20.03.2015 Views

İBRAHİM TIRSÎ VE DÎVÂN'I - Süleyman Demirel Üniversitesi

İBRAHİM TIRSÎ VE DÎVÂN'I - Süleyman Demirel Üniversitesi

İBRAHİM TIRSÎ VE DÎVÂN'I - Süleyman Demirel Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİ<strong>VE</strong>RSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

TÜRK DİLİ <strong>VE</strong> EDEBİYATI ANABİLİM DALI<br />

ESKİ TÜRK EDEBİYATI BİLİM DALI<br />

İBRAHİM TIRSÎ <strong>VE</strong> DÎVÂN’I<br />

İNCELEME-TENKİDLİ METİN-SÖZLÜK<br />

DANIŞMAN<br />

Doç. Dr. Sadık ERDEM<br />

HAZIRLAYAN<br />

Kadriye YILMAZ<br />

9830205048<br />

ISPARTA – 2001


İÇİNDEKİLER<br />

sayfa<br />

ÖNSÖZ.....................................................................................................................III<br />

KISALTMALAR..................................................................................................... IV<br />

KULLANILAN TRANSKRİSİYON SİSTEMİ........................................................V<br />

İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI <strong>VE</strong> EDEBÎ ŞAHSİYETİ.................................... VI<br />

I. İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI.................................................................VI<br />

II. İBRAHİM TIRSÎ’NİN EDEBÎ ŞAHSİYETİ............................................XIV<br />

ELE ALDIĞI KONULAR.....................................................................XIV<br />

1. SOSYAL KONULAR.....................................................................XVI<br />

a) Eğlenceler....................................................................................XVI<br />

b)<br />

Musiki..........................................................................................XIX<br />

c) Meslekler ve Zanaatlar............................................................... XXI<br />

d)Sebzelerve Yemekler.................................................................XXIV<br />

e) Hayvanlar...................................................................................XXX<br />

f) Kılık-Kıyafet...........................................................................XXXIV<br />

2. YAŞADIĞI ÇEVREDEKİ AZINLIKLARIN<br />

MİLLÎ ÖZELLİKLERİ.............................................................XXXVII<br />

3. HATTATLIĞI DOLAYISI İLE ELE ALDIĞI KONULAR............XL<br />

4. MEVSİMLER................................................................................XLII<br />

III.<br />

ESERİ......................................................................................................XLV<br />

A. DİLİ....................................................................................................LII<br />

5. ARUZ ÖLÇÜSÜ................................................................................LV<br />

B. EDEBÎ SANATLAR.....................................................................LVIII<br />

SONUÇ.....................................................................................................................LX<br />

BİBLİYOGRAFYA.................................................................................................LXI<br />

DÎVÂN-I TIRSÎ............................................................................................................1<br />

I. KASİDELER.................................................................................................2<br />

II. GAZELLER..................................................................................................11<br />

III. MÜSTEZADLAR......................................................................................202<br />

IV. TAHMİSLE................................................................................................209<br />

V. TARİHLER................................................................................................215<br />

SÖZLÜK .................................................................................................................218


ÖNSÖZ<br />

XVIII. yüzyıl şairlerinden Tırsî İbrahim Efendi üzerine yapılan bu çalışma, Doç.<br />

Dr. Sadık Erdem’in danışmanlığında yüksek lisans tezi olarak hazırlanmıştır.<br />

Kataloglarda ve ansiklopedilerde dört nüsha olarak<br />

bildirilen Tırsî Dîvânı’nın çalışmalarımız esnasında yedi<br />

nüsha olduğu tespit edildi. İstanbul Yapı Kredi Bankası<br />

Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535’te bulunan nüsha, esas<br />

olarak alındı ve çalışmada A. harfi ile gösterildi. B.<br />

nüshası, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir.<br />

Araştırmalarımız neticesinde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde<br />

bir dîvâna daha rastlanıldı ve C. nüshası olarak<br />

değerlendirildi. Bunlardan başka, Süleymaniye<br />

Kütüphanesi’nde, Tırsî’ye ait olduğu tespit edilen üç dîvân<br />

nüshası, sırası ile D., E., F. olarak adlandırıldılar. G.<br />

harfi ile belirtilen son bir nüsha, Millet Kütüphanesi Ali<br />

Emiri Kitaplığı 257 numaradadır.<br />

Çalışmamız, “İnceleme”, “Tenkidli Metin” ve “Sözlük”<br />

bölümlerinden oluşturulmuştur.<br />

Birinci bölümde, temel kaynaklarda hakkında yeterli<br />

bilgi bulamadığımız Tırsî’nin, eldeki metinden<br />

faydalanılarak hayatı ve edebî şahsiyeti üzerinde<br />

durulmuştur.<br />

Tenkidli metin bölümünde, karşılaştırılan yedi<br />

nüshadan faydalanılarak sağlam bir metin oluşturulmaya<br />

çalışılmıştır.<br />

Bu bölümde okunamayan kelimeler, eski harfleriyle<br />

aynen yazılmıştır.<br />

Metinde geçen bazı müstehcen kelimelere ise baş<br />

harfleri verildikten sonra üç nokta konulmuş; varsa ekleri<br />

yazılmıştır.<br />

Sözlük bölümü, Arapça, Farsça ve bugün kullanılmayan<br />

Türkçe kelimelerden meydana getirilmiştir.


Çalışmada yol gösteren danışman hocam Doç. Dr. Sadık<br />

Erdem’e teşekkür ederim.<br />

ISPARTA-2001<br />

Arş. Gör. Kadriye YILMAZ<br />

KISALTMALAR<br />

(A.) : Arapça.<br />

A. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi<br />

Nu.: 535.<br />

a.g.e. : Adı geçen eser.<br />

B. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y. Nu.: 2917.<br />

bkz. : Bakınız.<br />

C. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />

D. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.: 548.<br />

E. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu.: 668/1.<br />

(F.) : Farsça.<br />

(Fr.) : Fransızca.<br />

F. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hafid Efendi Nu.: 352.<br />

G. : Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, Millet Kütüphanesi Ali Emiri<br />

Kitaplığı Nu.: 257.<br />

(İ.) : İtalyanca.<br />

Nu. : Numara.<br />

s. : Sayfa.<br />

sy. : Sayı.<br />

(T.) : Türkçe.<br />

T.Y. : Türkçe Yazma.<br />

(Y.) : Yunanca.<br />

yk. : Yaprak.


KULLANILAN TRANSKRİPSİYON SİSTEMİ<br />

1. Metinde Arapça ve Farsça kelimelerdeki uzun vokaller<br />

a, Y , v sırasıyla À, ì, í, ÿ şeklinde<br />

gösterilmiştir.<br />

2. Arap alfabesinde bulunup da yeni Türk alfabesinde<br />

bulunmayan harfler, Tenkidli<br />

Metin Bölümünde şu şekilde gösterilmiştir:<br />

’ hemze 1,<br />

Ð<br />

æ, å X<br />

Ó, ó<br />

ح Ò, ò<br />

خ Õ, õ w<br />

ä, ã \<br />

Ż, ż; ë, ê (<br />

Ù, ù |<br />

Ô, ô }<br />

‘ O<br />

á, à &<br />

Ú, ú é<br />

ñ<br />

ك<br />

3. Düz yazının üstüne konulan “ v ” harfi ile Farsçadaki “vÀv-ı ma‘dûle”ye işaret<br />

edilmiştir. Ò v ÀcegÀn, ò v Àr gibi.<br />

4. Birleşik sıfatlar arasına bir (-) konulmuştur. ‘Araú-çìn, Àteş-pÀre, bÀde-ò v Àr, bÀàbÀn,<br />

bed-ÀvÀz, àam-nÀk gibi.<br />

5. Nüsha farkları gösterilirken birinci mısraı, (/) işareti ile ikinci mısraı, (//) işareti ile<br />

belirtilmiştir. Tahmislerdeki a, b, c, d, e sırasıyla birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü<br />

ve beşinci mısraıya delâlet eder.<br />

6. Metinde eksik bırakılan bazı kelime ve heceler, köşeli parantez içine alınmıştır.<br />

7. Atıf vavları “u, ü; vu, vü” ile yazılmıştır.<br />

8. Farsça isim ve sıfat tamlamasında, izâfet veya sıfat kesresi, muzâf ve mevsûfa çizgi<br />

(-) ile bağlanmış ve “-ı, -i” şeklinde yazılmıştır.<br />

İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI <strong>VE</strong> EDEBÎ ŞAHSİYETİ


I. İBRAHİM TIRSÎ’NİN HAYATI<br />

İnceleme konusu olarak ele aldığımız XVIII. yüzyılın<br />

hattat ve şairlerinden olan İbrahim Tırsî’nin hayatı<br />

hakkında bilgiler sınırlıdır. Bunlar da ancak birkaç şuarâ<br />

tezkiresinde görülmektedir. Hattatlığı münasebetiyle hat<br />

sanatı ile ilgili bazı kaynaklarda da ismi geçmektedir.<br />

Şuarâ tezkirelerinden Râmiz’in Âdâb-ı Zurafâ’sında 1 ,<br />

Fatîn’in Hâtimetü’l-eş‘âr’ında 2 ve Nâil Tuman’ın Tuhfe-i<br />

Nâilî’sinde 3 Tırsî’ye yer verilmiştir.<br />

Hattatlarla ilgili eserlerde de Tırsî’den bahisler<br />

vardır. Bunlar arasında Müstakîm-zâde Süleymân Sadeddin<br />

Efendi’nin Tuhfe-i Hattâtîn 4 adlı eseri gelir. Yine İranlı<br />

Habîb’in, Hat ve Hattâtân’ında 5 da ismi geçer.<br />

Yukarıda verilen eserlerin yanında Tırsî ismine,<br />

Müstakîm-zâde Süleymân Sadeddin’e ait Arapça bir hâl<br />

tercümesi olan Mecelletü’n-nisâb fi’n-nisbi ve’l-künâ<br />

ve’l-elkâb 6 adlı eserde de rastlanılır.<br />

Anılması gereken bir eser daha vardır ki o da Josef von<br />

Hammer-Purgstall’in Geschichte der osmanischen Dichtkunst<br />

bis auf unsere Zeit’idir. Burada Tarsî maddesinde yer alan<br />

şair, Tırsî İbrahim Efendi’den başkası değildir. Hammer’in<br />

Tarsî’den seçtiği şiirler de Tırsî’ye aittir 7 . Şairin<br />

1<br />

Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli<br />

Metin-İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara,<br />

1994, s.196-197.<br />

2 Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya Destgahları, 1271, s. 251-252.<br />

3<br />

Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-Tuhfe-i Nâilî,<br />

II, Ankara Bizim Büro Yayınları, 2001, s. 588.<br />

4 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928,<br />

s. 57-58.<br />

5<br />

Óabìb, Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul Matbaa-i Ebuzziya, 1305, s.<br />

91-92.<br />

6 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Mecelletü’n-nisÀb fi’nnisbi<br />

ve’l-künÀ ve’l-elúÀb, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi<br />

Nu.: 628, yk.: 302 b .<br />

7<br />

Josef von Hammer-Purgstall, Geschichte der osmanischen<br />

Dichtkunst bis auf unsere Zeit, IV, Pesth, 1838, s. 199-204.


mahlâsı ile ilgili bir okuma hatası olduğunu zannediyoruz.<br />

Tars veya tarsî kelimelerine lügatlerde rastlanılamadı.<br />

Fakat tırs Sr| kelimesinin âbadî ve âharlı yazı kâğıdı<br />

anlamına geldiği bilinmektedir 8 . Tırsî’nin şairliğinin<br />

yanında, hattat olması dolayısıyla böyle bir mahlâsı,<br />

kullanması makuldür.<br />

Asıl adı, İbrahim olan Tırsî’nin kesin doğum tarihine kaynaklarda<br />

rastlanılamadı.<br />

Ailesi hakkında da bir bilgiye ulaşılamadı. Her ne kadar bir mısraında<br />

Mühtediyem oldı hidÀyet baña<br />

Gazeller: IX, 7. beyit, ikinci mısraı<br />

diyorsa da soyu hakkında bilgi edinilemedi. Muhtemelen<br />

gayr-i müslim kökenli olmalıdır. Kaynaklardan Anadolu’dan<br />

geldiğini öğrenebiliyoruz 9 . Yine gazelleri arasında bir<br />

beyitte:<br />

Ùırsì ‘aceb mi oynasa eùfÀl ile hemìn<br />

Anaùolıda masúaù-ı re’si Uşaúlıdur<br />

Gazeller: LXV, 9. beyit<br />

diyerek Uşak’ta doğduğunu açıklar.<br />

Daha sonra İstanbul’a yerleşmiştir. Bir gazelinde küçüklükten beri yaşadığı<br />

yerin İstanbul’da Ayasofya civarı olduğu ve At Meydanı’nda gezindiği ifade<br />

edilmektedir:<br />

Atum oynaàı At MeydÀnı oldı tÀ ezel Ùırsì<br />

Küçükden her ùaraflarda feres-rÀn olduàum yerdür<br />

Gazeller: XLIX, 5. beyit<br />

8<br />

Ferit Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın<br />

Kitabevi, Ankara, 1993.<br />

9<br />

Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya<br />

Destgahları, 1271, s. 251; Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn,<br />

Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928, s. 57; Óabìb,<br />

Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul Matbaa-i Ebuzziya, 1305, s. 91; Meómed<br />

SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye,<br />

III, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311, s. 251; İstanbul<br />

Üniversitesi Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî<br />

Eğitim Bakanlığı Basımevi, 1965, s. 650.


İstanbul’da devrin hattatlarından Defterdarlık Mektubî Kalemi baş halifesi Sinek<br />

Ahmed Efendi’den (ö. H. 1135/M. 1722) 10 Divân-ı Hümâyûn’da ferman ve beratların<br />

yazımına mahsus girift ve güzel bir yazı çeşidi olan dîvânî ve diğer bazı yazı türlerini<br />

öğrenmiştir 11 .<br />

Gazellerinde çok kitap karıştırdığından övgüyle<br />

bahseder 12 . Bununla eğitimindeki kaliteye işaret etmek<br />

ister.<br />

Osman-zâde Tâib (ö. Kahire H. 1136/M. 1724), Tırsî<br />

hakkında bir hiciv kıtasında, onun övünen, derbeder,<br />

gururlu bir kişi olduğunu ve bu huyundan vazgeçmesi<br />

gerektiğini tavsiye eder 13 :<br />

Eyleyüp Àb-ı rÿyuñı rìzÀn<br />

Der-beder gezme meşrebüñ úurısun<br />

Dün yazılduñ dilenci defterine<br />

Hele Ùırsì mürekkebüñ úurısun<br />

Tırsî, şiir yazmaya Dîvân-ı Hümâyûn kâtibi Hezârî mahlâslı Kebûterî Mehmed<br />

Efendi’nin etkisi ile başladığını söyler 14 .<br />

Geçimini temin için kâtiplik yapmıştır. Ancak nerelerde çalıştığı hakkında fazla<br />

bir bilgi yoktur. Kaynaklar, kâğıteminliği gibi birtakım vazifelerde bulunduğunda ve<br />

hâcegân (kâtipler topluluğu)a dâhil olduğunda birleşmektedir 15 .<br />

10 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />

Devlet Maùbaası, 1928, s. 100-101.<br />

11 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />

Devlet Maùbaası, 1928, s. 57; Óabìb, Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul<br />

Matbaa-i Ebuzziya, 1305, s. 91.<br />

12 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

4 b .<br />

13<br />

Mustafa Yatman, Osman-zâde Tâib Divânı’ndan Seçmeler, Kültür<br />

Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1989, s.164.<br />

14 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

4 b .<br />

15<br />

Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli Metin-<br />

İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1994,<br />

s.197; Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya<br />

Destgahları, 1271, s.25; Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn,<br />

Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928, s.57; Meómed<br />

SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye,<br />

I, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311, s.123; Cemâl Kurnaz-Mustafa


Gazellerinden alınan aşağıdaki beyitler meslekî durumu ile ilgili olarak<br />

kâğıtemini olduğunu doğrular:<br />

İdindüm fıstıúì kÀàıd-emìni olduàum demler<br />

Biraz úırpındı bÀúì úaldı anı bÀda virdüm hep<br />

Gazeller: XVIII, 2. Beyit<br />

Azaú gibi yere ey Ùırsi olduñ şimdi defter-dÀr<br />

Ezel kÀàıd-emìni muêóik-i ‘Àlem gedÀ dirken<br />

Gazeller: CXLVII, 6. beyit<br />

Yine bir başka mısrada İstanbul’da maliyede çalıştığını<br />

dile getirir.<br />

Ben ÀsitÀnede mÀliyyeye vekìl oldum<br />

Olınca pÀre nanay àam ãafÀ yerin ùutmaz<br />

Gazeller: LXXXVIII, 3. beyit<br />

Kendisinin hâcegânda yaşamaktan pek memnun olmadığını gazellerinden anlıyoruz 16 .<br />

Bir diğer beyitte de kaptanlığa kadar yükselmiş olduğu<br />

hâlde müselles ismi verilen şarap türünü içmekten sokağa<br />

atıldığı için şikâyet eder:<br />

Tersanede gelmişdi úapudanlıàa yolum<br />

İtdürdi beni göz göre ber-rÀh müåelleå<br />

Gazeller: XXII, 2. beyit<br />

İçkiye olan düşkünlüğü sebebi ile yalnız işinden olmayıp hakarete uğradığını,<br />

müşkil durumlarda kaldığını da belirtir 17 .<br />

Bir taraftan yalnızlığına ve yoksulluğuna işaret edip<br />

para kazanmak için maskaralık yaparak çalıştığını, diğer<br />

yandan da bezistanda Hint malları satan bir dükkânının<br />

Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-Tuhfe-i Nâilî, II, Ankara Bizim Büro<br />

Yayınları, 2001, s. 588.<br />

16 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

11 a .<br />

17 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

7 a .


olduğunu söyler, bununla gönül zenginliğine işaret etmiş<br />

olmalıdır:<br />

Varup bizüm kibÀra úaşmer olmaú kÀr içün ise<br />

BezistÀnda bizüm bir Hind işi dükkÀnumuz vardur<br />

Gazeller: LIX, 4. beyit<br />

Bir beyitte ip canbazlığı yaptığından da bahseder, ki yukarıdaki beyitle birlikte<br />

ele alındığında eğlence yerlerinde canbaz ve hokkabaz olarak çalıştığı anlaşılmaktadır:<br />

Ezel ip cÀn-bÀõı olduúlarum var idi ey Ùırsì<br />

Unudılmaàa bÀ‘iå şimdi uràansuzluàumdandur<br />

Gazeller: LXXVI, 6. beyit<br />

Bir şu‘bede-bÀõum hele Ùırsì-i fehìmüm<br />

Düşdi deñize ùobra ile óoúúalarum yoú<br />

Gazeller: CIX, 7<br />

Sefaletle geçen hayat sıkıntısını:<br />

Zÿr-ı kürekle geçdi bütün birden ÀşinÀ<br />

Bu rÿzgÀrda olmadı hìç yelken ÀşinÀ<br />

Gazeller: XI, 1. beyit<br />

beytiyle ifade etmekte ve bunu bir kürek mahkûmunun rüzgâr ve yelkeni görmeden,<br />

güverte altında geçen hayatına benzetmektedir.<br />

Yine çok meslek değiştirdiğini ve işlerinde sebatsız<br />

olduğunu da ifade eder, ki hayatta başarısızlığının<br />

gerekçesi olarak görmüş olabilir:<br />

Manãıb olduúda beni zencìrler øabù eylemez<br />

ÙırsìyÀ bu bendeñüz dìvÀne girmiş çıúmışuz<br />

Gazeller: LXXX, 7<br />

Tırsî’nin çevresi ve ahbapları hakkındaki bilgiler de<br />

yeterli değildir. Kaynaklardan yalnızca Kariye Mahallesi<br />

imamı, Şeyh Mustafa Şânî (ö. H. 1180/M. 1766) ile birlikte


gazeller söylediğini öğrenebiliyoruz 18 . Yine Dîvân-ı<br />

Tırsî’nin bizim esas aldığımız A. nüshası, Şânî tarafından<br />

istinsah edilmiştir. Bu da aralarında sıkı bir dostluk bağı<br />

olduğunu göstermektedir. Nitekim her ikisi de nazım türü<br />

olarak, hezel tarzını benimsemekle tanınırlar. Seyyid<br />

Hüseyin Vehbî, Vekâlet-nâme adlı eserinde Tırsî ve Şânî’nin<br />

şairlik taslaması hakkında şu beyte yer verir:<br />

Velì küttÀb-ı defter-òÀne gibi sade maòlaãla<br />

TeşÀ‘ür itmesün kimse miåÀl-i Ùırsi vü ŞÀnì 19<br />

Tırsî’nin sık sık andığı bir şair de, asıl adı<br />

Abdurrahman olan Hevâyî Kubûrî-zâde (ö. H. 1129/ M.<br />

1710)’dir 20 . O da Tırsî ve Şânî gibi bir hezel türü<br />

şairidir 21 . Aslen Edirneli bir aileden gelip Çorlulu Şehid<br />

Ali Paşa’nın iltifatına mazhar olmuştur. Paşa sayesinde<br />

bazı ruznâmecilik (günlük gelir-gider ve vukuatın kaydına<br />

mahsus defterleri tutan memur, yevmiye veya muhasebe<br />

kâtibi) görevlerine kadar yükselmiştir. Tırsî bu şairi,<br />

kendisine peyrev ve üstat olarak kabul eder:<br />

HevÀyìdür bu vÀdìde bizüm üstÀdumuz Ùırsì<br />

Olur bu masòara ebyÀtumuz yÀrÀna eglence<br />

Gazeller: CLXXXII, 5<br />

1710’dan sonra yazdığını tahmin ettiğimiz aşağıdaki beyitte ise Hevâyî’nin<br />

öldüğünü, namının kaldığını söyler ve onun yerinin doldurulamayacağını ifade eder:<br />

18 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />

Devlet Maùbaası, 1928, s.<br />

57. Şânî ile ilgili beyitler için bkz. Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 10 b , 13 a , 16 b , 31 a .<br />

19 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />

Devlet Maùbaası, 1928, s.<br />

58.<br />

20 Hevâyî ile ilgili beyitler için bkz. Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 8 a , 13 b , 14 a , 14 b , 15 b , 16 a , 21 a , 23 a , 30 a , 32 b .<br />

21<br />

Bkz. Zehra Vildan Öbek, Hevâyî (Abdurrahman Kubûrî-zâde)<br />

Dîvânı’nın Tenkidli Metni ve İncelemesi, Yayınlanmamış Yüksek<br />

Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi.


HevÀyì postı tehì úaldı nÀmı dillerde<br />

Senüñde kimse daòi ÙırsiyÀ yerin ùutmaz<br />

Gazeller: LXXXVIII, 6<br />

Tırsî, gazellerinde Tunca nehrinde yüzdüğünü anlatır. Aşağıdaki beyte<br />

dayanılarak şairin, Balkanlar ve Edirne mahalinde kalmış olduğu neticesine varılabilir:<br />

Ùunca ãuyın gördüm uzaúdan aúar ãandum ki şaù<br />

äoyınup atdum içine kendümi mÀnend-i baù<br />

Gazeller: CIII, 1. beyit<br />

Tırsî, bazı beyitleri ile dinî akidelere, biraz lâubalî bir tutum sergilemektedir 22 .<br />

Şeyhler ve vaizler hakkında pek olumlu fikirler beslemez. Her ne kadar şeyh redifli bir<br />

gazel yazıp tasavvufla ilgili terimleri kullanmışsa da, buradaki beyitlerden şeyhler<br />

hakkında müspet düşünmediği anlaşılmaktadır 23 . Tekkede oturanların burnundan<br />

gelecek kadar sıkıntıda olduğunu söyler 24 .<br />

Kaynaklar, Tırsî’nin vefat tarihini rıhlet-i beşer r$b TLqr<br />

terkibi 25 nin gösterdiği H. 1140/M. 1727-28 olarak verirler 26 .<br />

Hammer’in Geschichte der osmanischen Dichtkunst bis auf unsere Zeit isimli<br />

eserinde Tırsî’nin ölümü için H. 1180/M. 1766 tarihi verilmektedir. Gerçi elimizdeki<br />

22<br />

Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 3 b .<br />

23<br />

Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 7 b .<br />

24<br />

Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 9 b .<br />

25 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul<br />

Devlet Maùbaası, 1928, s. 57; İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazma<br />

Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî Eğitim Bakanlığı<br />

Basımevi, 1965, s. 650.<br />

26 Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli Metin-<br />

İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1994,<br />

s.197; Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya<br />

Destgahları, 1271, s. 251; Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn,<br />

Mecelletü’n-nisÀb fi’n-nisbi ve’l-künÀ ve’l-elúÀb, Süleymaniye<br />

Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu.: 628, yk.: 302 b ; Müstaúìm-zÀde<br />

SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet<br />

Maùbaası, 1928, s. 57; Meómed SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud<br />

Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye, III, İstanbul Matbaa-i Âmire,<br />

1311, s. 251; Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-<br />

Tuhfe-i Nâilî, II, Ankara Bizim Büro Yayınları, 2001, s. 588.


kaynaklar, arkadaşı Şânî’nin vefat tarihini de H. 1180 olarak göstermektedirler. Bu da<br />

kendisi ile arkadaşının ölüm tarihinin aynı olabileceği anlamına gelmektedir.<br />

Dîvân-ı Tırsî’de, iki adet tarih mısraı bulunmaktadır. İlki, Dîvân’ın tertibine<br />

söylenilmiştir. Ebcede göre hesabı, H. 1131’i verir:<br />

Buçaúçılıú idüp Ùırsì yarım mıãra‘da derc itdüm<br />

III. Didüm itmÀmına tÀrìò bu tertìb-i dìvÀnum<br />

Tarihler: II, 6. beyit<br />

İkinci tarih ise cevherî tarih olup noktalı harflerinin toplamı, H. 1154’ü verir:<br />

Óurÿf-ı cevherìsiyle didüm tÀrìòini Ùırsì<br />

Cüyÿş-ı sebzevÀta eyler idüm enginÀrı baş<br />

Tarihler: I, 5. beyit<br />

Bu ikinci tarihe dayanarak, İbrahim Tırsî’nin vefat tarihinin H.1140’dan sonra<br />

olduğu düşünülebilir. Fakat ölümü için kesin bir tarih verilemiyor. Prof. Dr. İsmail<br />

Yakıt’ın da belirttiği gibi Dîvân’daki “enginar” için düşürmüş olduğu 1154 Hicrî tarihi<br />

dikkate alınırsa vefat tarihinin, bu tarihten sonra olması daha doğrudur 27 . Öyleyse<br />

kaynaklardan Hammer’in verdiği vefat tarihi, daha isabetli görünmektedir.<br />

Son olarak kabrinin nerede olduğu meselesine gelince, kaynakların tamamı<br />

İstanbul Edirnekapı Mezarlığı hâricinde gömülü olduğunda birleşmektedirler 28 . Ancak<br />

araştırmalarımızda yerini tespit edemedik.<br />

27<br />

İsmail Yakıt, Türk-İslâm Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih<br />

Düşürme, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992, s.109.<br />

28 Sadık Erdem, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli<br />

Metin-İndeks-Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara,<br />

1994, s.197; Meómed SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i<br />

MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye, I, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311, s.123;<br />

Cemâl Kurnaz-Mustafa Tatçı, Mehmet Nâil Tuman-Tuhfe-i Nâilî, II,<br />

Ankara Bizim Büro Yayınları, 2001, s. 588; İstanbul Üniversitesi<br />

Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî Eğitim<br />

Bakanlığı Basımevi, 1965, s. 650.


II. İBRAHİM TIRSÎ’NİN EDEBÎ ŞAHSİYETİ<br />

XVIII. yüzyıl hezel şairlerindendir. Tırsî, kendi gazellerinde de sık sık açıkladığı<br />

gibi, orijinalliği daha az olan, hatta argo ifadeler yüklü, XVIII. yüzyılın Hevâyî’sidir.<br />

Hezel sahasında, Hevâyî’yi takip eder. Tırsî ve aynı şekilde Hevâyî, Osmanlılarda<br />

komik şairler olarak geçer ve eserleri, Türk mizahının geniş anlam alanını bütün<br />

çıplaklığıyla gösterir.<br />

Tırsî, Hevâyî ile Sâbit’in tarzı arasında özel bir bağ oluşturur 29 . Fakat söz<br />

söylemek kudretini bütünüyle hezliyata sarf eder. Ciddî eserler meydana getirmek<br />

yerine, çoğu yâvelerden müteşekkil bir hezliyat dîvânı oluşturur.<br />

Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinde gülmece ve yergi tarzını,<br />

iki sınıfta değerlendirdikten sonra; Tırsî’nin hezliyatını incitmeden güldüren eserler<br />

arasında değil; kaba şaka, sataşma, taşlama, kınama, iğrenç yerme ve sövme olarak<br />

yazılan eserler listesinde verir. Bu listeye Tırsî’nin yanında Gazâlî (ö. H. 942/M. 1535),<br />

Veysî (ö. H. 1037/M.1627), Ebubekir Kânî (ö. H. 1206/M. 1791), Sürûrî (ö. H. 1227/M.<br />

1812) gibi tanınmış şairlerin eserlerini de dâhil eder 30 .<br />

ELE ALDIĞI KONULAR<br />

Tırsî, kendi muhitinin ve devrinin günlük hayatıyla<br />

alâkalı bütün konularla ilgilenmiştir. Her türlü meseleye<br />

ironik yaklaşır.<br />

Mücerret mefhumlar yerine, müşahhas dünya ile<br />

ilgilenmeyi yeğler. Giyim kuşam, yiyecekler, müzik,<br />

zanaatlar gibi sosyal hayatın çeşitli alanlarına alaycı<br />

bakar. Bunda geçimini sağladığı eğlence hayatının da etkisi<br />

vardır.<br />

Hayatı anlamsız gördüğü gibi, şiiri ve şairliği de<br />

önemsiz görür. Osman-zâde Tâib, Tırsî’nin uğraşısının<br />

eğlenmek olduğunu şu mısralar ile belirtir:<br />

29 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Mecelletü’n-nisÀb fi’nnisbi<br />

ve’l-künÀ ve’l-elúÀb, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi<br />

Nu.: 628, yk.: 302 b .<br />

30 Agâh Sırrı Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,<br />

1998, s. 155.


İbn-i Gümrük ile bizim Tırsî<br />

Hayli eğlence idi yârâne<br />

Hazzı var idi ger olmasaydı<br />

Biri çengi birisi çingane 31<br />

Tırsî’nin şiirden ve şiirle meşgul oluştan beklediği,<br />

sadece eğlenmektir:<br />

ÙırsiyÀ gitdükçe úaşmer oldı eş‘Àruñ senüñ<br />

Masòara eglencedür bir àayrı dìvÀn istemez<br />

Gazeller: LXXXII, 7.<br />

beyit<br />

beytiyle bu düşüncesini ifade etmektedir.<br />

Bizzat kendisi, gazellerini anlamsız ve maskara olarak şöyle nitelendirir:<br />

Böyle bì-ma‘nÀ àazel söylemede ey Ùırsì<br />

Hele inãÀf idelüm sen gibi er mi bulınur<br />

Gazeller: LVII, 5. beyit<br />

Gürÿh-ı ò v ÀcegÀn içre úati úaşmersin ey Ùırsì<br />

Bu deñlü masòara şi‘ri idüp inşÀd n’eylersin<br />

Gazeller: CXLV, 7. beyit<br />

Şiirlerinde bir hezel şairi olması sebebiyle genelde<br />

müstehcen ve lâubalîdir. Argoya hatta küfre varan<br />

söyleyişlere ve sivri dilliliğe rastlamak mümkündür.<br />

Dîvân Edebiyatının en önemli özelliği olan mazmunlar<br />

konusunda, kendine has üstün sanat özelliklerini<br />

gösterememektedir.<br />

Diğer şairlerin şiirlerini alarak, onları aynı vezin<br />

ve kafiyede alaycı bir şekilde değiştirir. Meselâ Nâbî’nin<br />

31 Mustafa Yatman, Osman-zâde Tâib Divânı’ndan Seçmeler, Kültür Bakanlığı Yayınları,<br />

Ankara, 1989, s.164.


görmişüz redifli gazeli 32 Tırsî’nin dilinde farklı bir<br />

anlam kazanır 33 .<br />

Dîvân şiirinin hatta bütünüyle şiirin en önde gelen<br />

konularından biri olan aşk teması, Tırsî’de yok gibidir.<br />

Onun yerine yemeklere karşı duyulan sınırsız bir arzu ve<br />

diğer beşerî hazları dile getiren mısralar vardır.<br />

Ele aldığı konularda mizah hürriyetini, ahlâkî<br />

kaidelerin sınırlamasına izin vermez. Devrindeki muglim<br />

veya gulampare tabirlerini, açıkça ve defalarca söylemekten<br />

kaçınmaz 34 . Nitekim döneminin diğer hezel şairlerinde de<br />

benzeri anlatımlara rastlanır.<br />

Kendisi, hâcegândan yetişmesine rağmen, daha çok<br />

yeniçeriler tarafından rağbet görmüştür 35 .<br />

Tırsî’nin işlediği belli başlı konular şunlardır:<br />

1. SOSYAL KONULAR<br />

a) Eğlenceler:<br />

Daha evvel de belirtildiği gibi İbrahim Tırsî’nin günlük hayatının büyük bir<br />

kısmı, eğlenme ve eğlendirmekle geçer.<br />

Manzumelerinde Göksu, Bebek, Kâgıthâne, Hisar, Boğaz, Kuruçeşme gibi<br />

devrinin gözde mekânlarından sık sık bahseder 36 .<br />

Kış eğlencelerinin başında, helva sohbetleri gelir. XVIII. yüzyılda ve özellikle<br />

on üç yıl süren Lâle Devrinde, bu sohbetler kış gecelerinin vazgeçilmez<br />

şenliklerindendir. Tırsî, devrinin bu eğlence meclisleri hakkında şunları söylemiştir:<br />

Gir ki bir hey’ete cümle yÀrÀn<br />

32<br />

Ali Fuat Bilkan, NÀbì DìvÀnı, Millî Eğitim Bakanlığı<br />

Yayınları, Ankara, 1997, s. 696.<br />

33<br />

Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 14 b .<br />

34 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

5 b , 9 b , 12 b , 18 a , 26 b , 27 a , 28 a , 32 a .<br />

35<br />

Josef von Hammer-Purgstall, Geschichte der osmanischen<br />

Dichtkunst bis auf unsere Zeit, IV, Pesth, 1837, s. 199.<br />

36<br />

Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

3 b , 10 b , 18 a , 24 a , 30 b .


Gülüşüp óaôô ide óalvÀda saña<br />

Gazeller: X, 2. beyit<br />

Ùatlı ola ãoóbetlerümüz diyü miyÀne<br />

Şekkerci külÀhı ile óalvÀde mi geldüñ<br />

Gazeller: CXVIII, 4. beyit<br />

Lâle Devrinin renkli safalarından biri de, çırağan<br />

denilen gece donanmalarıdır. Hatta III. Ahmed’in meşhur<br />

sadr-ı a‘zamlarından Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ve eşi<br />

Fatma Sultan için yapılan şenliklerde, bahçesinde lâle<br />

tarhları içinde türlü mum ve kandillerin yakıldığı yalı,<br />

Çırağan yalısı ismiyle adlandırılmıştır. Tırsî, bunu<br />

Açılup lÀle mevsimi geldi<br />

Zevúı vardur begüm ÇırÀàÀnuñ<br />

Gazeller: CXIV, 7. beyit<br />

şeklinde ifade etmiştir. Yine bir başka gazelinde mevsim-i<br />

lâle dediği bahar mevsiminde çiçekçiler ocağının durumunu<br />

şöyle tasvir eder:<br />

Çiçekçiler ocaàı mevsim-i lÀle irişdükde<br />

Yanup yaúılaraú anda çerÀàÀn eylemez n’eyler<br />

Benüm de lÀciverdì lÀlemi seyr eyleyen Ùırsì<br />

Görüp ùaúımlarum hep anda iskÀn eylemez n’eyler<br />

Gazeller: LX, 5., 6.<br />

beyit<br />

Tırsî, devrin toplantılarında oynanan kukla, yüzük ve<br />

koz gibi bazı oyunlara da değinir. Meded redifli gazelinde,<br />

yüzük oyununda sayı kazanan tarafın, yenilenin yüzünü<br />

karalama âdetini kara çalmak deyimini kullanarak şöyle<br />

ifade eder:<br />

Gice ãoóbetlere gitme uyup aàyÀra meded<br />

Úorúum oldur düşürürler seni bir yÀra meded


Yüzük oynı diyerek iş çıúarurlarsa eger<br />

Oyuna girme çalarlar saña bir úara meded<br />

Dizilüp de ãıraya gelme miyÀna óaõer it<br />

Bal gibi ùatlı görin ‘Àşıú-ı nÀ-çÀre meded<br />

Gazeller: XXXVIII, 1., 2., 3. beyit<br />

Çocukların kendi aralarında oynadığı koz (ceviz) oyunu, şu şekilde<br />

anlatılmaktadır:<br />

Úoz oynar çuúurına úoymaca gÀhìce bir ãıbyÀn<br />

Üçüñ yeri düşerse ger olur mesrÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 2. beyit<br />

Yine bayramlarda çocukların oynadıkları oyunlar hakkında şöyle der:<br />

‘Ìd irdi ãalıncaú úurup ey Ùırsì-i nÀ-dÀn<br />

äıbyÀnı gezindürmege yaldızlı eşek ùut<br />

Gazeller: XXV, 9. beyit<br />

Pek çalış kÀr eyle bayramlarda çoçuúlar biner<br />

Ki çevir dollÀbı Defter-dÀrda gehvÀre ãal<br />

Gazeller: CXXVI, 3.<br />

beyit<br />

b) Musiki:<br />

Tırsî Dîvânı’nda, müzik ile ilgili konular da geniş yer tutar. Rehâvî, sıfâhân,<br />

mâhûr, bûselik, şehnâz, dügâh, hüseynî, nevâ gibi bazı musiki makamlarına yer<br />

verilmiş, ayrıca revân, evc, selmek, curcuna, zencîr, düyek gibi müzik usullerinin adları<br />

da kullanılmıştır. Yine keman, tambur, şeştar, rebab, kanun, def, kudüm, zurna, ney,<br />

mızrap gibi müzik âletlerine yer verilir.


Musiki terimleri ile bazı tasavvufî terimler kullanılır 37 . Bunların yanında musiki<br />

erbabı da şiirlerinde anılır. Devrinin güzide bir bestekârı ve hanendesi olan saray<br />

hanendeleri başı Burnaz Hasan Çelebiye 38 lâtife ile karışık göndermeler yapılır 39 :<br />

Gerekse sÀze ‘aàyÀre ayaú-dÀş<br />

Güzel sÀzendedür Ùanbÿri Mÿsì<br />

Gazeller: CCIV, 2. beyit<br />

SÀz-gìrìde naôìrüm yoú diyü tel úırmadan<br />

İki telli neyle ùanbÿr ile itmez imtizÀc<br />

Gazeller: XXXIII, 4. beyit<br />

Ney mey görelüm bÿselik it rÿy-i nevÀdan<br />

Faãlı bir iken eyledi cÀnÀne müåelleå<br />

Gazeller: XXX, 2. beyit<br />

Ò v Ànende gürÿhıyla hem-ÀvÀz olamazsın<br />

Ney-zen dedelerle daòi dem-sÀz olamazsın<br />

Gazeller: XCV, 1. beyit<br />

äaúın tel úırmadan pek iótirÀz it tÀr-ı ùanbÿruñ<br />

Bir ucı úuyrıàında bir ucı buràuya baàlanmış<br />

Gazeller: XCIII, 3. beyit<br />

Sen kemÀnı ãarı oàlı gibi ùut rÿy-i dügÀh<br />

RÀst gelmezse eger bÀrì nevÀ tÀrına baã<br />

Gazeller: XCIX, 3. beyit<br />

37<br />

Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet<br />

Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 7 b . Bu beyitlerde pîş-rev,<br />

kanun, devran ve mızrap ile hakikatin gizli sırlarının ortaya<br />

konulması tasavvufî bir anlam ifade eder.<br />

38 Reşad Ekrem Koçu, Tarihimizde Garip Vakalar, 3. Baskı, Varlık<br />

Yayınevi, İstanbul, 1971, s. 100.<br />

39<br />

Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter<br />

Kütüphanesi Nu.: 535, vr. 2 a , 8 b .


Def çalan yoúdur uãÿl ile bizüm dÀ’irede<br />

Gizlice ãıtma gibi ben ùutarum çifte dü yek<br />

Gazeller: CXX, 4. beyit<br />

Úudÿmıdur getüren vecde dervişÀnı hep<br />

Olur mı úarabaş aúrÀnı nev-demì de leõìõ<br />

Gazeller: XLI, 6. beyit<br />

ErbÀb-ı mÿsiúìsi bu õimmì gürÿhınuñ<br />

Başlar rehÀvi ile ãıfÀhÀne ibtidÀ<br />

Gazeller: I, 2. beyit<br />

Ben ki tekmìl-i maúÀmÀt u uãÿlÀt itdüm<br />

NaàamÀtum tenedür nÀten olursa ne ‘aceb<br />

Gazeller: XX, 10. beyit<br />

Úati dìvÀnedür zencìr uãÿlinden hìç ayrılmaz<br />

Raúìb olursa beste baàlanur çenberde o ferde<br />

Gazeller: CLXVII, 3. beyit<br />

SÀzende vü def-zen saña yardah ki gerekdür<br />

Hep curcunaya lÀzım olan úaşmeri ùoldur<br />

Gazeller: XLVIII, 6. beyit<br />

Bir iki ÀàÀze itdüm evc uãÿlinde bu şeb<br />

Usta Corci gÿş idüp didi ãıfÀhÀn oldı hep<br />

Gazeller: XXIV, 4. Beyit<br />

SÀza girerüm diyü bize ùafra ãatarsın<br />

Hem tel úıraraú ùÀlib-i şeh-nÀz olamazsın<br />

Gazeller: XCV, 2. beyit


c) Meslekler ve Zanaatlar:<br />

Tırsî Dîvânı’nda günlük hayatın bir parçası olan<br />

meslek ve zanaatlar, bir konu teşkil edecek kadar yer alır.<br />

Dîvân-ı Tırsî’de bakkal, pazarcı, manav, girdeci, aşçı,<br />

kaşıkçı, hammal, çuhacı, iplikçi, kassar, neccar, mücellid,<br />

marangoz, mimar, dülger, karakullukçu, kürekçi, bevvâb,<br />

nalbur, berber, çiftçi, bahçıvan, hokkabaz, mahiyyeci gibi<br />

birçok meslek ve bu mesleklerin hususiyetleri de bir konu<br />

teşkil eder:<br />

‘AsÀkir ùop ùolı başda re’ìsi<br />

Ne müşkildür úafÀ-dÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 32. beyit<br />

Oda erbÀbı tetimmÀt-ı bisÀùı óıfô ider<br />

Biz úaraúullıúçıyuz úara úazanı beklerüz<br />

Gazeller: LXXXIX, 2. beyit<br />

Bir mıãır şayúasına bÀrì kürekçi olsam<br />

Kenef-ÀsÀ kenÀr-ı revzen olursa ne ‘aceb<br />

Gazeller: XX, 7. beyit<br />

Götürmezdi yarıya ibrìşimi<br />

O óammÀlum sebük-bÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 12. beyit<br />

Bilinmezdi çuúa envÀ‘ı aãlÀ<br />

Çuúacılarda miãùÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 13. beyit


CilÀ görmezdi bez envÀ‘ı aãlÀ<br />

O çÀrşÿlarda úaããÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 11. beyit<br />

Ger pazarcı olmaú isterseñ úolayın söyleyem<br />

İskelede meyve ùartan kimsenüñ úanùÀrın öp<br />

Gazeller: XXI, 7. beyit<br />

Eskilerden Yorgi baúúÀl úaldı yüz yıllıú dükkÀn<br />

Anda úurı elli yıllık úaşúaval eksük degül<br />

Gazeller: CXXVI, 3. beyit<br />

Bir manava ùabla-kÀr olmaú murÀdum ÙırsiyÀ<br />

Dil şikest mìzÀn şikest hem ùabla-i döngel şikest<br />

Gazeller: XXVI, 5. beyit<br />

Eyü yimek pişirür aşçı baóåe girse eger<br />

Bizüm de aşçımuz ol meh-liúÀ gelür görinür<br />

Gazeller: LXI, 5. beyit<br />

Baòtı var ÓÀcı Receb girdecilik itse eger<br />

Úanúı çÀrşÿya varursa aña dükkÀn meftÿó<br />

Gazeller: XXXV, 3. beyit<br />

Úaşıúçılar úaşıàa zer nişÀn içün Ùırsì<br />

Pirinç teller[i] alur da eger úırar geçürür<br />

Gazeller: XLV, 7. beyit<br />

Úoca-vÀrì başına bir yeşil úalpaú al da gey<br />

Nereye varsın elbette bizüm bevvÀbdur dirler<br />

Gazeller: XLIII, 2. beyit


SükkÀn-ı sünbeki hele sünger alur ãatar<br />

Nalbur gürÿhı Àheni eñser alur ãatar<br />

Gazeller: LV, 1. beyit<br />

Bu úalyonlar yapılmazdı efendi<br />

Maranàozlarla mi‘mÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 30. beyit<br />

Dülger olana buràu keser köştere lÀzım<br />

6. Hem destere şÀúÿl<br />

Áletlerüñ envÀ‘ı her üstÀde gerekdür<br />

İşler sürerekden<br />

7. Müstezadlar: II, 9. beyit<br />

Berberüñ rindidür ol üstine úıl úondurmaz<br />

Müşterìye bulur ol ãuçı tirÀş olmayıcaú<br />

Gazeller: CXIII, 3. beyit<br />

LÀlecilik ideyüm dirseñ eyü lÀle idin<br />

Eyleme iki gözüm lÀle-i nu‘mÀna heves<br />

Gazeller: XC, 5. beyit<br />

Pazarda baàçe-vÀnlar óalúa reng itdüklerin gördüm<br />

Biraz na‘nÀ biraz salluta var şeb-bÿya baàlanmış<br />

Gazeller: XCIII, 5. beyit<br />

d) Sebzeler ve Yemekler:<br />

Tırsî’nin manzumelerinde, sebzeler ve yemekler de<br />

geniş yer tutar. Havuçtan, şalgam, Lanka hıyarı, patlıcan,<br />

taze enginar, Gelibolu soğanı, bamyaya kadar birçok sebze<br />

ismine yer verilir.


Yine sarı kaygana, sarımsağı bol paça, mumbar, şalgam<br />

kalyası, şalgam dolması, uskumru dolması, bol biberli ince<br />

soğanlı girde kebabı, midye pilavı, musakka, lüfer tavası<br />

gibi yemek çeşitlerinden bahsedilir.<br />

Sirkeli mercimek çorbası, balık çorbası, sarımsaklı ve<br />

fodlalı (bir tür ekmek) tarhana, köfteli çorba, ayyaşlar<br />

arasında içilmesi âdet olan ve mahmurluğu bozan işkembe<br />

çorbası gibi birçok çorba çeşitlerine rastlanır.<br />

Bunların yanında Edirne baklavası, revanî, vişne<br />

reçeli, muhallebi, aşure, Eğriboz işi köfter (pestil),<br />

mermer helvası, kudret helvası, latilokum gibi tatlılar da<br />

geçer.<br />

Ayrıca süt, ayran, kızılcık hoşafı, şalgam turşusu,<br />

kahve, boza, şıra, mey, müselles, arak gibi içecekler de<br />

vardır:<br />

Havuçla şalàamuñ hem úalyası hem turşìsi òoşdur<br />

Be óÀcì úarnabit ãallute yiyen maúhÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 2. beyit<br />

Úalya-i şalàam gözümüñ nÿrı cÀnumdur benüm<br />

Enginaruñ tÀzesi rÿó-ı revÀnumdur benüm<br />

Gazeller: CXL,1. beyit<br />

İmtilÀ itdi beni kestane-i at şübhesüz<br />

Bir vecihle aña şalàam turşısı olmaz devÀ<br />

Gazeller: XVI, 4. beyit<br />

BÿstÀn ekdüm bu sene olmadı hìç ãarı úabaú<br />

Var ise sizde òıyar bizdeki úarpuza baú<br />

Gazeller: CXI, 1. beyit<br />

Çıúup yerden ãarımsaú anı bamya gördi büzildi


äuladuúça dibin bÿstÀncılar oldı åemer peydÀ<br />

Gazeller: XII, 5. Beyit<br />

Elüme bir semüz et girse göñlüm istedi cÀnÀ<br />

Musaúúa‘ yapduraydum úurı bÀdincÀnumuz vardur<br />

Gazeller: LIX, 2. beyit<br />

Didüm bÀõencÀnuñ dürlüsi çoúdur úabaàuñ iki<br />

Biri ùolma biri úalya olur hìç eylemeñ peròÀş<br />

Tarihler: I, 2. beyit<br />

Mülÿòiyye vü bamya óÀlini ãorarsañ ‘Àlemde<br />

İkisi bir birine arúalaşup oldılar pÀ-dÀş<br />

Tarihler: I, 3. beyit<br />

N’ola ser-tÀc olursa sebzevÀta enginar lÀyıú<br />

Muãaúúa‘ yapıla úoz ile olmaz hìç aña bir aş<br />

Tarihler: I, 4. beyit<br />

Gelibolıdan arpacıú her sene nev-ãoàan gelür<br />

Acısı çeşm-i bedlerüñ gözine her zemÀn gelür<br />

Gazeller: LXXV, 1. beyit<br />

Yaóni ile turşi-i şalàam virür insÀna feraó<br />

Girde balıú çorbası hem virdi ôarìfÀne feraó<br />

Gazeller: XXXVI, 1. beyit<br />

Pilavı bulàuruñ kestaneli gördüñ yidüñ ammÀ<br />

Efendi ùoàrı söyle çorba-i bulàur gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 7. beyit<br />

8. Mercümek şorbÀsına taròana olmaz ÀşinÀ<br />

Bamya vü mülòıyyeye úayàana olmaz ÀşinÀ IV<br />

Gazeller: IV, 1. beyit


Bezm-i meyi gördüm hele mersin balıàıyla<br />

Midye pilavın zÀhid-i nÀ-dÀne düşürdüm<br />

Gazeller: CXLIII, 3. beyit<br />

ÙırsiyÀ usúumrı dolması ile<br />

Lüferüñ baña tavası òoş gelür<br />

Gazeller: LI, 9. beyit<br />

Mercimek çorbasını kimse yimez ey Ùırsì<br />

Bir sehl-i òal úatılup mÀ’il ola mayòoşa<br />

Gazeller: CLXIX, 9. beyit<br />

Bol ãarımsaú ile fodla ile olursa severüm<br />

Her ãabÀó def‘-i òumÀr itmege teròÀne ile<br />

Gazeller: CLXX, 4. beyit<br />

Bir ãanur ikisinüñ leõõetini añlamayan<br />

Bir degül kÿfteli şorbÀ ãarı úayàana ile<br />

Gazeller: CLXX, 8. beyit<br />

Laóm-i zÀ’id bile girmez eline heftede bir<br />

Kÿfte-ò v Àrlar oynadup yine kebÀb isterler<br />

Gazeller: LXIV, 3. beyit<br />

Girde kebÀbına leõõet viren<br />

Bol büber ile ince baãaldur<br />

Gazeller: LXIX, 4. beyit<br />

Bize paça yap ey aşçı ãarımsaúlı da pÀk olsun<br />

Yiyenler diye ãarımsaàı var ma‘mÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 5. beyit


Geh boza içüp gÀhì şıra gÀh müåelleå<br />

Çoú ãopa yidürdi baña bil Àh müåelleå<br />

Gazeller: XXXII, 1. beyit<br />

Bir ùulum peynir yapayum diyü çoú sa‘y eyledüm<br />

Süd ãuluymış ÙırsiyÀ yayıúda ayran oldı hep<br />

Gazeller: XXIV, 5. beyit<br />

YÀrÀn úızılcıú òoş-Àbı ister<br />

Aàdayla pişmiş òÀliã reçeldür<br />

Gazeller: LXIX, 5. beyit<br />

Gerçi àayrı ùatlılardan bıúmışuz<br />

Lìk Edirne baúlavası òoş gelür<br />

Gazeller: LI, 8. beyit<br />

Ùatlı görinmek isteyen aóbÀba ÙırsiyÀ<br />

GÀhìce Eàriboz işi köfter alur ãatar<br />

Gazeller: LV, 5. beyit<br />

Südle ãadriyye gibi yüz aàı olmaz yimege<br />

YÀ muóallebì ‘ÀşÿrÀ ile defterde midür<br />

Gazeller: LXVII, 2. beyit<br />

Bu sene óalvÀ-i úudret geldi tÀze Rÿmdan<br />

Ben de bir tebsi getürdüm rÀóatü’l-óulúÿmdan<br />

Gazeller: CXLVI, 2. beyit<br />

Ùatlı ãoóbet ola sükkerden hemÀn<br />

Bıúmışuz óalvÀ-i mermerden hemÀn<br />

Gazeller: CLIX, 1. Beyit


ÙırsiyÀ sükker ile yapdura görsün oàlan<br />

Reçel vişneyi aàda ile lu‘Àb eylemesün<br />

Gazeller: CXLIX, 11. beyit<br />

TiryÀki olan berş ile afyon ile oynar<br />

9. İstanbulumuzda<br />

Anlara duòÀn úahve ‘ale’l-‘Àde gerekdür<br />

äamsayla börekden<br />

Müstezadlar: II, 4. Beyit<br />

Bunların yanında Macar bardağı, Hind toprağından kâse-i fağfur, Bosna işi<br />

kalaylı leğen, kenarları geniş ve yayvan bakır bir kap olan lenger, çölmek, tulumdan<br />

yapılmış su kabı olan meşk ve ağaçtan yapılan çotra adlı su kabı gibi o dönemde<br />

mutfakta kullanılan alet ve edevata da yer verir:<br />

Süzilse bÀde-ÀsÀ òÀk-i Hinde beñzemez aãlÀ<br />

Kütahya ùopraàında kÀse-i faàfÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 34. beyit<br />

Gelür hep Engerusdan kÀse vü bardaàuñ envÀ‘ı<br />

Sitanbul sırçasında kÿze-i billÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 35. beyit<br />

İbrìú-i luùf ile bir içüm ãuyı virmedüñ<br />

Bosna işi úalaylı legen söylerüm saña<br />

Gazeller: III, 2. beyit<br />

Bir ùÀs aş içün Ùırsì ‘imÀrete üşürse<br />

Bir baúraç içür aş úomaàa lengeri n’eyler<br />

Gazeller: LVIII, 11. beyit<br />

e) Hayvanlar:


Tırsî Dîvânı’nda yalnız insanlar ve sosyal hayata değil, hayvanlara da yer<br />

verilmiştir. Şair, bir beytinde “Bir zemÀn besledüm evlÀd yerine bir merkeb” 40 diyecek<br />

kadar hayvanları sever.<br />

Mısır eşeği, Rumeli, Dobruca, Hersek beygirleri ve pek hızlı hareket eden Tatar<br />

beygirleri; oldukça şişman olan sipahi beygirleri, sütçü beygirlerinden de zayıf ve<br />

tembel olan Mudanya-Bursa arasında yolcu taşıyan Mudanya beygirleri, kira ile satılan<br />

mükarî beygirleri Dîvân’da en sık rastladığımız hayvan türüdür.<br />

Çayır vaktinde dışarı salınan hünkar atları, tazı, kolyoz balığı, çiroz, uskumru,<br />

damda kiremidi kıran kedi ile sansar, güzellerin beslediği güvercin, bülbül, gammaz<br />

karga, keklik, tepeli tavuk, boynu uzun kaz, sakankur denilen kum kertenkelesi, yaz<br />

günü tatlıya üşüşen karınca, tahta biti gibi çok çeşitli hayvanlar da konu olarak<br />

seçilmiştir:<br />

Eşeklenmezdi hep Mıãra gidenler<br />

ZuúÀú başında óimÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 21. Beyit<br />

Rÿm ili beygirleri tenbel olur ãanma ãaúın<br />

Dobrıca eùrÀfınuñ eşkin ùavarın görmişüz<br />

Gazeller: LXXIX, 7. beyit<br />

Gelürse Dobrıca beygirleri bu bÀzÀra<br />

Bizüm de óiããemüze bir çürük ùavar düşer<br />

Gazeller: XLVII, 7. beyit<br />

Hìç binici olmayan çapúun ùavarı n’eylesün<br />

Herseküñ beygirleri varken óimÀrı n’eylesün<br />

Gazeller: CLVII, 1. Beyit<br />

Hemìşe ãırtumuz pÀlÀn-ı àayret yaàır itmekden<br />

4040 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535,<br />

vr. 5 a .


MükÀrì beygiri gibi bıcılàan olmamuz yegdür<br />

Gazeller: LXIII, 2. beyit<br />

ZÀhid-i òar bir Tatar beygirine úÀ’il iken<br />

ÇÀresüz úaldı eşeklendi küóeylÀn istemez<br />

Gazeller: LXXXI, 4. beyit<br />

ÒünkÀr atları çayır vaúti gelüp çıúduúda<br />

İki cÀnibinde durur seyrine yÀrÀn ãaf ãaf<br />

Gazeller: CVIII, 4. beyit<br />

Úanda baúsañ büsbütün aóvÀl-i ‘Àlem böyledür<br />

MÀhì-i úolyoz saúanúur ile itmez imtizÀc<br />

Gazeller: XXXIII, 2. beyit<br />

Usúumrı mevsiminde bir düzene ãataşdı<br />

Oldı çiroz bu Ùırsì aàyÀre úaldı ùalyan<br />

Gazeller: CLX, 5. beyit<br />

Çiftlik öküz ile úoyun ile yaúışur hep<br />

Beklenmez efendi iki üç dÀne köpeksüz<br />

Gazeller: LXXXIII, 5. beyit<br />

Almaú ile kediye bir gice ben Ààÿşe<br />

Bir úalıp ãÀbÿnı çaldurdum efendi mÿşe<br />

Gazeller: CLXIX, 1. beyit<br />

Kedi küçük olursa aña gör boz fÀre gösterme<br />

Yılar hìç bir daòi varmaz ãaúın ÀvÀre gösterme<br />

Gazeller: CLXXII, 1. beyit<br />

Úaçışduúlarını ùamdan görüp aãlın su’Àl itdüm


Kedilerüñ firÀr-ı úorúu-i sañsardan geldi<br />

Gazeller: CCI, 8. beyit<br />

Ùırsì gibi eşşeklere taúlìd iderekden<br />

ÁàÀze sekmekde úarÀr eyledi bülbül<br />

Gazeller: CXXIV, 5. beyit<br />

Her n’idem dil-ber kebÿter besler ise sen daòi<br />

Bir kümes yap da yuva saydur uãÿlle yÀre ãal<br />

Gazeller: CXXVI, 4. beyit<br />

Úuş besler iseñ söyle úuşuñ adını bilsek<br />

İki adı var úaràa-i àammÀz ile keklik<br />

Gazeller: CXVI, 5. beyit<br />

MuràÀn-ı yaban aralarında büyümekle<br />

Sen bencileyin boynı uzun úaz olamazsın<br />

Gazeller: CLV, 6. beyit<br />

Òanegi bir ùavuàum vardur efendi tepeli<br />

Gören Àdem ãanur olsaydı eger iki eli<br />

Gazeller: CCIII, 1. beyit<br />

Musallaùdur üşerler ùatlıya yazın úarıncalar<br />

Úara úışuñ içinde yir yüzinde mÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 2. beyit<br />

Üşündi eylemiş taóta biti yoràane düşdükçe<br />

EmÀn virmez úırardum anları her yane düşdükçe<br />

Gazeller: CLXXIII, 1. beyit<br />

f) Kılık-Kıyafet:


Dîvân-ı Tırsî’de dikkat çeken konulardan biri, kıyafetlerdir. Çulha bezi, kırmızı<br />

ve pek parlak Venedik çuhası olan çuka-i iskerlet, Bor bezi, atlas, dalgalı bir kumaş olan<br />

hâre, düz ve beyaz olan sâde adlı kumaş, özellikle Şam’da ipekle karışık pamuk ipliği<br />

ile dokunan sarı ve kırmızı çubuklu olan çetarî, astarlık şeklinde seyrek dokunmuş bez<br />

olup amele ve ırgat için gömlek biçilen boğası, gayet sık dokunmuş kaba bir bez olan<br />

dimi ve fıstıkî gibi kumaş adları şiirlerinde sık sık kullanılır.<br />

Destar, külâh gibi serpuşlar ve arakçîn denilen külâhın veya kavuğun altına<br />

konulan örtüler, yine dildâde denilen erkeklerin başlarına sardıkları mendil gibi<br />

başlıklara da yer ayrılır.<br />

Mekteplerde giydirilen kapama adlı üniforma, ulemanın giydiği geniş bir cübbe<br />

olan biniş, binişin bir türü olan ferace, Tatar beylerinin giydiği dar kollu bir üstlük olan<br />

kontoş, mavi şalvar, çakşır adı verilen dar paçalı pantolon, içi astarlı ve bir tür kadın<br />

kıyafeti olan çintiyân, Selanik sancağındaki Usturumca’nın abası, Manisa kumaşından<br />

zıbıncık, çuhadan dikilen önü açık ve düğmesiz olarak kavuşturulan dolama, Moskof<br />

nafe (kürkü)si, kurdun ense derisinden yapılan çalkafa adlı kürk ve ferve denilen bir<br />

başka kürk çeşidi, koyun veya keçi postundan yapılan pösteki ve bunun yanında kalçın<br />

denilen uzun çoraba gelinceye kadar çok çeşitli kıyafetlere yer verilir:<br />

Ùoúurken çulha bezi hep bozardı<br />

Anuñ üstinde çimbÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 10. beyit<br />

Bilinmezdi çuúa envÀ‘ı aãlÀ<br />

Çuúacılarda miãùÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 13. Beyit<br />

Bu yıl òuddÀma yıllıú Bor bezinden sÀde virdüm hep<br />

Bulındı köpri destÀrı da bu eånÀda virdüm hep<br />

Gazeller: XVIII, 1. beyit<br />

İdindüm fıstıúì kÀàıd-emìni olduàum demler


Biraz úırpındı bÀúì úaldı anı bÀda virdüm hep<br />

Gazeller: XVIII, 2. beyit<br />

Çuúa-i iskerlete meyl eylemem<br />

Usturumcanuñ ‘abÀsı òoş gelür<br />

Gazeller: LI, 2. beyit<br />

áayriler ‘ídiyye şÀlı cÀmeler kesdürdiler<br />

Ben de Maànisa úumaşından zıbuncuú isterüm<br />

Gazeller: CXXXIII, 4. beyit<br />

Dil-bere geydürecek sÀde midür òÀre midür<br />

Raàbeti yoòsa çetariye mi bel-dÀre midür<br />

Gazeller: LXVIII, 1. beyit<br />

Eger taúyemde astÀr olmayaydı<br />

Umardum başuma dar olmayaydı<br />

Kasideler: I, 1. beyit<br />

Yeñi eåvÀb idindi bir semÿr úalpaú ile Ùırsì<br />

MüselmÀna taòallüf eyleyüp bed-nÀm içün ãaúlar<br />

Gazeller: L, 5. Beyit<br />

ÚabÀóat eyler idi ortalıàa<br />

Ayaúda mÀ’ì şalvÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 9. Beyit<br />

Zencefe ferÀceler uyàun degüldür ekåerì<br />

Zencef olmazsa olur reng ile àayùan mütteóid<br />

Gazeller: XXXIX, 2. Beyit


Dürlü dürlü renge girmiş pür-refÿ ferÀcesi<br />

Çuúacılarda olan mÿstÀr şeklin gösterür<br />

Gazeller: XLVI, 5. beyit<br />

Bir bez alayum geydüreyüm dirse raúìbe<br />

Mekteb úapaması gibi olaydı çiçeksüz<br />

Gazeller: LXXXIII, 10. beyit<br />

NÀfe-i Mosúov gibi yoú mu‘teber<br />

Hem Úazaàuñ cül-úafÀsı òoş gelür<br />

Gazeller: LI, 5. beyit<br />

Güz irdi mevsim-i berd oldı şimdi kürk ister<br />

O pösteki-i úuzı çalúafa yerin ùutmaz<br />

Gazeller: LXXXVIII, 4. Beyit<br />

Hem dayanur hem ıãıdur ayaàuñ<br />

Úalçını tebdìl-i çorab itme ãuã<br />

Gazeller: XCVIII, 3. beyit<br />

2. YAŞADIĞI ÇEVREDEKİ AZINLIKLARIN MİLLÎ<br />

ÖZELLİKLERİ<br />

Osmanlı’nın sosyal yapısındaki milletlerin özellikleri<br />

üzerinde şair, ayrıca durur. Ermenilerin musikisi,<br />

çingenelerin hırsızlığı, Gürcülerin bitli oluşu gibi.<br />

Türklerle ayran arasındaki ilişkiye, kinayeli olarak<br />

şu beyitte yer verir:<br />

10. Hep yoàurt göñüllidür görse ãuyı ayran olur<br />

äanmañ EtrÀki ãaúın ayrana olmaz ÀşinÀ<br />

Gazeller: IV, 2. beyit


Ermenîlerin müziğe katkıları büyüktür. Tırsî<br />

Dîvânı’ndan aşağıya alınan ilk beyitte Artin adındaki bir<br />

Ermeni’nin tanbur çalması anlatılır, aynı gazelin ikinci<br />

beytinde ise çingenelerin hamamdan peştamal çalacak kadar,<br />

hırsız olmalarına yer verilir:<br />

Artin n’idem ki ùanbÿre-i bì-me’Àl çalar<br />

Ùıfl-ı òattÀna cÀriói engüşt-i bal çalar<br />

Gazeller: XLIV, 1. beyit<br />

Pek pek gözet ãaúın hele óammÀmda Úıbùìyi<br />

Hìç şübhe yoú ki boş gidemez peştemÀl çalar<br />

Gazeller: XLIV, 2. beyit<br />

Sık sık çingenelere, çingenelerin hayat tarzına ve<br />

çerge adı verilen çadırlardaki yaşamlarına temas eder:<br />

Gelse úara úız çergeye meclisde düzilse<br />

ÒÀlì ola aàyÀrdan ol itleri n’eyler<br />

Gazeller: LVIII, 5. beyit<br />

C. Süzgeci ‘aùùÀruñ oldı meşrebümce söyledi<br />

ÓÀãılı bir millete çingane olmaz ÀşinÀ<br />

Gazeller: IV, 3. beyit<br />

Çingenelerin bakla ile fal bakma özelliğini ise şu<br />

beyti ile açıklar:<br />

Pirinç ü mercimekle baúla fÀlı kimse açmış mı<br />

Gel ey çingane söyle baúladan meşhÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 25<br />

Kafkas halkından olan Gürcülerin güzel olmakla<br />

birlikte yoğun bit istilâlarından kendilerini


kurtaramadıkları anlaşılıyor 41 . Şair de onların bu<br />

durumularını, bütün beyitlerinde Gürcü ile bit kelimesini<br />

yan yana kullanarak ima eder:<br />

Úul olmazlardı Gürcìler aàaya<br />

Ucında bit úadar kÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 37. beyit<br />

Úapucı Gürci yıúdı arøumuz yoú yire hem sögdi<br />

Yanında bit úadar raàbetsüz oldum ÀşinÀ dirken<br />

Gazeller: CXLVII, 2.<br />

beyit<br />

Akıncı bir kavim olan Tatarlar, hızlı ata binerler. Bu<br />

vasıflarından dolayı Osmanlıda postacılık ve ulaklık görevi<br />

ile istihdam edilmişlerdir. Tırsî, beyitleri ile onların bu<br />

özelliklerine işaret eder:<br />

Sürerdi menzili kÀfirce aàyÀr<br />

O yolda òavf-i Tatar olmayaydı<br />

Kasideler : I, 5. beyit<br />

Raúìbi tìr-i Ùatar ile urur öldürürdüm lìk<br />

Demir türsinden arúasında vardur bir siper mÀni‘<br />

Gazeller: CV, 2. Beyit<br />

Sosyal yapıdaki milletleri, sadece ahlakî özellikleri ile değil, kıyafetleri ile de<br />

değerlendirir:<br />

Alaca destÀr ile aàyÀr şeklin gösterür<br />

Milletin farú eylemem Bulàar şeklin gösterür<br />

Gazeller: XLVI, 1. beyit<br />

Bu mısrada da Kürtlerin abasından bahseder:<br />

41 Cemâl Kurnaz, Ahmet Tâlat Onay Eski Türk Edebiyatında<br />

Mazmunlar, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s. 78-<br />

79.


Bir zemÀn Kürdler ‘abÀsı gibi geyerdüm ‘abÀ<br />

Tahmisler: III, 3.<br />

beyit, 1. mısraı<br />

Hristiyan geleneğinde, kış mevsiminde papazlar tarafından haçı suya bırakma<br />

âdeti vardır. Haçı, kim bulursa papaz tarafından ödüllendirilir 42 . Aşağıdaki beyitte kara<br />

koncolos dediği papazdır ve haçı suya bırakışı tasvir edilir:<br />

EncÀmı úara úoncolosuñ õimmiler hemÀn<br />

äuya bıraàa óaçı ùoñarsa ãafÀsıdur<br />

Gazeller: LXXII, 5. beyit<br />

Óaçı suya bıraàup ùoñdurur ise o sene<br />

Bereket olur imiş aralarında zÀde<br />

Gazeller: CLXV, 7. beyit<br />

Hristiyanların zaman zaman yanlış davranışlar sergilediklerini aşağıdaki beytiyle<br />

ifade eder:<br />

Yılda bir küfri olur úavm-i naãÀrÀnuñ gözet<br />

Her birine iltiyÀm it çehre-i murdÀrın öp<br />

Gazeller: XXI, 8. beyit<br />

Bu beyitte ise, Ermeniler ile Yahudilerin anlaşmazlıklarına temas edilmiştir:<br />

Bir úazanda úaynasa yüz yıl ne mümkin ÙırsiyÀ<br />

Ermenì ile yehÿd zÿr ile itmez imtizÀc<br />

Gazeller: XXXIII, 5. beyit<br />

3. HATTATLIĞI DOLAYISI İLE ELE ALDIĞI KONULAR<br />

Tırsî’nin şairliğinin yanında hattat olduğu daha önce<br />

belirtilmişti. Manzumelerinde yer yer bu mesleğin etkileri<br />

42 a.g.e., s.186.


görülür. Kâğıt ve mürekkep redifli iki gazeli vardır.<br />

Rigdan, hokka, pergel gibi kelimeler de kullanılmıştır:<br />

‘Arø-ı óÀl eylemege yÀre yazarlar kÀàaõ<br />

Meger ÀbÀdì ola olmaz aña her kÀàaõ<br />

äulu olursa mürekkeb úati rüsvÀ yazılur<br />

Çeker elbet anı mÀnende-i sünger kÀàaõ<br />

Söz gerek dil-bere doldurmaàa sìm ü zer ile<br />

Serpme olursa ger altun bula zìver kÀàaõ<br />

Öyle pÀk ola ki gözler úamaşa baúduúça<br />

Ola mÿmcı úuşaàı gibi ser-À-ser kÀàaõ<br />

Óarbeliler daòi taãvìr olınursa Ùırsì<br />

Yazıcılar diye gördükde muãavver kÀàaõ<br />

Gazeller: XL, 1, 2, 3, 4, 5. beyit<br />

DükkÀnda ãatardum úoyı yÀrÀna mürekkeb<br />

Dirhemcigi bir pÀreye ammÀ ne mürekkeb<br />

Cüz’ìce mürekkeb yalamış dirler efendi<br />

Aàzında bulaşmışlara her yana mürekkeb<br />

Hìç yazı nedür bilmeyene al dinilür mi<br />

LÀzım olur elbet yine yazana mürekkeb<br />

KÀr isteyen alurdı sepetli şìşelerle<br />

Mekteb dolaşur ãatmaàa ãıbyÀna mürekkeb<br />

Hep úaraúura düş gibi geldi baña Ùırsì<br />

Dökildi bulaşdı hele her yana mürekkeb<br />

Gazeller: XXI, 1., 2., 3., 4., 5. Beyit


ÙırsiyÀ her ne zemÀn nÀmumı yazsam úurımaz<br />

Serpeyüm dirsem olur üstine rìg-dÀn meftÿó<br />

Gazeller: XXXV, 3. beyit<br />

KenÀr çizmez mücellid rub‘a dÀ’ir<br />

Eger destinde pergÀr olmayaydı<br />

Kasideler: I, 25<br />

4. MEVSİMLER<br />

Tırsî Dîvânı’nda dikkati çeken bir diğer hususiyet, mevsimlerdir. Şair, özellikle<br />

kış mevsimi olmak üzere bütün mevsimlere yer verir. Kış, şikâyet edilen bir mevsimdir.<br />

Bu konudaki beyitler, aşağıya alındı:<br />

ŞitÀnuñ ortasına irmedi kömür bitdi<br />

äoàuú edÀlara bir dalya úardur bÀ‘iå<br />

Gazeller: XXXI, 3. Beyit<br />

Úara yel ile dipi gözlüye göz açdurmaz<br />

Ùutılmaàa ùolıya rÿzàÀrdur bÀ‘iå<br />

Gazeller: XXXI, 3. beyit<br />

XLVII. gazelde mevsimlerin insan üzerindeki etkileri<br />

hususu işlenmiştir:<br />

Úışı bu şehrümüzüñ evsaù-ı şitÀda olur<br />

Ki úara yel esicek yaàmur ile úar düşer<br />

Bu úışda ensebi manúal kenÀrıdur ammÀ<br />

Birisi yelpazeler ise çoú şerÀr düşer<br />

Gazeller: XLVII, 2., 6. Beyit<br />

Bu zemherìr úara úışuñ ibtidÀ’sıdur


Ekåer bürÿdetiyle geçer iútiøÀsıdur<br />

Gazeller: LXXII, 1. beyit<br />

Aşağıdaki beyit ise, baharı müjdeleyen cemre ve onunla ilgili halk inanışlarını<br />

anlatır:<br />

EfkÀr-ı cemre ãoàuú ile bükdi úaddümi<br />

Düşdi üçi de kìseye birden òaùÀsıdur<br />

Gazeller: LXXII, 7. beyit<br />

Uzarsa ãavm-ı naãÀrÀ gibi bürÿdetümüz<br />

Kömürlüge o zemÀn cemre bì-şümÀr düşer<br />

Gazeller: XLVII, 3. beyit<br />

Aşağıdaki beyitler, kış mevsiminde geçim konusunu ve kış hazırlıklarını anlatır:<br />

áayrı õaòìre oldı temÀm odun isterüm<br />

Ùırsì bu demde odun ise baş belÀsıdur<br />

Gazeller: LXXII, 9. beyit<br />

Úış güni ãoàuú àazel yapılsa insÀn istemez<br />

Bu ãoàuk sözler ider insÀnı óayrÀn istemez<br />

Gazeller: LXXXII,1. Beyit<br />

Kışta kırk gün devam eden şiddetli soğuklara erbain, elli gün devam edenlere ise<br />

hamsin denir. Aşağıdaki beyitle bu soğuklara işaret edilmektedir:<br />

Gördiñüz mi geldi úara úoncolosla erba‘ìn<br />

Şiddet-i sermÀyı hìç ta‘rìf ü tibyÀn istemez<br />

Gazeller: LXXXII, 2. beyit<br />

Öyle úarlar yaàdı göz açdurmaz oldı körlere<br />

Bir lodos esse erürdi úarı bÀrÀn istemez<br />

Gazeller: LXXXII, 3. beyit


Bu ãoàuú sözler ãaçaú buzı gibi ùoñdurdı hep<br />

Úar u buz maóv olduàın bir dürlü ãıbyÀn istemez<br />

Gazeller: LXXXII, 6. beyit<br />

Kış mevsimi sebzeleri olan havuç ve şalgama da şu beyit ile temas edilmektedir:<br />

Sebze-i úışda havuç şalàam ile tev’emdür<br />

Ùab‘umuz úalyasın özler de ìmÀnum diyerek<br />

Gazeller: CXXIII, 6. beyit<br />

Úış güni úahvaltıya şÿr-bÀ yiyen gelsün diyem<br />

äarımsaúla yaàlı etmekler gerek teròÀnede<br />

Gazeller: CLXXXIV,7. beyit<br />

III. ESERİ<br />

Bilindiği gibi, İbrahim Tırsî’nin bir Dîvân’ı vardır.<br />

Kaynaklar, bu Dîvân’ın III. Ahmed’in damadı olan Sadr-ı<br />

a‘zam Çorlulu Şehid Ali Paşa’ya (ö. H. 1128/ M. 1716)


takdim edildiğini ve günümüze kadar ulaşamayıp zayi<br />

olduğunu belirtirler. Bunun üzerine Dîvân, yeniden Şânî<br />

tarafından H. 1131/M. 1727’de tertip edilir 43 .<br />

NÜSHALARIN TAVSİFİ<br />

Tırsî Dîvânı’nın nüshaları şunlardır:<br />

Nüsh Bulunduğu Kütüphanenin adı ve numarası<br />

a<br />

A. Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi<br />

Nu.: 535.<br />

B. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi<br />

T.Y.: 2917.<br />

C. İstanbul Arkeoloji Müzesi<br />

Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />

D. Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.:<br />

548.<br />

E. Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi<br />

Nu.: 668/1.<br />

F. Süleymaniye Kütüphanesi Hafid Efendi<br />

Nu.: 352.<br />

G. Millet Kütüphanesi Ali Emiri<br />

Kitaplığı Nu.: 257.<br />

A.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Yapı Kredi Sermet Çifter<br />

Kütüphanesi, Nu.: 535.<br />

İstinsah Tarihi: -<br />

Müstensih: MuãùafÀ ŞÀnì.<br />

İstinsah Kaydı: äÿret-i ‘arø-ı óÀl kemÀ-vücide fì-õeyli nüsòati’n-nÀôım es‘Àdehullah<br />

Devletlü, meróametlü, ‘inÀyetlü sulùÀnum<br />

óaøretlerinüñ ÀsitÀn-ı iósÀn-nişÀnları pìş-gÀhına<br />

icmÀlen ‘arø-ı òÀl-i ‘ÀcizÀne-i bì-mecÀl budur ki bu<br />

eåer-i bì-úadrüñ ibtidÀ’en úaleme gelmesine bÀdì şehìdi<br />

ãa‘ìd äadr-ı a‘ôam-ı esbaú DÀmÀd ‘Alì Paşa aleyhi<br />

raómet-ullahi te‘ÀlÀ olup cem‘ ve taórìr itdürmişler<br />

idi ba‘de zemÀn ol nüsòa øÀyi‘ olup bir def‘a daòi<br />

òÀùır-nişÀn bulınanlar cem‘ ve mÀ‘-adÀsı müceddeden<br />

43 Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet Maùbaası, 1928,<br />

s.57.


itmÀm olındı def‘aÀt ile cem‘ ve tefrìú vÀúì‘ olup<br />

Àòirü’l-emr biñ yüz otuz bir tÀrìòinde bir úaãìde ve<br />

yüz yetmiş dört àazel ‘aúd ve taórìr ve iki taómìs ve<br />

bir tÀrìò daòi øamm ve tasùìr olınup ilÀ-heõÀl-Àn<br />

úalmış idi el-óÀletü haõihi tebyìø ve taórìr ve òÀk-i<br />

pÀy-i devletlerine ref‘ olındı çeşm dÀştem ki “ÀnÀn ki<br />

òÀk be-naôar kìmyÀ-kunend ÀyÀ bÿd ki gÿşe-i çeşmì bemÀ-kunend”<br />

mefhÿmunca leóÀôe-i çeşm-i kerem ve<br />

‘inÀyetleriyle manôÿr buyrılmaàa bu ‘abd-i dÀ‘ìlerin<br />

úarìnü’l-‘ayn ve maóbÿr ve mesrÿr buyrılmaú bÀbından<br />

luùf-ı kerem-i iósÀn devletlü ‘inÀyetlü meróametlü<br />

‘uùÿfetlü sulùÀnum óaôretlerinüñdür.<br />

el-‘abdü’d-dÀ‘ì MuãùafÀ ŞÀnì<br />

Ölçüler: 21x13.4 (15.9x8.9).<br />

Yaprak Sayısı: 37.<br />

Satır Sayısı: 23.<br />

Cilt: Ciltsiz, şirazesiz, dağınık.<br />

Yazı: Nesih, harekesiz, çift çizgiden oluşan siyahlı ve<br />

yaldızlı cetvel bulunuyor.<br />

Kâğıt: Aharlı krem, ince, yer yer kurt yenikleri olan<br />

kâğıt.<br />

Filigran: Su yollu filigran, filigranda grekçeye benzer<br />

marka adını hatırlatır yazılar var.<br />

Mürekkep: Tamamında siyah mürekkep kullanılmış yalnızca<br />

sonuncu varakta tarih-i tertib-i dîvân ve ondan sonra<br />

gelen izahın birinci satırı kırmızı ile yazılmış.<br />

Tezhip ve başlıklar: Serlevha müzehhep.<br />

Başı:<br />

adtba Hn afyr}Ddm dva lvaõ<br />

rvW !vw adtba HnarAbk HcnrAv NyrVkrm$!<br />

Sonu: 1131Mnavyd Bytrt vb _yrAt Hnmamta M dyd<br />

MdtyA Crd Ddor\m Mray Ysr| Bvydya !Ly<br />

c!çvb<br />

Bu nüshada 1 kaside, 185 gazel, 3 müstezad, 2 tahmis ve 2 tarih mevcuttur.


B.: İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y.: 2917.<br />

Bu nüshaya, bulunduğu kütüphanenin onarım görmesi<br />

sebebiyle ulaşılamadı. Ancak mikrofilminden ve İstanbul<br />

Üniversitesi Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu’ndan alınan<br />

bilgilerle tavsifi yapılabildi.<br />

İstinsah Tarihi: -<br />

Müstensih: -<br />

İstinsah Kaydı: -<br />

Ölçüler: 20.1x13.4 (15.3x8).<br />

Yaprak Sayısı: 45.<br />

Satır Sayısı: 21.<br />

Cilt: Kahverengi meşin, yaldızlı şemseli cilt.<br />

Yazı: Talik, harekesiz.<br />

Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt.<br />

Başta, Halis Efendi Kütüphanesi yazısının altında<br />

kütüphanenin resmî mührü onun altında da Dîvân-ı Tırsî ve<br />

Arap rakamları ile 2917 yazısı vardır.<br />

Başı:<br />

YdyymlvarAdHm$abMdramva<br />

Ydyymlvarats JDdm H!Atrka<br />

Sonu: Mnavyd Bytrt vb _yrAt Hnmamta M dyd<br />

MdtyA Crd Ddor\m Mray Ysr| Bvdya !Ly c!çvb<br />

Bu nüshada 2 kaside, 198 gazel, 3 müstezad, 3 tahmis<br />

ve 2 tarih mevcuttur.<br />

C.: İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />

İstinsah Tarihi: -<br />

Müstensih: Gümülcineli-zÀde Ebü’l-berekÀt es-Seyyid Meómed<br />

Emìn.<br />

İstinsah Kaydı: Sevvede’l-óaúìr Gümülcineli-zÀde Ebü’lberekÀt<br />

es-Seyyid Meómed Emìn ‘afÀ-anhümÀ.<br />

Ölçüler: 21x14 (16x8.5).<br />

Yaprak Sayısı: 57.


Satır Sayısı: 15.<br />

Cilt: Açık yeşil ve lâciverde çalan yeşil ebrulu mukavva<br />

cilt, cilt biraz yıpranmış, şirazeli, miklaplı, iç<br />

kapak açık kahverengi.<br />

Yazı: Talik, harekesiz, serlevhalı, üç çizgiden oluşan<br />

çerçeve, kırmızı çift çizgili cetvel.<br />

Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt, su yollu filigranlı<br />

sayfalarında yer yer mantarlaşmalar var (26 a ),<br />

filigranında MA.... yazısını çözebildik arka kapaktaki<br />

sayfadaki filigranda CLV yazısı; ön kapaktaki sayfanın<br />

filigranında taçlı bir ördek arması var.<br />

Başta, Arkeoloji Müzeleri Bibliyotek yazılı kaşe,<br />

altında 1465 numara, eski harflerle Dîvân-ı Tırsî onun<br />

yanında Hezliyyat-ı Tırsî, altında kütüphanenin eski<br />

harflerle olan resmî mührü ve No:1465 yazısı vardır.<br />

Başı: adtba Hn afyr} Ddm dva lvaõ rvW !vw<br />

Wdtba HnarAbk HcnrAv NyrVkrm$!<br />

Sonu: 1131Mnavyd Bytrt vb _yrAt Hnmamta M<br />

dyd<br />

MdtyA Crd Ddor*m MrAy Ysr| Bvyda !Ly c!çvb<br />

Bu nüshada 1 kaside, 188 gazel, 2 müstezad, 3 tahmis ve<br />

2 tarih mevcuttur.<br />

D. Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.: 548.<br />

İstinsah Tarihi: 1237 senesinin rabiü’l-âhire ayının on<br />

birinci günü (05.01.1822, cumartesi günü).<br />

Müstensih: MuãùafÀ Şerrì.<br />

İstinsah Kaydı: Temmeti’d-dìvÀnu Ùırsì ‘aleyhi raómetü’lbÀrì<br />

ve’l-kÀtib ve’l-úÀrì min- yedi faúìr MuãùafÀ Şerrì<br />

bende-i MevlÀnÀ úuddise sirrahü’l-‘Àlì senete seb‘atin<br />

ve åelÀåine ve mieteyn ve elf fi-şehri Rabì’s-sÀnì ihdÀ<br />

‘aşrate.<br />

Ölçüler: 21.5x15 (16x10.5).<br />

Yaprak Sayısı: 34.


Satır Sayısı: 23.<br />

Cilt: Ebrulu mukavva cilt, şirazeli, miklapsız.<br />

Yazı: Nesih, harekesiz, kırmızı ve siyah mürekkep.<br />

Kâğıt: Aharlı kalın kâğıt.<br />

Başta kütüphanenin resmî mührü vardır. Bunun yanında<br />

Millî Eğitim Bakanlığı Hisar-Selepçioğlu Kitaplığı ...<br />

Müdürlüğü şeklinde bir mühür basılıdır. 1 b ’de<br />

kütüphanenin resmî mührü var.<br />

Başı:<br />

adtba Hn afyr} Ddm dva lvaõ rvW !vw<br />

Wdtba HnarAbk HcnrAv<br />

KrVkrm$!<br />

Sonu: 1131Mnavyd Bytrtvb _yrAt Hnymamta M dyd<br />

MdtyA Crd Ddor\m MrAy Ysr| Bvdya !Ly c!cvb<br />

Bu nüshada 1 kaside, 180 gazel, 2 müstezad, 2 tahmis<br />

ve 2 tarih mevcuttur.<br />

E.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Süleymaniye Kütüphanesi<br />

Hâlet Efendi Nu.: 668/1.<br />

İstinsah Tarihi: -<br />

Müstensih: -<br />

İstinsah Kaydı: -<br />

Ölçüler: 21.5x13.5 (16x8).<br />

Yaprak Sayısı: 1-40 varaklar arası Dîvân-ı Tırsî, 41-71.<br />

varaklar arası Hevâyî Kuburîzade Dîvânı, 72-83.<br />

yapraklar arası Tırsî ve Adlî’nin mensur hezliyeleri<br />

vardır.<br />

Satır Sayısı: 19.<br />

Cilt: Kahverengi meşin, yaldızlı, zencirekli, şirazeli,<br />

köşelerde daireler var.<br />

Yazı: Talik, harekesiz, yaldızlı çift cetvelli.<br />

Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt.<br />

Filigran: Su yollu filigran.<br />

Mürekkep: Siyah.


Tezhip ve başlıklar: İlk sayfada serlevha tezhipli.<br />

Başı:<br />

YdyAymlvarA|Hm$abMdramva<br />

YdyAymlvaratsdDdm H!Atrka<br />

Sonu: MnJvyd Bytrtvb_yrAtHnmamtaM dyd<br />

MdtyA Crd Ddor*m MryYsr| Bvdya !Ly<br />

c!çvb<br />

15 a ve 26 a ’da sayfa kenarında beyitler bulunuyor.<br />

Başında Hâlet Efendinin vakıf mührü vardır.<br />

Bu nüshada 1 kaside, 175 gazel, 2 müstezad, 2 tahmis<br />

ve 2 tarih mevcuttur.<br />

F.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Süleymaniye Kütüphanesi<br />

Hafid Efendi Nu.: 352.<br />

İstinsah Tarihi: -<br />

Müstensih: -<br />

İstinsah Kaydı: -<br />

Ölçüler: 21x12.5 (8x16).<br />

Yaprak Sayısı: 41.<br />

Satır Sayısı: 18.<br />

Cilt: Kırmızı meşin, şemseli, zencirekli.<br />

Yazı: Talik, harekesiz, kırmızı ve yaldızlı cetvelli.<br />

Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt.<br />

Filigran: Su yollu filigran.<br />

Mürekkep: Siyah, yaldızlı ve kırmızılı cetvelleri mevcut<br />

Tezhip ve başlıklar: İlk sayfa tezhipli.<br />

Başı: Ydyymlvar adHm$abMdramva<br />

YdyymlvaratsADdmy!trkA<br />

Sonu: 1154 ÞabYanknaMdyarlyaHtavzbs Þvyc<br />

Ysr| Yn-yrAt Mdyd Hlysyrhvc fvrq<br />

Başta, Hafid Efendinin vakıf kaydıyla mührü basılıdır.<br />

Bundan başka üstte Süleymaniye Kütüphanesi mührü<br />

bulunmaktadır.


Bu nüshada 1 kaside, 168 gazel, 2 müstezad, 1 tahmis ve<br />

2 tarih mevcuttur.<br />

G.: İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn-ı Ùırsì, Millet Kütüphanesi Ali<br />

Emirî Kitaplığı Nu.: 257.<br />

İstinsah Tarihi: -<br />

Müstensih: -<br />

İstinsah Kaydı: -<br />

Ölçüler: 20x14 (16x6.5).<br />

Yaprak Sayısı: 36.<br />

Satır Sayısı: 21.<br />

Cilt: Koyu kahverengi meşin, altın cetvelli cilt, gül<br />

motifli şemseli, şirazesiz, mıklepsiz (iç ve yan<br />

kâğıdı, çiçekli ebrulu).<br />

Yazı: Nesih ve rika arası kırma bir hat, harekesiz,<br />

cetvelsiz.<br />

Kâğıt: Aharlı Avrupa kâğıt, ilk sayfadan 4 a ’ya kadar<br />

mantarlaşma, 21 a ’da rutubet var ve bu sayfanın kâğıdı<br />

tamir edilmiş, 33 a ve devamındaki varaklarda yer yer<br />

yanma ve mantarlaşma var.<br />

Filigran: Su yollu filigran, filigranda markaya benzer<br />

çeşitli yazılar var.<br />

Mürekkep: Siyah mürekkep, çift sütun.<br />

Tezhip ve başlıklar: Yok.<br />

Başı:<br />

YdyymlvarAdHm$abMdramva<br />

YdyymlvaratsdDdmy!trkA<br />

Sonu: ÞabYanknaMdyarlyaHtavzbs Þvyc<br />

Ysr| Yn-yrAt Mdyd Hlysyrhvc fvrq<br />

Zahriyesinin başında besmele rumuzu, zahriyesinin sol<br />

üst köşesinde “Ali Bey”’in iktisap imzası, altında<br />

Dîvân-ı Tırsî yazısı altında Hezliyyat yazısı<br />

bulunmaktadır. Yeni harflerle Millet Genel<br />

Kütüphanesi’nin kaşesi, tam ortada Ali Emirî Efendinin


yuvarlak vakıf mührü, onun altında öncelerde kullanılan<br />

Millet Kütüphanesi yuvarlak müdürlük mührü basılıdır.<br />

1 b ’de yine yuvarlak Ali Emirî vakıf mührü<br />

bulunmaktadır. 39 b ’de Millet Kütüphanesinin yuvarlak<br />

Cumhuriyetin başlangıcında kullanılan müdürlük mührü<br />

vardır.<br />

Bu nüshada 1 kaside, 193 gazel, 2 müstezad, 2 tahmis ve<br />

2 tarih mevcuttur.<br />

Nüshaları karşılaştırarak oluşturduğumuz Tırsî<br />

Dîvânı’nın sağlam metninde, 224 manzume yer alır. Bunların<br />

nazım şekillerine göre dağılımı şu şekildedir:<br />

Kaside 2<br />

Gazel 213<br />

Müstez<br />

4<br />

ad<br />

Tahmis 3<br />

Tarih 2<br />

Şairin 213 gazelinden 79’u 5 beyitten, 23’ü 6<br />

beyitten, 60’ı 7 beyitten, 4’ü 8 beyitten, 25’i 9 beyitten,<br />

2’si 10 beyitten, 15’i 11 beyitten, 2’si 13 beyitten, 2’si<br />

14 beyitten, 1’i 15 beyitten oluşmaktadır.<br />

Gazellerin harflere göre dağılımı şu şekildedir:<br />

Elif 16, be 8, te 5, se 3, cim 2, ha 2, hı 1, dal 2,<br />

zel 3, rı 34, ze 13, sin 1, şin 7, sad 2, dad 1, tı 3, zı<br />

1, ayn 1, gayn 1, fe 2, kaf 5, kef 10, lem 7, mim 13, nun<br />

17, vav 2, he 24, ye 29.


A. DİLİ<br />

XVII. yüzyılda Nâbî ile başlayan hikmete ve halka yönelme hareketinin XVIII.<br />

asırda Mahallîleşme Cereyanı olarak edebiyatta yer aldığını görüyoruz. Bu cereyan,<br />

XVIII. yüzyıl şairi olarak Tırsî’yi de etkilemiştir.<br />

Dîvân-ı Tırsî’de, Arapça ve Farsça kökenli kelimeler daha az kullanılmıştır.<br />

Bununla birlikte argo söyleyişlere ve Batı kökenli kelimelere sık sık yer verilmiştir 44 .<br />

Kösteği kırmak, sakalı ele vermek, bel vermek, kelin ilacı, sözün torbaya<br />

girmesi, köpeksiz köy, nemeksiz olma; ördeğe dönme; kâğıt saymak; mürekkep<br />

yalamak 45 ve benzeri halk deyimlerine yoğun olarak rastlamak mümkündür.<br />

İki Türkçe kelimeden oluşan fakat Farsça kaideye göre yapılan tamlamaları<br />

vardır: Úurbaàa-yı ãu, balùa-i çingane 46 .<br />

Aşağıda yer verilen galat redifli gazelinde dil ve imlâda yapılan yanlışlıkları<br />

değerlendirir:<br />

Lafô-ı na‘nÀ yazılur söylemede nÀne àalaù<br />

Zaàar-ÀsÀ arayanlar bula aóyÀne àalaù<br />

Elegimãaàma dinür aãlı ‘alÀ’im-i semÀ<br />

Böyle şöhret bula ol da àalaù ammÀ ne àalaù<br />

Maàdonozdur àalaùı mi‘de-nüvÀz ile ma‘n<br />

Ne úadar dinse sezÀ vaø‘-ı kibÀrÀne àalaù<br />

44 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

29 a yer alan gazelde “boncorne” gibi dîvânlarda görmeye hiç de alışık olmadığımız İtalyanca bir<br />

kelimenin kullanıldığı görülmektedir. Bunun yanında denizcilikle ilgili (baştarda, falya,<br />

filandara, flâma, lumbar, kalyon gibi) bir çok yabancı kelimeye de yer verilmiştir.<br />

45 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

2 a , 2 b , 4 b , 5 a , 13 b , 14 b , 15 a ; Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY Nu.:<br />

2917, vr. 10 a , 12 b .<br />

46 Ùırsì İbrÀhìm, DìvÀn, İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.: 535, vr.<br />

2 a , 18 a .


Gazeller: CI, 1., 2., 3. Beyit<br />

Âdeta manzum bir sözlük gibi bazı kelimelerin Arapçalarını belirttikten sonra<br />

Türkçe karşılıklarını verir:<br />

MÀh-ı ãıyÀm ‘Arabca Türkì oruç ayıdur<br />

Bu sözleri pişirüp başúa reçel yapayum<br />

Gazeller: CXXXVI, 3. beyit<br />

Türkìde ãu úonup içilen úabuñ adıdur<br />

‘UrbÀn dilinde kÿze vü meşreb didükleri<br />

Gazeller: CCII, 4. beyit<br />

ŞitÀ’iyye ‘Arabca ismine Türkìde úış dirler<br />

Ki oldı sebzevÀt envÀ‘ı hep maòżÿr gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 5. beyit<br />

‘Arabca keåreti vardur vücÿhıyle bÀõencÀnuñ<br />

FirÀvÀn FÀrisìdür Türkìsi boldur gördüñ mi<br />

Kasideler: II, 7. Beyit<br />

Şiirlerinde zaman zaman külhanbeylerinin bile çekinmeden<br />

söyleyemeyeceği müstehcen ve küfür seviyesindeki kelimeleri<br />

kullanmıştır. Bilindiği üzere hezel ve hiciv sivri<br />

dilliliğin ulaşabileceği en son noktadır. Denilebilir ki<br />

şair, bu yönü ile tam bir hezelgudur. Nitekim Şemseddin<br />

Sâmî, Kamûs-ı Türkî adlı eserinde hezel ile lâtifenin<br />

farkını birinin kapalı öbürünün ise açık, az çok bî-edebâne<br />

olması şeklinde verir 47 . Ahmet Talât Onay, onu üçüncü<br />

dereceden bir hezel şairi olarak değerlendirir 48 .<br />

47<br />

Ş(emse’d-dìn) SÀmì, ÚÀmÿs-ı Türkì, İstanbul İkdam Matbaası,<br />

1317.<br />

48 Cemâl Kurnaz, Ahmet Talât Onay Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı, Türkiye Diyanet<br />

Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s. 288.


Ele aldığı konular bölümünde de görüldüğü üzere sosyal<br />

hayat, meslekler, ve günlük yaşamda o devirde hatta<br />

günümüzde yaşayan meslekî terimler, deyimler hâlinde<br />

mısralarında yer almıştır.<br />

B. ARUZ ÖLÇÜSÜ<br />

İbrahim Tırsî, dîvânında 16 ayrı aruz kalıbına yer vermiştir.<br />

Aşağıdaki tablolarda da görüleceği üzere manzumelerinde, en<br />

fazla Remel Bahrini kullanmıştır. Bu bahirden de en sık<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün veznini tekrar eder. 49<br />

gazel ve 2 tahmiste olmak üzere toplam, 51 defa kullanmıştır.<br />

İkinci derecede çok kullandığı kalıp, yine Remel Bahri


vezinlerinden biri olan Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün’dür.<br />

Üçüncü sırada ise Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün kalıbı gelir.<br />

38 defa kullandığı MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

kalıbı en çok kullanılan dördüncü kalıptır.<br />

Dîvân-ı Tırsî’de Kullanılan Aruz Kalıplarının Kullanılış<br />

Adetleri ve Yüzdelik Dağılım Tabloları<br />

BAHİRLER<br />

I. Hezec Bahri 87<br />

II. Recez Bahri 3<br />

III. Remel Bahri 101<br />

IV. Münserih Bahri 1<br />

V. Muzârî Bahri 13<br />

VI. Müctes Bahri 7<br />

VII. Seri’ Bahri 1<br />

VIII. Hafif Bahri 1<br />

Kullanım Adedi<br />

Yukardaki tablo, kullanılan kalıpların bahirlere göre kullanılış adedini<br />

göstermektedir. Sırası ile Remel, Hezec, ardından Muzârî ve Müctes gelir.<br />

%6 %3 %1<br />

%41<br />

%48<br />

%1<br />

I. HEZEC BAHRİ II. RECEZ BAHRİ III. REMEL BAHRİ<br />

V. MUZÂRÎ BAHRİ VI. MÜCTES BAHRİ VII. DİĞERLERİ<br />

Tablo I. Yüzdelik dağılım


120<br />

100<br />

80<br />

60<br />

87<br />

101<br />

40<br />

20<br />

0<br />

I. HEZEC BAHRİ<br />

3<br />

II. RECEZ BAHRİ<br />

III. REMEL BAHRİ<br />

Tablo II. Sayısal dağılım<br />

Aşağıdaki şemada kullanılan kalıpların kullanılış adetleri verilmiştir:<br />

BAHİRLER<br />

Kullanım<br />

Adedi<br />

I. HEZEC BAHRİ<br />

1. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün 38<br />

2. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 8<br />

3. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün 39<br />

4. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 1<br />

II. RECEZ BAHRİ<br />

5. Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün 3<br />

III. REMEL BAHRİ<br />

6. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün 1<br />

7. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 51<br />

8. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 5<br />

9. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 40<br />

10. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 4<br />

IV. MÜNSERİH BAHRİ<br />

11. Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />

V. MUZÂRÎ BAHRİ<br />

12. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün 2<br />

13. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün 12<br />

VI. MÜCTES BAHRİ<br />

14. MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 7<br />

VII. SERİ’ BAHRİ<br />

15. Müfte‘ilün Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />

VIII. HAFİF BAHRİ<br />

16. Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 1<br />

Aşağıdaki tabloda kalıpların nazım şekillerine göre kullanılış adedi verilmiştir:<br />

1<br />

IV. MÜNSERİH BAHRİ<br />

13<br />

V. MUZÂRÎ BAHRİ<br />

7<br />

VI. MÜCTES BAHRİ<br />

VII. SERİ’ BAHRİ<br />

1 1<br />

VIII. HAFİF BAHRİ


BAHİRLER Kaside Gazel Müstezad Tahmis Tarih<br />

I. HEZEC BAHRİ<br />

1. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün 1 34 1 2<br />

2. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 1 7<br />

3. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün 35 4<br />

4. Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün 1<br />

II. RECEZ BAHRİ<br />

5.Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün 3<br />

III. REMEL BAHRİ<br />

6. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün 1<br />

7. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 49 2<br />

8. FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün 5<br />

9. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 40<br />

10. Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün 4<br />

IV. MÜNSERİH BAHRİ<br />

11. Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />

V. MUZÂRÎ BAHRİ<br />

12. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün 2<br />

13. Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün 12<br />

VI. MÜCTES BAHRİ<br />

14. MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 7<br />

VII. SERİ’ BAHRİ<br />

15. Müfte‘ilün Müfte‘ilün FÀ‘ilün 1<br />

VIII. HAFİF BAHRİ<br />

16. Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün 1<br />

C. EDEBÎ SANATLAR<br />

Edebî sanatların, bir şairi anlayıp yorumlamamızdaki rolü büyüktür. Tırsî’nin<br />

teşbih, istifham, tevriye, leff ü neşr ve tezad gibi birkaç edebî sanatın dışında, kayda<br />

değer bir ifadesine rastlanılamamıştır. O, daha çok ince olmayan hayallerle söz sanatı


yapar. Bütün bunlardan yola çıkarak, Tırsî’nin edebî sanatlar konusunda zayıf kaldığı<br />

söylenebilir.<br />

Örnekler:<br />

Raúìb-i pìre ùayaú lÀzım eyleme àaflet<br />

‘AãÀsı olmayıcaú elde iòtiyÀr düşer<br />

Gazeller: XLVII, 5. beyit<br />

İútiøÀ itdi o pìre bir dayaú<br />

YÀrüñ aàyÀra ‘aãÀsı òoş gelür<br />

Gazeller: LI, 3. beyit<br />

Burada tayak kelimesi, hem dayanacak şey, hem de kötek anlamını içerir.<br />

Tevriye sanatı yapılmıştır:<br />

ÓaşerÀt ile o Fındıú dede óaşr olmaà içün<br />

İtse nev-rÿz anuñ aúreb-i aúrÀnladur<br />

Gazeller: LXXI, 7. beyit<br />

Tevriye sanatı yapar. Akrep yakınlar, aynı zamanda da akrep haşeratını bir arada<br />

kullanır.<br />

Úorúana ùamla inmeden lÀzım olur aña oluú<br />

İzmid ile äaúaryadan çöplüge nÀv-dÀn gelür<br />

Gazeller: LXXV, 3. beyit<br />

Tamla kelimesi ile tevriye yapılmıştır. Damla<br />

hastalığı ve damla tanesi anlamlarını içerir.<br />

Dolama sÀde úaftan geymeyüz bir dürlü cebsüz biz<br />

O Dürzìler ki òÿysuz oldılar olduú sebebsüz biz<br />

Gazeller: LXXVII, 1. beyit<br />

Dürzî ile tevriye sanatı yapılmıştır. Şeytan’a tapan ve aynı zamanda ahlâksız<br />

insanlar için de kullanılan bir ifadedir.<br />

İns ü cinn ile balıúlar nev‘i<br />

Reşk ide úarada deryÀda saña<br />

Gazeller: X, 6. beyit<br />

Leff ü neşr sanatı yapılmıştır.


İnsanlar ve cinler →karada<br />

balıklar →deryada seni kıskanırlar<br />

ZÀhid-i òar bir Tatar beygirine úÀ’il iken<br />

ÇÀresüz úaldı eşeklendi küóeylÀn istemez<br />

Gazeller: LXXXI, 4.<br />

beyit<br />

Leff ü neşr sanatı yapılmıştır.<br />

Zahid-i har→eşek<br />

Tatar beygiri→küheylan<br />

Bunların yanında, bazı çok ince olmayan hayallerle<br />

yapılan tezad sanatlarına da rastlamak mümkündür.<br />

Ayaú almaú hevesiyle úoma elden sa‘yi<br />

Belki başa çıúasın ‘arø-ı óaúìúat demidür<br />

Gazeller: LII, 6. beyit<br />

Ayak alarak, başa çıkmak tezadı vardır.<br />

İútiøÀ itdi o pìre bir dayaú<br />

YÀrüñ aàyÀra ‘aãÀsı òoş gelür<br />

Gazeller: LI, 3. beyit<br />

SONUÇ<br />

Yapılan bu çalışma ile katalog ve ansiklopedilerde<br />

dört nüsha olarak bilinen Tırsî Dîvânı’nın nüsha sayısı,<br />

yediye çıkarılmıştır. Tespit edilen bu üç yeni nüsha,<br />

İstanbul Yapı Kredi Bankası Sermet Çifter Kütüphanesi Nu.:<br />

535, İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465 ve<br />

Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu.: 548’de kayıtlı<br />

bulunmaktadır.<br />

Nüshaların transkribe edilip karşılaştırılmasıyla<br />

sağlam bir metin ortaya konulmaya çalışıldı. A. nüshasında<br />

185, B.’de 198, C.’de 188, D.’de 180, E.’de 185, F.’de 168,<br />

G.’de 193 olan gazel sayısı bu sağlam metinde 213 adede<br />

çıkarıldı.<br />

Kaynaklar, Tırsî’nin İstanbul’a Anadolu’dan geldiğini<br />

belirtmekle beraber, nereli olduğunun bilinmediğini ifade


ederler. Gazelleri arasında bulunan bir beyitten hareketle<br />

doğduğu yerin Uşak olduğu tespit edildi.<br />

Kaynaklarda Tırsî’nin hayatı ve edebî şahsiyeti<br />

hakkında yeterli bilgi yoktu. Bu çalışmamızda, şairin<br />

eserinden hareketle hayatı ve edebî şahsiyeti, daha detaylı<br />

olarak ortaya konulmaya çalışıldı.<br />

Kaynaklarda Tırsî, bir hezel şairi olarak anılmaktadır. Şiirleri üzerine yapılan<br />

inceleme, bu fikrin doğruluğunu ispatlar mahiyette bilgiler vermiştir.<br />

Şiirlerinde, İstanbul eğlenceleri, yemekleri, giyim-kuşamı, azınlıkların millî<br />

özellikleri gibi döneminin sosyal hayatını yansıtan konuları işlemiştir. Bu konuları,<br />

alaycı ve zaman zaman müstehcen bir üslûpla ifade ettiği tespit edilmiştir. Bu tespitler,<br />

şairin hezel şairi olduğunu doğrulamaktadır.<br />

BİBLİYOGRAFYA<br />

Aksoy, Ömer Asım, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, I-II, İnkılâp Yayınları, Ankara,<br />

1998.<br />

Banarlı, Nihad Sâmi, Resimli Türk Edebiyâtı Târihi, II, İstanbul Millî Eğitim<br />

Bakanlığı Basımevi, 1998.<br />

Bilkan, Ali Fuat, NÀbì DìvÀnı, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1997.<br />

Çavuşoğlu, Mehmed, Necâtî Bey Divânı’nın Tahlili, Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları,<br />

İstanbul, 1971.<br />

Derleme Sözlüğü, I-XII, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1993.<br />

Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara,<br />

1993.<br />

Dilçin, Cem, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1999.<br />

Erdem, Sadık, RÀmiz ve ÁdÀb-ı ÔurafÀ’sı İnceleme-Tenkidli Metin-İndeks-<br />

Sözlük, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Ankara, 1994.<br />

Faùìn, Teõkire-i ÓÀtimetü’l-eş‘Àr, İstanbul Litografya Destgahları, 1271.<br />

Gürtuna, Sevgi, Osmanlı Kadın Giysisi, Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları, Ankara, 1999.<br />

Óabìb, Óaù ve ÓaùùÀùÀn, İstanbul Matbaa-i Ebuzziya, 1305.<br />

Hammer-Purgstall, Geschichte der osmanischen Dichtkunst bis auf unsere Zeit, IV,<br />

Pesth, 1838.


Hasan Amîd, Ferheng-i FÀrisì, Müessese-i İntişÀrÀt-ı Emìr Kebìr, Tahran, 1377.<br />

İbrahim Ùırsì, DìvÀn, Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi Nu.: 535.<br />

İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y. Nu.: 2917.<br />

İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi Nu.: 1465.<br />

İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi İzmir Nu: 548.<br />

İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hafid Efendi Nu: 352.<br />

İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu: 668/1.<br />

İbrÀhìm Ùırsì, DìvÀn, Millet Kütüphanesi Ali Emiri Kitaplığı Nu.: 257.<br />

İncicyan, P. Ğ., XVIII. Asırda İstanbul, Tercüme ve Notlar: Hrand D. Andreasyan,<br />

İstanbul Fetih Cemiyeti İstanbul Enstitüsü Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 1976.<br />

İpekten, Halûk, Eski Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz, Dergâh Yayınları,<br />

İstanbul, 1997.<br />

İpekten, Halûk-İsen, Mustafa-Toparlı, Recep-Okçu, Naci-<br />

Karabey, Turgut, Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı<br />

İsimler Sözlüğü, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,<br />

1988, s. 506.<br />

İstanbul Ansiklopedisi, I-X, Reşad Ekrem Koçu ve Mehmet Ali Akbay İstanbul<br />

Ansiklopedisi ve Neşriyat Kollektif Şirketi Yayınları, İstanbul, 1958.<br />

İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu, III, İstanbul Millî Eğitim<br />

Bakanlığı Basımevi, 1965.<br />

İz, Fahir, Eski Türk Edebiyatında Nazım, I, Akçağ Yayınları, İstanbul, 1995.<br />

Kanar, Mehmet, Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, Birim Yayıncılık, İstanbul, 1998.<br />

Karatay, Fehmi Edhem, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi<br />

Türkçe Yazmalar Kataloğu, I-II, İstanbul Küçükaydın<br />

Matbaası, 1961.<br />

Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, I-II, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,<br />

1991.<br />

Kırkkılıç, H. Ahmet, Şeyhülislâm Mehmed Esad Efendi Lehçetü’l-Lügat, Türk Dil<br />

Kurumu Yayınları, Ankara, 1999.<br />

Koçu, Reşad Ekrem, Tarihimizde Garip Vakalar, 3. Baskı, Varlık Yayınevi, İstanbul,<br />

1971.<br />

Koçu, Reşad Ekrem, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Sümerbank Kültür<br />

Yayınları, İstanbul, 1969.<br />

Kurnaz, Cemâl, Ahmet Talât Onay Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar ve İzahı,<br />

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.<br />

Kurnaz Cemâl-Tatçı Mustafa, Mehmet Nâil Tuman Tuhfe-i Nâilî, II, Ankara Bizim<br />

Büro Yayınları, 2001.<br />

Levend, Agâh Sırrı, Türk Edebiyatı Tarihi, 3. Baskı, Türk Tarih Kurumu Yayınları,<br />

Ankara, 1998.<br />

Mazıoğlu, Hasibe, Nedim’in Divan Şiirine Getirdiği Yenilik, Akçağ Yayınları, 2.<br />

Baskı, Ankara, 1992.<br />

Mehmed Bahaeddin, Yeni Türkçe Lügat, Akçağ Yayınları, Ankara, 1997.<br />

Meómed SüreyyÀ, Sicill-i ‘OåmÀnì yÀòud Teõkire-i MeşÀhìr-i ‘OåmÀniyye, I-III,<br />

İstanbul Matbaa-i Âmire, 1311.<br />

Muallim Naci, Lügat-ı Naci, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1995.<br />

MuãùafÀ ibn Şemse’d-dìn, Aòterì-i Kebìr, İstanbul Matbaa-i Âmire, 1310.<br />

Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Mecelletü’n-nisÀb fi’n-nisbi ve’l-künÀ ve’lelúÀb,<br />

Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi Nu.: 628.


Müstaúìm-zÀde SüleymÀn Sa‘de’d-dìn, Ùuòfe-i ÒaùùÀùìn, İstanbul Devlet<br />

Maùbaası, 1928.<br />

Öztürk, Mürsel-Örs, Derya, Mütercim Âsım Efendi Burhân-ı Katı, Türk Dil Kurumu,<br />

Ankara, 2000.<br />

Öbek, Zehra Vildan, Hevâyî (Abdurrahman Kubûrî-zâde) Dîvânı’nın Tenkidli<br />

Metni ve İncelemesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trakya Üniversitesi,<br />

1998, XIII+91 y.<br />

Pakalın, Mehmed Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I-III,<br />

İstanbul Millî Eğitim Bakanlığı Basımevi, 1993.<br />

Pala, İskender, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, Akçağ Yayınları, Ankara, 1995.<br />

Redhouse, Sir James W., A Turkish and English Lexicon, Librairie du Liban<br />

Publishers, Beirut, 1996.<br />

Sefercioğlu, M. Nejat, Türk Yemekleri (XVIII. Yüzyıla Ait Bir Yemek Risâlesi),<br />

Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1985.<br />

Steingass, F., A Comprehensive Persian-English Dictionary, Librairie du Liban<br />

Publishers, Beirut, 1998.<br />

Ş(emse’d-din) SÀmì, ÚÀmÿs-ı Türkì, İstanbul İkdam Matbaası, 1317.<br />

Ş(emse’d-din) SÀmì, ÚÀmÿsü’l-a‘lÀm, I-VI, İstanbul Mihran Matbaası, 1306-1316.<br />

Şükün, Ziya, Farsça-Türkçe Lugat Gencine-i Güftar Ferhengi Ziya, I-III, Millî<br />

Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1996.<br />

Tâhir-ül Mevlevî, Edebiyat Lügati, Enderun Kitabevi,<br />

İstanbul, 1994.<br />

“Tırsî İbrahim”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergâh Yayınları, VIII,<br />

İstanbul, 1998.<br />

Timurtaş, Faruk Kadri, Eski Türkiye Türkçesi, Enderun Kitabevi, İstanbul, 1994.<br />

Topaloğlu, Bekir-Karaman, Hayreddin, Arapça-Türkçe Yeni Kamus, Nesil Yayınları,<br />

İstanbul, 1991.<br />

Toparlı, Recep, Ahmed Vefik Efendi Lehce-i Osmânî, Türk Dil Kurumu Yayınları,<br />

Ankara, 2000.<br />

Türkçe Sözlük, I-II, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1998.<br />

Ünver, İsmail, “Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler”, Türkoloji Dergisi,<br />

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, C. XI, sy. 1, Ankara<br />

Üniversitesi Basımevi, 1993, s.51-89.<br />

Yakıt, İsmail, Türk-İslâm Kültüründe Ebced Hesabı ve Tarih<br />

Düşürme, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1992.<br />

Yatman, Mustafa, Osman-zâde Tâib Divânı’ndan Seçmeler, Kültür Bakanlığı<br />

Yayınları, Ankara, 1989.<br />

Yeni Tarama Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1983.


DÌVÁN-I ÙIRSÍ


KASİDELER<br />

I<br />

IV.<br />

EæER-İ ÒÁME-İ ŞÁNÍ BE-ZEBÁN-I ÙIRSÍ<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 Eger taúyemde astÀr olmayaydı<br />

Umardum başuma dar olmayaydı<br />

2 äıçan yirdi bütün zÀd u õaòìrem


Eger òÀnemde kìlÀr olmayaydı<br />

3 Görinürdi göze òÿr beygirümüz<br />

Eger üstinde çulùar olmayaydı<br />

4 Semürmezdi sipÀhì beygiri hìç<br />

Ki ùopraàında tìmÀr olmayaydı<br />

5 Sürerdi menzili kÀfirce aàyÀr<br />

O yolda òavf-i Tatar olmayaydı<br />

6 Gümüş gibi geçer mi óaddeden hìç<br />

Raúìb oàlanı simsar olmayaydı<br />

7 Kime ùartılmaàa úÀdir olurdı<br />

Raúìb üstinde úanùÀr olmayaydı<br />

8 Úaçardı it gibi elden raúìbi<br />

Yetişilmezdi ılàar olmayaydı<br />

9 ÚabÀóat eyler idi ortalıàa<br />

Ayaúda mÀ’ì şalvÀr olmayaydı<br />

10 Ùoúurken çulha bezi hep bozardı<br />

Anuñ üstinde çimbÀr olmayaydı<br />

11 CilÀ görmezdi bez envÀ‘ı aãlÀ<br />

O çÀrşÿlarda úaããÀr olmayaydı<br />

12 Götürmezdi yarıya ibrìşimi<br />

O óammÀlum sebük-bÀr olmayaydı<br />

13 Bilinmezdi çuúa envÀ‘ı aãlÀ<br />

Çuúacılarda miãùÀr olmayaydı<br />

14 Yapusı hep girü úalurdı òalúuñ<br />

Eger dünyÀda neccÀr olmayaydı<br />

15 Ne deñlü yapular var ise anlar<br />

Úavì olmazdı mismÀr olmayaydı


16 Münaúúaş köşki yapdurmazdı kimse<br />

Maóall-i fisú u esrÀr olmayaydı<br />

17 Zer ile óall olurdı cümle dìvÀr<br />

O şemselerle pergÀr olmayaydı<br />

18 Tavanı lÀciverdì olmaz idi<br />

Boya içinde jengÀr olmayaydı<br />

19 Bulınmazdı buòÿr u misk ü ‘anber<br />

Bu çÀrsÿlarda ‘aùùÀr olmayaydı<br />

20 Bulamazduú yazın ãoàuú ãular hiç<br />

O úarlıúlarda ger úar olmayaydı<br />

21 Eşeklenmezdi hep Mıãra gidenler<br />

ZuúÀú başında óimÀr olmayaydı<br />

22 Bu ‘Àlem óamza-nÀme diñlemezdi<br />

Eger içinde ‘AyyÀr olmayaydı<br />

23 Øarar olmazdı ùamda kiremide<br />

Kediler ile sañsar olmayaydı<br />

24 KibÀr-ı vaútümüz çolaú olurdı<br />

Edebsüzlerle cerrÀr olmayaydı<br />

25 KenÀr çizmez mücellid rub‘a dÀ’ir<br />

Eger destinde pergÀr olmayaydı<br />

26 Orosbınuñ edeblüsi bile hep<br />

ZuúÀúda çatışur ‘Àr olmayaydı<br />

27 Düşürsem furãatı bir kez geçerdüm<br />

Arada ùolma dìvÀr olmayaydı<br />

28 Alurdı altıyı erbÀb-ı ‘işret<br />

KemÀn u neyle şeş-tÀr olmayaydı<br />

29 O bÿstÀnlarda bitmezdi nebÀtÀt<br />

Eger vaútinde emùÀr olmayaydı


30 Bu úalyonlar yapılmazdı efendi<br />

Maranàozlarla mi‘mÀr olmayaydı<br />

31 Kim indürmege úÀdir tÀze gibi<br />

äu bulmazdı dibi yÀr olmayaydı<br />

32 ‘AsÀkir ùop ùolı başda re’ìsi<br />

Ne müşkildür úafÀ-dÀr olmayaydı<br />

33 Fetìli almaàa şübheñ mi vardur<br />

O ùopçılarda miúdÀr olmayaydı<br />

34 Kime falya virürdi ‘Àlem içre<br />

‘Aúıl gidüp de hüş-yÀr olmayaydı<br />

35 Atılmazdı o úalyonlarda ùoplar<br />

İki yanında lumbar olmayaydı<br />

36 Bulamazdı yolı enginde úalyon<br />

Puãulayla dümen-dÀr olmayaydı<br />

37 Úul olmazlardı Gürcìler aàaya<br />

Ucında bit úadar kÀr olmayaydı<br />

38 N’iderdi bÀàçeyi bÀàı bu Ùırsì<br />

Çayır gibi ‘alef-zÀr olmayaydı<br />

39 Úaãìdeler yapardum tÀze vü ter<br />

ÚavÀfì nev‘i tekrÀr olmayaydı<br />

40 Kütük gibi olurdı naômuñ istif<br />

Odun yarıcılar yÀr olmayaydı<br />

41 Olurdum cümlenüñ üstÀdı bendeñ<br />

Eger dünyÀda eş‘Àr olmayaydı<br />

I : A.35 b , B.1 b , C.53 a , D.33 a , E.1 b , F.1 b , G.1 b .<br />

Başlık A.’da yoktur.<br />

1astÀr : destÀr E., G.// umardum : umarum B., D.,<br />

F., G. 3//Eger : Anuñ F., G. 5menzili : menzile<br />

D. 6geçer mi : çeker mi E. 11çÀrşÿlarda :<br />

çÀrsÿlarda E. 12Götürmezdi : Getürmezdi B., C.,


D., F., G. 14Yapusı hep : Yapuları hep E.;<br />

Yapuları F., G. 14òalúuñ : nÀsuñ F., G.16köşki :<br />

köşküñ E., F. 17cümle dìvÀr : hep dìvÀruñ E., F.,<br />

G. 20. beyit B. nüshası dışında diğer nüshalarda<br />

yoktur. Bulamazduk : Bulamazdı F., G.//ãuların :<br />

ãuları G. 21Eşeklenmezdi hep Mıãra gidenler :<br />

Gidenler Mıãra eşşeklenmez idi F., G. //başında :<br />

yanınca F., G. 22//‘ayyÀr : aàyÀr D.; àubÀr G.<br />

23Øarar olmazdı ùamda kiremide : Kiremide øarar<br />

olmazdı ùamda E.; Kiremide żarar irmezdi ùamda<br />

F., G.// ‘ayyÀr : aàyÀr D.; àubÀr G. 24çolaú :<br />

çoúlıú C. //Edebsüzlerle : Edebsüzlerde F.<br />

25//Eger : Anuñ F., G. 26edebsüzi : edeblüsi D.,<br />

E., F., G. /bile : daòi E., F., G. 35 Atılmazdı o<br />

: Atılmaz idi E. 36 Bulamazdı : Bulımazdı E., F.<br />

39Úaãìdeler : Úaãìdeyle F.; Úaãìdeye G. /yapardum<br />

: yapup da D., çalışdum F., G. /vü ter : gibi F.,<br />

G. 40olur mı : olurdı B., G. /naômum : naômuñ B.,<br />

C.<br />

11. MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

II<br />

1 Geçilmez oldı yollar da ãulu çamur gördüñ mi<br />

ZuúÀúları sel aldı böyle bir yaàmur gördüñ mi<br />

2 Úuşaàı çökürilmişdür cihÀnda ibn-i àuràuruñ<br />

Ve lÀkin òancerinde zÀde-i àuràur gördüñ mi<br />

3 Úılıç nev‘inde beş yüzde bir olsun sunúurı<br />

gördük<br />

Efendi tìà-i Úaz daàında hìç sunúur gördüñ mi<br />

4 Atuñ òurcı aàır ãatdum atı bendeñ eşeklendüm<br />

Yularum úusúunum var ben úadar ma‘mÿr gördüñ<br />

mi<br />

5 ŞitÀ’iyye ‘Arabca ismine Türkìde úış dirler<br />

Ki oldı sebzevÀt envÀ‘ı hep maòżÿr gördüñ mi<br />

6 Úaãìdem şalàam ile isfenÀòuñ vaútine geldi


Sevincümden bütün ãarf eyledüm maúdÿr gördüñ<br />

mi<br />

7 ‘Arabca keåreti vardur vücÿhıyle bÀõencÀnuñ<br />

FirÀvÀn FÀrisìdür Türkìsi boldur gördüñ mi<br />

8 Dem-À-dem sebzevÀt eksüklügin göstermesin<br />

MevlÀ<br />

Olur erbÀb-ı işkenbe fenar mesrÿr gördüñ mi<br />

9 Havuçla şalàamuñ hem úalyası hem turşìsi<br />

òoşdur<br />

Be óÀcì úarnabit ãallute yiyen maúhÿr gördüñ<br />

mi<br />

10 BÀõencÀnuñ úurusı úayış ùoúmaú gibidür hep<br />

Uyar yoú bamyaya úaymaú gibi òoş-òÿr gördüñ mi<br />

11 Bu deñlü bÀàlar gördük úi reng-Àmìz üzümler<br />

var<br />

Efendi içlerinde lÀciverd engÿr gördüñ mi<br />

12 Üzüm gibi ãıúıntıya ãataşmış bÀàda dil-ber<br />

Dürer içer oturur yir anı maòmÿr gördüñ mi<br />

13 Hele ehlüm gibi dil-berleri ùab‘um sever àÀyet<br />

Varup gelmekde ‘Àlem yoú didi bir kÿr gördüñ<br />

mi<br />

14 HemÀn ‘ışúı ùomaldı dil-berüm şevúe gelüp ol<br />

dem<br />

İder üftÀdesine ser-fürÿ mestÿr gördüñ mi<br />

15 ZemÀne dil-beri virür birine işledür telle<br />

Ki çaúşırındaki uçúurlarında tur gördüñ mi<br />

16 Yine bir dil-beri gördüm ki óalvÀcı ocaàında<br />

Aàız dadına úaldı ol mücessem nÿr gördüñ mi<br />

17 Alınca ardını ol dil-beri òaylì emek çekdüm<br />

Anuñ ãırtında buldum rÀóatı mezbÿr gördüñ mi


18 Úoz oynar çuúurına úoymaca gÀhìce bir ãıbyÀn<br />

Üçüñ yeri düşerse ger olur mesrÿr gördüñ mi<br />

19 Musallaùdur üşerler ùatlıya yazın úarıncalar<br />

Úara úışuñ içinde yir yüzinde mÿr gördüñ mi<br />

20 Çuúur ÓammÀm erbÀbı çuúura düşmeden úaçmaz<br />

Ne óÀãıl olur ise nıãf olur nÀùÿr gördüñ mi<br />

21 Raúìbüñ bıyıàın yolda görürsin yel gibi geç<br />

git<br />

ÚabÀóat itdi dirler bilmeyen mecbÿr gördüñ mi<br />

22 Çün itdüñ bir úabÀóat ãorma aãlın arama zinhÀr<br />

Niçün itdüñ diyü bir kimseden hìç zÿr gördüñ<br />

mi<br />

23 Girer sÀza söze gelse raúìb ÀàÀze itdükde<br />

D. Neler söyler rehÀvì ãavtıyle ùanbÿr gördüñ mi<br />

24 N dzvfÆz raòne-dÀr olmış raúìb-i rÿ-siyeh gör<br />

kim<br />

Disünler ùosbaàıya dönmiş ol bì-nÿr gördüñ mi<br />

25 Pirinç ü mercimekle baúla fÀlı kimse açmış mı<br />

Gel ey çingane söyle baúladan meşhÿr gördüñ mi<br />

26 Bize paça yap ey aşçı ãarımsaúlı da pÀk olsun<br />

Yiyenler diye ãarımsaàı var ma‘mÿr gördüñ mi<br />

27 Benüm bir çil òurÿsum var ki ãavtı òayli<br />

nÀzikdür<br />

Uyandurur uyuyanları zÀr u zÿr gördüñ mi<br />

28 Úati vÀfir ùavuúlar eşnür zen-dostluúda ùaş<br />

dikdi<br />

Ùavuúlar arasında bir fuøÿl maàrÿr gördüñ mi<br />

29 Úaãìdem ùoñmasun úışdur pamuúlı cübbe<br />

giydürdüm<br />

Ser-À-pÀ dir görenler böyle bir ãunúur gördüñ<br />

mi


30 Oturmış şìre keyfiyle ùaşuñ üstinde bu Ùırsì<br />

Dibinde oldı peydÀ ‘illet-i nÀsÿr gördüñ mi<br />

31 Úışın peynir içün baúúÀlları geşt eyledüm bir<br />

bir<br />

äatılan úaşúaval ile ùulumdur lur gördüñ mi<br />

32 Pilavı bulàuruñ kestaneli gördüñ yidüñ ammÀ<br />

Efendi ùoàrı söyle çorba-i bulàur gördüñ mi<br />

33 Ezelden ülfeti var görmemiş òaylì zemÀn olmış<br />

Su’Àl itdi o şalàam ò v Àce şeyò-i úanbur gördüñ<br />

mi<br />

34 Süzilse bÀde-ÀsÀ òÀk-i Hinde beñzemez aãlÀ<br />

Kütahya ùopraàında kÀse-i faàfÿr gördüñ mi<br />

35 Gelür hep Engerusdan kÀse vü bardaàuñ envÀ‘ı<br />

Sitanbul sırçasında kÿze-i billÿr gördüñ mi<br />

36 Raúìbi dişli dirken üstüò v Àn-ı kelbe rÀst<br />

gelmişem<br />

Faúaù azıları var àayrısı meksÿr gördüñ mi<br />

37 Du‘À hengÀmıdur ur başuñı ùaşa yüzüñ òÀke<br />

Úabÿl oldı du‘Àsı diyeler maócÿr gördüñ mi<br />

38 Dururken başı ùaş ùoúınmasun aàyÀr ayaàına<br />

Du‘Àyı böyle itdi ÙırsiyÀ cumhÿr gördüñ mi<br />

II : B.2 b .


GAZELLER<br />

ELİF HARFİ<br />

I<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Úaşmer göriñ varınca kibÀrÀne ibtidÀ<br />

Õevú-Àver ol o demde ôarìfÀne ibtidÀ


2 ErbÀb-ı mÿsiúìsi bu õimmì gürÿhınuñ<br />

Başlar rehÀvi ile ãıfÀhÀne ibtidÀ<br />

3 äaàdur Mudurnı cevzi gibi sözlerüm benüm<br />

İtsem ‘aceb mi her söze rindÀne ibtidÀ<br />

4 Bulsa birini ‘arø-ı esÀmì ider hemÀn<br />

Virür sipÀhi çavuşı oàlana ibtidÀ<br />

5 Zencìr iderdi diñleyici bulsa sözlerin<br />

Yazar çizerdi Ùırsì-i dìvÀne ibtidÀ<br />

I : A.1 b , B.4 b , C.1 b , D.1 b , E.2 b , F.2 b , G.2 b .<br />

1// Õevú-Àver ol : Õevú-baòş ola E., F., G. 2mÿsiúìsi bu :<br />

mÿsiúìsi de E., mÿsikìyi G. / bu : o F., G. 3cevzi : úozı E., F., G. /<br />

sözlerüm : hep sözüm E., her sözüm F., G.<br />

II<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Mart içinde virür insÀna KÀàıd-òÀne ãafÀ<br />

Gör yılan úaçmış ise laúlaú arayana ãafÀ<br />

2 Bildügüm bu hele lapa delisi şehrìyye<br />

PÀk çig bal ile úahvaltıya úayàana ãafÀ<br />

3 Bir aralıú gözet iş gör de elem çekme ãaúın<br />

Böyle işde bulınursañ gelür oàlana ãafÀ<br />

4 TÀzeler úoca diyü bizi düşürdi gözden<br />

İşidüp bu sözi geldi baña pìrÀne ãafÀ<br />

5 ÙırsiyÀ çoú acı çekdüñ hele ãarımsaàı var<br />

Bal gibi ùatlı görüñ tÀ gele yÀrÀne ãafÀ<br />

II : A.1 b , B.4 b , C.1 b , D.1 b , E.2 b , F.3 a , G.2 b .<br />

1insÀna : aàyÀra E., F., G. /KÀàıd-òÀne : KÀàaõ-òÀne<br />

B., D. /Gör : Ger E., G. // laúlaú : leylek B., G.;<br />

leglek E., F. 5//tÀ gele : kesb ide F., G.<br />

III


Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Bir şi‘r-i nÀ-şinìde-kühen söylerüm saña<br />

Ma‘nÀsı yoú vezinde süòan söylerüm saña<br />

2 İbrìú-i luùf ile bir içüm ãuyı virmedüñ<br />

Bosna işi úalaylı legen söylerüm saña<br />

3 Baór-i ‘aùÀsı dalàıcı oldum bilinmedi<br />

Furtunalarda çekdi mióen söylerüm saña<br />

4 EmvÀc-ı güftemüz biri birin úoàup gider<br />

Zevraú tenüm burunda dümen söylerüm saña<br />

5 ErbÀb-ı mÿsiúìde baña var mı deng olur<br />

Ten nÀ tenenni der teni ten söylerüm saña<br />

6 Beg emrudıyla besledi maòdÿm muãarra‘ın<br />

Çıúmazsa alma sìb-i õeúan söylerüm saña<br />

7 Ùırsì nefìre burnı ile meşúe başladı<br />

Burnaz beg ise başúa düzen söylerüm saña<br />

III : A.1 b , B.4 b , C.1 b , D.1 b , E.3 a , F.3 a , G.2 b .<br />

3Baór-i ‘aùÀsı : ElùÀf-ı baór F., G. 5bu<br />

beyit, E.’de yoktur.<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

12.<br />

13. 1 Mercümek şorbÀsına taròana olmaz ÀşinÀ<br />

Bamya vü mülòıyyeye úayàana olmaz ÀşinÀ<br />

14. 2 Hep yoàurt göñüllidür görse ãuyı ayran olur<br />

äanmañ EtrÀki ãaúın ayrana olmaz ÀşinÀ<br />

E. 3 Süzgeci ‘aùùÀruñ oldı meşrebümce söyledi<br />

ÓÀãılı bir millete çingane olmaz ÀşinÀ<br />

4 Keåreti var şol úadar òorendegÀnuñ şimdi kim<br />

áamzesinden úan ùamar mestÀne olmaz ÀşinÀ<br />

IV


5 Tìà-fürÿşÀn añlar ancaú cevher-i naômum benüm<br />

ÙırsiyÀ güftÀruma bìgÀne olmaz ÀşinÀ<br />

IV : A.2 a , B.5 a , C.2 a , D.2 a , E.3 a , F.3 a , G.3 a .<br />

1şorbÀsına : çorbasına B., F., G. 3meşrebümce<br />

: meşrebince B., C., G. 3., 4., 5. beyitler,<br />

F.’de yoktur.<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

15.<br />

16. 1 Bir çuval içün muùÀf bilmem ne nÀz eyler baña<br />

Gÿne-gÿn pÀ-bend idüp köstek niyÀz eyler baña<br />

17. 2 Úıl úadar luùfuñ göreydüm yüregüm yanmaz idi<br />

Ùobraya girmez sözi niçün dirÀz eyler baña<br />

3 Şıóne-ÀsÀ baãdı hengÀm-ı sefer didükçe ben<br />

Úurbaàa-yı ãu gibi Türkì ÀàÀz eyler baña<br />

4 Òayme úursam başuma cem‘ eylesem yÀrÀnı hep<br />

Her birisi remz ile ifşÀ-yi rÀz eyler baña<br />

Her gelen ardumdaki oàlanuma binmek diler<br />

V. ÙırsiyÀ itsem sitem tekrÀr nÀz eyler baña<br />

V : A.2 a , B.5 a , C.2 a , D.2 a , E.3 a , F.3 b , G.3 a .<br />

1., 2., 3. ve 4. beyitler, F.’de yoktur.<br />

2luùfuñ : luùfın B., G. 4eylesem : eyleyüp D.<br />

5Her : Hep E., F., G.<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

V<br />

VI<br />

1 ÚaùÀr-ı devletüñ ardı ãıra düm-dÀrıyuz cÀnÀ<br />

Anuñ-çün biz de Óamza úullesi diz-dÀrıyuz cÀnÀ<br />

2 Odun lÀzım bize şÀdì bulınduú bu ùarìú içre


SerÀya her gün odun-keşlerüñ ser-dÀrıyuz cÀnÀ<br />

3 Odun eksük olursa üstümüzden keyfümüz gelmez<br />

Odun anbÀrınuñ müstaófiô u bel-dÀrıyuz cÀnÀ<br />

4 Ocaàumuzda reng-Àmìz Àdemler úati pek çoúdur<br />

äanursın kim çuúa balyasınuñ mÿstÀrıyuz cÀnÀ<br />

5 Görenler heykel-i mecmÿ‘muz bir şey’ úıyÀs<br />

eyler<br />

Oúuyup yazmadan naôm u neåirden ‘Àriyüz cÀnÀ<br />

6 Iraúdan bilmeyenler òayli pÀkìze süòan añlar<br />

Yıúılmış güfteler keşf eylerüz mi‘mÀrıyuz cÀnÀ<br />

7 SezÀdur ò v ÀcegÀn içre tefÀòür iderek Ùırsì<br />

Diseñ deryÀ-yı naômuñ bir dür-i şeh-vÀriyüz<br />

cÀnÀ<br />

VI : A.2 a , B.5 a , C.2 b , D.2 a , E.3 b , F.3 b , G.3 a .<br />

5mecmÿ‘muz : mecmÿ‘umı G.7//bir : biz B., C.,<br />

E., G.<br />

VII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Ben òar oldum olalı baòş-i yular itmez baña<br />

Dört ayaúlı olduàumdan i‘tibÀr itmez baña<br />

2 Ben palÀn-ı àayret ile seng-i miónet çekmede<br />

ÚÀ’ilem ayda bire aãlÀ úayar itmez baña<br />

3 Aña pÀ-bend eyleyüp úırmaú murÀdum köstegi<br />

Böyle taóúìr idenüñ hìç pendi kÀr itmez baña<br />

4 Bunca feryÀd eyledüm aña lisÀn-ı óÀl ile<br />

Hìç sözüm iãàÀ idüp arpa niåÀr itmez baña<br />

5 Bir gün ÀrÀm olmadı cÀnum yelüp buyurmadan<br />

Bì-vefÀnuñ itdügini rÿzàÀr itmez baña<br />

6 äÀóibüm daòi benüm gibi òar anuñ-çün şehÀ


CÀ-be-cÀ inãÀf idüp otlaú şikÀr itmez baña<br />

7 Gÿş iden elfÀô-ı bì-ma‘nÀlarum elbet güler<br />

Dürr-feşÀn olsam da kimse i‘tibÀr itmez baña<br />

8 Eylemez fındıú úadar raàbet HezÀrì şi‘rüme<br />

Ùırsi-i dìvÀneyem zencìr kÀr itmez baña<br />

VII : A.2 b , B.5 b , C.3 a , D.2 a , E.3 b , F.3 b , G.3 b .<br />

2Ben : Bu E., G. 5olmadı : eylemez D. /cÀnum :<br />

cÀnÀ F., G. 7.iden : idüp B. 8//Ùırsi-i :<br />

ÙırsiyÀ B., D.<br />

VIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Gehì ùÿlÀ olup gÀhìce kim kÿteh olur dilhÀ<br />

Söze gelse yine zu‘mınca àÀyet óall-i müşkilhÀ<br />

2 Eger deryÀ ãıfat emvÀc-ı elfÀôum iderse cÿş<br />

Çaúıl ùaşları baòş eylerse ùañ mı baóre sÀóilhÀ<br />

3 Benüm gibi ãırıú óammÀlı girmez bezm-i ‘irfÀna<br />

Meger lÿle çamurı ile taòmìr ola bu gilhÀ<br />

4 Nedür bu ùurfe elfÀô ile mühmel lafô-ı bì-ma‘nÀ<br />

Bu yolda añlanış budur ki yoúdur saña menzilhÀ<br />

5 HezÀrì şìre keyfiyle ‘aceb òalù itmiş ey Ùırsì<br />

Y!AٰslاAهyّaayUa nvAsأkrda hlvA‏ٰا<br />

VIII : A.2 b , B.5 b , C.2 b , D.2 b , E.4 a , F.4 a , G.3 b .<br />

1ùolı : bir ùÿl G. /kim : bir E., F., G. 4//yolda : bÀbda E., G.<br />

//menzilhÀ : sÀóilhÀ B.<br />

IX<br />

Müfte‘ìlün Müfte‘ilün FÀ‘ilün<br />

1 Fikr-i sefer virmedi rÀóat baña<br />

Turşi ãuyı virdi óarÀret baña


2 Hem heva yaàmurlı vü yollar çamur<br />

Ördege döndüm ne siyÀset baña<br />

3 Òayme vü òar-gÀh bütün gitti hep<br />

Úaldı sütÿn u úazıú Àlet baña<br />

4 Çergemüzi daòi bizüm yaúdılar<br />

Oldı óarÀm emn ile rÀóat baña<br />

5 Úumúapu óammÀlı olurdum eger<br />

Arúılıcum olsa sa‘Àdet baña<br />

6 Başda ‘imÀmem ferik elmasıdur<br />

Gör ne yaraşdı bu úıyÀfet baña<br />

7 Şi‘rüm aúar ãu gibidür ÙırsiyÀ<br />

Mühtedìyem oldı hidÀyet bana<br />

IX : A.2 b , B.5 b , C.3 a , D.2 b , E.4 a , F.4 a , G.3 b .<br />

6‘imÀmem : ‘imÀme B., C.<br />

Fe‘ìlÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Bedel olmaz hele dünyÀda saña<br />

Hìç yaúışmaz boàaãı sÀde saña<br />

2 Gir ki bir hey’ete cümle yÀrÀn<br />

Gülüşüp óaôô ide óalvÀda saña<br />

3 Úarış ehl-i dile Àdemcesine<br />

Kimse daòl itmeye arada saña<br />

4 äıra geldükde ùopı al görelüm<br />

Cümlesi hep ola ÀmÀde saña<br />

5 N’ola dirlerse yemeklik úaùırı<br />

X


Hep eşekler gele imdÀda saña<br />

6 İns ü cinn ile balıúlar nev‘i<br />

Reşk ide úarada deryÀda saña<br />

7 Seni bu vaãf ile tavãìf ideler<br />

ÙırsiyÀ devlete dünyÀda saña<br />

X : A.3 a , B.6 a , C.3 b , D.2 b , E.4 b , F.4 b , G.3 a .<br />

4görelüm : güzelüm G. 7ideler : idelüm D.<br />

//devlete : devlet-i D.<br />

XI<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ìlÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Zÿr-ı kürekle geçdi bütün birden ÀşinÀ<br />

Bu rÿzgÀrda olmadı hìç yelken ÀşinÀ<br />

2 Bir tÀze Arnavud çocuàını görüp didüm<br />

İşkenbeci misüñ didi yoú çevren ÀşinÀ<br />

3 Gördüm mezÀdda on pareye köhne bir úılıç<br />

Yoàdı yanumda gösterecek Àhen ÀşinÀ<br />

4 Burmış ãıçan úuyruàı gibi bıyıúların<br />

Gördüm zuúÀúda bir iki sürtük zen ÀşinÀ<br />

5 Ùırsì àarìú-ı lücce-i baór-i belÀàatam<br />

Bu rÿzgÀrda olmadı hìç yelken ÀşinÀ<br />

XI : A. 3 a .<br />

XII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Òar-ı nÀza süvÀr olduúça itdi pÀ iår peydÀ<br />

Sefer hengÀmı itsem bÀri bir iki semer peydÀ<br />

2 Çıúarsam ùobradaki ãÿreti alsam ele bir kez<br />

İder her vech ile köstek àamı cÀnÀ keder peydÀ


3 Düşüp pÀ-bend-i sevdÀya ‘inÀn-ı iòtiyÀrum yoú<br />

Úolanum úusúunum olsa iderdüm bir eger peydÀ<br />

4 BahÀr eyyÀmı geldi çün aàaçlar hep çiçeklendi<br />

Otur ãabr eyle olmaz ãanma anda berg ü ber<br />

peydÀ<br />

5 Çıúup yerden ãarımsaú anı bamya gördi büzildi<br />

äuladuúça dibin bÿstÀncılar oldı åemer peydÀ<br />

6 Úızarmış çehresi sille yimekden mey-veş<br />

aàyÀruñ<br />

äamÿt bÀzìçesinde olmamışken bir ciger peydÀ<br />

7 Gehì bir Àrzÿ itdükçe yalı bu dil-i şeydÀ<br />

Óací Şa‘bÀn işi úayıú sezÀdur olsa ger peydÀ<br />

8 NiyÀz idüp yine bir dil-beri dalyana çaàırdum<br />

18. ŞikÀr itdüm düzenle óÀãıl oldı tÀze yer peydÀ<br />

9 Bu baór-i bì-kerÀnuñ cevri çoú balıú zemÀnında<br />

Düzensüz hìç çekilmez olsa ger anda lüfer<br />

peydÀ<br />

10 N’idem balıú avı maúãÿd idinse şÿò müsteånÀ<br />

Olur ãırtı úara nev‘inde daòi bÀl ü per peydÀ<br />

11 MurÀdum bu ki bir dem arúasında eyleyim rÀóat<br />

Emekler çekmeyince olmaz aãlÀ şÿr u şer peydÀ<br />

12 Naôar ãalsa nigÀh-ı aóvel ile mìr-i Burnazum<br />

Úalaúlı burnı gibi ol yegin yek òayr ider<br />

peydÀ<br />

13 Düzenle olta yutdurmaú dilerler Ùırsi-i zÀra<br />

Olur úaşmerlik ile şöhret-i şÀm u seóer peydÀ<br />

XII : A.3 a , B.6 a , C.3 b , D.3 a , E.4 b , F.4 b , G.4 a .<br />

1olduúça : olduúda F., G. 2ùobradaki :<br />

torbadaki B., C., D., E., F., G. 7. ve 8.<br />

beyitler E.’de yoktur.7itdükçe yalı : eyler


yalılar F., G. 8idüp : ile F. 9 cevri çoú :<br />

cevrini F., G. //olsa ger anda : anda ger olsa<br />

B., C., D. 12//yegin : yek-bìn B. 13 olta :<br />

olùa E., F., G. /dilerler : dilerse B., C.<br />

XIII<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Ölmek olursa ger maraø-ı i...den saña<br />

Balùa ãapından olsa münÀsib kefen saña<br />

2 Ey şÀ‘ir-i çiroz óaõer it kim balıúcıyÀn<br />

Baór-i hünerde itmeyeler bir düzen saña<br />

3 Semt-i ÓiãÀra ‘Àzim olursın ùırıl gibi<br />

Siór eyledükçe òÀnedeki pìre-zen saña<br />

4 Keştì-i naômı úumdan uçurmazduñ ‘ÀdetÀ<br />

Baóir-şi‘rde òÀmeñ olaydı dümen saña<br />

5 Gezmek murÀduñ ise úapu úapu ÙırsiyÀ<br />

Bend ide pÀy-i esbüñi lÀzım keşen saña<br />

XIII : A.3 b , B.6 b , C.4 a , D.3 a , E.4 b , F.5 a , G.4 b .<br />

1//olsa : ola E., F., G. 2//itmeyeler :<br />

itmeseler C. 3//òÀnedeki : evdeki D., evdeki<br />

ol G. 4//şi‘rde : óiãÀrda F.; hünerde G.<br />

//òÀmeñ : òÀããuñ C. 5//esbüñi : eşegi C.;<br />

beygiri E., F.<br />

XIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Zişt-i rÿyı nice mümkin beñzeye meh-tÀb aña<br />

Vech-i menóÿsuñ deñizdür úaşlaruñ girdÀb aña<br />

2 Çırnıú-ı balıúçı ile furtınaya olsa düş


Hìç úayıú-òÀne úadar maòlaã mı var deryÀb aña<br />

3 GÀh u bì-gÀh iútiøÀ itdükçe úılmaàa nemÀz<br />

Gÿşesinde ãuffenüñ yap tekneden miórÀb aña<br />

4 ‘Adlì-i dìvÀneyi zencìrler øabù eylemez<br />

Öyle mecnÿndur ki hìç kÀr eylemez úullÀb aña<br />

5 Nÿrını süngerle almışlar o mìr-i Burnazuñ<br />

Bir daòi tÀ óaşre dek gelmez efendi tÀb aña<br />

6 Ekåer eş‘Àruñ begendüm ey HezÀrì ben senüñ<br />

Pey-rev olup söylerüm úarşuluàın yap bÀb aña<br />

7 áayrı ãan‘atlar úalın ser-mÀye ister ÙırsiyÀ<br />

Sen süpürge baàlasañ ser-mÀyedür úınnÀb aña<br />

XIV : A.3 b , B.6 b , C.4 b , D.3 b , E.5 a , F.5 a , G.4 b .<br />

1rÿyı : rÿyuñ B., C., D., E., F., G.<br />

//deñizdür : kerizdür E. //úaşlaruñ : gözlerüñ<br />

B., C. //girdÀb : mıørÀb E., F.; miórÀb G.<br />

3GÀh u : GÀh-ı G. //Gÿşesinde ãuffenüñ :<br />

Gÿşesinde ãuffelik; äuffenüñ gÿşesinde E., F.,<br />

G. 5Nÿrını : Sözini D. //tÀ óaşre dek :<br />

maóşerde de G. 6Bu beyit F. ve G.’de 7. beyit<br />

ile yer değiştirmiştir. //úalın : yoàun E.,<br />

F., G.<br />

XV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 NÀr-ı manúal oldum itme gel beni andan cüdÀ<br />

Görse ger manúal kömüri ôann ider bay u gedÀ<br />

2 Bendeñüz yüz úızdurup çıúdum kömür cerr itmege<br />

Baúmasun kimse yüzümüñ úarasına cÀ-be-cÀ<br />

3 Bir ãaçı pìçüñ úoca fertÿtenüñ Mecnÿnıyam<br />

Ol baña Leylì olaldan ‘ömrümüz oldı hebÀ’


4 BÿstÀnda at başı yerine oldum úorúuluú<br />

Uàramaz insÀndan àayrı ùuyÿr-ı bì-nühÀ<br />

5 Gicelerde ãubóa dek gezmekdeyüm bekçi gibi<br />

Bulmadum kelb-i maóalle gibi özge ÀşinÀ<br />

6 ÙırsiyÀ almış HezÀrì mìr-i Burnazdan sebaú<br />

Bulsa kendi gibi úaşmer ider aña iútidÀ<br />

XV : A.3 b , B.6 b , C.4 b , D.3 b , E.5 a , F.5 b , G.5 a .<br />

1//Görse ger : Görseler F., G. 2úızdurup :<br />

úızardup C. //yüzümüñ : yüzümüz E., F. 3pìçüñ<br />

: böcek D.; püçüñ E. //olaldan : olalı E., F.,<br />

G. 4bì-nühÀ : bì-hevÀ D. 5gezmekdeyüm :<br />

geçmekdeyüm B., C. /bekçi : der-bÀn F.; derbÀb<br />

G.<br />

XVI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 MeróabÀ ey ùolma-i şalàam hezÀrÀn meróabÀ<br />

Yoòsa havuç úalyası aç gözliye olmaz àıdÀ<br />

2 İsfenÀò ile ıãıràan òÀrını farú eylemez<br />

RÿzàÀr avı ãafÀsıdur anuñ bÀd-ı hevÀ<br />

3 Her birine lióyesin ãaydurmanuñ yoú ‘Àlemi<br />

Turş-rÿyuñ ey köse görse güler bay u gedÀ<br />

4 İmtilÀ itdi beni kestane-i at şübhesüz<br />

Bir vecihle aña şalàam turşısı olmaz devÀ<br />

5 Gel HezÀrì zÀra ey Ùırsì àazelde pey-rev ol<br />

Ùurfe eş‘Àruñ gören itsün pesendìde saña<br />

XVI : A.4 a , B.7 a , C.5 a , D.3 b , E.5 a , F.5 b , G.5 a .<br />

2İsfenÀò : Ispanaú B. 4//devÀ : àıdÀ F., G.<br />

5Gel : Bu F., G.<br />

BE HARFÝ<br />

XVII


FÀ‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Boza-nÿşÀna olsa bezm-i şarÀb<br />

Her vecihle bu yüzden ola ‘aõÀb<br />

2 Böyle aàızlara münÀsibdür<br />

Çevren aãlında oldı naúl-i gül-Àb<br />

3 Fikr-i yÀr ile Àteşe düşdüm<br />

Cigerüm sìò-i àamda oldı kebÀb<br />

4 äıúmaz idi ayaúlarumı çarıú<br />

Giymeseydüm içinde bir de çorab<br />

5 SÀ’ili atlı ôann ider ôurafÀ<br />

Der-beder itmek ile böyle şitÀb<br />

6 Mìr-i Burnazuñ olsa burnı gibi<br />

Büyüdi burnumuz miåÀl-i dolÀb<br />

7 CühelÀ içre ÙırsiyÀ nÀmuñ<br />

Söylenüp miåli didiler nÀ-yÀb<br />

XVII : A.4 a , B.7 a , C.5 a , D.4 a , E.5 b , F.6 a , G.5 a .<br />

1‘aõÀb : àażÀb D. 4äıúmaz idi : Bol gelürdi<br />

E.; äıàmaz idi F., G. /ayaúlarumı : ayaúlaruma<br />

E. //içinde : içine B., C., D., E., G. 5ôann<br />

ider : ãanur D. 6olsa : ise E., F. //Büyüdi :<br />

Büyüden B., C.<br />

XVIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Bu yıl òuddÀma yıllıú Bor bezinden sÀde virdüm hep<br />

Bulındı köpri destÀrı da bu eånÀda virdüm hep<br />

2 İdindüm fıstıúì kÀàıd-emìni olduàum demler<br />

Biraz úırpındı bÀúì úaldı anı bÀda virdüm hep


3 AlÀy vardur diyü ÀlÀt-ı ÀlÀy istedi dil-ber<br />

Puãadum ne bulındıysa idüp ÀmÀde virdüm hep<br />

4 Çıúaydum úaãr-ı dil-dÀre diyü òaylì çalışdum ben<br />

Úodum yolına nem varısa ol arada virdüm hep<br />

5 Gürÿh-ı ò v ÀcegÀnuñ sen yoàırdcısısın ey Ùırsì<br />

Ki úadrüñ bilmedüm eş‘Àruñı ıràada virdüm hep<br />

XVIII : A.4 a , B.7 a , C.5 b , D.4 a , E.5 b , F.6 a , G.5 b .<br />

2kÀàıd-emìni : kÀàaõ-emìni B., C. //bÀúì úaldı<br />

: úaldı bÀúì B., C., D. 3 Bu beyit E.’de 4.<br />

beyittten sonra yer alıyor.<br />

XIX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Görinür tenbel Mudanya beygiri ‘Àlì-cenÀb<br />

Baãayum aòşamdan úamçı çıúınca ÀfitÀb<br />

2 Õerre deñlü baña cehl iåbÀt iden bilmez henÿz<br />

KÀàıdın ãaydum úarışdurdum úati vÀfir kitÀb<br />

3 Şöyle dursun àayrısı ùarz-ı süòanda bu faúìr<br />

Çoú óurÿf itdüm tefennün ba‘żıların intiòÀb<br />

4 Óaddümüz midür HezÀrìye naôìre söylemek<br />

ÚÀfiyesin çalmaàıla şi‘re itdüm intisÀb<br />

5 ÙırsiyÀ aúrÀn ile meydÀna çıú varsa g...üñ<br />

Gelse Àlet ile saña itme andan ictinÀb<br />

XIX : A.4 b , B.7 b , C.5 b , D.4 a , E.5 b , F.6 a , G.5 b .<br />

3süòanda : süòandur C. /faúìr : óaúìr D. 4Óaddümüz<br />

midür : Óaddümüz degül E., F. /HezÀrìye : HezÀrì C.<br />

XX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün


1 Ev içinde òaùabum gürgen olursa ne ‘aceb<br />

‘Alevinden ocaàum külòan olursa ne ‘aceb<br />

2 Úañlıcaú yalıların eyledi Àrzÿ göñlüm<br />

İskelesi baña pey-rev-zen olursa ne ‘aceb<br />

3 Bir úayıú ùut ola bir çifte ki Àheste gide<br />

Ùopraú ile içi Àbisten olursa ne ‘aceb<br />

4 Furtunasından elem çekme ãaúın deryÀnuñ<br />

Bulup eyyÀm eger yelken olursa ne ‘aceb<br />

5 Mevc-i óayretde úalup çizme kenÀrı zinhÀr<br />

Deñiz ortası saña mesken olursa ne ‘aceb<br />

6 Başı aldurma úoma ıãlada belki ãu seni<br />

Elüñe al yeke-i dümen olursa ne ‘aceb<br />

7 Bir mıãır şayúasına bÀrì kürekçi olsam<br />

Kenef-ÀsÀ kenÀr-ı revzen olursa ne ‘aceb<br />

8 ŞÀ‘iriyyet baña bir mevhibedür bì-şübhe<br />

Güfte-i mühmelümüz puòten olursa ne ‘aceb<br />

9 Benüm Àb-rìzì Receb olmış idi üstÀdum<br />

Baña ùaúduúları úulp gilden olursa ne ‘aceb<br />

10 Ben ki tekmìl-i maúÀmÀt u uãÿlÀt itdüm<br />

NaàamÀtum tenedür nÀten olursa ne ‘aceb<br />

11 ÙırsiyÀ pìşe-i çinganeye ùa‘n itme ãaúın<br />

Funda baòşında keçi reh-zen olursa ne ‘aceb<br />

XX : A.4 b , B.7 b , C.6 a , D.4 a , E.6 a , F.6 b , G.5 b .<br />

1óaùabum : óaùab-ı B., D., E., F., G.<br />

2Úañlıcaú : Úaànıca D. /yalıların : yalıları<br />

C. //İskelesi : İskeleler E., F., G. 3ùut :<br />

ùop E. 4//eyyÀm : eyyÀmı D. 6belki : belkim<br />

C., D. 7 bu beyit B.’de yer almıyor. 8baña :<br />

saña B. 9Àb-rìzì : Àb-rìzci E.<br />

XXI


FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Yolda bir yolcı görürseñ ùut hemÀn şalvÀrın öp<br />

Bindügi óayvÀna óürmet eyle de çultarın öp<br />

2 Ùobraya girmez söz ile belki bir pÀ-bend ider<br />

Çul çek iósÀnına aàyÀruñ yanında yÀrin öp<br />

3 Zÿr görürseñ köstegi úır hìç izine uàrama<br />

Gebre vü úaşaàı ile yaúlaş ayaúların öp<br />

4 Úaşaàı gösterme ata depmesinden pek ãaúın<br />

äaçların oòşa uãÿliyle yanaş efsÀrın öp<br />

5 Depme vü süsme iderse yine oòşa gerdenüñ<br />

Hem beşinci ayaàıyla iki úulaúların öp<br />

6 Baúma òor manastıra gir úor gibi bir er yatur<br />

Sür yüzüñ yardım dile òÀk-i der ü dìvÀrın öp<br />

7 Ger pazarcı olmaú isterseñ úolayın söyleyem<br />

İskelede meyve ùartan kimsenüñ úanùÀrın öp<br />

8 Yılda bir küfri olur úavm-i naãÀrÀnuñ gözet<br />

Her birine iltiyÀm it çehre-i murdÀrın öp<br />

9 ZevrÀú-ı İslÀmı deryÀda görürseñ ÙırsiyÀ<br />

Ser-fürÿ eyle yanaş var yanına lumbarın öp<br />

XXI : A.4 b , B.8 a , C.6 a , D.4 b , E.6 a , F.6 b , G.6 a .<br />

1//óayvÀna : beygire E., F., G. 2Ùobraya : Tobraya B.,<br />

C., D., E., F., G. 2//iósÀnına : iósÀnuña D. 4 bu beyit E.<br />

ve F.’de yer almıyor. 5gerdenüñ : ãaçlaruñ E., F., G.<br />

7söyleyem : söylemem B.<br />

XXII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 DükkÀnda ãatardum úoyı yÀrÀna mürekkeb<br />

Dirhemcigi bir pÀreye ammÀ ne mürekkeb


2 Cüz’ìce mürekkeb yalamış dirler efendi<br />

Aàzında bulaşmışlara her yana mürekkeb<br />

3 Hìç yazı nedür bilmeyene al dinilür mi<br />

LÀzım olur elbet yine yazana mürekkeb<br />

4 KÀr isteyen alurdı sepetli şìşelerle<br />

Mekteb dolaşur ãatmaàa ãıbyÀna mürekkeb<br />

5 Hep úaraúura düş gibi geldi baña Ùırsì<br />

Dökildi bulaşdı hele her yana mürekkeb<br />

XXII : A.5 a , B.8 a , C.6 b , D.4 b , E.6 b , F.7 a , G.6 a .<br />

1ãatardum : ãatarum D., F. /úoyı : úurı D.<br />

2bulaşmışlara her : bulaşmış göre E., F., G.<br />

3//elbet yine : elbette F., G. 4alurdı : alur<br />

da D. 5geldi : bilmem B., C.<br />

XXIII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Bir zemÀn besledüm evlÀd yerine bir merkeb<br />

Úati iõ‘Ànsuz idi hìç yoàıdı õerre edeb<br />

2 Öyle nÀzende büyütdüm ki yetişmez arpa<br />

Yidügi fodla-i seg-bÀn vü yulaf daòi ‘ineb<br />

3 Heves-i av ile aldı birisi ‘Àriyetì<br />

Aç úomış virmemiş arpa o faúìre iki şeb<br />

4 Úati àayretli idi haylamadı hìç eşegüm<br />

Görmedüm miålini gezdüm iki yıl ŞÀm u Óaleb<br />

5 Derlemez gÿşı dibi elli vaúıyye yükden<br />

Úatır idi ãoyı lakin depegen bed-meşreb<br />

6 Yükledüp arúasına kili zuúÀúlar dolaşup<br />

äatıcaú fÀ’iøini yirdüm içinden ben hep<br />

7 Az imiş ‘ömri nedür çÀre òar-ı bì-baòtuñ<br />

Eceli geldi ãarımsaú toòumı oldı sebeb


8 Aàlayup göz yaşı dökdi didi Ùırsì-àamnÀk<br />

Ayaàı sivri imiş geçdi yere Àh merkeb<br />

XXIII : A.5 a , B.8 a , C.6 a , D.5 a , E.6 b , F.7 a , G.6 a .<br />

2yetişmez : yimez hìç B., C., D., G.; yimezdi<br />

E., F. 6zuúÀúlar : ãoúaúlar F., G. //yirdüm :<br />

virdüm F., G.<br />

XXIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 BÀàçeye havuç ekdüm cümle ãoàan oldı hep<br />

Acısından gözlerüm Àh úıbúızıl úan oldı hep<br />

2 Úırú beş aúçem gitdi kül oldum Gedik Paşada<br />

ben<br />

Ülfet itdüm külòanìler perìşÀn oldı hep<br />

3 Bir zemÀn buú‘a-nişìn ãÀóib-i nefs bir şeyò idüm<br />

Daàılup cümle mürìdüm ùaàda çoban oldı hep<br />

4 Bir iki ÀàÀze itdüm evc uãÿlinde bu şeb<br />

Usta Corci gÿş idüp didi ãıfÀhÀn oldı hep<br />

5 Bir ùulum peynir yapayum diyü çoú sa‘y eyledüm<br />

Süd ãuluymış ÙırsiyÀ yayıúda ayran oldı hep<br />

XXIV: A.5 a .<br />

TE HARFÝ<br />

XXV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 DükkÀn-ı tehìde oturup gÀhì siñek ùut<br />

Hem cibre-i engÿr ile gel yemleyerek ùut


2 Bir muà-beçe eylerse saña ‘arø-ı maóabbet<br />

Úoyvirme anuñ dÀmen-i murdÀrını pek ùut<br />

3 Cevr eylemege mÀ’il olursa saña dil-ber<br />

Zort gelme yüzin oòşayaraú hem öperek ùut<br />

4 Bir pÀresi çoú kÀra yapışmaúsa murÀduñ<br />

Eyyÿba var ‘Aúlì gibi maymun u şebek ùut<br />

5 Mÿm al elüñe bÀàçeleri durma hemÀn gez<br />

Gice dolaş ördek gibi sümükli böcek ùut<br />

6 ÓammÀma varup kìse sürinmek diler iseñ<br />

DellÀklara baú elli sekiz òurcını pek ùut<br />

7 Çiftlikde öküz gibi tehì gezme ãaban sür<br />

Süd dökmeme úavliyle bir emzikli inek ùut<br />

8 ŞÀdì-i ãubaşı görin aóbÀbuña gÀhì<br />

ZÿúÀúda cübbe ãat yanına düş de etek ùut<br />

9 ‘Ìd irdi ãalıncaú úurup ey Ùırsì-i nÀ-dÀn<br />

äıbyÀnı gezindürmege yaldızlı eşek ùut<br />

XXV : A.5 b , B.8 b , C.7 a , D.5 a , E.7 a , F.7 b , G.6 b .<br />

1oturup gÀhì : otur aóyÀna E., F.; otur aóyÀnÀ<br />

G. 4yapışmaúsa murÀduñ : yapışmaú diler iseñ<br />

E., F., G. 5F. ve G.’de bu beyit yoktur. 6F.<br />

ve G.’de bu mısra yoktur. /Sürinmek diler iseñ<br />

: sürinmekse murÀduñ D. 9.ãalıncaú úurup :<br />

ãalıncaàı úur F., G.<br />

XXVI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 ÓÀlümi ãormaz aóibbÀ oldı úab-ı òal şikest<br />

Çıúdı içinden úati çoú fÀre-i mühmel şikest<br />

2 NÀãur oldı ellerüm orduda çeşme úazmadan<br />

Óikmeti gör oldı ùopraú ùaşınan gerdel şikest


3 Cümle ölçüm ma‘rifetli loncada yoú çingene<br />

Yapduram çadırda fÀnÿs aãduàum çengel şikest<br />

4 Úorúum oldur ki sayis ÓÀcı Receb küsdi baña<br />

Ola kim meclisde balàam bıraàan engel şikest<br />

5 Bir manava ùabla-kÀr olmaú murÀdum ÙırsiyÀ<br />

Dil şikest mìzÀn şikest hem ùabla-i döngel<br />

şikest<br />

XXVI : A.5 b , B.8 b , C.7 b , D.5 a , E.7 a , F.7 b , G.6 b .<br />

2úazmadan : úazmada C. 3yoú çingene : çingene<br />

yoú B.,C., D., E., F., G.<br />

XXVII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 ZÀhid bizi cin gibi ider òÀneye da‘vet<br />

İtmek diler iòlÀã ile pinhÀnì úabÀóat<br />

2 Gelmez o perì òalvete çil pÀrecik ister<br />

Mümkin mi aña úurı söz ile ide raàbet<br />

3 äayd itmege dil-dÀrı varaúlı ‘araba ile<br />

At MeydÀnına çıúdı àulÀm-pÀre nedÀmet<br />

4 Taúlìd-i úavÀfì úapama oldı açıúdan<br />

Úasım gününe düşmek ile oldı iãÀbet<br />

5 MıúrÀø-ı demürci ufacıú kesdi efendi<br />

Gösterdür irisiyle ufaàı saña elbet<br />

6 Olduúda òar-ı nÀza süvÀr ardına düşme<br />

Ol Úaragöz-i aàyÀr saña reng ide şÀyet<br />

7 Her şu‘bede ÓÀcı ‘İvaż olursa da Ùırsì<br />

TekrÀr yine eyler idüm perdeye raàbet<br />

XXVII : A.5 b , B.9 a , C.7 b , D.5 b , E.7 b , F.7 b , G.6 b .<br />

6bu beyit E’de yoktur. /olursa da : olursa baña E., F., G.<br />

XXVIII


Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Şi‘re döşenüp kendiñe gel itme siyÀset<br />

‘UnvÀn ile destÀruñı AllÀha emÀnet<br />

2 İşkenbeden elfÀô-ı mülevveå aúın idüp<br />

Ol àamzesi TÀtÀr gibi eyledi àÀret<br />

3 Gel başuñ içün bize úonaú vir arayalum<br />

Hep itdi aúın leşker-i elfÀô ise àÀyet<br />

4 AàyÀra çapul ãan‘atını gösterelüm gel<br />

Hep meşveret ile olur eş‘Àra i‘Ànet<br />

5 Peynir ùulumuyla gice gündüz cedelüm var<br />

Úayd oldı hemÀn başuma yoú cÀy-i selÀmet<br />

6 Burnaz begüñ erbÀb-ı òıred burnını görse<br />

Òavfinden ider şübhesüz ol demde úabÀóat<br />

7 Ben nÀm ile şÀn ile HezÀrì olayım da<br />

Ùırsì àazeliyyÀtuma hep itsün ihÀnet<br />

XXVIII : A.6 a , B.9 a , C.7 b , D.7 b , E.7 b , F.8 a , G.7 a .<br />

2aúın idüp : aúın itdi B., C., D. 5//yoú : çoú<br />

F.<br />

XXIX<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Gezinme àayrı ãabÀódur yanaàına var yat<br />

Darıldı burnını ötdürüyor begüm pat pat<br />

2 Metìn ü ãaà olurmış Anaùolı çocuàı<br />

GirÀn-bahÀdur anuñ-çün beli nuóÀs-i dü-úat<br />

3 Çekildi Bozburuna ùoàrı gitdi çekdirme<br />

Meded yetişdüre gör var úumanyasın iki úat


4 Büyükdür ‘arãası Burnaz begüñ serÀyınuñ<br />

Semend-i ùab‘ına bir kerre zÿr idüp ãaçar at<br />

5 Çalışdı pÀreden atmaàa çoú o muà-beçeyi<br />

PiyÀde Ùırsìyi fil köprisinde eyledi mÀt<br />

XXIX : A.6 a .<br />

SE HARFÝ<br />

XXX<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Bezm ehline sürdüm yine rindÀne müåelleå<br />

Leb-rìz-i çanaú eyledüm ammÀ ne müåelleå<br />

2 Ney mey görelüm bÿselik it rÿy-i nevÀdan<br />

Faãlı bir iken eyledi cÀnÀne müåelleå<br />

3 Bir ayaú ile dil-beri mest eyleyemezsin<br />

Devr eylemese meclisi peymÀne müåelleå<br />

4 Bir iki çanaàıla yapılmaz anı bil de<br />

ÚÀ’il ãıraya durma içür cÀne müåelleå<br />

5 Úulúullar ile gerçi ùutar bezm-i ãurÀóì<br />

Çoú velvele ãaldı velì her yana müåelleå<br />

6 Bir ãavt irişüp gÿşına şeyò başladı raúãa<br />

Nevbet mi virür kimseye devrÀne müåelleå<br />

7 Bezminde nuúl-i çorba-i işkenbe yidür hep<br />

Mersin balıàıyla içür oàlana müåelleå<br />

8 Keyfiyyet-i ekşi şìre bozdı içümi lìk<br />

Almam dile bir daòi óakìmÀne müåelleå<br />

9 YÀrÀna mey el virmedi hep şìreye bozdı<br />

Òarc-ı fuúarÀ’ ãanma kibÀrÀne müåelleå<br />

10 Gör zÀhidi kim itdi riyÀ bÀdeyi dökdi


Úoydı yine bir kirlice fincÀne Müåelleå<br />

11 Ey Ùırsì yeter òalù-ı kelÀm eyleme zinhÀr<br />

Ekşi boza iç içme mülÿkÀne müåelleå<br />

XXX : A.6 b , B.9 a , C.8 a , D.5 b , E.7 b , F.8 a , G.7 a .<br />

2Ney mey : Mey ney B. // cÀnÀna : yÀrÀna D.<br />

3//eylemese : eyleye F., G. 4//cÀne : òÀna B. 5Úulúullar<br />

ile gerçi ùutar bezm-i ãurÀóì : ÚÀfileleri döndi<br />

ãurÀòìlerüñ ammÀ E.; áulàuleleri döndi ãurÀòlerüñ ammÀ F.,<br />

G. 5//veli : hele F., G. 7çorba : şorba D. 8lìk : pek E. 10<br />

bu beyit G.’de yoktur. 10//kirlice : gizlice B., C.<br />

XXXI<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Bu deñlü masòaralıàa kibÀrdur bÀ‘iå<br />

ReõÀlete ùama‘umla nigÀrdur bÀ‘iå<br />

2 ŞitÀnuñ ortasına irmedi kömür bitdi<br />

äoàuú edÀlara bir dalya úardur bÀ‘iå<br />

3 Úara yel ile dipi gözlüye göz açdurmaz<br />

Ùutılmaàa ùolıya rÿzàÀrdur bÀ‘iå<br />

4 Köpek olalı bir av aldı gerçi Burnaz beg<br />

Bu rütbe şöhrete ãayd ü şikÀrdur bÀ‘iå<br />

5 Ta‘accüb eylemeñüz òalùa-zenligüme benüm<br />

Bu rütbe ruòãata hep i‘tibÀrdur bÀ‘iå<br />

6 Ma‘Àrif ile benüm şöhretüm yoú ey Ùırsì<br />

Bu deñlü masòaralıàa kibÀrdur bÀ‘iå<br />

XXXI : A.6 b , B.9 b , C.8 b , D.6 a , E.8 a , F.8 b , G.7 b .<br />

1düñlü : rütbe G. //ùama‘umla : ùama‘ıyla C.; ùama‘ıla<br />

D. 3gözlüye : körlere F. 4av aldı : av avladı E., F. /gerçi<br />

Burnaz beg : beg-i Burnaz E., F., G. //rütbe : deñlü F.<br />

6//deñlü : rütbe G. Bu mısra G.’de yarım bırakılmış.<br />

XXXII


Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Geh boza içüp gÀhì şıra gÀh müåelleå<br />

Çoú ãopa yidürdi baña bil Àh müåelleå<br />

2 Tersanede gelmişdi úapudanlıàa yolum<br />

İtdürdi beni göz göre ber-rÀh müåelleå<br />

3 Dört üstine õevú eyler idüm ger tek ü tenhÀ<br />

Girseydi hele destüme bir çÀh müåelleå<br />

4 Geh çamura düşüp gehi úolluúda êayaú yir<br />

İtmez deli mi bir daòi dil-ò v Àh müåelleå<br />

5 Beş dÀne cühÿd mürdesi itmez yine işbÀ‘<br />

Virdi o úadar Ùırsiye iştÀh müåelleå<br />

XXXII : A.7 a .<br />

CÝM HARFÝ<br />

XXXIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Çehre-i menóÿsumuz nÿr ile itmez imtizÀc<br />

Kim sinekler ãarı zenbÿr ile itmez imtizÀc<br />

2 Úanda baúsañ büsbütün aóvÀl-i ‘Àlem böyledür<br />

MÀhì -i úolyoz saúanúur ile itmez imtizÀc<br />

3 Selmek ÀàÀz eyleyüp aàyÀr aàırsa òar gibi<br />

Öyle bed-ÀvÀze mÀhÿr ile itmez imtizÀc<br />

4 SÀz-gìrìde naôìrüm yoú diyü tel úırmadan<br />

İki telli neyle ùanbÿr ile itmez imtizÀc<br />

5 Bir úazanda úaynasa yüz yıl ne mümkin ÙırsiyÀ<br />

Ermenì ile yehÿd zÿr ile itmez imtizÀc


XXXIII : A.7 a , B.9 b , C.8 b , D.6 a , E.8 a , F.8 b , G.7 b .<br />

1menóÿsumuz : nÿrumuz E.; bì-nÿrumuz F.,<br />

bozumuz G. //kim : at E., F., G. 3Selmek :<br />

Şarúı D. /aàırsa : añırsa B., C., D., E., F.,<br />

G. //bed-ÀvÀze : bed-ÀvÀz D. 4SÀz-gìrìde :<br />

SÀz-gìrlikde E., F., G. 5//zÿr : düz G.<br />

XXXIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 äaçlı devri olup oàlan ile pìç-ender-pìç<br />

Oldı ol zülf-i perìşÀn ile pìç-ender-pìç<br />

2 äaúalın virüp ele ortaya girmiş purasa<br />

äarmaşıú olmış ıãıràan ile pìç-ender-pìç<br />

3 Òayli òod-bìnlik idüp şalàam efendi delisin<br />

Baàladum ben daòi uràan ile pìç-ender-pìç<br />

4 Çamura düşdi úaøa ile aàaçdan ùırùıl<br />

Oldı bì-çÀre ãoàulcan ile pìç-ender-pìç<br />

5 ‘Adlì-dìvÀne uzatdı sözi zencìr itdi<br />

Oldı bu Ùırsì-i rindÀn ile pìç-ender-pìç<br />

XXXIV : B.10 a , B.9 a , C. 9 a .<br />

HA HARFİ<br />

XXXV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 äavãa kÀrum olur ise baña yoràan meftÿó<br />

Oldı ve’l-óÀãıl bÀzìçe-i şeyùÀn meftÿó<br />

2 Kimsenüñ yoú g...i meksÿr oúuya her nerede<br />

Gelse bu resm ile gel yazıda úalúan meftÿó


3 Baòtı var ÓÀcı Receb girdecilik itse eger<br />

Úanúı çÀrşÿya varursa aña dükkÀn meftÿó<br />

4 äupare minder ü raóle seriúa itsem eger<br />

Çerge bÀbı gibi hep mekteb-i ãıbyÀn meftÿó<br />

ÙırsiyÀ her ne zemÀn nÀmumı yazsam úurımaz<br />

Serpeyüm dirsem olur üstine rìg-dÀn meftÿó<br />

XXXV : A.7 a , B.10 a , C.9 a , D.6 a , E.8 b , F.9 a , G.7 b .<br />

2//gelse : gele F. //resm ile ger : resm üzere<br />

E., F., G. //yazıda : yazıyla E., F., G. 3itse<br />

: itsem D. /eger : úaçan E., F.; daòi G.<br />

//úanúı : úanàı E. //çÀrşÿya : çÀrsÿya B., E.<br />

4itse : itsem F., G.<br />

XXXVI<br />

Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün<br />

1 Yaóni ile turşi-i şalàam virür insÀna feraó<br />

Girde balıú çorbası hem virdi ôarìfÀne feraó<br />

2 Bezmi müheyyÀ görelüm úaşúaval-i ökçe ile<br />

Çorba-i işkenbe daòi óÀãıl ider cÀna feraó<br />

3 Oàlanı gör leb urup ol sÀàara dip gösteriyor<br />

Áleti eksükli görüp geldi o mestÀne feraó<br />

4 Ò v Àcelerüñ úaşmeriyem kimse begenmez beni hìç<br />

Masòara-i ‘Àlem iken gelmedi aúrÀna feraó<br />

5 Meclisi ÀmÀde idiñ yÀr ile şey mey görelüm<br />

Mest olalum gelsün o dem seyr iden iòvÀna<br />

feraó<br />

6 ŞÀ‘ir-i nÀ-dìde fenem úÀfiye vÀfir bilürüm<br />

áayrıda bir yoàıken bunda sekiz dÀne feraó<br />

7 Ò v Àcelerüñ yüzi ãuyı Ùırsi-i pÀkìze-süòan<br />

Cümle-i vaútümde baña olmadı bìgÀne feraó<br />

XXXVI : A.7 a , B.10 a , C.9 b , D.6 b , E.8 b , F.9 a , G.8 a .


1//çorbası : şorbası D. //hem : hep B. 2Bezmi<br />

: Bezm-i D. //Çorba : Şorba E. 6fenem : benüm<br />

G. 7//Cümle : Millet E., F., G.<br />

HI HARFÝ<br />

XXXVII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Beni tenhÀ bulıcaú virdi hemÀn şerbeti şeyò<br />

Şevú ile óücrede ùutdurdı yalan himmeti şeyò<br />

2 Pìş-rev devr-i revÀn ile alup úÀnÿnı<br />

Urdı mıørÀb-ı óaúìúatle nihÀn óaøreti şeyò<br />

3 Bÿselik itdi nevÀdan ùutıcaú şeh-nÀzı<br />

Úabø iken başúa maúÀm itdi yaman lìneti şeyò<br />

4 Kendini pìrì taãarruf ider iken ‘acebÀ<br />

Böyle mi gördi beyÀn ide sülÿk rü’yeti şeyò<br />

5 Òayli zu‘mınca taãarruf atına binmiş iken<br />

Devletin soñra depüp úaldı yayan nikbeti şeyò<br />

6 Ra‘şe-dÀr oldı hemÀn dem göricek oàlanı<br />

Taòliye itdi uyup nefse hemÀn óalveti şeyò<br />

7 ÙırsiyÀ sen de g...üñ var ise çıú meydÀna<br />

Baş gösterdi cübb aàzından inan Àleti şeyò<br />

XXXVII : A.7 b , B.10 b , C.9 b , D.6 b , E.8 b , F.9 a , G.8 a .<br />

1//ùutdurdı : yutdurdı G. 2//óaúìúatle :<br />

óaúìúatde D. 4kendini : kendüyi F. //böyle :<br />

şöyle B., D. //beyÀn ide sülÿk : sülÿk ide<br />

beyÀn B., C., D., E., F., G.<br />

DAL HARFÝ<br />

XXXVIII


Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Gice ãoóbetlere gitme uyup aàyÀra meded<br />

Úorúum oldur düşürürler seni bir yÀra meded<br />

2 Yüzük oynı diyerek iş çıúarurlarsa eger<br />

Oyuna girme çalarlar saña bir úara meded<br />

3 Dizilüp de ãıraya gelme miyÀna óaõer it<br />

Bal gibi ùatlı görin ‘Àşıú-ı nÀ-çÀre meded<br />

4 El virürse o ãırıú úaddine aàyÀruñ o dem<br />

Öyle sille ur aña olmaya bir çÀre meded<br />

5 Bir aàaçdan ata bin saña úolan çeksünler<br />

Gümüşì çille görin dìde-i simsÀra meded<br />

6 Ò v ÀcegÀndan olalı irmedi destüm başuma<br />

Oldı cer semti vücÿh ile bu àam-ò v Àre meded<br />

7 Òaylì ù...lı er ister kefeyi ide murÀd<br />

19. Ol zemÀnda irişürdi bu sitem-kÀra meded<br />

20. 8 İbtidÀ’ bir kere ù... kefesi oldı diyü<br />

Baña çoú gördiler ol manãıbı hem-vÀre meded<br />

9 Bir iki kerre kefe ò v Àcesi oldum Ùırsì<br />

Müstefìd olamadum bir iki yüz pÀre meded<br />

XXXVIII : A.7 b , B.10 b , C.10 a , D.6 b , E.9 a , F.9 b , G.8 b .<br />

1//düşürürler seni : seni düşürürler C. 2oynı<br />

diyerek : oyunı diyü F., G. 3Dizilüpde :<br />

Düzilüpde E., F., G. 4virürse : irerse F., G.<br />

7murÀd : mezÀd D. 9//Müstefid olamadum :<br />

İstifÀde idemedüm E., F., G.<br />

XXXIX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün


1 Bir zemÀn gördüm ben iki dÀne yÀrÀn mütteóid<br />

Ádemi azdurmaàa hep cümle şeyùÀn mütteóid<br />

2 Zencefe ferÀceler uyàun degüldür ekåerì<br />

Zencef olmazsa olur reng ile àayùan mütteóid<br />

3 Hep balıú envÀ‘ı yir deryÀda biribirlerin<br />

ÓÀãılı olduúları yoúdur ki bir Àn mütteóid<br />

4 Hìç úaúavan gibi bilmem müttefiú dünyÀda ben<br />

Gelse bir yere olur keyvÀnla keyvÀn mütteóid<br />

5 ŞÀ‘irÀn içre HevÀyìye muúalliddür diyü<br />

ÙırsiyÀ hep oldı erbÀb-ı süòan-dÀn mütteóid<br />

XXXIX : A.8 a , B.11 a , C.10 b , D.7 a , E.9 b , F.10 a , G.8 b .<br />

4müttefiú : mütteóid B., C., F., G. //bir yere<br />

olur keyvÀnla : olur yine keyvÀn ile F., G.<br />

5//hep oldı : olduñ mı F.; oldılar G.<br />

ÕEL HARFÝ<br />

XL<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 ‘Arø-ı óÀl eylemege yÀre yazarlar kÀàaõ<br />

Meger ÀbÀdì ola olmaz aña her kÀàaõ<br />

2 äulu olursa mürekkeb úati rüsvÀ yazılur<br />

Çeker elbet anı mÀnende-i sünger kÀàaõ<br />

3 Söz gerek dil-bere doldurmaàa sìm ü zer ile<br />

Serpme olursa ger altun bula zìver kÀàaõ


4 Öyle pÀk ola ki gözler úamaşa baúduúça<br />

Ola mÿmcı úuşaàı gibi ser-À-ser kÀàaõ<br />

5 Óarbeliler daòi taãvìr olınursa Ùırsì<br />

Yazıcılar diye gördükde muãavver kÀàaõ<br />

XL : A.8 a , B.11 a , C.10 b , D.7 a , E.9 a , F.9 b , G.8 a .<br />

Bu gazel E., F., G.’de dal harfinde “kÀàıd”<br />

redifi ile yer alıyor.<br />

2äulu : äula C.; äuyı G./rüsvÀ : rüsvÀy C.<br />

3Söz gerek B., C.; Sözlerüñ B., C., D. //altun<br />

bula : altundan E. //bula : lÿle C.<br />

XLI<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Yapar bizüm ÓÀcı Buràud börek güzìde leõìõ<br />

äabÀó ãabÀó ıãıcacıú ider resìde leõìõ<br />

2 Çörek yapar ramaøÀnda oruç ùutanlara hep<br />

İrince ’ída ãatardı şeker ‘aúìde leõìõ<br />

3 Benümle òÀnesine vardı óÀcı bir kerre<br />

Beş altı dürlü reçel gördi Kel Velìde leõìõ<br />

4 Ne dadı ne ùuzı vardur dinür mi öyle söze<br />

ZemÀne şÀ‘irinüñ yapduàı úaãìde leõìõ<br />

5 Ùuyÿr-ı sÀ’ire ùavuú òurÿs efendi degül<br />

Olur òamìr ile ger olsa úaz beside leõìõ<br />

6 Úudÿmıdur getüren vecde dervişÀnı hep<br />

Olur mı úarabaş aúrÀnı nev-demì de leõìõ<br />

7 HevÀyi post-nişìni ben oldum ey Ùırsì<br />

21. Vezinde nÀúıãum olsa ider keşìde leõìõ<br />

XLI : A.8 a , B.11 a , C.10 b , D.7 a , E.9 b , F.10 a , G.8 b .<br />

4bu beyit G.’de yoktur. 4Ne dadı ne ùuzı<br />

vardur dinür mi : Ne milóı ne biri var limon<br />

F. /öyle : böyle D. 5efendi : miåÀli B., C.


ger olsa : muràÀn u F., G. 6Úudumıdur :<br />

Úudÿm neydür D.; Úudÿmumuz E., F., G. /getüren<br />

: getürür E., F., G.<br />

XLII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Úurı etmekle ùutar rÿzeyi çingane leõìõ<br />

Acı úuvvetle urur tìşeyi sindÀna leõìõ<br />

2 Oùaya atdı bu şeb yÀri raúìb Àdemsüz<br />

Geldi maòfìce ùa‘Àm óÀãılı şeyùÀna leõìõ<br />

3 Pek òafìf eù‘ımedür pancar u şalàam pıraãa<br />

‘Alef-i tÀze gelür evdeki óayvÀna leõìõ<br />

4 Beyøanuñ dÀnesi bir pÀreye çıúdı óayfÀ<br />

Şehriye òoş gelür her gice úayàana leõìõ<br />

5 Enker-i ãavt ile itdükçe ÀàÀze Ùırsì<br />

Didi òammÀr-ı úoca baú şu òoş elóÀna leõìõ<br />

XLII : A.8 a .<br />

RI HARFÝ<br />

XLIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Aúıtsam cÿy-i naôm-ı şi‘rümi çirk-Àbdur dirler<br />

Yuvarlansam içinde sebz-i ser murà-Àbdur<br />

dirler<br />

2 Úoca-vÀrì başına bir yeşil úalpaú al da gey<br />

Nereye varsın elbette bizüm bevvÀbdur dirler<br />

3 Yidüm bir úaç ãopa ümmìd ãuãıyla bu şeb efsÿs<br />

Bilenler hep bizüm oàlan içün pür-ò v Àbdur<br />

dirler


4 Pıraãa ãafóasından terziye bir òırúa yapdurdum<br />

Pesend idüp görenler Hind işi şerb-Àbdur<br />

dirler<br />

5 Evümde yapudan úalmışdı bir çölmek aşı Ùırsì<br />

Gelüp hep úoñşular nÿş eyleyüp vişn-Àbdur<br />

dirler<br />

XLIII : A.8 b .<br />

XLIV<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Artin n’idem ki ùanbÿre-i bì-me’Àl çalar<br />

Ùıfl-ı òattÀna cÀriói engüşt-i bal çalar<br />

2 Pek pek gözet ãaúın hele óammÀmda Úıbùìyi<br />

Hìç şübhe yoú ki boş gidemez peştemÀl çalar<br />

3 Gÿş eyledüñ mi naàmelerüñ Fındıú oàlunuñ<br />

ÚÀnÿn üzre ãanki rehÀvì úıral çalar<br />

4 Úoyun ‘aúıllı bir gidisüñ baú HezÀriyÀ<br />

Ùaàda çobÀn pìçe oùurmış úaval çalar<br />

5 Varma óammÀmcı oàlı ile gice bir yere<br />

Gözden àubÀrı bÀd gibi bì-òayÀl çalar<br />

6 MinúÀrın uydurup dem-i teşhìr-i ôarùıya<br />

Burnazı gör ki ôurnayı Ùırsì çatal çalar<br />

XLIV : A.8 b .<br />

XLV<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Aòurda yemligi úaùır deper úırar geçürür<br />

Yuları ipden olursa çeker úırar geçürür<br />

2 Keser ãapı girer ise eline tÀzelerüñ


äoúar delügine òalúı keser úırar geçürür<br />

3 Görürse sÀzlıgı úalmaz úarÀrı ol demde<br />

Girerse sÀza åemerci gezer úırar geçürür<br />

4 ŞitÀ içün iki tennÿr yapsa ùoàramacı<br />

Demür çivi bulamazsa şecer úırar geçürür<br />

5 Yazın daòi úati yaàmurlar olduàın gördük<br />

Úoca aàaçları seller sürer úırar geçürür<br />

6 ZemÀne tÀzeleri dÀ’imÀ ziyÀnı sever<br />

Eline bir puãadı virseler úırar geçürür<br />

7 Úaşıúçılar úaşıàa zer nişÀn içün Ùırsì<br />

Pirinç teller[i] alur da eger úırar geçürür<br />

XLV : B.11 b , C.11 a .<br />

XLVI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Alaca destÀr ile aàyÀr şeklin gösterür<br />

Milletin farú eylemem Bulàar şeklin gösterür<br />

2 Burunı mìr Burnazuñ bir àÀr şeklin gösterür<br />

Var iki dÀne enigi mÀr şeklin gösterür<br />

3 Eksük olamaz va‘deyi arturmada aàyar ise<br />

Òusye-teyn ile deger úanùÀr şeklin gösterür<br />

4 Òalúa ùatlı gösteriş içün külÀh-ı sükkeri<br />

Başına geymiş pelid ‘ayyÀr şeklin gösterür<br />

5 Dürlü dürlü renge girmiş pür-refÿ ferÀcesi<br />

Çuúacılarda olan mÿstÀr şeklin gösterür<br />

6 Úuyruàı yoúdur diyü gördüm ‘abÀ geymiş gelür<br />

Úuyruú ardında raúìbüñ mÀr şeklin gösterür<br />

5 Ò v ÀcegÀn içre ‘aceb Ùırsì gibi úaşmer mi var


äarduàı destÀrı da mumbÀr şeklin gösterür<br />

XLVI : A.8 b , B.11 b , C.11 a , D.7 b , E.9 b .<br />

2. ve 3. beyitler A. ve D. yer almıyor.<br />

6Úuyruàı : Úuyruàum B., C.<br />

XLVII<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ìlü Fe‘ilün<br />

1 Aàır yüki ola çamurda ol óimÀr düşer<br />

Ayaúda õerre úadar úalmasa úayar düşer<br />

2 Úışı bu şehrümüzüñ evsaù-ı şitÀda olur<br />

Ki úara yel esicek yaàmur ile úar düşer<br />

3 Uzarsa ãavm-ı naãÀrÀ gibi bürÿdetümüz<br />

Kömürlüge o zemÀn cemre bì-şümÀr düşer<br />

4 äaçaú buzı gibi zÀhid ùoñarsa şevúınden<br />

Gider şu‘ÿrı zuúÀúda o bì-úarÀr düşer<br />

5 Raúìb-i pìre ùayaú lÀzım eyleme àaflet<br />

‘AãÀsı olmayıcaú elde iòtiyÀr düşer<br />

6 Bu úışda ensebi manúal kenÀrıdur ammÀ<br />

Birisi yelpazeler ise çoú şerÀr düşer<br />

7 Gelürse Dobrıca beygirleri bu bÀzÀra<br />

Bizüm de óiããemüze bir çürük ùavar düşer<br />

8 Eger üzengi vü úusúun úolanı tÀmm olsun<br />

äoàuúda ùutmaz ise ellerüm yular düşer<br />

9 Dilencilikde hele Ùırsiye bedel olmaz<br />

Bulursa cerr idecek bir úapuyı dar düşer<br />

XLVII : A.8 b , B.12 b , C.13 a , D.7 b , E.10 a , F.10 b , G.9 a .<br />

1//úalmasa : úalmaya E., F., G. //Ki úara yel<br />

esicek : Úara yel ile gelür E., F., G.<br />

4//şu‘ÿrı : gezerse F. //zuúÀúda : ãoúaúda D.,<br />

E., F., G. 6bu beyit E.’de 8. beyitte yer


alıyor. /Bu úışda : Odamda F., G. /ammÀ :<br />

ancaú F. //yelpazeler ise : yelpaze eylerse<br />

F.; yelin eylerse G. 7//ùavar : tìmÀr F. 9hele<br />

: saña F., G. /Ùırsiye : ÙırsiyÀ F., G.<br />

//úapuyı : úonaàı F.<br />

XLVIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Ey aşçı úabaú baãdı ile lengeri ùoldur<br />

Arta aşı maùbaòda yisün itleri ùoldur<br />

2 AàyÀr vekìl-i òarc olayum dirse anı úor<br />

Hìç maùbaòuñı ùutma tehì dil-beri ùoldur<br />

3 Meclisde raúìbi mezelendür böcek ile<br />

Etmek bozasın sür yürisün ãÀàarı ùoldur<br />

4 Úol-başı olayum dir iseñ saña naãìóat<br />

Aúçe ile olur kìseñe sìm ü zeri ùoldur<br />

5 Var loncaya kendüñe münÀsib bir oùa ùut<br />

Anda ne úadar var ise raúã-Àveri ùoldur<br />

6 SÀzende vü def-zen saña yardah ki gerekdür<br />

Hep curcunaya lÀzım olan úaşmeri ùoldur<br />

7 Aúçe ile ùutarlar ùaúımıyla dügün olsa<br />

Anda daòi bir oùaya çengìleri ùoldur<br />

8 Ma‘lÿm ola ki úol-başılıàuñ çıú çaànaya<br />

Bir dÀ’ire olsun baña def-zenleri ùoldur<br />

9 Ùırsì oùayı ferş-i óaãìr ile döşet de<br />

Úırpındı-i derziyle daòi minderi ùoldur<br />

XLVIII : A.9 a , B.13 a , C.13 a , D.7 b , E.10 a , F.10 b ,<br />

G.9 a .<br />

1Úor : úo B., C., E., F., G.; úoà D. //Arta :<br />

Artan B., C., D., E., F., G. //yürisün : getür


ol F., G. 6yardah ki : yardımda D. 7ùaúımıyla<br />

: ùaúımuñla B., C., D., E., F., G.<br />

XLIX<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Ayaãofiya eùrÀfı şitÀbÀn olduàum yerdür<br />

ÒuãÿãÀ külòan-ı óammÀmı sÿzÀn olduàum yerdür<br />

2 O semtüñ kÀr-gÀh-ı berberi meşhÿr iken cÀnÀ<br />

TirÀşum òÀùırıy-çün anda pÿyÀn olduàum yerdür<br />

3 SerÀyuñ balùası dil-berleri mümtÀz olur àÀyet<br />

Yolında baş úoyup destÀr-cünbÀn olduàum yerdür<br />

4 Du‘À almış meger óalvÀcılar şìrìn olur ekåer<br />

Şeker ùopı gibi pÀyında àalùÀn olduàum yerdür<br />

5 Atum oynaàı At MeydÀnı oldı tÀ ezel Ùırsì<br />

Küçükden her ùaraflarda feres-rÀn olduàum<br />

yerdür<br />

XLIX : A.9 a , B.13 a , C.13 b , D.8 a , E.10 b , F.11 a , G.9 b .<br />

1Eùrafı : MeydÀnla B., C. ; MeydÀnı E., F., G.<br />

/şitÀbÀn : ki óayrÀn E., F., G. 2meşhÿr :<br />

ma‘mÿr E., F., G. //anda : ol ki F., G.<br />

//pÿyÀn : iskÀnE., F., G. 3balùası : óalvÀcı<br />

B.; balùacı C., D., E., F., G. /dil-berleri :<br />

tÀzeleri E., F., G. /mümtÀz : şìrìn B.; maócÿb<br />

E.; maóbÿb F., G. /àÀyet : ekåer E., F., G.<br />

//yolında : yolına E., F., G. //destÀr-cünbÀn<br />

: yıllarca mihmÀn E., F., G. 4almış meger :<br />

almaú ile E., F., G. /ekåer : àÀyet E., F., G.<br />

//pÀyında : yanınca B., C.; her bÀr E., F., G.<br />

5oldı tÀ : olmışdı F. //Küçükden herùaraflarda<br />

feres-rÀn : Úati vÀfirce beygirle şitÀbÀn E.,<br />

F., G.<br />

L


MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 O naòl-i nev-resìdem her şeyi aòşam içün ãaúlar<br />

Úati àayretli úopdı büsbütün itmÀm içün ãaúlar<br />

2 FütÀdeler işidüp nÀm-ı nìkin itdiler taósìn<br />

Bilenler öyle bir muàlim-pesendi nÀm içün<br />

ãaúlar<br />

3 HilÀl-i rÿzede imsÀke cidd ü sa‘y idüp muàlim<br />

Gürÿh-ı püştÀnı pey virüp bayram içün ãaúlar<br />

4 Etegin ùaş ile zen-pÀreler ùoldurmanuñ aãlı<br />

Gice rÿspìye varup ùaşlamaàa dÀm içün ãaúlar<br />

5 Yeñi eåvÀb idindi bir semÿr úalpaú ile Ùırsì<br />

MüselmÀna taòallüf eyleyüp bed-nÀm içün ãaúlar<br />

L : A.9 b , B.13 b , C.14 a , D.8 a , E.10 b , F.11 a , G.9 b .<br />

1nev-resìdem : nev-resìde E. 4//varup : vardı<br />

G. 5//MüselmÀna : MüslìmÀna C.<br />

LI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bìze oàlanuñ cefÀsı òoş gelür<br />

áayri[ye] óüsn-i edÀsı òoş gelür<br />

2 Çuúa-i iskerlete meyl eylemem<br />

Usturumcanuñ ‘abÀsı òoş gelür<br />

3 İútiøÀ itdi o pìre bir dayaú<br />

YÀrüñ aàyÀra ‘aãÀsı òoş gelür<br />

4 Aşçısından illerüñ yoú fÀ’ide<br />

Her kişinüñ meh-liúÀsı òoş gelür<br />

5 NÀfe-i Mosúov gibi yoú mu‘teber<br />

Hem Úazaàuñ cül-úafÀsı òoş gelür


6 ÚÀmetüñ gördükde ‘Àşıúlar didi<br />

Dil-berüñ işte burası òoş gelür<br />

7 Müft bir yelpaze bulsa yellenür<br />

Burnaza bÀd-ı hevÀsı òoş gelür<br />

8 Gerçi àayrı ùatlılardan bıúmışuz<br />

Lìk Edirne baúlavası òoş gelür<br />

9 ÙırsiyÀ usúumrı dolması ile<br />

Lüferüñ baña tavası òoş gelür<br />

LI : A.9 b , B.13 b , C.14 a , D.8 a , E.10 b , F.11 a , G.9 b .<br />

2eylemem : eylemez D. 3itdi : ider D. 5//hem : hep F.,<br />

G. 8//lìk Edirne : Edirnenüñ E., G. 9dolması ile :<br />

ãovutması F. //baña : ancaú E., F., G.<br />

LII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Şeyò efendi ‘aceb oàlan ile òalvetde midür<br />

Cin gibi ãÿfìleri eylese da‘vet demidür<br />

2 Şeyòi cÀdÿ gibi hep ãÿfìleridür uçuran<br />

Keşf olur aña maúÀm evc-i sa‘Àdetde midür<br />

3 Gör ne çille çekeyor tekye-nişìn olanlar<br />

äÿfì burnından aúan cümlesi åıúlet demidür<br />

4 Óücreye muttaãıl itdürdi kenìfi şeyòüm<br />

Bÿy-ı müstekreheni şemm ile rÀóatde midür<br />

5 Óalúa-i devre ‘araú-çìn ile girmiş dil-ber<br />

äavt-ı yÀhÿ ile bir na‘raya àayret demidür<br />

6 Ayaú almaú hevesiyle úoma elden sa‘yi<br />

Belki başa çıúasın ‘arø-ı óaúìúat demidür<br />

7 Úarabaş ney-zene keşf oldı menÀmında uãÿl<br />

ÙırsiyÀ çekdügi hep resm-i ùarìúat demidür<br />

LII : A.9 b , B.13 b , C.14 b , D.8 b , E.11 a , F.11 b , G.10 a .


1ãÿfìleri eylese : ãÿfìler ile anı F. 2//olur<br />

: olup E. 3tekye-nişìn : çille-nişìn B., C.,<br />

F. 4şeyòüm : şeyòi G. 5//bir na‘raya : na‘ra<br />

ile E., G.; ol na‘raya F.<br />

LIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Benüm her bir dişüm ãÀbÿnı óalvÀdan güõÀr eyler<br />

ÒuãÿãÀ azılarum seng-i òÀrÀdan güõÀr eyler<br />

2 Atum oynaàı meydÀnum olaldan ‘arãa-i eş‘Àr<br />

Benüm mihmìz-i çizmem çeşm-i a‘dÀdan güõÀr<br />

eyler<br />

3 áubÀrından óaõer eyle úarayel esdügi demde<br />

Kömür úayıúları hep rÿy-i deryÀdan güõÀr eyler<br />

4 Efendi bu ãoàuúlarda odun başlar belÀsıdur<br />

FenÀ güz úorúusından rÀh-ı tenhÀdan güõÀr<br />

eyler<br />

5 ‘Aceb mi yelúovan dirlerse Ùırsì óaúúuña lÀyıú<br />

Yaz eyyÀmında murà-ı ùurna bÀlÀdan güõÀr eyler<br />

LVIII : A.10 a , B.14 a , C.14 b , D.8 b , E.11 a , F.11 b ,<br />

G.10 a .<br />

1//seng-i òÀrÀdan : çarò-ı vÀlÀdan E., F., G.<br />

2meydÀnum olaldan ‘arãa-i eş‘Àr : ‘arãa-gÀh-ı<br />

eş‘Àr oldı meydÀnum E., F., G. //Benüm : Ki<br />

her E., F., G.<br />

LIV<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlün FÀ‘ilün<br />

1 Her rÿz u şeb dükkÀnını ‘aùùÀr açar úapar<br />

Keskince çÀrşÿ òırsuzı her bÀr açar úapar<br />

2 Bir cöngi var ãıàır dili zÀhid baúar yine<br />

YÀrÀn görürse olmada bìzÀr açar úapar


3 Oàlan yataà-ı vuãlatı ‘arø eyler ‘Àşıúa<br />

TenhÀ girince destüñe yalvar açar úapar<br />

4 Bir úancıú eşşegi ùutup almış öñinede<br />

Şaşúınlıú ile revzeni aàyÀr açar úapar<br />

5 Bulsa yolını oàlanuñ elbette ÙırsiyÀ<br />

ErbÀb-ı ãuãa yoràanı nÀ-çÀr açar úapar<br />

LIV : A.10 a , B.14 a , C.15 a , D.8 b , E.11 b , F.12 a , G.10 a .<br />

1dükkÀnını ‘aùùÀr : ‘aùùÀr dükkÀnını D.<br />

//çÀrşÿ : çÀrsÿ E. 2//olmada : itmede F., G.<br />

3vuãlatı : vaãlını B., C. 5elbette : ister ki<br />

F., G.<br />

LV<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 SükkÀn-ı sünbeki hele sünger alur ãatar<br />

Nalbur gürÿhı Àheni eñser alur ãatar<br />

2 Bulduúda müşterìsini hìç eylemez dirìà<br />

Sìm ü zeri görince o dil-ber alur ãatar<br />

3 Kendüye ãan‘at eyledi çingane úarısı<br />

Lonca yerinde úancıú eşekler alur ãatar<br />

4 Úoltuúçı úıãmı pÀre diyü pÀrelenmede<br />

Bir şey bulınca dördi berÀber alur ãatar<br />

5 Ùatlı görinmek isteyen aóbÀba ÙırsiyÀ<br />

GÀhìce Eàriboz işi köfter alur ãatar<br />

LV : A.10 b , B.15 a , C.15 a , D.9 b , E.11 b , F.12 a , G.10 b .<br />

1SükkÀn : ErbÀb E., F., G. /hele : yine F., G.<br />

//Àheni : timurı E., F.; demüri G. 4úısmı :<br />

ãınıfı F., G. //Bir şey bulınca : Bir yere<br />

gelse E., F., G. 5görinmek isteyen : görinmekiçün<br />

E., G. /ÙırsiyÀ : kÿfte-ò v Àr E., F., G.<br />

//GÀhìce : Bu Ùırsì E., F., G.


LVI<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Úurıçeşme benüm bì-‘aúl u ser-òoş oldıàum yerdür<br />

Yanumda ıstaúoz midye çaàanoz hep berÀberdür<br />

2 SifÀl-i feslegen olsa úadeó bezminde aàyÀruñ<br />

Ayaàın al ki başı aşaàı gelsüñ o kÀferdür<br />

3 Óaõer eyle ãaúın bed-mest olup òalúa doúunmaúdan<br />

Eger àavàÀ iderseñ zaòm-ı ãoymantı muúarrerdür<br />

4 äopa başına biñ altun olursa yinmez anı bil<br />

Teretor ile yirse bir kişi àÀyet dil-Àverdür<br />

5 Emìn-i maùbaò-ı sÀbıú Òalìli seyir idenler dir<br />

ÚıyÀs eyle anuñ sìmÀsına çingane dil-berdür<br />

6 Úapan óammÀlı-veş nevbet ùutardum ò v ÀcegÀn içre<br />

Neler çekdüm efendi ôarùa-ÀsÀ bunca demlerdür<br />

7 ‘Aceb mi aãma úuyruú olsa Ùırsì ile kelb-À-kelb<br />

Biri faããÀl u küfrÀnü’n-ni‘am birisi úaşmerdür<br />

LVI : A.11 a , B.15 b , C.16 a , D.9 b , E.11 b , F.12 a , G.10 b .<br />

1bì-‘aúl u : bì-‘aúl-ı D. //hep berÀberdür : olduàum<br />

yerdür B., C. 2//al ki : al da B. 3//iderseñ : iderse B.;<br />

idersem D. 5//ÚıyÀs eyle anuñ sìmÀsına : Anuñ ãÿretine<br />

miúyÀs eyle E., F., G. 6ùutardum : çekerdüm E.<br />

7//küfrÀnü’n-ni‘Àm : küfrÀn-ı ni‘Àm B., C.<br />

LVII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Dülger olsam baña bir buràu keser mi bulýnur<br />

Çiftçi olmaú dilesem baña baúar mı bulýnur<br />

2 Böyle pÀlÀn u úolan óasreti çekmek dursun<br />

İdünürseñ úaùırı uyàun eger mi bulýnur


3 Dil-beri aldadalum seyr-i kemerler görelüm<br />

Naúd-i cÀnı úoyacaú àayrı kemer mi bulınur<br />

4 Keçinüñ pek severüm àÀyet ile mumbÀrın<br />

Ùaúımı düzgün ola tÀze ciger mi bulınur<br />

5 Böyle bì-ma‘nÀ àazel söylemede ey Ùırsì<br />

Hele inãÀf idelüm sen gibi er mi bulınur<br />

LVII : A.11 a , B.15 b , C.16 b , D.10 a , E.12 a , F.12 b ,<br />

G.10 b .<br />

2Böyle pÀlÀn u úolan óasreti çekmek dursun : Çoú zemÀn<br />

óasret-i pÀlÀn u úolanı çekerüm E., F., G. //İdinürseñ :<br />

İdeyüm bir F., İdinem bir G. 4Keçinüñ pek severüm àÀyet ile<br />

mumbÀrın : Severüm dolmasını àÀyet ile mumbÀruñ F. //ola :<br />

olup E. 5//Hele inãÀf idelüm sen : Sìne úoy elüñ sen E.; El<br />

úoyup dese bir Àdem F.; El úoyup diye bir Àdem G.<br />

LVIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Vaø‘uñ gören ey ùurfe úodoş úaşmeri n’eyler<br />

Darı bozasın nÿş iden sükkeri n’eyler<br />

2 Dil-ber ‘araú u bÀde umar meclise gelse<br />

Aàdayla yapılsa daòi nìlÿferi n’eyler<br />

3 ‘Áşıúlarını deftere yazmış mı didiler<br />

Dil-ber çetele úullanıyor defteri n’eyler<br />

4 Dirmiş ki benüm dil-ber ile başúa işüm var<br />

YÀ öpmege ister yÀ fülÀn dil-beri n’eyler<br />

5 Gelse úara úız çergeye meclisde düzilse<br />

ÒÀlì ola aàyÀrdan ol itleri n’eyler<br />

6 ÚınnÀb ile baàlar anı mÀnend-i süpürge<br />

Çinganelerüñ çergeleri eñseri n’eyler<br />

7 Ormanda úara úız da çekişmiş úocasıyla<br />

Biri birine böyle ãoàuú sözleri n’eyler


8 Úara úızı tenhÀ bulup arasına girsem<br />

Barışmaàa buldum yolunı reh-beri n’eyler<br />

9 Baãuñ ãırıàı úara úıza çergede bir gün<br />

Barışda işin gör olur olmazları n’eyler<br />

10 TiryÀkìleri şehrümüzüñ masòaradur hep<br />

Yoú cÀnı birinüñ diyeler sükkeri n’eyler<br />

11 Bir ùÀs aş içün Ùırsì ‘imÀrete üşürse<br />

Bir baúraç içür aş úomaàa lengeri n’eyler<br />

LVIII : A.11 b , B.16 a , C.17 a , D.10 a , E.12 a , F.13 a ,<br />

G.11 a .<br />

1//bozasın : bozası E., G. //sükkeri : kevåeri<br />

F., G. 3yazmış mı : yazmaz mı B., C., D., E.,<br />

F., G. 7//Biri birine : Birbirine D. 8girsem :<br />

girdüm E. 9 ve 10. beyitler B. ve C.’de yer<br />

yer değiştirmiştir. 10//sükkeri : süngeri D.;<br />

şekeri G. 11<br />

LIX<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 äaúal başı daàıtmaúdan àaraø iõ‘Ànumuz vardur<br />

Bayaúlı yoràan el virmez bizüm yoràanumuz<br />

vardur<br />

2 Elüme bir semüz et girse göñlüm istedi cÀnÀ<br />

Musaúúa‘ yapduraydum úurı bÀdincÀnumuz vardur<br />

3 Raúìbüñ ipligi bir gün çıúar bÀzÀra seyr eyle<br />

Saúın ser-rişte virme eskiden uràanumuz vardur<br />

4 Varup bizüm kibÀra úaşmer olmaú kÀr içün ise<br />

BezistÀnda bizüm bir Hind işi dükkÀnumuz<br />

vardur<br />

5 äorarsa odanuñ ferşin raúìbe vir cevÀbın sen<br />

Bir orta kiçesiyle iki dÀne yanumuz vardur


6 Gürÿh-ı ò v ÀcegÀn içre beni siz yalıñuz ãanmañ<br />

Biri ‘Adlì biri ‘Aúlì gibi aúrÀnumuz vardur<br />

7 Size ger óubb-i müshil olsa lÀzım YLkym yersüz<br />

Bizüm de lavdanayla óub sÿrincÀnumuz vardur<br />

8 Gerek işden gerek dişden gerek yaşdan su’Àl<br />

olmaz<br />

Yoàısa pÀremüz cepde úurı ‘unvÀnumuz vardur<br />

9 Úurıdan úurıya bir şey bulaşmaz dirler ey<br />

Ùırsì<br />

Bizüm bu sözleri iåbÀta biñ bürhÀnumuz vardur<br />

LIX : A.11 b , B.16 a , C.17 b , D.10 b , E.13 a , G.11 b .<br />

2//bÀdincÀnumuz : bÀõincÀnumuz B., G.<br />

4BezistÀnda : BedestÀnda G. 6beni : bizi E.,<br />

G. /siz : sen D. 7olsa lÀzım : lÀzım olsa B.,<br />

C., D., E., G. //yersüz : göster D. 8dişden :<br />

başdan D. /yaşdan : dişden D.<br />

LX<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Òıyar vaútinde yÀrÀn ‘azm-i bÿstÀn eylemez n’eyler<br />

Oturup ãapına daú õevú ü seyrÀn eylemez<br />

n’eyler<br />

2 Nedìm olsam vezìrüñ birine bir kerrecik görseñ<br />

MurÀd eylerse beni mìr-i Boàdan eylemez<br />

n’eyler<br />

3 Bu şehrüñ balçıàın bilseñ ne zaómetler virür òalúa<br />

ÒuãÿãÀ beygiri atı bıcılàan eylemez n’eyler<br />

4 MüsemmÀ lÀleler reng almaàa başlar aña nisbet<br />

Gürÿh-ı<br />

çÀk-i girìbÀn eylemez n’eyler<br />

zrÅ!nU<br />

5 Çiçekçiler ocaàı mevsim-i lÀle irişdükde


Yanup yaúılaraú anda çerÀàÀn eylemez n’eyler<br />

6 Benüm de lÀciverdì lÀlemi seyr eyleyen Ùırsì<br />

Görüp ùaúımlarum hep anda iskÀn eylemez<br />

n’eyler<br />

LX : A.12 a , B.16 b , C.17 b , D.10 b , E.12 b , F.13 a , G.11 b .<br />

1yÀrÀn : aóbÀb D. //daú : dek B., D. 2olsam :<br />

olsa D.; olsañ E., F., G. //beni : seni E.;<br />

anı F., G. 5Bu beyit F.’de yoktur. 5//anda :<br />

anlar E.<br />

LXI<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Raúìb-i zişt-liúÀ cÀ-be-cÀ gelür görinür<br />

MiåÀl-i ãÿret-i úalyon baña gelür görinür<br />

2 Gören bıyıúlarını yellenürdi òavfinden<br />

Aña vücÿh ile bÀd-i hevÀ gelür görinür<br />

3 Diler ki ‘Àşıú-ı bì-çÀresiyle ùatlı ola<br />

Şeker külÀhı geyüp dil-rübÀ gelür görinür<br />

4 Giceyle uyòuda mekteb ò v Àcesinüñ gözine<br />

äaóan böregi ile baúlava gelür görinür<br />

5 Eyü yimek pişirür aşçı baóåe girse eger<br />

Bizüm de aşçumuz ol meh-liúÀ gelür görinür<br />

6 Benüm bu masòara ebyÀtumı kim oúursa<br />

Süòan-şinÀs olana hep ãafÀ gelür görinür<br />

7 Aúındıda ãuyını buldı naômın ey Ùırsì<br />

Düşerse ardına hep mÀcerÀ gelür görinür<br />

LXI : A.12 a , B.17 a , C.18 a , D.11 a , E.12 b , F.13 b ,<br />

G.12 a .<br />

2Bu beyit B. ve C.’de yoktur. 3Diler ki :<br />

Dilerdi F., G. 5girse : gelse F., G. 6olana :<br />

ise aña E.


LXII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Burÿtından raúìbüñ yel gibi dÿr olmamuz yegdür<br />

Vücÿda nef‘i var çıúsun da mesrÿr olmamuz<br />

yegdür<br />

2 Raúìbi úıyma úıyma itmek içün gördügüm yerde<br />

Didi óasret-keşi mÀnend-i sÀùÿr olmamuz yegdür<br />

3 Keş olup cümle yÀrÀna keş aàızlı didürmekden<br />

ZuúÀúda müşterì-i peynir-i lor olmamuz yegdür<br />

4 Uzaúdan pirpiri dil-berlerüñ óayrÀnı olmaúdan<br />

Dimisinden esìr-i bend-i uçúur olmamuz yegdür<br />

5 KibÀruñ vaø‘-ı nÀ-bercÀsını görmekden ‘Àlemde<br />

Düşüp küpler dibinde miål-i me‘cÿr olmamuz<br />

yegdür<br />

6 MürÀì uàri-i sÿret-i yumurtacı olmaúdan<br />

Pa-pÿşlar ìradında mest ü maòmÿr olmamuz<br />

yegdür<br />

7 MiåÀl-i ustura geldi o kim kesdürmeden aldı<br />

Yumurùacı óÀcılardan úaçup dÿr olmamuz yegdür<br />

8 O mor çaúşırlı óÀcılar yüzini görmemek içün<br />

Düşüp ãaórÀlara ‘azm-i NìşÀbÿr olmamuz yegdür<br />

9 Açılsa zrÅ! nU lar vaúti gelse Ùırsì-i zÀra<br />

ÇerÀàÀn eyledükde şem‘-i kÀfÿr olmamuz yegdür<br />

LXII : A.12 a , B.17 a , C.18 a , D.11 a , E.13 a , F.13 b ,<br />

G.12 a .<br />

1Burÿtından : Bıyıàından E., F., G. 2bu beyit<br />

E.’de yoktur. /Raúìbi : Raúìbe B. 3//zuúÀúda :<br />

BÀzÀrda E., F., G. 4//Dimisinden : Pabuşlar F.


end-i uçúur : bend-i şalvÀr D.; semt-i<br />

maòÿr F. 5bu beyit F.’de 6. beyitte yer<br />

alıyor. /KibÀruñ vaø‘-ı nÀ-bercÀsını görmekden<br />

‘Àlemde : O mor çaúşırlı óÀcılar yüzini<br />

görmemek içün F. //dibinde : dibine E., G.<br />

//küpler dibinde miål-i me‘cÿr : mÀcerÀlara<br />

‘azm-i NìşÀbÿr F. 6bu beyit E.’de yoktur.<br />

F.’de 5. beyitte yer alıyor. 8beyit F. ve G.<br />

‘de yer alıyor.<br />

LXIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Gice ‘akkÀm-ı meş‘al-keşle yÀrÀn olmamuz yegdür<br />

ŞerÀr-ı nÀrdan gÀhìce sÿzÀn olmamuz yegdür<br />

2 Hemìşe ãırtumuz pÀlÀn-ı àayret yaàır itmekden<br />

MükÀrì beygiri gibi bıcılàan olmamuz yegdür<br />

3 NaóÀfetle kibÀruñ meclisinde òor görinmekden<br />

VecÀhet kesb idüp manôarda dızman olmamuz<br />

yegdür<br />

4 Düşüp ÓÀcı Receb ardına sevdÀya ãataşmaúdan<br />

ŞitÀb idüp öñince mÀh-i şa‘bÀn olmamuz yegdür<br />

5 ŞitÀda ÙırsiyÀ itler gibi úapu dolaşmaúdan<br />

Olup bir kül kedisi evde óayrÀn olmamuz yegdür<br />

LXIII : A.12 b , B.17 a , C.18 b , D.11 a , E.14 a , F.14 b ,<br />

G.13 a .<br />

1//ŞerÀr-ı nÀrdan gÀhìce : İçinde ùop-ı meş‘al<br />

gibi E., F., G. 2Hemìşe ãırtumuz pÀlÀn-ı<br />

àayret : PalÀn-ı àayret ile böyle ãırtumuz E.,<br />

F., G. 3NaóÀfetle kibÀruñ meclisinde òor<br />

görinmekden : ZemÀne kibÀrı meclisinde úaşmer<br />

olmaúdan E., F.; ZemÀnemüz meclisinde úaşmer<br />

olmaúdan G. //kesb idüp : gösterüp B., C.<br />

//VecÀhet kesb idüp manôarda dızman : Varup<br />

çañlı kilìsÀ içre ruhbÀn E., F., G. 4//öñince<br />

: öñinde E., F., G. 5//Olup bir kül kedisi


evde : MiåÀl-i kül kedisi E., G.; Olup da kül<br />

kedisi F.<br />

LXIV<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Boza-keş suòreleri gör mey-i nÀb isterler<br />

Var iken úaşúaval öñce cev-i Àb isterler<br />

2 Bal ãuyı virdi óarÀret o úadar ser-òoşa<br />

Bir ãaóan turşì iki kÀse òoş-Àb isterler<br />

3 Laóm-i zÀ’id bile girmez eline heftede bir<br />

Kÿfte-ò v Àrlar oynadup yine kebÀb isterler<br />

4 G...i yoúdur birinüñ aúçe ãayup almaàa<br />

Duúa õimmìyi bulup eski şarÀb isterler<br />

5 Gitdiler beş kişi buz-òÀneye yüz aúçe ile<br />

Biri birinden ara yerde óisÀb isterler<br />

6 Úaşmer olmış boza keyfiyle ser-À-pÀ yÀrÀn<br />

Unudup kendilerin çeng ü rebÀb isterler<br />

7 Aş çıúar bir úapuya girsem eger ey Ùırsì<br />

Ufaú ekmek daòi aş úoymaàa úab isterler<br />

LXIV : A.12 b , B.17 b , C.18 b , D.11 a , E.13 a , F.14 a ,<br />

G.12 b .<br />

2ser-òoşa : mestÀna E. 3Kÿfte-ò v Àrlar : Kÿfteò<br />

v arÀn D. 5buz-òÀneye : mey-òÀneye E. /yüz :<br />

dört E. 6ser-À-pÀ : ser-À-ser E.7//ekmek :<br />

etmek B., C., F., G.<br />

LXV<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Çıú ùÀú-ı vaãl-ı dil-bere úorúma ùayaúlıdur<br />

áÀyet esÀsı ãaà u metìn dört ayaúlıdur


2 Bizüm eşekle itme cedel beg úoşar velì<br />

Ancaú úuãÿrı var ki köküş úulaúlıdur<br />

3 Teslìm iderdi baña zimÀm-ı taãarrufı<br />

Şol òÀã zer ki nÀmı cihÀnda bucaúlıdur<br />

4 Gelmezdi bÀr-ı miónet-i cevr ü cefÀsı hìç<br />

Şol muàlimüñ ki dil-beri üştür dudaúlıdır<br />

5 Vaút-i saòÿrda olma muãırr-ı pÀ-çeye ãaúın<br />

Eyler ziyÀde Àteşini ãarımsaúlıdur<br />

6 Hìç gÿş ider mi rindiyÀ nÀúÿs-ı leylìyi<br />

BÀb-ı óarìm-i pìr-i muàÀn çınúıraúlıdur<br />

7 KÀfir küçültdi şìşeyi gitdükçe az az<br />

ErbÀb-ı keyfi şimdi zemÀnuñ çanaúlıdur<br />

8 Úuùnı yerine geydi HezÀrì bir eski çul<br />

Görilmemiş cihÀnda nuúÿşı ùaraúlıdur<br />

9 Ùırsì ‘aceb mi oynasa eùfÀl ile hemìn<br />

Anaùolıda masúaù-ı re’si Uşaúlıdur<br />

LXV : A.12 b .<br />

LXVI<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Seni eglendürecek bu gice bÀzìçem var<br />

Ortada suòre var óoúúa-i cÀm-ı Cem var<br />

2 Çatal abdÀllı dede açma úuùunuñ úapaàın<br />

Bint-i rez-veş naôar it arada nÀ-maórem var<br />

3 Vaútidür bir pÀrelik ter ãalata al eve gel<br />

Úıra burnuñ diregüñ kÿb ùolusı sirkem var


4 Gice yaàmura ùutılsam da ne àam bekçiyem<br />

Kepenekden daòi ãırtumda benüm hìç nem var<br />

5 Başlı başına úıyÀs itme bu ãaónı ‘Adlì<br />

‘Arãa-i naôımda Ùırsì gibi bir sersem var<br />

LXVI : A.13 a .<br />

LXVII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Pilava çÀşnì viren pelte midür zerde midür<br />

Söyle ey aşçı baña bunları ezberde midür<br />

2 Südle ãadriyye gibi yüz aàı olmaz yimege<br />

YÀ muóallebì ‘ÀşÿrÀ ile defterde midür<br />

3 SÀ’ir envÀ‘-i ùa‘Àmı úati vÀfir bilürüm<br />

Bilmezem varsa úuãÿrı hele sükkerde midür<br />

4 Sen de kÀàıdçı delisi gibi girme yimege<br />

Dimesünler saña göñli gözi lengerde midür<br />

5 Yapdurayum dir iken úaãr-ı viãÀli yıúdum<br />

Bu úabÀóat bilemem bende mi dülgerde midür<br />

6 Temeli şimdi hele bir direk ister dipden<br />

áayrı noúãÀnı ‘aceb taótada eñserde midür<br />

7 NÀ-tirÀş olduàın aàyÀruñ işitdük bilürüz<br />

Bir tirÀş olmaà içün gözleri berberde midür<br />

8 Kendüyi àÀ’ib idüp gitdi gibi bì-çÀre<br />

Naôarı bilmezüz oàlan yataàı yerde midür<br />

9 Öyle ãÀlió geçinür üstine úıl úondurmaz<br />

Bilmem ölçüm midür ol sükkeri perverde midür<br />

10 ‘Ömrümüzde bu úadar yapduàumuz ÀåÀruñ<br />

Cümlesi bende mi ŞÀnì gibi úaşmerde midür


11 Gelmedi başuma beglik ‘acebÀ ey Ùırsì<br />

Küfeki ùaşda mıdur yoòsa ki mermerde midür<br />

LXVII : A.13 a , B.18 a , C.19 a , D.11 b , E.13 b , F.14 a ,<br />

G.12 b .<br />

2Südle : Şöyle B.; Sütle C.; Südü E., F., G.<br />

3bu beyit B. ve C.’de 4. beyitte yer alıyor.<br />

4bu beyit F.’de 3. beyitte yer alıyor. 5yıúdum<br />

: Àri E., F., G. 6bu beyit D.’de yoktur.<br />

/şimdi hele : ola úoy bir E., F., G.<br />

//noúãÀnını ‘aceb : noúãÀnını bil F., G. 7bu<br />

beyit G.’de 8. beytle yer değiştirmiştir.<br />

/işitdük : efendi G. 7//Bu mısra E.’de 8// ile<br />

yer değiştirmiştir. //olmaú-içün : içün ‘aceb<br />

G. 8/ bu mısra F.’de 9/ ile yer<br />

değiştirmiştir. 9//sükkeri : şekeri G.<br />

10//bende mi ŞÀnì gibi úaşmerde midür : bende<br />

midür ŞÀnì-i úaşmerde midür C. 11beglik ‘acebÀ<br />

: beg úanúısıdur F., G. //Küfeki ùaşda mıdur<br />

yoòsa ki : Bilmem ÀyÀ küfeki ùaşda mıdur F.,<br />

G.<br />

LXVIII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Dil-bere geydürecek sÀde midür òÀre midür<br />

Raàbeti yoòsa çetariye mi bel-dÀre midür<br />

2 Ne şekil ister ise geydüreyüm söyle baña<br />

Úanavìz bir biniş ile ùuralı pÀre midür<br />

3 Bilürüm ben bıçaàuñ òançerüñi hìç bilmem<br />

Úara timur mıdur yoòsa na‘l-pÀre midür<br />

4 İt úadar raàbeti yoúdur didiler aàyÀruñ<br />

Bilemem ol köpegi aú mıdur úara mıdur<br />

5 Muótemeldür ki úabÀóat ide Ùırsì raúìb<br />

Bilmezüz dona mıdur niyyeti şalvÀra mıdur


LXVIII : A.13 b , B.18 a , C.19 b , D.11 b , E.13 a , F.14 b ,<br />

G.12 b .<br />

2ister ise : ister iseñ B., C. /baña : aña G.<br />

//iki ùuralı : vü ùuàralı beg F.; ile ùuàralı<br />

G. 3ben bıçaàuñ : buçaàını E.; bıçaàın G.<br />

//yoòsa : yoòsa ki D. 4//Bilemem : Bilmezüz<br />

E., F., G. 5Muótemeldür ki : Òavfüm oldur ki<br />

E., F., G.<br />

LXIX<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 Var òÀnesine kim saña gel dir<br />

Úaşmerlik ile aña maóaldür<br />

2 Bezm-i kibÀre gir curcunayla<br />

Maúbÿl olayum dirseñ sehildür<br />

3 Bel virse úaãr-ı dil-ber ‘aceb mi<br />

PÀlÿde gibi ãudan temeldür<br />

4 Girde kebÀbına leõõet viren<br />

Bol büber ile ince baãaldur<br />

5 YÀrÀn úızılcıú òoş-Àbı ister<br />

Aàdayla pişmiş òÀliã reçeldür<br />

6 Taót-ı revÀnı yolda götüren<br />

Dört olmaz ise iki baàaldür<br />

7 Úurşunı düşmiş türbe miåÀli<br />

ÓÀcı Velìnüñ başı da keldür<br />

8 BÀd-i hevÀ zift olsun da gelsün<br />

Müft sirke baldan ùatlı meåeldür<br />

9 Semt-i Hevayì pey-revlerinden<br />

Eş‘Àr-ı Ùırsì pek bì-bedeldür<br />

LXIX : A.13 b , B.11 b , C.11 b , E.14 b .


2bu beyit A. ve D.’de yoktur. //sehildür : maóaldür B., C. 3 bu beyit<br />

B. ve C.’de yoktur. //PÀlÿde gibi ãudan : PÀlÿde-i ãu gibi E. 4leõõet<br />

: çaşnì B., C., E. 5virse : ister B., C. 7düşmiş : ãoyulmış B., C., E.<br />

/miåÀli : gibi B., C., E. 8//Müft : Bol B., C. 9 bu beyit B.ve E.’de<br />

şöyledir:<br />

Ùırsì Hevayìye pey-rev oldı<br />

Şi‘rin gören didi bi-bedeldür<br />

LXX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Çekdiri úalyeta başdan başa pÀy-zan iledür<br />

Úalyon erbÀbı olan cümlesi tersanelidür<br />

2 Çekdiride ‘araú u bÀde gören mestÀne<br />

Aşçı bulàur pilavı yapdı ki kestanelidür<br />

3 Úıl ‘ayıbsuz çelebi gördüm o dem bir çocuàa<br />

Semtini ãordum anuñ didi Peyk-òÀnelidür<br />

4 Ben çiçekçiler içinde úati nÀm-Àver iken<br />

zrÅ!nU úuzılarum var hepsi enelidür<br />

5 äoàan-ı sünbüli İzmirden itdüm taóãìl<br />

Naròını indi yine úandìli on dÀnelidür<br />

LXX : B. 12 a , C. 12 a .<br />

LXXI<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Zìnet-i çekdiri hem úalyeta pÀy-zÀnladur<br />

Úırlaruñ õevúı de tÀzì ile tavşanladur<br />

2 Bileyüm geldügüni faãl-ı bahÀruñ dirsin<br />

Deve òÀrıyla ‘alÀmÀt-ı yapışkanladur<br />

3 Ò v Àcelerüñ naõarı baúlava tebsisinde<br />

Mektebüñ zìneti her vech ile ãıbyÀnladur


4 LÀleler de biner elbet ãapa cÀnum çelebüm<br />

Dibini gördügi dem bilmede iõ‘Ànladur<br />

5 Áh bir kerre açılduàını görsem bÀrì<br />

LÀlenüñ gice ãafÀsı da çerÀàÀnladur<br />

6 Saúfı manúafa óayvÀn maraøıdur ammÀ<br />

Beygürüñ aúãaması zaòm-ı bıcılàanladur<br />

7 ÓaşerÀt ile o Fındıú dede óaşr olmaà içün<br />

İtse nev-rÿz anuñ aúreb-i aúrÀnladur<br />

8 ÙırsiyÀ görmege göz boncuàı aã bu àazele<br />

Eåer-i òÀmeñüzüñ şöhret-i ‘unvÀnladur<br />

LXXI : B. 12 a , C. 12 a .<br />

LXXII<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Bu zemherìr úara úışuñ ibtidÀ’sıdur<br />

Ekåer bürÿdetiyle geçer iútiøÀsıdur<br />

2 Rÿ’yÀda úara úoncolosı görmek isteyen<br />

Mihter ‘Alìye baúsun o deyrüñ papasıdur<br />

3 Úar ùopı gibi dil-beri görseydi it raúìb<br />

Edirne buzı gibi ùoñardı sezÀsıdur<br />

4 Úara yelüñ bürÿdeti úışlarda çoú olur<br />

Keşişlemeyse úara yelüñ aú babasıdur<br />

5 EncÀmı úara úoncolosuñ õimmiler hemÀn<br />

äuya bıraàa óaçı ùoñarsa ãafÀsıdur<br />

6 Şalàam efendi sebzelerüñ berg ser-firÀzıdur<br />

Berg-i lisÀn tor u óavuç hevÀsıdur<br />

7 EfkÀr-ı cemre ãoàuú ile bükdi úaddümi<br />

Düşdi üçi de kìseye birden òaùÀsıdur


8 Yaz ibtidÀsı bÿstÀn eken dosta söyleyüñ<br />

Úuş úonmasun dir ise ‘ilÀc et úafÀsıdur<br />

9 áayrı õaòìre oldı temÀm odun isterüm<br />

Ùırsì bu demde odun ise baş belÀsıdur<br />

LXXII : B. 12 a , C. 12 b .<br />

1zemherìr : zemherì de C.<br />

LXXIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Bir çölmege úulp ol ki òaùÀdur dimesünler<br />

İçinde olan şey’e de mÀdur dimesünler<br />

2 Kelüñ emi olsa başına olur efendi<br />

Kÿsec kel ola çavuş aàadur dimesünler<br />

3 Bal ãuyı içüp ùatlı görinmege çalış kim<br />

äoymanùı lu‘Àbına sezÀdur dimesünler<br />

4 äÿfì-i ãarımsaúçılaruñ ùaylasÀnından<br />

Òavf eyle ki püskülli belÀdur dimesünler<br />

5 Yellenmege bir úaz tügi yelpaze idin de<br />

Vir aúçesini bÀd-ı hevÀdur dimesünler<br />

6 Bir meclise varduúda geçür üstüñe nÀsı<br />

Bilmezmiş ol aàyÀr-ı maúÀdir dimesünler<br />

7 Úaşmerlik idüp olma reõìl ‘Àleme Ùırsì<br />

Ser-mÀye aña bir şilúÀdur dimesünler<br />

LXXIII : B. 12 b , C. 12 b .<br />

4ùaylasÀnından : ùaylasÀnında C.<br />

LXXIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün


1 Bir potaç úıçlı çocuú sevdüm yapusı ferlidür<br />

äordum ardın aradum didiler ol Benderlidür<br />

2 Üstine çıúup filandara dikeydüm diyerek<br />

Merkezin buldum ùaúışdurdum anuñ mióverlidür<br />

3 Yanuma aldum yaturdum anı işúampavya-veş<br />

Ortasına bir seren dikdüm ser-À-pÀ zerlidür<br />

4 Rubè-ı meskÿnda bulınmaz öyle nÀzikdür pelid<br />

Gözleri kemòÀdur ammÀ gerdeni úatmerlidür<br />

5 İki el iki ayaúla òidmete bel baàlamış<br />

Bir ‘amelle enderÿndan çıúmadur kìlerlidür<br />

6 Enginarı Darıcayla İzmidüñ òoş-òÿr degül<br />

Mu‘teber olan Sitanbul enginarı yerlidür<br />

7 ÙırsiyÀ erbÀb-ı ‘işret Àletin düzmiş raúìb<br />

Kendüye bir çotra yapdurmış demür çenberlidür<br />

LXXIV : B.14 a .<br />

LXXV<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Gelibolıdan arpacıú her sene nev-ãoàan gelür<br />

Acısı çeşm-i bedlerüñ gözine her zemÀn gelür<br />

2 Rÿspìyi görsem o gün alsam görebilsem işini<br />

Bel‘um olup girer araya bir iki òazÀn gelür<br />

3 Úorúana ùamla inmeden lÀzım olur aña oluú<br />

İzmid ile äaúaryadan çöplüge nÀv-dÀn gelür<br />

4 Boynuzum olsa bir úaşıú yapdurur idüm arada<br />

Çekme elem atım atım boynuz-ı gergedan gelür<br />

5 Úış güni yapılan àazel Ùırsì-i zÀre bì-bedel<br />

Bir úapama girse eger oúuyana yaman gelür


LXXV : B.15 a .<br />

LXXVI<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Bu dermÀnsuzluàum göñlümce oàlansuzluàumdandur<br />

PerìşÀn olduàum àÀyetle iõ‘Ànsuzluàumdandur<br />

2 Olur olmaz yere mÿm dikmenüñ vechi bu derece<br />

MurÀdum üzre bir sìmden şem‘dÀnsuzluàumdandur<br />

3 Dibimde illet-i bÀsÿr zaómet virmenüñ aãlı<br />

Yatar úalúardum eåvÀbumla yoràansuzluàumdandur<br />

4 Düşerdüm tÀzelikde öñüne nÀsuñ sa‘Àdetle<br />

O vaø‘ı şimdi itmem àayrı erkÀnsuzluàumdandur<br />

5 Köpek gibi úopardum aàzuma gelseydi bir baldur<br />

Ki datsuz olmalarum şimdi dendÀnsuzluàumdandur<br />

6 Ezel ip cÀn-bÀõı olduúlarum var idi ey Ùırsì<br />

Unudılmaàa bÀ‘iå şimdi uràansuzluàumdandur<br />

LXXVI : B.16 b .<br />

ZI HARFİ<br />

LXXVII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Dolama sÀde úaftan geymeyüz bir dürlü cebsüz biz<br />

O Dürzìler ki òÿysuz oldılar olduú sebebsüz biz<br />

2 BÀzÀr úovan biraz iplikçiler var cümlesi<br />

dirler<br />

Alup ãarçanları ãarmaàa olmayuz kelepsüz biz


3 Kömür-ÀsÀ yüzümüz úara ‘Àciz úullaruz cümle<br />

Gerek ùabò-ı ùa‘Àma olmayuz bir dem óaùabsuz<br />

biz<br />

4 Birisi Úıbrısa varmış şikÀyet eyleyüp dir kim<br />

HevÀsı àÀyet alçaú görmedük bir kimse tebsüz<br />

biz<br />

5 Görürler naômumuz óayvÀn olanlar hìç<br />

begenmezler<br />

Ararlarsa eger Àdem gibi kÀn-i edebsüz biz<br />

6 Binüp çapúun óimÀra tÀze maømÿnı zuúÀúlarda<br />

Dererdük düşürürdük cümle gündüzlerde şebsüz<br />

biz<br />

7 HevÀyìye olup pey-rev dir imiş Ùırsi-i úaşmer<br />

Bu vÀdìde àazel ùaróında erbÀb-ı laúabsuz biz<br />

LXXVII : A.14 a , B.18 a , C.19 b , D.12 b , E.16 b .<br />

1//olduú : şimdi C. //O : Bu E. 2BazÀr : Pazar B., C.,<br />

D. 3Kömür-ÀsÀ : Kömür gibi B., C. //olmayuz : olmazuz B.<br />

4Birisi Úıbrısa varmış : Biri Úıbrısa varmış da E. /dir kim<br />

: dirdi E.5naômumı : naômumuz E./ óayvÀn : cìvÀn B.<br />

6//Dererdük : Direrdük B., C.; Dürürdük E.//düşürürdük :<br />

gördügümüz E. //cümle : yerde E.<br />

LXXVIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Vezn olmayıcaú güfte-i mühmel àazel olmaz<br />

Án olmayacaú tÀze de zìrÀ güzel olmaz<br />

2 ÙÀs g...i olan başda olur ãafvet-i ãaúal<br />

äÀf olmayıcaú her ser-i bì-mÿda kel olmaz<br />

3 Áteş-õede ôann eyleme her berg-i çenÀrı<br />

Temmÿza dÿçÀr olmasa yapraú úazel olmaz<br />

4 Urmazsañ eger tÀzelere çÿb-ı ser öyle<br />

Úalúana çomaú anlara êarbü’l-meåel olmaz<br />

5 Ùırsì gibi tel úırmaàa ser-rişte bulurdum


Ùanbÿr-ı mecÀõìde velì perde tel olmaz<br />

LXXVIII : A.14 a , C.19 b , D.12 b , E.15 b , F.15 b , G.13 b .<br />

1güfte : lafô F., G. //zìrÀ : cÀnÀ E., F., G.<br />

2ÙÀs g..ti : Ùavanı D. 4//êarbü’l-meåel :<br />

êarb-ı meåel D., E., F., G. 5//perde tel :<br />

ehl-i tel C., E., F., G.<br />

LXXIX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Biz bu şehrüñ úış güni yaàmurla úarın görmişüz<br />

Cümle eùfÀlüñ úızaúlarla úayarın görmişüz<br />

2 Hìç göz açdurmaz dipi kör odabaşıya müdÀm<br />

Çec gibi esüp ãavurmanuñ ne kÀruñ görmişüz<br />

3 Açılup lÀle gibi dÀà-ı derÿn oldı baña<br />

ÓÀãılı ãoàuúlaruñ vÀfir øırÀrın görmişüz<br />

4 İsteseñ bir yük kömür dirler bu ne yüz úarası<br />

Buña úÀni‘ olmayup evden úovarın görmişüz<br />

5 Dostluàı òovardagÀnuñ cümle buz üstindedür<br />

Úaldırım yeñiçerisinüñ vaúÀrın görmişüz<br />

6 áabàabı kÿtehdür av almaz dimek bühtÀn olur<br />

Mìr-i Burnazın bu úış ãayd u şikÀrın görmişüz<br />

7 Rÿm ili beygirleri tenbel olur ãanma ãaúın<br />

Dobrıca eùrÀfınuñ eşkin ùavarın görmişüz<br />

8 Bir úapuya varsa bir Àdem eli boş òÀdimÀn<br />

NerdübÀndan yoú aàa diyü ãavarın görmişüz<br />

9 Ardına düşüp zaàarlar gibi eyler cüst ü cÿ<br />

Ehl-i sÿúuñ rÿz ü şeb kÀrın ararın görmişüz<br />

10 Pek iridür úarpuzı gerçi bizüm bÿstÀnlaruñ<br />

Mevsiminde Lanúanuñ böyle òıyarın görmişüz<br />

11 ÙırsiyÀ çoú çoú yelüp gezme otur rÀóatde ol


Sen úılıúlı ehl-i cerrüñ i‘tibÀrın görmişüz<br />

LXXIX : A.14 b , B.18 b , C.20 a , D.12 b , E.15 a , F.14 b ,<br />

G.13 b .<br />

1yaàmurla : yaàmur u E., F., G. //úızaúlarla :<br />

úızaúlarda B., C. 4bu ne : ne bu E., F.<br />

5//yeñiçerisinüñ : yeñiçerisine G. 6//bu úış :<br />

bu gün B:; úışuñ E.; úışın F. 7ãanma : ãanmañ<br />

E. //Dobrıca etrÀfınuñ : Ùobrıcanuñ úati çoú<br />

E., F.; Dobrıcanuñ úati çoú G. 8eli boş : tehi<br />

dest E., F. 9düşüp : düşdük F. /eyler : itdük<br />

F., G. //sÿúuñ : şevúuñ G. //rÿz ü şeb : gÿnegÿn<br />

E., F., G. 10gerçi : gerçek F. //böyle :<br />

vÀfir E., F., G. 11yelüp : gezüp E./gezme :<br />

yelme E. //ehl-i cerr : sÀ’ilÀnuñ E., F., G.<br />

//i‘tibÀrın : aàyÀrın E.<br />

LXXX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Gicelerde pister ü yoràana girmiş çıúmışuz<br />

Dil-ber içün úati çoú dükkÀna girmiş çıúmışuz<br />

2 Dil-berüñ görseydüm işúampavya-ÀsÀ yataàın<br />

Anuñ-içün manúa-i pÀy-zÀna girmiş çıúmışuz<br />

3 Biz bu rÿzàÀrda çoú furtunalar görmişüz<br />

CÀy-i maòlaãdur diyü limana girmiş çıúmışuz<br />

4 Ehl-i keyfe süzme afyon cüst ü cÿ içün faúìr<br />

ÇÀr-şÿlarda on on beş òÀna girmiş çıúmışuz<br />

5 Úırcalı Vardar gibi bir òalúa ùartılmaú içün<br />

Bir aàaçdan kefesi mìzÀna girmiş çıúmışuz<br />

6 Manúır-ÀsÀ úÀle gelmez masòara ebyÀtumuz<br />

Bir züyÿf aúçe gibi hemyÀna girmiş çıkmışuz<br />

7 Manãıb olduúda beni zencìrler øabù eylemez<br />

ÙırsìyÀ bu bendeñüz dìvÀne girmiş çıúmışuz<br />

LXXX : B.19 a , C.20 b .


2görseydüm : görseydüñ C.<br />

LXXXI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bir biniş itdüm bizüm oàlana àayùan istemez<br />

Zencefin al aùlas ister àayrı elvÀn istemez<br />

2 Göñlüm ister kim mücerred dil-beri evlendürüp<br />

Dört ayaúlı olduàın görsem ben iòvÀn istemez<br />

2 Bir düzen ister kefal avın sever dil-bercigüm<br />

Oturur tenhÀda bizler gibi dalyan istemez<br />

4 ZÀhid-i òar bir Tatar beygirine úÀ’il iken<br />

ÇÀresüz úaldı eşeklendi küóeylÀn istemez<br />

5 Düşdi pÀ-bende úırar bir gün bu zÀhid köstegi<br />

Ol palÀn-ı àayreti çekmede aúrÀn istemez<br />

6 Ùorbaya girmez sözi aãlÀ tekellüm eylemez<br />

Bir yular ister Yemenden lìk noúãÀn istemez<br />

7 Oldı bu Ùırsì HevÀyì pey-revi bir dÀnecik<br />

Görse kendi gibi bir úaşmer àazel-ò v Àn istemez<br />

LXXXI : A.14 b , B.18 b , C.20 b , D.13 a , F.15 a , G.14 a .<br />

1//Zencefin : Zencefüñ D.; ÜstÀdı F., G.<br />

2Göñlüm : Ùab‘umuz F., G. /ister kim B ister<br />

ki B., C. ; ister F., G. 3//bizler : bizüm F.,<br />

G. //dalyan : ùalyan F. 4Tatar : Urus F., G.<br />

/beygirine : bÀr-gìrine D. 5bu : o F., G. //Ol<br />

: Bu F., G. 6//ister : lÀzım F., G. //lìk :<br />

daòi F., G. 7//Görse kendi gibi : Kendi gibi<br />

görse F., G.; Gör ki kendi gibi B., C<br />

LXXXII<br />

Fa‘ilÀtün Fa‘ilÀtün Fa‘ilÀtün Fa‘ilün


1 Úış güni ãoàuú àazel yapılsa insÀn istemez<br />

Bu ãoàuk sözler ider insÀnı óayrÀn istemez<br />

2 Gördiñüz mi geldi úara úoncolosla erba‘ìn<br />

Şiddet-i sermÀyı hìç ta‘rìf ü tibyÀn istemez<br />

3 Öyle úarlar yaàdı göz açdurmaz oldı körlere<br />

Bir lodos esse erürdi úarı bÀrÀn istemez<br />

4 Var ‘alÀúam Edrene buzına úarı sevmezem<br />

Bir civÀn olsa göñül ‘Àlemde seyrÀn istemez<br />

5 Var bayaúlı òırúası ãÿfì ider dervìşligi<br />

Daàıdur ãaúúÀl başı yÀrÀna yoràan istemez<br />

6 Bu ãoàuú sözler ãaçaú buzı gibi ùoñdurdı hep<br />

Úar u buz maóv olduàın bir dürlü ãıbyÀn istemez<br />

7 ÙırsiyÀ gitdükçe úaşmer oldı eş‘Àruñ senüñ<br />

Masòara eglencedür bir àayrı dìvÀn istemez<br />

LXXXII : A.14 b , B.19 a , C.21 a , D.13 a , E.15 b , F.16 a ,<br />

G.14 b .<br />

2úoncolosa : úoncolosla D., E., F., G.<br />

//sermÀyı hìç : sovukları E., F., G. //ta‘rìf<br />

ü tibyÀn : ta‘rìfe yÀrÀn F., G. 3//erürdi :<br />

eridi B.; eridür C. //úarı : ebr ü E., F., G.<br />

6//Úar u buz : Úar buzı D.<br />

LXXXIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Úırlarda gezilmez hele beygirsüz eşeksüz<br />

Dil-berle yatılmaz úurı yerlerde döşeksüz<br />

2 Düş zelle gibi ardına lÀzımsa saña yÀr<br />

Taóãìline bir dürlü ‘ilÀc olmaz emeksüz<br />

3 äıbyÀnı yolıyla bele yatur ùaúımıyla<br />

GehvÀreyi rüsvÀ ider Àb-rìz ü sübeksüz


4 Timur yay ile bögri raúìbüñ hedef olsa<br />

Gitmez yüregine ola bir oú ki yeleksüz<br />

5 Çiftlik öküz ile úoyun ile yaúışur hep<br />

Beklenmez efendi iki üç dÀne köpeksüz<br />

6 ZÀhid düze bir meclisi darı bozasıyla<br />

Olmazdı anuñ naúli de bir dürlü böceksüz<br />

7 Öñünde de ardında da medóin ider Àdem<br />

MihmÀnını her kim úoyuvirmezse yimeksüz<br />

8 TiryÀkì àıdÀsı gibi atar ùutar elbet<br />

Gelmez birinüñ keyfi de ãamsayla böreksüz<br />

9 Yapmaú àaraøum dil-bere bir bel dolaması<br />

Úaldırsa görenler dimesünler ki eteksüz<br />

10 Bir bez alayum geydüreyüm dirse raúìbe<br />

Mekteb úapaması gibi olaydı çiçeksüz<br />

11 Çinganeye açdurma aàız òÀneñ öñünde<br />

Ùırsì gelür ise saña maymun u şebeksüz<br />

LXXXIII : A.15 a , B.19 a , C.21 a , D.13 a , E.15 a , F.15 b ,<br />

G.14 a .<br />

3//rüsvÀ : berbÀd D.; rüsvÀy E., F., G. 4yay<br />

ile : yay ola E., F. /raúìbüñ : raúìbi D., F.<br />

//hedef : nişÀn F., G. //yüregine : yüregi-veş<br />

E., F., G. 5//yaúışur : yaraşur B., C.<br />

6//Olmazdı : Olmaz F. 7medóin ider Àdem :<br />

medóin ider oldum C.; medóini iderdüm E., F.,<br />

G. //her kim : zÀhid E., F., G. //úoyuvirmezse<br />

: úoyuvirmezdi F., G. 10Bir bez : Bir bir B.<br />

//olaydı : ol da D.<br />

LXXXIV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Úuş avı murÀd eyler iseñ gitme tüfeksüz<br />

äaçma ile yanaş ãayd ola dirseñ saña şeksüz


2 Úundaúda iken ùoldura gör furãat olursa<br />

Yaúlaş da ùabanca ile olur olmaz emeksüz<br />

3 Aàızlaya gör virme ãaúın kimseye falya<br />

Áteş ideler belki dibüñden n’ideceksüz<br />

4 Sükkerli òoş-Àb gibi hemÀn ùatlı görin kim<br />

Óaúúuñda bu ‘Àlem dimesün saña nemeksüz<br />

5 ZÀhid degneksüz gezeyor óikmeti vardur<br />

Úaşmerlik iderse n’ola köy buldı köpeksüz<br />

6 Beslerse kebÿter çelebiler çubuú ister<br />

ÁlÀt-ı kümesdür bu olacaú mı düneksüz<br />

7 Yaz günleri vızlar sinegi olmaya bir yer<br />

İsterse aóibbÀ bu faúìr-òÀne sineksüz<br />

8 Iãlat da úo úurı úoma zìrÀ ki dögilmez<br />

Olmaz aña ùoúmaúçı gerek bir de dibeksüz<br />

9 Bu Ùırsì faúìr öginerek kendimi bildüm<br />

Olmaz didiler óÀãılı bir dürlü köteksüz<br />

LXXXIV : A.15 a , B.19 b , C.21 b , D.13 b , E.16 a , F.16 a ,<br />

G.14 a .<br />

2//ãayd ola dirseñ : rÀm ola dil-ber E., F.,<br />

G. 2//Yaúlaş da : Baúılsa B. 3//ideler : ideli<br />

F., G. 4ùatlı : ãanki C. / görin kim : görin<br />

de E., F., G. //dimesün saña : n’ola dirlerse<br />

E. 5vardur : bu kim E., F., G. //iderse :<br />

iderek E., G.; iderken F. //n’ola : hele E.,<br />

F., G. 6//bulacaú mı bu düneksüz : olacaú mı<br />

düneksüz B.; olacaú mı bu düneksüz C., E., F.,<br />

G.; olacaú mı o düneksüz D. 9//óÀãılı bir<br />

dürlü : ol ite bir dürli F.; óÀsıl bir dürli<br />

G.<br />

LXXXV<br />

Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün


1 Orta güz oldı maùara úalmadı hìç minnetümüz<br />

Bükdi belüm ãuyı úara balçıàadur niyyetümüz<br />

2 Yol erine yol ãorayum çeşmeleri bul ãorayum<br />

Anda varup dul ãorayum úalmadı hìç rÀóatumuz<br />

3 Bir úoca úarı alayum úadrini anuñ bileyüm<br />

Yolına komış olayum òora geçe Àletümüz<br />

4 Söyle o furtuna ne dir söz ideyüm dirse eger<br />

Manda ayaàı paça var yoú úoyuna úudretümüz<br />

5 Ùırsi-i miskìne bu úış itdi ãoàuú úati çoú iş<br />

Böyle bürÿdetli geliş kesdi bütün ùÀúatümüz<br />

LXXXV : A.15 a , B.19 a , C.22 a , D.13 b , E.16 a , F.16 a ,<br />

G.14 b .<br />

1maùara : muùahhar C. 4//úudretümüz :<br />

àayretümüz C. 5Ùırsi-i miskìne : Ùırsiye<br />

rindÀna E.; Ùırsi ne rindÀna F. //bütün : teb<br />

ü F.<br />

LXXXVI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 TÀzelik õevúın refÀhiyyetle sürmişlerdenüz<br />

HÀlümüzce úati çoú donanma görmişlerdenüz<br />

2 TÀ ãabÀvetden beri bu ‘Àdeti terk itmedük<br />

İsteyen cÀna etek serpüp de durmışlardanuz<br />

3 Çoú cidÀl itdük ‘adÿlarla ve lÀkin édyrAf<br />

TÀ úızılbaşa varup durmış oturmışlardanuz<br />

4 Biz veàÀ-yı úıããada òaylì dil-Àverlik idüp<br />

ÚahramÀn úÀtil-ÀsÀ kelle burmışlardanuz<br />

5 Òalùumuz vardur úati vÀfir bizümde ÙırsiyÀ<br />

Her zerre ò v Àruz gerçi kim òaylì<br />

úudurmışlardanuz


LXXXVI : A.15 b , B.20 a , C.22 a , D.14 a , E.16 b , F.16 b ,<br />

G.15 a .<br />

4//úÀtil-ÀsÀ : úÀùilüz çoú E., F., G., 5úati vÀfir<br />

bizüm de : bizüm de úati vafir D., E.<br />

LXXXVII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Gelmedin úış kömürümle odunum oldı óarez<br />

Olmasun kömür odun başuña gelsün bir kez<br />

2 Yarmasıyla çeke başına birer àuruş olur<br />

Yimek isterseñüz al lÀzım olur bÀrì birez<br />

3 Nev-civÀn ister efendi göñül aãlÀ úocamaz<br />

Bu bürÿdetle ùoñar buz gibi úarı sevmez<br />

4 Hìç yel evlÀdı úadar düşmen-i poyraz olmaz<br />

Esse bir kez àaøabından úararur da gülmez<br />

5 Úarda ger bulsa bizüm gibi àarìb çingeneyi<br />

Deli poyraz çalar elbette emÀn hìç virmez<br />

6 Deli poyrazla güreş idüp olursam àÀlib<br />

Aralıàı çekerüm óavlıyı aãlÀ gelmez<br />

7 Zemherìrde yapılan naôma ãoàuú aldurma<br />

ÙırsiyÀ uàraya bÀsÿra devÀ kÀr itmez<br />

LXXVXII : B.20 a , C.22 b .<br />

6poyrazla : poyraz ki C. 7Zemherìrde :<br />

Zemherìde C.<br />

LXXXVIII<br />

MefÀ‘ìlün Fe‘ìlÀtün Fe‘ìlÀtün Fe‘ilün


1 Yaãaúçı degnegi şeyòe ‘aãÀ yerin ùutmaz<br />

Yumurùa úayàanası baúlava yerin ùutmaz<br />

2 Keçi meõÀúına baúılsa çergedür ma‘úÿl<br />

Velìk çerge-i çingan serÀ yerin ùutmaz<br />

3 Ben ÀsitÀnede mÀliyyeye vekìl oldum<br />

Olınca pÀre nanay àam ãafÀ yerin ùutmaz<br />

4 Güz irdi mevsim-i berd oldı şimdi kürk ister<br />

O pösteki-i úuzı çalúafa yerin ùutmaz<br />

5 Köpek olalı bir av aldı gerçi Burnaz beg<br />

Giderse kimse anuñ àÀlibÀ yerin ùutmaz<br />

6 HevÀyì postı tehì úaldı nÀmı dillerde<br />

Senüñ de kimse daòi ÙırsiyÀ yerin ùutmaz<br />

LXXXVIII : A.15 b , B.20 a , C.22 b , D.14 a , E.16 a , F.16 b ,<br />

G.15 a .<br />

2//Velìk : Niçe F., G. 3mÀliyyeye : mÀliyyede<br />

C. 4//O : Ki G. 5aldı gerçi Burnaz beg :<br />

avladı beg-i Burnaz E., F., G.<br />

LXXXIX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Eski òırsuzlardanuz biz kÀrvÀnı beklerüz<br />

Atlıyuz yoldaşlarumuzdan yayanı beklerüz<br />

2 Oda erbÀbı tetimmÀt-ı bisÀùı óıfô ider<br />

Biz úaraúullıúçıyuz úara úazanı beklerüz<br />

3 Tepsi tepsi rÀóatü’l-óulúÿmı iller yapdurur<br />

Ùatsuz olsun ayda bir gelsün revÀnì beklerüz<br />

4 Bir gelür gider daòi olmazsa hìç boş durmayuz<br />

Yolcı úaràası gibi yollarda òÀnı beklerüz


5 Kimse çıúmasun diyü úaãr-ı viãÀl-i dil-bere<br />

ÙırsiyÀ her birümüz bir nerdübÀnı beklerüz<br />

LXXXIX : A.16 b , B.20 a , C.23 a , D.14 a , E.17 a , F.17 a ,<br />

G.15 b .<br />

1kÀrvÀnı : kÀrbÀnı B., C. //Atlıyuz : Atlanan C.<br />

2tetimmÀt-ı bisÀtı : tetimmÀtı bisÀtı B., E.; tetimmÀtı<br />

puãadı F. //biz : bir B., C. 3//Ùatsuz olsun : Ùatlı gelsün<br />

B., C. 5Kimse çıúmasun diyü : Kimseler çıúmasun E., F.,<br />

G./dil-bere : tÀzeye B., C.//birümüz bir : birlerümüz E.,<br />

F., G.<br />

SİN HARFİ<br />

XC<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Kendi òÀneñde otur itme ãaúın òÀna heves<br />

Bir boàaz úaydı içün eyleme dükkÀna heves<br />

2 Kiçi ‘aùùÀr gibi hey’et-i ma‘kÿsa eyle<br />

İtme sen úaşmer olup meclis-i rindÀna heves<br />

3 Kirli úalmış gice cinler yalamışdur zinhÀr<br />

İtme tiryÀkì gibi telveli fincana heves<br />

4 Keyfi geldükde àıdÀsı gibi atar ùutar<br />

İtmedi õerre kadar beñzemek insÀna heves<br />

5 LÀlecilik ideyüm dirseñ eyü lÀle idin<br />

Eyleme iki gözüm lÀle-i nu‘mÀna heves<br />

6 zrÅ! nU lar dile gelmez iki taóta var ise<br />

İtme beyhÿde yere sen de ÇırÀàÀna heves<br />

7 Ùırsì-i zÀre kim ‘ayb eylemege úÀdir úÀdir<br />

İtse şÀyestedür ol úaşmere rindÀna heves<br />

XC : A.16 a , B.20 b , C.23 a , D.14 b , E.17 a , F.17 a , G.15 b .<br />

1//her òÀna : dükkÀna F. 2//İtme sen : İtmesün<br />

B., C.; Gelmesün F., G. 3Kirli úalmış gice cinler<br />

yalamışdur : Gice cinler yalaya kirli úalursa E.,


F., G. 5iyü : egi B.; eyü C., D., E., F.,G.<br />

7úÀdir kÀdir : úÀdirdür B., C., D., E., F., G.<br />

ŞİN HARFİ<br />

XCI<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün<br />

1 Bir nev-àazel yapayum işkenbeden idüp cÿş<br />

Yaàlı yere bıraúma incitmesün anı mÿş<br />

2 BÀr-gìr-i Herseküm var aúãadı úıç ayaàı<br />

Mìò degdi ôann iderdüm inmiş meger úara úuş<br />

3 Düşde miyÀn-ı yÀri úoçdum òayÀl iderdüm<br />

ÓammÀm kütügi imiş eylermişüm der-Ààÿş<br />

4 Minnet ÒudÀya yine úasım ile görişdük<br />

Furtuna oldı pìşìn itdük yazı ferÀmÿş<br />

5 VÀlì-i mülk-i naômum vaãlı deli başumdur<br />

Seg-bÀn olalı ‘Adlì daòi HevÀyi çavuş<br />

6 Süpründilikde úalmış Ùırsì gibi cevÀhir<br />

Çıúdı baúır ‘ayÀrı úahrından oldı òÀmÿş<br />

XCI : A.16 a , B.21 a , C.23 a , D.14 b , E.17 b , F.17 a ,<br />

G.15 b .<br />

2Bar-gìr : Beygir G. //degdi : indi F.<br />

//iderdüm : iderdüñ G.//inmiş : itdi F.<br />

3koçdum : gerçek E., F., G. //eylermişüm :<br />

eyledügüm E., F., G. 4bu beyit E., F. ve G.’de<br />

yoktur. //pìşìn itdük : pìşìn itdüm B., C.<br />

5başıdur : başumdur E., F., G.<br />

XCII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 Úapuya bir piristÿ-zÀde gelmiş<br />

Yıúılmış çergesi feryÀde gelmiş


2 ÒarÀccı úoròusından yola çıúmış<br />

Yaza úatlanmamış sermÀde gelmiş<br />

3 Hele Fındıú dede olmış KlHn! ?<br />

FelÀtÿniyesüz çi sÀde gelmiş<br />

4 Geçer laúlaúla ‘ömri leylegüñ hep<br />

Eşekler cümlesi ÀmÀde gelmiş<br />

5 Geçen nevbet emìn-i kÀàıd iken<br />

Kefe olmış òilÀf-ı ‘Àde gelmiş<br />

6 O muà-beççe iletmiş desti dolu<br />

Bu Ùırsìye mübÀrek bÀde gelmiş<br />

XCII : B.21 a .<br />

XCIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 O ãallar kim Edirnede kenÀr-ı cÿya baàlanmış<br />

Düşüp hep bir ãıraya cümlesi bir ãuya baàlanmış<br />

2 O zencìrler ki úırda gerden-i Àhÿya baàlanmış<br />

O dìvler hep meåeldür gìsÿ-yı cÀõÿya baàlanmış<br />

3 äaúın tel úırmadan pek iótirÀz it tÀr-ı ùanbÿruñ<br />

Bir ucı úuyrıàında bir ucı buràuya baàlanmış<br />

4 Raúìb-ÀsÀ ùaúılmış ıstaúozı deng-i çaúşıra<br />

O uçúurlar ki dil-berde miyÀn-ı mÿya baàlanmış<br />

5 Pazarda baàçe-vÀnlar óalúa reng itdüklerin<br />

gördüm<br />

Biraz na‘nÀ biraz salluta var şeb-bÿya<br />

baàlanmış<br />

6 Manav dükkÀnına vardum üzüm almaàa seyr itdüm<br />

Hevengüñ ipleri dükkÀndaki çatuya baàlanmış


7 Raúìb-i bed-liúÀ mercÀn du‘Àsın óırz-ı cÀn<br />

itmiş<br />

Naôardan óıfô içün úınnÀb ile bÀzÿya baàlanmış<br />

8 Bize ip ùaúmaduñsa zenberek ipsüz dime zinhÀr<br />

Bir ucı zenberekde bir ucı úapuya baàlanmış<br />

9 Biraz tiryÀkiler var úaşmer-i ‘Àlemdür ey<br />

Ùırsì<br />

Şeker úoymışlar adın cümlesi uyòuya baàlanmış<br />

XCIII : A.16 a , B.21 a , C.23 b , D.14 b , E.17 b , F.17 b ,<br />

G.16 a .<br />

2bu beyit E.’de yoktur. //cÀõÿya : cÀdÿya B.,<br />

C., D., F., G. 3ùanbÿruñ : ùanbÿrum D. 4deng :<br />

reng F. //O : Ol B., C., D., E., F., G.<br />

5Pazarda : BazÀrda B., D., E., F., G.<br />

/baàçevÀnlar : bÀàçevanlar B. //var : da E.,<br />

F. 6almaàa : alduúda B., C., D., E., F., G.<br />

/seyr itdüm : seyr oldum C. //dükkÀndaki :<br />

dükkÀnda D. 8ùaúmaduñsa zenberek : ùaúmadı<br />

zenberege E., F., G. 9‘Àlemdür : ‘Àlemde G.<br />

//úoymışlar adın : úoymış adını E.; úoymış<br />

adına F., G.<br />

XCIV<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Nedür ol zişt-liúa suòrede bìgÀne baúış<br />

Yoòsa bengi midür ÀyÀ ne bu mestÀne baúış<br />

2 Paşalardan birisi vÀlidesin itmedi hìç<br />

Nedür ol óeykel-i menóÿs ile mìrÀne baúış<br />

3 G...i var ise óakìm-i HLkym söyleñ gelsün<br />

İtsün ÀlÀtuma bir kerre óakìmÀne baúış<br />

4 TÀzelikde úati çoú meyyite itmişdi ‘ilÀc<br />

Dirilürdi o dem itdükde ôarìfÀne baúış


5 ŞÀni-i àaddÀra revÀcı viren eş‘arumdur<br />

Hìç utanmaz mı nedür yine bu hezelÀne baúış<br />

6 ÙırsiyÀ HLkym ‘unvÀn virüp itme vaãfın<br />

Öyle it òalúa ider vaø‘-ı sefìhÀne baúış<br />

XCIV : A.16 b , D.15 a , E.17 b , F.17 b , G.16 a .<br />

2Paşalardan : Paşalaruñ E., F., G. 3bu beyit<br />

E., F.,G.’de 4. beyitte yer alıyor. 4 bu beyit<br />

E., F.,G.’de 5. beyitte yer alıyor. 5bu beyit<br />

E., F., G.’de 3. beyitte yer alıyor.<br />

XCV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Geldi meydÀna yine tÀze yemiş<br />

Başladı bed-reviş ü nÀze yemiş<br />

2 Pìş-keş Lanúa òıyarı gitdi<br />

İki ùabla beg-i Burnaze yemiş<br />

3 Mÿm yaàı ùamladuàından azacıú<br />

FÀre bir úaz tüyi yelpaze yemiş<br />

4 Derziye gitdi dögüşmiş oàlan<br />

Arada ol da bir endÀze yemiş<br />

5 Úati àayretlice úopdı Ùırsì<br />

Hep kemÀlin bulıcaú tÀze yemiş<br />

XCV: A.16 b , B.21 b , C.24 a , D.15 a , E.18 a , F.18 a , G.16 a .<br />

2Pìş-keş Lanúa òıyarı : Pìş-keşlik úızıl aàaç F., G.<br />

3ùamladuàından : ùamlamaú ile F., G. //tüyi yelpaze : tügi<br />

yelpaze E., F.,G.<br />

XCVI<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün


1 Ò v Àceden úaçmanuñ aãlı nedür oàlana çekiş<br />

Terbiyet vir öñine al da SüleymÀna çekiş<br />

2 Bir iki úÀfiye buldum aña ser-òÀne çekiş<br />

Geldi úış úoca úarı yapmadı teròÀne çekiş<br />

3 Òavf iderseñ bıyıàından o raúìbüñ cÀnÀ<br />

Durma yel gibi geç andan dìv-i merdÀne çekiş<br />

4 Öperek oòşayaraú ardına düş çelebinüñ<br />

Òalú içinde aña yüz virme de rindÀne çekiş<br />

5 Yem dolup oltayı yutdur da düzenle çeke gör<br />

Ol zemÀn gelmez ise dil-ber-i dalyane çekiş<br />

6 Úapucı Gürcì gelüp gidene òalù eylemekde<br />

Bit úadar raàbeti yoúdur o pür-zivÀne çekiş<br />

7 Şeh-nişìn yap àazele çÀşnìsini al Ùırsì<br />

Beñzedüp yapmaz ise dülger-i nÀ-dÀne çekiş<br />

XCVI : B.21 b .<br />

XCVII<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Òançer elinde oàlan ider òÀm gösteriş<br />

Çaúşır cebinden ‘Àşıúa bir dÀm gösteriş<br />

2 Afyon bıçaàı elde çeküp na‘ralar gider<br />

Eyler zuúÀúda ‘Àleme øıràÀm gösteriş<br />

3 Bir iki pÀrelik bozayı iç de ãoñra gör<br />

Maúãÿdı cümlenüñ saña ibrÀm gösteriş<br />

4 Afyon u berşe olma müdÀvim hele ãaúın<br />

Eyler netìcesi seni ser-sÀm gösteriş<br />

5 Pek boylu bosluyum diyü havuç ÙırsiyÀ<br />

Baú baú sepetde eyledi şalàam gösteriş


XCVII : A.16 b .<br />

äAD HARFİ<br />

XCVIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Uãlu otur ref‘-i óicÀb itme ãuã<br />

Kimseye gel telò-cevÀb itme ãuã<br />

2 Balàam olup girme söz arasına<br />

Òılù iderek òalúa ‘aõÀb itme ãuã<br />

3 Hem dayanur hem ıãıdur ayaàuñ<br />

Úalçını tebdìl-i çorab itme ãuã<br />

4 Masòaralıú aúçe ider ôann idüp<br />

Kendüñe gel õerre òiùÀb itme ãuã<br />

5 Yüridügüñ duymasun eller senüñ<br />

Maãùabada böyle şitÀb itme suã<br />

6 Hindi dilencisine döndük emÀn<br />

BÀri gel iôhÀr-ı niãÀb itme ãuã<br />

7 Açma úuùınuñ úapaàın ÙırsiyÀ<br />

Vişne òoş-Àbını lu‘Àb itme suã<br />

XCVIII : A.17 a , B.21 b , C.24 b , D.15 a , E.18 a , F.18 a ,<br />

G.16 b .<br />

1ref‘-i óicÀb : telò-cevÀb E., F., G. //telòcevÀb<br />

: ref‘-i óicÀb E., F., G. 3ıãıdur :<br />

ıãınur B., C. 5eller : itler E., F., G. /senüñ<br />

: gibi F., G. //G.’de bu mısra yoktur.<br />

XCIX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün


1 Mìkeli çamura úaú cìfe-i murdÀrına baã<br />

Pek büyükdür úırıla şevú ile minúÀrına baã<br />

2 G...i varısa ç...üm derdine baúsun Lkym<br />

Anı şÀúÿl gibi kevn-i dil-figÀrına baã<br />

3 Sen kemÀnı ãarı oàlı gibi ùut rÿy-i dügÀh<br />

RÀst gelmezse eger bÀrì nevÀ tÀrına baã<br />

4 Gice ãoóbetde yüzük oyna raúìb ile hemÀn<br />

Yeñicek tamàayı pìşÀnına ruòsÀrına baã<br />

5 Bulayum eksügüñi dirse senüñ kim Ùırsì<br />

Durma tenhÀda yanaş yanına úanùÀrına baã<br />

XCIX : A.17 a , B.22 a , C.24 b , D.15 b , E.18 a , F.18 a ,<br />

G.16 b .<br />

1çamura úaú : úaú çamura E., F.; úat çamura G.<br />

2derdine baúsun : derdini bilsün E., F., G.<br />

//gÿn-i : göre G. 4//pìşÀnına : pìşÀnı vü E.<br />

5kim : ey E., F., G.<br />

DAD HARFİ<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

C<br />

1 Saúfı manúafa dirler var iki dÀne maraø<br />

Birisi irse olur zümre-i óayvÀna maraø<br />

2 ZÀhidi óuúne-i Lkym o úadar itdi øa‘ìf<br />

Yüridi rìó-i bevÀsìr gibi her yana maraø<br />

3 Ùa‘n iderken maraø-ı i...ye geldi başuma<br />

‘Áúıbet itdi sirÀyet bizüm oàlana maraø


4 Üstine taóta biti gibi üşerler dil-berler<br />

Her zemÀn tÀze gelür ãÿfì-i nÀ-dÀna maraø<br />

5 Bir uyuz var ki anuñ nÀmına úurı dirler<br />

ÙırsiyÀ başlı başına o da bir dÀne maraø<br />

C : A.17 a , B.22 a , C.25 a , D.15 b , E.18 b , F.18 b , G.16 b .<br />

2bu beyit F.’de 3. beyitle yer değiştirmiş.<br />

4üşerler : üşer E. //ãÿfì-i nÀ-dÀna : ãÿfìye<br />

rindÀna E., F., G. 5nÀmına : nÀmını E. /dirler<br />

: kodılar E., F.<br />

TI HARFİ<br />

CI<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Lafô-ı na‘nÀ yazılur söylemede nÀne àalaù<br />

Zaàar-ÀsÀ arayanlar bula aóyÀne àalaù<br />

2 Elegimãaàma dinür aãlı ‘alÀ’im-i semÀ<br />

Böyle şöhret bula ol da àalaù ammÀ ne àalaù<br />

3 Baàçenüñ bir gÿşesi olsa úamışlıú cümle<br />

Kim ne úadar ki diye anda ney-istÀne àalaù<br />

4 Maàdonozdur àalaùı mi‘de-nüvÀz ile ma‘n<br />

Ne úadar dinse sezÀ vaø‘-ı kibÀrÀne àalaù<br />

5 Ger ararlarsa àalaù vÀfir olur bunda faúaù<br />

ÙırsiyÀ alınanı òÀmeye beş dÀne àalaù<br />

C : A.17 b , B.22 a , C.25 a , D.15 b , F.18 b , G.17 a .


1//arayanlar : ararısañ F., G.//bula : biri F.<br />

3Baàçenüñ : BÀàçenüñ B., F., G.//úadar ki diye : úadar<br />

diyeler F.<br />

CII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bulmadum bu yıl olan úışlarda cÀnÀ irtibÀù<br />

MÀ-cerÀ bulmaz bu yaàmurlarla úaù‘À irtibÀù<br />

2 Gördiñüz mi bu sene berdü’l-‘acÿzuñ şiddetin<br />

Hìç şitÀ faãlında bulduñ mı ser-À-pÀ irtibÀù<br />

3 ZÀhid-i úaşmer ãaçaú buzı gibi ùoñdı hemÀn<br />

MÀh-ı Àzer geldi bilmem var mı óÀlÀ irtibÀù<br />

4 Úırlaàıç ãoàuúları hep lÀúlÀúıyyÀta çıúar<br />

Yoú iki úuşlar ãoàuúlarında aãlÀ irtibÀù<br />

5 Hefte óarfi gibi kendin şaşıran bilmez henÿz<br />

ÙırsiyÀ dört yılda bir buldı kebìsÀ irtibÀù<br />

CII : A.17 b , B.22 b , C.25 a , D.15 b , E.18 b , F.18 b ,<br />

G.17 a .<br />

1aãlÀ : cÀnÀ D. 2//Hìç : Biz E., F., G. //bulduñ mı :<br />

bulmaduú E.; hep bulduú F., G. 3//geldi : irdi E., F., G.<br />

//var mı : daòi D. 4laúlaúıyyÀta : laúlaúıyyÀta B., C., D.,<br />

E., F., G.<br />

CIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Ùunca ãuyın gördüm uzaúdan aúar ãandum ki şaù<br />

äoyınup atdum içine kendümi mÀnend-i baù<br />

2 Ma‘rifet deryÀsı buldum ol maóalde kendümi<br />

Dürr-feşÀnum söylesem çıúmaz lisÀnumdan àalaù<br />

3 Mevc-i elfÀôum biri birin úovar deryÀ gibi<br />

Şayúa-i dil ortada |svlaYfUary-U


4 Düşdi girdÀba zemÀne şÀ‘irÀnı cümle hep<br />

Añlar cÀy-i selÀmet der-keñÀr olmaú faúaù<br />

5 Ben àazel yapmaúda yazı yazmada pek mÀhirem<br />

Kim ne úÀdir diyeler óaúúumda bilmez òÀme-úaù<br />

6 ÙırsiyÀ bulduñ kemÀli ma‘rifetde yoú sözüm<br />

Çıúarursın sünger ile göricek bir yerde òaù<br />

CIII : A.17 b , B.22 b , C.25 b , D.16 a , E.18 b , F.19 a ,<br />

G.17 a .<br />

2ol maóalde kendümi : kendümi ol maóalde D.<br />

3Mevc-i elfÀôum : Mevcü’l-elfÀôum G. 4bu beyit<br />

F. ve G.’de yoktur. 5bu beyit E.’de yoktur.<br />

/pek : bì- F., G. //óaúúumda : çıúmadum C.<br />

//diyeler óaúúumda bilmez : óaúúına bilür<br />

diyeler F., G. // 6kemÀli : kemÀlin E. /bulduñ<br />

: bulmış F., G. /ma‘rifetde yoú : merkezin<br />

yoúdur E., F., G. //bir yerde : her yerde B.<br />

ZI HARFİ<br />

CIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bıraàur heftede bir kürsìye lenger vÀ‘iô<br />

Her zemÀn zÀhid-i òar şevú ile diñler vÀ‘iô<br />

2 Vechine baúsañ ‘alÀmÀt-ı semÀ ôÀhirdür<br />

Bilmem ‘AyntÀbi gibi masòara úaşmer vÀ‘iô<br />

3 Kim görürse o úıyÀfetle mükeóóal çeşmin<br />

Diye her vech ile Úaragöze beñzer vÀ‘iô<br />

4 Başda dil-dÀdesi boynunda ridÀsı der-kÀr<br />

Virür ol ãÿret ile kendüye zìver vÀ‘iô


5 Zen-perest olmaàla başına ‘avret üşürür<br />

Hep cimÀ‘ baóåin açar ortaya ekåer vÀ‘iô<br />

6 Ùutdurur naúl-i vuøÿdan daòi istibrÀdan<br />

Gösterür òalúa àılÀf-ı õikr-i ebter vÀ‘iô<br />

7 Yüzi yoú balùa-i çingane gibi bir yerde<br />

Óiyel envÀ‘ını hep eylemiş ezber vÀ‘iô<br />

8 Kendi perverdesi bir dÀne daòi var didiler<br />

Görmedük böyle pamuú gibice dil-ber vÀ‘iô<br />

9 İbn-i peynirciyi de füc’Àeten itmişler şeyò<br />

ÙırsiyÀ muàlime òÿy oldı iderler vÀ‘iô<br />

CIV : A.17 b , B.22 b , C.25 b , D.16 a , E.19 a , F.19 a ,<br />

G.17 b .<br />

1aàır : aàur F., G. 2‘alÀmÀt : ‘alayìm E., F.,<br />

G. 3//Diye : Didi E., F., G. 4//kendüye :<br />

kendine B. 5//baóåin açar : baóåini úor E.<br />

//ekåer : yer yer E., F., G. 6naúl-i : naúã-ı<br />

D. //bu mısra F. ve G.’de 7. Beytin ikinci<br />

mısra ile yer değiştirmiş. //õikr : kibr G.7bu<br />

beyit E.’de yoktur. 8bir dÀne daòi var : var<br />

daòi bir dÀne D. //òÿy : òoş F.<br />

AYN HARFİ<br />

CV<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Eşek yaàır olınca úocınur elbet semer mÀni‘<br />

Aña tìmÀr iderdüm n’eyleyem fikr-i sefer mÀni‘<br />

2 Raúìbi tìr-i Ùatar ile urur öldürürdüm lìk<br />

Demir türsinden arúasında vardur bir siper<br />

mÀni‘<br />

3 Yer olsa bir çubuàum vardur aãma daldururdum ben<br />

Velì úorúum budur kim idemem var ò...ler mÀni‘


4 Benüm úızmış úızum ‘Àşıúlarına va‘d idüp dirmiş<br />

Size her gün çıúardum olmasa bìm-i peder mÀni‘<br />

5 N’idem keyfüm gelüp úaşmerlik itsem bezm-i<br />

dil-berde<br />

Olur elbette Ùırsì iki üç dörder beşer mÀni‘<br />

CV : A.18 a , B.23 a , C.26 a , D.16 a , E.19 a , F.19 b , G.17 b .<br />

2//bu mısra B.’de 3. beyitte yer alıyor.<br />

2//arúasında vardur bir : anuñ arúasında ki F.<br />

3vardur : var ki E., F., G. /ben : lìk B., C.<br />

//Velì : Oldur E., F., G. //kim : ki C.<br />

//budur kim idemem var : idemem bende vardur<br />

E., F., G. 4va‘d : ‘ahd F., G. //çıúardum :<br />

giderdüm F., G. //olmasa : n’eyleyem E.;<br />

bileyüm F.<br />

GAYN HARFİ<br />

CVI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Óaúúa şükür alnum açıú yüzüm aà<br />

LÀf u güõÀf urmadan itmem ferÀà<br />

2 Gerdel ile úazma kürek var iken<br />

Oldı efendi baña ùaà üsti bÀà<br />

3 Ardı aúın itmese b...údur işüm<br />

FÀ’ide ne eyledügümden dimÀà<br />

4 Naôm-ı dürer-bÀrumuzuñ cümlesi<br />

Oldı Mudurnı cevzi gibi ãaà<br />

5 Ölçüm olan şÀ‘irüñ eş‘Àrını<br />

Eylesün MevlÀ işidenden ıraà<br />

6 Nükte-şinÀsam hele ben ÙırsiyÀ<br />

Óaúúa şükür alnum açıú yüzüm aà


CVI : A.18 a , B.23 a , C.26 a , D.16 b , E.19 a , F.19 b ,<br />

G.17 b .<br />

1//urmadan : itmeden B., C., E. 3bu beyit<br />

F.’de yoktur. /itmese : itmişe C.; olmaz ise<br />

F., G. /yoúdur : yoú E. 5//Eylesün MevlÀ :<br />

Eyleye MevlÀ B., C.; Eylesün AllÀh G. 6//Bu<br />

mısra C. ve F.’de yoktur. G.’de eksik olarak<br />

mevcut. Nükte-şinÀsum hele ben ÙırsiyÀ şükür<br />

Óaúúa G.<br />

FE HARFİ<br />

CVII<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 Ùutmış evümde bÀàçeyi çalı ùaraf ùaraf<br />

Batdı ayaàa igne miåÀli ùaraf ùaraf<br />

2 Vardum ÓiãÀra devr-i aóibbÀya der-beder<br />

Çıúdı öñüme desti ãopalı ùaraf ùaraf<br />

3 Úadr-i raúìbe döndi ãuya meyli var yine<br />

Dipden úazıúla ùutar o yalı ùaraf ùaraf<br />

4 Kelb-i Silivri gibi úopardı ayaàumı<br />

Burnaz beg ol donanma cemÀli ùaraf ùaraf<br />

5 Fikr-i daúìúa õerre sözüñ var mı ÙırsiyÀ<br />

Bir gice fÀre deldi çuvalı ùaraf ùaraf<br />

CVII : A.18 a , B.23 b , C.26 b , D.16 b , E.19 b , F.19 b ,<br />

G.18 a .<br />

3Úadr-i raúìbe : Úadd-i raúìbe B., D., E., F., G.<br />

//úazıúla : úızaúla B. 5//Bir : Bu E.<br />

CVIII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün


1 Dizer ‘Àşıúları úarşusına oàlan ãaf ãaf<br />

Çivi-i kÿs gibi çıúdı yola rindÀn ãaf ãaf<br />

2 Mektebe her biri geldükde yerin fehm eyler<br />

Oturur taótanuñ eùrÀfına ãıbyÀn ãaf ãaf<br />

3 Cümle mìrÀn-ı Mıãır çıúsa úaçan divÀna<br />

Hep selÀmına durur zümre-i keyvÀn ãaf ãaf<br />

4 ÒünkÀr atları çayır vaúti gelüp çıúduúda<br />

İki cÀnibinde durur seyrine yÀrÀn ãaf ãaf<br />

5 Her úaçan olsa ÀlÀy geçdügi yolda Ùırsì<br />

Duralar seyrine hep zümre-i nisvÀn ãaf ãaf<br />

CVIII : A.18 b , B.23 b , C.26 b , D.16 b , E.19 b , F.20 a ,<br />

G.18 a .<br />

2her biri geldükde : geldükde her biri G.<br />

5//nisvÀn : insÀn E., F., G.<br />

KAF HARFİ<br />

CIX<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Ehl-i seferüm bir úaùırum bir semerüm yoú<br />

Geçdüm yeñiden yarı yamalı òararum yoú<br />

2 Şaşurdı şitÀ bendeki şol rütbe efendi<br />

Áteş úoyacaú evde de köhne ùaàarum yoú<br />

3 Gitmek àamını çekmez idüm õerre úadarca<br />

Yollarda ocaú úazmaàa balùa keserüm yoú<br />

4 Gice úaraguda çıúmaúlıú olursa<br />

Kendüm gibi bir tuófe muãanna‘ fenerüm yoú<br />

5 CerrÀrlıú ile gerçi ki bir çadır idindüm<br />

Yükletmege beygir alacaú sìm ü zerüm yoú


6 Perde götürüp yolda òayazulcı olurdum<br />

Yanumca benüm yardah olup def çalarum yoú<br />

7 Bir şu‘bede-bÀõum hele Ùırsì-i fehìmüm<br />

Düşdi deñize ùobra ile óoúúalarum yoú<br />

CIX : A.18 b , B.23 b , C.27 a , D.16 b , E.19 b , F.20 a ,<br />

G.18 a .<br />

1//yamalı : ‘Àlì C. //òararum : àırarum E., F., G.<br />

2//evde de : oùada B., F., G. 3Gitmek : Geymek F. //balùa :<br />

balùam E., F., G. 4úaraguda : úarañulıkda G. //çıúmaúlıú :<br />

çıúmaú G. 5çadır : çayır E. //beygir : bÀr-gìr E., F.<br />

6götürüp : getürüp G.<br />

CX<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 İster úara úız çergede aàyÀre yapışmaú<br />

LÀzım aña aúçe idecek kÀre yapışmaú<br />

2 Ùopraú olup ormanda ayaà altına düşdi<br />

Úaãdı bu ki balçıú gibi dìvÀre yapışmaú<br />

3 Funda payına loncaya gitmiş úara oàlan<br />

Süpürge ãapı úaldı aña çÀre yapışmaú<br />

4 PervÀzı endÀmını gördükde murÀdum<br />

Tutúal gibi pìş-taóta-ı dil-dÀre yapışmaú<br />

5 Raúã-Àver olan oàlanı Ààÿşa alursañ<br />

LÀzımdur anuñ alnına çil pÀre yapışmaú<br />

6 Zenbÿr-i eşek gibi ãoúar yÀri görürse<br />

Furãat düşürüp niyyeti minúÀra yapışmaú<br />

7 Paydosçı iderler beni beglik yapularda<br />

Ùırsì àaraøum bu sene mi‘mÀra yapışmaú<br />

CX : A.18 b , B.24 a , C.27 b , D.17 a , E.20 a , F.20 a , G.18 b .<br />

4/gördükde : gördükçe B., C. 6bu beyit G.’de<br />

5. beyitte yer alıyor. 6//Furãat : Vaútin E.,<br />

F., G.


CXI<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 BÿstÀn ekdüm bu sene olmadı hìç ãarı úabaú<br />

Var ise sizde òıyar bizdeki úarpuza baú<br />

2 Gonce-leb cÀriyeyi gül gibi alsam úucaàa<br />

Şevú ile hem öperek oòşayaraú úoúlayaraú<br />

3 Baña da óÀãılı ekdi didiler degdi naôar<br />

Yer ãıçanı yedi hìç úoymadı bir dÀne başaú<br />

4 Elüme girer ise ben de diraòt-i yÀre<br />

Úalem aşı ideyüm ùutmaz efendi yapraú<br />

5 Daòl iden masòara eş‘Àruma aãlın bilmez<br />

ÙırsiyÀ masòaralıú oldı baña sedd-i ramaú<br />

CXI : A.19 a , B.24 b , C.28 a , D.17 b , E.20 a , F.20 b ,<br />

G.18 b .<br />

3óÀãılı : óÀãıl G. 4Elüme girer ise : Girse<br />

elüme bir kez E., F., G.<br />

CXII<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 NiyÀzı úara úıza it dadandurıncaya daú<br />

Ayaàını elini öp utandurıncaya daú<br />

2 Uãÿl ile öñin al ardına úaçurma ãaúın<br />

Azar azar vire gör tÀ dayandurıncaya daú<br />

3 Bezimde ùolıya ùut virme ruòãatı zinhÀr<br />

Beş altı dÀne çanaú baã ki úandurıncaya daú<br />

4 Ùulum olursa úara úız yapardı úalburı<br />

äatardı isteyene bel dolandurıncaya daú<br />

5 Eger o mel‘ÿn elüñe girer ise ormanda


Aralıàın gözet iş gör ki bandurıncaya daú<br />

6 Güzel ãu almış idi mart içinde yaàmurdan<br />

Çalışdı çalúadı Àòir bulandurıncaya daú<br />

7 Lüfer gibi düzen ile elüñe girdügi dem<br />

äıúup ãızurdı o dil-ber ãulandurıncaya daú<br />

8 DolÀb ile úara úız úuyı-veş girerse ele<br />

MiåÀl-i delv aña var gel boşandurıncaya daú<br />

9 Şebek gibi beni oynatdı úara oàlan gör<br />

Mudanya beygiri-veş úan úaşandurıncaya daú<br />

10 äonı burarsa bıyıú úorúudur diyü òalúı<br />

Neler çekildi yel-ÀsÀ inandurıncaya daú<br />

11 Çıtaú dügünleri olsa úoşıya óÀøır ol<br />

äıçan tüyi òarı besle yarandurıncaya daú<br />

12 Ùaúıldı zÀhid-i òar yanına úabaú gibice<br />

O ipçi oàlına tÀ ip úuşandurıncaya daú<br />

13 Úazanda vir úızana diyü òaylì pend itdüm<br />

Úazancı-zÀdeye pÀre úazandurıncaya daú<br />

14 CihÀnda masòaralıúla çalışdı bu Ùırsì<br />

Bütün ãıàÀr u kibÀrı uãandurıncaya daú<br />

CX : A.19 a , B.24 a , C.27 a , D.17 a , E.20 b , F.20 b , G.18 b .<br />

2al : ey G. 3ruòãatı : furãatı C. 4bu beyit<br />

E.’de yoktur. 5bu beyit E.’de yoktur. 6almış<br />

idi : alur imiş D. //Àòir : ‘avret E. 7bu<br />

beyit E.’de yoktur. //ãızurdı : ãızdururdı D.<br />

8úuyı-veş : úuyı gibi F. //MiåÀl-i delv : Úo<br />

aàa gibi E. 10bu beyit E.’de yoktur. /ãonı<br />

burarsa : Burarsa ãonı F., G. //çekildi :<br />

çekeydi B. 12// O : Ol B., C., E., F., G.<br />

//zÀdeye : oàlına G. 13//-zÀdeye : oàlına E.,<br />

F. //pÀre : aúçe E.<br />

CXIII


Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Gice ãoóbetde oyun oynama baş olmayıcaú<br />

Araya girme ãaúın anda òırÀş olmayıcaú<br />

2 Çubuàum böyle úıãa baña cilÀsuz olmaz<br />

Tìz-i dest eyleyemez anda telÀş olmayıcaú<br />

3 Berberüñ rindidür ol üstine úıl úondurmaz<br />

Müşterìye bulur ol ãuçı tirÀş olmayıcaú<br />

4 Gelmez eùfÀl-i zemÀn mektebe şimdi güç ile<br />

Úapama çıúmaya hem àayrı ma‘Àş olmayıcaú<br />

5 Kürsìye çıúsa da pend eylese òalúa vÀ‘iô<br />

Diñlemezler anı tÀ gözleri yaş olmayıcaú<br />

6 Olsa yüz dürlü ãoàuú yinse yine insÀnuñ<br />

Úarnı doymaz ıãıcÀú çorba-i mÀş olmayıcaú<br />

7 ÙırsiyÀ her úapuya sürtme naãìóat diñle<br />

Bir dilim etmek ile bir ãaóan aş olmayıcaú<br />

CXIII : A.19 a , B.24 b , C.28 a , D.17 b , E.20 b , F.21 a ,<br />

G.19 a .<br />

2bu beyit E. ve F.’de yoktur. /Çubuàum böyle<br />

úıãa baña : Çubuàum úıãa baña böyle G. 3bu<br />

beyit E.’de yoktur. 3úıl úondurmaz : ùoz<br />

úondurmaz D. 6yüz : biñ F. //ıãıcaú : azacıú<br />

D. //mÀş : baş F.<br />

KEF HARFİ<br />

CXIV<br />

Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Úaldı mÿmsuz begüm şem‘dÀnuñ<br />

Bilürüm ben orasını anuñ<br />

2 Aúçesüz bel mi baàlar insÀna<br />

Añlanıldı dimÀàı oàlanuñ


3 KÀfiri bir yana ki miåli mi var<br />

Bizüm evdeki çıplaú eyvÀnuñ<br />

4 Sökmege àÀyet ellerüm yaúışur<br />

Bilmezem dikmesini yoràanuñ<br />

5 Yolcıya úış güni úır el virmez<br />

Úıymeti Àteş iledür òÀnuñ<br />

6 Açılup lÀle mevsimi geldi<br />

Zevúı vardur begüm ÇırÀàÀnuñ<br />

7 Güreş itmek murÀdı Ùırsinüñ<br />

İşte meydÀn varısa dermÀnuñ<br />

CXIV : A.19 b , B.24 b , C.28 b , D.17 b , E.21 a , F.21 a ,<br />

G.19 a .<br />

4//Bilmezem : Bilürüm F. 5úır : yol B.<br />

CXV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bir ùalıúam var küçük anı eşek çekmek gerek<br />

Çekmeyüp tenbellik eylerse kötek çekmek gerek<br />

2 Hìç binici óaúúına úıãraú úadar bilmem faúìr<br />

Úusúuna úuvvet diyü úolanı pek çekmek gerek<br />

3 Mìr-i Çirmen olmaàa ùÀlib olan bìgÀneler<br />

İki yelkendür öñünce bir yedek çekmek gerek<br />

4 äayd-ı dil-ber eylemek her Àdemüñ kÀrı degül<br />

Ardına düşüp köpek gibi emek çekmek gerek<br />

5 Dil-beri dalyana aàyÀr-ı siyeh-rÿ gel dimiş<br />

G...e peynir úıãdurup yine semek çekmek gerek<br />

6 Fìl çekmez göñlini ol mìr-i Burnazuñ hele<br />

‘Arøı yoúdur rızúını belki siñek çekmek gerek


7 Çırnıàı şeyùÀn aúındısına uàratma ãaúın<br />

ÙırsiyÀ yelken kürek gÀhì yedek çekmek gerek<br />

CXV : A.19 b , B.25 a , C.28 b , D.18 a , E.21 a , F.21 b ,<br />

G.19 b .<br />

1ùalıúam : balıàum D. 4bu beyit E., F., G.’de<br />

yoktur. 5bu beyit E., F., G.’de yoktur.<br />

7//yelken kürek gÀhì yedek : gÀhì yedek yelken<br />

kürek F., G.<br />

CXVI<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Beygir gibi çapúun yüri gel itme eşeklik<br />

Menzil süren itmez hele bir yerde yemeklik<br />

2 Virsem eline bir kere geydürsem o şÿòa<br />

ÇÀl-pÀre müãaddef dimi dìbÀsı eteklik<br />

3 Bir berbere didüm ki dükkÀnuñda siñek çoú<br />

Úuyruú ãalarum didi o mÀnend-i siñeklik<br />

4 AàyÀra otuz úırú degnek ister efendi<br />

Yapdurdı kümes lÀzım olur aña düñeklik<br />

5 Úuş besler iseñ söyle úuşuñ adını bilsek<br />

İki adı var úaràa-i àammÀz ile keklik<br />

6 ÚaããÀb başı aàa nüdemÀsından olursañ<br />

Taóãìl-i yapaàı ide gör iki döşeklik<br />

7 Çiftlik hevesi úalmadı Ùırsì ùÀúımıyla<br />

äatduú úoyunı yoú işümüz şimdi köpeklik<br />

CXVI : A.20 a , B.25 a , C.29 a , D.18 a , E.21 a , F.21 b ,<br />

G.19 b .<br />

2//ÇÀl-pÀre : ÇÀr pÀre B., E. 4//Yapdurdı :<br />

Yapdursa D. //olur : olan D. 5bu beyit E.’de<br />

yoktur. 6başı aàa : başılaruñ E., F., G.<br />

7//äatduú : äatdum B., C.


CXVII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Úati bed-òÿyluàı var aàyÀruñ<br />

Pek büyükdür úıragör minúÀruñ<br />

2 Seni paydosçı iderlerse eger<br />

Diñledürsin nefes-i òar-vÀruñ<br />

3 Virdi bel úaãr-ı viãÀlì didiler<br />

Ortasına aàaç ister yÀrüñ<br />

4 Taóta-pÿşda beni gördi ekåer<br />

Hep keser-dÀr ile úazma-dÀruñ<br />

5 Mu‘temed olur isem yapulara<br />

S...eyüm anasını mi‘mÀruñ<br />

6 Baúsa da ger tekine farú idemez<br />

Ùopı yoú ise eger úanùÀruñ<br />

7 Düşme maømÿna olursa sÀde<br />

Yaz güni söyledügüñ eş‘Àruñ<br />

8 Dil-beri aldada gör yolını bul<br />

Ola ãaàdan ãaàa cümle kÀruñ<br />

9 Uçúurı çözmege óÀcet úalmaz<br />

Büyük imiş yaúası şalvÀruñ<br />

10 ÔurafÀ heykelüñi görse güler<br />

ÙırsiyÀ masòaradur eş‘Àruñ<br />

CXVII : A.20 a , B.25 b , C.29 a , D.18 a , E.21 b , F.22 a ,<br />

G.19 b .<br />

1òÿyluàı : òÿluàı B., C. //büyükdür : büyümiş E.<br />

//úıragör : úıralar G. 2//Diñledürsin : Diñleyelüm E., F.,<br />

G. 4bu beyit E.’de yoktur. 6//Ùopı yoú ise : Yoú ise ùopı<br />

E., F., G. //eger úanùÀruñ : ger o úanùÀruñ B. 10//eş‘Àruñ<br />

: eùvÀruñ B., C., D., E., F., G.


CXVIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Ey metni küçük meclise ÀmÀde mi geldüñ<br />

Eşek gibi bu def‘a baàal-zÀde mi geldüñ<br />

2 AàyÀrı görüp yel gibi geçdüñ bıyıàından<br />

Ol demleri sen yeltenerek yÀde mi geldüñ<br />

3 ErbÀb-ı raúã masòaraya daòl iderekden<br />

Sen curcuna envÀ‘ını ìcÀde mi geldüñ<br />

4 Ùatlı ola ãoóbetlerümüz diyü miyÀne<br />

Şekkerci külÀhı ile óalvÀde mi geldüñ<br />

5 Òurcı úapama gibi biri her biri geydi<br />

Yazdur diyü bu def‘a hemÀn sÀde mi geldüñ<br />

6 SÀ’ir oyunuñ eylemeden tekmìlin<br />

El úuúlası ögrenmege üstÀde mi geldüñ<br />

7 Ey Ùırsi saña masòaralıú oldı musaòòar<br />

Úaşmerlere yardah olup imdÀde mi geldüñ<br />

CXVIII : A.20 a , B.25 b , C.30 b , D.18 b , E.21 b , F.22 a ,<br />

G.20 a .<br />

5biri : bizi E., F., G. 6bu beyit E.’de<br />

yoktur. /SÀ’ir oyunuñ eylemeden tekmìlini :<br />

Tekmìlini sÀ’ir oyunuñ eylemedin sen F., G.<br />

CXIX<br />

Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün Müfte‘ilün<br />

1 Meclis-i tÀze düzene boza ile bÀde gerek<br />

Úaşúaval ökçe ile her şeyi ÀmÀde gerek<br />

2 Enginarı sebzelerüñ hepsine tercìó idene<br />

Istaúoz u midye ile óavyar o nÀ-şÀde gerek


3 Gel gözüñi aç úapama mevsimi geçdi çelebi<br />

Kirlenüp itseñ deyişik saña iki sÀde gerek<br />

4 İki úat olursa da dil-berüme iç ùonı ger<br />

áÀyet ile ola beyÀø aña ale’l-Àde gerek<br />

5 ŞÀ‘ir-i nÀ-dìde fenüm nÀmuma Ùırsì didiler<br />

Yazduàumı oúumaàa bir sehl-imlÀ de gerek<br />

CXIX : A.20 b , B.25 b , C.30 b , D.18 b , E.22 a , F.22 b ,<br />

G.20 a .<br />

1//her şeyi : her kişi B., C. 2tercìó idene : tercìó<br />

iderüm B. //ile : vü E., F. //o nÀ-şÀde : ol arada E., F.<br />

3//deyişik : degişik D. 4olursa da dil-berüme iç ùonı ger :<br />

olur ise de dil-berüm iç ùonı geyer B.; olursa da dilberüme<br />

ger iç ùonı E.; olur ise de dil-berüme iç ùonı F.;<br />

olursa da dil-berüme iç ãuyı sen G. 5fenüm : benüm F., G.<br />

//oúumaàa : oúumada B.<br />

CXX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 äan‘atı bÀd-i hevÀ buldı yel oàlı yelerek<br />

TÀ raúìbüñ bıyıàından geçeyor yellenerek<br />

2 Hele ãoràuççılar içinde yerüm besbelli<br />

VÀlidem baúla falı açmada üstÀõ idi pek<br />

3 Beni aàyÀr demür gibi dökerdüm dir imiş<br />

Şübhesüz oynadurum ben anı mÀnend-i şebek<br />

4 Def çalan yoúdur uãÿl ile bizüm dÀ’irede<br />

Gizlice ãıtma gibi ben ùutarum çifte dü yek<br />

5 ÙırsiyÀ sen de kemÀlüñ var ise icrÀ it<br />

äu gibi ezber idüp söyle gezerken düm tek<br />

CXX : A.20 b , B.26 a , C.31 a , D.18 b , E.22 a .<br />

2//üstÀõ : üstÀd B., C., D., E. 3dökerdüm :<br />

dökerüm E. 4çalan : çalar B., C.


CXXI<br />

MefÀ‘ilün Fei‘lÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Bu deñlü masòaralıúla elüñ nesin gördük<br />

NigÀh-ı luùfı yoú ol aóvelüñ nesin gördük<br />

2 Bulursa úaşınacaú ùırnagı şu Burnazuñ<br />

äaúın dime ki o murdÀr kelüñ nesin gördük<br />

3 Úapu dolaşduàı demler görürdük iósÀnuñ<br />

Çekilmez oldı hele tenbelüñ nesin gördük<br />

4 Çeküp geçürdi beni óaddeden bu çarò-ı denì<br />

ZemÀnumuzda o ehl-i telüñ nesin gördük<br />

5 ZemÀne bÀàçelerinden òaber yoú ey Ùırsì<br />

Yetişmiş on beş aàaç döngelüñ nesin gördük<br />

CXXI : A.20 b , B.26 a , C.29 b , D.19 a , E.22 a , F.22 b ,<br />

G.20 b .<br />

1deñlü : rütbe G. /masòaralıúla : masòaralar<br />

E., masòaraña F. 2ùırnaàı : ùırnaú ol F.,<br />

G./şu : beg-i E., F. /Burnazuñ : Burnaz F., G.<br />

4geçürdi : çevirdi F., G. //o : biz E.; da F.<br />

5óaber : òayır B., C., D., F., G.<br />

CXXII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Bir zemÀn úarnabit ü bamyaya bìgÀne idük<br />

Biz daòi şehrì gibi mÀ’il-i úayàana idük<br />

2 Úızıl-ırmaàa varup rengine aldanduú biz<br />

Bezm-i dil-berde dem-À-dem úurı kestane idük


3 Yufúa açmaúda dile düşmiş idük ‘Àlemde<br />

Girdeciler naôarında úati merdÀne idük<br />

4 Yiyüp içdüklerümüz çıúsun içinden diyerek<br />

Çoú zemÀn demler idüp kÀtib-i salòÀne idük<br />

5 Bir keşìş dil-beri sevdÀsı ile úara geyüp<br />

F. Úara düşler görerek sÀkin-i büt-òÀne idük<br />

6 Biri ‘Adlì biri ‘Aúlì birisi de bu faúìr<br />

Ò v acegÀn içre bir aúrÀn iki üç dÀne idük<br />

7 Ò v acegÀn zümresine girmedin ey Ùırsì-faúìr<br />

NÀn-ı çavdar ile biz óasret-i teròÀne idük<br />

CXXII : A.20 b , B.26 a , C.30 a , D.19 a , E.22 b , F.22 b ,<br />

G.20 b .<br />

1//Biz : Ben C.; Daòi F., G. //gibi : gibi bir<br />

F.; gibi biz G. 4diyerek : dir idük E., G. 5bu<br />

beyit F. ve G.’de 6. beyitle yer değiştirmiş.<br />

/geyüp : geydürdi E., F., G. //görerek :<br />

görürdük C. 6Biri ‘Adlì bir ‘Aúlì : Bir ‘Aúlì<br />

biri ‘Adlì G. /birisi de bu faúìr : bu faúìr<br />

gelebile E., F., G. //bir aúrÀn : daòi bir E.,<br />

F., G. 7//NÀn : Hüner C. //ile biz : ile F.;<br />

ile hem G.<br />

CXXIII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Var yavan derziye çaàır baña cÀnum diyerek<br />

Ardın al öñüne úat rÿzla yavanum diyerek<br />

2 Alsun endÀze vü mıúrÀżı öñüme gelsün<br />

Göstereyüm olacaàını civÀnum diyerek<br />

3 Ayaàa söz düşürüp baña ùumansuz didiler<br />

Eskidi úalmadı ayaúda ùumanum diyerek


4 Anı şalvÀr çıbıàıyla döger idüm bulsam<br />

Ayaàıyla dolaşup dökdi duòÀnum diyerek<br />

5 Gelmedin bu úara úış úar ile yaàmur yaàdı<br />

G. ÒÀnemüñ her ùarafı aúdı ùavanum diyerek<br />

6 Sebze-i úışda havuç şalàam ile tev’emdür<br />

Ùab‘umuz úalyasın özler de ìmÀnum diyerek<br />

7 Úardeş olmış yine Fındıú dede úancıú it ile<br />

Yavrısın úoynına almış ùoramanum diyerek<br />

8 Olsa zih-gìr nişÀn beze geçürürdüm ol dem<br />

Varmaz oldı nişÀne şimdi ãapanum diyerek<br />

9 ÙırsiyÀ altuna baturmaàa ‘ahd itmiş idük<br />

Sözüñe durubdur yañşaú ozanum diyerek<br />

CXXIII : B.26 b , C.30 a .<br />

1//yavanum : canum C. 3//Eskidür : Eskiden C.<br />

LAM HARFİ<br />

CXXIV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Eylÿle irüp köhne bahÀr eyledi bülbül<br />

Ne günlere úalduú diyü zÀr eyledi bülbül<br />

2 Ùırùır güle üşmiş úonacaú dal bulamadı<br />

Darıldı anı cümle şikÀr eyledi bülbül<br />

3 ÚÀşmerlik idüp mÿmlamaàa òayli çalışdı<br />

Hìç diñlemedi leyl ü nehÀr eyledi bülbül<br />

4 Bülbülci çivisin degişince àażabından<br />

Úarın aàrısına girdi vaúÀr eyledi bülbül<br />

5 Ùırsì gibi eşşeklere taúlìd iderekden<br />

ÁàÀze sekmekde úarÀr eyledi bülbül


CXXIV : B.26 b .<br />

CXXV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Hìç úayıú yoú Filbede Edirnede yek-pÀre ãal<br />

Bir kürek yoúdur ãırıúlarla gider hem-vÀre ãal<br />

2 Úıããa-ÀsÀ úısdururlarsa seni bir ùar yere<br />

Bir aralıàın gözet úuzàun gibi bì-çÀre ãal<br />

3 Pek çalış kÀr eyle bayramlarda çoçuúlar biner<br />

Ki çevir dollÀbı Defter-dÀrda gehvÀre ãal<br />

4 Her n’idem dil-ber kebÿter besler ise sen daòi<br />

Bir kümes yap da yuva ãaydur uãÿlle yÀre ãal<br />

5 DÀm u dÀne kepçedür ÀvÀreler ãayd itmege<br />

Gördügüñ yerde zaàar gibi hemÀn ÀvÀre ãal<br />

6 Bir düzenle dil-beri dalyana da‘vet eyleyüp<br />

Biñ niyÀz ile yanaş da uçúur u şalvÀre ãal<br />

7 Ger g...i olup saña úarşu úor ise ÙırsiyÀ<br />

Dal y.. ol ardına düş durma var aàyÀre ãal<br />

CXXVI : A.21 a , B.27 a , C.31 a , D.19 a , E.22 b , F.23 a ,<br />

G.20 b .<br />

1//hem-vÀre : yek-pÀre B., C., F., G. 2Úıããa-<br />

ÀsÀ : Úıããa gibi B., C. 3//defter-dÀrda :<br />

defter-dÀrda ki B., C., D., E., F., G. 4yap da<br />

: yap dur D., E., F., G. 5ÀvÀreler ãayd :<br />

ãayd-ı ÀvÀre E., F., G. 6eyleyüp : eyle de E.,<br />

F., G. //yanaş da : yanaşup E. 7olup : varsa<br />

D.<br />

CXXVI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün


1 Bir donanma olsa ‘Àlemde cemÀl eksük degül<br />

Curcuna-çün iki úanbur üç ùopal eksük degül<br />

2 Burnaz oàlı varmış arslan-òÀneye bir gün yine<br />

Kendi gibi görmiş iki üç çaúal eksük degül<br />

3 Eskilerden Yorgi baúúÀl úaldı yüz yıllıú<br />

dükkÀn<br />

Anda úurı elli yıllıú úaşúaval eksük degül<br />

4 Ma‘deninde pìç gibi baúır çıúar külçe gelür<br />

Böyle maòlÿt olduàından úìl ü úÀl eksük degül<br />

5 BÀàçe úapusındadur mìve-fürÿşuñ ekåerì<br />

Cümle envÀ‘-i fevÀkih portaúal eksük degül<br />

5 Ordu ÀlÀyında aàyÀr olsa ger sÀr-vÀn başı<br />

Söyle eşşeklenmesün beygir baàÀl eksük degül<br />

6 Ò v ÀcegÀn içre demür gibi aàırsın ÙırsiyÀ<br />

Bir çeki belkim gelürsin iótimÀl eksük degül<br />

CXXVI : A.21 b , B.26 b , C.31 a , D.20 a , E.23 a .<br />

1//curcuna-çün : Curcunaya B., C. 2Burnaz oàlı<br />

: Mìr-i Burnaz B., C. 3//Anda úurı elli yıllıú<br />

: Elli yıllıú anda úurı B., C. 4bu beyit B. ve<br />

C.’de yer alıyor. 5ekåeri : zübdesi B., C.,<br />

D., E. //Cümle : SÀ’ir B., C., E. 6//Söyle :<br />

Kendi B., C.; Söylen E. //beygir : bÀr-gìr D.<br />

7demür gibi aàırsın ÙırsiyÀ : demür türsi gibi<br />

gel aàır ol B., C., E. //Bir çeki belkim<br />

gelürsin iótimÀl : Bir çeki Ùırsì gelür hìç<br />

iótimÀl B., C., E.<br />

CXXVII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Beygirüm var iki dÀne birisi úır biri al<br />

Cevizüñ ãaàını isterseñ egrisinde úır al


2 Kendi küçüklügin aàyÀr zaàar gibi bilür<br />

Ulusın farú ider ise n’ola mÀnend-çaúal<br />

3 Çiftligi illere ıãmarlama bekle hele ben<br />

Çalarum úırlara çıúduúça çobÀn gibi úaval<br />

4 Paşa yanında deli başı göñüller aàası<br />

Ùaúınurlar alay olduúda úanat-ı úartal<br />

5 ÙırsiyÀ sen HevÀyìye çün olduñ pey-rev<br />

Oúuyanlar güler eş‘Àruñı olmazsa mÀ’il<br />

CXXVII : A.21 a , B.27 a , C.31 b , D.19 b , E.22 b , F.23 a ,<br />

G.21 a .<br />

2küçüklügin : küçükken B. //aàyÀr : kendi F.,<br />

G. //ider ise n’ola : ider aàyÀr ise F., G.<br />

3illere : körlere F., G. /bekle hele ben : tek<br />

dur bekle F., G. //çıúduúça : çıúduúda B.,<br />

C. 4Paşa yanında : Paşalaruñ E., F., G. /deli<br />

başı : deli başlısı E., F., G. /göñüller :<br />

göñülli B., F.; göñli C. /aàası : başlısı E.;<br />

başısı F., G. 5//eş‘Àruñı: eş‘Àruña B., C.<br />

CXXVIII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Bal ãuyı girse virür boza-i çavdara òalel<br />

Güve otlarsa gelür úıymet-i çulùara òalel<br />

2 Óoúúa-bÀzuñ ne úadar seyr ideni çoú olsa<br />

Virür elbet o úadar ustaya hem-vÀre òalel<br />

3 Mÿm yaàıyla ùolı çam taótası enbÀr olıcaú<br />

Ne úadar diş biler ise viremez fÀre òalel<br />

4 Ögerek pek de çıraúmana çıúarma keçiyi<br />

‘Arøı var ise gelür ol keçi ‘aùùÀre òalel<br />

5 ÙırsiyÀ ùorba-i maømÿn dökilürse zuúaàa<br />

ÓÀlic-ÀsÀ ipe diz gelmeye güftÀre òalel


CXXVIII : A.21 a , B.27 b , C.32 a , D.19 b , E.23 a , F.23 b ,<br />

G.21 a .<br />

1Bal ãuyı girse : Hele bal ãuyı E. //çavdara : òunkÀra<br />

F., G. 2Óoúúa-bÀõuñ ne úadar : Ne úadar óoúúa-bÀõ E., F.,<br />

G. /seyr ideni çoú olsa : erbÀbı çoú olsa canÀ E., F., G.<br />

//elbet o úadar ustaya : elbette üstÀdına E.; elbette<br />

erbÀbına F., G. 3olıcaú : olsa E., F., G. //biler ise<br />

viremez : bileseler idemez F., G. 4pek de : sen de F., G.<br />

/keçiyi : zìrÀ F., G. 5dökilürse : dökildi E., F., G.<br />

/zuúaàa : ãoúaàa E., F., G.<br />

CXXIX<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Bir tÀze iken sìnesi billÿr idük evvel<br />

Ser-tÀ-úadem üftÀdelere nÿr idük evvel<br />

2 Hem nüsòa-ı dìbÀce-i semmÿr idük evvel<br />

ÚÀúÿm u vaşaúla daòi ma‘mÿr idük evvel<br />

3 Sincab ile sañsar degüldi naôarumda<br />

Tilki-i siyeh geymede mecbÿr idük evvel<br />

4 Çaàum geçecek didiler ebnÀ-i zemÀne<br />

Maócÿbı olup luùfına maàrÿr idük evvel<br />

5 Bu şehre gelüp hìn-i şebÀb içre ãoúulduú<br />

ÓammÀm-ı çuúurda daòi nÀùÿr idük evvel<br />

6 Fincancılıàa kÀrumuzı óaãr iderekden<br />

SevdÀ-zede-i kÀse-i faàfÿr idük evvel<br />

7 Çoú vaútümüz oldı ki bu ‘Àlemde efendi<br />

Óasret-zede-i şÿrba-i bulàur idük evvel<br />

8 Etmekçi Hüseynüñ sözi úaşmerlik ile biz<br />

Beynü’l-ôurafÀ òaylice meşhÿr idük evvel<br />

9 Girdük ò v acelik yolına mÀnend-i süpürge<br />

Hep defter-i çinganede mesùÿr idük evvel<br />

10 Muêóik yerine úoymaz idi bay u gedÀsı


Biz ò v Àceler içre úati ãonùur idük evvel<br />

11 İller ‘aba yaàmurluàı başlıú geyer iken<br />

Ùırsì yine pÿşende-i lÀhÿr idük evvel<br />

CXXIX : A.21 b , B.27 b , C.32 a , D.19 b , E.23 a , F.23 b ,<br />

G.21 a .<br />

3degüldi : degüldür D. //geymede : geymege D.<br />

4//Maócÿbı : Maócÿb F., G. 7bu : şu E.<br />

//şÿrba-i : çorba-i B., C., F., G. 10úoymaz<br />

idi : úoymış idi F. /gedÀsı : gedÀyı B. 11‘abÀ<br />

: aba E., F. //pÿşende-i lÀhÿr : pÿşìde-i<br />

lÀhÿr E., F., G.<br />

CXXX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 YÀre düşmen yaúlaşursa gir araya engel ol<br />

Genç nigÀh eylerse saña sen de aña aóvel ol<br />

2 Úasım irişdi ãaçaú buzı gibi gel ùoñmadan<br />

RÀóat isterseñ bol Àteşle esìr-i manúal ol<br />

3 Yel úovanlıú itme dirler menzil olmaz boş etme<br />

Oldur ne süridürler sen bir eşek-i tenbel ol<br />

4 Bir manavuñ destine girdükde yoúluúda bulın<br />

DervişÀna ki Úızılcıú ki HkrÅa döngel ol<br />

CXXX : B.27 b .<br />

5 Başdan ey Ùırsì saña dimesünler cÀ-be-cÀ<br />

Luùf bu kim başuña bir iş gelürse LknÁ? ol<br />

MİM HARFİ<br />

CXXXI


FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Ben egerde gördügüm luùfı semerde görmedüm<br />

BÀr-gìr Herseküñ vaø‘ını òarda görmedüm<br />

2 FÀre-ÀsÀ mìr Burnazuñ iki maòdÿmı var<br />

Şübhesüz burnından inmiş cÀn-verde görmedüm<br />

3 Arayup gezdüklerüm úaldı baña yüz úarası<br />

Bir küçük şayúa kömür yükli Fenerde görmedüm<br />

4 Bir delük açsam diyü buràu gibi fırfır döner<br />

Desterenüñ gördügi kÀrı keserde görmedüm<br />

5 Çoú pilav úuzàunlıàı itdüm cihÀnda ÙırsiyÀ<br />

Zerde renginde pilav üstinde zerde görmedüm<br />

CXXXI : A.22 a , B.28 a , C.32 b , D.20 a , E.23 b , F.24 a ,<br />

G.21 b .<br />

3Arayup gezdüklerüm : İsteyüp bekledüklerüm<br />

E.; İsteyüp bekledügüm F., G.//Bir küçük şayúa<br />

kömür yükli : Bir kömür yükli küçük şayúa B.,<br />

C., D.; Bir kömür bÀrı çeker şayúa E., F., G.<br />

5itdüm cihÀnda : ‘Àlemde itdüm E., F., G.<br />

CXXXII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 BahÀriyye evüñ ãaónında úaãr-ı Rÿm yapdurdum<br />

Bütün dehlìzini ser-tÀ-úadem ölçüm yapdurdum<br />

2 Ser-À-pÀ revzenin ãÀàar cÀm ile eyledüm tezyìn<br />

Tavanı lÀmbasın Bih-zÀda naúş-i Rÿm yapdurdum<br />

3 Úırıú ùuàlalarından bir murabba‘ ùarafa óavø oldı<br />

Demür fevvÀreler resmini cümle bÿm yapdurdum<br />

4 Açıldı lÀle-i dÀà-ı nihÀnum zrÅ! nU gibi<br />

ÇerÀàÀn itmege büberüñ yaàından mÿm yapdurdum


5 Odur úorúum ãoàuúlarda üşürse ãırtı lÀzımdur<br />

Bizüm oàlana geydürmek içün füyÿm yapdurdum<br />

6 Ùarìúumdan uãandum çorbacılıú úalıbın geydüm<br />

Anuñ-çün Àstin-i úontuşa òurùÿm yapdurdum<br />

7 HemÀn ancaú úuúayla bir süpürge úaldı ey Ùırsì<br />

Keçi yapsun anı da àayrısın mektÿm yapdurdum<br />

CXXXII : A.22 a , B.28 a , C.32 b , D.20 a , E.23 b , F.24 a ,<br />

G.21 b .<br />

3//fevvÀreler resmini cümle : fevvÀrelerüñ<br />

cümle-i resm F., G. 4nihÀnum : derÿnum B., C.<br />

/lÀle-i dÀà-ı nihÀnum zrÅ!nU gibi : zrÅ!<br />

nU -lar gibi nihÀnı dÀà-ı sìnemde D., F., G.<br />

5bu beyit E.’de yoktur. 6Ùarìúumdan :<br />

Ò v acelıúdan E., G. 7HemÀn ancaú úuúayla :<br />

Faúaù úalıb-ı úuúayla F., G. //mektÿm : maòtum<br />

F., G.<br />

CXXXIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Dil-beri aldatmaàa yaldızlı boncuú isterüm<br />

Hem ola óoúúa aàız çekme buruncuú isterüm<br />

2 Bir evüm úaldı zügürtlükden damaya çıúmaàa<br />

Oynasun úarşumda òaãmum bir oyuncuú isterüm<br />

3 Aç gözlilik idüp ‘Àlì øiyÀfet istemem<br />

Bir úalender-meşrebüm sizden ãomuncuú isterüm<br />

4 áayriler ‘ídiyye şÀlı cÀmeler kesdürdiler<br />

Ben de Maànisa úumaşından zıbuncuú isterüm<br />

5 Dört ayaúlı lÀzım ey Ùırsì øa‘ìf olursa da<br />

ÚÀfiye olsun diyü bir de úoyuncuú isterüm<br />

CXXXIII : A.22 a , B.28 a , C.33 a , D.20 b , E.24 a , F.24 a ,<br />

G.21 b .<br />

2evüm : oyun G. 3‘Àlì : sizden F., G.<br />

4//úumaşından : alacası E., F., G.


CXXXIV<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Efendi bu gice rÿ’yÀda ben bir nev-civÀn yapdum<br />

Çalışdum ãıdú ile gerçek úıyÀs itdüm hemÀn yapdum<br />

2 Şu úandìl-zÀde Vecdì óaúúuña dir ba‘øı yÀrÀnı<br />

Fetìl-i şavúı yandurdum hem öpdüm hem fülÀn<br />

yapdum<br />

3 Uãÿlıyle çıúayum şeh-nişìn-i úaãr-ı dil-dÀre<br />

äamanlı ver ki senden bir varaúlı nerdübÀn<br />

yapdum<br />

4 G...i var ise Lkym çÀşnì ùutsun bir kere gelsün<br />

MurÀd üzre òıyÀrşenbe balından cÀvidÀn yapdum<br />

5 Uyuz gibi bütün yÀrÀna bir eglencedür Ùırsì<br />

Bu deñlü masòara elfÀôı cem‘ itdüm divÀn<br />

yapdum<br />

CXXXIV : A.22 a , B.28 b , C.33 a , D.20 b , E.24 a , F.24 b ,<br />

G.22 a .<br />

2Şu : O C., F. //Fetìl-i şavúı : Fetìli şimdi<br />

D. //yandurdum : yaúdum D. 3çıúayum : çıúardum<br />

C.; çıúarum G. 4bir kerre gelsün : bize gelsün<br />

B., C. //òıyÀrşenbe : òıyar-şenber B., G.<br />

CXXXV<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Enginar tarlasına girse raúìb-i bed-nÀm<br />

Ùırtıl üşdi diyü yel gibi çekerler ÀlÀm<br />

2 Sa‘y idüp sen de bıyıú ùutma çalış óaúúuñda<br />

Dimesünler ùama‘ından ider ol istişmÀm<br />

3 Uzadup boynını ùavuúlar içinde aàyÀr<br />

Úayabaşı daàıdup úaz gibi itmekde òarÀm


4 Kim görürse beni Beç ördegine beñzediyor<br />

Reviş ü cünbişümi seyr iden erbÀb-ı kirÀm<br />

5 Úara oàlan úaçaraú Edirneye oldı revÀn<br />

Gözine masúıù-i re’sin alup itmiş aòşÀm<br />

6 İbtidÀ’ b...lıca òandeúde yemeklik itmiş<br />

äoñra ayu deresinde varup itmiş ÀrÀm<br />

5 ÙırsiyÀ dÀ’irede sen de vaùan ùut da otur<br />

Bizi oynatma şebek gibi idüp basù-ı kelÀm<br />

CXXXV : A.22 b , B.28 b , C.33 b , D.20 b , E.24 a , F.24 b ,<br />

G.22 a .<br />

1//Ùırtıl : Ùırıl F. 7//kelÀm : merÀm E., F.<br />

CXXXVI<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 MÀh-ı ãıyÀm içinde bir nev àazel yapayum<br />

Ádem gibi olursa iki de el yapayum<br />

2 Úaãr-ı viãÀl yÀri bel virdi pek didiler<br />

Egri aàaçlar ile dipden temel yapayum<br />

3 MÀh-ı ãıyÀm ‘Arabca Türkì oruç ayıdur<br />

Bu sözleri pişirüp başúa reçel yapayum<br />

4 Bir ehl-i keyif görsem elde àıdÀ ùutarken<br />

Şeker-i ‘ulüvv iderse ben de ‘asel yapayum<br />

5 Øa‘f-ı oruçla ãoàuú geldi ikisini birden<br />

Bir post idinür isem kürke bedel yapayum<br />

6 Çirkin olursa dil-ber baúmam yüzine anuñ<br />

Girsün elüme bir kez Ùırsì güzel yapayum


CXXXVI : A.22 b , B.28 b , C.33 b , D.21 a , E.24 b , F.24 b ,<br />

G.22 a .<br />

2bu beyit B.’de 3. beyitte yer alıyor. /Úaãr-ı<br />

visÀli yÀri : Úaãr-ı viãÀl-i yÀri D., F., G.<br />

/bel virdi pek didiler : àÀyet çörek didiler<br />

E, F., G. 4 keyif : keyfi D. /ùutarken :<br />

yaparken B., C. 5ikisini : ikisi B. 6dil-ber :<br />

oàlan C.<br />

CXXXVII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Ùayfa ile pay içün loncaya çoúdur seferüm<br />

Áteş-i funda ile yanumda dÀ‘im çekerüm<br />

2 Her birinüñ şebek ü maymunı var ayusı<br />

ÚÀ’ilem úancıú olursa daòi tek olsun òarum<br />

3 Beni yel oàlı diyü õemm iden erbÀb-ı bıyıú<br />

Yelüme uàramasun diyü çalışup yelerüm<br />

4 Baña beñzer hele bu dÀ’irede hìç yoúdur<br />

Def gibi úızmış olur fÀne yaúar çergelerüm<br />

5 Yatdı it uyòusına başını úaldurmaz hìç<br />

Klkym ger deger ise eli úalúar õekrüm<br />

6 Elüme girse eger tÀze şarÀb ile kebÀb<br />

Bezm-i tÀze yaparum bÀdeyi bezden süzerüm<br />

7 Mezelenme beni ey Ùırsì ferÀàat ile<br />

Úoma úaşmer yerine belki saña pek küserüm<br />

CXXXVII : A.22 b , B.29 a , C.34 a , D.21 a , E.24 b , F.25 a ,<br />

G.22 b .


2//tek : yek E. //olsun : olsa C., D., F., G.;<br />

ola E. 3//çalışup : çalışur E., F., G.<br />

5úaldurmaz hìç : hìç úaldurmaz B., C. 6şarÀb<br />

ile kebÀb : kebab ile şarÀb B., C. 7//pek :<br />

ben F., G.<br />

CXXXVIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Ben perende atmada aúrÀn u emåÀl istemem<br />

Yalıñuz yügrükdenüm bir àayrı çingan istemem<br />

2 áÀyet mÀhirüm àırbÀl içinde oynarum<br />

PehlevÀn-ı sÀ’ire nisbetle meydÀn istemem<br />

3 Yalıñuz közde kör ayu ile itdüm çoú güreş<br />

Ben ayaú almaúda aúrÀnumdan iõ‘Àn istemem<br />

4 Küp gibi düşdüm òarÀccı úorúusından ormana<br />

Çergemi yaúdı benüm bir delü seyrÀn istemem<br />

5 ÙırsiyÀ sen de HevÀyì-meşrebin itme çü rìz<br />

Ben hele bu òÿyda bu meşrebde insÀn istemem<br />

CXXXVIII : A.23 a , B.29 a , C.34 a , D.21 a , E.25 a , F.25 a ,<br />

G.22 b .<br />

1aúrÀn u emåÀl : emåÀl u aúrÀn B., C., D., E.,<br />

F., G. 2àırbÀl : úalbur E., F., G. 3güreş :<br />

ãavaş B., C. 4//delü dürli B., C., D., F., G.<br />

5bu òÿyda bu meşrebde : bu dìnde bu ìmÀnda E.,<br />

F., G.<br />

CXXXIX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Dülgerüm çap n’idügin bilmem<br />

İ...yüm ãap n’idügin bilmem


2 Heves itsem süpürge baàlamaàa<br />

Çivi úınnÀb n’idügin bilmem<br />

3 Luúayum aùlı úaraca severüm<br />

‘Ídde dollÀb n’idügin bilmem<br />

4 ŞÀ‘irÀn içre ben fehìmüm lìk<br />

Neår ü elúÀb n’idügin bilmem<br />

5 Ger óavÀdiå girer ise elüme<br />

Giceler ò v Àb n’idügin bilmem<br />

6 Yoúdur eşşekligüme hìç bir söz<br />

Şeker ü şÀb n’idügin bilmem<br />

7 Sözümüñ gerçegi budur çelebi<br />

Lafô-ı keõõÀb n’idügin bilmem<br />

8 Çıúar ise eger dehÀnumdan<br />

Áb-ı çirk-Àb n’idügin bilmem<br />

9 Hep yehÿdì ‘araúdur içdügümüz<br />

Boza vişn-Àb n’idügin bilmem<br />

10 Aú yazıyla úızıl deli göreli<br />

Úalmadı tÀb n’idügin bilmem<br />

11 Londura çuúası geyüp Ùırsì<br />

Kürk-i sincÀb n’idügin bilmem<br />

CXXXIX : A.23 a , B.29 a , C.34 a , D.21 a , E.25 a , F.25 b ,<br />

G.22 b .<br />

4bu beyit G.’de yoktur. 4fehìmüm : kelìmüm F.<br />

5girer ise : girse bu F., G. 8//Áb-ı : Áb u<br />

D., F., G. ./içdügümüz : içilen E. 11F. ve<br />

G.’de bu beyit şu şekilde geçiyor : Ò v ÀcegÀn<br />

içre ben fehìmüm lìk<br />

Neår ü elúÀb n’idügin<br />

bilmem


CXL<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Úalya-i şalàam gözümüñ nÿrı cÀnumdur benüm<br />

Enginaruñ tÀzesi rÿó-ı revÀnumdur benüm<br />

2 Midye gözlü ùurfe sözlü bir raúìbe mÀ’ilüm<br />

ÒÀna gider her zemÀn yaònì úapanumdur benüm<br />

3 ÒÀnemüñ ferşin ãoranlar maú‘adumdan ãormasun<br />

Aãlı üç ocaú başıyla iki yanumdur benüm<br />

4 Kendi inãÀf eyleyüp dirmiş raúìb-i bed-liúÀ<br />

Zerde-veş beñzüm ãarardan za‘ferÀnumdur benüm<br />

5 Ögrenince úatì çoú ùaşlar idüm ben ÙırsiyÀ<br />

Mÿ-be-mÿ menzil süren úıldan ãapanumdur benüm<br />

CXL : A.23 a , B.29 b , C.34 b , D.21 b , E.25 a , F.25 b ,<br />

G.23 a .<br />

1//rÿó-ı revÀnumdur : àÀyet cÀnumdur F., G.<br />

2sözlü : yüzlü G. //ÒÀna gider : ÒÀne-gìdür<br />

F., G. 3//iki : başúa B., çift C. 5úati : od<br />

ile F. /ùaşlar idüm ben : ùaşlar idüm ki F.,<br />

G.<br />

CXLI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bir güzel oàlancıàa óalvÀ-yı mermer çignedüm<br />

Demür geldi aàzuma gÿyÀ ki sükker çignedüm<br />

2 ‘Áşıúa úuyruú yaàı ãatmaàa müştÀú itmiş hemÀn<br />

Aldum aàızından ãaúız-mÀnend köfter çignedüm<br />

3 Sefere mi çıúmış raúìbüñ ‘illet-i bÀsÿrdan<br />

ÄdHtrva ? perhìz ùa‘Àmı ùolu lenger çignedüm<br />

4 Çoú dügünlerde aşÿb yüritüp güreşler eyledüm<br />

Bendeñ ayular gibi òaylì dil-Àver çignedüm


5 Mektebde göz baàcılıú óoúúa-bÀõlıú iderek<br />

Ben RifÀ‘ìler gibi aàzumda aòger çignedüm<br />

6 Gÿn-À-gÿn murdÀrlıàa yollarda görmezlik ile<br />

ÙırsiyÀ Burnaz beg oàlanıyla berÀber çignedüm<br />

CXLI : B.29 b .<br />

CXLII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Niçe bir çergede ser-òoş olayum<br />

Düşüp ormanlara medhÿş olayum<br />

2 Sirkeden keskin ararsa úara úız<br />

Arnavud Àleti pÀlÿş olayum<br />

3 KilÀruñ yanına uàrarsam eger<br />

Aç kediler gözine mÿş olayum<br />

4 İsterüm rÀóat idem ãırtında<br />

Hele bir dil-bere ben dÿş olayum<br />

5 Yazılurdum o beyÀø ùÀbyalara<br />

Bir kere diz-dÀr-ı varoş olayum<br />

6 Bit úadar raàbet iderlerse baña<br />

Úapucı Gürcì SiyÀvuş olayum<br />

7 Görinüp cinn gibi çarpardum anı<br />

Ocaàın birine çavuş olayum<br />

8 Çorbacı-ı ‘acemìler gibi ben<br />

Niçe bir óasret-i úonùuş olayum<br />

9 Bengi-veş vÀúıf-ı esrÀr olıcaú<br />

Bezm-i tiryÀkìde maàşÿş olayum<br />

10 Zenne oyunlarına çıúmaú içün<br />

Niçe bir mÀ’il-i ser-pÿş olayum


11 Úuşuñuñ adını bilmem Ùırsì<br />

Úaràa ol ben de úara úuş olayum<br />

CXLII : A.23 b , B.30 a , C.35 a , D.21 b , E.25 b , F.26 a ,<br />

G.23 a .<br />

7bu beyit D.’de yoktur. 10Zenne oyunlarına<br />

çıúmaú içün : Oyun-ı zenneye çıúmaúlıú içün<br />

E., F., G.<br />

CXLIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Keklik gibi murà-ı dili meydÀne düşürdüm<br />

Úaçdı úovalarken anı bÿstÀne düşürdüm<br />

2 Oàlan gibi ardını alup òayli çalışdum<br />

Bu nev-àazele kekligi ser-òÀne düşürdüm<br />

3 Bezm-i meyi gördüm hele mersin balıàıyla<br />

Midye pilavın zÀhid-i nÀ-dÀne düşürdüm<br />

4 Eylük ideyüm diyü úayıúdan çıúar iken<br />

Ùutdum elini olmadı mestÀne düşürdüm<br />

5 Ùoldurmış idüm maúremeyi yolda giderken<br />

YÀrÀna úapışsun diyü kestane düşürdüm<br />

6 Şìr ü gani Mÿsìçe bir óayyize úapıldum<br />

Bed-nÀm úamışda úamış eyvÀne düşürdüm<br />

7 Ne esdi ãavurdı ise hep bÀd-ı hevÀdur<br />

MÀnend-i çekirge dili òarmane düşürdüm<br />

8 Ayu gibi ben úara úızı oynadaraúdan<br />

Aldatdum anı deñ ile ormana düşürdüm<br />

9 Aãlında demür gibi ãoàuú ùutdum anı ben<br />

äoñra tavını buldurup ummÀne düşürdüm<br />

10 Duymış úocası zelle gibi arduma düşmiş<br />

Úapdum ayaàın it gibi bir yana düşürdüm


11 Ta‘dÀd iden aóbÀb bulurlar araduúda<br />

Ùırsì bu àazelde on iki dÀne düşürdüm<br />

CXLIII : A.23 b , B.30 a , C.35 a , D.22 a , E.25 b , F.26 a ,<br />

G.23 b .<br />

1//úovalarken : úovalayaraú F., G. 5//YÀrÀna : YÀrÀn E. 8ben<br />

úara úızı : úara úızı ben B., C. 9//tavını : ùavını B., F., G.<br />

//buldurup : buldurdum D., F. 11aóbÀb : aóbÀba G. /bulurlar :<br />

düşürdüm F., G.<br />

NUN HARFİ<br />

CXLIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Şarúı-i gergef oúı ‘azm-i ÓiãÀr olduúça sen<br />

Naúl it öñce úaşúaval bÀde-ò v Àr olduúça sen<br />

2 Minnet itme kimseye al ayaàı elden úoma<br />

Dimesün óaúúuñda úaşmer neş’e-dÀr olduúça sen<br />

3 Hìç yalılaruñ ãavaşı eksük olmaz it úoşı<br />

Durma meydÀndan yol üstinde úavar olduúça sen<br />

4 Baş u úıç yoú bir óacı Şa‘bÀn işi úayıàa bin<br />

áayrı úıç göster öñin al der-kenÀr olduúça sen<br />

5 Var sütÿn-ı bÀd-bÀn güncük kürek daòi seren<br />

Bìm-i deryÀ çekme aãlÀ rÿzgÀr olduúça sen<br />

6 Bir palÀn lÀzım saña ipden üzengi bir yular<br />

Hìç piyÀde úalmaz idüñ bir òimÀr olduúça sen<br />

7 Der-beder gezmekde çoú òayruñ olurdı ÙırsiyÀ<br />

Mıãr eşegi gibi eşkince ùavar olduúça sen<br />

CXLIV : A.24 a , B.30 b , C.35 b , D.22 a , E.26 a , F.26 b ,<br />

G.23 b .<br />

1olduúça sen : itdükçe sen D. //úaşúaval :<br />

úaşúavalın F. 2ayaà al : al ayaàı B., C.


3//meydÀndan : meydÀnda B., C. 4//áayrı :<br />

áayra E., F. 5bÀd-bÀn : bÀà-bÀn E. //aãlÀ :<br />

ãaúın B., C., D., G.<br />

CXLV<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Bu yaz bÿstÀnlaruñ itmiş öküz ber-bÀd n’eylersin<br />

ZemÀnsuz bir daòi anı idüp ÀbÀd n’eylersin<br />

2 Ekinciye esüp ãavurduàuñ bÀd u hevÀdur hep<br />

Bizüm eåvÀbumuz ipden idüp ey bÀd n’eylersin<br />

3 Ne reng itdi baña gör duòter-i rez bÀà-ı<br />

‘Àlemde<br />

Kökin kes kendicigüñ ùutmasın ıràad n’eylersin<br />

4 Nedür fikr-i odun dirken bütün hep başuma geldi<br />

Yarılsa daòi başuñ eyleme feryÀd n’eylersin<br />

5 Bu şehrüñ germ ü serdin yel gibi çekdüklerin yoúsa<br />

Bıyıú bur dimesünler tÀ saña üstÀd n’eylersin<br />

6 Yerüp öküzlik itme buzaàı yaónìsini zìrÀ<br />

Yinür bol kimyon ile pişse ber-mu‘tÀd<br />

n’eylersin<br />

7 Gürÿh-ı ò v ÀcegÀn içre úati úaşmersin ey Ùırsì<br />

Bu deñlü masòara şi‘ri idüp inşÀd n’eylersin<br />

CXLV : A.24 a , B.30 b , C.36 a , D.22 b , E.26 a , F.26 b ,<br />

G.24 a .<br />

2bÀd u hevÀdur : bÀd-ı hevÀdur C., D., F., G.<br />

//eåvÀbumuz : úuşaàumuz D. 3baña : saña E.<br />

/gör : ol F., G. //ùutmasın : ùutma hìç E.<br />

4dirken bütün hep : dirken ki bir bir F., G.<br />

//yarılsa : yazılsa B. 5//bur : burma E., F.,<br />

G. //dimesünler tÀ : dimesünler E., F., G.<br />

7//inşÀd : icÀd E., F.<br />

CXLVI


FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bir çıtaú úaşmer ôuhÿr itdi diyÀr-ı Rÿmdan<br />

İòtiyÀr olmış da farúı úalmamış hìç bÿmdan<br />

2 Bu sene óalvÀ-i úudret geldi tÀze Rÿmdan<br />

Ben de bir tebsi getürdüm rÀóatü’l-óulúÿmdan<br />

3 Bir gice oàlana ãuãa itme gelse òÀùıra<br />

Ra‘şe-dÀr olur vücÿdum bìş-ter maómÿmdan<br />

4 Ùatlı ùatlı ãoóbet eyler söyledürsin dil-beri<br />

DÀ’imÀ sükker ezer ãoóbet yapar ma‘dÿmdan<br />

5 Hendese erbÀbı cümle bir yere gelüp didi<br />

Farú olınmaz burnı mìr Burnazuñ òurùÿmdan<br />

6 Bir úayıú ùutmış raúìb-i bed-likÀ Àşÿb ile<br />

Farúı yoúdur ba‘øı dìvÀrlardaki mersÿmdan<br />

7 Karayel òiffet ile esse gelür bÀd u hevÀ<br />

Úurtılur elbet dümen ãuyın ùutan mevhÿmdan<br />

8 Úayıàa eşşek gibi binmiş düşüp deryÀlara<br />

Şiddet-i furtuna zaómet virdi esdi Rÿmdan<br />

9 Úalmadı güncük kürek úaçurdı elden abliyi<br />

‘Áúibet bì-çÀre úayıúçı uçurdı úumdan<br />

10 Aàzum açsam dökilür yaàmur gibi ãapır ãapır<br />

Cümle úaşmer sözlerüm ma‘lÿm olur mefhÿmdan<br />

11 Dürlü dürlü úÀlıba ifrÀà iderler ÙırsiyÀ<br />

Masòara ebyÀtumı Óaúú ãaúlasun ölçümden<br />

CXLVI : A.24 a , B.30 b , C.36 a , D.22 b , E.26 b , F.28 a ,<br />

G.24 b .<br />

3//bìş-ter : úorúum E., F., G. 4//ezer : akar<br />

E., F., G. 5Hendese erbÀbı cümle : Gördi<br />

erbÀb-ı hendese F., G. /gelüp didi : gel didi<br />

B., C., F. 6ùutmış : bulmış F., G. 7bÀd u hevÀ


: bÀd-i hevÀ F., G. //mevhÿmdan : meróÿmdan D.<br />

9úaçurdı : úaçurduú B., C. 10Aàzum : Aàız D.<br />

CXLVII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 ‘AãÀ çıúdı úapunuñ birisinden bir ‘abÀ dirken<br />

Úati hercÀyilik itdi aña ãÀóib-i vefÀ dirken<br />

2 Úapucı Gürci yıúdı arøumuz yoú yire hem sögdi<br />

Yanında bit úadar raàbetsüz oldum ÀşinÀ dirken<br />

3 Beni úayda ãataşdurdı kömürlerle odunlar hep<br />

Ki bir bir başuma geldi yine õevú ü ãafÀ<br />

dirken<br />

4 Varup yaylaúa çıúdum úara baòtı gör ki úış baãdı<br />

Felekden bir gün uàurlayalum bÀd-i hevÀ dirken<br />

5 Ta‘accüb eylemeñ hìç mìr Burnazuñ edÀsına<br />

O mühmel fücaeten beg oldı evvelden aàa dirken<br />

6 Azaú gibi yere ey Ùırsi olduñ şimdi defter-dÀr<br />

Ezel kÀàıd-emìni muêóik-i ‘Àlem gedÀ dirken<br />

CXLVII : A.24 b , B.31 a , C.36 b , D.22 b , E.26 b , F.28 a ,<br />

G.25 a .<br />

2//raàbetsüz oldum : meràÿb iken hem E., F.,<br />

G. 3bu beyit E.’de yoktur. /kömürlerle : kömür<br />

ile B. /odunlar hep : odundur hep B.; odun<br />

derdi C.; hem odunlar F., G. 4baãdı : geldi D.<br />

//uàurlayalum : uàrulayalum G. 5hìç : ol F.,<br />

G. //mühmel : kÀfir E., F., G. //evvelden :<br />

evvel F.; evveldi G. 6olduñ : oldı C. //kÀàıdemìni<br />

: kÀàaõ-emìni B.


CXLVIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Taròana benüm sofradaki nÀn senüñ olsun<br />

Kestane benüm meclis-i yÀrÀn senüñ olsun<br />

2 Kÿteh çeñelüdür av alamaz dimesünler<br />

TÀzì benüm olsun úoca ùavşan senüñ olsun<br />

3 CÀnÀ seni ben bir düzen ile ùutayum da<br />

Kepçe benüm olsun úoca ùalyan senüñ olsun<br />

4 MÿsÀ aàa ortaú olalum gel senüñ ile<br />

Ol bÀàçe benüm bu b...lıca bÿstÀn senüñ olsun<br />

5 Úardaş gibi pay eyleyelüm cümle úazancı<br />

Altunı benüm manúır-ı hemyÀn senüñ olsun<br />

6 Ùırsì yaluñuz úazımalar şÀnuña düşmez<br />

Biri benüm olsun biri her Àn senüñ olsun<br />

CXLVIII : A.24 b , B.31 a , C.37 a , D.23 a , E.27 a , F.28 b ,<br />

G.25 a .<br />

2çeñelidür : çeñelerdür F., G. //úoca : daòi<br />

F., G. 4//ol : hep E., F., G. 5bu beyit E.’de<br />

yoktur. //hemyÀn : aúrÀn F., G.<br />

CXLIX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Bezm-i meyde úara úız ‘arø-ı óicÀb eylemesün<br />

Yüzine úalburı ùutsun da ‘itÀb eylemesün<br />

2 Mezelendürmesün ormanda raúìbe zinhÀr<br />

Baàrumı Àteş fundayla kebÀb eylemesün


3 BÿstÀn mevsimidür meclisüñ encÀmında<br />

Be-meded úarpuzı tebdìl-i òoş-Àb eylemesün<br />

4 İçer ise götürecek úadar içsün aàyÀr<br />

Kendisin úaşmer idüp àarú-ı òallÀb eylemesün<br />

5 Söyleyüñ úara úıza tÀze düzilsün meclis<br />

Her ne dirseñ söze yatsun da cenÀb eylemesün<br />

6 Úocasın dögerek oynadıver ayu gibi úız<br />

DÀ’ire içre sögüp böyle ‘aõÀb eylemesün<br />

7 Aralıàa girelüm biz daòi bir iş görelüm<br />

Üstine varmayacaú keşf-i niúÀb eylemesün<br />

8 Yolını bulduàumuz dem araların yaparuz<br />

Bizi şermende idüp redd-i cevÀb eylemesün<br />

9 Gösteriş eyleyerek ãalınaraú ol aàyÀr<br />

Söyle gehvÀreyi tebdìl-i dolÀb eylemesün<br />

10 Bir Urus beygiri ‘Àşıúlısı oldum diyerek<br />

Çerge-i aúla uyup böyle şitÀb eylemesün<br />

11 ÙırsiyÀ sükker ile yapdura görsün oàlan<br />

Reçel vişneyi aàda ile lu‘Àb eylemesün<br />

CXLIX : A.25 a , B.31 b , C.37 a , D.23 a , E.27 a , F.28 b ,<br />

G.25 b .<br />

2zinhÀr : zìrÀ F. //kebÀb : óarÀb D. 3BÿstÀn<br />

mevsimidür : Mevsim-i bÿstÀn ola E., F., G. /encÀmında :<br />

eyyÀmında D. 6F. ve G.’de 6. ve 7. beyitler yer<br />

değiştirmiş. /Úocasın : Úocasını B., C., D., F., G.<br />

/dögerek : úara úız F., G. /ayu gibi úız : ayu gibi B., C.,<br />

F., G. 9. ve 10. beyitler E.’de yoktur. 9//Söyle : Böyle F.<br />

11sükker ile : şeker ile C. /oàlan : söyle F., G.<br />

CL<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Yufúa şikemüm aşçı başıya òaber olsun<br />

Bir yaóni pişürsin bize cüz’ì biber olsun


2 Meşrebce muãaúúa‘ yimek isterseñ efendi<br />

BÀdencanuñ al yerlisini hep kemer olsun<br />

3 KÀàıdcı delisi gibi fikrüm yimek oldı<br />

Úahvaltıya zeytÿn ile peynir úaşar olsun<br />

4 Kesdür sözüñi bir delik aç cenb-i raúìbe<br />

LÀzım saña bir buràu ile bir keser olsun<br />

5 Ayırmadı bizden gözin aàyÀr-ı sitem-kìş<br />

Çıúsun da ãalınsun görelüm beş beter olsun<br />

6 Ben mÀlik-i eşşek olabilsem semer ile<br />

‘Aybıyla úabÿl eylerüm alnı saúar olsun<br />

7 Yerden ayaàum úalúsun o lÀzım baña Ùırsì<br />

Yoòsa eger üstinde bir eski kemer olsun<br />

CL : A.25 a , B.31 b , C.37 b , D.23 b , E.27 b , F.29 a , G.25 b .<br />

2//BÀdencanuñ : BÀõencanuñ B., C., G. 3fikrüm<br />

: fikri F., G. 4cenb : ceyb B., C.; bögr E.,<br />

F., G. 5bizden gözin aàyÀr-ı sitem-kìş : aàyÀr<br />

ise bizden gözini hìç E., F., G. /sitem-kìş :<br />

sitem-keş B., D. 6Ben mÀlik-i eşşek : MÀlik-i<br />

eşşek C. //alnı : ‘aynı B., C.; eylem E.<br />

7úalúsun : úalúa E., F., G.<br />

CLI<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Yaúlaşdı mübÀrek ramaøÀn müjdeler olsun<br />

Keyf ehli maórÀlarına hem-óaber olsun<br />

2 Atduúları ùutduúları hep elde àıdÀdur<br />

İster ki biri birlerini bì-keder olsun<br />

3 MÀhiyyeci mÀh-ı ramaøÀnı görür ise<br />

Alur fetili úandile deste yüzer olsun<br />

4 Úandìl uçurur gicelerinde ôurafÀsı


KÀàıd uçuran gündüzi ehl-i óaõer olsun<br />

5 Taãvìr ider eãnÀf naòilici úuşı mÿmla<br />

Söyletmedin alur çocucaúlar birer olsun<br />

6 Almış ramaøÀn ãÿfileri destine tesbìó<br />

Çeküp çevirür kendi diler mi øarar olsun<br />

7 Teravióe-çün mescide gidenlere lÀzım<br />

İşkenbe fener yoú ise kÀàıd fener olsun<br />

8 Úaşmerlik ile rÿze-i hicri unudurduú<br />

İfùÀra ne var ise götür mÀ-óaøar olsun<br />

9 ÓalvÀcıları eski serÀyuñ daòi cümle<br />

áÀzìleri irmikden iderler ki ter olsun<br />

10 Bir ùatlıca kÀra hevesüñ var ise al ãat<br />

Óavlı-i cevÀmi‘de ‘aúìde şeker olsun<br />

11 Òardal gibi keskinlige Ùırsì heves itme<br />

Daràınlıàı çal yerlere zìr ü zeber olsun<br />

CLI : A.25 a , B.32 a , C.37 b , D.23 b , E.27 b , F.29 a ,<br />

G.26 a .<br />

1müjdeler olsun : ayına irdük E., F., G.<br />

//Keyf ehli maórÀlarına hem-òaber olsun :<br />

ErbÀb-ı keyfe hele ãadmeler olsun E., F., G.<br />

2àıdÀdur : àıdÀsı E., G. 3//úandìle : úandìli<br />

E. //deste : deşte B., C. 4gicelerinde<br />

ôurafÀsı : ôurafÀsı gicelerinde D. //uçuran :<br />

uçurur E., F., G. //ehl-i : on biñ E., F., G.<br />

5//Söyletmedin : Söylemedin G. //alur<br />

çocucaúlar : alurdı çocuúlar B., C. 6bu beyit<br />

E.’de yoktur. //Çeküp : Çeker F., G.7gidenlere<br />

: zÀhid gide E., F., G. //kÀàıd : kÀàaõ B.<br />

8//götür : getür G. 10ãat : ãal D. 11//yerlere<br />

: yire de F., G. //zìr ü zeber : zìr zeber D.<br />

CLII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün


1 Öñ olup körlere bir dürlü delìl olma ãaúın<br />

Anlaruñ gözlerine sürme-i mìl olma ãaúın<br />

2 Girme àavgÀsına borcuñ yoú ise medyÿnuñ<br />

Ödedürler saña bir dürlü kefìl olma ãaúın<br />

3 Çekme óavlı söze söylet oturan yÀrÀnı<br />

Mìr Burnaz gibi her yerde åaúìl olma ãaúın<br />

4 Yüzi yerde büyümiş bir çelebidür diyeler<br />

Her ne isterler ise vir de baòìl olma ãaúın<br />

5 Ò v ÀcegÀn içre yedekçi gibi at ùut Ùırsì<br />

Virme ser-rişteyi hìç òalúa reõìl olma ãaúın<br />

CLII : A.25 b , B.32 a , C.38 a , D.23 b , E.28 a , F.29 b ,<br />

G.26 a .<br />

2yoú ise : var ise F., G. 3söze : sözi F., G.<br />

/yÀrÀnı : yÀrÀna F., G. //Mìr : Esìr E.<br />

5//ser-rìşteyi : ser-rişte E. //hìç : bu B.,<br />

C., D., F., G.; ãaúın E.<br />

CLIII<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün<br />

1 İt uyòusına varma gözüñ aç uyan uyan<br />

Söyle lisÀn-ı óÀl ile derdüñ yegÀn yegÀn<br />

2 Sen de emìn-i maùbaò-ı sÀbıú Òalìl gibi<br />

Sözlerüñi ùoparlama söyle ‘ayÀn ‘ayÀn<br />

3 Bir Ermenì papası mezÀrına vardı da<br />

Keşkek pişürdi cÀnuña degsün úazan úazan<br />

4 B...lıca bülbüli gibi dil ötse Ermeni<br />

áÀyet leõìõi òalúa gelür hep yavan yavan<br />

5 Degnek kürek raúìbe úocamış êayaú gerek<br />

Ùırsì òulÿã-ı himmeti ‘arø it cihÀn cióÀn


CLIII : A.25 b , B.32 b , C.38 b , D.24 a , E.28 a , F.29 b ,<br />

G.26 b .<br />

1//derdüñ : derdi F. 3vardı da : varda yi B.,<br />

C. //cÀnuña : cÀnına B., F., G.<br />

CLIV<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Eger taóta silerseñ bez fenÀdur nev‘-i süngerden<br />

Eger úaftan yaparsañ kendüñe yapdur ser-À-serden<br />

2 Eger raúã-Àver olmaú ister iseñ curcuna ögren<br />

Görenler hep disünler saña yoúdur farúı<br />

úaşmerden<br />

3 Óacı Buràud beni ùÀs-bÀz idüp çoú oyun ögretdi<br />

KemÀlüm bildürince òayli geçdüm òalúa<br />

çenberden<br />

4 Úoãaydum naúd-i eşküm nem var ise yolına anuñ<br />

Vücÿh ile tirÀşum óaôô iderdi tÀze berberden<br />

5 Siñek gibi görinmez gözlerine ‘Àşıú-ı zÀrì<br />

HemÀn úuyruú ãalar def‘ itmek-içün durduàı<br />

yerden<br />

6 Úayış gibi ãarılsam mÿmiyÀna úıl úadar ben de<br />

Keder úalmaz fülÀn virsün dimezdüm àayrı dil-berden<br />

7 Eger Mıãra varursañ şarù olan anda eşeklenmek<br />

Ne semte gitmek isterseñ geçilmez hìç<br />

eşeklerden<br />

8 Balıú çorbasını ra‘nÀ yapar gül gibi üstÀdı<br />

İki parmaú ziyÀde ùondurur fi’l-cümle<br />

lengerden


9 Müsellim ôann ider herkes úapusın görse Ùırsìnüñ<br />

İki iskemle yapdurmış iki yanında mürverden<br />

CLIV : A.25 b , B.32 b , C.38 b , D.24 a , E.28 a , F.29 b ,<br />

G.26 b .<br />

1úaftan : òaftÀn B., C., D., E., F., G. 2raúã-<br />

Àver olmaú ister iseñ : raúúÀã olayum dirseñ<br />

evvel E. 3çoú oyun : oyun C. //òayli geçdüm<br />

òalúa çenberden : òalúa geçdüm òayli çenberden<br />

E., G. ; òalúa geçdüm nice çenberden F. 5gibi<br />

: deñlü E., F. //durduàı : dutduàı D.<br />

6//dimezdüm àayrı : dimem olursa F., G. /ra‘nÀ<br />

: a‘lÀ D. 9//yanında : yanına B., C.<br />

//mürverden : mermerden D.<br />

CLV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Ò v Ànende gürÿhıyla hem-ÀvÀz olamazsın<br />

Ney-zen dedelerle daòi dem-sÀz olamazsın<br />

2 SÀza girerüm diyü bize ùafra ãatarsın<br />

Hem tel úıraraú ùÀlib-i şeh-nÀz olamazsın<br />

3 Ùunca ãuyına ‘Àriyetì köpri yapılsa<br />

Meşrebce anuñ altına ùonbaz olamazsın<br />

4 On iki àuruş ile gelüp at pazarında<br />

At beygir alup ãatıcı cÀn-bÀz olamazsın<br />

5 Burnuñ büyümekle seni hìç kimse ãayar mı<br />

Burnaz bege taúlìd ile Burnaz olamazsın<br />

6 MuràÀn-ı yaban aralarında büyümekle<br />

Sen bencileyin boynı uzun úaz olamazsın<br />

7 Úarışma óarìfÀneye Ùırsì saña düşmez<br />

Üç beş penez aúçeyle úumÀr-bÀõ olamazsın<br />

CLV: A.26 a , B.32 b , C.39 a , D.24 a , E.28 b , F.30 a , G.26 b .


1hem-ÀvÀz : hem-ÀàÀz G.<br />

CLVI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bir àazel ùaró eyle kim Óaymanalar reşk eylesün<br />

İçine çaúıl döşet dìvÀneler reşk eylesün<br />

2 Óavø ile fısúıyye vü fevvÀre yap òulyada sen<br />

Ôann ile fehm eyleyen bìgÀneler reşk eylesün<br />

3 İbtidÀ’ şey mey tedÀrük idelüm eşşek gibi<br />

Yiyüp içelüm bize mey-òÀneler reşk eylesün<br />

4 Zìb-i meclis ıstaúoz ãallutası ile böcek<br />

Öyle yapdur kim saña kestaneler reşk eylesün<br />

5 Hezl idüp meclisde yÀrÀnı mezelenme ãaúın<br />

Ùaş gibi sengìn görin mestÀneler reşk eylesün<br />

6 Şimdi úışdur beyøanuñ ãallutası virmez øarar<br />

Şöyle yapdur kim ãarı úayàanalar reşk eylesün<br />

7 Bezm-i yÀrÀna girince neş’e-dÀr ol ÙırsiyÀ<br />

Dön hemÀn fırlaú gibi peymÀneler reşk eylesün<br />

CLVI : A.26 a , B.33 a , C.39 a , D.24 b , E.28 b , F.30 a ,<br />

G.27 a .<br />

2//fehm : şek B.; reşk C.3şey : şìr G.<br />

//içelüm bize : içüp bizlere D. 5mezelenme<br />

ãaúın : mezelendürme gel E., F., G. 6//Şöyle<br />

yapdur kim : Gördügüñ demde F., G.<br />

CLVII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün


1 Hìç binici olmayan çapúun ùavarı n’eylesün<br />

Herseküñ beygirleri varken óimÀrı n’eylesün<br />

2 Arúasında ister ‘uşşÀúuñ óuøÿr itdürmege<br />

Dizgin añlar tÀze düşkün iòtiyÀrı n’eylesün<br />

3 Bozmadı hìç çiftesin serd oldı pek tek durmadı<br />

ÚÀncıú eşşekler gibi ùutmaz yuları n’eylesün<br />

4 Yem döküp pÀ-bend idüp köstekleye gör dil-beri<br />

Üstine var rÀm olur ol ıøùırÀrı n’eylesün<br />

5 Bir civÀn ile úışın ãarılmaú ister göñlümüz<br />

ÚÀ’il olmaz ùab‘umuz buz gibi úarı n’eylesün<br />

6 Masòara ebyÀt ile buldurdı Ùırsì ãuyını<br />

Aúmaz ise ùamlamaz úurı pıñarı n’eylesün<br />

CLVII : A.26 b , B.33 a , C.39 b , D.24 b , E.29 a , F.30 b ,<br />

G.27 a .<br />

1//beygirleri : bÀr-gìri E.; beygiri F., G.<br />

2Arúasında ister : İster arúasında E., F., G.<br />

//‘uşşÀúuñ : ‘uşşÀúın B., C., D.; ‘uşşÀúa E.,<br />

F.; ‘uşşÀúı G. 3hìç : pek D. 5//göñlümüz :<br />

ùab‘umuz D.; bu göñül E., F., G. 6Ùırsì ãuyını<br />

: äuyın ÙırsiyÀ E., F., G. //ùamlamaz :<br />

ùamlasun E: //pıñarı : bıñarı B., C., D., F.,<br />

G.<br />

CLVIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bir boza iç ey çıtaú k’anuñ òumÀrı olmasun<br />

Yalıñuz sev tÀzeyi hìç yÀr-ı gÀrı olmasun


2 Cümlenüñ ma‘lÿmıdur pek ÀşikÀre gün gibi<br />

Sürçer elbet beygirüñ õerre úayarı olmasun<br />

3 Zelle-ÀsÀ ardına düşmezdi oàlancıúlaruñ<br />

Zümre-i muàlimlerüñ elde òıyarı olmasun<br />

4 ‘ßd yerine lÿlesine bir aàaç ãoúsam gerek<br />

‘ßd-ı MÀverdì degül ‘ÿd-ı ÚamÀrì olmasun<br />

5 ‘İlletüñ envÀ‘ı hep ãoàuúdan olur ÙırsiyÀ<br />

Óaôô olınmaz úış güni Àteş kenÀrı olmasun<br />

CLVIII : A.26 b , B.33 b , C.39 b , D.24 b , E. ve F.’de<br />

“olmaya” redifi ile yer alıyor, G.27 a .<br />

1k’anuñ : anuñ E. //yÀr-ı gÀrı : yÀri marı G.<br />

2//pek : hep G. 5//Óaôô : Óıfô B., C.<br />

CLIX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Ùatlı ãoóbet ola sükkerden hemÀn<br />

Bıúmışuz óalvÀ-i mermerden hemÀn<br />

2 Damları berbÀd ider àÀyet maùar<br />

Cümlenüñ feryÀdı sañsardan hemÀn<br />

3 Bir murÀdum üzre ùam aúùarmaàa<br />

Bulmadum iõ‘Ànlar dülgerden hemÀn<br />

4 Úarnumuñ ãapı úımıldar öñümde<br />

Gelse birisi güzellerden hemÀn<br />

5 Ger öñüme gelse àÀyet óaôô idi<br />

Bu tirÀşum tÀze berberden hemÀn<br />

6 Sevdügüm yaàlı yidi bir loúmacıú<br />

Virmedi gÀhì-i úatmerden hemÀn<br />

7 Bezm-i meyden vir ayaàı ÙırsiyÀ<br />

Mert olup vire inan yerden hemÀn


CLIX : B.33 b , C.40 a .<br />

7//vir : baã C.<br />

CLX<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün<br />

1 EncÀm-ı erba‘ında òamsìni gördi yÀrÀn<br />

Üç beş gün içre ùutdı bÀàçe için ıãıràan<br />

2 Ol it raúìbi gördüm dil-dÀre diş bilermiş<br />

Azıları úurısun olmış úuduz ıãıràan<br />

3 Evlenmek ister imiş berdü’l-‘acÿzı alsun<br />

Bula cezÀsın ‘aàyÀr aóbÀb ola şÀdÀn<br />

4 Úış içre yapılan hep ãoàuú olur şübhesüz<br />

Ört üstine üşitme pür-nev bayaúlı yoràan<br />

5 Usúumrı mevsiminde bir düzene ãataşdı<br />

Oldı çiroz bu Ùırsì aàyÀre úaldı ùalyan<br />

CLX : B.33 b , C.40 a .<br />

3//şÀdÀn : òandÀn C.<br />

VAV HARFİ<br />

CLXI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Áteş olmaz yaz güni lÀzım olur insÀne úav<br />

Niyyetüm yÀrÀna itmekdür hemÀn sÀlyÀne úav<br />

2 Köhne menzil olsa süknÀ anda úÀbil olmasa<br />

Dirler idi óaúúına olmışdur ol vìrÀne úav<br />

3 Al úarındaşum úavın úavı murÀduñ var ise<br />

Nerm ola sünger gibi hem bir çaúışda yane úav<br />

4 Úaót olursa dirhemin üç pÀreye çıúsa alur<br />

Ehl-i keyfi ùaş ile çaúmaú úonan hemyÀne úav


5 Aúçedür anuñ ùılısm-ı a‘ôamì ol fetó ider<br />

Bir defìnedür ki ehl-i keyf olan yÀrÀne úav<br />

6 Rengi kestane ùorısı at gibidür ekåerì<br />

Almış idük biz beş on dirhemcigin ammÀ ne úav<br />

7 Eksük itme ÙırsiyÀ bu üç şeyi lÀzım olur<br />

Biri kibrìt biri çıra birisi her òÀne úav<br />

CLXI : A.26 b , B.33 b , C.40 b , D.25 a , E.29 b , F.31 a ,<br />

G.27 b .<br />

1yaz güni : her zemÀn E. //Niyyetüm : Minnetüm D. 3.<br />

ve 4. beyitler E.’de yoktur. 3úarındaşum : úarındaşa C.;<br />

úarındaşın G. //Nerm ola : Nerm olur B. //hem : hep B., C.<br />

4olursa : olup da B., C. /dirhemin : dirhemi F. /alur :<br />

olur C. //úonan : úoyan G. 6//biz : bir C., F. 7//birisi :<br />

biri de E., F., G.<br />

CLXII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Keyfüñ ara úarışma ãaúın úaşmeri boş úo<br />

Ùutma ùolıya geldügi dem dil-beri boş úo<br />

2 Leb ur da ne vardur diyü hìç kimseye ãorma<br />

Bulduàuñı içinde yi de lengeri boş úo<br />

3 Çalış bir ayaú evvel anı haôm ola dirseñ<br />

İç ùutma elüñde bozayı ãÀàarı boş úo<br />

4 Hìç baàlama mÀnend-i úaùır başını zìrÀ<br />

Binsem gerek ey ÓÀcı Úucur gel òarı boş úo<br />

5 ‘Áşıú ‘Ömerüñ Gevherinüñ sözlerini yaz<br />

Ùoldurma müzaòref söz ile defteri boş úo<br />

6 MÀnend-i úabaú yanuña ister ki ùaúılsun<br />

Uzat ipin aàyÀr-ı siyeh peykeri boş úo<br />

7 Bir it ki eniklemiş ola varma óaõer it<br />

Yanından ıraú git o úuduz itleri boş úo


8 Düşme üzerine varıcaú dÀr-ı şifÀya<br />

MurdÀrlıú atarlar saña mecnÿnları boş úo<br />

9 Úorúup da senüñ tìàını hìç yÀda getürmem<br />

Öldürdi buçaàuñ beni gel óançeri boş úo<br />

10 Áyìne gibi başına and içdi inandum<br />

Úıl deñlü òaùÀ eylemeyüp kelleri boş úo<br />

11 Bir sofra úadar bÀàçesi var Ùırsi-i zÀruñ<br />

Hep zrÅ!nU açdı hele tÀb-Àveri boş úo<br />

CLXII : A.27 a , B.34 a , C.40 b , D.25 a , E.30 a , F.31 a ,<br />

G.27 b .<br />

2kimseye : dil-beri B., C.; kimseyi G.<br />

4//Úucur : Úuduz F.; Úudur G. 6ister ki :<br />

isterse F. 7varma óaõer it : it óaõer anda F.<br />

//ıraú : uzaú D. //git : it C.; ol D. 8Düşme :<br />

Varma F., G. /varıcaú : düşicek F., G.<br />

10//eyleyüp : eylemedi B., C., D., E., F., G.<br />

HE HARFİ<br />

CLXIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 Faúìrüñ mÀlik oldum bir óamre<br />

Keçi gibi çıúar dolma dìvÀre<br />

2 äapar reftÀrına ‘Àşıú olanlar<br />

Eşeklendi anuñla buldı çÀre<br />

3 Alayduú ardına berdü’l-‘acÿzüñ<br />

İrerdük ılàÀr ile nev-bahÀre<br />

4 BahÀruñ zìneti ãoàan ãarımsaú<br />

Ekìk mi‘de-nevÀzı ÀşikÀre<br />

5 BahÀr ile raúìb ÀmÀde geldi<br />

Otur Ùırsì naôar eyle bahÀre


CLXIII : B.34 a , C.41 a .<br />

3ardına : ardını C.<br />

CLXIV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Düşdi gözelik ardına muàlim yorulınca<br />

Hep cÀy-i òalÀlarda çalışdı duyulınca<br />

2 Bayraú açup ‘asker çekegör üstine yÀruñ<br />

Mudurnı cevzi gibi çalış tÀ úırılınca<br />

3 GehvÀre gibi al öñüne ögret güzele<br />

Ma‘ãÿm belemek nice olur aña yolınca<br />

4 Eglence ider mevsim-i óavuçda çocuúlar<br />

FÀnÿs gibi şem‘ diker için oyılınca<br />

5 Úapusınuñ al ardını òırsuz úoma girsün<br />

Sür sürmeyi başdan dibe dek olsun olınca<br />

6 Balùacıları eski serÀyuñ boyar oldı<br />

Bıyıúlarını hep bozayorlar üzülince<br />

7 Vecdìye belìàÀne naôìre nice mümkin<br />

Ùırsì daòi bir ùurfe àazel yapdı óalince<br />

CLXIV : A.27 a , B.34 b , C.41 a , D.25 b , E.30 a , F.31 b ,<br />

G.28 a .<br />

2cevzi : úozı E., F., G. 3//gibi al : gözet E.<br />

/ögret güzele : dil-bere ögret C., D., E., F.,<br />

G. //nice : naãıl F., G. 4bu beyit B. ve .’de<br />

5. beyitle yer değiştirmiştir. 6//boz ayular :<br />

boz ideler E.; bozayorlar F. 7//óÀlince :<br />

yolınca C.<br />

CLXV<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün


1 Başladum bir àazeli yapmaàa óarf-i hÀda<br />

Yapar iken àaşeyÀn geldi baña tenhÀda<br />

2 Yaàdı yaàmur ãuyını buldı temÀm aldı güzel<br />

Seni ıãlatmadı hìç úanda idüñ yaàmada<br />

3 Vize topraàı olup pişse yolıyla lÿle<br />

Ol güzel úullanılur àayrı döner pÿlÀda<br />

4 Oyun oynarlar ise sen de miyÀna gelegör<br />

Úarış Àdemlere de ùatlı görin óalvÀda<br />

5 Úara úışda yapılan naôma gerekdür úapama<br />

Ùoñdurursın àazeli geydürür iseñ sÀde<br />

6 Òaberüm var ki böcek perhìzine girdi raúìb<br />

Úoncolos yapulu úaşmer işi yoú dünyÀda<br />

7 Óaçı suya bıraàup ùoñdurur ise o sene<br />

Bereket olur imiş aralarında zÀde<br />

8 Didiler böyle àazel çıúrıú-ı tamıyla olur<br />

Bir maranúoz yapamaz miålini bu eånÀda<br />

9 Hele çigdem gibi pek masòara úopduñ Ùırsì<br />

Ò v ÀcegÀn içre eşüñ yoú gibidür inşÀda<br />

CLXV : A.27 a , B.34 b , C.41 b , D.25 b , E.30 b , F.31 b ,<br />

G.28 a .<br />

1//Yapar iken : Yapayorken G. 3yolıyla :<br />

yolınca F., G. 5bu beyit B. ve C.’de yoktur.<br />

8Didiler : Diyeler G. 9úopduñ : çıúduñ F.<br />

CLXVI<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Gedik Paşa-i ‘Àlem úanda külòan úanda ben úanda<br />

Yaúÿb òÀkister itdi òırúamı ten úanda ben úanda<br />

2 Didüm oàlana sen BaàdÀd ilinde ben Balaùda Àh


Ne úÀbildür ki hem-meclis olam sen úanda ben<br />

úanda<br />

3 Kim eyler daúú-i bÀb ÀyÀ görebilsem diyüverdüm<br />

Yetişmez úÀmetüm òayfÀ ki revzen úanda ben<br />

úanda<br />

4 Süpürge baàlamaúda üstüme úaù‘À gelür yoú lìk<br />

Baña ekserci dirler imiş Àhen úanda ben úanda<br />

5 Düşümde boynuzum bitmiş bu gice gördüm ey Ùırsì<br />

‘Aceb dihúÀni-i òarúında óirmen úanda ben<br />

úanda<br />

CLXVI : A.27 b .<br />

CLXVII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Bu şehrüñ úuzàunı işitse bir yerde pilav zerde<br />

ÚarÀr itmez miåÀl-i zìbaú ol bì-çare bir yerde<br />

2 Uãÿlüyle ùutup úara úızı perde ãıyırdurduú<br />

Óüseynìye çıúardı tÀziyÀne olsa bir perde<br />

3 Úati dìvÀnedür zencìr uãÿlinden hìç ayrılmaz<br />

Raúìb olursa beste baàlanur çenberde o ferde<br />

4 Süpürge baàlamaúda úara oàlan òayli mÀhirdür<br />

Eline ãap girerse elli baàlar yatduàı yerde<br />

5 Gürÿh-ı ehl-i keyfi ùatlı olsun dirseñ ey Ùırsì<br />

RevÀnì rÀóatü’l-óulúÿm úapdur daòi perverde<br />

CLXVII : A.27 b , B.35 a , C.42 a , D.25 b , E.30 b , F.32 a ,<br />

G.28 a .<br />

2ãıyırdurduú : ãıyırdaraú E.; ãıyırdıyduú F.<br />

//tÀziyÀne : yaz yana F. 3//Raúìb olursa beste<br />

: Eger beste olursa F., G. //baàlanur :<br />

baàlayuz C.


CLXVIII<br />

MefÀ‘ilün Fe‘ilÀtün MefÀ‘ilün Fe‘ilün<br />

1 Eger sözinde durursa civÀn murÀdumca<br />

Öper fülÀn ider idüm nihÀn murÀdumca<br />

2 HemÀn anı everüp dört ayaúlı eyler idüm<br />

Görürdüm işini ol dem inan murÀdumca<br />

22. 3 MübÀlaàa severüm ùolmasını sulùÀnum<br />

Elüme girse ufacıú ãoàan murÀdumca<br />

4 Uãÿl ile çıúarum şeh-nişìn-i dil-dÀre<br />

Bulınsa idi eger nerdübÀn murÀdumca<br />

5 Úumı gözetleyerek úoymam abliyi elden<br />

äuları ben bilürüm her zemÀn murÀdumca<br />

6 Benüm olursa biri Üsküdar piyÀdesinüñ<br />

Efendi yapdurayum bÀd-bÀn murÀdumca<br />

7 Sütÿn ile serenüm olmasa şikeste benüm<br />

Giderdüm orsa poça rÀygÀn murÀdumca<br />

23. 8 Dümen ãuyın ùutagör furtuna olursa eger<br />

Al arduña yekeyi gel ùayan murÀdumca<br />

9 KenÀrı al gözüñe biz saña du‘À iderüz<br />

äu úapdı úarada ãarı çıyan murÀdumca<br />

10 äıçan düşerse başı yarılur úonaàumda<br />

Gelüp gören dir idi òÀndÀn murÀdumca<br />

11 ÓamÀmcı äÀlió aàa gibi gerçegi dükenüp<br />

Yapardı Ùırsì daòi çoú yalan murÀdumca<br />

CLXVIII : A.27 b , B.34 b , C.41 b , D.26 a , E.31 a , F.32 a ,<br />

G.28 b .<br />

1sözinde : sözine E., F., G. //ider idüm : iderdüm D.;<br />

iderüm E. 2everüp : avıdup D. /eyler idüm : ider idüm D.<br />

4//Bulınsa idi : Bulınur ise E.; Elüme girse F., G. 5bu


eyit F.’de yoktur. 9saña : senüñ F., G. 9du‘À iderüz :<br />

du‘À çekerüz E., F.; du‘Àcuñuz G. 10başı yarılur úonaàumda<br />

: úonaàumda yarılur başı B., C., D., E., F., G. 11 Ùırsì<br />

daòi çoú : Ùırsì-i àaddÀr F.; Ùırsì-i rindÀn G.<br />

CLXIX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Almaú ile kediye bir gice ben Ààÿşe<br />

Bir úalıp ãÀbÿnı çaldurdum efendi mÿşe<br />

2 NÀn-ı zindÀn mezemüz úaşúaval ökçe ile<br />

Boza-ı darı ile başladum ‘ayş u nÿşe<br />

3 Yapılayum dir iken yolda yıúıldum gitdüm<br />

Hep görenler beni beñzetdi hemÀn ser-òoşa<br />

4 Evde bir cÀriyemüz var ki gelür bÀnÿdur<br />

Öyle furtuna ki dönmiş idi hemÀn bayúuşa<br />

5 İbn-i peynircide üç kungureli şeyò oldı<br />

Baòtuñ vücÿbına úuúa şÀlı almış dÿşa<br />

6 Meåel olmış bÀbası oàlına bir bÀà virmiş<br />

Virmemiş oàlı üzümden bÀbaya bir òoşa<br />

7 YÀri gördüm geliyor elde çubuú lÿlesi boş<br />

Gel úuzum ùoldurayum çıúmayasın hìç boşe<br />

8 Keyfi geçmişde àıdÀsını atup ùutayor<br />

Terbiyet oldı Bn% ? bì-veche ol maàşÿşe<br />

9 Mercimek çorbasını kimse yimez ey Ùırsì<br />

Bir sehl-i òal úatılup mÀ’il ola mayòoşa<br />

CLXIX : B.35 a , C.43 b .<br />

8àıdÀsını : àıdÀsı gibi C.<br />

CLXX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün


1 Arnavud şerbeti içsem yine cÀnÀne ile<br />

Ùoldururdum ãoúaàı na‘ra-i mestÀne ile<br />

2 Úaşmer-i ‘Àlem olup curcuna ile cÀnÀ<br />

Bezm-i yÀrÀna girerdüm úurı kestane ile<br />

3 Girdeci dükkÀnı açmaú dilerüm çÀrşÿda<br />

Bir şÀkird olsa ki yufúa aça merdÀne ile<br />

4 Bol ãarımsaú ile fodla ile olursa severüm<br />

Her ãabÀó def‘-i òumÀr itmege teròÀne ile<br />

5 Gice gündüz öñine gelme aàanuñ diyerek<br />

Çekişür úadınsı cÀriye-i dür-dÀne ile<br />

6 Girüp aralarına òayli çalışdum güç ile<br />

Hep barışdurdum anı himmet-i merdÀne ile<br />

7 Ùartılur muşmula-veş dest-i manavda bunamış<br />

Bir ùutar kendüsini tÀze ôarìfÀne ile<br />

8 Bir ãanur ikisinüñ leõõetini añlamayan<br />

Bir degül kÿfteli şorbÀ ãarı úayàana ile<br />

9 Arnavud Vaãlì ile bir olur ise ikisi<br />

Úıralar zencìri Ùırsì gibi dìvÀne ile<br />

CLXX : A.28 a , B.35 b , C.42 b , D.26 a , E.31 a , F.32 b ,<br />

G.28 b .<br />

1//ãoúaàı : zuúaàı B., C. 3çÀrşÿda : çÀrsÿda<br />

E. //şakird : şakirdüm E., F. //olsa ki : ola<br />

E., F., G. 5gelme : gelmez C. //Çekişür<br />

úadınsı : Úarısını çekişür D.; Úadınsı çekişür<br />

F., G. 6Girüp aralarına : Aralarına girüp E.,<br />

F., G. 8bu beyit B. ve C.’de yoktur.//şorbÀ :<br />

çorba F., G. 9ile : gibi G:<br />

CLXXI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün


1 Bir boza iç ey çıtaú kim hìç òumÀrı olmaya<br />

Yalıñuz sev tÀzeyi hìç yÀri marı olmaya<br />

2 Cümlenüñ ma‘lÿmıdur pek ÀşikÀre göz gibi<br />

Sürçer ol beygir ki ayaúda úayarı olmaya<br />

3 Zelle-ÀsÀ ardına düşmezdi oàlancıúlaruñ<br />

Muàliminüñ ellerinde ger òıyarı olmaya<br />

4 ‘ßd yerine lÿlesine bir aàaç ãoúsam gerek<br />

‘ßd-i MÀverdì degül ‘ÿd-i ÚamÀrì olmaya<br />

5 ‘İlletüñ envÀ‘ı hep ãoàuúdan olur ÙırsiyÀ<br />

Óaôô olınmaz úış güni Àteş kenÀrı olmaya<br />

CLXXI : A.28 a , E.31 b .<br />

1kim hìç : anuñ E. 2pek : hep E. //ol beygir<br />

ki ayaúda : elbet beygiri õerre E.<br />

3//Muàliminüñ ellerinde ger : Zümre-i<br />

muàlimlerin elde E.<br />

CLXXII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Kedi küçük olursa aña gör boz fÀre gösterme<br />

Yılar hìç bir daòi varmaz ãaúın ÀvÀre gösterme<br />

2 Çatalcaya varup geldükde bir çiftlik idin<br />

soñra<br />

Naôardan óıfô içün maóãÿlüñi aàyÀre gösterme<br />

3 Şükÿfe-perver olursañ hemÀn lÀle idin ammÀ<br />

Açılma zrÅ! nU -ÀsÀ dibin ‘ayyÀre gösterme<br />

4 Batursam altuna başdan ayaàa eyligüm bilmez<br />

Ùopuz ister o úızmış cÀriyem àaddÀre gösterme<br />

5 Bizüm ma‘ãÿm ise sevdÀlıdur baàlanmaàı sevmez<br />

äalıncaàı sever àÀyet hemÀn gehvÀre gösterme<br />

6 Çocuúları üşütme Bor bezinden sÀdeler geydür<br />

Sözinde dur da anlara alaca òÀre gösterme


7 Ùoàan-ı naômumuz çiftçi eline düşmişe döndi<br />

Mülevveå itmesün ölçüm olan murdÀre gösterme<br />

8 Diraòt-i gül dibinde sen àazel ùaró eyleme zìrÀ<br />

Üşer ùırùıl óaõer eyle ãaúın bì-çÀre gösterme<br />

9 Maranúoz işi bir tÀze àazel yapıldı ey Ùırsì<br />

MurimmÀt istemez gel Ermenì neccÀre gösterme<br />

CLXXII : A.28 b , B.35 b , C.42 b , D.26 b , E.31 b .<br />

2geldükde : geldükçe B., C. 3//‘ayyÀre :<br />

‘aàyÀre B., C. 4Ùopuz : Debbÿs B., C.<br />

7//murdÀre : merdÀne B., C. 8//eyle : úıl D.<br />

CLXXIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Üşündi eylemiş taóta biti yoràane düşdükçe<br />

EmÀn virmez úırardum anları her yane düşdükçe<br />

2 Binüp mÿm-òÀneden bir úayıàa ser-mest iken<br />

yÀrÀn<br />

Olur úaşmer deñiz ortasına mestÀne düşdükçe<br />

3 Hele bir úol-başı olsam da raúã itsem<br />

dügünlerde<br />

Yine úol úırdı dirler bir güzel oàlane<br />

düşdükçe<br />

4 Úışın yola gidenler yükini azaylasun zìrÀ<br />

áırÀre neşf ider yolda çamur sisÀne düşdükçe<br />

5 Atarlar ùaşı elbette diraòt-i meyve-dÀr üzre<br />

O ùıfl-ı bü’l-hevesler óaôô ider kestane<br />

düşdükçe<br />

6 Úuraú olsa mükedderdür bütün bÿstÀncılar ammÀ<br />

Úudurur sebzeler yaàmur yaàup bÿstÀne düşdükçe<br />

7 Biraz yÀrÀn idin kim başuña fırlaú gibi dönsün<br />

ZuúÀúda úaldura Ùırsì seni rindÀne düşdükçe


CLXXIII : A.28 b , B.36 a , C.43 a , D.26 b , E.32 a , F.33 a ,<br />

G.29 a .<br />

1//úırardum : úırarum E., F., G. 2iken : olup<br />

F., G. 3raúã itsem dügünlerde : raúã-Àver olup<br />

dursam F., G. 4yükini : yüklerin B., C., E.,<br />

F., G. 6mükedderdür : keder eyle E., F., G.<br />

/ammÀ : cümle E., F., G. 7//ZuúÀúda : äoúaúda<br />

E., F., G.<br />

CLXXIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Heykel-i menóÿsuña baú destüñe al Àyine<br />

Ùurp ãıúayum sen gibi şÀ‘irlerüñ ÀlÀyına<br />

2 Gizleyüp yayı oú atdum sìnesin itdüm nişÀn<br />

Zaòm açup bir dÀnecük düşdi raúìbüñ payına<br />

3 Áb-zede olur diyü çoú vesvese itdüm yine<br />

Ba‘żı ebyÀtum düşürdüm äulıúulle çayına<br />

4 Zelle-ÀsÀ ardına düşmişdi gördüm KLkym<br />

Ayılmış bÿstÀncı úırda beş mıãır buàdayına<br />

5 ÙırsiyÀ buldı ãuyın gerçekden eş‘Àruñ senüñ<br />

Úaşmer olsun bÀri eylersin sözüñ icrÀyına<br />

CLXXIV : A.28 b , B.36 a , C.43 a , D.26 b , E.32 a , F.33 b ,<br />

G.29 a .<br />

2F. ve G.’de 4. beyit 2. beyitte yer alıyor.<br />

4ardına düşmişdi gördüm ...üñ : M...üñ ardına<br />

düşmiş göñlini B., C., D., E., F., G.<br />

CLXXV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Ey ùurfe úodoş heykel ü ‘unvÀnuma degme<br />

Úaşmer olamam saña girìbÀnuma degme<br />

2 Eşşeklik idüp tel úırasın ‘Àleme úarşu


Ey şÀne ãaúın zülf-i perìşÀnuma degme<br />

3 İpsüz diyü daòl itmeyeler şimdi faúìre<br />

EåvÀb serilen bÀàçede uràanuma degme<br />

4 Ùoñdurmaú ise zemheride söyle murÀduñ<br />

Yoú ise eger pister ü yoràanuma degme<br />

5 Ùaà üsti baña bÀà ider ger yaza çıúarsam<br />

ÙÀzì gibi gel ùaàdaki ùavşanuma degme<br />

6 Elli sekize yoldaş olalı bunı buldum<br />

Ùırsì meded ardumdaki oàlanuma degme<br />

CLXXV : A.29 a , B.36 a , C.43 b , D.27 a , E.32 a , F.33 b ,<br />

G.29 a .<br />

3itmeyeler : eyleyeler E., F., G. /şimdi :<br />

bekle B., C.; belki o F., G. 5bu beyit E.’de<br />

yoktur. /ider : olur F., G. /ger yaza : yaza<br />

F., G.<br />

CLXXVI<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtün Mef‘ÿlü FÀ‘ìlÀtün<br />

1 Ben mÿ-miyÀn-ı yÀri aldum hemÀn òayÀle<br />

Altun ile yanaşsam gelmezse úìl ü úÀle<br />

2 Virsem eline bir kez ãaçum ile ãaúalum<br />

Alsa güzel tamÀmen iş gelse i‘tidÀle<br />

3 AàyÀr ise dem-À-dem bizden gözin ayurmaz<br />

Çıúmazsa bÀri evden ùutsun hemÀn óavÀle<br />

4 MÿsÀ aàa ölüsin farú eylemez didiler<br />

Anuñ içün efendi dönmiş hemÀn çaúale<br />

5 Adı çoban köpegi hìç úurda varmaz ol it<br />

Öyle ‘acìb heykel beñzer bütün cemÀle<br />

6 Bu zemheride òaftÀn àÀyet pamuúlı lÀzım<br />

Geydürsem ayda bir kez ol úaşları hilÀle


7 Ùırsì gibi çobana bir àayrı sÀz yaúışmaz<br />

SÀza girerse bÀrì meşú eylesün úavale<br />

CLXXVI : A.29 a , B.36 b , D.27 a , E.32 b , F.33 b , G.29 b .<br />

2//iş gelse : gelse iş E., F., G. 6zemheride :<br />

zemherìrde B., D., E., F., G.<br />

CLXXVII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Dil-rübÀnuñ bir gice vardumdı tenhÀ üstine<br />

Bì-tekellüf olmayan varmaz müheyyÀ üstine<br />

2 ‘Uúdeler eyler o şÿò-ı dil-firìbüm ‘Àşıúa<br />

Varmayınca keşf olınmaz böyle ma‘nÀ üstine<br />

3 Şaşúını tiryÀkinüñ ãaymaz ãoñın yir kÿftesin<br />

Hìç yaúışmaz lavdanom ma‘cÿn na‘nÀ üstine<br />

4 Ol raúìb-i zişt-ãÿret dönmede pervÀne-veş<br />

‘Áúıbet bir gün düşer şem‘-i kilìsÀ üstine<br />

5 Mìr-i Burnaz ise aãlÀ beñzemez bir kimseye<br />

Burun otun ekmeden yimez o óalvÀ üstine<br />

6 Bozburuna çekdiri varınca pÀy-zenler bütün<br />

Uàramış ishÀle vardum ben temÀşÀ üstine<br />

7 Çün bıraúdılar dumÿr-ı ishÀlden geldi fütÿr<br />

İtdiler bir bir úayalıàuñ çıúup tÀ üstine<br />

8 ZevrÀú-ı úumla gibi furtunaya rÀst gelse de<br />

Bulur eyyÀmuñ çıúar elbette deryÀ üstine<br />

9 Engine çıúma göremezsin úıyıların ãaúın<br />

Yelken altı olmayınca varma a‘dÀ üstine<br />

10 Zÿr görürseñ ÙırsiyÀ boncorne di úarşu úoma<br />

Üstdür el elden varınca ‘arş-ı a‘lÀ üstine


CLXXVII : A.29 a , B.36 b , C.44 a , D.27 a , E.32 b , F.34 a ,<br />

G.29 b .<br />

1vardumdı : vardum da B., C., D. 2eyler : eyle<br />

C.; idüp F., G. /şÿó-ı : şÿóum C. /dil-firìbüm<br />

‘Àşıúa : dil-firìb ‘uşşÀúına E., F., G. 4ziştãÿret<br />

: bed-liúÀ G. 7fütÿr : ża‘f E., F., G.<br />

9úıyıların : úıyıları D., E.<br />

CLXXVIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Bulursañ dil-beri tenhÀ ãoúul gerdÀne merdÀne<br />

äaúın úaşmer olup òalù eyleme sekrÀne meúrÀne<br />

2 Limon ãıúmış g..ine mÀderi ùoàduúda aàyÀruñ<br />

O keskinlikdür it gibi ãalar gerdÀne merdÀne<br />

3 SerÀyuñ nekbeti bÿstÀniyÀnı hìç óayÀ itmez<br />

Edebsüzdür yanında anlaruñ külòÀne mülòÀne<br />

4 MeşÀyiò ãÿretinde mürtekib müdminleri gördük<br />

Yaraşmaz mÀ-teúaddem berü şeyòÀne mey-òÀne<br />

5 Resen-bÀõ olmaàı şÀyeste görmem ben saña Ùırsì<br />

24. Gel olma ‘Àleme úaşmer çıúup uràana muràÀne<br />

CLXXVIII : A.29 b , B.37 a , C.44 b , D.27 b , E.33 a , F.34 a ,<br />

G.30 a .<br />

3bustÀniyÀnı : bustÀncıları E., F., G. 5ben<br />

saña : saña ey E., F., G.<br />

CLXXIX<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Hìç inanılmaz efendi hele bu insÀna<br />

Her biri dir ùazıya ùut úaça gör ùavşana<br />

2 Bize yel oàlı dimekde ‘arøı yÀrÀnuñ<br />

Poyrazuñ àayrıyı àÀyet severüz merdÀne


3 Bıyıàın gördi raúìbüñde üzildi ol dem<br />

Yel gibi yellenerek gitdi hemÀn çingane<br />

4 Ne eserse bu ãoàuúlarda gelür bÀd-i hevÀ<br />

Yelúovan dinse sezÀ óaúúumuza el’Àne<br />

5 Anlaruñ çekdügi bu úorúu òarÀccıdandur<br />

Çergemi yaúdı diyü úaçdı faúìr ormana<br />

6 Funda-ÀsÀ ipe ãapa gelecek bir sözi yoú<br />

äoàuú Àhen dökilüp hìç gele mi sindÀne<br />

7 Bizi ayu gibi oynatmasun ol dÀ’irede<br />

Def gibi úızmaya şÀyed yüzümüz rindÀne<br />

8 Úış güni böyle bürÿdetde degişmem aãlÀ<br />

Bir bayaúlı kebeyi Hind işi üç yoràana<br />

9 Türki baàlar diyü úaşmer olasın ey Ùırsì<br />

Saña şehrì dimek isnÀd olur inãÀfÀne<br />

CLXXIX : A.29 b , B.37 a , C.44 b , D.27 b , E.33 a , F.34 b ,<br />

G.30 a .<br />

2‘arżı : ‘arżı ol F. 3raúìbüñde üzildi :<br />

üzildi raúìbüñde D. 4bu beyit E.’de yoktur.<br />

5çekdügi : úorúduàı D. //òarÀccıdandur :<br />

òarÀccıdan kim D. 7//şÀyet : àÀyet G. 8Úış<br />

güni böyle : Úışın böyle bir F.; Úış olup<br />

böyle G. /bürÿdetde : bürÿdetle B.<br />

CLXXX<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 YÀrÀna börek olsa da úatmer begenilse<br />

Üstine ekerdüm daòi sükker begenilse<br />

2 Óalúa olur ise üzerine yayılaraú<br />

Çalışur idüm ãıdú ile dil-ber begenilse<br />

3 Pür-ma‘rifetem ben size bademle yapardum


Eàriboz işi sükkeri köfter begenilse<br />

4 Úuzàun-veş ‘imÀretler üşerken pilav ile<br />

Zerde getürürdüm iki lenger begenilse<br />

5 Meşhÿr olayum cerr ile Ùırsì gibi bende<br />

Úaşmerlik ile itdügüm işler begenilse<br />

CLXXX : A.29 b , B.37 a , C.45 a , D.28 b , E.33 b , F.34 b ,<br />

G.30 a .<br />

2olur ise üzerine yayılaraú : olur eger üstine<br />

cÀnlar virüp cÀn F. 4‘imÀretler : ‘imÀrete E.,<br />

F., G. 5ile : idüp F.<br />

CLXXXI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Fındıú altunıyla yalvarsam gerek cÀnÀneye<br />

Üçcegiz yapsam gelür bì-şübhe bende òÀneye<br />

2 Òidmet-i ‘uşşÀúa bel baàlar da dÀmen-der-meyÀn<br />

Arúasında gezdürür úÀ’il olur üç dÀneye<br />

3 Arúalıçdan úurtılan MÿsÀ aàayı seyr idüñ<br />

Bir úaval çalmaú yaúışmazken heves òalayına<br />

4 Her ne deñlü òÀk-i İstanbul olanlar var ise<br />

Meyl iderler ekåerì lapa ile úayàanaya<br />

5 Beste olsa bu àazel zencìr uãÿlinde eger<br />

Oúımaú şÀyestedür bu Ùırsi-i dìvÀneye<br />

CLXXXI : A.30 a , B.37 b , C.45 a , D.27 b , E.33 b , F.35 a ,<br />

G.30 b .


CLXXXII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Yine bir nev-àazel yapdum olur yÀrÀne eglence<br />

Disünler oúuyanlar gülerek ammÀ ne eglence<br />

2 Òoş-Àbcı úarılar yolda dügünde müşterì bulsa<br />

äatardı úayısı ile úurı kestane eglence<br />

3 Varaúlansa àazelleri çıúsa bayramlarda meydÀna<br />

Gelürdi seyre ser-tÀ-pÀ olur ãıbyÀne eglence<br />

4 Ayaúdan úalmayalum diyü elden geldügi rütbe<br />

Çıúardum başa hÀda bir àazel rindÀna eglence<br />

5 HevÀyìdür bu vÀdìde bizüm üstÀdumuz Ùırsì<br />

Olur bu masòara ebyÀtumuz yÀrÀna eglence<br />

CLXXXII : A.30 a , B.37 b , C.45 b , D.28 a , E.33 b , F.35 a ,<br />

G.30 b .<br />

1olur : ola F., G. 3//olup : olur E., F.<br />

4//rindÀna : yÀrÀna B., C, 5//yÀrÀna : ‘irfÀna<br />

B., C., E., F., G.<br />

CLXXXIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 BaúúÀl içürdi baña ãarb sirke kÀse kÀse<br />

Döndi hem iki gözüm úan ile ùolı ùÀse<br />

2 Ben alına inandum pancar gibi boyandum<br />

‘Áşıú olup úapladum ol lebleri kirase<br />

3 ÒaftÀn úalıbı Kfrvf başúa işin göreydüm<br />

Bir çintiyan biçeydüm uysun o bir libÀse<br />

4 Türk arúasından eksük olmaya hem elinden<br />

Meyyitüñ külüng ü kürek bÀrÿd òar durmase<br />

5 Bir òidmet ile getmek olursa Anúaraya


MÀlik olurdum anda tebsi úadar nuóÀse<br />

6 Girse elüme furãat ne herzeler yir idüm<br />

Bir kez müsellim olsam ben belde-i Payasa<br />

7 Meşú itmek ister iseñ tel úırmadan óaõer it<br />

Bozuú düzilse görinme sen çalàıcı Minasa<br />

8 Hep ò v acegÀn-ı dìvÀn ta‘dÀd olınsa bir bir<br />

Óadden ziyÀde oldı ãanmañ gelür úıyÀse<br />

9 Çün ò v acegÀn içinde nÀm-Àver oldı àÀyet<br />

Úaşmerlik ile Ùırsì düşdi zebÀn-ı nÀse<br />

CLXXXIII : A.30 a , B.37 b , C.45 b , D.28 a , E.33 b , F.35 a ,<br />

G.30 b .<br />

4bÀrÿd : bÀrÿdı E., F., G. /mÀse : nÀse G.<br />

7//düzilse : düzen D., E., F., G. //sen : ol<br />

G. 8bu beyit B. ve C.’de yoktur. 9Çün : Hep C.<br />

/içinde : içre C.<br />

CLXXXIV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Eglenilmez úış güni yÀr olmasa kÀşÀnede<br />

Beklenilmez yalıñuz bayúuş gibi vìrÀnede<br />

2 Bir bürÿdet düşdi erbÀb-ı keyifüñ beynine<br />

Her biri buz gibi doñdı úaldı úahve-òÀnede<br />

3 Yaz günidür hep àıdÀ gibi atup ùutduúları<br />

Úış güni Beç ördegi gibi úalurlar lÀnede<br />

4 Çün ãoàuúdan ba‘øı dervìşÀn gibi bì-çÀreler<br />

Erba‘ìni dar çıúardılardı çille-òÀnede<br />

5 Bu sene hìç úaymaduú yoúdur úızaúlar yaàlayup<br />

Òayli bir eglence oldı zümre-i ãıbyÀnede


6 Tecrübe itmiş úati vÀfir kişiler böyle dir<br />

İrtibÀù olmaz ayaúla zümre-i mestÀnede<br />

7 Úış güni úahvaltıya şÿr-bÀ yiyen gelsün diyem<br />

äarımsaúla yaàlı etmekler gerek teròÀnede<br />

8 Naôm-ı şìrìnüm görenler reşk idüp didi baña<br />

Böyle pişkin görmedük bir dürlü óalvÀ-òÀnede<br />

9 Úaşúaval öñce zindÀn etmeginden àayrısı<br />

Naúle lÀyıú úalmadı ey Ùırsi şey mey-òÀnede<br />

CLXXXIV : A.30 b , B.38 a , C.46 a , D.28 b , E.34 a , F.35 b ,<br />

G.31 a .<br />

1olmasa : olmaya F., G. 2bu beyit F.’de<br />

yoktur. //doñdı : ùoldı B. 7bu beyit F.’de<br />

yoktur. /şorbÀ : çorba B., C., E., G.<br />

9Úaşúaval-ı ökçe : Ökçe-i úaşúavalı E., F., G.<br />

//Naúle lÀyıú : Bu miåilli F., G.<br />

YE HARFİ<br />

CLXXXV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Úış geldi bu ‘aãruñ úati serd oldı hevÀsı<br />

Maóżar-ı nefsi gibi bürÿdetli şitÀsı<br />

2 Çıúdı kömürüñ baùmanı yüz pÀreye oldı<br />

Bir el kiri idi yüzümüñ úaldı úarası<br />

3 Baş üzre yeri var o hilÀl-i ramÀżÀnuñ<br />

NÀmı oruç ayı didi Türküñ büleàÀsı<br />

4 Nÿrı ùa‘Àn itdi o meh-pÀrenüñ ol dem<br />

Teşrìfi ile ‘Àlemi ùoldurdı øiyÀsı


5 Manúır buòurı ãatmaàa başladı çocuúlar<br />

Böyle olagelmiş bu ayuñ neşv ü nemÀsı<br />

6 ÇÀrşÿda oruç keyfi duòÀn arayaraúdan<br />

Eski Yeñice ùaşlıàa düşdi ôurafÀsı<br />

7 ‘AyyÀş-ı zemÀn ebniye-i keyfi ne bilsün<br />

Afyon ile úahveyle olur keyfüñ esÀsı<br />

8 Aòşam u ãabÀó keyfe uyup iki eliyle<br />

TiryÀkilerüñ ùutduàı úahveyle àıdÀsı<br />

9 Oldı ramaøÀn Àòir ü ‘íd eyledi cümle<br />

TiryÀkiler eãnÀfınuñ a‘lÀ vü gedÀsı<br />

10 Úaşmerlige meşúum yetişeydi diyerekden<br />

El úuúlası oynatmaàa çıúdı nüdemÀsı<br />

11 ÒurmÀyı ùorı çapúun eşekle yola çıúdum<br />

Aldı bütün eùrÀfumı fellÀó àurebÀsı<br />

12 Çil pÀre girerse elüme bende efendüm<br />

äarf eylemenüñ var bilürüm õevú u ãafÀsı<br />

13 Biz suòre-i ‘Àlem geçinürken yine cÀnÀ<br />

LÀyıú mı ki taúlìd ide şehrüñ süfehÀsı<br />

14 Ùırsì hele úaşmerligi sen itme ferÀmÿş<br />

ŞÀnìye ne àam şimdi úabÿl oldı du‘Àsı<br />

15 VÀlì-i Mıãır óażret-i YaóyÀ-i zemÀnuñ<br />

Naòıl-ı germì sÀyesidür mesken ü cÀsı<br />

CLXXXV : A.31 a , B.38 a , C.46 a , D.29 a , E.34 b , F.35 b ,<br />

G.32 b .<br />

5başladı : başlardı F., G. 6ÇÀrşÿda : ÇÀrsÿda<br />

E. 8//bu mısra C.’de yoútur. 9bu beyit B.’de<br />

yoktur. 9//bu mırsa C.’de yoktur. 10yetişeydi<br />

: yetişdi B., C. 14 ve 15. beyitler C. ve


G.’de yer değiştirmiş. 15VÀlì : SulùÀn E., F.,<br />

G.<br />

CLXXXVI<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 äoàan u ãarımãaúda bizüm ãab mı úaldı<br />

Bu dÀneleri dirmeye úınnÀb mı úaldı<br />

2 Seyircileri aldı óarÀret içe içe<br />

BÀùıye şerbetçide vişn-Àb mı úaldı<br />

3 Der-ban acı çeşm dökenlerde<br />

Úanbur vü ùopal maòlaãı pìş-bÀb mı úaldı<br />

4 Çoú çeşme yapuldı bizüm İstanbulumuzda<br />

Hep úurıdı birinde daòi Àb mı úaldı<br />

5 Hep ferve-fürÿşı arayanlar zaàar-ÀsÀ<br />

Beyhÿde gezer ãırçalı sincÀb mı úaldı<br />

6 Var idi ezel òırãı yeker ayucılarda<br />

Şimdikilerinde yekecek tÀb mı úaldı<br />

7 Ùırsì hele úaşmerlik ile òalúa görindi<br />

Úarışmaduàı girmedügi bÀb mı úaldı<br />

CLXXXVI : B.38 b .<br />

CLXXXVII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Beygir olmazsa eşeklen saña yoúdur żararı<br />

Ger palÀñuñ yoú ise kendüñe al bir semeri<br />

2 Dimesünler zurafÀ saña yuları eksük<br />

Eşekün çapúunın al úalmayasın yolda geri


3 Elüñe tÀze girerse anı úaçurma gözet<br />

Ardın al óiss ider ‘Àşıúları geçme ileri<br />

4 Úoma çıplaú çocuàı belki üşür geydüre gör<br />

ÚÀ’il olursa eger herzesini yir pederi<br />

5 Zenne çalış ki ıãınsun aralıú bulduúça<br />

Görinürse ãoàur elbet aña yüz gibi eri<br />

6 Böyle úıãraàuma öküz gibi baúarsun Ùırsì<br />

LÀ-naôìr idi iki olmasa ger çifteleri<br />

CLXXXVII : B.38 b .<br />

CLXXXVIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 FÀre yükde bu gice bir iki yoràan deldi<br />

Kediler görmedi bir vech ile pinhÀn deldi<br />

2 Taóta bendüñ çüridi óavlısı vìrÀn oldı<br />

Döşeme taótaların ùamla-yı bÀrÀn deldi<br />

3 Küp dibi çevre çamur olmaú ile sulùÀnum<br />

Her ùarafında ôuhÿr itdi ãoàulcan deldi<br />

4 äuãadum da ãulamaduñ beni diyü dil-ber<br />

Meşk-i saúúÀyı bıçaàıyla nümÀyÀn deldi<br />

5 Binişüm eski diyü óıfôa çalışdum yine<br />

Orta parmaàı ile ardumı yÀrÀn deldi<br />

6 Bir muãanna‘ fener aldum ki cedìd-i işkenbe<br />

Götürürken eve ùaş atdı da ãıbyÀn deldi<br />

7 İbn-i çadırcıyı medó itme ãaúın ey Ùırsì<br />

Pek tülek òırsuz idi Çorlıda bir òÀn deldi<br />

CLXXXVIII : A.31 b , B.39 a , C.46 b , D.29 b , E.35 a ,<br />

F.36 a , G.33.


3bu beyit F.’de yoktur. 4ãulamaduñ : ãulamadı<br />

E., F., G. 5yine : cümle G.<br />

CLXXXIX<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Úoncolos yapulu ‘aàyÀr ise mevzÿn er idi<br />

Dil-beri gördi óicÀbından o mecnÿn eridi<br />

2 Ùoñdı bì-çÀre ãaçaú buzı gibi ãoàuúdan<br />

Güneşi gördi de mÀnende-i Ceyóun eridi<br />

3 äıcaàı àÀyet ile keskin olur Edirnenüñ<br />

Ba‘żı cÀmi‘lerüñ üstindeki úurşun eridi<br />

4 Pek çelimsüz görinür úırdı ricÀl-i Mıãrì<br />

ÒulefÀ’dan birisi daòi NÅAL! ? er idi<br />

5 Ba‘żı eşşek anı óalvÀ-yı ãabÿnì ãandı<br />

25. Aldı aàzına köpürdi úara ãabÿn eridi<br />

6 Bì-şu‘ÿr olduàına bu daòi bir şÀhiddür<br />

Ceyb-i tiryÀkìde kÀàıd ile ma‘cÿn eridi<br />

7 Der-beder gezmege meşúı var idi ‘Àlemde<br />

Ùırsì-i bì-çÀre ŞÀnì gibi úuzàun er idi<br />

CLXXXIX : A.31 b , B.39 a , C.47 a , D.29 b , E.35 b , F.36 b ,<br />

G.33 a .<br />

3äıcaàı àÀyet ile : äıcaàı úati pek F.; äıcaàı<br />

ki àÀyet pek G. 6Ceyb-i tiryÀkìde kÀàıd ile :<br />

ÚÀàıd ile ceyb-i tiryÀkìde F., G. //kÀàıd :<br />

kÀàaõ B., C.<br />

CXC<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün


1 Beni baór-i àama ãaldı turunc u portaúal úaydı<br />

Büyük úayd imiş ‘Àlemde àırÀr hegbe çuval úaydı<br />

2 Açardum çerge-i baúúÀlı Ordu-yi hümÀyÿnda<br />

Çerez nev‘ì bulınsa mümkin ancaú úaşúaval<br />

úaydı<br />

3 Sögüş yirken yemekliklerde úalsa diş arasında<br />

Var iken boynuzum serde ãaúın çekmeñ òalÀl<br />

úaydı<br />

4 Úuyumcı ãan‘atın işlerdüm ammÀ pÿteyi atdum<br />

İşüm altun olurdı olmasaydı úìl ü úÀl úaydı<br />

5 Geçerken bal úapanından bu úış bir ùatlı şey gördüm<br />

Palamud arúasında buzda bir dÀne óamÀl úaydı<br />

6 KenÀrumda dal kütük göreyüm diyü söylerken<br />

Yitürdi kendüsin oàlan çözildi peştemÀl úaydı<br />

7 TerÀzÿlandı úanùÀr aàmamaú üzre biraz gitdi<br />

Ayaàı baãmadı düz çamura düşdi ùopal úaydı<br />

8 Şükÿfe beslemekden baòtumuz olsaydı ‘Àlemde<br />

Úaranfil besler idüm olmasa ammÀ sifÀl úaydı<br />

9 Úati úaşmer óarìfüm ÙırsiyÀ küttÀb arasında<br />

Donanmada beni seyr eyleyen çekmez cemÀl úaydı<br />

CXC: A.31 b , B.39 a , C.47 a , D.29 b , E.35 b , F.36 b , G.33 b .<br />

1//àırÀr : òarar C.;eger F. 3bu beyit F.’de<br />

yoktur. //çekmeñ : çekme B., C., D. 5úış : gün<br />

F. 6KenÀrumda : KenÀr-ı ãuda F., G. 7//düz :<br />

kör<br />

B., C. 8beslemekden : beslemekde B.,<br />

C.9//Donanmada beni seyr eyleyen : Beni seyr<br />

eyleyen donanmada E., F., G.<br />

CXCI<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün


1 KebÀb ile úavurma içre ey aşçı ãoàan yoú mı<br />

Vekìl-òarca dimezsüñ eksügi sende lisÀn yoú mı<br />

2 Òıyar bÿsùÀnuñı ãÿfì g...üñ var ise sen bekle<br />

Otur Àdem àayra dime bir pÀs-bÀn yoú mı<br />

3 Y...lanmış gelür muàlim arardı tÀze àavàÀlar<br />

Alup ardına úalúanı durur bir pehlevÀn yoú mı<br />

4 N’içün óayvÀnlıú eyler ol raúìb-i bed-liúÀ bilmem<br />

‘Aceb feryÀdı açlıúdan mı yemlikde ãaman yoú<br />

mı<br />

5 Görüp yaàmurı ùamlardan güzel ãu almaàa mÀ’il<br />

Bütün almaú dilerse ãor yanında nÀv-dÀn yoú mı<br />

6 Bodur bir ‘Àşıúum irmez elüm ol úadd-i bÀlÀya<br />

Çıúardum dört ayaúlı olsa bir kez nerdübÀn yoú<br />

mı<br />

7 N’edem yaàmur yaàarsa ùamladan úorúarsın ey Ùırsì<br />

Evüñde oùalaruñ birisinde hìç tavan yoú mı<br />

CXCI: A.32 a , B.39 b , C.47 b , D.30 a , E.36 a , F.37 a ,<br />

G.33 b .<br />

1//dimezsüñ : dimez ise B., C. //eksügi :<br />

eksügin B., C. 2bÿstÀnuñı : bÿstÀnını B., C.,<br />

D., F., G. 5ãor yanında : gir yanında F., G.<br />

7òìç tavanı : nÀv-dÀn B., C., D.<br />

CXCII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Didüm götürürsin hele seyrÀne yoàurdı<br />

Ekşitme yidür büsbütün oàlane yoàurdı<br />

2 Aşçılıàına cÀriyenüñ söz yoú efendi<br />

Yufúa açacaú òÀmÿrı ammÀ ne yoàurdı


3 Gezmekle biraz günde yüzüm yandı diyerek<br />

Sürdi yüzine gözine dìvÀne yoàurdı<br />

4 Úış günleri àÀyet severüm şÿr-bÀsını Àh<br />

Şeh-bÀõ bize úabaàıyla teròÀne yoàurdı<br />

5 Düşmiş boàazı derdine Ùırsì ne bu óırãı<br />

İçmiş dökerek pister ü yoràane yoàurdı<br />

CXCII: A.32 a , B.39 b , C.48 a , D.30 a , E.36 a , F.37 a ,<br />

G.34 a .<br />

4şorbÀsını : çorbasını E., F., G. /Àh : pek<br />

B., C., F., G. 5//İçmiş dökerek : Dökmiş<br />

içerek E., F., G.<br />

CXCIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Menzilci ùavarı gibi sür‘Àt bize degdi<br />

Yemeklik içün it gibi ruòãat bize degdi<br />

2 YÀrÀn arasında yine destÀra ùaş atup<br />

Üslÿbumı pìş ùutdı da nekbet bize degdi<br />

3 ÓalvÀya çaàurdı bizi úış gicesi yÀrÀn<br />

ÚÀ’il olıcaú ãıraya ãoóbet bize degdi<br />

26. 4 Oldı pederüm pìşesi neccÀr idi anuñ<br />

áayrì yoú idi vÀriåi Àlet bize degdi<br />

5 Ùırsì-i fehìmüz süòan-ÀrÀy-ı zemÀnuz<br />

Gitdiyse HevÀyì n’ola nevbet bize degdi<br />

CXCIII: A.32 b , B.39 b , C.48 a , D.30 b , E.36 b , F.37 b ,<br />

G.34 a .<br />

2atup : atdı B. 2//bu mısra C.’de 3// ile yer<br />

degiştirmiş. 3//ãıraya : ãırada B., C. 4bu<br />

beyit D.’de yoktur. 4pederüm : pederi B., C.<br />

5n’ola : hele F., G.<br />

CXCIV


MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Göñül ùaàuñ başından indi düşdi yÀre besbelli<br />

Açıldı lÀle-veş ruòãat bulınca yÀre besbelli<br />

2 Úoruú geldi görindi ãapa bindi dil-berüm müjde<br />

MiåÀl-i zrÅ! nU beg düşdi hep yek-pÀre<br />

besbelli<br />

3 Úızıl alayı reng aldı diyü ‘Àrż-ı neşÀù itdi<br />

Düşürdi oda ‘aàyÀrı o Àteş-pÀre besbelli<br />

4 Görince ben de düşdüm ardına òaylì emek çekdüm<br />

Duyıldı úıããamuz yoúdur mecÀl inkÀre besbelli<br />

5 Çalışdum òayli ol şÿòı úucaàa almaàa ammÀ<br />

Aàır geldi ne óÀcet urmaàa úanùÀre besbelli<br />

6 ÓarÀret virdi baña çevrenüñ yapduàı ãarmalar<br />

Yine sirke úomışdur Arnavud bancare besbelli<br />

7 Bu gice ãoóbetüñ er başısı olmışsın işitdük<br />

Yüzüñde bir iki üç dÀne úalmış úare besbelli<br />

8 ZemÀne dil-beri ber-vech ile minúarle ãayd<br />

olmaz<br />

‘Araúla bÀde ister hem daòi çil pÀre besbelli<br />

9 Bıyıú burduúda çekmiş anı òavfinden ne geldiyse<br />

KenÀrsuz taóta pişkün ile naúl ‘aàyÀre<br />

besbelli<br />

10 Dört oúúa mı alur úandìl aàızlı çölmegi buldı<br />

Úırıú ãaúsı dibiyle süzdiler hem-vÀre besbelli<br />

11 Çıúarsa mey-fürÿşuñ mìr-i Burnaz süd úarındaşı<br />

Neseb iåbÀt ider bir şey úomaz nÀ-çÀre<br />

besbelli<br />

12 Girince içine biñ reng ider bì-şübhe ol àaddÀr<br />

Yise müshilci çıúarur evvel biñ pÀre besbelli


13 Girüsin fikr iderken ÙırsiyÀ ãor hem su’Àl eyle<br />

Dile gelmez úabÀóat eyler ol şalvÀre besbelli<br />

CXCIV: A.32 a , B.40 a , C.48 a , D.30 a , E.36 a , F.37 a ,<br />

G.34 a .<br />

1başından : başında F., G. //bulınca : bulındı<br />

B., C. 3bu beyit F.’de yoktur.3//o : ol E.<br />

4òayli : bend-i D. 5òayli ol : bunca dem F.,<br />

G. /şÿòı : şÿòa B., C. 7//dÀne : yerde B., C.,<br />

F., G. 8 ve 9. beyitler G.’de yer değiştirmiş.<br />

8bÀde ister : bÀdecik D. 9burduúda : burmaúda<br />

E., F. /çekmiş : çekdi G. //pişkün ile naúl :<br />

pişkün naúl ile B., C. 10Dört : Beş B., C.,<br />

E., F., G. /çölmegi : çömlegi B., C. 11//nÀçÀre<br />

: bì-çÀre D. 12bu beyit C.’de yoktur.<br />

/çıúarur : çıúardı F.; çıúar olup G. 13iderek<br />

: iderken E. /ãor hem : ãorsam B., . /idüp :<br />

eyle B., C.<br />

CXCV<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Bir øiyÀfet eyledüm ben yaòni bir çorba iki<br />

Ùatlı ùatlı ãoóbet itdüm turşi bir óalvÀ iki<br />

2 Yazsalar aãlì bıyıú vaãl olsa úÀfa àayn olur<br />

İki dürlü oúınur ma‘nÀsı bir imlÀ iki<br />

3 Müttefiúdür ãuãa bÀbında efendi ekåerì<br />

Resm-i òaùda ãuãanuñ lafôìsi bir ma‘nÀ iki<br />

4 Dìde-i ‘aàyÀre úara ãu gibi çoúdur gelen<br />

Edirne şehrinde ‘Arda ãuyı bir deryÀ iki<br />

5 ÙırsiyÀ envÀ‘ õi-rÿóı òadd-i aòlÀú eylemiş<br />

Emr-i Óaúla her birinüñ burnı bir ‘aynÀ iki<br />

CXCV: A.32 b , B.40 a , C.48 b , D.30 b , E.36 b , F.37 b ,<br />

G.34 a .


CXCVI<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Bu faúìr-òÀneye bir yaòni úapan gelmez mi<br />

Soframuz çıúduàunı görse inan gelmez mi<br />

2 Òalúa şìrìn geleyor ùatlı dili Rÿmìnüñ<br />

Ermenìnüñ dili bed sözi yavan gelmez mi<br />

3 Dil atup b...lıca bülbül gibi çekse daòi<br />

Böyle murdÀr sözi ‘aàyÀre yalan gelmez mi<br />

4 Çüridi úaba ãoàanuñ acısın çoú çekdük<br />

Gelibolıdan ‘aceb yerli ãoàan gelmez mi<br />

5 FÀre bolı deñize fÀ’ide dir ‘Àúıllar<br />

27. äaúlasaú peyniri dollÀba ãıçan gelmez mi<br />

6 LÀlecilik ideyüm baòtumı bir kez ãınayum<br />

Taòtama zrÅ! nU ekdükde sinÀn gelmez mi<br />

7 Böyle beyhÿde müzaòref sözi alsa aàıza<br />

İşiden kimseye Ùırsì àaåeyÀn gelmez mi<br />

CXCVI: A.32 b , B.40 b , C.49 a , D.30 b , E.37 a , F.38 a ,<br />

G.34 b .<br />

4úaba : yerli F., G. //yerli : bir yerli C.<br />

5bu beyit F.’de yoktur. 6bu beyit F.’de<br />

yoktur.<br />

CXCVII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 YÀ úÀfiyesinde yine bir nev-àazel oldı<br />

Ùuàlayla kireçle òorasanla temel oldı<br />

2 Kerpiç gibi cümle àazelliyÀtumı ben de<br />

Bir úÀlıba dökdüm hepisi bì-bedel oldı


3 NÀ-puòte olan şi‘rümi aàdayla pişürdüm<br />

Úahvaltıya yÀrÀna müferrió reçel oldı<br />

28. 4 SeóóÀr imiş ‘Àşıú ise siór ile raúìbüñ<br />

Bindügi gibi arúasına bir baàal oldı<br />

5 Úıraù ile alurlar iken ‘Àrif olanlar<br />

Rÿspì-i Bolı-veş àazelüm mübteõel oldı<br />

29.<br />

30. 6 İrmez elümüz çam aàacınuñ depesine<br />

Bu fikr ise bir başúaca ùÿl-i emel oldı<br />

7 Bu masòara ebyÀtuña çirkin diyemezler<br />

Döngel gibi òÀm olmadı Ùırsì güzel oldı<br />

CXCVII: A.33 a , B.40 b , C.49 a , D.31 a , E.37 a , F.38 a ,<br />

G.34 a .<br />

4bu beyit E.’de yoktur. 5bu beyit B., E.,<br />

F.’de yoktur. 6//başúaca : başúa da B.<br />

7ebyÀtuma : ebyÀtuña G.<br />

CXCVIII<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 ‘Aúlumı aldı tÀze bahÀruñ güzelligi<br />

Üzüm zemÀnı rÿy-i nigÀruñ güzelligi<br />

2 Avlar siñek ricÀl ü nisÀsı bu demde hep<br />

Olur kiras zemÀnı óiãÀruñ güzelligi<br />

3 äuyın bulunca gezdi o mestÀne it gibi<br />

Óayretde úoydı úurı pıñaruñ güzelligi<br />

31. 4 Hep baàçevanlaruñ gözi yazlarda açılur<br />

Burnında çiçegi o òıyaruñ güzelligi<br />

5 Ùırsì bir iki úaşmer ile óÀøır ol yüri<br />

Vardur kenÀr-ı cÿda çenÀruñ güzelligi<br />

CXCVIII: A.33 a , B.40 b , C.49 b , D.31 a , E.37 b , F.38 b ,<br />

G.35 a .


2bu : ol F., G. 3//úoydı : kodı D., E. 5ol<br />

yüri : olagör D. //cÿda : ãuda F., G.<br />

//çenÀruñ : óiãÀruñ B., C.<br />

CXCIX<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 O óammÀmlarda àalùÀn olmaduñ mı<br />

O külòanlarda sÿzÀn olmaduñ mı<br />

2 Úuraúlıú olduàın hìç istemezsin<br />

Çamurlarda ãoàulcan olmaduñ mı<br />

3 Raúìbe didiler it gibi sen de<br />

Ulu çÀrşÿda der-bÀn olmaduñ mı<br />

4 Alış viriş idene ùa‘n idersin<br />

Be hey ãÿfì sen oàlan olmaduñ mı<br />

5 Seni yÀrÀndan oldı didiler hep<br />

Sen anlar ile yÀrÀn olmaduñ mı<br />

6 Mudanya beygiri gibi çamurda<br />

Yürürseñ de bıcılúan olmaduñ mı<br />

7 Bayaúlı yoràan örtindükde Ùırsì<br />

Esìr-i úuùnı yoràan olmaduñ mı<br />

CXCIX: A.33 a , B.41 a , C.49 b , D.31 a , E.37 b , F.38 b ,<br />

G.35 a .<br />

3//çÀrşÿda : çÀrsÿda E. 4idersin : edersüñ E.<br />

5 ve 6. beyit E.’de yoktur.<br />

CC<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün


1 Misket elması yidüm rÀyióa leõõet bÀúì<br />

Geçen ay turşì yidüm úaldı óarÀret bÀúì<br />

2 Var iken arúalıcum hìç bıyıàından úorúmam<br />

Çekerüm yel gibice bÀrını àayret bÀúì<br />

3 Deli berber bilegisi gibi düz olsa daòi<br />

Kelligi itsem tekellüm yine lüknet bÀúì<br />

4 Úaldırım mÿmcısı ùaşdan çıúarur etmegini<br />

Úaya başı daàıdur òalúa òuşÿnet bÀúì<br />

5 Áb-ı limon ile Ùırsì leke olmaz buldum<br />

BÀde-i nÀbe limon ãıúsa da óumret bÀúì<br />

CC: A.33 b , B.41 b , C.50 b , D.31 b , E.37 b , F.38 b , G.35 a .<br />

3daòi : eger E. //itsem : itse D.<br />

CCI<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Sitanbula bu yıl bir masòara Bulàardan geldi<br />

Sürilmiş óabb-ı müshille çıúup nÀ-çÀrdan geldi<br />

2 Kümeslerde naãìbüm düşire idüm diyerekden<br />

O óayvÀn düşmeni sañsar aşup dìvÀrdan geldi<br />

3 İşitdüm süngeri çÀrÿb ile silmiş süpürmişler<br />

Kufe kÿfe zibiller bÀàçe-i TÀtÀrdan geldi<br />

4 Elüñ atduàı ùaş ıraú düşer dirler meåeldür bu<br />

Yuvarlandı raúìbüñ başına ùaş yÀrdan geldi<br />

5 Üzilse virmez aãlÀ kimseye ser-rişte ipek-veş<br />

Aralıúda işin görmişde pÀk inkÀrdan geldi<br />

6 Kücide bez úomam girsem nigÀruñ tezgehine ben<br />

Ùoúunan bezlerüñ düz olması çenbÀrdan geldi<br />

7 Mekik atmaú gürÿh-ı çulóalarda bir kemÀl ancaú<br />

Baúır-ÀsÀ bize òÀliã òaber Lazlardan geldi


8 Úaçışduúlarını ùamdan görüp aãlın su’Àl itdüm<br />

Kedilerüñ firÀr-ı úorúu-i sañsardan geldi<br />

9 Odanuñ çevresin la‘l ile naúş itdürdüm ammÀ kim<br />

Tavanı lÀciverdì olması jengÀrdan geldi<br />

10 Úırıú ùuàlalarından óavø u fısúıyye yapıldı hep<br />

Varaúlanmış pirinc fevvÀreler mi‘mÀrdan geldi<br />

11 Bi-óamdullÀh ki aúçe taòtası deñlü yerüm<br />

vardur<br />

Pabuccıyla úızıl alası lÀle-zÀrdan geldi<br />

12 Dolaşmış alacaú şey bulamamış cümle óavuç almış<br />

Bizüm úoca úarı zenbìl ile bÀzÀrdan geldi<br />

13 zvfÆz òavfi dü-tÀ itdi piyÀde úaddini yolda<br />

O balçıú çoúluàı hep keåret-i emùÀrdan geldi<br />

14 Úışuñ bu rÿzgÀrı naàme-perdÀz oldı ey Ùırsi<br />

Nefìr-ÀsÀ ãadÀy-ı nev-be-nev minúÀrdan geldi<br />

CCI: A.33 b , B.41 a , C.50 a , D.31 b , E.37 b , F.39 a , G.35 b .<br />

2. ve 3. beyitler E.’de yoktur. 2diyerekden :<br />

diyerek gice B., C., G. 3silüp : silmiş B., C.<br />

4ıraú : uzaú D. 5bu beyit F. ve G.’de şu şekilde<br />

yer alıyor : Evin naúşın begendüm mesleküñ bu<br />

úalmış ey Ùırsì<br />

Tavanuñ lÀciverdì olması jengÀrdan<br />

geldi<br />

5virmez aãlÀ kimseye ser-rişte : kimseye serrişte<br />

virmez D. 8bu beyit E.’de yoktur. /itdüm<br />

: itdük E. 9çevresin : saúfını D. /ammÀ : ÀyÀ<br />

D. //Tavanı : KenÀrı D. 10yapıldı hep :<br />

yapılduúda B., C. 11//alası : elması D.<br />

13òavfi : úaydı D. 14Ùırsì : Naúşì C.<br />

CCII<br />

Mef‘ÿlü FÀ‘ilÀtü MefÀ‘ìlü FÀ‘ilün


1 Uzun úulaúlıdur hele merkeb didükleri<br />

Eşşekler atuñ ola siñek hep didükleri<br />

32. 2 AàyÀr eger óimÀra binerse palÀn ile<br />

Bin diyü emrüñ ismidür irkeb didükleri<br />

3 Úaşmerlik ile meclis-i òÀãa girer çavuş<br />

Hep òalúuñ oldur aña muúarreb didükleri<br />

4 Türkìde ãu úonup içilen úabuñ adıdur<br />

‘UrbÀn dilinde kÿze vü meşreb didükleri<br />

5 áayruñ cebinden umma ãaúın fÀ’ide saña<br />

Her kişinüñ yanında gerek ceb didükleri<br />

6 Oàlana sìm ü zer gerek anuñla rÀm olur<br />

Rÿspìyi aldadandur o àabàab didükleri<br />

7 Ùırsì girerse destüñe yek merdi bir kere<br />

Dib gösterendür aña urup leb didükleri<br />

CCII: A.34 a , B.41 b , C.50 b , D.32 a , E.38 a , F.39 a ,<br />

G.35 b .<br />

1//bu beyit E.’de yoktur. 2. beytin 2. mısraı<br />

yer alıyor. 2eger óımÀra binerse palÀn ile :<br />

eger binerse palÀn ile óımÀra D. 3meclis-i<br />

òÀãa : meclis-i şÀha E.; bezme eger F., G.<br />

/girer : girek D. 4adıdur : ismidür D. 5saña :<br />

henÿz E., F., G. //gerek : saña B., C. D.<br />

CCIII<br />

Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilÀtün Fe‘ilün<br />

1 Òanegi bir ùavuàum vardur efendi tepeli<br />

Gören Àdem ãanur olsaydı eger iki eli<br />

2 Ùonı çil hey’eti dil-ber küpeler gÿşında<br />

Didiler itdi temeååül úoca çavuş küpeli<br />

3 Arpadan gayrı yimez nÀzlı büyütdüm anı<br />

Oldı ùavuúlar arasında güzeller güzeli


4 Ger kibÀruñ delisi olsa merÀúì dirler<br />

FuúarÀ’dan olur ise diyeler aña deli<br />

5 Çekdi ùoúmaú úayışı gibi çevirdi dil-ber<br />

33. Òalúa gösterdi miyÀnını gören didi beli<br />

6 Kesme ùaşdan yapayum diyü çalışdı köşki<br />

Gÿşecik oldı ãu pÀlÿdesi gibi temeli<br />

7 Òalúa ùatlı görineydüm diyü bu Ùırsì-i zÀr<br />

Kendüñe bir çuúa kesdürdi ki rengi ‘aselì<br />

CCIII: A.34 a , B.42 a , C.50 b , D.32 a , E.38 b , F.39 a ,<br />

G.35 b .<br />

1//eger : anuñ E. 3//FuúarÀ’dan : FuúarÀ’da<br />

E., F., G. //diyeler aña : aña dirlerdi F., G.<br />

6çalışdı : çalışdum B., C.; çalışduú E., F.,<br />

G. 7//Kendine : Egnine E., F., G. //kesdürdi :<br />

idindügi F., G.<br />

CCIV<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 Uçurdum úuş gibi elden òurÿsı<br />

İki sÀ‘atde buldı Engerusı<br />

2 Gerekse sÀze ‘aàyÀre ayaú-dÀş<br />

Güzel sÀzendedür Ùanbÿri Mÿsì<br />

3 Yetürmez óaúúını bir kimse anuñ<br />

Unutmayız o miåúÀli buàusı<br />

4 İkisi daòi vÀdìsinde yek-tÀ<br />

Görenler didiler insÀn úurusı<br />

5 Mey ÀlÀtin su’Àl eylerse Ùırsì<br />

Bezmde fındıàuñ óoşdur úoyusı<br />

CCIV: A.34 a , B.42 a , C.51 b , D.32 a , E.38 b , F.39 b ,<br />

G.36 a .


CCV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Aşçı úapayup maùbaòı seyrÀne mi çıúdı<br />

Úızmışlıú idüp fÀóişe yÀrÀne mi çıúdı<br />

2 Yaz geldi diyü sÀdece úahvaltı yerine<br />

Hep fodla-i seg-bÀn ile teròÀne mi çıúdı<br />

3 Görür gözi ò v Ànendelerüñ çorbacı oàlı<br />

Hep òalúa ider körlügi óaymana mi çıúdı<br />

34. 4 äalluta ider ıstaúozı ehl-i bezm hep<br />

Kör ùÀl‘i úulıyuz ise bir dÀne mi çıúdı<br />

5 ŞÀkird-i resen-bÀõ olayum dir bizüm oàlan<br />

ÜstÀde daòi varmadan uràane mi çıúdı<br />

6 Zencìr-i elem Ùırsiyi gerden-zede itdi<br />

‘Arø eylemege óÀlini divÀne mi çıúdı<br />

CCV: A.34 b , B.42 a , C.51 a , D.32 b , E.38 b , F.39 b , G.36 a .<br />

3bu beyit F.’de 4. beyitle yer değiştirmiştir.<br />

CCVI<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 BinÀ-i vaãıl oàlan bel virüp dipden direklendi<br />

Úıãa gelmekle altı yanına beş parmaú eklendi<br />

2 Sitanbul gibi beygir-i ‘arba yoúdur eşekler<br />

çoú<br />

Varınca Mıãra aúrÀnı gibi ol da eşeklendi<br />

3 Ùuvar içün zemÀnında biraz arpa alınmışdı<br />

Yılına varmadan enbÀr içinde hep böceklendi<br />

4 Benüm erkÀn ferÀcem ùaş oùada on gün içinde<br />

Efendi durmaú ile òayli yerlerden çiçeklendi


5 KepÀze yerine ben úullanurken úadd-i aàyÀrı<br />

TatÀr oúı gibi elden çıúup bir kez yeleklendi<br />

6 Çalarlardı raúìb-i rÿ-siyehler bir gice ammÀ<br />

Öñümüze alup oàlanı arúasında beklendi<br />

7 Naãıl olursa bir yol úoldan ataruz diyü Ùırsì<br />

Raúìb-i dìv falya virmemek üzre tüfeklendi<br />

CCVI: A.34 b , B.42 b , C.51 b , D.32 b , E.39 a , F.40 a ,<br />

G.36 a .<br />

1oàlan : olan E. 2beygir-i ‘arba yoúdur : at<br />

bÀr-gìr-i ‘arba E.; at beygir-i ‘arba F., G.<br />

//aúrÀnı gibi ol da : aúrÀnlarına baúdı E.,<br />

F., G. 3//varmadın : varmadı F. //enbÀr içinde<br />

hep : enbÀrda arpa F. 4//yerlerden : yerleri<br />

E., F., G. 7bir yol : biz F., G. /diyü : diyü<br />

bu F., G. //dìv : dìve F., G.<br />

CCVII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün<br />

1 Hemişe ùaş ùaşıdurdum beş on óimÀrum olaydı<br />

Frengi ipinden ola anlara yularum olaydı<br />

2 Ò v Àcelige heves ãanma kim eşekligümden idi<br />

Ma‘Àşa dÀ’ir ‘aúÀrum yÀòud tìmÀrum olaydı<br />

3 Gürÿh-ı ò v Àcelerüñ eskisi benüm gibi azdur<br />

Dilencilikle geçürmezdüm ‘ömri kÀrum olaydı<br />

4 BÀzar úovanlara taúlìd idüp bu gün getüreydüm<br />

äatardum iki sepet Lanúanuñ òıyarum olaydı<br />

5 CehÀletüm benüm ‘Àlemde gün gibi görinürdi<br />

Dir idi Ùırsì eger õerre i‘tibÀrum olaydı<br />

CCVII: A.34 b , B.42 b , C.51 b , D.32 b , E.’de yok, F.40 a ,<br />

G.37 b .<br />

1//ipden : ipinden E. 2Ò v Àcelige : Ò v Àcelıàa<br />

B., C., E. /ãanma kim eşekligümden ide :


eşşekligümden oldı ãanursın E., F., G.<br />

3ò v Àcelerüñ : ò v ÀcegÀnuñ F., G. 4bu : bir D.,<br />

F.<br />

CCVIII<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 Rÿm ilinde ‘araba nÀmlı serüm gelmez mi<br />

Örtülü üsti içi ùolı òurrem gelmez mi<br />

2 äarı ú... hele hemşìre bulındı gebedür<br />

Vaż‘-ı óammÀl ile yeñi demde i... gelmez mi<br />

3 Eşşek erkek olur ise añurur bì-şübhe<br />

äavtı selemüñ olur elbette naàmem gelmez mi<br />

4 Kefe aldı ù... diyü meõÀú eyler nÀs<br />

Bayúuş idücek erbÀb-ı himem gelmez mi<br />

5 İstegüñ var ise gel yaàlı úavurma ala gör<br />

Her zemÀn Dobrıcadan körpe en‘Àm gelmez mi<br />

6 Bıyıàın görse bir Àdem enik-i Burnazuñ<br />

İtse òavfiyle úabÀóat ki sitem gelmez mi<br />

CCVIII: B.42 b .<br />

CCIX<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 ‘Aceb sedd oldı bÀb-ı zer úapandı<br />

Dügündi hep o úapular úapandı<br />

2 Úapaması çıúar mekteb ne yerde<br />

Yediler vaúfını anlar úapandı<br />

3 Uãÿlüyle çeküp aldı yanına<br />

Oùada şeyó ile dil-ber úapandı<br />

4 Taãarruf ãÀóibidür şeyò-i fÀnì<br />

Uyup nefsine de yer yer úapandı


5 Yalardum baúlava tebsisi gibi<br />

Yaúa düşürdi sìmìn-ber úapandı<br />

6 Yimiş oldum òaùÀ-i YLkym ben<br />

Úabıø oldum ùabì‘atler úapandı<br />

7 RaúìbÀn ava çıúmış úışda geldi<br />

Bizüm çiftlikde ol itler úapandı<br />

8 Şıra destisinüñ aàzına Ùırsì<br />

Dökilmesün diyü sünger úapandı<br />

CCIX: A.35 a , B.43 a , C.52 a , D.32 b , E.39 a , F.40 a ,<br />

G.37 b .<br />

1oldı : olup D. 2çıúar : çıúan G. /ne yerde :<br />

nerede F. 6bu beyit E.’de yoktur. 7çıúmış :<br />

gelmiş D.<br />

CCX<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

1 Úış geldi de ‘aàyÀr eve dükkÀne úapandı<br />

Sa‘dì gibi ùoñdı düşüp ammÀ ne úapandı<br />

2 Áteş yimege başladı mÀnend-i RifÀ‘ì<br />

Úaşmerlik ile Àteş-i sÿzÀne úapandı<br />

3 İt gibi raúìbi úovaraú úırda düşürdüñ<br />

Bir úaryeye vardum orada òÀne úapandı<br />

35. 4 Bì-perde didilerdi YyYlzAy- cÀnÀ<br />

Úurdı var imiş perde ôarìfÀne úapandı<br />

5 Bir sille nice urdı Úaragöz ÒÀcì ÌvÀz<br />

Düşdi yüzi üzre o dem ammÀ ne úapandı<br />

6 Yaàlardı seni ‘Àşıú-ı şeydÀlaruñ ammÀ<br />

Bulınmadı bir dirhemi yaà-òÀne úapandı<br />

7 Dil-ber geçer iken ãapına doúuna düşdi<br />

Alt üste gelüp tÀbe-i úayàane úapandı


36. 8 Açma úuùınuñ úapaàını didi faúìre<br />

Açdı uãul ile yine rindÀne úapandı<br />

9 Ùırsì bir iki kÀse görüp ser-òuşe döndi<br />

Duramadı ayaúda o mestÀne úapandı<br />

CCX: A.35 a , B.43 a , C.52 a , D.33 a , E.39 b , F.40 b , G.37 b .<br />

3//vardum : varduú B., C., E., F., G. 4didilerdi:<br />

didiler F., G. 7bu beyit D.’de yoktur. 8bu beyit C.’de<br />

yoktur. /faúìre : faúirüñ G.<br />

CCXI<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1 ‘Ale-şeb-i pasúalyada ùopraú etdi<br />

SÀ’ir cinÀsı daòi çömlek ü bardaú etdi<br />

2 äordılar millet-i aysÀbì didi ümmetüm<br />

äoñra úaşmerlige götürdi mu‘allaú etdi<br />

3 Úara úız uyòuya dalmış da açılmış gör r! ?<br />

Girdi ara yerine birisi maùraú etdi<br />

4 Úara úız úaraya urmış da darılmış erine<br />

Úalburuñ dirilerin yeter de úasnaú etdi<br />

5 DÀ’imÀ tersinedür úara úızuñ hep àaêabı<br />

Ördege ilüñe ùartıldı é$r% etdi<br />

6 Úodı Ydnb Lc raúìb ortaya úaşmerilik ile<br />

Óoúúalar oynadaraú òayli yuvarlaú etdi<br />

7 KÀfe düşdi hevesi Àteşe yandı Ùırsì<br />

Úale gelsün diyü teròÀneyi zìbaú etdi<br />

CCXI: B.43 a , C.52 b .<br />

3bu beyit C.’de 5. beyitte yer alıyor.<br />

CCXII


MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 BahÀr oldı aàaçlar hep şenlendi<br />

Deve dikenleri çıúdı düzeldi<br />

2 Uzandı ãu úabaàı gibi leylÀú<br />

äarıldı ãarmaşıú aña seslendi<br />

3 Hele ãarımsaàı var bÿstÀnuñ<br />

Naôardan óıfô içün çıúdı diñeldi<br />

4 Diken olduú raúìbüñ gözine biz<br />

Çıúup ãallansa da görsek maóaldi<br />

5 ‘Acìb kÀfirlik idüp kendüsini<br />

Unutdı gün ùoàusına yöneldi<br />

6 İşitdi manãıbından ‘azli Ùırsì<br />

áamından úaãúatı úaldı çömeldi<br />

CCXII: B.43 b , C.53 a .<br />

5‘Acìb : ‘Aceb C.<br />

CCXIII<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün Fe‘ÿlün<br />

1 Keli seyr it òırÀş zaòm-ı nÀhundan úonaúladı<br />

TirÀş olduúda bì-mÿ úaldı dazlaú úabaúlandı<br />

2 Ùayanmaz hìç begüm tab-ı temmÿza biricik<br />

görseñ<br />

Uzandı reg-be-reg rıòvetle ãarúıldı ùayaúlandı<br />

3 ZióÀm tekyede devrÀne girmiş ol perì gördüm<br />

Düşerken şiddet-i vecd ile ardından ùabaúlandı<br />

4 Ç...üm bì-tÀb iken na-gÀh gördi gün yüzin<br />

ÚıyÀm itdi aña ikrÀm içün úalúup úalaúlandı<br />

5 Gelüp mey-òÀneye bir cÀm çekdi şÿr-i mestÀne<br />

Tevaúúuf itmeyüp Ùırsì o meclisden ayaúlandı


CCXIII: A.35 a , D.33 a , E.39 b , F.40 b , G.38 a .<br />

1úonaúladı : úonaúlandı D., E., F., G. //úaldı :<br />

úaldum E., G. 2bu beyit A. ve D.’de yoktur. /S...üm tÀb-ı<br />

temmÿza nÀ-taóammüldür ki seyr eyle F., G. 4bu beyit A. ve<br />

D.’de yoktur.<br />

MÜSTEZADLAR<br />

I


Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />

1 äatma bize luùf ile bıyıàuñla úıyÀfet<br />

Gösterme mehÀbet<br />

Úıbùì olasın saña hele çoú bu úabÀóat<br />

CÀ’iz ki sefÀhet<br />

2 BÀúì daòi beş oúúa sıfÀnÀò çıúan aydan<br />

PÀre vir efendi<br />

Defterlerümi eyledi gör maãraf irÀ’et<br />

‘Aynıyla ãadÀúat<br />

3 Bir aşçıya şÀkirdligi dil Àrzu eyler<br />

Aç gözlülüginden<br />

Bilmezsem eger baúlava yaònìye ne minnet<br />

Hìç çekme meşÀúúat<br />

4 CÀmi‘de pabuç çalduàumı bilmez iken ferd<br />

37. TenhÀ gözedürmiş<br />

Duyurdı cihÀn òalúına pÀk bir iki şirret<br />

Úusúunuma úuvvet<br />

5 B...luú ãubaşılıàına úaftan geyeli ben<br />

EsvÀú temizdür<br />

Ùırsìye hele eyledi ìrÀå-ı meõellet<br />

Çoú itdi reõÀlet<br />

I : A.6 a .<br />

VI.<br />

II<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />

1 ‘AyyÀşa ayaúdan alacaú bÀde gerekdür


38. İçe dökerekden<br />

Uyàun ola naúli bütün ÀmÀde gerekdür<br />

39. Her dürlü semekden<br />

2 Meclisde benüm gibi iki úaşmeri lÀzım<br />

H. SÀúì ola dil-ber<br />

Úatmerli börek gibi firistÀde gerekdür<br />

Keyfi gele yekden<br />

3 Darı bozasın nÿş iden erbÀb-ı riyÀya<br />

Hìç bÀde yaúışmaz<br />

Yiyüp içen eşşek gibi zühhÀde gerekdür<br />

EnvÀ‘-i böcekden<br />

4 TiryÀki olan berş ile afyon ile oynar<br />

40. İstanbulumuzda<br />

Anlara duòÀn úahve ‘ale’l-‘Àde gerekdür<br />

äamsayla börekden<br />

5 Cümle ôurafÀ seyr-i Boàaz úaydına düşdi<br />

äarıyara Gökãuya<br />

Her semtine ‘Àşıú ola üftÀde gerekdür<br />

41. Ayrılma Bebekden<br />

6 Úoyunda iken süd úuzısın alma úucaàa<br />

42. Belki ide bir ãuç<br />

GehvÀresi her dem anuñ ortada gerekdür<br />

Ayırma sübekden<br />

7 äÀóib çıúup eş‘Àruma dirmiş ki benümdür<br />

I. Ol ŞÀni-i bì-‘Àr<br />

Bilmez mi ‘aceb şi‘r ile inşÀda gerekdür<br />

Bir nebõe nemekden<br />

8 Naôm eyler iseñ bir ip ile mıãra‘ını ölç<br />

Eksüklügini bil<br />

Bì-ma‘na söze bir sehl-i imlÀ da gerekdür<br />

Úullan çekerekden<br />

9 Dülger olana buràu keser köştere lÀzım


43. Hem destere şÀúÿl<br />

Áletlerüñ envÀ‘ı her üstÀde gerekdür<br />

İşler sürerekden<br />

10 Yapu daòi tekmìl-i tetimmÀt ile ister<br />

Uràana gelince<br />

Bir tenge ile bir küfe ıràada gerekdür<br />

44. Úurtarma kürekden<br />

11 YÀrÀnına bir kimse eger ãoóbet iderse<br />

45. Pendüm budur ancaú<br />

Bir masòaraca Àdem o eånÀda gerekdür<br />

46. Eglendürerekden<br />

12 Ùatlı ola ãoóbet dir iseñ bir iki dÀne<br />

J. Şekkerci külÀhın<br />

Úaşmer olanuñ kimesi óalvÀda gerekdür<br />

Seyr it gülerekden<br />

13 äÀriú eline evc-i zebÿnum düşdi gitdi<br />

Bir ‘anteri úaldı<br />

Degişmege şimdi bir iki sÀde gerekdür<br />

Geysem öperekden<br />

14 Ùırsì yine bir ùurfe müõeyyel àazel itdüm<br />

47. AmmÀ güzel itdüm<br />

Taósìn ile destÀruma bÀlÀda gerekdür<br />

Bir rìşe yelekden<br />

15 VÀlì-i Mıãır óaøret-i paşaya du‘À it<br />

Yüz sür yere dÀ’im<br />

Her rÿz u şeb ed‘iye-i mu‘tÀde gerekdür<br />

48. Ayrılma dilekden<br />

II: A.10 a , B.14 b , C.15 a , D.9 b , E.29 b , F.27 a , G.24 a .<br />

1//bütün : bezm-i E., F., G. //semekden :<br />

böcekden D. 2benüm gibi : benüm-veş bir E., F.,<br />

G. /iki úaşmeri : úaşmer mi B.; B. Ve C.’de 4.<br />

beyitten evvel 5. beyit yer alıyor. 4TiryÀki olan<br />

: TiryÀkileri F., G. /İstanbulumuzda :<br />

İstanbulumuzuñ E., F., G. //duòÀn : tütün E.


5Cümle : SÀ’ir E., F., G. /ôurafÀ seyr-i :<br />

ôurafÀsı da F. / äarıyara Gökãuya : Ta äarıyara<br />

dek E., F., G. //ola : olan E., F. 6Belki ide bir<br />

ãuç : Bil ide bir bir úabÀóat E., F., G. //dem<br />

anuñ : yÀrÀnuñ E.; bÀr anuñ F., G. //ortada :<br />

ÀmÀde B., C. 7//‘aceb : sefìh F., G. 8Bu ziyÀdeli<br />

beyit E.’de yer almıyor. /ip ile mıãra‘ını ölç :<br />

arşın ister ki sehmden F., G. 9lÀzım : şÀúÿl E.,<br />

F. /Hem destere şÀúÿl : Yek-deste vü gÿnyÀ E.,<br />

F., G. //Áletlerüñ : Bu Àletüñ E., F., G. //her :<br />

ol E., F., G. 10ister : olur E., F. /gelince :<br />

varınca F. //Úurtarma : Ayırma E., F., G. 11//Bir<br />

masòaca Àdem o eånÀda : Úuúa ile bir masòara<br />

óalvada E., F., G. 13 düşdi de : düşdi ki E., F.,<br />

G. //şimdi bir iki sÀde : iki zebÿn ÀmÀde E., F.,<br />

G. 14//Taósin ile destÀruma bÀlÀda : Bu sözleri<br />

óal eyleyen aófÀda E., F., G. //Bir rìşe yelekden<br />

: Hep dönerekden E.; Hep düşerekden F., G.<br />

15VÀlì-i Mıãır : SulùÀn-ı Mıãır E., F., G. /Yüz<br />

sür yere dÀ’im : Sür yerlere rÿyuñ E., F., G.<br />

//mu‘tÀde : ‘ale’l-Àde E., F., G.<br />

VII.<br />

III<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />

1 Òar ÏyAm ùorı çapúun u hem yoràa òarum var<br />

49. Úulaúları hem vÀr<br />

Maranúoz işi pÀk varaúlı semerüm var<br />

50. Pek seyre sezÀ-vÀr<br />

2 áÀyet eşegüm gösterişi òoşça efendi<br />

K. Kim gördi begendi<br />

Vüs‘atlice hem baàlanacaú evde yerüm var<br />

Arpa ùolı anbÀr<br />

3 Merd ise eger girdeci merdÀne gerekdür<br />

Yufúa aça bir bir<br />

Pür-ma‘rifetem dirse benüm de nelerüm var<br />

Söyletme beni var


4 Ben ò v Àcelerüñ úaşmeriyem hep bilür ÀfÀú<br />

51. Hem-pÀ ùopal İsóÀú<br />

BÀzìçe-i úuúla bilürüm úuúlalarum var<br />

İtmem size iôhÀr<br />

5 AúrÀnumı eş‘Àrda tazì gibi óÀlÀ<br />

Çullar dil-i şeydÀ<br />

Maømÿnları mÀnend-i zaàar çoú ararum var<br />

52. Ey Ùırsi-i bed-kÀr<br />

III: A.11 a , B.15 b , C.16 b , D.10 a , E.14 a , F.12 b , G.11 a .<br />

1u : ile /Úulaúları hem-vÀr : Ayaúları da çÀr E., F., G. 2gösterişi òoşça : yoràadur<br />

‘Àlemde E., F., G. //Vüs‘Àtlice hem : Allaha şükür E., F., G. //baàlanacaú : baàlayacaú<br />

E., F., G. //Arpa ùolı anbÀr : Arpam dolu anbÀr D.; Dirler baña óimÀr E., F., G.<br />

3//Söyletme beni var : Dimem aña zinhÀr E., F., G. 5AúrÀnumı eş‘arda tazì gibi : TÀzì<br />

gibi aúrÀnum eş‘Àrda E., F., G. //bed-kÀr : nÀ-çÀr E., F., G.<br />

VIII.<br />

IV<br />

Mef‘ÿlü MefÀ‘ìlü MefÀ‘ìlü Fe‘ÿlün<br />

Mef‘ÿlü Fe‘ÿlün<br />

1 Ma‘ãÿm işemiş pister ü yoràana disünler<br />

53. Bilmez çişi aãıl<br />

Óisseyleyemez úubóını el’Àna disünler<br />

54. Çocuú boya cÀnÀ<br />

2 GehvÀreye mÀ’il celbi bir ãallar olsa<br />

L. Varın virür oldum<br />

Dipden úoyu yarüñ ãalar ummÀna disünler<br />

Olsun da perÀne<br />

3 Úış gelenle her çengi başına odunlar<br />

áÀyetle bahÀrda<br />

LÀzım olur elbet aña ne disünler<br />

PinhÀn ü hüveydÀ<br />

4 Maómÿr beg eger meclise balàam bıraúursa<br />

55. Fir‘avn enigidür<br />

Úarışma söze ãuã bire çingane disünler<br />

İtmeñ sözin iãàÀ


5 Çingane òaracın üstine al da HevÀyì<br />

rd!zb Åa élrda ?<br />

Ol mìr varaú u pìr ki edìbÀne disünler<br />

56. Ey Ùırsi-i dÀna<br />

IV: B.17 b .


TAHMİSLER<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

I<br />

1


Senüñ úalyonlıda şey mey görecek úudretüñ yoúdur<br />

Meze içünde zindÀn etmegine úuvvetüñ yoúdur<br />

Uyuz gibi ulaşup söyleme germiyyetüñ yoúdur<br />

CivÀnsun n’eyleyem üftÀdeñe hìç raàbetüñ<br />

yoúdur<br />

Perì-çihre güzelsün ôÀlim insÀniyyetüñ yoúdur<br />

2<br />

O úalyonlar dümensüz úullanılmaz úanda kim<br />

vardur<br />

Çanaúlıàa çıú ey aylaúçı baú yelkende kim<br />

vardur<br />

Saña baştarda gibi çatmaduú bir bende kim<br />

vardur<br />

Bu úaşlarla bu gözler bu tenÀsüb sende kim<br />

vardur<br />

Bulursun kendüñe bir ‘Àşıú elbet minnetüñ<br />

yoúdur<br />

3<br />

Çekilen yel gibi durdı geçen úışlar unutduñ mı<br />

Bıyıú burmaúla ol vaúti geçürmişler unutduñ mı<br />

Senüñle aramızda geçdi çoú işler unutduñ mı<br />

Nedür bu sendeki bìgÀne cünbüşler unutduñ mı<br />

Bizümle meróametsüz bì-vefÀ az ülfetüñ yoúdur<br />

4<br />

ÒimÀr-ı ùaşçı gibi yoràa bir eşşek-i teng-òÿsun<br />

Úati úaşmersin ammÀ n’eyleyem ki gerçek tengòÿsun<br />

Raúìb-i dìv sìretle gezüp bì-şek teng-òÿsun<br />

Güzelsün n’eyleyem pek bì-vefÀsın pek tengòÿsun<br />

Teraóóum n’idügin bilmezsin aãlÀ şefúatüñ<br />

yoúdur<br />

5


ÓavÀdiåler çıúar úuúla gibi Ùırsì yeñi her gün<br />

Olur olmaz yere gönderme ãaúın yengeñi her gün<br />

Yir idüm def gibi úaşmerlik ile silleñi her<br />

gün<br />

Gelürdüñ sevdügüm yoúlarduñ ‘Áãım bendeñi her<br />

gün<br />

Ne çÀre dìde-bÀnuñ mÀni‘üñ çoú ruòãatuñ yoúdur<br />

I : A.13 b , B.44 a , C.54 a , D.12 a , E.14 b , G.13 a .<br />

1a úalyonlıda : úalburlıda D. 1b Meze içünde<br />

zindÀn etmegine : Mezeye zindÀn etmegine daòi E.,<br />

G. 1e ôÀlim : n’eylim D. 2b Bu beyit D.’de 2d<br />

mısraı ile yer degiştirmiş. 2d bu tenÀsüb : hep<br />

tenÀsüb B. 3. ve 4. bend B. ve C.’de yer<br />

değiştirmiş. 3a : durdı : derdi E., G. 3d bu<br />

sendeki : sendeki bu D. 5a Ùırsì : bilmem D. 5b<br />

yengeñi : bendeñi D. 5d Gelürdüñ : Severdüñ E.<br />

II<br />

FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1<br />

İzmaridle ıstaúozuñ bilmezüz àavàÀsı ne<br />

Her biri naúl olmaú ister Laz úarı ãahbÀsına<br />

Boza-nÿşÀna bu deñlü nÀz u istiànÀsı ne<br />

Didiler düş-nÀm idermiş ‘Àşıú-ı şeydÀsına<br />

Bed-zebÀnlıú hìç yaúışmaz ol mehüñ sìmÀsına<br />

2<br />

äuyı Úurıçeşmenüñ àÀyet de aúar bì-‘adìl<br />

Gerçi buldurdum ãuyın lakin ma‘Àşum pek úalìl<br />

Meşk-i saúúÀ çekmeden yaàır beni itdi ‘alìl<br />

Dökdi ãaçdı naúd-i eşküm eyledi òalúa sebìl<br />

Çeşmüm ‘ayniyle müşÀbihdür gümüş saúúÀsına<br />

Árzÿ-ızvrtl ile úara úız gÀhìce bir<br />

Gelmez ise çergeye şÀyed yüzüme kir gelür<br />

3


PÀreler çalı-i funda diyü dÀmen-çìdedür<br />

Ol óarÀmì àamzeli yeñiçerinüñ yaúışur<br />

Bir úapu úulı óelÀlì úÀmet-i bÀlÀsına<br />

4<br />

Ùomruú-ı óammÀma ger úulp olsa şeh-merdÀn olur<br />

Başuña bir kerre rÀst gelse naãıl seyrÀn olur<br />

Uyòuda dil-dÀre ãuãa olsa da noúãÀn olur<br />

Òayr olur encÀm-ı kÀrı her işi ÀsÀn olur<br />

Vaút-i furãatda nevÀziş eyleyen a‘dÀsına<br />

5<br />

Heykel-i menóÿsı kim çirkin görindi çeşmüme<br />

Òod-fürÿş u òoş-pesend òod-bìn görindi çeşmüme<br />

Dilki postını geyüp rengin görindi çeşmüme<br />

Çerkesì endÀm ile şìrìn görindi çeşmüme<br />

Tìr-veş Àñsuz urıldum bir Úırım mìr-zÀsına<br />

6<br />

Balıú ile eyledüm taòmise Ùırsì ibtidÀ’<br />

Istaúoz ãallutasına cÀnumı itdüm fedÀ<br />

Eyledi elfaôuma taósìnler bay u gedÀ<br />

‘ÁãımÀ mìr-i süòandur şakir-i şìrìn edÀ<br />

Reşk ider erbÀb-ı dÀniş şi‘rine inşÀsına<br />

II : A.30 b , B.44 a , C.55 a , D.28 b , E.34 b , F.32 a ,<br />

G.31 a .<br />

1e mehüñ : şehüñ B., E., F., G. 2c ile 2d<br />

C.’de yer değiştirmiş. 3b yüzüme : yüzine<br />

F. 3e bÀlÀsına : zìbÀsına E., G. 4a şehmerdÀn<br />

: şÀh-merdÀn F., G. 4d<br />

işi : işüñ G. 5a kim çirkin : aàyÀruñ E.,<br />

F., G. 5b òoş-pesend : òod-pesend C., G.<br />

5c Dilki postını : Post-ı dilkiyi E., F.,<br />

G. 6c Eyledi elfaôum taósìnler : Ùurfe<br />

elfÀôuma taósìnler eyledi E., F., G.<br />

III


FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilÀtün FÀ‘ilün<br />

1<br />

ŞeúvÀsı var dil-berüñ bÀsÿrdan pür-ıżùırÀb<br />

Hep dibindendür zorı ãormaz raúìb olan kilÀb<br />

Üstine bulsaú bulınur aña bir rÀm sevÀb<br />

‘Arż-ı ruòsÀr eyledi ol dil-ber-i ‘Àlì-cenÀb<br />

Yazuya ãalsun bu günden böyle rÿyuñ afitÀb<br />

Heykelüm úalmaz àururdan ey çuvalın sevdügüm<br />

Her zemÀn úırlarda çalduàı úavalın sevdügüm<br />

Şöhret içün boynına aãduàı şÀlın sevdügüm<br />

Muãóaf-ı óüsnüñ óaúúıy-çün ey cemÀlin sevdügüm<br />

Çün àarìbüm ùÀlibüm aç gel oúımaz az kitÀb<br />

Bir zemÀn Kürdler ‘abÀsı gibi geyerdüm ‘abÀ<br />

Çaldururdum ùavulum arduma alup muùribÀ<br />

Başlayup rÿy-ı nevÀdan itdi şeh-nÀzum ãabÀ<br />

Óaúú budur kim bì-bedelsin óüsnle ey dil-rübÀ<br />

Eylemişdür Óaúú seni maóbÿblardan intiòÀb<br />

2<br />

3<br />

4<br />

İki miåúÀl fındıú ile dört üzümle dostlar<br />

Ortaú olmaú istiyor şimdi bizümle dostlar<br />

Giceme farú itmez oldum gündüzümle dostlar<br />

Serde ‘aúl u fikr gördüm gündüzümle dostlar<br />

áamze-yi àaddÀruña dil eyleyilden intisÀb<br />

5<br />

Sevilmege başladum işkenbeden dÿr u dirÀz<br />

İnúıbÀżum var iken Ùırsì yine itdüm aàÀz


TÀzeler beyninde úaşmerlige buldum imtiyÀz<br />

Ey HezÀrì gör ne sengìn dildürür ol ser ü nÀz<br />

Cevr ü naz eyler baña Àhumdan itmez ictinÀb<br />

III : B.44 b , C.55 b .<br />

1a ŞeúvÀsı : Şekvesi C. 1c bulsaú : varsaú<br />

C. 1d dil-ber-i : dil-beri C. 3a ‘abÀsı :<br />

aàası C. 5a dÿr u dirÀz C. 5e Cevr ü nÀz :<br />

Cevr-i nÀz C.<br />

TARİHLER


MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

I<br />

1 äorup didi ki biñ yüz elli dört sÀlinde bir úallÀş<br />

Cüyÿş-ı sebzevÀta úanúısını eyler idüñ baş<br />

2 Didüm bÀõencÀnuñ dürlüsi çoúdur úabaàuñ iki<br />

Biri ùolma biri úalya olur hìç eylemeñ peròÀş<br />

3 Mülÿòiyye vü bamya óÀlini ãorarsañ ‘Àlemde<br />

İkisi bir birine arúalaşup oldılar pÀ-dÀş<br />

Sene 1154<br />

4 N’ola ser-tÀc olursa sebzevÀta enginar lÀyıú<br />

Muãaúúa‘ yapıla úoz ile olmaz hìç aña bir aş<br />

5 Óurÿf-ı cevherìsiyle didüm tÀrìòini Ùırsì<br />

Cüyÿş-ı sebzevÀta eyler idüm enginÀrı baş<br />

I : A.36 a , B.45 a , C.56 a , D.34 a , E.40 a , F.41 a , G.39 b .<br />

1//Cüyÿş : Gürÿh E. 2bÀõencÀnuñ D., E. 4//olmaz : uymaz B., E., F. // hìç aña bir<br />

aş : aña hìç bir aş F., G. 5//eyler idüm enginarı baş : enginarı eyler idüm F.<br />

II<br />

MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün MefÀ‘ìlün<br />

1 Gürÿh-ı şÀ‘irÀn içre süòan-ver úÀfiye-dÀnum<br />

Güher-rìz olduàum añlar gören ÀåÀr u ‘unvÀnum<br />

2 HevÀyì postuna tÀzì gibi çoúdan oturtdılar<br />

Bu vÀdìde gören eùvÀrum işidenler elóÀnum<br />

3 Sicimden bir arış yapdum adı maãra‘ õirÀ‘ìdür<br />

Vezin nÀúıã gelürse söz yazam ma‘na-nÀ-dÀnum<br />

4 Bu naômum cevheri úìl ile eglenmez taãavvufdur<br />

Úuyumcılar idemez úÀl hep óÀll oldı sulùÀnum<br />

5 Ölürsem raómet ile yÀd olunam bir eåer olsun<br />

Bunı fikr itdüm ancaú eyleyem tertìb-i dìvÀnum<br />

6 Buçaúçılıú idüp Ùırsì yarım mıãra‘da derc itdüm<br />

Didüm itmÀmına tÀrìò bu tertìb-i dìvÀnum


Sene 1131<br />

II : A.36 b , B.45 a , C.56 b , D.34 a , E.40 a , F.41 a , G.38 a .<br />

1//Güher-rìz : Süòan-rìz F., G. 2//Bu : O E.<br />

3//gelürse : olursa G. //söz : óarf F. //yazam : yazaram<br />

C., D., E., F., G. //ma‘nÀ nÀ-dÀnum : na-dÀnum C.; ma‘nÀdÀnum<br />

E., F. 4cevherì : cevherin E.; cevherüm F., G.<br />

/eglenmez : egler yoú E., F. 5//itdüm : eyledüm D.<br />

//eyleyem : idüp D.<br />

SÖZLÜK<br />

A<br />

Àb (F.) : su.<br />

‘abÀ (A.) : yünden yapılmış kaba kumaş, aba; bu kumaştan<br />

yapılmış bol giyecek.<br />

ÀbÀd (F.) : mamur, şen, bayındır.<br />

ÀbÀdì (F.) : mamurluk, bayındırlık, şenlik; Hint’te<br />

Devletâbâd’ın âlâ âharlı kâğıdı.<br />

‘abd (A.) : kul, köle.<br />

abdÀl (A.) : dünya ile ilgisini kesip Tanrı’ya bağlanmış olan, derviş; aptal, şaşkın, ahmak.<br />

‘abd-i dÀ‘ì (A.) : duacı kul.<br />

Àbisten (F.) : gebe; dişi.<br />

abli (T.) : büyük yelkenlerin kuyruğunda olan ip olup daima elle<br />

tutulup onunla kullanılır. Kayıkta yelken açıldığı zaman,<br />

yelkenin iki yana kaçmamasını sağlar.<br />

Àb-rìz (F.) : ayakyolu; ibrik, çirkef çömleği, havruz; lâzımlık.<br />

‘aceb (A.) : acaba, hayret, şaşılacak şey.<br />

‘acebÀ (A.) : şüphe ve tereddüt bildiren edat, acaba.<br />

‘acìb (A.) : tuhaf.<br />

‘Àciz (A.) : eli ermez, beceriksiz, kabiliyetsiz; zayıf, güçsüz.<br />

‘acÿz (A.) : kocakarı.<br />

a‘dÀ (A.) : düşman.<br />

Àdem (A.) : adam.<br />

‘Àdet (A.) : görenek, usul, tabiat, alışkanlık.<br />

‘ÀdetÀ (A.) : bayağı, basbayağı.<br />

‘Adlì : (ö. 1156/1743-44) İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmed<br />

olup Kul kethüdası Süleyman Bey’in oğludur. Divan’da hacegân<br />

oldu. Tarih bilir, tasavvufa yabancı olmayan bir şairdi.<br />

Osman-zâde Tâib’in çağdaşıdır. Tâib, onun gazellerini<br />

müstezat şekline sokarak alay etmiştir.<br />

‘adÿ (A.) : düşman, yağı.<br />

ÀfÀú (A.) : ufuklar, gök kenarları, gökle yerin birleşir gibi<br />

göründüğü yer.<br />

Àf-tÀb (F.) : güneş; güneşin ışığı; güzel; güzel yüz.<br />

ÀàÀz (F.) : başlama.<br />

ÀàÀze (F.) : müzik başlangıcı, çalgıcıların ve okuyucuların<br />

ahenk başlangıcı.<br />

Ààÿş (F.) : kucak.<br />

aàyÀr (A.) : gayrılar, başkalar, yabancılar.


aàyÀr-ı maúÀdir (A.) : kudretlerin yabancıları.<br />

Àh : ah, yazık; iç çekme, hayıflanma.<br />

aóbÀb (A.) : dostlar.<br />

‘ahd (A.) : söz verme; yemin; devir, zaman, gün.<br />

Àhen (F.) : demir; zincir; kılıç; sert, katı.<br />

Àheste (F.) : yavaş, ağır, yavaş yavaş.<br />

aófÀd (A.) : oğul, oğulları, torunlar; yardımcılar,<br />

hizmetkârlar.<br />

aòger (F.) : yanar, yanar kömür, ateş koru, kızıl ateş.<br />

aóibbÀ (A.) : dostlar, sevgililer, bildikler.<br />

Àòir (A.) : son, sonraki, en sonra; nihayet, son olarak.<br />

Àòirü’l-emr (A.) : en nihayet, sonunda.<br />

aòlÀú (A.) : insanda bulunan, ruhî ve zihnî hâller.<br />

aóvÀl (A.) : oluşlar, hâller, bulunuşlar, durumlar.<br />

aóvÀl-i ‘Àlem (A.) : dünyanın gidişi.<br />

aóvel (A.) : bir şeyi iki gören, şaşı.<br />

‘aúÀr (A.) : para getiren mülk.<br />

‘aúd (A.) : bağlama, düğümleme, bağlanma, düğümlenme; sözleşme,<br />

kararlaştırma; kurma, düzme.<br />

‘Àúıbet (A.) : nihayet, son.<br />

‘Àúıl (A.) : akıllı kimse.<br />

‘aúìde (A.) : ağdalanmış iken ufak ufak kesilmiş olan renkli<br />

şeker.<br />

‘akkÀm (A.) : deveci, katırcı; mahmil ile hacca giden surre<br />

alayı hizmetçisi; çadır mehteri.<br />

‘akkÀm-ı meş‘al-keş (A., F.) : meşale götüren deveci, çadır<br />

hizmetçisi.<br />

‘aúl (A.) : akıl, us.<br />

‘Aúlì : Divan şairi (İstanbul ?-1734). Asıl adı Mehmed’dir.<br />

Doğduğu semte nispetle Eyyubî Aklî Efendi olarak<br />

tanınmıştır. Evkaf kâtipliği yaptı. Baruthâne Nezâretinde<br />

bulundu.<br />

aúrÀn (A.) : eş ve benzer olanlar, yaşıtlar.<br />

a‘lÀ (A.) : pek yüksek; en yüksek.<br />

alaca (T.) : kıldan dokunmuş sergi, bir çeşit kilim; heybe;<br />

kenarları işlemeli büyük baş örtüsü; umumiyetle kırmızı<br />

zemin üzerine sarı çubuklu bir pamuklu kumaştır.<br />

alÀ’im (A.) : nişanlar, belgeler.<br />

‘alÀ’im-i semÀ (A.) : al yeşil kuşak, eleğimsağma, gök kuşağı.<br />

‘alÀúa (A.) : ilgi, ilişki.<br />

ÀlÀm (A.) : kederler, elemler, acılar, sızılar.<br />

‘alÀmÀt (A.) : izler, nişanlar.<br />

‘alÀmÀt-ı semÀ (A.) : gökyüzü işaretleri.<br />

ÀlÀt (A.) : vasıtalar, aygıtlar.<br />

ÀlÀy (F.) : alay.<br />

‘alef (A.) : hayvan yemi; ot, saman, yulaf.<br />

‘ale’l-‘Àde (A.) : âdet olduğu üzere, bayağı, basbayağı.<br />

‘Àlem (A.) : dünya, cihan.<br />

Àlet (A.) : vasıta; aygıt.<br />

‘Àlì (A.) : yüce, ulu.<br />

‘Àlì-cenÀb (A.) : cömert; şerefli, haysiyetli kimse.<br />

‘alìl (A.) : kör; sakat; hasta.<br />

AllÀh (A.) : İlâh, mabud, Tanrı.


ÀmÀde (F.) : hazır, hazırlanmış.<br />

‘amel (A.) : iş; niyet; sürgün, iç sürmesi.<br />

ammÀ (A.) : ama, fakat, lâkin, ancak; şu kadar ki, o kadar ki,<br />

öyle ki.<br />

Àn (A.) : lâhza, pek az bir zaman.<br />

Àñ (T.) : beyin, zihin, fehim, zekâ, müdrike, hıfz, yad.<br />

Anaùolı : Türkiye’nin Asya kýtasýnda bulunan topraklarýna<br />

verilen ad.<br />

‘anber (A.) : ada balığının bağırsaklarında toplanan<br />

yumuşak, yapışkan ve misk gibi kokan, kül renginde bir madde;<br />

güzel koku; güzellerin saçı.<br />

Anúara : Ýç Anadolu’nun yukarý Sakarya bölümünde il merkezi.<br />

Þehir içinden Engürü suyunun geçtiði ovanýn bir kenarýnda<br />

kurulmuþtur.<br />

‘anteri (A.) : entari, elbise.<br />

‘Àr (A.) : utanma.<br />

‘araú (A.) : rakı.<br />

‘araú-çìn (A.) : kenarlarının ve içinin ter ile yağlanıp<br />

kirlenmemesi için külah veya kavuğun altına giyilen takkenin<br />

adı.<br />

ÀrÀm (F.) : durma, eğlenme, dinlenme; yerleşme, istirahat etme,<br />

karar kılma.<br />

‘Arda : Meriç ýrmaðýnýn Edirne karþýsýnda saðdan aldýðý önemli<br />

kol. 220 km. Bulgaristan topraklarýndan doðar genel olarak<br />

batý-doðu doðrultusunda uzanarak Kýrcaali’den geçer.<br />

arış (T.) : çözgü.<br />

‘Àrì (A.) : çıplak; hür; -sız.<br />

‘Àrif (A.) : bilen, bilgili, irfan sahibi.<br />

‘Àriyetì (A.) : ödünç, iğreti.<br />

arúalıç (T.) : hamal semeri.<br />

Arnavud : Arnavutluk halkýndan veya bu halktan olan kimse.<br />

arpacıú (T.) : soğanın dikilen küçük hâline denir.<br />

‘arãa (A.) : yer, toprak.<br />

‘arãa-i eş‘Àr (A.) : şiir arsası, şiir sahası.<br />

‘arãa-i naôım (A.) : nazım arsası, nazım sahası.<br />

‘arş (A.) : çardak, çadır; cumba, kafes; çatı, dam; dokuzuncu<br />

kat gök; taht.<br />

‘arş-ı a‘lÀ (A. ) : göğün en yüksek tabakası.<br />

‘arø (A.) : bir büyüğe sunma, gösterme, bildirme, önüne koyma.<br />

‘arø-ı esÀmì (A.) : isimleri sunma.<br />

‘arø-ı óaúìúat (A.) : hakikati sunma, hakikati gösterme.<br />

‘arø-ı óÀl (A.) : “hâlin bildirilmesi”, ne hâlde<br />

bulunduğunu bildirme; dilekçe.<br />

‘arø-ı òÀl-i ‘ÀcizÀne-i bì-mecÀl (A.) : aciz hâlin bildirilmesi.<br />

‘arø-ı hicÀb (A.) : utancını bildirme.<br />

‘arø-ı maóabbet (A.) : muhabbeti bildirme.<br />

‘Àrż-ı neşÀù (A.) : sevincini bildirme.<br />

‘arż-ı ruòsÀr (A., F.) : yüzünü gösterme.<br />

Àrzÿ (F.) : istek, heves.<br />

-ÀsÀ (F.) : gibi.<br />

aãÀ (A.) : deynek, sopa; dervişlerin taşıdıkları sopa.<br />

ÀsÀn (F.) : kolay.<br />

‘asÀkir (A.) : erler.


ÀåÀr (A.) : izler, nişaneler, alâmetler; abideler,; hikâyeler;<br />

an’aneler, gelenekler.<br />

‘asel (A.) : bal; cennetteki dört sudan biri.<br />

‘aselì (A.) : bal renginde olan; Yahudilerin ayırt edilmek<br />

üzere omuzlarına takdıkları sarı kumaş; eskiden kullanılan bal<br />

renginde bir çeşit kumaş.<br />

‘Áãım : Divan şairi (Bosna ?-1710). Bosna mahkemesi<br />

başkâtipliğinde bulundu. Şiirlerinde Râmî Paşa, Sâbit ve<br />

özellikle Bâkî’nin tesiri hissedilir. Mürettep divanında<br />

Râmî, Habib, Mehmed, Tayyar gibi vezirlerle Sultan Mustafa,<br />

şair Sâbit ve bazı devlet adamlarına yazdığı mersiyeler<br />

vardır. Divanı vardır.<br />

ÀsitÀn (F.) : eşik.<br />

ÀsitÀne (F.) : eşik; payitaht; büyük tekke; Allah’a yakın<br />

kimselerin kabri; merkez Osmanlı Devletinin merkezi olması<br />

dolayısıyla tahsisen “İstanbul” manasına da gelir.<br />

‘asker (A.) : er.<br />

aãl (A.) : asıl, kök, dip, kütük, temel, esas, kaide, kural;<br />

hakikat; soy, nesep; bir şeyin belli başlı kısmı; başlangıç;<br />

baş; yer; sıhhat; hakikî, esaslı, halis, safi; esasen,<br />

zaten, başlıca, en ziyade, alelhusus; hakikaten.<br />

aãlÀ (A.) : hiçbir vakit.<br />

aãlì (A.) : asla mensup, hususî, seçkin.<br />

‘aãr (A.) : yüzyıl.<br />

astÀr (F.) : giyecek, perde, çanta, ayakkabı gibi şeylerde,<br />

kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat.<br />

Àstin (A.) : esvab kolu, yen.<br />

Àstin-i úontoş : Tatar han ve beylerinin yüzü, harç işlemeli<br />

üstlüğü tarzında dar yenli kapaniçenin diğer bir nevi olan<br />

kıyafetin kolu.<br />

‘Àşıú (A.) : birine, bir şeye tutkun; evvelce ordularda,<br />

kışlalarda, köy odalarında ve mahalle kahvelerinde gerek<br />

kendinin gerek başkalarının sözlerini sazla ve sözle dile<br />

getiren kimse, halk şairi; ahbap, hazret.<br />

‘Áşıú ‘Ömer : Saz şairi (Konya 1651?- İstanbul 1707?). Hayatı<br />

hakkında kesin bilgiler yoktur. Muntazam bir medrese tahsili<br />

görmese de kendisini yetiştirerek diğer âşıklara nazaran<br />

üstün bir bilgi seviyesine ulaşmıştır. Şiirlerinde Divan ve<br />

Halk Edebiyatının etkileri bir arada sezinlenir.<br />

‘Àşıú-ı şeydÀ (A., F. ) : delicesine seven kimse<br />

‘Àşıú-ı zÀr (A., F.) : inleyen âşık.<br />

ÀşikÀre (F.) : belli, açık, meydanda.<br />

ÀşinÀ (F.) : bildik, tanıdık; bilen, tanıyan.<br />

Àşÿb (F.) : kargaşalık; karıştırıcı.<br />

‘ÀşÿrÀ (A.) : muharrem ayının onuncu günü pişirilen buğday<br />

tatlısı, aşure.<br />

‘aùÀ (A.) : bağışlama, bahşiş.<br />

At MeydÀnı : İstanbul’da bulunan meşhur bir meydandır.<br />

Àteş (F.) : od, hararet, kızgınlık.<br />

Àteş-i sÿzÀn (F.) : yakıcı ateş.<br />

Àteş-pÀre (F.) : ateş parçası, kıvılcım.<br />

Àteş-õede (F.) : yakılmış, yakılan.


aùlas (A.) : ipekten dokunmuş esvaplık bir kumaş olup al, mavi,<br />

sarı daima düz renklidir.<br />

aùlı úaraca (T.) : ağaçtan at ki, üzerine çocuklar bindirip<br />

tekerlek üstünde gezerler. Atlı karıncanın küçüğüdür.<br />

‘aùùÀr (A.) : güzel kokular, iğne iplik vesaire satan,<br />

aktar.<br />

ÀvÀre (F.) : serseri, boş gezen, işsiz güçsüz, aylak; dağınık,<br />

perişan.<br />

-Àver (F.) : getiren, taşıyan.<br />

‘avret (A.) : kadın, zevce, avrat.<br />

ÀyÀ (F.) : şüphe ve tereddüt bildiren edat.<br />

ayaú-dÀş (T., F.) : yoldaş.<br />

Ayaãofiya : Doðu Roma Ýmparatorluðu devrinde Ýstanbul’da<br />

yapýlan en ünlü Bizans kilisesi.<br />

‘ayÀn (A.) : belli, açık, meydanda.<br />

‘ayÀr (A.) : altın ve gümüş ve başka kıymetli madenlerin karışma<br />

derecesi.<br />

‘ayb (A.) : utanılacak şey, kusur, leke.<br />

Àyìne (F.) : ayna.<br />

‘ayn (A.) : göz; aslı, kendisi; bir şeyin aslı, tıpkısı;<br />

kaynak, pınar; Osmanlı alfabesinin yirmi birinci harfi.<br />

‘aynÀ (A.) : iri ve güzel gözlü.<br />

‘AyntÀbì : Antepli.<br />

‘ayş (A.) : yaşama.<br />

‘ayyÀr (A.) : çok gezen, kurnaz, hırsız, hilekâr, dolandırıcı;<br />

palyaço, komik, maskara.<br />

‘ayyÀş (A.) : çok içki içen.<br />

‘aõÀb (A.) : işkence, keder.<br />

Azaú : M. Ö. 5. asra doðru Tanais (Don) ýrmaðýnýn denize<br />

döküldüðü yerde Yunanlýlar tarafýndan Tanais adý ile kurulan<br />

þehir. Büyük bir ticaret merkezi idi. Sonradan Tana adý ile<br />

tanýnan þehir, bölgenin baþlýca ticaret merkezi ve Moðol<br />

ülkelerine giden kervanlarýn hareket noktasý oldu.<br />

a‘ôamì (A.) : en büyük, en çok.<br />

Àzer (F.) : ateş.<br />

‘Àzim (A.) : niyetli, kesin karar veren.<br />

‘azl (A.) : işinden çıkarma, yol verme.<br />

‘azm (A.) : kasıt, niyet, karar.<br />

B<br />

bÀb (A.) : kapı; geçit, boğaz; bölüm.<br />

bÀb-ı zer (A., F.) : altın kapı.<br />

bÀd (F.) : yel, rüzgar; doğudan esen hafif hoş rüzgar;<br />

nefes, soluk; ah sesi, ah çekme; övme, söz; büyüklük taslama,<br />

kibir; şarap.<br />

bÀd-bÀn (F.) : yelken; gemi sereni.<br />

bÀde (F.) : şarap içki.<br />

bÀde-ò v Àr (F.) : şarap içen.<br />

bÀde-i nÀb (F.) : halis, duru şarap.<br />

badem (T.) : badem ağacı yemişi. Farsça aslı “bâdâm”dır.


a‘de (A.) : sonra.<br />

bÀd-ı hevÀ (F.) : bedava.<br />

bÀdincÀn (A.) : patlıcan.<br />

bÀà (F.) : bağ, büyük bahçe, bostan.<br />

baàÀl (F.) : koltuk.<br />

baàl (A.) : ester, katır.<br />

bÀà-bÀn (F.) : bahçıvan, bağcı.<br />

bÀàçe (F.) : bahçe.<br />

bÀàçe-i TÀtÀr (F.) : Tatar bahçesi.<br />

baàçevan (T.) : bahçıvan.<br />

BaàdÀd : Aþaðý Mezapotamya’nýn kuzey kenarýnda il merkezi.<br />

Þehir Basra körfezinden 530 km uzaklýkta Dicle nehri kýyýsýnda<br />

kurulmuþtur.<br />

bahÀr (F.) : kışla yaz arasındaki mevsim.<br />

bahÀriyye (F.) : padişah tarafından yeniçeri ağasından<br />

itibaren ocak ağalarıyla yeniçeri kâtibine verilen baharlık.<br />

baòìl (A.) : hasis, cimri, tamahkâr.<br />

baór (A.) : deniz; büyük göl veya nehir.<br />

baór-i ‘aùÀ (A.) : lütuf ve bağış denizi.<br />

baór-i bì-kerÀn (A., F.) : sonsuz, sınırsız deniz.<br />

baór-i àamm (A.) : keder denizi.<br />

baór-i hüner (A, F.) : hüner denizi.<br />

baór-şi‘r (A.) : şiir denizi.<br />

baóå (A.) : konuşulan şey, söz; iddialaşma.<br />

baòş (F.) : bağış, ihsan.<br />

baòt (F.) : talih, kader, kısmet; kargı.<br />

bÀ‘iå (A.) : sebep olan, gönderen, icap ettiren.<br />

baúar (A.) : sığır.<br />

bÀúì (A.) : Tanrı; daimî, kalıcı; alt taraf; artık, artan, fazla<br />

geri kalan, bundan başka.<br />

baúúÀl (A.) : sebzeci; pirinç, şeker, peynir, zeytin ve<br />

benzerleri gibi şeyler satan kimse.<br />

baúraç (T.) : kulplu bakır kap.<br />

bÀlÀ (F.) : yüksek, yukarı, üst, yüce; boy.<br />

Balaù : Ýstanbul’da Haliç’te Fener ile Ayvansaray arasýnda<br />

büyük mahalle. Ýstanbul alýnınca esirler buraya iskân edildi.<br />

Araplarýn Bizanslýlara karþý yaptýklarý savaþlarda esir düþen<br />

Arap þairleri, eserlerinde bu semtten bahsederler. XVII. asırdan<br />

bu yana daha çok Museviler oturmaktadýr.<br />

balya (T.) : büyük denk, yük; bağlı, kaplı ve kılıflı emtia.<br />

bÀnÿ (F.) : kadın, hanım.<br />

bÀr (A.) : yük.<br />

-bÀr (F.) : yağdıran, serpen, saçan, döken.<br />

bÀrÀn (F.) : yağmur.<br />

bÀr-gìr (F.) : yük tutan, yük kaldıran; beygir, at.<br />

bÀr-gìr-i Hersek (F.) : Hersek’in beygiri.<br />

bÀrì (F.) : hiç olmazsa, bir kerre; hasılı, hulâsa.<br />

bÀrÿd (F.) : barut.<br />

baãal (A.) : soğan ve benzeri gibi kökler.<br />

basù (A.) : yayma, açma, uzun uzadıya anlatma; rica hâli.<br />

basù-ı kelÀm (A.) : söz söyleme.


Àsÿr (A.) : mayasıl; kalın bağırsağın iltihabı sebebiyle<br />

etrafından kan ve cerahat gelmesi.<br />

baştarda (İ.) : Osmanlı donanmasında kullanılan kadırga<br />

türünden bir savaş gemisi.<br />

bÀùıye (A.) : içki sürahisi.<br />

baùù (A) : kaz; kaz şeklindeki sürahi, su kabı.<br />

bayaú (T.) : eski.<br />

bÀz (F.) : şehbaz, şahin; açık; oynatıcı, oynayan; tekrar, geri;<br />

yine; bir kulaç boyu; iniş; fark etme, ayırma; sel uğrağı;<br />

yan taraf; karış; dönük; şarap; haraç.<br />

bÀzÀr (F.) : pazar, çarşı; alışveriş, pazar yeri.<br />

bÀzÀr úovan (T.) : satıcı.<br />

ba‘żı (A.) : birazı, bir kısmı; kimi.<br />

bÀzìçe (F.) : oyuncak; oyun, eğlence.<br />

be (F.) : kelimelere -e hâlini verir; -e kadar manasını verir.<br />

Bebek : Ýstanbul’da semt. Rumeli yakasýnda Arnavutköy ile<br />

Rumelihisarý arasýndadır. Bebek adýný Ýstanbul’un fethi<br />

sýrasýnda Fatih’in görevlendirdiði bölükbaþýnýn lâkabýndan aldý.<br />

Kuzey rüzgarlarýna kapalý olduðundan eski devirlerden beri çok<br />

beðenilen bir sayfiye yeri idi. Bebek’te Osmanlý<br />

Ýmparatorluðunun güçlü devirlerinde saraylar ve bahçeler inþa<br />

edilmiþtir.<br />

Beç : Çeyiz, hibe manasına Viyana’ya verilen addır.<br />

Avusturya anlamında da kullanılmıştır.<br />

bed (F.) : fena, yaramaz, çirkin; kötülük; ateş<br />

tutuşturmaya mahsus yarı yanmış paçavra.<br />

bed-ÀvÀz (F.) : fena sesli.<br />

bedel (A.) : karşılık, karşı; bir şeyin yerine verilen ve yerini<br />

tutan şey.<br />

bedestÀn (F.) : değerli eşya ve mücevherlerin alınıp satıldığı<br />

çarşı.<br />

bed-kÀr (F.) : işi, hareketi kötü; işi, hareketi fena.<br />

bed-liúÀ (F.) : kötü yüzlü, çirkin suratlı.<br />

bed-nÀm (F.) : kötü adlı, fena tanınmış, adı kötüye çıkmış.<br />

Bed-òÿy (F.) : kötü huylu, huysuz; kötü huy.<br />

bed-zebÀn (F.) : ağzı pis, ağzı bozuk; kötü dil.<br />

belÀ (A.) : gam, keder, musibet, afet, ceza, gayet zor iş, büyük<br />

gaile.<br />

belÀàat (A.) : iyi, güzel, pürüzsüz söz söyleme,<br />

uzdillilik; sözün düzgün, kusursuz yerinde ve adamına göre<br />

söylenmesini öğreten ilmin adı.<br />

bel-dÀr (T., F.) : Osmanlı ordusunda dağ geçitlerini açan,<br />

temizleyen ve koruyan, buradan geçenlerin güvenliğini<br />

sağlayan görevliler.<br />

belemek (T.) : çocuğu kundaklamak, sarmak, beşiğe<br />

bağlayarak, sararak yatırmak.<br />

belìàÀne (A.) : beliğcesine, fasih ve düzgün olarak.<br />

bend (F.) : bağ, yular, rabıta, bağlama; birini emri altına<br />

alma; boğum, mafsal; su biriktirmek için iki dağ arasında<br />

yapılan set, baraj; su mecrası için yapılan kemer; bağlayan<br />

bağlanmış; başından sonuna kadar aynı vezinde bir çok beyitli<br />

parçalardan meydana gelen ve kısım kısım gazel tarzında<br />

kafiyeleri değişen manzumelerin her bir parçası.


ende (F.) : kul, köle, bağlı; intisap eden, taraftar.<br />

Bender : Moldovya şehri. Diniester’in sağ kıyısında XV. asırdan<br />

kalma kale.<br />

bende-i MevlÀnÀ (F.) : Allah’ın kulu.<br />

bend-i òar (F.) : eşek yuları.<br />

bend-i şalvÀr (F.) : şalvar bağı.<br />

bengì (F.) : benk tiryakisi, esrarkeş.<br />

ber (F.) : yaprak (berg’in hafifletilmişi).<br />

-ber (F.) : alan, getiren.<br />

berÀber (F.) : birlikte bulunan, bir arada, müsavi, bir hizada,<br />

farksız.<br />

berbÀd (F.) : perişan, harap, viran; pis, fena, kirli.<br />

berd (A.) : soğuk.<br />

berdü’l-‘acÿz (A.) : kocakarı soğuğu.<br />

bereket (A.) : bolluk; meymenet, saadet, mutluluk; Tanrı<br />

vergisi.<br />

berg (F.) : yaprak.<br />

berg-i çenÀr (F.) : çınar yaprağı.<br />

ber-mu‘tÀd (F., A.) : alışıldığı, âdet olduğu, her zaman olduğu<br />

üzere.<br />

ber-rÀh (F.) : yolda, yol üzerinde.<br />

berş (A.) : afyon şurubu, keten yaprağı ile yapılan bir çeşit<br />

müsekkin macun; arzu, gönül isteği.<br />

ber-vech (F., A.) : olduğu gibi, olarak.<br />

beste (F.) : şarkının makam ve ahengi.<br />

bevÀsìr (A.) : basurlar; mayasıllar.<br />

bevvÀb (A.) : kapıcı, çocukları evlerine getirip götüren okul<br />

hademesi.<br />

beyÀn (A.) : anlatma, açık söyleme, bildirme.<br />

beyÀø (A.) : aklık; yumurta akı, aydınlık; ak.<br />

beyhÿde (F.) : boşuna, boş yere, beyhude.<br />

beyn (A.) : ara, aralık; arada, araya, arasında.<br />

beynü’l-ôurafÀ (A.) : zarifler arasında.<br />

beyøa (A.) : daha ak, çok beyaz.<br />

bezm (F.) : içkili, eğlenceli meclis, dernek.<br />

bezm-i dil-ber (F.) : dilber meclisi; gönül alanların meclisi.<br />

bezm-i ‘irfÀn (F., A.) : irfan meclisi, ilim ve hüner meclisi.<br />

bezm-i kibÀr (F., A.) : büyükler ve ulular meclisi.<br />

bezm-i mey (F., A.) : şarap meclisi.<br />

bezm-i ãurÀóì (F., A.) : surahi meclisi.<br />

bezm-i şarÀb (F.) : şarap meclisi.<br />

bezm-i tÀze (F.) : yeni meclis.<br />

bezm-i tiryÀkì (F.) : tiryaki meclisi.<br />

bezm-i yÀrÀn (F.) : dostlar meclisi.<br />

bıcılàan (T.) : hayvanların ayaklarında olan sulu yara.<br />

bì- (F.) : kelimelerin başına getirilince olumsuzluk bildiren<br />

bir ek; -sız -siz, -maz -mez.<br />

bi- (A.) : başlarına eklendiği zaman kelimeleri -e hâline<br />

getirir; ile, için manalarını vererek Farsça’daki be- edatı<br />

ile aynı işi görür.<br />

bì-‘adìl (F.) : benzersiz, benzeri olmayan.<br />

bì-‘aúl (F., A.) : akılsız.<br />

bì-baòt (F.) : bahtsız, talihsiz.


ì-bedel (F.) : benzersiz, eşsiz.<br />

bì-çÀre (F.) : çaresiz, zavallı.<br />

bìgÀne (F.) : kayıtsız, ilgisiz; yabancı; dünya ile ilgisini<br />

kesmiş olan.<br />

bi-óamdullÀh (A.) : Allah’a şükürler olsun.<br />

Bih-zÀd (F.) : İran’da tanınmış bir ressam adı.<br />

bì-úarÀr (F., A.) : kararsız; rahatsız.<br />

bì-keder (F., A.) : kedersiz, dertsiz, tasasız, kaygısız.<br />

bi- kerÀn (F.) : sınırsız, sonsuz, uçsuz, kenarsız.<br />

billÿr (F.) : gayet parlak ve şeffaf taş veya pek temiz cam,<br />

kristal.<br />

bìm (F.) : korku; tehlike.<br />

bì-ma‘nÀ (F.) : anlamsız, manasız.<br />

bì-me'Àl (F.) : anlamsız, hükümsüz, saçma sapan.<br />

bìm-i deryÀ (F.) : deniz korkusu.<br />

bìm-i peder (F.) : baba korkusu.<br />

bì-mÿ (F.) : tüysüz, kılsız.<br />

binÀ’ (A.) : yapı; ev; yapma, kurma.<br />

binÀ-i vaãıl (A.) : kavuşma evi.<br />

biniş (T.) : ata binmek fiili ve tarzı; vaktiyle ata<br />

binildiği zaman giyilen resmî kıyafet; ulemanın bazı merasimde<br />

giydikleri geniş cübbe, her tarafı geniş, kolları altından<br />

dikişsiz resmî ilmiyye cübbesidir .<br />

bint ( A.) : kız, kerime, duhter.<br />

bisÀù (A.) : kilim, minder, döşeme, keçe, yayga.<br />

bì-şekk (F., A.) : şüphesiz.<br />

bìş-ter (F.) : daha fazla, daha çok.<br />

bì-şu‘ÿr (F., A.) : şuursuz, idraksiz, düşüncesiz.<br />

bì-şümÀr (F.) : hadsiz, sonsuz, payansız, pek çok, sayısız.<br />

bì-tÀb (F.) : bitkin, yorgun.<br />

bì-tekellüf (F., A.) : külfetsiz, zahmetsiz; özensiz;<br />

gösterişsiz, yapmacık.<br />

bì-vech (F., A.) : sebepsiz.<br />

bì-vefÀ (F., A) : vefasız, hayırsız, dönek.<br />

bìzÀr (F.) : rahatsız, bıkmış, usanmış, küskün.<br />

boàası (T.) : bir nevi astarlık seyrek bez, iplikleri fitil<br />

fitil bir nevi.<br />

Boğaz : Karadeniz’i Marmara üzerinden Akdeniz’e baðlayan iki<br />

boðazdan kuzeyde olan Ýstanbul Boðazýnýn iki yakasýna<br />

verilen ad.<br />

Boàdan : Prut ve Tuna arasında Romanya’da bir vilâyettir.<br />

Bolı : Batý Karadeniz bölgesinde il merkezi. Meþhur<br />

kaplýcalara sahiptir.<br />

Bor : Ýç Anadolu Bölgesinde, Niðde iline baðlý ilçe merkezi.<br />

Burada halýcýlýk, dericilik, dokumacýlýk yaygýndýr.<br />

Bosna : Osmanlý İmparatorluðunun idare bölgesi. 1463’te<br />

fethedilerek Rumeli Beylerbeyliðine baðlandý. Save, Dirin ve<br />

Dalmaçya arasında bir vilâyettir.<br />

boza (T.) : darıdan yapılan mayalı içki.<br />

Bozburun : Gemlik ve Ýzmit körfezleri arasýnda batýya doðru<br />

uzanan Armutlu yarýmadasýnýn bitim yeri.<br />

bÿ (F.) : koku.<br />

buòÿr (F.) : tütsü.


uú‘a-nişìn (A., F.) : nahiyede oturanlar.<br />

Bulàar : Slavların güney kolundan olan bir halk ve bu<br />

halkın soyundan olan kimse; Bulgaristan’a özgü olan,<br />

Bulgaristanla ilgili olan.<br />

bÿm (A., F.) : baykuş.<br />

buràu (T.) : nefesli sazlardan birinin adı idi, nefirden daha<br />

uzundu, ucu kıvrık olursa kürrenay adı verilirdi. Nefir,<br />

kürrenay gibi çalınırdı. Bu sazlarda delik yoktur.<br />

burnaz (T.) : minkarî, büyük hörgüçlü burnu olan, kalak; III.<br />

Ahmed’in hanende ve sazendelerinden olan Hasan Çelebiyi<br />

verilen isim.<br />

burÿt (A.) : bıyık.<br />

bÿselik (F.) : Türk müziğinin iki numaralı basit makamı ve garp<br />

müziğinde “mineur”ün mukabili. En eski makamlardandır.<br />

bÿstÀn (F.) : gül ve çiçek kokularının çok olduğu yer, bahçe.<br />

bÿy (F.) : koku; ümit, umma; sevgi; tamah; huy, tabiat; kısmet,<br />

pay, nasip.<br />

bÿy-ı müstekrehen (F., A.) : iğrenç koku.<br />

bühtÀn (A.) : yalan, iftira.<br />

büleàÀ (A.) : beliğ olanlar, belâgat sahipleri, düzgün ve<br />

tertipli olarak meramını anlatanlar.<br />

bül‘um (A.) : hançere, gırtlak.<br />

bürhÀn (A.) : delil, ispat, tanık.<br />

bürÿdet (A.) : soğukluk.<br />

büt-òÀne (F.) : puthane.<br />

C<br />

cÀ (F.) : yer, mevki, mekân.<br />

cÀ-be-cÀ (F.) : yer yer.<br />

cÀdÿ (F.) : cadı, büyücü; gulyabani, hortlak, karakoncolos,<br />

vampir; çirkin, kocakarı, acuze; çok güzel göz.<br />

cÀ’iz (A.) : işlenilmesinde cevaz olan; olabilir, olur.<br />

cÀm (F.) : sırça, cam; bardak, kadeh, şişe ve toprak cinsinden<br />

şarap kadehi.<br />

cÀme (F.) : elbise, çamaşır.<br />

cÀmi‘ (A.) : içinde namaz kılınan ibadet yeri.<br />

cÀn (F.) : can, ruh; hayat, yaşayış; gönül.<br />

cÀnÀ (F.) : ey can, ey sevgili.<br />

cÀnÀn (F.) : sevgili, gönül verilmiş, maşuka.<br />

cÀn-bÀz (F.) : can ile oynayan, canını tehlikeye koyan,<br />

canbaz, hayranlık uyandıran oyunlarla canlarını hiçe sayarlar<br />

ip, direk üzerinde gösteriler yaparlar; aldatıcı; hayvan<br />

alışverişiyle meşgul olan kimse; eski fedaî atlı asker.<br />

cÀnib (A.) : taraf, cihet, yan.<br />

cÀn-ver (F.) : canavar, can alıcı.<br />

cÀrió (A.) : yaralayan; insanın el ayak gibi azası.<br />

cÀriye (A.) : para ile satın alınan halayık, hizmetçi kız;<br />

harpte esir düşmüş veya odalık olarak alınmış kız.<br />

cÀriye-i dür-dÀne (A., F.) : inci tanesi gibi olan cariye.<br />

cÀvidÀn (F.) : daimî kalacak olan, sonrasız, ebedî, bengi.<br />

cÀy (F.) : yer.


cedel (A.) : sert münakaşa, tartışma; kavga.<br />

cedìd (A.) : yeni, kullanılmamış.<br />

cefÀ (A.) : eziyet, incitme.<br />

cehÀlet (A.) : cahillik, bilmezlik.<br />

cehl (A.) : bilmezlik.<br />

celb (A.) : çekme, çekiş; kendine çekme; yazı ile çağırma.<br />

celbendi (T.) : cüzdanın büyüğüdür.<br />

cem‘ (A.) : toplama, yığma; birden fazla insan, hayvan ve<br />

eşyayı gösteren isim.<br />

cemÀl (A.) : yüz güzelliği.<br />

cemre (A.) : ateş hâlinde kömür, şubat ayında azar azar<br />

artan sıcaklık; haç töreninde bir defa taş atılması.<br />

cenÀb (A.) : şeref, onur ve büyüklük terimi olarak kullanılır,<br />

hazret; huzur.<br />

cenb (A.) : yan, taraf.<br />

cerr (A.) : çekme, sürükleme; eskiden medrese talebesinin,<br />

mübârek üç aylarda köylere dağılıp halka, dinî öğütlerde<br />

bulunmak, namaz kıldırmak veya müezzinlik etmek suretiyle<br />

para ve erzak toplaması.<br />

cerrÀr (A.) : dilenci, arkasında sürükleyen; harp<br />

aletleriyle donatılmış kalabalık ordu.<br />

cev (F.) : arpa.<br />

cevÀb (A.) : sorulan şeye verilen karşılık.<br />

cevher (A.) : maya, öz; elmas, değerli taş; (evvelce) Horasan’da<br />

ve Şam’da yapılan kılıçların demirlerinde görülen siyah ve<br />

beyaz dalgalı benekler, çizgiler; yalnız noktalı harfler<br />

hesap edebilmek suretiyle ve “ebced” hesabıyla yazılan çok<br />

defa manzum olan tarih.<br />

cevherì (A.) : cevhere, değerli taş veya inciye ait olan,<br />

bunlarla yapılmış veya işlenmiş bulunan.<br />

cevher-i naôm (A.) : nazım cevheri.<br />

cev-i Àb (F.) : arpa suyu.<br />

cevr (A.) : haksızlık, eza, cefa, eziyet, gadir, zulüm;<br />

sitem; tarikat adamının ruhen ilerlemesine mâni olan şey.<br />

ceyb (A.) : cep; gömleğin açıklığı, yarığı.<br />

Ceyóun : Amuderya orta çýðrýna verilen ad. Yukarý kesiminde<br />

Sovyet-Afgan sýnýrýný izler.<br />

cezÀ’ (A.) : ceza, karşılık (iyi ve kötü) azap.<br />

cibre (T.) : üzümün şırasından vesair usareden kalan posa<br />

ve çekirdek süprüntüsü, tekeş.<br />

cidÀl (A.) : karşılıklı kavga, savaş; zorlu, hararetli konuşma.<br />

cidd (A.) : bir işi gerçekten çalışıp işleme; ciddîlik.<br />

ciger (F.) : ciğer, bağır; avaz; keder, sıkıntı.<br />

cihÀn (F.) : dünya, âlem.<br />

cilÀ (A.) : parlatma, parlaklık.<br />

cimÀ (A.) : çiftleşme (insan hakkında).<br />

cinÀs (A.) : münasebet, benzeyiş, bir çok anlamlara yorulabilen<br />

söz, imalı, telmihli söz, lastikli söz, telaffuzu bir,<br />

manası ayrı olan kelimelerin bir sözde bulunması.<br />

cinn (A.) : gözle görülmez lâtif cisimlerden ibaret bir<br />

yaratık (mahluk); pek zeki ve anlayışlı kimse.<br />

civÀn (F.) : genç.<br />

cönk (T.) : uzunlamasına açılan eski şiir ve destan dergisi.


cÿ (F.) : akarsu, ırmak, çay.<br />

cumhÿr (A.) : halk, ahali; başı boş kalabalık.<br />

curcuna (F.) : Türk musikisinde bir küçük usul.<br />

cÿş (F.) : coşma, kaynama; coşma, taşma.<br />

cÿy (F.) : nehir, akarsu, ırmak.<br />

cübb (A. ) : kuyu.<br />

cübbe (A.) : sarıklı din adamları ile bazı yaşlı kimselerin<br />

giydikleri uzun üstlük.<br />

cüdÀ (F.) : ayrı, ayrı düşmüş, ayrılmış.<br />

cühelÀ (A.) : bilgisizler, bilmezler.<br />

cühÿd (A.) : Yahudi.<br />

cümle (A.) : bütün, hep; fiil, fail ve mefulden meydana<br />

gelen manalı söz.<br />

cüll (A.) : çul.<br />

cünbiş (F.) : kımıldanma, hareket.<br />

cüst (F.) : arama, araştırma.<br />

cüyÿş (A.) : askerler, ordular.<br />

cüz’ì (A.) : az, pek az, az miktarda.<br />

Ç<br />

çaàanoz (T.) : kabukluların on ayaklılar takımından, eti<br />

için avlanan, pavuryaya benzer küçük su hayvanı; deniz yengeci.<br />

çaàna (T.) : :meydanı boş bulup cesaret alıp söylemek.<br />

çÀh (F.) : kuyu, çukur.<br />

çÀk (F.) : yarık, yırtık; yırtmaç.<br />

çÀk-i girìbÀn (F.) : elbisesinin yakası yırtılmak, kederli<br />

olmak.<br />

çaúşır (T.) : ince kumaşlı, uzun bir nevi şalvar.<br />

çalúafa (T.) : başı parlak tüylü bir nevi kızıl kurt;<br />

kurdun ense derisinden yapılan kürk.<br />

çÀl-pÀre (F.) : ağaçtan yapılmış dört parçadan ibaret köçek<br />

zili, çalpara.<br />

çam (T.) : dikenden ibaret olan yaprağını kışın da dökmez<br />

bir ağaç cinsi ki eseriya yüksek ve soğuk yerlerde yetişir.<br />

çap (T.) : ekser yuvarlak, genellikle mücessem şeylerin<br />

nisabı, ölçüsü, ölçecek alet.<br />

çapúun (T.) : çapan, yürük, yelip koşucu, atın yürüyüşünden<br />

bir ayak eşkin, çabuk at; hercai, derbeder, çul tutmaz, uçarı,<br />

serseri.<br />

çapul (T.) : çapılan şey, yağma, çete.<br />

çÀr (F.) : dört; çare; tuğla ve çanak, çömlek fırını.<br />

çarò (F.) : çark, tekerlek; felek, gök; yaka; ok yayı;<br />

çakır doğan; tef; devreden, dönen.<br />

çÀrsÿ (F.) : dört taraf, dört tarafı olan şey; pazar, çarşı.<br />

çÀrşÿ (F.) : çarşı.<br />

çÀrÿb (F.) : süpürge.<br />

çÀşnì (F.) : çeşni, lezzet, tat; tadımlık.<br />

Çatalca : Marmara bölgesinin Çatalca-Kocaeli bölümünde ilçe<br />

merkezi.


çec (T.) : savrularak samanından ayrılmış tahıl yığını;<br />

kabuğu çıkarılmış fındık, ceviz ve mısır; şalgamın sap ve<br />

yaprakları; üzümün suyu alındıktan sonra kalan posası.<br />

çehre (F.) : yüz, surat; surat asma; şekil.<br />

çehre-i menóÿs (F., A.) : uğursuz surat.<br />

çehre-i murdÀr (F.) : kirli, pis yüz.<br />

çekdirme (T.) : çektirme işi, çektiri, büyük yelken kayığı;<br />

sökülebilir elbise, yemek ve salon dolaplarının tablalarını<br />

birbirine tutturmak için metal ve plâstikten yapılmış bağlantı<br />

parçası.<br />

çekdiri (T.) : yelkenleri olmakla birlikte kürekle de yol<br />

alan eski zaman gemisi, çektirme; kürekli gemi.<br />

çeki (T.) : tartı, odun ve taş tartımında kullanılan dört<br />

kantardan oluşan ölçü; tertip.<br />

çelebi (T.) : Tanrıya mensup; görgülü, terbiyeli, olgun;<br />

bey; okuma bilen, okumuş; Bektaşî ve Mevlevî pirlerinin en<br />

büyüklerine verilen unvan; Hristiyan tüccar.<br />

çenÀr (F.) : çınar, çınar ağacı.<br />

çenbÀr (F.) : çenber.<br />

çenber (F.) : tahtadan veya demirden yapılan daire veya<br />

halka, kasnak; başa bağlanan yemeni; esirlik, bağımlılık.<br />

çeng (F.) : el; pençe; kanuna benzer dik tutularak çalınır<br />

bir çeşit saz; eğri. büğrü.<br />

çengì (F.) : çeng denilen sazı çalan kimse; oyuncu kız, çengi.<br />

çerÀàÀn (F.) : (evvelce) suçluların başlarına yaralar<br />

açarak ve her birine fitiller koyarak uçlarını yakmak suretiyle<br />

edilen işkence; etrafı aydınlatma, şenlik, donanma.<br />

çerge (T.) : göçebe çadırı, hafif oba, tente, iki direkli<br />

şemsiye kalenderi, çadır.<br />

Çerkesì : Kafkas dağlarının deniz tarafında Kırgız’dan madut bir<br />

kavme mensup olanlar.<br />

çeşm (F.) : göz.<br />

çetari (T.) : ipek ve ipekle karışık yollu dokuma; bir iplikle<br />

üç pamuktan mürekkep bir çeşit yerli kumaş.<br />

çetele (T.) : çizilerek veya oyularak açılan kertik; ekmekçi,<br />

sütçü gibi esnafın, uzunlamasına ikiye bölüp üzerine<br />

kertikler çenterek hesap tuttukları ağaç dalı.<br />

çevren (T.) : karaciğerden yapılan bir sucuk türü.<br />

çıúrıú (T.) : küçük dolap, devvare, bazı esnafın tezgâhı, kuyu<br />

dolabı.<br />

çınúıraú (T.) : çıngırdak, zengele, ufak çan.<br />

çıra (T.) : çam ağacının sakızı.<br />

çırÀàÀn : kandil donanması, şenlik, eğlence ve bilhassa Lale<br />

Devrinde saray, bahçe ve köşklerde yapılan eğlencelere ad<br />

olmuştur.<br />

çıraúman (T.) : üzerinde ateş ettikleri kule ve direk.<br />

çırnıú (T.) : iki başı eğri balıkçı veya tahıl kayığı.<br />

çıtaú (T.) : lisanı çetrefil olan Rumeli türklerine verilen<br />

isim.<br />

çıyan (T.) : çok ayaklılardan, sarımtırak renkte, zehirli<br />

böcek.<br />

çi (F.) : ne.


çille (F.) : zevk ve safadan el çekerek bir yerde kırk<br />

günlük ibadet; eziyet, sıkıntı; ibrişim, yün vesaire demeti.<br />

çimbÀr (T.) : Farsça çinber. Çulhadan bezin tezgâhta<br />

buruşmasını men için kullandıkları demir arşın gibi ucu tırnaklı<br />

alt bezi ki kenarından iliştirip gerer.<br />

-çìn (F.) : “toplayan, derleyen” manalarıyla birleşik kelimeler<br />

yapar.<br />

çingan (T.) : çingene.<br />

çingane (T.) : Hindistan’dan çıktıkları söylenen, dünyanın<br />

çeşitli yerlerinde göçebe olarak yaşayan bir topluluk veya bu<br />

topluluktan olan kimse. Bir kısmı İran’dan Irak’a ve Şam ve<br />

Mısır’a geçmiştir ki, onlara gacr, karacı, kıptî derler, ondan<br />

garba ve Endülüs’e ve Frengistan’a yayılmıştır, birtakımına<br />

çingen ve çirger denir. Kıpçak yolundan Avrupa’ya geçip<br />

Rumeli’ye ve ta Bohemya’ya yeni Çeh vilâyetine ve ondan her<br />

tarafa yayılmışlardır. Hâlen ekseri bedeviyette olup kendileri<br />

isimlerine rumakula derlerdi. Mevaları olan Ulah Boğdan’a<br />

Romanya denir. Demircilerine lungur, ayıcılarına ursal,<br />

çalgıcılarına lavtal denilir; cimri.<br />

çintiyan (T.) : içi astarlı kadın donu, şalvar.<br />

çirk (F.) : kir, pas, pis; yarada olan kan ve irin.<br />

çirk-Àb (F.) : çirkef, pis su.<br />

Çirmen : Trakya’da, Mustafa Paþa’nýn güneyinde, Edirne’nin<br />

kuzeybatýsýnda Meriç ýrmaðý üzerindeki köy.<br />

çiroz (T.) : yumurtasını atarak zayıflamış uskumru balığı<br />

ve bunun kurutulmuşu; çok zayıf kimse.<br />

çoban (T.) : davar, koyun, keçi sığır, manda sürülerini güden<br />

otlatan kimse.<br />

çolaú (T.) : eli veya kolu sakat olan.<br />

çomaú (T.) : sopa, değnek.<br />

Çorlı : Marmara bölgesinin Ergene bölümünde (Tekirdað ili) ilçe<br />

merkezi.<br />

çotra (T.) : ağaçtan yapılmış küçük su kabı.<br />

çökürmek (T.) : indirmek.<br />

çölmek (T.) : sifal, toprak kap.<br />

çÿb (F.) : ağaç, değnek, odun, sopa; çöp.<br />

çuúa (T.) : tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş; yazı yazarken<br />

âharlı yazı kâğıdı üzerine gezdirilen, tebeşir sürülen çuha<br />

parçasına verilen isimdir. Bu tebeşirle çuhanın gezdirilmesi<br />

kâğıtta âhardan olan yağların izalesi ve kâğıdın mürekkebi<br />

hakkıyla alması içindir.<br />

çuúa-i iskerlete (T., Fr.) : Venedik kumaşı.<br />

Çukur ÓamÀm : Fatih devri eserlerinden büyük çifte hamam idi;<br />

Fatih Külliyesinden Baş Kurşunlu Medresesinin hemen<br />

yakınında idi; yıkılmış ve izi kalmamıştır. 1829-1830<br />

yıllarından çok önce Çukur Hamam kapanmış ve mirî erzak<br />

anbarı hâlinde kullanılmaya başlanmıştır.<br />

çulha (T.) : ipten dokunan kumaş; el tezgâhında bez dokuyan<br />

kimse.<br />

çulùar (T.) : eyerin veya palanın üzerine örtülen kilim, halı<br />

gibi örtü.


D<br />

-dÀde (F.) : verilmiş.<br />

dÀà (F.) : yanık yarası; insan ve hayvan vücuduna kızgın<br />

demirle vurulan damga; işaret, im.<br />

dÀà-ı derÿn (F.) : iç yarası, gönül acısı.<br />

daòl (A.) : girme, karışma; tesir, nüfuz, niyet; fikir.<br />

dÀ‘ì (A.) : dua eden, duacı; davet eden, sebep olan.<br />

dÀ‘im (A.) : devamlı, sürekli.<br />

dÀ’imÀ (A.) : bir düziye, her vakit.<br />

dÀ’ir (A.) : ait, ilgili; devreden, dönen.<br />

dÀ’ire (A.) : çember; sınır içi; zilli tef; Osmanlı<br />

İmparatorluğu zamanında şehremanetinin belediye şubeleri.<br />

daúìúa (A.) : bir saatlik zamanın altmışta biri, dakika; ince<br />

düşünce, ince şey.<br />

daúú-i bÀb (A.) : kapı çalma.<br />

dalya (T.) : yıldız çiçeği.<br />

dalyan (T.) : deniz, göl ve ırmaklarda kıyılara yakın yerlerde<br />

ağ ve kazıklarla oluşturulan, büyük balık avlama yeri.<br />

dÀm (A.) : tuzak, ağ; yırtıcı olmayan vahşî hayvan.<br />

dÀmen (F.) : etek; görüşüp konuşulan kişi.<br />

dÀmen-der-meyÀn (F.) : eteği belinde, işe hazır.<br />

-dÀn (F.) : Arapça, Farsça, bazan da Türkçe kelimelere<br />

takılarak yer, mahfaza, kap manasına kelimeler meydana getirir;<br />

bilen, bilir<br />

dÀne (F.) : tane, tohum; çekirdek; kurşun, gülle.<br />

êarb (A.) : döğme, vurma; nazımda beytin ikinci mısraının son<br />

tef‘ilesi.<br />

êarbü’l-meåel (A.) : atalar sözü, ata sözleri.<br />

Darıca : Marmara Bölgesinin Çatalca-Kocaeli bölümünde<br />

(Kocaeli ili, Gebze ilçesi) bucak merkezidir.<br />

dÀr-ı şifÀ (A.) : şifa yurdu, sağlık yurdu; tımarhane.<br />

da‘vet (A.) : çağırma, çağrı; ziyafet; dua.<br />

debbÿs (A.) : topuz.<br />

def (F.) : tef.<br />

def‘ (A.) : öteye itme, savma, savulma; verme, ortadan kaldırma;<br />

giderme.<br />

defìne (A.) : yere gömülmüş altın vesaire gibi değerli<br />

eşya; kıymet ve değeri olan kimse veya mal.<br />

defter-dÀr : bir vilâyetin para işlerini idare eden kimse;<br />

eskiden maliye vekiline verilen unvan; İstanbul’da bir semt adı.<br />

defter-i mesùÿr (A.) : örtülü defter.<br />

def-zen (A., F.) : tef çalan, tefçi.<br />

dehÀn (F.) : ağız.<br />

dehlìz (A.) : hol, koridor.<br />

delìl (A.) : yol gösteren, kılavuz; şahit; belge<br />

dellÀk (A.) : hamamda müşterileri keseleyip yıkayan kimse,<br />

tellak.<br />

delv (A.) : su kovası; on iki burçtan birinin adı olup, Güneş,<br />

eski ocak ayının sekizinci günü bu burca girer.<br />

dem (F.) : soluk, nefes; içki; an, vakit, saat, zaman;<br />

aldatma, hile; kibir, gurur, büyüklük; koku; kuyumcu ve demirci<br />

körüğü; âh; ağız.


dem-À-dem (F.) : her vakit, sık sık.<br />

dem-sÀz (F.) : arkadaş; dost; sırdaş.<br />

deñ (T.) : miktar, tür, tavır, itina, derece, mertebe.<br />

dendÀn (F.) : diş (ağızda bulunan); tamah ve ümit; halkarî<br />

çevreleyen tepelikleri boydan boya ve en dıştan saran ve içeriye<br />

dönük olan kavisçiklerin beheri.<br />

deng (F.) : hayran, şaşkın, ahmak, sersem; iki katı şeyin<br />

tokuşmasından meydana gelen ses; pergel noktası; eskiden<br />

kullanılan bir ağırlık birimidir ki miskalin dörtte biridir.<br />

Buna göre 1.125 gr.’dır.<br />

denì (A.) : alçak, rezil.<br />

depegen (T.) : tepici.<br />

der (F.) : -de, içinde; kapı; mağara; kerre, defa; cins, çeşit,<br />

kısım, nevi.<br />

der-Ààÿş (F.) : kucaklama, sarma.<br />

der-bÀn (F.) : kapıcı, kapıya bakan.<br />

der-beder (F.) : kapı, kapı gezen, serseri; perişan, dağınık.<br />

derc (A.) : sokma, arasına sıkıştırma; gazeteye yazma;<br />

toplama, biriktirme; hattatların yazdıkları meşk tomarı<br />

(Farsça’da nakışlı kâğıda yazılmış yazı).<br />

der-kÀr (F.) : malum, aşikâr, bilinen, belli; işde, iş üzerinde<br />

bulunan.<br />

der-kenÀr (F., A.) : kenara yazılmış olan yazı; kucaklama,<br />

kucağa alma.<br />

dermÀn (F.) : ilâç; çare; takat, kuvvet, güç.<br />

derÿn (F.) : iç, içeri, dâhil; gönül, kalp, yürek.<br />

dervìş (F.) : Allah için alçak gönüllülüğü va fukaralığı<br />

kabul eden veya tarikata bağlı bulunan kimse; fakir ve ihtiyaçlı<br />

kimse.<br />

dervìşÀn (F.) : dervişler.<br />

deryÀ (F. ) : deniz.<br />

deryÀb (F.) : akıllı, anlayışlı.<br />

derz (A.) : yiv, dikiş yivi; kuru duvarın taşları arasına<br />

harç doldurup tesviye etme.<br />

dest (F.) : el; fayda, menfaat; zafer, galebe, üstünlük;<br />

yüksek yer, mevki; güç, kuvvet; tarz, üslûp.<br />

destÀr (F.) : sarık, tülbent.<br />

destÀr-cünbÀn (F.) : sarık kımıldatan, sarık oynatan, sarık<br />

oynayan.<br />

deste (F.) : demet, tutam; takım; kabza, tutacak yer; on<br />

yapraklýk altýn varak defteri.<br />

destere (F.) : el býçkýsý, testere; bir örgü motifi.<br />

deşt (F.) : bozkýr, çöl, kýr, ova.<br />

devÀ (A.) : ilâç; çare, tedbir.<br />

deve dikeni (T.) : yol ve tarla kenarlarında yetişen 30-100<br />

cm yükseklikte 1-2 yıllık otsu bir bitki.<br />

devlet (A.) : bir hükûmet idaresinde teþkilatlandýrýlmýþ<br />

olan siyasî topluluk; büyük saadet, zenginlik; baht, talih, kut;<br />

büyük rütbe, mevki.<br />

devr (A.) : dönme, bir þeyin etrafýný dolaþma; dönüp<br />

dolaþma; nakil, aktarma; bir þeyi baþkasýna teslim etme; zaman,<br />

çað; bir zamanýn bölündüðü kýsýmlardan her biri; baþtan sona<br />

kadar okuma; dünyaya gelme (nüzul) ve tekrar geldiði yere dönme


(uruc) hâli; bir müzik üzerinde, her ölçüye verilen isim olup<br />

umumiyetle büyük ölçüler ve peþrevler için kullanýlýr.<br />

devrÀn (A.) : dünya, felek, zaman, talih, kader, devir.<br />

devr-i revÀn (F.) : Türk müziðinin küçük usullerindendir.<br />

14 zamanlý ve 6 darplýdýr. Bu usul ile ayin-i þerifler,<br />

tevþihler, ilahîler, kârlar, besteler, þarkýlar, peþrevler<br />

ölçülmüþtür.<br />

deyişik (T.) : yedek (iç çamaşırı, giyecek); fazla elbise; iş<br />

elbisesi.<br />

deyr (A.) : manastır, kilise; bu dünya; meyhane.<br />

dızman (T.) : kocaman, zir.<br />

dìbÀ (F.) : renkli dokuma motiflerle süslü, lüks bir çeþit<br />

ipek kumaþ, canfes kumaþ.<br />

dìbÀce (A.) : baþlangýç, ön söz.<br />

dìde (F.) : göz; gözcü; göz bebeği; göz ucu.<br />

dìde-bÀn (F.) : gözcü, gözleyici, bekçi, kolcu, nöbetçi; gümrük<br />

kolcusu.<br />

dìde-i ‘aàyÀr (F., A.) : yabancıların gözü.<br />

dihúÀn (A.) : çiftçi, köylü; köy aðasý.<br />

dihúÀnì-i òarú (A.) : çiftçinin arkı.<br />

dil (F.) : gönül, yürek, kalp.<br />

dil-Àver (F.) : yiðit, yürekli.<br />

dil-ber (F.) : gönlü alıp götüren güzel.<br />

dil-dÀde (F.) : gönül vermiþ, âþýk; erkeklerin baþlarýna<br />

sardýklarý renkli mendil; alın baskısı.<br />

dil-dÀr (F.) : birinin gönlünü almış sevgili; Abdülbâkî<br />

Dede’nin terkip ettiği yedi makamdan biri.<br />

dil-firìb (F.) : gönül aldatan, cazibeli, alımlı.<br />

dil-ò v Àh (F.) : gönül isteği, dileği.<br />

dil-rübÀ (F.) : gönül kapan, gönlü alan; tahminen iki asırlık<br />

bir makamdır. Elimizde hiçbir besteli numunesi yoktur.<br />

dimÀà (A.) : beyin; akıl, şuur.<br />

dimi (T.) : dokumacılıkta kullanılan bir alet; dört kat<br />

iplik bükülerek yapılmış yerli dokuma bez; çeşitli renklerde düz<br />

ve desenli olabilen yerli dokuma bez, pamuklu; yünden dokunmuş<br />

kumaş; köylülerin pantolun diktikleri ince siyah kumaş; el<br />

tezgâhlarında dokunan yorgan ve yatak yüzü; sık dokunmuş çuval;<br />

bez şalvar.<br />

dìn (A.) : Allah’a inanma ve bağlanma.<br />

diraòt (F.) : ağaç.<br />

diraòt-i gül (F.) : gül ağacı, gül bitkisi.<br />

diraòt-i meyve-dÀr (F.) : meyveli ağaç.<br />

diraòt-i yÀr (F.) : yarin ağacı.<br />

dirÀz (F.) : uzun.<br />

dirhem (A.) : eski okkanın dört yüzde biri; gümüş para;<br />

şeriate göre orta boyda olan yetmiş tane arpanın ağırlığı.<br />

dirìà (F.) : esirgeme; eyvah, ah, aman, yazık; menetme, önleme.<br />

dìvÀn (F.) : büyük meclis, bir şairin, şiirlerini<br />

kafiyelerine göre alfabe sırası ile içine alan mecmua.<br />

dìvÀne (F.) : deli, budala, alık.<br />

dìvÀr (F.) : duvar.<br />

diyÀr (A.) : memleket, ülke; yabancı haneler, evler.


diyÀr-ı Rÿm (A.) : Rum diyarı.<br />

diz-dÀr (F.) : kale muhafızı.<br />

Dobrıca : Doðu Avrupa’da bir bölgedir. Batýsýnda Tuna,<br />

kuzeyinde Kilikya ýrmaðý, doðusunda Karadeniz, güneyinde<br />

Tutrakan, batýsýndan da Karadeniz’in kýyýsýndaki Ekrene’ye kadar<br />

uzanan bir sýnýr hat.<br />

dolÀb (A.) : içine eşya vesaire konulan raflı veya rafsız<br />

göz; hile, dek, dubara; kuyudan su çıkarmaya yarayan ağaçtan<br />

veya demirden yapılmış çark; devreden, dönen; bedestenin<br />

içindeki küçük dükkanlar.<br />

dolama (T.) : çuhadan yapılan, önü yırtmaçlı bir çeşit<br />

entari. İki ucu kavuşturularak etek gibi giyilir ve üzerinden<br />

bir kuşak bağlanır. Kemha kumaşından dikilenleri vardır.<br />

dost (F.) : sevilen kimse; hakiki sevgili, Tanrı.<br />

döngel (T.) : muşmula, bisim, kündüse, küçüğü ezgil, büyük nevi<br />

beşbıyık.<br />

du‘À (A.) : Allah’a yalvarma, niyaz; birini çağırma, bir yere<br />

gönderme.<br />

dÿçÀr (F.) : tutulmış, uğramış, yakalanmış.<br />

duòÀn (F.) : tütün; duman.<br />

duòter (F.) : kız, kerime.<br />

duòter-i rez : asmanın kızı, şarap.<br />

duúa (Fr.) : dük unvanının eskiden kullanılan biçimi;<br />

serdar manasına paye; Venedik Cumhuriyeti’nin reisi; bir çeşit<br />

Venedik altın akçesine verilen ad.<br />

dumÿr (A.) : bir uzvun beslenememesinden kuruyup kalması,<br />

körelme.<br />

dÿr (F.) : uzak.<br />

dÿş (F.) : omuz; dün gece; rüya.<br />

dü (F.): iki.<br />

dükkÀn (A.) : içinde öteberi satılan oda, yer.<br />

dülger (T.) : yapıların kaba ağaç işlerini yapan kimse, neccar.<br />

düm-dÀr (F.) : kuyruk tutan; ordunun arkasındaki kuvvet, artçı.<br />

dümen (T.) : hava ve deniz taşıtlarında, taşıta istenilen<br />

yönü vermeye ve belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan<br />

hareketli parça; dalavere, hile; yönetim, idare.<br />

dümen-dÀr (T., F.) : dümen tutan.<br />

dünyÀ (A.) : içinde yaşadığımız âlem, yer yuvarlağı; küre;<br />

elgün, herkes.<br />

dürr (A.) : inci.<br />

dür-dÀne (F.) : inci tanesi; sevgili, kıymetli.<br />

dürer (A.) : büyük inci taneleri.<br />

dürer-bÀr (F.) : inci yağdıran, inci gibi söz söyleyen.<br />

dürr-feşÀn (A., F.) : inci serpen, inci gibi söz söyleyen ağız.<br />

dürr-i şeh-vÀr (F.) : (padişaha lâyık) iri inci.<br />

Dürzì : Lübnanlı.<br />

düş-nÀm (F.) : sövme, sövüp sayma.<br />

dü-tÀ (F.) : iki kat, bükülmüş, eğrilmiş, kamburu çıkmış.<br />

ebnÀ (A.) : oğullar.<br />

E


ebniye (A.) : binalar, yapılar.<br />

ebr (F.) : bulut.<br />

ebter (A.) : kuyruğu kesik; zürriyetsiz, hayırsız, faydasız şey.<br />

ebyÀt (A.) : iki mısraıdan meydana gelen manzum sözler.<br />

ecel (A.) : muayyen olan vade, ömrün sonu, hayatın son demi.<br />

edÀ (A.) : borç veya borç gibi olan her hangi bir şeyi<br />

ödeme; yerine getirme; tarz, ifade, üslûp, şive, ton; naz,<br />

cilve; kurum, caka, münasebetsiz tavır.<br />

edeb (A.) : iyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik.<br />

edìbÀne (A.) : edepli, terbiyeli, zarif, nazik olana veya<br />

edebiyatla uğraşana yakışır surette.<br />

Edirne : il merkezi, þehir. Ýstanbul’u Avrupa’ya baðlayan<br />

yol üzerinde yer alan canlý bir ticaret merkezidir.<br />

ed‘iye (A.) : yalvarmalar, niyazlar.<br />

ed‘iye-i mu‘tÀde (A.) : alışılmış dua.<br />

efendi (T.) : eğitim görmüş kişi için özel adlardan sonra<br />

kullanılan unvan; günümüzde bey unvanından farklı olarak özel<br />

adlardan sonra kullanılan ikinci derecede bir unvan; buyruğu<br />

yürüyen, sözü geçen kimse; koca; saygıdeğer, ince, çelebi;<br />

seslenme sözü olarak kullanılır.<br />

efkÀr (A.) : düşünceler, düşünme, endişe, vesvese, kuruntu,<br />

niyet, maksat.<br />

efsÀr (F.) : yular.<br />

efsÿs (F.) : yazık, eyvah gibi bir teessür edatı.<br />

Eàriboz : Ege Denizinde Yunan adasıdır.<br />

ehl (A.) : sahip, malik, mutasarrıf olan; maharetli, usta,<br />

kabiliyetli, becerikli; bir yerde oturan; karı kocadan her biri.<br />

ehl-i bezm (A., F.) : bezm ehli, meclis ehli.<br />

ehl-i cerr (A.) : sürükleyenlerin ehli.<br />

ehl-i dil (A., F.): gönül adamı, gönül dilinden anlayan kimse,<br />

kalender.<br />

ehl-i óaõer (A.) : sakınanlar.<br />

ehl-i sÿú : çarşı halkı, esnaf.<br />

ekìk (A.) : çok bunaltıcı, sıcak, boğucu, çok ihtiraslı.<br />

ekåer (A.) : en çok, daha ziyade.<br />

ekåerì (A.) : eksere mensup, çok defa, çoğu.<br />

el’Àn (A.) : şimdi, şimdiki hâlde; henüz, hâlâ, daha, bu ana<br />

kadar, şu anda.<br />

elbet, elbette (A.) : kat’î olarak, mutlaka, akıbet,<br />

nihayet, eninde sonunda.<br />

elegimãaàma (T.) : elek gibi, eleğimsi, gök kuşağı.<br />

elem (A.) : ağrı, acı, sızı, sancı; keder, dert, maddî ve manevî<br />

ıstırap.<br />

elfÀô (A.) : kelimeler, sözler.<br />

elfÀô-ı bì-ma‘nÀ (A., F.) : anlamsız sözler, lafızlar.<br />

elfÀô-ı mülevveå (A.) : çirkin sözler.<br />

elóÀn (A.) : nağmeler, ezgiler.<br />

elúÀb (A.) : unvanlar; soyadları; (evvelce) rütbe sahiplerine<br />

verilen resmî unvanlar.<br />

elùÀf (A.) : iyi muameleler, iyilikler, iyilikseverlikler,<br />

okşamalar, nezaketler.<br />

elvÀn (A.) : renkler, çeşitler; rengarenk, alacalı.


em (T.) : deva, ilâç, çare, derman.<br />

emÀn (A.) : eminlik, korkusuzluk; yardım isteme, iman dileme;<br />

şikayet, rica.<br />

emÀnet (A.) : emniyet edilen kimseye bırakılan şey;<br />

(evvelce) devlet dairelerinden bazılarının isimleri.<br />

emìn (A.) : emniyet sahibi, korkusuz; birine emniyet eden,<br />

güvenen; şüphe etmeyen; kendisine güvenilen; emniyetli,<br />

korkusuz.<br />

emn (A.) : eminlik, korkusuzluk, rahatlık.<br />

emr (A.) : iş buyurma, buyruk, iş, şey, husus, hâdise.<br />

emr-i Óaúú (A.) : ölüm.<br />

emåÀl (A.) : numuneler, örnekler; eş, benzer; eşler,<br />

benzerler.<br />

emùÀr (A.) : yağmurlar.<br />

emvÀc (A.) : dalgalar.<br />

emvÀc-ı elfÀô (A.) : lafızların, sözlerin dalgaları.<br />

emvÀc-ı güfte (A., F.) : söz dalgaları.<br />

en‘Àm (A.) : at, deve, sığır ve koyun gibi hayvanlar;<br />

hayvan gibi kimseler; Kur‘an-ı Kerim’de bir surenin adı; bazı<br />

ayet ve sureleri de ihtiva eden dinî dua kitabı.<br />

enbÀr (F.) : anbarlar, anbar.<br />

encÀm (A.) : nihayet, son.<br />

endÀm (F.) : vücut, beden, insanın azası; biçim; boy, boy bos;<br />

cisim.<br />

endÀze (F.) : altmış santimetrelik bir ölçü; ölçek; tahmin,<br />

taktir; mertebe, derece.<br />

ender (A.) : -de, içinde.<br />

enderÿn (F.) : bir şeyin iç tarafı, dâhili; iç yüz; harem<br />

dairesi; kalp; (evvelce) Hırka-i Saadet ile Hazine-i<br />

Hümayun’un bulunduğu saray.<br />

enemek (T.) : hayvanlara işaret koymak amacıyla kulaklarını<br />

kesmek ya da boynuzunu kertmek<br />

Engerus : doğrusu Ungurus. Macar ve Kuman kavmi.<br />

enginar (T.) : birleşikgillerden, çok dikenli bitki.<br />

engüşt (F.) : parmak.<br />

engÿr (F.) : üzüm.<br />

enker (A.) : en çirkin, pek fena.<br />

enker-i ãavt (A.) : seslerin en çirkini, anırtı.<br />

enseb (A.) : daha (en, pek) münasip, uygun, çok yerinde.<br />

eñser (T.) : düğme ya da köşeli büyük çivi; keser.<br />

envÀ‘ (A.) : çeşitler, türlüler.<br />

envÀ‘-i fevÀkih (A.) : meyve çeşitleri, yemiş çeşitleri.<br />

envÀ‘-i ùa‘Àm (A.) : yemek çeşitleri.<br />

erbÀb (A.) : sâhipler, malikler; ehil, muktedir, becerikli;<br />

lâyık.<br />

erbÀb-ı dÀniş (A., F.) : bilgi erbabı, ilim erbabı.<br />

erbÀb-ı hendese (A.) : geometri erbabı.<br />

erbÀb-ı òıred (A.) : sağduyu sahipleri.<br />

erbÀb-ı himem (A.) : gayret, çalışma erbabı.<br />

erbÀb-ı ‘işret (A.) : içki erbabı.<br />

erbÀb-ı keyf (A.) : eğlence ve rahatlık erbabı.<br />

erbÀb-ı kirÀm (A.) : eli açıklar, cömertler, ulular.


erbÀb-ı laúab (A.) : lakap erbabı.<br />

erbÀb-ı mÿsiúì (A.) : müzik erbabı.<br />

erbÀb-ı raúã (A.) : raks, dans erbabı.<br />

erbÀb-ı riyÀ (A.) : riya erbabı.<br />

erbÀb-ı ãuãa (A., T.) : susalık illeti çekenler.<br />

erbÀb-ı süòan-dÀn (A., F.) : söz söylemeyi bilenlerin erbabı.<br />

erba‘ìn (A.) : kırk ; kırkıncı; kırk günlük kara kış.<br />

erbaşı (T.) : oyun ebesi, elebaşı<br />

erkÀn (A.) : esaslar, destekler; direkler, sütunlar; reisler.<br />

Ermenì : kadimde Ermen, Armen ve Aram gibi adlar verilen<br />

vilâyetin halkı.<br />

esÀmì (A.) : namlar, adlar.<br />

esÀs (A.) : asıl, temel, dip, kök; doğruluk, gerçeklik.<br />

esb (F.) : at, beygir.<br />

eåer (A.) : nişan, iz, alâmet; telif; basılmış kitap;<br />

hadis-i şerif; tarih, vakayî kitabı; bir kimsenin meydana<br />

getirdiği şey.<br />

esìr (A.) : savaşta düşman eline düşen kimse, tutsak; kul, köle;<br />

düşkün, vurgun.<br />

esìr-i úuùn (A.) : pamuk esiri.<br />

eånÀ’ (A) : ara, aralık, vakit, sıra.<br />

eãnÀf (A.) : neviler, çeşitler, cinsler, zümreler,<br />

kategoriler; bir sanatla veya dükkâncılıkla geçinen kimse;<br />

uygunsuz, namussuz kadın.<br />

esrÀr (A.) : gizlenilen ve bilinmeyen şeyler, aklın<br />

eremeyeceği işler; Hint kenevirinden çıkarılan uyuşturucu ve<br />

sarhoş edici tesirleri olan bir zehir.<br />

eåvÀb (A.) : giyimler, giyilecek şeyler.<br />

esvÀú (A.) : alış veriş yerleri, çarşılar, pazarlar.<br />

eş‘Àr (A.) : vezinli ve kafiyeli sözler; kıllar.<br />

eşkin (T.) : yürüme, yorga yürüyüş.<br />

eùfÀl (A.) : çocuklar.<br />

eù‘ıme (A.) : yemekler, aşlar.<br />

eùrÀf (A.) : yanlar, uçlar, kıyılar.<br />

EtrÀk : Türkler.<br />

eùvÀr (A.) : hâl ve hareketler, işler, tarzlar.<br />

evc (A.) : yüce, yüksek, bir şeyin en yüksek noktası,<br />

doruk; müzikte eski makamlardandır. Bu makam, ırak makamının<br />

inici şeklidir.<br />

evlÀd (A.) : çocuklar; sülâle, nesil<br />

evsaù (A.) : ortalar.<br />

evsaù-ı şitÀ (A.) : kış ortası.<br />

evvel (A.) : önce, ilk birinci, başlangıç; eski, geçmiş,<br />

geçmiş zamanda.<br />

eylÿl (A.) : yılın otuz gün süren dokuzuncu ayı.<br />

eyvÀn (F.) : büyük sofa, salon; kemerli yüksek bina,<br />

oturacak yüksek yer, köşk; çardak.<br />

eyyÀm (A.) : günler, gündüzler; geminin hareketine elverişli<br />

olan rüzgâr; zaman; nüfuz, iktidar.<br />

ezel (A.) : başlangıcı olmayan geçmiş zaman, öncesizlik.


F<br />

faàfÿr (F.) : (evvelce) Çin hakanlarına verilen bir ad;<br />

Çin’de porselenden yapılan kap kacak.<br />

fÀóişe (A.) : ahlâksız kadın, ar, ayıp, kabahat, günah.<br />

fÀ’ide (A.) : fayda, menfaat, kâr, kazanç; ümit; hayır; işe<br />

yarama; faydalı olan bend, fıkra.<br />

fÀ’iø (A.) : ödünç verilen paraya karşı alınan kâr; bolluk,<br />

çokluk, taşkınlık; taşan.<br />

faúat (A.) : yalnız, ancak, lâkin, ama, şu kadar var ki.<br />

falya (İ.) : topun ağızlık ve yemleme otu konulan delik<br />

ağzı, topları ateşlemek için ağız otunun konulduğu delik; kayıp<br />

koyuverme, salıverme.<br />

fÀne (F.) : kıskı, kama, çivi, takoz; kıskı şeklinde şey.<br />

fÀnì (A.) : ölümlü; muvakkat, geçici; ihtiyar, yaşlı.<br />

fÀnÿs (A.) : küre veya silindir şeklinde cam kapak; içinde<br />

mum yakılan büyük fener, camlı mahfaza, abajur.<br />

fÀre (A.) : küçük vücutlu, kemirgen, memeli hayvan.<br />

FÀrisì (A.) : İran dili, Farsça, Acemce; İran’ın dili ve halkı<br />

ile ilgili olan.<br />

faúìr (A.) : zengin olmayan, yoksul, parasız, züğürt; dilenci;<br />

zavallı, bîçare, âciz; alçak gönüllülük göstererek “ben”<br />

manasına gelir; Hindistan’da kendi kendilerine türlü<br />

eziyetler yapmaya alışmış olan dervişler.<br />

faúìr-òÀne (A., F.) : söz söyleyenin evi.<br />

farú (A.) : ayrılık, başkalık; iki veya daha çok şey arasındaki<br />

ayrılık; ayırma, ayrılma, seçilme.<br />

faãl (A.) : ayrıntı; ayırma, ayrılma; kesme; kesinti;<br />

bölüm; hâlletme, neticelendirme; aleyhte bulunma, adam<br />

çekiştirme; kitapların başlıca bölümlerinden her biri;<br />

kelimeler, terkipler ve cümleler arasında bağlantı edatı<br />

bulunmadan yazı yazma usulü; bir defada çalınan peşrev, şarkı<br />

vesairenin hepsi; tiyatro oyununun başlıca kısımlarından her<br />

biri; dört mevsimden her biri.<br />

faãl-ı bahÀr (A., F.) : bahar mevsimi.<br />

faããÀl (A.) : herkesin ayıp ve kusurlarını diline dolayıp<br />

zemmeden, sayıp döken, dedikoducu.<br />

fedÀ (A.) : gözden çıkarma, uğruna verme; kurban.<br />

fehìm (A.) : zeki, anlayışlı, akıllı kimse.<br />

fehm (A.) : anlama, anlayış.<br />

FelÀùun (A.) : Sokrates’in talebesi, Aristo’nun hocası olan<br />

meşhur Eflatun.<br />

felek (A.) : gökyüzü, sema; âlem, dünya; talih, baht,<br />

kader; askerî müzikte bir zilli alet; eskilerin inanışına göre,<br />

her seyyareye (gezegen, yıldız) mahsus bir gök tabakası;<br />

yuvarlak kütük, kızak.<br />

fellÀó (A.) : ekinci, çiftçi, ekin eken ve biçen; zenci, siyah<br />

Arap.<br />

fenÀ’ (A.) : yok olma, yokluk; geçip gitme; kötü, iyi<br />

olmayan; uygunsuz (olan).


fener (T.) : saydam bir maddeden yapılmış veya böyle bir<br />

madde ile donatılmış içinde ışık kaynağı bulunan aydınlatma<br />

aracı; gemilere yol gösteren ışık kulesi, deniz feneri;<br />

tepesinden kulplu kahveci tepsisi, askı.<br />

Fener : Ýstanbul’da semt. Haliç’in güney kenarýnda, Cibali<br />

ile Balat arasýnda; þehrin yüksek kýsmýndan, dik yokuþlarýn<br />

týrmandýðý yamaçlarla ayrýlmýþtýr. Ýstanbul’un fethinden sonra<br />

bölge Rumlara býrakýldý ve patrikhane de buraya yerleþti.<br />

fenn (A.) : nevi, çeşit, sınıf, tabaka, türlü; hüner, maarifet,<br />

sanat, ilim.<br />

fer (F.) : parlaklık, aydınlık; zinet, süs, bezek; kuvvet,<br />

nüfuz, iktidar,<br />

ferÀce (A.) : kadınların sokakta giydikleri, mantoya<br />

benzer, arkası bol, yakasız, çoğu kez eteklere kadar uzanan üst<br />

giysisi; dervişlerin giydiği bir tür bol hırka.<br />

ferÀà (A.) : vazgeçme, bırakıp terk etme; bir mülkün<br />

tasarruf, sahip olma hakkını başkasına terk etme; istirahat<br />

etme, dinlenme; hiçbir işle meşgul olmama.<br />

ferÀàat (A.) : vazgeçme, el çekme; istirahat, dinlenme;<br />

vazgeçecek kadar zengin olma.<br />

feraó (A.) : gönül açıklığı, sevinç, sevinme.<br />

ferÀmÿş (F.) : unutma, hatırdan çıkarma.<br />

ferd (A.) : tek, yalnız olan şey; çift olmayan; tek olan<br />

sayı; şahıs, kişi.<br />

feres-rÀn (F.) : at süren.<br />

ferik elması (T.) : miskete benzer maruf ufak elma.<br />

ferş (A.) : döşeme, yayma; halı, taş vesaire döşetme;<br />

yayılan şey, yaygı, şilte, halı, seccade, hasır; yeryüzü, kır,<br />

sahra.<br />

ferş-i óaãìr (A.) : hasır döşeme.<br />

fertÿte (F.) : pek ihtiyar, pir, kocamış, bunak.<br />

ferve (F.) : kürk, makbul hayvanların postu, kürk kaplı elbise.<br />

ferve-fürÿş (F.) : kürk satan.<br />

feryÀd (F.) : yardım istemek için çıkarılan yüksek ses;<br />

bağrışma, çağrışma; sızlanma, şikâyet; yaygara, gürültü.<br />

feslegen (T.) : reyhan, zamiran-ı şam, seyrem, nazu denilen<br />

ballıbabagillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, yaprakları<br />

güzel kokulu, beyaz veya pembe çiçekli, bir yıllık ve otsu bir<br />

süs bitkisi.<br />

fetó (A.) : açma, açılma; başlama; kuşatma, zapt etme; bir<br />

harfin üstün (e) olarak okunması.<br />

fetìl (A.) : lâmba fitili; ovarak deriden çıkarılan<br />

yuvarlak kir; yaralara konulan tiftik; örgü.<br />

fetìl-i şavú (A.) : ışık fitili.<br />

fevvÀre (A.) : içinden su fışkıran şey, fıskıye.<br />

fırlaú (T.) : uçuk kap kenarının sıçramış yeri, çocukların<br />

parlak topaç oyunu.<br />

fısúıyye (A.) : suyu, aşağıdan yukarıya fışkırtan havuz,<br />

havuz ağızlığı; çocukların oynadığı su püskürten oyuncak.<br />

fıstıúì (T., A.) : fıstık rengi, açık yeşil renk.<br />

fikr (A.) : fikir, düşünce; idrak; hatır; zihin, akıl; rey,<br />

oy, zan, inanma; zihin tasavvuru, kuruntu; murat, maksat, niyet.<br />

fìl (A.) : bilinen büyük hayvan, fil.


filandara (İ.) : uzun flâma gibi gemi direğinin ucundaki bayrak.<br />

Filbe : idare merkezi. Meriç kýyýsýnda yer alýr. Eskiden<br />

Rumeli’nin baþkenti olan Filibe, pirinç tarlalarý, baðlar,<br />

tütün ve pamuk tarlalarý ile çevrili bir tarým merkezidir.<br />

fi’l-cümle (A.) : nihayet, son.<br />

firÀr (A.) : kaçma, savuşma, izinsiz veya nizamsız olarak<br />

ortadan kaybolma.<br />

fincÀn (A.) : çay ve kahve gibi genellikle sıcak şeyler<br />

içmekte kullanılan küçük kap; bir fincanın alabildiği ölçü.<br />

firÀvÀn (F.) : çok, bol, fazla, aşırı.<br />

Fir‘avn (A.) : eski zamanlarda Mısır hükümdarlarına verilen<br />

unvan; Allah’lık iddiasında bulunduğu için Hz. Musa’nın mücadele<br />

ettiği Mısır hükümdarı; pek kibirli, gururlu ve inat (adam),<br />

firavun.<br />

firistÀde (F.) : peygamber; gönderilmiş elçi.<br />

fisú (A.) : hak yolundan veya hak yoldan çıkma, Allah’a karşı<br />

isyan etme; sefahete dalma; hainlik; dinsizlik, ahlâksızlık.<br />

fodla (T.) : çoğunlukla imaretlerde yoksullara verilen kepekli<br />

undan yapılmış pideye benzer bir tür ekmek, kaba francala<br />

pidesi, Venedik ekmeği.<br />

Frengi : Frenge mensup şeyler.<br />

fuúarÀ’ (A.) : fakirler, yoksullar.<br />

funda (T.) : süpürge otu, süpürge çalısı.<br />

furãat (A.) : uygun zaman, elverişli durum, faydalanma<br />

sırası, elden kaçırılmayacak faydalı vakit, hâl ve münasebet;<br />

nöbet.<br />

fuøÿl (A.) : lüzumsuz, fazla şey veya söz.<br />

fücÀeten (A.) : birdenbire, ansızın olarak.<br />

fülÀn (A.) : herhangi bir şahıs, biri, belirsiz bir şey, filan.<br />

fütÀde (F.) : düşmüş, düşkün; tutkun, müptelâ; bîçare.<br />

fütÿr (A.) : zayıflık, gevşeklik, bezginlik, usanma, usanç,<br />

bıkma; keder, ümitsizlik.<br />

füyÿm (A.) : kuvvetli, güçlü, sağlam, dayanıklı.<br />

G<br />

àabàab (A.) : çene altı; çifte gerdan.<br />

àaddÀr (A.) : çok zulmeden, hain, merhametsiz, kıyıcı; çok<br />

pahalı mal satan, soyucu.<br />

àaflet (A.) : gafillik, boş bulunma, dalgınlık,<br />

dikkatsizlik; ihmal, endişesizlik.<br />

gÀhì (F.) : bazan, ara sıra.<br />

gÀh u bì-gÀh (F.) : vakitli vakitsiz, sıralı sırasız.<br />

àÀ’ib (A.) : görünmeyen, hazır olmayan, yok olan, kayıp; üçüncü<br />

şahıs o.<br />

àalaù (A.) : yanlış, yanılma.<br />

àÀlibÀ (A.) : sağlam bir ihtimale göre, görünüşe göre belki.<br />

àalùÀn (F.) : yuvarlanıcı, yuvarlanan, tekerlenen.<br />

àamm (A.) : keder, tasa, kaygı, dert.<br />

àam-ò v Àr (A., F) : gam yiyen, kederlenen, tasalanan.<br />

àammÀz (A.) : birine, iftira ederek zarar veren, münafık,<br />

fitneci, koğucu.<br />

àam-nÀk (A.F.) : gamlı, tasalı, kaygılı.<br />

àamze (A.) : süzgün bakış; çene veya yanak çukurluğu.


àamze-i àaddÀr (A.) : çok zulmeden süzgün bakış.<br />

àÀr (A.) : mağara, in; defne ağacı.<br />

àaraø (A.) : hedef, gaye, maksat, meyil, istek; gizli<br />

düşmanlık, kin, kötü niyet.<br />

àÀret (A.) : çapul, yağma; akın, düşman toprağına yağma<br />

amacı ile yapılan saldırış.<br />

àarìú (A.) : gark olmuş, suya batmış; suda boğulmuş; su içine<br />

dalmış.<br />

àarìú-ı lücce-i baór-i belÀàat (A.) : belâgat denizinin<br />

dalgalarına dalmış..<br />

àarú (A.) : suya batma; batma; batırma; boğulma, boğma.<br />

àarú-ı òallÀb (A.) : çok yalancılığa dalmış, çok hilekârlığa<br />

dalmış.<br />

àaåeyÀn (A.) : gaşyolma, kendinden geçme.<br />

àaşeyÀn (A.) : gaşyolma, kendinden geçme.<br />

àavgÀ (F.) : kavga, dövüşme, vuruşma; gürültü; harp, şavaş.<br />

àÀyet (A.) : nihayet, uç, son; çok fazla, son derece.<br />

àayr (A.) : ayrı, başka, özge, diğer, maada, değil; yabancı,<br />

bildik olmayan; Arapça sıfatların başında nef edatı olan<br />

“sız”, “değil” manasına gelir.<br />

àayùan (T.) : pamuk veya ipekten sicim, bükme, ince ve sağlam<br />

ip.<br />

àazab (A.) : dargınlık, kızgınlık, darılma, kızma, hiddet, öfke.<br />

àazel (A.) : lâtif; klâsik şark şiirinin en mühim ve en çok<br />

kullanılmış olan nazım şeklidir.<br />

àazel-ò v Àn (A., F.) : gazel okuyan.<br />

àazeliyyÀt (A.) : gazel ile ilgili ve gazel tarzında olan<br />

şiirler.<br />

àÀzì (A.) : gaza eden, ordunun başına geçen, savaşan;<br />

savaştan sağ ve muzaffer dönen; böyle bir ordunun başkumandanı.<br />

gebre (T.) : hayvanın tımar edildikten sonra tozunu silmeye<br />

yarayan kıl kese; kaşağı.<br />

gedÀ (F.) : dilenci, yoksul.<br />

geh (F.) : bazı, ara sıra.<br />

gehì (F.) : bazan, ara sıra.<br />

gehvÀre (F.) : beşik.<br />

Gelibolı : Marmara bölgesinde (Güney Marmara bölümü,<br />

Çanakkale ili) ilçe merkezi.<br />

ger (F.) : “eğer” kelimesinin kısaltılmışıdır, nazımda<br />

kullanılır.<br />

gerdÀn (F.) : dönücü, dönen<br />

gerdel (T.) : kovanın bol, boysuz nevi.<br />

gerden (F.) : gerdan; boyun.<br />

germ (F.) : sıcak.<br />

germì (F.) : sıcaklık; kızgınlık, hararet.<br />

germiyyet (F., A.) : hararet, sıcaklık; ateşli çalışma.<br />

geşt (F.) : gezme, seyretme, dolaşma; geçiş.<br />

Gevherì : XVII. asrın saz şairlerindendir. Asıl adı Mehmed<br />

ise de kaynaklarda Mustafa olarak da geçmektedir. Şair ve hattat<br />

Mehmed Bahrî Paşaya dîvân kâtipliği yapmıştır.<br />

àıdÀ (A.) : insanı besleyen şeyler, besi; yiyip içilen şeyler;<br />

zihni ve ahlâkı olgunlaştırmaya yardım eden şey.<br />

àılÀf (A.) : kılıf, kın, mahfaza.


àılÀf-ı õikr-i ebter (A.) : faydasız zikrin kılıfı.<br />

àırÀr (A.) : büyük kıl çuval, harar.<br />

àırbÀl (A.) : kalbur, iri delikli elek.<br />

gil (F.) : balçık, su ile ıslanmış toprak, lüleci çamuru, kil.<br />

girÀn-bahÀ (F.) : pahası ağır, kıymetli, değerli.<br />

girdÀb (F.) : suların döndüğü ve çukurlaştığı yer, anafor,<br />

çevrinti, burgaç; tehlikeli yer.<br />

girde (F.) : açılmış yufka; değirmi, yuvarlak; evvelce<br />

Yahudilerin Müslümanlardan ayrılması için omuzlarına diktikleri<br />

sarı parça; değirmi yastık; bütün, hepsi.<br />

girìbÀn (F.) : elbise yakası.<br />

gìsÿ (F.) : omuza dökülen saç, uzun saç, saç örgüsü, kahkül.<br />

gonce-leb (F.) : dudakları gonca gibi olan, gonca dudaklı.<br />

Gökãu : İstanbul’da Boğaziçi’nin Anadolu yakasında ve<br />

Anadolu Hisarı yakınında küçük bir dere olup kenarları mesire<br />

yeridir.<br />

àubÀr (A.) : toz; bir yazı stili.<br />

àulÀm (A.) : tüyü, bıyığı çıkmamış delikanlı, genç; köle, esir,<br />

kölemen.<br />

àulàule (A.) : gürültü, şamata; bağrışıp çağrışma; ağzı dar bir<br />

kaptan akan suyun çıkardığı ses.<br />

gÿn-À-gÿn (F.) : renk renk, türlü türlü, alaca.<br />

gÿne-gÿn (F.) : renk renk, türlü türlü.<br />

gÿnyÀ (F.) : gönye, geometri aleti.<br />

àurebÀ (A.) : kimsesizler, zavallılar; gurbette kendi<br />

memleketinin dışında bulunanlar, yabancılar; tuhaf, şaşlıcak,<br />

bambaşkalar; dokunaklılar.<br />

àuràur (T.) : karın guruldaması.<br />

àurur (A.) : boş şeylere güvenerek aldanma, boş şeylerle<br />

böbürlenme, kibir, kurum, kurulma; kendini yüksek ve değerli<br />

tutma hissi.<br />

gÿş (F.) : kulak; işitme, dinleme.<br />

gÿşe (F.) : köşe, bucak.<br />

gÿyÀ (F.) : söyleyen, söyleyici; sanki, diyelim ki.<br />

güftÀr (F.) : söz.<br />

güfte (F.) : söyleniş, söylenmiş; bir söz eserinin<br />

bestelenmiş bulunan manzum sözleri.<br />

güfte-i mühmel (F., A.) : boş söz.<br />

güher-rìz (F.) : cevher döken.<br />

gül-Àb (F.) : gül suyu.<br />

güncük (T.) : gemici kayıklarında kullanılan sicimi tutmaya<br />

yarayan deri parçası.<br />

Gürcì : Gürcistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse.<br />

gürgen (T.) : Karadeniz kıyılarındaki ormanlarımızda çok<br />

yetişen, kerestesi beğenilen bir ağaç.<br />

gürÿh (F.) : cemaat, bölük, takım.<br />

güõÀf (F.) : beyhude, boş (söz).<br />

güõÀr (F.) : geçme, geçiş; geçirici, geçiren; beceren, ödeyen,<br />

yapan.<br />

güzìde (F.) : seçkin, seçilmiş, beğenilmiş.


H<br />

-hÀ (F.) : çoğul edatı; o.<br />

ò v Àb (F.) : uyku, rüya.<br />

óabb (A.) : tane, tohum, çekirdek; yutulacak yuvarlak ilâç, hap.<br />

òaber (A.) : son ve yeni havadis, bilgi; ağızdan ağıza<br />

dolaşan söz; hadis, peygamberimizin sözü.<br />

ò v Àce (F.) : hoca, efendi, ağa, çelebi, sahip, muallim,<br />

profesör, öğretmen, müderris; molla, ev sahibi; tüccar.<br />

ò v ÀcegÀn (F.) : hocalar, (eskiden) yüzbaşı rütbesinin karşılığı<br />

olan sivil rütbe.<br />

ò v ÀcegÀn-ı dìvÀn (F., A.) : devlet dairelerinde yazı işlerinin<br />

başında ve birtakım mühim memuriyetlerde bulunanlar hakkında<br />

kullanılır bir tabirdir.<br />

óÀcet (A.) : ihtiyaç, lüzum, gereklilik, muhtaçlık.<br />

óÀcı (A.) : hacca giden, Kâbe’yi ziyaret eden, hacı.<br />

ÓÀcı ‘İvaż (A.) : Türk gölge oyununda Karagöz’ün önde gelen<br />

karakterlerinden biridir.<br />

òadd (A.) : sınır, iki devlet toprağının birleştiği yer,<br />

kenar; derece; gerçek değer; şeriatça verilen ceza; bir şeyin<br />

nihayeti, sonu.<br />

óadde (A.) : erimiş maddeden tel yapmak için kullanılan<br />

delikli maden levha.<br />

òÀdim (A.) : hizmet eden, yarayan; harem ağası.<br />

òafìf (A.) : ağır olmayan, yeğni; Türk müziğinin büyük<br />

usullerindendir.<br />

òaftÀn (A.) : kaftan; savaşta zırh üzerine giyilen bir çeşit<br />

pamuklu elbise.<br />

òÀk (F.) : toprak.<br />

òÀk-i der ü dìvÀr (F.) : duvar ve kapı toprağı.<br />

òÀk-i pÀy (F.) : ayak toprağı, tozu.<br />

óaúìúat (A.) : bir şeyin aslı ve esası, mahiyeti; gerçek,<br />

doğru; gerçekten, doğrusu; sadakat, doğruluk, bağlılık,<br />

kadirbilirlik; mecaz karşılığı esas olarak kullanılan kelime;<br />

bir kelimeyi neyi anlatmak için konulmuşsa, bir kelimenin o<br />

manada kullanılması.<br />

óaúìr (A.) : itibarsız, değersiz, aşağı, adî, bayağı.<br />

òÀkister (F.) : kül, ateş külü; bülbül.<br />

óaúú (A.) : Allah, Tanrı; doğruluk ve insaf; bir insana ait olan<br />

şey; dava ve iddiada hakikate uygunluk; doğruluk; geçmiş;<br />

harcanmış emek; pay, hisse; doğru, gerçek; lâyık, münasip.<br />

óÀl (A.) : şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek olmayan zaman;<br />

oluş, bulunuş, suret, keyfiyet, durum; mecal, kuvvet, takat;<br />

dervişlerin, sofuların cezbesi, baygınlığı, coşkunluğu; dert,<br />

keder, elem, sıkıntı.<br />

óÀlÀ (A.) : şimdi, henüz.<br />

òalÀl (A.) : dostluk; iki nesne arası açık olma.<br />

Óaleb : Suriye’de þehir, idare merkezi.<br />

òalel (A.) : açıklık, boşluk; bozukluk, fesad, eksiklik, noksan.<br />

òÀlì (A.) : tenha, boş, sahipsiz yer; açık yer.<br />

òÀliã (A.) : hilesiz, katkısız.<br />

òalú (A.) : yaratma, yaratılma; icat; insanlar; insanlardan bir<br />

bölük.


óalúa (A.) : ortası boş, yuvarlak şekil; daire biçiminde<br />

olan şey; bir çeşit ufak yağlı ve tuzlu simit.<br />

òalúa-i devr (A.) : dönme halkası, devredenlerin oluşturduğu<br />

halka.<br />

óall (A.) : çözme, çözülme, karışık bir meselenin içinden<br />

çıkma; karar verip neticeye varma; eritme; tahlil, analiz,<br />

çözümleme.<br />

òall (A.) : sirke.<br />

òallÀb (A.) : çok yalancı.<br />

òalù (A.) : karıştırma; fena, münasebetsiz söz söyleme;<br />

nazlanma.<br />

òalùa (A.) : köpeklere takılan büyük halka, tasma.<br />

òalù-ı kelÀm (A.) : sözü, lâfı karıştırma, bozma.<br />

óalvÀ (A.) : unlu veya irmikli, yağlı ve şekerli maddelerle<br />

yapılan bir tatlı.<br />

óalvÀ-òÀne (A., F. ) : helva pişirmeye mahsus tencere veya<br />

kazan.<br />

óalvÀ-yı ãabÿnì (A.) : bal, nişasta, badem ve sade yağ ile<br />

yapılan bir helva çeşididir.<br />

òalvet (A.) : yalnız, tenha kalma, tenhaya çekilme,<br />

tenhalık; tenha yer; hamamın sıcak bölmesi.<br />

òÀm (F.) : pişmemiş, olmamış, çiğ; işlenmemiş, üzerinde<br />

çalışılmamış; boş nafile, beyhude; terbiye, tecrübe görmemiş,<br />

acemi (kimse).<br />

òÀme (F.) : kalem.<br />

òÀme-úaù‘ (F., A. ) : kalemtıraş.<br />

òamìr (A.) : hamur.<br />

óammÀl (A.) : para karşılığında, arkasıyla, eliyle yük taşıyan<br />

adam; hamal; kaba ve terbiyesiz (adam).<br />

óammÀm (A.) : banyo.<br />

òammÀr (A.) : şarap yapan veya satan, şarapçı, meyhaneci;<br />

mürşit, kılavuz.<br />

óamr (A.) : şarap.<br />

òamsìn (A.) : elli; kırk dokuzdan sonra gelen sayı; erbain<br />

denilen kara kıştan sonra gelen elli günlük kış.<br />

óamza-nÀme (A., F.) : İslâm kahramanlarından Hz. Hamza’nın<br />

yaptığı adı edilen işlere dair yazılan destanî kitabın adı.<br />

òÀn (F.) : han, kervansaray, otel; dükkan, meyhane.<br />

òancer (A.) : ucu sivri, iki yanı keskin bıçak, hançer.<br />

òandeú (A.) : geçmeye engel olacak biçimde uzunlamasına<br />

kazılmış derin çukur; kale etrafına açılan uzun çukur, hendek;<br />

birçok ölünün gömülmesi için açılan büyük, geniş çukur.<br />

òÀndÀn (F.) : gülen, gülücü, güler; sevinçli.<br />

òÀne (F.) : ev; bir şeyin bölündüğü kısımlardan her biri;<br />

basamak; Türk müziğinde bir müzik parçasının teşkil edilmiş<br />

olduğu lahnî topluluklara verilen ad.<br />

òanegì (F.) : hanede, evde bulunanlardan, evdeki.<br />

ò v Ànende (F.) : şarkıcılar, şarkı söyleyenler.<br />

òar (F.) : eşek, himar, merkep.<br />

òÀr (F.) : diken.<br />

ò v Àr (F.) : hor, hakir, aşağı, bayağı; yiyici, yiyen.<br />

òÀrÀ (F.) : pek katı taş, mermer; üzeri menevişli kumaş.<br />

óarÀb (A.) : yıkık, viran; geçkin, sarhoş.


òarÀc (A.) : vaktiyle Müslüman olmayan tebaadan alınan<br />

vergi; haraç mezat satılığa çıkarma.<br />

óarÀm (A.) : şeriatça, dince yasak edilmiş şey; tecavüz<br />

edilmesi, dokunulması menedilen, kutsal, mübarek.<br />

óarÀmì (A.) : hırsız, haydut, yolkesen.<br />

òarar (T.) : gayet büyük meşinli çuval.<br />

óarÀret (A.) : sıcaklık; susuzluk; (hastalıkta) ateş, yanma,<br />

humma.<br />

Óarbeli (T.) : Osmanlı Devletiyle henüz barış durumunda<br />

bulunmayan, bir antlaşma yapmamış devletler ve bu<br />

devletlerin uyrukları; Osmanlı ülkelerinde ticaretle uğraşan<br />

yabancılara verilen ad.<br />

òarc (A.) : vergi; sarf, gider, bir iş için kullanılan madde.<br />

òardal (A.) : hardal, sofrada iştah açmak için kullanılan<br />

macunumsu madde.<br />

òÀre (F.) : sert taş, kaya; meneviş, menevişli, dalgalı ve<br />

ülkerli bir cins kumaş.<br />

óarez (A.) : korumak, bakmak.<br />

óarf (A.) : alfabeyi meydana getiren işaretlerden her biri,<br />

bu işaretleri gösteren madenî küçük matbaa kalıbı; söz, lâkırdı.<br />

òar-gÀh (F.) : büyük çadır, otlak.<br />

óarìf (A.) : meslektaş, sanat arkadaşı; herif, adî ve bayağı<br />

adam.<br />

óarìm (A.) : biri için kutsal olan şeyler; harem dairesi,<br />

harem; evin içi gibi başkasına kapalı olan yer; evin civarı;<br />

avlu; ortak, şerik; hacıların hac zamanında büründükleri örtü.<br />

òarú (A.) : yarıp, yırtma, yırtılma; su akacak yarık, ark.<br />

òarman (T.) : döven ve hayvanat sürüp buğday başaklarını<br />

kırma. Yığın yığın hububat harmanı.<br />

óÀãıl (A.) : husule gelen, husul bulan, peyda olan, çıkan,<br />

üreyen, türeyen, biten.<br />

óaãìr (A.) : hasır; söyler veya okurken dili tutulan.<br />

òaãm (A.) : düşman; muhalif, karşı taraf.<br />

óaãr (A.) : sıkıştırma, dar bir yerin içine alma;<br />

hareketten menetme, etrafını çevirme; mahsus kılma, kılınma;<br />

vakfetme, tahsis etme; zaman ayırma; konuşurken veya okurken<br />

tutulup kalma.<br />

óasret (A.) : ele geçirilemeyen veya elden kaçırılan bir<br />

nimete üzülüp yanma, iç çekme, inleme; üzüntü, iç sıkıntısı,<br />

keder, zahmet; göreceği gelme, özleyiş.<br />

óasret-keş (A., F.) : hasret çeken, özlemiş.<br />

óasret-zede (A., F.) : hasrete uğramış, hasrete düşmüş.<br />

òÀãã (A.) : mahsus, özel; hükümdarın kendisine mahsus olan;<br />

saf, halis; devletin büyüklerine ayrılan ve yıllık geliri yüz<br />

bin akçeden yukarı olan arazi.<br />

óaşerÀt (A.) : küçük böcekler; örümcek, karınca, akrep;<br />

fare; yılan ve benzerleri gibi hayvanlar; değersiz ve zararlı<br />

kimseler.<br />

óaşr (A.) : toplama, cemetme; ölüleri diriltip mahşere çıkarma;<br />

kıyamet.<br />

òaùÀ’ (A.) : yanlış; yanlışlık; yanılma; günah; kabahat, kusur.<br />

óaùab (A.) : odun.<br />

òÀùır (A.) : zihin, fikir; keyif, hâl; gönül.


òÀùıra (A.) : hatıra gelen, hatırda kalan şey.<br />

òÀùır-nişÀn (A., F.) : hatırda kalan, akılda kalan.<br />

òaùù (A.) : çizgi; satır; yol; yazı; padişah yazısı,<br />

ferman, buyruk; sıra, saf; gemiler için hareket istikameti<br />

olarak belirtilen taraf; yalnız uzunluğu olan boyut; gençlerde<br />

yeni terleyen bıyık veya sakal; parmağın on ikide biri olan bir<br />

ölçü.<br />

òattÀn (A.) : sünnetçi.<br />

óavÀdiå (A.) : ilgi ile karşılanan haber; yeni söz.<br />

óavÀle (A.) : bir işi veya bir şeyi başka birine bırakma,<br />

üstüne bırakma, ısmarlama; gebelerde veya küçük çocuklarda bazan<br />

görülen sara nevinden bir hastalık; görmeyi önleyen, mâni, tahta<br />

perde, duvar gibi şeyler.<br />

òavf (A.) : korku; korkma; fobya, yılgı.<br />

óavlı (T.) : havı olan; havlu.<br />

óavlı-i cevÀmi‘ (T., A.) : camilerin havlusu.<br />

óavyar (T.) : tuzla hazırlanmış yarı ezme durumunda,<br />

genellikle mersin balığı yumurtası.<br />

óavø (A.) : havuz.<br />

óayÀ (A.) : utanma, sıkılma; ar, namus, edep; Allah korkusu ile<br />

günahtan kaçınma.<br />

òayÀl (A.) : insanın kafasında tasarlayıp canlandırdığı şey;<br />

kuruntu; karagöz oyunu; gölgeli görünen şey.<br />

òayazulcı (T.) : hırsız.<br />

óayfÀ (A.) : haksızlık, zulüm; yazık ki, heyhat, vah!; ilenç,<br />

ah, beddua.<br />

òayır (T.) : yok öyle değil, olmaz anlamında inkâr kelimesi.<br />

haylamamak (T.) : aldırış etmemek, hafif görmek; zor bir<br />

işi başaramamak.<br />

òaylì (F.) : epeyce, çokça; birtakım; oldukça.<br />

óaymana (T.) : başıboş hayvanların salındığı çayırlık; tembel.<br />

òayme (A.) : çadır.<br />

òayr (A.) : iyilik, iyi, faydalı iş, fayda, faydalı, hayırlı,<br />

yarar.<br />

óayrÀn (A.) : şaşmış, şaşakalmış, şaşırmış; çok tutkun; afyon<br />

sarhoşu.<br />

óayret (A.) : şaşma, şaşırma, şaşakalma, ne yapacağını bilmeme.<br />

óayvÀn (A.) : canlılık, dirilik; insanı da içine alan bütün<br />

canlılar; ahmak adam.<br />

óayyiz (A.) : taraf, meydan, mekân, mevki.<br />

òazÀn (A.) : sonbahar, güz.<br />

óaõer (A.) : sakınma, kaçınma, korunma, çekinme.<br />

óÀøır (A.) : huzurda, meydanda, göz önünde olan, bizzat bulunan.<br />

haôm (A.) : midedeki yiyecekleri eritme, sindirme.<br />

óaôret (A.) : saygı ile büyüklere verilen unvan; kalenderce<br />

bir sesleniş şekli.<br />

óaôô (A.) : hoşlanma, zevklenme; sevinç, memnunluk; baht,<br />

nasip, saadet, kıymet.<br />

hebÀ’ (A.) : gayet ince toz, zerre; yok yere, boş, nafile.<br />

hedef (A.) : nişan, nişan alınacak yer, amaç, nişangâh;<br />

meram, maksat, gaye, amaç.<br />

hefte (F.) : hafta, yedi gün.


hegbe (T.) : binek hayvanının eyeri üzerine geçirilen veya<br />

omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya<br />

halıdan yapılmış iki gözlü torba; sapı omuza geçirilebilen tek<br />

gözlü bir çanta.<br />

óekìm (A.) : âlim, bilgin, herşeyi bilen, tabiati inceleyen;<br />

felsefeci; tabip, doktor.<br />

óelÀlì (A.) : bir çeşit yerli, buruşuk bez, arışı bürümcük,<br />

argacı pamuk olan bez; eski zaman saati; helâl ile ilgili<br />

olan.<br />

hemÀn (F.) : hemen, derhâl, o anda, çarçabucak; öylece, böylece.<br />

hem-ÀvÀz (F.) : sesleri birbirine uygun, aynı sesi çıkaran;<br />

arkadaş.<br />

hemìn (F.) : bu bile, tıpkı bu; çok.<br />

hemìşe (F.) : daima, her vakit, her zaman.<br />

hem-pÀ (F.) : (kötü işlerde) arkadaş, ayaktaş, omuzdaş.<br />

hemşìre (F.) : “sütleri bir olan” kız kardeş.<br />

hem vÀr (F.) : düz yer, bir çırpıda olan yer, uygun yer; daima.<br />

hem-vÀre (F.) : daima, her zaman.<br />

hemyÀn (F.) : heybe, dağarcık, çanta, büyük kese.<br />

hendese (A.) : geometri.<br />

hengÀm (F.) : zaman, çağ, sıra, vakit, mevsim.<br />

henÿz (F.) : şimdiye kadar, bu ana dek; daha, yeni, hâlâ; ancak.<br />

hercÀyì (F.) : hercaî, kararsız, sebatsız.<br />

Hersek : Yuguslavya’da bölge.<br />

herze (F.) : boş lakırtı, saçma.<br />

hevÀ (A.) : heves, istek, arzu, sevgi, hoşlanma.<br />

HevÀyì : Kubûrî-zâde Hevâyî (ö. H.1129/M. 1714). Asıl adı<br />

Abdurrahman idi. Rahmî ve Hevayî mahlasıyla şiirler söyleyen<br />

şair, halk arasında Kubûrî-zâde sanıyla tanınmıştır. Habeş<br />

valiliği yapan Mustafa Paşa’nın oğlu olduğundan kendisine<br />

Habeşî de denilmiştir. Rûznâmecilik görevlerinde bulundu.<br />

Derbeder bir kişiliğe sahipti. Yaşadığı şehir olan Edirne’ye<br />

tutku denebilecek bir ilgi ve sevgi beslemekteydi. Kabri,<br />

Emir Buharî Tekkesi civarındadır. Basılmamış bir dîvânı<br />

ayrıca Vâmık u Azrâ ve Yûsuf u Züleyhâ adında iki manzume<br />

eseri daha vardır. Hezel tarzındaki şiir ustalarından idi.<br />

Basit, gündelik hayat sahneleri ve tipleri onun şiirinin<br />

başlıca konusudur. Şiirlerinde Nâbî etkisi sezilir.<br />

heves (A.) : arzu, istek; gelip geçici istek.<br />

hey’et (A.) : şekil, suret, kıyafet; görünüş; hâl, durum; kurul.<br />

hey’et-i ma‘kÿs (A.) : uğursuz heyet.<br />

heykel (A.) : tunç, taş ve benzeri gibi şeylerden yapılan<br />

büyük insan vesaire; yakışıklı, güzel; soğuk ve duygusuz<br />

(kimse).<br />

heykel-i mecmÿ‘ (A.) : bütün heykeller.<br />

heykel-i menóÿs (A.) : uğursuz kimse.<br />

hezÀrÀn (F.) : bülbüller; binler.<br />

HezÀrì : Divan şairi (XVII.). İstanbulludur. Kebuterî Mehmed<br />

Efendi olarak bilinir. Mustafa Paşaya hazine kâtipliği ve<br />

kitapçılık yaptı. Devrin ilim ve şiir meclislerinin muteber<br />

simaları arasına katıldı. Daha sonra Râmî Mehmed Paşa’nın<br />

hizmetine girdi. Reisü’l-küttaplık, kîsedarlık, mektupçuluk<br />

yaptı. Divan-ı Hümayun kâtibi oldu.


hezl (A.) : eğlence, alay, şaka, lâtife; meşhur veya yaygın<br />

bir nazmın vezni ve kafiyesi taklit edilmek suretiyle lâtife<br />

tarzında nazım yazma; bu tarzda yazılan nazım.<br />

óıfô (A.) : saklama; ezberleme.<br />

òılù (A.) : eski hekimlerin insan vücudunda varsaydığı : safra;<br />

sevda; dem; balgam gibi dört unsurdan her biri.<br />

-òırÀş (F.) : tırmalayan.<br />

òıred (F.) : akıl, us.<br />

òırúa (A.) : kalın kumaştan yapılmış veya içi pamukla beslenmiş<br />

ceket uzunluğunda bir giyecek.<br />

óırã (A.) : öfke, kızgınlık; azgınlık; sonu gelmeyen arzu,<br />

istek.<br />

òıyar (F.) : kabakgillerden, uzun, iri meyveli, sürüngen, bir<br />

yıllık otsu bitki; bu bitkinin ürünü; kaba, saba, görgüsüz,<br />

budala.<br />

òıyÀrşenbe/ òıyÀr-şenber (F.) : baklagillerden, siyah<br />

renkte olan meyvelerinin içinde çekirdeklerden başka, hekimlikte<br />

kullanılan bir öz bulunan bir bitki. Hint hıyar.<br />

óicÀb (A.) : utanma, sıkılma; perde.<br />

hìç (F.) : yok denecek kadar az olan; yok olan; ehemmiyetsiz,<br />

değersiz.<br />

hidÀyet (A.) : hak yoluna, doğru yola kılavuzlama.<br />

òidmet (A.) : iş, iş görme, vazife, memurluk.<br />

òidmet-i ‘uşşÀú (A.) : âşıkların hizmeti.<br />

òiffet (A.) : hafiflik; hoppalık.<br />

óikmet (A.) : bilgelik; felsefe; sebep, gizli sebep;<br />

Tanrı’nın insanlarca anlaşılmayan amacı; özlü söz, vecize.<br />

hilÀl (A.) : yeni ay.<br />

hilÀl-i ramÀżÀn (A.) : ramazan ayının başı, ilk günleri.<br />

hilÀl-i rÿze (A., F.) : oruç ayı; ramazan ayı.<br />

óimÀr (A.) : erkek eşek.<br />

himem (A.) : gayretler, emekler, çalışmalar, yüksek<br />

idareler; ermiş olanların tesiri.<br />

himmet (A.) : gayret, emek, çalışma, çabalama; yüksek<br />

irade; ermiş kimsenin tesiri.<br />

hìn (A.) : an, zaman, vakit, sıra.<br />

Hind : tarih, coðrafya kitaplarýnda Hindistan için<br />

kullanýlan genel deyim.<br />

hìn-i şebÀb (A.) : gençlik çağları.<br />

óirmen (F.) : harman.<br />

óisÀb (A.) : hesap, sayma, aritmetik.<br />

óiãÀr (A.) : kuşatma, etrafını alma; kale etrafı, istihkâmlı<br />

kale, bent.<br />

óiss (A.) : duyma kuvveti, duygu.<br />

óiããe (A.) : pay, nasip.<br />

óiyel (A.) : oyunlar, aldatmalar; dubaralar.<br />

òod (F.) : kendi; baş zırhı, miğfer.<br />

òod-bìn (F.) : kendini beğenmiş, bencil.<br />

òod-fürÿş (F.) : kendini satan, kendini metheden, övüngen.<br />

òod-pesend (F.) : kendini beğenen.


óoúúa (A.) : içine mürekkep konan maden, cam veya topraktan<br />

yapılmış küçük kap.<br />

óoúúa-bÀz (A., F.) : hokkabaz; oyunbaz, hilekâr, hileci.<br />

óoúúa-i cÀm-ı Cem (F.) : Cem’in kadehinin hokkası.<br />

òor (F.) : ehemmiyetsiz, değersiz, bayağı, âdi; güneş, ışık,<br />

aydınlık.<br />

òorasan (T.) : eski zaman icadı kireç ve tuğla tozu, onunla<br />

yapılan bir nevi harç.<br />

òorendegÀn (F.) : horantalar, birinin beslediği kimseler,<br />

boğazlar.<br />

òoş (F.) : güzel; iyi, tatlı.<br />

òoş-Àb (F.) : hoşaf.<br />

òoş-òÿr (F.) : güzel yemekler.<br />

òoş-pesend (F.) : beğenilmiş güzel.<br />

òovardagÀn (T., F.) : hovardalar, zevki için para harcanmaktan<br />

kaçınmayan kimse; çapkın; uygunsuz kadının paralı âşıkları.<br />

òÿ (F.) : tabiat, mizaç, ahlâk; âdet.<br />

-hÿ (A.) : Allah; sığınma, yalvarma; gaibe, hitap olarak eşhasa<br />

da söylenir.<br />

óubb (A.) : sevgi.<br />

òuddÀm (A.) : hizmetçiler.<br />

óuúne (A.) : şırınga.<br />

òulefÀ’ (A.) : halifeler; resmî dairelerde kalem amirine<br />

bağlı bulunan memurlar.<br />

óulúÿm (A.) : bedenin bir uzvu, boğaz.<br />

òulÿã (A.) : halislik, safîlik, gönül temizliği.<br />

òulÿã-ı himmet (A.) : çabalamanın halisliği.<br />

òulya (T.) : kuruntu.<br />

òumÀr (A.) : içkiden sonra gelen baş ağrısı, sersemlik.<br />

óumret (A.) : kırmızılık, kızıllık.<br />

òÿr (F.) : Güneş; yiyecek, yiyinti.<br />

òurc (A.) : meşinden yapılmış büyük heybe.<br />

òurmÀ (A.) : hurma ağacının yemişi.<br />

òurrem (F.) : şen, sevinçli, güler yüzlü, gönül açan; taze; bir<br />

yazı stili.<br />

òurùÿm (A.) : fil hortumu, fil burnu.<br />

óurÿf (A.) : harfler.<br />

óurÿf-ı cevherì (A.) : cevher harfler, yalnız noktalı harfler<br />

hesap edilmek suretiyle ve ebced hesabıyla yazılan, çok defa<br />

manzum olan tarih harfleri.<br />

òurÿs (F.) : horoz.<br />

òuãÿãÀ (A.) : başkaca, ayrıca.<br />

òusye-teyn (A., F.) : hayanın çifti, çift haya, yumurtalar.<br />

òuşÿnet (A.) : sertlik, kabalık, katılık; inatçılık.<br />

òÿy (F.) : ter; tabiat, mizaç, ahlâk; âdet.<br />

óuøÿr (A.) : hazır bulunma; rahat.<br />

óücre (A.) : göz, odacık.<br />

hümÀyÿn (F.) : mübarek, kutlu; padişaha ait; Türk müziğinin<br />

dokuz numaralı basit makamıdır. En eski makamlardan biridir.<br />

Hicaz ailesindendir.<br />

hüner (F.) : maarifet, bilme; ustalık.<br />

òünkÀr (F.) : padişah, sultan, hükümdar.<br />

óürmet (A.) : saygı; haramlık.


óüseynì (A.) : Hüseyin ile ilgili; Hz. Muhammed’in torunu<br />

Hüseyin’in çocukları; meşhur bir çeşit lâle; Türk müziğinin altı<br />

numaralı basit makamıdır, en eski makamlardandır.<br />

óüsn (A.) : güzel, iyi; iyilik, güzellik.<br />

hüş-yÀr (F.) : aklı başında, akıllı uslu.<br />

hüveydÀ (F.) : açık, apaçık, belli, besbelli.<br />

I<br />

ılàar (T.) : çok çabuk, hızlı; hayvanın yürümeyle koşma<br />

arası yürüyüşünü anlatır, dizginleri koyuverilmiş atın dört nala<br />

koşması; atla ansızın yapılan dolu dizgin saldırı.<br />

ıstaúoz (T.) : suda yaşayan, birinci ayak çifti güçlü iki<br />

kıskaç durumunda gelişmiş bulunan, sevilen beyaz eti için<br />

avlanan, iri bir böcek.<br />

‘ışú (A.) : sevgi.<br />

ıøùırÀr (A.) : mecburiyet, çaresizlik, ihtiyaç.<br />

İ<br />

i‘Ànet (A.) : yardım.<br />

ibn (A.) : oğul.<br />

ibrÀm (A.) : rica ve teklifte usandırıp mecbur edinceye kadar<br />

ısrar etme.<br />

ibribrìú (A.) : toprak veya madenden yapılmış, kulplu ve emzikli<br />

su kabı.<br />

ibrìú-i luùf (A.) : bağış, ihsan ve lütuf ibriği.<br />

ibrìşim (F.) : ince ipek bükmesi.<br />

ibtidÀ’ (A.) : başlama; başlangıç; ilkin, en önce, başta.<br />

ìcÀd (A.) : vücuda getirme, getirilme; yeniden bir şey<br />

çıkarma; yeni bir fikir, yeni bir mevzuu zihinde bulma.<br />

icmÀlen (A.) : icmal suretiyle, kısaltarak, kısaca, özetleyerek.<br />

icrÀ (A.) : akıtma, akıtılma; yapma, yerine getirme, bir<br />

işi yürütme; bir müzik parçasını çalarak gösterme; borçlunun,<br />

alacaklıya karşı ödemekle mükellef bulunduğu bir şeyi, adlî bir<br />

teşekkül vasıtasıyla temin etme.<br />

ictinÀb (A.) : sakıma, çekinme, uzaklaşma.<br />

‘ìd (A.) : bayram.<br />

‘ìdiyye (A.) : bayramlık, bayram bahşişi.<br />

ifrÀà (A.) : kalıba dökme; şekillendirme, bir şekle sokma.<br />

ifşÀ’ (A.) : gizli bir şeyi yayma, ortaya dökme, açığa vurma.<br />

ifşÀ-yi rÀz (A., F.) : sırrı açığa vurma.<br />

ifùÀr (A.) : oruç açma; ramazan akşamları verilen ziyafet.<br />

ihÀnet (A.) : haksızlık; hayınlık, kötülük.<br />

iòlÀã (A.) : temiz, doğru sevgi; gönülden gelen dostluk,<br />

samimiyet, doğruluk, bağlılık.<br />

iósÀn (A.) : iyilik etme; bağış, bağışlama; verilen,<br />

bağışlanan şey; lütuf, iyilik.<br />

iótimÀl (A.) : yüklenme, çekme; mümkünlük, bir şeyin olabilmesi;<br />

belki.<br />

iótirÀz (A.) : sakınma, çekinme; korkma.


iòtiyÀr (A.) : seçme, seçilme; katlanma; kendi arzusuyla<br />

hareket etme; yaşlı.<br />

iòvÀn (A.) : sadık, samimî, candan dostlar; bir tarikat<br />

arkadaşları.<br />

ikrÀm (A.) : hürmet; bir şeyi hediye olarak verme; hesap dışı<br />

yapılan indirme.<br />

iútidÀ’ (A.) : tâbi olma, uyma.<br />

iútiøÀ’ (A.) : lâzım gelme, gerekme; lâzım getirme, gerektirme;<br />

gereklik; işe yarama.<br />

‘ilÀc (A.) : derde deva olan şey; ilâç; çare, tedbir.<br />

‘illet (A.) : hastalık; sakatlık; sık sık tepen hastalık; sebep;<br />

gaye, hedef; neden.<br />

‘imÀme (A.) : sarık; tespih, çubuk gibi şeylerin baş<br />

tarafına geçirilen, çoğu kehribardan yapılmış olan uzunca kısım,<br />

başlık.<br />

ìmÀn (A.) : inanma, inanç; İslâm dinini kabul etme.<br />

‘imÀret (A.) : bayındırlık; yoksullara yiyecek dağıtmak<br />

üzere kurulmuş olan hayır evi.<br />

imdÀd (A.) : yardım, yardıma gönderilen kuvvet.<br />

imlÀ’ (A.) : doldurma, doldurulma; söyleyip yazdırma;<br />

yazdırılma; bir dilin cümlelerini, kelimelerini doğru yazmak<br />

bilgisi.<br />

imsÀk (A.) : bir şeyden el çekme, perhiz; oruca başlama<br />

zamanı; cimrilik, pintilik.<br />

imtilÀ’ (A.) : dolgunluk; kan toplama, kan durma.<br />

imtiyÀz (A.) : başkalarından ayrılma, farklı olma;<br />

ayrıcalık; bir işi başkalarına yapmamak üzere, hususî müsaade<br />

ile bir kimseye veya bir müesseseye verme.<br />

imtizÀc (A.) : karışabilme; birbirini tutma, uygunluk; iyi<br />

geçinme; uyuşma.<br />

‘inÀn (A.) : dizgin; idare etme, yürütme.<br />

‘inÀn-ı iòtiyÀr (A.) : istek ve irade dizgini.<br />

‘inÀyet (A.) : dikkat, gayret, özenme; lütuf, ihsan, iyilik.<br />

‘ineb (A.) : üzüm.<br />

inkÀr (A.) : yaptığını saklama, gizleme; yapmadım deme;<br />

reddetme, tanımama.<br />

inúıbÀż (A.) : büzülüp toplanma, çekilme; kasvet, keder,<br />

sıkıntı; kabızlık, peklik.<br />

ins (A.) : insan.<br />

inãÀf (A.) : merhamete, vicdana veya mantığa dayanan<br />

adalet; ortalama davranış.<br />

insÀn (A.) : adam; iyi, olgun, vicdanlı adam.<br />

insÀniyyet (A.) : insanlık, insana yakışır hâl; vicdanlılık;<br />

bütün insanlar.<br />

inşÀ’ (A.) : yapma, yapılma, vücuda, meydana getirme; kaleme<br />

alma.<br />

inşÀd (A.) : şiir okuma, şiir söyleme; manzum bir sözü,<br />

ahengine göre okuma.<br />

intiòÀb (A.) : seçme, seçilme; seçim; en güzel.<br />

intisÀb (A.) : dikilip durma; yükseğe kaldırma.<br />

ìrÀd (A.) : getirme; söyleme; bir malın getirdiği kazanç,<br />

gelir.


irÀ’et (A.) : gösterme, tayin etme.<br />

ìrÀå (A.) : verme, verilme; sebep olma, gerekme; getirme.<br />

ìrÀå-ı meõellet (A.) : zelillik, bayağılık ve alçaklık verme.<br />

‘irfÀn (A.) : bilme, anlama; ilahî bir feyiz olarak<br />

kainatın sırlarını bilme kudreti.<br />

irkeb (A.) : binmek fiilinin emir şekli.<br />

irtibÀù (A.) : bağlanış, bağlanma; ilgi; ilgili olma;<br />

bağlantı; ibarelerin birbirini tutması.<br />

iãÀbet (A.) : rast gelme, yerini bulma; doğru bir fikri<br />

söyleme; düşme, tutma.<br />

iåbÀt (A.) : şahit ve delil göstererek doğrusunu meydana<br />

çıkarma; var etme; tanık..<br />

isfenÀò (F.) : ıspanak.<br />

iãàÀ’ (A.) : kulak verip söz dinleme; sözü dinleyip kabul etme<br />

ve yerine getirme.<br />

ishÀl (A.) : mülâyim dışarı çıkarma; iç sürme, sürgün.<br />

iskÀn (A.) : sakin kılma, oturtma, ev sahibi etme; yerleştirme.<br />

iskemle (T.) : arkalıksız sandalye; üstüne sigara tablası,<br />

çiçek vazosu gibi şeyler konulan küçük masa; sandalye.<br />

iskerlete/ıskarlat (Fr.) : Venedik ipekli kumaşı.<br />

İslÀm (A.) : Hz. Muhammed’in Allah tarafından tebliğine<br />

memur olduğu din; bu dinde olan kimse; Müslüman.<br />

ism (A.) : isim, ad.<br />

isnÀd (A.) : bir şeyi birisi için yaptı deme; iftira etme;<br />

peygamber sözü olan hadislerin, sırasıyla kimler tarafından<br />

söylene geldiğini bildirme.<br />

iår (A.) : iz, eser, alâmet, nişane; meslek, gidiş.<br />

İstanbul : bu isim Rumca’da “şehirde” demek olan is tin polin<br />

tabirinin bozuk bir şeklidir. İstanbol adının İslâmbol şekli<br />

de meydana getirilmiştir. Şehre aynı zamanda Arapça olarak<br />

Belde-i tayyibe de denilmiştir ki bu isim ebced hesabı ile<br />

fethi verir. Şehir çok defa da devlet kapısı manasında olan<br />

Farsça Âsitane olarak da adlandırılmıştır. IV. asrın<br />

başındaysa Büyük Konstantianus tarafından imar ve tevsi<br />

edildikten sonra, bildiğimiz Konstantinopolis adı<br />

verilmişti.<br />

istibrÀ’ (A.) : küçük abdesten sonra akıntıyı tam arıtma;<br />

nikâhla alınan bir dulun gebe olmadığına kanaat getirmek<br />

için bir müddet ona yaklaşmaktan çekinme.<br />

istiànÀ’ (A.) : aza kanaat etme, tok gözlülük; nazlanma; ağır<br />

davranma; çekinme.<br />

istişmÀm (A.) : koklama, koku alma; karine ile anlama, hissetme.<br />

işbÀ’ (A.) : karnını doyurma; karnı doyrulma; çoğalma, çoğaltma;<br />

Arap nazmında, vezin veya kafiye zaruretinden dolayı<br />

kelimeye bir harf katma.<br />

işúampavya/işkampaviya (İ.) : harp gemilerinde asker naklinde<br />

kullanılan en büyük filikanın adıdır. Sandal büyüklüğünde,<br />

yalnız ondan daha geniş ve yüksektir.<br />

‘işret (A.) : içki; içki içme, içki kullanma.<br />

iştÀh (A.) : yemek yeme isteği; istek, arzu.<br />

‘itÀb (A.) : azarlama, tersleme, paylama; darılma.


i‘tibÀr (A.) : saygı gösterme; ehemmiyet verme; şeref,<br />

haysiyet; bir şeyin hakikî değil, karıştırılan değeri; ibret<br />

alma; değer.<br />

i‘tidÀl (A.) : orta oluş, ortalama, aşırı olmama hâli,<br />

ölçülülük; yumuşaklık; uygunluk.<br />

itmÀm (A.) : tamamlama, bitirme, tamam etme, edilme.<br />

iõ‘Àn (A.) : bildirme, bildirilme; ezan okuma.<br />

iôhÀr (A.) : gösterme, meydana çıkarma; yalandan gösteriş.<br />

izmarid (T.) : ufak balık, zümrüt gibi parlar.<br />

İzmid : Marmara bölgesinde Kocaeli ilinin merkezi olan<br />

þehir. Ýstanbul ve Bursa’dan sonra Marmara bölgesinin üçüncü<br />

büyük þehridir. Ýzmid þehri ayný adlý körfezin bitim yeri<br />

yakýnýnda, körfez kýyýsý ile bu körfezin kuzeyinde yükselen<br />

yamaçlar üzerindedir.<br />

İzmir : Ege bölgesinde Türkiye’nin üçüncü büyük þehri ve il<br />

merkezidir.<br />

jengÀr (F.) : pas, kir; bakır pası.<br />

J<br />

K<br />

úabÀóat (A.) : çirkin hareket, uygunsuz iş, kusur, suç.<br />

úÀbil (A.) : kabul eden, kabul edici; olan, olabilir.<br />

úabÿl (A.) : alma; içeri alma; yersiz bir iş yapmış olma;<br />

razı olma; alıp kullanma; bir şeye sahip olmak için söylenen son<br />

söz.<br />

úabø (A.) : el ile tutma; avuç içine alma, kavrama; Azrail<br />

tarafından ruhu teslim alınma, ölme; peklik, amelsizlik, kabız.<br />

úaçan (T.) : istifham için kullanılır.<br />

úadar (A.) : miktarında, ölçüsünde, derecesinde, denli; gibi.<br />

úadd (A.) : boy.<br />

úadd-i aàyÀr (A.) : ağyarın, gayrıların boyu.<br />

úadd-i bÀlÀ (A., F.) : uzun boy.<br />

úadd-i raúìb (A.) : rakibin boyu.<br />

úadeó (A.) : bardak; küçük bardak, içki bardağı.<br />

úÀdir (A.) : kudret sahibi; kudretli; güçlü; Allah.<br />

úadr (A.) : değer, itibar; onur, haysiyet; derece;<br />

yıldızları parlaklık derecelerine göre birbirinden ayırt etmek<br />

için yapılan tasnifte her dereceden biri.<br />

úadr-i raúìb (A.) : rakibin değeri ve kıymeti.<br />

úÀf (A.) : Osmanlı alfabesinin yirmi dördüncü harfi olup;<br />

“ebced” hesabında yüz sayısının karşılığıdır; (eskiden)<br />

askerlikte çekilen kuralarda “kura” sözüne işaret olarak,<br />

üzerinde kaf harfi bulunan kâğıt olup, bunu çeken, asker<br />

olurdu.<br />

úafÀ (A.) : kafa, baş; ense; akıl, zeka, anlayış.<br />

úafÀ-dÀr (A., F.) : kafaca birbirine denk olan arkadaş.<br />

kÀfer : bkz. kÀfir<br />

úÀfile (A.) : birlikte yolculuk eden topluluk; zümre,<br />

fıkra; takım takım, sıra sıra gönderilen şeylerin her parçası.


kÀfir (A.) : Hakk’ı tanımayan, bilmeyen; Allah’ın varlığına<br />

ve birliğine inanmayan; küfreden, küfredici; iyilik bilmeyen,<br />

nankör.<br />

úÀfiye (A.) : nazımda şiirlerin sonlarında tekerrür eden ve aynı<br />

sesi veren harflerin hareke ve sükûn hâllerindeki<br />

birleşmeleri.<br />

kÀfÿr (A.) : Uzak Doğu’da yetişir bir çeşit taflandan elde<br />

edilen ve hekimlikte kullanılan, beyaz ve yarı saydam,<br />

kolaylıkla parçalanan, ıtırı kuvvetli bir madde.<br />

kÀàaõ (F.) : kâğıt, yazılacak varaka; yazılmış varaka,<br />

mektup, evrak, name.<br />

kÀàaõ-emìni (F., A.) : kâğıt emini.<br />

KÀàaõ-òÀne : Meşhur mesire yeri. Eski adı Barbyzes’tir. III.<br />

Ahmed’in veziri olan İbrahim Paşa tarafından H. 1134 M.<br />

1721’de bazı yerleri tanzim edilip havuzlar inşa edilmiştir.<br />

Buraya Sadâbâd denilmiştir. Burada vaktiyle bir kâğıt<br />

imalâthanesi bulunduğundan bu ad verilmiştir. Bugün Şişli<br />

ilçesinde yer alır.<br />

kÀàıd (F.) : kâğıt, yazılacak varaka; yazılmış varaka, mektup,<br />

evrak, name.<br />

kÀàıd-emìni (F., A.) : ahkâm-ı maliyeye ve sarayla muhabere<br />

işleriyle uğaşan memurun unvanıydı. Yeniden beraat alan veya<br />

beraatını yenileyenlerin beraatları bunun tarafından verilir<br />

ve beraat harcı onun tarafından tahsil edilirdi.<br />

KÀàıd-òÀne : bkz. KÀàaõ-òÀne<br />

úaót (A.) : kıtlık, kuraklık; kuraklıktan dolayı mahsulün<br />

yetişememesi.<br />

úahve (A.) : şarap; kahve.<br />

úahve-òÀne (A., F.) : para ile oturulup kahve içilen yer.<br />

úÀ’il (A.) : söyleyen, diyen; razı olmuş, boyun eğmiş; inanmış,<br />

aklı yatmış.<br />

úaúavan (T.) : kendini beğenmiş, sevimsiz, düşüncesiz, bilgisiz,<br />

budala.<br />

úÀúÿm (A.) : kuzey bölgelerde yaşayan, sansara benzer,<br />

siyah kuyruklu, derisi çok makbul bir hayvan; bu hayvanın<br />

postundan yapılan kürk.<br />

úÀl (A.) : söz, lâf.<br />

úalaú (T.) : gurur, kibir.<br />

úalaúlı (T.) : gururlu.<br />

úalbur (T.) : demir tel ve kiriş vesaireden örme kalbur. Bez<br />

olursa elek, kıl olursa pıtır, gönden olanı gözer, tahtadan<br />

Arnavut kalburu şeklinde sınıflandırılır.<br />

úalçın (T.) : uzun çorap; çizme altına giyilen kalın çorap.<br />

úaldırım yeniçerisi (T.) : kaldırım kabadayısı, gittiği yerde<br />

sopa yiyen, atıp tutan ve elinden bir şey gelmeyen.<br />

úalem (A.) : kalem; taş yontmaya yarayan demir alet; keski;<br />

tülbent ve kumaşlara boya çekmek üzere kullanılan bir çeşit ince<br />

fırça; yazı çeşitlerinden her biri; bir ağacı aşılamak üzere<br />

diğer ağaçtan kalem şeklinde kesilmiş olan aşı; yazı, yazma;<br />

daire, dairelerde yazı işlerinin görüldüğü yer, büro.<br />

úalender-meşreb (A.) : alçak gönüllü olan, aza kanaat eder<br />

tabiatte olan insan.<br />

úalìl (A.) : az, çok olmayan.


úallÀş (A.) : kalleş, hilebaz, dönek.<br />

úalpaú (T.) : kesik koni biçiminde deri, kürk veya kumaştan<br />

yapılmış başlık.<br />

úalya (T.) : sade yağ ile pişirilen bir çeşit kabak veya<br />

patlıcan yemegi.<br />

úalyeta (İ.) : gemi ekmeği, gemi çöreği.<br />

úalyon (İ.) : yelkenle ve kürekle yol alan savaş gemilerinin en<br />

büyüğü.<br />

úÀmet (A.) : boy, boy bos.<br />

úÀmet-i bÀlÀ (A., F.) : uzun, yüksek ve yüce boy; sevgilinin<br />

endamı.<br />

kÀn (F.) : maden ocağı, maden kuyusu; bir şeyin menbaı, kaynağı.<br />

úanda (T.) : nerede anlamına gelen soru kelimesi.<br />

úandìl (A.) : kandil.<br />

úÀni‘ (A.) : kanaat eden, yeter bulup fazlasını istemeyen;<br />

inanmış, kanmış.<br />

úanúı (T.) : hangi anlamında soru kelimesi.<br />

Úañlıcaú : Ýstanbul’da Boðaziçi’nin Anadolu yakasýnda semt;<br />

Anadolu Hisarý ile Çubuklu arasýnda, Emirgan’ýn karþýsýndadır.<br />

Yoğurdu ile meşhurdur.<br />

úanùÀr (A.) : kantar.<br />

úÀnÿn (A.) : devletin teşri kuvveti tarafından herkesçe<br />

uyulmak üzere konulan her türlü nizam, kaide, kural; her hangi<br />

bir mevzuu üzerindeki kanunu taşıyan kitap; maruf musiki aleti.<br />

úapama (T.) : vaktiyle medrese talebeleri ile yeniçerilere<br />

verilen elbiselere denir.<br />

Úapucı Gürci : Gürcü Yusuf Paşa. Kul kethüdası, yeniçeri<br />

ağası, vezir ve sadr-ı azamlıkta bulunmuştur.<br />

úapudan (Fr.) : amir, baş, gemi reisi, kalyon süvarisi,<br />

ecnebi askerlerinden yüzbaşı unvanıdır.<br />

úapu úulı (T.) : Yeniçeri Ocağını teşkil eden fertlerin tamamına<br />

verilen addır.<br />

kÀr (F.) : iş güç; kazanç; meşguliyet, sanat; işleme, tesir;<br />

savaş.<br />

úara baş (T.) : rahip, keşiş; evlenmemiş, evlenmek istemeyen<br />

erkek; çoban köpeği; kışa dayanıklı sert buğday; çiçekleri<br />

mavi veya menekşe renginde başakçıklar durumundaki ıtırlı<br />

bitki; bir kümes hastalığı.<br />

Úaragöz (T.) : deve derisinden veya mukavvadan kesilip<br />

boyanmış insan biçimlerini beyaz perde üzerine arkadan ışık<br />

vererek yansıtma yoluyla oynatılan oyundaki hayalî kahraman.<br />

úara úoncolos (T.) : çocukları korkutmaya yarayan gerçek<br />

dışı bir yaratık, umacı, hayalet; çok çirkin kimse.<br />

úaraúullıúçı (T.) : Yeniçeri Ocağı bölük ortalarında, odaları<br />

veya odaya gelen konukların ayakkabılarını temizleyerek,<br />

yemek kaplarını yıkamak, pazardan odanın levazımını tedarik<br />

etmek, odunları yarmak gibi işlerle görevli er.<br />

úaraúura (T.) : kabus.<br />

úara úuş (T.) : yırtıcı kuşlardan kartaldan daha az küçük bir<br />

cins kuş.<br />

úarÀr (A.) : durma; rahat; devamlılık, süreklilik;<br />

ölçülülük; tahmin; tam ölçü, ne az, ne çok; şark müziğinde<br />

taksim yaparken ana makama dönüş; neticeye bağlama.


úara yel (T.) : kuzeybatıdan esen, genellikle soğuk, bazan<br />

fırtına niteliğinde yel, keşişleme karşıtı.<br />

kÀr-gÀh (F.) : iş yeri, fabrika.<br />

úÀrì (A.) : kıraat eden, okuyan, okuyucu; Kur’ân’ı usulünce<br />

okuyan.<br />

úarìn (A.) : yakın; bir şeye sahip olan, bir şeye nail<br />

olan; hısım, komşu, arkadaş gibi yakın olanlardan her biri;<br />

padişahın daimî surette yakınında bulunan mabeyinci.<br />

úarìnü’l-‘ayn (A.) : göz yakınlığı, göz âşinalığı.<br />

úarlıú (T.) : su veya şerbet vesaireyi soğutmaya mahsus olarak<br />

ortasında kar koymaya mahsus yeri olan kap ki camdan,<br />

bakırdan veya billûrdan olur.<br />

úarnabit (T.) : karnabahar fidesi.<br />

kÀrvÀn (F.) : kervan, kafile, yolcu katarı.<br />

úarye (A.) : köy.<br />

kÀse (F.) : çiniden, fağfurdan, billûrdan, porselenden, madenden<br />

veya topraktan yapılmış çanak; bazı nesnelerin kâse gibi<br />

olan çukuru.<br />

kÀse-i faàfÿr (F., A.) : Çin porseleninden yapılmış kâse; kadeh.<br />

úaãìde (A.) : on beş beyitten aşağı olmamak, bütün beyitlerin<br />

ikinci mısraıları en başta bulunan mısraı ile kafiyeli<br />

bulunmak ve daha çok büyükleri övmek üzere yazılan nazım.<br />

úasnaú (T.) : enli çember; kalbur ve tef gibi şeylerin<br />

tahta çemberi; nakış işlemek için gergef gibi kullanılan, kumaşı<br />

germeye yarayan, tahtadan çember; pehlivanların giydikleri<br />

kispetin bele gelen bölümü; bir sütunun gövdesini oluşturan<br />

silindir biçimindeki taşların her biri.<br />

úaãr (A.) : köşk, kâşane, saray.<br />

úaããÀb (A.) : kasap.<br />

úaããÀr (A.) : yıkayıcı, leke temizleyici; çırpıcı, dövücü,<br />

silkeleyici.<br />

úaşaàı (T.) : hayvanları tımar etmek için kullanılan, saçtan,<br />

dişli araç.<br />

úaşandurmaú (T.) : işetmek.<br />

kÀşÀne (F.) : mükemmel ev, köşk, malikâne; yuva.<br />

úaşúaval (İ.) : tekerlek biçiminde, sarı renkte bir tür peynir.<br />

úaşmer (T.) : maskara, muzip.<br />

úaù‘À (A.) : hiçbir vakit, asla.<br />

úaùÀr (A.) : birbiri ardınca sıralanmış hayvan sürü, dizi.<br />

úati (T.) : çok, pek ziyade, pek çok.<br />

kÀtib (A.) : kitabet eden, yazan, yazıcı; usta yazıcı.<br />

úÀtil (A.) : katleden, öldüren; adam öldüren kimse.<br />

úatmer (T.) : bir şeyi oluşturan katlardan her biri;<br />

arasına yağ veya kaymak sürülerek katlanmış yufka ekmeği.<br />

úavÀfì (A.) : kafiyeler.<br />

úaval (T.) : kamıştan yapılan, genellikle çobanların<br />

çaldığı, yumuşak sesli, perdeli büyük düdük.<br />

úavar (T) : tarla üzerindeki su yolları; ark başı;<br />

akarsudan su almak için açılan gedik; balıkların derinlere<br />

kaçmasını önlemek için denizin içine yarılan set.<br />

úavì (A.) : kuvvetli, güçlü; güvenilir, sağlam.<br />

úavm (A.) : insan topluluğu; bir peygamberin gönderildiği<br />

topluluk.


úavm-i NaãÀrÀ : Hristiyan kavmi.<br />

úayabaşı (T.) : çobanların dağda kayalar üzerinde söylediği<br />

türküler.<br />

úayar (T.) : hayvanların eskiyen nallarının çivilerin<br />

değiştirme işlemi; buz üstünde giden atın çengelî nalı.<br />

úayd (A.) : ayağa vurulan zincir, pranga, bukağı; bağlama, bağ,<br />

bağlayacak şey; bağlanma; bir kâğıda yazılı olan şeyin<br />

hulâsasını, tarihini, numarasını deftere geçirme; böylece<br />

geçirilen hulâsa; sınırlama, belirtme; ehemmiyet verme;<br />

yazma, yazılma; endişe, gaile, telaş; kafiyenin son<br />

harfinden (revi) önce gelip okunan ve iki kafiyeden birinin<br />

aynı olan harf.<br />

úayàana (T.) : omlet; yumurta çalkanarak yapılan bir çeşit<br />

tatlı.<br />

úayıú-òÀne (T., F.) : kayıkların çekildiği, korunduğu yer.<br />

Úazaú : kazılmış yani kazınmış tıraş olmuş. Kartoloz adam,<br />

yülük, her ulusun sipahi ve gezginciliğe çıkanı; Türkçe’de<br />

tıraşlı, başlı, avurdu çökük manasına. Güney Sibirya’da yaşayan<br />

topluluk.<br />

úazel (T.) : gazel, kuru yaprak, ağaç üzerinde kuruyan evrak.<br />

kebÀb (A.) : doğrudan doğruya ateşte veya kap içerisinde<br />

pişirilen et; ateşte alazlanarak veya kavrularak pişirilen her<br />

türlü nesne.<br />

kebe (T.) : keçenin kalını; yünden örülmüş kalın kilim; kaba<br />

kumaştan yapılmış ceket, palto, aba.<br />

kebìse (A.) : şubat yirmi dokuz çeken yıl, bir gün fazlası olan<br />

yıl.<br />

kebÿter (F.) : güvercin.<br />

keder (A.) : bulanıklık, tasa, kaygı, gönül üzüntüsü.<br />

kefal (T.) : orta büyüklükte, çok pullu, küt başlı, gümüş<br />

renginde, beyaz etli bir balık.<br />

kefe (A.) : terazi gözü, terazi tablası.<br />

kefen (A.) : ölüyü sardıkları bez.<br />

kefìl (A.) : kefalet eden, kaçtığı taktirde birinin borcunu<br />

ödemeyi, birinin birşeyi yapması gerekirken yapmadığı taktirde o<br />

işi yapmayı kendi üstüne alan kimse.<br />

kefter (F.) : güvercin.<br />

kelÀm (A.) : söz, lâkırdı; söyleyiş nutuk; dil, lehçe;<br />

Allah’tan ve Allah’ın birliğinden bahseden ilim; Kur‘an.<br />

kelb (A.) : köpek.<br />

kelep (T.) : büyük iplik çilesi; bağlam, demet.<br />

kelìm (A.) : söz söyleyen, konuşan; ikinci şahıs; Tur-ı<br />

Sina’da cenab-ı Hak ile konuşması dolayısıyla Hz. Musa’nın<br />

unvanı.<br />

kemÀl (A.) : olgunluk, yetkinlik, tamlık, eksiksizlik; en<br />

yüksek değer, mükemmellik, değer, baha.<br />

kemÀn (F.) : yay, kavis, keman.<br />

kemòÀ (F.) : havsız kadife; altın ve gümüş tellerle nakışlı<br />

esvaplık ipekli kumaş.<br />

kenÀr (F.) : kıyı, çevre; deniz kıyısı; uç, köşe; nihayet,<br />

son; kucaklama; etraf pervazı, çerçeve; çenber.<br />

kenÀr-ı cÿ (F.) : su kenarı.


kenÀr-ı revzen (F.) : pencere kenarı.<br />

kenef (A.) : taraf, yön; sığınacak yer; tuvalet, ayakyolu.<br />

kenìf (A.) : ayakyolu.<br />

kepÀze (F.) : niteliği iyi olmayan; utanmaz, rezil; gülünç,<br />

değersiz; talim yaparken kullanılan gevşek ok yayı.<br />

kepenek (T.) : çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz,<br />

kolsuz, keçeden üstlük.<br />

kerem (A.) : asalet, asillik, soyluluk; cömertlik, el<br />

açıklığı, lütuf, bağış, bahşiş.<br />

kerre (A.) : defa, kez.<br />

kesb (A.) : çalışıp kazanma; edinme, peydahlama, kazanma.<br />

keåret (A.) : çokluk, bolluk, ziyadelik; kalabalık.<br />

keåret-i emùÀr (A.) : yağmurun çok yağması.<br />

kestane (T.) : ılıman iklimlerde yetişen, 25-30 cm kadar<br />

boylanabilen, kerestesi doğramacılıkta kullanılan bir ağaç; bu<br />

ağacın yenebilen meyvesi; kestane rengi.<br />

-keş (F.) : çeken, çekici.<br />

keşen (T.) : zincirden yular veya ayak kösteği.<br />

keşf (A.) : açma, meydana çıkarma; gizli bir şeyi bulma; bir<br />

sırrı öğrenme; bir şeyin olacağını önceden anlama; Allah<br />

tarafından ilham olunma; bir yapı için harcanacak paranın<br />

aşağı yukarı hesaplanması; düşmanın durumunu anlamak üzere<br />

gönderilen erlere “keşif yolu” denilir.<br />

keşf-i niúÀb (A.) : bir şeyin yüzündeki perdeyi kaldırma,<br />

gizli yönünü öğrenme.<br />

keşìde (F.) : çekilmiş, çekiliş; tartılmış; tertip edilmiş;<br />

dizilmiş; yazılmış; eski yazıda bazı harflerin üzerine çekilen<br />

çizgi.<br />

keşìş (F.) : papaz, karabaş, kilise papazı.<br />

keşkek (F.) : iyice dövülmüş ve uzun süre birlikte<br />

kaynatılmış et ve buğdayla yapılan bir yemek.<br />

keştì (F.) : gemi.<br />

kevn-i dil-figÀr (A, F.) : gönlünün yaralı oluşu.<br />

kevåer (A.) : maddî ve manevî çokluk; kalabalık nesil;<br />

cennette bir havuzun adı; Kur’an-ı Kerim’in yüz sekizinci<br />

suresi.<br />

keyf (A.) : sağlık, afiyet; hoşlanma, memnunluk; gönül<br />

açıklığı; neşe, hafif sarhoşluk; arzu, heves, istek; mizaç,<br />

tabiat.<br />

keyfì (A.) : keyfe, arzuya, isteği bağlı; bir kanuna, bir usule,<br />

bir düzene bağlı olmayan.<br />

keyfiyyet (A.) : nitelik; bir şeyin iyi veya kötü olması<br />

ciheti; bir hadisin geçişi; madde, husus, iş; cins.<br />

keyvÀn (F.) : zuhal (Satürn).<br />

keõõÀb (A.) : çok yalan söyleyen, pek yalancı.<br />

Úıbrıs : Doðu Akdeniz’de adadýr. Baþkenti Lefkoþe’dir.<br />

Úıbùì : eski Mısır halkından olan kimse; hâlen çingeneye denir.<br />

úınnÀb (A.) : ince sicim.<br />

úıraù (Y.) : keçi boynuzu dört nohut ağırlığında. Yirmi dördü<br />

bir miskal altın ayarı.<br />

Úırcalı/Úırcaali : Güney Bulgaristan’da Rodop dağlarının kuzey<br />

eteklerinde ve Arda çayı kenarında idare merkezi, şehir.


Edirne vilâyetine bağlı bir kaza iken Balkan savaşı ile<br />

Bulgaristan’a dâhil edilmiştir.<br />

Úırım : Ukrayna’da bölge. Karadeniz’e uzanan ve bu denizi<br />

Azak Denizinden ayıran büyük bir yarýmadadýr.<br />

úıããa (A.) : fıkra, hikâye, rivayet; vaka, macera.<br />

úıyÀfet (A.) : kılık, bir şeyin dış görünüşü; şekil, heyet,<br />

suret; bir kimsenin giyindiklerinin bütünü.<br />

úıyÀm (A.) : kalkma, ayağa kalkma, ayakta durma; namazın iftitah<br />

tekbiriyle rükû arasındaki ayakta durma kısmı; bir işe<br />

kalkışma, başlama; ayaklanma; ölümden sonra dirilip ayağa<br />

kalkma.<br />

úıyÀs (A.) : bir şeyi başka başka bir şeye benzeterek hüküm<br />

verme, bu yolda verilen hüküm, bir tutma; karşılaştırma; umum<br />

kaideye uyma.<br />

úıymet (A.) : değer; bedel, baha, tutar; şeref, onur.<br />

úızılbaş (T.) : Şiî mezhebinin bir kolundan olanlara verilen ad.<br />

úızılcıú (T.) : bir ağaç; bu ağacın güzün olgunlaşan, kırmızı,<br />

tek çekirdekli, reçeli ve şerbeti yapılan, buruk bir tadı<br />

olan yemişi.<br />

kibÀr (A.) : büyükler, ulular; ince, terbiyeli, görgülü, nazik.<br />

kibÀrÀne (A.F.) : büyük adamlara, ince, nazik, görgülü<br />

kimselere yakışacak surette.<br />

kibr (A.) : büyüklük, ululuk; büyüklük taslama, yüksekten bakma.<br />

kibrìt (A.) : kırmızı yakut; altın; kükürt; kibrit.<br />

úìl (A.) : söz.<br />

kilÀb (A.) : köpekler.<br />

kìlÀr (F.) : kiler.<br />

úìl ü úÀl (A.) : dedikodu.<br />

kirÀm (A.) : soydan gelen, soyu temizler, ulular, şerefler;<br />

cömertler, eli açıklar.<br />

kiras (T.) : gülgillerden bir meyve ağacı; bu ağacın<br />

kırmızı renkte, etli, sulu, tek çekidekli meyvesi.<br />

kìse (F.) : kese; küçük, büyük torba, kap; cepte taşınan<br />

para torbası; kumaştan yapılmış çanta biçimindeki kap; para,<br />

para hesabı; para gücü.<br />

kitÀb (A.) : kitap.<br />

úoçmaú (T.) : kucaklamak, sarılmak, bağrına basmak.<br />

úodoş (T.) : yolsuz birleşmelerde aracılık eden kimse; bu<br />

anlamda kullanılan sövgü sözü.<br />

úolan (T.) : hayvanın semerini veya eyerini bağlamak için<br />

göğsünden aşırılarak sıkılan yassı kemerler; dokuma, deri,<br />

kenevir gibi maddelerden yapılan yassı ve enlice bağ; yünden<br />

veya ipekten yapılmış, üzeri işli ince kuşak.<br />

úolbaşı (T.) : herhangi bir kola başkanlık eden kimse; orta<br />

oyununda kolun başında olan ve kola adını veren oyunları<br />

düzenleyen, yöneten kimse.<br />

úolluú (T.) : güvenliği sağlamakla görevli polis veya jandarma,<br />

zabıta.<br />

úolyoz (Y.) : uskumrugillerden, uzunluğu 30-35 cm olan, Akdeniz<br />

ve Karadeniz’de yaşayan bir balık türü.<br />

úonaú (T.) : genellikle kundak çocuklarının başlarında<br />

görülen kepek tabakası.


úoncolos (T.) : umacı, gulyabanî.<br />

úontuş (T.) : Tatar beylerinin giydikleri dar kollu, üstlük;<br />

büyük devlet adamlarının giydiği üstlüğün adıdır.<br />

úoruú (T.) : henüz olgunlaşmamış ekşi üzüm.<br />

úoz (T.) : ceviz.<br />

köfter (T.) : üzüm şırasıyla nişasta kaynatılarak ve tepsilere<br />

dökülerek kesildikten sonra kurutulan bir çeşit pestil.<br />

köhne (F.) : eski, eskimiş, zamanı, modası geçmiş.<br />

köküş (T.) : hindi.<br />

köstek (T.) : hayvanın kaçmasını önlemek için iki ayağına<br />

bağlanan kısa ip veya zincir; saat, kılıç, anahtar gibi şeylerin<br />

ucuna takılan zincir; koşulan atların tepmesini önlemek için<br />

kuskun kayışına eklenen kayış; balık iğnesini oltaya bağlayan,<br />

bir iki karış uzunluğunda kıl veya misina parçası; engel<br />

köştere (T.) : tahta rendesi.<br />

kötek (T.) : baston, sopa; sopa ile atılan dayak.<br />

kÿb (A.) : büyük ağzı dar, dağar, hum.<br />

úubh (A.) : çirkinlik; İslâm fıkhında Hanefî mezhebine ait bir<br />

prensip.<br />

úudret (A.) : kuvvet, takat, güç; Allah’ın ezelî gücü;<br />

varlık, zenginlik, Allah yapısı; ehliyet, kabiliyet.<br />

úudÿm (A.) : uzak bir yoldan uzak bir yerden gelme; ayak basma;<br />

Türk müziğine mahsus usul vurma aleti.<br />

kÿfe (F.) : küfe, kaba ve dayanıklı büyük sepet.<br />

kÿfte (F.) : köfte, kıyılmış, ezilmiş et.<br />

kÿfte-ò v Àr (F.) : köfte yiyen; geveze, kendini beğenmiş;<br />

şarlatan; çapkın.<br />

kungureli (F.) : herşeyin tabaka tabaka ve derece derece yüksek<br />

yerine denir. Özellikle kale ve duvar bedenleri üzere olan<br />

şerefeye denir.<br />

úuúa (T.) : dantel veya nakış ipliği yumağı; bir çocuk<br />

oyunu; tespih, sigara ağızlığı gibi şeylerin yapımında<br />

kullanılan, siyah veya sütlü kahve renginde Hindistan cevizi<br />

kökü; bu kökten yapılmış olan.<br />

úuúla (T.) : muhtelif şekillerde yapılmış küçük küçük insan<br />

taklidi oyuncaklara ve bu oyuncaklarla oynanan oyuna kukla<br />

denir.<br />

úulúul (A.) : ruhu hafif eline ayağına çabuk adam; bir şeyin<br />

hareketinden, deprenmesinden çıkan ses.<br />

úullÀb (A.) : çengel, kanca, ucu eğri nesne.<br />

úumanya (İ.) : yolculuk için hazırlanan yiyecek, azık;<br />

sefer durumundaki askerler için hazırlanan yiyecek.<br />

úumÀr-bÀz (A., F.) : kumarcı, kumar oynamak âdetinde olan.<br />

Úumúapu : İstanbul’da Marmara Denizine kıyısı olan semttir.<br />

Şehre kum getiren gemiler buradaki iskelelerde yük<br />

boşaltırlardı.<br />

úundaú (T.) : tüfeğin ağız kısmına denir.<br />

úÿr (F.) : kör.<br />

Úurıçeşme : Boğaziçi’nin Rumeli yakasında, Ortaköy’de<br />

Defterdarburnu ile Arnavutköy’den Sarrafburnu ve Çorlulu Ali<br />

Paşa Yalısı ile ayrılan sahil boyunca ve arkasındaki sarp<br />

kayalıklarda yer alan semttir.


úÿs (F.) : kös, savaşlarda, alaylarda deve veya araba üstünde<br />

taşınarak çalınan büyük davul; satranca benzeyen ve<br />

dizilerek oynanan bir nevi oyun ismidir<br />

kÿsec (A.) : köse.<br />

úusúun (T.) : hayvanın kuyruğu altından geçirilerek eyere<br />

bağlanan kayış.<br />

úuãÿr (A.) : eksiklik, ayıp, sakatlık, özür, yersiz hareket;<br />

suç, kabahat; ihmal, tedbirsizlik; bir hesabın üstü, artanı;<br />

artan kısım, köşkler.<br />

kÿteh (F.) : kısa, boysuz.<br />

úuùn (A.) : pamuk.<br />

úuvvet (A.) : güç, kudret, takat, sıhhat, sağlamlık; bir<br />

hükûmetin askerî gücü.<br />

kÿy (F.) : köy; mahalle ve işlek yol, sokak; sevgilinin<br />

bulunduğu yer.<br />

kÿze (F.) : su testisi.<br />

úuzàun (T.) : birçok karga türüne, özellikle kara kargaya<br />

verilen ad.<br />

küci (T.) : dokuma tezgâhlarında arış ipliklerini açıp<br />

kapayan tarak; heybe dokumakta kullanılan, üzerine teller<br />

çakılmış tahta, basit dokuma aygıtı; ince sicim kalınlığında,<br />

sağlam, bükülmüş pamuk ipliği.<br />

küfeki (T.) : kolay işlenilen yumuşak taş; gevrek; tatsız elma.<br />

küfr (A.) : Allah’a ve dine ait olan şeylere inanmama, Cenâb-ı<br />

Hakk’a ortak koşma; dinsizlik, imansızlık; İslâm dinine<br />

uymayan inanışlarda bulunma; nankörlük; örtme ve gizleme.<br />

küfrÀn (A.) : iyilik bilmeme, gördüğü lütuf ve insaniyeti<br />

unutma.<br />

küfrÀnü’n-ni‘am (A.) : nimetlere küfretme.<br />

küfrÀn-ı ni‘am (A.) : nimetlere küfretme.<br />

küóeylÀn (A.) : gözü sürmeli cins Arap atı.<br />

külÀh (F.) : külâh; (eskiden) ucu sivri veya yüksek başlık;<br />

başa giyilen şey; içine şeker vesaire koymak üzere huni şeklinde<br />

bükülen kâğıt; oyun, hile.<br />

külòÀn/külòen (F.) : külhan, han, hamamlarda suyu ısıtmak<br />

için ateş yakılan yapılan yer, hamam ocağı.<br />

külòanì (F.) : çapkın, serseri; okşama ile azarlama.<br />

külüng (F.) : taşçı kazması.<br />

Kürd : Ön Asya’da yaşayan bir topluluk ve bu topluluktan olan<br />

kimse.<br />

kürsì (F.) : oturulacak yüksekçe yer; taht; makam, vazife;<br />

hükûmet merkezi, başkent; kaide, ayaklık, mesnet; arş-ı<br />

âzâmın altında bir düzlükte olan, levh-i mahfûzun bulunduğu<br />

yer.<br />

Kütahya : Ýçbatý Anadolu bölünümünde il merkezi, þehirdir.<br />

Kütahya, Ellice daðýnýn kuzey eteðinde, Kütahya ovasýnýn<br />

güney kenarýnda kurulmuþtur.<br />

küttÀb (A.) : yazıcılar.<br />

lÀf (A.) : lâkırdı, söz; konuşma.<br />

lafô (A.) : söz.<br />

L


lafô-ı keõõÀb (A.) : çok yalan söz.<br />

lafôì (A.) : kelimenin söylenişine ve yapısına ait, onlarla<br />

ilgili.<br />

laóm (A.) : et; meyvenin çekirdekle kabuk arasında bulunan<br />

kısmı.<br />

laóm-i zÀ’id (A.) : vücutta hastalık neticesinde çıkan fazla et.<br />

lÀhÿrì (F.) : Hindistan’ın Lahur şehrinde dokunan bir çeşit şal.<br />

laúab (A.) : lâkap, bir kimseye kendi asıl adından başka takılan<br />

ad.<br />

lÀkin (A.) : ama, fakat, ancak, şu kadar var ki.<br />

laúlaú (A.) : leylek.<br />

lÀúlÀúıyyÀt (A.) : manasız, faydasız, boş lakıdılar.<br />

la‘l (A.) : kırmızı, al; kırmızı ve değerli bir süs taşı; dudak.<br />

lÀle (F.) : lâle; (eskiden) esirlerin ve cezalıların<br />

boyunlarına taktıkları demir halka; ağaçtan meyva toplamak üzere<br />

kullanılan ucu üç veya dört çatallı uzun bir ağaç.<br />

lÀle-i dÀà-ı nihÀn (F.) : lâle şeklindeki gizli yanık.<br />

lÀle-i nu‘mÀn (F.) : bir çeşit lâle, dağ şakayığı.<br />

lÀle-zÀr (F.) : lâlelik, lale yetişen yer, lâle bahçesi.<br />

lÀ-naôìr (A.) : eşsiz, benzersiz.<br />

lÀne (F.) : yuva.<br />

Lanúa : Rumca liman manasına gelir. İstanbul’da Aksaray ile<br />

Davutpaşa arasındaki semttir. Eskiden bostanlarıyla ünlüydü.<br />

lapa (T.) : nişastalı tanelerin, su ile kaynatılarak<br />

bulamaç kıvamına getirilmiş durumu; keten tohumu ve benzeri<br />

bitkilerin kaynatılmasıyla elde edilen, sıcak olarak tülbent<br />

içinde vücuda dıştar uygulanan ilâç.<br />

lavdanom (F.) : laudanum; içinde afyon bulunan sulu bir ilâç.<br />

lÀyıú (A.) : yakışan, yaraşır, yakışık.<br />

Laz : Karadeniz’in doğu sahilinde yaşayan bir taifedir.<br />

lÀzım (A.) : gerek; geçişsiz.<br />

leb (F.) : dudak.<br />

leb-rìz (F.) : taşıcı, ağzına kadar dolmuş (maddî, manevî).<br />

lenger (F.) : yayvan ve kenarları geniş, büyük bakır kap;<br />

bir lengerin alabileceği miktarda olan; gemi demiri.<br />

leşker (F.) : asker; yiğit, kahraman, cesur.<br />

leyl (A.) : gece.<br />

leylÀú (A.) : leylak.<br />

Leylì (A.) : Leyla ile Mecnun hikâyesinin kadın kahramanı;<br />

çok karanlık gece; arabî ayların son gecesi, çok uzun ve<br />

ıstıraplı gece.<br />

leõìõ (A.) : lezzetli, tatlı, hoşa gider.<br />

leõõet (A.) : tat, çeşni; zevk, haz, keyif.<br />

libÀs (A.) : giyimler, giyecek şeyler; esvap.<br />

lióye (A.) : sakal.<br />

lìk (f.) : lâkin, fakat, amma, ancak.<br />

liúÀ (A.) : görme, rast gelip kavuşma, yüz, çehre.<br />

lìnet (A.) : yumuşaklık, mülâyimlik, ishal.<br />

lisÀn (A.) : dil (ağızdaki); konuşan dil.<br />

lisÀn-ı óÀl (A.) : insanın yüzünün hareketlerinden, duruşundan<br />

anlaşılan şey.


lodos (T.) : güneyden veya güneybatıdan esen ve bazan de<br />

yağış getiren yerel rüzgar, boz yel, ak yel; bu rüzgarın estiği<br />

gün ve zaman; güney yönü.<br />

lonca (T.) : belli bir iş kolunda ustalık, kalfa ve<br />

çırakları içine alan dernek.<br />

Londura : Birleþik Krallýðýn baþkenti. Ýngiltere’nin<br />

güneyinde Thames ýrmaðý kýyýsýnda yer alan þehirdir.<br />

lor (T.) : keçi peyniri tazesi, mizitre tuzlusu, fıçı<br />

peyniri, kirli hanım, kaşar peyniri altından çıkan keş.<br />

lu‘Àb (A.) : salya; ayvanın kaynatıldıktan sonra göbek<br />

miski, kurs ve karanfil karıştırılmasıyla yapılan tatlı; sevinç,<br />

göz yaşı.<br />

luúa (T.) : çapaçul, bol paça, şehrî budalası.<br />

lÿle (F.) : lüle, çeşme, musluk gibi şeylere takılan küçük boru;<br />

halka, halka gibi dürülmüş şey, kâğıt külâh.<br />

lumbar (T.) : gemi bordalarına, küpeştelerine açılan dörtgen<br />

biçiminde delik.<br />

luùf (A.) : hoşluk, güzellik; iyi muamele, iyilik.<br />

lücce (A.) : engin su; kalabalık güruh, gümüş; ayna.<br />

lüfer (Y.) : eti beyaz, tadı güzel, gövdesi pullu bir<br />

balık. Lüfer büyüklüğüne göre sırasıyla şu adları alır : defne<br />

yaprağı, çinakop, sarı kanat, lüfer, sırtıkara, kofana.<br />

lüknet (A.) : pelteklik, dil basıklığı, söz söylerken<br />

dildeki tutukluk, kekeleme.<br />

M<br />

mÀ (A.) : su.<br />

ma‘Àrif (A.) : marifetler, bilimler; bilgi, kültür.<br />

ma‘Àş (A.) : yaşayış, dirlik; geçinecek şey; memurlara,<br />

emeklilere, dul ve yetimlere verilen aylık.<br />

mÀ-cerÀ (A.) : cereyan eden, geçen, olup geçen şey.<br />

ma‘cÿn (A.) : hamur kıvamında olan şey; hamur kıvamına<br />

getirilmiş ilâç; uyuşturucu maddelerden süzme afyon; sokaklarda<br />

satılan baharlı tarçınlı yapışkan şeker.<br />

mÀ‘dÀ, ma-adÀ (A.) : maada, başka, fazla, gayrı.<br />

ma‘den (A.) : maden.<br />

mÀder (F.) : anne, baba.<br />

ma‘dÿm (A.) : yok olan, mevcut olmayan.<br />

Maànisa : Ege bölgesinde il merkezidir. Þehir, Manisa daðýnýn<br />

kuzey eteðine, Gediz ýrmaðýnýn geçtiði Manisa ovasý<br />

kenarýnda kuruludur.<br />

maàrÿr (A.) : gururlu; bir şeye güvenen; güvenilmeyecek<br />

şeye güvenip aldanan, kendini beğenmiş (kimse); büyüklük<br />

taslayan.<br />

maàşÿş (A.) : karışık, saf olmayan, katışık.<br />

mÀh (F.) : ay, kamer; senenin on ikide bir kısmı.<br />

maóabbet (A.) : muhabbet, sevgi.<br />

maóall (A.) : yerler.<br />

maóalle (A.) : bir şehir veya kasabanın bölündüğü kısımlardan<br />

her biri.<br />

mÀ-óaøar (A.) : daha önceden hazır olan, hazır bulunan şey,<br />

hazır olarak her ne varsa.


maóbÿb (A.) : muhabbet olunmuş, sevilmiş, sevilen, sevgili;<br />

erkek sevgili.<br />

maóbÿr (A.) : sevinçli.<br />

maócÿb (A.) : kapalı, örtülü, perdeli; utanan, utanmış, utangaç.<br />

maócÿr (A.) : hacz altına alınmış, haczolunmuş, kullanmaktan<br />

menedilmiş.<br />

maòdÿm (A.) : oğul, evlat; hizmet edene nispetle efendi ve<br />

hanım.<br />

maòfì (A.) : gizli, saklı.<br />

mÀhì (A.) : balık, güney balığının α yıldızı; aylık.<br />

mÀhir (A.) : maharetli, hünerli, elinden iş gelir, becerikli.<br />

mÀhiyye (F., A.) : aylık.<br />

maòlaã (A.) : halâs olunacak, kurtulacak yer; bir kimsenin<br />

ikinci adı; eskiden şairlerin şiirlerinde kullandıkları ad.<br />

maòlÿt (A.) : katılmış, karıştırılmış, karışık.<br />

maómÿm (A.) : sıtmaya tutulmuş, sıtmalı olan; ateşli, ateşi<br />

olan; saçma sapan konuşan.<br />

maòmÿr (A.) : sarhoşluğun verdiği sersemlik, uyku basmış,<br />

ağırlaşmış göz, baygın göz.<br />

maórÀ (A.) : elverişli, uygun şey; değerli kimse.<br />

maóãÿl (A.) : husul bulan, hâsıl olan, meydana gelen şey; ürün,<br />

verim.<br />

mÀhÿr (F.) : Türk müziğinin en eski makamlarındandır. Neşeli,<br />

şuh, ferah verici bir makamdır. Asırlardan beri rağbet ile<br />

kullanılmıştır.<br />

maòżÿr (A.) : yeşillenmiş.<br />

maóşer (A.) : toplanılacak yer; kıyamette ölülerin dirilip<br />

toplanacakları yer; çok kalabalık.<br />

maòtum (A.) : mühürlenmiş; kilitlenmiş, bağlanmış.<br />

maóv (A.) : yok etme, ortadan kaldırma, harap etme, perişan<br />

etme; batma, bitme, yok olma; beşerî nakisalardan kurtulma hâli.<br />

maóżar (A.) : huzur yeri, büyük bir kimsenin önü; hazır<br />

olma, görünüş, gösteriş; bir kaç kişi tarafından imzalanmış<br />

dilekçe; mahkeme sicili.<br />

maóżur (A.) : yeşillenmiş.<br />

mÀ’ì (A.) : suya ait, su ile ilgili; su renginde mavi.<br />

mÀ’il (A.) : bir yana eğilmiş, eğik, eğri; hevesli, istekli,<br />

düşkün; andırır benzer.<br />

mÀ’il-i ser-pÿş (A., F.) : şapkası eğik.<br />

maú‘ad (A.) : oturulacak yer, minder; oturak yeri, geri.<br />

maúÀdir (A.) : kudretler, kuvvetler.<br />

maúÀm (A.) : kıyam edilen, durulan, durulacak yer, durak;<br />

memuriyet, memurluk yeri; ermişlerden birinin mezarı sanılan<br />

yer; bir durak ile bir güçlünün etrafında, onlara bağlı<br />

olarak toplanmış seslerin umumî heyeti.<br />

maúÀmÀt (A.) : meclisler, topluluklar, kalabalıklar; makamlar.<br />

maúbÿl (A.) : kabul olunmuş, alınmış, alınan; beğenilen,<br />

hoş karşılanan, geçer.<br />

maúdÿr (A.) : güç, kuvvet, kudret; Allah’ın taktiri, kader;<br />

elden gelen.<br />

maúhÿr (A.) : kahrolmuş, mağlup olmuş, bozguna uğratılmış,<br />

yenilmiş; Allah’ın gazabına uğramış.


maúreme (A.) : sofra havlusu; el bezi; mahrama, bazı köylü<br />

kadınların başlarına sardıkları nakışlı örtü; peştamal.<br />

maúãÿd (A.) : kasdolunan, istenilen şey, istek.<br />

ma‘úÿl (A.) : akıllıca, akla uygun, akıllıca iş gören,<br />

anlayışlı, mantıklı.<br />

ma‘kÿs (A.) : aksolunmuş, tersine çevrilmiş, baş aşağı olmuş;<br />

başka bir şeyin zıddı; ters, yolunda gitmeyen, uğursuz; bir<br />

yere çarpıp geri dönen; ters.<br />

mÀlik (A.) : sahip, bir şeye sahip, bir şeyi olan.<br />

mÀliyye (A.) : devlet gelir ve giderleri işi ile uğraşan daire.<br />

ma‘lÿm (A.) : bilinen, belli; faili bilinen ve belli olan.<br />

ma‘mÿr (A.) : bayındır, şenlikli.<br />

ma‘nÀ (A.) : mana, anlam; iç, içyüz; rüya, düş; akla yatkın<br />

sebep.<br />

manastır (Y.) : bazı kesin kurallara bağlı rahiplerin veya<br />

rahibelerin dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları yapı;<br />

keşishane.<br />

mÀnend (F.) : benzer, eş.<br />

mÀnende (F.) : benzeyen.<br />

mÀni‘ (A.) : men eden, geri bırakan, alıkoyan, engel olan;<br />

engel, özür.<br />

manúa (T.) : halka.<br />

manúafa (T.) : anlayışsız, aptal; sakağı hastalığına tutulmuş.<br />

manúal (A.) : içine kor konulan, saçdan, bakır ve<br />

pirinçten, türlü biçimlerde üstü açık kap, korluk.<br />

manúa-i pÀy-zÀn (T., F.) : ayağa vurulan pranga halkası.<br />

manúır buòÿrı (T., F.) : güzel kokulu Hicaz zamkı ile öd ağacı,<br />

tütsü, anber gibi maddelerin karışımı buhurlar ramazanlarda,<br />

kandil gecelerinde Kur’an ve mevlit okutulurken yakılmak<br />

için yapılır ve satılırdı. Küçük tavla pulu şeklinde<br />

yapıldığı ve paraya benzediği için bu ad verilmiştir.<br />

manúır-ı hemyÀn (T., F.) : heybenin, çantanın mankırı.<br />

manãıb (A.) : devlet hizmeti, memuriyet; makam, rütbe, derece.<br />

manôar (A.) : nazar edilen, bakılan, görünen yer; görünüş,<br />

çehre, yüz; göz bebeği.<br />

manôÿr (A.) : nazar olunan, bakılan, bakılmış, görünen,<br />

görülmüş; gözde olan, beğenilen.<br />

mÀr (F.) : yılan.<br />

maranàoz (Y.) : ağaç işleriyle uğraşan ve ağaçtan çeşitli<br />

işler yapan usta ve doğramacı.<br />

maraø (A.) : hastalık; dert, belâ, dayanılması güç durum.<br />

ma‘rifet (A.) : herkesin yapamadığı ustalık, herşeyde<br />

görülmeyen hususiyet, ustalıkla yapılmış olan şey; bilme, biliş;<br />

hoşa gitmeyen hareket; vasıta, aracı, ikinci el.<br />

masòara (A.) : maskara, soytarı; gülünç, komik; eğlenme,<br />

zevklenme.<br />

masòara-i ‘Àlem (A.): âlemin maskarası, rezil.<br />

masúıù-ı re’s (A.) : insanın doğduğu yer.<br />

maãra‘ (A.) : musara edilecek yer, güreş meydanı.<br />

maãraf (A.) : harcanan para, gider, harç.<br />

ma‘ãÿm (A.) : suçsuz, kabahatsiz; küçük çocuk.<br />

mÀş (F.) : börülceye benzeyen fasülyenin iki türü.


mÀt (F.) : satranç oyununda yenilme.<br />

maùar (A.) : yağmur.<br />

maùara (A.) : yolculukda boyna veya bele asılı olarak<br />

taşınan, ekseriya üzeri aba kaplı bir su kabı.<br />

maùbaò (A. ) : mutfak.<br />

mÀ-teúaddem (A.) : geçmiş zaman, geçen şey, önceleri.<br />

maùraú (A.) : demirci çekici.<br />

mÀye (F.) : maya, asıl ve lüzumlu madde, asıl esas; para,<br />

mal; iktidar, güç; bilgi; dişi deve; Türk müziğinde bir makam<br />

adı.<br />

mayòoş (T.) : tadı şekerli ve az ekşi olan; dostluk<br />

ilişkisi için bozulmuş veya bozulmaya yüz tutmuş olan.<br />

maømÿn (A.) : ödenmesi lâzım gelen şey; mana, kavram; nükteli,<br />

sanatlı ince söz.<br />

mecÀl (A.) : güç, kuvvet, takat; fırsat, imkân.<br />

mecbÿr (A.) : icbar edilmiş, zor görmüş, zorla bir işe<br />

girişmiş; (eski) hatırı, gönlü alınmış; bağlı, düşkün.<br />

meclis A.) : oturulacak, toplanılacak yer; görüşülecek bir<br />

mesele için bir araya gelmiş insan topluluğu; devlet işlerini<br />

görüşmek üzere milletvekillerinin toplanması ve bu<br />

milletvekillerinin toplandıkları büyük bina.<br />

meclis-i òÀãã (A.) : özel meclis, hususî meclis.<br />

meclis-i rindÀn (A., F.) : rintlerin meclisi.<br />

meclis-i şÀh (A., F.) : padişah meclisi.<br />

meclis-i tÀze (A., F.) : taze, özel meclis.<br />

meclis-i yÀrÀn (A.) : dostlar meclisi.<br />

mecmÿ‘ (A.) : cemolunmuş, toplanmış, bir araya getirilmiş<br />

şey, top, tüm; bir yazı stili.<br />

mecnÿn (A.) : cin tutmuş, çıldırmış, deli, divâne; delice seven,<br />

tutkun.<br />

Mecnÿn (A.) : Leyla ile Mecnun hikâyesinin erkek kahramanı Kays.<br />

me‘cÿr (A.) : ecr ve sevabı verilmiş olan, kiraya verilen şey.<br />

meded (A.) : yardım, imdat; aman, eyvah.<br />

medó (A.) : övme, birinin iyi işlerini söyleme.<br />

medhÿş (A.) : dehşete uğramış, şaşırmış; korkmuş, ürkmüş.<br />

medyÿn (A.) : borçlu, verecekli.<br />

mefhÿm (A.) : fehmolunmuş, anlaşılmış; sözden çıkarılan mana,<br />

kavram.<br />

meftÿó (A.) : fethedilmiş, açılmış, açık; raptedilmiş, ele<br />

geçirilmiş; fetha ile, üstün ile, e ile okunan.<br />

meger (F.) : meğer, oysa ki, hâlbuki, olsa olsa, ancak.<br />

meh (F.) : ay, kamer; senenin on ikide bir kısmı.<br />

mehÀbet (A.) : azamet, ululuk, korkunçluk; büyük görünme.<br />

meh-liúÀ (F.) : ay yüzlü, güzel.<br />

meh-pÀre (F.) : ay parçası, çok güzel kimse.<br />

meh-tÀb (F.) : ay ışığı.<br />

mekik (T.) : el veya otomatik dokuma tezgâhlarında atkı<br />

veya argaç denilen ve enine olan iplikleri, uzunlamasına olan<br />

arşınların arasından geçirmeye yarayan masuralı araç; oya<br />

yapmakta kullanılan, kemik ağaç veya plâstikten, iki ucu sivri,<br />

arasında iplik geçecek bir yarığı bulunan küçük araç.


meúr (A.) : hile, düzen; hile ile aldatma, maksadından<br />

vazgeçirme.<br />

meksÿr (A.) : kırılmış; kesre ile esre ile yani i sesi ile<br />

okunan harf.<br />

mekteb (A.) : yazı yazacak yer, okul.<br />

mekteb-i ãıbyÀn (A.) : ilkokul.<br />

mektÿm (A.) : gizli, saklı; hükûmetten gizli tutulan.<br />

mel‘ÿn (A.) : lânetlenmiş; kovulmuş; herkesin lânet ve<br />

nefret ettiği kimse.<br />

menÀm (A.) : uyunacak yer, yatak odası; uyku; rüya veya düş.<br />

menóÿs (A.) : nuhusetli, uğursuz.<br />

menzil (A.) : yollardaki konak yeri; ev; bir günlük yol; konak;<br />

mesafe; Benatünnaş yıldızı.<br />

merÀúì (A.): kuruntu, vesvese içinde bulunan kimse;<br />

merdivenler, basamaklar, dereceler.<br />

merÀm (A.) : istek, maksat, niyet; Konya’nın meşhur sayfiye<br />

yeri.<br />

mercÀn du‘Àsı (A.) : eski En‘am kitaplarında bulunan karınca<br />

duası, ism-i azam duası vesaire gibi bir duadır. Şirinlik<br />

duası veya nüsha da denilir.<br />

merd (F.) : adam, insan; erkek; özü, sözü doğru; kabadayı,<br />

yiğit.<br />

merdÀn (F.) : mertler, insanlar, erkekler, yiğitler; bir çeşit<br />

ney.<br />

merdÀne (F.) : ere, erkeğe yakışacak yolda, mertçe, erkekçe.<br />

meràÿb (A.) : rağbet edilmiş, beğenilmiş, herkesçe sevilip<br />

aranılmış, istenilen, sevilen.<br />

meróabÀ (A.) : merhaba, genişlenin, rahat oturun manasına<br />

bir selâmlaşma sözü; günaydın, hoş geldiniz; nazımda övülen<br />

kimseye hitap olarak kullanılır.<br />

meróamet (A.) : şefkat gösterme, acıma, birini esirgeme.<br />

merkeb (A.) : binilecek şey; vapur, gemi, kayık gibi<br />

binilecek şeyler; eşek.<br />

mersin balıàı (T.) : ılık denizlerde, göllerde yaşayan,<br />

tatlı sularda yumurtlayan, yumurtalarından havyar yapılan bir<br />

balık.<br />

mersÿm (A.) : resmolunmuş, yazılmış, çizilmiş; bahsi geçmiş, adı<br />

geçmiş; (evvelce) Müslüman olmayan kimseler için “merkum”<br />

manasına kullanılan bir söz idi; an’ane, gelenek.<br />

mescid (A.) : secde edilecek, namaz kılınacak yer, küçük cami.<br />

meåel (A.) : örnek, benzer, numune; dokunaklı ve manalı<br />

söz; terbiye ve ahlâka faydalı, yararlı olan hikâye.<br />

mesken (A.) : sakin olunacak, oturulacak yer, oturulan ev.<br />

meskÿn (A.) : içinde insan oturulan yer; insan bulunan yer.<br />

meslek (A.) : sülûk edilen yer, yol; gidiş; geçim için tutulan<br />

yol; sistem.<br />

mesrÿr (A.) : sürurlu, memnun, sevilmiş; meramına ermiş.<br />

mest (F.) : sarhoş.<br />

mestÀne (F.) : sarhoşa yakışacak şekilde, sarhoşça.<br />

mestÿr (A.) : setrolunmuş, örtülü, kapalı; gizli, açık<br />

saçık gezmeyen namuslu kadın.<br />

meş‘al-keş (A, F.) : me’şale çeken, me’şaleci.<br />

meşÀúúat (A.) : zahmet, sıkıntı, güçlük, zorluk.


meşÀyiò (A.) : şeyhler.<br />

meşhÿr (A.) : şöhretli, şöhret kazanmış, ün almış, ün salmış.<br />

meşk (A.) : tulumdan yapılmış su kabı, küçük su tulumu.<br />

meşk-i saúúÀ (A.) : su dağıtanın su kabı.<br />

meşú (A.) : yazı örneği, yazı numunesi; alışmak, öğrenmek için<br />

yapılan çalışma; alıştırma.<br />

meşreb (A.) : içecek yer; yaratılış, tabiat, mizaç, huy, ahlâk.<br />

meşveret (A.) : müşaverede bulunma, danışma.<br />

met (T.) : küçük değnek.<br />

metìn (A.) : metanetli, sağlam, dayanıklı.<br />

mevc (A.) : dalga.<br />

mevc-i elfÀô (A.) : sözlerin dalgası.<br />

mevc-i óayret (A.) : hayret dalgası.<br />

mevcü’l-elfÀô (A.) : sözlerin dalgası.<br />

mevhibe (A.) : bahşiş, ihsan, bağış.<br />

mevhÿm (A.) : aslı, esası yokken zihinde kurulmuş olan,<br />

kuruntuya dayanan.<br />

mevlÀ (A.) : efendi, sahip, malik; Allah; kul, köle, azat<br />

eden; velâyet olan, veli, karışmaya hakkı olan; şanlı, şerefli;<br />

yardımcı; mürebbi, terbiye eden.<br />

mevsim (A.) : yılın dört bölümünden her biri.<br />

mevsim-i berd (A.) : soğuk mevsimi, kış.<br />

mevsim-i lÀle (A., F.) : lâle mevsimi, bahar.<br />

mevzÿn (A.) : vezinli, tartılı, tartılmış; vezinli, vezinle<br />

yazılmış olan; biçimli, yakışıklı, güzel, uygun, düzgün.<br />

mey (F.) : şarap.<br />

meydÀn (A.) : geniş, açık, düz yer, alan; yarışma veya<br />

karşılaşma yeri.<br />

mey-fürÿş : şarap satan; şarapçı; meyhaneci.<br />

mey-òÀne : şarap, içki içilen ve satılan yer.<br />

mey-i nÀb (F.): halis şarap.<br />

meyl (A.) : eğilme, eğiklik; akıntı; sevme, tutulma; gönül<br />

akışı.<br />

mezÀd (A.) : artırma ile yapılan satış.<br />

meõÀú (A.) : zevk alma, tat duyma, tatma; zevk, lezzet; tat<br />

duyulan yer, damak.<br />

mezÀr (A.) : ziyaret yeri; kabir, ölünün gömüldüğü yer, sin.<br />

mezbÿr (A.) : adı geçen, yukarda söylenmiş olan.<br />

meze (T.) : içki içilirken yenilen yiyecek; eğlence, alay.<br />

meõellet (A.) : zelillik, horluk, hakirlik; alçaklık,<br />

itibarsızlık.<br />

mıúrÀø (A.) : kesecek alet.<br />

Mıãr : Kuzeydoðu Afrika’da devlet. Nil’in aþaðý çýðýrýnýn<br />

her iki yanýnda da uzanýr.<br />

mıãra‘ (A.) : kapı kanadı; manzum bir parçayı meydana<br />

getiren satırlardan her biri.<br />

Mıãrì : Mısırlı.<br />

mıørÀb (A.) : çalgıç, telli çalgıları çalmaya yarayan ağaç,<br />

kemik, maden veya kiraz ağacından yapılan alet.<br />

mıørÀb-ı óaúìúat (A.) : hakikat mızrabı, hakikat çalgıcı.<br />

mıãùÀr (A.) : kâğıdı işaretleyip yazmaya yarayan araç;<br />

zanaatkârlar arasında kullanılan mastar da denilen bir ölçü


aleti. Meselâ, imarlanan 99 taneli bir tespihin taneleri<br />

yerinden milimetrenin onda biri kadar farksız olup<br />

olmadığını anlamak için mastardan geçirilir.<br />

mìò (F.) : mıh, çivi, enser; kazık.<br />

mióen (A.) : eziyetler, meşakkatler, sıkıntılar.<br />

mihmÀn (F.) : misafir, konuk.<br />

mihmìz (F.) : mahmuz, hayvan dürtme için çizme ökçesine takılır<br />

demir.<br />

miónet (A.) : zahmet, eziyet; gam, keder, sıkıntı, dert; belâ,<br />

musibet.<br />

miórÀb (A.) : camilerde, mescitlerde yönelinen taraftaki<br />

duvarda bulunan ve imamlık edene ayrılmış olan oyuk; girinti<br />

yer; ümit bağlanan yer; sevgilinin kaşları; halının bordür<br />

çerçevesi içinde yalnız bir tarafta bulunan kemer görünüşlü<br />

motif; sunak.<br />

mihter (F.) : küçük.<br />

mióver (A.) : eksen, durduğu yerde dönmekte olan bir şeyin<br />

dolayında döndüğü varsayılan doğru çizgi; dingili.<br />

miúdÀr (A.) : parça, kısım, bölük; kıymet, değer; düze,<br />

belirlenen gerekli miktar, doz; derece.<br />

miúyÀs (A.) : kıyas edecek alet, ölçek, ölçü aleti; uzunluk<br />

ölçeği; ölçek.<br />

miló (A.) : tuz.<br />

millet (A.) : din, mezhep; bir dinde veya mezhepte<br />

bulunanların topu; sınıf, topluluk; makule, kategori.<br />

mi‘mÀr (A.) : inşaat planlarını yapan ve bunların<br />

kurulmasına bakan sanatkâr.<br />

min (A.) : -den, -den beri<br />

minúÀr (A.) : yırtıcı kuş gagası; taşçı kalemi.<br />

minnet (A.) : bir iyiliğe, bir iyilik yapana karşı kendini<br />

borçlu görme, görülen iyiliğe karşı teşekkürde bulunma; şükür,<br />

teşekkür etme.<br />

mìr (F.) : amir, baş; kumandan; bey; vali.<br />

mìrÀn (F.) : beyler.<br />

mìrÀn-ı Mıãır (A.) : Mısır beyleri.<br />

mìr-i burnaz (A., T.) : iri burunluların beyleri; Burnaz Hasan<br />

Çelebi’nin lâkabı.<br />

mìr-i Çirmen (A., T.) : Çirmen beyleri.<br />

mìr-i süòan (A., F.) : söz beyleri.<br />

mìr-zÀ (F.) : İranlılara mahsus bir asalet unvanı; beyzade;<br />

Dübb-i ekber yıldız kümesinin kuyruk ortasındaki çukurda bulunan<br />

kümenin altıncı derecede parlak yıldızı.<br />

miåÀl (A.) : örnek; masal; rüya, düş; benzer, andırır.<br />

miåÀl-i zìbaú (A.) : civa gibi.<br />

miåúÀl (A.) : yirmi dört kıratlık bir ağırlık ölçüsü.<br />

misk (A.) : misk, Asya’nın yüksek dağlarından yaşayan bir<br />

cins ceylanın erkeğinin karın derisi altındaki bir bezden<br />

çıkarılan güzel kokulu madde.<br />

misket (T.) : güzel kokulu meyveleri nitelemek için kullanılır;<br />

misket üzümünden yapılan şarap.<br />

miskìn (A.) : aciz, zavallı, beceriksiz, hareketsiz (adam);<br />

cüzzam hastalığına tutulmuş olan; miskli.<br />

miål (A.) : benzer, kat; miktar; ön, yan, huzur.


miål-i me‘cÿr (A.) : sevabı olan şeye benzer.<br />

mismÀr (A.) : çivi, mıh; kazık.<br />

miyÀn (F.) : orta; meyan, ara, aralık; bel, kemer yeri;<br />

şarkı ve bestelerin üçüncü mısraı.<br />

mìzÀn (A.) : terazi, ölçü aleti, tartı; ölçek; terazi<br />

burcu, semanın kuzey yarım küresinde görülebilen ve sünbüle<br />

(Başak) burcunun yanında bulunan bir yıldız kümesi olup belli<br />

başlı dört yıldızdan müteşekkil küçük bir burç; adalet, eşitlik<br />

duygusu; akıl, idrak.<br />

Mosúov : Yukarı Volga ve Oka’nın vadileri arasında Moskova<br />

ırmağı kıyısında bulunan bölge ve bu bölgeden olanlara<br />

verilen isim.<br />

mÿ (F.) : kıl.<br />

mu‘allaú (A.) : talik edilmiş, asılmış, asılı; havada,<br />

boşta duran; sürüncemede kalmış; bağlı; açık hece yani bir vokal<br />

vasıtası ile okunan tek harf; bir yazı stili.<br />

mÿ-be-mÿ (F.) : kıl kıl, tel tel, birer birer, çok dikkatle,<br />

inceden inceye.<br />

Mudanya : Marmara bölgesinde ilçe merkezi, kasaba. Marmara<br />

denizinin güney kýyýsýnda Bursa’nýn iskelesi durumundadýr.<br />

muêóik (A.) : güldüren, güldürücü.<br />

Mudurnı : Karadeniz Bölgesinde Bolu ilinde ilçe merkezidir.<br />

muàÀn (F.) : ateşe tapanlar; tarikat başkanı.<br />

muà-beçe (F.) : Mecusî çocuğu; meyhaneci çırağı.<br />

muàlim (A.) : oğlancı.<br />

muóallebì (A.) : süt, şeker ve pirinç unu katılarak yapılan bir<br />

tatlı.<br />

muótemel (A.) : ihtimali olan, umulur, beklenir, olabilir,<br />

olmayacak şey değil; olası.<br />

muúallid (A.) : bir şeyi takan, kuşatan, boynuna asan; taklitçi.<br />

muúarreb (A.) : takrip edilmiş, yaklaşmış, yakın.<br />

muúarrer (A.) : kararlaşmış, şüphesiz sağlam; anlatılmış,<br />

bildirilmiş.<br />

mÿm (F.) : mum; yumuşak.<br />

mumbÀr (F.) : büyükbaş veya küçükbaş hayvanların kalın<br />

bağırsağı; bu bağırsağa ciğer, kıyma, pirinç veya bulgur<br />

doldurularak yapılan yemek.<br />

mÿm-òÀne (F.) : mum yapılan veya satılan yer, mum fabrikası.<br />

mÿ-miyÀn (F.) : kıl belli, beli kıl gibi ince olan güzeller.<br />

mÿr (F.) : karınca; yoksulluk; fukaralık sembolü; pas hastalığı.<br />

murabba‘ ( A.) : dörde çıkarılmış; dörtlü, dört şeyden<br />

olma; dört köşeli; kare; dört mısraılık kıtalardan meydana gelen<br />

manzume.<br />

murÀd ( A.) : arzu, istek, dilek; maksat, meram.<br />

murdÀr (F.) : mundar, kirli, pis; İslâmî şeriat hükümlerine<br />

göre kesilmemiş hayvan.<br />

murà (F.) : kuş.<br />

murà-ı dil (F.) : gönül kuşu.<br />

murimmÀt (A.) : tamir etme, onarma.<br />

musaòòar (A.) : ele geçirilmiş.<br />

muãaúúa (A.) : sulanmış; musakka (yemek).<br />

musallaù (A.) : birinin üzerine düşmüş, sataşmış, ilişmiş,<br />

sataşan, rahat bırakmayan.


muãanna‘ (A.) : sanat eseri olarak meydana getirilmiş, usta<br />

elinden çıkmış.<br />

muãarra‘ (A.) : iki mısralı, kafiyeli olan beyit.<br />

muãavver (A.) : tasvirli, resimli; tasarlanmış, düşünülmüş.<br />

muãóaf (A.) : sayfa hâline getirilmiş kitap; Kur‘an.<br />

muãóaf-ı óüsn (A.) : güzelliğin mushafı, güzelliğin kitabı.<br />

muãırr (A.) : ısrar eden, direnen, ayak direyen.<br />

MuãùafÀ ŞÀnì : Şânî Mehmed Efendi. Kariye Camii imamının oğlu<br />

olup babası yerine imam olmuştur. 1180’de (1766/67) vefat<br />

etti. Edirnekapı dışına medfundur. Hezeliyat ve hasenatı<br />

içeren iki Dîvânı vardır, Hezelde meşhurdur.<br />

mÿş (A.) : fare.<br />

mu‘tÀde (A.) : itiyat edilmiş, âdet olunmuş, alışılmış.<br />

muùÀf (T.) : keçi kılından dokunmuş veya örülmüş şey, at<br />

takımının kıldan olanları, çul; kıldan çuval vesaire dokuyan<br />

veya satan adam.<br />

mu‘teber (A.) : itibarlı, hatırı sayılır, saygın; inanılır,<br />

güvenilir; yürürlükte olan, geçer.<br />

mu‘temed (A.) : kendisine itimat edilen, inanılıp güvenilen<br />

kimse; avans para alıp muayyen miktardaki istihkak sahiplerine<br />

usulüne göre veren muhasip.<br />

muùrib (A.) : çalgı çalan, çalgıcı; şarkıcı, şarkı okuyan.<br />

muttaãıl (A.) : ittisal eden, ulaşan, kavuşan, bitişen;<br />

aralıksız, hiç durmadan biteviye.<br />

mübÀlaàa (A.) : işi, bir şeyi çok büyütme, pek ileri<br />

vardırma; pek fazla, çok aşırı; küçük bir şeyi büyük gösterme.<br />

mübÀrek (A.) : bereketli, mübarek, feyizli; uğurlu, hayırlı,<br />

mutlu, kutlu.<br />

mübteõel (A.) : pek bol ve ucuz.<br />

mücededen (A.) : yeni olarak, yeni baştan.<br />

mücellid (A.) : kitap ciltleyen, ciltçi.<br />

mücerred (A.) : tecrit edilmiş, soyulmuş, çıplak, tek, yalnız;<br />

karışık ve katışık olmayan; yalın, soyut; eski yazıda<br />

noktasız harflerle yazılmış manzume yahut mensure; bekâr;<br />

yalnız, ancak, fakat.<br />

mücessem (A.) : tecessüm etmiş, cisimlenmiş, cisimli; üç boyutlu<br />

olan isim.<br />

müdÀm (A.) : devam eden, süren, sürekli; devam eden, arası<br />

kesilmeyen; şarap.<br />

müdmin (A.) : idman eden, devam eden.<br />

müferrió (A. ) : ferahlık veren, iç açan, iç açıca; hek.<br />

ferahlık veren ilâç.<br />

müft (F.) : bedava, beleş.<br />

müheyyÀ’ (A.) : hazır, hazırlanmış.<br />

mühmel (A.) : ihmal edilmiş, boşlanmış, bırakılmış; alfabe;<br />

noktasız harf; manasız, boş.<br />

mühtedì (A.) : hidayete erişen, İslâm dinini kabul eden.<br />

müjde (F.) : muştu, sevinç haberi; hayırlı, sevinçli bir<br />

haber getirene verilen bahşiş.<br />

mükÀrì (A.) : katırcı, kira ile hayvan işleten.<br />

mükedder (A.) : bulandırılmış, bulanık; tekdir edilmiş,<br />

azarlanmış; kederli, üzüntülü, tasalı.<br />

mükeóóal (A.) : sürmeli, sürme çekilmiş (göz).


mülevveå (A.) : kirli, pis; intizamsız, karışık.<br />

mülòıyye (Fr.) : corchorus, lif bitkisi, tropik bölgelerde<br />

yetişir ıhlamurgillerden bir bitki. Yakın türlerinden jüt<br />

elde edilir. Yaprakları Hindistan ve Çinhind’inde ıspanak<br />

gibi kullanılır; hatmi çiçeği.<br />

mülk (A.) : ev, dükkân, arazi gibi taşınmaz gelir getiren mal;<br />

bir devletin ülkesi.<br />

mülÿkÀne (A., F.) : hükümdar gibi, hükümdara yakışacak yolda.<br />

mümkin (A.) : mümkün, olabilir, olabilen.<br />

mümtÀz (A.) : imtiyazlı, ayrı tutulmuş, üstün tutulmuş, seçkin.<br />

münaúúaş (A.) : resimli, işlemeli; motiflerle süslü<br />

kumaşların umumî adı.<br />

münÀsib (A.) : uygun, yerinde; yakışık, yaraşık.<br />

mürde (F.) : ölü, ölmüş.<br />

mürekkeb (A.) : terkip edilmiş, iki veya daha çok şeylerin<br />

karışmasından meydana gelen; yazı mürekkebi.<br />

mürìd (A.) : irade eden, emreden, buyuran; bir şeyhe bağlı olan<br />

kimse.<br />

mürtekib (A.) : kötü, yakışıksız iş yapan; rüşvet alan, rüşvet<br />

yiyen.<br />

mürver (T.) : hanımeligillerden, yaprakları karşılıklı,<br />

demet durumundaki beyaz çiçeklerinden hekimlikte yararlanılan,<br />

meyvesi zeytine benzer bir ağaççık.<br />

müãaddef (A.) : sedeflenmiş.<br />

müåelleå (A.) : üçleştiren, üçlü, üç; üç kere tasfiye olunarak<br />

çekilmiş bir cins şarap, üçe biri kalıncaya kadar kaynatılan<br />

şarap; üçgen; üç mısralı güfte; bir yazı stili.<br />

müsellim (A.) : teslim eden, veren; vaktiyle mülkiye<br />

kaymakamlarına ve nahiye müdürlerine verilen bir unvan.<br />

müselmÀn (A.) : İslâm dininde olan.<br />

müsemmÀ (A.) : bir ismi olan; adlanmış, adlı; muayyen,<br />

belirli (zaman).<br />

müshil (A.) : kolaylaştıran, ishal veren, bağırsakları<br />

temizleyen ilâç.<br />

müstaófiô (A.) : koruyan, koruyucu.<br />

müstefìd (A.) : istifade eden, faydalanan.<br />

müstekreh (A.) : iğrenç.<br />

müsteånÀ (A.) : kural dışı bırakılan, bırakılmış; üstün; ayrı<br />

tutulan; ayrık; benzerlerinden baskın.<br />

müşÀbih (A.) : benzeyen, benzer.<br />

müşkil (A.) : güç, zor, çetin; engel, güçlük, zorluk, çetinlik.<br />

müştÀú (A.) : iştiyaklı, özleyen, göreceği gelen, can atan.<br />

müşterì (A.) : satın alan, alıcı; alışverişte bulunan; istekli.<br />

müttefiú (A.) : bağlaşmış, birleşmiş, anlaşmış; fikirce beraber<br />

olan.<br />

mütteóid (A.) : birleşmiş, birlik olmuş, birleşik.<br />

müzaòref (A.) : yalancı, sahte yaldız, tel, pul, boya gibi<br />

şeylerle süslü; süprüntü, pislik.<br />

müõeyyel (A.) : zeyli, ilâvesi katılmış, nesnesi olan;<br />

eklentisi olan; cevabı altına yazılıp geri gönderilen (tezkere).<br />

N


nÀb (A.) : azı, dişi.<br />

nÀ-bercÀ (F.) : yersiz, yolsuz.<br />

nÀ-çÀr (F.) : çaresiz, ister istemez; zorunda kalmış; zavallı.<br />

nÀ-dÀn (F.) : bilmez; kaba, terbiyesi kıt.<br />

nÀ-dìde (F.) : görülmemiş, görülmedik; pek seyrek bulunan, çok<br />

değerli.<br />

nÀfe (F.) : misk ahusu denilen hayvanın göbeğinden<br />

çıkarılan bir çeşit misk, koku; derisinden kürk yapılan hayvan<br />

postlarının karnı altındaki deri kısmı; güzelin, sevgilinin<br />

saçı; postları kürk olan hayvanların göbek tarafı parçaları ile<br />

yapılan kürklere denir.<br />

nÀ-gÀh (F.) : vakitsiz; ansızın, birdenbire.<br />

naàamÀt (A.) : ahenkler, ezgiler, güzel sesler.<br />

naàme (A.) : ahenk, ezgi, güzel ses; bir kimsenin<br />

nazlanarak, yapmacıkla söylediği söz.<br />

naàme-perdÀz (A., F.) : şarkı söyleyen, türkü söyleyen.<br />

naóÀfet (A.) : zayıflık, cılızlık, arıklık.<br />

naòıl/naòl (A.) : hurma ağacı; gümüş veya mumdan yapılarak<br />

gelinlerin önünde götürülmesi ve sonra gelin odasına konulması<br />

vaktiyle âdet olan süs ağacı; ince, uzun ve narin vücutlu<br />

dilber.<br />

naòl-i nev-resìde (A., F.) : yeni yetişen narin sevgili.<br />

nÀhun (F.) : tırnak.<br />

naúd (A.) : akçe, maden para, para olarak bulunan servet; peşin<br />

para.<br />

naúd-i eşk (A., F.) : göz yaşı nakti, serveti.<br />

nÀúıã (A.) : noksan, eksik, tam olmayan; kusuru olan,<br />

kusurlu.<br />

naúl (A.) : bir şeyi başka yere götürme; taşıma, aktarma,<br />

geçirme; aynını başka bir şey üzerine alma; anlatma, söyleme<br />

(hikâye, masal); tercüme etme.<br />

naúl-i gül-Àb (A., F.) : gül suyu alma.<br />

naúl-i vuøÿ (A.) : abdest alma.<br />

nÀúã (A.) : noksan, eksiklik, eksiltme, azaltma.<br />

naúş (A.) : resim; duvarlara ve tavanlara yapılan yağlı<br />

veya sulu boya resim, süsleme sanatı; ipekle, sırma ile işleme;<br />

hile, renk.<br />

naúş-i Rÿm (A.) : Rum nakşı, resmi.<br />

Naúşì : Nakşî-i Eyyubî (XVIII. asır). Divan şairi, hattat,<br />

musikişinas. Enderun’dan yetişti. Kahvecibaşı ve tebdil<br />

hasekisi oldu. 1764’te vefat etti. Tezkirelerde adına<br />

rastlanmaz. Divanı vardır.<br />

nÀúÿs (A.) : Hristiyanlarda ibadet vaktini bildirmek üzere<br />

kilisede çalınan çan; fanus, çan biçiminde olan şişe.<br />

nÀúÿs-ı leylì (A.) : gece çalınan çan; gece fanusu.<br />

nalbur (A., F.) : nalbur, nal, çivi gibi şeyler yapan kimse.<br />

na‘l (A.) : ayakkabı, pabuç; nal; oturacak yerlerin en aşağısı.<br />

na‘l-pÀre (A., F.) : nal parçası.<br />

nÀm (F.) : isim, ad; ün, lâkap; adres; yerine, vekillik.<br />

nÀ-maórem (F., A.) : mahrem olmayan; nikâh düşmeyen;<br />

yabancı erkek tarafından görünmesi caiz olmakla kendisinden<br />

kaçılan; yabancı.<br />

nÀm-Àver (F.) : ad salmış, ünlü.


nÀm-ı nìk (F.) : iyi, hoş nam.<br />

nÀn (F.) : ekmek.<br />

na‘nÀ (A.) : nane.<br />

nÀ-puòte (F.) : pişmemiş.<br />

nÀr (F.) : (A.) : ateş, od; cehennem; yakıcı şey.<br />

na‘ra (A.) : yüksek sesle bağırma.<br />

na‘ra-i mestÀne (A., F.) : sarhoş gibi nara atma.<br />

narò (F.) : nark, çarşıda, pazarda satılan şeyler için<br />

resmî makamlarca gösterilen fiyat.<br />

nÀss (A.) : insanlar, halk, herkes.<br />

naãÀrÀ (A.) : Hristiyanlar.<br />

naãìb A.) : pay, hisse; birinin elde edebildiği şey; Allah’ın<br />

kısmet ettiği şey.<br />

naãìóat (A.) : öğüt.<br />

nÀãur (A.) : basur deliği; nasır.<br />

nÀ-şÀd (F.) : hüzünlü, gamlı, kederli, tasalı.<br />

nÀ-şinìde (F.) : işitilmemiş, duyulmamış.<br />

nÀ-tirÀş (F.) : yontulmamış, tıraş olmamış, terbiye görmemiş,<br />

ham, kaba.<br />

nÀtÿr (A.) : bağ, bahçe bekçisi; hamam natırı, hizmetçisi.<br />

nÀv (F.) : içi kovuk, oyuk şey; küçük gemi, kayık.<br />

nÀv-dÀn (F.) : oluk.<br />

nÀ-yÀb (F.) : bulunmaz, benzeri olmaz.<br />

nÀz (F.) : kendini beğendirmek için takılan yapmacık tavır,<br />

cilve, işve; bir şeyi beğenmiyormuş gibi gözükme; yalvarma,<br />

rica; şımarıklık.<br />

naôar (A.) : bakma, göz atma; düşünme; göz değme; iltifat;<br />

itibar; yan bakış; güzel, dilber.<br />

nÀzende (F.) : naz edici, nazlı, hoş, nazlı, hoş edalı; sevgili.<br />

nÀzik (A.) : ince; terbiyeli, saygılı; güzel, zarif.<br />

naôìr (A.) : benzer, eş.<br />

naôìre (A.) : örnek, karşılık; bir şairin manzum bir<br />

eserine başka bir şair tarafından aynı vezin ve kafiyede olmak<br />

üzere yapılan benzer.<br />

naôm (A.) : dizme, tertip etme, sıraya koyma; sıra, tertip;<br />

vezinli, kafiyeli söz; halk şairlerinin mesnevî şeklindeki<br />

manzumelere verdikleri ad.<br />

naôm-ı şìrìn (A., F.) : tatlı, güzel nazım.<br />

nebÀtÀt (A.) : nebat; botanik.<br />

neccÀr (A.) : dülger, marangoz.<br />

nedÀmet (A.) : pişmanlık.<br />

Nedìm : Divan şairi (İstanbul 1681?- 1730). Asıl adı Ahmed’dir.<br />

Getirdiği açıklık, ferahlık ve sadelikle divan şiirinin<br />

ufuklarını genişletmiştir.<br />

nef‘ (A.) : menfaat, fayda, kâr, çıkar.<br />

nefes (A.) : soluk, soluk alacak kadar zaman, an; okuyup<br />

üfleme; bektaşî tekkelerinde okunan manzum söz; tütün, esrar,<br />

nargile gibi şeyler içilirken içine çekilen duman, içilen esrar,<br />

ampes.<br />

nefìr (A.) : cemaat, topluluk; boynuzdan yapılan boru;<br />

çığıltı; bağırtı; canlarına, mallarına, çoluk ve çocuklarına


saldırmak üzere düşmanın gelmekte olduğunu belde halkına<br />

bildirme.<br />

nefs (A.) : ruh, can, hayat; insanın yeme, içme gibi<br />

biyolojik ihtiyaçları; kendi, şahıs; asıl, maya, cevher; bir<br />

şeyin ta kendisi; döl suyu; iç taraf; bir şehrin içinden olan<br />

kimse.<br />

nehÀr (A.) : gündüz.<br />

nekbet (A.) : talihsizlik, bahtsızlık; düşkünlük, musibet.<br />

nemÀz (F.) : namaz, Müslümanların günde beş kez yapmaları<br />

dince buyrulan ve dua okuyarak kıyam, rükû, sücut, kuut denilen<br />

beden durumlarını, kuralınca tekrarlayarak yaptıkları ibadet,<br />

salât.<br />

nemek (A.) : tuz; tat, lezzet; hak, bağlılık.<br />

nerdübÀn (F.) : merdiven.<br />

nerm (F.) : yumuşak.<br />

neseb (A.) : nesil, soy.<br />

neår (A.) : yayma, saçma; manzum olmayan söz.<br />

neşÀù (A.) : sevinç, neşe, şenlik.<br />

neş’e-dÀr (A., F.) : neşeli, keyifli.<br />

neşf (A.) : suyu çekip emme, soğurma; sızma.<br />

neşv (A.) : canlının büyümesi, boy atması; yeniden peyda<br />

olup hayata gelme.<br />

nev (F.) : yeni; yeni, son zamanlarda çıkmış; taze, körpe.<br />

nevÀ (F.) : ses, seda, makam, ahenk, name; refah; levazım,<br />

kuvvet zenginlik; nasip, behre; Türk müziğinin yedi numaralı<br />

basit makamı olup en eski makamlardan biridir; re notası.<br />

nevÀziş (F.) : okşama, gönül alma, iltifat.<br />

nev-bahÀr (F.) : ilkbahar; Türk müziğinin en az altı<br />

asırlık bir mürekkep makamı olup zamanımıza bir numunesi<br />

kalmamıştır.<br />

nevbet (A.) : sıra, sıra ile görülen iş.<br />

nev-civÀn (F.) : taze, genç, delikanlı.<br />

nev-demìde (F.) : yeni çıkmış, yeni bitmiş, yeni sürmüş.<br />

nev‘ (A.) : tür, çeşit, cins, sınıf.<br />

nev-resìde (F.) : yeni yetişmiş, yeni olgunlaşmaya başlamış,<br />

genç, taze.<br />

ney (F.) : kamış; ney, kamıştan yapılan düdük.<br />

ney-istÀn (F.) : kamışlık, sazlık.<br />

ney-zen (F.) : ney üfleyen.<br />

nıãf (A.) : yarım, yarı; bir yazı stili.<br />

ni‘am (A.) : nimetler.<br />

nigÀh (F.) : bakış, bakma.<br />

nigÀh-ı aóvel (F., A.) : şaşı bakış.<br />

nigÀh-ı luùf (F., A.) : lütfun bakışı; talih ve kısmetin<br />

açılması.<br />

nigÀr (F.) : resim; sevgili; resmedilmiş, resmi yapılmış; put;<br />

Türk müziğinin en az altı asırlık bir mürekkep makamıdır.<br />

nihÀn (F.) : gizli, saklı; bulunmayan, görünmeyen; sır.<br />

nìk (F.) : iyi, hoş, güzel, beğenilen.<br />

nikbet (A.) : talihsizlik, bahtsızlık; düşkünlük; felâket,<br />

musibet.<br />

nìlÿfer (F.) : nilüfer.


nisÀ (A.) : kadınlar; Kur‘an’ın dördüncü suresi olup 176 ayetten<br />

oluşmuştur.<br />

niãÀb (A.) : asıl, esas; derece; bir mülkün zekat vermek için<br />

ulaşılması gereken miktar.<br />

niåÀr (A.) : saçma, serpme.<br />

nisbet (A.) : bağlılık, ilgi; kıyaslama ölçü; inat olsun diye<br />

yapılan iş; inat olarak.<br />

nisvÀn (A.) : kadınlar.<br />

NìşÀbÿr : İran’ın Horasan bölgesinde yer alan şehir. Binalud<br />

dağının güney eteğindeki geniş ve verimli ovada kuruludur.<br />

nişÀn (F.) : nişan, iz, belirti; yara izi; amaç, hedef<br />

vurulması istenilen nokta, vurulacak noktaya silâhı çevirme;<br />

yavukluluk işareti; bu işareti takmak üzere yapılan tören;<br />

hatıra için dikilen taş; tuğra; taltif için verilen madalya;<br />

ferman.<br />

-nişÀn (F.) : “duran, dikilen, kalan” gibi manalara gelerek<br />

birleşik sıfatlar yapar.<br />

nişÀne (F.) : iz, alâmet, belirti.<br />

-nişìn (F.) : oturan, oturmuş manasıyla kelimeleri<br />

sıfatlandırır.<br />

niyÀz (F.) : yalvarma, yakarma; dua; bazı tarikatlarda<br />

küçüğün büyüğe karşı olan selâm, saygı ve duası; ihtiyaç,<br />

muhtaçlık; Bektaşî edebiyatında rica ve duayı muhtevi manzum<br />

veya mensur sözler; Şeyh Abdülbâkî Dede Efendi tarafından terkip<br />

edilmiş mürekkep makamlardan biridir.<br />

niyyet (A.) : niyet, meram, kurma; namazdan, oruçtan önce<br />

başlama duasını okuma.<br />

noúãÀn (A.) : eksiklik, azalma, azlık; eksik, kusurlu; yokluk.<br />

nuóÀs (A.) : bakır; bakır para.<br />

nuúl (A.) : meze, çerez.<br />

nuúÿş (A.) : nakışlar, resimler.<br />

nu‘mÀn (F.) : kan; İmam-ı Azam’ın adı; gelincik.<br />

nÿr (A.) : aydınlık, parıltı, parlaklık; Kur’an-ı Kerim.<br />

-nÿş (F.) : “içen”, “içici” manalarıyla kelimelere takılır.<br />

nÿş (F.) : tatlı; bal; içki, işret.<br />

nüdemÀ (A.) : nedimler, yardım edenler, arkadaş olan kimseler.<br />

nühÀ (A.) : akıl, us.<br />

nükte-şinÀs (A., F.) : nükte bilen, zarif, ince (kimse).<br />

-nümÀ (F.) : gösteren, bildiren manalarıyla kelimelere katılır.<br />

nümÀyÀn (F.) : görünücü, görünen; meydanda.<br />

nüsòa (A.) : yazılı, yazılı bir şeyden çıkarılan suret;<br />

gazete ve dergilerde sayı; muska.<br />

O<br />

oda (T.) : yeniçeri kışlalarına verilen addır. Her orta ve<br />

bölüğün birer odası olduğu gibi acemi oğlanların da ayrı<br />

odaları vardı.<br />

oda başı (T.) : hanlarda çalışan uşakların başı; yeniçeri<br />

kuruluşunda görevi alaylarda selâm törenlerini düzenlemek ve<br />

yönetmek olan subay.


oúúa (T.) : 1283 gramlık ağırlık ölçüsü birimi. 400 dirhem bir<br />

okka ederdi.<br />

Ordu-yi HümÀyÿn (T., F.) : padişah ordusu.<br />

orsa poça (İ.) : geminin bazan rüzgâr yönüne yaklaşarak bazan da<br />

ondan uzaklaşarak yol alması; bata çıka, iyi kötü.<br />

Ö<br />

ökçe (T.) : ayakkabı altının topuğa rastlayan yüksek<br />

bölümü; topuğun arka bölümü.<br />

‘ömr (A.) : ömür, yaşama, yaşayış, hayat.<br />

P<br />

pÀ (F.) : ayak; takat, mukavemet, iz; Mevlevîlerde müride<br />

verilen ceza.<br />

pÀ-bend (F.) : ayak bağı, payvand; köstek; mani, engel.<br />

pÀ-bend-i sevdÀ (F.) : sevdanın ayak bağı.<br />

pÀ-pÿş (F.) : “ayak örten”, pabuç, ayakkabı.<br />

pÀ-çe (F.) : küçük ayak; paça, pantolon, şalvar gibi<br />

şeylerin dizden aşağı olan kısmı; koyun, keçi, sığır ayağı;<br />

koyun, keçi, sığır ayağından yapılan yemek.<br />

pÀ-dÀş (F.) : mükâfat, ayaktaş.<br />

pÀk (F.) : temiz, arık, pak; saf, halis; hilesiz; kutsal,<br />

mübârek.<br />

pÀkìze (F.) : temiz, lekesiz, halis, saf.<br />

palamud (T.) : uskumrugillerden, ortalam 1-2 kg gelen, etli<br />

esmer, kılçıksız ve pulsuz bir balık. Büyüklüğüne göre türlü<br />

adlar alır : çingene palamudu, torik, sivri, altı parmak,<br />

piçuta.<br />

pÀlÀn (F.) : palan, semer; eğer.<br />

pÀlÿde (F.) : saf hâle getirilmiş, süzülmüş; paluze, pelte.<br />

pÀlÿş (F.) : karışık.<br />

pancar (T.) : ıspanakgillerden, vitamince zengin bir bitki; bu<br />

bitkinin şeker elde edilen kalın ve etli kökü.<br />

pÀre (F.) : parça; sayı, bölük; para.<br />

pÀs-bÀn (F.) : gece bekçisi.<br />

pÀy (F.) : ayak.<br />

Payas : Akdeniz Bölgesinde (Adana bölümü, Hatay ili,<br />

Dörtyol ilçesi) bucak.<br />

pÀy-i esb (F.) : beygir ayağı.<br />

pÀy-zan/pÀy-zen (F.) : hapsedilmiş; ayağına pranga vurulmuş;<br />

esir; suçlu; rençper; yelkenli harp gemilerinde kürekçi<br />

hizmetini görenler hakkında kullanılır.<br />

peder (F.) : baba.<br />

pehlevÀn (F.) : pehlivan, güreşçi, yiğit.<br />

pelid (T.) : meşe ağacının meyvesi, palamut.<br />

pelte (T.) : Nişasta, şeker ve su karışımının pişirilerek<br />

soğutulmasıyla yapılan bir tür tatlı; bu kıvamda olan madde.<br />

pend (F.) : nasihat, öğüt.


penez (M.) : süs olarak kullanılan ziynet altını taklidi; sarı<br />

tenekeden pul.<br />

per (F.) : kanat; yelek, kuş kanadının büyük tüyleri.<br />

perde (F.) : kapı, pencere gibi yerlere asılan örtü; iki<br />

yeri birbirinden ayıran şey, gergi; bir müzik parçasını meydana<br />

getiren seslerden her biri; bir sahne eserinin kısımlarının her<br />

biri; ekran; hakikati görmeyi engelleyen şey; namus.<br />

pergÀr (F.) : pergel.<br />

peròÀş (F.): döğüş, savaş.<br />

perhìz (F.) : perhiz; dince yasak edilen şeylerden tamamen uzak<br />

kalma; incitici sözlerden kaçınma.<br />

perì-çihre (F.) : peri yüzlü, güzel yüzlü.<br />

perìşÀn (F.) : dağınık, karışık, dağınık saç; bozuk,<br />

düzensiz; kederli, kaygılı.<br />

pervÀne (F.) : geceleri ışığın etrafında dönen küçük<br />

kelebek; fırıldak; çark; haberci, kılavuz.<br />

pervÀz (F.) : uçma, uçuş; saçak; hücre; ayna; dolap;<br />

aynalı, ince, uzun tahta.<br />

perverde (F.) : beslenmiş, terbiye edilip yetiştirilmiş,<br />

büyütülmüş; üzüm şırasından yapılan bir çeşit tatlı.<br />

pesend (F.) : beğenme, seçme; bir çeşit iğne işi;<br />

esmerleşmiş altın, mat altın; mushaflarla yazmaların ilk<br />

sahifeleriyle sure veya bahis başlarında boya ile perdah<br />

olunarak altınla karışık yapılmış olan şekiller.<br />

pesendìde (F.) : beğenilmiş, seçilmiş; Türk müziğinin bir<br />

mürekkep makamıdır. III. Selim tarafından terkip edilmiştir.<br />

peştemÀl (F.) : arka örten şey.<br />

pey (F.) : iz, işaret, ard arka; pey, pey akçesi.<br />

peydÀ (F.) : meydanda, açıkta; hazır, mevcut.<br />

peyker (F.) : yüz, surat.<br />

peyk (F.) : yeniçeri teşkilatında atlıların yanında koşanlar.<br />

Peyk-òÀne (F.) : peyklerin kışlalarına verilen addır.<br />

Sultanahmet civarında bugün de o adı muhafaza eden yerde<br />

idi.<br />

peymÀne (F.) : büyük kadeh, şarap bardağı.<br />

pey-rev (F.) : arkası sıra giden, izinden giden; uyan.<br />

pìç (F.) : büklüm, kıvrım, dolaşık, ağaçların yeni süren<br />

dalları.<br />

pìç-ender-pìç (F.) : pek dolaşık, karma karışık.<br />

pinhÀn (F.) : gizli.<br />

pìr (F.) : yaşlı, ihtiyar.<br />

pìrÀne (F) : yaşlılara yakışır surette.<br />

pìre-zen (F.) : koca karı.<br />

pìrì (F.) : ihtiyarlık.<br />

piristÿ (F.) : kırlangıç.<br />

pirpiri (T.) : yeniçerilerde salma neferlerinin arkalarına<br />

giydikleri cüppeye verilen addır. Kırmızı çuhadan yapılırdı;<br />

miskin.<br />

pister (F.) : yatak, döşek.<br />

pìş (F.) : ön, ileri, ön taraf.<br />

pìşe (F.) : sanat, meslek; iş; huy, tabiat, âdet; alışkanlık;<br />

kaval.<br />

pìş-gÀh (F.) : ön.


pìş-taòta (F.) : çekmece, küçük sandık.<br />

pìş-keş (F.) : hediye.<br />

pìşìn (F.) : peşin, önden, önce; önden verilen.<br />

pìş-rev (F.) : önden giden; peşrev.<br />

piyÀde (F.) : yaya; paytak, satranç taşlarından biri;<br />

askerî bir sınıf; hanımiğnesi de denilen bir çift kürekli hafif,<br />

kayık; bilgisi az olan kimse.<br />

post (F.) : tüylü hayvan derisi, makam, mevki, sandalye.<br />

post-nişìn (F.) : posta oturan, posta geçen tekke şeyhi.<br />

potuç (T.) : su bardağı.<br />

poyraz (T.) : kuzeydoğudan esen soğuk rüzgâr; kuzey yönü.<br />

pösteki (T.) : koyun veya keçi postu.<br />

puòte (F.) : pişmiş, pişkin; olgun, gün görmüş adam.<br />

pÿlÀd (F.) : polat, çelik.<br />

puãad (T.) : araç: silâh, zırh gibi savaş aracı; giysi veya<br />

giysilik kumaş.<br />

puãula (T.) : üzerinde yön gösteren bir mıknatıs iğnesi<br />

bulunan kadranlı araç.<br />

pÿş (F.) : örtü, örtülecek şey; elbise; zırh.<br />

pÿşende (F.) : örtücü, örten.<br />

pÿşende-i lÀhÿr (F.) : Lahor örtüsü.<br />

pÿte (F.) : içinde maden eritilen tava; nişan tavası.<br />

pÿyÀn (F.) : koşan, dalmış, kendini kaptırmış.<br />

pür (F.) : dolu; çok fazla; sahip, malik.<br />

püştÀn (F.) : arkacılar, puştlar.<br />

R<br />

raàbet (A.) : istekle karşılama, istek, arzu, iyi kabul edilme.<br />

rÀh (F.) : yol, tutulan yol, meslek, usul.<br />

rÀóat (A.) : üzüntüsüz, tasasız, kedersiz bir hâlde bulunma.<br />

rÀóatü’l-óulúÿm (A.) : lâtilokum.<br />

rÀh-ı tenhÀ (F.) : boş ve ıssız yol.<br />

raóle (A.) : üzerinde kitap okumak, yazı yazmak için yapılmış<br />

küçük ve dar masa.<br />

raómet (A.) : acıma, esirgeme, koruma, yarlıgama.<br />

raòne-dÀr (F.) : gediği, yıkığı olan, eksiği, bozuğu olan;<br />

zarara uğramış.<br />

raúìb (A.) : herhangi bir işte birbirinden üstün olmaya<br />

çalışanlardan her biri; bekçi.<br />

raúìbÀn (A., F.) : rakipler; bekçiler.<br />

raúúÀã (A.) : oynayan, dans eden, köçek.<br />

raúã (A.) : hora tepme, sıçrayarak oynama, dans etme.<br />

raúã-Àver (A., F.) : oynatıcı.<br />

rÀm (F.) : itaat eden, boyun eğen, kendini başkasının emirlerine<br />

bırakan; insanın bütün varlığı ile Allah’a bağlanması.<br />

ramaú (A.) : hayat kalıntısı, ancak nefes alacak kadar vücutta<br />

kalan hayat; pek az şey.<br />

ramaøÀn (A.) : ay, Kamer takviminin dokuzuncusu, üç ayların<br />

sonuncusu, oruç ayı.<br />

ra‘nÀ (A.) : güzel; lâtif, hoş görünen.


Àst (F.) : doğru; sağ; haklı, doğru, gerçek; uygunluk; Türk<br />

müziğinin en eski makamlarındandır. Dört numaralı basit<br />

makamdır; sol notası.<br />

ra‘şe-dÀr (F.) : titreyen, ürken.<br />

rÀygÀn (F.) : bedava, parasız; pek çok, pek bol; değersiz.<br />

rÀyióa (A.) : koku.<br />

rÀz (F.) : sır, gizlenen şey.<br />

rebÀb (A.) : gövdesi Hindistan cevizi kabuğundan yapılmış<br />

bir çeşit kemançe.<br />

redd-i cevÀb (A.) : cevap verme, karşılık verme.<br />

ref‘ (A.) : kalkındırma, yüceltme, yukarı kaldırma, kaldırma;<br />

hükümsüz bırakma; Arapça bir kelimenin sonunu ötreli okuma.<br />

refÀhiyyet (A.) : bolluk, rahatlık, bollukta geçiniş.<br />

reftÀr (F.) : gidiş, yürüyüş, hareket; salınarak edalı yürüyüş.<br />

refÿ (A.) : yama, örgü, örme.<br />

reg (F.) : damar.<br />

rehÀvì (F.) : Türk müziğinde bir mürekkep makam olup en<br />

eski terkiplerdendir.<br />

reh-ber (F.) : yol gösterici kılavuz.<br />

remz (A.) : işaret, işaretle anlatma; gizli ve kapalı bir<br />

surette söyleme; müzikte perdelerin veya aralıkların yerine<br />

onları anlatmak üzere kullanılan işaretler.<br />

reng (F.) : renk; türlü sazların ses benzerliği; hile, oyun;<br />

suret, şekil; iskambil kâğıdı üzerindeki dört değişik işaret<br />

olup genellikle iki renkten oluşur; oyun, hile.<br />

reng-Àmìz (F.) : renk renk, türlü renkli.<br />

rengin (F.) : renkli, parlak renkli; boyalı; güzel, lâtif, hoş;<br />

süslü.<br />

re’ìs (A.) : başkan, ser; küçük tekne kaptanı.<br />

re’s (F.) : baş, kafa; baş, başka; baş, başlangıç; uç,<br />

tepe; koyun, keçi gibi canlı hayvan; nebatların kökten en uzak<br />

olan noktası.<br />

resen-bÀz (F.) : iple oynayan, ip canbazı.<br />

resìde (F.) : erişmiş, yetişmiş, olgunlaşmış.<br />

resm (A.) : yazma, çizme, desen; eser, iz, nişan, alâmet; suret;<br />

tertip, plan, taslak.<br />

reşk (F.) : kıskanma, haset günü; kıskanılmış.<br />

-rev (F.) : giden, yürüyen manaları ile birleşik kelimeler<br />

yapar.<br />

revÀn (F.) : yürüyen, giden, akan, su gibi akıp giden; ruh,<br />

can; nefs-i natıka; vaktiyle Türk müziğinde kullanılıp<br />

zamanımıza numunesi intikal etmemiş usullerden biri; hemen,<br />

derhâl.<br />

revÀnì (F.) : rağbetli, değerli; revani tatlısı.<br />

reviş (F.) : gidiş, yürüyüş; tarz, üslûp; tutum, yol; geçiş,<br />

oluş.<br />

revzen (F.) : pencere.<br />

rez (F.) : asma, bağ kütüğü.<br />

reõÀlet (A.) : rezillik, alçaklık, utanılacak hâl; utanç<br />

verici şey; arsızlık; maskaralık.<br />

reõìl (A.) : alçak, bayağı, soysuz, utanmaz; maskara.<br />

rıòvet (A.) : gevşek, sörpük olma.


ızú (A.) : azık, yiyecek içecek şey; Allah’ın herkese<br />

bahşettiği nimet; Osmanlı İmparatorluğu devrinde sipahilere<br />

verilen maaş.<br />

rìg-dÀn (F.) : rıh hokkası.<br />

ricÀl (A.) : erkekler; yayan, yaya olanlar; belli mevki sahibi<br />

kimseler.<br />

ridÀ’ (A.) : belden yukarı örtülen örtü; hırka; dervişlerin<br />

omuzlarına attıkları post.<br />

RifÀ‘ì (A.) : Rifaîlik tarikatinden olan kimse.<br />

rind (F.) : kalender, dünya işlerini hoş gören kimse,<br />

aldırışsız.<br />

rindÀn (F.) : kalenderler, dünya işlerini hoş görenler.<br />

rìó (A.) : yel, rüzgâr; romatizma, yel, ağrı.<br />

rìşe (F.) : saçak, püskül; ince, saçaklı kök.<br />

riyÀ (A.) : özü, sözü bir olmama, ikiyüzlülük.<br />

-rìz (F.) : döken, akıtan, saçan manalarıyla birleşik kelimeler<br />

yapar.<br />

-rÿ (F.) : biten, olan manalarına gelerek birleşik kelimeler<br />

yapar.<br />

rubè (A.) : dörtte bir, çeyrek, bir şeyin dört kısmından biri.<br />

rubè-ı meskÿn (A.) : dünyanın kara olan dörtte bir kısmı.<br />

rÿó (A.) : can, nefes; canlılık, his, duygu; en mühim nokta, öz;<br />

cin, melek; muhayyel varlık; Türk müziğinde en az beş altı<br />

asırlık bir mürekkep makam olup zamanımıza kalmış numunesi<br />

yoktur.<br />

ruhbÀn (A.) : evlenmeyen papazlar.<br />

rÿó-ı revÀn (A., F.) : sevgili.<br />

ruòsÀr (F.) : yanak; yüz, çehre.<br />

ruòãat (A.) : izin, müsaade.<br />

Rum : Romalı; Arap ilinde başka ilden olan kimse; Anadolu;<br />

Osmanlı; Sivas ve yöresi.<br />

Rÿm ili : Anadolu’ya nispetle bidâyet-i hükûmet-i Osmaniyede Rum<br />

tasarrufunda kalan kıta. Bir vilâyettir. Merkezi Manastır,<br />

sancakları Manastır, Üsküp, Prizren, İşkodra, Dobra.<br />

Rÿmì (A.) : Rumanî, aslı Rum vilâyetinde ve Rum lisanında olan.<br />

rÿspì (F.) : iffetsiz ve düşmüş kadın.<br />

rÿy (F.) : yüz, çehre.<br />

rÿ’yÀ (A.) : düş; gerçekleşmesi beklenen şey, umut.<br />

rÿy-i deryÀ (A., F.) : denizin yüzü.<br />

rÿy-i nevÀ (A., F.) : neva makamından.<br />

rÿy-i nigÀr (A., F.) : sevgilinin yüzü; penbe taneli bir cins<br />

üzüm; bir çeşit zambak.<br />

rÿz (F.) : gün; gündüz.<br />

rÿze (F.) : oruç.<br />

rÿze-i hicr (F., A.) : ayrılık orucu.<br />

rÿzgÀr (F.) : zaman, devir; dünya; yel.<br />

rüsvÀ [y] (F.) : rezil, itibarsız, haysiyetsiz.<br />

rütbe (A.) : sıra, derece, basamak; memurluk mevkii derecesi.<br />

rü’yet (A.) : görme, bakma, görüme; idare etme, çevirme,<br />

yönetme; araştırma.


S<br />

sa‘Àdet (A.) : mutluluk.<br />

sÀ‘at (A.) : saat; vakit, zaman; muayyen vakit; kıyamet.<br />

ãabÀ (A.) : gün doğusundan esen, hafif ve lâtif rüzgar;<br />

Türk müziğinin eski ve maruf makamlarındandır. Türk müziğinin en<br />

orjinal ve karekteristik makamlarından biri olan saba, yürekler<br />

parçalayıcı, gönüller yakıcı bir hüzün, elem, züht ve pişmanlık<br />

duymasını gayet net olarak bildirir.<br />

ãabÀó (A.) : sabah.<br />

ãabÀvet (A.) : sabilik, çocukluk.<br />

sÀbıú (A.) : geçici, geçen, geçmiş; şimdikinden bir evvel<br />

memuriyette bulunmuş olan; illerde bulunan, zamanca, rütbece<br />

önde bulunan.<br />

ãabr (A.) : sabır, dayanma, katlanma; nefsine hâkim olma,<br />

kendini tutma.<br />

ãÀbÿn (A.) : sabun.<br />

ãadÀ (A.) : ses, seda; bağırma, haykırma, çığlık; yankı.<br />

ãadÀúat (A.) : dostluk, vefalılık, içten bağlılık, doğruluk,<br />

yürek doğrululuğu.<br />

ãadÀy-ı nev-be-nev (A., F.) : yeni yeni gelen ses.<br />

sÀde (F.) : süssüz elbise, dümdüz beyaz elbiselere meselâ<br />

geceliklere denir; sırmasız olarak dokunan sonradan altın veya<br />

gümüş işlenen bir nevi kumaş adıdır.<br />

ãadme (A.) : çarpma, tokuşma, çatma; ansızın başa gelen belâ.<br />

ãadriyye (A.) : tavuk göğsünün suda kaynatılıp ince ince tiftik<br />

edilmesinden sonra süt, pirinç unu, şeker ile<br />

karıştırılmasında elde edilen bir tatlıdır.<br />

ãafÀ (A.) : saflık, berraklık; gönül şenliği, kedersizlik, neşe,<br />

zevk, eğlence.<br />

ãaff (A.) : dizi, sıra; camide cemaatin sırası.<br />

ãafóa (A.) : bir şeyin düz yüzü; bir cismin görünen<br />

tarafları; yazılmış ve yazılabilir sahife; ince, yassı ve geniş<br />

cisim, levha; yufka; bir hadisede birbiri ardınca görülen<br />

hâllerin her biri.<br />

ãafvet (A.) : saflık, halislik, temizlik, paklık, arılık.<br />

sÀàar (F.) : kadeh, içki bardağı; Allah’ın nuru ile dolan insan<br />

gönlü.<br />

ãahbÀ (A.) : şarap.<br />

ãÀóib (A.) : sahip; bir vasfı olan; koruyan; bir iş yapmış olan.<br />

sÀóil (A.) : deniz, nehir, göl kenarı, kıyı, yalı.<br />

ãaón (A.) : avlu; evin ortasındaki açıklık; oyuk, boşluk,<br />

boş yer; orta, meydan, aralık; cami ve medreselerde umumun<br />

toplanmasına mahsus üstü kubbeli, örtülü yer; büyük kâse; sahan;<br />

sahne; zil.<br />

ãaórÀ (A.) : kır, ova, çöl.<br />

saòÿr (A.) : sahur, temcit yemeği.<br />

sÀ’il (A.) : soran; dilenci; akıcı, akan.<br />

sÀ’ir (A.) : seyreden, harekette olan, yürüyen; bir şeyden<br />

kalan başka şey; geçen, dolaşan; diğer, başka, gayrı.<br />

sÀ’ire (A.) : sairin müennesi; seyir ve hareket eden.


saúanúÿr (A.) : Mısır’da bulunan kum kertenkelesi; sahangur<br />

denilen bir tülbent; sargı; bir çeşit ince tül.<br />

äaúarya : Marmara bölgesinde yer alır. Kuzeyde Karadeniz, doğuda<br />

Bolu, güneyde Bilecik, batıda Kocaeli illeri ile çevrilidir.<br />

saúf (A.) : tavan, çatı, dam.<br />

sÀúì (A.) : su veren, su dağıtan; kadeh içki sunan; baldıra<br />

veya baldır kemiğine ait, onunla ilgili; insan ruhuna Allah<br />

sevgisi, Allah nuru saçan kimse.<br />

åaúìl (A.) : ağır; sıkıntılı, can sıkan; çirkin; Türk<br />

müziğinde ağır karakterli kırk sekiz zamanlı ve otuz dört<br />

vuruşlu bir usuldür.<br />

sÀkin (A.) : hareketsiz olan, oynamayan; uslu, kendi hâlinde<br />

olan, yavaş; oturan (bir yerde).<br />

sÀkin-i büt-òÀne (A., F.) : puthane sakini, puthanede oturan.<br />

saúúÀ (A) : su dağıtan; saka.<br />

ãaúúÀl (A.): cilâcı, parlatıcı.<br />

sÀl (F.) : yıl.<br />

salòÀne (F.) : hayvanatın boğazlanıp yüzüldüğü mahal,<br />

pösteki olan yer, mezbaha.<br />

ãÀlió (A.) : yarar, elverişli, iyi, uygun, yakışır;<br />

salâhiyetli, yetkisi ve hakkı olan; dinin emrettiği şeylere<br />

uygun harekette bulunan.<br />

sÀlyÀn (F.) : yılda bir kerre alınan vergi; Tanzimat’tan<br />

önce bir kısım memurlara, müstahtemlere yıllık olarak verilen,<br />

vazife, ücret.<br />

ãÀriú (A.) : çalan, hırsızlık eden; hırsız, uğru.<br />

ãamsa (T.) : baklavaya benzeyen bir tür hamur tatlısı.<br />

ãamÿt (A.) : az konuşan, susmuş; surat asarak susan.<br />

ãan‘at (A.) : sanat, ustalık, hüner, marifet; birşeyi güzel<br />

yapmak, bir şeyin güzel, beğenilir olması için uygulanan<br />

kurallar.<br />

ãarb (A.) : sütü birbiri üstüne sağmak ve bunu hapsetmek ve<br />

ziyâde ekşimiş süt ve dahi bir türüdür ki rengi kırmızı olur ona<br />

samg derler.<br />

ãarf (A.) : harcama, masraf etme, gider; para bozma;<br />

çevirme, döndürme; değiştirme.<br />

sÀr-vÀn (F.) : sârbân, deveci.<br />

äarıyer : Boğaziçi’nin Rumeli sahilinde güneyde Büyükdere,<br />

kuzeyde Yenimahalle semtleri arasında kalan yerleşim birimi.<br />

Eski Sarıyer deresinin vadisi boyunca ve kuzeyde<br />

Yenimahalle’ye doğru uzanır. Ünlü ve şifalı suları,<br />

çevresinin yeşilliği, güzelliği, havasının temizliğiyle<br />

tanınan Sarıyer, her dönem bir mesire yeri olmuştur.<br />

sÀùÿr (A.) : satır.<br />

ãavm (A.) : oruç.<br />

ãavt (A.) : ses, seda.<br />

ãavt-ı yÀhÿ (A.) : yâhû sesi, Allah’ı zikrediş.<br />

sa‘y (A.) : çalış, çabalama, gayret, emek; geçinmek için iş<br />

işleme.<br />

ãayd (A.) : av, avlama, avlanma.<br />

sÀye (F.) : gölge; koruyucu, sahip çıkma; yardım.


sÀz (F.) : çalgı; silâh; at takımı; sıra, düzen; kuvvet,<br />

kudret; öğrenme; ustalık; hile; eş, benzer; menfaat.<br />

sÀzende (F.) : çalgıcı; yapıcı, düzenleyici.<br />

sÀz-gìr (F.) : saz tutan.<br />

sÀyis (A.) : seyis, at uşağı.<br />

sebaú (A.) : ders, öndül.<br />

sebeb (A.) : sebep, neden; bahane; alâka, ilgi; vasıta; alet;<br />

harekeli bir harf ile sakin bir harften veya iki harekeli<br />

harften meydana gelen parça.<br />

sebìl (A.) : yol, büyük cadde; sebil, su dağıtılan yer; hayrat<br />

olarak parasız dağıtılan su.<br />

sebük-bÀr (F.) : yükü hafif, eşyası az olan.<br />

sebz (F.) : yeşil, yeşil renkli<br />

sebzevÀt (F.) : zerzevat.<br />

sebz-i ser (F.) : yeşil başlı.<br />

sedd (A.) : kapama, tıkama; kapanma, tıkanma, engel olma; perde;<br />

set, tümsek; baraj; büvet; rıhtım.<br />

sedd-i ramaú (A) : ölmeyecek kadar yiyip, içme.<br />

sefÀhet (A.) : zevk ve eğlenceye aşırı derecede düşkünlük;<br />

akılsızlık; har vurup harman savurma.<br />

sefer (A.) : yolculuk, savaşa gitme, savaş, askerin savaş<br />

hâlinde veya savaşa hazır bulunması hâli, defa, kere, kez; üç<br />

gün, üç gece süren yolculuk; insan gönlünün Allah’a yönelişi.<br />

sefìh (A.) : zevk ve eğlenceye düşkün, parasını, pulunu<br />

israf eden akılsız.<br />

seg-bÀn (F.) : seymen, Yeniçeri Ocağına bağlı bir sınıf asker;<br />

Osmanlı saraylarında av köpeklerine bakan kimse.<br />

seóer (A.) : tan yeri ağarmadan biraz önceki vakit.<br />

seóóÀr (A.) : büyücü, büyü gibi bir kuvvetle çeken, büyüleyici.<br />

sehl (A.) : kolay, sade.<br />

sehl-imlÀ (A.) : yazdırılması kolay.<br />

sekrÀn (A.) : sarhoş.<br />

selÀm (A.) : barış, rahatlık; sonu iyi ve hayırlı çıkma;<br />

fâni, gelip geçici olmama, zevalsizlik (Allah adlarından biri);<br />

aşinalık, bildik; selâm, esenleme.<br />

selÀmet (A.) : salimlik, eminlik, korku ve endişeden uzak<br />

olma; selâmete çıkma kurtulma; iyi netice; cümlenin düzgün ve<br />

doğru olması; esenlik.<br />

selmek (F.) : müzikte altı âvâzenin birisidir. Onlar : Şehnaz,<br />

gerdaniye, geveşt, maye, nevruz ve selmek’tir.<br />

semÀ’ (A.) : gökyüzü.<br />

semek (A.) : balık.<br />

semend (F.) : kula at, çevik ve güzel at.<br />

åemer (A.) : meyve, yemiş, mahsul, verim, netice.<br />

semirmek (T.) : semiz olmak, şişmanlamak.<br />

semmÿr (A.) : samur, samurun derisinden yapılan kürk.<br />

semt (A.) : taraf, cihet, yön.<br />

sendÀn (A.) : örs denilen demirci aleti.<br />

seng (F.) : taş.<br />

seng-i òÀrÀ (F.) : mermer taşı, pek sert taş.<br />

seng-i miónet (A., F.) : zahmet, eziyet, gam, keder taşı.<br />

sengìn (F.) : taştan, taştan yapılmış.


ser (F.) : baş, kafa, kelle; baş, başkan; tepe, doruk; uç,<br />

kenar; nihayet, son.<br />

serÀ[y] (F.) : saray, büyük konak, hükûmet konağı.<br />

ser-À-pÀ (F.) : baştan ayağa kadar, baştan başa, bütün, hep.<br />

ser-À-ser (F.) : baştan başa, büsbütün; altın veya gümüş<br />

telle dokunmuş bir çeşit kıymetli kumaş.<br />

serd (F.) : soğuk.<br />

ser-dÀr (F.) : asker başı, kumandan, komutan.<br />

seren (T.) : yelkenli gemilerde üzerine dört köşe yelken açmak<br />

ve işaret kaldırmak için direğe yatay olarak bağlanan<br />

gönder; konut yapılarında menteşe ve kilidin düşey konumdaki<br />

kalın parça.<br />

ser-firÀz (F.) : başını yukarı kaldıran, yükselten, benzerinden<br />

üstün olan.<br />

ser-fürÿ (F.) : baş eğme, söz dinleme.<br />

ser-òÀne (F.) : mezbaha; Türk müziğinde peşrev veya saz<br />

semaîsinin birinci hanesi.<br />

ser-òoş (F.) : sarhoş.<br />

seriúa (A.) : çalınmış, çalınmış şey.<br />

ser-mÀye (F.) : anamal; ana para; bilgi, ustalık.<br />

ser-mest (F.) : sarhoş.<br />

ser-rişte (F.) : ipucu.<br />

ser-tÀc (F.) : baş tacı olan, çok sevilen, sayılan.<br />

ser-tÀ-úadem (F., A.) : baştan ayağa.<br />

ser-tÀ-pÀ (F.) : baştan ayağa, baştan aşağı, baştan başa,<br />

tamamıyla, büsbütün.<br />

sevÀb (A.) : Allah tarafından mükâfatlandırılan hareket,<br />

hayırlı hareket, hayır işleme.<br />

sevdÀ (F.) : aşk, sevgi; aşırı sevgiden doğan bir çeşit<br />

hastalık; istek, heves, arzu.<br />

sevdÀ-zede (F.) : sevdalı, âşık.<br />

sevdÀ-zede-i kÀse-i faàfÿr (F.) : fağfur kâsenin sevdalısı,<br />

âşığı.<br />

seyr (A.) : yürüme, yürüyüş, gitme, hareket; yolculuk; gezme,<br />

gezinme; eğlenmek üzere bakma; uzaktan bakıp karışmama;<br />

gezilecek, görülecek şey.<br />

seyrÀn (A.) : gezinme; bakıp seyretme.<br />

seyr-i Boàaz (A., T.) : Boğaz seyri.<br />

seyyìd (A.) : efendi, bey, ağa, ileri gelen, baş, başkan; Hz.<br />

Muhammed’in torunu Hz. Hasan’ın soyundan olan kimse.<br />

sezÀ (F.) : münasip, uygun, yaraşır.<br />

sezÀ-vÀr (F.) : münasip, uygun, yaraşır.<br />

ãıbyÀn (A.) : çocuklar.<br />

ãıdú (A.) : doğruluk, gerçeklik; iç, yürek temizliği.<br />

ãıfÀhÀn (F.) : Türk müziğinde bir makam adı.<br />

sıfÀnÀò (F.) : ıspanak.<br />

ãıfat (A.) : sıfatlar, vasıflar.<br />

ãıàÀr (A.) : küçükler.<br />

ãıàır dili (T.) : bir cilt çeşidi.<br />

åıúlet (A.) : ağır yük; sıkıntı.


ãırıú óammÀlı (T., A.) : sırıkla ağır eşya nakleden<br />

hammallar hakkında kullanılır.<br />

ãıyÀm (A.) : oruç.<br />

sìb (F.) : elma.<br />

sibek (T.) : küçük çocukların yataklarını kirletmemeleri için<br />

beşiğe takılarak kullanılan kamış, tahta boru; çocuk<br />

oturağı.<br />

sìb-i õeúan (F., A.) : çene elması; çene çukuru.<br />

sifÀl (F.) : testi ve saksı parçaları; çanak, çömlek;<br />

fıstık, ceviz, badem kabuğu; orak.<br />

sìò (F.) : demir şiş; kebap şişi.<br />

sìò-i àamm (F., A.) : gam kebabı.<br />

siór (A.) : büyü, göz bağcılık, büyücülük; büyü kadar<br />

tesiri olan şey, fettanlık; şiir ve güzel söz söyleme gibi<br />

insanı meftun eden hüner, sanat.<br />

Silivri : Marmara bölgesinde (Çatalca-Kocaeli bölümü,<br />

Ýstanbul ili) ilçe merkezi, kasaba.<br />

sìm (F.) : gümüş; gümüş para; gümüşten, sırmadan; gümüş<br />

taklidi sırma veya maden tel.<br />

sìmÀ (F.) : yüz, çehre, beniz; kimse.<br />

sìmìn-ber (F.) : gümüş vücutlu, vücudu gümüş gibi olan.<br />

simsÀr (A.) : tellal, komisyoncu.<br />

sinÀn (A.) : mızrak, süngü.<br />

sincÀb (F.) : sincap, teyin, çökelez.<br />

sindÀn (F.) : örs.<br />

sìne (F.) : göğüs, yürek, kalp.<br />

sipÀhì (F.) : tımar sahibi, süvari askeri.<br />

siper (F.) : arkasına saklanacak şey; koruyucu engel; gizlenilip<br />

savaşılacak yer veya şey; kuytu, korunulabilen (yer); şapka<br />

kenarı, önü.<br />

sirÀyet (A.) : geçme, bulaşma; yayılma; dağılma.<br />

sìret (A.) : bir kimsenin içi, hâli, tavrı, gidişi, ahlâkı; hâl<br />

tercümesi.<br />

sitem (F.) : zulüm, haksızlık; eziyet; çıkışma.<br />

sitem-kÀr (F.) : zulüm ve haksızlık eden.<br />

sitem-kìş (F.) : sitem huyu, sitem âdeti.<br />

siyÀset (A.) : seyislik, at idare etme, at işleri ile uğraşma;<br />

memleket idaresi; ceza; idam cezası; politika; diplomatlık;<br />

kurnazca iş veya hareket.<br />

ãoóbet (A.) : görüşüp konuşma, arkadaşlık.<br />

ãonùur (T.) : kiriş, bir tel ile çalınır kanun; gürültü,<br />

patırtı, şaşaa, debdebe.<br />

ãoràuç (T.) : bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy;<br />

serpuşların ön tarafına takılan tüy veya püsküllü<br />

biçimindeki süs.<br />

ãoymantı (T.) : hıyar gibi soyulur şeyler, salatalık<br />

kabuğu, soyulmuş sırık, yenmez kalın sopa; iri yarı adam.<br />

su’Àl (A.) : sorma, sorulma, soruşturma, soru, sorulan şey;<br />

dilenme, dilencilik.<br />

ãubaşı (T.) : şehirlerin güvenlik işlerine bakan<br />

görevlilerin başı; acemi ocaklarında küçük aşamalı subay;<br />

Osmanlılarda kapıkulu süvarileri arasından, savaş zamanı


güvenlik işlerine bakmak, barış zamanı da vergi toplamak işleri<br />

için ayrılan kimse; Rumeli’nde çiftlik kâhyası.<br />

ãubó (A.) : sabah, sabah vakti.<br />

ãuffe (A.) : sofa.<br />

ãÿfì (A.) : tasavvuf ehli; sofu.<br />

suòre (A.) : biriyle alay etme, maskaralık.<br />

äulıúulle : İstanbul’un sur dibi semtlerinden Topkapı ve Fatih-<br />

Karagümrük Nahiyesinin Neslişah Mahallesi arasında yer alan;<br />

Topkapı-Edirnekapı arasındaki surların hemen önündeki<br />

Sulukule Caddesi diye bilinen yolun kenârındaki mahalle.<br />

Sulukule sakinleri Lonca Mahallesinden sonra ikinici<br />

yerleşik çingene grubudur.<br />

sulùÀn (A.) : padişah, hükümdar; hükümdar ailesinden olan;<br />

bazı Bektaşî büyüklerine verilen ad.<br />

sunúur (T.) : doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş.<br />

ãupare (T.) : Osmanlı İmparatorluğunda okul kitaplarının genel<br />

adı; otuz cüzden ibaret Kur‘an’ın her cüzünü toplayan ve<br />

eski sıbyan mekteplerinde okutulan risale.<br />

ãurÀóì (A.) : sürahi, su şişesi.<br />

ãÿret (A.) : biçim görünüş, kılık; tarz, yol, gidiş; çare.<br />

sÿrincÀn (F.) : bir devayî kök adıdır.<br />

ãuãa (T.) : susalık illeti, orta kulak iltihabı, tympan zarı<br />

iltihabı, tympanitis; dolap, su çarkı.<br />

sÿzÀn (F.) : yakan, yakıcı; yanan, yanıcı.<br />

sübek (T.) : bazı yerlerde beşikteki çocukların altlarını<br />

konulan kap.<br />

süfehÀ (A.) : sefihler.<br />

süòan (F.) : söz, lakırtı.<br />

süòan-ÀrÀy (F.) : sözü süsleyen.<br />

süòan-dÀn (F.) : söz bilen, güzel söz söyleyen.<br />

süòan-rìz (F.) : söz saçan.<br />

süòan-şinÀs (F.) : söz bilir, sözün kıymetini taktir eden.<br />

süòan-ver (F.) : düzgün konuşan.<br />

sükkÀn (A.) : oturanlar.<br />

sükker (A.) : şeker.<br />

süknÀ (A.) : oturulacak yer, konak.<br />

sülÿk (A.) : bir yola girme, bir yol tutma; hususî bir sınıfa,<br />

bir gruba katılmak; bir tarikata intisap etme.<br />

sünbeki (T.) : bir cins küçük gemi veya büyük kayık.<br />

sünbül (F.) : sümbül; güzellerin saçı.<br />

sür‘Àt (A.) : çabukluk, hız.<br />

sütÿn (F.) : direk; gazete, kitap veya dergi gibi şeylerde<br />

sayfanın yukardan aşağı doğru bölünmüş olduğu kısımlardan<br />

her biri, kolon.<br />

süvÀr (F.) : ata binmiş, binici; “binen, binici” manalarına<br />

gelerek, birleşik kelimeler meydana getirir.<br />

şÀb (F.) : şap.<br />

Ş


şa‘bÀn (A.) : Arabî ayların sekizincisi, ramazandan önce gelen<br />

ay.<br />

şÀdÀn (F.) : sevinçli, keyifli; şad kimseler.<br />

şÀdì (A.) : mahkeme hademesi; mübaşir; vaktiyle sultan<br />

sarayına odun götüren yeniçeri; odun ambarı memuru; nağme ile<br />

şiir okuyan; ilimden, edebiyattan hissesi olan; torba oğlanı,<br />

Acemi Ocağı neferi.<br />

şÀhid (A.) : şahit, tanık; senet yerine geçecek şekilde<br />

büyük bir eserden veya kimseden alınan örnek.<br />

şÀh-merdÀn (F.) : şahmerdan, aşağı yukarı çıkan büyük demir<br />

tokmak.<br />

şÀ‘ir (A.) : şair, ozan.<br />

şÀ‘irÀn (A.) : şairler, ozanlar; Kur‘an’da yirmi altıncı sure.<br />

şÀ‘iriyyet (A.) : şairlik.<br />

şÀkir (A.) : şükreden, gördüğü iyiliğe karşı dua eden.<br />

şÀkird (A.) : talebe, öğrenci; çırak, yamak; stajyer.<br />

şÀúÿl (A.) : çekül.<br />

şÀl (F.) : şal.<br />

şalvÀr (F.) : genellikle ağı çok bol olan, bele uçkurla bağlanan<br />

geniş üst donu.<br />

şÀm (F.) : akşam.<br />

ŞÀm : Suriye’nin başkentidir.<br />

şÀn (A.) : şan, şöhret, ün; hâl, keyfiyet; gösteriş, çalım;<br />

âdet, tabiat, huy.<br />

şÀne (F.) : tarak.<br />

ŞÀnì : Mehmed Efendi Kariye Camii imamının oğlu olup babası<br />

yerine imam olmuştur. 1180’de (1766/67) vefat etti.<br />

Edirnekapı dışına medfundur. Hezeliyat ve hasenatı hâvi iki<br />

Divan’ı vardır, Hezelde meşhurdur.<br />

şarÀb (A.) : içilecek şey; şarap, bade, mey.<br />

şarù (A.) : şart; vaziyet, hâl; yemin.<br />

şÀyed (F.) : eğer; olabilir ki, olur ki.<br />

şÀyeste (F.) : yakışır, yaraşır; uygun.<br />

şÀyed (F.) : eğer, olabilir ki, olur ki.<br />

şayúa (T.) : çayka dahi denilen Kazak kayığı.<br />

şeb (F.) : gece.<br />

şebÀb (A.) : gençlik, tazelik, civanlık.<br />

şecer (A.) : ağaç.<br />

şefúat (A.) : şefkat, acıyarak ve esirgeyerek sevme.<br />

şeh (F.) : padişah; İran veya Afgan hükümdarı; satranç<br />

taşlarının en mühümü.<br />

şeh-bÀz (F.) : bir cins iri ve beyaz doğan; yiğit, şanlı,<br />

gösterişli (adam).<br />

şeh-merdÀn (F.) : şahmerdan, aşağı yukarı çıkan büyük demir<br />

tokmak.<br />

şeh-nÀz (F.) : Türk müziğinin en eski mürekkep<br />

makamlarındandır. Çok güzel ve karakteristik bir makam olup<br />

hicazkârın daha yumuşağı ve nazlısı, masal edasına çok müsait<br />

bir nevidir.<br />

şeh-nişìn (F.) : pencere çıkması, balkon.<br />

şehr (F.) : şehir, büyük belde, büyük kent, il.


şehrì (A.) : şehirli; İstanbullu, İstanbul’da doğup büyüme.<br />

şeh-vÀr (F.) : şaha, hükümdara yakışacak surette; iri ve iyi<br />

cins inci.<br />

şekk (A.) : şüphe, zan, tereddüt.<br />

şekl (A.) : şekil, biçim, kılık; resim, plan, taslak; türlü,<br />

cins, nevi, çeşit; çehre, beniz; bir manzumenin mısraıları<br />

sayısına ve kafiyeleri sırasına göre aldığı biçim.<br />

şeúvÀ, şekve (A.) : şikâyet, hoşnutsuzluk.<br />

şem‘ (A.) : bal mumu, mum.<br />

şem‘dÀn (A., F.) : şamdan.<br />

şem‘-i kÀfÿr (A.) : kâfurdan yapılan beyaz mum.<br />

şemm (A.) : koklama, koklanma, koku alma.<br />

şemse (A.) : Güneş şeklinde yapılan resim, işleme; yazma<br />

kitapların başına yapılan süs; cildin orta kısmında bulunan<br />

beyzî süsleme.<br />

şerÀr (A.) : kıvılcım.<br />

şerÀr-ı nÀr (A.) : ateş kıvılcımı.<br />

şerb (F.) : bir cins ince, nazik ve lâtif keten bezidir. Mısır<br />

diyarında bilinir. Bazısı sırma ve kılabden ile işlenir.<br />

Bellerine kuşanırlar, başlarına sararlar. Zamm-ı şınla<br />

Arapça içmek manasınadır.<br />

şerbet (A.) : şerbet, içilecek, tatlı şey; bardakla müshil<br />

olarak içilen ilâç; bazı maddelerin suda eritilmişi.<br />

şermende (F.) : utangaçlık.<br />

şeş-tÀr (F.) : altı telli; eskiden Türk müziğinde ve umumiyetle<br />

İslâm müziğinde kullanılan bir mızraplı saz olup üç asırdan<br />

beri Türk müziğinde tambur bu çalgıyı unutturmuştur.<br />

şevú (A.) : şiddetli arzu, keyif, neşe, sevinç.<br />

şey’ (A.) : eşya, nesne.<br />

şeydÀ (F.) : aşktan aklını kaybetmiş, divane, düşkün, şaşkın.<br />

şeyò (A.) : yaşlı adam, ihtiyar; bir tekke veya zaviyede<br />

reislik eden ve müritleri bulunan kimse; kabile ve aşiret reisi.<br />

şeyùÀn (A.) : şeytan.<br />

şeyùÀn aúıntısı (A.) : İstanbul Boğazında Rumeli Hisarı,<br />

Kandilli ve Akıntı Burnu arasındaki kuvvetli akıntı.<br />

şıóne (A.) : inzibat memuru, emniyet memuru.<br />

şıra (T.) : şire, üzüm suyu, çiğ pekmez, ham şarap, mostarya.<br />

şiddet (A.) : sertlik, katılık; fazlalık; sıkılık;<br />

inandırma, sözle yola getirme yerine kaba kuvvet kullanma.<br />

şiddet-i sermÀ (A., F.) : kışın şiddeti.<br />

şiddet-i vecd (A.) : vecdin, kendinden geçmenin şiddeti.<br />

şikÀr (F.) : av; avlama; avlanan hayvan; ganimet, düşmandan ele<br />

geçirilen mal.<br />

şikÀyet (A.) : sızlanma, yakınma.<br />

şikem (F.) : karın.<br />

şikest (F.) : kırılmış, kırık; kırma, kırılma; yenilme.<br />

şikeste (F.) : kırık, kırılmış; yenilmiş.<br />

şilúÀ (A.) : bıçak.<br />

şìr (F.) : arslan; süt.<br />

şi‘r (A.) : anlama; şiir, edebî değeri olan nazımlı ve kafiyeli<br />

söz


şìre (F.) : süt; şıra.<br />

şìrìn (F.) : tatlı; sevimli, cana, yakın, sempatik; Türk<br />

müziğinde bir büyük usul olup Şeyh Abdülbâkî Dede tarafından<br />

terkip edilmiştir.<br />

şi‘r-i nÀ-şenìde-kühen (A., F.) : duyulmamış, işitilmemiş şiir.<br />

şirret (A.) : şerirlik, kötülük; geçimsiz, hırçın, huysuz,<br />

kavgacı.<br />

şìşe (F.) : şişe, sırça.<br />

şitÀ (A.) : kış.<br />

şitÀb (F.) : acele, sürat, çabukluk.<br />

şitÀbÀn (F.) : acele eden, çabuk olan, koşan, seğirten.<br />

şitÀ’iyye (A.) : kışlık; girizgâh kısmı kıştan bahseden veya kış<br />

tasviriyle başlayan kaside.<br />

şorbÀ (F.) : çorba.<br />

şöhret (A.) : ün, ad yapma; ad, san.<br />

şu‘bede-bÀz (F.) : hokkabaz.<br />

şÿò (F.) : hareketlerinde serbest; neşeli, şen, oynak (kadın);<br />

açık, saçık (kadın).<br />

şÿò-ı dil-firìb (F.) : gönül aldatan güzel.<br />

şÿr (F.) : tuzlu; kekremsi; şamata, gürültü.<br />

şÿr-i mestÀn (F.) : sarhoşların gürültüsü.<br />

şu‘ÿr (A.) : anlama, anlayış; kıllar.<br />

şübhe (A.) : şüphe, kuşku, şek, zan.<br />

şükÿfe (F.) : çiçek; süslemede sırf çiçek motiflerine dayanan<br />

tarzın adı.<br />

şükÿfe-perver (F.) : çiçek bakan.<br />

şükr (A.) : görülen iyiliğe karşı gösterilen memnunluk,<br />

minnettarlık.<br />

-şümÀr (F.) : sayan, sayıcı, eden, edici manalarına gelerek<br />

birleşik kelimeler yapar.<br />

T<br />

tÀ (F.) : kadar, dek, değin.<br />

ta‘accüb (A.) : şaşakalma.<br />

ùa‘Àm (A.) : yemek.<br />

ùa‘Àn (A.) : çok söven, çok yeren, çok zemmeden, çekiştiren.<br />

ùab‘ (A.) : tabiat, huy, yaratılış; mühür, damga basma; kitap<br />

basma.<br />

tÀb (F.) : güç, kuvvet, takat; ışık, parlaklık; hararet.<br />

tÀb-Àver (F.) : güç getiren.<br />

tÀbe (F.) : tava.<br />

ùabì‘at (A.) : tabiat, yaratılış, huy, âdet, mizaç; kâinat;<br />

büyük abdest etme kolaylığı veya zorluğu.<br />

ùabò (A.) : pişirme, pişirilme; ilâç kaynatma.<br />

ùabò-ı ùa‘Àm (A.) : yiyeceklerin pişirilmesi.<br />

ùabla (T.) : satıcı ve benzerlerinin kullandığı tahtadan<br />

tepsi; soba, mangal gibi şeylerin altına konulan metalden veya<br />

tahtadan yapılan tepsiye benzer altlık; bir şeyin düz veya geniş<br />

bölümü.<br />

ùabla-i döngel (T.) : muşmula tablası.


ùabla-kÀr (T., F.) : tabla taşıyan; başında tabla ile ufak tefek<br />

satan gezici esnaf; yemek yenirken iş gören hizmetçi.<br />

ùÀbya (A.) : ayrı olarak yapılmış ve silâhlarla güçlendirilmiş<br />

istihkâm.<br />

ta‘dÀd (A.) : sayma, sayı; birer birer söyleme, sayıp dökme;<br />

sayım.<br />

ùafra (A.) : yukarıya sıçrama, atlama; yukarıdan atıp<br />

tutma; ilmiyyede (sarıklılarda) rütbe, derece alma.<br />

ùaàar (T.) : ağzı geniş, büyük toprak küp; topraktan<br />

yapılmış kavanoz, çömlek; toprak mangal.<br />

taòallüf (A.) : geride kalma, arkada bırakılma; uygun gelmeme.<br />

taóammül (A.) : yükleme, bir yükü üstüne alma; dayanma,<br />

katlanma; kaldırma.<br />

taóúìr (A.) : hakaret etme; hor görme, küçük görme.<br />

taòliye (A.) : süsleme, donatma, bezeme, donatılma; bir madde<br />

içine, hassasını veya kokusunu değiştirmek için başka şeyler<br />

karıştırmalar; bozmalar.<br />

taòmìr (A.) : yoğurma, yoğrulma; mayalandırma.<br />

taòmìs (A.) : bir şeyi beş kat veya beş köşeli yapma; bir şiirin<br />

her beytinin üstüne üçer mısra katarak her beyti beşer<br />

mısraa çıkarmak.<br />

taórìr (A.) : yazma, yazılma; kompozisyon; kitap yazma;<br />

kaydetme; hür etme, azat etme.<br />

taóãìl (A.) : hâsıl etme, edilme, ele geçme, geçirilme; vergi<br />

veya irat toplama; ilim öğrenme.<br />

taósìn (A.) : güzel bulup taktir etme, beğenip alkışlama;<br />

güzelleştirme, güzel kılma.<br />

taót (A.) : alt, aşağı; elde.<br />

taòta-pÿş (F.) : taraça, tahtapoş.<br />

taót-ı revÀn (A., F.) : dört kişi veya ekseriya iki katır<br />

tarafından taşınan nakil vasıtası.<br />

ùÀú (A.) : bina kemeri; yarım daire şeklinde kapı ve pencere<br />

üstü; kubbe, künbet.<br />

ùÀúat (A.) : güç, kuvvet.<br />

ùÀú (A.) : bina kemeri; yarım daire şeklinde kapı ve<br />

pencere üstü; kubbe, künbet.<br />

ùaúım (T.) : hayvanların akciğer, karaciğer ve kalbinin hep<br />

birlikte satılan kısımlarına takım denir.<br />

taúlìd (A.) : takma, asma, kuşatma; benzemeye ve benzetmeye<br />

çalışma; birinin hareketlerini tekrarlayarak onunla alay<br />

etme, öykünme; bir şeyin sahtesini yapma, çıkarma; bir motif<br />

veya temayı eksiltme, artırma, ters hareket, çeşitli usuller<br />

ve başka vasıtalarla tekrarlama sanatı.<br />

taúlìd-i úavÀfì (A.) : kafiyenin taklidi.<br />

taúye (T.) : ince kumaştan ve çoğunlukla yarım yuvarlak<br />

biçimde başlık; yarım küre biçiminde kubbenin üst bölümü.<br />

ùalıúa (T.) : dört tekerlekli, üstü kapalı, yaylı bir tür at<br />

arabası.<br />

ùÀl‘i (A.) : nişangâhın arkasına düşen ok; tulû eden,<br />

doğan; talih, kısmet, kader, baht.<br />

ùÀlib (A.) : isteyen, istekli; öğrenci.<br />

ùalyan (T.) : dalyan.


ùama‘ (A.) : doymazlık, çok isteme; aç gözlülük.<br />

tamÀmen (A.) : büsbütün; tam ve eksiksiz olarak.<br />

ùa‘n (A.) : sövme, yerme; ayıplama.<br />

ùañ (T.) : şüphe, taaccüp, acep, inkâr.<br />

ùanbÿr/ùanbÿre (A.) : tambur.<br />

ùanbÿre-i bì-mÀl (A., F.) : anlamsız tambur, değersiz.<br />

ùanbÿr-ı mecÀõì (A.) : mecazî tambur.<br />

ùanbÿrì (A.) : tamburu çok güzel çalan musiki üstadı.<br />

ùaraf (A.) : yan, yön; bölge, yer, memleket, ülke, kıta;<br />

(bir kimsenin) yanı; taraftarlık, sahip çıkma, koruma;<br />

aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişiden veya iki topluluktan<br />

her biri.<br />

ùaró (A.) : atma, koma, bırakma; dağıtma, bölme, tayin;<br />

kurma, tertipleme, düzenleme; süslemeli desen.<br />

ta‘rìf (A.) : etrafıyla anlatma, anlatılma; etrafıyla<br />

bildirme, bildirilme; bir maddeyi bütün lüzumlu noktalarını<br />

içine alır şekilde bir ibare ile anlatma.<br />

tÀrìò (A.) : tarih; “ebced” hesabıyla düşürülen tarih.<br />

ùarìú (A.) : yol; usul; meslek, vasıta, sebep; bir velinin<br />

Tanrı’ya ulaşması için tuttuğu yol.<br />

ùarìúat (A.) : Allah’a ulaşmak arzusuyla tutulan yol, tasavvufî<br />

meslek.<br />

ùarz (A.) : şekil, biçim, suret, kılık; usul, yol.<br />

ùarz-ı süòan (A., F.) : söz biçimi.<br />

ùÀs (F.) : tas, su kabı.<br />

taãarruf (A.) : sahip olma; idare ile kullanma, tutum, ekonomi;<br />

artırma, artırılma (para, mal); bir zevce muamelesinde<br />

bulunma.<br />

taãavvuf (A.) : sofulaşma, gönlünü Allah sevgisine bağlama.<br />

taãavvÿr (A.) : zihinde şekillendirme, kurma; göz önüne<br />

getirme (zihinde); istek, arzu.<br />

ùÀs-bÀz (F.) : tas oynatan.<br />

tavãìf (A.) : vasıflandırma, niteleme; ilim, bilgi; bir şeyin<br />

yalnız olduğu gibi değil, biraz da şairce görüldüğü ve<br />

duyulduğu gibi anlatılması.<br />

ùayfa (T.) : bir gemide bulunan, türlü işlerde çalıştırılan<br />

sefer işçileri, mürettebat; aynı işi yapan topluluk; bir adamın<br />

yanında bulunan yardakçı, koşuntu.<br />

ùaylasÀn (A.) : başa sarılan sarığın omuzlar üzerine<br />

salıverilen ucu; başa ve boyna sarılan şal vb.<br />

tÀze (F.) : taze, körpe; sulu yaş; genç.<br />

tÀzì (F.) : Arap, Arapça; tazı, av köpeği.<br />

tÀziyÀne (F.) : kırbaç, kamçı; tezene, mızrap; vasıta, sebep.<br />

teb (F.) : hararet; sıtma.<br />

tebdìl (A.) : değiştirme, değiştirilme, başka bir hâle getirme.<br />

tebyìø (A.) : beyazlatma, ağartma; beyaza çekme (müsveddeyi).<br />

tecrübe (A.) : deneme ile ilgili.<br />

tedÀrük (A.) : tedarik, hazırlama; araştırıp bulma, ele geçirme,<br />

edinme.<br />

tefÀòür (A.) : övünme, övünç.<br />

tefennün (A.) : değişme; fen öğrenme; bir çok şeyler öğrenme;<br />

sözü türlü türlü söyleme.


tefrìú (A.) : ayırma, seçme; ayırt etme.<br />

tehì (F.) : boş; boşuna; hünersiz, marifetsiz, bilgisiz; boşu<br />

boşuna, nafile.<br />

tekellüm (A.) : söyleme, konuşma; bir yazarın kendisini<br />

ölmüş farz ederek yazı yazması.<br />

tekmìl (A.) : kemale erdirme; bitirme, bitirilme, tamamlama,<br />

tamamlanma; tam, eksiksiz, bütün, hep.<br />

tekmìl-i maúÀmÀt u uãÿlÀt (A.) : makamları ve usullerin tekmili.<br />

tekmìl-i tetimmÀt (A.) : tetimmelerin tekmili.<br />

tekrÀr (A.) : bir şeyi iki veya daha çok defa yapma; yine, bir<br />

daha, yeniden.<br />

tekye (A.) : dayanma; güvenme; tekke.<br />

tekye-nişìn (A., F.) : tekkede oturan, derviş.<br />

telÀş (A.) : herhangi bir endişeden, kederden ileri gelen<br />

heyecanlı ve sıkıntılı acele; endişe, kaygı, tasa, sıkıntı,<br />

kuruntu.<br />

telò (F.) : acı.<br />

telve (T.) : fincanın dibine çöken kahve tortusu.<br />

temÀm (A.) : tamam, tam, eksiksiz, tam olma; bitme, bitirme,<br />

son; uygun, münasip; ne eksik, ne fazla; taşıtların hareketi<br />

için verilen işaret; doğru.<br />

temÀşÀ (F.) : bakıp seyretme; gezme.<br />

temeååül (A.) : bir şekil ve surete girme, cisimlenme; benzeşme.<br />

tenÀsüb (A.) : uyma, uygunluk; birbirini tutma; yakışma.<br />

teng (F.) : dar, sıkıntılı (şey, yer); küçük; denk, eşya, yük<br />

dengi; sıkı, yapışık; zavallı; nadir; zor; ince; bağ, kayış.<br />

tenge (T.) : kadın çamaşırı.<br />

tenhÀ (F.) : yalnız, ıssız, boş; yalnız, tek.<br />

tennÿr (A.) : fırın; tandır; etüv.<br />

ter (F.) : yaş, ıslak, rutubetli.<br />

teraóóum (A.) : merhamet etme, acıma.<br />

teravió (A.) : ramazanda yatsı namazı ile salât-i vitr arasında<br />

kılınan yirmi rekâtlık namaz.<br />

terÀzÿ (F.) : terazi.<br />

terbiyet (A.) : besleyip büyütme, beslenip büyütülme;<br />

eğitim; görgü; alıştırma.<br />

tercìó (A.) : üstün tutma, daha çok beğenme.<br />

teretor (T.) : ceviz, sarımsak, sirke, ekmek içi karıştırılarak<br />

yapılan bir nevi sos.<br />

terk (A.) : bırakma, bırakılma, koyuverme, salıverme,<br />

vazgeçme, vazgeçilme; boşama; ihmal.<br />

tersane (T.) : gemi yapılan yer, gemilik, tezgâh.<br />

tertìb (A.) : dizme, sıralama, hazırlama, düzene koyma; dizgi;<br />

sıra, dizi, düzen; reçete; fikrin ve ifadenin sıralanması,<br />

hadiselerin oluş tarzına göre anlatılması.<br />

tertìb-i dìvÀn (A.) : divanının tertibi.<br />

tesbìó (A.) : “sübhanallah” kelimesini söyleyerek Allah’a tazim<br />

etme; tespih.<br />

teslìm (A.) : bir emaneti yerine verme; bir şeyi yeni<br />

sahibine verme; hakikat olduğunu söyleme; dayanamayıp pes deme;<br />

kendini Allah’ın kaderine bırakma; bir saz eserinde, asıl hane<br />

ile mülâzimeyi bağlayan nağmeler olup bu nağmeler her hanede


tekrar edilmekle beraber mülâzimeye dâhil edilmez. Eskiden buna<br />

“terkîb-i intikal” de denilirdi; selâm verme, selâmetle dua<br />

etme; afetten masun kılma.<br />

teşhìr (A.) : şöhretlendirme, şöhretlendirilme; gösterme;<br />

sergiye koyup herkese gösterme; (bir mahkûmu) hakarete<br />

uğratmak için halka gösterme; dillere düşürme, ortalığa<br />

duyurma; çekme, çekilme.<br />

teşrìf (A.) : şereflendirme, şereflendirilme, şeref verme,<br />

verilme; gelmesiyle bir yere şeref verme, gelme; gitme.<br />

tetimmÀt (A.) : tetimmeler, eksiğin tam olması için katılan<br />

şeyler.<br />

tetimmÀt-ı bisÀù (A.) : minderin yokluğu.<br />

tevaúúuf (A.) : durma, eğlenme, bekleme; (-e) olma hâli.<br />

tev’em (A.) : ikiz; eş, benzer.<br />

tezgeh (T.) : tezgâh.<br />

tezyìn (A.) : ziynetlendirme, süsleme, süslenme.<br />

ùıfl (A.) : küçük çocuk.<br />

ùıfl-ı bü’l-heves (A.) : heves doluların çocuğu.<br />

ùıfl-ı òattÀn (A.) : sünnetçilerin çocuğu.<br />

tìà (F.) : kılıç.<br />

tìà-fürÿşÀn (F.) : kılıç satan.<br />

ùılısm (A.) : tılsım, esrarlı bir kuvvet taşıdığına inanılan<br />

şey, kimse; çare, tedbir; büyü.<br />

ùılısm-ı a‘ôamì (A.) : büyük tılsım.<br />

ùırıl (T.) : çıplak ve zayıf; parasız, züğürt.<br />

Ùırùır (T.) : tırtıl.<br />

Ùırsì : Tırsî İbrahim. Divan şairi, hattat (?-İstanbul 1728?).<br />

ùıırùır (T.) : tırtıl.<br />

tibyÀn (A.) : açık anlatma, bildirme.<br />

tìmÀr (F.) : yara bakımı; ağaç bakımı; hayvanı temizleme,<br />

tımar; beslediği sipahilerle harbe giden beylere -öşrünü almak<br />

üzere- ayrılan arazi.<br />

timur (T.) : demir.<br />

tìr (F.) : ok; Utarit.<br />

tirÀş (F.) : tıraş; üstten düz olarak yontma; üstten yontan ve<br />

yontarak düzelten.<br />

tiryÀkì (A.) : afyon düşkünü; keyif verici şeylerden birine<br />

düşkün olan; huysuz, titiz, aksi.<br />

tìşe (F.) : balta, nacak, külünk; keser.<br />

tìz (F.) : tez, çabuk; keskin, sık.<br />

tìz-i dest (F.) : eline çabuk, çabuk iş gören.<br />

ùomalmak (T.) : yükselmek, tümselmek.<br />

ùonbaz (T.) : ırmaklarda işleyen, altı düz kayık; üzerinde köprü<br />

kurulan, altı düz kayık biçiminde duba.<br />

ùop-ı meş‘al (T., A.) : tarraka da denilen üç köşeli, içi<br />

barutla doldurulmuş ve ağzı sicimle boğdurulmuş toptur.<br />

Genellikle ramazanda bunlar patlatılarak tiryakiler<br />

korkutulur ve kızdırılırdı.<br />

tor (T.) : sık gözlü ağ, ağ örgüsünde; toy işe alışkın<br />

olmayan, yabanî; olgunlaşmamış, ham; görgüsüz, çekingen,<br />

utangaç, acemi.<br />

ùoraman (T.) : tombul, iri yapılı, genç irisi.


ùorı (T.) : gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi kara olan (at); bu<br />

renkte olan.<br />

ùuàra (T.) : tura.<br />

tuófe (A.) : hediye, armağan; yeni çıkma, hoşa gider, güzel şey.<br />

ùÿl (A.) : uzunluk, boy; zaman çokluğu, uzun müddet.<br />

ùÿlÀ (A.) : daha uzun.<br />

ùÿl-i emel (A.) : hırs, tamah, tükenmez arzu.<br />

ùuman (T.) : don.<br />

Ùunca : Balkan yarımadasında Meriç ırmağının kolu, uzunluğu<br />

240 km (Türkiye kesimi 61 km). Türkiye topraklarına girdikten<br />

sonra tepelik araziden geçerek Edirne şehrini kuzey ve batıdan<br />

kuşatarak şehrin güneybatısından Meriç’e kavuşur.<br />

tur (T.) : tor, ağ veya örgü, ağ veya örgü suretinde yapılmış.<br />

ùura (T.) : tuğra; halat gibi örülmüş iplik çilesi; bazı<br />

oyunlarda vurmak için kullanılan düğümlenmiş mendil.<br />

ùuralı (T.) : benekli bir cins kumaş.<br />

ùurfe (A.) : turfa; görülmemiş, yeni, tuhaf, şaşılacak şey;<br />

Yahudilerce yenmesi haram olan; kaçınılması gereken.<br />

turşì (F.) : turşu.<br />

turş-rÿy (F.) : ekşi yüz.<br />

turunc (F.) : bütün Akdeniz ülkelerinde yetişen kışın yaprağını<br />

dökmeyen bir ağaç; bu ağacın portakala benzeyen suyu<br />

acımtırak meyvesi.<br />

ùuyÿr (A.) : kuşlar.<br />

ùuyÿr-ı bì-nühÀ (A.) : sayısız kuşlar.<br />

tülek (T.) : kurnaz açıkgöz, düzenci; alıngan, kuşkulu; korkak.<br />

türbe (A.) : mezar (genellikle ünlü bir kimse için yaptırılan);<br />

mezar üzerine çatılmış yapı.<br />

Türkì : Türk’e mensup, Türk ile ilgili; Türkçe yazılmış; türkü.<br />

türs (A.) : kalkan.<br />

U<br />

‘ÿd (A.) : ağaç, odun; öd ağacı; ut.<br />

‘ÿd-i ÚamÀrì (A.) : Kamar ödü, bir öd cinsi.<br />

‘ÿd-i MÀverdì (A.) : Maverd ödü; bir öd cinsi.<br />

‘uúde (A.) : düğüm; zor, karışık iş; istenip de<br />

ulaşılamadığından içe dert olan şey.<br />

‘ulüvv (A.) : yükseklik, büyüklük, yücelik.<br />

ummÀn (A.) : ulu, büyük, engin deniz, okyanus.<br />

‘unvÀn (A.) : kitap, mecmua, makale başlığı; ad, isim, lâkap,<br />

şan; şöhret.<br />

‘urbÀn (A.) : çöl Arapları, aşiretler, bedevîler.<br />

uràan (T.) : keten, kenevir, pamuk, jüt gibi türlü dokuma<br />

maddelerinden yapılan ince halat.<br />

Urus (T.) : Rus.<br />

usúumrı (T.) : sıcak ve ılık denizlerde sürü durumunda yaşayan,<br />

çizgili bir deniz balığı.<br />

uãÿl (A.) : asıllar, kökler; bir ilmin veya tekniğin asıl<br />

mevzuundan önce öğrenilmesi gereken esas, başlangıç bilgi;<br />

başlangıç; yol, yöntem, tertip, metot, nizam, kaide, düzen;<br />

birinin soyundan gelme kimseler; ana ve baba tarafından atalar.<br />

uãÿlÀt (A.) : usuller.


Usturumca : Selanik sancağında kaza merkezi bir şehir.<br />

Uşaú : Ýçbatý Anadolu bölümünde il merkezi þehir.<br />

‘uşşÀú (A.) : âşıklar; Türk müziğinde beş numaralı basit<br />

makamdır.<br />

‘uùÿfet (A.) : lütuf, nezaket, şefkat.<br />

Ü<br />

üftÀde (F.) : düşmüş, düşkün; bîçare; âşık.<br />

ülfet (A.) : alışma, kaynaşma; görüşme, konuşma; ahbaplık,<br />

dostluk; huy etme.<br />

ümmìd (F.) : umut, umma.<br />

Üsküdar : İstanbul’un Anadolu yakasında yer alır. Boğaziçi<br />

kıyılarının güney ağzına denir.<br />

üslÿb (A.) : tarz, yol, biçim, usul; ifade yolu.<br />

üstÀd (F.) : muallim, öğretmen; usta, sanatkâr; bir ilim veya<br />

sanat alanında üstün yeri olan kimse; üniversite profesörü.<br />

üstÀõ (F.) : bkz. üstÀd.<br />

üstüò v Àn (F.) : kemik.<br />

üstüò v Àn-ı kelb (F., A.) : köpek kemiği.<br />

üşmek (T.) : bir yere toplanmak; bir kişiye topluca saldırmak;<br />

köpekler havlayarak saldırmak.<br />

üştür (F.) : deve, cemel.<br />

üzengi (T.) : eyerin iki yanında asılı bulunan ve hayvana<br />

bindiğinde ayakların basılmasına yarayan, altı düz demir<br />

halka.<br />

V<br />

va‘d (A.) : söz verme, üstüne alma; yapılmasına söz verilen şey.<br />

va‘de (A.) : bir iş için önceden belirtilen zaman; bir işi<br />

geciktirmek için belirtilen zaman; ecel; (eski) söz verme.<br />

vÀdì (A.) : iki dağ arasındaki uzun çukur, dere; bir nehrin<br />

aktığı yer, yatak.<br />

vÀfir (A.) : çok, bol; aruzda MüfÀ‘aletün MüfÀ‘aletün vezni.<br />

vÀ‘iô (A.) : dinî öğütlerde bulunan.<br />

vaúÀr (A.) : ağırbaşlılık, temkinlik.<br />

vaúf (A.) : durdurma, alıkoyma; duruş, durma; kımıldanmama;<br />

ayırma, bağlama; bir malı veya mülkü satılmamak kaydıyla bir<br />

hayır işine bağışlama, bırakma.<br />

vÀúıf-ı esrÀr (A.) : gizli şeyleri, sırları bilen.<br />

vaúıyye (A.) : vuku bulan, olan, düşen; olagelen, rastlayan;<br />

geçen, geçmiş olan; halkın okka olarak kullandığı bir<br />

ağırlık birimidir. 400 dirheme bir vakiyye denir.<br />

vÀúì‘ (A.) : koruyan, saklayan; önleyici (tedbir, ilâç).<br />

vaút (A.) : vakit, zaman; saat, günün muhtelif saatleri;<br />

mevsim; münasip, uygun zaman; boş zaman; geçim; çağ, zaman;<br />

fırsat; muayyen, belirtilen zaman.<br />

vaút-i furãat (A.) : fırsat zamanı; fırsatın ele geçtiği zaman.<br />

vÀlÀ (F.) : yüksek, yüce.<br />

vÀlì (A.) : bir vilâyeti idare eden en büyük memur.<br />

vÀlide (A.) : doğuran; ana.


vÀlì-i mülk-i naôm (A.) : nazım mülkünün valisi.<br />

varaú (A.) : yaprak; kâğıt veya kitap yaprağı; yazılmış kâğıt;<br />

altın, gümüş ve diğer madenlerden dövülerek yapılan ince<br />

yaprak.<br />

Vardar : Yugoslavya ve Yunanistan’da ýrmak. Selanik körfezine<br />

dökülür. Vadisi Makedonya ve Sýrp bölgelerine bir giriþ<br />

yoludur.<br />

vÀriå (A.) : mirasçı, kendisine miras düşen; Allah adlarından<br />

biri.<br />

varoş (T.) : bir şehrin veya kasabanın kale hâricinde<br />

bulunan kısmıdır.<br />

vaãf (A.) : nitelik, bir kimsenin veya şeyin taşıdığı hâl,<br />

sıfat; bir kimsenin veya şeyin durumunu anlatarak tarif<br />

etme; övme; sıfat.<br />

vaãıl (A.) : erişen, ulaşan, kavuşan; Hakk’a eren.<br />

vaãl (A.) : ulaştırma, birleştirme, ulaşma, birleşme;<br />

kavuşma; ulama; sayfaları yapışan yazılı bir kitabı ayırma<br />

sanatı.<br />

vaşaú (T.) : kedigillerden, kulakları sivri, dişleri ve<br />

tırnakları keskin, kürkünden yararlanılan çok yırtıcı hayvan.<br />

vaø‘ (A.) : koyma, konulma; tayin etme; kurma, icat etme; bir<br />

şeye ad koyma; meydana getirme; duruş, tavır, hareket.<br />

vecÀhet (A.) : iri gözlülük, gürbüzlük.<br />

vecd (A.) : kendinden geçecek derecede dalgınlık; kendini<br />

kaybetme derecesine ilahî aşka dalma; aşırı heyecan;<br />

kederlenme.<br />

Vecdì : Dîvân şairi (ö. H.1141/M.1728). Asıl adı Vecdî Ahmed<br />

Ağa’dır. Mora’da Gerdusludur. Babası imam olduğundan kendisi<br />

müezzin oldu. Sonra Damad İbrahim Paşa sayesinde kapıcıbaşı<br />

oldu. 1141’de (1728/29) İzmir’de vefat etti.<br />

vech (A.) : yüz, surat, çehre; üst, satıh, düz, yüz; ön, alın;<br />

üslûp, tarz; sebep, vesile, münasebet; vasıta.<br />

vech-i menóÿs (A.) : uğursuz yüz.<br />

veàÀ (A.) : gürültü, patırtı, kavga; savaş.<br />

vekìl (A.) : birinin, işini görmesi için yerine bıraktığı veya<br />

yetki verdiği kimse.<br />

vekìl-i òarc : vekilharç, masraf görmekle vazifeli kimse, kâhya.<br />

ve lÀkin (A.) : amma, fakat.<br />

velì (F.) : velâkin, amma, fakat.<br />

velìde (A.) : cariye.<br />

velìk (F.) : lâkin, amma, fakat, ancak, şöyle ki.<br />

velvele (A.) : şaşkınlık; gürültü, patırtı, yaygara,<br />

şamata; Türk müziğinde usulün darp parçacıklarına ayrılarak<br />

vurulma şekli.<br />

vesvese (A.) : işkil, şüphe; kuruntu.<br />

-veş (F.) : gibi manasını veren bir benzetme edatı.<br />

vezìr (A.) : valilik, vekillik gibi yüksek rütbelerde bulunan<br />

“paşa” unvanı taşıyan kimse; satranç oyununda şahtan sonra<br />

gelen en değerli taş.<br />

vezn (A.) : tartma, tartılma; tartı; ağırlık.<br />

vìrÀn (F.) : yıkık, yıkılmış; kederli, üzgün.<br />

vìrÀne (F.) : yıkılmış veya pek harap olmuş yapı.


viãÀl (A.) : ulaşma, bitişme; sevgiliye kavuşma.<br />

vişn-Àb (F.) : vişne şurubu, vişne şerbeti.<br />

Vize : Marmara bölgesinde (Istýranca bölümü, Kýrklareli ili)<br />

ilçe merkezi.<br />

vuãlat (A.) : bir şeye ulaşma, yetişme; sevgiliye kavuşma.<br />

vuøÿ (A.) : abdest alma; abdest.<br />

vücÿb (A.) : vacipli ve lüzumlu olma; bırakılmaması mümkün<br />

olmama; lâyık olma.<br />

vücÿd (A.) : bulunma, var olma, varlık; insan veya hayvan<br />

gövdesi; ten.<br />

vücÿh (A.) : yüzler, çehreler, suratlar; bir memleketin ileri<br />

gelenleri; satıhlar; Kur‘an’ın bazı okunuş tarzları.<br />

vüs‘at (A.) : genişlik, bolluk; para durumu; boş meydan, fırsat.<br />

Y<br />

yÀ (F.) : o hâlde, öyleyse.<br />

yÀd (F.) : hatırlama, anma; hatır, gönül.<br />

yaàır (T.) : hayvanların sırtlarında çıkan yara; sırtı yaralı<br />

hayvan.<br />

yaònì (F.) : zahire, azık; pişmiş şey; yahni, et yemeği.<br />

yÀòud (F.) : veya; isterseniz; iyisi, daha doğrusu.<br />

yañşaú (T.) : çok sözlü, boşboğaz, geveze.<br />

yapışúan (T.) : lücuzetli, yelmeşik; bir bitki adı.<br />

yÀr (F.) : dost; sevgili; tanıdık, ahbap; yardımcı.<br />

yÀrÀn (F.) : dostlar.<br />

yardah (T.) : özellikle kötü işlerde yardımcı.<br />

yÀre (F.) : yara.<br />

yÀr-ı gÀr (F., A.) : mağara dostu; Hicret esnasında Hz.<br />

Muhammed’e mağarada arkadaşlık etmiş olan Hz. Ebubekir; çok<br />

vefalı arkadaş.<br />

yedek (T.) : akıntıya karşı sahilden kayık ve gemi çekmeye<br />

mahsus ip.<br />

yedekçi (T.) : akıntılı sahillerde ilerlemekte ve dönemeçleri<br />

aşmakta güçlük çeken kayıklar ve yelkenli gemiler tarafından<br />

verilen halatları çekerekten, halat ve gemileri akıntıya<br />

karşı yükselten ve dönümlerden aşıran adamlara verilen ad.<br />

yegÀn (F.) : birler, tekler.<br />

yegÀn yegÀn (F.) : birer birer, ayrı ayrı, tek tek.<br />

yegin (T.) : zorlu, katı, şiddetli; baskın, üstün.<br />

yehÿd (A.) : Yahudi, Hz. Yakub’un oğlu Yahuda soyundan gelenler,<br />

İsrail oğulları.<br />

yehÿdì (A.) : Yahuda’ya mensup olanlar, Yahudi.<br />

yek (F.) : bir tek; birlik, bir oluş.<br />

yek-bìn (F.) : bir gören.<br />

yeke (T.) : kayıkta dümeni kullanmak için dümenin baş tarafına<br />

takılan kol.<br />

yek-pÀre (F.) : tek parça, bir parçadan ibaret, bütün.<br />

yek-tÀ (F.) : tek, eşsiz, benzersiz.<br />

yelek (T.) : ceket altına giyilen kolsuz ve kısa giysi; kuş<br />

kanadının büyük tüyü, telek; okun yay kirişine takılan<br />

bölümündeki tüy.


yelúovan (T.) : saatin, dakikaları gösteren ve akrepten daha<br />

uzun olan ibresi; yelin yönünü göstermek için dik bir eksene<br />

geçirilen türlü biçimlerde hafif levha; yelkovangillerden,<br />

kanatları sivri, siyahımsı veya gövdeli bir deniz kuşu.<br />

yemeklik (T.) : hayvana yem olmağa elverişli tahıl; hayvana<br />

tahıl dökülen yer.<br />

Yemen : Arap yarýmadasýnda devlet; batýda Kýzýldeniz, kuzeyde<br />

Suudi Arabistan, güneyde Güney Arabistan Federasyonu ile<br />

sýnýrlýdýr. Baþkenti Sana’dýr.<br />

Yeñice : Yunanistan’da Selanik’in batýsýnda, Vardar ýrmaðýnýn<br />

geçtiði Selanik ovasý kuzeyinde, Selanik-Vodina yolu<br />

üzerinde kasaba. Osmanlý devrinde kaza merkezidir.<br />

yeñiçeri (T.) : Orhan Gazi tarafından Yeniçeri Ocağı adıyla<br />

1362’de kurulan, II. Mahmud zamanında Nizâm-ı Cedîd adındaki<br />

asker ocağının kurulmasıyla kaldırılan (1862) Osmanlı<br />

İmparatorluğunun piyade asker sınıfı; bu asker sınıfından<br />

olan er.<br />

yoràa (T.) : atlarda, rahvana yakın bir yürüyüş biçim, yumuşak<br />

rahvan.<br />

yügrük (T.) : güçlü, çevik, çalışkan, eline ayağına çabuk;<br />

yürekli; iyi yürüyen, iyi koşan; at yarışı, koşu, yörük.<br />

Z<br />

øabù (A.) : sıkı tutma; idaresi altına alma, kendine mal etme;<br />

silâh kuvveti ile bir yeri alma; anlama, kavrama; kaydetme,<br />

özetini yazma.<br />

zÀd (A.) : azık, yiyinti.<br />

zÀde (F.) : evlat, oğul; insaniyetli, doğru adam; doğmuş,<br />

meydana gelmiş manalarıyla birleşik kelimeler yapar.<br />

ża‘f (A.) : zayıflık, kuvvetsizlik, arılık; meyil, gönül akışı,<br />

bir şeye karşı duyulan aşırı istek.<br />

za‘ferÀn (A.) : safran.<br />

zaàar (T.) : küçük köpek, tazı, çoban köpeği; bodur, bacaksız;<br />

söz taşıyan; birinin ardına takılan.<br />

zÀhid (A.) : çok aşırı sofu; kaba sofu; (Alevîlerce) Kızılbaş<br />

olmayan.<br />

ôÀhir (A.) : görünen, görünücü, açık, belli, meydanda; elbette,<br />

şüphesiz öyledir ya; galiba, zannederim, umulur ki; görünüşe<br />

göre, anlaşılan, meğer, dış yüz, görünüş.<br />

õaòìre (A.) : gerektiği zaman harcanmak üzere anbarda<br />

saklanan hububat, yiyecek.<br />

zaòm (A.) : yara.<br />

zaómet (A.) : rahatsızlık eziyet, sıkıntı; zor, güç; yorgunluk.<br />

zÀ’id (A.) : artan, artıran; lüzumsuz, gereksiz; müstezatların<br />

“Mef‘ûlü Fa‘ÿlün” vezninde olan kısmı.<br />

øa‘ìf (A.) : zayıf, güçsüz, kuvvetsiz, takatsiz, kansız, arık;<br />

gevşek; tembel.<br />

ôÀlim (A.) : zulmeden, haksızlık eden.<br />

øamm (A.) : artırmak, katma, ekleme; bir harfin mazmun; zammeli<br />

yani o ile okunması.<br />

ôann (A.) : sanma, sanı, sezme; şüphe, işkil.


zÀr (F.) : ağlayan, inleyen; zayıf, dermansız; inleme, ağlayış.<br />

-zÀr (F.) : isimlere eklenerek yer adı bildirir.<br />

żarar (A.) : bir menfaatin bozulması veya kaybolması; ziyan,<br />

eksiklik, kayıp.<br />

ôarìfÀne (A.) : zarif olana yakışacak şekilde, zariflikle,<br />

incelikle.<br />

ôarùa (A.) : yellenme.<br />

øÀyi‘ (A.) : elden çıkan, kaybolan, yitik; zarar, ziyan.<br />

zebÀn-ı nÀs (F., A.) : insanların dili.<br />

zeber (F.) : üst; üst derecede bulunan kimse, amir; hâkim;<br />

mahir.<br />

zebÿn (F.) : zayıf, güçsüz, aciz.<br />

õeúan (A.) : iki çene kemiğinin aşağıda birleştiği nokta; yüzün<br />

alt ucu; çene.<br />

zelle (A.) : sürçüp, kaymalar; yanılmalar, yanlışlar; suçlar;<br />

bilhassa din dışı büyük hatalar, günahlar.<br />

zemÀn (A.) : zaman, vakit, çağ, devir; mehil, süre; mevsim.<br />

zemÀne (A.) : devir, vakit; şimdiki zaman; baht, talih, felek.<br />

zemherìr (A.) : gün dönümünden sonraki şiddetli soğuklar, kara<br />

kış.<br />

õemm (A.) : yerme, kınama.<br />

zen (F.) : kadın.<br />

-zen (F.) : vurucu, vuran, atan, çalan manalarına gelerek<br />

birleşik kelimeler meydana getirir.<br />

zenbìl (A.) : zenbil.<br />

zenbÿr (F.) : arı.<br />

zenbÿr-i eşek (F., T.) : eşek arısı.<br />

zencef (T.) : giysinin iç dikişi, kısalmış elbisenin eteğine<br />

konularak içe katılan dar ve uzun parça.<br />

zencìr (F.) : zincir; Türk müziğinde bir mürekkep usuldür.<br />

zencìr-i elem (F., A.) : elem zinciri.<br />

zen-dost (F.) : kadınlardan hoşlanan, zampara.<br />

zenne (F.) : kadın kısmı; orta oyununda kadın rolünde ve kadın<br />

kılığında bulunan erkek.<br />

zen-pÀre (F.) : zampara.<br />

zen-perest (F.) : kadına düşkün erkek.<br />

zer (F.) : altın; akçe, para.<br />

zerde (F.) : zerde; safran, pirinç ve şekerle pişirilen tatlı;<br />

yumurta sarısı; safran.<br />

zerre (A.) : pek ufak parça, molekül.<br />

zevrÀú (A.) : kayık, sandal; Mekke’de yapılan zemzem şişesi,<br />

zemzem ibriği, kabı; çiçek testisi, çiçek kadehi; şişe.<br />

zevrÀú-ı İslÀm (A.) : İslâm kayığı.<br />

zevú (A.) : tadım; tatma, tat; hoşa giden hâl, haz; manevî<br />

haz; boş vakit geçirme; eğlence, eğlenti, cümbüş, eğlenme;<br />

güzeli çirkinden ayırt etme kabiliyeti; alay etme, eğlenme.<br />

õevú-Àver (A., F.) : zevk getiren, zevklendiren.<br />

õevú-baòş (A., F.) : zevk veren; Türk müziğinin birkaç asırlık<br />

bir mürekkep makamı olup zamanımıza kalmış numunesi yoktur;<br />

meşhur bir çeşit lâle.<br />

zeytÿn (A.) : zeytin.


zıbun (T.) : bebeklere iç çamaşırı olarak giydirilen ince<br />

pamukludan kısa giysi; kışın esvap altına giyilen kolsuz<br />

giysi.<br />

żırÀr (A.) : karşılıklı zarar verme.<br />

żıràÀm (A.) : arslan.<br />

zìb (A.) : süs, bezek.<br />

zìbÀ (F.) : süslü; yakışıklı, güzel.<br />

zìbaú (A.) : civâ.<br />

zìb-i meclis (A.) : meclisin civâsı, mecliste yerinde duramayan<br />

(kimse).<br />

zibl (A.) : süprüntü; gübre.<br />

zift (A.) : karasakız, katrandan çıkarılan, kolay kırılan, az<br />

sıcakta eriyen katı, siyah, parlak bir madde olup en çok<br />

gemi kalafatında kullanılır.<br />

zióÀm (A.) : kalabalık, sıkışıklık; darlık.<br />

zih-gìr (F.) : ok atanların parmaklarına geçirdikleri halka,<br />

yüzük.<br />

õikr (A.) : anma, anılma; bildirme, bildirilme.<br />

zimÀm (A.) : yular, hayvan yuları.<br />

zimÀm-ı taãarruf (A.) : tasarruf yuları, hükmetme yetkisi.<br />

õimmì (A.) : İslâm devleti tebaasından olan ve haraç veren<br />

Hristiyanlar ve Yahudiler.<br />

zindÀn (F.) : karanlık, yer altı hapishanesi; pek karanlık,<br />

sıkıntılı yer.<br />

zìnet (A.) : süs, bezek.<br />

zinhÀr (F.) : sakın!, asla, olmaya, aman!<br />

zìr (F.) : alt, aşağı; tiz perde.<br />

zìrÀ (F.) : çünkü, şundan dolayı ki.<br />

õirÀ‘ì (A.) : ziraate ait, ziraatle ilgili, tarımsal.<br />

õi-rÿó (A.) : canlı.<br />

zişt (F.) : çirkin.<br />

zişt-i rÿy (F.) : çirkin yüzlü.<br />

zivÀne (F.) : bir kilit dilinin yerleşmesi için açılmış delik.<br />

zìver (F.) : süs, bezek.<br />

øiyÀ (A.) : ışık, aydınlık.<br />

ziyÀde (A.) : artma, çoğalma; artan, fazla kalan; çok bol;<br />

aşırı, fazla.<br />

øiyÀfet (A.) : misafir kabul etme; misafiri yedirip içirme,<br />

şölen.<br />

ziyÀn (F.) : zarar, kayıp.<br />

zort (.) : karşı gelme.<br />

ôuhÿr (A.) : görünme, meydana çıkma, baş gösterme, türeme.<br />

zuúÀú (A.) : sokak.<br />

zu‘m (A.) : bâtıl zan, sanı, boş inanç; şüphe.<br />

zÿr (F.) : kuvvet, güç.<br />

ôurafÀ (A.) : zarifler, nazik, ince duygulu, hoş konuşmayı<br />

bilir, zeki kimseler; sevici kadınlar.<br />

ôurna (T.) : keskin bir ses çıkaran ve çoğu zaman davulla veya<br />

dümbelekle birlikte çalınan nefesli çalgı.<br />

zübde (A.) : bir şeyin en seçkin parçası; öz, özet, sonuç.<br />

zühhÀd (A.) : zahitler, çok aşırı sofular; kaba sofular.


zülf (F.) : yüzün iki yanından sarkan saç lülesi; sevgilinin<br />

saçı.<br />

zülf-i perìşÀn (F.) : perişan, dağınık saç.<br />

zümre (A.) : bölük, takım, cemaat, topluluk, sınıf, cins, grup.<br />

züyÿf (A.) : kalp, silik.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!