvarlak ilâç, hap.<br />
òaber (A.) : son ve yeni havadis, bilgi; ağızdan ağıza<br />
dolaşan söz; hadis, peygamberimizin sözü.<br />
ò v Àce (F.) : hoca, efendi, ağa, çelebi, sahip, muallim,<br />
profesör, öğretmen, müderris; molla, ev sahibi; tüccar.<br />
ò v ÀcegÀn (F.) : hocalar, (eskiden) yüzbaşı rütbesinin karşılığı<br />
olan sivil rütbe.<br />
ò v ÀcegÀn-ı dìvÀn (F., A.) : devlet dairelerinde yazı işlerinin<br />
başında ve birtakım mühim memuriyetlerde bulunanlar hakkında<br />
kullanılır bir tabirdir.<br />
óÀcet (A.) : ihtiyaç, lüzum, gereklilik, muhtaçlık.<br />
óÀcı (A.) : hacca giden, Kâbe’yi ziyaret eden, hacı.<br />
ÓÀcı ‘İvaż (A.) : Türk gölge oyununda Karagöz’ün önde gelen<br />
karakterlerinden biridir.<br />
òadd (A.) : sınır, iki devlet toprağının birleştiği yer,<br />
kenar; derece; gerçek değer; şeriatça verilen ceza; bir şeyin<br />
nihayeti, sonu.<br />
óadde (A.) : erimiş maddeden tel yapmak için kullanılan<br />
delikli maden levha.<br />
òÀdim (A.) : hizmet eden, yarayan; harem ağası.<br />
òafìf (A.) : ağır olmayan, yeğni; Türk müziğinin büyük<br />
usullerindendir.<br />
òaftÀn (A.) : kaftan; savaşta zırh üzerine giyilen bir çeşit<br />
pamuklu elbise.<br />
òÀk (F.) : toprak.<br />
òÀk-i der ü dìvÀr (F.) : duvar ve kapı toprağı.<br />
òÀk-i pÀy (F.) : ayak toprağı, tozu.<br />
óaúìúat (A.) : bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti; gerçek,<br />
doğru; gerçekten, doğrusu; sadakat, doğruluk, bağlılık,<br />
kadirbilirlik; mecaz karşılığı esas olarak kullanılan kelime;<br />
bir kelimeyi neyi anlatmak için konulmuşsa, bir kelimenin o<br />
manada kullanılması.<br />
óaúìr (A.) : itibarsız, değersiz, aşağı, adî, bayağı.<br />
òÀkister (F.) : kül, ateş külü; bülbül.<br />
óaúú (A.) : Allah, Tanrı; doğruluk ve insaf; bir insana ait olan<br />
şey; dava ve iddiada hakikate uygunluk; doğruluk; geçmiş;<br />
harcanmış emek; pay, hisse; doğru, gerçek; lâyık, münasip.<br />
óÀl (A.) : şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek olmayan zaman;<br />
oluş, bulunuş, suret, keyfiyet, durum; mecal, kuvvet, takat;<br />
dervişlerin, sofuların cezbesi, baygınlığı, coşkunluğu; dert,<br />
keder, elem, sıkıntı.<br />
óÀlÀ (A.) : şimdi, henüz.<br />
òalÀl (A.) : dostluk; iki nesne arası açık olma.<br />
Óaleb : Suriye’de þehir, idare merkezi.<br />
òalel (A.) : açıklık, boşluk; bozukluk, fesad, eksiklik, noksan.<br />
òÀlì (A.) : tenha, boş, sahipsiz yer; açık yer.<br />
òÀliã (A.) : hilesiz, katkısız.<br />
òalú (A.) : yaratma, yaratılma; icat; insanlar; insanlardan bir<br />
bölük.
óalúa (A.) : ortası boş, yuvarlak şekil; daire biçiminde<br />
olan şey; bir çeşit ufak yağlı ve tuzlu simit.<br />
òalúa-i devr (A.) : dönme halkası, devredenlerin oluşturduğu<br />
halka.<br />
óall (A.) : çözme, çözülme, karışık bir meselenin içinden<br />
çıkma; karar verip neticeye varma; eritme; tahlil, analiz,<br />
çözümleme.<br />
òall (A.) : sirke.<br />
òallÀb (A.) : çok yalancı.<br />
òalù (A.) : karıştırma; fena, münasebetsiz söz söyleme;<br />
nazlanma.<br />
òalùa (A.) : köpeklere takılan büyük halka, tasma.<br />
òalù-ı kelÀm (A.) : sözü, lâfı karıştırma, bozma.<br />
óalvÀ (A.) : unlu veya irmikli, yağlı ve şekerli maddelerle<br />
yapılan bir tatlı.<br />
óalvÀ-òÀne (A., F. ) : helva pişirmeye mahsus tencere veya<br />
kazan.<br />
óalvÀ-yı ãabÿnì (A.) : bal, nişasta, badem ve sade yağ ile<br />
yapılan bir helva çeşididir.<br />
òalvet (A.) : yalnız, tenha kalma, tenhaya çekilme,<br />
tenhalık; tenha yer; hamamın sıcak bölmesi.<br />
òÀm (F.) : pişmemiş, olmamış, çiğ; işlenmemiş, üzerinde<br />
çalışılmamış; boş nafile, beyhude; terbiye, tecrübe görmemiş,<br />
acemi (kimse).<br />
òÀme (F.) : kalem.<br />
òÀme-úaù‘ (F., A. ) : kalemtıraş.<br />
òamìr (A.) : hamur.<br />
óammÀl (A.) : para karşılığında, arkasıyla, eliyle yük taşıyan<br />
adam; hamal; kaba ve terbiyesiz (adam).<br />
óammÀm (A.) : banyo.<br />
òammÀr (A.) : şarap yapan veya satan, şarapçı, meyhaneci;<br />
mürşit, kılavuz.<br />
óamr (A.) : şarap.<br />
òamsìn (A.) : elli; kırk dokuzdan sonra gelen sayı; erbain<br />
denilen kara kıştan sonra gelen elli günlük kış.<br />
óamza-nÀme (A., F.) : İslâm kahramanlarından Hz. Hamza’nın<br />
yaptığı adı edilen işlere dair yazılan destanî kitabın adı.<br />
òÀn (F.) : han, kervansaray, otel; dükkan, meyhane.<br />
òancer (A.) : ucu sivri, iki yanı keskin bıçak, hançer.<br />
òandeú (A.) : geçmeye engel olacak biçimde uzunlamasına<br />
kazılmış derin çukur; kale etrafına açılan uzun çukur, hendek;<br />
birçok ölünün gömülmesi için açılan büyük, geniş çukur.<br />
òÀndÀn (F.) : gülen, gülücü, güler; sevinçli.<br />
òÀne (F.) : ev; bir şeyin bölündüğü kısımlardan her biri;<br />
basamak; Türk müziğinde bir müzik parçasının teşkil edilmiş<br />
olduğu lahnî topluluklara verilen ad.<br />
òanegì (F.) : hanede, evde bulunanlardan, evdeki.<br />
ò v Ànende (F.) : şarkıcılar, şarkı söyleyenler.<br />
òar (F.) : eşek, himar, merkep.<br />
òÀr (F.) : diken.<br />
ò v Àr (F.) : hor, hakir, aşağı, bayağı; yiyici, yiyen.<br />
òÀrÀ (F.) : pek katı taş, mermer; üzeri menevişli kumaş.<br />
óarÀb (A.) : yıkık, viran; geçkin, sarhoş.
òarÀc (A.) : vaktiyle Müslüman olmayan tebaadan alınan<br />
vergi; haraç mezat satılığa çıkarma.<br />
óarÀm (A.) : şeriatça, dince yasak edilmiş şey; tecavüz<br />
edilmesi, dokunulması menedilen, kutsal, mübarek.<br />
óarÀmì (A.) : hırsız, haydut, yolkesen.<br />
òarar (T.) : gayet büyük meşinli çuval.<br />
óarÀret (A.) : sıcaklık; susuzluk; (hastalıkta) ateş, yanma,<br />
humma.<br />
Óarbeli (T.) : Osmanlı Devletiyle henüz barış durumunda<br />
bulunmayan, bir antlaşma yapmamış devletler ve bu<br />
devletlerin uyrukları; Osmanlı ülkelerinde ticaretle uğraşan<br />
yabancılara verilen ad.<br />
òarc (A.) : vergi; sarf, gider, bir iş için kullanılan madde.<br />
òardal (A.) : hardal, sofrada iştah açmak için kullanılan<br />
macunumsu madde.<br />
òÀre (F.) : sert taş, kaya; meneviş, menevişli, dalgalı ve<br />
ülkerli bir cins kumaş.<br />
óarez (A.) : korumak, bakmak.<br />
óarf (A.) : alfabeyi meydana getiren işaretlerden her biri,<br />
bu işaretleri gösteren madenî küçük matbaa kalıbı; söz, lâkırdı.<br />
òar-gÀh (F.) : büyük çadır, otlak.<br />
óarìf (A.) : meslektaş, sanat arkadaşı; herif, adî ve bayağı<br />
adam.<br />
óarìm (A.) : biri için kutsal olan şeyler; harem dairesi,<br />
harem; evin içi gibi başkasına kapalı olan yer; evin civarı;<br />
avlu; ortak, şerik; hacıların hac zamanında büründükleri örtü.<br />
òarú (A.) : yarıp, yırtma, yırtılma; su akacak yarık, ark.<br />
òarman (T.) : döven ve hayvanat sürüp buğday başaklarını<br />
kırma. Yığın yığın hububat harmanı.<br />
óÀãıl (A.) : husule gelen, husul bulan, peyda olan, çıkan,<br />
üreyen, türeyen, biten.<br />
óaãìr (A.) : hasır; söyler veya okurken dili tutulan.<br />
òaãm (A.) : düşman; muhalif, karşı taraf.<br />
óaãr (A.) : sıkıştırma, dar bir yerin içine alma;<br />
hareketten menetme, etrafını çevirme; mahsus kılma, kılınma;<br />
vakfetme, tahsis etme; zaman ayırma; konuşurken veya okurken<br />
tutulup kalma.<br />
óasret (A.) : ele geçirilemeyen veya elden kaçırılan bir<br />
nimete üzülüp yanma, iç çekme, inleme; üzüntü, iç sıkıntısı,<br />
keder, zahmet; göreceği gelme, özleyiş.<br />
óasret-keş (A., F.) : hasret çeken, özlemiş.<br />
óasret-zede (A., F.) : hasrete uğramış, hasrete düşmüş.<br />
òÀãã (A.) : mahsus, özel; hükümdarın kendisine mahsus olan;<br />
saf, halis; devletin büyüklerine ayrılan ve yıllık geliri yüz<br />
bin akçeden yukarı olan arazi.<br />
óaşerÀt (A.) : küçük böcekler; örümcek, karınca, akrep;<br />
fare; yılan ve benzerleri gibi hayvanlar; değersiz ve zararlı<br />
kimseler.<br />
óaşr (A.) : toplama, cemetme; ölüleri diriltip mahşere çıkarma;<br />
kıyamet.<br />
òaùÀ’ (A.) : yanlış; yanlışlık; yanılma; günah; kabahat, kusur.<br />
óaùab (A.) : odun.<br />
òÀùır (A.) : zihin, fikir; keyif, hâl; gönül.
òÀùıra (A.) : hatıra gelen, hatırda kalan şey.<br />
òÀùır-nişÀn (A., F.) : hatırda kalan, akılda kalan.<br />
òaùù (A.) : çizgi; satır; yol; yazı; padişah yazısı,<br />
ferman, buyruk; sıra, saf; gemiler için hareket istikameti<br />
olarak belirtilen taraf; yalnız uzunluğu olan boyut; gençlerde<br />
yeni terleyen bıyık veya sakal; parmağın on ikide biri olan bir<br />
ölçü.<br />
òattÀn (A.) : sünnetçi.<br />
óavÀdiå (A.) : ilgi ile karşılanan haber; yeni söz.<br />
óavÀle (A.) : bir işi veya bir şeyi başka birine bırakma,<br />
üstüne bırakma, ısmarlama; gebelerde veya küçük çocuklarda bazan<br />
görülen sara nevinden bir hastalık; görmeyi önleyen, mâni, tahta<br />
perde, duvar gibi şeyler.<br />
òavf (A.) : korku; korkma; fobya, yılgı.<br />
óavlı (T.) : havı olan; havlu.<br />
óavlı-i cevÀmi‘ (T., A.) : camilerin havlusu.<br />
óavyar (T.) : tuzla hazırlanmış yarı ezme durumunda,<br />
genellikle mersin balığı yumurtası.<br />
óavø (A.) : havuz.<br />
óayÀ (A.) : utanma, sıkılma; ar, namus, edep; Allah korkusu ile<br />
günahtan kaçınma.<br />
òayÀl (A.) : insanın kafasında tasarlayıp canlandırdığı şey;<br />
kuruntu; karagöz oyunu; gölgeli görünen şey.<br />
òayazulcı (T.) : hırsız.<br />
óayfÀ (A.) : haksızlık, zulüm; yazık ki, heyhat, vah!; ilenç,<br />
ah, beddua.<br />
òayır (T.) : yok öyle değil, olmaz anlamında inkâr kelimesi.<br />
haylamamak (T.) : aldırış etmemek, hafif görmek; zor bir<br />
işi başaramamak.<br />
òaylì (F.) : epeyce, çokça; birtakım; oldukça.<br />
óaymana (T.) : başıboş hayvanların salındığı çayırlık; tembel.<br />
òayme (A.) : çadır.<br />
òayr (A.) : iyilik, iyi, faydalı iş, fayda, faydalı, hayırlı,<br />
yarar.<br />
óayrÀn (A.) : şaşmış, şaşakalmış, şaşırmış; çok tutkun; afyon<br />
sarhoşu.<br />
óayret (A.) : şaşma, şaşırma, şaşakalma, ne yapacağını bilmeme.<br />
óayvÀn (A.) : canlılık, dirilik; insanı da içine alan bütün<br />
canlılar; ahmak adam.<br />
óayyiz (A.) : taraf, meydan, mekân, mevki.<br />
òazÀn (A.) : sonbahar, güz.<br />
óaõer (A.) : sakınma, kaçınma, korunma, çekinme.<br />
óÀøır (A.) : huzurda, meydanda, göz önünde olan, bizzat bulunan.<br />
haôm (A.) : midedeki yiyecekleri eritme, sindirme.<br />
óaôret (A.) : saygı ile büyüklere verilen unvan; kalenderce<br />
bir sesleniş şekli.<br />
óaôô (A.) : hoşlanma, zevklenme; sevinç, memnunluk; baht,<br />
nasip, saadet, kıymet.<br />
hebÀ’ (A.) : gayet ince toz, zerre; yok yere, boş, nafile.<br />
hedef (A.) : nişan, nişan alınacak yer, amaç, nişangâh;<br />
meram, maksat, gaye, amaç.<br />
hefte (F.) : hafta, yedi gün.
hegbe (T.) : binek hayvanının eyeri üzerine geçirilen veya<br />
omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya<br />
halıdan yapılmış iki gözlü torba; sapı omuza geçirilebilen tek<br />
gözlü bir çanta.<br />
óekìm (A.) : âlim, bilgin, herşeyi bilen, tabiati inceleyen;<br />
felsefeci; tabip, doktor.<br />
óelÀlì (A.) : bir çeşit yerli, buruşuk bez, arışı bürümcük,<br />
argacı pamuk olan bez; eski zaman saati; helâl ile ilgili<br />
olan.<br />
hemÀn (F.) : hemen, derhâl, o anda, çarçabucak; öylece, böylece.<br />
hem-ÀvÀz (F.) : sesleri birbirine uygun, aynı sesi çıkaran;<br />
arkadaş.<br />
hemìn (F.) : bu bile, tıpkı bu; çok.<br />
hemìşe (F.) : daima, her vakit, her zaman.<br />
hem-pÀ (F.) : (kötü işlerde) arkadaş, ayaktaş, omuzdaş.<br />
hemşìre (F.) : “sütleri bir olan” kız kardeş.<br />
hem vÀr (F.) : düz yer, bir çırpıda olan yer, uygun yer; daima.<br />
hem-vÀre (F.) : daima, her zaman.<br />
hemyÀn (F.) : heybe, dağarcık, çanta, büyük kese.<br />
hendese (A.) : geometri.<br />
hengÀm (F.) : zaman, çağ, sıra, vakit, mevsim.<br />
henÿz (F.) : şimdiye kadar, bu ana dek; daha, yeni, hâlâ; ancak.<br />
hercÀyì (F.) : hercaî, kararsız, sebatsız.<br />
Hersek : Yuguslavya’da bölge.<br />
herze (F.) : boş lakırtı, saçma.<br />
hevÀ (A.) : heves, istek, arzu, sevgi, hoşlanma.<br />
HevÀyì : Kubûrî-zâde Hevâyî (ö. H.1129/M. 1714). Asıl adı<br />
Abdurrahman idi. Rahmî ve Hevayî mahlasıyla şiirler söyleyen<br />
şair, halk arasında Kubûrî-zâde sanıyla tanınmıştır. Habeş<br />
valiliği yapan Mustafa Paşa’nın oğlu olduğundan kendisine<br />
Habeşî de denilmiştir. Rûznâmecilik görevlerinde bulundu.<br />
Derbeder bir kişiliğe sahipti. Yaşadığı şehir olan Edirne’ye<br />
tutku denebilecek bir ilgi ve sevgi beslemekteydi. Kabri,<br />
Emir Buharî Tekkesi civarındadır. Basılmamış bir dîvânı<br />
ayrıca Vâmık u Azrâ ve Yûsuf u Züleyhâ adında iki manzume<br />
eseri daha vardır. Hezel tarzındaki şiir ustalarından idi.<br />
Basit, gündelik hayat sahneleri ve tipleri onun şiirinin<br />
başlıca konusudur. Şiirlerinde Nâbî etkisi sezilir.<br />
heves (A.) : arzu, istek; gelip geçici istek.<br />
hey’et (A.) : şekil, suret, kıyafet; görünüş; hâl, durum; kurul.<br />
hey’et-i ma‘kÿs (A.) : uğursuz heyet.<br />
heykel (A.) : tunç, taş ve benzeri gibi şeylerden yapılan<br />
büyük insan vesaire; yakışıklı, güzel; soğuk ve duygusuz<br />
(kimse).<br />
heykel-i mecmÿ‘ (A.) : bütün heykeller.<br />
heykel-i menóÿs (A.) : uğursuz kimse.<br />
hezÀrÀn (F.) : bülbüller; binler.<br />
HezÀrì : Divan şairi (XVII.). İstanbulludur. Kebuterî Mehmed<br />
Efendi olarak bilinir. Mustafa Paşaya hazine kâtipliği ve<br />
kitapçılık yaptı. Devrin ilim ve şiir meclislerinin muteber<br />
simaları arasına katıldı. Daha sonra Râmî Mehmed Paşa’nın<br />
hizmetine girdi. Reisü’l-küttaplık, kîsedarlık, mektupçuluk<br />
yaptı. Divan-ı Hümayun kâtibi oldu.
hezl (A.) : eğlence, alay, şaka, lâtife; meşhur veya yaygın<br />
bir nazmın vezni ve kafiyesi taklit edilmek suretiyle lâtife<br />
tarzında nazım yazma; bu tarzda yazılan nazım.<br />
óıfô (A.) : saklama; ezberleme.<br />
òılù (A.) : eski hekimlerin insan vücudunda varsaydığı : safra;<br />
sevda; dem; balgam gibi dört unsurdan her biri.<br />
-òırÀş (F.) : tırmalayan.<br />
òıred (F.) : akıl, us.<br />
òırúa (A.) : kalın kumaştan yapılmış veya içi pamukla beslenmiş<br />
ceket uzunluğunda bir giyecek.<br />
óırã (A.) : öfke, kızgınlık; azgınlık; sonu gelmeyen arzu,<br />
istek.<br />
òıyar (F.) : kabakgillerden, uzun, iri meyveli, sürüngen, bir<br />
yıllık otsu bitki; bu bitkinin ürünü; kaba, saba, görgüsüz,<br />
budala.<br />
òıyÀrşenbe/ òıyÀr-şenber (F.) : baklagillerden, siyah<br />
renkte olan meyvelerinin içinde çekirdeklerden başka, hekimlikte<br />
kullanılan bir öz bulunan bir bitki. Hint hıyar.<br />
óicÀb (A.) : utanma, sıkılma; perde.<br />
hìç (F.) : yok denecek kadar az olan; yok olan; ehemmiyetsiz,<br />
değersiz.<br />
hidÀyet (A.) : hak yoluna, doğru yola kılavuzlama.<br />
òidmet (A.) : iş, iş görme, vazife, memurluk.<br />
òidmet-i ‘uşşÀú (A.) : âşıkların hizmeti.<br />
òiffet (A.) : hafiflik; hoppalık.<br />
óikmet (A.) : bilgelik; felsefe; sebep, gizli sebep;<br />
Tanrı’nın insanlarca anlaşılmayan amacı; özlü söz, vecize.<br />
hilÀl (A.) : yeni ay.<br />
hilÀl-i ramÀżÀn (A.) : ramazan ayının başı, ilk günleri.<br />
hilÀl-i rÿze (A., F.) : oruç ayı; ramazan ayı.<br />
óimÀr (A.) : erkek eşek.<br />
himem (A.) : gayretler, emekler, çalışmalar, yüksek<br />
idareler; ermiş olanların tesiri.<br />
himmet (A.) : gayret, emek, çalışma, çabalama; yüksek<br />
irade; ermiş kimsenin tesiri.<br />
hìn (A.) : an, zaman, vakit, sıra.<br />
Hind : tarih, coðrafya kitaplarýnda Hindistan için<br />
kullanýlan genel deyim.<br />
hìn-i şebÀb (A.) : gençlik çağları.<br />
óirmen (F.) : harman.<br />
óisÀb (A.) : hesap, sayma, aritmetik.<br />
óiãÀr (A.) : kuşatma, etrafını alma; kale etrafı, istihkâmlı<br />
kale, bent.<br />
óiss (A.) : duyma kuvveti, duygu.<br />
óiããe (A.) : pay, nasip.<br />
óiyel (A.) : oyunlar, aldatmalar; dubaralar.<br />
òod (F.) : kendi; baş zırhı, miğfer.<br />
òod-bìn (F.) : kendini beğenmiş, bencil.<br />
òod-fürÿş (F.) : kendini satan, kendini metheden, övüngen.<br />
òod-pesend (F.) : kendini beğenen.
óoúúa (A.) : içine mürekkep konan maden, cam veya topraktan<br />
yapılmış küçük kap.<br />
óoúúa-bÀz (A., F.) : hokkabaz; oyunbaz, hilekâr, hileci.<br />
óoúúa-i cÀm-ı Cem (F.) : Cem’in kadehinin hokkası.<br />
òor (F.) : ehemmiyetsiz, değersiz, bayağı, âdi; güneş, ışık,<br />
aydınlık.<br />
òorasan (T.) : eski zaman icadı kireç ve tuğla tozu, onunla<br />
yapılan bir nevi harç.<br />
òorendegÀn (F.) : horantalar, birinin beslediği kimseler,<br />
boğazlar.<br />
òoş (F.) : güzel; iyi, tatlı.<br />
òoş-Àb (F.) : hoşaf.<br />
òoş-òÿr (F.) : güzel yemekler.<br />
òoş-pesend (F.) : beğenilmiş güzel.<br />
òovardagÀn (T., F.) : hovardalar, zevki için para harcanmaktan<br />
kaçınmayan kimse; çapkın; uygunsuz kadının paralı âşıkları.<br />
òÿ (F.) : tabiat, mizaç, ahlâk; âdet.<br />
-hÿ (A.) : Allah; sığınma, yalvarma; gaibe, hitap olarak eşhasa<br />
da söylenir.<br />
óubb (A.) : sevgi.<br />
òuddÀm (A.) : hizmetçiler.<br />
óuúne (A.) : şırınga.<br />
òulefÀ’ (A.) : halifeler; resmî dairelerde kalem amirine<br />
bağlı bulunan memurlar.<br />
óulúÿm (A.) : bedenin bir uzvu, boğaz.<br />
òulÿã (A.) : halislik, safîlik, gönül temizliği.<br />
òulÿã-ı himmet (A.) : çabalamanın halisliği.<br />
òulya (T.) : kuruntu.<br />
òumÀr (A.) : içkiden sonra gelen baş ağrısı, sersemlik.<br />
óumret (A.) : kırmızılık, kızıllık.<br />
òÿr (F.) : Güneş; yiyecek, yiyinti.<br />
òurc (A.) : meşinden yapılmış büyük heybe.<br />
òurmÀ (A.) : hurma ağacının yemişi.<br />
òurrem (F.) : şen, sevinçli, güler yüzlü, gönül açan; taze; bir<br />
yazı stili.<br />
òurùÿm (A.) : fil hortumu, fil burnu.<br />
óurÿf (A.) : harfler.<br />
óurÿf-ı cevherì (A.) : cevher harfler, yalnız noktalı harfler<br />
hesap edilmek suretiyle ve ebced hesabıyla yazılan, çok defa<br />
manzum olan tarih harfleri.<br />
òurÿs (F.) : horoz.<br />
òuãÿãÀ (A.) : başkaca, ayrıca.<br />
òusye-teyn (A., F.) : hayanın çifti, çift haya, yumurtalar.<br />
òuşÿnet (A.) : sertlik, kabalık, katılık; inatçılık.<br />
òÿy (F.) : ter; tabiat, mizaç, ahlâk; âdet.<br />
óuøÿr (A.) : hazır bulunma; rahat.<br />
óücre (A.) : göz, odacık.<br />
hümÀyÿn (F.) : mübarek, kutlu; padişaha ait; Türk müziğinin<br />
dokuz numaralı basit makamıdır. En eski makamlardan biridir.<br />
Hicaz ailesindendir.<br />
hüner (F.) : maarifet, bilme; ustalık.<br />
òünkÀr (F.) : padişah, sultan, hükümdar.<br />
óürmet (A.) : saygı; haramlık.
óüseynì (A.) : Hüseyin ile ilgili; Hz. Muhammed’in torunu<br />
Hüseyin’in çocukları; meşhur bir çeşit lâle; Türk müziğinin altı<br />
numaralı basit makamıdır, en eski makamlardandır.<br />
óüsn (A.) : güzel, iyi; iyilik, güzellik.<br />
hüş-yÀr (F.) : aklı başında, akıllı uslu.<br />
hüveydÀ (F.) : açık, apaçık, belli, besbelli.<br />
I<br />
ılàar (T.) : çok çabuk, hızlı; hayvanın yürümeyle koşma<br />
arası yürüyüşünü anlatır, dizginleri koyuverilmiş atın dört nala<br />
koşması; atla ansızın yapılan dolu dizgin saldırı.<br />
ıstaúoz (T.) : suda yaşayan, birinci ayak çifti güçlü iki<br />
kıskaç durumunda gelişmiş bulunan, sevilen beyaz eti için<br />
avlanan, iri bir böcek.<br />
‘ışú (A.) : sevgi.<br />
ıøùırÀr (A.) : mecburiyet, çaresizlik, ihtiyaç.<br />
İ<br />
i‘Ànet (A.) : yardım.<br />
ibn (A.) : oğul.<br />
ibrÀm (A.) : rica ve teklifte usandırıp mecbur edinceye kadar<br />
ısrar etme.<br />
ibribrìú (A.) : toprak veya madenden yapılmış, kulplu ve emzikli<br />
su kabı.<br />
ibrìú-i luùf (A.) : bağış, ihsan ve lütuf ibriği.<br />
ibrìşim (F.) : ince ipek bükmesi.<br />
ibtidÀ’ (A.) : başlama; başlangıç; ilkin, en önce, başta.<br />
ìcÀd (A.) : vücuda getirme, getirilme; yeniden bir şey<br />
çıkarma; yeni bir fikir, yeni bir mevzuu zihinde bulma.<br />
icmÀlen (A.) : icmal suretiyle, kısaltarak, kısaca, özetleyerek.<br />
icrÀ (A.) : akıtma, akıtılma; yapma, yerine getirme, bir<br />
işi yürütme; bir müzik parçasını çalarak gösterme; borçlunun,<br />
alacaklıya karşı ödemekle mükellef bulunduğu bir şeyi, adlî bir<br />
teşekkül vasıtasıyla temin etme.<br />
ictinÀb (A.) : sakıma, çekinme, uzaklaşma.<br />
‘ìd (A.) : bayram.<br />
‘ìdiyye (A.) : bayramlık, bayram bahşişi.<br />
ifrÀà (A.) : kalıba dökme; şekillendirme, bir şekle sokma.<br />
ifşÀ’ (A.) : gizli bir şeyi yayma, ortaya dökme, açığa vurma.<br />
ifşÀ-yi rÀz (A., F.) : sırrı açığa vurma.<br />
ifùÀr (A.) : oruç açma; ramazan akşamları verilen ziyafet.<br />
ihÀnet (A.) : haksızlık; hayınlık, kötülük.<br />
iòlÀã (A.) : temiz, doğru sevgi; gönülden gelen dostluk,<br />
samimiyet, doğruluk, bağlılık.<br />
iósÀn (A.) : iyilik etme; bağış, bağışlama; verilen,<br />
bağışlanan şey; lütuf, iyilik.<br />
iótimÀl (A.) : yüklenme, çekme; mümkünlük, bir şeyin olabilmesi;<br />
belki.<br />
iótirÀz (A.) : sakınma, çekinme; korkma.
iòtiyÀr (A.) : seçme, seçilme; katlanma; kendi arzusuyla<br />
hareket etme; yaşlı.<br />
iòvÀn (A.) : sadık, samimî, candan dostlar; bir tarikat<br />
arkadaşları.<br />
ikrÀm (A.) : hürmet; bir şeyi hediye olarak verme; hesap dışı<br />
yapılan indirme.<br />
iútidÀ’ (A.) : tâbi olma, uyma.<br />
iútiøÀ’ (A.) : lâzım gelme, gerekme; lâzım getirme, gerektirme;<br />
gereklik; işe yarama.<br />
‘ilÀc (A.) : derde deva olan şey; ilâç; çare, tedbir.<br />
‘illet (A.) : hastalık; sakatlık; sık sık tepen hastalık; sebep;<br />
gaye, hedef; neden.<br />
‘imÀme (A.) : sarık; tespih, çubuk gibi şeylerin baş<br />
tarafına geçirilen, çoğu kehribardan yapılmış olan uzunca kısım,<br />
başlık.<br />
ìmÀn (A.) : inanma, inanç; İslâm dinini kabul etme.<br />
‘imÀret (A.) : bayındırlık; yoksullara yiyecek dağıtmak<br />
üzere kurulmuş olan hayır evi.<br />
imdÀd (A.) : yardım, yardıma gönderilen kuvvet.<br />
imlÀ’ (A.) : doldurma, doldurulma; söyleyip yazdırma;<br />
yazdırılma; bir dilin cümlelerini, kelimelerini doğru yazmak<br />
bilgisi.<br />
imsÀk (A.) : bir şeyden el çekme, perhiz; oruca başlama<br />
zamanı; cimrilik, pintilik.<br />
imtilÀ’ (A.) : dolgunluk; kan toplama, kan durma.<br />
imtiyÀz (A.) : başkalarından ayrılma, farklı olma;<br />
ayrıcalık; bir işi başkalarına yapmamak üzere, hususî müsaade<br />
ile bir kimseye veya bir müesseseye verme.<br />
imtizÀc (A.) : karışabilme; birbirini tutma, uygunluk; iyi<br />
geçinme; uyuşma.<br />
‘inÀn (A.) : dizgin; idare etme, yürütme.<br />
‘inÀn-ı iòtiyÀr (A.) : istek ve irade dizgini.<br />
‘inÀyet (A.) : dikkat, gayret, özenme; lütuf, ihsan, iyilik.<br />
‘ineb (A.) : üzüm.<br />
inkÀr (A.) : yaptığını saklama, gizleme; yapmadım deme;<br />
reddetme, tanımama.<br />
inúıbÀż (A.) : büzülüp toplanma, çekilme; kasvet, keder,<br />
sıkıntı; kabızlık, peklik.<br />
ins (A.) : insan.<br />
inãÀf (A.) : merhamete, vicdana veya mantığa dayanan<br />
adalet; ortalama davranış.<br />
insÀn (A.) : adam; iyi, olgun, vicdanlı adam.<br />
insÀniyyet (A.) : insanlık, insana yakışır hâl; vicdanlılık;<br />
bütün insanlar.<br />
inşÀ’ (A.) : yapma, yapılma, vücuda, meydana getirme; kaleme<br />
alma.<br />
inşÀd (A.) : şiir okuma, şiir söyleme; manzum bir sözü,<br />
ahengine göre okuma.<br />
intiòÀb (A.) : seçme, seçilme; seçim; en güzel.<br />
intisÀb (A.) : dikilip durma; yükseğe kaldırma.<br />
ìrÀd (A.) : getirme; söyleme; bir malın getirdiği kazanç,<br />
gelir.
irÀ’et (A.) : gösterme, tayin etme.<br />
ìrÀå (A.) : verme, verilme; sebep olma, gerekme; getirme.<br />
ìrÀå-ı meõellet (A.) : zelillik, bayağılık ve alçaklık verme.<br />
‘irfÀn (A.) : bilme, anlama; ilahî bir feyiz olarak<br />
kainatın sırlarını bilme kudreti.<br />
irkeb (A.) : binmek fiilinin emir şekli.<br />
irtibÀù (A.) : bağlanış, bağlanma; ilgi; ilgili olma;<br />
bağlantı; ibarelerin birbirini tutması.<br />
iãÀbet (A.) : rast gelme, yerini bulma; doğru bir fikri<br />
söyleme; düşme, tutma.<br />
iåbÀt (A.) : şahit ve delil göstererek doğrusunu meydana<br />
çıkarma; var etme; tanık..<br />
isfenÀò (F.) : ıspanak.<br />
iãàÀ’ (A.) : kulak verip söz dinleme; sözü dinleyip kabul etme<br />
ve yerine getirme.<br />
ishÀl (A.) : mülâyim dışarı çıkarma; iç sürme, sürgün.<br />
iskÀn (A.) : sakin kılma, oturtma, ev sahibi etme; yerleştirme.<br />
iskemle (T.) : arkalıksız sandalye; üstüne sigara tablası,<br />
çiçek vazosu gibi şeyler konulan küçük masa; sandalye.<br />
iskerlete/ıskarlat (Fr.) : Venedik ipekli kumaşı.<br />
İslÀm (A.) : Hz. Muhammed’in Allah tarafından tebliğine<br />
memur olduğu din; bu dinde olan kimse; Müslüman.<br />
ism (A.) : isim, ad.<br />
isnÀd (A.) : bir şeyi birisi için yaptı deme; iftira etme;<br />
peygamber sözü olan hadislerin, sırasıyla kimler tarafından<br />
söylene geldiğini bildirme.<br />
iår (A.) : iz, eser, alâmet, nişane; meslek, gidiş.<br />
İstanbul : bu isim Rumca’da “şehirde” demek olan is tin polin<br />
tabirinin bozuk bir şeklidir. İstanbol adının İslâmbol şekli<br />
de meydana getirilmiştir. Şehre aynı zamanda Arapça olarak<br />
Belde-i tayyibe de denilmiştir ki bu isim ebced hesabı ile<br />
fethi verir. Şehir çok defa da devlet kapısı manasında olan<br />
Farsça Âsitane olarak da adlandırılmıştır. IV. asrın<br />
başındaysa Büyük Konstantianus tarafından imar ve tevsi<br />
edildikten sonra, bildiğimiz Konstantinopolis adı<br />
verilmişti.<br />
istibrÀ’ (A.) : küçük abdesten sonra akıntıyı tam arıtma;<br />
nikâhla alınan bir dulun gebe olmadığına kanaat getirmek<br />
için bir müddet ona yaklaşmaktan çekinme.<br />
istiànÀ’ (A.) : aza kanaat etme, tok gözlülük; nazlanma; ağır<br />
davranma; çekinme.<br />
istişmÀm (A.) : koklama, koku alma; karine ile anlama, hissetme.<br />
işbÀ’ (A.) : karnını doyurma; karnı doyrulma; çoğalma, çoğaltma;<br />
Arap nazmında, vezin veya kafiye zaruretinden dolayı<br />
kelimeye bir harf katma.<br />
işúampavya/işkampaviya (İ.) : harp gemilerinde asker naklinde<br />
kullanılan en büyük filikanın adıdır. Sandal büyüklüğünde,<br />
yalnız ondan daha geniş ve yüksektir.<br />
‘işret (A.) : içki; içki içme, içki kullanma.<br />
iştÀh (A.) : yemek yeme isteği; istek, arzu.<br />
‘itÀb (A.) : azarlama, tersleme, paylama; darılma.
i‘tibÀr (A.) : saygı gösterme; ehemmiyet verme; şeref,<br />
haysiyet; bir şeyin hakikî değil, karıştırılan değeri; ibret<br />
alma; değer.<br />
i‘tidÀl (A.) : orta oluş, ortalama, aşırı olmama hâli,<br />
ölçülülük; yumuşaklık; uygunluk.<br />
itmÀm (A.) : tamamlama, bitirme, tamam etme, edilme.<br />
iõ‘Àn (A.) : bildirme, bildirilme; ezan okuma.<br />
iôhÀr (A.) : gösterme, meydana çıkarma; yalandan gösteriş.<br />
izmarid (T.) : ufak balık, zümrüt gibi parlar.<br />
İzmid : Marmara bölgesinde Kocaeli ilinin merkezi olan<br />
þehir. Ýstanbul ve Bursa’dan sonra Marmara bölgesinin üçüncü<br />
büyük þehridir. Ýzmid þehri ayný adlý körfezin bitim yeri<br />
yakýnýnda, körfez kýyýsý ile bu körfezin kuzeyinde yükselen<br />
yamaçlar üzerindedir.<br />
İzmir : Ege bölgesinde Türkiye’nin üçüncü büyük þehri ve il<br />
merkezidir.<br />
jengÀr (F.) : pas, kir; bakır pası.<br />
J<br />
K<br />
úabÀóat (A.) : çirkin hareket, uygunsuz iş, kusur, suç.<br />
úÀbil (A.) : kabul eden, kabul edici; olan, olabilir.<br />
úabÿl (A.) : alma; içeri alma; yersiz bir iş yapmış olma;<br />
razı olma; alıp kullanma; bir şeye sahip olmak için söylenen son<br />
söz.<br />
úabø (A.) : el ile tutma; avuç içine alma, kavrama; Azrail<br />
tarafından ruhu teslim alınma, ölme; peklik, amelsizlik, kabız.<br />
úaçan (T.) : istifham için kullanılır.<br />
úadar (A.) : miktarında, ölçüsünde, derecesinde, denli; gibi.<br />
úadd (A.) : boy.<br />
úadd-i aàyÀr (A.) : ağyarın, gayrıların boyu.<br />
úadd-i bÀlÀ (A., F.) : uzun boy.<br />
úadd-i raúìb (A.) : rakibin boyu.<br />
úadeó (A.) : bardak; küçük bardak, içki bardağı.<br />
úÀdir (A.) : kudret sahibi; kudretli; güçlü; Allah.<br />
úadr (A.) : değer, itibar; onur, haysiyet; derece;<br />
yıldızları parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırt etmek<br />
için yapılan tasnifte her dereceden biri.<br />
úadr-i raúìb (A.) : rakibin değeri ve kıymeti.<br />
úÀf (A.) : Osmanlı alfabesinin yirmi dördüncü harfi olup;<br />
“ebced” hesabında yüz sayısının karşılığıdır; (eskiden)<br />
askerlikte çekilen kuralarda “kura” sözüne işaret olarak,<br />
üzerinde kaf harfi bulunan kâğıt olup, bunu çeken, asker<br />
olurdu.<br />
úafÀ (A.) : kafa, baş; ense; akıl, zeka, anlayış.<br />
úafÀ-dÀr (A., F.) : kafaca birbirine denk olan arkadaş.<br />
kÀfer : bkz. kÀfir<br />
úÀfile (A.) : birlikte yolculuk eden topluluk; zümre,<br />
fıkra; takım takım, sıra sıra gönderilen şeylerin her parçası.
kÀfir (A.) : Hakk’ı tanımayan, bilmeyen; Allah’ın varlığına<br />
ve birliğine inanmayan; küfreden, küfredici; iyilik bilmeyen,<br />
nankör.<br />
úÀfiye (A.) : nazımda şiirlerin sonlarında tekerrür eden ve aynı<br />
sesi veren harflerin hareke ve sükûn hâllerindeki<br />
birleşmeleri.<br />
kÀfÿr (A.) : Uzak Doğu’da yetişir bir çeşit taflandan elde<br />
edilen ve hekimlikte kullanılan, beyaz ve yarı saydam,<br />
kolaylıkla parçalanan, ıtırı kuvvetli bir madde.<br />
kÀàaõ (F.) : kâğıt, yazılacak varaka; yazılmış varaka,<br />
mektup, evrak, name.<br />
kÀàaõ-emìni (F., A.) : kâğıt emini.<br />
KÀàaõ-òÀne : Meşhur mesire yeri. Eski adı Barbyzes’tir. III.<br />
Ahmed’in veziri olan İbrahim Paşa tarafından H. 1134 M.<br />
1721’de bazı yerleri tanzim edilip havuzlar inşa edilmiştir.<br />
Buraya Sadâbâd denilmiştir. Burada vaktiyle bir kâğıt<br />
imalâthanesi bulunduğundan bu ad verilmiştir. Bugün Şişli<br />
ilçesinde yer alır.<br />
kÀàıd (F.) : kâğıt, yazılacak varaka; yazılmış varaka, mektup,<br />
evrak, name.<br />
kÀàıd-emìni (F., A.) : ahkâm-ı maliyeye ve sarayla muhabere<br />
işleriyle uğaşan memurun unvanıydı. Yeniden beraat alan veya<br />
beraatını yenileyenlerin beraatları bunun tarafından verilir<br />
ve beraat harcı onun tarafından tahsil edilirdi.<br />
KÀàıd-òÀne : bkz. KÀàaõ-òÀne<br />
úaót (A.) : kıtlık, kuraklık; kuraklıktan dolayı mahsulün<br />
yetişememesi.<br />
úahve (A.) : şarap; kahve.<br />
úahve-òÀne (A., F.) : para ile oturulup kahve içilen yer.<br />
úÀ’il (A.) : söyleyen, diyen; razı olmuş, boyun eğmiş; inanmış,<br />
aklı yatmış.<br />
úaúavan (T.) : kendini beğenmiş, sevimsiz, düşüncesiz, bilgisiz,<br />
budala.<br />
úÀúÿm (A.) : kuzey bölgelerde yaşayan, sansara benzer,<br />
siyah kuyruklu, derisi çok makbul bir hayvan; bu hayvanın<br />
postundan yapılan kürk.<br />
úÀl (A.) : söz, lâf.<br />
úalaú (T.) : gurur, kibir.<br />
úalaúlı (T.) : gururlu.<br />
úalbur (T.) : demir tel ve kiriş vesaireden örme kalbur. Bez<br />
olursa elek, kıl olursa pıtır, gönden olanı gözer, tahtadan<br />
Arnavut kalburu şeklinde sınıflandırılır.<br />
úalçın (T.) : uzun çorap; çizme altına giyilen kalın çorap.<br />
úaldırım yeniçerisi (T.) : kaldırım kabadayısı, gittiği yerde<br />
sopa yiyen, atıp tutan ve elinden bir şey gelmeyen.<br />
úalem (A.) : kalem; taş yontmaya yarayan demir alet; keski;<br />
tülbent ve kumaşlara boya çekmek üzere kullanılan bir çeşit ince<br />
fırça; yazı çeşitlerinden her biri; bir ağacı aşılamak üzere<br />
diğer ağaçtan kalem şeklinde kesilmiş olan aşı; yazı, yazma;<br />
daire, dairelerde yazı işlerinin görüldüğü yer, büro.<br />
úalender-meşreb (A.) : alçak gönüllü olan, aza kanaat eder<br />
tabiatte olan insan.<br />
úalìl (A.) : az, çok olmayan.
úallÀş (A.) : kalleş, hilebaz, dönek.<br />
úalpaú (T.) : kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan<br />
yapılmış başlık.<br />
úalya (T.) : sade yağ ile pişirilen bir çeşit kabak veya<br />
patlıcan yemegi.<br />
úalyeta (İ.) : gemi ekmeği, gemi çöreği.<br />
úalyon (İ.) : yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en<br />
büyüğü.<br />
úÀmet (A.) : boy, boy bos.<br />
úÀmet-i bÀlÀ (A., F.) : uzun, yüksek ve yüce boy; sevgilinin<br />
endamı.<br />
kÀn (F.) : maden ocağı, maden kuyusu; bir şeyin menbaı, kaynağı.<br />
úanda (T.) : nerede anlamına gelen soru kelimesi.<br />
úandìl (A.) : kandil.<br />
úÀni‘ (A.) : kanaat eden, yeter bulup fazlasını istemeyen;<br />
inanmış, kanmış.<br />
úanúı (T.) : hangi anlamında soru kelimesi.<br />
Úañlıcaú : Ýstanbul’da Boðaziçi’nin Anadolu yakasýnda semt;<br />
Anadolu Hisarý ile Çubuklu arasýnda, Emirgan’ýn karþýsýndadır.<br />
Yoğurdu ile meşhurdur.<br />
úanùÀr (A.) : kantar.<br />
úÀnÿn (A.) : devletin teşri kuvveti tarafından herkesçe<br />
uyulmak üzere konulan her türlü nizam, kaide, kural; her hangi<br />
bir mevzuu üzerindeki kanunu taşıyan kitap; maruf musiki aleti.<br />
úapama (T.) : vaktiyle medrese talebeleri ile yeniçerilere<br />
verilen elbiselere denir.<br />
Úapucı Gürci : Gürcü Yusuf Paşa. Kul kethüdası, yeniçeri<br />
ağası, vezir ve sadr-ı azamlıkta bulunmuştur.<br />
úapudan (Fr.) : amir, baş, gemi reisi, kalyon süvarisi,<br />
ecnebi askerlerinden yüzbaşı unvanıdır.<br />
úapu úulı (T.) : Yeniçeri Ocağını teşkil eden fertlerin tamamına<br />
verilen addır.<br />
kÀr (F.) : iş güç; kazanç; meşguliyet, sanat; işleme, tesir;<br />
savaş.<br />
úara baş (T.) : rahip, keşiş; evlenmemiş, evlenmek istemeyen<br />
erkek; çoban köpeği; kışa dayanıklı sert buğday; çiçekleri<br />
mavi veya menekşe renginde başakçıklar durumundaki ıtırlı<br />
bitki; bir kümes hastalığı.<br />
Úaragöz (T.) : deve derisinden veya mukavvadan kesilip<br />
boyanmış insan biçimlerini beyaz perde üzerine arkadan ışık<br />
vererek yansıtma yoluyla oynatılan oyundaki hayalî kahraman.<br />
úara úoncolos (T.) : çocukları korkutmaya yarayan gerçek<br />
dışı bir yaratık, umacı, hayalet; çok çirkin kimse.<br />
úaraúullıúçı (T.) : Yeniçeri Ocağı bölük ortalarında, odaları<br />
veya odaya gelen konukların ayakkabılarını temizleyerek,<br />
yemek kaplarını yıkamak, pazardan odanın levazımını tedarik<br />
etmek, odunları yarmak gibi işlerle görevli er.<br />
úaraúura (T.) : kabus.<br />
úara úuş (T.) : yırtıcı kuşlardan kartaldan daha az küçük bir<br />
cins kuş.<br />
úarÀr (A.) : durma; rahat; devamlılık, süreklilik;<br />
ölçülülük; tahmin; tam ölçü, ne az, ne çok; şark müziğinde<br />
taksim yaparken ana makama dönüş; neticeye bağlama.
úara yel (T.) : kuzeybatıdan esen, genellikle soğuk, bazan<br />
fırtına niteliğinde yel, keşişleme karşıtı.<br />
kÀr-gÀh (F.) : iş yeri, fabrika.<br />
úÀrì (A.) : kıraat eden, okuyan, okuyucu; Kur’ân’ı usulünce<br />
okuyan.<br />
úarìn (A.) : yakın; bir şeye sahip olan, bir şeye nail<br />
olan; hısım, komşu, arkadaş gibi yakın olanlardan her biri;<br />
padişahın daimî surette yakınında bulunan mabeyinci.<br />
úarìnü’l-‘ayn (A.) : göz yakınlığı, göz âşinalığı.<br />
úarlıú (T.) : su veya şerbet vesaireyi soğutmaya mahsus olarak<br />
ortasında kar koymaya mahsus yeri olan kap ki camdan,<br />
bakırdan veya billûrdan olur.<br />
úarnabit (T.) : karnabahar fidesi.<br />
kÀrvÀn (F.) : kervan, kafile, yolcu katarı.<br />
úarye (A.) : köy.<br />
kÀse (F.) : çiniden, fağfurdan, billûrdan, porselenden, madenden<br />
veya topraktan yapılmış çanak; bazı nesnelerin kâse gibi<br />
olan çukuru.<br />
kÀse-i faàfÿr (F., A.) : Çin porseleninden yapılmış kâse; kadeh.<br />
úaãìde (A.) : on beş beyitten aşağı olmamak, bütün beyitlerin<br />
ikinci mısraıları en başta bulunan mısraı ile kafiyeli<br />
bulunmak ve daha çok büyükleri övmek üzere yazılan nazım.<br />
úasnaú (T.) : enli çember; kalbur ve tef gibi şeylerin<br />
tahta çemberi; nakış işlemek için gergef gibi kullanılan, kumaşı<br />
germeye yarayan, tahtadan çember; pehlivanların giydikleri<br />
kispetin bele gelen bölümü; bir sütunun gövdesini oluşturan<br />
silindir biçimindeki taşların her biri.<br />
úaãr (A.) : köşk, kâşane, saray.<br />
úaããÀb (A.) : kasap.<br />
úaããÀr (A.) : yıkayıcı, leke temizleyici; çırpıcı, dövücü,<br />
silkeleyici.<br />
úaşaàı (T.) : hayvanları tımar etmek için kullanılan, saçtan,<br />
dişli araç.<br />
úaşandurmaú (T.) : işetmek.<br />
kÀşÀne (F.) : mükemmel ev, köşk, malikâne; yuva.<br />
úaşúaval (İ.) : tekerlek biçiminde, sarı renkte bir tür peynir.<br />
úaşmer (T.) : maskara, muzip.<br />
úaù‘À (A.) : hiçbir vakit, asla.<br />
úaùÀr (A.) : birbiri ardınca sıralanmış hayvan sürü, dizi.<br />
úati (T.) : çok, pek ziyade, pek çok.<br />
kÀtib (A.) : kitabet eden, yazan, yazıcı; usta yazıcı.<br />
úÀtil (A.) : katleden, öldüren; adam öldüren kimse.<br />
úatmer (T.) : bir şeyi oluşturan katlardan her biri;<br />
arasına yağ veya kaymak sürülerek katlanmış yufka ekmeği.<br />
úavÀfì (A.) : kafiyeler.<br />
úaval (T.) : kamıştan yapılan, genellikle çobanların<br />
çaldığı, yumuşak sesli, perdeli büyük düdük.<br />
úavar (T) : tarla üzerindeki su yolları; ark başı;<br />
akarsudan su almak için açılan gedik; balıkların derinlere<br />
kaçmasını önlemek için denizin içine yarılan set.<br />
úavì (A.) : kuvvetli, güçlü; güvenilir, sağlam.<br />
úavm (A.) : insan topluluğu; bir peygamberin gönderildiği<br />
topluluk.
úavm-i NaãÀrÀ : Hristiyan kavmi.<br />
úayabaşı (T.) : çobanların dağda kayalar üzerinde söylediği<br />
türküler.<br />
úayar (T.) : hayvanların eskiyen nallarının çivilerin<br />
değiştirme işlemi; buz üstünde giden atın çengelî nalı.<br />
úayd (A.) : ayağa vurulan zincir, pranga, bukağı; bağlama, bağ,<br />
bağlayacak şey; bağlanma; bir kâğıda yazılı olan şeyin<br />
hulâsasını, tarihini, numarasını deftere geçirme; böylece<br />
geçirilen hulâsa; sınırlama, belirtme; ehemmiyet verme;<br />
yazma, yazılma; endişe, gaile, telaş; kafiyenin son<br />
harfinden (revi) önce gelip okunan ve iki kafiyeden birinin<br />
aynı olan harf.<br />
úayàana (T.) : omlet; yumurta çalkanarak yapılan bir çeşit<br />
tatlı.<br />
úayıú-òÀne (T., F.) : kayıkların çekildiği, korunduğu yer.<br />
Úazaú : kazılmış yani kazınmış tıraş olmuş. Kartoloz adam,<br />
yülük, her ulusun sipahi ve gezginciliğe çıkanı; Türkçe’de<br />
tıraşlı, başlı, avurdu çökük manasına. Güney Sibirya’da yaşayan<br />
topluluk.<br />
úazel (T.) : gazel, kuru yaprak, ağaç üzerinde kuruyan evrak.<br />
kebÀb (A.) : doğrudan doğruya ateşte veya kap içerisinde<br />
pişirilen et; ateşte alazlanarak veya kavrularak pişirilen her<br />
türlü nesne.<br />
kebe (T.) : keçenin kalını; yünden örülmüş kalın kilim; kaba<br />
kumaştan yapılmış ceket, palto, aba.<br />
kebìse (A.) : şubat yirmi dokuz çeken yıl, bir gün fazlası olan<br />
yıl.<br />
kebÿter (F.) : güvercin.<br />
keder (A.) : bulanıklık, tasa, kaygı, gönül üzüntüsü.<br />
kefal (T.) : orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş<br />
renginde, beyaz etli bir balık.<br />
kefe (A.) : terazi gözü, terazi tablası.<br />
kefen (A.) : ölüyü sardıkları bez.<br />
kefìl (A.) : kefalet eden, kaçtığı taktirde birinin borcunu<br />
ödemeyi, birinin birşeyi yapması gerekirken yapmadığı taktirde o<br />
işi yapmayı kendi üstüne alan kimse.<br />
kefter (F.) : güvercin.<br />
kelÀm (A.) : söz, lâkırdı; söyleyiş nutuk; dil, lehçe;<br />
Allah’tan ve Allah’ın birliğinden bahseden ilim; Kur‘an.<br />
kelb (A.) : köpek.<br />
kelep (T.) : büyük iplik çilesi; bağlam, demet.<br />
kelìm (A.) : söz söyleyen, konuşan; ikinci şahıs; Tur-ı<br />
Sina’da cenab-ı Hak ile konuşması dolayısıyla Hz. Musa’nın<br />
unvanı.<br />
kemÀl (A.) : olgunluk, yetkinlik, tamlık, eksiksizlik; en<br />
yüksek değer, mükemmellik, değer, baha.<br />
kemÀn (F.) : yay, kavis, keman.<br />
kemòÀ (F.) : havsız kadife; altın ve gümüş tellerle nakışlı<br />
esvaplık ipekli kumaş.<br />
kenÀr (F.) : kıyı, çevre; deniz kıyısı; uç, köşe; nihayet,<br />
son; kucaklama; etraf pervazı, çerçeve; çenber.<br />
kenÀr-ı cÿ (F.) : su kenarı.
kenÀr-ı revzen (F.) : pencere kenarı.<br />
kenef (A.) : taraf, yön; sığınacak yer; tuvalet, ayakyolu.<br />
kenìf (A.) : ayakyolu.<br />
kepÀze (F.) : niteliği iyi olmayan; utanmaz, rezil; gülünç,<br />
değersiz; talim yaparken kullanılan gevşek ok yayı.<br />
kepenek (T.) : çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz,<br />
kolsuz, keçeden üstlük.<br />
kerem (A.) : asalet, asillik, soyluluk; cömertlik, el<br />
açıklığı, lütuf, bağış, bahşiş.<br />
kerre (A.) : defa, kez.<br />
kesb (A.) : çalışıp kazanma; edinme, peydahlama, kazanma.<br />
keåret (A.) : çokluk, bolluk, ziyadelik; kalabalık.<br />
keåret-i emùÀr (A.) : yağmurun çok yağması.<br />
kestane (T.) : ılıman iklimlerde yetişen, 25-30 cm kadar<br />
boylanabilen, kerestesi doğramacılıkta kullanılan bir ağaç; bu<br />
ağacın yenebilen meyvesi; kestane rengi.<br />
-keş (F.) : çeken, çekici.<br />
keşen (T.) : zincirden yular veya ayak kösteği.<br />
keşf (A.) : açma, meydana çıkarma; gizli bir şeyi bulma; bir<br />
sırrı öğrenme; bir şeyin olacağını önceden anlama; Allah<br />
tarafından ilham olunma; bir yapı için harcanacak paranın<br />
aşağı yukarı hesaplanması; düşmanın durumunu anlamak üzere<br />
gönderilen erlere “keşif yolu” denilir.<br />
keşf-i niúÀb (A.) : bir şeyin yüzündeki perdeyi kaldırma,<br />
gizli yönünü öğrenme.<br />
keşìde (F.) : çekilmiş, çekiliş; tartılmış; tertip edilmiş;<br />
dizilmiş; yazılmış; eski yazıda bazı harflerin üzerine çekilen<br />
çizgi.<br />
keşìş (F.) : papaz, karabaş, kilise papazı.<br />
keşkek (F.) : iyice dövülmüş ve uzun süre birlikte<br />
kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir yemek.<br />
keştì (F.) : gemi.<br />
kevn-i dil-figÀr (A, F.) : gönlünün yaralı oluşu.<br />
kevåer (A.) : maddî ve manevî çokluk; kalabalık nesil;<br />
cennette bir havuzun adı; Kur’an-ı Kerim’in yüz sekizinci<br />
suresi.<br />
keyf (A.) : sağlık, afiyet; hoşlanma, memnunluk; gönül<br />
açıklığı; neşe, hafif sarhoşluk; arzu, heves, istek; mizaç,<br />
tabiat.<br />
keyfì (A.) : keyfe, arzuya, isteği bağlı; bir kanuna, bir usule,<br />
bir düzene bağlı olmayan.<br />
keyfiyyet (A.) : nitelik; bir şeyin iyi veya kötü olması<br />
ciheti; bir hadisin geçişi; madde, husus, iş; cins.<br />
keyvÀn (F.) : zuhal (Satürn).<br />
keõõÀb (A.) : çok yalan söyleyen, pek yalancı.<br />
Úıbrıs : Doðu Akdeniz’de adadýr. Baþkenti Lefkoþe’dir.<br />
Úıbùì : eski Mısır halkından olan kimse; hâlen çingeneye denir.<br />
úınnÀb (A.) : ince sicim.<br />
úıraù (Y.) : keçi boynuzu dört nohut ağırlığında. Yirmi dördü<br />
bir miskal altın ayarı.<br />
Úırcalı/Úırcaali : Güney Bulgaristan’da Rodop dağlarının kuzey<br />
eteklerinde ve Arda çayı kenarında idare merkezi, şehir.
Edirne vilâyetine bağlı bir kaza iken Balkan savaşı ile<br />
Bulgaristan’a dâhil edilmiştir.<br />
Úırım : Ukrayna’da bölge. Karadeniz’e uzanan ve bu denizi<br />
Azak Denizinden ayıran büyük bir yarýmadadýr.<br />
úıããa (A.) : fıkra, hikâye, rivayet; vaka, macera.<br />
úıyÀfet (A.) : kılık, bir şeyin dış görünüşü; şekil, heyet,<br />
suret; bir kimsenin giyindiklerinin bütünü.<br />
úıyÀm (A.) : kalkma, ayağa kalkma, ayakta durma; namazın iftitah<br />
tekbiriyle rükû arasındaki ayakta durma kısmı; bir işe<br />
kalkışma, başlama; ayaklanma; ölümden sonra dirilip ayağa<br />
kalkma.<br />
úıyÀs (A.) : bir şeyi başka başka bir şeye benzeterek hüküm<br />
verme, bu yolda verilen hüküm, bir tutma; karşılaştırma; umum<br />
kaideye uyma.<br />
úıymet (A.) : değer; bedel, baha, tutar; şeref, onur.<br />
úızılbaş (T.) : Şiî mezhebinin bir kolundan olanlara verilen ad.<br />
úızılcıú (T.) : bir ağaç; bu ağacın güzün olgunlaşan, kırmızı,<br />
tek çekirdekli, reçeli ve şerbeti yapılan, buruk bir tadı<br />
olan yemişi.<br />
kibÀr (A.) : büyükler, ulular; ince, terbiyeli, görgülü, nazik.<br />
kibÀrÀne (A.F.) : büyük adamlara, ince, nazik, görgülü<br />
kimselere yakışacak surette.<br />
kibr (A.) : büyüklük, ululuk; büyüklük taslama, yüksekten bakma.<br />
kibrìt (A.) : kırmızı yakut; altın; kükürt; kibrit.<br />
úìl (A.) : söz.<br />
kilÀb (A.) : köpekler.<br />
kìlÀr (F.) : kiler.<br />
úìl ü úÀl (A.) : dedikodu.<br />
kirÀm (A.) : soydan gelen, soyu temizler, ulular, şerefler;<br />
cömertler, eli açıklar.<br />
kiras (T.) : gülgillerden bir meyve ağacı; bu ağacın<br />
kırmızı renkte, etli, sulu, tek çekidekli meyvesi.<br />
kìse (F.) : kese; küçük, büyük torba, kap; cepte taşınan<br />
para torbası; kumaştan yapılmış çanta biçimindeki kap; para,<br />
para hesabı; para gücü.<br />
kitÀb (A.) : kitap.<br />
úoçmaú (T.) : kucaklamak, sarılmak, bağrına basmak.<br />
úodoş (T.) : yolsuz birleşmelerde aracılık eden kimse; bu<br />
anlamda kullanılan sövgü sözü.<br />
úolan (T.) : hayvanın semerini veya eyerini bağlamak için<br />
göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemerler; dokuma, deri,<br />
kenevir gibi maddelerden yapılan yassı ve enlice bağ; yünden<br />
veya ipekten yapılmış, üzeri işli ince kuşak.<br />
úolbaşı (T.) : herhangi bir kola başkanlık eden kimse; orta<br />
oyununda kolun başında olan ve kola adını veren oyunları<br />
düzenleyen, yöneten kimse.<br />
úolluú (T.) : güvenliği sağlamakla görevli polis veya jandarma,<br />
zabıta.<br />
úolyoz (Y.) : uskumrugillerden, uzunluğu 30-35 cm olan, Akdeniz<br />
ve Karadeniz’de yaşayan bir balık türü.<br />
úonaú (T.) : genellikle kundak çocuklarının başlarında<br />
görülen kepek tabakası.
úoncolos (T.) : umacı, gulyabanî.<br />
úontuş (T.) : Tatar beylerinin giydikleri dar kollu, üstlük;<br />
büyük devlet adamlarının giydiği üstlüğün adıdır.<br />
úoruú (T.) : henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm.<br />
úoz (T.) : ceviz.<br />
köfter (T.) : üzüm şırasıyla nişasta kaynatılarak ve tepsilere<br />
dökülerek kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil.<br />
köhne (F.) : eski, eskimiş, zamanı, modası geçmiş.<br />
köküş (T.) : hindi.<br />
köstek (T.) : hayvanın kaçmasını önlemek için iki ayağına<br />
bağlanan kısa ip veya zincir; saat, kılıç, anahtar gibi şeylerin<br />
ucuna takılan zincir; koşulan atların tepmesini önlemek için<br />
kuskun kayışına eklenen kayış; balık iğnesini oltaya bağlayan,<br />
bir iki karış uzunluğunda kıl veya misina parçası; engel<br />
köştere (T.) : tahta rendesi.<br />
kötek (T.) : baston, sopa; sopa ile atılan dayak.<br />
kÿb (A.) : büyük ağzı dar, dağar, hum.<br />
úubh (A.) : çirkinlik; İslâm fıkhında Hanefî mezhebine ait bir<br />
prensip.<br />
úudret (A.) : kuvvet, takat, güç; Allah’ın ezelî gücü;<br />
varlık, zenginlik, Allah yapısı; ehliyet, kabiliyet.<br />
úudÿm (A.) : uzak bir yoldan uzak bir yerden gelme; ayak basma;<br />
Türk müziğine mahsus usul vurma aleti.<br />
kÿfe (F.) : küfe, kaba ve dayanıklı büyük sepet.<br />
kÿfte (F.) : köfte, kıyılmış, ezilmiş et.<br />
kÿfte-ò v Àr (F.) : köfte yiyen; geveze, kendini beğenmiş;<br />
şarlatan; çapkın.<br />
kungureli (F.) : herşeyin tabaka tabaka ve derece derece yüksek<br />
yerine denir. Özellikle kale ve duvar bedenleri üzere olan<br />
şerefeye denir.<br />
úuúa (T.) : dantel veya nakış ipliği yumağı; bir çocuk<br />
oyunu; tespih, sigara ağızlığı gibi şeylerin yapımında<br />
kullanılan, siyah veya sütlü kahve renginde Hindistan cevizi<br />
kökü; bu kökten yapılmış olan.<br />
úuúla (T.) : muhtelif şekillerde yapılmış küçük küçük insan<br />
taklidi oyuncaklara ve bu oyuncaklarla oynanan oyuna kukla<br />
denir.<br />
úulúul (A.) : ruhu hafif eline ayağına çabuk adam; bir şeyin<br />
hareketinden, deprenmesinden çıkan ses.<br />
úullÀb (A.) : çengel, kanca, ucu eğri nesne.<br />
úumanya (İ.) : yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık;<br />
sefer durumundaki askerler için hazırlanan yiyecek.<br />
úumÀr-bÀz (A., F.) : kumarcı, kumar oynamak âdetinde olan.<br />
Úumúapu : İstanbul’da Marmara Denizine kıyısı olan semttir.<br />
Şehre kum getiren gemiler buradaki iskelelerde yük<br />
boşaltırlardı.<br />
úundaú (T.) : tüfeğin ağız kısmına denir.<br />
úÿr (F.) : kör.<br />
Úurıçeşme : Boğaziçi’nin Rumeli yakasında, Ortaköy’de<br />
Defterdarburnu ile Arnavutköy’den Sarrafburnu ve Çorlulu Ali<br />
Paşa Yalısı ile ayrılan sahil boyunca ve arkasındaki sarp<br />
kayalıklarda yer alan semttir.
úÿs (F.) : kös, savaşlarda, alaylarda deve veya araba üstünde<br />
taşınarak çalınan büyük davul; satranca benzeyen ve<br />
dizilerek oynanan bir nevi oyun ismidir<br />
kÿsec (A.) : köse.<br />
úusúun (T.) : hayvanın kuyruğu altından geçirilerek eyere<br />
bağlanan kayış.<br />
úuãÿr (A.) : eksiklik, ayıp, sakatlık, özür, yersiz hareket;<br />
suç, kabahat; ihmal, tedbirsizlik; bir hesabın üstü, artanı;<br />
artan kısım, köşkler.<br />
kÿteh (F.) : kısa, boysuz.<br />
úuùn (A.) : pamuk.<br />
úuvvet (A.) : güç, kudret, takat, sıhhat, sağlamlık; bir<br />
hükûmetin askerî gücü.<br />
kÿy (F.) : köy; mahalle ve işlek yol, sokak; sevgilinin<br />
bulunduğu yer.<br />
kÿze (F.) : su testisi.<br />
úuzàun (T.) : birçok karga türüne, özellikle kara kargaya<br />
verilen ad.<br />
küci (T.) : dokuma tezgâhlarında arış ipliklerini açıp<br />
kapayan tarak; heybe dokumakta kullanılan, üzerine teller<br />
çakılmış tahta, basit dokuma aygıtı; ince sicim kalınlığında,<br />
sağlam, bükülmüş pamuk ipliği.<br />
küfeki (T.) : kolay işlenilen yumuşak taş; gevrek; tatsız elma.<br />
küfr (A.) : Allah’a ve dine ait olan şeylere inanmama, Cenâb-ı<br />
Hakk’a ortak koşma; dinsizlik, imansızlık; İslâm dinine<br />
uymayan inanışlarda bulunma; nankörlük; örtme ve gizleme.<br />
küfrÀn (A.) : iyilik bilmeme, gördüğü lütuf ve insaniyeti<br />
unutma.<br />
küfrÀnü’n-ni‘am (A.) : nimetlere küfretme.<br />
küfrÀn-ı ni‘am (A.) : nimetlere küfretme.<br />
küóeylÀn (A.) : gözü sürmeli cins Arap atı.<br />
külÀh (F.) : külâh; (eskiden) ucu sivri veya yüksek başlık;<br />
başa giyilen şey; içine şeker vesaire koymak üzere huni şeklinde<br />
bükülen kâğıt; oyun, hile.<br />
külòÀn/külòen (F.) : külhan, han, hamamlarda suyu ısıtmak<br />
için ateş yakılan yapılan yer, hamam ocağı.<br />
külòanì (F.) : çapkın, serseri; okşama ile azarlama.<br />
külüng (F.) : taşçı kazması.<br />
Kürd : Ön Asya’da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan<br />
kimse.<br />
kürsì (F.) : oturulacak yüksekçe yer; taht; makam, vazife;<br />
hükûmet merkezi, başkent; kaide, ayaklık, mesnet; arş-ı<br />
âzâmın altında bir düzlükte olan, levh-i mahfûzun bulunduğu<br />
yer.<br />
Kütahya : Ýçbatý Anadolu bölünümünde il merkezi, þehirdir.<br />
Kütahya, Ellice daðýnýn kuzey eteðinde, Kütahya ovasýnýn<br />
güney kenarýnda kurulmuþtur.<br />
küttÀb (A.) : yazıcılar.<br />
lÀf (A.) : lâkırdı, söz; konuşma.<br />
lafô (A.) : söz.<br />
L
lafô-ı keõõÀb (A.) : çok yalan söz.<br />
lafôì (A.) : kelimenin söylenişine ve yapısına ait, onlarla<br />
ilgili.<br />
laóm (A.) : et; meyvenin çekirdekle kabuk arasında bulunan<br />
kısmı.<br />
laóm-i zÀ’id (A.) : vücutta hastalık neticesinde çıkan fazla et.<br />
lÀhÿrì (F.) : Hindistan’ın Lahur şehrinde dokunan bir çeşit şal.<br />
laúab (A.) : lâkap, bir kimseye kendi asıl adından başka takılan<br />
ad.<br />
lÀkin (A.) : ama, fakat, ancak, şu kadar var ki.<br />
laúlaú (A.) : leylek.<br />
lÀúlÀúıyyÀt (A.) : manasız, faydasız, boş lakıdılar.<br />
la‘l (A.) : kırmızı, al; kırmızı ve değerli bir süs taşı; dudak.<br />
lÀle (F.) : lâle; (eskiden) esirlerin ve cezalıların<br />
boyunlarına taktıkları demir halka; ağaçtan meyva toplamak üzere<br />
kullanılan ucu üç veya dört çatallı uzun bir ağaç.<br />
lÀle-i dÀà-ı nihÀn (F.) : lâle şeklindeki gizli yanık.<br />
lÀle-i nu‘mÀn (F.) : bir çeşit lâle, dağ şakayığı.<br />
lÀle-zÀr (F.) : lâlelik, lale yetişen yer, lâle bahçesi.<br />
lÀ-naôìr (A.) : eşsiz, benzersiz.<br />
lÀne (F.) : yuva.<br />
Lanúa : Rumca liman manasına gelir. İstanbul’da Aksaray ile<br />
Davutpaşa arasındaki semttir. Eskiden bostanlarıyla ünlüydü.<br />
lapa (T.) : nişastalı tanelerin, su ile kaynatılarak<br />
bulamaç kıvamına getirilmiş durumu; keten tohumu ve benzeri<br />
bitkilerin kaynatılmasıyla elde edilen, sıcak olarak tülbent<br />
içinde vücuda dıştar uygulanan ilâç.<br />
lavdanom (F.) : laudanum; içinde afyon bulunan sulu bir ilâç.<br />
lÀyıú (A.) : yakışan, yaraşır, yakışık.<br />
Laz : Karadeniz’in doğu sahilinde yaşayan bir taifedir.<br />
lÀzım (A.) : gerek; geçişsiz.<br />
leb (F.) : dudak.<br />
leb-rìz (F.) : taşıcı, ağzına kadar dolmuş (maddî, manevî).<br />
lenger (F.) : yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap;<br />
bir lengerin alabileceği miktarda olan; gemi demiri.<br />
leşker (F.) : asker; yiğit, kahraman, cesur.<br />
leyl (A.) : gece.<br />
leylÀú (A.) : leylak.<br />
Leylì (A.) : Leyla ile Mecnun hikâyesinin kadın kahramanı;<br />
çok karanlık gece; arabî ayların son gecesi, çok uzun ve<br />
ıstıraplı gece.<br />
leõìõ (A.) : lezzetli, tatlı, hoşa gider.<br />
leõõet (A.) : tat, çeşni; zevk, haz, keyif.<br />
libÀs (A.) : giyimler, giyecek şeyler; esvap.<br />
lióye (A.) : sakal.<br />
lìk (f.) : lâkin, fakat, amma, ancak.<br />
liúÀ (A.) : görme, rast gelip kavuşma, yüz, çehre.<br />
lìnet (A.) : yumuşaklık, mülâyimlik, ishal.<br />
lisÀn (A.) : dil (ağızdaki); konuşan dil.<br />
lisÀn-ı óÀl (A.) : insanın yüzünün hareketlerinden, duruşundan<br />
anlaşılan şey.
lodos (T.) : güneyden veya güneybatıdan esen ve bazan de<br />
yağış getiren yerel rüzgar, boz yel, ak yel; bu rüzgarın estiği<br />
gün ve zaman; güney yönü.<br />
lonca (T.) : belli bir iş kolunda ustalık, kalfa ve<br />
çırakları içine alan dernek.<br />
Londura : Birleþik Krallýðýn baþkenti. Ýngiltere’nin<br />
güneyinde Thames ýrmaðý kýyýsýnda yer alan þehirdir.<br />
lor (T.) : keçi peyniri tazesi, mizitre tuzlusu, fıçı<br />
peyniri, kirli hanım, kaşar peyniri altından çıkan keş.<br />
lu‘Àb (A.) : salya; ayvanın kaynatıldıktan sonra göbek<br />
miski, kurs ve karanfil karıştırılmasıyla yapılan tatlı; sevinç,<br />
göz yaşı.<br />
luúa (T.) : çapaçul, bol paça, şehrî budalası.<br />
lÿle (F.) : lüle, çeşme, musluk gibi şeylere takılan küçük boru;<br />
halka, halka gibi dürülmüş şey, kâğıt külâh.<br />
lumbar (T.) : gemi bordalarına, küpeştelerine açılan dörtgen<br />
biçiminde delik.<br />
luùf (A.) : hoşluk, güzellik; iyi muamele, iyilik.<br />
lücce (A.) : engin su; kalabalık güruh, gümüş; ayna.<br />
lüfer (Y.) : eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir<br />
balık. Lüfer büyüklüğüne göre sırasıyla şu adları alır : defne<br />
yaprağı, çinakop, sarı kanat, lüfer, sırtıkara, kofana.<br />
lüknet (A.) : pelteklik, dil basıklığı, söz söylerken<br />
dildeki tutukluk, kekeleme.<br />
M<br />
mÀ (A.) : su.<br />
ma‘Àrif (A.) : marifetler, bilimler; bilgi, kültür.<br />
ma‘Àş (A.) : yaşayış, dirlik; geçinecek şey; memurlara,<br />
emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylık.<br />
mÀ-cerÀ (A.) : cereyan eden, geçen, olup geçen şey.<br />
ma‘cÿn (A.) : hamur kıvamında olan şey; hamur kıvamına<br />
getirilmiş ilâç; uyuşturucu maddelerden süzme afyon; sokaklarda<br />
satılan baharlı tarçınlı yapışkan şeker.<br />
mÀ‘dÀ, ma-adÀ (A.) : maada, başka, fazla, gayrı.<br />
ma‘den (A.) : maden.<br />
mÀder (F.) : anne, baba.<br />
ma‘dÿm (A.) : yok olan, mevcut olmayan.<br />
Maànisa : Ege bölgesinde il merkezidir. Þehir, Manisa daðýnýn<br />
kuzey eteðine, Gediz ýrmaðýnýn geçtiði Manisa ovasý<br />
kenarýnda kuruludur.<br />
maàrÿr (A.) : gururlu; bir şeye güvenen; güvenilmeyecek<br />
şeye güvenip aldanan, kendini beğenmiş (kimse); büyüklük<br />
taslayan.<br />
maàşÿş (A.) : karışık, saf olmayan, katışık.<br />
mÀh (F.) : ay, kamer; senenin on ikide bir kısmı.<br />
maóabbet (A.) : muhabbet, sevgi.<br />
maóall (A.) : yerler.<br />
maóalle (A.) : bir şehir veya kasabanın bölündüğü kısımlardan<br />
her biri.<br />
mÀ-óaøar (A.) : daha önceden hazır olan, hazır bulunan şey,<br />
hazır olarak her ne varsa.
maóbÿb (A.) : muhabbet olunmuş, sevilmiş, sevilen, sevgili;<br />
erkek sevgili.<br />
maóbÿr (A.) : sevinçli.<br />
maócÿb (A.) : kapalı, örtülü, perdeli; utanan, utanmış, utangaç.<br />
maócÿr (A.) : hacz altına alınmış, haczolunmuş, kullanmaktan<br />
menedilmiş.<br />
maòdÿm (A.) : oğul, evlat; hizmet edene nispetle efendi ve<br />
hanım.<br />
maòfì (A.) : gizli, saklı.<br />
mÀhì (A.) : balık, güney balığının α yıldızı; aylık.<br />
mÀhir (A.) : maharetli, hünerli, elinden iş gelir, becerikli.<br />
mÀhiyye (F., A.) : aylık.<br />
maòlaã (A.) : halâs olunacak, kurtulacak yer; bir kimsenin<br />
ikinci adı; eskiden şairlerin şiirlerinde kullandıkları ad.<br />
maòlÿt (A.) : katılmış, karıştırılmış, karışık.<br />
maómÿm (A.) : sıtmaya tutulmuş, sıtmalı olan; ateşli, ateşi<br />
olan; saçma sapan konuşan.<br />
maòmÿr (A.) : sarhoşluğun verdiği sersemlik, uyku basmış,<br />
ağırlaşmış göz, baygın göz.<br />
maórÀ (A.) : elverişli, uygun şey; değerli kimse.<br />
maóãÿl (A.) : husul bulan, hâsıl olan, meydana gelen şey; ürün,<br />
verim.<br />
mÀhÿr (F.) : Türk müziğinin en eski makamlarındandır. Neşeli,<br />
şuh, ferah verici bir makamdır. Asırlardan beri rağbet ile<br />
kullanılmıştır.<br />
maòżÿr (A.) : yeşillenmiş.<br />
maóşer (A.) : toplanılacak yer; kıyamette ölülerin dirilip<br />
toplanacakları yer; çok kalabalık.<br />
maòtum (A.) : mühürlenmiş; kilitlenmiş, bağlanmış.<br />
maóv (A.) : yok etme, ortadan kaldırma, harap etme, perişan<br />
etme; batma, bitme, yok olma; beşerî nakisalardan kurtulma hâli.<br />
maóżar (A.) : huzur yeri, büyük bir kimsenin önü; hazır<br />
olma, görünüş, gösteriş; bir kaç kişi tarafından imzalanmış<br />
dilekçe; mahkeme sicili.<br />
maóżur (A.) : yeşillenmiş.<br />
mÀ’ì (A.) : suya ait, su ile ilgili; su renginde mavi.<br />
mÀ’il (A.) : bir yana eğilmiş, eğik, eğri; hevesli, istekli,<br />
düşkün; andırır benzer.<br />
mÀ’il-i ser-pÿş (A., F.) : şapkası eğik.<br />
maú‘ad (A.) : oturulacak yer, minder; oturak yeri, geri.<br />
maúÀdir (A.) : kudretler, kuvvetler.<br />
maúÀm (A.) : kıyam edilen, durulan, durulacak yer, durak;<br />
memuriyet, memurluk yeri; ermişlerden birinin mezarı sanılan<br />
yer; bir durak ile bir güçlünün etrafında, onlara bağlı<br />
olarak toplanmış seslerin umumî heyeti.<br />
maúÀmÀt (A.) : meclisler, topluluklar, kalabalıklar; makamlar.<br />
maúbÿl (A.) : kabul olunmuş, alınmış, alınan; beğenilen,<br />
hoş karşılanan, geçer.<br />
maúdÿr (A.) : güç, kuvvet, kudret; Allah’ın taktiri, kader;<br />
elden gelen.<br />
maúhÿr (A.) : kahrolmuş, mağlup olmuş, bozguna uğratılmış,<br />
yenilmiş; Allah’ın gazabına uğramış.
maúreme (A.) : sofra havlusu; el bezi; mahrama, bazı köylü<br />
kadınların başlarına sardıkları nakışlı örtü; peştamal.<br />
maúãÿd (A.) : kasdolunan, istenilen şey, istek.<br />
ma‘úÿl (A.) : akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören,<br />
anlayışlı, mantıklı.<br />
ma‘kÿs (A.) : aksolunmuş, tersine çevrilmiş, baş aşağı olmuş;<br />
başka bir şeyin zıddı; ters, yolunda gitmeyen, uğursuz; bir<br />
yere çarpıp geri dönen; ters.<br />
mÀlik (A.) : sahip, bir şeye sahip, bir şeyi olan.<br />
mÀliyye (A.) : devlet gelir ve giderleri işi ile uğraşan daire.<br />
ma‘lÿm (A.) : bilinen, belli; faili bilinen ve belli olan.<br />
ma‘mÿr (A.) : bayındır, şenlikli.<br />
ma‘nÀ (A.) : mana, anlam; iç, içyüz; rüya, düş; akla yatkın<br />
sebep.<br />
manastır (Y.) : bazı kesin kurallara bağlı rahiplerin veya<br />
rahibelerin dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları yapı;<br />
keşishane.<br />
mÀnend (F.) : benzer, eş.<br />
mÀnende (F.) : benzeyen.<br />
mÀni‘ (A.) : men eden, geri bırakan, alıkoyan, engel olan;<br />
engel, özür.<br />
manúa (T.) : halka.<br />
manúafa (T.) : anlayışsız, aptal; sakağı hastalığına tutulmuş.<br />
manúal (A.) : içine kor konulan, saçdan, bakır ve<br />
pirinçten, türlü biçimlerde üstü açık kap, korluk.<br />
manúa-i pÀy-zÀn (T., F.) : ayağa vurulan pranga halkası.<br />
manúır buòÿrı (T., F.) : güzel kokulu Hicaz zamkı ile öd ağacı,<br />
tütsü, anber gibi maddelerin karışımı buhurlar ramazanlarda,<br />
kandil gecelerinde Kur’an ve mevlit okutulurken yakılmak<br />
için yapılır ve satılırdı. Küçük tavla pulu şeklinde<br />
yapıldığı ve paraya benzediği için bu ad verilmiştir.<br />
manúır-ı hemyÀn (T., F.) : heybenin, çantanın mankırı.<br />
manãıb (A.) : devlet hizmeti, memuriyet; makam, rütbe, derece.<br />
manôar (A.) : nazar edilen, bakılan, görünen yer; görünüş,<br />
çehre, yüz; göz bebeği.<br />
manôÿr (A.) : nazar olunan, bakılan, bakılmış, görünen,<br />
görülmüş; gözde olan, beğenilen.<br />
mÀr (F.) : yılan.<br />
maranàoz (Y.) : ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli<br />
işler yapan usta ve doğramacı.<br />
maraø (A.) : hastalık; dert, belâ, dayanılması güç durum.<br />
ma‘rifet (A.) : herkesin yapamadığı ustalık, herşeyde<br />
görülmeyen hususiyet, ustalıkla yapılmış olan şey; bilme, biliş;<br />
hoşa gitmeyen hareket; vasıta, aracı, ikinci el.<br />
masòara (A.) : maskara, soytarı; gülünç, komik; eğlenme,<br />
zevklenme.<br />
masòara-i ‘Àlem (A.): âlemin maskarası, rezil.<br />
masúıù-ı re’s (A.) : insanın doğduğu yer.<br />
maãra‘ (A.) : musara edilecek yer, güreş meydanı.<br />
maãraf (A.) : harcanan para, gider, harç.<br />
ma‘ãÿm (A.) : suçsuz, kabahatsiz; küçük çocuk.<br />
mÀş (F.) : börülceye benzeyen fasülyenin iki türü.
mÀt (F.) : satranç oyununda yenilme.<br />
maùar (A.) : yağmur.<br />
maùara (A.) : yolculukda boyna veya bele asılı olarak<br />
taşınan, ekseriya üzeri aba kaplı bir su kabı.<br />
maùbaò (A. ) : mutfak.<br />
mÀ-teúaddem (A.) : geçmiş zaman, geçen şey, önceleri.<br />
maùraú (A.) : demirci çekici.<br />
mÀye (F.) : maya, asıl ve lüzumlu madde, asıl esas; para,<br />
mal; iktidar, güç; bilgi; dişi deve; Türk müziğinde bir makam<br />
adı.<br />
mayòoş (T.) : tadı şekerli ve az ekşi olan; dostluk<br />
ilişkisi için bozulmuş veya bozulmaya yüz tutmuş olan.<br />
maømÿn (A.) : ödenmesi lâzım gelen şey; mana, kavram; nükteli,<br />
sanatlı ince söz.<br />
mecÀl (A.) : güç, kuvvet, takat; fırsat, imkân.<br />
mecbÿr (A.) : icbar edilmiş, zor görmüş, zorla bir işe<br />
girişmiş; (eski) hatırı, gönlü alınmış; bağlı, düşkün.<br />
meclis A.) : oturulacak, toplanılacak yer; görüşülecek bir<br />
mesele için bir araya gelmiş insan topluluğu; devlet işlerini<br />
görüşmek üzere milletvekillerinin toplanması ve bu<br />
milletvekillerinin toplandıkları büyük bina.<br />
meclis-i òÀãã (A.) : özel meclis, hususî meclis.<br />
meclis-i rindÀn (A., F.) : rintlerin meclisi.<br />
meclis-i şÀh (A., F.) : padişah meclisi.<br />
meclis-i tÀze (A., F.) : taze, özel meclis.<br />
meclis-i yÀrÀn (A.) : dostlar meclisi.<br />
mecmÿ‘ (A.) : cemolunmuş, toplanmış, bir araya getirilmiş<br />
şey, top, tüm; bir yazı stili.<br />
mecnÿn (A.) : cin tutmuş, çıldırmış, deli, divâne; delice seven,<br />
tutkun.<br />
Mecnÿn (A.) : Leyla ile Mecnun hikâyesinin erkek kahramanı Kays.<br />
me‘cÿr (A.) : ecr ve sevabı verilmiş olan, kiraya verilen şey.<br />
meded (A.) : yardım, imdat; aman, eyvah.<br />
medó (A.) : övme, birinin iyi işlerini söyleme.<br />
medhÿş (A.) : dehşete uğramış, şaşırmış; korkmuş, ürkmüş.<br />
medyÿn (A.) : borçlu, verecekli.<br />
mefhÿm (A.) : fehmolunmuş, anlaşılmış; sözden çıkarılan mana,<br />
kavram.<br />
meftÿó (A.) : fethedilmiş, açılmış, açık; raptedilmiş, ele<br />
geçirilmiş; fetha ile, üstün ile, e ile okunan.<br />
meger (F.) : meğer, oysa ki, hâlbuki, olsa olsa, ancak.<br />
meh (F.) : ay, kamer; senenin on ikide bir kısmı.<br />
mehÀbet (A.) : azamet, ululuk, korkunçluk; büyük görünme.<br />
meh-liúÀ (F.) : ay yüzlü, güzel.<br />
meh-pÀre (F.) : ay parçası, çok güzel kimse.<br />
meh-tÀb (F.) : ay ışığı.<br />
mekik (T.) : el veya otomatik dokuma tezgâhlarında atkı<br />
veya argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan<br />
arşınların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç; oya<br />
yapmakta kullanılan, kemik ağaç veya plâstikten, iki ucu sivri,<br />
arasında iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç.
meúr (A.) : hile, düzen; hile ile aldatma, maksadından<br />
vazgeçirme.<br />
meksÿr (A.) : kırılmış; kesre ile esre ile yani i sesi ile<br />
okunan harf.<br />
mekteb (A.) : yazı yazacak yer, okul.<br />
mekteb-i ãıbyÀn (A.) : ilkokul.<br />
mektÿm (A.) : gizli, saklı; hükûmetten gizli tutulan.<br />
mel‘ÿn (A.) : lânetlenmiş; kovulmuş; herkesin lânet ve<br />
nefret ettiği kimse.<br />
menÀm (A.) : uyunacak yer, yatak odası; uyku; rüya veya düş.<br />
menóÿs (A.) : nuhusetli, uğursuz.<br />
menzil (A.) : yollardaki konak yeri; ev; bir günlük yol; konak;<br />
mesafe; Benatünnaş yıldızı.<br />
merÀúì (A.): kuruntu, vesvese içinde bulunan kimse;<br />
merdivenler, basamaklar, dereceler.<br />
merÀm (A.) : istek, maksat, niyet; Konya’nın meşhur sayfiye<br />
yeri.<br />
mercÀn du‘Àsı (A.) : eski En‘am kitaplarında bulunan karınca<br />
duası, ism-i azam duası vesaire gibi bir duadır. Şirinlik<br />
duası veya nüsha da denilir.<br />
merd (F.) : adam, insan; erkek; özü, sözü doğru; kabadayı,<br />
yiğit.<br />
merdÀn (F.) : mertler, insanlar, erkekler, yiğitler; bir çeşit<br />
ney.<br />
merdÀne (F.) : ere, erkeğe yakışacak yolda, mertçe, erkekçe.<br />
meràÿb (A.) : rağbet edilmiş, beğenilmiş, herkesçe sevilip<br />
aranılmış, istenilen, sevilen.<br />
meróabÀ (A.) : merhaba, genişlenin, rahat oturun manasına<br />
bir selâmlaşma sözü; günaydın, hoş geldiniz; nazımda övülen<br />
kimseye hitap olarak kullanılır.<br />
meróamet (A.) : şefkat gösterme, acıma, birini esirgeme.<br />
merkeb (A.) : binilecek şey; vapur, gemi, kayık gibi<br />
binilecek şeyler; eşek.<br />
mersin balıàı (T.) : ılık denizlerde, göllerde yaşayan,<br />
tatlı sularda yumurtlayan, yumurtalarından havyar yapılan bir<br />
balık.<br />
mersÿm (A.) : resmolunmuş, yazılmış, çizilmiş; bahsi geçmiş, adı<br />
geçmiş; (evvelce) Müslüman olmayan kimseler için “merkum”<br />
manasına kullanılan bir söz idi; an’ane, gelenek.<br />
mescid (A.) : secde edilecek, namaz kılınacak yer, küçük cami.<br />
meåel (A.) : örnek, benzer, numune; dokunaklı ve manalı<br />
söz; terbiye ve ahlâka faydalı, yararlı olan hikâye.<br />
mesken (A.) : sakin olunacak, oturulacak yer, oturulan ev.<br />
meskÿn (A.) : içinde insan oturulan yer; insan bulunan yer.<br />
meslek (A.) : sülûk edilen yer, yol; gidiş; geçim için tutulan<br />
yol; sistem.<br />
mesrÿr (A.) : sürurlu, memnun, sevilmiş; meramına ermiş.<br />
mest (F.) : sarhoş.<br />
mestÀne (F.) : sarhoşa yakışacak şekilde, sarhoşça.<br />
mestÿr (A.) : setrolunmuş, örtülü, kapalı; gizli, açık<br />
saçık gezmeyen namuslu kadın.<br />
meş‘al-keş (A, F.) : me’şale çeken, me’şaleci.<br />
meşÀúúat (A.) : zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk.
meşÀyiò (A.) : şeyhler.<br />
meşhÿr (A.) : şöhretli, şöhret kazanmış, ün almış, ün salmış.<br />
meşk (A.) : tulumdan yapılmış su kabı, küçük su tulumu.<br />
meşk-i saúúÀ (A.) : su dağıtanın su kabı.<br />
meşú (A.) : yazı örneği, yazı numunesi; alışmak, öğrenmek için<br />
yapılan çalışma; alıştırma.<br />
meşreb (A.) : içecek yer; yaratılış, tabiat, mizaç, huy, ahlâk.<br />
meşveret (A.) : müşaverede bulunma, danışma.<br />
met (T.) : küçük değnek.<br />
metìn (A.) : metanetli, sağlam, dayanıklı.<br />
mevc (A.) : dalga.<br />
mevc-i elfÀô (A.) : sözlerin dalgası.<br />
mevc-i óayret (A.) : hayret dalgası.<br />
mevcü’l-elfÀô (A.) : sözlerin dalgası.<br />
mevhibe (A.) : bahşiş, ihsan, bağış.<br />
mevhÿm (A.) : aslı, esası yokken zihinde kurulmuş olan,<br />
kuruntuya dayanan.<br />
mevlÀ (A.) : efendi, sahip, malik; Allah; kul, köle, azat<br />
eden; velâyet olan, veli, karışmaya hakkı olan; şanlı, şerefli;<br />
yardımcı; mürebbi, terbiye eden.<br />
mevsim (A.) : yılın dört bölümünden her biri.<br />
mevsim-i berd (A.) : soğuk mevsimi, kış.<br />
mevsim-i lÀle (A., F.) : lâle mevsimi, bahar.<br />
mevzÿn (A.) : vezinli, tartılı, tartılmış; vezinli, vezinle<br />
yazılmış olan; biçimli, yakışıklı, güzel, uygun, düzgün.<br />
mey (F.) : şarap.<br />
meydÀn (A.) : geniş, açık, düz yer, alan; yarışma veya<br />
karşılaşma yeri.<br />
mey-fürÿş : şarap satan; şarapçı; meyhaneci.<br />
mey-òÀne : şarap, içki içilen ve satılan yer.<br />
mey-i nÀb (F.): halis şarap.<br />
meyl (A.) : eğilme, eğiklik; akıntı; sevme, tutulma; gönül<br />
akışı.<br />
mezÀd (A.) : artırma ile yapılan satış.<br />
meõÀú (A.) : zevk alma, tat duyma, tatma; zevk, lezzet; tat<br />
duyulan yer, damak.<br />
mezÀr (A.) : ziyaret yeri; kabir, ölünün gömüldüğü yer, sin.<br />
mezbÿr (A.) : adı geçen, yukarda söylenmiş olan.<br />
meze (T.) : içki içilirken yenilen yiyecek; eğlence, alay.<br />
meõellet (A.) : zelillik, horluk, hakirlik; alçaklık,<br />
itibarsızlık.<br />
mıúrÀø (A.) : kesecek alet.<br />
Mıãr : Kuzeydoðu Afrika’da devlet. Nil’in aþaðý çýðýrýnýn<br />
her iki yanýnda da uzanýr.<br />
mıãra‘ (A.) : kapı kanadı; manzum bir parçayı meydana<br />
getiren satırlardan her biri.<br />
Mıãrì : Mısırlı.<br />
mıørÀb (A.) : çalgıç, telli çalgıları çalmaya yarayan ağaç,<br />
kemik, maden veya kiraz ağacından yapılan alet.<br />
mıørÀb-ı óaúìúat (A.) : hakikat mızrabı, hakikat çalgıcı.<br />
mıãùÀr (A.) : kâğıdı işaretleyip yazmaya yarayan araç;<br />
zanaatkârlar arasında kullanılan mastar da denilen bir ölçü
aleti. Meselâ, imarlanan 99 taneli bir tespihin taneleri<br />
yerinden milimetrenin onda biri kadar farksız olup<br />
olmadığını anlamak için mastardan geçirilir.<br />
mìò (F.) : mıh, çivi, enser; kazık.<br />
mióen (A.) : eziyetler, meşakkatler, sıkıntılar.<br />
mihmÀn (F.) : misafir, konuk.<br />
mihmìz (F.) : mahmuz, hayvan dürtme için çizme ökçesine takılır<br />
demir.<br />
miónet (A.) : zahmet, eziyet; gam, keder, sıkıntı, dert; belâ,<br />
musibet.<br />
miórÀb (A.) : camilerde, mescitlerde yönelinen taraftaki<br />
duvarda bulunan ve imamlık edene ayrılmış olan oyuk; girinti<br />
yer; ümit bağlanan yer; sevgilinin kaşları; halının bordür<br />
çerçevesi içinde yalnız bir tarafta bulunan kemer görünüşlü<br />
motif; sunak.<br />
mihter (F.) : küçük.<br />
mióver (A.) : eksen, durduğu yerde dönmekte olan bir şeyin<br />
dolayında döndüğü varsayılan doğru çizgi; dingili.<br />
miúdÀr (A.) : parça, kısım, bölük; kıymet, değer; düze,<br />
belirlenen gerekli miktar, doz; derece.<br />
miúyÀs (A.) : kıyas edecek alet, ölçek, ölçü aleti; uzunluk<br />
ölçeği; ölçek.<br />
miló (A.) : tuz.<br />
millet (A.) : din, mezhep; bir dinde veya mezhepte<br />
bulunanların topu; sınıf, topluluk; makule, kategori.<br />
mi‘mÀr (A.) : inşaat planlarını yapan ve bunların<br />
kurulmasına bakan sanatkâr.<br />
min (A.) : -den, -den beri<br />
minúÀr (A.) : yırtıcı kuş gagası; taşçı kalemi.<br />
minnet (A.) : bir iyiliğe, bir iyilik yapana karşı kendini<br />
borçlu görme, görülen iyiliğe karşı teşekkürde bulunma; şükür,<br />
teşekkür etme.<br />
mìr (F.) : amir, baş; kumandan; bey; vali.<br />
mìrÀn (F.) : beyler.<br />
mìrÀn-ı Mıãır (A.) : Mısır beyleri.<br />
mìr-i burnaz (A., T.) : iri burunluların beyleri; Burnaz Hasan<br />
Çelebi’nin lâkabı.<br />
mìr-i Çirmen (A., T.) : Çirmen beyleri.<br />
mìr-i süòan (A., F.) : söz beyleri.<br />
mìr-zÀ (F.) : İranlılara mahsus bir asalet unvanı; beyzade;<br />
Dübb-i ekber yıldız kümesinin kuyruk ortasındaki çukurda bulunan<br />
kümenin altıncı derecede parlak yıldızı.<br />
miåÀl (A.) : örnek; masal; rüya, düş; benzer, andırır.<br />
miåÀl-i zìbaú (A.) : civa gibi.<br />
miåúÀl (A.) : yirmi dört kıratlık bir ağırlık ölçüsü.<br />
misk (A.) : misk, Asya’nın yüksek dağlarından yaşayan bir<br />
cins ceylanın erkeğinin karın derisi altındaki bir bezden<br />
çıkarılan güzel kokulu madde.<br />
misket (T.) : güzel kokulu meyveleri nitelemek için kullanılır;<br />
misket üzümünden yapılan şarap.<br />
miskìn (A.) : aciz, zavallı, beceriksiz, hareketsiz (adam);<br />
cüzzam hastalığına tutulmuş olan; miskli.<br />
miål (A.) : benzer, kat; miktar; ön, yan, huzur.
miål-i me‘cÿr (A.) : sevabı olan şeye benzer.<br />
mismÀr (A.) : çivi, mıh; kazık.<br />
miyÀn (F.) : orta; meyan, ara, aralık; bel, kemer yeri;<br />
şarkı ve bestelerin üçüncü mısraı.<br />
mìzÀn (A.) : terazi, ölçü aleti, tartı; ölçek; terazi<br />
burcu, semanın kuzey yarım küresinde görülebilen ve sünbüle<br />
(Başak) burcunun yanında bulunan bir yıldız kümesi olup belli<br />
başlı dört yıldızdan müteşekkil küçük bir burç; adalet, eşitlik<br />
duygusu; akıl, idrak.<br />
Mosúov : Yukarı Volga ve Oka’nın vadileri arasında Moskova<br />
ırmağı kıyısında bulunan bölge ve bu bölgeden olanlara<br />
verilen isim.<br />
mÿ (F.) : kıl.<br />
mu‘allaú (A.) : talik edilmiş, asılmış, asılı; havada,<br />
boşta duran; sürüncemede kalmış; bağlı; açık hece yani bir vokal<br />
vasıtası ile okunan tek harf; bir yazı stili.<br />
mÿ-be-mÿ (F.) : kıl kıl, tel tel, birer birer, çok dikkatle,<br />
inceden inceye.<br />
Mudanya : Marmara bölgesinde ilçe merkezi, kasaba. Marmara<br />
denizinin güney kýyýsýnda Bursa’nýn iskelesi durumundadýr.<br />
muêóik (A.) : güldüren, güldürücü.<br />
Mudurnı : Karadeniz Bölgesinde Bolu ilinde ilçe merkezidir.<br />
muàÀn (F.) : ateşe tapanlar; tarikat başkanı.<br />
muà-beçe (F.) : Mecusî çocuğu; meyhaneci çırağı.<br />
muàlim (A.) : oğlancı.<br />
muóallebì (A.) : süt, şeker ve pirinç unu katılarak yapılan bir<br />
tatlı.<br />
muótemel (A.) : ihtimali olan, umulur, beklenir, olabilir,<br />
olmayacak şey değil; olası.<br />
muúallid (A.) : bir şeyi takan, kuşatan, boynuna asan; taklitçi.<br />
muúarreb (A.) : takrip edilmiş, yaklaşmış, yakın.<br />
muúarrer (A.) : kararlaşmış, şüphesiz sağlam; anlatılmış,<br />
bildirilmiş.<br />
mÿm (F.) : mum; yumuşak.<br />
mumbÀr (F.) : büyükbaş veya küçükbaş hayvanların kalın<br />
bağırsağı; bu bağırsağa ciğer, kıyma, pirinç veya bulgur<br />
doldurularak yapılan yemek.<br />
mÿm-òÀne (F.) : mum yapılan veya satılan yer, mum fabrikası.<br />
mÿ-miyÀn (F.) : kıl belli, beli kıl gibi ince olan güzeller.<br />
mÿr (F.) : karınca; yoksulluk; fukaralık sembolü; pas hastalığı.<br />
murabba‘ ( A.) : dörde çıkarılmış; dörtlü, dört şeyden<br />
olma; dört köşeli; kare; dört mısraılık kıtalardan meydana gelen<br />
manzume.<br />
murÀd ( A.) : arzu, istek, dilek; maksat, meram.<br />
murdÀr (F.) : mundar, kirli, pis; İslâmî şeriat hükümlerine<br />
göre kesilmemiş hayvan.<br />
murà (F.) : kuş.<br />
murà-ı dil (F.) : gönül kuşu.<br />
murimmÀt (A.) : tamir etme, onarma.<br />
musaòòar (A.) : ele geçirilmiş.<br />
muãaúúa (A.) : sulanmış; musakka (yemek).<br />
musallaù (A.) : birinin üzerine düşmüş, sataşmış, ilişmiş,<br />
sataşan, rahat bırakmayan.
muãanna‘ (A.) : sanat eseri olarak meydana getirilmiş, usta<br />
elinden çıkmış.<br />
muãarra‘ (A.) : iki mısralı, kafiyeli olan beyit.<br />
muãavver (A.) : tasvirli, resimli; tasarlanmış, düşünülmüş.<br />
muãóaf (A.) : sayfa hâline getirilmiş kitap; Kur‘an.<br />
muãóaf-ı óüsn (A.) : güzelliğin mushafı, güzelliğin kitabı.<br />
muãırr (A.) : ısrar eden, direnen, ayak direyen.<br />
MuãùafÀ ŞÀnì : Şânî Mehmed Efendi. Kariye Camii imamının oğlu<br />
olup babası yerine imam olmuştur. 1180’de (1766/67) vefat<br />
etti. Edirnekapı dışına medfundur. Hezeliyat ve hasenatı<br />
içeren iki Dîvânı vardır, Hezelde meşhurdur.<br />
mÿş (A.) : fare.<br />
mu‘tÀde (A.) : itiyat edilmiş, âdet olunmuş, alışılmış.<br />
muùÀf (T.) : keçi kılından dokunmuş veya örülmüş şey, at<br />
takımının kıldan olanları, çul; kıldan çuval vesaire dokuyan<br />
veya satan adam.<br />
mu‘teber (A.) : itibarlı, hatırı sayılır, saygın; inanılır,<br />
güvenilir; yürürlükte olan, geçer.<br />
mu‘temed (A.) : kendisine itimat edilen, inanılıp güvenilen<br />
kimse; avans para alıp muayyen miktardaki istihkak sahiplerine<br />
usulüne göre veren muhasip.<br />
muùrib (A.) : çalgı çalan, çalgıcı; şarkıcı, şarkı okuyan.<br />
muttaãıl (A.) : ittisal eden, ulaşan, kavuşan, bitişen;<br />
aralıksız, hiç durmadan biteviye.<br />
mübÀlaàa (A.) : işi, bir şeyi çok büyütme, pek ileri<br />
vardırma; pek fazla, çok aşırı; küçük bir şeyi büyük gösterme.<br />
mübÀrek (A.) : bereketli, mübarek, feyizli; uğurlu, hayırlı,<br />
mutlu, kutlu.<br />
mübteõel (A.) : pek bol ve ucuz.<br />
mücededen (A.) : yeni olarak, yeni baştan.<br />
mücellid (A.) : kitap ciltleyen, ciltçi.<br />
mücerred (A.) : tecrit edilmiş, soyulmuş, çıplak, tek, yalnız;<br />
karışık ve katışık olmayan; yalın, soyut; eski yazıda<br />
noktasız harflerle yazılmış manzume yahut mensure; bekâr;<br />
yalnız, ancak, fakat.<br />
mücessem (A.) : tecessüm etmiş, cisimlenmiş, cisimli; üç boyutlu<br />
olan isim.<br />
müdÀm (A.) : devam eden, süren, sürekli; devam eden, arası<br />
kesilmeyen; şarap.<br />
müdmin (A.) : idman eden, devam eden.<br />
müferrió (A. ) : ferahlık veren, iç açan, iç açıca; hek.<br />
ferahlık veren ilâç.<br />
müft (F.) : bedava, beleş.<br />
müheyyÀ’ (A.) : hazır, hazırlanmış.<br />
mühmel (A.) : ihmal edilmiş, boşlanmış, bırakılmış; alfabe;<br />
noktasız harf; manasız, boş.<br />
mühtedì (A.) : hidayete erişen, İslâm dinini kabul eden.<br />
müjde (F.) : muştu, sevinç haberi; hayırlı, sevinçli bir<br />
haber getirene verilen bahşiş.<br />
mükÀrì (A.) : katırcı, kira ile hayvan işleten.<br />
mükedder (A.) : bulandırılmış, bulanık; tekdir edilmiş,<br />
azarlanmış; kederli, üzüntülü, tasalı.<br />
mükeóóal (A.) : sürmeli, sürme çekilmiş (göz).
mülevveå (A.) : kirli, pis; intizamsız, karışık.<br />
mülòıyye (Fr.) : corchorus, lif bitkisi, tropik bölgelerde<br />
yetişir ıhlamurgillerden bir bitki. Yakın türlerinden jüt<br />
elde edilir. Yaprakları Hindistan ve Çinhind’inde ıspanak<br />
gibi kullanılır; hatmi çiçeği.<br />
mülk (A.) : ev, dükkân, arazi gibi taşınmaz gelir getiren mal;<br />
bir devletin ülkesi.<br />
mülÿkÀne (A., F.) : hükümdar gibi, hükümdara yakışacak yolda.<br />
mümkin (A.) : mümkün, olabilir, olabilen.<br />
mümtÀz (A.) : imtiyazlı, ayrı tutulmuş, üstün tutulmuş, seçkin.<br />
münaúúaş (A.) : resimli, işlemeli; motiflerle süslü<br />
kumaşların umumî adı.<br />
münÀsib (A.) : uygun, yerinde; yakışık, yaraşık.<br />
mürde (F.) : ölü, ölmüş.<br />
mürekkeb (A.) : terkip edilmiş, iki veya daha çok şeylerin<br />
karışmasından meydana gelen; yazı mürekkebi.<br />
mürìd (A.) : irade eden, emreden, buyuran; bir şeyhe bağlı olan<br />
kimse.<br />
mürtekib (A.) : kötü, yakışıksız iş yapan; rüşvet alan, rüşvet<br />
yiyen.<br />
mürver (T.) : hanımeligillerden, yaprakları karşılıklı,<br />
demet durumundaki beyaz çiçeklerinden hekimlikte yararlanılan,<br />
meyvesi zeytine benzer bir ağaççık.<br />
müãaddef (A.) : sedeflenmiş.<br />
müåelleå (A.) : üçleştiren, üçlü, üç; üç kere tasfiye olunarak<br />
çekilmiş bir cins şarap, üçe biri kalıncaya kadar kaynatılan<br />
şarap; üçgen; üç mısralı güfte; bir yazı stili.<br />
müsellim (A.) : teslim eden, veren; vaktiyle mülkiye<br />
kaymakamlarına ve nahiye müdürlerine verilen bir unvan.<br />
müselmÀn (A.) : İslâm dininde olan.<br />
müsemmÀ (A.) : bir ismi olan; adlanmış, adlı; muayyen,<br />
belirli (zaman).<br />
müshil (A.) : kolaylaştıran, ishal veren, bağırsakları<br />
temizleyen ilâç.<br />
müstaófiô (A.) : koruyan, koruyucu.<br />
müstefìd (A.) : istifade eden, faydalanan.<br />
müstekreh (A.) : iğrenç.<br />
müsteånÀ (A.) : kural dışı bırakılan, bırakılmış; üstün; ayrı<br />
tutulan; ayrık; benzerlerinden baskın.<br />
müşÀbih (A.) : benzeyen, benzer.<br />
müşkil (A.) : güç, zor, çetin; engel, güçlük, zorluk, çetinlik.<br />
müştÀú (A.) : iştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan.<br />
müşterì (A.) : satın alan, alıcı; alışverişte bulunan; istekli.<br />
müttefiú (A.) : bağlaşmış, birleşmiş, anlaşmış; fikirce beraber<br />
olan.<br />
mütteóid (A.) : birleşmiş, birlik olmuş, birleşik.<br />
müzaòref (A.) : yalancı, sahte yaldız, tel, pul, boya gibi<br />
şeylerle süslü; süprüntü, pislik.<br />
müõeyyel (A.) : zeyli, ilâvesi katılmış, nesnesi olan;<br />
eklentisi olan; cevabı altına yazılıp geri gönderilen (tezkere).<br />
N
nÀb (A.) : azı, dişi.<br />
nÀ-bercÀ (F.) : yersiz, yolsuz.<br />
nÀ-çÀr (F.) : çaresiz, ister istemez; zorunda kalmış; zavallı.<br />
nÀ-dÀn (F.) : bilmez; kaba, terbiyesi kıt.<br />
nÀ-dìde (F.) : görülmemiş, görülmedik; pek seyrek bulunan, çok<br />
değerli.<br />
nÀfe (F.) : misk ahusu denilen hayvanın göbeğinden<br />
çıkarılan bir çeşit misk, koku; derisinden kürk yapılan hayvan<br />
postlarının karnı altındaki deri kısmı; güzelin, sevgilinin<br />
saçı; postları kürk olan hayvanların göbek tarafı parçaları ile<br />
yapılan kürklere denir.<br />
nÀ-gÀh (F.) : vakitsiz; ansızın, birdenbire.<br />
naàamÀt (A.) : ahenkler, ezgiler, güzel sesler.<br />
naàme (A.) : ahenk, ezgi, güzel ses; bir kimsenin<br />
nazlanarak, yapmacıkla söylediği söz.<br />
naàme-perdÀz (A., F.) : şarkı söyleyen, türkü söyleyen.<br />
naóÀfet (A.) : zayıflık, cılızlık, arıklık.<br />
naòıl/naòl (A.) : hurma ağacı; gümüş veya mumdan yapılarak<br />
gelinlerin önünde götürülmesi ve sonra gelin odasına konulması<br />
vaktiyle âdet olan süs ağacı; ince, uzun ve narin vücutlu<br />
dilber.<br />
naòl-i nev-resìde (A., F.) : yeni yetişen narin sevgili.<br />
nÀhun (F.) : tırnak.<br />
naúd (A.) : akçe, maden para, para olarak bulunan servet; peşin<br />
para.<br />
naúd-i eşk (A., F.) : göz yaşı nakti, serveti.<br />
nÀúıã (A.) : noksan, eksik, tam olmayan; kusuru olan,<br />
kusurlu.<br />
naúl (A.) : bir şeyi başka yere götürme; taşıma, aktarma,<br />
geçirme; aynını başka bir şey üzerine alma; anlatma, söyleme<br />
(hikâye, masal); tercüme etme.<br />
naúl-i gül-Àb (A., F.) : gül suyu alma.<br />
naúl-i vuøÿ (A.) : abdest alma.<br />
nÀúã (A.) : noksan, eksiklik, eksiltme, azaltma.<br />
naúş (A.) : resim; duvarlara ve tavanlara yapılan yağlı<br />
veya sulu boya resim, süsleme sanatı; ipekle, sırma ile işleme;<br />
hile, renk.<br />
naúş-i Rÿm (A.) : Rum nakşı, resmi.<br />
Naúşì : Nakşî-i Eyyubî (XVIII. asır). Divan şairi, hattat,<br />
musikişinas. Enderun’dan yetişti. Kahvecibaşı ve tebdil<br />
hasekisi oldu. 1764’te vefat etti. Tezkirelerde adına<br />
rastlanmaz. Divanı vardır.<br />
nÀúÿs (A.) : Hristiyanlarda ibadet vaktini bildirmek üzere<br />
kilisede çalınan çan; fanus, çan biçiminde olan şişe.<br />
nÀúÿs-ı leylì (A.) : gece çalınan çan; gece fanusu.<br />
nalbur (A., F.) : nalbur, nal, çivi gibi şeyler yapan kimse.<br />
na‘l (A.) : ayakkabı, pabuç; nal; oturacak yerlerin en aşağısı.<br />
na‘l-pÀre (A., F.) : nal parçası.<br />
nÀm (F.) : isim, ad; ün, lâkap; adres; yerine, vekillik.<br />
nÀ-maórem (F., A.) : mahrem olmayan; nikâh düşmeyen;<br />
yabancı erkek tarafından görünmesi caiz olmakla kendisinden<br />
kaçılan; yabancı.<br />
nÀm-Àver (F.) : ad salmış, ünlü.
nÀm-ı nìk (F.) : iyi, hoş nam.<br />
nÀn (F.) : ekmek.<br />
na‘nÀ (A.) : nane.<br />
nÀ-puòte (F.) : pişmemiş.<br />
nÀr (F.) : (A.) : ateş, od; cehennem; yakıcı şey.<br />
na‘ra (A.) : yüksek sesle bağırma.<br />
na‘ra-i mestÀne (A., F.) : sarhoş gibi nara atma.<br />
narò (F.) : nark, çarşıda, pazarda satılan şeyler için<br />
resmî makamlarca gösterilen fiyat.<br />
nÀss (A.) : insanlar, halk, herkes.<br />
naãÀrÀ (A.) : Hristiyanlar.<br />
naãìb A.) : pay, hisse; birinin elde edebildiği şey; Allah’ın<br />
kısmet ettiği şey.<br />
naãìóat (A.) : öğüt.<br />
nÀãur (A.) : basur deliği; nasır.<br />
nÀ-şÀd (F.) : hüzünlü, gamlı, kederli, tasalı.<br />
nÀ-şinìde (F.) : işitilmemiş, duyulmamış.<br />
nÀ-tirÀş (F.) : yontulmamış, tıraş olmamış, terbiye görmemiş,<br />
ham, kaba.<br />
nÀtÿr (A.) : bağ, bahçe bekçisi; hamam natırı, hizmetçisi.<br />
nÀv (F.) : içi kovuk, oyuk şey; küçük gemi, kayık.<br />
nÀv-dÀn (F.) : oluk.<br />
nÀ-yÀb (F.) : bulunmaz, benzeri olmaz.<br />
nÀz (F.) : kendini beğendirmek için takılan yapmacık tavır,<br />
cilve, işve; bir şeyi beğenmiyormuş gibi gözükme; yalvarma,<br />
rica; şımarıklık.<br />
naôar (A.) : bakma, göz atma; düşünme; göz değme; iltifat;<br />
itibar; yan bakış; güzel, dilber.<br />
nÀzende (F.) : naz edici, nazlı, hoş, nazlı, hoş edalı; sevgili.<br />
nÀzik (A.) : ince; terbiyeli, saygılı; güzel, zarif.<br />
naôìr (A.) : benzer, eş.<br />
naôìre (A.) : örnek, karşılık; bir şairin manzum bir<br />
eserine başka bir şair tarafından aynı vezin ve kafiyede olmak<br />
üzere yapılan benzer.<br />
naôm (A.) : dizme, tertip etme, sıraya koyma; sıra, tertip;<br />
vezinli, kafiyeli söz; halk şairlerinin mesnevî şeklindeki<br />
manzumelere verdikleri ad.<br />
naôm-ı şìrìn (A., F.) : tatlı, güzel nazım.<br />
nebÀtÀt (A.) : nebat; botanik.<br />
neccÀr (A.) : dülger, marangoz.<br />
nedÀmet (A.) : pişmanlık.<br />
Nedìm : Divan şairi (İstanbul 1681?- 1730). Asıl adı Ahmed’dir.<br />
Getirdiği açıklık, ferahlık ve sadelikle divan şiirinin<br />
ufuklarını genişletmiştir.<br />
nef‘ (A.) : menfaat, fayda, kâr, çıkar.<br />
nefes (A.) : soluk, soluk alacak kadar zaman, an; okuyup<br />
üfleme; bektaşî tekkelerinde okunan manzum söz; tütün, esrar,<br />
nargile gibi şeyler içilirken içine çekilen duman, içilen esrar,<br />
ampes.<br />
nefìr (A.) : cemaat, topluluk; boynuzdan yapılan boru;<br />
çığıltı; bağırtı; canlarına, mallarına, çoluk ve çocuklarına
saldırmak üzere düşmanın gelmekte olduğunu belde halkına<br />
bildirme.<br />
nefs (A.) : ruh, can, hayat; insanın yeme, içme gibi<br />
biyolojik ihtiyaçları; kendi, şahıs; asıl, maya, cevher; bir<br />
şeyin ta kendisi; döl suyu; iç taraf; bir şehrin içinden olan<br />
kimse.<br />
nehÀr (A.) : gündüz.<br />
nekbet (A.) : talihsizlik, bahtsızlık; düşkünlük, musibet.<br />
nemÀz (F.) : namaz, Müslümanların günde beş kez yapmaları<br />
dince buyrulan ve dua okuyarak kıyam, rükû, sücut, kuut denilen<br />
beden durumlarını, kuralınca tekrarlayarak yaptıkları ibadet,<br />
salât.<br />
nemek (A.) : tuz; tat, lezzet; hak, bağlılık.<br />
nerdübÀn (F.) : merdiven.<br />
nerm (F.) : yumuşak.<br />
neseb (A.) : nesil, soy.<br />
neår (A.) : yayma, saçma; manzum olmayan söz.<br />
neşÀù (A.) : sevinç, neşe, şenlik.<br />
neş’e-dÀr (A., F.) : neşeli, keyifli.<br />
neşf (A.) : suyu çekip emme, soğurma; sızma.<br />
neşv (A.) : canlının büyümesi, boy atması; yeniden peyda<br />
olup hayata gelme.<br />
nev (F.) : yeni; yeni, son zamanlarda çıkmış; taze, körpe.<br />
nevÀ (F.) : ses, seda, makam, ahenk, name; refah; levazım,<br />
kuvvet zenginlik; nasip, behre; Türk müziğinin yedi numaralı<br />
basit makamı olup en eski makamlardan biridir; re notası.<br />
nevÀziş (F.) : okşama, gönül alma, iltifat.<br />
nev-bahÀr (F.) : ilkbahar; Türk müziğinin en az altı<br />
asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza bir numunesi<br />
kalmamıştır.<br />
nevbet (A.) : sıra, sıra ile görülen iş.<br />
nev-civÀn (F.) : taze, genç, delikanlı.<br />
nev-demìde (F.) : yeni çıkmış, yeni bitmiş, yeni sürmüş.<br />
nev‘ (A.) : tür, çeşit, cins, sınıf.<br />
nev-resìde (F.) : yeni yetişmiş, yeni olgunlaşmaya başlamış,<br />
genç, taze.<br />
ney (F.) : kamış; ney, kamıştan yapılan düdük.<br />
ney-istÀn (F.) : kamışlık, sazlık.<br />
ney-zen (F.) : ney üfleyen.<br />
nıãf (A.) : yarım, yarı; bir yazı stili.<br />
ni‘am (A.) : nimetler.<br />
nigÀh (F.) : bakış, bakma.<br />
nigÀh-ı aóvel (F., A.) : şaşı bakış.<br />
nigÀh-ı luùf (F., A.) : lütfun bakışı; talih ve kısmetin<br />
açılması.<br />
nigÀr (F.) : resim; sevgili; resmedilmiş, resmi yapılmış; put;<br />
Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır.<br />
nihÀn (F.) : gizli, saklı; bulunmayan, görünmeyen; sır.<br />
nìk (F.) : iyi, hoş, güzel, beğenilen.<br />
nikbet (A.) : talihsizlik, bahtsızlık; düşkünlük; felâket,<br />
musibet.<br />
nìlÿfer (F.) : nilüfer.
nisÀ (A.) : kadınlar; Kur‘an’ın dördüncü suresi olup 176 ayetten<br />
oluşmuştur.<br />
niãÀb (A.) : asıl, esas; derece; bir mülkün zekat vermek için<br />
ulaşılması gereken miktar.<br />
niåÀr (A.) : saçma, serpme.<br />
nisbet (A.) : bağlılık, ilgi; kıyaslama ölçü; inat olsun diye<br />
yapılan iş; inat olarak.<br />
nisvÀn (A.) : kadınlar.<br />
NìşÀbÿr : İran’ın Horasan bölgesinde yer alan şehir. Binalud<br />
dağının güney eteğindeki geniş ve verimli ovada kuruludur.<br />
nişÀn (F.) : nişan, iz, belirti; yara izi; amaç, hedef<br />
vurulması istenilen nokta, vurulacak noktaya silâhı çevirme;<br />
yavukluluk işareti; bu işareti takmak üzere yapılan tören;<br />
hatıra için dikilen taş; tuğra; taltif için verilen madalya;<br />
ferman.<br />
-nişÀn (F.) : “duran, dikilen, kalan” gibi manalara gelerek<br />
birleşik sıfatlar yapar.<br />
nişÀne (F.) : iz, alâmet, belirti.<br />
-nişìn (F.) : oturan, oturmuş manasıyla kelimeleri<br />
sıfatlandırır.<br />
niyÀz (F.) : yalvarma, yakarma; dua; bazı tarikatlarda<br />
küçüğün büyüğe karşı olan selâm, saygı ve duası; ihtiyaç,<br />
muhtaçlık; Bektaşî edebiyatında rica ve duayı muhtevi manzum<br />
veya mensur sözler; Şeyh Abdülbâkî Dede Efendi tarafından terkip<br />
edilmiş mürekkep makamlardan biridir.<br />
niyyet (A.) : niyet, meram, kurma; namazdan, oruçtan önce<br />
başlama duasını okuma.<br />
noúãÀn (A.) : eksiklik, azalma, azlık; eksik, kusurlu; yokluk.<br />
nuóÀs (A.) : bakır; bakır para.<br />
nuúl (A.) : meze, çerez.<br />
nuúÿş (A.) : nakışlar, resimler.<br />
nu‘mÀn (F.) : kan; İmam-ı Azam’ın adı; gelincik.<br />
nÿr (A.) : aydınlık, parıltı, parlaklık; Kur’an-ı Kerim.<br />
-nÿş (F.) : “içen”, “içici” manalarıyla kelimelere takılır.<br />
nÿş (F.) : tatlı; bal; içki, işret.<br />
nüdemÀ (A.) : nedimler, yardım edenler, arkadaş olan kimseler.<br />
nühÀ (A.) : akıl, us.<br />
nükte-şinÀs (A., F.) : nükte bilen, zarif, ince (kimse).<br />
-nümÀ (F.) : gösteren, bildiren manalarıyla kelimelere katılır.<br />
nümÀyÀn (F.) : görünücü, görünen; meydanda.<br />
nüsòa (A.) : yazılı, yazılı bir şeyden çıkarılan suret;<br />
gazete ve dergilerde sayı; muska.<br />
O<br />
oda (T.) : yeniçeri kışlalarına verilen addır. Her orta ve<br />
bölüğün birer odası olduğu gibi acemi oğlanların da ayrı<br />
odaları vardı.<br />
oda başı (T.) : hanlarda çalışan uşakların başı; yeniçeri<br />
kuruluşunda görevi alaylarda selâm törenlerini düzenlemek ve<br />
yönetmek olan subay.
oúúa (T.) : 1283 gramlık ağırlık ölçüsü birimi. 400 dirhem bir<br />
okka ederdi.<br />
Ordu-yi HümÀyÿn (T., F.) : padişah ordusu.<br />
orsa poça (İ.) : geminin bazan rüzgâr yönüne yaklaşarak bazan da<br />
ondan uzaklaşarak yol alması; bata çıka, iyi kötü.<br />
Ö<br />
ökçe (T.) : ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek<br />
bölümü; topuğun arka bölümü.<br />
‘ömr (A.) : ömür, yaşama, yaşayış, hayat.<br />
P<br />
pÀ (F.) : ayak; takat, mukavemet, iz; Mevlevîlerde müride<br />
verilen ceza.<br />
pÀ-bend (F.) : ayak bağı, payvand; köstek; mani, engel.<br />
pÀ-bend-i sevdÀ (F.) : sevdanın ayak bağı.<br />
pÀ-pÿş (F.) : “ayak örten”, pabuç, ayakkabı.<br />
pÀ-çe (F.) : küçük ayak; paça, pantolon, şalvar gibi<br />
şeylerin dizden aşağı olan kısmı; koyun, keçi, sığır ayağı;<br />
koyun, keçi, sığır ayağından yapılan yemek.<br />
pÀ-dÀş (F.) : mükâfat, ayaktaş.<br />
pÀk (F.) : temiz, arık, pak; saf, halis; hilesiz; kutsal,<br />
mübârek.<br />
pÀkìze (F.) : temiz, lekesiz, halis, saf.<br />
palamud (T.) : uskumrugillerden, ortalam 1-2 kg gelen, etli<br />
esmer, kılçıksız ve pulsuz bir balık. Büyüklüğüne göre türlü<br />
adlar alır : çingene palamudu, torik, sivri, altı parmak,<br />
piçuta.<br />
pÀlÀn (F.) : palan, semer; eğer.<br />
pÀlÿde (F.) : saf hâle getirilmiş, süzülmüş; paluze, pelte.<br />
pÀlÿş (F.) : karışık.<br />
pancar (T.) : ıspanakgillerden, vitamince zengin bir bitki; bu<br />
bitkinin şeker elde edilen kalın ve etli kökü.<br />
pÀre (F.) : parça; sayı, bölük; para.<br />
pÀs-bÀn (F.) : gece bekçisi.<br />
pÀy (F.) : ayak.<br />
Payas : Akdeniz Bölgesinde (Adana bölümü, Hatay ili,<br />
Dörtyol ilçesi) bucak.<br />
pÀy-i esb (F.) : beygir ayağı.<br />
pÀy-zan/pÀy-zen (F.) : hapsedilmiş; ayağına pranga vurulmuş;<br />
esir; suçlu; rençper; yelkenli harp gemilerinde kürekçi<br />
hizmetini görenler hakkında kullanılır.<br />
peder (F.) : baba.<br />
pehlevÀn (F.) : pehlivan, güreşçi, yiğit.<br />
pelid (T.) : meşe ağacının meyvesi, palamut.<br />
pelte (T.) : Nişasta, şeker ve su karışımının pişirilerek<br />
soğutulmasıyla yapılan bir tür tatlı; bu kıvamda olan madde.<br />
pend (F.) : nasihat, öğüt.
penez (M.) : süs olarak kullanılan ziynet altını taklidi; sarı<br />
tenekeden pul.<br />
per (F.) : kanat; yelek, kuş kanadının büyük tüyleri.<br />
perde (F.) : kapı, pencere gibi yerlere asılan örtü; iki<br />
yeri birbirinden ayıran şey, gergi; bir müzik parçasını meydana<br />
getiren seslerden her biri; bir sahne eserinin kısımlarının her<br />
biri; ekran; hakikati görmeyi engelleyen şey; namus.<br />
pergÀr (F.) : pergel.<br />
peròÀş (F.): döğüş, savaş.<br />
perhìz (F.) : perhiz; dince yasak edilen şeylerden tamamen uzak<br />
kalma; incitici sözlerden kaçınma.<br />
perì-çihre (F.) : peri yüzlü, güzel yüzlü.<br />
perìşÀn (F.) : dağınık, karışık, dağınık saç; bozuk,<br />
düzensiz; kederli, kaygılı.<br />
pervÀne (F.) : geceleri ışığın etrafında dönen küçük<br />
kelebek; fırıldak; çark; haberci, kılavuz.<br />
pervÀz (F.) : uçma, uçuş; saçak; hücre; ayna; dolap;<br />
aynalı, ince, uzun tahta.<br />
perverde (F.) : beslenmiş, terbiye edilip yetiştirilmiş,<br />
büyütülmüş; üzüm şırasından yapılan bir çeşit tatlı.<br />
pesend (F.) : beğenme, seçme; bir çeşit iğne işi;<br />
esmerleşmiş altın, mat altın; mushaflarla yazmaların ilk<br />
sahifeleriyle sure veya bahis başlarında boya ile perdah<br />
olunarak altınla karışık yapılmış olan şekiller.<br />
pesendìde (F.) : beğenilmiş, seçilmiş; Türk müziğinin bir<br />
mürekkep makamıdır. III. Selim tarafından terkip edilmiştir.<br />
peştemÀl (F.) : arka örten şey.<br />
pey (F.) : iz, işaret, ard arka; pey, pey akçesi.<br />
peydÀ (F.) : meydanda, açıkta; hazır, mevcut.<br />
peyker (F.) : yüz, surat.<br />
peyk (F.) : yeniçeri teşkilatında atlıların yanında koşanlar.<br />
Peyk-òÀne (F.) : peyklerin kışlalarına verilen addır.<br />
Sultanahmet civarında bugün de o adı muhafaza eden yerde<br />
idi.<br />
peymÀne (F.) : büyük kadeh, şarap bardağı.<br />
pey-rev (F.) : arkası sıra giden, izinden giden; uyan.<br />
pìç (F.) : büklüm, kıvrım, dolaşık, ağaçların yeni süren<br />
dalları.<br />
pìç-ender-pìç (F.) : pek dolaşık, karma karışık.<br />
pinhÀn (F.) : gizli.<br />
pìr (F.) : yaşlı, ihtiyar.<br />
pìrÀne (F) : yaşlılara yakışır surette.<br />
pìre-zen (F.) : koca karı.<br />
pìrì (F.) : ihtiyarlık.<br />
piristÿ (F.) : kırlangıç.<br />
pirpiri (T.) : yeniçerilerde salma neferlerinin arkalarına<br />
giydikleri cüppeye verilen addır. Kırmızı çuhadan yapılırdı;<br />
miskin.<br />
pister (F.) : yatak, döşek.<br />
pìş (F.) : ön, ileri, ön taraf.<br />
pìşe (F.) : sanat, meslek; iş; huy, tabiat, âdet; alışkanlık;<br />
kaval.<br />
pìş-gÀh (F.) : ön.
pìş-taòta (F.) : çekmece, küçük sandık.<br />
pìş-keş (F.) : hediye.<br />
pìşìn (F.) : peşin, önden, önce; önden verilen.<br />
pìş-rev (F.) : önden giden; peşrev.<br />
piyÀde (F.) : yaya; paytak, satranç taşlarından biri;<br />
askerî bir sınıf; hanımiğnesi de denilen bir çift kürekli hafif,<br />
kayık; bilgisi az olan kimse.<br />
post (F.) : tüylü hayvan derisi, makam, mevki, sandalye.<br />
post-nişìn (F.) : posta oturan, posta geçen tekke şeyhi.<br />
potuç (T.) : su bardağı.<br />
poyraz (T.) : kuzeydoğudan esen soğuk rüzgâr; kuzey yönü.<br />
pösteki (T.) : koyun veya keçi postu.<br />
puòte (F.) : pişmiş, pişkin; olgun, gün görmüş adam.<br />
pÿlÀd (F.) : polat, çelik.<br />
puãad (T.) : araç: silâh, zırh gibi savaş aracı; giysi veya<br />
giysilik kumaş.<br />
puãula (T.) : üzerinde yön gösteren bir mıknatıs iğnesi<br />
bulunan kadranlı araç.<br />
pÿş (F.) : örtü, örtülecek şey; elbise; zırh.<br />
pÿşende (F.) : örtücü, örten.<br />
pÿşende-i lÀhÿr (F.) : Lahor örtüsü.<br />
pÿte (F.) : içinde maden eritilen tava; nişan tavası.<br />
pÿyÀn (F.) : koşan, dalmış, kendini kaptırmış.<br />
pür (F.) : dolu; çok fazla; sahip, malik.<br />
püştÀn (F.) : arkacılar, puştlar.<br />
R<br />
raàbet (A.) : istekle karşılama, istek, arzu, iyi kabul edilme.<br />
rÀh (F.) : yol, tutulan yol, meslek, usul.<br />
rÀóat (A.) : üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir hâlde bulunma.<br />
rÀóatü’l-óulúÿm (A.) : lâtilokum.<br />
rÀh-ı tenhÀ (F.) : boş ve ıssız yol.<br />
raóle (A.) : üzerinde kitap okumak, yazı yazmak için yapılmış<br />
küçük ve dar masa.<br />
raómet (A.) : acıma, esirgeme, koruma, yarlıgama.<br />
raòne-dÀr (F.) : gediği, yıkığı olan, eksiği, bozuğu olan;<br />
zarara uğramış.<br />
raúìb (A.) : herhangi bir işte birbirinden üstün olmaya<br />
çalışanlardan her biri; bekçi.<br />
raúìbÀn (A., F.) : rakipler; bekçiler.<br />
raúúÀã (A.) : oynayan, dans eden, köçek.<br />
raúã (A.) : hora tepme, sıçrayarak oynama, dans etme.<br />
raúã-Àver (A., F.) : oynatıcı.<br />
rÀm (F.) : itaat eden, boyun eğen, kendini başkasının emirlerine<br />
bırakan; insanın bütün varlığı ile Allah’a bağlanması.<br />
ramaú (A.) : hayat kalıntısı, ancak nefes alacak kadar vücutta<br />
kalan hayat; pek az şey.<br />
ramaøÀn (A.) : ay, Kamer takviminin dokuzuncusu, üç ayların<br />
sonuncusu, oruç ayı.<br />
ra‘nÀ (A.) : güzel; lâtif, hoş görünen.
Àst (F.) : doğru; sağ; haklı, doğru, gerçek; uygunluk; Türk<br />
müziğinin en eski makamlarındandır. Dört numaralı basit<br />
makamdır; sol notası.<br />
ra‘şe-dÀr (F.) : titreyen, ürken.<br />
rÀygÀn (F.) : bedava, parasız; pek çok, pek bol; değersiz.<br />
rÀyióa (A.) : koku.<br />
rÀz (F.) : sır, gizlenen şey.<br />
rebÀb (A.) : gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış<br />
bir çeşit kemançe.<br />
redd-i cevÀb (A.) : cevap verme, karşılık verme.<br />
ref‘ (A.) : kalkındırma, yüceltme, yukarı kaldırma, kaldırma;<br />
hükümsüz bırakma; Arapça bir kelimenin sonunu ötreli okuma.<br />
refÀhiyyet (A.) : bolluk, rahatlık, bollukta geçiniş.<br />
reftÀr (F.) : gidiş, yürüyüş, hareket; salınarak edalı yürüyüş.<br />
refÿ (A.) : yama, örgü, örme.<br />
reg (F.) : damar.<br />
rehÀvì (F.) : Türk müziğinde bir mürekkep makam olup en<br />
eski terkiplerdendir.<br />
reh-ber (F.) : yol gösterici kılavuz.<br />
remz (A.) : işaret, işaretle anlatma; gizli ve kapalı bir<br />
surette söyleme; müzikte perdelerin veya aralıkların yerine<br />
onları anlatmak üzere kullanılan işaretler.<br />
reng (F.) : renk; türlü sazların ses benzerliği; hile, oyun;<br />
suret, şekil; iskambil kâğıdı üzerindeki dört değişik işaret<br />
olup genellikle iki renkten oluşur; oyun, hile.<br />
reng-Àmìz (F.) : renk renk, türlü renkli.<br />
rengin (F.) : renkli, parlak renkli; boyalı; güzel, lâtif, hoş;<br />
süslü.<br />
re’ìs (A.) : başkan, ser; küçük tekne kaptanı.<br />
re’s (F.) : baş, kafa; baş, başka; baş, başlangıç; uç,<br />
tepe; koyun, keçi gibi canlı hayvan; nebatların kökten en uzak<br />
olan noktası.<br />
resen-bÀz (F.) : iple oynayan, ip canbazı.<br />
resìde (F.) : erişmiş, yetişmiş, olgunlaşmış.<br />
resm (A.) : yazma, çizme, desen; eser, iz, nişan, alâmet; suret;<br />
tertip, plan, taslak.<br />
reşk (F.) : kıskanma, haset günü; kıskanılmış.<br />
-rev (F.) : giden, yürüyen manaları ile birleşik kelimeler<br />
yapar.<br />
revÀn (F.) : yürüyen, giden, akan, su gibi akıp giden; ruh,<br />
can; nefs-i natıka; vaktiyle Türk müziğinde kullanılıp<br />
zamanımıza numunesi intikal etmemiş usullerden biri; hemen,<br />
derhâl.<br />
revÀnì (F.) : rağbetli, değerli; revani tatlısı.<br />
reviş (F.) : gidiş, yürüyüş; tarz, üslûp; tutum, yol; geçiş,<br />
oluş.<br />
revzen (F.) : pencere.<br />
rez (F.) : asma, bağ kütüğü.<br />
reõÀlet (A.) : rezillik, alçaklık, utanılacak hâl; utanç<br />
verici şey; arsızlık; maskaralık.<br />
reõìl (A.) : alçak, bayağı, soysuz, utanmaz; maskara.<br />
rıòvet (A.) : gevşek, sörpük olma.
ızú (A.) : azık, yiyecek içecek şey; Allah’ın herkese<br />
bahşettiği nimet; Osmanlı İmparatorluğu devrinde sipahilere<br />
verilen maaş.<br />
rìg-dÀn (F.) : rıh hokkası.<br />
ricÀl (A.) : erkekler; yayan, yaya olanlar; belli mevki sahibi<br />
kimseler.<br />
ridÀ’ (A.) : belden yukarı örtülen örtü; hırka; dervişlerin<br />
omuzlarına attıkları post.<br />
RifÀ‘ì (A.) : Rifaîlik tarikatinden olan kimse.<br />
rind (F.) : kalender, dünya işlerini hoş gören kimse,<br />
aldırışsız.<br />
rindÀn (F.) : kalenderler, dünya işlerini hoş görenler.<br />
rìó (A.) : yel, rüzgâr; romatizma, yel, ağrı.<br />
rìşe (F.) : saçak, püskül; ince, saçaklı kök.<br />
riyÀ (A.) : özü, sözü bir olmama, ikiyüzlülük.<br />
-rìz (F.) : döken, akıtan, saçan manalarıyla birleşik kelimeler<br />
yapar.<br />
-rÿ (F.) : biten, olan manalarına gelerek birleşik kelimeler<br />
yapar.<br />
rubè (A.) : dörtte bir, çeyrek, bir şeyin dört kısmından biri.<br />
rubè-ı meskÿn (A.) : dünyanın kara olan dörtte bir kısmı.<br />
rÿó (A.) : can, nefes; canlılık, his, duygu; en mühim nokta, öz;<br />
cin, melek; muhayyel varlık; Türk müziğinde en az beş altı<br />
asırlık bir mürekkep makam olup zamanımıza kalmış numunesi<br />
yoktur.<br />
ruhbÀn (A.) : evlenmeyen papazlar.<br />
rÿó-ı revÀn (A., F.) : sevgili.<br />
ruòsÀr (F.) : yanak; yüz, çehre.<br />
ruòãat (A.) : izin, müsaade.<br />
Rum : Romalı; Arap ilinde başka ilden olan kimse; Anadolu;<br />
Osmanlı; Sivas ve yöresi.<br />
Rÿm ili : Anadolu’ya nispetle bidâyet-i hükûmet-i Osmaniyede Rum<br />
tasarrufunda kalan kıta. Bir vilâyettir. Merkezi Manastır,<br />
sancakları Manastır, Üsküp, Prizren, İşkodra, Dobra.<br />
Rÿmì (A.) : Rumanî, aslı Rum vilâyetinde ve Rum lisanında olan.<br />
rÿspì (F.) : iffetsiz ve düşmüş kadın.<br />
rÿy (F.) : yüz, çehre.<br />
rÿ’yÀ (A.) : düş; gerçekleşmesi beklenen şey, umut.<br />
rÿy-i deryÀ (A., F.) : denizin yüzü.<br />
rÿy-i nevÀ (A., F.) : neva makamından.<br />
rÿy-i nigÀr (A., F.) : sevgilinin yüzü; penbe taneli bir cins<br />
üzüm; bir çeşit zambak.<br />
rÿz (F.) : gün; gündüz.<br />
rÿze (F.) : oruç.<br />
rÿze-i hicr (F., A.) : ayrılık orucu.<br />
rÿzgÀr (F.) : zaman, devir; dünya; yel.<br />
rüsvÀ [y] (F.) : rezil, itibarsız, haysiyetsiz.<br />
rütbe (A.) : sıra, derece, basamak; memurluk mevkii derecesi.<br />
rü’yet (A.) : görme, bakma, görüme; idare etme, çevirme,<br />
yönetme; araştırma.
S<br />
sa‘Àdet (A.) : mutluluk.<br />
sÀ‘at (A.) : saat; vakit, zaman; muayyen vakit; kıyamet.<br />
ãabÀ (A.) : gün doğusundan esen, hafif ve lâtif rüzgar;<br />
Türk müziğinin eski ve maruf makamlarındandır. Türk müziğinin en<br />
orjinal ve karekteristik makamlarından biri olan saba, yürekler<br />
parçalayıcı, gönüller yakıcı bir hüzün, elem, züht ve pişmanlık<br />
duymasını gayet net olarak bildirir.<br />
ãabÀó (A.) : sabah.<br />
ãabÀvet (A.) : sabilik, çocukluk.<br />
sÀbıú (A.) : geçici, geçen, geçmiş; şimdikinden bir evvel<br />
memuriyette bulunmuş olan; illerde bulunan, zamanca, rütbece<br />
önde bulunan.<br />
ãabr (A.) : sabır, dayanma, katlanma; nefsine hâkim olma,<br />
kendini tutma.<br />
ãÀbÿn (A.) : sabun.<br />
ãadÀ (A.) : ses, seda; bağırma, haykırma, çığlık; yankı.<br />
ãadÀúat (A.) : dostluk, vefalılık, içten bağlılık, doğruluk,<br />
yürek doğrululuğu.<br />
ãadÀy-ı nev-be-nev (A., F.) : yeni yeni gelen ses.<br />
sÀde (F.) : süssüz elbise, dümdüz beyaz elbiselere meselâ<br />
geceliklere denir; sırmasız olarak dokunan sonradan altın veya<br />
gümüş işlenen bir nevi kumaş adıdır.<br />
ãadme (A.) : çarpma, tokuşma, çatma; ansızın başa gelen belâ.<br />
ãadriyye (A.) : tavuk göğsünün suda kaynatılıp ince ince tiftik<br />
edilmesinden sonra süt, pirinç unu, şeker ile<br />
karıştırılmasında elde edilen bir tatlıdır.<br />
ãafÀ (A.) : saflık, berraklık; gönül şenliği, kedersizlik, neşe,<br />
zevk, eğlence.<br />
ãaff (A.) : dizi, sıra; camide cemaatin sırası.<br />
ãafóa (A.) : bir şeyin düz yüzü; bir cismin görünen<br />
tarafları; yazılmış ve yazılabilir sahife; ince, yassı ve geniş<br />
cisim, levha; yufka; bir hadisede birbiri ardınca görülen<br />
hâllerin her biri.<br />
ãafvet (A.) : saflık, halislik, temizlik, paklık, arılık.<br />
sÀàar (F.) : kadeh, içki bardağı; Allah’ın nuru ile dolan insan<br />
gönlü.<br />
ãahbÀ (A.) : şarap.<br />
ãÀóib (A.) : sahip; bir vasfı olan; koruyan; bir iş yapmış olan.<br />
sÀóil (A.) : deniz, nehir, göl kenarı, kıyı, yalı.<br />
ãaón (A.) : avlu; evin ortasındaki açıklık; oyuk, boşluk,<br />
boş yer; orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde umumun<br />
toplanmasına mahsus üstü kubbeli, örtülü yer; büyük kâse; sahan;<br />
sahne; zil.<br />
ãaórÀ (A.) : kır, ova, çöl.<br />
saòÿr (A.) : sahur, temcit yemeği.<br />
sÀ’il (A.) : soran; dilenci; akıcı, akan.<br />
sÀ’ir (A.) : seyreden, harekette olan, yürüyen; bir şeyden<br />
kalan başka şey; geçen, dolaşan; diğer, başka, gayrı.<br />
sÀ’ire (A.) : sairin müennesi; seyir ve hareket eden.
saúanúÿr (A.) : Mısır’da bulunan kum kertenkelesi; sahangur<br />
denilen bir tülbent; sargı; bir çeşit ince tül.<br />
äaúarya : Marmara bölgesinde yer alır. Kuzeyde Karadeniz, doğuda<br />
Bolu, güneyde Bilecik, batıda Kocaeli illeri ile çevrilidir.<br />
saúf (A.) : tavan, çatı, dam.<br />
sÀúì (A.) : su veren, su dağıtan; kadeh içki sunan; baldıra<br />
veya baldır kemiğine ait, onunla ilgili; insan ruhuna Allah<br />
sevgisi, Allah nuru saçan kimse.<br />
åaúìl (A.) : ağır; sıkıntılı, can sıkan; çirkin; Türk<br />
müziğinde ağır karakterli kırk sekiz zamanlı ve otuz dört<br />
vuruşlu bir usuldür.<br />
sÀkin (A.) : hareketsiz olan, oynamayan; uslu, kendi hâlinde<br />
olan, yavaş; oturan (bir yerde).<br />
sÀkin-i büt-òÀne (A., F.) : puthane sakini, puthanede oturan.<br />
saúúÀ (A) : su dağıtan; saka.<br />
ãaúúÀl (A.): cilâcı, parlatıcı.<br />
sÀl (F.) : yıl.<br />
salòÀne (F.) : hayvanatın boğazlanıp yüzüldüğü mahal,<br />
pösteki olan yer, mezbaha.<br />
ãÀlió (A.) : yarar, elverişli, iyi, uygun, yakışır;<br />
salâhiyetli, yetkisi ve hakkı olan; dinin emrettiği şeylere<br />
uygun harekette bulunan.<br />
sÀlyÀn (F.) : yılda bir kerre alınan vergi; Tanzimat’tan<br />
önce bir kısım memurlara, müstahtemlere yıllık olarak verilen,<br />
vazife, ücret.<br />
ãÀriú (A.) : çalan, hırsızlık eden; hırsız, uğru.<br />
ãamsa (T.) : baklavaya benzeyen bir tür hamur tatlısı.<br />
ãamÿt (A.) : az konuşan, susmuş; surat asarak susan.<br />
ãan‘at (A.) : sanat, ustalık, hüner, marifet; birşeyi güzel<br />
yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan<br />
kurallar.<br />
ãarb (A.) : sütü birbiri üstüne sağmak ve bunu hapsetmek ve<br />
ziyâde ekşimiş süt ve dahi bir türüdür ki rengi kırmızı olur ona<br />
samg derler.<br />
ãarf (A.) : harcama, masraf etme, gider; para bozma;<br />
çevirme, döndürme; değiştirme.<br />
sÀr-vÀn (F.) : sârbân, deveci.<br />
äarıyer : Boğaziçi’nin Rumeli sahilinde güneyde Büyükdere,<br />
kuzeyde Yenimahalle semtleri arasında kalan yerleşim birimi.<br />
Eski Sarıyer deresinin vadisi boyunca ve kuzeyde<br />
Yenimahalle’ye doğru uzanır. Ünlü ve şifalı suları,<br />
çevresinin yeşilliği, güzelliği, havasının temizliğiyle<br />
tanınan Sarıyer, her dönem bir mesire yeri olmuştur.<br />
sÀùÿr (A.) : satır.<br />
ãavm (A.) : oruç.<br />
ãavt (A.) : ses, seda.<br />
ãavt-ı yÀhÿ (A.) : yâhû sesi, Allah’ı zikrediş.<br />
sa‘y (A.) : çalış, çabalama, gayret, emek; geçinmek için iş<br />
işleme.<br />
ãayd (A.) : av, avlama, avlanma.<br />
sÀye (F.) : gölge; koruyucu, sahip çıkma; yardım.
sÀz (F.) : çalgı; silâh; at takımı; sıra, düzen; kuvvet,<br />
kudret; öğrenme; ustalık; hile; eş, benzer; menfaat.<br />
sÀzende (F.) : çalgıcı; yapıcı, düzenleyici.<br />
sÀz-gìr (F.) : saz tutan.<br />
sÀyis (A.) : seyis, at uşağı.<br />
sebaú (A.) : ders, öndül.<br />
sebeb (A.) : sebep, neden; bahane; alâka, ilgi; vasıta; alet;<br />
harekeli bir harf ile sakin bir harften veya iki harekeli<br />
harften meydana gelen parça.<br />
sebìl (A.) : yol, büyük cadde; sebil, su dağıtılan yer; hayrat<br />
olarak parasız dağıtılan su.<br />
sebük-bÀr (F.) : yükü hafif, eşyası az olan.<br />
sebz (F.) : yeşil, yeşil renkli<br />
sebzevÀt (F.) : zerzevat.<br />
sebz-i ser (F.) : yeşil başlı.<br />
sedd (A.) : kapama, tıkama; kapanma, tıkanma, engel olma; perde;<br />
set, tümsek; baraj; büvet; rıhtım.<br />
sedd-i ramaú (A) : ölmeyecek kadar yiyip, içme.<br />
sefÀhet (A.) : zevk ve eğlenceye aşırı derecede düşkünlük;<br />
akılsızlık; har vurup harman savurma.<br />
sefer (A.) : yolculuk, savaşa gitme, savaş, askerin savaş<br />
hâlinde veya savaşa hazır bulunması hâli, defa, kere, kez; üç<br />
gün, üç gece süren yolculuk; insan gönlünün Allah’a yönelişi.<br />
sefìh (A.) : zevk ve eğlenceye düşkün, parasını, pulunu<br />
israf eden akılsız.<br />
seg-bÀn (F.) : seymen, Yeniçeri Ocağına bağlı bir sınıf asker;<br />
Osmanlı saraylarında av köpeklerine bakan kimse.<br />
seóer (A.) : tan yeri ağarmadan biraz önceki vakit.<br />
seóóÀr (A.) : büyücü, büyü gibi bir kuvvetle çeken, büyüleyici.<br />
sehl (A.) : kolay, sade.<br />
sehl-imlÀ (A.) : yazdırılması kolay.<br />
sekrÀn (A.) : sarhoş.<br />
selÀm (A.) : barış, rahatlık; sonu iyi ve hayırlı çıkma;<br />
fâni, gelip geçici olmama, zevalsizlik (Allah adlarından biri);<br />
aşinalık, bildik; selâm, esenleme.<br />
selÀmet (A.) : salimlik, eminlik, korku ve endişeden uzak<br />
olma; selâmete çıkma kurtulma; iyi netice; cümlenin düzgün ve<br />
doğru olması; esenlik.<br />
selmek (F.) : müzikte altı âvâzenin birisidir. Onlar : Şehnaz,<br />
gerdaniye, geveşt, maye, nevruz ve selmek’tir.<br />
semÀ’ (A.) : gökyüzü.<br />
semek (A.) : balık.<br />
semend (F.) : kula at, çevik ve güzel at.<br />
åemer (A.) : meyve, yemiş, mahsul, verim, netice.<br />
semirmek (T.) : semiz olmak, şişmanlamak.<br />
semmÿr (A.) : samur, samurun derisinden yapılan kürk.<br />
semt (A.) : taraf, cihet, yön.<br />
sendÀn (A.) : örs denilen demirci aleti.<br />
seng (F.) : taş.<br />
seng-i òÀrÀ (F.) : mermer taşı, pek sert taş.<br />
seng-i miónet (A., F.) : zahmet, eziyet, gam, keder taşı.<br />
sengìn (F.) : taştan, taştan yapılmış.
ser (F.) : baş, kafa, kelle; baş, başkan; tepe, doruk; uç,<br />
kenar; nihayet, son.<br />
serÀ[y] (F.) : saray, büyük konak, hükûmet konağı.<br />
ser-À-pÀ (F.) : baştan ayağa kadar, baştan başa, bütün, hep.<br />
ser-À-ser (F.) : baştan başa, büsbütün; altın veya gümüş<br />
telle dokunmuş bir çeşit kıymetli kumaş.<br />
serd (F.) : soğuk.<br />
ser-dÀr (F.) : asker başı, kumandan, komutan.<br />
seren (T.) : yelkenli gemilerde üzerine dört köşe yelken açmak<br />
ve işaret kaldırmak için direğe yatay olarak bağlanan<br />
gönder; konut yapılarında menteşe ve kilidin düşey konumdaki<br />
kalın parça.<br />
ser-firÀz (F.) : başını yukarı kaldıran, yükselten, benzerinden<br />
üstün olan.<br />
ser-fürÿ (F.) : baş eğme, söz dinleme.<br />
ser-òÀne (F.) : mezbaha; Türk müziğinde peşrev veya saz<br />
semaîsinin birinci hanesi.<br />
ser-òoş (F.) : sarhoş.<br />
seriúa (A.) : çalınmış, çalınmış şey.<br />
ser-mÀye (F.) : anamal; ana para; bilgi, ustalık.<br />
ser-mest (F.) : sarhoş.<br />
ser-rişte (F.) : ipucu.<br />
ser-tÀc (F.) : baş tacı olan, çok sevilen, sayılan.<br />
ser-tÀ-úadem (F., A.) : baştan ayağa.<br />
ser-tÀ-pÀ (F.) : baştan ayağa, baştan aşağı, baştan başa,<br />
tamamıyla, büsbütün.<br />
sevÀb (A.) : Allah tarafından mükâfatlandırılan hareket,<br />
hayırlı hareket, hayır işleme.<br />
sevdÀ (F.) : aşk, sevgi; aşırı sevgiden doğan bir çeşit<br />
hastalık; istek, heves, arzu.<br />
sevdÀ-zede (F.) : sevdalı, âşık.<br />
sevdÀ-zede-i kÀse-i faàfÿr (F.) : fağfur kâsenin sevdalısı,<br />
âşığı.<br />
seyr (A.) : yürüme, yürüyüş, gitme, hareket; yolculuk; gezme,<br />
gezinme; eğlenmek üzere bakma; uzaktan bakıp karışmama;<br />
gezilecek, görülecek şey.<br />
seyrÀn (A.) : gezinme; bakıp seyretme.<br />
seyr-i Boàaz (A., T.) : Boğaz seyri.<br />
seyyìd (A.) : efendi, bey, ağa, ileri gelen, baş, başkan; Hz.<br />
Muhammed’in torunu Hz. Hasan’ın soyundan olan kimse.<br />
sezÀ (F.) : münasip, uygun, yaraşır.<br />
sezÀ-vÀr (F.) : münasip, uygun, yaraşır.<br />
ãıbyÀn (A.) : çocuklar.<br />
ãıdú (A.) : doğruluk, gerçeklik; iç, yürek temizliği.<br />
ãıfÀhÀn (F.) : Türk müziğinde bir makam adı.<br />
sıfÀnÀò (F.) : ıspanak.<br />
ãıfat (A.) : sıfatlar, vasıflar.<br />
ãıàÀr (A.) : küçükler.<br />
ãıàır dili (T.) : bir cilt çeşidi.<br />
åıúlet (A.) : ağır yük; sıkıntı.
ãırıú óammÀlı (T., A.) : sırıkla ağır eşya nakleden<br />
hammallar hakkında kullanılır.<br />
ãıyÀm (A.) : oruç.<br />
sìb (F.) : elma.<br />
sibek (T.) : küçük çocukların yataklarını kirletmemeleri için<br />
beşiğe takılarak kullanılan kamış, tahta boru; çocuk<br />
oturağı.<br />
sìb-i õeúan (F., A.) : çene elması; çene çukuru.<br />
sifÀl (F.) : testi ve saksı parçaları; çanak, çömlek;<br />
fıstık, ceviz, badem kabuğu; orak.<br />
sìò (F.) : demir şiş; kebap şişi.<br />
sìò-i àamm (F., A.) : gam kebabı.<br />
siór (A.) : büyü, göz bağcılık, büyücülük; büyü kadar<br />
tesiri olan şey, fettanlık; şiir ve güzel söz söyleme gibi<br />
insanı meftun eden hüner, sanat.<br />
Silivri : Marmara bölgesinde (Çatalca-Kocaeli bölümü,<br />
Ýstanbul ili) ilçe merkezi, kasaba.<br />
sìm (F.) : gümüş; gümüş para; gümüşten, sırmadan; gümüş<br />
taklidi sırma veya maden tel.<br />
sìmÀ (F.) : yüz, çehre, beniz; kimse.<br />
sìmìn-ber (F.) : gümüş vücutlu, vücudu gümüş gibi olan.<br />
simsÀr (A.) : tellal, komisyoncu.<br />
sinÀn (A.) : mızrak, süngü.<br />
sincÀb (F.) : sincap, teyin, çökelez.<br />
sindÀn (F.) : örs.<br />
sìne (F.) : göğüs, yürek, kalp.<br />
sipÀhì (F.) : tımar sahibi, süvari askeri.<br />
siper (F.) : arkasına saklanacak şey; koruyucu engel; gizlenilip<br />
savaşılacak yer veya şey; kuytu, korunulabilen (yer); şapka<br />
kenarı, önü.<br />
sirÀyet (A.) : geçme, bulaşma; yayılma; dağılma.<br />
sìret (A.) : bir kimsenin içi, hâli, tavrı, gidişi, ahlâkı; hâl<br />
tercümesi.<br />
sitem (F.) : zulüm, haksızlık; eziyet; çıkışma.<br />
sitem-kÀr (F.) : zulüm ve haksızlık eden.<br />
sitem-kìş (F.) : sitem huyu, sitem âdeti.<br />
siyÀset (A.) : seyislik, at idare etme, at işleri ile uğraşma;<br />
memleket idaresi; ceza; idam cezası; politika; diplomatlık;<br />
kurnazca iş veya hareket.<br />
ãoóbet (A.) : görüşüp konuşma, arkadaşlık.<br />
ãonùur (T.) : kiriş, bir tel ile çalınır kanun; gürültü,<br />
patırtı, şaşaa, debdebe.<br />
ãoràuç (T.) : bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy;<br />
serpuşların ön tarafına takılan tüy veya püsküllü<br />
biçimindeki süs.<br />
ãoymantı (T.) : hıyar gibi soyulur şeyler, salatalık<br />
kabuğu, soyulmuş sırık, yenmez kalın sopa; iri yarı adam.<br />
su’Àl (A.) : sorma, sorulma, soruşturma, soru, sorulan şey;<br />
dilenme, dilencilik.<br />
ãubaşı (T.) : şehirlerin güvenlik işlerine bakan<br />
görevlilerin başı; acemi ocaklarında küçük aşamalı subay;<br />
Osmanlılarda kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı
güvenlik işlerine bakmak, barış zamanı da vergi toplamak işleri<br />
için ayrılan kimse; Rumeli’nde çiftlik kâhyası.<br />
ãubó (A.) : sabah, sabah vakti.<br />
ãuffe (A.) : sofa.<br />
ãÿfì (A.) : tasavvuf ehli; sofu.<br />
suòre (A.) : biriyle alay etme, maskaralık.<br />
äulıúulle : İstanbul’un sur dibi semtlerinden Topkapı ve Fatih-<br />
Karagümrük Nahiyesinin Neslişah Mahallesi arasında yer alan;<br />
Topkapı-Edirnekapı arasındaki surların hemen önündeki<br />
Sulukule Caddesi diye bilinen yolun kenârındaki mahalle.<br />
Sulukule sakinleri Lonca Mahallesinden sonra ikinici<br />
yerleşik çingene grubudur.<br />
sulùÀn (A.) : padişah, hükümdar; hükümdar ailesinden olan;<br />
bazı Bektaşî büyüklerine verilen ad.<br />
sunúur (T.) : doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş.<br />
ãupare (T.) : Osmanlı İmparatorluğunda okul kitaplarının genel<br />
adı; otuz cüzden ibaret Kur‘an’ın her cüzünü toplayan ve<br />
eski sıbyan mekteplerinde okutulan risale.<br />
ãurÀóì (A.) : sürahi, su şişesi.<br />
ãÿret (A.) : biçim görünüş, kılık; tarz, yol, gidiş; çare.<br />
sÿrincÀn (F.) : bir devayî kök adıdır.<br />
ãuãa (T.) : susalık illeti, orta kulak iltihabı, tympan zarı<br />
iltihabı, tympanitis; dolap, su çarkı.<br />
sÿzÀn (F.) : yakan, yakıcı; yanan, yanıcı.<br />
sübek (T.) : bazı yerlerde beşikteki çocukların altlarını<br />
konulan kap.<br />
süfehÀ (A.) : sefihler.<br />
süòan (F.) : söz, lakırtı.<br />
süòan-ÀrÀy (F.) : sözü süsleyen.<br />
süòan-dÀn (F.) : söz bilen, güzel söz söyleyen.<br />
süòan-rìz (F.) : söz saçan.<br />
süòan-şinÀs (F.) : söz bilir, sözün kıymetini taktir eden.<br />
süòan-ver (F.) : düzgün konuşan.<br />
sükkÀn (A.) : oturanlar.<br />
sükker (A.) : şeker.<br />
süknÀ (A.) : oturulacak yer, konak.<br />
sülÿk (A.) : bir yola girme, bir yol tutma; hususî bir sınıfa,<br />
bir gruba katılmak; bir tarikata intisap etme.<br />
sünbeki (T.) : bir cins küçük gemi veya büyük kayık.<br />
sünbül (F.) : sümbül; güzellerin saçı.<br />
sür‘Àt (A.) : çabukluk, hız.<br />
sütÿn (F.) : direk; gazete, kitap veya dergi gibi şeylerde<br />
sayfanın yukardan aşağı doğru bölünmüş olduğu kısımlardan<br />
her biri, kolon.<br />
süvÀr (F.) : ata binmiş, binici; “binen, binici” manalarına<br />
gelerek, birleşik kelimeler meydana getirir.<br />
şÀb (F.) : şap.<br />
Ş
şa‘bÀn (A.) : Arabî ayların sekizincisi, ramazandan önce gelen<br />
ay.<br />
şÀdÀn (F.) : sevinçli, keyifli; şad kimseler.<br />
şÀdì (A.) : mahkeme hademesi; mübaşir; vaktiyle sultan<br />
sarayına odun götüren yeniçeri; odun ambarı memuru; nağme ile<br />
şiir okuyan; ilimden, edebiyattan hissesi olan; torba oğlanı,<br />
Acemi Ocağı neferi.<br />
şÀhid (A.) : şahit, tanık; senet yerine geçecek şekilde<br />
büyük bir eserden veya kimseden alınan örnek.<br />
şÀh-merdÀn (F.) : şahmerdan, aşağı yukarı çıkan büyük demir<br />
tokmak.<br />
şÀ‘ir (A.) : şair, ozan.<br />
şÀ‘irÀn (A.) : şairler, ozanlar; Kur‘an’da yirmi altıncı sure.<br />
şÀ‘iriyyet (A.) : şairlik.<br />
şÀkir (A.) : şükreden, gördüğü iyiliğe karşı dua eden.<br />
şÀkird (A.) : talebe, öğrenci; çırak, yamak; stajyer.<br />
şÀúÿl (A.) : çekül.<br />
şÀl (F.) : şal.<br />
şalvÀr (F.) : genellikle ağı çok bol olan, bele uçkurla bağlanan<br />
geniş üst donu.<br />
şÀm (F.) : akşam.<br />
ŞÀm : Suriye’nin başkentidir.<br />
şÀn (A.) : şan, şöhret, ün; hâl, keyfiyet; gösteriş, çalım;<br />
âdet, tabiat, huy.<br />
şÀne (F.) : tarak.<br />
ŞÀnì : Mehmed Efendi Kariye Camii imamının oğlu olup babası<br />
yerine imam olmuştur. 1180’de (1766/67) vefat etti.<br />
Edirnekapı dışına medfundur. Hezeliyat ve hasenatı hâvi iki<br />
Divan’ı vardır, Hezelde meşhurdur.<br />
şarÀb (A.) : içilecek şey; şarap, bade, mey.<br />
şarù (A.) : şart; vaziyet, hâl; yemin.<br />
şÀyed (F.) : eğer; olabilir ki, olur ki.<br />
şÀyeste (F.) : yakışır, yaraşır; uygun.<br />
şÀyed (F.) : eğer, olabilir ki, olur ki.<br />
şayúa (T.) : çayka dahi denilen Kazak kayığı.<br />
şeb (F.) : gece.<br />
şebÀb (A.) : gençlik, tazelik, civanlık.<br />
şecer (A.) : ağaç.<br />
şefúat (A.) : şefkat, acıyarak ve esirgeyerek sevme.<br />
şeh (F.) : padişah; İran veya Afgan hükümdarı; satranç<br />
taşlarının en mühümü.<br />
şeh-bÀz (F.) : bir cins iri ve beyaz doğan; yiğit, şanlı,<br />
gösterişli (adam).<br />
şeh-merdÀn (F.) : şahmerdan, aşağı yukarı çıkan büyük demir<br />
tokmak.<br />
şeh-nÀz (F.) : Türk müziğinin en eski mürekkep<br />
makamlarındandır. Çok güzel ve karakteristik bir makam olup<br />
hicazkârın daha yumuşağı ve nazlısı, masal edasına çok müsait<br />
bir nevidir.<br />
şeh-nişìn (F.) : pencere çıkması, balkon.<br />
şehr (F.) : şehir, büyük belde, büyük kent, il.
şehrì (A.) : şehirli; İstanbullu, İstanbul’da doğup büyüme.<br />
şeh-vÀr (F.) : şaha, hükümdara yakışacak surette; iri ve iyi<br />
cins inci.<br />
şekk (A.) : şüphe, zan, tereddüt.<br />
şekl (A.) : şekil, biçim, kılık; resim, plan, taslak; türlü,<br />
cins, nevi, çeşit; çehre, beniz; bir manzumenin mısraıları<br />
sayısına ve kafiyeleri sırasına göre aldığı biçim.<br />
şeúvÀ, şekve (A.) : şikâyet, hoşnutsuzluk.<br />
şem‘ (A.) : bal mumu, mum.<br />
şem‘dÀn (A., F.) : şamdan.<br />
şem‘-i kÀfÿr (A.) : kâfurdan yapılan beyaz mum.<br />
şemm (A.) : koklama, koklanma, koku alma.<br />
şemse (A.) : Güneş şeklinde yapılan resim, işleme; yazma<br />
kitapların başına yapılan süs; cildin orta kısmında bulunan<br />
beyzî süsleme.<br />
şerÀr (A.) : kıvılcım.<br />
şerÀr-ı nÀr (A.) : ateş kıvılcımı.<br />
şerb (F.) : bir cins ince, nazik ve lâtif keten bezidir. Mısır<br />
diyarında bilinir. Bazısı sırma ve kılabden ile işlenir.<br />
Bellerine kuşanırlar, başlarına sararlar. Zamm-ı şınla<br />
Arapça içmek manasınadır.<br />
şerbet (A.) : şerbet, içilecek, tatlı şey; bardakla müshil<br />
olarak içilen ilâç; bazı maddelerin suda eritilmişi.<br />
şermende (F.) : utangaçlık.<br />
şeş-tÀr (F.) : altı telli; eskiden Türk müziğinde ve umumiyetle<br />
İslâm müziğinde kullanılan bir mızraplı saz olup üç asırdan<br />
beri Türk müziğinde tambur bu çalgıyı unutturmuştur.<br />
şevú (A.) : şiddetli arzu, keyif, neşe, sevinç.<br />
şey’ (A.) : eşya, nesne.<br />
şeydÀ (F.) : aşktan aklını kaybetmiş, divane, düşkün, şaşkın.<br />
şeyò (A.) : yaşlı adam, ihtiyar; bir tekke veya zaviyede<br />
reislik eden ve müritleri bulunan kimse; kabile ve aşiret reisi.<br />
şeyùÀn (A.) : şeytan.<br />
şeyùÀn aúıntısı (A.) : İstanbul Boğazında Rumeli Hisarı,<br />
Kandilli ve Akıntı Burnu arasındaki kuvvetli akıntı.<br />
şıóne (A.) : inzibat memuru, emniyet memuru.<br />
şıra (T.) : şire, üzüm suyu, çiğ pekmez, ham şarap, mostarya.<br />
şiddet (A.) : sertlik, katılık; fazlalık; sıkılık;<br />
inandırma, sözle yola getirme yerine kaba kuvvet kullanma.<br />
şiddet-i sermÀ (A., F.) : kışın şiddeti.<br />
şiddet-i vecd (A.) : vecdin, kendinden geçmenin şiddeti.<br />
şikÀr (F.) : av; avlama; avlanan hayvan; ganimet, düşmandan ele<br />
geçirilen mal.<br />
şikÀyet (A.) : sızlanma, yakınma.<br />
şikem (F.) : karın.<br />
şikest (F.) : kırılmış, kırık; kırma, kırılma; yenilme.<br />
şikeste (F.) : kırık, kırılmış; yenilmiş.<br />
şilúÀ (A.) : bıçak.<br />
şìr (F.) : arslan; süt.<br />
şi‘r (A.) : anlama; şiir, edebî değeri olan nazımlı ve kafiyeli<br />
söz
şìre (F.) : süt; şıra.<br />
şìrìn (F.) : tatlı; sevimli, cana, yakın, sempatik; Türk<br />
müziğinde bir büyük usul olup Şeyh Abdülbâkî Dede tarafından<br />
terkip edilmiştir.<br />
şi‘r-i nÀ-şenìde-kühen (A., F.) : duyulmamış, işitilmemiş şiir.<br />
şirret (A.) : şerirlik, kötülük; geçimsiz, hırçın, huysuz,<br />
kavgacı.<br />
şìşe (F.) : şişe, sırça.<br />
şitÀ (A.) : kış.<br />
şitÀb (F.) : acele, sürat, çabukluk.<br />
şitÀbÀn (F.) : acele eden, çabuk olan, koşan, seğirten.<br />
şitÀ’iyye (A.) : kışlık; girizgâh kısmı kıştan bahseden veya kış<br />
tasviriyle başlayan kaside.<br />
şorbÀ (F.) : çorba.<br />
şöhret (A.) : ün, ad yapma; ad, san.<br />
şu‘bede-bÀz (F.) : hokkabaz.<br />
şÿò (F.) : hareketlerinde serbest; neşeli, şen, oynak (kadın);<br />
açık, saçık (kadın).<br />
şÿò-ı dil-firìb (F.) : gönül aldatan güzel.<br />
şÿr (F.) : tuzlu; kekremsi; şamata, gürültü.<br />
şÿr-i mestÀn (F.) : sarhoşların gürültüsü.<br />
şu‘ÿr (A.) : anlama, anlayış; kıllar.<br />
şübhe (A.) : şüphe, kuşku, şek, zan.<br />
şükÿfe (F.) : çiçek; süslemede sırf çiçek motiflerine dayanan<br />
tarzın adı.<br />
şükÿfe-perver (F.) : çiçek bakan.<br />
şükr (A.) : görülen iyiliğe karşı gösterilen memnunluk,<br />
minnettarlık.<br />
-şümÀr (F.) : sayan, sayıcı, eden, edici manalarına gelerek<br />
birleşik kelimeler yapar.<br />
T<br />
tÀ (F.) : kadar, dek, değin.<br />
ta‘accüb (A.) : şaşakalma.<br />
ùa‘Àm (A.) : yemek.<br />
ùa‘Àn (A.) : çok söven, çok yeren, çok zemmeden, çekiştiren.<br />
ùab‘ (A.) : tabiat, huy, yaratılış; mühür, damga basma; kitap<br />
basma.<br />
tÀb (F.) : güç, kuvvet, takat; ışık, parlaklık; hararet.<br />
tÀb-Àver (F.) : güç getiren.<br />
tÀbe (F.) : tava.<br />
ùabì‘at (A.) : tabiat, yaratılış, huy, âdet, mizaç; kâinat;<br />
büyük abdest etme kolaylığı veya zorluğu.<br />
ùabò (A.) : pişirme, pişirilme; ilâç kaynatma.<br />
ùabò-ı ùa‘Àm (A.) : yiyeceklerin pişirilmesi.<br />
ùabla (T.) : satıcı ve benzerlerinin kullandığı tahtadan<br />
tepsi; soba, mangal gibi şeylerin altına konulan metalden veya<br />
tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık; bir şeyin düz veya geniş<br />
bölümü.<br />
ùabla-i döngel (T.) : muşmula tablası.
ùabla-kÀr (T., F.) : tabla taşıyan; başında tabla ile ufak tefek<br />
satan gezici esnaf; yemek yenirken iş gören hizmetçi.<br />
ùÀbya (A.) : ayrı olarak yapılmış ve silâhlarla güçlendirilmiş<br />
istihkâm.<br />
ta‘dÀd (A.) : sayma, sayı; birer birer söyleme, sayıp dökme;<br />
sayım.<br />
ùafra (A.) : yukarıya sıçrama, atlama; yukarıdan atıp<br />
tutma; ilmiyyede (sarıklılarda) rütbe, derece alma.<br />
ùaàar (T.) : ağzı geniş, büyük toprak küp; topraktan<br />
yapılmış kavanoz, çömlek; toprak mangal.<br />
taòallüf (A.) : geride kalma, arkada bırakılma; uygun gelmeme.<br />
taóammül (A.) : yükleme, bir yükü üstüne alma; dayanma,<br />
katlanma; kaldırma.<br />
taóúìr (A.) : hakaret etme; hor görme, küçük görme.<br />
taòliye (A.) : süsleme, donatma, bezeme, donatılma; bir madde<br />
içine, hassasını veya kokusunu değiştirmek için başka şeyler<br />
karıştırmalar; bozmalar.<br />
taòmìr (A.) : yoğurma, yoğrulma; mayalandırma.<br />
taòmìs (A.) : bir şeyi beş kat veya beş köşeli yapma; bir şiirin<br />
her beytinin üstüne üçer mısra katarak her beyti beşer<br />
mısraa çıkarmak.<br />
taórìr (A.) : yazma, yazılma; kompozisyon; kitap yazma;<br />
kaydetme; hür etme, azat etme.<br />
taóãìl (A.) : hâsıl etme, edilme, ele geçme, geçirilme; vergi<br />
veya irat toplama; ilim öğrenme.<br />
taósìn (A.) : güzel bulup taktir etme, beğenip alkışlama;<br />
güzelleştirme, güzel kılma.<br />
taót (A.) : alt, aşağı; elde.<br />
taòta-pÿş (F.) : taraça, tahtapoş.<br />
taót-ı revÀn (A., F.) : dört kişi veya ekseriya iki katır<br />
tarafından taşınan nakil vasıtası.<br />
ùÀú (A.) : bina kemeri; yarım daire şeklinde kapı ve pencere<br />
üstü; kubbe, künbet.<br />
ùÀúat (A.) : güç, kuvvet.<br />
ùÀú (A.) : bina kemeri; yarım daire şeklinde kapı ve<br />
pencere üstü; kubbe, künbet.<br />
ùaúım (T.) : hayvanların akciğer, karaciğer ve kalbinin hep<br />
birlikte satılan kısımlarına takım denir.<br />
taúlìd (A.) : takma, asma, kuşatma; benzemeye ve benzetmeye<br />
çalışma; birinin hareketlerini tekrarlayarak onunla alay<br />
etme, öykünme; bir şeyin sahtesini yapma, çıkarma; bir motif<br />
veya temayı eksiltme, artırma, ters hareket, çeşitli usuller<br />
ve başka vasıtalarla tekrarlama sanatı.<br />
taúlìd-i úavÀfì (A.) : kafiyenin taklidi.<br />
taúye (T.) : ince kumaştan ve çoğunlukla yarım yuvarlak<br />
biçimde başlık; yarım küre biçiminde kubbenin üst bölümü.<br />
ùalıúa (T.) : dört tekerlekli, üstü kapalı, yaylı bir tür at<br />
arabası.<br />
ùÀl‘i (A.) : nişangâhın arkasına düşen ok; tulû eden,<br />
doğan; talih, kısmet, kader, baht.<br />
ùÀlib (A.) : isteyen, istekli; öğrenci.<br />
ùalyan (T.) : dalyan.
ùama‘ (A.) : doymazlık, çok isteme; aç gözlülük.<br />
tamÀmen (A.) : büsbütün; tam ve eksiksiz olarak.<br />
ùa‘n (A.) : sövme, yerme; ayıplama.<br />
ùañ (T.) : şüphe, taaccüp, acep, inkâr.<br />
ùanbÿr/ùanbÿre (A.) : tambur.<br />
ùanbÿre-i bì-mÀl (A., F.) : anlamsız tambur, değersiz.<br />
ùanbÿr-ı mecÀõì (A.) : mecazî tambur.<br />
ùanbÿrì (A.) : tamburu çok güzel çalan musiki üstadı.<br />
ùaraf (A.) : yan, yön; bölge, yer, memleket, ülke, kıta;<br />
(bir kimsenin) yanı; taraftarlık, sahip çıkma, koruma;<br />
aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişiden veya iki topluluktan<br />
her biri.<br />
ùaró (A.) : atma, koma, bırakma; dağıtma, bölme, tayin;<br />
kurma, tertipleme, düzenleme; süslemeli desen.<br />
ta‘rìf (A.) : etrafıyla anlatma, anlatılma; etrafıyla<br />
bildirme, bildirilme; bir maddeyi bütün lüzumlu noktalarını<br />
içine alır şekilde bir ibare ile anlatma.<br />
tÀrìò (A.) : tarih; “ebced” hesabıyla düşürülen tarih.<br />
ùarìú (A.) : yol; usul; meslek, vasıta, sebep; bir velinin<br />
Tanrı’ya ulaşması için tuttuğu yol.<br />
ùarìúat (A.) : Allah’a ulaşmak arzusuyla tutulan yol, tasavvufî<br />
meslek.<br />
ùarz (A.) : şekil, biçim, suret, kılık; usul, yol.<br />
ùarz-ı süòan (A., F.) : söz biçimi.<br />
ùÀs (F.) : tas, su kabı.<br />
taãarruf (A.) : sahip olma; idare ile kullanma, tutum, ekonomi;<br />
artırma, artırılma (para, mal); bir zevce muamelesinde<br />
bulunma.<br />
taãavvuf (A.) : sofulaşma, gönlünü Allah sevgisine bağlama.<br />
taãavvÿr (A.) : zihinde şekillendirme, kurma; göz önüne<br />
getirme (zihinde); istek, arzu.<br />
ùÀs-bÀz (F.) : tas oynatan.<br />
tavãìf (A.) : vasıflandırma, niteleme; ilim, bilgi; bir şeyin<br />
yalnız olduğu gibi değil, biraz da şairce görüldüğü ve<br />
duyulduğu gibi anlatılması.<br />
ùayfa (T.) : bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan<br />
sefer işçileri, mürettebat; aynı işi yapan topluluk; bir adamın<br />
yanında bulunan yardakçı, koşuntu.<br />
ùaylasÀn (A.) : başa sarılan sarığın omuzlar üzerine<br />
salıverilen ucu; başa ve boyna sarılan şal vb.<br />
tÀze (F.) : taze, körpe; sulu yaş; genç.<br />
tÀzì (F.) : Arap, Arapça; tazı, av köpeği.<br />
tÀziyÀne (F.) : kırbaç, kamçı; tezene, mızrap; vasıta, sebep.<br />
teb (F.) : hararet; sıtma.<br />
tebdìl (A.) : değiştirme, değiştirilme, başka bir hâle getirme.<br />
tebyìø (A.) : beyazlatma, ağartma; beyaza çekme (müsveddeyi).<br />
tecrübe (A.) : deneme ile ilgili.<br />
tedÀrük (A.) : tedarik, hazırlama; araştırıp bulma, ele geçirme,<br />
edinme.<br />
tefÀòür (A.) : övünme, övünç.<br />
tefennün (A.) : değişme; fen öğrenme; bir çok şeyler öğrenme;<br />
sözü türlü türlü söyleme.
tefrìú (A.) : ayırma, seçme; ayırt etme.<br />
tehì (F.) : boş; boşuna; hünersiz, marifetsiz, bilgisiz; boşu<br />
boşuna, nafile.<br />
tekellüm (A.) : söyleme, konuşma; bir yazarın kendisini<br />
ölmüş farz ederek yazı yazması.<br />
tekmìl (A.) : kemale erdirme; bitirme, bitirilme, tamamlama,<br />
tamamlanma; tam, eksiksiz, bütün, hep.<br />
tekmìl-i maúÀmÀt u uãÿlÀt (A.) : makamları ve usullerin tekmili.<br />
tekmìl-i tetimmÀt (A.) : tetimmelerin tekmili.<br />
tekrÀr (A.) : bir şeyi iki veya daha çok defa yapma; yine, bir<br />
daha, yeniden.<br />
tekye (A.) : dayanma; güvenme; tekke.<br />
tekye-nişìn (A., F.) : tekkede oturan, derviş.<br />
telÀş (A.) : herhangi bir endişeden, kederden ileri gelen<br />
heyecanlı ve sıkıntılı acele; endişe, kaygı, tasa, sıkıntı,<br />
kuruntu.<br />
telò (F.) : acı.<br />
telve (T.) : fincanın dibine çöken kahve tortusu.<br />
temÀm (A.) : tamam, tam, eksiksiz, tam olma; bitme, bitirme,<br />
son; uygun, münasip; ne eksik, ne fazla; taşıtların hareketi<br />
için verilen işaret; doğru.<br />
temÀşÀ (F.) : bakıp seyretme; gezme.<br />
temeååül (A.) : bir şekil ve surete girme, cisimlenme; benzeşme.<br />
tenÀsüb (A.) : uyma, uygunluk; birbirini tutma; yakışma.<br />
teng (F.) : dar, sıkıntılı (şey, yer); küçük; denk, eşya, yük<br />
dengi; sıkı, yapışık; zavallı; nadir; zor; ince; bağ, kayış.<br />
tenge (T.) : kadın çamaşırı.<br />
tenhÀ (F.) : yalnız, ıssız, boş; yalnız, tek.<br />
tennÿr (A.) : fırın; tandır; etüv.<br />
ter (F.) : yaş, ıslak, rutubetli.<br />
teraóóum (A.) : merhamet etme, acıma.<br />
teravió (A.) : ramazanda yatsı namazı ile salât-i vitr arasında<br />
kılınan yirmi rekâtlık namaz.<br />
terÀzÿ (F.) : terazi.<br />
terbiyet (A.) : besleyip büyütme, beslenip büyütülme;<br />
eğitim; görgü; alıştırma.<br />
tercìó (A.) : üstün tutma, daha çok beğenme.<br />
teretor (T.) : ceviz, sarımsak, sirke, ekmek içi karıştırılarak<br />
yapılan bir nevi sos.<br />
terk (A.) : bırakma, bırakılma, koyuverme, salıverme,<br />
vazgeçme, vazgeçilme; boşama; ihmal.<br />
tersane (T.) : gemi yapılan yer, gemilik, tezgâh.<br />
tertìb (A.) : dizme, sıralama, hazırlama, düzene koyma; dizgi;<br />
sıra, dizi, düzen; reçete; fikrin ve ifadenin sıralanması,<br />
hadiselerin oluş tarzına göre anlatılması.<br />
tertìb-i dìvÀn (A.) : divanının tertibi.<br />
tesbìó (A.) : “sübhanallah” kelimesini söyleyerek Allah’a tazim<br />
etme; tespih.<br />
teslìm (A.) : bir emaneti yerine verme; bir şeyi yeni<br />
sahibine verme; hakikat olduğunu söyleme; dayanamayıp pes deme;<br />
kendini Allah’ın kaderine bırakma; bir saz eserinde, asıl hane<br />
ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler her hanede
tekrar edilmekle beraber mülâzimeye dâhil edilmez. Eskiden buna<br />
“terkîb-i intikal” de denilirdi; selâm verme, selâmetle dua<br />
etme; afetten masun kılma.<br />
teşhìr (A.) : şöhretlendirme, şöhretlendirilme; gösterme;<br />
sergiye koyup herkese gösterme; (bir mahkûmu) hakarete<br />
uğratmak için halka gösterme; dillere düşürme, ortalığa<br />
duyurma; çekme, çekilme.<br />
teşrìf (A.) : şereflendirme, şereflendirilme, şeref verme,<br />
verilme; gelmesiyle bir yere şeref verme, gelme; gitme.<br />
tetimmÀt (A.) : tetimmeler, eksiğin tam olması için katılan<br />
şeyler.<br />
tetimmÀt-ı bisÀù (A.) : minderin yokluğu.<br />
tevaúúuf (A.) : durma, eğlenme, bekleme; (-e) olma hâli.<br />
tev’em (A.) : ikiz; eş, benzer.<br />
tezgeh (T.) : tezgâh.<br />
tezyìn (A.) : ziynetlendirme, süsleme, süslenme.<br />
ùıfl (A.) : küçük çocuk.<br />
ùıfl-ı bü’l-heves (A.) : heves doluların çocuğu.<br />
ùıfl-ı òattÀn (A.) : sünnetçilerin çocuğu.<br />
tìà (F.) : kılıç.<br />
tìà-fürÿşÀn (F.) : kılıç satan.<br />
ùılısm (A.) : tılsım, esrarlı bir kuvvet taşıdığına inanılan<br />
şey, kimse; çare, tedbir; büyü.<br />
ùılısm-ı a‘ôamì (A.) : büyük tılsım.<br />
ùırıl (T.) : çıplak ve zayıf; parasız, züğürt.<br />
Ùırùır (T.) : tırtıl.<br />
Ùırsì : Tırsî İbrahim. Divan şairi, hattat (?-İstanbul 1728?).<br />
ùıırùır (T.) : tırtıl.<br />
tibyÀn (A.) : açık anlatma, bildirme.<br />
tìmÀr (F.) : yara bakımı; ağaç bakımı; hayvanı temizleme,<br />
tımar; beslediği sipahilerle harbe giden beylere -öşrünü almak<br />
üzere- ayrılan arazi.<br />
timur (T.) : demir.<br />
tìr (F.) : ok; Utarit.<br />
tirÀş (F.) : tıraş; üstten düz olarak yontma; üstten yontan ve<br />
yontarak düzelten.<br />
tiryÀkì (A.) : afyon düşkünü; keyif verici şeylerden birine<br />
düşkün olan; huysuz, titiz, aksi.<br />
tìşe (F.) : balta, nacak, külünk; keser.<br />
tìz (F.) : tez, çabuk; keskin, sık.<br />
tìz-i dest (F.) : eline çabuk, çabuk iş gören.<br />
ùomalmak (T.) : yükselmek, tümselmek.<br />
ùonbaz (T.) : ırmaklarda işleyen, altı düz kayık; üzerinde köprü<br />
kurulan, altı düz kayık biçiminde duba.<br />
ùop-ı meş‘al (T., A.) : tarraka da denilen üç köşeli, içi<br />
barutla doldurulmuş ve ağzı sicimle boğdurulmuş toptur.<br />
Genellikle ramazanda bunlar patlatılarak tiryakiler<br />
korkutulur ve kızdırılırdı.<br />
tor (T.) : sık gözlü ağ, ağ örgüsünde; toy işe alışkın<br />
olmayan, yabanî; olgunlaşmamış, ham; görgüsüz, çekingen,<br />
utangaç, acemi.<br />
ùoraman (T.) : tombul, iri yapılı, genç irisi.
ùorı (T.) : gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi kara olan (at); bu<br />
renkte olan.<br />
ùuàra (T.) : tura.<br />
tuófe (A.) : hediye, armağan; yeni çıkma, hoşa gider, güzel şey.<br />
ùÿl (A.) : uzunluk, boy; zaman çokluğu, uzun müddet.<br />
ùÿlÀ (A.) : daha uzun.<br />
ùÿl-i emel (A.) : hırs, tamah, tükenmez arzu.<br />
ùuman (T.) : don.<br />
Ùunca : Balkan yarımadasında Meriç ırmağının kolu, uzunluğu<br />
240 km (Türkiye kesimi 61 km). Türkiye topraklarına girdikten<br />
sonra tepelik araziden geçerek Edirne şehrini kuzey ve batıdan<br />
kuşatarak şehrin güneybatısından Meriç’e kavuşur.<br />
tur (T.) : tor, ağ veya örgü, ağ veya örgü suretinde yapılmış.<br />
ùura (T.) : tuğra; halat gibi örülmüş iplik çilesi; bazı<br />
oyunlarda vurmak için kullanılan düğümlenmiş mendil.<br />
ùuralı (T.) : benekli bir cins kumaş.<br />
ùurfe (A.) : turfa; görülmemiş, yeni, tuhaf, şaşılacak şey;<br />
Yahudilerce yenmesi haram olan; kaçınılması gereken.<br />
turşì (F.) : turşu.<br />
turş-rÿy (F.) : ekşi yüz.<br />
turunc (F.) : bütün Akdeniz ülkelerinde yetişen kışın yaprağını<br />
dökmeyen bir ağaç; bu ağacın portakala benzeyen suyu<br />
acımtırak meyvesi.<br />
ùuyÿr (A.) : kuşlar.<br />
ùuyÿr-ı bì-nühÀ (A.) : sayısız kuşlar.<br />
tülek (T.) : kurnaz açıkgöz, düzenci; alıngan, kuşkulu; korkak.<br />
türbe (A.) : mezar (genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan);<br />
mezar üzerine çatılmış yapı.<br />
Türkì : Türk’e mensup, Türk ile ilgili; Türkçe yazılmış; türkü.<br />
türs (A.) : kalkan.<br />
U<br />
‘ÿd (A.) : ağaç, odun; öd ağacı; ut.<br />
‘ÿd-i ÚamÀrì (A.) : Kamar ödü, bir öd cinsi.<br />
‘ÿd-i MÀverdì (A.) : Maverd ödü; bir öd cinsi.<br />
‘uúde (A.) : düğüm; zor, karışık iş; istenip de<br />
ulaşılamadığından içe dert olan şey.<br />
‘ulüvv (A.) : yükseklik, büyüklük, yücelik.<br />
ummÀn (A.) : ulu, büyük, engin deniz, okyanus.<br />
‘unvÀn (A.) : kitap, mecmua, makale başlığı; ad, isim, lâkap,<br />
şan; şöhret.<br />
‘urbÀn (A.) : çöl Arapları, aşiretler, bedevîler.<br />
uràan (T.) : keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma<br />
maddelerinden yapılan ince halat.<br />
Urus (T.) : Rus.<br />
usúumrı (T.) : sıcak ve ılık denizlerde sürü durumunda yaşayan,<br />
çizgili bir deniz balığı.<br />
uãÿl (A.) : asıllar, kökler; bir ilmin veya tekniğin asıl<br />
mevzuundan önce öğrenilmesi gereken esas, başlangıç bilgi;<br />
başlangıç; yol, yöntem, tertip, metot, nizam, kaide, düzen;<br />
birinin soyundan gelme kimseler; ana ve baba tarafından atalar.<br />
uãÿlÀt (A.) : usuller.
Usturumca : Selanik sancağında kaza merkezi bir şehir.<br />
Uşaú : Ýçbatý Anadolu bölümünde il merkezi þehir.<br />
‘uşşÀú (A.) : âşıklar; Türk müziğinde beş numaralı basit<br />
makamdır.<br />
‘uùÿfet (A.) : lütuf, nezaket, şefkat.<br />
Ü<br />
üftÀde (F.) : düşmüş, düşkün; bîçare; âşık.<br />
ülfet (A.) : alışma, kaynaşma; görüşme, konuşma; ahbaplık,<br />
dostluk; huy etme.<br />
ümmìd (F.) : umut, umma.<br />
Üsküdar : İstanbul’un Anadolu yakasında yer alır. Boğaziçi<br />
kıyılarının güney ağzına denir.<br />
üslÿb (A.) : tarz, yol, biçim, usul; ifade yolu.<br />
üstÀd (F.) : muallim, öğretmen; usta, sanatkâr; bir ilim veya<br />
sanat alanında üstün yeri olan kimse; üniversite profesörü.<br />
üstÀõ (F.) : bkz. üstÀd.<br />
üstüò v Àn (F.) : kemik.<br />
üstüò v Àn-ı kelb (F., A.) : köpek kemiği.<br />
üşmek (T.) : bir yere toplanmak; bir kişiye topluca saldırmak;<br />
köpekler havlayarak saldırmak.<br />
üştür (F.) : deve, cemel.<br />
üzengi (T.) : eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana<br />
bindiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir<br />
halka.<br />
V<br />
va‘d (A.) : söz verme, üstüne alma; yapılmasına söz verilen şey.<br />
va‘de (A.) : bir iş için önceden belirtilen zaman; bir işi<br />
geciktirmek için belirtilen zaman; ecel; (eski) söz verme.<br />
vÀdì (A.) : iki dağ arasındaki uzun çukur, dere; bir nehrin<br />
aktığı yer, yatak.<br />
vÀfir (A.) : çok, bol; aruzda MüfÀ‘aletün MüfÀ‘aletün vezni.<br />
vÀ‘iô (A.) : dinî öğütlerde bulunan.<br />
vaúÀr (A.) : ağırbaşlılık, temkinlik.<br />
vaúf (A.) : durdurma, alıkoyma; duruş, durma; kımıldanmama;<br />
ayırma, bağlama; bir malı veya mülkü satılmamak kaydıyla bir<br />
hayır işine bağışlama, bırakma.<br />
vÀúıf-ı esrÀr (A.) : gizli şeyleri, sırları bilen.<br />
vaúıyye (A.) : vuku bulan, olan, düşen; olagelen, rastlayan;<br />
geçen, geçmiş olan; halkın okka olarak kullandığı bir<br />
ağırlık birimidir. 400 dirheme bir vakiyye denir.<br />
vÀúì‘ (A.) : koruyan, saklayan; önleyici (tedbir, ilâç).<br />
vaút (A.) : vakit, zaman; saat, günün muhtelif saatleri;<br />
mevsim; münasip, uygun zaman; boş zaman; geçim; çağ, zaman;<br />
fırsat; muayyen, belirtilen zaman.<br />
vaút-i furãat (A.) : fırsat zamanı; fırsatın ele geçtiği zaman.<br />
vÀlÀ (F.) : yüksek, yüce.<br />
vÀlì (A.) : bir vilâyeti idare eden en büyük memur.<br />
vÀlide (A.) : doğuran; ana.
vÀlì-i mülk-i naôm (A.) : nazım mülkünün valisi.<br />
varaú (A.) : yaprak; kâğıt veya kitap yaprağı; yazılmış kâğıt;<br />
altın, gümüş ve diğer madenlerden dövülerek yapılan ince<br />
yaprak.<br />
Vardar : Yugoslavya ve Yunanistan’da ýrmak. Selanik körfezine<br />
dökülür. Vadisi Makedonya ve Sýrp bölgelerine bir giriþ<br />
yoludur.<br />
vÀriå (A.) : mirasçı, kendisine miras düşen; Allah adlarından<br />
biri.<br />
varoş (T.) : bir şehrin veya kasabanın kale hâricinde<br />
bulunan kısmıdır.<br />
vaãf (A.) : nitelik, bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hâl,<br />
sıfat; bir kimsenin veya şeyin durumunu anlatarak tarif<br />
etme; övme; sıfat.<br />
vaãıl (A.) : erişen, ulaşan, kavuşan; Hakk’a eren.<br />
vaãl (A.) : ulaştırma, birleştirme, ulaşma, birleşme;<br />
kavuşma; ulama; sayfaları yapışan yazılı bir kitabı ayırma<br />
sanatı.<br />
vaşaú (T.) : kedigillerden, kulakları sivri, dişleri ve<br />
tırnakları keskin, kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.<br />
vaø‘ (A.) : koyma, konulma; tayin etme; kurma, icat etme; bir<br />
şeye ad koyma; meydana getirme; duruş, tavır, hareket.<br />
vecÀhet (A.) : iri gözlülük, gürbüzlük.<br />
vecd (A.) : kendinden geçecek derecede dalgınlık; kendini<br />
kaybetme derecesine ilahî aşka dalma; aşırı heyecan;<br />
kederlenme.<br />
Vecdì : Dîvân şairi (ö. H.1141/M.1728). Asıl adı Vecdî Ahmed<br />
Ağa’dır. Mora’da Gerdusludur. Babası imam olduğundan kendisi<br />
müezzin oldu. Sonra Damad İbrahim Paşa sayesinde kapıcıbaşı<br />
oldu. 1141’de (1728/29) İzmir’de vefat etti.<br />
vech (A.) : yüz, surat, çehre; üst, satıh, düz, yüz; ön, alın;<br />
üslûp, tarz; sebep, vesile, münasebet; vasıta.<br />
vech-i menóÿs (A.) : uğursuz yüz.<br />
veàÀ (A.) : gürültü, patırtı, kavga; savaş.<br />
vekìl (A.) : birinin, işini görmesi için yerine bıraktığı veya<br />
yetki verdiği kimse.<br />
vekìl-i òarc : vekilharç, masraf görmekle vazifeli kimse, kâhya.<br />
ve lÀkin (A.) : amma, fakat.<br />
velì (F.) : velâkin, amma, fakat.<br />
velìde (A.) : cariye.<br />
velìk (F.) : lâkin, amma, fakat, ancak, şöyle ki.<br />
velvele (A.) : şaşkınlık; gürültü, patırtı, yaygara,<br />
şamata; Türk müziğinde usulün darp parçacıklarına ayrılarak<br />
vurulma şekli.<br />
vesvese (A.) : işkil, şüphe; kuruntu.<br />
-veş (F.) : gibi manasını veren bir benzetme edatı.<br />
vezìr (A.) : valilik, vekillik gibi yüksek rütbelerde bulunan<br />
“paşa” unvanı taşıyan kimse; satranç oyununda şahtan sonra<br />
gelen en değerli taş.<br />
vezn (A.) : tartma, tartılma; tartı; ağırlık.<br />
vìrÀn (F.) : yıkık, yıkılmış; kederli, üzgün.<br />
vìrÀne (F.) : yıkılmış veya pek harap olmuş yapı.
viãÀl (A.) : ulaşma, bitişme; sevgiliye kavuşma.<br />
vişn-Àb (F.) : vişne şurubu, vişne şerbeti.<br />
Vize : Marmara bölgesinde (Istýranca bölümü, Kýrklareli ili)<br />
ilçe merkezi.<br />
vuãlat (A.) : bir şeye ulaşma, yetişme; sevgiliye kavuşma.<br />
vuøÿ (A.) : abdest alma; abdest.<br />
vücÿb (A.) : vacipli ve lüzumlu olma; bırakılmaması mümkün<br />
olmama; lâyık olma.<br />
vücÿd (A.) : bulunma, var olma, varlık; insan veya hayvan<br />
gövdesi; ten.<br />
vücÿh (A.) : yüzler, çehreler, suratlar; bir memleketin ileri<br />
gelenleri; satıhlar; Kur‘an’ın bazı okunuş tarzları.<br />
vüs‘at (A.) : genişlik, bolluk; para durumu; boş meydan, fırsat.<br />
Y<br />
yÀ (F.) : o hâlde, öyleyse.<br />
yÀd (F.) : hatırlama, anma; hatır, gönül.<br />
yaàır (T.) : hayvanların sırtlarında çıkan yara; sırtı yaralı<br />
hayvan.<br />
yaònì (F.) : zahire, azık; pişmiş şey; yahni, et yemeği.<br />
yÀòud (F.) : veya; isterseniz; iyisi, daha doğrusu.<br />
yañşaú (T.) : çok sözlü, boşboğaz, geveze.<br />
yapışúan (T.) : lücuzetli, yelmeşik; bir bitki adı.<br />
yÀr (F.) : dost; sevgili; tanıdık, ahbap; yardımcı.<br />
yÀrÀn (F.) : dostlar.<br />
yardah (T.) : özellikle kötü işlerde yardımcı.<br />
yÀre (F.) : yara.<br />
yÀr-ı gÀr (F., A.) : mağara dostu; Hicret esnasında Hz.<br />
Muhammed’e mağarada arkadaşlık etmiş olan Hz. Ebubekir; çok<br />
vefalı arkadaş.<br />
yedek (T.) : akıntıya karşı sahilden kayık ve gemi çekmeye<br />
mahsus ip.<br />
yedekçi (T.) : akıntılı sahillerde ilerlemekte ve dönemeçleri<br />
aşmakta güçlük çeken kayıklar ve yelkenli gemiler tarafından<br />
verilen halatları çekerekten, halat ve gemileri akıntıya<br />
karşı yükselten ve dönümlerden aşıran adamlara verilen ad.<br />
yegÀn (F.) : birler, tekler.<br />
yegÀn yegÀn (F.) : birer birer, ayrı ayrı, tek tek.<br />
yegin (T.) : zorlu, katı, şiddetli; baskın, üstün.<br />
yehÿd (A.) : Yahudi, Hz. Yakub’un oğlu Yahuda soyundan gelenler,<br />
İsrail oğulları.<br />
yehÿdì (A.) : Yahuda’ya mensup olanlar, Yahudi.<br />
yek (F.) : bir tek; birlik, bir oluş.<br />
yek-bìn (F.) : bir gören.<br />
yeke (T.) : kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına<br />
takılan kol.<br />
yek-pÀre (F.) : tek parça, bir parçadan ibaret, bütün.<br />
yek-tÀ (F.) : tek, eşsiz, benzersiz.<br />
yelek (T.) : ceket altına giyilen kolsuz ve kısa giysi; kuş<br />
kanadının büyük tüyü, telek; okun yay kirişine takılan<br />
bölümündeki tüy.
yelúovan (T.) : saatin, dakikaları gösteren ve akrepten daha<br />
uzun olan ibresi; yelin yönünü göstermek için dik bir eksene<br />
geçirilen türlü biçimlerde hafif levha; yelkovangillerden,<br />
kanatları sivri, siyahımsı veya gövdeli bir deniz kuşu.<br />
yemeklik (T.) : hayvana yem olmağa elverişli tahıl; hayvana<br />
tahıl dökülen yer.<br />
Yemen : Arap yarýmadasýnda devlet; batýda Kýzýldeniz, kuzeyde<br />
Suudi Arabistan, güneyde Güney Arabistan Federasyonu ile<br />
sýnýrlýdýr. Baþkenti Sana’dýr.<br />
Yeñice : Yunanistan’da Selanik’in batýsýnda, Vardar ýrmaðýnýn<br />
geçtiði Selanik ovasý kuzeyinde, Selanik-Vodina yolu<br />
üzerinde kasaba. Osmanlý devrinde kaza merkezidir.<br />
yeñiçeri (T.) : Orhan Gazi tarafından Yeniçeri Ocağı adıyla<br />
1362’de kurulan, II. Mahmud zamanında Nizâm-ı Cedîd adındaki<br />
asker ocağının kurulmasıyla kaldırılan (1862) Osmanlı<br />
İmparatorluğunun piyade asker sınıfı; bu asker sınıfından<br />
olan er.<br />
yoràa (T.) : atlarda, rahvana yakın bir yürüyüş biçim, yumuşak<br />
rahvan.<br />
yügrük (T.) : güçlü, çevik, çalışkan, eline ayağına çabuk;<br />
yürekli; iyi yürüyen, iyi koşan; at yarışı, koşu, yörük.<br />
Z<br />
øabù (A.) : sıkı tutma; idaresi altına alma, kendine mal etme;<br />
silâh kuvveti ile bir yeri alma; anlama, kavrama; kaydetme,<br />
özetini yazma.<br />
zÀd (A.) : azık, yiyinti.<br />
zÀde (F.) : evlat, oğul; insaniyetli, doğru adam; doğmuş,<br />
meydana gelmiş manalarıyla birleşik kelimeler yapar.<br />
ża‘f (A.) : zayıflık, kuvvetsizlik, arılık; meyil, gönül akışı,<br />
bir şeye karşı duyulan aşırı istek.<br />
za‘ferÀn (A.) : safran.<br />
zaàar (T.) : küçük köpek, tazı, çoban köpeği; bodur, bacaksız;<br />
söz taşıyan; birinin ardına takılan.<br />
zÀhid (A.) : çok aşırı sofu; kaba sofu; (Alevîlerce) Kızılbaş<br />
olmayan.<br />
ôÀhir (A.) : görünen, görünücü, açık, belli, meydanda; elbette,<br />
şüphesiz öyledir ya; galiba, zannederim, umulur ki; görünüşe<br />
göre, anlaşılan, meğer, dış yüz, görünüş.<br />
õaòìre (A.) : gerektiği zaman harcanmak üzere anbarda<br />
saklanan hububat, yiyecek.<br />
zaòm (A.) : yara.<br />
zaómet (A.) : rahatsızlık eziyet, sıkıntı; zor, güç; yorgunluk.<br />
zÀ’id (A.) : artan, artıran; lüzumsuz, gereksiz; müstezatların<br />
“Mef‘ûlü Fa‘ÿlün” vezninde olan kısmı.<br />
øa‘ìf (A.) : zayıf, güçsüz, kuvvetsiz, takatsiz, kansız, arık;<br />
gevşek; tembel.<br />
ôÀlim (A.) : zulmeden, haksızlık eden.<br />
øamm (A.) : artırmak, katma, ekleme; bir harfin mazmun; zammeli<br />
yani o ile okunması.<br />
ôann (A.) : sanma, sanı, sezme; şüphe, işkil.
zÀr (F.) : ağlayan, inleyen; zayıf, dermansız; inleme, ağlayış.<br />
-zÀr (F.) : isimlere eklenerek yer adı bildirir.<br />
żarar (A.) : bir menfaatin bozulması veya kaybolması; ziyan,<br />
eksiklik, kayıp.<br />
ôarìfÀne (A.) : zarif olana yakışacak şekilde, zariflikle,<br />
incelikle.<br />
ôarùa (A.) : yellenme.<br />
øÀyi‘ (A.) : elden çıkan, kaybolan, yitik; zarar, ziyan.<br />
zebÀn-ı nÀs (F., A.) : insanların dili.<br />
zeber (F.) : üst; üst derecede bulunan kimse, amir; hâkim;<br />
mahir.<br />
zebÿn (F.) : zayıf, güçsüz, aciz.<br />
õeúan (A.) : iki çene kemiğinin aşağıda birleştiği nokta; yüzün<br />
alt ucu; çene.<br />
zelle (A.) : sürçüp, kaymalar; yanılmalar, yanlışlar; suçlar;<br />
bilhassa din dışı büyük hatalar, günahlar.<br />
zemÀn (A.) : zaman, vakit, çağ, devir; mehil, süre; mevsim.<br />
zemÀne (A.) : devir, vakit; şimdiki zaman; baht, talih, felek.<br />
zemherìr (A.) : gün dönümünden sonraki şiddetli soğuklar, kara<br />
kış.<br />
õemm (A.) : yerme, kınama.<br />
zen (F.) : kadın.<br />
-zen (F.) : vurucu, vuran, atan, çalan manalarına gelerek<br />
birleşik kelimeler meydana getirir.<br />
zenbìl (A.) : zenbil.<br />
zenbÿr (F.) : arı.<br />
zenbÿr-i eşek (F., T.) : eşek arısı.<br />
zencef (T.) : giysinin iç dikişi, kısalmış elbisenin eteğine<br />
konularak içe katılan dar ve uzun parça.<br />
zencìr (F.) : zincir; Türk müziğinde bir mürekkep usuldür.<br />
zencìr-i elem (F., A.) : elem zinciri.<br />
zen-dost (F.) : kadınlardan hoşlanan, zampara.<br />
zenne (F.) : kadın kısmı; orta oyununda kadın rolünde ve kadın<br />
kılığında bulunan erkek.<br />
zen-pÀre (F.) : zampara.<br />
zen-perest (F.) : kadına düşkün erkek.<br />
zer (F.) : altın; akçe, para.<br />
zerde (F.) : zerde; safran, pirinç ve şekerle pişirilen tatlı;<br />
yumurta sarısı; safran.<br />
zerre (A.) : pek ufak parça, molekül.<br />
zevrÀú (A.) : kayık, sandal; Mekke’de yapılan zemzem şişesi,<br />
zemzem ibriği, kabı; çiçek testisi, çiçek kadehi; şişe.<br />
zevrÀú-ı İslÀm (A.) : İslâm kayığı.<br />
zevú (A.) : tadım; tatma, tat; hoşa giden hâl, haz; manevî<br />
haz; boş vakit geçirme; eğlence, eğlenti, cümbüş, eğlenme;<br />
güzeli çirkinden ayırt etme kabiliyeti; alay etme, eğlenme.<br />
õevú-Àver (A., F.) : zevk getiren, zevklendiren.<br />
õevú-baòş (A., F.) : zevk veren; Türk müziğinin birkaç asırlık<br />
bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur;<br />
meşhur bir çeşit lâle.<br />
zeytÿn (A.) : zeytin.
zıbun (T.) : bebeklere iç çamaşırı olarak giydirilen ince<br />
pamukludan kısa giysi; kışın esvap altına giyilen kolsuz<br />
giysi.<br />
żırÀr (A.) : karşılıklı zarar verme.<br />
żıràÀm (A.) : arslan.<br />
zìb (A.) : süs, bezek.<br />
zìbÀ (F.) : süslü; yakışıklı, güzel.<br />
zìbaú (A.) : civâ.<br />
zìb-i meclis (A.) : meclisin civâsı, mecliste yerinde duramayan<br />
(kimse).<br />
zibl (A.) : süprüntü; gübre.<br />
zift (A.) : karasakız, katrandan çıkarılan, kolay kırılan, az<br />
sıcakta eriyen katı, siyah, parlak bir madde olup en çok<br />
gemi kalafatında kullanılır.<br />
zióÀm (A.) : kalabalık, sıkışıklık; darlık.<br />
zih-gìr (F.) : ok atanların parmaklarına geçirdikleri halka,<br />
yüzük.<br />
õikr (A.) : anma, anılma; bildirme, bildirilme.<br />
zimÀm (A.) : yular, hayvan yuları.<br />
zimÀm-ı taãarruf (A.) : tasarruf yuları, hükmetme yetkisi.<br />
õimmì (A.) : İslâm devleti tebaasından olan ve haraç veren<br />
Hristiyanlar ve Yahudiler.<br />
zindÀn (F.) : karanlık, yer altı hapishanesi; pek karanlık,<br />
sıkıntılı yer.<br />
zìnet (A.) : süs, bezek.<br />
zinhÀr (F.) : sakın!, asla, olmaya, aman!<br />
zìr (F.) : alt, aşağı; tiz perde.<br />
zìrÀ (F.) : çünkü, şundan dolayı ki.<br />
õirÀ‘ì (A.) : ziraate ait, ziraatle ilgili, tarımsal.<br />
õi-rÿó (A.) : canlı.<br />
zişt (F.) : çirkin.<br />
zişt-i rÿy (F.) : çirkin yüzlü.<br />
zivÀne (F.) : bir kilit dilinin yerleşmesi için açılmış delik.<br />
zìver (F.) : süs, bezek.<br />
øiyÀ (A.) : ışık, aydınlık.<br />
ziyÀde (A.) : artma, çoğalma; artan, fazla kalan; çok bol;<br />
aşırı, fazla.<br />
øiyÀfet (A.) : misafir kabul etme; misafiri yedirip içirme,<br />
şölen.<br />
ziyÀn (F.) : zarar, kayıp.<br />
zort (.) : karşı gelme.<br />
ôuhÿr (A.) : görünme, meydana çıkma, baş gösterme, türeme.<br />
zuúÀú (A.) : sokak.<br />
zu‘m (A.) : bâtıl zan, sanı, boş inanç; şüphe.<br />
zÿr (F.) : kuvvet, güç.<br />
ôurafÀ (A.) : zarifler, nazik, ince duygulu, hoş konuşmayı<br />
bilir, zeki kimseler; sevici kadınlar.<br />
ôurna (T.) : keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla veya<br />
dümbelekle birlikte çalınan nefesli çalgı.<br />
zübde (A.) : bir şeyin en seçkin parçası; öz, özet, sonuç.<br />
zühhÀd (A.) : zahitler, çok aşırı sofular; kaba sofular.
zülf (F.) : yüzün iki yanından sarkan saç lülesi; sevgilinin<br />
saçı.<br />
zülf-i perìşÀn (F.) : perişan, dağınık saç.<br />
zümre (A.) : bölük, takım, cemaat, topluluk, sınıf, cins, grup.<br />
züyÿf (A.) : kalp, silik.