12.07.2015 Views

2 - Türkiye Barolar Birliği Yayınları

2 - Türkiye Barolar Birliği Yayınları

2 - Türkiye Barolar Birliği Yayınları

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİÖİXXIV. OLAÖAN GENEL KURUL•24-25 MAYIS 1997 GAZIANTEPBAŞKANLIK RAPORUYÖNETiM KURULU ÇALIŞMA RAPORU


658.422T9291997k. ı000741


12- Avukatın prim borcunun süresinde ödenmemesi halinde Baroaleyhine para cezası tahakkuk ettirilemeyeceği. _(j ~;13- Trafik Tescil Kuruluşlarının avukatlara bilgi vermesi gerektigı~·. c'\


11 - Gelecek dönem bütçesi ile bütçe yönetmeliğinin görüşülmesi ve kabulü,12- <strong>Barolar</strong>dan alınacak Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği keseneklerinin saptanması,13- Yerli ve yabancı kongretere gidecek delegeterin seçilmesi veya bukonuda Yönetim Kuruluna yetki verilmesi,14- Gelecek Olağan Genel Kurul toplantı gün ve yerinin saptanması,15- Birlik Başkanı'nın kapanış konuşması,2. GÜN16 - Seçimler,a) Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı Seçimi,b) Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu için 1 O asil, 1 O yedeküye seçimi,c) Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Disiplin Kurulu için 7 asil, 7 yedek üyeseçimi,d) Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Denetleme Kurulu için 3 asil, 3 yedeküye seçimi.VII


BAŞKANLIK RAPORU24. Genel Kurulumuza katılan değerli delegeleri, Baro Başkanlarınıve bugün kendileri ile birlikte olmaktan mutluluk duyduğumuzmesleğimizde 40 yılını dolduran üstadlarımızı ve sayınkonukları saygı ile selamlıyor; Genel Kurulumuzun başarılı geçmesinidiliyorum.27-28 Mayıs 1995 yılında Balıkesir'de yapılan 23. Genel Kurul'daalınan karar gereği 24. Olağan Genel Kurulumuzu Gaziantep'teyapıyoruz. Bu Genel Kurul'un hazırlıklarını büyük birözveri ve gayretli çalışmaları ile tamamlayan ve bizleri konukeden Gaziantep Barosu'nun değerli Başkanı Bahattin Bozgeyik'e,Baro Yönetim Kurulu üyelerine, Birlik delegelerine ve Genel Kurul'unhazırlık çalışmalarına katkı ve yardımda bulunan herkese,her kurum ve kuruluşa Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği adına içtenlikleteşekkür ederim.Geçen dönem içinde yitirdiğimiz tüm meslekdaşlarımızı, baştamenfur bir cinayete kurban giden Gümüşhane Baro Başkanı AliGünday ve mesleğini icra ederken öldürülen Ercan Gezginci olmaküzere, sevgiyle, saygıyla anıyoruz.Balıkesir'de yaptığımız Genel Kurul'dan günümüze kadar geçeniki yıllık süre içindeki faaliyet ve çalışmalarımız YönetimKurulu'nun raporunda yer almış ve bu rapor bastırılarak sizleredağıtılmış bulunmaktadır. Bu süre içinde Yönetim Kurulu, DisiplinKurulu ve Denetleme Kurulu üyelerimiz büyük bir özveri ileyaptıkları çalışmalarıyla Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin kamuoyundakietkinliğini, değerini ve ona duyulan güven duygusunu arttırmışlardır.Bu meslekdaşlarıma ve ayrıca bir önceki ve şimdikiBaro Başkanlarımıza, Başkanlık görevini üstlendiğim bir yıl bo-VIII


yunca bana verdikleri· destek ve yardımları için de özellikle teşekkürve minnetlerimi ifade etmek isterim.Geçen Genel Kurul'dan bugüne geçen ikfyıllık süre içerisindemesleğimizin, yargımızın ve ülkemizin sorunları ne yazık kiazalmamış, giderek artmıştır.Daha çağdaş bir Avukatlık Yasası'na kavuşmak, <strong>Barolar</strong> veTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği üzerindeki Adalet Bakanlığı vesayetindenkurtulmak konusundaki ümitlerimiz bugüne kadar gerçekleşememiştir.İki yıl önce TBMM Genel Kurul gündeminde yer alanAvukatlık Yasa Tasarısı, o tarihlerdeki Başbakan ve TBMM'ndegrubu bulunan siyasi parti yetkililerinin verdikleri Bözlere rağmenyasalaşamamış ve parlamento seçimlerinin yapılması sonucukadük olmuştur. Yeni parlamentoda bu tasarıyı ve diğer bazı yasatekliflerini üstlenen milletvekilleri olmuşsa da, bu tasarı ve tekliflerhalen TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülme sırası beklemektedirler.Aslında bu tasarı ve teklifler dahi geçen zamaniçinde eskimişler, günün gereksinimlerini karşılamaktan uzakdüşmüşlerdir. Bu nedenle Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği. yeni bir AvukatlıkYasa Taslağı hazırlamak üzere komisyon kurmuştur. Biryılı aşkın süredir çalışan komisyonumuzun Çalışmaları sona ermeküzeredir. Bu çalışmalar son bulunca hazırlanan taslak <strong>Barolar</strong>ımızınve meslekdaşlarımızın incelemesine sunulacak, geleceköneri ve eleştiriler dikkate alınarak son şekli verildiktensonra yasalaşması için gayret gösterilecektir. Yeni bir AvukatlıkYasası ile çözümlenebilecek pek çok sorunumuz vardır. Bunlarınbaşında Adalet Bakanlığı vesayetinden kurtulmak, <strong>Barolar</strong>ımızın,Birliğiınİzin ve meslektaşlarımızın bağımsızlığını sağlamakgelmektedir. Mart 1997 içinde Berlin'de toplanan ve Birliğimizitemsilen benim de katıldığım Avrupa ülkeleri Baro ve BirlikBaşkanları toplantısında, toplantıya katılan 84 Başkanın hepsi,<strong>Barolar</strong> bağımsız olmadıkça Avukatların ve Avukatlar bağımsızolmadıkça yargının bağımsız olamayacağını ifade etmişlerdir.Yargının "sav-savunma-karar" bütünlüğünden oluştuğu, günümüzdetüm uygar uluslarca kabul edilmekte, ülkemizde deIX


devlet yetkililerinin büyük çoğunluğu, başta Sayın Cumhurbaşkanımızolmak üzere, bu temel esası ifade etmektedirler. Ancakyargının bir temel unsuru olan savunmanın, avukatlık mesleğininsorunları sadece Avukatlık Yasası ile çözümlenebilecek niteliktedeğildir. Bu sorunların tamamen çözümlenebilmesi için AvukatlıkYasası yanında, Anayasa ve diğer bazı yasalarda da değişiklikleryapılması gereklidir.Herşeyden önce, Anayasa'da yapılacak değişiklik ile Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'nin Anayasa'nın yargı bölümünde yer alması sağlanmalıdır.Ayrıca Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile AnayasaMahkemesi'nde Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nden de üye yer almalı,keza Birliğimize Anayasa Mahkemesi'nde dava açma hakkıtanınmalıdır.Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılacak değişiklik ile, vergi adaletiile hiçbir şekilde bağdaşmayan, kazanca göre vergi ilkesine tersdüşen, serbest avukatların hayat standardı esasına dayalı vergilendirilmesisisteminden mutlaka vazgeçilmelidir. Avukatın yaptığıgörevin "kamu görevi" niteliğini gözardı eden, avukatı tüccarolarak gören bir zihniyetin sonucu olan hayat standardı esasınadayalı peşin vergi sistemi, meslekdaşlarımız için dayanılmaz biryük haline gelmiş ve özellikle mesleğe yeni başlayacak olanlarınyazıhane açmalarını engelleyen bir unsur halini almıştır.Maliye Bakanlığı bir yandan bu adaletsiz vergi sistemini ısrarladevam ettirirken, öte yandan Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer227. maddesindeki yetkisini de haksız ve yanlış kullanarak,avukatların Vergi Beyannamelerini Serbest Muhasebeci veyaSerbest Muhasebeci Mali Müşavirlere imzalatma zorunluluğunubir Genel Tebliğ ile yürürlüğe sokmuştur. Baro Başkanlarımızıntoplanarak oybirliği ile aldığı karar sonucu 1 nolu Tebliğ hakkındadava açılmış ve Danıştay 4. Dairesi davada yürütmeyidurdurma kararı vermiştir. Ancak Maliye Bakanlığı yargı kararınıetkisiz kılmak için bu kez 2 numaralı Tebliğ'i yayınlamış,onun hakkında da iptal davası açılmış ve yürütmeyi durdurmakararı alınmıştır. Maliye Bakanlığı yargı kararlarına saygısızlığınX


tipik bir örneğini vererek bu kez aynı hükümleri öngören 3 numaralıTebliğ'i yürürlüğe sokmuştur. Bu tebliğ aleyhine de açılaniptal davasında yine yürütmeyi durdurma kararı alınmıştır.Kendisini adaletin, yargının üstünde görenlere, ben yaptım oldudiyenlere her zaman olduğu gibi en güzel cevabı yine yargı vermiştir.Yıllardır sürüncemede bırakılan, verilen sözlere rağmen hiç birolumlu adım atılmayan önemli bir sorunumuz da kamu avukatlarınınmali haklarına ve statülerine ilişkin sorunlardır. Devletin,kendi haklarını savunan kamu avukatlarına karşı bu tutumunuanlamaya olanak yoktur. Kamu avukatlarının mali sorunları giderekartmıştır. Bunun yanında sosyal hakları ve statülerini belirleyenhükümlerde de yapılması gereken düzeltmeler hala yapılmamıştır.Kendilerine bu durum aktarılan yetkililer, ilk zamanlarduyarlı gözüküp düzeltme yolunda sözler verirlerken, sonzamanlarda bu duyarlılıklarını da yitirmiş gözükmektedirler.Parlamentomuz da maalesef son iki yıldır yasama görevini, kendiözlük haklarına ilişkin olanlar dışında, hemen hemen hiç yerinegetirmemekte, sen-ben kavgası ile zamanını doldurmaktadır. Buneqenle kamu avukatlarının sorunlarını halledecek yasa önerileride Adalet Komisyonu'nda görüşülmeyi beklemektedirler.Sorunlarımızı her yılDanıştay Kuruluş Yıldönümü konuşmalarımızda,Yargı Yılı açılış konuşmalarımızda ve diğer konuşmalarımızdadile getiriyoruz. Ama yetkililerden olumlu hiç bir davranışgöremiyoruz. Bu durum giderek adeta bir sağırlar diyaloğunadönüştü. Bu hep böyle devam edemez. Makul bir süre içindesorunlarımızın çözümü yolunda olumlu davranışı yetkililerdengöremez isek, ciddi bir takım eylemleri uygulamaya koymak zorundakalabiliriz.Adalet devletin temelidir özdeyişini gerçekleştirmek için çalışanyargı organlarımız, hala bağımsızlıklarına tam olarak kavuşamamışlardır.Yargı bağımsızlığının tam olmadığı bir ülkede,adaletin devletin temeli olamayacağı açıktır. Yargı bağımsızlığı-XI


nın sağlanabilmesi için, sık sık tekrarladığımız üzere, Hakimler veSavcılar Yüksek Kurulu'nda Adalet Bakanı ve Müsteşarı yer almamalıdır.Bu asgari koşuldur. Bunun yanında Kurul'un kendipersonel müdürlüğü ve teftiş kurulu oluşturulmalıdır. Bu görev veyetkiler Adalet Bakanlığı'nın elinden alınmalıdır. Yargıç ve Savcılarıngöreve ilk girişlerindeki sınavlar da bu Kurul eli ile yapılmalıdır.Yıllardır tekrarladığımız bu istemierin ne derece haklı olduğunu,geçen yılki atama işlemleri ile bu yılın Mayıs ayı başındayapılmak istenen atamalar göstermiş ve Kurul üyesi Sayın ZuhalÇokar'ın istifası ile de iyice anlaşılmıştır. Ayrıca, yukarıda belirttiğimüzere, Avrupa Baro ve Birlik Başkanlarının Mart 1997 toplantısındavurgulandığı üzere, <strong>Barolar</strong>ın bağımsız olmadığı bir ülkedeyargının bağımsız olmasına da olanak yoktur.Yargı bağımsızlığı, Avrupa Birliği'nin temel koşullarındandır.Ülkemiz hakikaten Avrupa Birliği'ne üye olmak istiyorsa, öncelikliolarak yargı bağımsızlığını sağlamak zorundadır.Ülkemizde yargı kararlarına saygısızlık da giderek artmaktadır.Anayasa'nın 138. maddesine aykırı olarak yargı kararları hiçesayılmakta, yargı kararları etkisiz hale getirilmek istenmekte,Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa'ya aykırı bularak iptal ettiğiyasalar, aynı içerikle yeniden yürürlüğe sokulmaktadırlar. Yargıkararlarına saygı göstermeyenler, yargının sorunlarını halletmekonusunda da duyarsız kalmaktadırlar. Ülkemizin acil bir yargıreformuna gereksinimi vardır. Ancak bu konuda hazırlık çalışmalarınadahi başlanmamıştır. Davaların gerekli gereksiz nakledilmeleri,davaların uzayıp gitmesi kamu oyunda yargıya olangüveni sarsmaktadır. Bunun son örneği, bir buçuk yıldır mahkemedenmahkemeye nakledilen gazeteci Göktepe davasıdır.Yargıyı hiçe sayanlar, yargı kararlarına saygı duymayanlar,günün birinde yargı güvencesine gereksinim duyabilecekleriniun utmamalıdır lar.Geçen Genel Kurulumuzdan bu yana özellikle 1996 ortalarındanitibaren ülkemizin giderek artan en önemli so:ı;unu rejim so-XII


unu olmutur. Demokratik, laik hukuk devletini ortadan kaldırmakisteyen, Atatürk'ün bizlere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'niteokratik bir devlet haline getirmek isteyen güçler, ne yazıkki, siyasi iktidarın içinde dahi kendilerine yer bulabilmişler,devlet içinde büyük bir kadrolaşma hareketine girişmişlerdir. ·Birmeslek okulu olması gereken imam-hatip okulları, eğitim birliğiyasasına aykırı olarak birer lise haline dönüştürülmüş ve belirlibir siyasi görüşün merkezi haline getirilmişlerdir. 8 yıllık kesintisizeğitime karşı bu çevrelerin direnişi, bu yapılanınayı açıkçaortaya çıkarmıştır. Ülkemizin geleceği açısından, 8 yıllık kesintisiztemel eğitimi gönülden destekliyoruz. Ancak bu konuda dikkatedilmesi gereken nokta, konulacak derslerle bu eğitime dahil tümokulların birer imam-hatip okulu haline getirilmelerinin önlenmesidir.1996 yılı içinde Susurluk'da meydana gelen bir trafik kazası,ülkemizde çetelerin devlet içine sızdıklarını, çete-emniyet-siyasetçiüçgeninin hukuku bir yana iterek, hukuk dışı bir mafya yönetiminiuygulamaya koyduğunu ortaya çıkarmıştır. Hukukunüstünlüğünü temel alan hukuk devleti kavramını geçerli kılahilrnekiçin, sorumluların en kısa zamanda yargı önünde hesap vermelerigerekir. Bu olayla ilgili olarak iki milletvekilinin dokunulmazlıklarınınkaldırılması istemine ilişkin Savcılık yazısı, önceAdalet Bakanlığı tarafından iade edilmiş, şimdi de iki ayı aşkınsüredir Başbakanlık'da bekletilmektedir. Oysa gerek Adalet Bakanlığı'nın,gerek Başbakanlığın, böyle bir istemi inceleyerek değerlendirmeyetkileri yoktur. Anayasa Mahkememiz de bu hususu1971 tarihli iki kararında vurgulamıştır. Bu konuda yetki doğrudandoğruya TBMM'ndedir. Bu durumda istem yazısının derhalTBMM'ne gönderilmesi gerekirken, bunun yapılmaması ve basındayer alan haberlere göre bir takım siyasi pazarlıklarda kullanılması,hukuka aykırı, hukuk devleti kavramı ile bağdaşmazbir tutumdur.Geçtiğimiz yıl içinde yaşanan ve hem mesleğimiz, hem de laiklikilkesi açısından önemli bir olay, Adalet Bakanlığı'nın çıkar-XIII


dığı bir genelge ile bayan avukatların başörtüsü ile görev yapmalarıyolunu açacak bir girişimde bulunmasıdır.Adalet Bakanlığı'nın, Anayasa Mahkemesi ile Danıştay'ın çeşitlikararlarına aykırılık teşkil eden ve bu nedenle yargı kararlarınasaygısızlık anlamı da taşıyan bu Genelgesi aleyhine açtığımızdavada Danıştay 8. Daire'si yürütmenin durdurulmasınıkararlaştırmış; Bakanlık tarafından bu karara yapılan itiraz daDava Daireleri Genel Kurulu tarafından reddedilmiştir. Basındayer alan haberlere göre Adalet Bakanlığı bu kez aynı şeyi yasayolu ile sağlamaya çalışmaktadır. Ancak bunda başarılı olamayacağınave TBMM'nden böyle bir yasayı geçiremeyeceğine inanıyoruz.Böyle bir yasanın TBMM'nde kabul edildiğini varsaysakbile, bunun Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceğindenen ufak bir kuşkumuz mevcut değildir.Gazetelerde yer alan haberlerden ve Adalet Bakanı'nınTBMM'nde yaptığı bir konuşmadan anladığımız üzere, BakanlıktaAvukatlık Yasası ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. Başkayasa çalışmalarında komisyonlara Birliğimizden temsilci daveteden Adalet Bakanlığının, doğrudan doğruya bizleri ilgilendirenbir yasa tasarısı çalışmalarında bizlerle diyaloğa girmekten kaçınmasınıdeğerlendirmeyi siz Sayın Genel Kurul üyelerine bırakıyorum.Ancak şunu belirteyim ki, Sayın Bakan Şevket Kazan,<strong>Barolar</strong> üzerinde egemenlik kurma heveslerini gerçekleştiremeyecektir.Siyasal iktidarın bir kanadı, herkesin inancına göre farklı hukukkuralları önermiş, ancak tepkiler üzerine son ogünlerde bukonudan söz etmeyi bırakmıştır. Konunun her an yeniden gündemegetirilmesi olasılığı nedeniyle bu konu hakkındaki görüşlerimizibelirtmekte yarar görüyorum. Ulusal birliğin temeli hukukbirliğidir. Hukuk birliği sağlanmamış bir ülkede, ulusal birliğisağlamanın . olanağı yoktur. Hukuk birliği sayesindedir ki, birulusun "vatandaşları" söz konusu olur. Çok hukuklu sistemde ise,ancak ünımet üyeliğinden söz edilebilir ve çok hukuklu sistemXIV


giderek kapitilasyonlara yol açar. Osmanlı Devletinde dahi 19.asrın başından itibaren hukuk birliğinin sağlanması çalışmalarıyer almış iken, 21. asra girmek üzere olduğumuz günümüzde çokhukuklu bir ülke haline ülkemizi dönüştürmek istemenin tek anlamıolabilir. O da uluşumuzu ümmet haline çevirme istemidir. ~~Türkiye Cumhuriyeti'nin Anayasa'da yer alan ve değiştirilemezolduğu kabul edilen nitelikleri, günümüzde, törpülene törpüleneyıpratılmak istenmektedir. Sivas olaylarını Sincan olayları takipetmiş, son olarak da Erzurum'da sahnelenen "Bir Hak Düşmanı"isimli tiyatro eseri ile teokratik devlet propagandası yapılmış,halk silahlı kuvvetler aleyhine silahlanmaya ve silahlı mücadeleyeteşvik edilmiştir. Anayasal temel rejimimizi korumakla görevliAdalet Bakanı, Sivas sanıklarını özel bir müsamaha ile sivas cezaevinenaklettirmiş; mahkemenin tutukladığı Sincan BelediyeBaşkanı'nı tutukevinde ziyaret ederek destek vermiş ve bu sonolayda da bu tiyatro kepazeliği hakkında soruşturma açtıracağıyerde, bunu eleştiren bir general hakkında soruşturma emri vermiştir.Asker kişiliğinden önce bir Türk vatandaşı olarak bir askerkişinin de ülkenin temel rejimine yönelik bir konuda düüncelerini,kaygılarını açıklaması en doğal hakkıdır. Ayrıca sözkonusu olaydabu açıklama önemli bir yarar da sağlamıştır. Gazetelerde yer alanhaberlere göre, aynı tiyatro eseri Erzurum'dan önce Zonguldak,Bartın, Kütahya, Edirne ve Bolu ilieri ile Sakarya'nın Karasu,Samsun'un Tekkeköy, Balıkesir'in Domaniç, Karabük'ün Yeniceve Erzurum'un Oltu ilçelerinde oynanmıştır. Ve bütün bu yerlerdeSavcılarımız nedense eserdeki suç unsurlarını görmezden gelmişlerdir.Ne vakit ki, Sayın General'in konuşması ile olay gün ışığınaçıkmış, kamu oyuna mal olmuş, ancak ondan sonra Savcılıklarharekete geçmiştir. Unutmamak gerekir ki hukuk devleti olabilmekiçin bunun gereklerine yasalarda yer vermek yeterli değildir;yasa hükümlerininin uygulamaya da geçirilmeleri şarttır. (Ülkemizde son zamanlarda Atatürk' e Atatürk ilkelerine ve laikCumhuriyet'e bağlı kitlelerin eski suskunluklarını yavaş yavaşterk ettiklerini, "bana ne"cilikten vazgeçtiklerini gösteren oluxv-·


şumlar vardır. Bu çok sevindirici bir gelişmdir. Çünkü, orta çağözlemcilerinin bugüne kadarki gelişmeleri, laik kitlenin umursamazlığısonucudur. Bu nedenledir ki, 1996 yılı Yargı Yılı açılışkonuşmamda bu suskunları "gaflet, dalalet ve hatta hiyanet"içinde olmakla suçlamıştım. Ama şimdi görüyoruz ki, laik kitle,laik değerlere, çağdaş değerlere sahip çıkmaya başlamış, suskunluğunu,eylemsizliğini bırakmıştır. Laik kitlelerin temel değerleresahip çıkması, yarınlar için daha ümitli olmaya. bizleri sevketmektedir.Bu sayede ül~emiz çağdaş uygarlık düzeyine ulaşabilecektir.Bu sayede ülkemiz orta çağ karanlığına girmeyecektir. Busayede kadınlarımız bizlerle birlikte özgür bir şekilde toplum hayatındayerlerini alabileceklerdir. Ve nihayet bu sayede, AtatürkCumhuriyeti hiç bir zaman, bir Cezayir, bir İran olmayacaktır.Hepinizi saygı ile selamlıyor, Genel Kurul çalışmalarında başarılardiliyorum.XVI


•• •YONETIM KURULUÇALIŞMA RAPORU


YÖNETİM KURULU ÇALIŞMA RAPORUTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin 22-23 Mayıs 1993 tarihlerinde Erzurum'dayapılan Genel Kurul'da göreve getirilen Yönetim Kurulumuz,gerekbu Genel Kurul'da gerek 27-28 Mayıs 1995 tarihlerindeBalıkesir'de yapılan Genel Kurul'da ileri sürülen dilek veyapılan eleştirileri dikkate alarak:- AvukatlıkYasası Tasarısı'nın yasalaşması konusunda çalışmalaryapmış, ancak parlamento seçimlerinin erkene alınmasısonucu TBMM'ndeki tasarı yasalaşamadan kadük olmuştur. Birliğimizinkurduğu yeni bir komisyon yeni bir taslak hazırlamaktadır.- Meslekdaşlarımızı ekonomik sıkıntıya sokan ve özelliklemesleğe yeni başlayanlar için yazıhane açınada büyük bir engelteşkil eden hayat standardı esasına dayalı peşin vergi sisteminindeğiştirilmesi için çalışmalar yapılmış, ancak olumlu bir sonuçelde edilememiştir.- Kamu kurumu avukatlarının mali hakları ile sosyal haklarınınve statülerinin düzeltilmesi yolunda çalışmalar yapılmış;Birlik bünyesinde Kamu Avukatları Komisyonu kurularak biryandan yasa taslağı hazırlama çalışmaları yanında, bir yandanda çeşitli Kurum ve Bakanlıklada iletişim kurma çalışmaları yapılmıştır.-Mesleğimizin genel yararlarıkorun~asına çalışılmıştır.yanında ilke ve geleneklerinin- <strong>Barolar</strong> arası ilişkileri kuvvetlendirmek, müşterek sorunlardabirlikte kararlar alabilmek amacıyla yapılan Baro Başkanlarıtalantıları yanında, Yönetim Kurulu toplantılarının değişik illerdeyapılması ve o ilin civar ilieri Baro Başkan, delege ve Yönetim3


Kurulu üyeleri ile müşterek toplantı yapılması uygulamasınabaşlanmıştır.- CMUK uygulaması izlenmiş, aksaklıkların saptanmasınaçalışılmış; hizmet veren meslekdaşlarımızın ücretlerini eksiksizalabilmeleri için gerekli önlemler alınmıştır.Hukukun üstünlüğü ilkesinin geçerliliğinin sağlanması ve demokratik-laikhukuk devletinin savunulması yolunda ciddi mücadelelerverilmiş; gerici, şeriatçı tırmanışlarakarşı çıkılmıştır.Çalışmalarımızda <strong>Barolar</strong>ımızdan ve meslekdaşlarımızdan gelenyakınmalar yakından izlenmiş, sorunların çozümü için gayretgösterilmiştir.Tüm çalışmalarımızda baroların ve yargının bağımsızlığını,hukukun üstünlüğünü, insan haklarının eksiksiz sağlanmasınısavunduk. Her türlü teröre, insan hakkı ihlallerine, şeriatçi örgütlenmelerekarşı çıktık. Her vesile ile Laik Cumhuriyet'e, Atatürkilkelerine bağlılığımızı vurguladık.Geçen dönem içinde sonuçlandıramadığımız, yapamadığımızişleri, sizlerden alacağı güç ve destekle yeni yönetimin gerçekleştirmesinidiliyoruz.İki yıllık dönem içinde faaliyetlerimizi gösteren bazı önemliyazışmalar, basın açıklamaları, çeşitli konuşmalar konularınagöre tasnif edilerek, aşağıda bilgi ve takdirlerinize sunulmaktadır.4


MESLEK KONULARIBu konularda Yargı Yılı Açılış Konuşmalarında, Baro Başkanlarıile yapılan toplantıların açılış konuşmaları ve sonuç açıklamalarında,Kayseri ve İzmir'de civar Baro Başkanları ile yapılantoplantıların açılış konuşmalarında ve Avukatlar Günü konuşmalarıile kamuoyu açıklamalarında görüşlerimiz ve değerlendirmelerimizaçıklanmıştır. Çalışma Raporumuzun ilgili bölümlerindesözkonusu konuşmalarda konuy~ geniş bir şekilde değinildiğigörülecektir. Bu nedenle bu bölümde sadece, konunun açıklığakavuşması açısından kısa açıklamalara bazı yazışmalara yerverilmekle yetinilmiştir.1- Avukatlık Yasa Taslağı Hazırlık Çalışmaları1995 yılında TBMM Genel Kurulu gündeminde görüşme sırasıbekleyen Avukatlık Yasası Değişiklik Tasarısı TBMM DanışmaKurulunun karş.rı ile Genel Kurul gündeminin ilk sıralarınaalınmasına rağmen 1995 Haziran ayından itibaren Anayasa değişikliklerive seçim yasalarının önceliği nedeniyle maalesef geçenyasama döneminde görüşülememiştir. 24 Aralık 1995 tarihindeyapılan genel seçim sonrasında da önceki yasama döneminin sonaermesi nedeniyle yasa kadük olmuştur.Bu nedenle günün gelişen koşullarına uygun ve <strong>Barolar</strong> ile<strong>Barolar</strong> Birliği'nin tam bağımsızlığını sağlamaya yönelik yeni birAvukatlık Yasa Taslağı hazırlamak üzere Birliğimiz bünyesindebir komisyon oluşturulmuştur. Komisyonda Av. Rahmi Mağat'ınbaşkanlığında, Av. Atila Sav, Av. Hüseyin Avni Ferah, Av. TuncayAlemdaroğlu, Av. Erzan Erzurumluoğlu, Av. Mahir Can Ilıcak,Av. Özdemir Özok, Av. Sabri Kurt, Av. Erdoğan Şengezer, Av.Zeki Tavşancıl, Av. Kemal Hakimoğlu veAv. Erdal Merdol görevalmışlardır.Komisyon çalışmaları ilerlemiş, taslağın hazır olması için sonkonu "Şirketleşme" konusu tartışılmaktadır. Komisyon çalışma-5


ları tamamlandıktan sonra taslak <strong>Barolar</strong>ımıza gönderiterek görüşleriistenecektir. Gelecek eleştiri ve öneriler dikkate alınaraktaslağa son şekil verildikten sonra bunun yasalaşması için gerekligirişim ve çalışmalar yapılacaktır.2- Hayat StandardıMeslektaşlarımızdan alınan Hayat Standardı esasına dayananpeşi vergi, yıllardır önemli bir sorun olarak devam etmektedir.Geçmiş yıllarda eski Maliye Bakanları'nın ve eski Başbakan'ınverdikleri sözlere rağmen bu sorun hala çözülememiştir. Avukatlığı,tüccarlık olarak gören bu uygulamadan vazgeçilmesi için yapılanbütün çalışmalar ne yazık ki bugüne kadar olumlu bir sonucaulaşmamıştır.Aşağıdaki yazılarda da görüleceği üzere 1996 yılı içinde Başbakanlığayaptığımız müracaattan da olumlu bir sonuç elde edilememiş,Maliye Bakanlığı'nın cevabi yazısında ileride değerlendirilmeküzere "not edildiği" belirtilmekle yetinilmiştir.Konuşması ile Yargı Yılı AçılışBu konuya Birlik Başkanı'nın Danıştay'ın Kuruluş YıldönümüKonuşmasında da önemli yer verilmiştir.BARO BAŞKANLIGI Ankara, 10.10.1996GENELGE NO: 1799/49Hayat Standardı ve Peşin Vergi uygulamalarından vazgeçilmesiiçin gereğinin yapılması isteğiyle Başbakanlık, Maliye Bakanlığı,Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı'nagönderdiğimiz 19 Temmuz 1996 günlü yazımıza BaşbakanlıkKanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü'nden verilen15.8.1996 günlü, 183-424/3519 sayılı ve Maliye Bakanlığı GelirlerGenel Müdürlüğü'nden verilen 8.10.1996 günlü, 47770 sayılı cevabiyazıların ve 19 Temmuz 1996 günlü yazımızın birer örneğiilişiktedir.6


Bilgilerinizi rica ederim.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENBAŞBAKANLIGAANKARA19.7.1996, 1281Aslında bir denetim aracı olması gereken Hayat Standardı vehenüz kazanılmayan paradan vergi alınması demek olan PeşinVergi uygulamaları devam etmektedir.Hayat Standardı uygulaması, Gelir Vergisinin gerçek gelirüzerinden alınması kuralını dışlayan bir tür "Baş Vergisi" niteliğindedir.Anayasanın, "Herkes, kamu giderlerini karşılamaküzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür." denen 73.maddesindeki "Mali Güç" esası bir kenara itilmiştir. Gelir VergisiKanununun 1. maddesindeki "Gelir, bir gerçek kişinin bir takvimyılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır" hükmü deunutulmuştur.Hayat Standardı uygulamasında temel gösterge tutarının heryıl yükselmesi meslektaşlarımızı vergilerini ödemede büyük güçlüğemaruz bırakmaktadır. Tahakkuk eden vergilerini ödeyemeyenbir çok meslektaşımız aleyhine takipler açılmakta, ev ve bürolarındakimalları haczedilmektedir. Bu arada peşin vergi ödemezorunluluğu da meslektaşlarımızın durumunu daha da ağırlaştırmaktadır.Bu konulardaki yakınmalarımız, zaman zaman Başbakanlığa,Maliye Bakanlığı'na, Adalet Bakanlığı'na yaptığımız yazılı başvurularve kamuoyuna yapılan açıklamalarla dile getirilmiştir.Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Tansu Çiller5 Nisan 1995 günü, Avukatlar Günü nedeniyle, Ankara'da yaptığımıztoplantıdaki konuşmasında Hayat Standardı uygulaması-7


nın kaldırılacağını açıkça beyan etmiş ve söz vermiştir. Aynı sözünüTürkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu toplantısındada tekrarlamıştır.Yukarıdan beri özetle açıkladığımız nedenler dikkate alınarakHayat Standardı ve Peşin Vergi uygulamalanndan biran öne~vazgeçilmesi için gereğini ve sonuçtan Başkanlığımıza bilgi verilmesinitakdirlerinize sunarım.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan VekiliAvukat Burhan KARAÇELİKT.C.BAŞBAKANLIKKANUNLAR VE KARARLARGENEL MÜDÜRLÜÖÜSayı: B02.0.KKG/183-424/3519 -Ankara, 15.8.1996İlgi:1281 sayılı yazısı.TÜRKİYE BAROLAR BİRLiÖi BAŞKANLIGINATürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığının 19.7.1996 tarihli veTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı'ndan alınan, "hayat standardı"ve "peşin vergi" uygulamalarına ilişkin yazının sureti ekliolarak gönderilmiştir.Gereğinin takdir ve ifası ile yapılan işlem sonucundan Başbakanlığave ilgili Başkanlığa bilgi verilmesini rica ederim.Adnan YARDIMCIBaşbakan A.Müsteşar Yrd.8


Eki:Yazı sureti (bağlanmadı)Dağıtım:Gereği için:Adalet Bak.naMaliye Bak.naBilgi için:Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği BaşkanlığınaT.C.MALiYE BAKANLIGIGelirler Genel MüdürlüğüSayı: B.07.0.GEL.0.42/4236-1Konu:08. 10.96*4 7770TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGIKaranfil Sokak No: 5/62 Kızılay/ANKARAİLGi: Başbakanlığa ve Bakanlığımıza hitaben yazdığınız19.7.1996 tarih ve 1281 ile 1283 sayılı yazılarıniz.İlgi'de kayıtlı yazılarınız incelenmiş oiup, yazılarınızda sozuedilen öneriler, mevcut ekonomik ve mali koşullar, hükümetprogramı, bütçe imkanları ve vergi politikalarındaki gelişmelerdikkate alınmak suretiyle değerlendirilmek üzere not edilmiştir.Bilgi edinilmesini rica ederim.Bakana.Veysel Karari AKSUNGURGelirler Genel MüdürlüğüDaire Başkanı9


3- Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci veSerbest Muhasebeci Mali Müşavir'lere İmzalatmaSorunu:Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na 4008 sayılıKanunun 6. maddesi ile eklenen mükerrer 227. maddesi hükmünedayanarak Maliye Bakanlığı çıkardığı (1) No.lu tebliğ ileavukatların vergi beyannamelerini serbest muhasebecilere veyaserbest muhasebeci mali müşavirlere imzalatma zorunluluğugetirmiştir.Bu tebliğ aleyhine Danıştay'da açılan dava sonucu Danıştay 4.Dairesi 21.3.1995 günlü ve Esas 1995/1195 sayılı kararı ile yürütmeyidurdurma kararı vermiştir. Bu dava kapsamında mükerrer227. maddenin Anayasa'ya aykırılığı iddiası da ileri sürülmüşve Danıştay 4. Dairesi 30.10.1995 günlü kararı ile bu iddiayıciddi bularak işin Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine kararvermiştir.Ancak bu arada Maliye Bakanlığı, Danıştay 4. Dairesinin yürütmeyidurdurma kararını uygulanamaz hale getirmek amacı ileyayınladığı 2 No.lu tebliğ ile aynı yükümlülüğü yeniden getirmiştir.Bu tebliğ aleyhine açılan davada da Danıştay 4. Dairesi2.5.1995 gün ve Esas 1995/1872 sayılı kararı ile tekrar yürütmenindurdurulmasını kararlaştırmıştır. Ne var ki, Maliye Bakanlığı,yargı kararlarına saygısızlığın tipik bir örneğini vererek, yayınladığı3 No.lu tebliğ ile benzer hükümleri tekrar yürürlüğesokmaya teşebbüs etmiştir. Bu tebliğ aleyhine açılan davada daDanıştay 4. Dairesi 19.1.1996 gün ve Esas 1995/6520 sayı ile yürütmenindurdurulmasına karar vermiştir.Anayasa Mahkemesi kendisine gönderilen dava ile ilgili olaraktarafları açıklama yapmak üzere 3.4.1996 günü duruşmaya çağırmıştır.Birliğimiz adına Başkan Av. Eralp Özgen, eski BaşkanımızAv. Önder Sav ve Genel Sekreter Av. Hüseyin Avni Ferahduruşmaya giderek açıklamalarda bulunmuştur. Ayrıca,yer alan, yazılı bir açıklama da verilmiştir.aşağıdaAnayasa Mahkemesinin dava konusu mükerrer 227. maddeyiAnayasa'ya aykırı bulmadığı yolunda duyumlar alınmış ise de,10


henüz karar resmen açıklanmamıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi'ninkararı olumsuz olsa dahi, Vergi Mahkemelerinde savunmayapabilme yetkisine sahip olan ve böylece yasalar tarafındanvergi mevzuatı konusunda bilgileri kabul edilen avukatlar için deserbest muhasebeci veya serbest muhasebeci mali müşavirlerlesözleşme yapmak ve beyannamelerini adı geçeniere imzalatmakzorunluluğu öngörmenin hukuka aykırı ve maksat yönünden iptaligereken bir durum olduğuna ve bu nedenle Danıştay'da görülmekteolan davaların kazanılacağına inanıyoruz.Bu konudaki gelişmelerden <strong>Barolar</strong>ımız ve delegelerimiz derhalbilgi sahibi kılınacaklardır. Dava dilekçeleri ve Danıştay 4.dairesi kararları bilgi için aşağıya alınmıştır.DANıŞTAY BAŞKANLIGINAANKARADURUŞMA veYürütmenin Durdurulmasıistemlidir.DAVACIVEKiLiDA VALI: Av. Önder Sav "Kendi adına asaleten. TBB'nitemsilen": Av. Tezcan Çakır: Maliye Bakanlığı .T. KONUSU : 23.2.1995 günlü ve 22211 sayılı Resmi Gazetedeyayımlanmış olan 1 sıra numaralı "VergiBeyannamelerinin Serbest Muhasebecilik,Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanmasıHakkında Genel Tebliği" yasal düzenlemelereaykırılığı nedeniyle iptali, yürütmenindurdurulması dileğinden ibarettir.T. TARİHİ 23.2.1995 günlü ve 22211 sayılı R.G. yayınlanmaksuretiylell


OLAYLAR1- Dava Açma Ehliyeti hk:Anayasanın 135. maddesi uyarınca özel yasayla kurulmuş bulunanvekiledenim kuruluş, kamu kurumu niteliğinde meslekikuruluştur Klasik pariementer demokrasilerde yer verilen birmeslek ve baskı grubudur. Anayasa, bazı mesleklerin kamu ileilgisini, bunların kamu yararı amacıyla hareket etmelerini vekamu hizmetiyle uğraşmalarını gözönüne tutarak kamu kurumukapsamı ve yetkisi içinde görmüştür.Çağdaş, uygar ve demokratik hukuk devleti düzeninde, yasamave yürütme organı tarafından çıkarılan işlemlerin yargı denetiminetabi tutulması, çoğulcu ve katılımcı demokrasinin gereğidir.Birlik, birliğe üye olan tüm meslek mensuplarının yararını korumayıve sağlamayı özel yasasından aldığından davacı olabilmeehliyet, menfaat ilişkisi vardır. İdarenin yargısal denetimindeesas, idari işlemlerinin hukuka uygunluğunun araştırılması olduğundan,özel yasasındaki 76. ve 109. maddelere dikkat edilerek,dava açma ehliyetinin değerlendirilmesi yapılmalıdır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı olarak dava açma ehliyetininolmadığı sonucuna varıldığında, benim ve vekiledenimin An~araBarosuna kayıtlı bir avukat olması nedeniyle doğrudan kişiselyararının varlığına itibar edilerek dava açma ehliyeti tartışmadışı bırakılmalıdır. Davaya konu genelgenin ülke çapında uygulanmasısöz konusu olduğundan 2575 sayılı yasanın 24/d maddesiuyarınca ilk derecede Danıştay'ın yetkili olduğu kanısındayız.II- 3568 sayılı yasa ve Tebliğ hakkında Açıklama:3568 sayılı yasanın 1. maddesi yasanın amacını, 2. maddesimesleğin konusunu açıkladıktan sonra, 12. maddesi tasdik vetasdikten doğan sorumluluğu düzenlemiştir. Maddede; meslekerbabı olarak kabul edilenlerden sadece yeminli mali müşavirlerintasdik edecekleri belgeler ile tasdik konuları ve tasdike aitesasların Bakaniıkça çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği, tasdikedilmiş mali tabloların mali idaresinin yetkili memurlarıncatasdikin kapsamı ölçüsünde incelenmiş bir belge sayılacağı, ancak12


gerektiğinde kamu idaresinin teftiş ve inceleme yetkisinin bulunduğu,yaptıkları tasdikin doğru olmaması halinde tasdikinkapsamı ile sınırlı olmak üzere ziyaa llğratılan vergi ve cezalardanyükümlü ile birlikte müşterek ve müteselsil sorumlu olduklarıbelirtilmiştir.3568 sayılı yasa, tasdik yetkisini tüm meslek mensuplarınatanımamış, tasdik edilmiş belgeyle sınırlı yükümlü ile birliktesorumluluk ilkesini getirmiş, ancak yükümlülerin vergiye ilişkinbelgelerinin de tasdik edilmesi zorunluluğunu öngörmemiştir.3568 sayı kapsamında olan meslek mensupları üç gruptanoluşmaktadır. Bunlar arasında yeralan ve mesleğin alt birimiolarak yer verilen, serbest muhasebecilik belgesinin hangi koşullarlaalındığını ortaya koyduğumuzda; avukatlık mesleğine, bumesleği icra edebilmek için değişik kanallardan gelenlerin sairmesleki ve akademik ünvanıarına nasıl saldırıldığı, küçük düşürülmekistenildiği anlaşılacaktır. İki yıllık ön lisans eğitimi görmüşolanlar veya ticaret lisesi ve maliye liselerinden mezunolanlar, serbest muhasebeci ünvan ve yetkisini almaktadırlar.Yasanın geçici 1.2 ve 3. maddeleri uyarınca, serbest muhasebeci,serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir yetkisinialmış ve alabilecek bir hayli kamu personeli bulunmaktadır.Sayıları daha az olmakla beraber yasayla verilmiş görevleri dahaağırlıklı olan yeminli mali müşavirleri tartışma konusu dışındabıraktığımızda, tüm serbest meslek sahiplerinin yasa gereği, sözleşmeilişkisi içinde bulunacağı yetkili imza, serbest muhasebecilerdir.Ülkenin dört bir yanında daha yaygın ve sayı olarak dahaçok oldukları düşünüldüğünde, beyannamelerin imzacısının çoğu,serbest muhasebeciler olacaktır. Geçici 1. maddesi uyarınca öğrenimkoşulu olmaksızın da bu yetkiyi almış bir meslek mensubu,öğrenimi ve mesleki yaşamı, uğraş alanı hukuk olan avukatın,serbest kazanç defterinden sadece toplama çıkarma yaparak vergibeyannamesini düzenleyecek, bunun adı bir hizmet olduğundanher yıl giderek artan bir ücretini alacaktır.Bunun en sade bir deyimle ad ve anlamı; " ... senin, hukuk vematematik bilgine güvenmiyorum" denildikten sonra, "zaten çoğubenim eski personelim olan veya benim içimden yetişmiş bir kesimeben zorunlu bir kamu hizmeti yükleme maskesi altında13


pastadan pay dağıtıyorum".3568 sayılı yasanın boşluğunu(!) gidermek amacıyla çıkartılan4008 sayılı yasa, emredici kural getirmiş ve iki ayrı serbest meslekmensubu arasında yapılmış bir sözleşme olmadıkça, yapılacakvergilendirme görevinin yerine getirilmiş sayılmayacağını öngörmüştür.Yasama organı, kamu gücünü kullanarak, iki kamu kurumununiteliğindeki mesleki kuruluşunun mensupları arasındakisözleşme yapılmasını zorunlu kılınıp kılınmayacağı, sözleşmeyapılmasının zorunluluğu kabul edildiğinde bunun karşılığınınserbest piyasa koşullarıyla mı, yoksa, kamu gücüyle mi ortayakonulacağı tartışmamızın konusudur. Görülmektedir ki, kamugücü hem sözleşme yapılmasını zorunlu kılmakta, hem de bununiçin en azından verilecek ücretin ne olduğunu her yıl yayınlanacakasgari ücret tarifesiyle belirlemek durumundadır. Sözleşmenintarafları ve bunun karşılığı olan ücret, taraflarının iradeleri yerine,kamu iradesinin emredici kuralıyla saptanmıştır.Özel bir kişiler grubuna bir kamu ajanı benzerliği tanınarakvergilendirmey~ ilişkin bir kamu hizmeti gördürülmek istenilmektedir.Beyanname imzacısı olan herhangi bir yetkili kişi, vekiledenimve benim kadar serbest meslek mensubudur, kendiemek ve bilgisiyle serbest gelir yükümlüsüdür. Nedense, bunlarabir kamu güç ve görevi yasayla verilmiş, müstelzim usulüyle vergitoplanmasındaki katkısı dolayısıyla bir başkasının kesesindenpay dağıtılmaktadır. V ergilendirmeye ilişkin bir kamu hizmetiningörülmesi sırasında yasal öngörmeyle verilen görev, ne özel hukukilişkisidir, ne de kamu hukuku ilişkisidir. Bu yönde yapılacaktartışma, sözleşme yapılmasını öngörmenin, Anayasa ve genelhukuk ilkelerine uygunluğuna açıklık getirecektir. Bilindiği gibi,her türlü sözleşme ve bunun içinde yeralan karşılıklı hak veödevler ancak, sözleşmenin taraflarını bağlar. Sözleşme dışındabulunan kamu idaresinin, bu sözleşmenin sonucundan veya yapılmamasındankendisine birtakım haklar sağlamak istemesi,üstün hukuk kurallarına aykırıdır.Belirli bir kamu hizmeti sunulmadan kamu gücüyle sözleşmeyapma zorunluluğu olamaz. Yasa koyucunun, özel hukuk kişileriarasındaki sözleşmelereresen elatması ve bunu yaptırıma bağla-14


ması, zorunlu bir hale getirmesi, hukuk devletiyle, sözleşme özgürlüğüylebağdaşmaz. Yanların özgür ve bağımsız istı:nçlePiyleoluşmak zorunda olan herhangi bir sözleşmenin, kamu gücüylezorunlu hale getirilmesi "Sosyal Devlet", "Hukuk Devleti" ilkeleriniortadan kaldırır. Sözleşme yapılmasını zorunlu tutmak vesözleşme içeriğindeki yükümlülüklerin kamu gücüyle empozeedilmesi, sözleşme serbestliğine aykırıdır.Yasa kurallarına anlam kazandıracak ve uygulamayı yönlendirecekolanlar öncelikle mahkemelerdir, yargıçlardır. Yüce Danıştay,yasa ve Anayasa kurallarını yorumlarken, insan hak veözgürlüklerinin eriştiği çağdaş anlayışı ve insan haklarına saygıyısürekli gözönünde tutmak, Anayasanın öngördüğ devletin yetkileriile temel hak ve özgürlükler arasındaki dengenin korunmasınaözen göstermek görev ve yetkisi içindedir.III- Tebliğin yasasına aykırılığı:1- Genel olarak idarenin düzenleme yetkisi hakkında açıklamave genel bir değerlendirmeden sonra tebliğin yasasına aykırılığınailişkin iddialarımızia uyuşmazlığın esasına gelmek isteriz.Anayasanın 124. roadesi uyarınca, davalı Bakanlık kendi görevalanına giren yasaların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunauygun olarak yönetmelik çıkarabilme yetkileri varsa da, yönetmeliğinhukuken geçerli olabilmesi için, sadece dayandığı yasa ve/veya KHK'ye uygun olması yeterli olmayıp, daha üst hukuknormlarına ve hukukun genel ilkelerine uygun olması da gerekir.Anayasa, kamu hizmetlerinin en verimli biçim ve surette ifasınıve hizmeti düzenleyen kuralların onun gereklerine ve teknikicaplarına en uygun tarzda düzenlenmesini temin gayesiyle idareyetanıdığı düzenleme yetkisi tüzük, yönetmelikler ve diğer geneldüzenleyici işlemler çıkarma yetkisiyle verilmiş bulunmaktadır.Ancak, nasıl olsa yetkim var denilip, yasal düzenlemelere vehukukun genel ilkelerine aykırı genel nitelikte düzenlemeler getirilmesineAriayasal ve idarenin yargısal denetimi olanak tanımaz.Birçok Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği gibi, yürütmeorganı yetkisinin kullanılabilmesi için öncelikle, yasakoyucu15


düzenlemek istediği alanı yeterince düzenieyecek ve yürütmeyetanıyacağı yetkileri yine yeterince sınırlandıracak, yürütme organıise, yasanın tanıyacağı sınırları belli yetkinin nasıl kullanılacağınıdüzenleyecektir (1). Esasen, yürütme yetkisi ve görevininAnayasaya ve yasalara uygun kullanılması gerektiğini vurgulayanAnayasanın 8. maddesinin anlamı da budur (2). Yürütmenin,tüzük ve yönetmelik çıkarmak gibi klasik düzenleme yetkisi,idarenin kanuniliği çerçevesinde sınırlı ve tamamlayıcı bir yetkidurumundadır. Bu bakımdan Anayasa'da ifadesini bulan ayrıkhaller dışında, yasalarla düzenlenınemiş bir alanda yürütmeninsubjektif hakları etkileyen bir kural koyma yetkisi bulunmamaktadır(3). Yasayla düzenlenmesi gereken bir sorunun ne kadarıyasayla düzenlenmelidir ki, bundan sonrası yürütme organıncadüzenlenebilsin.Yasa belli konularda kuralları koyacak, çerçeveyi belirleyecekve uygun ve gerekli görürse, öngördüklerinin uygulanması yönündensınırları belirlenmiş alanlar bırakacaktır. İdare, ancak osınırlı alanlar içinde takdir yetkisine dayanmak suretiyle yasalarave genel hukuk ilkelerine aykırı olmamak üzere birtakım düzenlemeleryaparak yasanın uygulanmasını sağlayabilecektir.İdarenin mutlak takdir yetkisi, yargısal denetim dışında bir işlemiolamayacağına göre, yaratılan düzenlernelerin yargısal denetimininyapılması Hukuk Devleti ilkesinin gereğidir.Mali yükümlerin; yükümlüleri, matrah ve nisbetleri, tarh, tahakkukve tahsil usulleriyle yaptırım ve zamanaşıını gibi anaunsurları bulunduğundan, ilgili ·yasasında bu yönleri iyi ve yeterinceçerçevelenmelidir. Bu yönteme başvurulmadan, yönetilenlerinsosyal ve ekonomik durumlarını ve temel haklarını olumsuzetkileyen düzenlemeler konusunda yürütme organına yetki verilmemelidir.Verginin anılan temel unsurları, ancak ve sadece yasasındaaçıklanıp belirlenebilir. Aksi halde, yürütmeye tanınacakdüzenleme yetkileri, yasama organının yetkisinden de güçlü birhale gelecek ve sonuçta yönetilenler, keyfi ve kişisel bir iktidarla(1) AMKD sayı: 8, sh: 40.(2) AYMK E: 1985/3, K: 1985/8(3) AYMK E: 1984/14, K: 1985/716


karşı karşıya kalabileceklerdir. Böylesi bir durumda, yasama organınınbilgi ve onayı dışında düzenlemeler Anayasa Mahkemesinindenetimi dışında kalınabilecek, yalnızca İdari yargının denetimsüzgecinden geçirilebilme olanağına sığınılmak zorundakalınacaktır.'Anayasanın 138. maddesinde, hakimierin anayasaya, kanunave hukuka uygun olarak karar vereceklerini emredilmiş bulunduğundan,maddedeki ''hukuk" sözü ile öncelikle genel hukuk ilkelerininyer aldığı kabul edilmektedir. Bu nedenle, tebliğin yapılanaçıklamalar ve Anayasanın 138. maddesi çerçevesinde irdelenmesigerektiğini öne sürmek~eyiz.2- Yukanda yer verilen açıklamalar ışığı altında dava konusutebliği yasasına aykırılığını ortaya koyabiliriz.Tebliğ; serbest muhasebeci ile serbest muhasebeci mali müşavirlerinözel yasasında yer alması gereken yetkileri dile getirmeklebaşlamıştır. Böylece, yasası içinde yer alması gerekenler,hukuk normlarının en alt düzeyine yerleştirilmiştir.a) Mükerrer 227. madde ile 3568 sayılı yasa uyarınca yetkibelgesi almış meslek mensupianna beyanname imzalama yetkisiverilmiş iken, tebliğin (C) bölümünde açıklandığı gibi, yalnızcadefterlerini tuttukları yükümlülerin beyannamelerini imzalayacaklarınıöngörmüş olması, yasal sınırı aşan bir düzenlemedir.Daha alt düzeydeki genel düzenleyici işlemlerin, dayandıkları birüst hukuk normuna uygun olması ve dayanağı hukuk normunaaykırı ve aynk kurallar getirmemesi, genel bir hukuk ilkesidir.b) Tebliğin aynı bölümün 2. paragrafında taraflarca sözleşmeninfeshedilmesi halinde o döneme ait beyannamenin meslekmensuplarınca müştereken imzalanacağının öngörülmesi de, yasalsının aşan bir düzenlemedir, sözleşme özgürlüğüne yasa kuralıylagetirilmemiş bir sınırlamadır. Özgürlüklerin, ancak yasakuralıyla sınırlandırılması hakkındaki anayasa ilkesine aykırıdır.Taraflarca sözleşmenin feshedilmesi, kendi serbest iradelerininveya tek taraflı bir beyanın hukuki belirtisidir. Sözleşmenin feshiylebirlikte, artık eski meslek mensubuyla ilgisi kalmamış birvergi yükümlüsüne bir ikinci imza sahibini bulma külfeti yükle-17


nemez. Sözleşmenin feshine rağmen, sorumluluğun o döneminsonuna kadar devamı sağlanmalıdır.İşletmede bağımlı olarak çalışan meslek mensuplarının tebliğiyleöngörülen sorumluluktan bağışık tutulmaları getirilmek istenengenel sorumluluk esprisine aykırıdır. Sorumluluk ya vardır,ya da yoktur.c) Tebliğ kapsamındaki vergi yükümlüleri, 3568 sayılı yasayayetki belgesine almış olan meslek mensuplarına belgelerini ibrazetmek zorunda olup, bunların kaydedilmesinden görevli olmalarıyolundaki (D) bölümünde getirilen düzenlemenin uygulama olanağıyoktur. Yükürolünün ve meslek mensubunun yasal süreiçinde belgelerin defter kayıtlarına geçirilmesi yolundaki kural,ilgililerin hergün veya en az on günde bir belge taşıma trafiğinigerektirecektir. Belgelerin zirnınetle teslimi düşünülmeyeceğinegöre, zamanında verilmekle beraber yasal süresi içinde kayıtlarageçmeyen belgelerin sorumluluğu kime ait olacaktır?d) Aynı bölümde, meslek mensubuna adeta bir vergi incelemeelemanı gibi görev verilmekte ve ayrıca durumu vergi dairesineihbar etme zorunluluğu getirilmektedir. Yasa kuralında ise, meslekmensubuna tanınmış hiçbir vergi inceleme yetkisi verilmemiştir.Bir belgenin, yanıltıcı, gerçekdışı veya naylon olduğunadair bir kuşku varolduğunda durumu bildiren meslek mensubununsorumluluğunun ortadan kalkması doğal olmakla beraber, buişlem idari bir işlem olarak kabul edilip davaya konu edilebilecekmidir? Veya bunun üzerine harekete geçen vergi denetim elemanlarınındüzenlediği rapora göre yapılan tarhiyat idari yargıtarafından yerinde görülmezse, ticari ve mesleki onuru, doğanmaddi ve manevi zararları kim karşılayacaktır?f- V ergi denetimi sırasında bir fark matrah çıktığında, meslekmensubunun matrahın ne kadarından veya sorumlu olup olmadığınıninceleme raporuyla saptanacağı esası tebliğin (E) bölümündegetirilmiştir. Eğer özel hukuka ait bir dayanışmalı vezincirleme sorumluluk ilkesi varsa, bunun kapsam ve oranını biridari işlem belirleyemez. İnceleme elemanı ile meslek mensubunundaha yakın ve sıcak ilişkilerde bulunması doğal bulunduğundanbu tespitin her zaman vergi yükümlüsü aleyhine sonuç-18


lanması mümkündür. Tarafların,kusursuz oldukları veya kusuroranlarının daha az olabileceğini sözleşmeyle veya yargı kararıylaortaya koymaları gerekir.g) Dayanışmalı ve zincirleme sorumluluğu vergi inceleme raporuile saptanan meslek mensupları hakkındaki vergi dairesinceyapılacak takibatın, vergi ve cezanın kesinleşmesinden sonrabaşlatılmasının öngörülmesi ise, getirilen ilkenin anlam ve kapsamınaaykırıdır. Yasa, vergi ve cezalardan yükümlü ile birliktesorumlu olacaklarını belirttiğinden, yükümlü ile birlikte aynı zamandave aynı usullerle takibi gerekir. Ancak, böylece titiz veciddi bir vergilendirme ortamı sağlanmış olur. Sigorta kurumundakigibi, aldığı ücretin karşılığı olarak sorumluluğa, daha uyuşmazlığınbaşında muhatap olmalıdır. Yükümlü tarafından ödemeyapıldıktan veya uzlaşma ile sonuçlandırıldığında, bunun, içinücret almış ve hatasındart dolayı hiç bir parasal yaptırırola muhatapkabul edilmemesi, dayanışmalı ve zincirleme sorumlulukkavramı ile bağdaşmaz. "Nimet ve külfette eşitlik" kavram veuygulamasına aykırıdır.IV- YÜRÜTMENİN DURDURULMASI HAKKINDA:Hukuk devleti ve hukuki güvenlik ilkeleri çerçevesinde, ayrıcavergide istikrar ve vergide belirlilik ilkeleri uyarınca yükümlülerin,dönemin son gününde çıkartılan kararla geriye dönük olarak"Süpriz" niteliğinde ağır ve yeni mali yükümlerle karşı karşıyabırakılması, kralın tebasının vergilendirmesiyle eş anlamlıdır.İptalini istediğimiz genel tebliğ, yükümlülerin beyannameleriniimzalayacakları serbest muhasebeci ve serbest muhasebeci malimüşavirlerle, yıllık sözleşme imzalama zorunluluğunu getirmiştir.Yıllık sözleşme imzalanmasının getireceği sorunlar ilerde çözülemezveya giderilemez uyuşmazlıklara neden olabilecektir.Örneğin: Geçerlilik süresinin bir yıl olması nedeniyle, bir yıl süreyleücret ödenmesi yapılacaktır. Tebliğin uygulanması durdurulduğutakdirde, meslek mensupları sözleşme gereği olarak ücretlerininödenmesini isteyebilecektir. 1995 Nisan ayından son.:raki vergi denetimlerinde sözleşmenin yokluğu nedeniyle usülsüzlükcezasının kesilmesi sözkonusu olabilecektir.19


Getirilen bu zorunluluk, dava konusu tebliğin beyannameleriimzalayacak meslek mensupları başlıklı (C) bölümünde "serbestmuhasebeci ve serbest muhasebeci mali müşavirler, defterlerinitutmadıkları ve mali tablolarını tanzim etmediklerimükelleflerin beyannamelerini imzalayamazlar'' biçimindebir başka zorunlulukla güçlendirilmiştir. Buna göre, tebliğkapsamında olan yükümlüler, 1995 Mart ayından itibaren ücretiniödeyerek, serbest muhasebeci ve serbest muhasebeci malimüşavirlerle bir yıl süreli sözleşme imzalamaya ve defter tutturmayazorlanmaktadırlar.•Her iki zorunluluk, hukuk ve yasaya tamamen aykırı tebliğinuygulanması halinde, tebliğ kapsamında olan yükümlüler için,ilerde giderilmesi olanaksız zararlar dağuracağından yürütmenindurdurulması istemimizin savunma alınmaksızın karara bağlanmasınıtalep etmekteyiz.•Tebliğin; yasasına, genel hukuk ilkelerine aykırılığı yolundakiiddialarımız dikkate alınarak, uygulanmasının durdurulmasınakarar verilmesini talep etmekteyiz.SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerveresen görülecek sairhususlada davaya konu edilen tebilğin iptaline karar verilmesini,öncelikle tebliğ uygulanmasına başianıldığından yürütmenindurdurulmasına idarenin savunmasının alınmasına gerek duyulmadankarar verilmesini, idarenin savunmasının alınmasına kararverilmesi halinde, savunma süresinin kısaltılması ve tebligatınmemur eliyle yapılabilmesine karar verilmesini, yargılamagiderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesini saygılarımlaarz ve talep ederiz. 14 Mar 1995.Davacı vekiliAv. Tezcan ÇAKIR20


T.C.DANlŞTAYDördüncü DaireEsas No: 1995/1195Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen Davacılar :1- Av. Önder Sav.2- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı 1 ANKARADavacılar Vekili: Av. Tezcan ÇakırDavalı : Maliye Bakanlığı 1 ANKARAMeşrutiyet Cad. No: 3/14 1 ANKARAİstemin Özeti : 23.2.1995 günlü ve 22211 sayılı Resmi Gazetedeyayımlanan, Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci veSerbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında ıno.lu Genel Tebliğin iptali dileğiyle açılan davada yürütmenindurdurulması istenilmektedir.Savunmanın Özeti : Dava konusu olayda, 2577 sayılıİdariYargılama Usulü Kanununun 27. maddesinin 2 numaralı fıkrasındakişartlar oluşmadığından yürütmenin durdurulması istemininreddigerektiği savunulmaktadır.Danıştay Savcısı Faruk Öztürk'ün Düşüncesi : Vergi beyannamelerininSerbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci MaliMüşavirlerce İmzalanması Hakkında ı Sıra Nolu Genel Tebliğiniptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada davanındurumuna göre, 2ı3 sayılı Yasaya 4008 sayılı Yasa ile eklenenmükerrer 227. maddesinin tanıdığı yetki uyarınca MaliyeBakanlığınca çıkartılan söz konusu tebliğin beyannameleri imzalayacakmeslek mensupları başlıklı C bölümünün üçüncü fıkrasıile F bölümünün 1. fıkrasındaki mükelleflerin ı995 yılına aitsözleşmelerini Mart/ı995 ayı sonuna kadar düzenleyebileceklerineilişkin hüküm madde ile tanınan yetkiyi aşan nitelikte birdüzenleme olduğundan bu konulara ilişkin olarak yürütmenindurdurulması, tebliğin diğer bölümlerinin yürütülmesinin durdurulmasıisteminin ise reddigerektiği düşünülmektedir.21


Tetkik Hakimi Ahmet Alaybeyoğlu'nun Düşüncesi : 2577sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesine göreidari işlemin hukuka aykırılığı ve uygulunması halinde telafisigüç zararların doğmasının söz konusu olması halinde yürütülmesinindurdurulabileceği dikkate alındığında, davaya konu geneltebliğle, kanunla öngörülen sınırın dışına çıkılarak yapılan veuygulanması halinde davacının zarar görmesi sonucunu 9oğurabilecek"31.3.1995 tarihine kadar sözleşme tanzimine" yönelikolarak getirilen hüküm hakkında yürütmenin durdurulmasınıngerektiği düşünülmekte?ir.TÜRK MiLLETi ADINAHüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü:Dava, Avukat olan davacı tarafından kendi adına asaleten veTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliğini temsilen düzenlenmiş vekaletnameyleaçılrriış bulunmaktadır. Davacılardan Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğininbu davada menfaat alakasının bulunup bulunmadığı hususunundavanın esası ile birlikte incelenmesine karar verildikten sonrayürütmenin durdurulması istemi incelendi:2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin2. fıkrasında, Danıştay veya idari mahkemelerin, idari işleminuygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğmasıve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarınınbirlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenindurdurulmasına karar verebilecekleri belirtilmiştir.Davaya konu edilen Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebecive Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanmasıHakkında 1 Nolu Genel Tebliğin dayanağını teşkil eden, 213 sayılıVergi Usul Kanununa 4008 sayılı Kanunla eklenen mükerrer 227.maddenin 1. bendinde, vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanunagöre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebecimali müşavir veya yeminli mali müşavirler tarafından da imzalanmasımecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri,mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrıuygulatmaya, bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeyeMaliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.22


Tebliğde, ticari, zirai ve mesleki kazancı nedeniyle gerçekusulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri ve kurumlar vergisimükelleflerinden bir önceki yıl aktif toplamı 30 milyar lirayıve net satışlar toplamı 60 milyar lirayı aşmayanların, 1995 yılıgelirlerine ait olup, 1996 yılında verilmesi gerekli yıllık gelir vekurumlar vergisi beyannamelerini, 3568 sayılı Kanuna göre yetkialmış ve mükelleflere aynı kanunun 2/A-a maddesindeki hizmetiveren serbest muhasebeci veya serbest muhasebeci mali müşavirlereimzalatılması zorunlu kılınmış, mükelleflerin beyannameleriniimzalayacak serbest muhasebeci ve serbest muhasebecimali müşavirlerle kanuni defterlerini tutmak ve mali tablolarınıtanzim etmek için yıllık sözleşme imzalamaları ve 1995 yılına aitsözleşmelerin Mart/1995 ayı sonuna kadar düzenlenmesi gerektiğiöngörülmüştür. Sözleşmelerini süresinde düzenlemeyen mükelleflereait beyannamelerin meslek mensuplarına imzalatılmamışsayılacağı ve bu mükellefler hakkında uygulanacak müeyyideleretebliğde ayrıca yer verilmiştir.Mükerrer 227. maddede, mükelleflerin, kanuni defterlerinitutmak ve mali tablolarını tanzim etmek için meslek mensuplarıylayıllık sözleşmeler yapmak zorunluluğu öngörülmediğinden,bu hususların Tebliğle, mükelleflerin uyması zorunlu yükümlülükhaline getirilmesi, kanunla verilen yetkinin aşılması anlamınagelmektedir. Yapılan düzenlemeyle, İdareye Kanunla tanınanyetkinin aşılmış olması ve sözleşme yapmak için öngörülen süreninsona ermekte bulunması karşısında, yürütmenin durdurulmasıiçin Kanunda öngörülen iki koşulun da gerçekleştiği sonucunavanlmaktadır.Bu nedenlerle yürütmenin durdurulmasına, davanın niteliğiitibariyle teminat aranmasına gerek olmadığına, 21.3.1995 günündeoybirliğiyle karar verildi.BaşkanErol ÇırakmanÜyeTuncer AkınÜyeTahsin YağmurluÜyeGönül ÖnbilginÜyeSuroru Çörtoğlu23


T.C.DANlŞTAYDördüncü DaireEsas No: 1995/1195KARARAv. Önder Sav Vekili Av. Tezcan Çakır tarafından, 23.2.1995günlü ve 22211 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Vergi BeyannamelerininSerbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci MaliMüşavirlerce İmzalanması Hakkında 1 Sıra Nolu Genel Tebliğ"iniptali dileğiyle Maliye Bakanlığına karşı açılan dava incelendi:Maliye Bakanlığı, 23 Şubat 1995 günlü ve 22211 sayılı ResmiGazetede yayımlanan "1 Sıra No.lu, Vergi BeyannamelerininSerbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerceİmzalanması Hakkında Genel Tebliği" ile, 213 sayılı Vergi UsulKanunu'na 4008 sayılı Kanunun 6. maddesiyle eklenen mükerrer227. maddenin Bakanlığa verdiği yetkiye dayanarak, 1995 yılıgelirlerine ilişkin olup, 1996 yılında verilmesi gerekecek yıllıkgelir vergisi beyannamelerinden başlayarak yıllık gelir ve kurumlarvergisi beyannamelerinin serbest muhasebeci ve serbestmuhasebeci mali müşavirlerce imzalanması ve bu iş için mükelleflerinbunlarla sözleşme yapması zoruuluğunu öngörmüştür.Serbest avukat olarak çalıştığı anlaşılan davacının Maliye Bakanlığı'nınbu tasarrufunun hukuka ve dayanağı kanun maddesininAnayasa'ya aykırılığından söz ederek iptali dileğiyle açtığıdavanın görüşülmesinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mükerrer227. maddesi hükmünün Anayasaya aykırı olduğu kanısınavarılarak, Anayasa'nın 152. maddesi ve 2949 sayılı AnayasaMahkemesi'nin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 28.maddesi uyarınca, konunun Anayasa Mahkemesi'ne sunulmasıuygun görülmüştür.213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 227. maddesinde,"Maliye Bakanlığı;1- V ergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanuna göre yetki almışserbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminlimali müşavirler tarafından da imzalanması mecburiyetinigetirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri, mükellef gruplarıve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrı uygulatmaya,24


2- Vergi kanunlarında yer alan muafiyet, istisna, yeniden değerleme,zarar mahsubu ve benzeri hükümlerden yararlanılmasınıMaliye Bakanlığı'nca belirlenen şartlara uygun olarak yeminlimali müşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibraz edilmesi şartınabağlamaya,Bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidiT.Yukarıdaki fıkra hükümlerine göre beyannameyi imzalayanveya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları, imzaladıklarıbeyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yeralan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkileden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaınabağlı olarak salmacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükelleflebirlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulurlar.2 numaralı bent hükmüne göre yararlanılması yeminli malimüşavirlerce düzenlenmiş tasdik raporu ibrazı şartına bağlanankonularda, tasdik raporunu zamanında ibraz etmeyen mükelleflertasdike konu hakdan yararlanamazlar, ancak Maliye Bakanlığıtasdik raporlarının ibraz süresini iki aya kadar uzatmaya yetkilidir."denilmektedir.Bu suretle idari bir kuruluş olan Maliye Bakanlığı'na vergiyükümlülerinin uymak zorunda oldukları ve aksine hareketlericeza ile müeyyidelendirilen bir yükümlülük getirme yetkisi tanınmaktadır.Nitekim Maliye Bakanlığı mükerrer 227. maddenintanıdığı yetkiye dayanarak bu davada iptali istenen 1 Sıra No.lu,Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest MuhasebeciMali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel Tebliği ile,yükümlülerce verilecek yıllık beyannamelerin sözü edilen meslekmensupları tarafından imzalanmasını zorunlu hale getirmiştir.Vergi beyannamelerinin maddede belirtilen meslek mensuplarıtarafından da "imzalanması mecburiyetinin" yasada öngörülmesininuygun olup olmadığının saptanması ve böyle bir mecburiyetİnyasa ile getirilebileceği Anayasa hükümleri açısından mümküngörülebilir ise, bu mecburiyetİn ·beyanname çeşitleri, mükellefgrupları ve faaliyet konuları itibariyle uygulatılması konusundakiyetkinin Maliye Bakanlığı'na devredilmesinin Anayasa'ya aykırıolup olmadığı hususunun incelenmesi gerekli görülmüştür.25


Yasa koyucunun, vergi beyannamelerinin belirlenen meslekmensupları tarafından da imzalanması mecburiyetinin getirilebileceğinikabul etmesi Anayası:ı.mızın 5, 6, 12, 48 ve 128. maddelerineaykırı bulunmuştur.Vergi, kamu giderlerini karşılamak üzere herkesin mali gücünegöre vermekle yükümlü olduğu ekonomik değerler olup, alacaklısı,ülkesi üzerindeki egemenlik hakkına dayanan Devlet, borçlusu isevergi kanuniarına göre kendisine vergi borcu düşen gerçek veyatüzel kişilerdir. Vergilendirme yetkisi, Anayasamızda yer alanhukuk devleti ilkesi gereği, vatandaşların hukuk güvenliği ve"kanunsuz vergi olmaz" ilkeleri göz önüne alınarak, vergilerinkanuniliği esasları içinde yasama organınca düzenlenir: Vergininyasama organınca konulmuş sayılabilmesi ·için, mükellefınin,matrahının, oranının, tarh ve tahakkukunun mükellefine düşenödevlerin ve denetiminin yasama organınca düzenlenmesi gereğiaçık olmakla birlikte, yasama organının da bu düzenlemeyi yaparkenAnayasa kuralları içinde kalmak zorunluluğu ortadadır.Yukarıda belirtildiği gibi vergi, egemenlik hakkına dayanan devletile temel hak ve ödevleri bulunan vatandaş arasında mevcutbir alacak ilişkisidir.Sosyal hukuk devleti kavramı devlete, toplumsal düzenin koruyucusuolarak ve egemenlik hakkına dayanarak kural koyma,suçluları yakalama ve ceza verme görevi ile birlikte fertlerin sosyalve ekonomik haklarını güvence altına alma sorumluluğunu dayükler. Vergi nedeniyle devlet ile mükellef arasında doğan ilişkinindüzenli bir şekilde işlemesi için, devlet tarafından, egemenlik gücünedayanılarak bazı kurallar ve yaptırımlar getirilirken, yükümlülerdenbazı ödevleri yerine getirmeleri, bazı şeyleri yapmalarıistenilirken, kişilerin hak ve özgürlük alanlarına, mülkiyethaklarına müdahale edilebileceği açık olduğundan, Anayasamızınvergiye ilişkin doğrudan düzenlenen hükmü, "Temel Haklar veÖdevler" başlıklı ikinci kısmın "Siyasi Haklar ve Ödevler"le ilgiliDördüncü Bölümde "vergi ödevi" başlığını taşıyan 73. maddesindeyer almıştır. Bu da Anayasamızın vergi hukuku nedeniyle kişilikhaklarının özüne dokunulmamasına gösterdiği özen nedeniyledir.Anayasanın 12. maddesinde, "Herkes, kişiliğine bağlı dokunulmaz,devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sa-26


hiptir" denilmektedir. Vatandaşın, Anayasanın, temel haklar veödevler bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerinden olanvergi borcunu ödemek üzere devletle olan ilişkisinin gerekleriniyerine getirirken, devletle yapısal bir bağı bulunmayan, Anayasa'nın128. maddesinde belidendiği gibi devletin genel idareesaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetleriningerektirdiği asli ve sürekli görevlerini görüldüğü memurlar vediğer kamu görevlilerinden olmayan bir grup meslek mensubununfiili yardımına mecbur edilmesi, üstelik bu mecburiyet nedeniylemali külfet altına sokulması Anayasanın özüne ve hükümlerineuygun görülmemiştir.Anayasanın 5. maddesi, devletin temel amaç ve görevleri arasında,kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devletive adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan, siyasal,ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmayı, insanın maddi ve manevivarlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı da saymıştır.Kişinin vergi ödevini yerine getirirken devlet dışında birmeslek mensubunun denetimine "isteği dışında" mecbur bırakılmasıonun maddi ve manevi varlığını geliştirmesini engelleyenekonomik ve sosyal bir engeldir.Vergi mükellefinin, özel kanununda ve uygulamada belli edilenbir yöntemle tek taraflı olarak saptanan bir ücret mukabili, "vergibeyannamesinin imzalanması"nı temin için belirli bir meslekgrubuyla madde metninin verdiği yetkiye dayanılarak sözleşmeyapmaya zorlanması onun maddi ve manevi varlığının gelişmesiniönleyen bir yöntemdir. Kişi kendini böyle bir yardıma muhtaçgörürse Anayasanın 48. maddesinde belirtildiği gibi sözleşmehürriyeti dahilinde bunu sağlamak hakkına zaten sahiptir. Kişi,sözleşme hürriyeti çerçevesinde ister odaya kayıtlı olan meslekmensuplarıyla çalışır, isterse kendi muhasebe sistemini kurarakmuhasebeci eliyle işlemlerini yürütür veya hiç muhasebeci çalıştırmazve bu tercihinin mali külfetine ve kanuni sonuçlarınakendi isteğiyle katlanır. Kanunda böyle bir zorunluluğun öngörülmesiAnayasanın 5, 12 ve 48. maddelerine aykırıdır.Öte yandan Anayasanın 6. maddesine göre, egemenlik kayıtsızşartsız Milletindir. Türk Milleti egemenliğini, Anayasanın koyduğuesaslara göre yetkili organlar eliyle kullanır.Egemenliğin27


kullanılması, hiç bir surette hiç bir kişiye, zümreye veya sınıfabırakılamaz. Hiç bir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayanbir devlet yetkisi kullanamaz. Devletin egemenlik hakkınadayanarak aldığı verginin, kanunlarda belirlenen kurallara uygunolarak beyan edilip edilmediğini denetlernek sadece Devletorganlarına aittir ve Anayasanın 128. maddesinde belirtildiği gibibu hizmet ancak memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür.Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları,görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylıklarıv.s. kanunla düzenlenir ve devlet eliyle yürütülür. İşletmelerinfaaliyetlerinin sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde değerlendirmeyetabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmi merciierinistifadesine sunmak üzere özel bir kanunla düzenlenen serbestmuhasebecilik, serbest muhasebeci mali müşavirlik ve yeminlimali müşavirlik mesleğini bir odaya bağlı olarak yürütenkişilerin memur veya kamu görevlisi olmadıkları açıktır. Bunlarserbest meslek mensubudurlar ve 3568 sayılı Kanunun 47. maddesinde,bunların görevleri sırasında veya görevleri sebebiyle işlediklerisuçlardan dolayı fiillerinin niteliğine göre Türk CezaKanununun devlet memurlarına ait hükümleri uyarınca cezalandırılmalarınınöngörülmesi, kamu görevlisi sayılrnalarını gerektirmez.Üstelik bunların yapacağı' denetim devletin denetim hakkınıda sona erdirmemektedir. Bu denetim, mükellefe ek bir malikülfet yükleyerek belli bir meslek grubunun iş sahasını genişleterekidareye belli bir kolaylık sağlamak amacını gütmektedir.Ancak bu düzenleme beyannameyi imzalayacak meslek mensubununzorunlu olarak mükellefin defterini tutmak, bilanço, karzarartablosu ve beyannamelerini düzenlemek ve benzer işleriyapmak gibi sonuçlar da dağuracağından (ki iptali istenen idaridüzenleme ile sözleşme imzalama zorunluğu da getirilmiştir)mükellef aleyhine sonuçlar ortaya çıkarabilecektir. Yasaya göre,yapılan bu işlemler nedeniyle bir vergi ziyaı ortaya çıkarsa, mükellefleberaber meslek mensubunun da vergi, ceza ve gecikmefaizlerinden sorumlu olduğu kabul edilmişse de, bunların fiilierinedeniyle mükellefin ceza tehdidi altında bırakılması cezalarınşahsiliği ilkesine aykırı olduğu gibi, mükellefi kendi iradesi dışındavergi ve ceza tehdidi altına sokmaktadır. Mükellefle devletarasında, böyle karmaşık hukuki sorunlar çıkarabilecek şekilde28


zorunluluk getirilerek, bir meslek grubunun dahil edilmesi, Anayasa'yauygun görülmemiştir.Yasayla vergi beyannamelerinin meslek mensupları tarafındanda imzalanması mecburiyetini getirme ye bu mecburiyeti beyannameçeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyleayrı ayrı uygulatmaya ait usul ve esasların belirlenmesi konusundaMaliye Bakanlığına yetki devredilmesi ise ayrıca Anayasa'yaaykırılık teşkil etmektedir.Anayasa hukukunun temel ilkelerinden biri olan ve hukukdevletinin özünü oluşturan "kanun önünde eşitlik" ilkesi, Anayasamızın10. maddesinde "Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasidüşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrımgözetilmeksizin kanun önünde eşittir" ifadeleriyle yer almıştır.Kanun önünde eşitlik ilkesi, vergi hukukunda diğer alanlaraoranla daha fazla önem taşımaktadır. Zira vergi, devletin egemenlikgücüne dayanarak vatandaşlardan cebren ve karşılıksızolarak alınan ekonomik değerlerdir. Bu nedenle, bu konuda çıkarılankanunların vatandaşiara tam, doğru ve eşit olarak uygulanmasıgerekmektedir. Vergi Kanunları önünde eşitlik, benzerkoşullar içinde olanların aynı vergi yüküne tabi o~masını, denetimyönünden de aynı kurallara tabi olmasını ifade eder. Ancak konununhangi koşullar altında benzer veya aynı olduğunu belirlemekAnayasadaki kurallar çerçevesinde kanun koyucuya aittir.Vergi Kanunları, verginin konusu, mükellefi, matrahı, tarifesi,tahsil şekilleri gibi vergileme olayının temeli olan hususları mutlakahükme bağlamalıdır. Bir mali yükümün yerine getirilmesi,bu yönleriyle yeterince belirlenmemişse, kişilerin sosyal ve ekonomikdurumlarını, hatta temel haklarını etkileyecek keyfi uygulamalarayol açabilmesi olasıdır. Bu nedenle vergi ile ilgiliödevlerin ve verginin tahsiline ilişkin zorunullukların çerçevesininbelli başlı unsurları da açıklanarak Anayasadaki ilkeler içerisindekanunla düzenlenmesi gerekir. Kanunla yapılması gereklidüzenleme yetkisi yürütme organına tanınamaz.227. maddede yer alan "Maliye Bakanlığı vergi beyannamelerinin3568 sayılı Kanuna göre yetki almış serbest muhasebeci,serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirler29


tarafından da imzalanması rnecburiyetini getirmeye, bu rnecburiyetibeyanname çeşitleri, mükellef grupları ve faaliyet konularıitibariyle ayrı ayrı uygulatmaya ilişkin usul ve esasları belirlerneyeyetkilidir" şeklindeki hüküm, vergilerinin beyan üzerineödeyen mükelleflerin bir kısmının beyannamelerinin meslekmensupianna irnzalatılrnası, irnzalatrnarnalan halinde rnüeyyideyemaruz bırakılrnaları, bir kısmının bundan muaf tutulmasısonucunu doğurabilir. Nitekim uygulama böyle olmuştur. Bu hususkanun önünde eşitlik ilkesine aykırıdır.Öte yandan Anayasanın 91. maddesine göre, T.B.M.M. BakanlarKuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir.Ancak Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerindeyer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncübölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmündekararnarnelerle düzenlenernez. Anayasanın bu maddesinde öngörülenhaklardan olan vergi ödevi, kanun hükmünde kararnameile bile düzenlenernezken, İdareye, bu ödevin yerine getirilmesiiçin mükelleflere yüklenilen bir "zorunluluğu getirme" yetkisinintanıması, üstelik bu zorunluluğun sınırlarının ve kimlere uygulanacağınınkanunda belirlenrnernesi Anayasanın 7, 10, 73 ve 91.maddelerine aykırıdır.Bu nedenlerle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 4008 sayılıKanunun 6. maddesiyle eklenen mükerrer 227. maddesi hükmününAnayasa'ya aykırı olduğu kanısına varıldığından, Anayasa'nın152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluş veGörevleri Hakkında Kanunun 28. maddesi uyarınca AnayasaMahkemesine başvurulrnasına, Anayasa Mahkemesinin bu konudavereceği karara kadar davanın geri bırakılrnasına, kararlabirlikte dosyada bulunan dava dilekçesi, müdahil dilekçeleri veekleri ile Davalı İdarenin savunması ve Danıştay Savcısı düşüncesinintasdikli bir örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'nagönderilmesine 30.10.1995 gününde oybirliğiyle karar verildi.BaşkanErol ÇırakmanÜyeTuncer AkınÜyeTahsin YağrnurluÜyeGönül ÖnbilginÜyeSuroru Çörtoğlu30


Sayı: 670Ankara, 3.4. ı996ANAYASA MAHKEMESiSAYIN BAŞKANLIGI'NAANAYASA MAHKEMESiNE BAŞVURAN: Danıştay DördüncüDairesi. Dosya No: E. ı995/1195İLGİLİLER: ı- Avukat Önder SAV (Esas Davada Davacı)2- Maliye Bakanlığı (Esas Davada Davalı)BAŞVURU KONUSU: 2ı3 sayılı Vergi Usul Kanunu'na 4008Sayılı Kanunun 6. maddesiyle eklenen mükerrer 227. maddesihükmünün Anayasa'ya aykırı olduğuna karar verilmesi isteğidir.SÖZLÜ AÇIKLAMADA DEGİNİLEN KONULARAnayasa Mahkemesi Sayın Başkanlığı'nın 20.3.1996 tarihliyazılı çağrısı üzerine Anayasa'nın ı49/4. maddesi ve 2949 sayılıYasa'nın 30/1. maddesi gereğince sözlü olarak belirtilen aşağıdakiaçıklamaların Sayın Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'na yazılıolarak sunulmasında yarar görülmüştür.ı- 23 Şubat ı995 tarihli ve 22211 sayılı Resmi Gazete'de yayımlananı Sıra No.lu Maliye Bakanlığı Tebliği ile, ı995 yılı gelirlerineilişkin olup ı996 yılında verilmesi gerekecek yıllık gelirvergisi beyannamelerinden başlayarak yıllık gelir vergisi beyannamelerininSerbest Muhasebeci veya Serbest Muhasebeci MaliMüşavirlerce imzalanması ve bu iş için mükelleflerin bu meslekgrubu ile sözleşme yapması zorunluğu öngörülmüştür. Tasarrufunyasal dayanağı olarak da 2ı3 sayılı Vergi Usul Yasası'nın4008 sayılı Yasa'nın 6. maddesiyle eklenen mükerrer 227. maddesigösterilmiştir.Başvurumuz üzerine anılan ı No.lu Tebliğ, mükerrer 227.maddede mükelleflerin, kanuni defterini tutmak ve mali tablolarınıtanzim etmek için meslek mensuplarıyla yıllık sözleşmeleryapmak zorunluğu öngörülriıediğinden, bu hususların tebliğ ilemükelleflerin uyması zorunlu yükümlülük haline getirilmesi kanunlatanınan yetkinin aşılması anlamına geleceği belirtilerek31


İdareye Kanunla tanınan yetkinin aşılmış olması ve sözleşmeyapmak için öngörülen sürenin sona ermekte bulunması karşısındayürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir.2- Daha sonra İdare yaniışından dönecek yerde aynı mahiyette'olmak üzere 29.3.1995 tarih ve 22242 Sayılı Resmi Gazete'de (2)No.lu ve 25.12.1995 günlü ve 22504 Sayılı Resmi Gazete'de 3No.lu Tebliği çıkartmış ve her iki tebliğ için de Danıştay 4. DairesindeEsas 1995/6520 Sayılı davalar açılıp Yürütmeyi Durdurmakararları alınmıştır.3- 1 No.lu Tebliğ için açılan iptal davasından itibaren İdare'yetasarrufa dayanak yapılan Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 227.maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu anımsatılmış, İdare'nin"Hata"dan dönmesi yolu gösterilmiştir. İdare, hatadan dönecekyerde, bizleri hep idari yargıya başvurmak ve hak aramak zorundabırakmıştır.Maliye Bakanlığı'nın bu konu ile ilgili tasarruflarında ve çekişmedebir husus çok açık ortaya çıkmıştır. Maliye Bakanlığı"Ben yaptım oldu; mükellefler ses çıkarmasın" mantığıyla adeta"DEVLET" içinde DEVLET gibi davranmıştır. Tabii bizlerin diğermükelleflerden bir farkımız vardır. Bizler hukukçuyuz, başkalarınısavunurken kendimizin de hukukunu korumak durumundayız.Hukukun üstünlüğüne gönülden bağlı olanların ve onu savunanların"Keyfi Devlet" "Kanun Yoluyla - Tebliğ Yoluyla HukuksuzlukYapan Devlet" anlayışına teslim olmalan beklenemezdi.4- Aslında mükerrer 227. maddeyi getiren 4008 Sayılı Yasa'nın6 Temmuz 1994 tarihinde yayımıanmasını izleyen 29.7.1994 tarihindeMaliye Bakanlığı'na Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği olarak yazıyazdık ve anılan maddenin ı. fıkrasındaki yetkiyi anımsatıirakMaliye Bakanlığı'nın beyanname çeşitleri, mükellef gruplan vefaaliyet konulan itibariyle ayrı ayrı uygulamasının mümkün olduğunubelirtip yapılacak düzenlernede mesleklerinin özelliği gereğiAvukatların kapsam dışında bırakılınasını istedik. Daha yasayeni çıkmış nasıl uygulanacağına dair hiçbir belirti, ipucu yokiken iyi niyetle bir uyarı yaptık; bunu yeni yıla girilmesi ve beyannameverilmesinin yaklaşması nedeniyle 18.1.1995 tarihindebir kez daha yazılı olarak anımsattık.32


Yukarıdaki görüşümüzün ve isteğimizin haklılığı, daha sonraaçılan dava nedeniyle Danıştay 4. Dairesi'nin 1995/1195 sayılıdosyasına sunulan Prof. Lütfi Duran'ın 30.3.1995 tarihli mütaalaasıile de doğrulanmıştır. Anılan mütalaada aynen "Maliye Bakanlığı,beyanname imzalatma mecburiyetinin kapsamını belirlerkenkimi vergi mükelleflerini istisna ettiği gibi makul ve tutarlıbir düzenleme yapmış olmak için, örneğin Avukatlar ve SerbestMuhaseb~ci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirleri bu zorunluğundışında bırakmalıydı. .. vergi uyuşmazlıklarını davacı mükellefleradına üstlenmeye ve izlemeye yetkili olan avukatların,kendi vergi beyannamelerini düzenlemek hususunda yetenekli veyeterli olduklarını kabul etmek gerekir" denilmekte ve değerlendirmemizeve isteğimiz e hak verilmektedir.Yazılarımız ve uyarılarımız hiç dikkate alınınadı ve malum (1)Sıra No.lu Tebliğ çıkartıldı. Anılan Tebliğ için Yürütmeyi Durdurmakararı verilince çok ilginç ve idare için hiç de hoş olmayan biryol denendi. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan VergiKanunlar.ı Değişikliği Tasarısı'na mükerrer 175. madde ekletildi.Yargının verdiği Yürütmeyi Durdurma kararı geçersiz kılınmayaçalışıldı; eklenen madde TBMM Genel Kurulu'nda reddedildi.5- Bir üzüntümüzü de ifade etmeden geçemeyeceğiz. Hukukaaykırı Tebliğ ve uygulama ile yargı yoluna başvurup uğraşanbizler, bağımsız yargımız için ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği için"Meslek, meslek dışı mihraklarla işbirliği yapanların çabalarıyla(1) No.lu Tebliğin sınırıanmasına neden olacak Yürütmeyi Durdurmakararları, büyük bir hızla Danıştay'dan çıktı". "Kayıt dışıekonomiye bel bağlayan, vergi kaçırılması için uygun iklimi savunanBOZUK DÜZEN SA VUNUCUSU BARONLARI teşhir etmekgerekir". Şeklinde yakışıksız, hukuku hiçe sayan değerlendirfileleryapıldı, mesleğimiz ve avukatlar yıpratılmak istendi.6- Görülüyor ki bütün tebliğlere, tartışmalara, çekişmelere,yanlış anlarnalara Vergi Usul Yasası'nın mükerrer 227. maddesikaynaklık etmektedir. iddia. ediyor ve içtenlikle inanıyoruz ki buYasa maddesi Anayasa'ya aykırıdır. Bunu şimdi söylemiyoruz.Danıştay 4. Dairesinde görülmekte olan davada söyledik, dilekçemizdeetraflıca anlattık.33


Anayasa'ya aykırılıkları şöyle sıralayabiliriz:a) Serbest Muhasebeci veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerinvergi beyannamelerini imzalaması rnecburiyeti konulrnakla,mükelleflerin bütün defter ve belgelerini de incelerne vedeğerlendirme yetkisi de verilmiş olmaktadır. Böylece verginingizliliği ilkesi ve ancak ilgili devlet memuru ve kamu görevlilerininkullanabileceği yasal ve kamusal yetkiler özel kişilere, özel birmeslek grubuna tanınmış ve hatta devredilmiş olmaktadır. (1)No.lu Tebliğ çıktıktan sonra Maliye Bakanlığı'nın bir yetkilisininaçıklaması çok ilginç ve çarpıcıdır. Bu yetkili, "Tebliğ hazırlanırkenYeminli Mali Müşavirler, merkezi denetim elemanlarının birdevarnı olarak alındı ve ayrı bir statüde düşünülrnedi. Verilenyetkiler ve istenilen sonuçlar hep bu d~şüncenin ürünüdür. Birdenetim elemanı mührünü bırakıyor ve Yeminli Mali Müşaviroluyor; böylece görev kesintisiz şekilde devarn ediyor" diyebilrniştir.Çok iyi anırnsıyoruz ki Anayasa Mahkememiz 3194 sayılı imarKanunu'nun "Yeminli Serbest Mimarlık ve. Mühendislik Büroları"na"KAMU GÖREVi" niteliğinde yetkiler veren hükürnlerini, ·bunların "Serbest Meslek faaliyeti icra etmekte olan" "ÖZEL Ki­ŞiLER" olduğu, memur ve kamu görevlisi sayılamayacakları gerekçesiile E. 1985/11-K. 1986/29 sayılı kararı ile iptal etmiştir.Danıştay 4. Dairesi'nden gönderilen ve Yüce Mahkemeninönünde olan bu dosyadaki konu, anılan iptal kararında sözü edi~len dururndan çok daha hassastır.Vatandaşın vergi borcunu ödernek üzere devletle olan ilişkisiningereklerini yerine getirirken devletle organik ve kamusal bağıolmayan ve Anayasa'nın 128. maddesinde açıkca tanımlanandevletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğukamu hizmetlerini gerektirdiği asli ve sürekli görevlerini gördüğümemurlar ve diğer kamu görevlilerinden olmayan bir meslekgrubunun fiili yardımına zorlanması ve bu nedenle de ayrıca maliyük altına sokulrnası hukukun üstünlüğü ilkesi ile de Anayasa'nınözü ve sözüyle de bağdaşmaz. Danıştay 4. Dairesi'nin kararındabelirtildiği gibi böyle bir rnecburiyet, kişinin maddi ve manevivarlığını geliştirmesini engelleyen ekonomik ve sosyal bir engel-34


dir. Vergi Usul Yasası'nın mükerrer 227. maddesi, Anayasa'nın5-12 ve 128. maddelerine aykırıdır.b) Anayasa'nın 73. maddesinde "Vergi, resim, harç ve benzerimali yükümlülükler, kanunla konulur, değiştirilir ve kaldırılır"denilmiş, bunlarda muaflı, istisna ve indirim oranlarına ilişkinhükümlerde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içindedeğişiklik yapma yetkisinin Bakanlar Kurulu'na verilebileceğibelirtilmiştir.Anayasa'nın 91. maddesinin 1. fıkrasında 73. maddenin içindeyeraldığı ikinci kısmının dördüncü bölümüne yollama yapılarak"bu bölümde yeralan siyasi haklar ve ödevlerin Kanun HükmündeKararnamelerle düzenlenemeyeceği belirtilmektedir. 73. maddedebelirtilen vergi yükümlülüğü, Kanun Hükmünde Kararname ilebile düzenlenemezken Maliye Bakanlığı'na mükelleflere yeni yükleryıkılması, sözleşme ve beyanname imzalatma zorunluluğunungetirilmesi, sınırının ve kimlere uygulanacağının Yasa ile belirlenmemesi,Anayasa'nın 7-10-73 ve 91. maddelerine aykırıdır.c) Anayasa'nın 48. maddesine göre "Herkes dilediği alanda çalışmave SÖZLEŞME HÜRRİYETİNE sahiptir" kişilerin beyannameimzalanmasını sağiatmak için belli bir meslek grubuylasözleşme imzalanmaya zorlanması, Anayasa'ya aykırıdır.Danıştay 4. Daire kararında da açıkca belirtildiği gibi "kişisözleşme hürriyeti çerçevesinde ister odaya kayıtlı olan meslekmensuplarıyla çalışır, isterse muhasebeci çalıştırmaz, tercihininmali külfetine ve kanuni sonuçlarına kendi isteğiyle katlanır.Kanunda böyle bir zorunluğun öngörülmesi, Anayasa'nın 5-12 ve48. maddelerine aykı~ıdır".Yukarıda etraflıca açıklandığı üzere 1-2 ve 3 Numaralı Tebliğ­Iere dayanak yapılan Vergi Usul Yasası'nın mükerrer 227. maddesiAnayasa'nın sadece sayılan madde ve sözlerine değil özüne,ruhuna da aykırıdır, iptali gerekir.Geride bıraktığımız Mart ayı içinde verilen Gelir V ergisi Beyannamelerinialan kimi Vergi Daireleri, meslektaşlarımıza"Anayasa Mahkemesi Kararına göre ileride yeniden değerlendir-35


me yapılacak, buna göre hesaplanacak vergi, cezalı olarak alınacaktır"şeklinde gözdağı verici ifadeler kullanmışlardır. SayınMahkeme esas kararını verinceye kadar, İdare'nin baskısının süreceğianlaşılıyor. İleride giderilmesi olanaksız zararlar ve hukukaaykırılıklar ortaya çıkabilir. Bu nedenle dosya içinde bulunan3 Kasım l995 tarihli dilekçemizde de sözü edildiği gibi Vergi UsulYasası'nın 227. maddesinin yürürlüğünün durdurulmasına kararverilmesini dilemekteyiz.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanı Temsilcisi TemsilcisiAv. Eralp ÖZGEN Av. Hüseyin Avni FERAH Av. Önder SAVDANlŞTAY BAŞKANLIGINAANKARAYürütmenin ·Durdurulmasıİstemlidir.DAVACIVE KİL İDA VALI: Av. Önder Sav "Kendi adına asaleten. TBB'nitemsilen": Av. Tezcan ÇakırMaliye BakanlığıT. KONUSU: 29.3.1995 günlü ve 22242 sayılı Resmi Gazetedeyayımianmış olan 2 sıra numaralı "VergiBeyannamelerinin Serbest Muhasebecilik,Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanmasıHakkında Genel Tebliği" yasal düzenlemelereaykırılığı nedeniyle iptali, yürütme::.nin durdurulması dileğinden ibarettir.T. TARİHİ29.3.1995OLAYLARTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı olan vekiledenin Ankara Barosunakayıtlı bir avukat sıfatıyla Çankaya Vergi Dairesinin752.937.00.16 siciline kayıtlı vergi yükümlüsüdür. Taşıdığı bu sıfatlardanhareket ederek Dairenizin 1995/1195 esasına kayıtlı36


olan davada yürütmenin durdurulması kararının verilmesindenhemen sonra davaya konu edilen aynı nitelikteki ikinci bir tebliğinçıkarılmış olması nedeniyle bu davanın açılması zorunlu olmuştur.21.3.ı995 günlü kararınızın henüz tebliğ edilmediği anda, davalıBakanlığın bir girişimini bilgilerinize sunma gereğini duymuşbulunmaktayız.Anılan bir önceki davada, yürütmenin durdurulması isteğininkabul edilmiş olduğunu haricen öğrenen davalı idare, Bütçe ve PlanKomisyonunda görüşülmekte olan VUK'nuna mükerrer ı 75. maddenineklenmesini 22.3.ı995 gününde sağlamış ve ertesi günü yasallaşmaküzere TBMM genel kurulunun gündemine aldırmıştır.Madde ı sayılı tebliğ doğrultusunda meslek mensuplarının deftertutma ve sözleşme imzalamayla ilgilidir. Bir başka anlatımla 4008sayılı değişik VUK.nun mükerrer 277. maddesi ile ilgili ı nolu tebliğile amaçlanmak istenilen hususa, VUK'da yer verilmek istenilmiştir.Bu bilgiyi, komisyonca geri alınan tasarının inanılmaz birhızla yasallaştırılma girişiminde bulunulmasını yadırgadığımızıtekrarlamak için yer vermiş değiliz. Bu girişim ve davaya konuedilen 2 nolu tebliğ halen görülmekte olan davayı ve verilmiş olanyürütmenin durdurulması kararını olumsuz etkilerneye yönelikbulunduğundan açıklama yapılması zorunlu olmuştur.II- Tebliğ hakkında açıklama ve Tebliğin yasasınaaykırılığı:ı- Bir önceki tebliğin bazı kesimlerinin düzeltilmesi, bazı yükümlülerinbeyanname imzalatma zorunluluğu dışında tutulmasıve sözleşme düzenleme süresinin uzatılınasını öngören dava ko.­nusu tebliğin içeriği bir önceki tebliğ ile aynı olduğundan, detaylıaçıklamalara fazlaca yer verme gereğini duymamaktayız. Ancak,çok ivedili bir biçimde yasal düzenlemenin değiştirilmesi yolundakiçaba ile, aynı nitelikte bir ikinci tebliğin çıkarılmış olmasını,yargı kararının gereklerini yerine getirilmesinden kaçınma veyargı kararını hiçe sayma gibi bir davranış olarak nitelendirdiğiınizibelirtmek isteriz.DavalıBakanlığın kendi görev alanına giren yasaların uygulanmasınısağlamak ve yasaya uygun olarak düzenleyici genel iş-37


lem tesis edebilme yetkisinin varolması her zaman ve her istediğimiyapabilirim anlamında değildir. Hele ortada bir yargı kararıvarken yeni bir düzenleme getirme, yargı kararının gereğinin yerinegetirilmesinden kaçınmadır. Anayasanın 2 ve 138. maddeleriyle2577 sayılı Yasanın 28. maddesine açıkça aykırılıktır.Anayasa kamu hizmetlerinin en verimli biçim ve surette ifasınıve hizmeti düzenleyen kuralların onun gereklerine ve teknikicaplarına en uygun tarzda düzenlenmesini temin gayesiyle idareyetanıdığı düzenleme yetkisi tüzük, yönetmelikler ve diğer geneldüzenleyici işlemler çıkarma yetkisiyle verilmiş bulunmaktadır.Ancak yasanın yetki verdiğinden bahisle yargı kararına vedayanılan yasal düzenlemeye aykırı düzenlemeler getirilmesi yukarıdakikurallara, hem aykırılıktır, hem de, kural tanırnamazlıktır.İdarenin ancak yasada belirlenmiş alanlar içinde birtakımdüzenlemeler yaparak yasanın uygulanmasını sağlayabileceğinibirkez daha belirtme gereğini duymaktan üzüntü duymaktayız.2- Tebliğin dayanağı olan mükerrer 227. madde yükümlülerinyasal defter ve kayıtlarını tutma ve tanzim etmek üzere, meslekmensuplarıyla yıllık sözleşme yapma zorunluluğunu öngi)rmediğindenaynı konuya ilişkin yargı kararını bile bile dava konusutebliğ ile bunun zorunluluğunun devam ettirilmesi yasa-ile verilmişyetkinin aşılmasıdır.SONUÇ :Yukarıda açıklanan nedenlerveresen görülecek sairhususlada davaya konu edilen tebliğin iptaline karar verilmesini,öncelikle yürütmenin durdurulmasına idarenin savunmasınınalınmasına gerek duyulmadan karar verilmesini, idarenin savunmasınınalınmasına karar verilmesi halinde beyanname süresininverileceği en son gün dikkate alınarak savunma süresininkısaltılmasına ve tebligatın memur eliyle yapılmasına karar verilmesini,yargılama gideri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesinisaygılarımla arz ve talep ederiz. C.tesi, 1 Nis. 1995.38EK: 1- V.name2- Yasa tasarı hkDavacı V ekiliAv. Tezcan ÇAKIR


T.C.DANIŞTAYDördüncü DaireEsas No: 1995/1872Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen Davacılar :1- Av. Önder Sav.2- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı 1 ANKARADavacılar Vekili: Av. Tezcan ÇakırDavalı: Maliye Bakanlığı 1 ANKARAMeşrutiyet Cad. No: 3/141 ANKARAİstemin Özeti : 29.3.1995 günlü ve 22242 sayılı Resmi Gazetedeyayımlanan, Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci veSerbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında 2no.lu Genel Tebliğin iptali dileğiyle açılan davada yürütmenind ur d urulması istenilmektedir.Danıştay Savcısı Faruk Öztürk'ün Düşüncesi : Vergi beyannamelerininSerbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci MaliMüşavirlerce İmzalanması Hakkında 2 sıra nolu Genel Tebliğiniptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davada, tebliğinaynı konuda evvelce yayımlanan 1 sıra Nolu Tebliğin Cbendini değiştiren A bendi ile yeniden yapılan düzenlernede beyannameleriimzalayacak meslek mensupları başlıklı C bendi ilegetirilen, meslek mensuplarının yalnızca kanuni defterlerini tuttuklarıve mali tablolarını tanzim ettikleri mükelleflerin beyannameliriniimzalayabileceklerine ilişkin düzenleme 213 sayılıVergi Usul Kanununa 4008 sayılı Kanunla eklenen mükerrer 227.madde ile tanınan yetkinin aşılması sonucunu doğurduğundantebliğin bu düzenlemeye ilişkin kısmının yürütülmesinin durdurulmasıgerektiği düşünülmektedir.Tetkik Hakimi Süheyla Ohri'nin Düşüncesi : Vergi BeyannamelerininSerbst Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci MaliMüşavirlerce İmzalanması Hakkında 2 sıra nolu Genel Tebliğdekibazı mükelleflerin beyanname imzalatma zorunluluğu dışında39


tutulması ve sözleşme düzenleme süresinin uzatılınasına ilişkindüzenleme 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 227.madde hükmüne aykırı olduğundan yürütmenin durdurulmasıgerekeceği düşünülmektedir.TÜRK MiLLETi ADINAgörüşül­Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereğidü:Dava, Avukat olan davacı tarafından kendi adına asaleten veTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliğini temsilen düzenlenmiş vekaletnameyleaçılmış bulunmaktadır. Davacılardan Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğininbu davada menfaat alakasının bulunup bulunmadığı hususunundavanın esası ile birlikte incelenmesine karar verildikten sonrayürütmenin durdurulması istemi incelendi:2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin2. fıkrasında, Danıştay veya idari mahkemelerin, idari işleminuygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğmasıve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlannınbirlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenindurdurulmasına karar verebilecekleri belir~ilmiştir.Davaya konu edilen Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebecive Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanmasıHakkında 2 Nolu Genel Tebliğin dayanağını teşkil eden, 213 sayılıVergi U sul Kanununa 4008 sayılı Kanunla eklenen mükerrer227. maddenin 1. bendinde, vergi beyannamelerinin 3568 sayılıKanuna göre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebecimali müşavir veya yeminli mali müşavirler tarafından da imzalanmasımecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri,mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrıuygulatmaya, bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeyeMaliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.Tebliğde, ticari, zırai ve mesleki kazancı nedeniyle gerçekusulde vergilendirilen gelir vergisi mükellefleri ve kurumlar vergisimükelleflerinden bir önceki yıl aktif toplamı 30 milyar lirayıve net satışlar toplamı 60 milyar lirayı aşmayanların, 1995 yılı40


gelirlerine ait olup, 1996 yılında verilmesi gerekli yıllık gelir vekurumlar vergisi beyannamelerini, 3568 sayılı Kanuna göre yetkialmış ve mükelleflere aynı kanunun 2/A-a maddesindeki hizmetiveren serbest muhasebeci veya serbest muhasebeci mali müşavirlereimzalatılması zorunlu kılınmış, mükelleflerin beyannameleriniimzalayacak serbest muhasebeci ve serbest muhasebecimali müşavirlerle kanuni defterlerini tutmak ve mali tablolarınıtanzim etmek için yıllık sözleşme imzalamaları ve 1995 yılına aitsözleşmelerin Mayıs/1995 ayı sonuna kadar düzenlenmesi gerektiğiöngörülmüştür. Sözleşmelerini süresinde düzenlemeyen mükelleflereait beyannamelerin meslek mensuplarına imzalatılmamışsayılacağına ve bu mükellefler hakkında uygulanacak müeyyideleretebliğde ayrıca yer verilmiştir.Mükerrer 227. maddede, mükelleflerin, kanuni defterlerinitutmak ve mali tablolarını tanzim etmek için meslek mensuplarıylayıllık sözleşmeler yapmak zorunluğu ve yaptırımı öngörülmediğindenve aynı konudaki 1 no.lu Tebliğ hakkında DanıştayDördüncü Dairesinin 21.3.1995 günlü ve E: 1995/1195 sayılı kararıylayürütmenin durdurulmasına karar verildiği halde, 2 no.luTebliğde benzer hükümlere yer verilmekle bu zorunluluğun veyaptırırnın devam ettirilmesi, kanunla verilen yetkinin yargı ka­.rarıyla yapılan belirlemeye rağmen aşılması anlamına gelmektedir.Yapılan düzenlemeyle, İdareye Kanunla tanınan yetkininaşılmış olması ve sözleşme yapmak için öngörülen sürenin sonaermekte bulunması karşısında, yürütmenin durdurulması içinKanunda öngörülen iki koşulun da gerçekleştiği sonucuna varılmaktadır.Bu nedenlerle yürütmenin dudurulmasına, davanın niteliğiitibariyle teminat aranmasına gerek olmadığına, 2.5.1995 günündeoybirliğiyle karar verildi.BaşkanErol ÇırakmanÜyeTuncer AkınÜyeTahsin YağmurluÜyeGönül ÖnbilginÜyeSumru Çörtoğlu41


DANlŞTAY BAŞKANLIGINAANKARAYürütmenin Durdurulmasıistemlidir.DAVACIVE KİL İDA VALI: Av. Önder Sav'a "kendi adına asaleten Av.Tezcan Çakır: Av. Tezcan ÇakırMaliye BakanlığıT. KONUSU: 25.12.1995 günlü ve 22504 sayılı Resmi Gazetedeyayımianmış olan 3 sıra numaralı "VergiBeyannamelerinin Serbest . Muhasebecilik,Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanmasıHakkında Genel Tebliği" yasal düzenlemelereaykırılığı nedeniyle iptali, yürütmenindurdurulması dileğinden ibarettir.T. TARİHİOLAYLAR25.12.1995Vekiledenim Ankara Barosuna kayıtlı bir avukat sıfatıylaÇankaya Vergi Dairesi'nin 752.0041.230 sicilinde kayıtlı vergiyükümlüsüdür. Taşıdığı bu sıfatıardan hareket ederek Davalınınaynı içerikteki ilk genelgesi Dairenizin 1995/1195 esasına kayıtlıolarak davaya konu edilmiş ve yürütmenin durdurulması kararınınverilmesinden hemen sonra davaya konu edilen aynı niteliktebir ikinci tebliğin çıkarılmış olması nedeniyle, 1995/1872 esasınakayıtlı dava açılmıştır.Şu anda davaya konu edilen genelgeyle, halen görülmekte olandavaları ve verilmiş yürütmenin durdurulması kararını olumsuzetkilerneye yönelik bulunduğunu açıklamaya bile gerek duymamaktayız.Ancak, davalı idare davaların 26.10.1995 tarihinde duruşmasınınyapıldığını bilmemezlikten gelmektedir. Zira, davalarabizzat savunma gereğini duyan davalı, duruşmaya hazineavukatlarına görev vermektedir. Böylece, kamu- özel kesim avukatlarını,kamu avukatlarıyla tüm avukatların kamu kurumu ni-42


teliğindeki mesleki kuruluşu olan TBB. ile karşı karşıya getirmeyiamaçlamaktadır.Avukatlık mesleğini Çankaya Vergi Dairesi'nin 222.006.1925sicil numarasıyla yapmaktayım. Dava konusu genelgenin muhatabıolarak kendi adıma da davacı olduğumu belirtmek isterim.Tebliğ hakkında açıklama ve Tebliğin yasasına aykırılığı:Öncelikle, İdarenin yasal düzenleme yolunda akıl almaz birsüratle ortaya koyduğu çabasıyla, aynı nitelikte bir üçüncü tebliğçıkarmasını, yargı kararının gereklerinin yerine getirilmesindenkaçınma ve yargı kararını hiçe sayma gibi bir davranış olaraknitelendirdiğimizi belirtmek isteriz. Bir yargı kararı varken, yenibir düzenleme getirme, yargı kararının gereğinin yerine getirilmesindenkaçınmadır. Anayasanın 2. ve 138. maddeleriyle 2577sayılı Yasanın 28. maddesine açıkça aykırılıktır.1- Dava konusu tebliğ; yargı kararlarıyla uygulaması durdumlmuşönceki tebliğierin bazı kesimlerinin düzeltilmesi ve öngörülenhadiere göre görevli ve sorumlu meslek mensuplarının belirlenmesi,yükümlülerin sözleşme düzenleme zorunluluğu dışındatutulmakla beraber düzenleyecekleri beyannamelerin mutlakameslek mensuplarınca imzalanması, aksi takdirde resen takdirnedeni sayılacağı öngörülmüştür. Tebliğin içeriği bir önceki tebliğierinaynısıdır. Sadece, yargı kararına uygun davranıldığınıgösterebilmek için, taraflar arasında bir sözleşme yapılması zorunluğunukaldırılmış gibi gösterilmek istenilmekte, ancak genelgeninson ikinci paragrafında yeralan ifadelerle yine de sözleşmeyapılması önerilmektedir.Genelgenin, özellikle beyannamelerin meslek mensuplarınakı­imzalattırılması ve aksi halin resen takdir nedeni sayılmasısımlarını yargısal denetimden geçirmek istemekteyiz.Taraflar arasında bir sözleşme olsun olmasın, beyannamelerinmeslek mensuplarınca imzalanma zorunluluğunun getirilmesi;meslek mensuplarına belirli bir inceleme, denetleme ve sorumlu:.luk(!) getirmekle beraber, bunların doğal sonucu olarak belirli bir43


ücretin ödenmesini sağlamaktadır. Bir başka anlatımla, aralarındabir sözleşme olmasa bile, beyannamelerin meslek mensuplarıncaimzalanmasının zorunlu görülmesi, 1995/1195 esasınakayıtlı dava dilekçemizde belirttiğimiz gerekçelerle hukuk vemantığa aykındır.Kısaca; çok az veya hiç sorumluluk verilirken, devamlı ve büyükbir kesime hizmet alanı yaratma çabasıdır. Vergilerin, top~lanmasında, takip ve tahsilinde özel kesime kamusal görev verilmesidir.Kamu yetkisinin özel bir meslek kesimine ihale edilmesidir.Zorunlu imza, bir meslek grubuna zorunlu tekel ya da imtiyaztanınması anlamındadır. Oysa, tüm bu vergilendirme vedenetim yetkileri Bakanlığa aittir.2- Tebliğin dayanağı olan mükerrer 227. madde, meslek mensuplarınayıllık beyannameleri imzalama yetkisini tanımış olsabile, Daireniz bu madednin anayasaya aykınlığı yönündeki iddialarımızıciddi ve yerinde bularak, konuyu Anay&sa Mahkemesinegönderme karan almış bulunmaktadır. İmza zorunluluğu veyaptırıma devam edilmek istenilmesi, sözleşme olması bile aynısonuçları sağlanacak amaç doğrultusunda işlem tesisi, yasa ileverilmiş yetkinin aşılmasıdır. Hiç olmazsa, yargı karannın hiçesayılmasıdır.SONUÇ :Yukarda açıklanan nedenlerveresen görülecek sairhususlarla.davaya konu edilen tebliğin iptaline karar verilmesini,öncelikle yürütmenin durdurulmasına idarenin savunmasınınalınmasına gerek duyulmadan karar verilmesini, idarenin savunmasınınalınmasına karar verilmesi halinde, beyanname süresininverileceği en son gün dikkate alınarak savunma süresininkısaltılmasını ve tebligatın men:ıur eliyle yapılmasına karar verilmesini,yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıyayükletilmesini saygılarımla arz ve talep ederiz. 28 Ara 1995.Davacı VekiliAv. Tezcan ÇAKIR44


T.C.DANIŞTAYDördüncü DaireEsas No: 1995/6520Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen Davacılar :1- Av. Önder Sav.2- Av. Tezcan Çakır (Kendi adına asaleten Önder Sav adınavekaleten)Meşrutiyet Cad. No: 3/141 ANKARADavalı : Maliye Bakanlığı 1 ANKARAİstemin Özeti : 25.12.1995 günlü ve 22504 saşılı Resmi Gazetedeyayımlanan, Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebecive Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında3 no.lu Genel Tebliğin iptali dileğiyle açılan davada yürütmenindurdurulması istenilmektedir.Danıştay Savcısı Ahmet Göktuna'nın Düşüncesi: Davanındurumuna göre, yürütmenin durdurulması isteminin davalıidarenin savunmasının alınmasından sonra incelenmesi gerekeceğidüşünülmektedir.Tetkik Hakimi Birol Terlemez'in Düşüncesi : Dava konusuTebliğin dayanağı olan Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 227.maddesi hükümlerinin Anayasa'ya aykın olduğu gerekçesiyleAnayasa Mahkemesine gönderilmesine Dairemizce karar verildiğindenbu Tebliğ'le getirilen beyannamelerin serbest muhasebecive serbest muhasebeci mali müşavirlere imzalahlması mecburiyetindeAnayasa'ya aykın bir yetkiniı;ı. kullanılması anlamınagelmektedir. Bu nedenle yürütmenin durdurulması gerektiği düşünülmektedir.TÜRK MiLLETi ADlNAHüküm veren Danıştay Dördüncü D~iresince gereği görüşüldü:Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest MuhasebeciMali Müşavirlerce imzalanması Hakkındaki 3 no.lu Ge-45


nel Tebliğin, ilgililerin hukukunu doğrudan etkileyen icrai nitelikteve iptal davasına konu olabilecek bir düzenleyici işlem olduğunakarar verildikten sonra yürütmenin durdurulması istemiincelendi:2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinin2. fıkrasında, Danıştay veya idari mahkemelerin, idari işleminuygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğmasıve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarınınbirlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenindurdurulmasına karar verebilecekleri belirtilmiştir.Davaya konu edilen Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebecive Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanmasıHakkında 3 Nolu Genel Tebliğin dayanağını teşkil eden, 213 sayılıVergi Usul Kanununa 4008 sayılı Kanunla eklenen mükerrer 227.maddenin 1. bendinde, vergi beyannamelerinin 3568 sayılı Kanunagöre yetki almış serbest muhasebeci, serbest muhasebecimali müşavir veya yeminli mali müşavirler tarafından da imzalanmasımecburiyetini getirmeye, bu mecburiyeti beyanname çeşitleri,mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrıuygulatmaya, bu uygulamalara ilişkin usul ve esasları belirlemeyeMaliye Bakanlığı yetkili kılınmıştır.Mükerrer 227. maddede, mükelleflerin, kanuni defterlerinitutmak ve mali tablolarını tanzim etmek için meslek mensuplarıylayıllık sözleşmeler yapmak zorunluğu ve yaptırımı öngörülmediğinden1 no.lu Tebliğ hakkında Danıştay Dördüncü Dairesinin21.3.1995 günlü ve E: 1995/1195 sayılı kararıyla, 2 no'luTebliğ hakkında da 2.5.1995 günlü ve E: 1995/1872 sayılı kararıylayürütmenin durdurulmasına karar verildiği halde, 3 no.luTebliğde benzer hükümlere yer verilmekle bu zorunluğun veyaptırırnın devam ettirilmesi, kanunla verilen yetkinin yargı kararıylayapılan belirlemeye rağmen aşılması sonucunu doğurmaktadır.Yürütmenin durdurulması istemine konu olan Vergi BeyannamelerininSerbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerceİmzalanması Hakkında 3 no'lu Genel Tebliğin dayana-46


ğını teşkil eden Vergi Usul Kanununun Mükerrer 227. maddesihakkında Danıştay Dördüncü Dairesi'nin 30.10.1995 günlü ve E:1995/1195 sayılı kararıyla, mükelleflere beyannamelerini meslekmensuplarına imzalatma zorunluğu getirilmesi konusunda MaliyeBakanlığına yetki tanınmasının Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle,Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur. Anayasa'yaaykıh görülen bir kanuna göre çıkarılan dava konusu Tebliğ, buhaliyle hukuka aykırı bulunmuştur. Yapılan düzenlemeyle, vergimükelleflerine yüklenen ödevlerin yerine getirilmesi için Tebliğdeöngörülen sürenin sona ermekte bulunması karşısında, yürütmenindurdurulması için Kanunda belirtilen iki koşulun da gerçekleştiği,sonucuna varılmaktadır.Bu nedenle yürütmenin durdurulmasına, davanın niteliği itibariyleteminat aranmasına gerek olmadığına, 19.1.1996 günündeoybirliğiyle karar verildi.BaşkanErol ÇırakmanÜyeTuncer AkınÜyeTahsin YağmurluÜyeGönül ÖnbilginÜyeSumru ÇörtoğluSayı:Ankara, 21.2.1997BARO BAŞKANLIGIGENELGE NO: 278/141997 Mart ayında verilecek Vergi Beyannamelerinin SerbestMuhasebeciler ve Mali Müşavirler tarafından düzenlenme ve imzalanmazorunluluğunun bulunup bulunmadığı konusunda bazı<strong>Barolar</strong>ımız ve meslektaşlarımızın kuşkulu olduğu yolunda duyumlaralınmaktadır.Bilindiği gibi, meslektaşlarımızın Gelir V ergisi BeyannamelerininSerbest Muhasebeciler ve Mali Müşavirler tarafınan dü-47


zenlenmesi ve imzalanmasını öngören Maliye Bakanlığı GenelTebliğlerinin yürütmesinin durdurulması ve iptali isteğiyle Danıştay4. Dairesinde Maliye Bakanlığı aleyhine açtığımız davalardayürütmenin durdurulmasına karar verilmiştir. Ayrıca MaliyeBakanlığı'na bu yolda uygulama yapma yetkisini veren yasahükmünün Anayasa'ya aykırı görülmesi nedeniyle adı geçen 4.Daire tarafından konu Anayasa Mahkemesine iletilmiştir. AnayasaMahkemesi hernekadar Anayasaya aykırılık iddiasını kabuletmeyerek, iptal isteğinin reddine karar vermişse de, bu kararhenüz Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmemiştir.Danıştay 4. Dairesi Anayasa Mahkemesinin bu kararı yürürlüğegirmediğinden bizim iptal isteğimiz hakkında nihai kararıverememektedir.Ancak, Danıştay 4. Dairesinin 1 No.lu Genel Tebliğin yürütmesinindurdurulması yolunda verdiği 21.3.1995 gün ve E. 1995/1195 sayılı, 2 No.lu Genel Tebliğin yürütmesinin durdurulmasıyolunda verdiği 2.5.1995 gün ve E. 1995/1872 sayılı ve 3 No.luGenel Tebliğin yürütmesinin durdurulması yolunda verdiği19.1.1996 gün ve E. 1995/6520 sayılı kararları halen yürürlüktedirve geçerlidir.Bu yönden meslektaşlarımızın Serbest Muhasebeci ve MaliMüşavirlerle sözleşme yapma, Mart 1997 ayında verecekleri GelirVergisi Beyannamelerini Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirleredüzenietme ve imzalatma zorunluluğu yoktur.Bilginizi ve tüm meslektaşiara duyurulmasını rica ederim.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN48


4- Bir Avukat Yazıhanesinde Ücretli Olarak ÇalışanAvukatın Serbest Meslek Vergisi BeyannamesiVermeyeceği ve Hayat Standardı Esasına TabiOlmayacağına İlişkin Maliye Bakanlığı Tebliği:1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 12/c maddesi gereğince biravukat yazıhanesinde ücretli olarak çalışan avukatın da SerbestMeslek Vergisi Beyannamesi vereceği ve Hayat Standardı Esası'natabi olacağı şeklinde Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nceyanlış bir uygulama yapılmakta idi.Maliye Bakanlığı ile yapılan temaslar sonucu bu yanlış uygulamanındüzeltilmesi sağlanmıştır. Maliye Bakanlığı 27.3.1996günlü Resmi Gazete'de yayınlanan 196 seri nolu Gelir VergisiGenel Tebliği ile bu hatalı uygulamayı durdurmuştur.Sayı: Ankara 27.3.1996BARO BAŞKANLIÖIGENELGE NO: 585/131136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 12/c maddesi gereğince biravukat yazıhanesinde ücretli oarak çalışan avukatın da müstakilSerbest Meslek Vergisi Beyannamesi vereceği ve Hayat Standardı'natabi olacağı yolunda Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nceyapılan uygulama bu durumda olan meslektaşlarımızıgüç duruma sokmakta idi.Birliğiınİzin ısrarlı izlemesini ve yazışmalarını dikkate alanMaliye Bakanlığı 27 Mart 1996 gün ve 22593 Sayılı Resmi Gazete'deyayınlanan 196 Seri No'lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ileyasaya aykırı bu uygulamayı durdurmuştur. Buna ilişkin Tebliğörneği ilişiktedir.Bilginizi ve bu Tebliğ'in meslektaşlarımıza duyurulmasını ricaederim.49


Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENEki: 1TebliğMaliye Bakanlığından:Gelir Vergisi Genel TebliğiSeri No: 196Bakanlığımıza intikal eden olaylardan; serbest avukatlık faaliyetlerindendolayı mükellefiyeti olan bir avukatın yanında başkabir avukatın sigartah ve ücretli olarak çalışıp çalışamayacağı, çalışmasıhalinde ise bu avukata yapılan ödemelerin ne şekildevergilendirileceği konusunda tereddütlerin olduğu anlaşılmıştır.Konu ile ilgili olarak, Adalet Bakanlığı ile yapılan yazışma neticesindealınan 27.8.1991 gün ve 37412 sayılı yazıda; 1136 sayılıAvukatlık Kanununun 45. maddesinde avukatların bürolarındayalnız yardımcı elemanlar çalıştırabileceklerinin hükme bağlandığı,bir avukatın yanında diğer bir avukatın çalışması halinde,bu durumun aynı Kanunun 44. maddesine göre birleştirilmişavukatlık bürosu olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.Bakanlığımızca tayin olunan muktezalarda, bu husus dikkatealınarak birlikte çalışan avukatların her birinin kazancının ayrıayrı serbest meslek kazancı olarak kabul edilmesi gerektiği yolundagörüşler verilmiştir.Aynı Bakanlıktan bu kez alınan 14.4.1995 tarih ve 5548 sayılıyazıda ise; 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 12. maddesine göre,bir avukatın yazıhanesinde diğer bir avukatın ücretli olarak çalışmasınınmümkün olduğu belirtilmiş ve bu görüşe BakanlığımızBaş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü de katılmıştır.Ayrıca Danıştay Üçüncü Dairesinin 21.12.1995 tarih ve50


E: 1995/1760, K: 1995/4379 sayılı kararı ile de bu görüş paralelindekarar verilmiştir.Buna göre, serbest avukatlık faaliyetinden dolayı mükellefiyetiolan bir avukatın yanında diğer bir avukatın ücretli olarak çalışmasıhalinde, ücretli olarak çalışan avukatlara yapılan ücretödemeleri üzerinden Gelir Vergisi Kanununun, ilgili hükümlerinegöre vergi tevkifatı yapılması kaydıyla, ücretli olarak çalışanavukatların serbest meslek erbabı olarak mükellefiyet kaydınınyapılmaması uygun görülmüştür. Ayrıca, ücretli olarak çalışanavukatlara yapılan ücret ödemelerininemsali durumundaki avukatlaraödenen ücretlerden düşük olmamasının gerekeceği tabiidir.i•• 1Ote yandan, 213 sayılı Vergi Usul kanununun 8. maddesininBakanlığımıza verdiği yetkiye dayanılarak, bir avukata bağlı veücretli olarak çalışması nedeniyle serbest meslek erbabı olarakmükellefiyet kaydı gerekmeyen avukatlara vekaletname verildiğitakdirde, vekalet alan avukatın adı ve soyadı ile birlikte, bağlıolarak çalıŞtığı işveren avukatın adı, soyadı (ünvanı), bağlı bulunduğuvergi dairesi ve vergi numarasının da vekaletnameyeyazılması zorunluluğu getirilmiştir.Mükelleflerin, yukarıda belirtilen hususlara aykırı olarak yapılmışişlemlerle ilgili düzetme taleplerinin bu açıklamalar çerçevesindeyerine getirilmesi, ayrıca bu konuda yargıya intikal etmişuyuşmazlıklardan da vazgeçilmesi uygun görülmüştür.Tebliğ olunur.5- Kamu Avukatlarının Sorunları:Ka'mu Avukatlarının özlük hakları ile mali ve sosyal haklarınındüzeltilebilmesini sağlayacak bir yasa taslağı hazırlamaküzere Birliğimiz bünyesinde bir komisyon oluşturulmuştur. KomisyondaAv. Gülseren Yurtışık, Av. İnci Akyüz, Av. Deniz Demir,Av. Ayser Sevinç, Av. Yasemin Kırmacıoğlu, Av. Işıl Gürer, Av.Sema Selçuk, Av. Serpil Akkaya, Av. Fatma Bayraktaroğlu ve Av.Özlem Aral görev almışlardır.51


Parlamentoda kamu avukatları ile ilgili yeni düzenlemeleriöngören 4 yasa teklifi bulunmaktadır. Ancak bu teklifler kamuavukatlarının sadece mali sorunlarında bazı düzeltmeleri öngörentekliflerdir. Oysa mali düzenleme yanında çok önemli bir sorunda bu meslektaşlarımızın özlük ve sosyal haklarının düzeltilmesisorunudur. Komisyonumuz bu konuları içeren bir yasa taslağıhazırlamakta ve ayrıca çeşitli Bakanlıklada temas ederek girişimlerdebulunmaktadır. Yetkililerin bu konuda dikkatleriniçekmek üzere komisyon ·tarafından, tüm kamu avukatlarınınfakslaması istenen bir metin <strong>Barolar</strong>ımıza gönderilmiştir. Bunundışında çeşitli KİT'lere gönderilen yazı ile de onların görüşleri istenmiştir.Sayı: Ank-ara 17.3.1997BARO BAŞKANLIGIGENELGE NO: 401/24Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Kamu Avukatlaı Komisyonu, devletyetkililerine kamu avukatlarının faks çekerek durumlarını duyurmalarınınyararlı olacağı düşüncesi ile ekteki metni hazırlamışlardır.Ekteki metnin Baronuza kayıtlıkamu avukatlarına ulaştırılmasınıve bu meslekdaşalarımızdan isteyenlerin, metnin altındabelirtilen faks numaralarına, 18, 19 veya 20 Mart 1997 günlerindefaks çekmelerinin duyurulmasını rica ederim.Saygılarımla.Eki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN52


657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak görev yapanDevlet Memurlarına taban ve kıdem aylığının dışında, hizmetsınıfları itibariyle farklılık gösteren üç tür ödeme yapılmaktadır.Bunlar, ek göstergeler, özel hizmet tazminatları ve yan ödemelerdir.Her üç tür ödeme yönünden de, özellikle Avukatlık HizmetleriSınıfına tabi olarak çalışan Avukatlar, Kanunda yer alan diğermeslek sınıflarından geri bırakılmıştır. Kaldı ki Kamu KesimiAvukatlarının mali konulara ilişkin hakları, diğer yasalarda sayılanmeslek gruplarına, örneğin, Sayıştay ve Yüksek Mahkemelerdegörev yapan ve bu suretle Hakim ve Savcılarasağlanan hakve imkanlardan yararlanan ancak Hukuk Fakültesi mezunu olmayankamu personelinden de çok aşağıda bulunmaktadır. Öteyandan bu tazminatların bir bölümü emekli keseneğine tabi olduğundanve bu kesenekler emekli maaşma da yansıdığından,eşitsizlik ve haksızlık ömür boyu sürmektedir.Bu sebeple, Avukatlık Hizmetleri Sınıfına tabi olarak çalışanAvukatların, görevde kalıcılığının temin edilmesi, hizmetverimliliklerinin arttırılması ve özlük hakları bakımından diğermeslek sınıfları ile aynı düzeye getirilmesini teminen 1988yılından bu yana mali durumlarının geri bırakıldığı ve sayılarınınikibinden az olması nedeni ile Hazineye de yük teşkil etmeyeceğidikkate alınarak acil bir düzenleme yapılması zaruret halini almıştır.28.11.1996 tarihinde yürürlüğe giren, 4214 Sayılı Yetki Yasası'nadayanarak yapılacak düzenlemeyle 657 sayılı Devlet MemurlarıKanunu'nun Avukatlık Hizmetleri sınıfına ait ek gösterge,özel hizmet tazminatı ve yan ödemelere ilişkin maddelerin elealınarak (1997 yılı Mart ayı sonunda Yetki Yasasının süresinindolacağı gözönünde bulundurulmak suretiyle) yeniden düzenlenmesikonusunda desteğinize ihtiyaç bulunduğu hususunu bilgilerinizearz ederim.Not: Faks Numaraları;CumhurbaşkanıBaşbakanBaşbakan Yardımcısı427 13 304170476419 54 4353


Meclis BaşkanıAdalet BakanıMaliye Bakanlığı420 51 65417 77 701417 39 54425 00 58TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ'NCE YAZILAN YAZI489 1.4.97Sayın ..................Kurumunuz ve bağlı kuruluşlarınızda 657 sayılı Devlet MemurlarıKanunu dışında· olup 399 sayılı KHK. kapsamında sözleşmelistatüde çalışan avukatlarınızın özlük ve mali hakları konusunda,657 sayılı Yasa kapsamında çalışan kamu avukatlarıylailgili olarak yapılan iyileştirici çalışmalara paralel qir takım değişiklikleryapılması amacı ile Birliğimizde kurulan Kamu AvukatlarıKomisyonu çalışmalar yapmaktadır.Bu bakımdan, 399 sayılı KHK. kapsamında çalışan avukatlarınızınözlük ve mali hakları ile ilgili sorunlarının, bu sorunlarıçözümleyici önerilerinizle birlikte yazımızın elinize geçtiği tarihtenitibaren 15 gün içinde bildirilmesini rica ederim.Saygılarımla.6- Avrupa Birliği Kimlik KartıTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENAvrupa Birliği Kimlik Kartı almak isteyen meslektaşlarımızınyapacakları işlemlerle ilgili genelgemiz aşağıda yer almaktadır.Sayı: Ankara, 15.1.1996BARO BAŞKANLIGIGENELGE NO: 120/5Avrupa Birliği <strong>Barolar</strong> Konseyi (CCBE) Türkiye Temsilcisi İstanbulBarosu Avukatı Sayın Belkıs Baysal'ın Başkanlığımızagönderdiği 3 Ocak 1996 günlü yazısının örneği ilişiktedir.54


Yazıda söz konusu edilen Avrupa Birliği Kimlik Kartı almakisteyen Baronuz üyesi avukatlar saptanarak Sayın Belkıs Baysalile ilişki kurulması gerekmektedir.Bilginizi rica ederim.SaygılarımlaEki:Avukat Blkıs BAYSALİstiklal Cad. Tütüncü ÇıkınazıReşitpaşa Apt. 1/2 Galatasaray - İSTANBULTel: 0-212-243 63 33 - 249 38 54Fax: 0-212-243 26 21Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği BaşkanlığıANKARAFax: O 312 418 78 57 İstanbul, 3 Ocak, 1996Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Avrupa Birliği <strong>Barolar</strong> Konseyine(CCBE) gözlemci üye olarak katılması dolayısiyle, TBB üyesimeslektaşlarımıza Avrupa Birliği Kimlik Kartı dağıtılmasıgündeme gelmiştir. Bir süredir tercümelerini yapıp, yazışmalarısürdürdüğüm bu konu ile ilgili olarak Brüksel'den aldığım bilgiyegöre Türk avukatların kimlik kartlarının basımı tamamlanmıştır.32.000 avukatın, hep birlikte alması zorunluluğu yoktur. <strong>Barolar</strong>Birliği bir genelge yayınlayarak, durumu barolara iletip, istekleritesbit ettikten sonra CCBE Genel Sekreterliğine siparişlerde bulunabileceğigibi, bin ya da iki bin adeti derhal sipariş vererekbilahare gelecek istekleri de zaman içinde değerlendirebilecektir.Beher kimlik kartı için CCBE (Brüksel) e ödememiz gerekenücret 100 Belçika frangı'dır.55


Sayın TBB Birliği Başkanlığının takdirlerine arz ederim.Saygılarımla,Av. Belkıs BAYSALCCBETürkiye TemsilcisiSayı:Ankara, 27.2.1996BARO BAŞKANLIGIİLGi: 120/5 sayılı genelgemiz.GENELGE NO: 289/10Avrupa Birliği Kimlik Kartı almak isteyen Baronuz mensubuher meslektaşımızın, bu iş için, 100 Belçika Frangı ödemesi gerekmektedir.İlgi genelgemiz doğrultusunda ve anılan kimlikkartını almak isteyen meslektaşlarımızdan alınacak 100 BelçikaFrangı'nın, T. Emlak Bankası Ankara-Kızılay Şubesi nezdinde buamaçla açılmış bulunan 00118091 No.lu Vadesiz hesaba yatırılmasıve durumu belirleyen banka dekontu ile birlikte isteklilerinisim listesinin de en seri şekilde Birliğimize gönderilmesi gerekmektedir.Durumu bilgi ve takdirlerinize sunarım.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİK56


Sayı: Ankara, 28.2.1997BARO BAŞKANLIÖIGENELGE NO: 307/19İlgi:120/5 ve 289/10 sayılı genelgelerimize ek.Birliğimizce, Avrupa Kimlik Kartı konusunda Barolanmızın vemeslektaşlarımızın yaptığı başvurular üzerine yeniden T. EmlakBankası Kızılay Şubesi nezdinde 00146768 No.lu bir hesap açılmıştır.Avrupa Birliği Kimlik Kartı almak isteyen Baronuz mensubuher meslektaşımızın, bu iş için, 100 Belçika Frangı ödemesigerekmektedir. Kimlik Kartı isteyen meslektaşlarımızdan alınacak100 Belçika Frangı'nın, yukarıda belirtilen vadesiz hesabayatırılması ve durumu belirleyen banka dekontu ile birlikte isteklilerinisim listesinin de Birliğimize gönderilmesi gerekmektedir.Bilginizi ve durumun meslektaşlarımıza da duyurulmasını ricaederim.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN7- Avukatlara Yeşil Pasaport (Hususi DamgalıPasaport) Verilmesi İçin Yapılan Müracaat:Avukatlara Yeşil Pasaport (Hususi Damgalı Pasaport) verilmesiiçin TBMM Başkanlığı'na, Başbakanlığa, Adalet Bakanlığı'na,İçişleri Bakanlığı'na ve TBMM'de Grubu bulünan siyasiparti genel başkanlıkları ile grup başkan vekilierine bir yazı yollanmıştır.Bu yazımıza İçişleri Bakanlığı'nın 16.4.1997 günü verdiği cevapta,bu hususun sağlanabilmesi için yasa değişikliği gerektiği -57


elirtilmekte, ancak bu açıdan bir yasal düzenleme yapılmasınındüşünülmediği bildirilmektedir. ·istenen hususun gerçekleştirilebilmesi için siyasi partiler grupyöneticeleri ve avukat milletvekilleri ile gerekli temaslar yapılacaktır.Sayı: Ankara, 24.2.1997BARO BAŞKANLIGIGENELGE NO: 282/17Avukatlara Yeşil Pasaport (Hususi Damgalı Pasaport) verilmesiiçin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, Başbakanlığa,İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanlığına, Türkiye BüyükMillet Meclisinde Grubu bulunan partilerin Genel Başkanlıklarıile Grup Başkan Vekilierine gönderdiğimiz yazımızın bir örneğiilişiktedir.Bilgilerinizi rica ederim.SaygılarımlaEk: (1)Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSayı: 295Ankara, 27 .. 2.1997<strong>Barolar</strong>dan ve Avukatlardan Birliğimize sürekli yapılan başvurularda,avukatlara "Hususi Damgalı Pasaport" verilmesi istenmektedir.Bilindiği gibi, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 1. maddesinegöre Avukatlık, kamu hizmetidir. Ayrıca hakim-savcı-avukat,58


yargı organının birbirini tamamlayan vazgeçilmez ögeleridir. Nitekim,1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 57. maddesinde "görevsırasında veya yaptığı görevden dolayı avukata karşı işlenensuçlar hakkında, bu suçların hakimiere karşı işlenmesine ilişkinhükümler uygulanır" denmekte, adı geçen kanunun Genel Gerekçesindede, avukatlık mesleğinin savcılara eşit bir statüye getirilmesininamaçlandığı açıklanmaktadır.Böylece, avukatlık mesleğinin hakim ve savcılar gibi yargı organınınbir ögesi olduğu belirtilmektedir.Ayrıca, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri ·usulü Kanununda3842 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, yakalanan kişi ve sanıklaraDevlet adına müdafilik yapma görevi avukatlara yükletUmektedir.Bu yasal nedenlerden dolayı, avukatları yaptıkları görevleriyönünden hakim ve savcılardan ayrı düşünmek mümkün değildir.Avukatlığın bu nitelikleri göznüne alındığında, birinci, ikincive üçüncü derece kadrolarda bulunan hakim ve savcılara 5682Sayılı Pasaport Kanununun 14. maddesi ile sağlanan haktan,yukarıda açıklanan kadro derecelerini kazanmayı sağlayan sürekadar <strong>Barolar</strong>da kayıtlı olarak fiilen avukatlık yapanların da yararlandırılmalarıgerekmektedir.Bu durumdaki Avukatlara "Hususi Damgalı Pasaport" verilmesinisağlamak amacıyla 5682 Sayılı Pasaport Kanununun 14.maddesinde gerekli değişikliğin yapılması girişimlerini takdirlerınızesunarım.Saygılarımla.DAGITIM1 - TBMM BaşkanlığınaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN59


2- Başbakanlığa3 - Adalet Bakanlığına4 - İçişleri Bakanlığına5- TBMM'de Grubulu bulunan PartilerinGenel Başkanlıkları ile Grup Başkan Vekilierine6 - <strong>Barolar</strong>a da Genelge olarak.T.C.İÇİŞLERi BAKANLIGIEmniyet Genel MüdürlüğüSayı: B.05.1.EGM.0.13.02.0.3. Ankara, 16.4.97*083816TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGINAİLGi: 28.02.1997 gün ve 295 sayılı yazınız.5682 Sayılı Pasaport Kanununun 14. maddesi ile birinci, ikincive üçüncü derece kadrolarda bulunan Hakim ve Savcılara sağlananhususi damgalı pasaport alma hakkından, sözedilen kadroderecelerini kazanmayı sağlayan süre kadar <strong>Barolar</strong>da kayıtlıolarak fiilen Avukatlık yapanların da bu tür pasaport almalarınaimkan sağlayan yasal bir düzenleme yapılması hususudaki ilgiyazınız incelenmiştir.Bilindiği gibi hususi damgalı pasaportlar 5682 Sayılı Pasaportkanununun 14. ve Ek 4. maddelerine göre verilmektedir.düşünülmemekte­Bu konuda yasal bir düzenleme yapılmasıdir.Bilgi ve gereğini rica ederim.Abdullah SELVi1. Sınıf Emniyet MüdürüBakana.Emniyet Genel Müdür, Yardımcısı60


8- CMUK Değişikliği Sonucu Yürütülen Hizmetlerleİlgili Çalışmalar:C MUK'nun 3842 Sayılı Yasa ile değiştiden maddeleri uyarınca19~2 yılı sonundan itibaren yakalanan kişi ya da sanıkiara Barolkrımızcagörevlendirilmeleri üzerine hukuki yardımda bulunanmeslektaşlarımıza yapılan ödemeler, Maliye Bakanlığı'nın Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği emrine gönderdiği paralardan karşılanmaktadır.Ücret Tarifesinin yapılan hizmeti, verilen emeği karşılamaktanuzak olmasına rağmen meslektaşlarımız, hukuk devletinde hiçkimsenin savunmasız kalmaması ve savunmanın ilk isnad ilebaşlaması gereğine olan inançları ile bu hizmeti büyük bir özveriile yürtmekte ve böylece hukuk devletini gerçekleştirmede büyükkatkıda bulunmaktadırlar. Özellikle, CMUK'nun 247. maddesihükmüne aykırı olarak uygulamada hala, ilk polis ifadelerinedayanarak malıkurniyet hükmü verilyor olması karşısında, buhizmetin önemi artmaktadır.Ancak, Maliye Bakanlığı'nın Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği emrinepara yollamada gösterdiği olumsuzluklar çoğu kez sorun olmaktadevam etmektedir.18.7.1995 gün ve 1372/27 sayılı genelgemiz ile sizlere duyurulduğuüzere Maliye Bakanlığı'nın yasa gereğiparayı yollamaması üzerine CMUK'nun 135 ve 138. maddelerigereği yürütülmekte olan hizmetlerin durdurulacağı yetkililerebildirilmiş ve <strong>Barolar</strong>ımız bu hizmeti durdurmuşlardır. Ancakbunun üzerine Maliye Bakanlığı gerekli ödemeleri yapmıştır.yollaması gereken1997 yılında da Maliye Bakanlığı'nca gerekli ödeme Nisan 1997sonuna kadar hala yapılmamıştır. Ödemenin Mayıs ayı içinde deyapılmaması halinde aynı yola başvurmak zorunda kalınacaktır.CMUK'nun öngördüğü hizmetlerle ilgili ücret tarifesinin gününşartlarına uydurulması için 1996 yılı içinde yaptığımız müracaatne yazık ki Adalet Bakanlığı'nca olumlu karşılanmamıştır. <strong>Barolar</strong>ımızıngörüşleri alınarak hazırlanan tarife önerisi Adalet Bakanlığı'na17.1.1997 tarihinde gönderilmiş ve 28.3.1997 günlü61


Resmi Gazete' de yayınlanan yeni tarif e ile ücretlerde kısmi biryükselme sağlanabilmiştir.Konu ile ilgili yazışmalar ve <strong>Barolar</strong>a ·şimdiyehavalelere ilişkin liste aşağıdadır.kadar yapılanAnkara, 18.7.1995BARO BAŞKANLIGIGENELGE NO: 1372/27Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yapılan değişiklik, 1Aralık 1992 tarihinden buyana uygulanmakta ve hukuki yardımlartürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, <strong>Barolar</strong> ve avukatların olağanüstüçabalarıyla yürütülmektedir.Maliye Bakanlığı, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 146.maddesi uyarınca yapılan hukuki yardımların karşılığı olaraköngörülen paraları, 11.10.1994 tarihinden beri göndermemektedir;artık <strong>Barolar</strong>ın kişisel olanakları ve çabaları hizmetin yürütülmesineyetmemektedir.Siyasal iktidarın demokratikleşme ve şeffaflaşmada göstere­ender yasalardan olan CMUK değişkliği de artık işlemez,bildiğiişletilemez duruma sokulmuştur.Maliye Bakanlığı'nca özellikle 1994 yılında çok az para gönderildiğİndenzaman-zaman <strong>Barolar</strong>ımıza para gönderilmemiş ya dagerekenin altında gönderilmiştir. Eldeki miktarın yetmeyeceğidüşünülerek bu yola gidilmiş olması meslektaşlarımıza <strong>Barolar</strong>cayapılacak olan ödemeleri geciktirmiştir. Halen <strong>Barolar</strong>ımızın hukukiyardım veren meslektaşlarımıza milyarlarca liralık borçlarıvardır.CMUK.'da 3842 Sayılı Yasa ile getirilen demokratikleşmeyisanık sorgulamasında ve yargılamada şeffaflaşmayı amaçlayanyenilik ve değişiklikler, <strong>Barolar</strong>ımızın büyük gayreti, titizliği veözverili çalışmaları ile uygulanabilmektedir.62


Maliye Bakanlığı'nın gönderdiği paralar bittiği ve göndermesigereken miktarlar bugüne kadar gönderilmediği için, daha öncekigörevlendirmelerden de avukatlara borçlu olan <strong>Barolar</strong>ımız büyükbir sıkıntı içindedir. Uzun zamandır hukuki yardım içinavukat görevlendirmesi "Savunma suçlama ile başlar" kuralına,inancımızdan kaynaklanmaktadır; ancak hizmet için yasal kaynağınaktarılmayışı, artık sorunu çözümsüzlüğe itmiştir.<strong>Barolar</strong>dan ve Avukatlardan hem çok önemli görevler ve özveriliçalışmalar beklenmekte hem de bunların yürütülmesi içingereken olanak yaratılmamakta, maalesef aksine engeller çıkartılmaktadır.Birikmiş paralara mahsuben 60 milyar liranın acilenTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne gönderilmesi en son 2.5.1995 tarihindeMaliye Bakanlığı'nan yazı ile istenilmiş ve fakat bir kuruş bilegönderilmemiştir.Anılan yazıda, "Maliye Bakanlığı'nın CMUK gereği ödemelerleilgili anlaşılmaz tavrı sürecek olursa bundan böyle 146. maddeuyarınca Bakanlığınızın birikmiş borçları ve göndereceği para istenmeyecek,<strong>Barolar</strong>ımız da CMUK.nun 135 ve 138. maddelerigereği sanık ya da yakalanan kişilere hukuki yardım için müdafitayin etme işlemlerini tamamen durduracaklardır. Bu hususta27-28 Mayıs 1995 tarihinde yapılacak olan Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiGenel Kurulunda ülke düzeyinde CMUK'la ilgili hiçbir yardımyapınama kararı alınacaktır" uyarısı da yapılmıştır.27-28 Mayıs 1995 tarihli 23. Genel Kuruumuz, Maliye Bakanlığı'nınCMUK'nun 146. maddesi uyarınca birikmiş borçlarını ve1995 yılı için ödenmesi gereken miktarları ödemediği takdirdeülkenin her yerinde sanık ya da yakalanan kişilere CMUK gereğihukuki yardım yapılmamasını kararlaştırmıştır.Genel Kuruldan bu yana iki aya yakın beklenmiş Maliye Bakanlığı'nınyasa tanımazlığı sürmüş, hatta Bakanlık suç işlemiştir.Maliye Bakanlığı'nın anlaşılmaz tutumu nedeniyle tıkananCMUK hizmetlerinin Maliye Bakanlığı görevini yerine getirinceyekadar Genel Kurul talimatı gereği durdurulmasına karar verilmiştir.63


Durum, 18.7.1995 tarihli "Kamuoyu Duyurusu" ile yazılı vegörüntülü basın ve yayın organlarına duyurulmuş, Başbakan,Başbakan Yardımcısı, Adalet, İçişleri ve Maliye Bakanlıklarına,Emniyet Genel Müdürlüğü'ne ve Jandarma Genel Komutanlığı'nayazı ile bildirilmiştir.Baronuzun, CMUK ödemeleri ile ilgili son durumunun, nemiktar CMUK parası kaldığının ya da meslektaşiara ne kadarborçlu olduğunun acele bildirilmesini, bu genelgemiz doğrultusundaişlem yapılacağının ilgili güvenlik güçlerine ve yargı merciierineiletilmesini rica ederim.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVBARO BAŞKANLIÖIAnkara, 14.8.1995GENELGE NO: 1582/3318.7.1995 tarih ve 1372/27 sayılı genelge ile Genel Kurul karandoğrultusunda Maliye Bakanlığı CMUK'nun 146. maddesi uyarıncamali yükümlülüğünü yerine getirinceye kadar sanık ya dayakalanan kişilere hukuki yardım için Barolanmızca avukat görevlenderilmesinindurdurulması istenmişti.Genelgemizin kendilerine ulaşmasınan sonra bütün Barolanmız,eksiksiz olarak tam bir birlik ve bütünlük içinde genelgeyiuygulamışlardır; gösterilen kararlılık ve dayanışma nedeniylekendilerini kutluyorum.Barolanmızın kesin ve kararlı davranışları üzerine C. savcılıklarındanAdalet Bakanlığı'na yakınmalar gelmeye başlamış,Başbakan'a, ilgili Bakanlıklara ve TBMM'nin hukukçu üyelerineyazılan yazılarımız üzerine çözüm yolları aranması girişimleri64


aşlamıştır. Adalet Bakanlığı'nın Maliye Bakanlığı'na sorunaivedi çözüm bulunması için yazı yazdığı öğrenilmiştir.Başbakan Sayın Tansu Çiller, Birlik Başkanını aramış, görüşmeisteğini bildirmiş 8.8. 1995 günü Adalet Bakanı Sayın Mehmet Moğultay'ında katılımı ile Başbakanlıktakonu görüşülmüş ve SayınBaşbakan, konunun sür'atle çözülmesi ve gerekli kaynağın aktanlmasıiçin Maliye Bakanlığı'na talimat vereceğini ifade etmiştir.Bizim görüşmemizden sonra yapılan Bakanlar Kurulu toplantısındasorun konuşulmuş ve toplantıyı izleyen saatlerde aynı günhükümet sözcüsü tarafından CMUK gereği Maliye Bakanlığı'nınTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne aktarması gereken paranın gönderileceğikamuoyuna duyurulmuştur.Aynı gün Bakanlar Kurulu toplantısından sonra BaşbakanlıktanMaliye Bakanlığı'nın en geç iki gün içinde ödeme yapacağıtelefonla Birliğimize bildirilmiştir.10.8.1995 günü Maliye Bakanlığı Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği hesabına82.283.658.000.- TL. aktarmış, bir hafta içinde60.000.000.000.- TL. daha aktaracağını telefonla Birliğimize bildirmiştir.Maliye Bakanlığı,yükümlülüğünü yerine getirmeye başladığıiçin 18.7.1995 tarihli genelgemiz ile bildirilen CMUK hizmetlerinidurdurma kararımız kaldırılmıştır. <strong>Barolar</strong>ımız daha önce olduğugibi sanık ya da yakalanan kişilere hukuki yardım için meslektaşlanmızıgörevlendirmeyi tekrar başlatacaklardır.Bu genelgenin gönderilmesi beklenilmeden 1 1.8.1995 günü<strong>Barolar</strong>ımıza sür'atle paralar aktarılmış, hizmette aksama olmamasıiçin özen gösterilmiştir.11.8.1995 günü, daha önce meslektaşlarımıza borç miktarını,gönderilen paralada ilgili muntazam raporlarını ileten <strong>Barolar</strong>ımızaparaları gönderilmiştir.<strong>Barolar</strong>ımızın bir kısmı, bütün uyarılarımıza karşın maalesefmuntazam rapor göndermemekte, sıkışınca Birliğimizden telefonlatalepte bulunmaktadırlar. <strong>Barolar</strong>ımıza CMUK harcamalannailişkin raporlarını titizlikle düzenleyip göndermeleri gereğini,65


ir kez daha önemle hatırlatmak, rapor göndermeyeniere telefonile talep edilse dahi ödenek aktarılmayacağını üzülerek belirtmekisterim.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVBARO BAŞKANLIGIAnkara, 15.8.1995GENELGE NO: 1600/34Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Maliye Bakanlığı'ndan yapılan paraaktanını nedeniyle yakalanan kişilere veya sanıkiara hukukiyardım yapılmasına tekrar baŞlanması ile ilgili 14.8.1995 tarihlikamuoyu duyurusu metni ilişiktedir.Durumu bilgileriize sunarım.SaygılarımlaEki: 1KAMUOYUNA DUYURUTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVAnkara, 14.8.199518.7.1995 tarihli Basın Toplantısı'nda, Maliye Bakanlığı'nınanlaşılmaz tutumu nedeniyle tıkanan CMUK hizmetlerinin, MaliyeBakanlığı, görevini yerine getirinceye kadar Genel Kurul talimatıgereği durdurulmasına karar verildiği bildirilmişti.B Ağustos 1995 günü sayın Başbakan ve sayın Adalet Bakanıile yapılan görüşmede, Maliye Bakanlığı'nın CMUK.nun 146.66


maddesi uyarınca aktarması gereken paraları Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'ne göndereceği bildirilmiş ve aynı gün daha sonra yapılanBakanlar Kurulu toplantısında konu, karara bağlanmış ve durum,hükümet sözcüsü sayın Aktuna tarafından da kamuoyunaduyurulmuştur.Maliye Bakanlığı, 10.8.1995 günü, ilk kısım ödeneği Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'nin hesabına göndermiştir. Böylece Maliye Bakanİığı,11.10.1994 tarihinden buyana ilk kez kaynak aktanınıyapmış bulunmaktadır. Maliye Bakanlığı, yükümlülüğünü yerinegetirmemesine karşın <strong>Barolar</strong>ımız, yakalanan kişi veya sanıkiaramüdafi tayini işlemlerini, 18.7.1995 tarihine kadar yapmışlardır.<strong>Barolar</strong>ımız, görevlendirdikleri meslektaşıara CMUK AvuktalıkAsgari Ücret Tarifesi uyarınca milyarlarca lira borçlanmışlardır.Maliye Bakanlığı, yasal yükümlülüğü gereği Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'ne para göndermeye başladığı için derhal <strong>Barolar</strong>ımıza,gerekli aktarmalar yapılmış, yakalanan kişilere veya sanıkiarahukuki yardım yapılmaya tekrar başlanması talimatı verilmiştir;bugünden itibaren de hukuki yardımlar başlamıştır.Maliye Bakanlığı, yasal görevlerini muntazam yerine getirdiğisürece CMUK hizmetlerinde <strong>Barolar</strong>ımızdan kaynaklanan herhangibiraksama sözkonusu olmayacaktır.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVBARO BAŞKANLIGIAnkara, 20.8.1996GENELGE NO: 1400/393842 Sayılı Yasa Gereğince yapılacak hukuki yardımlar içinAvukatlık Ücret Tarifesi'nin d~ğiştirilerek günün koşullarına uy-67


gun hale getirilmesi amacıyla Adalet Bakanlığı'na yaptığımızbaşvuru ve Bakanlığın yanıtı eklidir.Bilgilerinize sunulur.SaygılanmlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENEki: 3T.C.ADALET BAKANLIÖIHUKUK İŞLERi GENEL MÜDÜRLÜÖÜSayı: B030HİG-000000-7 09.08.96*011806TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGINAİLGi: 7 Haziran 1996 tarih ve 1037 sayılı yazınız.İlgi yazınız ve ekinin incelenmesinden, 3842 sayılı Kanun GereğinceYapılacak Hukuki Yardımlar için Avukatlık Ücret Tarifesininbir yılı aşkın süredir uygulandığı, ancak anılan tarifeninfiat artışları karşısında yetersiz kaldığı, bu nedenle de bir yıllıkenflasyon rakamları dikkate alınarak % 70 oranında bir artışınöngörüldüğü ve bu artışın Bakanlığımızca onaylanmasının istendiğianlaşılmaktadır.Talebiniz, 31 Mart 1997 tarihinde yürürlüğe girecek olan "3842sayılı Kanun Gereğince Yapılacak Hukuki Yardımlar için AvukatlıkÜcret Tarifesi"nin hazırlanması sırasında değerlendirilmeküzere kayda alınmıtır.Bilgilerini rica ederim.Faruk BALBakana.HakimGenel Müdür68


ADALET BAKANLIGIANKARA7.6.1996, 103723.3.1995 günü sayın Bakanlığınızca onaylanarak 31.3.1995günü yürürlüğe giren "3842 Sayılı Kanun Gereğince YapılacakHukuki Yardımlar için Avukatlık Ücret Tarifesi", bir yılı aşkın birsüredir uygulanmaktadır. Geçen bu süre içindeki fiatlardaki artışlarsonucu, sözkonusu tarifedeki ücretler yetersiz duruma düşmüştür.Esasen Sayın Bakanlığınız da aynı nedenle avukatlıkasgari ücret tarifesini değiştirmiş bulunmaktadır. Aynı paraleldesözkonusu tarifenin değiştirilerek, ücretierin artırılınasına ilişkinBirliğimizin öngördüğü yeni tarife eklidir. Önerilen tarifede, biryıllık enflasyon rakamları dikkate alınarak yaklaşık % 70 oranındabir artış öngörülmüştür.Onaylanmasını takdirlerinize sunarım.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENBİRİNCİ GRUPA AİT AVUKATLIK ÜCRET TARiFESi1- Hazırlık aşamasında takip edilen işler2- Sulh Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3- Asliye Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için4- Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için5- Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için2.050.000- TL.2.250.000.- TL.2.800.000.- TL.2.800.000.- TL.6.000.000.- TL.İKİNCİ GRUPA AİT AVUKATLIK ÜCRET TARiFESi1- Hazırlık aşamasında takip edilen işler2- · Sulh Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3- Asliye Ce;ı:a Mahkemelerinde takip edilen davalar için4- Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için5- Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için1.700.000- TL.1.900.000.- TL.2.400.000.- TL.2.200.000.- TL.5.100.000.- TL.69


ADALET BAKANLIGI 17 Ocak 1997, 79HUKUK İŞLERi GENEL MÜDÜRLÜGÜANKARACeza Muhakemeleri Usulü Kanununu Değiştiren 3842 SayılıKanun uyarınca yapılacak hukuki yardımlar için, <strong>Barolar</strong>ın önerileride gözönünde tutularak hazırlanan Avukatlık Asgari Ücrettarifesi ekte gönderilmektedir.Gereğini bilgi ve takdirlerinize sunarım.Saygılarımla.Ek: TarifeTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN1412 SAYILI CEZA MUHAKEMELERİ USULÜKANUNUNU DEGİŞTİREN 3842 SAYILI KANUNGEREGİNCE YAPILACAK HUKUKi YARDIMLAR İÇİNAVUKATLIK ÜCRET TARİFESİKonu ve KapsamGENEL HÜKÜMLERMadde 1- 1412 Sayılı Ceza Muhukameleri Usulü kanununun3842 Sayılı Kanun ile değişik 146. maddesi uyarınca Baro tarafındanmüdafi olarak tayin edilen avukatlarca yapılacak hukukiyardımlar için ekli ücret tarifesi uygulanır.Baro GruplarıMadde 2- Avukatlık Ücret Tarifelerinin uygulanması bakımından<strong>Barolar</strong> aşağıdaki gruplara ayrılmıştır.70Birinci GrupAdana, Adıyaman, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya,


Aydın, Balıkesir, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli,Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep,Giresun, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karaman,Karabük, Kars, Kastamonu; Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli,Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin,Mersin, Muğla, Nevşehir, Niğde, Ordu, Sakarya, Samsun,Sivas, Tokat, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Uşak,' Van, Yozgat,Zonguldak, Yalova.İkinci GrupAğrı, Artvin, Batman, Bartın, Bilecik, Bingöl, Çankırı, Erzincan,Gümüşhane, Iğdır, Rize, Sinop.Tarifelerin yürürlüğe girmesinden sonra kurulacak <strong>Barolar</strong>ınhangi gruba girecekleri Avukatlık Kanununun 168. maddesindekiusulle belirlenir ve duyurulur. Bu <strong>Barolar</strong>da yeni grubu saptanıncayakadar ayrıldığı Baronun tarifesi uygulanır.Avukatlık ücretinin tesbitinde hukuki yardımın yapıldığı yerinbağlı bulunduğu Baronun tarifesi uygulanır.Ücretin Kapsadığı işlerMadde 3- Soruşturma sırasında yapılacak hukuki yardım içintarif e de gösterilen ücret ödenir.Ancak, Baro tarafından tayin edilen müdafıe ödenecek ücretkonusundaki yetki ve sorumluluk, Ceza Muhakemeleri UsulüKanununu 3842 Sayılı Kanun ile değişik 146. maddesi uyarıncaTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne ait bulunduğundan, Avukatlık ÜcretTarifesi'nin Bakanlığımızca onaylanması ücretin bu tarifede gösterildiğişekilde soruşturmanın her safbasında ödenmesi zorunluluğunuiçermez.Hukuki Hizmeti Sona Erdiren Hallerde ÖdemeMadde 4- Görevsizlik, yetkisizlik, davanın nakli veya başkanedenlerle müdafılik görevi sona ererse, tarifede yazılı ücretinyarısı ödenir.71


BİRİNCİ GRUPA AİT AVUKATLIK ÜCRET TARiFESi1- Hazırlık aşamasında takip edilen işler2- Sulh Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3- Asliye Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için4- Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için5- Ağır .Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3.000.000- TL.5.000.000.- TL.8.000.000.- TL.8.000.000.- TL.15.000.000.- TL.İKİNCİ GRUPA AİT AVUKATLIK üc'RET TARiFESi1- Hazırlık aşamasında takip edilen işler2- Sulh Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3- Asliye Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için4- Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için5- Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için2.500.000- TL.4.500.000.- TL.7.500.000.- TL.7.500.000.- TL.14.500.000.- TL.GEREKÇE2. Maddedeki Değişiklik Gerekçesi:Yeni Kurulan Karabük ve Yalova <strong>Barolar</strong>ı Birinci Gruba, BingölBarosu İkinci Gruba dahil edildiğinden ikinci maddede değişiklikyapılması ve bu <strong>Barolar</strong>ın dahil oldukları gruplarda gösterilmesigerekmiştir.10. Maddedeki Değişiklik Gerekçesi:Ülkemizde yüksek oranda seyreden enflasyon, bu nedenle paranınsatın alma gücündeki azalma ve çalışanların ücretlerineyapılan zam oranları dikkate alındığında t~rifenin yürürlük süresinin2 yıl olarak saptanması adaletsizliğe neden olduğundanbu maddede değişiklik yapılarak yürürlük süresinin bir yıl olarakkabul edilmesi uygun görülmüştür.Asgari Ücretierin Artırılmasındaki Gerekçe:31 Mart 1995 tarihinde yürürlüğe giren tarifelerdeki ücretler,Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nce önerilen miktarların ortalama % 50'yeyaklaşan oranda indirilmesi ile belirlenmiştir. Öte yandan 16Mayıs 1995 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret73


Tarifesi'nde · iki yıl için aynı türden davalar karşılığı saptananücret CMUK. gereğince saptanan ücretierin % 100 üzerindedir.Bu arada Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde 'ı6 Mayıs 1996 tariindenitibare % 50 artış yapılması aradaki mesafeyi bir hayliaşma durumuna getirmiştir. Örneğin, halen yürürlükteki CMUK.Avukatlık Ücret Tarifesi'nde birinci gruba dahil Baro Avukatlarıiçin Asliye Ceza davalarında 1.650.000.- TL, Ağır Ceza davalarında3.500.000.- TL." ücret kabul edilirken Avukatlık Asgari ÜcretTarifesinde ise sırasıyla 6.000.000.- ve 15.000.000.- TL. ücret kabuledilmiştir. 1997 yılı Mayıs ayında Avukatlık Asgari ÜcretTarifesinin yeniden düzenleneceği ve yapılacak artışlar da gözönünealınarak, CMUK. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hazırlan-. mıştır.Paranın değerinin ve alım gücünün düşmesi, yüksek oranlardaseyreden enflasyon gerçeği karşısında CMUK. hizmetlerinin aksatılmadansürdürülebilmesi için bu görevi yapan Avukatlarınemeklerinin karşılığını alabilmeleri sağlanmalıdır. Aksi haldedemokratikleşmede önemli bir adım olan bu yasal düzenlemeninsürekliliğini sağlamak olanaksız hale gelebilir.BARO BAŞKANLIGIAnkara, 2.4.1997GENELGE NO: 502/29<strong>Barolar</strong>ımızın önerileri de gözönünde tutularak Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliğince hazırlanan CMUK. Asgari Ücret Tarifesi bilindiğiüzere 28.3.1997 tarih ve 22947 sayılı resmi Gazete'nin 27 ve 28.sayfalarında yayımlanarak 31.3.1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir.CMUK Asgari Ücret Tarifesi Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin görüşlerineyakın bir şekilde çıkartılmıştır.Bu tarifedeki ücretler, 31 Mart 1998 tarihinden itibaren % 50artırılarak uygulanacaktır.<strong>Barolar</strong>ımız, görevlendirdikleri, müdafi meslektaşlarımızayaptıkları ödemelerden,% 20 oranında (Gelir Vergisi) ve bu vergi74


üzerinden de % 10 oranında (Fon Payı) tevkifatı yapacaklar vebunu, 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 98. maddesine görevergi dairesine muhtasar beyanname ile bildireceklerdir.Ayrıca görevlendirilen avukatlara yapılacak ödeme için <strong>Barolar</strong>ımızcaKDV de ödenmesi gerekmektedir. Bu ödemenin, normalişler için yürürlükte olan Asgari Ücret Tarifesindeki ücret ödemelerindekigibi KDV'nin asgari ücret bedeline dahil olduğu şeklindedüşünülerek yapılması ve müteakip ay, meslektaşlarımiztarafından ödenmesi uygun olacaktır.Meslektaşlarımiz serbest meslek makbuzlarını buna göre doldurupbir örneğini Baroya vereceklerdir; makbuza hangi müvekkilinişiiçinolduğu yazılacaktır, damga pulu gerekmemektedir.Buna göre 31.3.1997 tarihinde yürürlüğe giren yeni AsgariÜcret Tarifesindeki Ücret kalemleri için hesaplamalar, aşağıdagösterildiği biçimde olacaktır:1. GRUBA AİT ÜCRETLER İÇİN:A)3.000.000.- TL Ücret (1. GRUP HAZIRLIK)3.000.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)391.304.- TL.KDV (2.608.696.- TL'nın)2.608.696.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret521.739.- TL.% 20 Stopaj52.17 4.- TL.Stopajın % 10'u Fon Payı2.034. 783.- TL. Net Ücretmü­Baro, ek olarak 391.304.- TL. KDV'yi de görevlendirdiğidafiye ödeyecektir.2.426])87.- TL. KDV Dahil Net ÜcretB)4.000.000.- TL Ücret (1. GRUP SULH CEZA)75


4.000.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)521.739.- TL.KDV (3.478.261.- TL'nın)3.478.261.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret695.652.- TL.% 20 Stopaj69.565.- TL.Stopajın % 10'u Fon Payı2.713.044.- TL. Net Ücretmü­Baro, ek olarak 521.739.- TL. KDV'yi de görevlendirdiğidafiye ödeyecektir.3.234.783.- TL. KDV Dahil Net ÜcretC)5.000.000.- TL Ücret (1. GRUP ASLİYE CEZA VE ÇOCUKMAHKEME Sİ)5.000.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)652.174.- TL. KDV (4.347.826.- TL'nın)4.347.826.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret869.565.- TL. % 20 Stopaj86.957.- TL.Stopajın% 10'u Fon Payı3.391.304.- TL. Net Ücretmü­Baro, ek olarak 652.174.- TL. KDV'yi de görevlendirdiğidafiye ödeyecektir.4.043.478.- TL. KDV Dahil Net ÜcretD)10.000.000.- TL Ücret (1. GRUP AGIR CEZA)10.000.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)- 1.304.348.- TL. KDV (8.695.652.- TL'nın)8.695.652.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret76


1.739.130.- TL.% 20 Stopaj173.913.- TL. Stopajın % lO'u Fon Payı6. 782.609.- TL. Net ÜcretBaro, ek olarak 1.304.348.- 'fL. KDV'yi de görevlendirdiği müdafiyeödeyecektir.8.086.957.- TL. KDV Dahil Net Ücret2. GRUBA AİT ÜCRETLER İÇİN:E)2.500.000.- TL Ücret (2. GRUP HAZlRLlK)2.500.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)326.087.- TL. KDV (2.1 73.913.- TL'nın)2.173.913.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret434.783.- TL. % 20 Stopaj43.4 78.- TL.Stopajın % lO'u Fon Payı1.695.652.- TL. Net Ücretmü­Baro, ek olarak 326.087.- TL. KDV'yi de görevlendirdiğidafiye ödeyecektir.2.021.739.- TL. KDV Dahil Net ÜcretF)3.500.000.- TL Ücret (2. GRUP SULH CEZA)3.500.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)456.522.- TL.KDV (3.043.478.- TL'nın)3.043.478.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret608.696.- TL. % 20 Stopaj60.870.- TL.Stopajın % lO'u Fon Payı2.373.912.- TL. Net Ücret77


2.830.434.- TL. KDV Dahil Net ÜcretG)4.500.000.- TL Ücret (2. GRUPASLiYE CEZA VE ÇOCUKMAHKEMESi)4.500.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)586.957.- TL.KDV (3.913.043.- TL'nın)3.913.043.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret782.609.- TL. % 20 Stopaj78.261.- TL.Stopajın % 10'u Fon Payı3.052.173.- TL. Net Ücretmü­Baro, ek olarak 586.957.- TL. KDV'yi de görevlendirdiğidafiye ödeyecektir.Baro, ek olarak 456.522.- TL. KDV'yi de görevlendirdiği mü­.dafiye ödeyecektir.3.639.130.- TL. KDV Dahil Net ÜcretH)9.000.000.- TL Ücret (2. GRUP AGlR CEZA)9.000.000.- TL. Asgari Ücret (KDV içinde)- 1.173.913.- TL. KDV (7.826.087.- TL'nın)7.826.087.- TL. KDV'si kesildikten sonraki esas ücret1.565.217.- TL. % 20 S!:.öpaj156.522.- TL.Stopajın % 10'u Fon Payı6.104.348.- TL. Net ÜcretBaro, ek olarak 1.173.913.- TL. KDV'yi de görevlendirdiği müdafiyeödeyecektir.7.278.261.- TL. KDV Dahil Net Ücret78


Durumu bilgilerinize sunarım.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENEki: TarifeTebliğlerAdalet Bakanlığından:1412 Sayıh Ceza Muhakemeleri Usulü KanununuDeğiştiren 3842 Sayılı Kanun Gereğince YapılacakHukuki Yardımlar İçin Avukatlık Ücret TarifesiKonu ve KapsamGENEL HÜKÜMLERMadde 1- 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun3842 sayılı Kanun ile değişik 146. maddesi uyarınca Baro tarafındanmüdafi olarak tayin edilen avukatlarca yapılacak hukukiyardımlar için ekli üCTet tarifesi uygulanır.Baro GruplarıMadde 2- Avukatlık Ücret Tarifelerinin uygulanması bakımından<strong>Barolar</strong> aşağıdaki gruplara ayrılmıştır.Birinci GrupAdana, Adıyaman, Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya,Aydın, Balıkesir, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli,Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep,Giresun, Hatay, Isparta, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karaman,Karabük, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli,Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin,Mersin, Muğla, Nevşehir, Niğde, Ordu, Sakarya, Samsun,Sivas, Tokat, Şanlıurfa, Tekirdağ, Trabzon, Uşak;_Van, Yozgat,79


Zonguldak, Yalova.İkinci GrupAğrı, Artvin, Batman, Bartın, Bilecik, Bingöl, Çankırı, Erzincan,Gümüşhane, Iğdır, Rize, Sinop.Tarifelerin yürürlüğe girmesinden sonra kurulacak <strong>Barolar</strong>ınhangi gruba girecekleri Avukatlık Kanununun 168. maddesindekiusulle belirlenir ve duyurulur. Bu <strong>Barolar</strong>da yeni g;rubu belirlenineeyekadar ayrıldığı Baronun tarifesi uygulanır.Avukatlık ücretinin tesbitinde hukuki yardımın yapıldığı yerinbağlı bulunduğu Baronun tarifesi uygulanır.Ücretin Kapsadığı işlerMadde 3- Soruşturma sırasında yapılacak hukuki yardım içintarifede gösterilen ücret ödenir.Ancak, Baro tarafından tayin edilen müdafie ödenecek ücretkonusundaki yetki ve sorumluluk, Ceza Muhakemeleri UsulüKanununu 3842 Sayılı Kanun ile değişik 146. maddesi uyarıncaTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne ait bulunduğundan, Avukatlık ÜcretTarifesi'nin Bakanlığımızca onaylanması ücretin bu tarifede gösterildiğişekilde soruşturmanın her safhasında ödenmesi zorunluluğunuiçermez.. Hukuki Hizmeti Sona Erdiren Hallerde ÖdemeMadde 4- Görevsizlik, yetkisizlik, davanın nakli veya başkanedenlerle müdafilik görevi sona ererse, tarifede yazılı ücretinyarısı ödenir.İş sahibinin sonradan bir müdafi seçmesi nedeniyle görevi sonaeren müdafie ise tarifede yazılı ücreti tam olarak ödenir.'Davaların BirleştirilmesiMadde 5 -Davaların birleştirilmesi durumunda tek ücret ödenir.80


Yarar ÇatışmasıMadde 6- Birden çok kişinin savunmasını üstlenen müdafi,yarar çatışması nedeniyle görevinden bütünüyle çekilmek zorundakalırsa, ücreti tam olarak ödenir.Dava Vekiline ÜcretMadde 7- Bu tarife, dava vekilierince sağlananhukuki yardımlariçin de uygulanır.Uygulanacak Ücret TarifesiMadde 8- Müdafilik ücretinin takdirinde, hukuki yardımınbaşladığı tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.Rücu HakkıMadde 9- Yargılama giderleri ile mahkum olan sanıklardan,müdafie ödenen ücreti ödeyebilecek durumda olanlara Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği derhal rücu eder.Tarifenin Yürürlük SüresiMadde 10- Bu Yeni bir tarfenin onayianmasına kadar eldekitarife hükmü devam eder.YürürlükMadde ll- 3842 Sayılı Kanunun 22. maddesiyle değiştirilenCeza Muhakemeleri Usulü Kanununun 146. maddesi uyarıncaTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nce hazırlanan bu tarife, Adalet Bakanlığı'ncakısmen değiştirilmek suretiyle 21.3.1997 tarihinde onaylanarak31 Mart 1997 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu tarifedekiücretler 31 Mart 1988 tarihinden itibaren % 50 arttırılarak uygulanır.BİRİNCİ GRUPA AİT AVUKATLIK ÜCRET TARiFESi1- Hazırlık aşamasında takip edilen işler2- Sulh Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3- Asliye Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için4- Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için5- Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3.000.000- TL.4.000.000.- TL.5.000.000.- TL.5.000.000.- TL.10.000.000.- TL.81


İKİNCİ GRUPA AİT AVUKATLIK ÜCRET TARiFESi1- Hazırlık aşamasında takip edilen işler2- Sulh Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için3- Asliye Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için4- Çocuk Mahkemelerinde takip edilen davalar için5- Ağır Ceza Mahkemelerinde takip edilen davalar için2.500.000- TL.3.500.000.- TL.4.500.000:- TL.4.500.000.- TL.9.000.000.- TL.ı 7 .4. ı997 tarihi de dahil olmak üzere CMUK faslından Barolanınızabugüne kadar gönderilen havalelere ait liste:ADANA BAROSUı2.000.000.000.-ADIYAMAN BAROSU 4.500.000.000.-AFYON BAROSU 4.000.000.000.-AGRIBAROSU 3.300.000.000.-AKSARAY BAROSU 3.000.000.000.-AMASYA BAROSU ı. 700.000.000.-ANKARA BAROSU4ı.ooo.ooo.ooo.-ANTALYA BAROSU 9.500.000.000.-ARTVİN BAROSU 2.900.000.000.-AYDIN BAROSU ı o .450. 000.000.-BALIKESİR BAROSU 8.075.000.000.-BARTIN BAROSU ı. ı 75.000.000.-BATMAN BAROSU 3.400.000.000.-BİLECİK BAROSU 925.000.000.-BOLUBAROSU 3.800.000.000.-BURDUR BAROSU2. ıoo.ooo.ooo.-BURSA BAROSU 9.000.000.000.-ÇANAKKALEBAROSU 3.300.000.000.-ÇANKIRI BAROSU ı. 700.000.000.-ÇORUM BAROSU 3.000.000.000.-DENİZLİ BAROSU 8.000.000.000.-DİYARBAKIR BAROSUıl.600.000.000.-EDİRNE BAROSU 3.500.000.000.-ELAZIG BAROSU 5.225.000.000.-ERZURUM BAROSU 7.800.000.000.-ERZİNCAN BAROSU . 2.600.000.000.-82


ESKİŞEHİR BAROSU 6.300.000.000.-GAZİANTEP BAROSU 8.800.000.000.-GİRESUN BAROSU 3.500.000.000.-GÜMÜŞHANE BAROSU 1.075.000.000.-HATAY BAROSU 8. 700.000.000.-IGDIR BAROSU 3.800.000.000.-ISPARTA BAROSU 3.900.000.000.-İSTANBUL BAROSU 119.000.000.000.-İZMİR BAROSU 28.000.000.000.-KARAMAN BAROSU 3.100.000.000.-KARSBAROSU 4.900.000.000.-KASTAMONU BAROSU 2.800.000.000.-KAYSERİBAROSU 7.000.000.000.-KIRKLARELİBAROSU 725.000.000.-KIRIKKALE BAROSU 1.300.000.000.-KIRŞEHİR BAROSU 2. 700.000.000.-KOCAELİBAROSU 7.300.000.000.-KONYABAROSU 7.000.000.000.-KÜTAHYA BAROSU 2.000.000.000.-KAHRAMANMARAŞBAROSU 6.400.000.000.-MALATYA BAROSU 3.500.000.000.-MANİSA BAROSU 9.500.000.000.-MARDİN BAROSU 4.200.000.000.-MERSİN BAROSU ı o. 400.000.000.-MUGLA BAROSU 3.000.000.000.-NEVŞEHİR BAROSU 2.000.000.000.-NİGDE BAROSU ı. 700.000.000.-ORDUBAROSU 5.000.000.000.-RİZE BAROSU 2.400.000.000.-SAKARYA BAROSU 4.000.000.000.-SAMSUN BAROSU 7.850.000.000.-SİNOP BAROSU 2.000.000.000.-SİVAS BAROSU 6.000.000.000.-ŞANLIURFA BAROSU 7.000.000.000.-TEKİRDAG BAROSU 2.500.000.000.-TOKAT BAROSU 4.100.000.000.-TRABZON BAROSU 3.400.000.000.-UŞAKBAROSU 3.300.000.000.-83


VAN BAROSU (225.000.000.- MUŞ DAHİL)YOZGAT BAROSUZONGULDAK BAROSUKARABÜK BAROSUYALOVA BAROSUBİNGÖL BAROSUOSMANİYE BAROSU12.000.000.000.-2.500.000.000.-5.000.000.000.-950.000.000.-1.000.000.000.-700.000.000.-500.000.000.-TOPLAM500.350.000.000.- TL9 - CMUK Harcamaları ile İlgili Maliye Bakanlığı 'nın<strong>Barolar</strong> ve Birliğimizi Denetlemesine OlanakSağlayan Bütçe Yasası Hükmünün AnayasaMahkemesi'nce iptali:28.12.1994 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren4061 sayılı Bütçe Kanunu'nun 6. maddesinin 3. fıkrasındaöngörülen hüküm ile CMUK hizmetleri için Birliğimize akta:rılanparalarla ilgili olarak Maliye Bakanlığı'nın Birliğimizi ve <strong>Barolar</strong>ıdenetleme yetkisi öngörülmüştü. Bunun üzerine o tarihte anamuhalefetpartisi olan Anavatan Partisi'ne Birliğimizce yapılanmüracaat üzerine Anayasa Mahkemesi'nde dava açılmış ve AnayasaMahkememiz bu hükmü 13.6.1995 gün Esas 1995/2 ve Karar1995/12 sayılı kararı ile <strong>Barolar</strong> ve <strong>Barolar</strong> Birliği açısından iptaletmiştir.BARO BAŞKANLIG-IAnkara, 19.6.1995GENELGE NO: 1102/2527-28 Mayıs 1995 tarihinde yapılan 23. Olağan Genel KurulumuzaSunduğumuz Çalışma Raporu'nun 106. sayfasında MaliyeBakanlığı'nın Barçılar ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ni CMUK harca-. maları nedeniyle Adalet Bakanlığı Müfettişlerinden ayrı olarakkendisinin de denetlemesine olanak sağlayacak yasal değişikliğiBütçe Kanunu'nun 6/3. maddesiyle gerçekleştirdiğini 28.12.1994tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe konulan yasanınanılan maddesinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurul-84


ması ile ilgili sözlü ve yazılı isteğimiz 4.1.1995 tarihinde AnamuhalefetPartisi olan Anavatan Partisine bildirdiğimizi açıklamıştık.5.4.1995 tarihli Avukatlar Günü Toplantısı'nda yapılan konuşmadada, (Çalışma Raporu 210. sayfa) Maliye Bakanlığı'nın sorunuBütçe Kanunu ile çözmek istemesine neden olan olayınTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne gönderilen Maliye Bakanlığı MuhasebatGenel Müdürlüğü Kontrolörlerinin incelemesine ve denetimineizin vermeyişimiz, bu yetkinin Anayasa ve yasa gereği AdaletBakanlığı Müfettişlerine ait olduğunu belirtmemizden kaynaklandığıaçıklanmıştı.Bilindiği üzere 28.12.1994 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan4061 Sayılı Bütçe Kanununun 6. maddesinin 3. fıkrası aynen,"Kamu kurumu niteliğindekimeslek kuruluşlarına ilgili mevzuatıgereğince genel bütçe gelirlerinden her ne ad ile olursa olsun aktarılanparaların, veriliş amacına uygun olarak harcanıp harcallmadığınıincelemeye, amacına uygun harcama yapmadığı tespitedilen kuruluşa aktarılacak tutarları gerekti~inde kesmeye vedurdurmaya Maliye Bakanlığı yetkilidir" şeklindedir.Anılan 6/3. maddeye göre halen Maliye Bakanlığı'ndan paraaktarılan tek kuruluş Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'dir. Maddede adıyazılınamakla birlikte "<strong>Barolar</strong> ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği" sözkonusudur.Anavatan Partisinin Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruüzerine, hukuka aykırı durumun giderilmesi için Anayasa Mahkemesi'nce"6. maddesiin 3. fıkrasının "Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ve<strong>Barolar</strong>" yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline, Oyçokluğuyla",denilmek suretiyle 13.6.1995 günlü 1995/2 Esas,1995/12 Karar sayılı kararla iptal edilmiştir.Durumu bilgilerinize sunarım.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN85


10- TİP Sözleşmede Değişiklikler Yapılması ve GecikmeZammı Konusu:<strong>Barolar</strong>ımızdan gelen talep üzerine· Birliğimizce Sosyal SigortalarKurumu Genel Müdürlüğü'ne TİP sözleşmede değişiklik yapılmasıve bu değişiklik yapılıncaya kadar eski prime göre ödemeyapan meslektaşlarımızdan gecikme zammı alınmaması konusundayapılan müracaat, adı geçen Genel Müdürlükçe kabuledilmemiştir.BARO BAŞKANLH"H......................................''Ankara, 10.1.1996GENELGE NO: 86/1Tip Sözleşmesi ve gecikme zammı hakkında <strong>Barolar</strong>ımızdangelen yakınmalar üzerine Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü'neyazılan ve karşılık olarak alınan yazıların fotokopileriilişiktegönderilmiştir.Durumu ve gereğini bilgilerinize sunarım.Saygılarımla.Eki: 2Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKSayı: 2196Ankara, 19.12.1995SOSYAL SİGORTALAR KURUMUGENEL MÜDÜRLÜGÜANKARAİstanbul Barosu Başkanlığı'nca Genel Müdürlüğünüze gönderilen11.12.1995 gün ve 12879 sayılı yazının, ayrıca ÇanakkaleBarosu Başkanlığı'ndan Başkanlığımıza gönderilen 7. 12.1995gün, 1995/607 sayılı, Bartın Barosu Başkanlığı'ndan gönderilen6.12.1995 gün ve 199'5/215 sayılı, Konya Barosu Başkanlığı'ndan86


gönderilen 29.11.1995 gün ve 871 sayılı yazılannın birer fotokopisiilişiktedir. Aynı doğrultuda diğer Baroladan da telefonla yakınmalargelmektedir.Bu yakınmalardan, yazılarda açıklanan eşitsizliklerin ve özelliklemesleğe yeni başlayan genç meslektaşlarımızın ekonomikyönden karşılaşacakları zörlukların giderilmesi için TİP SÖZ­LEŞME de bazı değişiklikler yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.Ancak, bu değişiklik yapılana kadar geçen süre içinde eskiprime göre ödeme yapanlardan gecikme zammı alınmaması hususundagereğinin teşkilatınıza; Tip Sözleşmede değişiklik yapılmasıhakkındaki düşüncelerinizintakdirlerinize sunanm.Saygılarımla.Başkanlığımıza bildirilmesiniEki: 4Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKSOSYAL SİGORTALAR KURUMUGENEL MÜDÜRLÜGÜTahsisler Dairesi BaşkanlığıSayı: B.13.1.SSK.0.07.00.00-V-XIII-36900/FÇ 03 OCAK 1996Konu: Avukatlık Topluluk SigortasıT. BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGIKaranfil Sk. No: 5/62 Kızılay/ANKARAİLGi: 19/12/1995 tarih, 2196 sayılı yazınız.1136 sayılı Avukatlık Kanunu, avukata baro levhasına yazılmayükümlülüğü geirmiş olup, baro levhasına kaydını yaptıran avukat,1136 sayılı Kanunun 186. maddesine göre "Topluluk Sigortasına"girmek ve levhaya kaydedildiği tarihten itibaren topluluksigortasının gerektirdiği mükellefiyetieri yerine getirmek zorundadır.87


Öte yandan, Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Topluluk SigortasıGenel Şartları ile sözkonusu Genel Şartlar doğrultusunda imzalananAvukatlık Topluluk Sigortası sözleşmesinin 6. maddesinde;topluluk mensuhı,ı tarafından seçilen derece ve kademenin, günlükasgari ücrete göre bulunacak derece ve kademenin altındaolmayacağı hükmü yeraldığından, İş Kanununa göre 16 yaşındanbüyükler için belirlenen asgari ücretin yükseltilmesi halinde,Topluluk Sigortası mensuplarının derece ve kademeleri de re'senasgari ücret seviyesine yükseltilerek intibakları yapılıp, primödeyecekleri derece ve kademeleri yeniden tespit edilmektedir.Asgari ücret 01109/1995 tarihinden geçerli olarak 8.460.000.­TL.'ye yükseltildiğinden, bu tarihten itibaren asgari ücretin altındakalan topluluk mensubu avukatların ödeyecekleri primierinasgari ücret seviyesine yükseltilmesi için re'sen üst gösterge tablosunun1. derecesinin 10. kademesine intibakları yapılmıştır.Topluluk mensuplarının derece ve kademe yükseltmeleri mümkünolmakla beraber, derece ve kademe düşürmeleri sözkonusudeğildir. Bu nedenle, derece ve kademeleri re'sen yükseltilmişolanlar da daha sonra derece ve kademe düşürme talebinde bulunamazlar.Üst gösterge tablosunun 1. derecesiı::ıin 10. kadernesi üzerinden01109/1995 tarihinden itibaren ödenecek prim tutarı (6650 x 1225x% 20) 1.629.250.- TL. iken, 01/11/1995 tarih, 22450 sayılı ResmiGazete'de yayımlanan Bakanlar Kurulunun 9517444 sayılı kararıile 15/11/1995 tarihinden itibaren göstergelere sayyanen 3478puan ilave edilmesi ve katsayının da 1225'den 1695'e yükseltilmesinedeniyle, üst gösterge tablosunun 1. derecesinin 10. kademesineintibakları yapılmış olan topluluk mensuplannın Kasım/1995 ayında ödeyecekleri prim 2.591.461.- lira, 01112/1995 tarihindenitibaren ise aylık (10128 x 1695 x % 20) 3.433.392.- liraolacaktır.Baro levhasına kaydı yapılarak, topluluk sigortası ile ilk kezilgilendirilecek olan avukatların seçebilecekleri en düşük dereceve kademe 5. derecenin 12. kadernesi olacağından, ödeyecekleriprim, gösterge tablosunda ve katsayıda bir değişiklik oluncayakadar ( 4994 x 1695 x % 20) 1.692.966.- lira olacaktır.88


Sözleşmenin 6. maddesi uyarınca süresinde ödenmeyen primleriçin gecikme zammı uygulanması yasal zorunluluktur.Konunun Baro Başkanlıklarına Birliğinizce duyurulmasınınyerinde olacağı düşünülmektedir.Bilgi edinilmesini rica ederiz.Mehmet AYDINŞube MüdürüCelal TOZANDaire BaşkanıSayı: 1703Ankara, 25.9.1996ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIGIANKARAİstanbul, Çanakkale, Bartın, Konya, Karaman ve GaziantepBarosu Başkanlıklarının Birliğimize gönderdikleri yazıların birerfotokopisi ilişiktedir. Aynı doğrultuda diğer <strong>Barolar</strong>dan da telefonlayakınmalar gelmektedir.Bu yakınmalardan, yazılarda açıklanan eşitsizliklerin ve özelliklemesleğe yeni başlayan genç meslektaşlarımızın ekonomikyönden karşılaşacakları zorlukların giderilmesi için TİP SÖZ­LEŞME de bazı değişiklikler yapılması gerektiği anlaşılmaktadır.Ancak, bu değişiklik yapılana kadar geçen süre içinde eskiprime göre ödeme yapanlardan gecikme zammı alınmaması hususundagereğinin teşkilatınıza;Tip Sözleşmede değişiklik yapılmasıhakkındaki düşüncelerinizin Başkanlığımıza bildirilmesinitakdirlerinize sunarım.SaygılarımlaEki: 6Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN89


T.C.ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIGISosyal Güvenlik Kuruluşları Genel MüdürlüğüSAYI: B.13.0.SGK-0-13-00-02-3/667KONU: Gecikme Zammı alınması002579, 28 Ocak 1997TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGINAİLGi: 25.9.1996 tarih ve 1703 sayılı yazınız.Tip Sözleşmede değişiklikler yapılıncaya kadar geçen süreiçinde eski prime göre ödeme yapanlardan gecikme zammı alınmamasıkonusundaki ilgidekayıtlı yazınız incelenmiştir.Bilindiği üzere, 1136 sayılı Kanunun 186. maddesi gereği barolevhasına kaydını yaptıran avukat, "Topluluk Sigortasına" girmekve levhaya kaydedildiği tarihten itibaren topluluk sigortasınıngerektirdiği mükellefiyetieri yerine getirmek zorundadır.Öte yandan, Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Topluluk SigortasıGenel Şartları ile sözkonusu Genel Şartlar doğrultusunda imzalananAvukatlık Topluluk Sigortası sözleşmesinin 6. maddesinde;topluluk mensubu tarafından seçilen derece ve kademenin, günlükasgari ücrete göre bulunacak derece ve kademenin altındaolmayacağı hükmü yeraldığından, İş Kanununa göre 16 yaşındanbüyükler için belirlenen asgari ücretin yükseltilmesi halinde,Topluluk Sigortası mensuplarının derece ve kademeleri de re'senasgari ücret seviyesine yükseltilerek intibakları yapılıp, primödeyecekleri. derece ve kademeleri yeniden tespit edilmektedir.İş Kanunu gereğince belirlenen asgari ücretin yükseltilmesihalinde, yeniden belirlenen günlük asgari ücretin altında primödeyenierin tespit edilerek, bunların prime esas günlük kazançlarıgünlük asgari ücretin seviyesine çıkartılacağı ve bu günlükkazanç ile asgari ücretin yürürlüğe girdiği tarihteki katsayıyagöre intibaklarının yapılarak, tespit edilen derece, kademe vegöstergelerin ilgili baroya bildirileceği, topluluk mensubu avukatların,intibak ettirildikleri yeni derece kademe üzerinden, asgariücretin yürürlük tarihinden itibaren prim ödeyecekleri,90


Ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar ödenmeyenprimler için, bu tarihten başlanarak 506 sayılı Kanunun 80.maddesine göre gecikme zammı uygulanacağı,hükme bağlanmıştır.Kaldıki sözleşme hükümlerine göre, avukatların Sosyal -SigortalarKurumunun herhangi bir bildirimini beklemeden primleriniasgari ücrete yükselterek ödemeleri gerekmektedir.Malüllük, Yaşlılık ve Ölüm Topluluk Sigortası Genel Şartlarınauygun olarak düzenlenip taraflarca imzalanan AvukatlıkTopluluk Sigortası Sözleşmesi hükümleri güncelliğini koruduğundandeğiştirilmelerine gerek görülmemektedir.Bilgilerinizi rica ederim.Halil YURTOGLUBakana.Genel Müdür Y.ll- Emekli Olan Meslektaşlarımız Nedeniyle<strong>Barolar</strong>ımızdan Sosyal Yardım Zammıİsteiıemeyeceği:Bursa Barosu avukatlarından Ziya Keskin'in em'ekli olmasıüzerine, Sosyal Sigortalar Kurumu Tahsisler Dairesi Bursa B~rosu'ndanödenen sosyal yardım zammının Sosyal Sigortalar Kurumunaödenmesini istemesi karşısında yaptığımız müracaat sonucuSosyal Sigortalar Kurumu yanlışlık yapıldığını ve emekliolan Avukatlar için <strong>Barolar</strong>dan sosyal yardım zammı istenmeyeceğinikabul etmiştir.BARO BAŞKANLIÖIAnkara, 31.3.1997GENELGE NO: 484/27Emekli olan meslektaşlarımızdan sosyal yardım zammı istenmesihakkında <strong>Barolar</strong>ımızdan gelen yakınmalar üzerine SSK91


Genel Müdürlüğü'ne yazılan ve avukatların bu uygulama dışındatutulduğuna dair, karşılık olarak alınan yazıların birer örneğiilişikte gönderilmiştir.Durumu bilgilerinize sunarımSaygılarımlaEki: 3Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSOSYAL SİGORTALAR KURUMUGENEL MÜDÜRLÜGÜ'NEANKARA27 Kasım 1996, 2311Kurumunuz Tahsisler Dairesi Başka:q.lığı'nınBursa BarosuBaşkanlığı'na gönderdiği 3 Ekim 1996 tarihli, 691266 sayılı yazılarıve eki belgeyle adı· geçen, Baro üyesi olarak emekli olanAvukat Ziya Keskin adına ödenen 84.282.527.- TL sosyal yardımzammının baro tarafından kurumunuza ödenmesini istemektedir.Bu belgenin fokotopileri eklidir.506 Sayılı Kanunun Değişik 2. maddesine göre "Bir hizmetakdine dayanarak bir veya bir kaç işveren tarafından çalıştırılanlarbu kanuna göre sigortalı sayılır lar" Yasanın 3/K maddesinegöre "Herhangi bir işveren hizmet akdiyle bağlı olmaksızın kendinam ve hesabına çalışanlar" sigartah sayılmamaktadır.Avukatların, sigortalılığı 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun186. maddesinden doğan, istisnai bir sigortalılıktır. 506 SayılıSosyal Sigortalar Kanununun 86. maddesi ve Avukatlık Kanununun191. maddesine dayanılarak yapılan Tip sözleşme hükümlerinetabidir. Bu tip sözleşmeye göre, <strong>Barolar</strong> işveren, Barolevhasına kayıtlı avukat o Baronun işçisideğildir.506 Sayılı Kanunun Ek madde 24/2 gereğince sosyal yardımzammını ödemesi gereken kurum ve kuruluşlar, hizmet akdinedayanarak personel çalıştıran işveren niteliğindeki kurum ve92


kuruluşlardır. Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, bir işverenbulunması, bu işverenle hizmet akdine dayanılarak personel çalıştırılmasıve personelin emekli olması halinde onu çalıştıran işverensosyal yardım zammını ödemek zorundadır. Bunun birmantığı vardır. Şöyleki; hizmet akdine dayanılarak bir işverenyanında çalışan kişi, hayatının uzun bir süresini o işverinin hizmetinevermiştir; işveren onun hizmetinden yararlanmıştır.Halbuki, avukatlada <strong>Barolar</strong> arasında, bir hizmet sözleşmesiyoktur. Avukat, kendi hesabına çalışmaktadır. Bu nedenle de,<strong>Barolar</strong> avukatlar adına prim ödemezler. İşverenler ise, çalıştırdığıhizmetli adına prim öder.Bu yasal ve fiili durum dikkate alındığında <strong>Barolar</strong>ın, hizmet­Iisi olmayan avukatlar adına sosyal yardım zammı ödemesininmantığı ve hukuksal dayanağı yoktur.Arzedilen nedenlerden dolayı, Kurumunuz Baro levhasında kayıtlıbulunan avukatınemekli olması hallnde, Baronun onun adınasosyal yardım zammını ödemesini istemesi yasanın mantığına veamacına uygun değildir. 506 Sayılı Yasanın Ek madde 24/2 maddesindesayılan kurumlar ve kuruluşlar bir hizmet akdine dayanılarakyanında hizmetli çalıştıran kurum ve kuruluşlardır.Kaldı ki, kurumunuz ile akdedilen Tip Sözleşmede, sosyal yardımzammının <strong>Barolar</strong>ca ödenmesini gerektiren bir hüküm deyoktur.Yukarıdan beri açıklanan nedenlerden Kurumunuzun emekliolan Avukat Ziya Keskin adına Bursa Barosu'ndan sosyal yardımzammı ödenmesini istemesi yasaya aykırı olduğundan bu işleminiptali ve geri alınması, aynı işlemlerin diğer <strong>Barolar</strong>a da uygulanabileceğiihtimaline karşı Kurumunuza bağlı tüm Bölge Şubelereuyarı yapılmasını takdirlerinize sunarım.Saygılarımla ·Eki: 2Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN93


SOSYAL SİGORTALAR KURUMUGENEL MÜDÜRLÜGÜTahsisler Daire BaşkanlığıSayı: B.13.1.SSK.0.07.00.00-V-XXIII-36929 26 Mart 1997Konu: Sosyal yardım zammıTÜRKİYE BAROLAR BİRİLİGİ BAŞKANLIGIBAROBİRLİK KARANFiL SOK. No: 5/62KIZILAY - ANKARAİlgi:27.11.1996 tarih 2311 sayılı yazınız.İlgi yazınızla Avukat olduğu bildirilen Ziya KESKİN'in dosyasınınyeniden incelenmesinde işyerinize ait sosyal yardım zammılistelerine sehven dahil edildiği tesbit edilerek ilgili hakkında gereğiyapılmış olup, Bursa Barosu Başkanlığımza verilen bilgiye aityazımızın birer örneği ekte gönderilmiştir.Bilgi edinilmesini rica ederiz.Ülgen İPEKÇiŞefSafiye KARADUMANŞube MüdürüEk: 1 yazı örneğiSOSYAL SİGORTALAR KURUMUGENEL MÜDÜRLÜGÜTahsisler Daire BaşkanlığıSayı: B.13.1.SSK.0.07.00.00-V-XXIII-36929 6 Mart 1997Konu: Sosyal yardım zammıTC BURSA BAROSU BAŞKANLIGIBURSAİlgi:1.11.1996 TARİH 1004 sayılı yazınız.1.6.1994 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 3995 sayılı yasaile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun ek 24. maddesinin (L)fıkrası değiştirilerek kanun ve kanunların verdiği yetkiye istinadenkurulan kuruluşlar ile bunların müessese bağlı ortaklık ve94


iştirakleri işyerlerinden rnalüllük, yaşlılık ve ölüm aylığına hakkazandıktan sonra ayrılan sigortalılara veya haksahiplerine aylıkbağlanması halinde ödenen sosyal yardım zammı tutarlarının bukuruluşlardan istenmesi öngörülmüştür.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.2.1996 tarih, E. 1995/10997, K. 1996/56 sayılı kararında kuruluş kanunla kurulmuş iseyada kanunların verdiği yetkiye istinaden kurulmuş diğer kuruluşvasfında veya bunların müessese bağlı ortaklık ve iştiraki isemadde kapsamında olduğu bu kuruluşların kamu kuruluşu niteliğindeolmasının gerekınediği belirtilmiştir.1.6.1994 tarihi itibariyle 3995 sayılı kanun kapsamına alınankuruluşunuzun emeklilerine (Avukatlar hariç) kururnunuzcaödenen sosyal yardım zammı tutarları liste halinde işyerinizdentalep edilecektir.İlgi yazınızla itiraz edilen Ziya KESKİN'in dosyasının yenidentetkikinde Baro Başkanlığınızda avukatlık yaptığı tesbit edildiğinden,ilgili hakkında gerekli düzeltrne işlemleri yapılarak adınatahakkuk ettirilen sosyal yardım zammı tutarları iptali işyerinizegönderilecek 1997/Şubat ayı ek liste ile 2 grupta gösterilecektir.Bilgi edinilmesini rica ederiz.Ülgen İPEKÇiŞefSafiye KARADUMANŞube Müdürü12- Avukatlara ait prim bordrolarının süresindeverilmemesi nedeni ile SSK tarafından <strong>Barolar</strong> aleyhineidari para cezası tahakkuk ettirilemeyeceğine ilişkinYargıtay kararı.95


BARO BAŞKANLH~HAnkara, 31.1.1997GENELGE NOO 17 4/81- Avukatlara ait prim bordrolarının süresinde verilmemesinedeniyle, SSK tarafından <strong>Barolar</strong> aleyhine tahakkuk ettirilenidari para cezalarının yasaya uygun ve yerinde görülmemesi nedeniyleAdalet Bakanlığının yazılı emir yoluna başvurması üzerineYargıtay 9. Ceza Dairesince verilen 20.2.1995 günlü ve1995/1107-1343 sayılı kararın bir örneği ilişiktedir.<strong>Barolar</strong>ımız aleyhine, aynı nedenlerle idari para cezası tahakkukettirilmesi durumunda, bu karar emsal gösterilmek suretiylemahalli Sulh Ceza Mahkemelerine itiraz edilmesi gerekmektedir.Bilginizi rica ederim.SaygılarımlaEk: 2Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENT.C.YARGlTAY9. Ceza DairesiEsas No: 1995/1107Karar No: 1995/1343Teb.No: Y.E. 15579YARGlTAY İLAMI506 sayilı Sosyal Sigortalar Kanununun muhalefetten AdanaBaro Başkanlığının idari para cezası ile cezalandırılmasına dair,Adana Sigorta Müdürlüğünce verilen 12.9.1994 gün ve 14262396


sayılı karara vaki İtirazın reddine ilişkin, Adana 1. Sulh CezaMahkemesinin 12. 12.1994 gün ve 1994/98 müt. sayılı kararı.Tüm dosya münderecatına göre, <strong>Barolar</strong>ın 1136 sayılı AvukatlıkKanununa tabi olup, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunukapsamında olmadığı ve Baro Başkanlıklarının anılan Kanundabelirtilen anlamda işveren statüsünün bulunmadığı gibi 1136 sayılıKanunun 186/2. maddesinde münferiden "Topluluk sigortasınatabi olan avukatlar hakkında bu kanundaki özel hükümlereaykırı olmamak kaydı ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile5.1.1961 gün ve 228 sayılı Kanun ve bu kanunların ek vetadillerihükümleri uygulanır" denilmiş olması karşısında, aynı kanunun190/1. maddesi uyarınca sigorta primlerini tip sözleşmede gösterilenzamanda ödemeyen avukatlar hakkında müeyyide getirildiği,2. fıkrasında ise "Topluluk sigortası primini ödememenin sonuçlarıprim borçlusu avukatın şahsı mÜnhasır olup, bu sonuçlarınbaroya sirayeti hakkında bir hüküm sözleşmeye konulamaz"hükmü getirildiği cihetle, barolarla Sosyal Sigortalar Kurumuarasında yapılan tip sözleşme uyarınca 1993 yılı I. Il. III. ve1994/1. dönemine ilişkin 4 aylık sigorta prim bordrolarının kurumaverilmesi hususunda Baro Başkanlığının aracı-konumundaolup, verilmemesi halinde Baro Başkanlığının cezai bir yükümlülüğününofamayacağı gözetilmeden İtirazın kabulü yerine yazılıolduğu şekilde reddine karar ittihazında isabet görülmediğindenbahisle CMUK.nun 343. maddesi gereğince bozulması lüzumuYüksek Adalet Bakanlığının 3.2.1995 gün ve 2660 sayılı tebliğnamesiile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınınakla incelendi.Yazılı emre atfen düzenlenen tebliğname münderecatı incelenendosya içeriğine göre yerinde bulunduğundan Adana 1. SulhCeza Mahkemesinin 12.12.1994 gün ve 1994/98 müt sayılı kararınınCMUK.nun 343. maddesi gereğince BOZULMASlNA, idarecehükmedilen 17.883.000.- lira para cezasının tahsil edilmemesine,dosyanın gereği için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİ­NE, 20.2.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.BaşkanD. TavilÜyeİ. ÖzkayaÜyeŞ. ErolÜye ÜyeS. Erkan H. Gerçeker97


13- Trafik Tescil Kuruluşları'nın, araçlarla ilgili olarakavukatlara bilgi vermesi gerektiği hakkında.BARO BAŞKANLIGIAnkara, 11.07.1995••••• ···••J•• •••••••••••••••••• •••••• oGENELGE NO: 1334/26Trafik Tescil Kuruluşları tarafından avukatlara, araçlarla ilgilibilgi verilmediği yolunda <strong>Barolar</strong>ımızdan gelen yakınmalar üzerine,Avukatlık Yasasına aykırı uygulamanın önlenmesi konusundaEmniyet Genel Müdürlüğü'ne yazılan yazımızın, avukatlarınuygulama dışı tutulduğu hakkında alınan karşılık yazılarınbirer örneği ekte sunulmaktadır.Durumu bilgilerinize sunar, bu hususun meslektaşlarımıza daduyurulmasını rica ederim.SaygılarımlaEki: 3Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVEMNiYET GENEL MÜDÜRLÜGÜANKARA9 Haziran 1995, 1035Başkanlığımıza <strong>Barolar</strong>dan ve Avukatlardan yapılan başvurularda;Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 21.03.1995 gün ve 53 No.lugenelgesine dayanılarak Trafik Tescil Kuruluşlarında kayıtlıaraçlara ait bilgilerin Avukatlara verilmediğinden yakınılmaktadır.1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 1. maddesine göre Avukatlıkkamu hizmetidir. Aynı yasanın 2/son maddesinde de "Adli mercilerve diğer resmi daireler, avukatlara görevlerinin yerine getirilmesindeyardımcı olmakla yükümlüdürler" denilmektedir. Avu-98


ka~lık Kanununa, adı geçen 2/son maddenin konulmasının sebebi,avukatlığın kamu hizmeti olarak kabul edilmesidir.Avukatlara araçlarla ilgili bilgi verilmemesi açıkça AvukatlıkYasasının genel amacına ve yukarıda açıklanan hükümlerine aykırıdır.21.3.1995 gün ve 53 sayılı genelgenizin avukatlara uygulanamayacağıhakkında gereğinin yapılmasını ve sonuçtan bilgi verilmesinitakdirlerinize sunarım.SaygılarımlaT.C.İÇİŞLERi BAKANLIGIEmniyet Genel MüdürlüğüTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVSayı: B.05.l.EGM.0.08.01.04.2362-6400 lll -a/95-Konu: Adres Bildirilmemesi.GENELGE NO: 93Ankara, 07.06.1995İLGi: 21.03.1995 tarih ve 53 sayılı genelge emir.İlgi genelge emir ile kayıt tescilli araçların adreslerinin kimlereverilmeyeceği bildirilmişti.Ancak, Bakanlığımıza yapılan müracaatlarda söz konusu em­yorumlanarak vatandaşlarımızın mağduriyetine sebe­rin yanlışbiyet verdiği anlaşılmıştır.Bu sebeple, bundan böyle ilgi genelge emrin uygulanması esnasındaAvukatların müracaatları ile Sigorta Acentalıklarınıntrafik kazalarma karışan araçlar hakkında yazılı bilgi istemelerihalinde bu talepleri yerine getirilecektir.Bilgi ve gereğinin buna göre ifası ile uygulamada herhangi biraksaklığa meydan verilmemesini rica ederim.99


Muharrem GÖKTAYOGLUValiBakana.Müsteşar YardımcısıDAGITIM:Gereği76 İl ValiliğineBilgiİzmir Barosu Bşk.naT.Mot. Taş. BürosunaBaşak Sigorta A.Ş.neRay Sigorta A.Ş.neT. Sig. ve Reasurans Şir. B.neT.C.İÇİŞLERi BAKANLIGIEmniyet Genel MüdürlüğüSayı: B.05.l.EGM.0.08.01.04.2362-6400 lll _.b/95-Konu: Adres Bildirilmemesi.Ankara,04.07.95*158019TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGIKaranfil Sokak No: 5/62 Kızılay- ANKARAİLGi: 09.06.1995 tarih ve 1035 sayılı yazınız.İlgi yazınız incelenmiştir.Bilindiği gibi 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa bağlıyönetmeliğin 25/d maddesi; sadece aracı satın alanların· satın.alacakları aracın satfşına dair hukuki bir ilişiğinin mevcut olupolmadığını bir dilekçe ile ilgili bir Trafik kuruluşundan öğrenebileceklerihükmünü getirmiştir.Bu işlemler yerine getirİlirken bazı Tescil kuruluşlarımızcaaraçla ilgili bilgiler verilirken ad-soyadı ve açık adreslerinin deverildiği bu durum ise son zamanlarda artan terör olaylarındaetken olduğundan bahisle; 21.03.1995 tarih ve 53 sayılı genelgeemirle uygulamada titizlik istendiği, daha sonra ise söz konusu100


emrin yanlış yorumlandığı Genel Müdürlüğümüze yapılan başvurulardananlaşılmıştır.Bu kez 07.06.ı995 tarih ve 93 sayılı genelge emirle Avukatlarve Sigorta Acentalıkların kapsam dışı tutulduğuna dair 76 İl Valiliğinetalimat verilmiş olup, talimat yazıdan bir suret ilişiktegönderilmiştir.Bilgilerinizi rica ederim.EKİ: ı AdetKerem DURMUŞ1. Sınıf Emniyet MüdürüEmniyet Genel Müdürü a.Emniyet Genel Müdür Yardımcısı14- İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerce çıkartılantebligatların tebliğ parçalarının çok geç dönmesive bunun sonucu İcra takiplerinin ve davalarıngecikmesi nedeniyle, bunun önlenmesi için yapılanyazışmalar.BARO BAŞKANLIGIAnkara, 24.3.ı997GENELGE NO: 459/26Ulaştırma Bakanlığı ve PTT Genel Müdürlüğü'ne, adli tebligatlardakiaksamanın giderilmesi isteğiyle yazdığımız yazının birörneği ilişiktedir.Bilginizi rica ederim.SaygılarımlaEki: ıTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN101


PTT GENEL MÜDÜRLÜGÜ'NEANKARA24.3.1997, 465<strong>Barolar</strong>dan ve meslektaşlarımızdan Başkanlığımıza yapılanbaşvurularda; İcra Müdürlükleri ve mahkemelerce çıkarılan adlitebligatların tebliğ parçalarının, il ve ilçe merkezlerinde dahi, çokgeç döndüğü ve bu yüzden icra tekipleri ve davaların yürümesindebüyük aksamalar olduğundan yakınılmaktadır. Ülkemizde adlihizmetlerin çok ağır yürüdüğü yönünde genel bir kanı bulunmaktadır.Bu kanının yerleşmesinde, adli tebligatlardaki gecikmeninde büyük payı olduğu gerçektir.Öteyandan, her hizmet, o hizmet için ödenen ücretle orantılıolmalıdır. Şu anda adli tebligat ücretleri 300.000.- TL.dir. Adlitebligat hizmetinin yapılmasında, hiç de küçümsenmeyecek buücretin özellikle gözönünde tutulması gerekmektedir. Malıkernelerinve icra takiplerinin gecikmesine neden olan Adli tebligatlardakibu aksamaların biran önce giderilmesi, aksi takdirdemeslektaşlarımız, <strong>Barolar</strong>ımız ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nce sebebiyetverenler hakkında yasal yollara başvurulacağı da hatırlatılarak,teşkilatınızın uyarılmasını takdirlerinize sunarım.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSayı: 464Ankara, 24.3.1997ULAŞTlRMA BAKANLIGI'NAANKARA<strong>Barolar</strong>dan ve meslektaşlarımızdan Başkanlığımıza yapılanbaşvurularda; İcra Müdürlükleri ve mahkemelerce çıkarılan adlitebligatların tebliğ parçalarının, il ve ilçe merkezlerinde dahi, çokgeç döndüğü ve bu yüzden icra takipleri ve davaların yürümesindebüyük aksamalar olduğundan yakınılmaktadır. Ülkemizde adlihizmetlerin çok ağır yürüdüğü yönünde genel bir kanı bulun-102


maktadır. Bu kanının yerleşmesinde, adli tebligatlardaki gecikmeninde büyük payı olduğu bir gerçektir.Öteyandan, her hizmet, o hizmet için ödenen ücretle orantılıolmalıdır. Şu anda adli tebligat ücretleri 300.000.- TL.dir. Adlitebligat hizmetinin yapılmasında, hiç de küçümsenleyecek bu ücretinözellikle gözönünde tutulması gerekmektedir. Malıkernelerinve icra takiplerinin gecikmesine neden olan Adli tebligatlardakibu aksamaların biran önce giderilmesi için, aksi takdirdemeslektaşlarımız, <strong>Barolar</strong>ımız ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nce sebebiyetverenler hakkında yasal yollara başvurulacağı da hatırlatılarak,teşkilatınızlll uyarılmasını takdirletinize sunarım.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENBARO BAŞKANLIGIAnkara, 25.4.1997GENELGE NO: 634/33İlgi:24.3.1997 gün ve 459/26 sayılı genelge.Ulaştırma Bakanlığı ve PTT Genel Müdürlüğü'ne, adli tebligatlardakiaksamanın giderilmesi isteğiyle yazdığımız 24.3.1997günlü yazımıza Posta İşletme Genel Müdürlüğü Posta TelgrafDaire Başkanlığı'nca verilen 16.4.1997 günlü B. 11.2.Pİ.0.08.00.01/235 sayılı cevai yazınınbir örneği ilişiktedir.Bilginizi ve Baronuz üyesi meslektaşlarımızarica ederim.duyurulmasınıSaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN103


T.C.POSTA İŞLETNJ:ESİ GENEL MÜDÜRLÜÖÜPosta Telgraf D. Bşk.lığı06101 ANKARASayı: B.11.2.Pİ.0.08.00.01/235Konu: Tebligat16 Nisan 1997Türkiye <strong>Barolar</strong> Biriliği BaşkanlığıBarobirlik Karanfil Sok. No: 5/62 Kızılay06650 ANKARAİlgi:24.3.1997 tarih ve 465 sayılı yazınız.İcra Müdürlükleri ve Mahkemelerce çıkçırtılan tebliğ evrakınaait mazbataların çıkarılan merciye geç döndüğü, bu yüzden icratakipleri ve davaların yürümesinde büyük aksamalar olduğuhakkındaki ilgi yazınız ·incelenmiştir.Belirtilen konularda aksakhklara yer verilmemesi hususundaTeşkilat birimlerimiz kapsamlı bir tebliğ ile yazılıolarak uyarılmıştır.Bilgi edinilmesini rica ederiz.Selim ALICIBaşkanYılmaz GÖRALGenel Müdür Yrd.15- Avukat tarafından takip edilen tapu tescil davalarısonunda Mahkemelere verilen kesinleşmiş tescilnamlarının infazında özel vekaletnameye gerekbulunmadığı hakkında.BARO BAŞKANLIÖIAnkara, 31.10.1996GENELGE NO: 1995/55Bazı Tapu Sicil Müdürlüklerinin, avukat tarafından takip edi-104


len tapu tescil davaları sonunda Mahkemelerce verilen kesinleşmiştescil ilarolarını avukatın ilaının infazı için özel vekaletnamesibulunmadığı gerekçesiyle yerine getirmediğinin Birliğimizeduyurulması üzerine Başkanlığımızca Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'negönderilen 1. ı o. ı996 günlü ı 737 sayılı yazıya verilen23 Ekim ı996 günlü B02ıTKGOıooooı-ı67/2ı3-4583 sayılı cevabiyazı ve ekinin fotokopileri ilişiktedir.Bilginizi ve tüm Baronuz üyelerine duyurulmasını rıca ederım.SaygılarımlaEki: 2Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENTAPU KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜGÜANKARAı.ıo.ı996, ı 737Malatya Barosu Avukatlarından Niyazi Ergin Gökçe, Birliğiınizeyaptığı başvuruda, müvekkilleri adına mahkemede takipedip, kesinleşen tescil ilamını tescil işlemine ait özel vekaletnamesibulunmadığından Malatya İli Kale İlçesi Tapu Sicil Müdürününinfaz etmediğinden yakinmakta, bu konuyu 26.09.1996günlü dilekçesiyle Genel Müdürlüğünüze de ilettiğini bildirmektedir.Herşeyden önce, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 2. maddesininson fıkrasında "Adli merciler ve diğer resmi daireler, Avukatlaragörevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmakla yükümlüdürler"denmektedir.Tescil davasını takip eden bir Avukatın, kesinleşmiş bu ilaınıntapuya geçirilmesini isternek de Avukatıngörevi içindedir.Aynı Kanunun 35. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre deAvukatlar, resmi dairelerdeki bütün işleri takip edebilirler.105


Kaldı ki tescil ilaınının infazını isteyen avukatın yaptığı şey,Anayasa'nın 138/son maddesi gereğince bütün resmi makanlarınuymak zorunda oldukları bir görevin yerine getirilmesidir. Kesinleşmişbir ilamın, mükvekkili adına, mahkeme kararındakihüküm gereğince, infazını isteyen Avukatın, bu ilaının infazı ileşahsi bir çıkarı da yoktur. Sadece Mahkeme ilamında, davacınınvekili olarak Avukatın isminin yazılı olması dahi, vekaletnameibrazına gerek kalmaksızın o ilaının infazını gerektirir.Bütün bu Anayasal ve yasal hükümler gözönüne alınmaksızın,adı geçen Avukatın infaz isteğinin yerine getirilmemesi üzücüdür.Durumun Malatya İli Kale İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğüne vebu gibi üzücü, yasalara aykırı uygulamaların yapılmaması için detüm Tapu Sicil Müdürlüklerine duyurulmasını takdirlerinize sunarım.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENT.C.BAŞBAKANLIKTAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜGÜTasarruf İşlemleri Dairesi BaşkanlığıSayı: B021TKG01000001-167/213-4588Konu: İsteminiz23 Ekim 1996TÜRKİYE BAROLAR BİRİLİGİ BAŞKANLIGIİlgi:1/Ekim/1996 tari, 1737 sayılı yazınız.İlgi yazı konusu incelenmiş olup, Kayseri Tapu ve Kadastrobölge Müdürlüğü kanalı ile Kale Tapu Sicil Müdürlüğüne ve bölgeyebağlı diğer il ve ilçe tapu sicil müdürlüklerine verilen talimatınbir örneğin ilişikte gönderilmiştir.106


Bilgilerinizi rica ederimGenel MüdürA. Yüksel AKINEki: Talimat ÖrneğiT.C.BAŞBAKANLIKTAPU VE KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜÖÜTasarruf İşlemleri Dairesi BaşkanlığıSayı: B021TKG01000001-167/213-4590 23 Ekim 1996Konu: İlaının infazında vekaletname istenmesiKAYSERİ TAPU VE KADASTRO BÖLGE MÜDÜRLÜGÜNEİlgi:a) 26 Eylül 1996 tarihli dilekçe.b) 1 Ekim 1996 tarih, 1737 sayılı yazı.Malatya Barosu Avukatlarından Niyazi Ergin Gökçe, ilgi (a)dilekçesinde; Malatya-Kale Tapu Sicil Müdürlüğünce, tescil ileilgili kesinleşmiŞ mahkeme kararının infazı talebinde, özel vekaletnameistemiş olmasından yakınmakta ve aynı konuyla ilgiliTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığının ilgi {b) yazısında da, kesinleşmişmahkeme kararlarının infazı, Anayasanın 138. maddesiuyarınca zorunlu olduğundan, vekaletnameye istinaden açılandava sonucu verilen mahkeme kararlarının tapuda infazı esnasında,ayrıca özel vekaletname aranmasına gerek bulunmadığı,bunun, Kale Tapu Sicil Müdürülğüne ve diğer birimierimize bildirilmesiistenmektedir.Borçlar Kanununun 388/3. maddesi; "Hususi bir selahiyeti haizolmadıkça vekil, dava ikame edemez, sulh olamaz, tahkim edemez,kambio taahhüdünde bulunamaz, bağışlayamaz, bir gayrimenkulütemlik veya bir hak ile takyit edemez" hükmünü içermektedir.107


Ancak;Medeni Kanunun 633/1. maddesi; "... mahkeme ilaını ile birgayrimenkulü iktisa eden kimse tescilden evvel dahi ona malikolur".Medeni Kanunun 922. maddesi; "Tescil, mevzuunun taallukettiği gayrimenkul malikinin tahriri bir beyanına müsteniden icraolunur. iktisap eden kimse, kanuna, kaziyei muhkemeye yahutbuna muadil bir vesikaya istinat etmekte ise; bu beyana hacetyoktur".H ükümlerini içermektedir.Bu durumda, Avukat Niyazi Ergin Gökçe'nin Kale Tapu SicilMüdürlüğüne, söz konusu kesinleşmiş mahkeme ilamını ibrazetmesi ve gerekli harcın ödenmesi, yeterli olup, MK.nun 922.maddesi gereğince, herhangi bir vekaletname aranmasına gerekkalmadan, başkaca sakıncası bulunmadığı takdirde ilaının infazınailişkin talebin karşılanması gerekmektedir.Bilgilerinizi ve bölgenize bağlı tüm tapu sicil müdürlüklerinindoğrultusunda yönlendirilmesini rica ederim.bildirişGenel MüdürA. Yüksel AKIN16· Sayın Önder Sav'ın Birlik Başkanlığı'ndanAyrılması ve Bu Nedenle Yapılan 10. OlağanüstüGenel Kurul Toplantısı:Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Sayın Başkanı Av. Önder Sav, Milletvekiliseçimlerine katılması üzerine Birlik Başkanlığı'ndan ayrılmıştır.Birlik Başkanlığı'nın boşalması üzerine, yeni Başkan'ı seçmeküzere Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurul'u 16.3.1996 tarihindeAnkara'da toplanmıştır. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkan YardımcısıAv. Burhan Karaçelik'in konuşması ile başlayan OlağanüstüGenel Kurul'da Sayın Av. Önder Sav da bir konuşma yapmıştır.108


Yapılan seçim sonucu, Sayın Av. Önder Sav'dan kalan süreyitamamlamak üzere Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı'na Av.Eralp Özge:p. seçilmiştir.BARO BAŞKANLIGIAnkara, 10.01.1996 ·GENELGE NO: 87/2Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı Sayın Avukat Önder Sav, AnkaraMilletvekili seçilmesi nedeniyle, başarıyla yürüttüğü bu görevindenayrılmıştır.Görev yaptığı süredeki başarılı ve üstün hizmetlerinden dolayıkendisine örneği ilişik teşekkür yazısı gönderilmiştir.Bilginizi rica ederim.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKSayı: 88Ankara, 10.1.1996Sayın Av. Önder SAVAnkara MilletvekiliTBMM-ANKARAMilletvekili seçilmeniz nedeniyle şahsım ve Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği Yönetim Kurulu adına sizi yürekten kutluyorum.Sayın SavTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği,<strong>Barolar</strong> ve tüm avukatlar, Birlik Başkanlığınıyürüttüğünüz sürede avukatlık mesleğine, meslektaşlarımızınve <strong>Barolar</strong>ımızın ve ülkenin sorunlarına yaptığınız üstünhizmetler, getirdiğiniz olumlu çözümler ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birli-109


ğinin ülke düzeyindeki konumuna yaptığınız katkılardan dolayısize ebediyen minnettar ve müteşekkirdir.Üstün hizmet ve katkılarınızın unutulması mümkün değildir.Siz, bu hizmet ve katkılarınızla, Atatürk ilkeleri ve özelliklelaiklik, hukukun üstünlüğü, demokratik hukuk devletini sahiplenmeve savunulmasındaki güçlü sesiniz ve kararlılığınızla, aynızamanda, tüm ülkeye maloldunuz. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, eminimki<strong>Barolar</strong> ve tüm avukatlar bu hizmet ve katkılarınızı, sarsılmazkararlı mücadelenizin gelecekteki çalışmalarında örnekolarak dikkate alacaktır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu olarak sizinle övünüyoruzve bundan sonraki Meclis çamlışmalarında ve özel hayatınızdadaha üstün başarılar, sağlık ve mutluluklar diliyoruz.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKBARO BAŞKANLIGIAnkara, 15.01.1996GENELGE NO: 109/4Türkiye <strong>Barolar</strong> BKirliği Başkanlığı görevinden, milletvekiliseçimine katılacağı için istifa eden Av. Önder SAV'ın 12 Ocak1996 tarihli veda mesajını ekte bilgilerinize sunuyorum.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİK110


Değerli meslektaşım,12.01.19961989 yılının Mayıs ayından buyana . sürdürmekte olduğumTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı görevini 24 Aralık 1995 Milletvekilliğiseçimi nedeniyle bırakmış bulunuyorum.Yedi yıla yakın bir süre Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği organlarındagörev yapan arkadaşlarımız; <strong>Barolar</strong>ımız, Baro Başkanlarımız vemeslektaşlarımızla birlikte çok ahenkli, verimli ve onurlu çalışmalaryaptık.Görev süresine pek çok uğraş sığdı; pek çok olay ve meslektaşlarımızınkatkı ve destekleriyle çözümlenen çok önemli sorunlaryaşandı.Kurucu Başkanımız hocamız Sayın Faruk Erem'in, sonkakidönemlerde başarılı görev yürüten Sayın Atila Sav ve Sayın TeamanEvren'in Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne getirdikleri çizginin gerisinedüşürmernek için titiz bir uğraş vermeye ve çaba göstermeyeçalıştık. Bir ölçüde başarılı olabildikse mutlu olacağız.Görev yaptığımız süre içinde mesleğimizin ve meslektaşlarımızınkimi sorunlarını, yasal ve anayasal engellerden dolayı yeterincedüzlüğe çıkartamamış olabiliriz. Dışımızdaki engellerdenkaynaklanan bu kısmi başarısızlığın yükünü ve sorumluluğunuda her zaman üstlenmeye, tüm eleştirileri kabule hazırım.<strong>Barolar</strong>ımız, Baro Başkanlarımız ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğiorganlarında görev yapan arkadaşlarımızla birlikte toplumumuzun,demokrasiınİzin ve ülkemizin ve mesleğimizin sorunlarınıngündeme getirilmesi konusunda hiçbir zaman duraksama yapmadık.Demokratik laik hukuk devletinden, hukukun üstünlüğüilkesinden ve Cumhuriyet'in niteliklerinden, insan hak ve özgürlüklerindenödün vermeden görev yapma anlayışımızı titizliklesürdürdük.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurullarında, Birlik MerkezindeBaro Başkanlarıınıila ve meslektaşlarımızla yaptığımız toplantılardaçok büyük yakınlık ve dostluk gördüm; bu anlamlı hiç birlll


şeyle kıyaslanmayacak birlikteliğin ve dostluğun sıcaklığını ömrümünsonuna kadar taşıyıp yaşatacağım.Milletvekilliği görev süresinde de mesleğimizin, hukukumuzun,yargımızın sorunlarının çözümünde üzerimize düşen her göreviseve seve yapmaya hazırım; beni aramak aydınlatmak veuyarmakta lütfen tereddüt etmeyiniz.Bu inanç ve duygulada her şey için sonsuz şükranlarımı, saygılarımısunuyorum.Avukat Önder SA VTÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKAN YARDIMCISIAVUKAT BURHAN KARAÇELİK'İN 16 MART 1996 GÜNÜYAPILAN 10. OLAÖANÜSTÜ BİRLİK GENEL KURULUTOPLANTISINDA YAPTIGI KONUŞMASayın konuklar, sayın delegeler, basının ve TV organlarınınsayın görevlileri,Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin 10. Olağanüstü Genel Kurulu'nahoşgeldiniz, onur verdiniz. Sizleri saygıyla selamlıyorum.Burada öncelikle yapılması gereken bir görevi yerine getirmekistemekteyim. 1989 yılında Giresun'da yapılan Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği 20. Genel Kurulu'nda ilk defa ve 1993 yılında Erzurum'dayapılan 21. Genel Kurul'da ikinci defa Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanlığı'na seçilen Sayın Av. Önder Sav, 24 Aralık 1995 deyapılan milletvekili genel seçimi için adaylığa başvurması nedeniyle31 Ekim 1995 günü Birlik Başkanlığı'ndan istifaen ayrılmıştır.Sayın Av. Önder Sav'ın görev yaptığı süre içindeki üstünbaşarıları ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne, <strong>Barolar</strong>a, özellikle meslektaşlarımızasağladığı üstün hizmetler her türlü takdirin üzerindedir.Bu üstün hizmet ve katkılarından dolayı, şahsım veTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu adına minnet ve şük-112


anlarımızı, huzu'rlarınızda bir kere daha açıklamakla büyük birgörevi yapmanın huzur ve onurunu yaşamaktayım.Sayın delegeler,İki ay gibi oldukça uzun bir süreden sonra nihayet, ülkeyi yönetecek53. hükümet kurulabilmiştir. Başta sayın başbakan, bütünbakanlar kurulu üyelerini saygıyla selamlıyor, kendilerineüstün başarılar diliyorum.Bu hükümet büyük sorunları çözmek ve ülke için yararlı sonucaulaşmak zorundadır. Ülkemizin Gümrük Birliği'ne katıldığı,Avrupa Birliği'ne katılma çabalarının devam ettiği süreçte, özellikle,insan hakları, demokrasi, özgürlükler ve laiklik ilkesininmutlak olarak korunması ve pekiştirilmesi hükümetin başlıcagörevi olmalıdır. Türkiye artık, işkencenin, insan haklarının, özgürlüklerin,özellikle düşünce ve düşünceyi yayma özgürlüğününve laiklik ilkesinin içte ve dışta tartışıldığı, şüphe ve tereddütlekarşılandığı bir konumdan süratle çıkarılmalıdır. işkence iddialarınınönü kesilmeli, ülkemiz kuşkulara yer bırakmayacak biçimdetam anlamıyla laik, özgürlükçü, demokratik bir toplumyapısına biran örıce kavuşturulmalıdır. Düşünce özgürlüğününönündeki anayasa!, yasal ve yönetsel bütün engeller en kısa zamandatümüyle kaldırılmalı, cebir şiddet ve terör içermeyen düşünceve onu açıklama suç oluşturmamalıdır. Bu aşamada ustayazar Yaşar Kemal'in kitabmdaki düşüncelerden dolayı malıkurniyetibüyük bir talihsizliktir. Bunu üzüntü ile karşılamaktayız.Türkiye Büyük Millet Meclisi, önce iç tüzüğünü etkin ve yapıcıbir çalışmayı sağlayacak biçimde yeniden düzenlemeli, yasama vedenetim görevi etkinleştirilmelidir. Bilindiği gibi, Anayasanın 7.maddesine göre yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye BüyükMillet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez. Anayasa hükmü kuralolarak bu olduğu halde, geçen dönemlerde, Türkiye BüyükMillet Meclisi'ne ait bu hak ve yetki, Anayasanın 91. maddesinedayanılarak hemen hemen tamamen Bakanlar Kurulu'na devredilmiştir.Çok ivedi ve çok ayrık konular için başvurulması gereken·bu yolun, normal bir uygulama haline dönüştürülmesindenvazgeçilmesini istemekte ve beklemekteyiz. Ülkenin ve insanımızınçeşitli sorunlarına çare getirecek yasalar, artık, bizzat Türkiye113


Büyük Millet Meclisi'nde doğrudan görüşmeli, tartışıimalı ve kabuledilmelidir.Üzülerek belirteyim ki, ülkede bugün, yolsuzluk iddiaları büyükboyutlara ulaşmıştır, Bir toplum ve bir ülke, bu boyutlaraulaşan yolsuzluk iddiaları ile sağlıklı yaşayamaz, kalkınamaz.Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi olmak üzere, bu iddialarınüzerine süratle gidilmeli, sorumluları saptanıp adalete teslimedilmelidir. Artık herkes, yapanın yanında kar kalmadığını görınelive öğrenmelidir.Sayın delegeler,Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin 9 Ağustos 1969 gününde toplananilk kuruluş Genel Kurul'undan buyana bütün genel kurullarakatılmış bir arkadaşınızım. Beni üst kurul delegesi seçerek, buolanağı sağlayan, halen Bartın ve Karabük <strong>Barolar</strong>ının üyesimeslektaşlanın dahil, Zonguldak Barosu'nun üyesi meslektaşlarımahuzurlarınızda minnet ve teşekkürlerimi bir kere dahaaçıklamakla onlara karşı şükran görevimi yerine getirmek istemekteyim.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin, kuruluşundan buyana sahiplendiği,savunduğu ve izlediği bazı üstün kavramlar, ilkeler ve sorunlarbulunmaktadır. Örneğin, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığıve yargıç güvencesi, Avukatların, <strong>Barolar</strong>ın ve Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'nin idari vesayetten tamamen arındırılması, savunmanınsav ile birlikte karakol soruşturmasında başlaması,adli kolluk gücünün kurulması, Sav-Savunma-Karar bütünlüğü,Avukatlık Kanunu Değişikliği, kamu avukatlarının özlük hakları,statüleri ve bağımsızlıkları bunların başlıcalarıdır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ninde üstün çabalarıyla hukukun üstünlüğüilkesi Anayasanın 103. maddesi ile Cumhurbaşkanının,81. maddesiyle de Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin yeminmetinlerinde somut olarak yer almıştır. Ayrıca, Anayasanın 2.maddesinde de Cumhuriyetimizin bir hukuk devleti olduğu açıklıklakabul edilmiştir. Böylece, devletimiz teorik olarak kanundevleti olmaktan çıkmış, bir hukuk devletine dönüşmüştür. Artıkdevletin bütün çalışmalarında, kural olarak hukukun üstünlüğü114


ilkesi hakim ve etkin olacaktır ve olmalıdır. Böylece, gerçek hukukunsüzgecinden geçirilmeden çıkarılacak yasaların ve bu yasalaradayanılarak yapılacak devlet görevlilerinin keyfiliğine yolaçan açık kapılar kapanmış, ülkede insan haklarına dayalı gerçekbir demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleşmesine yolaçılmış olmaktadır. Yeterki yönetenler bu gerçeği gözardı etmesinler.Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yapılan değişikliklerle,artık savunma, sav ile birlikte göreve başlayabilmektedir .. AdliKolluk Gücü kurulması yönünde Adalet Bakanlığı'nca hazırlanantasarı, ne yazık ki henüz yasalaşmamıştır. Sav-Savunma-Kararbütünlüğü de henüz tam anlamıyla yasal olarak gerçekleşmişdeğildir. Bu konu, davaya bakan yargı veya yargıçların şahsitakdirlerinden çıkarılmamış, bütün yargılamalarda uyulması gerekensomut bir kurala dönüştürülememiştir. Avukatlık KanunuTasarısı ile 1. maddeye konulan bir fıkrayla bu konu çözülmekistenmiş se de bu tasarı yasalaşmamıştır.Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısal durumuyargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesindeki kuşku ve tereddütlerigiderememiştir. Bu kuruldan, siyasi bir organ olan Bakan veonun emrindeki müsteşar çıkarılmadıkça bu kuşkular devamedecektir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyeleri bizzathakim ve savcılar tarafından seçilmeli, bu kurulun ayrı bir sekreteryasıolmalıdır. Hakim ve savcılar için kapatılmış olan idariyargı yolu mutlaka yeniden açılmalıdır.Cezaevlerinde insanca yaşamanın asgari koşulları oluşturulmalıdır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin ilk başkanı büyük hukukçuve düşünür hocamız sayın Prof. Dr. Faruk Erem'in "suçluyu kazıyın,altından insan çıkar" sözü, bu konuda bütün yetkili ve görevlilererehber olmalıdır.1136 Sayılı Avukatlık Kanununda mesleği daha bağımsız, savunmayıdaha etkin ve güvenceli hale getirmek, özellikle idarivesayet hükümlerini yürürlükten kaldırmak amacıyla AdaletBakanlığı ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin müşterek çalışmaları ilehazırlanan değişiklik tasarısı, Yönetim Kurulumuzun devamlıçabası sonucu, geçen dönem, Türkiye Büyük Millet Meclisinin115


özel gündemi ile bir hayli ön sıralara alındı ise de, yasalaşmasısağlanamamıştır. Kadük hale gelen bu tasarının yeniden ele alınarak,uygulamada görülen diğer aksaklıkları da giderici yenideğişikliklerle biran önce yasalaşmasını beklemekte ve dilemekteyiz.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin öteden beri ısrarlı bir biçimde izlediğiönemli bir konu da, kamu avukatlarının sorunlarıdır."Avukatlık, kamu hizmeti ve serbest bir meslektir. Avukat, göreviniyerine getirmede bağımsızdır." Yasal ilke bu olmasınarağmen kamu avukatları görevlerini yaparken bağımsız değil,bağımlıdır. Bir davayı açıp açmamakta veya bir kararı temyizedip etmemekte kendi takdirini tek başına ve rahatlıkla kullanamayanbir avukatın bağımsızlığından bahsedilemez. Ayrıca,kamu avukatlarının sicillerinin, çok defa, hukukçu olmayankimselerce tutulması ve değerlendirilmesi avukatlık mesleğininbağımsızlığı ile bağdaştırılamaz.1136 Sayılı Avukatlık Kanununun genel gerekçesinde, özetolarak, bu yasayla avukatlığın savcılık statüsüne uygun bir statüyeulaştırılmasının amaçlandığı yazılıdır. Bu gün kamu avukatlarıözlük hakları yönünden, bırakınız hakim ve savcıları,başka mesleklerdekilerin daha gerisindedir. Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği kamu avukatlarının özlük haklarının ve statülerinin,Avukatlık Kanununun genel gerekçesindeki espriye ve amacauygun olarak, hiç değilse hakim ve savcıların özlük haklarınayakın bir konuma getirilmesini beklemektedir, istemektedir ve bugerçekleşinceye kadar izlemesine devam edecektir.Sayin delegeler,Hayat Standardı kavramı, istatistiki bir konu olması gerektiğihalde, bir vergi matrahı konusu haline getirilmiştir. Böylece, aslındakazanılmayan bir gelirin, vergi matrahı olarak kabulü,Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin öteden beri söylediği gibi, bir "BaşVergisi" olgusundan başka bir şey değildir. Hayat Standardınınbu biçimde uygulanmasından ivedi vazgeçilmeli, bir vergi matrahıolmaktan çıkarılmalıdır. Bu sağlanıncaya kadar da, katsayıuygulamasında avukatların birinci sınıf tüccar gibi değerlendirilmesindenvazgeçilmeli, özellikle mesleğe yeni başlayan avu-116


katlar 3-5 yıl bu uygulamanın dışında tutulmalıdır. Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği, bu istek ve beklentilerine ulaşıncaya kadar çabalarına,artan bir biçimde devam edecektir.Sayın delegeler,Maliye Bakanlığı bürokratları ile bir türlü uyuşamadığımız birkaç önemli konu üzerinde de, biraz durmak istemekteyim.Bilindiği gibi, vergi beyannamelerinin Serbest Muhasebeci,Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerceimzalanması ve mükelleflerin bunlarla sözleşme imzalamasımecburiyeti getirmek ve bu mecburiyeti beyanname çeşitleri,mükellef grupları ve faaliyet konuları itibariyle ayrı ayrı uygulamayaMaliye Bakanlığı'nı yetkili kılmak amacıyla 213 sayılı VergiUsul Kanununun 227. maddesine mükerrer 227/1. maddeyi ekleyen4008 sayılı Yasa çıkar çıkmaz Maliye Bakanlığı'na gönderdiğimiz29.7.1994 gün ve 1074 sayılı yazı ile, Avukatlık mesleğininniteliği ve özellikleri dikkate alınarak 227/1. madde gereğinceBakanlık'ça yapılacak düzenlemede, Avukatların ayrık tutulmasınıistedik. 18. 1.1995 gün ve 99 sayılı yazımızla bu İsteğimizitekrarladık. Bizim bu haklı ve yerinde İsteğimize karşın MaliyeBakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü çıkardığı 1 sıra no.lu geneltebliğ ile Gelir Vergisi mükelleflerinin Serbest Muhasebeci veSerbest Muhasebeci Mali Müşavirlerle sözleşme yapma ve vergibeyannamelerini bunlara imzalatma mecburiyetini getirmiş,avukatları bu mecburiyetlerden ayrık tutmamıştır. Birliğiınİzinöncülüğü ile bu genel tebliğin iptali, yürütmenin durdurulması vebu tasarrufa olanak veren 227/1. maddenin Anayasa'ya aykırıolduğundan bahisle Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi istekleriile Maliye Bakanlığı aleyhine dava açılmıştır. Danıştay 4. Dairesinin1995/1195 Esas No.lu dosyası ile görülen bu davada yücemahkeme 21.3.1995 günlü kararı ile yürütmenin durdurulmasınave adı geçen maddenin Anayasaya aykırılığı iddiası ciddi görüldüğünden30.10.1995 günlü kararıyla da dosyanın AnayasaMahkemesi'ne gönderilmesine karar vermiştir. Maliye BakanlığıGelirler Genel Müdürlüğü yürütmenin durdurulması kararınarağmen, çıkardığı 2 sıra no.lu tebliğ ile gene aynı mecburiyetigetirmiş, bu tebliğin de iptali ve yürütmesinin durdurulması için117


de Birliğimiz öncülüğü ile Danıştay 4. Dairesi'nin 1995/1872 EsasNo.lu dosyası ile Maliye Bakanlığı aleyhine yeniden dava açılmıştır.Yüce mahkeme 2.5.1995 günlü kararı ile bu tebliğ için deyürütmenin durdurulmasına karar vermiştir.Maliye Bakanlığı bu her iki yürütmenin durdurulması kararınarağmen, bu defa 3 No.lu genel tebliği çıkararak yeniden vergibeyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest MuhasebeciMali Müşavirlerce imzalanması zorunluluğunu getirmiştir. Hernekadar bu tebliğ ile mükelleflerin Serbest Muhasebeci ve SerbestMuhasebeci Mali Müşavirlerle sözleşme yapr11a mecburiyetindenvazgeçmiş görünmekte ise de, mükellefle sözleşme yapmayan bugörevliler beyannameyi imza etmeyeceğinden ve bu imzayı taşımayanbeyannameler vergi dairelerince verilmemiş sayılacağındanzorunlu olarak, sözleşme yapma mecburiyetini de içermektedir.Birliğiınİzin öncülüğü ile yeniden bu 3 No.lu tebliğin deiptali ve yürütmenin durdurulması istekleriyle Maliye Bakanlığıaleyhine Danıştay 4. Dairesinin 1995/6570 numaralı dosyasıyladava açılmıştır. Danıştay 4. Dairesi 19.1.1996 tarihli kararı ile butebliğin yürütmesinin durdurulmasına da karar vermiştir.hukuk müşavirliğiMaliye Bakanlığı'nın avukatlar hakkında, akıl almaz bir uygulamasınada değinmek isterim. 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun12/c maddesiyle "bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığındaavukatlık" avukatlıkla bağdaşahilen bir iş olarak kabuledilmektedir. Bir avukat yazıhanesinde ücret karşılığında avukatlıkyapmakla, özel hukuk tüzel kişilerininveya sürekli avukatlığını yapmak arasında hukuken hiç bir farkyoktur. Bir özel hukuk tüzel kişiliğinin sürekli avukatı SosyalSigortalar Kurumu'na tabidir. Gelir Vergisi, işveren tarafındanstopaj yoluyla kesilmekte ve vergi dairesine yatırılmaktadır. Buavukat müstakil bir vergi mükellefi ve Hayat Standardına tabideğildir. Ancak, Maliye Bakanlığı bir Avukat yazıhanesinde ücretkarşılığı çalışan avukatı müstakil bir vergi mükellefi olarak kabuletmekte ve hayat standardına tabi tutmaktadır.Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü bu uygulamasını,Adalet Bakanlığı'nın 27.08.1991 gün ve 37412 sayılı bir görüşünedayandırmaktadır. Adalet Bakanlığı Maliye Bakanlığı'na gön-118


derdiği bu görüşünde "bir avukatın, başka bir avukat yazıhanesindesigortalı olarak çalışamayacağı"nı söylemektedir. Ancak,Adalet Bakanlığı bu görüşünü hatalı olarak Avukatlık Kanunununortak avukat bürosuna olanak tanıyan 44. ve avukat yazıhanesindeyalnız Avukatlık mesleği için gerekli olan yardımcıelemanın çalıştırılabileceğine dair 45. maddesine dayandırmaktadır.Avukatlık Kanununun 12/c maddesiyle, 44 ve 45. maddelerinkonuları ve amaçları ayrıdır. Adalet Bakanlığı'nın MaliyeBakanlığı'na gönderdiği 27.08.1991 günlü bu hatalı görüşünedayanan Gelirler Genel Müdürlüğü İzmir Valiliği'ne gönderdiği26.6.1994 gün ve 59987/84212 sayılı yazısı ile, bu durumdakiavukatların ayrıca serbest meslek vergi mükellefi ve dolayısıylahayat standardına tabi olacağını bildirmiştir.Bu defa, Birliğiınİzin uyarısı üzerine Adalet Bakanlığı, MaliyeBakanlığı'na gönderdiği 29.12.1994 günlü bir yazı ile, eski görüşününAvukatlık Kanununun 44 ve 45. maddesine dayandığını,bu görüşün yanlış olduğunu, Kanunun 12/c maddesine göre biravukatın başka bir avukatın yazıhanesinde ücret karşılığı çalışabileceğini,bu durumdaki avukatın serbest meslek mensubukabul edilerek vergi mükellefi sayılamayacağını, hayat standardınatabi olamayacağını bildirmiştir.Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü, kanuna aykırı buuygulamadan vazgeçilmesi isteği ile gönderdiğimiz 27.12.1995gün ve 2238 sayılı yazımıza ve Adalet Bakanlığı'nın yukarıdaaçıklanan görüşüne rağmen bu uygulamaya devam ettiğinden,18.1.1996 gün ve 144 sayılı yazımızla yeniden yasaya aykırı buuygulamayı durdurması, bunu defterdarlıklara ivedi bildirmesiistenmiştir.Bu arada, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü'nün bukonuda Danıştay'da davalar olduğundan bahisle bu davalarınsonuçlarını beklediği haricen öğrenilmiştir. İzmir 3. Vergi Mahkemesi'ncebu konuda verilen 19.1.1995 gün ve 1994/1335 Esas,1995/38 sayılı kararının (ki bu karar avukat lehinedir) Danıştay3. Dairesi'nin 21.12.1995 gün ve 1995/1760-4379 No.lu kararıylaonanınası üzerine bu kararların birer örneğini de ekleyerek MaliyeBakanlığı'na Ol Mart 1996 gün ve 309 sayılı bir yazı daha119


gönderilerek yasaya aykırı bu uygulamayı (Mart ayı da gazonündetutularak) ivedi durdurması yeniden istenmiştir. Bu yazımızahenüz bir yanıt verilmemiştir.Ancak, Maliye Bakanlığı bu konuyu Mart ayı içinde yasaldoğrultuda çözümlemez ve düzeltmezse, bu durumdaki meslektaşlarımızınayrı gelir vergisi beyannamesi vermemelerini, hayatstandardına tabi olmayı kabul etmemelerini, gerekirse bu konuyuvergi mahkemelerine dava olarak götürmelerini öğüilemekteyiz.Bu konuda savaşırnlarında Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği yanlarındaolacaktır.Maliye Bakanlığı'nın bir başka uygulaması da şudur:29.02.1996 gün ve 292/11 No.lu bir başka genelgesiyle SerbestMuhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli MaliMüşavirlerle ilgili 1996 yılı Asgari Ücret Tarifesi'ni yürürlüğekoymuştur. Bu tarifenin 26. sahifesinde yeralan notlar başlıklıbölümünün 1. maddesi, 28. sahifesinde yeralan Uyuşmazlık işleribaşlıklı 2 No.lu bölümü ve aynı sahifedeki bilirkişilik başlıklı 5.bölümü Avukatlık Kanunu ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunuhükümlerine aykırı görüldüğünden Birliğiınİzin öncülüğündeDanıştay 4. Dairesi'ne açılan 19961708 Esas No.lu dava ileiptal ve yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.Bu maddeler, Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci MaliMüşavir ve Yeminli Mali Müşavirlere, Avukat gibi, mahkemelerdedava açma yetkisi tanıma niteliğindedir ve bilirkişi ücretininmahkemece takdir edileceği yolundaki Hukuk Usulü MuhakemeleriKanunu hükümlerine de aykırı görülmüştür.Maliye Bakanlığıyla aramızdaki bütün bu anlaşmazlıklar belgeleriyleyeni Maliye Bakanı Sayın Lütfuilah Kayalar'a arzedilecektir.Kendisinin bu yakınmalarımızı haklı bulacağından ve yakınmakonularını ivedi çözümleyeceğinden emin bulunmaktayız.Bu vesileyle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü ileanlaşmazlığa düştüğümüz bir konuya da değinmek isterim.Bilindiği gibi, asgari ücretin artması nedeniyle topluluk sigortasınatabi avukatların derece ve kademeleri ve dolayısıyla ödeyecekleriprimierin artması sonucu, hem bu primierin ödenmesi120


güçleşmiştir, hem de ortaya bir takım eşitsizlikler çıkmıştır. Bütünbu sakınca ve yakınmaların giderilmesi amacıyla TİP Sözleşmededeğişiklik yapılması isteği ile Sosyal Sigortalar KurumuGenel Müdürlüğü'ne 19.12.1995 gün ve 2196 sayılı bir yazı gönderilmiştir.Adı geçen Genel Müdürlük 3 Ocak 1996 gün ve 2986No.lu yazısıyla İsteğimize olumsuz cevap vermiştir. Bu durumdakonunun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nca görüşülerekçözümlenmesi gerekmektedir. Bu arada hükümet kurulması çalışmalarıdevam ettiğinden girişimde bulunulmamıştır. Bu konuadı geçen Bakanlıkla en kısa zamanda görüşülecektir.Sayın delegeler,Bazı bayan avukatların ve avukat stajyerlerinin başörtüsüylegörev yapmakta direnmeleri <strong>Barolar</strong>ı ve Birliğimiii uğraştıransorunlardan birisidir.Şunun kesin olarak herkesçe bir kerre daha öğrenilmesi vebilinmesi gerekmektedir. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, başörtüsününinanç yönüyle değil, ideolojik yönüyle, meslek kuralı yönüyle ilgilidir.Hukuk Fakültesi diplomasında başı açık resmi bulunanbir bayanın, bu diplomayı aldıktan pek kısa bir süre sonra, avukatlıkstajı için Baroya başvurduğunda başı açık resmini vermemektedirenmesinin inançlahiçbir ilgisi olamaz. Bu direniş, ancak,ideolojik amaçlıdır.İnanç özgürlüğü saygıdeğer bir insan hakkıdır. Ancak, hermesleğin de kendi kuralları vardır. Bir mesleğe talip olanlar onunkurallarını bilmek ve uymak zorundadırlar.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin 27-28 Mayıs 1989 tarihlerinde Giresun'dayapılan 20. Olağan Genel Kurulu'nda Meslek Kurallarının20. maddesi yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre20. madde aynen şöyledir:"Avukatlar ve avukat stajyerleri, mesleğe yaraşır bir kılık vekıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar."Görülüyor ki, bu kural <strong>Barolar</strong>ın veya <strong>Barolar</strong> Birliği YönetimKurulunun koyduğu bir kural değildir. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği121


Genel Kurulu'nun Avukatlık Kanununun ll 7. maddesinin 7.bendinin verdiği yetkiye dayanarak kabul ettiği bir meslek kuralıdır.Bu kurala, avukatların, avukat stajyerlerinin, <strong>Barolar</strong>ınve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu'nun uyması yasal birzorunluluktur. Hiç kimse, ne bir avukat, ne de bir avukat stajyerikendini bu kuralın dışında kabul edemez. Özellikle rnesleğe başlayanbir avukat Avukatlık Kanununun 9. maddesi gereğince"kanuna, ahlaka, rnesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağırnanarnusurn ve vicdanım üzerine and içerirn" diyerek yenirnettiğine göre bu kurala uymak zorundadır. Bunun, aksinidüşünen varsa, bu rnesleğe başlarnamalı veya bu meslekten ayrılmalıdır.Bu kurala göre, Avukatlar ve Avukat Stajyerleri görevleriniyerine getirirken başları açık olacaktır. Bu, hem bir yasagereğidir, hem de laik ve çağdaş bir ulus olmanın gereğidir. Bayanyargıcın ve savcının başı açık olarak görev yaptığı bir ortamdabayan Türk avukatı veya avukat stajyerinin başı kapalıolarak görev yapması, o görevin tek düzeliğine de, saygınlığınada, laiklik ilkesine de aykırıdır. Yargı görevi nasıl şortla yapılarnazsa,bir meslek kuralı ve laik toplum gereği olarak başı örtülüde yapılamaz. Bayan avukatın ve avukat stajyerinin görev dışında,özel hayatındaki tutumu <strong>Barolar</strong>ı ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'niilgilendirmez. İster başı açık olur, isterse başını kapatır.Ancak, asla ve asla görev yaparken yasaya, meslek kurallarınave laik toplum anlayışına ters bir biçimde başını örtrnesine, bugünekadar olduğu gibi, bundan sonra da <strong>Barolar</strong>ırnız ve Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği hoşgörüyle bakrnayacaktır. Bu uğurda nice AliGünday'lar görev şehidi olmaya her zaman hazırdır. Bu vesileyle,Gürn üşhane Baro Başkanımız Av. Ali Günday'ı rahme tl e verninnetle anrnaktayırn, hatırası önünde saygıyla eğilrnekteyirn.Burada, başını örtrnek iddiasında olan kadınlarırnıza tarihselbazı gerçekleri de hatıriatmakta yarar görüyorum. Kadınlarınbaşlarını örtrnesi geleneği, islam dininden çok öncelere, Sürner'lerekadar dayanır. Hıristiyanlıkta rahibeler, tanınmalarıiçin kara çarşaf giyrnektedirler. Türhan ise İran kökenlidir.İran'da, müslümanlıktan önce zerdüşt dininin uygulandığı dönemlerderahibelerin başları üçgen biçiminde bağlanan türbanlakapatılıyordu.122


Toplumumuz fesi Yunanlılardan almış, sonra onu müslüman­simgesi haline getirmiştir.lığınTürk toplumu artık bu çelişkilerden, akıl dışı, çağdışı bu uygulamalardanarındırılmalıdır. Önemli olan erdemli ve faziletliolmaktır. Erdemli ve faziletli olmak herşeyden önce bir vicdan veahlak işidir. Yapay olan örtünme ile ilgisi yoktur. Kaldı ki, şeriathukukundan oluşan Mecelle'de bir hüküm vardır. "Ezma'nın tebeddülüile alıkamın tagayyürü inkar olunamaz". Kur'an'danalınan bu hükümle, zaman değişmekle hükümler değişir denmektedir.Sayın delegeler,Laik düşüncenin öncülerinden, müslüman bilim adamı İbn-iHaldun'a göre devletin oluşumu ve toplumların evrimi tanrısaliradeyle değil, toplumsal ve ekonomik nedenlere dayanır. Böylekabul edince, din kurallarının devlet yönetiminde yönlendinci veegemen olmaması gerekir. Toplum ve devlet yaşamı, akla ve ilmedayandırılmalıdır. O halde bir bakıma laiklik, toplumda ve devletteaklın ve ilimin egemen olmasıdır; farklı din ve inançlarasahip insanların barış içinde, dinsel ayrıcalık ve üstünlük gözetilmedenyaşamasını sağlayan gerçek din ve vicdan özgürlüğüdür.Görülüyor ki laiklik, demokrasi ve özgürlüğün ön koşuludur.Ülkemizde, son yıllarda, örgütlü ve kararlı, bağnaz ve yobazbir azınlık, örgütsüz ve kararsız, ama gerçek demokrat ve Atatürk'çüçoğunluğa egemen olmaya çalışıyor. Gerçek demokratlar,gerçek Atatürk'çüler, gerçek laik cumhuriyetçiler artık toparlanmalı,silkinmeli ve örgütlenmelidirler.Laiklik hoşgörü demektir. Esasen müslümanlık hoşgörüyüemretmektedir. Yüce Kur'an, dinde zorlamayı yasaklamıştır. YüceAllah Hz. Muhammed'e sadece emirlerini duyurma görevinivermiştir. Cezalandırma yetkisinin sadece ve sadece kendisine aitolduğunu bildirmiştir. Şeriat düzenini kurmak için İran'da mübarekramazan ayında insanları idam edenlerin, bu düzeni ülkemizdeyerleştirmek amacıyla laik ve Atatürk'çüleri öldürttüklerini,bu iş için kiralık ajanlar ve katiller kullandıklarını, bütünbunları müslümanlık adına yaptıklarını hala göremeyenler, kördeğillerse vatan hainidirler.123


Sayın delegeler,Ülkemiz, dünya ülkeleri ile birlikte 21. Yüzyıla girmektedir.Gelişmiş ülkeler 20. Yüzyılda akıllarını kullanarak sanayideyaptıkları atılımlarla bir sanayi toplumu haline gelmişlerdir. 21.Yüzyılın bilim ve iletişim toplumuna dönüşmesi beklenmektedir.İnsanlar, bilimle kainatın henüz keşfedilmemiş sırlarını, belki demaddenin oluşumunun henüz bilinmeyen yönlerini, canlılarıngerrlerindeki gizli nitelikleri ve güçleri açığa çıkaracaklar, iletişimyoluyla bütün bu bilgileri biribirierine ulaştıracaklardır. Ülkemizbu yarışta çok gerilerde kalmamalıdır. Bunun için de aklın veilmin tek rehber kabul edilmesi gerekmektedir.Yüce Önder Atatürk, ortaya koyduğu ilkeleriyle ve gerçekleştirdiğidevrimleriyle ulusumuzu çağdaş medeniyete biran önceulaştırmayı amaçlamıştır. Ancak, bu bağlamda yapılacak ilk işin,toplumu ümmet olmaktan çıkarıp ulusa, kişiyi kul olmaktan çıkarıpvatandaşlığa dönüştürmek, önce vatandaş ve ulus olmabilincini pekiştirrnek olduğunu bilmektedir. Bu amaçladır ki daha1929-1930-1931 yıllarında bizzat kendi elyazısı ile hazırladığı vesonradan Medeni Bilgiler olarak kitaplaşacak notlarında millet,devlet, din, özgürlük, demokrasi, cumhuriyet, insan hakları,devletin görevleri, seçmek, vergi vermek, askerlik, anayasa, hükümet,Türkiye Büyük Millet Meclisi, kanun, bütçe, mahkemeler,davalar, idari teşkilat, belediye ve köy, memur, aile, avukatlık ve<strong>Barolar</strong>, partiler gibi ana kavram ve konuları ele almış ve bunlarınhalka öncelikle öğretilmesini önermiştir. Amaç, ümmetiulus, kulu vatandaş yapmak, vatandaşa hak ve ödevlerini öğretmektir,onu insan olma bilincine kavuşturmaktır. İşte Atatürk,ilke ve devrimlerini önce insan ve vatandaş olmanın bilincinekavuşan sağlam bir alt yapıya oturtınayı amaçlamıştır.Atatürk, sadece bir aksiyon adamı değildir. Önce düşünen,düşündüklerini tartışan, sonra onları uygulayan eşsiz bir liderdir.O, ülkeyi sadece, düşman çizmesinden temizlememiş, ülkeyi vehalkımızı ortaçağ karanlığından 20. Yüzyılın aydınlığına taşımıştır.Amerika Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingrich bakınızne diyor "Gelecek nesillere en büyük katkıda bulunan liderlerarasında Mustafa Kemal Atatürk'den başka kişi tanımıyorum."124


Ne yazık ki, Atatürk'ün bütün dünyaca kabul edilen niteliklerinden,ilke ve devrimlerinden, halkın bilinçlenmesinden ve aydınlanmasındankorkanlar, çıkarları zedelenenler, şimdi, ülkeyi,gene ortaçağ karanlığına götürmeye çalışmaktadırlar. Ancak, buayınaziarın ve hainlerin bilmedikleri bir gerçek vardır. Atatürkmayası tutmuştur. Aydınlarımız, kadınlarımız ve Atatürk'ünkendilerine, "Ey yükselen yeni kuşaklar gelecek sizindir. Cumhuriyetibiz kurduk, onu yüceltecek ve sürdürecek olan sizsiniz","Türk genci devrimierin ve rejimin sahibi ve bekçisidir" diye seslendiğive inandığı gençlerimiz bu çabalarına asla geçit vermeyecek,akla ve ilime dayalı laik cumhuriyet rejimimiz sonsuza dekyaşayacaktır.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKTÜRKİYE BAROLAR BİRLİÖİ GEÇMiŞ DÖNÜM BAŞKANIAV. ÖNDER SAV'IN 10. OLAÖANÜSTÜ GENEL KURUL'DAYAPTIÖI KONUŞMATürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin 10. Olağanüstü Genel Kurulu'nakatılan Baro Başkanlarımızı, delege arkadaşlarımı, Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'nin organlarında görev alan çalışma arkadaşlarımı vedeğerli konukları en içten duygulada saygılarımla selamlıyorum.Yaşarnlarını doğal nedenlerle yitiren meslektaşlarımızı, ç.:ığunluğuDoğu ve Güneydoğu'da olmak üzere hala öldürenlerimeçhul meslektaşlarımızı, 25 Temmuz 1995 tarihinde bir yobazın,vahşice ve acımasızca öldürdüğü Başkanımız sevgili Ali Günday'ırahmet ve sevgi ile anıyorum.Çok sevdiğim arkadaşlarımla, meslektaşlarımla, Baro Başkanlarımıziaböyle bir olağanüstü toplantıda buluşmaktan duyduğummemnuniyeti ve bunun yanında da iç burukluğumu, üzüntümü125


ifade etmek istiyorum. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı görevininikinci dönemini tamamlamadan ayrıldığım ve sizlere zahmetverdiğim, işinizi gücünüzü bırakarak buraya kadar gelme yükünütaşıttığım için üzgünüm; beni bağışlamanızı diliyorum. Ama sizlerindostluğunuzu, sıcak ilginizi yaşamaktan, sizlerle tekrar buluşmaktan,sorunlarımızı bölüşmek, doğrularda buluşmak içinbiraraya gelmekten tarifsiz bir sevinçduyduğumuda vurgulamakisterim.Bu toplantımızın, beni uğurlamak, önümüzdeki dönemde Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığını üstlerrecek meslektaşımızı seçmektenöte birlikteliği, dayanışmayı, dostlukları, karşılıklı sevgiyi,saygıyı ve güzellikleri sergileyeceğine içtenlikle inanıyorum.Değerli dostlarım, sevgili meslektaşlanın1989 yılının Mayıs ayında Giresun'daki Genel Kurul'da banaverdiğiniz Birlik Başkanlığı görevini, 1993 Mayıs ayında Erzurum'datekrar emanet ettiniz. 1997 yılının Mayıs ayına kadarsürecek olan ikinci dönem görevlendirmenizin gereğini sonunakadar yerine getiremediğim için üzgünüm; ama Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'ne karşı yükümlülüğün bir kısmını söz verdiğim doğrultudatamamladığım için de rahatım.1991 yılında da bana TBMM Üyeliği için adaylık önerilmişti;ancak o zaman hiç duraksamadan bu ısrarlı öneriyi geri çevirmiştim,o zamanki tavır ve anlayışıının aranızda pek- çok tanığıvardır.1989 yılında dört yıllık süre için üstlendiğim görevi yarıda bırakmışolsaydım, 1989 Mayıs ayı Genel Kurulumuzdan önce kimilerinceyapılan "Önder SAV, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ni parlamenterlikiçin basamak yapıyor" sözlerine haklılık kazandırmışolurdum.1993 yılındaki Erzurum Genel Kurulumuz'dan önce bir dönemlikgörevi yeter bulup Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı'nayeniden aday olmama düşüncemi de pek - çok Baro Başkanımızve Delege arkadaşımız bilir; ancak o zamanın koşulları gereği ve<strong>Barolar</strong>ımızın isteği ve ısrarı ile bir defaya mahsus olmak üzeretekrar Başkan adaylığını üstlenmiştim.126


Sizlerin oyları ile ve Genel Kurula katılan delegelerin tamamınayakınının desteği ile 1993 yılında tekrar Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği Başkanlığı'na seçildim. 1997 yılındaki Genel Kurulumuzdaaday olmayacağıını hem Birlik organlarında beraber çalıştığımarkadaşlarıma, hem de pek - çok Baro Başkanımıza ve delegedostlarımıza açıklamıştım.19. Dönem TBMM.nin süresi dolmadan erken seçime gidilmesiçok ani bir karar verınemi gündeme getirdi. 24 Aralık 1995 tarihindeyapılan Milletvekili genel seçiminde aday olmam, TBMM.yegirmem önerilince doğrusu, karar verme aşamasında çok sıkıldım,yoruldum, ailemle, çevremle, dostlarımla uzun görüşmeler yaptım,kendi - kendime tartıştım. Kararsızlığımı giderecek en büyükdestek siz değerli dostlarımdan, delege arkadaşlarımdan,Baro Başkanlarımızdan geldi.Milletvekilliği adaylığını kendisi ile konuştuğum bu değerlibüyük çoğunluğu TBMM.ne tekrar dönmeminmeslektaşlarıınınyararını, önümüzdeki dönem yasama çalışmalarında mesleğimizleilgili kimi konularda katkırnın olacağını vurgulayarak benim kararsızlığımınyersiz olduğunu belirttiler; bana güç ve destek verdiler.Şimdi TBMM Üyesiyim. Kendimi Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı'naMilletvekilliğini tercih etmiş gibi saymıyorum; siz delütfen öyle görmeyiniz. Paris'in ünlü Baro Başkanlarından birisininsonradan Başbakanlık görevini üstlendiğinde söylediği anlamlıtürncedeki değerlendirme gibi düşünüyorum. 1974 yılındaBakanlık, iki dönem Milletvekilliği yaptım, şimdi üçüncü dönemMilletvekilliği yapıyorum. Ama Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığıyaptığım dönemdeki hazzı, güzelliği ve onuru hiç bir şeye değişmem.Kurucu Başkanımız Hocamız Sayın Faruk Erem'in, sonrakidönemlerde başarılı görev yürüten Sayın Atilla Sav ve Sayın TeamanEvren'in Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ni getirdikleri çizginin gerisinedüşürmernek için titiz bir uğraş vermeye ve çaba göstermeyeçalıştık. Bir ölçüde başarılı olabildikse mutlu olacağız.Yedi yıla yakın bir süre Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği organlarındagörev yapan arkadaşlarımız, <strong>Barolar</strong>ımız, Baro Başkanlarımız ve127


meslektaşlarımızla birlikte çok ahenkli, verimli ve onurlu çalışmalaryaptık.Görev süresine pek çok uğraş sığdı; pek çok olay ve meslektaşlarımızınkatkı ve destekleriyle çözümlenen çok önemli sorunlaryaşandı.Sorunlarımızın çözümü için ani kararlar verdik, kimi zamanBaro Başkanlarımızla, kimi zaman delege arkadaşlarımızla, kimizaman tüm yurttaki meslektaşlarımızla Ankara' da toplan dık; soğuk,yağış - kış demeden ve yüksünmeden, severek geldiniz; bizeve mesleğimize güç kattınız; siyasal iktidarı, sorunlarımıza duyarsızkalanları anlamlı ve görkemli bir biçimde uyardınız.Görev yaptığımız süre içinde mesleğimizin ve meslektaşlarımızınkimi sorunlarını, yasal ve anayasal engellerden dolayı yeterincedüzlüğe çıkartamamış olabiliriz. Dışımızdaki engellerdenkaynaklanan bu kısmi başarısızlığın yükünü ve sorumluluğunuda her zaman üstlenmeye, tüm eleştirileri kabule hazırım.<strong>Barolar</strong>ımız, Baro Başkanlarımız ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğiorganlarında görev yapan arkadaşlarımızla birlikte toplumumuzun,demokrasiınİzin ve ülkemizin ve mesleğimizin' sorunlarınıngündeme getirilmesi konusunda hiçbir zaman duraksama yapmadık.Başta Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu olmak üzere failimeçhul cinayetlere kurban verdiğimiz meslektaşlarımızın, Sivas'taMadımak'ta yakılan aydın, sanatçı ve gençlerimizin, GümüşhaneBaro Başkanımız Av. Ali Günday'ın acılarını beraberyaşadık. Bu olaylarda ölenlerin yakınlarının dert ve sorunlarınahukuken ve fiilen beraber çareler aradık. Belki fazla bir şey yapamadıkama, onları sahipsiz ve yalnız bırakmadıkGörev süresindeki tüm eylem, söz ve davranışlarımızda demokratiklaik hukuk devletinden, hukukun üstünlüğü ilkesindenve Cumhuriyet'in niteliklerinden, insan hak ve özgürlüklerindenödün vermeden görev yapma anlayışımızı titizlikle sürdürdük.Teokratik devlet özlemcileri, ulusu tekrar ümmet yapmak isteyenler,toplumu ortaçağ karanlığına çekmek isteyenler, dini si-128


yasete alet edenler, tarikat şeyhlerinin sakallarını sıvazlayıpİCAZET isteyenler, karşılarında hep bizi buldu.Doğu ve Güneydoğu'da haksız, hukuksuz şekilde amaçlı olaraksıkıntıya sokulan, gözaltına alınan meslektaşlarımız, haberdaredildiğimizde en seri şekilde bizi yanlarında buldu.Meslektaşlarımıza ve mesleğimize yapılan yasalara usule aykırı,yakışıksız işlemler için Başbakan'a, İçişleri ve Adalet Bakanlarına,gerektiğinde Olağanüstü Hal Bölge Valisine, mahallisavcılıklara ve DGM savcılıklarına başvurup sorunu sonuna kadarizledik.Bir dönemdeki Yargıtay Başkanının yanlış tutum ve uygulamasındankaynaklanan "Yargı Yılı Açılışı Konuşması" krizini beraberyaşadık; oldu - bittilere teslim olmadan, mesleğimize gösterilmesigereken saygıyı ayakta tutarak onurlu mücadeleyi birlikteverdik; bu dönemdeki Yargıtay Baş kanımızın, yanlışlığı görüp,haklılığımız doğrultusunda birlikteliğe dönüşünün güzelliğiniyaşadık.Maliye Bakanlığı himayesinde Serbest Muhasebeci, SerbestMuhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirlerin mesleğimizeve onurumuza yaptıkları saldırıyı birlikte göğüsledik, bütünhukuki girişimlerimizden başarı ile alnımız ak olarak çıktık.Bütün eylemlerimizde söz ve yazılarımızda asla gösteriye kaçmamaya,kişisel pay ve pirim beklemeden, medyatik gösterilereiltifat etmemeye özen gösterdik. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ninayakları hiç havada olmadı; yere hep sağlam bastı. Rehberimizkişisel onurumuzdan çok mesleğin ve kuruluşlarımızın ONURUoldu.Kendimi, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ni yarıyolda bırakmış birBaşkan olarak saymıyorum; gözüm arkada değil, her türlü meslekve ülke sorununun üstesinden gelecek, demokratik laik hukukdevletine yönelecek saldırılara DUR! diyecek Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği, <strong>Barolar</strong>ımız ve meslektaşlarımız var.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurullarında, Birlik merkezindeBaro Başkanlanınızla ve meslektaşlarımızla yaptığımız toplantı-129


larda çok büyük yakınlık ve dostluk gördüm; bu anlamlı, hiç birşeyle kıyaslanamayacak birlikteliğin ve dostluğun sıcaklığını ömrümünsonuna kadar taşıyıp yaşatacağım.Milletvekilliği görev süresinde de mesleğimizin, hukukumuzun,yargımızın sorunlarının çözümünde üzerimize düşen her göreviseve seve yapmaya hazırım; beni aramak, aydınlatmak ve uyarmaktalütfen tereddüt etmeyiniz.Görev süresi içinde sizlerden gördüğüm anlayışı, hoşgörüyü,dayanışmayı, sorunları ve yükleri üstlenip, başarıları bölüşmeduygularını tüm sıcaklığı ile hep yaşatacağım.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nden siz değerli dostlardan ayrılmanınzorluğunu, acısını şimdiden duyuyorum. Bu konuşmayı yapmakbile bana çok güç ve zor geliyor.Birlikte çok güzel işler yapmış, çok değerli dostlar edinmiş, çoksağlam arkadaşlıklar kurmuş olmanın yüceliğini benliğimde taşıyarakayrılıyorum; ama bu ayrılığımızın Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ndekigörevden ayrılık biçiminde olaçağını, sorunlarımıza beraberçözüm aramaya asla engel oluşturmayacağını biliyorum;birbirimizi sık- sık arayacağız.Bana çok şeyler verdiniz, çok şeyler kattınız, dağarcığımı daldurdunuz,güzelliklerle donattınız, onurla bezediniz; sizlere çokborçluyum; ömrümün geri kalan kısmında sizlere borçlarımı severeködemek isterim. Tanrının bana bu şansı tanımasını dilemekteyim.Sizleri çok özleyeceğim, sizleri çok ama çok seviyorum, sayıyorum.Bu duygulada hepinize sonsuz şükranlarımı sunuyorum,başarılar esenlikler diliyorum, Allahaısmarladık diyorum, hoşçakalınız değerli dostlarım.130


17- Adalet Bakanı Sayın ŞevketKazan'ın tüm avukatlarısuçlayan beyanı üzerine yapılan yazışmalarBARO BAŞKANLIGIAnkara, 29.7.1996GENELGE NO: 1321/34Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın 26 Temmuz 1996 günlü Gazetelerde"Avukatlar tutuklularla örgüt arasında kuryelik yapmaktadır"yolunda bir demeci çıkmıştır. Bu demecinde hiçbir ayırımyapmaksızın isim ve delil göstermeksizin tüm Avukatları veAvukatlık mesleğini suçlama altında bıraktığından kendisine ilişikteki26.7.1996 günlü ve 1319 sayılı yazı gönderilerek ispatadavet edilmiş, demecini yalanlamadığı delillendirmediği takdirdehakkında yasal yollara gidileceği bildirilmiştir. Ayrıca bu konudakamuoyuna ilişikteki duyuru yapılmıştır.Bilginizi rica ·ederim.SaygılarımlaEki: 2Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKKAMUOYUNA DUYURUAnkara, 27.07.199626 Temmuz 1996 günlü bazı gazetelerde Adalet Bakanı ŞevketKazan'ın "örgüt militanlarını savunan avukatların tutuklularlaörgüt yönetimi arasında kuryelik yaptıkları" biçiminde sözleri .yeralmaktadır.Kendisi de avukat olan Sayın Bakan'ın delilsiz, isimsiz soyutisnatlarla tüm avukatlık mesleğini ve avukatları suçlaması vahimbir olaydır. Bakan'ı, bu iddialarını isim ve anıt bildirerek ispatadavet ediyoruz. Bu amaçla da kendisine ilişİkteki yazıyı faksaracılığıyla göndermiş bulunuyoruz.131


Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Eki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKSayı: 1319Ankara, 26.07.1996Sayın Şevket KAZANAdalet BakanıANKARA26 Temmuz 1996 günlü gazetelerde (özellikle Yeniyüzyıl, Sabahve Cumhuriyet Gazetelerinde) "Yasadışı örgüt militanlarınısavunan avukatların, tutuklularla örgüt yönetimi arasında kuryelikgörevini üstlendikleri, bilgi ve talimatları taşıdıkları, avukatlarınkuryeliği aracılığıyla örgütün dışarıdan cezaevlerine kolaylıklamüdahale edebildiği" şeklinde beyanatınız yeralmaktadır.Bu sözleri gerçekten söylediyseniz, bu çok vahimdir. iddia ettiğinizgibi tutukluların kuryeliğini yapan avukatlar varsa, bunlar,bırakınız diğer yasaları, Avukatlık Yasası, Avukatlık MeslekKuralları hükümlerini çiğnemişlerdir. Bunlar hakkında <strong>Barolar</strong>ınınyasal işlem yapması gerekir.Siz, herşeyden önce, bir avukatsınız. Mesleği bu vahim suçlamaaltında bırakamazsınız. Mesleği bu soyut suçlamadan kurtarmakiçin cezaevlerindeki tutukluların kuryeliğini yapan avukatlarınisimlerini, kesin kanıtlarıyla birlikte en kısa zamandaTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne bildirmenizi istiyor ve bekliyoruz.Bunu yapmadığınız veya gazetelerde çıkan busözlerinizi kesinve açık beyanlada yalanlamadığınız takdirde siz, Avukatlık Kanunuve Meslek Kurallarını açıkça çiğnemiş oluyorsunuz.O zaman Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ve üyesi olduğunuz Baronuz,132


tüm mesleğe ve meslektaşıara yönelik bu iftiranızdan dolayıhakkınızda gereken yasal işlemi yapmak durumunda kalacaktır.Saygılarımla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkan YardımcısıAvukat Burhan KARAÇELİKT.C.ADALET BAKANLH~HHUKUK İŞLERi GENEL MÜDÜRLÜGÜSayı: B030HİGOOOOOO- 09.08.96*011815TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGINAİLGİ: 26.7.1996 tarih ve 1319 sayılı yazınız.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkan Yardımcısı Avukat BurhanKaraçelik imzası ile Sayın Bakanımıza gönderilen yazı değerlendirilmiştir.Basında çıkan yazılar,Sayın Bakanın kendi sözleri değildir.Ancak, özellikle 24 Temmuz 1996 tarihinde Bakanlığımız üstdüzeyyetkilileri ile İstanbul Cumhuriyet Savcıları ve CezaeviMüdürleri toplantısında ve ayrıca 31 Temmuz 1996 günü, 8 DevletGüvenlik Mahkemesi Başsavcısının katıldığı toplantıda bukonu, iştirakçiler tarafından gündeme getirilmiş ve hatta bazıavukatlar hakkında dava açıldığına dair beyanlar yapılmıştır.Bu konuda ilgili Savcılıklardan,gereken bilgilerin Bakanlığımızailetilmesi talimatı verilmiştir.Bu bilgiler makama ulaştırıldığında Birliğiniz Başkanlığı'nailetilecektir.Bilgilerinizi rica ederim.Faruk BALHukuk İşleri Genel Müdürü133


BARO BAŞKANLIGIANKARA13.8.1996, 1376Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın "Yasadışı örgüt militanlarınısavunan avukatların, tutuklularla örgüt yönetimi arasında kuryelikgörevini üstlendikleri, bilgi ve talimat taşıdıkları, avukatlarınkuryeliği aracılığı ile örgütün dışarıdan cezaevlerine kolaylıklamüdahale edebildiği" şeklinde bir beyanı 26.7.1996 tarıhli gazetelerde(Özellikle Yeniyüzyıl, Sabah ve Cumhuriyet gazetelerinde)yer almıştır.Bunun üzerine Birliğimiz, Bakana hitaben yazdığı bir yazı ilesözkonusu avukatların isimlerinin ve bu konudaki delillerin bildirilmesiniya da böyle bir beyanat vermemiş ise gazetelerde yeralan beyanını yalanlamasını istemiş idi.Bu yazıya Adalet.Bakanlığı Hukuk İşleriGenel Müdürü tarafından9.8.1996 tarihli bir yazı ile yanıt verilmiştir.Dosyanın tümünün sureti eklidir.Durum takdirlerinize sunulur.SaygılarımlaEki: Dosya fotokopisiTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN18- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin İç ÇalışmalarıBİRLİGİN İÇ ÇALIŞMALARI1- YÖNETİM KURULU TOPLANTlLARI:Yönetim Kurulumuz çalışma dönemini kapsayan 28 Nisan1995 tarihinden 28 Nisan 1997 gününe kadar geçen süre içinde24 kez toplantı yapmıştır. Her ay yasaya uygun olarak bir toplantıyapılmıştır. Çalışma dönemi henüz tamamlanmadığı için 12 Ni-134


san ı997 tarihine kadar yapılan toplantılarda 720 Yönetim KuruluKararı alınmıştır. Genel Kurul tarihine kadar bir toplantıdaha yapılacaktır.2- PERSONELE YAPILAN ZAMLAR:Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nde çalışan personele her yılbaşındazam yapılmaktadır. ı Ocak ı996 tarihinde bütün personel ücretlerine% 70 ve ı Ocak ı997 tarihinde de % 65 oranında zam yapılmıştır.3- SEKRETERYA ÇALIŞMALARI :28 Nisan ı995 ile 28 Nisan ı997 tarihleri arasında Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'ne çeşitli yerlerden 9552 yazı gelmiştir. Bu sayıyamektup tarzındaki başvurular dahil değildir. Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'nce aynı süre içinde çeşitli özel ve resmi yerlere 463ı yazıyazılarak gönderilmiştir. Ruhsatnamelerle ilgili yazışmalar burakama dahil değildir. Bunlarla birlikte giden yazı sayısı 8883'eulaşmaktadır.Daha önceki yıllarda da belirttiğimiz gibi 20.4. ı993 - 28.4. ı995tarihleri arasında 4204 Avukat Ruhsatnamesi düzenlenmiştir.28.4.ı995 tarihinden 28.4.ı997 tarihine kadar bu dönemde isedüzenlenen ruhsat sayısı 4252'dir.Ruhsatnameler Adalet Bakanlığı'ndan Birliğimize geldiği günve en geç ertesi gün postaya verilmektedir. Bu düzenin sürdürülebilmesiiçin olağanüstü talep olduğu zamanlarda bile fazla mesaiile işler yürütülebilmektedir. Ancak daha fazla ruhsat yüküaltında kalındığında Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin ruhsat düzenlemelerindeaksamalar olacaktır. Ruhsatnamelerin düzenlenmesi,postalanması ve ilgiliye ulaşması için gösterilen bu gayrete rağmenyeni meslekdaşlarımız, Ankara'ya kadar gelmekte ve önemliçapta masraf yapmaktadırlar. Meslekdaşlarımızın gösterdikleritelaş hiç bir zaman önlenememektedir.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin kuruşulundan 28.4. ı997 tarihinekadar düzenlediği toplam ruhsat sayısı 4ı049 rakamına ulaşmışbulunmaktadır.135


DİSİPLİN KURULU ÇALIŞMALARITürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Disiplin Kurulu'na 28.4.1995 tarihinden28.4.1997 tarihine kadar 309 dosya gelmiştir.Bu dosyalardan;81 Uyarma Cezası,85 Kınama Cezası,27 Para Cezası,21 Üç Ay Süre İle işten Çıkarma,6 Altı Ay Süre İle işten Çıkarma,3 1 Yıl Süre İle işten Çıkarma,20 Meslekten Çıkarma,62 Ceza Tayinine Yer Olmadığına,4 Tedbiren İ şten Yasaklanması.300 dosyanın incelenmesi tamamlanmış (130) Onama, (34)Bozma, (51) İade, (21) Cezanın Kaldırılmasına, (45) cezanın AvukatlıkYasasının 157. maddesi uyarınca düzeltilmek suretiyleonanmasına, (1 7) İtiraz Dilekçesinin Süre Yönünden Reddine, (2)Zamanaşıını nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.Disiplin Kurulu son toplantısını 12 Nisan 1997 günü yapmış,9 dosya dışında gündemindeki dosyaları tetkik ederek kararabağlamıştır. Genel kurul tarihine kadar bir toplantı daha yapılacaktır.BAROLARA YAZILI AVUKAT SAYlSI:Avukat sayısı, 31.12.1995 tarihi itibariyle 9202'si kadın,22857'si erkek olmak üzere toplam 32059 iken, bu sayı 31.12.1996tarihi itibariyle 9476'sı kadın, 23962'si erkek olmak üzere toplam33438'e ulaşmış bulunmaktadır.Avukat sayısının <strong>Barolar</strong>a göre dağışılım gösterir çizelge aşağıdabilginize sunulmaktadır.136


1996 YILINA AİT AVUKAT SAYISIBAROSU KADlN ERKEK TOPLAM1- ADANA 152 574 7262- ADIYAMAN 7 68 753- AFYON 15 125 1404- AGRI 6 20 265- AKSARAY 25 66 916- AMASYA 19 64 837- ANKARA 1691 3698 53898- ANTALYA 203 630 8339- ARTVİN 6 30 3610- AYDIN 117 314 431ll- BALIKESİR 130 359 48912- BİNGÖL ı 16 1713- BOLU 37 121 15814- BURDUR 15 56 7115- BURSA 224 663 88716- ÇANAKKALE 33 132 16517- ÇANKIRI 8 23 3118- ÇORUM 29 98 12719- DENİZLİ 54 344 39820- DİYARBAKIR 49 202 25121- EDİRNE 35 95 13022- ELAZIG 22 129 15123- ERZURUM 19 97 11624- ERZİNCAN 9 17 2625- ESKİŞEHİR 60 196 25626- GAZİANTEP 52 289 341137


BAROSU KADlN ERKEK TOPLAM27- GİRESUN 8 60 6828- GÜMÜŞHANE 2 15 1729- HATAY 87 297 38430- ISPARTA 39 84 12331- İSTANBUL 4014 8008 1202232- İZMİR 1056 2135 319133- KARABÜK 13 51 6434- KARAMAN 12 52 6435- KARS 8 43 5136- KASTAMONU 8 62 7037- KAYSERİ 58 304 36238- KIRKLARELİ 36 89 12539- KIRIKKALE 19 76 9540- KIRŞEHİR 6 41 4741- KOCAELİ 106 262 36842- KONYA 143 514 65743- KÜTAHYA 30 94 12444- MALATYA 29 140 16945- MANİSA 78 342 42046- K.MARAŞ 34 132 16647- MARDİN 4 52 5648- MERSİN 140 503 64349- MUGLA 86 204 29050- NEVŞEHİR 10 53 6351- NİGDE 7 41 4852- ORDU 15 99 11453- OSMANİYE 15 64 7954- RİZE 6 33 39138


BAROSU KADlN ERKEK TOPLAM55- SAKARYA 48 177 22556- SAMSUN 53 277 33057- SİNOP 8 36 4458- SİVAS 19 85 10459- Ş.URFA 7 112 11960- TEKİRDAÖ 44 170 21461- TOKAT 12 82 9462- TRABZON 32 132 16463- UŞAK 21 103 12464- VAN 6 68 7465- YALOVA 13 46 5966- YOZGAT 34 96 13067- ZONGULDAK 61 Hn 25268- BATMAN 7 41 4869- BARTIN 10 26 3670- IÖDIR 3 17 2071- BİLECİK ll 27 38TOPLAM 9.476 23.962 33.438139


-II--YARGI REFORMUÜlkemiz bir "Yargı Reformu"na büyük gereksinim duymaktadır.Uzun yıllardır meslekdaşlarımız, <strong>Barolar</strong> ve. Birliğimiz bugereksinimi dile getirmektedir.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, bu alanda ciddi çalışmalara öncülükyapmak ve bazı temel konularda somut öneriler, yasa taslaklarıoluşturabilmek amacı ile bir Hukuk Kurultayı toplamaya kararvermiştir. Yargıtay Başkanı Sayın Müfit Utku'nun böyle bir Kurultay'adestek vaadi üzerine de Kurultay'ın Yargıtay ile birliktedüzenlenmesine karar verilmiştir.Ancak "Yargı Reformu" konusu son derece geniş, ayrıntıları daiçermesi gereken kapsamlı bir konudur. Birkaç gün sürecek birKurultay'da, somut sonuçlara ulaşabilmek, yeni taslakları oluşturabilmekde amaçlandığına göre, bu derece geniş bir konuyu elealmaya olanak bulunmadığı açıktır. Bu nedenle, Kurultay'da elealınacak konulara bir sınırlama getirmek amacı ile "DemokratikYargı Reformu Kurultayı" olarak isim belirlenmiştir.Kurultay'ın bir panel ve sempozyum düzeyinde kalmaması,somut yasa taslakları ortaya çıkarılabilmesi ve böylece yargı alanındademokratikleşmenin temel unsurlarının ortaya çıkarılabilmesiamacı ile, aşağıda yer alan yazımızda görüleceği üzere, genelve soyut eleştiri ve dilekler yerine, somut yasa ve değişiklik önerileriistenmiştir.Bu amaçla hazırlanan yazımız Yüksek Yargı Organlarının tümüyelerine, Hukuk Fakültelerinin tüm öğretim üye ve yardımcılarınave gerek Baro olarak görüşlerinin bildirilmesi, gerek tümmeslektaşlarımıza duyurulması için bütün <strong>Barolar</strong>ımıza gönde~rilmiştir. Bu şekilde 2000'e yakın gönderilen yazımıza sadece 7Baromuzdan ve 43 hukukçudan cevap alınabilmiştir. Bu 43 cevaptan8 tanesi işlerinin çokluğu nedeni ile böyle bir çalışmayakatılamayacağını bildiren özür yazısıdır. 27 tanesi de genel düzeyde,soyut eleştirileri içeren, somut hiçbir öneri getirmeyen yada"Demokratik Yargı Reformu" kavramı içinde yer almayan hu-140


suslara değinen cevaplardır. Bu durumda belirtilen nitelikte birKurultay'ın ön hazırlıkları için yararlı olabilecek cevap yazısı 15civarında kalmaktadır.Bu koşullarda bir Kurultay toplanmasına olanak görülmedi­Yönetim Kurulumuz zorunlu olarak Demokratik YargığindenReformu Kurultayı'ndan şimdilik vazgeçmiş bulunmaktadır.BARO BAŞKANLIÖI 3.12.1996, 2372Ülkemizde bir yargıreformuna gereksinim acil bir hale gelmiştir.Birliğimiz, Yargıtay Başkanılğı ile birlikte, 1997 Nisan ayıiçinde "Demokratik Yargı Reformunu konu alan bir "Hukuk Kurultayı"toplamak amacındadır.Söz konusu Kurultay'da tartışılacak konuları ve çerçeveleriniönceden saptayabilmek ve oluşturulacak öneri paketlerini hazırlayabilmekamaci ile, konu anabaşlığı sınırları içinde:-Yürürlükten tamamen kaldırılması gereken yasalar,-Mevcut yasalarda yürürlükten kaldırılması gereken maddeler,-Mevcut yasalarda yapılması gereken değişiklikler, (değişiklikönereceğiniz maddeleri ve yeni madde önerilerinizle birlikte)-Yeniden yapılması gereken yasalar, (taslar önerinizle birlikte)-Uygun gördüğünüz diğer hususlar,Hakkında Sayın Baronuzun görüşlerini en geç 14 Şubat 1997tarihine kadar Birliğimize göndermenizi ve ayrıca ilgi duyanmeslekdaşlarımızın da görüşlerini, belirtilen tarihe kadar gönderebilmeleriiçin istenen hususların Baronuz üyelerine duyurulmasınırica ederim.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN141


Sayın .............. .3.12.1996, 2373Ülkemizde bir yargıreformuna gereksinim acil bir hale gelmiştir.Birliğimiz, Yargıtay Başkanlığı ile birlikte, 1997 Nisan ayıiçinde "Demokratik Yargı Reformu"na konu alan bir "Hukuk Kurultayı"toplamak amacındadır.Söz konusu Kurultay'da tartışılacak konuları ve çerçeveleriniönceden saptayabilmek ve oluşturulacak öneri paketlerini hazırlayabilmekamacı ile, konu anabaşlığı sınırları içinde:-Yürürlükten tamamen kaldırılması gereken yasalar,-Mevcut Yasalarda yürürlükten kaldırılması gereken maddeler,-Mevcut yasalarda yapılması gereken değişiklikler, (değişiklikönereceğiniz maddeleri ve yeni madde önerilerinizle birlikte)-Yeniden yapılması gereken yasalar, (taslak önerinizle birlikte)-Uygun gördüğünüz diğer hususlar,hakkında görüşlerinizi en geç 14 Şubat 1997 tarihine kadarBirliğimize göndermenizi takdirlerinize sunanm.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENBARO BAŞKANLifHNAAnkara, 27.2.1997GENELGE NO: 303/181997 Nisan ayı içinde Yargıtay Başkanlığı ile müşterek yapıl­Reformu" konulu "HUKUKması düşünülen "Demokratik Yargı142


KURULTAYI" için görüş ve önerilerin saptanması amacıyla 03/12/1996 gün ve 2372 sayılı bir yazı göndermiştik. Bu yazımızdagörüş ve önerilerin en geç 14 Şubat 1997 tarihine kadar Birliğiınizeulaştırılması istendiği halde bu güne kadar çok az görüş veöneri gönderilmiştir. Gönderilen bu görüş ve önerilerle bir HukukKurultayının yapılmasının uygun olmayacağı düşüncesi ile Yö­·netim kurulumuzun 22.02.1997 günlü ve 621-2 Sayılı Kararı ileKurultay yapımının iptaline, üzülerek, karar verilmiştir.Bilginizi rica ederim.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN-111-DEÖERLİ MESLEKTAŞlMIZ ALİ GÜNDAY'INŞEHiT EDİLMESİÇok değerli meslekdaşımız Gümüşhane Baro Başkanı AliGünday 25 Temmuz 1995 günü, bürosunda alçakça katledildi.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu'nun kabul ettiği meslek ilkeleriniuyguladığı ve bu ilkeye aykırı olarak başörtülü şekildeavukatlık yapan kişilerhakkında disiplin uygulaması yaptırdığıiçin öldürülen değerli Başkanımız, meslek disiplininin ve laikCumhuriyetin unutulmaz bir şehidi olmuştur.Ali Günday'ı alçakca katleden İzzet Kıraç ve iştirakten sorumludiğer sanıkların duruşmalarına bütün <strong>Barolar</strong>muz veTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği yakın ilgi gösterJ?iŞ ve tüm duruşmalaraçeşitli <strong>Barolar</strong>ımızın mensubu çok sayıda meslektaşımız katılmışlardır.· Davaya Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi'nde 23.10.1995 günübaşlanmıştır. Aynı duruşmada Mahkeme " ... sanıkların devle-143


tin Anayasal düzenini bozmak, kendi siyasal görüşleri doğrultusundakamu görevlileri ve vatandaşları üzerinde korku ve panikyaratmak amacıyla suç örgütü oluşturarak atılı eylemi gerçekleştirmişolmaları. .." gerekçesi ile görevsizlik kararı vermiş vedosyayı tüm sanıkların TCKnun 146, 313 ve 3713 Sayılı TerörleMücadele Yasası'nın 1 ve 2. maddeleri delaletiyle TCKnun 450/4, ll ve ilgiidiğer mevzuata göre yargılanmaları yapılmak üzereErzincan Devlet Güvenlik Mahkemesine gönderilmiştir.Erzincan 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin de kendisinigörevli saymaması sonucu ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığınıngiderilmesi, yargılama görevi yerinin belirlenmesi içindosya Yargıtay 10. Ceza Dairesine gönderilmiştir. Anılan daire"... suçun, Cumhuriyet'in niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal velaik düzeni değiştirmek amacı ile işlenip işlenmediğinin takdirininDevlet Güvenlik Mahkemesine ait olmasına ..." gerekçesi ilegörevli mahkemenin Erzincan 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesiolduğuna karar vermiştir. Bu karar üzerine dava Erzincan2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde görülmüştür. SonuçtaMahkeme 24.10.1996 günü sanık İzzet Kıraç'ın TCKnun 450/4,ll ve 59. maddeleri ile 6136 Sayılı Yasanın 13/1. mad~esi gereğisonuç olarak "ll ayı geeeli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmeksuretiyle müebbeden ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına" vediğer sanıkların heraatine karar vermiştir.Karar müdahil vekilieri tarafından, gerek vasıflandırma, gerekiştirakçiler için verilen heraat kararı açısından temyiz edilmiştir.Ancak Yargıtay 9. Ceza Dairesi 10.3.1997 tarihli kararı ile hükmünonanmasını kararlaştırmıştır.Değerli meslektaşımız ve şehidimiz Ali Günday ölümünün 1.yılında yine çok sayıda meslektaşımızın katılımı ile mezarınınbaşında anılmıştır.Ali Günday, şeriat özlemcilerinin, teokratik devlet isteyenlerinkatıettiği ilk şehid değildir, ancak son şehit olmasını diliyoruz.Şeriat özlemcileri, Türk hukukçularını laik devlet ilkesine bağlılıktanayıramayacak, onları korkutamayacak, Cumhuriyetimizintemel niteliklerini korumaktan alıkoyamayacaktır.144


Sayı: 1427Ankara, 25.7.1995BARO BAŞKANLIGIGÜMÜŞHANEDeğerli Başkanımz sevgili Ali Günday'ın alçakça bir saldırısonucu öldürüldüğünü öğrenmiş bulunuyorum. Değerli dostum,sevgili meslektaşımız Avukat Ali Günday'ı yitirmiş olmanın derinve tarifsiz üzüntüsü içindeyim.Çalışkan, titiz, örnek, meslek kurallarına, anayasal ve yasalilkelere bağlı bir Baro Başkanını öldürmeye cüret eden örümcekkafanın, kimden ya da kimlerden cesaret aldığı bellidir.Siyasal çıkarları uğruna hukukun üstünlüğünden, Cumhuriyetintemel ilkelerinden sapanların, şeriata yeşil ışık yakan teokratikdevlet özlemcilerinin, adam öldürerek amaçlarını gerçekleştirmekisteyenlerin maskeleri düşüyor.Gümüşhane Baromuzun, bu alçakça ve mesleğe yönelik cinayetinpeşini bırakmayacağına, hassayitle izleyeceğine, adaleti enseri biçimde gerçekleştireceğine içtenlikle inanıyorum. Bu inançve duygularla Gümüşhane Barosu mensubu arkadaşlarımıza, tümmeslektaşlarımıza, Ali Günday'ı sevenlere ve ailesine başsağlığıdiliyorum, saygılar sunuyorum.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVSayı: 1428Ankara, 25.7.1995CUMHURİYET BAŞSAVCILIGI'NAGÜMÜŞHANEBaro Bşakanımız Ali Günday'ın alçakça ve hunharca öldürüldüğünüve saldırganın yakalandığını öğrenmiş bulunuyorum.Bir Baro Başkanının, avukatın öldürülmesinin "Sav­Savunma-Karar" bütünlüğü içinde bir savcının bir yargıcın aynı145


içimde öldürülmesinden hiçbir farkı yoktur; saldırı, tüm yargıcarniasına, yargının ayrılmaz bir parçası olan savunma rnesleğineyöneliktir.Cinayetin titizlikle kovuşturulacağından, caninin adalet önündeen ibret verici biçimde hesap vermesinin sağlanacağından aslakuşku duyrnuyorurn. Gümüşhanedeki tüm hukukçulara ve sizlerebaşsağlığı diliyor, saygılar sunuyorurn.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVSayı: 1429Ankara, 25.7.1995Sayın Türkan GÜNDAYGÜMÜŞHANEGümüşhane Baromuzun değerli Başkanı, sevgili eşiniz, rneslektaşırnız,arkadaşımız Ali Günday'ı kaybetmiş olmanın derinüzüntüsü ve şoku içindeyim.Sevgili Başkanımız, titiz, çalışkan, rnesleğinde başarılı örnekbir hukukçuydu; yerinin kolay doldurulabilecğini sanmıyorum.Ali Günday, bir meslek şehidirnizdir; öldürenin peşini bırakrnayacağızve adalet önünde hesap verilmesini sağlayacağız. Sizlere,tüm aile camiasma Ali Günday'ı sevenlere başsağlığı, Tanrı'dansabır ve rahmet diliyoruz.KAMUOYUNA DUYURUTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVAnkara, 25.7.1995Gümüşhane Baro Başkanımız Av. Ali Günday, alçakça bir saldırısonucu öldürüldü. İlk duyurnlara göre saldırganın Baro BaşkanımızınMeslek Kurallarına ve anayasal, yasal ilkelere bağlı146


kalarak hanım avukatların yargı yerlerinde türbanlı olarak görevyapmalarını engellemesi nedeniyle eylemini gerçekleştirdiği anlaşılıyor.iDemokratik laik Cumhuriyete, Atat\irk ilkelerine bağlı, çağdaşbi~ Baro Başkanımızı, şeriat yanlısı hir kafa, himharca öldürmüştür.Ali Günday, güç koşullarda gözünü daldan budaktanesirgemeyen bir görev anlayışı olan başarılı, titiz, çalışkan ve örnekbir Baro Başkanımız idi.Son aylarda, kökten dinciliği benimsemiş bir siyasal partininmensuplarının başkanımız aleyhinde. açıkça kampanya yürüttükleribilinmekte iken güvenlik güçlerinin kendisini koruyamamışolması da fevkalade düşündürücüdür. Baro Başkanımızı öldüreninve benzerlerinin, siyasal hesaplada şeriata yeşil ışık yakanlardan,laiklikten ödün verenlerden, hukukun üstünlüğünübir kenara itip devlet işlerinde dini üstün kılmaya çalışanlardangüç ve cesaret aldıkları anlaşılıyor.Ali Günday, ülkemizi ortaçağ karanlığına çekmek, ulusu ümmetyapmak isteyen teokratik devlet özlemcilerinin mesleğimizdenkopardığı ilk şehit değildir; ama son olmasını diliyoruz.Şeriat uğruna adam öldürenler, Ali Günday gibi dava adamlarınısindiremeyecek, tüketemeyeceklerdir.· Din kurallarının, devletesiyasete yön vermesini, bunların toplum hayatını, Avukatlıkgibi çağdaş meslekleri düz_enlemesini, dinin en önemli güç mihrakıolmasını benimseyen örümcek kafalıları, Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'ni, 67 Baromuzu 32 bin meslektaşımızı yıldıramayacak,geriletemeyeceklerdir.Mesleğimize ve Baro Başkanımıza yönelik alçakça saldırıyı vesaldırganın özüırisediği düşünceyi şiddet ve nefretle kınıyoruz.Bütün meslektaşlarımıza, hukukçulanınıza Başkan Ali Günday'ısevenlere başsağlığı diliyoruz.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAV147


KAMUOYUNA DUYURUAnkara, 27.7.1995Gümüşhane Barosu Başkanımız Avukat Ali Günday'ın planlıbiçimde alçakca ve hunharca öldürülmesi Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğini-<strong>Barolar</strong>ımızıve meslektaşlarımızı çak sarstı, çok üzdü.Üzüntümüzü Başka Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, SayınAnayasa Mahkemesi Başkanı ve üyelerinin, Sayın Başbakan,Sayın Başbakan Yardımcısı ve Sayın Bakanlar, kardeş meslekkuruluşları, sendikalar ve derneklerin, üst düzey kamu yöneticilerinin,belediye başkanlarının, basın ve TV. mensuplarının,meslektaşların ve toplumun her kesiminden insanlarımızın bölüşmesi,bizler için teselli kaynağı oldu.Ülke düzeyinde tüm illerde 2 Ağustos 1995 günü saat 10.00'dabütün <strong>Barolar</strong>ımız Atatürk anıtlarına çelenk koyup, cüppeli saygıduruşunda bulunup, Baro Başkanımız Ali Günday'ı anacak, cinayetilanetleyeceklerdir.Alçakça cinayetle ilgili kimi sağlıksız, haksız ve yanlış değerlendirmeleryapılması, camiamızdaki öfkeyi kabartmaktadır. Siyasetadamlarının cinayete Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin neden olduğuyorumunu akla getirecek değerlendirmeler yapabilmeleri,bir kasıttan kaynaklanmıyorsa bilgisizlikten kaynaklanıyordur.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, laik toplum düzenine, Cu.mhuriyete,demokratik hukuk devletine yönelik tehlikelerin altını her zamançizmiş, üzerine düşen görevleri zamanında eksiksiz yapmıştır,ayınaziarı uyarmıştır.Görevlerini yapmayan, hatta yapmaktan özel amaçlarla ve oyavcılığı nedenleriyle kaçınanların <strong>Barolar</strong>ımıza söyleyebileceğihiçbirşey yoktur. Başkanımız Ali Günday'a sıkılan kurşunlarıntetiğini çeken ele cesaret verenler, onu dindarlık adına cinayetişlemeye azınettirenler saldırganın suçunda hisse sahibidirler.T~rk toplumunu, çağdaşlıktan koparıp ortaçağ karanlığınaçekme karşısında olanlar, bilimin, özgür düşüncenin, aklin denizlerindeboğulacaklardır. Ulusumuz, insanlarımız, teokratikdevlet özlemcilerine, şeriat heveslilerine prim vermeyecektir.148


Gericiliği kışkırtan bir avuç zorba, yüzünü çağdaşlığa, aydınlığadöndürmüş kurumları, kişileri teslim alamayacaktır. Ali Gündaygibi dava adamlarını öldürerek, geride kalan binlerce Günday'larısindiremeyeceklerdir. Katillerin kişileri öldürmeye güçleriyetmiştir, ama düşünceyi öldürebilen katiller, daha doğmamıştır.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAVKAMUOYUNA DUYURUAnkara, 1.10.1995Bilindiği üzere Gümüşhane Baro Başkanımız Av. Ali Günday,25 Temmuz 1995 günü kendisini "CİHAD"a adadığını söyleyen biryobaz tarafından öldürüldü.Sanıklar, Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyorlar.Yargılamanın 27 Eylül 1995 tarihindeki duruşmasına Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı, Genel Sekreteri ve Yönetim Kurulu Üyesiile AGRI - ANKARA - BURSA - ÇANAKKALE - ÇORUM - ER­ZİNCAN - ERZURUM - ESKİŞEHİR - GİRESUN - İSTANBUL -İZMİR - MUG LU - KOCAELİ - SAMSUN - SAKARYA - SİVAS -TOKAT - TRABZON ve ZONGULDAK Baro Başkanları ile çoksayıda meslektaşımız, müdahil vekili olarak katıldı.Duruşmada, Ali GÜNDAY'ı öldürenlerin yalnız olmadığı, toplumda,yönetim kademelerinde, eğitimde, yazılı ve görüntülü basınve yayın organlarında uzantıları olduğu, sanığın bunlar tarafındantahrik ve azmettirildiği, verilecek ceza ile onların da kamuvicdanında mahkum olacakları vurgulandı. Ali Günday'ın mezarınınbaşında da Başkanımızın, bir meslek ve laik toplum düzenişehidi olduğu, bir teokratik devlet özlemeisi tarafından alçakçavurulduğu ifade edilerek Ali Günd~y'a ve uğruna öldüğü ilkeleresahip çıkılacağı belirtildi.149


Duruşmadan sonra ve mahkeme binası dışında cereyan ettiğianlaşılan kavga ve tartışmadan o sırada Gümüşhane Baro odasındabulunan ve duruşmayı değerlendirmekte olan Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği Başkanı ve hiçbir Baro Başkanı'nın haberi olmamıştır.Hal böyle iken kerametleri kendilerinden menkul ve toplumdaadı sanı duyulmamış nevzuhur dernekcikler adına yapılan suçlayıcı,tepeden tırnağa yalan ve asılsız açıklamalar, utandırıcıdır,tiksindiricidir.Sanık vekili meslektaşlarımıza ve yakınlarına yapılmış en ufakbir müdahale ve saldırı, asla bizden tasvip göremez. Görevlimeslektaşlarımıza yapılmış herhangi bir saldırıyı, kendimize yapılmışsayarız. Görmediğimiz ve tanık almadığımız bir olaya tepkiduymadığımız yakıştırmasını da kınarız ayıplarız.Yapılan açıklamalarda, Ali Günday'ın alçakça öldürülmesi,adeta benimsenmekte, benzer öldürmeler için yeşil ışık yakılmaktadır.Yapılan açıklamalarda, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanıve Baro Başkanlarının "Dinleyicileri meslektaşları üzerinekışkırtarak .. " gibi ahlaksızca ve hayasızca yalanlara da yer verilmekte,davaya gösterilen hassasiyet nerede ise ayıplanmaktadır."İslam'a karşı duyulan kin ve adavet" gibi yakışıksız ve kışkırtıcısözler, aslında açıklayıcıların İSLAM'a ne denli inançsız ve saygısızolduklarını vurgulamaktadır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ve <strong>Barolar</strong>ımızın, Ali Günday'a ve ailesinesahip çıkması, üstü örtülü olarak kınanmakta, gösterilenilgiden dolayı <strong>Barolar</strong>a gözdağı verilmek istenilmektedir. Öldürülenbir Baro Bşakanı'na sahip çıkılınasını bile hazmedemeyenlerin,önce insanlıklarından, sonra hukukçuluklarından şüpheduyarız. Aslında ne oldukları ve neyi temsil ettikleri de kamuoyundabilinmeyen dernekciklerin ve içlerinde "hasbelkader Hukukçu"sıfatı taşıyanların Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğini ve <strong>Barolar</strong>ıeleştirebilmeleri için biraz daha insanlık, hukuk ve meslek dersibilgisine ihtiyaçları olduğu anlaşılıyor.İşin acı ve utanç verici yanı, kimi yazılı ve görüntülü basın veyayın organlarının, asılsız, uydurma, kaynağından elde edilmeyen,dedikoduya dayalı, doğruluğu kanıtıanmayan haberlere150


meslek ilkelerini hiçe sayarak yer verip asıl görevleri olan "İletişimhak ve özgürlüğünü" zedelemeleri ve halkın haber almahakkını kötüye kullanmalarıdır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ve <strong>Barolar</strong>ımız, meslek kurallarına,hukuk ölçülerine, yasalara, demokratik laik hukuk devleti vehukukun üstünlüğü ilkelerine saygının zedelenmesine göz yummayacaktır.Sıfatlarının başında "HUKUKÇU" sözcüğü olanlar,yalan söylememeli, meslektaşlarının ve bağlı oldukları kuruluşlarınaleyhine kışkırtıcı yayma alet olmamalı, hadlerini bilmelidirler.Kim ne derse desin, kim hangi yalanları uydurursa uydursun,gerçekleri nasıl çarpıtırsa çarpıtsın, bizler ALİ GÜNDAYolayının sonuna kadar takipçisi olacağız. Asılsız söylentiler, yalanhaberler ve demeçler, bizi yolumuzdan alıkoyamaz.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİLİGİ BAŞLANLIGIBARO BAŞKANLIGIAnkara, 24.10.1996GENELGE NO: 1995/53İLGi: 16.10.1996 günlü 1823/51 sayılı genelgemizAv. Ali Günday'ın öldürülmesi ile ilgili olarak Erzincan 2 No.luDevlet Güvenlik Mahkemesi'nin 1996/24 sayılı dosyası ile görülenve 24 Ekim 1996 günü saat 10.30'da yapılacak duruşmaya, kilgigenelgemizle katılacçakları bildirilen Birlik Başkanımız Av. EralpÖzgan ve beraberindeki Baro Başkanları ve Avukatlar hava muhalefetinedeniyle uçak kalkmadığından katılamamışlardır.Erzincan 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yapılan duruşmasonunda Sanık İzzet Kıraç'ın TCKnun 450/4-11 ve 59.maddeleri ile 6136 Sayılı Yasanın 13/1. maddeleri gereği sonuçolarak "ll ayı geeeli gündüzlü bir hücrede tecrit edilmek sureiylemüebbeden ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına" ve diğer sanıklarınheraatine karar verilmiştir.151


Durumu bilgilerinize sunarım.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN-IV-BAYAN AVUKATLARlN BAŞÖRTÜSÜ İLE GÖREV YAPlPYAPAMAYACAKLARIYLA İLGİLİ BAKANLIKGENELGESi -BASlN TOPLANTISI- DAVA DİLEKÇESİVE DANlŞTAY 8. DAİRESİNİN YÜRÜTMEYi DURDURMAKARARIAdalet Bakanlığı 19.11.1996 günü yayınladığı bir genelge ile,bayan avukatların başörtüsü ile görev yapamayacaklarına ilişkinTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurul Kararı'nı, bu konuda <strong>Barolar</strong>ayardımcı olunmasını isteyen bir duyuru yazısı ile Başsavcılıklarave Mahkemelere bildirilen 1.2.1995 tarihli Bakanlık yazısınınyürürlükten kaldırıldığını belirtmiş ve böyle bir uygulamanınAnayasa'ya ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, başörtülüavukatları duruşmaya kabul edip etmemenin yargıcın takdirindeolduğunu savunmuştur.Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın çeşitlikararlarına aykırıolan bu genelge aleyhine Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Danıştay'daiptal davası açmış ve yürütmeyi durdurma kararı verilmesi istenmiştir.Danıştay 8. Dairesi 18.12.1996 gün ve 1996/5341 Esas sayılıkararı ile Bakanlık genelgesinin yürütülmesinin durdurulmasınakarar vermiştir. Bu karara karşı Bakanlığın itirazıda Dava DaireleriGenel Kurulu'nda reddedilmiş bulunmaktadır.152


T.C.ADALET BAKANLIGIHUKUK İŞLERi GENEL MÜDÜRLÜGÜ19.11.1996Sayı: 19-92-16977Konu: Başörtülü Avukatlar lık.CUMHURİYET BAŞSAVClLIGINADEVLET GÜVENLİK MAHKEMESi C. BAŞSAVClLIGINABÖLGE İDARE MAHKEMESi BAŞKANLIGINAİLGİ:Ol.02.1995 Gün ve B030HİGOOOOOO 7-16-1791 sayılı yazımızİlgi yazımız ile Türkiye <strong>Barolar</strong> Birilğinin 23.11.1994 gün ve1826/52 sayılı genelgesi Adli teşkilata dağıtılmış idi.Bu genelgeye dayanılarak başörtülü bayan avukatların mahkemelere,icra ve tapu daireleri ile adliyelere kabul edilmediklerivaki şikayetlerden anlaşılmaktadır.1) Genelgenin Anayasa açısından değerlendirilmesi;Anayasa'nın 10. maddesi kanun önünde eşitlik ilkeşini kabuletmiş, Devlet Organlarını ve İdari Makamları bu ilkeye uygunhareket etme mükellefiyeti altına sokmuştur.Anayasamızın 12. maddesi Temel Hak ve Hürriyetleri, 24.maddesi ise Din ve Vicdan hürriyetini düzenlemiştir.Din ve vicdan hürriyeti 'Dini İnanç" ve ''İbadet" hürriyeti olmaküzere biri diğerini tamamlayan bir bütündür.Dini inanç hürriyeti; Anayasa Hukukunun kabul ettiği, hiçbirşekilde sınırlamaya tabi tutulamayan, yasak getirilemeyen temelhakların özünü teşkil etmektedir.ibadet hürriyeti ise, şartların varlığı halinde, Anayasanın 13,14 ve 15. maddeleri uyarınca ancak kanun ile sınırlandırılabilmektedir.153


Bir dine inanmak ve onun gereği olarak başını örtrnek inançhürriyeti olup, ibadet değildir.Cumhuriyetin niteliklerini tesbit eden Anayasanın 2. maddesi,gereği baş­vatandaşların bir dine inanmalarına ve inançlarınınlarını örtmelerine mani hüküm ihtiva etmemektedir.Anayasanın 5. maddesinde vatandaşların maddi ve manevivarlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamak Devletin temelamaç ve görevleri arasında sayılmıştır.Anayasanın 14/son maddesi Anayasanın hiçbir hükmü Anayasadayer alan hak ve hürriyetleri yok etmeye yönelik bir faaliyettebulunma hakkını verir şekilde yorumlanamaz hükmünü getirmiştir.Anayasanın 6/son maddesinde hiçbir kimse veya organ kaynağınıAnayasadan almayan bir Devlet yetkisini kullanamaz, denilmiştir.2) Genelgenin Avukatlık Kanunu açısından değerlendirilmesi;Genelgede bahsi geçen Avukatlık Kanununun;49. maddesi, Avukatların Mahkemelere Türkiye <strong>Barolar</strong> Biriğininbelirleyeceği resmi kılıkla çıkmak zorunda olduklarını;5/c maddesi, Avukatların mesleğe yaraşmayacak tutum vedavranışlarını,34. maddesi, Avukatların yüklendikleri görevi özen, doğrulukve onur içinde yerine getirmelerini ve mesleğin gerektirdiği saygıve güvene yakışır biçimde hareket etmelerini,72/a maddesi, Avukatlığı kabul için kanunun aradığı şartlarınkaybedilmesini,134. maddesi, Avukatlık onuruna, meslek düzen ve gelenekleriile dürüstlüğe uygun davranmayalar hakkında çeşitli disiplin cezalarınıtanzim etmiştir.154


Görüldüğü gibi; Avukatlık Kanununun yukarıda açıklananmaddelerinde, başörtülü olarak Avukatların Mahkemelere, İcraDairelerine ve Adliyelere girmelerine mani bir hüküm bulunmamaktadır.3) Genelgenin Meslek Kuralları açısından değerlendirilmesi;Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğinin 27-28 Mayıs 1989 günü yapılan 20.Olağan Genel Kurul toplantısında Meslek Kurallarının 20. maddesiile Avukatıarın mahkemelerde ''başları açık" olarak görevyapacakları kabul edilmiştir.Bu meslek kuralı Anayasanın 2, 5, 6/son, 10, 12, 13, 14, 15 ve24. maddelerine aykırıdır.Başörtüsünün inanç hürriyetinin ifadesi olarak yasaklanmasımümkün bulunmamasına rağmen, ibadet hürriyeti olarak kabuledilmesi halinde dahi; Anayasanın 14/2. maddesinin öngördüğüşartların gerçekleşmesi durumunda, ancak; kanun ile yasaklanmasıgerekirken, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğince Anayasanın 6/sonmaddesine aykırı bir şekilde yetkisini aşarak, inanç ve ibadethürriyetinin Genel Kurul Toplantısı ile meslek kuralları arasındasayılması, bu hakkın meslek kuralı ile sınırlandırılması sonucunudoğurur ki bu açık bir Anayasa ihlalidir.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Avukatlık Kanununun 49. maddesininverdiği yetkiye istinaden 01.01.1975 tarihinde kabul ettiği resmikılık yönergesinde başörtüsü yasaklanmamıştır.Diğer taraftan;1) Anayasanın 138. maddesi uyarınca hiçbir organ, makam,merci ve kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emirve talimat veremez.2) HUMK. 150, CMUK 378, İYUK 18/2, D.K. 50, AYİMK 49/son, AMKYUK 144 maddeleri uyarınca duruşmanın inzibatımünhasıran hakime aittir.Avukatlık Kanununun 49. maddesi uyarınca Türkiye <strong>Barolar</strong>çıkarılan 01.01.1975 tarihli kıyafet yönergesine uygunBirliğince155


giyinen ve yüzü kim olduğunu anlamaya müsait şekilde açık olanbaşı örtülü Avukatı duruşmaya kabul edip etmemek tamamenhakimin takdirindedir.3) Adiiye binaları ile Adiiye içinde bulunan İcra Daireleri, Yazıİşleri Müdürlükleri ve Kalemiere giriş ve çıkışın düzenlenmesiise, Cumhuriyet Başsavcıları, Adalet Komisyonu Başkanları, Hakimve Cumhuriyet Savcılarının yetkileri dahilindedir.Yukarıda açıklanan sebeplerle Anayasa, Avukatlık Kanunu,01.01.1975 tarihli Resmi Kıhk Yönergesine aykırı, başörtülüAvukatlar hakkında yanlış anlamaya ve uygulamaya yol açan01.02.1995 gün ve B030HİG0000007-16-791 sayılı yazımız yürürlüktenkaldırılmıştır.Şevket KazanAdalet BakanıBARO BAŞKANLIÖIAnkara, 22.11.1996GENELGE NO: 2278/59Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlık Divanı, Avukatların Mahkemelerdebaşörtülü görev yapıp yapamayacakları ile ilgili olarakAdalet Bakanlığı'nca Mahkemelere gönderilen genelge konusundabir basın toplantısı düzenlemiştir. Konuyla ilgili açıklama metniekte bilgi ve takdirlerinize sunulmuştur.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN156


KAMUOYU DUYURUSUAnkara, 22.11.1996Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlık Divanı, Adalet Bakanlığı'nınBakan Şevket Kazan imzası ile 19.11.1996 günlü CumhuriyetBaşsavcılıklarına, Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılıklannave Bölge İdare Mahkemesi Başkanlarına hitaben gönderdiği 19-92-16977 sayılı yazı ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamayı kamuoyununbilgisine sunar:1- Adalet Bakanlığı bu yazısı ile yine Adalet Bakanlığı'nın1.2.1995 gün B030HİG0000007-16-1 791 sayılı yazısının yürürlüktenkaldırıldıgını bildirmektedir.Yürürlükten kaldırıldığı belirtilen yazı Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin23. 1.1994 gün ve 1826/52 sayılı genelgesini duyuran ve uygulanmasındahassasiyet gösterilmesi için <strong>Barolar</strong>a yardımcıolunmasını içeren bir yazıdan ibarettir.Bir "duyuru yazısı"nın yürürlükten nasıl kaldırılabileceği anlaşılamamaktadır.Adalet Bakanlığı 1995 tarihli yazısı ile, Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'nin bir genelgesini sadece "duyurmuştur''. D.uyurmayıortadan kaldırdım demekle, insanların duyumunun yokolabileceğini düşünmenin, bir Bakanlığa yakışıp yakışmadığınıkamouyonun takdirine bırakıyoruz.Sayın Bakanlık, duyuru yazısını yürürlükten kaldırarak, Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'nin genelgesini ortadan kaldırdığını sanıyorsa,büyük bir yanılgıya düşmüş demektir. Adalet Bakanlığı'nınveya Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği genelgesiniyürürlükten kaldırma yetkileri yoktur.2- Adalet Bakanlığı'nın bu yazısı anayasal rejimimiz ve hukukhayatımız açısından üzüntü ile karşılanması gereken bir açıklamadır.Şu nedenlerle:a) Bakanlık yazısında, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu'nunavukatların mahkemelerde başı açık olarak görev yapacaklarınailişkin kararı eleştirilmekte bunun Anayasa'ya ve AvukatlıkYasası'na aykırı olduğu, Meslek Kuralı olarak böyle bir157


kural öngörmenin Anayasa ihlali teşkil edeceği, Anayasa'nın 138.maddesine göre hiç bir makam veya merciin mahkemeler emir vetalimat veremeyeceği ve avukat bayanı başı açık olarak kabul etmeninyargıcın takdirinde olduğu ileri sürülmektedir. Bütünbunlar Sayın Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın kişisel görüşleridir.Bir Bakan'ın tartışmaya açık, aşağıda belirtileceği üzere yargıkararlarına aykırı ve yanlış "kişisel düşünceleri"ni, Bakanlık görüşühaline getirmesi üzücüdür. Adalet Bakanlığı'nı, Bakan'ınkeyfi arzularını gerçekleştiren bir kurum haline dönüştürmeye hiçkimsenin hakkı yoktur.b) Adalet Bakanı, bir yandan mahkemelere Anayasa gereği hiçbir,makamın emir veremeyeceğini ve bu nedenle başörtülü Avukatlarıduruşmaya kabul edip etmemenin yargıcın takdirinde olduğunusöylerken, öte yandan başörtülü avukatları duruşmayaalınamanın Anayasa'ya aykırı olduğunu iki sahife anlatıp yargıçlaradolaylı talimat verme yolunu tutarak çelişkiye düşmektedir.Sayın Bakan 2 sahife süren kişisel açıklamaları ile başörtülüavukatların duruşmaya alınmamasının Anayasa'ya aykırı olduğunuanlatıp, bunu bir Bakanlık görüşü haline de getirerek, yargıçlarıetkilemek, onlara dolaylı yoldan baskı yapmak yolunututmuştur. Kendisinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkanıve Bakanlık Müsteşarının da aynı Kurul'un üyesi olmasınadayanarak manevi bir cebir kurma yoluna gitmiştir.c) Bakanlık görüşü haline getirilen Bakan Şevket Kazan'ın kişiselgörüşleri de, yargı kararları ile çelişmektedir.Herşeyden önce, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu'nunböyle bir karar alması, Anayasa'ya aykırı değildir.Anayasa Mahkemesi 7.3.1989 günlü Esas: 1989/1, Karar:1989/12 sayılı kararında, tam aksine başörtüyü serbest bırakanbir yasa hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğunu hükme bağla-. mıştır. Üniversiteler yasasına o tarihlerde eklenen, öğrencilerindini inanç sebebi ile boyun ve saçlarının örtü veya tübanla kapatılmasıserbestisini getiren hükmü Anayasa Mahkememiz iptalederken şunları söylüyor: ".... dava konusu maddenin laik hukukdüzenine aykırılığı belirgindir .... birlikte çalışmalar yapanların158


kardeşlikleri, arkadaşlıkları, dayanışmaları yarınlar için bile gerekliiken, onları dinsel gereklerle ayırmak, kimin hangi inançtanolduğunu gösteren bir işaretle belli etmek, onların yakınlaşmalarını,birlikte çalışıp karşılıklı yardımlaşmalarını ve işbirliğini önler;ayrılıklara, dinsel inanç ve görüşler nedeni ile çatışmalara yolaçar". Anayasa Mahkemesi'nin üniversite öğrencileri için belirttiğibu gerekçeler, Avukatlık mesleği mensupları için de geçerlidir.Anayasa Mahkememiz ~yrıca aynı· kararında, başörtüyü serbestbırakmanın Atatürk milliyetçiliği ilkesi ile de çeliştiğini,"dini inanç sebebi" ile başörtüsü örtmenin serbest bırakılmasınındemokratiklik ilkesine ters düştüğünü, laiklik ilkesi ile uyuşmadığını,başörtüsüne olanak tanımanın eşitlik ilkesine biçimselyönden ters düştüğünü belirttikten sonra şu hususu büyük biraçıklıkla ifade etmektedir: "Giysi durumu, salt bir biçimsel görünümkonusu değildir. Laiklik, düşünsel yapınin değiştirilmesidir.Çağdaş, sağlıklı toplum oluşturmanın koşuludur. kişi, iç ve dışdünyasıyla, duygu ve düşünceleriyle, beden ve ruh yapısıyla birbütündür. Giysi, kişiliği yansıtan bir araçtır. Dinsel olsun olmasınçağdaşlığa aykırı, devrim yasalarının öngördüğü düzenlemeyleçelişen giysiler uygun karşılanamaz. Dinsel nitelikteki giysilerayrıca laiklik ilkesine ters düştüğünden daha yoğun bir aykırılıkoluştururlar".Görülmektedir ki Anayasa Mahkememiz bu kararı ile başörtüsününyasaklanmasım değil, aksine serbest bırakılmasınınAnayasa'ya aykırı olduğunu kararlaştırmıştır.Bakanlık yazısı görünümündeki Bakan Şevket Kazan'ın görüşleriAnayasa Mahkemesi kararına tesr düşmektedir.Bakanlık yazısında duruşmalara açık başla girileceği kuralınınAnayasa ile birlikte Avukatlık Yasasına da aykırı olduğu ilerisürülmektedir. Bu iddia yargı kararları ile çelişmektedir. Bir örnekvermek gerekirse: Danıştay 8. Dairesi Esas: 1992/3342, Karar:1993/2611 sayılı ve 5.7.1993 günlü kararında, başörtülü olarakstaj yapmak isteyen ve bu nedenle staj listesinden kaydı silinenbir avukat adayı ile ilgili olarak şu kararı vermiştir: "İlgili-159


lerin uyannalarına karşın türbanlı olarak staja devam eden stajyerinbu davranışının laik hukuk devleti ilkesine aykırı, avukatlıkmesleği ile bağdaşmaz nitelikte ve 1136 Sayılı Yasa'nın 5/c maddesindetanımlanan Avukatlığa engel durumu oluşturduğu açıktır."Yine Danıştay 8. Dairesi Esas: 1993/843, Karar: 1994/686 sayılıve 2.3.1994 günlü kararında aynı yönde hüküm vermiştir.Görülmektedir ki Danıştay'ımız da başı açık avukatlık yapmazorunluluğunun Anayasa ve Avukatlık Yasasına aykırı olmadığına,tam tersine başörtülü avukatlık yapmak istemenin Anayasa'nınlaiklik ilkesine ve avukatlık yasasına aykırı olduğuna kararvermiştir.O halde şeklen Adalet Bakanlığı'nın görüşü görünümündekikişisel görüşler Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına aykırıdır.Yargı kararları ile çelişki halindedir.d) Adalet Bakanı Şevket Kazan bütün bunları kişisel düşüncesiolarak açıklamış olsa idi, katılınarnakla birlikte, düşünce özgürlüğününbir sonucu olarak görürdük. Ancak Sayın Bakan kişiselgörüşlerini, Bakanlık görüşü haline getirmiş; yani bir diğer deyişlekişisel görüş ve değerlendirmeleri ile yargıçları etkileyebilmekamacı ile Bakanlık tüzel kişiliğini araç olarak kullanmıştır.Bu davranışı ile de bizzat kendisi Anayasa'ya aykırı davranmıştır.Anayasamızlll 138. maddesinin son fıkrasında "Yasama ve yürütmeorganları ile idare, mahkeme kararlarına uymak durumundadır;bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir surettedeğiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez"hükmü· yeralmaktadır.Oysa Bakanlık yazısı Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarınıtanımadığını, yargıçların bu kararlara göre değil, tam aksiyönde davranmaları gerektiğini ifade etmektedir.Bu davranış ise görevini kötüye kullanma niteliğindedir.3- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu 27-28 Mayıs 1989günleri Giresun'da yapılan 20. Olağan Genel Kurul toplantısında,160


avukatlar ve avukat stajyerlerinin mahkemelerdeki kıyafetleri ileilgili olarak Meslek Kurallarının 20. maddesini şu şekilde değiştirmiştir:"Avukatlar ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılıkve kıyafetle başları açık olarak mahkemelerde görev ya parlar.Duruşmalara Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nce şekli saptanmışcübbe ile temiz bir kıyafetle çıkarlar. Erkek avukatlar iklim vemevsim koşullarının elverdiği ölçüde kravat takarlar."Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu'nun bu kararının temeli,1136 sayılı Avukatlık Yasasının 49. maddesinin verdiği yetkidir."Avukatların Resmi Kılığı" başlığını taşıyan Yasa'nın 49. maddesiaynen şöyledir: "Avukatlar, mahkemelere Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'ninbelirleyeceği resmi kılıkla çıkmak zorundadırlar".Mahkemelerimiz kararlarında kuşkusuz yasalara uyacaklardır.Duruşmaya gelen avukatın kıyafetinin uygun olup olmadığına"keyfi" karar verecek değillerdir. Kıyafet konusunda yasa hükmünüinceleyecek mahkemelerimiz, Yasanın 49. maddesi ile bunubelirleyen yetkisinin Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne tanındığını görecekve sonuç olarak Meslek Kurallarının 20. maddesini uygulayacaktır.Zira bu karar YASA ile yetkili kılınan makamın verdiğibir karardır. Bu, mahkemeye emir veya talimat verilmesi anlamınıiçermez. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği sadece Yasanın kendisinetanıdığı yetkiyi kullanmıştır.Bu nedenle, Bakanlık genelgesinde yeralan, malıkernelerinTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurul kararını dikkate almadankendi takdirlerine göre karar verecekleri yolundaki ifadeler hukukaaykırıdır, hukuken yanlıştır.Mahkemelerimizin, yasa ile yetkili kılınan Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'nin yasal yetkiye dayanarak verdiği kararı, titizlikle uygulayacağınainanıyoruz.4- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu'nun yasanın verdiği'yetkiye dayanarak aldığı söz konusu kararı halen yürürlüktedir.Adalet Bakanlığının veya Adelet Bakanı'nın bu kararı kaldırma,değiştirme, geçersiz sayma veya benzeri bir karar alma yetkisiyoktur.161


Yürürlükte olan bu karar <strong>Barolar</strong>ımızca titizlikle uygulanacakve bu karara aykırı davranan avukat va avukat stajyerleri hakkındagerekli işlem derhal yapılacaktır.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGIBARO BAŞKANLIGIAnkara, 16.12.1996GENELGE NO: 2429/63Bayan Avukatların mahkemelerde başı açık görev yapmalarıile ilgili Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'inn 23.11.1994 gün ve 1826/52say11ı genelgesini ortadan kaldırmayı amaçlayan Adalet Bakanlığı'mn,Anayasa'ya ve yasalara aykırı işleminin, öncelikle yürütülmesinindurdurulmasına ve daha sonra iptaline karar verilmesiistemi ile, Danıştay 8. Dairesi'nde 12.12.1996 tarihinde1996/5341 Esas No. ile dava açılmıştır.Dava dilekçesinin ve konu ile ilgili kamuoyu duyurusunun birerörneği ilişikte sunulmuştur.İsteyen <strong>Barolar</strong>ımız davaya müdahil olarak katılabilirler.Bilgilerinizi rica ederim.SaygılarımlaEki: Dava Dilekçesi veKamuoyu DuyurusuTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN162


KAMUOYU DUYURUSUAnkara, 13.12.1996Bayan avukatların mahkemelerde başı açık görev yapmaları ileilgili Türkiye Barölar Birliği'nin 23.11.1994 gün ve 1826/52 sayılıGenelgesi'ni ortadan kaldırmayı amaçlayan Adalet Bakanlığı'nın19.11.1996 günlü ve 19-92-16977 sayılı genelgesi aleyhine, bugenelgenin Anayasa'ya ve Yasalara aykırı olması nedeni ile, Danıştıştay'daBirliğimizce iptal davası açılmıştır.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.NOT:Dava dilekçesi örneğiTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nden alınabilir.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSayı: 2418 Ankara, 12.12.1996YÜKSEK DANIŞTAY BAŞKANLIGI'NAANKARAYürütmenin Du-rdurulmasıİstemlidir.DAVAClLARDA VALITürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiKaranfil Sokak 5/62 Kızılay-ANKARAAdalet BakanlığıANKARAİSTEMİN ÖZETi : Adalet Bakanlığı'nın Cumhuriyet Başsavcılıklarına,Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlıklarına ve Bölgeİdare Mahkemesi Başkanlıklarına. gönderdiği, Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'nin avukatların resmi kılıkiarını düzenleyen 23.11.1994163


tarih ve 1826/52 (Ek-1) sayılı genelgesinin değiştirilmesini amaçlayan19.11.1996 tarih ve 19-92-16977 sayılı (Ek-2) yazısıyla oluşanişlemin öncelikle YÜRÜTÜLMESiNİN DURDURULMASINAve daha sonra İPTALiNE karar verilmesi istemlidir.TEBLİG TARİHİ : Dava konusu yapılan işlem yazılı olarakbildirilmemiş olup, bu işlemden 19.11.1996 tarihinde haberdarolunınakla işbu dava süresi içinde açılmıştır.bayan avukatlarınOLAYLAR : 1- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği,başları açık olarak görev yapmaları gerekir iken, başları kapalı vetürbanlı olarak, erkek avukatların kravatsız, saç ve sakallarıuzamış, erkek ve kadın avukatların kot pantolonlarla, yapılarınave boylarına uymayan yırtık, sökük, renkleri solmuş ve nitelikleriniyitirmiş, eskimiş cüppelerle görev yapmaya devam ettiklerininve bu davranışlarının bir çok vatandaş tarafından yadırgandığının,Avukatlık mesleği hakkında hoş olmayan değerlendirmelereneden olduğunun Birliğe ulaşan yazılı ve sözlü yakınmalardananlaşılması üzerine, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 49.maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, Baro Başkaniıkiarına hitaben23.11.1994 tarih ve 1826/52 sayılı Genelgeyi çıkarmıştır. Bugenelgede, sözü edilen davranışlar içinde olan avukatların dikkatlerininyazılı olarak çekilmesi, uymamakta direnenler hakkındaAvukatlık Kanununun 72/a, 134 ve 135 ve müteakip maddelerigereğince değerlendirme ve işlem yapılması; yani disiplin cezasıuygulanması öngörülmüştür. Bu Genelge Adalet Bakanlığı Hukukİşleri Genel Müdürlüğü'nün 1.2.1995 tarih ve B030HİG000000-7-16-1 791 sayılı yazısı ile Cumhuriyet Başsavcılıklarına, DevletGüvenlik Mahkemesi Başsavcılıklarına ve Bölge İdare MahkemesiBaşkaniıkiarına duyurulmuştur. (Ek-2)2- Davalı Bakanlık tarafından, bu kez, 19.11.1996 gün ve 19-92-16977 sayılı yazı, C. Başsavcılıklarına, Devlet Güvenlik MahkemesiBaşsavcılıklarına ve Bölge İdare Mahkemesi Başkanlıklarınagönderilerek, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin anılan genelgesininAnayasaya, Avukatlık Kanununa, Avukatlık Meslek Kurallarınaaykırı olduğu açıklanıp "......... Yukarıda açıklanan sebeplerleAnayasa, Avukatlık Kanunu, 01.01.1975 tarihli Resmi KılıkYönergesine aykırı, başörtülü Avukatlar hakkında yanlış anla-164


maya ve uygulamaya yol açan 01.02.1995 gün ve B030HİGOOOOOO7-16-1791 sayılı yazımız yürürlükten kaldırılmıştır" denilmiştir.3- 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 49. maddesi uyarıncaAvukatların mahkemelere hangi kılıkla çıkacaklarını belirlemeyetkisi münhasıran Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne verilmiş olup,Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin bu konuda yapacağı düzenlemelerAdalet Bakanlığı'nın onamasına tabi tutulmamıştır. Adalet Bakanlığı'nınyapacağı tek şey, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Avukatlarınresmi kılıkiarına ilişkin olarak yapacağı düzenlemeyi, budüzenlemeye herhangi yeni bir öge katmaksızın ya da bu düzenlemeyideğiştirmeksizin, olduğu gibi, adli teşkilata dağıtmaktanibarettir. Nitekim, 1.2.1995 tarihli Bakanlık yazısı ile de bu yapılmıştır.Oysa iş bu davaya konu yaptığımız 19.11.1996 tarih ve19-92-16977 sayılı Bakanlık yazısı.ile Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği tarafındanavukatların resmi kılıkiarı ile ilgili olarak yaptığı herhangibir düzenleme adli teşkilata duyurulmamakta, tam tersine1.2.1995 tarih ve B030HİG0000007-16-1 791 sayılı Bakanlık yazısıyürürlükten kaldırılmak suretiyle, aynı zamanda 1826/52 sayılıTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genelgesinin de değiştirilmesi amaçlanmışve bu Genelgeye yeni bazı ögeler eklenmiş bulunmaktadır.Şöyle ki; 19.11.1996 tarihli yazıda Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin23.11.1994 tarih ve 1826/52 sayılı Genelgesinin başörtülü bayanavukatlada ilgili kısmı, Anayasa, Avukatlık Kanunu ve MeslekKuralları açısından değerlendirilmekte ve bu değerlendirme sonucundasözü edilen Genelgenin başta Anayasa'nın çeşitli hü~kümleri olmak üzere, Hukuka aykırı olduğu yolunda bir tespityapılarak, başörtülü avukatları duruşmaya kabul edip etmemeyihakimin takdirine, bu tür avukatların adiiye binaları ile adliyebinaları içindeki icra daireleri, yazı işleri müdürlükleri ve kalemleregiriş ve çıkışlarının düzenlenmesini ise Cumhuriyet Başsavcılıklarının,Adalet Komisyonu Bşakanlıklarının, Hakim veCumhuriyet savcılarının yetkilerine bırakmaktadır. Böylece, başlarıkapalı ve türbanlı avukatların mahkemelerde, Avukatlıkmesleğini mutlak surette icra edemeyeceklerini öngören23.11.1994 tarih ve 1856/52 sayılı Türkiye <strong>Barolar</strong> Birligi Genelgesinindeğiştirilmesi amaçlanmakta ve yasa ile Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'ne tanınmış olan kimi bazı yetkiler 1136 Sayılı Yasaya165


aykırı olarak Hakimlere, Cumhuriyet Başsavcılıklarına, AdaletKomisyonu Başkanlarına, Hakim ve Savcılara tanınmak suretiyle,başları kapalı ve türbanlı avukatların sözü edilen yerlerdeAvukatlık mesleğini icra etmelerine olanak tanımak istenmektedir.1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 49. maddesinin verdiğimünhasır yetkiye dayanılarak Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği tarafındançıkarılan bir genelgenin bu şekilde değiştirilmesini öngören19.11.1996 tarihli Bakanlık yazısı (İşlemi), salt bir duyurucu (=yolgösterici) işlem niteliğinde olmayıp, icrai bir işlem niteliğindedir;ve de bu icrai işlem Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Avukatların resmikılıkiarını münhasıran düzenleme yetkisine tecavüz ederek Birliğinmenfaatini ihlal etmekle, aşağıda açıklamaya çalışacağımıznedenlerle hukuka açıkça aykırı olup uygulanması halinde giderilmesigüç zararlar da dağuracağından bu işlemin iptali ve önceliklede yürütülmesinin durdurulması istemi ile iş bu davanınaçılması zorunlu olmuştur.İPTAL NEDENLERİ: 1- Dava konusu yapılan işlem, öncelikleaçık ve bariz bir yetki tecavüzüdür. Avukatların duruşmalarahangi kılık ve kıyafetle çıkacaklarını belirleme veMeslek Kuralı koyma yetkisi 1136 Sayılı Avukatlık Yasası ileTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne verilmiştir.Avukatlık Yasasının 49. maddesinde "Avukatlar mahkemelere,Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin belirteceği resmi kılıkla çıkmak zorundadır"hükmü yer almakta,Aynı Yasa'nın ll 717. maddesi ile de " ... uyulması zorunlu MeslekKunillarını tesbit etmek. .. " Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu'nagörev olarak verilmektedir.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin 20. Olağan Genel Kurul'unda daAvukatlık Meslek Kurallarının 20. maddesi görüşülmüş ve "...Avukatlar ve Avukat Stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetlebaşlarıaçık olarak mahkemelerde görev yaparlar ..." şeklindekabul edilmiştir (Ek-3).Nitekim Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün04.0S.1992 tarihli ve 47088/34780 sayılı yazısıyla bu yetkininTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne ait olduğu _kabul edilmek~edir (Ek-4).166


Adalet Bakanlığı, dava konusu işlemi ile; Yasanın Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'ne verdiği bu yetkileri ve bu yetkilere dayanılarakyapılan düzenlerneleri işlevsiz hale getirrnek istemekte ve Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği düzenlernelerinin Anayasa ve Yasalara aykırı olduğunuve bu düzenlernelere uyulrnarnasını istemektedir. BöyleceTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin yasa ile verilen avukatların kılık vekıyafetlerini düzenleme yetkisine tecavüz edilmektedir. Hiç biryasada Adalet Bakanlığı'na böyle bir yetki ve görev verilmemiştir.Bu bakırndan dava konusu işlem hukuka ve Anayasa'nın 6/sonmaddesindeki "hiç bir kimse veya organ kaynağını Anayasa'danalmayan bir devlet yetkisi kulanarnaz" hükmüne de aykırıdır.Dava konusu yapılan Adalet Bakanlığı işlemi, bayan avukatlarınmesleklerini başları kapalı (türbanlı) olarak yapıp yaparnayacaklarınıHakirnlerin, Cumhuriyet Savcılarının, Adalet KomisyonuBaşkanlarının takdirine bırakmak suretiyle Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'nin bu şekilde meslek yapılmasının yasaklanmasım öngörendüzenlemesini değiştirmeye kalkışrnakta ve sonuç olarak bayanavukatların başları kapalı (türbanlı) kılıkla mesleklerini icraetmelerine olanak tanımaktadır. Davalı Adalet Bakanlığı avukatlarınınresmi kılıkiarını belirlernede o denli yetkisizdir ve dedava konusu yaptığımız işlem ile Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin bukonudaki yetkisine o denli ağır ve bariz bir biçimde tecavüz etmektedirki, dava konusu işlemi hukuke~ doğmuş bir işlem olarakkabul etmeye dahi olanak yoktur. Bir başka anlatırnla, dava konusuyapılan işlem, bu denli ağır bir yetki sakatlığınedeniyle yokhükmündedir (=keenlernyekundur). Bu nedenle, takdiri YüceHey'ete ait olmak üzere, öncelikle dava konusu işlemin yok hükündeolduğunun tespitini arz ve talep etmekteyiz.2- Dava konusu yapılan işlem, T.C. Anayasa'sının 138.maddesinin 2. fıkrası hükmüne de açıkça aykırıdır. Anayasa'nınanılan hükmüne göre, hiç bir organ, makam, merci vekişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimiereemir ve talimat veremez, genelge gönderernez, tavsiye ve telkindebulunarnaz. Dava konusu işlem ile, başları kapalı ve türbanlıavukatlar tarafından Avukatlık rnesleğinin icra edilip edilerneyeceğihususu ilk bakışta Yargıçların, Cumhuriyet Savcılarının,Adalet Komisyonu Başkanlarının takdirine bırakılıyor gibi gö-167


zükmektedir. Ancak bu sadece dış görünüştedir. Bu işlem ile başıörtülü olarak Avukatlık mesleğini icra etmenin yasaklanmasınınAnayasaya ve Hukuka aykırı olduğu uzun uzun anlatılmaktadır.Böylece dolaylı bir şekilde Hakimlere, Cumhuriyet Savcılarına veAdalet Komisyonu Başkanlarına, bu konuda kendilerine verilmişgibi görünen takdir yetkisini başörtüsünü yasaklama doğrultusundakullanmaları halinde Anayasa ve Hukuka aykırı hareketetmiş olacakları telkin edilmiş olmaktadır.3- Dava konusu İşlem Anayasa'nın Başlangıç 2 ve 24.maddelerine açıkça aykırıdır.Anayasanın 2. maddesinde "Cumhuriyetin nitelikleri" sayılmaktave Türkiye Cumhuriyeti "demokratik laik ve sosyal hukukdevletidir" denilmektedir. Bu maddenin değiştirilmesi yine Anayasa'yagöre teklif dahi edilememektedir. Laiklik, devlet yönetiminde,toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde evrensel hukukun,aklın ve bilimin egemen olmasıdır. Bu nedenledir ki, laiklik dinve vicdan özgürlüğünün temelidir.Din ve vicdan özgürlüğü herkesin inandığı gibi davranması,yaşaması ve hatta giyinmesi sonucunu doğurmaz. Aksinin düşünülmesitoplumda herkesin inancına göre yaşaması ve bu yaşamıdüzenieyecek farklı hukuk kurallarının uygulanmasını ve giderekde çok hukuklu bir sistemi getirir, gerekli kılar. Böyle bir durumunise Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı olacağı tartışmasızdır.Anayasanın başlangıç bölümünde "Hiç bir düşünce ve mülahazanın......... Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinkarşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesiningereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikayakesinlikle karıştırılmayacağı", açıkça vurgulanmaktadır.Anayasal bu düzenlemeler karşısında, hiç kimsenin, özelliklede kamu görevlilerinin hiç bir nedenle kamusal ilişkilerini tavırve davranışlarını, kılık ve kıyafetini inancına göre belirlemehakkı bulunmamaktdır.1136 Sayılı Yasanın 1. maddesine göre "Avukatlık, kamu hizmetive serbest bir meslektir" Avukatlık kamu hizmeti olduğuna168


göre, bu görev yapılırken, avukatın kılık ve kıyafetini kendi diniinançlarına göre düzenlemesi, giyinmesi Anayasanın anılanmaddelerine· aykırı düşer.Nitekim Anayasa Mahkemesi'nin 5.7.1989 gün ve 20216 sayılıResmi Gazetede yayınlanan E: 1989-1 ve K: 1989-12 sayılı kararında" ... Anayasa kurallarının amaç ve yönünü belirleyen başlangıçkısmında Atatürk'ün inkılap ve ilkeleri doğrultusundaTürkiye Cumhuriyeti'ni çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmiyönünde hiç bir düşünce ve görüşün Atatürk milliyetçiliği, ilke veinkılapları ile medeniyetçiliği karşısında koruma göremiyeceği velaiklik ilkesi gereği kutsal din duygularının devlet işlerine kesinlikle_karıştırılmayacağının bildirilmesi laiklik ilkesinin Atatürkilkeleri arasında ne denli önemli bir yeri olduğunun açık bir kanıtıdır.Anayasa'nın 2. maddesi ile de din kurallarının devlet yönetimindeegemen bir güç olamayacağı kesinbir biçimde ortayakonmuştur. Dinsel olsun olmasın, çağdaşlığa aykırı devrim yasalarınınöngördüğü düzenleme ile çelişen giysiler uygun karşılanamaz.Dinsel nitelikteki kıyafetler din özgürlüğünün anayasalsınırları dışında bulunmaktadır ... " denilmiştir.Anayasa Mahkemesi 31.7.1991 gün ve 20946 sayılı Resmi Gazetedeyayınlanan 9.4.1991 gün ve Esas: 1990/36, Karar: 1991/8sayılı kararında da aynı hususları belirtmiş ve yukarıda numarasıverilen kararına göre dini gerekçelerle başörtüsüne müsaade etmeninAnayasa'ya aykırı olduğuna ve bu nedenle yasa hükümlerininbuna aykırı şekilde, yani başörtüsüne müsaade eder biçimdeyorumlanamayacağına karar vermiştir.Danıştay 8. Dairesi de 25.02.1974 tarihli ve E: 1973/2964, K:197 4/960 sayılı kararında avukatın başörtüsü ile duruşmaya girmeistemini Anayasa ve mesleğin gerekleri açısından irdeleyip"Davacının. bu tutumunun öncelikle Anayasa'nın laiklik ilkesi vehukuk devrimi yönünden incelenmesi gerekmektedir. Gerçektenkısa şekliyle din ve devlet işlerinin birbirinden bağımsız şekildeyürütülmesi olarak tanımlanabilen laiklik ilkesi mevzuatın dinkurallarından tamanen bağımsız, dünyevi ve objektif esaslaragöre düzenlenmesini gerekli kılmaktadır. Cumhuriyetin hukukdevriminin nedenlerinden birini teşkil eden bu ilke yürürlüktekibütün kanun tüzük ve yönetmeliklerin anayasal dayanağıdır.169


Laiklik ilkesinin zorunlu sonucu olarak kamu hizmetlerinin dedayandıkları kanunlar gereği din kurallarından bağımsız, dünyeviesaslar çerçevesi içinde yerine getirilmesi ve kamu hizmetleriningörevlerini yerine getirirken laiklik ilkesini anayasal bir üstkural ve mevzuatı düzenleyici ana ilke olarak öncelikle gözönünde tutmaları zorunludur. Aksine tutum ve davranışlar,mevzuatta açık yasaklama bulunmazsa dahi, Anayasanın laikliküst kurallarına aykırılıkları yönünden hukuka uygun düşmez.Duruşmalara başı açık olarak çıkmasına dini inançları bakımındanimkan görernediğini kesinlikle beyan eden davacının, birkamu hizmeti o'lan avukatlığı laiklik ilkesine aykırı biçimde, dinikurallar çerçevesi içinde yapma hususunda ısrarlı bir tutumiçinde bulunduğu açıktır. Anayasa'nın üst kuralları yönündendurum böyle olduğu gibi., ..... Avukatların duruşmalara arzu veinançlarına göre şapka, bere, tekke, başörtüsü ile girmeleri meslekgereklerine de açık bir aykırılık teşkil eder" sonucuna varmıştır.olarak başınıDava konusu işlernde ise "... bir dine inanmak ve onun gereğiörtrnek -türbanla duruşmalara girmek- inanç özgürlüğü.... " olarak nitelendirilmiştir.Yine Danıştay 8. Dairesi 5.7.1993 gün, Esas: 1992/3342, Karar:1993/2611 ve 2.3.1994 gün, Esas: 1993/843, Karar: 1994/686 sayılıkararlarında da aynı husus belirtilmiş ve şöyle denilmiştir. "ilgililerinuyarmalarına karşın türbanlı olarak staja devam edenstajyerin bu davranışının laik hukuk devleti ilkesine aykırı, avukatlıkmesleği ile bağdaşmaz nitelikte ve 1136 sayılı Yasanın 5/cmaddesinde tanımlanan avukatlığa engel durumu oluşturduğuaçıktır."Yukarıda açıklandığı ve yargı kararlarında da belirtildiği üze.re, Anayasa'nın 24. maddesinde yer alan "din ve vicdan" özgürlüğü;kamu görevi olan Avukatlık mesleğini yaparke'n dini inançgereği de olsa türbanla duruşmaya girebilmeyi kapsamaz. Bununaksi düşünülürse resmi kılıktan söz edilemez. Anayasada öngörülendin ve vicdan özgürlüğü arasına Avukatlık mesleğini yaparkenbaşörtü -türban- giyebilmek sıkıştırılamaz. Din ve vicdanözgürlüğü vardır. Ancak davranış ve eylem özgürlüğünün Anaya-170


sal sınırları bulunmaktadır. Dinsel inanç gereği de olsa örtünmedin ve vicdan özgürlüğü kapsamında düşünülemez. Çağdaş DemokratikLaik Cumhuriyetin ve Türk Devrimlerinin ilkeleri iletürban ~başörtüsü- bağdaşmamaktadır.Bu nedenledir ki Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin avukatların kılıkve kıyafetleri ve başları açık olarak duruşmaya girmelerini zorunlugören genelgesi Anayasa'nın başlangıç, 2, 24. maddelerineuygundur. Asıl Anayasa'nın anılan maddelerine aykırı olan davakonusu işlemdir. Bu açıdan davalı Adalet Bakanlığı'nın dava konusuişlem ile kamu yararı ve hizmet gereklerini gözetmediği,tam tersine mensubu bulunduğu siyasal partinin amaç ve çıkarlarıdoğrultusunda hareket ettiği de açık olup, işlem bu yönüylemaksat unsuru yönünden de hukuka açıkça aykırıdır; ve de yetkisaptırması ile de maluldür.4- Dava konusu işlem Anayasa'nın 138. maddesinin sonfıkrası hükmüne de açıkça aykırıdır.Yukarıda belirtildiği üzere, dava konusu işlernde avukatlarınbaşı açık olarak mahkemelerde görev yapması ilkesi Anayasa veYasalara aykırı olarak nitelenmiştir.Buna karşın yukarıda tarih ve numaraları verilen AnayasaMahkemesi ve Danıştay kararlarında başı açık olma koşulunundeğil, tam aksine başörtüsüne izin vermenin Anayasa ve Yasalaraaykırılığı belirtilmektedir.Bu durumda dava konusu işlem ile Adalet Bakanlığı, AnayasaMahkemesi ile Danıştay kararlarını hiçe saydığım, tanımadığınıbelirtmekte ve yargıçlara da bu kararları tanımama telkinindebulunmaktadır.Bu davranış ise "Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkemekararlarına uymak zorundadır" diyen Anayasa'nın 138.maddesinin son fıkrasına aykırıdır.5- Dava konusu işlem Avukatlık Yasasına, Meslek Kurallarınada açıkça aykırıdır.Davalı idarenin dava konusu işleminde; AvukatlıkYasasındaAvukatların başları açık olarak görev yapacaklarına dair bir hü-171


küm bulunmadığı ve Meslek Kuralları'nın 20. maddesinin deAnayasa'ya aykırı olduğu iddia edilmiştir.Yukarıda da açıklandığı gibi, Avukatlık Yasasının 49. maddesiAvukatların kılık ve kıyafetlerinin Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ncebelirleneceğini, 11717. maddesi de Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği GenelKurullarının avukatların uymaları gereken Meslek Kurallarınıbelirleyeceğini, 9. maddesinde de avukatın "Kanuna ahlaka,mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağıma ..." şeklindeyemin yaparak mesleğe başlayabileceği, 5/c maddesinde de"... mesleğe yaraşmayacak tutum ve davranışların ..." avukatlığakabule engel olduğu hükümleri yer almaktadır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu da Yasanın kendisineverdiği yetkiyle Meslek Kurallarının 20. maddesinde avukatlarınbaşları açık olarak görevlerini yapabileceğini hükme bağlamıştır.Bu yasal düzenlemeler karşısında hala Avukatlık Yasasında Avukatlarınbaşları açık olarak görev yapacaklarına dair bir hükümbulunmadığnı iddia etmek sanırız davalı Bakanlığın gerçek amacınınmahkemeleri baskı altında tutarak avukatların türbanlı duruşmalarakabulünü sağlamak olduğunu göstermektedir.Diğer yandan, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulunca kabuledilen Meslek Kurallarının 20. maddesi Yasaya, Anayasaya aykırıise, bunun yolu bu kuraini iptali için Adalet Bakanlığı'nın davaaçmasıdır. Bir genelgeyle mahkemelere yasalara uyulmamasınıtelkin ve tavsiye etmek olmamalıdır.Kaldı ki, avukatların türbanlı olarak duruşmaları girmesınıengelleyen açık bir Yasa kuralı olmasa bile, avukatin türbanlıolarak duruşmaya girmesi Danıştay 8. Daire kararında belirtildiğiüzere " ... mevzuatta açık yasaklama bulunulmasa dahi, Anayasanınlaiklik üst kurallarına aykırılıkları yönünden uygundüşmez ... "Bu nedenle en az <strong>Barolar</strong> kadar, başta yargıç ve savcılarınAnayasa'nın başlangıç ve 2. maddeleri nedeniyle laikliğe aykırıtutum ve davranışlara izin vermemeleri ve bu konularda duyarlıolmaları Anayasal bir zorunluluktur. Oysa dava konusu işlem ileYargıç ve Savcılar laikliğe aykırı eylemiere yandaş olmaya, göz172


yummaya zorlanmaktadır.Anayasa'ya aykırıdır.Bu yönüyle de dava konusu işlemTürkiye Cumhuriyeti'nin sağlam temellerinden başlıcası olanTürk Adaletinde savunma görevi üstlenen Türk Avukatlarının,Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk Devrimlerinin ilkelerine uygundavranması zorunludur. Başı açık çalışmak, resmi yerde,meslekicrası sırasında başı açık bulunmak toplumsal düzeyin sonucudur.Dinsel örtüyü, uygar giysi ile, Avukatların mesleki kılıkiarı ilebağdaştırma imkanı yoktur. Başörtüsü ile Avukatlık yapılmasınaolur verilemez. Bu nedenle; Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana,Anayasaların rehber aldığı Atatürk ilkelerine uymayan, TürkToplumunun uygar yaşantısına ve geleceğine ters düşen tutum vedavranışları Avukatlık Mesleğine yaraşır kabul etmek aslamümkün değildir.YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI GEREKTiREN NE­DENLER: Yukarıda açıklama:ya çalıştığımız nedenlerle, baştaAnayasa'ya açıkça aykırı olan ve yetki ve maksat unsurları yönündenağır sakatlıklada malul bulunan dava konusu işleminuygulanması halinde, giderilmesi güç zararlar da doğacaktır.Şöyle ki:1- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun49. maddesinin kendisine tanıdığı Avukatların resmi kılıkiarınıbelirleme yetkisinden yoksun bırakılmak istenmektedir.2- Hakimler, Cumhuriyet Savcıları ve Adalet Komisyonu Bşakanlarıkendilerine dava konusu işlem ile tanınmış bulunan takdiryetkisini kullanarak bir yasaklama işlemi tesis ettiklerinde,aslında kendilerinin görev ve yetki alanı içinde bulunmayan birkonuda tavır takınmış olacaklardır. Başları kapalı ve türbanlfavukatların Avukatlık mesleğini icra etmelerinin Hakimler,Cumhuriyet Savcıları ve Adalet Komisyonu Başkanları tarafındanyasaklanması halinde, dava konusu işlemi tesis ederek bu konudakigörüşünü ortaya koymuş olan Adalet Bakanı ile çatışmayagirmiş olacaklar ve Bakan ile karşı karşıya geleceklerdir. Bu durum,Hakimler ve Savcıların tüm özlük işleri hakkında kararvermeye yetkili kılınmış bulunan, Adalet Bakanı'nın Başkanı,Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın da doğal üyesi olduğu Hakimler173


ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun, bu oluşum biçimi de dikkatealındığında, bu yönde işlem tesis eden Hakimler ve Savcılarınözlükişleri açısı_ndan önemli sakıncalar ortaya çıkaracaktır.3- Dava konusu işlem Anayasa'ya Yasalara aykırı olmaklabirlikte, bazı yargıç ve savcıların gereğini <strong>Barolar</strong> yapsın düşüncesiile türbanlı avukatı duruşmaya alması, bazı yargıç ve savcılarında Anayasa ve Yasa gereği türbanlı avukatı duruşmaya almamasısonucu farklı uygulamalar gündeme gelecektir. Nitekimdava konusu işlem bu amaçla yapılmıştır. Bu farklı uygulamalarise gereksiz ve haksız yere yargıç ve savcılada bazı siyasi kadrolarıve grupları karşı karşıya getirecektir. Türbanla ·.duruşmayaavukatın kabul edilmesi veya edilmemesi yargıç ve savcının kişiseltavrı olarak algılanacaktır. Bunun dağuracağı olumsuz sonuçlarıkestirrnek o kadar da zor değildir. Nitekim Gümüşhane BaroBaşkanı Av. Ali Günday türbanlı olarak görev yapan bir avukathakkında disiplin işlemi yapması nedeniyle bir yobaz tarafındanhaince öldürülmüştür.Bu çok önemli ve Türk yargısını zedeleyecek nitelikteki sakıncalarıönleyebilmek için gecikilmeksizin yürütmeyi durdı.ırma kararıverilmesi gerektiğine inanıyoruz. Esasen Anayasa Mahkemesi'nintürbanla ilgili kararları ve avukatların türban konusu ileilgili Danıştay 8. Dairesi'nin ve Dava Daireleri Kurulu kararlarıgQizönüne alındığında, hukuka aykırılığı çok açık olan Bakanlıkişleminin, büyük bir yargı karışıklığına neden olmaması için, savunmadahi beklenıneden yürürlüğünün durdurulması büyük bir- zorunluluktur.SONUÇ VE iSTEM : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerlehukuka açıkça aykırı ve uygulanması halinde giderilmesigüç zararlar doğuracak olan Adalet Bakanlığı'nın 19.11.1996 tarihve 19-22-16977 sayılı işleminin öncelikle YÜRÜTÜLMESiNİNDURDURULMASINA ve daha sonra İPTALiNE karar verilmesinisaygıyla arz ve talep ederiz.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiAdınaBaşkan Prof. Dr. Eralp ÖZGEN174


EKLERİ:1- Adalet Bakanlığı'nın 1.2.1995 tarih veB030HİG000000-7-6-l 791 sayılı yazısı örneği (Ek-1)2- Adalet Bakanlığı'nın 19.11.1996 tarih ve19-92-16977 sayılı yazısı örneği (Ek-2)3- Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin 2.6.1989 tarihli752/23 No.lu Genelgesi örneği (Ek-3)4- Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü'nün04.08.1992 gün ve B030HİG0000008-47088-34780sayılı yazısı (Ek-4)BARO BAŞKANLI


T.C.DANlŞTAYSekizinci DaireEsas No: 1996/5341Davacı ve Yürütmenin Durdurulmasını İsteyen : Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği Karanfil Sok. 5/62 Kızılay- ANKARADavalı : Adalet BakanlığıDavanın Özeti : Dava, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğinin avukatlarınkıyafetlerine ilişkin 23.11.1994 gün ve 1826/52 sayılı Genelgesinin,tüm Adli Teşkilata duyurulması hakkındaki Adalet BakanlığıHukuk İşleri Genel Müdürlüğünün 1.2.1995 günlü genel yazınınyürürlükten kaldırılmasına ilişkin olarak Cumhuriyet Başsavcılıklarına,Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılıklanna veBölge İdare Mahkemesi Başkanlıklarına gönderilen genel yazı ileoluşturulan 19.11.1996 günlü ve 19-92-16977 sayılı Adalet BakanlığıHukuk İşleri Genel Müdürlüğü işleminin iptali ve yürütmenindurdurulması istemiyle açılmıştır.Danıştay Tetkik Hakimi Yeniay Kaya'nın Düşüncesi :Davalı idarenin savunması alınıncaya kadar yürütmenin durdurulmasıgerektiği düşünülmektedir.Danıştay Savcısı Yücel ırmak'ın Düşüncesi : Davacı Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı, Adalet Bakanlığı'nca CumhuriyetBaşsavcılıklarına, D.G.M. Başkanlıklarına ve Bölge İdare MahkemesiBaşkaniıkiarına gönderilen 19.11.1996 gün ve 19-92-16977 sayılı genelgenin iptalini ve öncelikle yürütmesinin durdurulmasını istemektedir.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğinin 23.11.1994 gün ve 1826/52 sayılıgenelgesi ile, avukatların yasal düzenleme ve mesleğin onurunaaykın biçimde kılıklarla mahkemelerde, savcılıklarda, koridorlardave kaleml~rde dolaşıp görev yaptıkları belirtilmiş, bu aradabayan avukatların başları açık olarak görev yapmaları gerekirken,başları kapalı ve türbanlı olarak görev yapmaya devam ettikleri,bu durumun yakınmalara neden olduğu, ifade edilerek bukonuda 1.2.1975 günlü yönerge ve meslek kurallann::.n 20. mad-176


desi hükümlerinin titizlikle takip edilmesi, aykırı davrananlarınyazılı olarak uyarılıp, uymamakta direnenler hakkında ·gerekliyasal işlemlerin yapılması istenilmiştir.Adalet Bakanlığı'nın 1.2.1995 gün ve 1791 sayılı genelgesi ile,yukarıda ~çıklanan genelge hükümlerinin hayata geçirilmesi vebu genelgeye uymayanlar hakkında disiplin işlemi yapılması yönündenbarolara yardımcı olmak için gerekli özenin gösterilmesiistenilmiştir.Uygulama bu şekilde devam ederken dava konusu 19.11.1996gün ve 16977 sayılı genelge çıkarılarak yukarıda yazılı genelg~yürür 1 ük ten kaldırılmıştır.Dava konusu genelgede yazılan tüm açıklama ve gerekçeler,23.11.1994 gün ve 1826/52 sayılı <strong>Barolar</strong> Birliği Genelgesinde yeralan bayan avukatların görev yaparken başlarının açık olmasızorunluluğu ile ilgilidir. O halde daha önceki Bakanlık Genelgesiyürürlükten kaldırılırken, <strong>Barolar</strong> Birliği Genelgesi de hükümsüzhale getirilmektedir. Genelge ile, bu konu, din ve vicdan hürriyeti,Anayasanın çeşitli hükümleri, Avukatlık Kanunu hükümleri ve. meslek kuralları açısından ayrıntılı olarak değerlendirilmekte,avukatların mahkemelere, İcra dairelerine ve adiiyenin diğer bölümlerinebaşı örtülü girmelerine engel hüküm bulunmadığı, <strong>Barolar</strong>Birliğinin Anayasaya göre kanunla ya.;;aklanabilen bir konuyumeslek kuralı haline getirerek açık Anayasa ihlali yarattığı,1.1.1975 günlü resmi kılık yönergesinde başörtüsünün yasaklanmadığı,yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir vetalimat verilemeyeceği, duruşma düzeninin sağlanmasının yalnızcahakime ait olduğu, başörtülü avukatın duruşmaya kabuletmemenin hakimin, diğer yerlerde ise Cumhuriyet Başsavcısı,komisyon başkanı hakim ve savcıların yetkisinde olduğu belirtilerek,başörtülü avukatlar hakkında yanlış anlama ve uygulamayayol açan genelgenin yürürlükten kaldırİldığı açıklanmıştır.Genelgede avukatların başörtülü olarak görev yapıp yapamayacağıkonusunun ilgili hakim veya savcının takdirinde olduğubelirtilmekle birlikte, başı açık olmayanların görev yapmasınaengel olmanın, Anayasa ve yasalara göre suç teşkil ettiği açıkça177


vurgulanmış, hakim ve savcı yetkili kılınarak baronun getirdiğikıyafet birliği ilkesi ortadan kaldırılmıştır. Genelge bu hali ileetkili, başörtülü avukatların görev yapabilmesi yönünden bağlayıcıolup idari davaya konu teşkil edebilecek niteliktedir.1136 sayılı Avukatlık Kanununun 49. maddesinde, avukatlarmmahkemelere, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğinin belirleyeceği resmi kılıklaçıkmak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır. Bu hükme ·göre avukatların resmi (görevle ilgili) kılıklarmm tesbite tek yetkilimakam <strong>Barolar</strong> Birliğidir. Bu konu Bakanlığın onayına dabağlı değildir.Resmi kılık ve kıyafet, bu konuyu düzenlemeye yetkili mercilercetesbit edilir. Meslekle ilgili herkes için aynıdır.Avukatlarm resmi kılıkiarı konusu başörtülü olarak görev yapıpyapamayacakları hususunu da içine aldığma göre, hakimetakdir yetkisi verilerek kılık-kıyafet konusunda kişilere göre değişikseçenekler yaratılması, "resmi kılık" anlayışı ile bağdaştırılamaz.Kaldı ki, <strong>Barolar</strong> Birliğinin bu konudaki yetkisine Bakanlıkgibi, hakim veya savemın karışması mümkün değildir.Sonuç olarak bu konudaki genelge hukuka aykırı olduğu gibi,uygulanması çeşitli tartışma ve sorunları da birlikte getirecektir.Açıklanan nedenlerle yürütmenin durdurulmasının uygun olacağıdüşünülmektedir.TÜRK MiLLETi ADlNAHüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince işin gereği görüşüldü:Dava, davalı idarenin, avukatların kılık ve kıyafetleri hakkındaTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliğince yayımlanan 23.11.1994 gün ve 1826/52sayılı Genelgenin, Yargı Teşkilatma duyurulmasma ilişkin, AdaletBakanlığı'nın 1.2.1995 günlü genel yazısının yürürlükten kaldırıldığıve avukatların mahkemelerde başları açık olarak görevyapacaklarına dair, Avukatlık Meslek Kurallarının 20. maddesinin,Anayasaya aykırı olduğu, Avukatlık Yasasında başörtülüavukatların Mahkemelere, icra dairelerine ve Adliyelere girmele-178


ine engel bir kuralın yeralmadığı, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğince çıkarılan1.1.1975 günlü Kıyafet Yönergesine uygun giyinen ve yüzükim olduğunu anlamaya uygun şekilde açık olan başı örtülüavukatı duruşmaya kabul edip etmemenin, tamamen hakimintakdirinde olduğu, Adiiye binaları ile Adiiye içinde bulunan yerleregiriş ve çıkışın düzenlenmesinin ise, Cumhuriyet Başsavcıları,Adalet Komisyonu Başkanları, Hakim ve Cumhuriyet Savcılarınınyetkileri içerisinde olduğu hakkındaki 19.11.1996 günlüyazısı ile oluşturulan işlemin iptali ve yürütmenin durdurulmasıistemiyle açılmıştır.1136 sayılı Avukatlık Yasasının 49. maddesi uyarınca, Avukatlarınresmi kılık ve kıyafetlerini belirleme yetkisi Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliğine aittir.Bu yetki, Avukatların başörtüsü de dahil, yargı görevinin yürütüldüğüyerlerde giymeleri gereken tüm kılık ve kıyafetlerihakkında kurallar konulmasını da içermektedir.Anılan Yasanın 49, 110/6, ll 717. maddelerine dayanılarak kabuledilen ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğinin 20. Olağan Genel Kurultoplantısında değiştirilen Meslek Kurallarının 20. maddesi hükmükarşısında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 27.maddesinde yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi içinöngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu dikkate alınarak, davalıidarenin savunması alınıp, Dairemizce bu konuda bir kararverilineeye kadar yürütmenin durdurulmasına 18.12.1996 günündeoybirliği ile karar verildi.BaşkanRüştü AltayÜyeSemih Tekin TelliÜyeNurşen ÇatalÜyeGüngör DemirkanÜyeZuhal ÇokarAslının Aynıdır179


-V-YARGlÇ VE SAVCI ATAMALARlNDAADALET BAKANLIGI TUTUMUAdalet Bakanlığı'nın laik savcı ve yargıçları, atama geleneklerineaykırı olar~k cezalandırmak amacı ile yer değiştirme teşebbüsünegeçtiğine ilişkin basında çıkan yazılar üzerine Adalet Bakanı'nave Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Üyelerine gönderilenmektuplar aŞağıdadır.Sayın Şevket KAZANAdalet BakanıANKARA17.7.1996, 1257Bugünkü basında yer alan haberlere göre, Adalet Bakanlığıyaklaşık 1600 yargıç ve savcının yer değiştirmelerini öngören birkararname hazırlayarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek kurulu'nasunmuştur. Basında yer alan yazılarda belirtildiği üzere, özelliklelaik ve Atatürkçü kadrolar, atama geleneklerine de aykırı olarak,adeta cezalandırılmak istenmektedirler. Örneğin, her olayda laiklikilkesine sahip çıkan Anıtkabir'de Mahmut Kaçar adlı kişininyaptığı çirkin olaydan sonra, yargıç ve savcıların Anıtkabir yürüyüşünüdüzenleyen, Mercümek konusunda suç duyurusunda bulunanve aslında Yargıtay'a üye olarak seçilmesi beklenen AnkaraCumhuriyet Başsavcısı'nın bir başka yere atanmak istenmesi,kararnamenin esas amacını ortaya koymaktadır.,1 'Bu olay, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin, Adalet Bakanı ve Müsteşarı'nınHakimler ve Savcılar Yüksek kurulunda yer almaması,Kurulun kendisine bağlı bir Personel Müdürlüğü'nün olması gerektiğineilişkin yıllardır savunduğu görüşlerinde ne derece haklıolduğunu bir kez daha göstermiştir.Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yüksek mahkemeüyesi olan 5 üyesinin, Adalet Bakanlığı'nın bu kuşkulu, laikliğiadım adım yok etme amacının ilk, ama en önemli adımını teşkilıso


eden tasarrufuna "olur" vermeyeceklerine, listeleri gayet dikkati~inceleyerek laik ve Atatürkçü yargıç ve savcıları koruyacaklarınainanıyoruz.Kuşkusuz Kurul'da yer alan yargıçlarımız, 1600 kişilik biratama listesinde yer alan tüm elemanları tek tek ele alıp dosyalarınıinceleyerek atama önerisinin haklı ve yerinde olup olmadığıyolunda bir kanıya varmaya çalışacaklardır. Bu çalışmanın uzunbir zamana gereksinim göstereceğine kuşku yoktur. Ancak bukabarık rakama rağmen, atama kararnamesinin çok kısa bir süredeyayınlanması Kurulun yeterli inceleme yapmadığı, AdaletBakanlığı'nın listesini aynen onayladığı ve bu nedenle yargıç gü-. vericesini sağlamaktan uzak olduğu şeklindeki bazı eleştirilerehaklılık kazandıracaktır.Siyasi iktidarlar yargı ile oynamamalıdırlar. Yargı ile istediklerigibi oynayabileceklerini sanan ve böylece, davranışları iledevletin temeli olan "adalet" kavramını zedeleyen siyasiler unutmasınlarki, günün birinde bunun hesabını çok ağır şekilde vermekzorunda kalırlar. Tarih bunun tanığıdır.Saygılarımızla.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSayı: 1256Ankara, 17.7.1996Hakimler ve Savcılar, Yüksek Kurulu ÜyesiANKARABugünkü basında yer alan haberlere göre, Adalet Bakanlığıyaklaşık 1600 yargıç ve savcının yer değiştirmelerini öngören birkararname hazırlayarak, Hakimler ve Savcılar Yüksek kurulu'nasunmuştur. Basında yer alan yazılarda belirtildiği üzere, özelliklelaik ve Atatürkçü kadrolar, atama geleneklerine de aykırı olarak,adeta cezalandırılmak istenmektedirler. Örneğin, her olayda laiklikilkesine sahip çıkan Anıtkabir'de Mahmut Kaçar adlı kişininyaptığı çirkin olaydan sonra, yargıç ve savcıların Anıtkabir yürü-181


yüşünü düzenleyen, Mercümek konusunda suç duyurusunda bulunanve aslında Yargıtay'a üye olarak seçilmesi beklenen AnkaraCumhuriyet Başsavcısı'nın bir başka yere atanmak istenmesi,kararnamenin esas amacını ortaya koymaktadır.Bu olay, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin, Adalet Bakanı ve Müsteşarı'nınHakimler ve Savcılar Yüksek kurulunda yer almaması,Kurulun kendisine bağlı bir Personel Müdürlüğü'nün olması gerektiğineilişkin yıllardır savunduğu göruşlerinde ne derece haklıolduğunu bir kez daha göstermiştir.Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yüksek mahkemeüyesi olan 5 üyesinin, Adalet Bakanlığı'nın bu kuşkulu, laikliğiadım adım yok etme amacının ilk, ama en önemli adımını teşkileden tasarrufuna "olur" vermeyeceklerine, listeleri gayet dikkatliinceleyerek laik ve Atatürkçü yargıç ve savcıları koruyacaklarınaınanıyoruz.Kuşkusuz Kurul'da yer alan yargıçlarımız, 1600 kişilik biratama listesinde yer alan tüm elemanları tek tek ele alıp dosyalarınıinceleyerek atama önerisinin haklı veyerinde olup olmadığıyolunda bir kanıya varmaya çalışacaklardır. Bu çalışmanın uzunbir zamana gereksinim göstereceğine kuşku yoktur. Ancak bukabarık rakama rağmen, atama kararnamesinin çok kısa bir süredeyayınlanması Kurulun yeterli inceleme yapmadığı, AdaletBakanlığı'nın listesini aynen onayladığı ve bu nedenle yargıç güvencesinisağlamaktan uzak olduğu şeklindeki bazı eleştirilerehaklılık kazandıracaktır.Siyasi iktidarlar yargı ile oynamamalıdırlar. Yargı ile istediklerigibi oynayabileceklerini sanan ve böylece, davranışları iledevletin temeli olan "adalet" kavramını zedeleyen siyasiler unutmasınlarki, günün birinde bunun hesabını çok ağır şekilde vermekzorunda kalırlar. Tarih bunun tanığıdır.Saygılarımızla.182Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN


-VI-BARO BAŞKANLARI İLE ORTAK TOPLANTlLARBU TOPLANTlLARDAKi AÇlLlŞ KONUŞMALARI VESONUÇ BiLDİRİLERi13.7.1996 ve 9.10.1996 günleri Ankara'da Birlik MerkezimizdeBaro Başkanları ile müşterek toplantılar yapılmıştır. ToplantılarBirlik Başkanı Av. Eralp Özgen'in açılış konuşmaları ile başlamış;çeşitli meslek ve ülke sorunları tartışılmıştır. Toplantılar sonunda,kurulan komisyonların hazırladığı sonuç bildirisi kamuoyununbilgisine sunulmuştur.Ayrıca Birlik Yönetim Kurulu aylık toplantısını 15.6.1996 tarihindeKayseri'de ve 7.11.1996 tarihinde de İzmir'de yapmış vebundan yararlanarak civar iller Baro Başkanları ile toplantı yapılmıştır.Birlik Başkanı'nın bir konuşması ile başlayan toplantılardayargının ve ülkenin sorunları tartışılmıştır.9.11.1996 günü Ankara'da yapılan Baro Başkanları toplantısındanbir gün önce Yargıtay Konferans Salonunda "Hukuk EğitimindeReform" konulu bir açık oturum düzenlenmiştir. Açıkoturuma Birlik Başkanı Av. Eralp Özgen'in başkanlığında AnkaraÜniversitesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Arslan, Yargıtay ve HakimlerSavcılar Yüksek Kurulu Üyesi Sıraç Aslan, İstanbul ÜniversitesiHukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aysel Çelikel ile DokuzEylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. PolatSoyer katılmışlardır. Bu açık oturumdaki konuşmalar banttançözdürülmüş ve düzeltmeleri için konuşmacılara gönderilmiştir.Konuşmacılara düzelttirilen metinler Birliğimiz dergisinde yayınlanacaktır.BARO BAŞKANLIGIAnkara, 15.7.1996GENELGE NO: 1225/29Ülke, yargı ve meslek sorunlarını görüşmek üzere düzenlenenve Birlik Merkezinde gerçekleştirilen toplantıya 50'nin üstünde183


Baro Başkanı ve Baro temsilcisi katılmış, çok sayıda TV. kuruluşuve basın mensubu toplantıyı görüntülemiş ve izlemiştir. Konu ileilgili Birlik Başkanı'nın toplantıda yaptığı konuşma metni ile 13Temmuz 1996 günü Ankara'da yapılan Baro Başkanları toplantısınınsonuç bildirisi ekte bilgi ve takdirlerinize sunulmaktadır.SaygılarımlaEki: Konuşma ve bildiri metinleri.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENTÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANIAV. ERALP ÖZGEN'İN 13.7.1996 GÜNÜBARO BAŞKANLARI TOPLANTISINDA YAPTIGIAÇIŞ KONUŞMASITürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin önceki Sayın Başkanları, <strong>Barolar</strong>ımızınSayın Başkanları ve temsilcileri, basın ve televizyonun değerlimensupları,Ülkemiz uzun süren bir iktidar boşluğu ve siyasi istikrarsızlıkdönemi yaşamıştır. Siyasi iktidar boşluğu ve siyasi istikrarsızlık,ülkemize oldukça pahalıya mal olmuştur. Ekonomik, sosyal, siyasalve hukuki açılardan ülke kayıpları büyük olmuştur.Geçtiğimiz Pazartesi günü Cumhuriyetimizin 54. hükümetiparlamentodan güvenoyu almış ve böylece iktidar boşluğu sonbulmuştur. Siyasi istikrarsızlığın da son bulup bulmayacağını,yeni hükümetin istikrarlı bir devlet idaresi sağlayıp sağlamayacağınıönümüzdeki günler bize gösterecektir.Yeni hükümetin başarılı olmasını içtenlikle diliyoruz. Çünküülkemizde, tüm vatandaşları ama özellikle dar gelirli büyük kitleyiçok olumsuz yönde etkileyen ekonomik başıbozukluğun sonaermesi, terör ve hukuk dışı diğer eylemlerle ciddi bir mücadeleyapılabilmesi, ülke bütününde hukukun üstünlüğünün sağlana-184


ilmesi için hükümetin başarılı olması önkoşuldur ve bunu en çoközleyen hukukçulardır.Yeni hükümete başarı dilernekle birlikte, hükümetin kurulmasınınöncesi ve sonrasında yaşanan üzücü ve utanç verici olayları,yani açıkça belirtmek gerekirse koalisyonun kurulmasını sağlayanpazarlıklar ile güvenoylaması öncesi ve sonrasında yaşananve kaba güce dayanan, ölüm tehditlerine kadar varan olayları aslaonaylamadığımızı ve bunların başta hukukçular olmak üzere tümaydınlarımızı demokratik rejimin geleceği açısından karamsarlığadüşürdüğünü belirtmek isterim.Tüm yazılı ve görsel basında yer aldığı ve Büyük Millet Meclisi'ndede hükümet programı üzerindeki görüşmeler sırasındaşimdiki muhalefet partilerinin tüm liderleri tarafından açıkcabelirtildiği üzere, yeni koalisyonun temelinde, yolsuzluk soruşturmalarınınüstlerinin örtülmesi, yolsuzluk iddialarının yargıönüne gitmesinin engellenmesi istem ve anlaşmasının yer aldığıkuşkusu egemendir. Bütün kamuoyuna mal olmuş böyle bir kuşkuyadayanan hükümete, toplumun gereken güveni duymayacağıaçıktır.Yapılması gereken "bizimle bilikte olan sütten çıkmşı ak kaşıkgibi tertemiz olur" demogojisinden biran önce vazgeçerek, soruşturmakomisyonlarının ciddi ve süratli çalışmalarını sağlamak,malvarlığı hakkında Meclis Soruşturması kabul edilmemiş bulunan.Başbakanın malvarlığı konusunda hiç olmazsa Meclis araştırmasınıkabul etmektir. Böylece, hükümet programında sıkçakullanılan "Şeffaflaşma" kavramının da gerç.ekleşmesi için ilkadımlar atılmış olur.Guvenoylaması öncesi milletvekili pazarları kurulduğuna vehatta parti satın alındığına ilişkin, basında yer alan iddialar vebu iddiaların ciddi olduğu kanısını uyandırabilecek bazı davranışlarçok üzücüdür. Bunlar toplumumuzda giderek demokratikdüzene ve parlamenter rejime olan inancı sarsmaktadır. Bu iddialarınsadece birkaç milletvekili için ileri sürülmüş olması, yanisayısal azlık, olayın vahametini hafifletmez. Bu tür davranışlarTürkiye Büyük Millet Meclisi'nin saygınlığına, manevi kişiliğine185


ir tecavüz niteliğindedir. Bu iddiaların ciddiyetle soruşturulması,gerçek olduğunun ortaya çıkması halinde ilgililer hakkındayasal yollara gidilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur.Ancak bütün bunlardan daha üzücü, daha vahim olan, yineyazılı ve görsel basında yer alan ve bazı parti yöneticilerince deileri sürülen iddialara göre, güvenoylaması öncesinde bazı tarikatlarınkabul oyu verilmesi yolunda bazı mille_tvekillerine ve bazısiyasete alet edilmekte ve yetkililer Anayasa'nın 24. maddesineaykın olarak buna hoşgörü göstermektedirler. Bu davranışlarınsonunda vanlan nokta, tarikatların meclis oylamalarında etkinlikkazanmalan noktasıdır. Büyük Atatürk, 1925 yılında Kastamonu'dayap~ığı konuşmada şöyle diyordu:Bu koşullarda,"Efendiler, ey millet! iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,dervişler, müritler, mansıplar ülkesi olamaz. En doğru, engerçek tarikat uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın buyurduğunu veistediğini yapmak insan olmak için yeterlidir." Ve ne yazıktır ki,günümüzde uygarlığın ve onun temeli olan bilimin önderliği terkedilmiş, tarikatlar ve bunların şeyh ve müritleri güvenoylamasındaetkili rol oynayabilecek düzeye gelmişlerdir.hükümet programında yer alan "laikliğin ve Atatürk ilkelerininbenimsendiği" yolundaki sözlere inanmak çok güçtür.Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden hükümet programıgörüşülürken güvenoylamasında olumlu oy kullanacaklarını belirtenve bunun gerekçesini de "müslüman bir hükümetin kurulmasınaengel olmama" şeklinde açıklayan BBP'si Genel Başkanı'nışiddetle kınıyorum. Güvenoylamasının temelinde dini düşünceleriesas alan ve TC. Hükümetlerini "müslüman olan veyaolmayan" diye ayıran bu davranış hem Anayasamızın 2 ve 24.maddelerine, hem de Siyasi Partiler Yasası hükümlerine aykınlıkteşkil etmektedir.Hükümeti oluşturan koalisyonun kurulmasında ve güvenoylamasınınöncesi ile sonrasında yaşanan olaylar, yukanda da belirttiğimgibi, toplumda Türkiye büyük Millet Meclisi'ne duyulmasıgerekli olan saygı ve güveni yok etmekte ve daha da kötüsü,demokratik rejime olan inancın giderek yitirilmesine yol açmak-186


tadır.Bunun sorumlusu ise, sorumsuzca davranan siyasilerimizdir.Geçen hafta Sivas olaylarının 3. yıldönümünü yaşadık. 1993yılında 37 aydınımızın yakılarak öldürülmelerinin acısı içimizdehala eksilmeyen ve eskimeyen bir acı olarak durmaktadır. Buolayla ilgili dava halen Yargıtay'ın ilgili dairesinde incelenmektedir.Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından verilen budava ile ilgili hüküm hukukçuları tatmin etmekten çok uzaktır.Sivas sokaklarında saatlerce "laik devlet yıkılacak elbet" "CumhuriyetSivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak" sloganları ile dolaşanve bu arada Atatürk büstünü de parçalayan topluluk, böylecedavranışlarının belli kişi ya da kişilere karşı olmayıp, doğrudandoğruya rejime, devletin temellerine yönelik olduğunu belli etmiştir.Ancak buna rağmen Sayın Mahkemenin hükmünde bunlardikkate alınmayarak, olayın bireysel adam öldürme ve Toplantıve Gösteri Yürüyüşleri Yasası'na aykırılık olarak nitelenmesi,daha da ileri gidilerek, Ceza Yasası hükümlerine aykırı olarak,Aziz Nesin'in konuşmasının, bo konuşma ile hiç ilgisi olmayanınağdurlaraçısından haksız tahrik sayılması, hükmün hukukaaykırılığının açık örneğini teşkil etmektedir. Yargıtayımızın, hükümdekibu ve benzeri hukuki yanlışları ortaya çıkaracağınaınanıyoruz.Hatırlanacağı üzere, Sivas olayları ile ilgili dava, TCKnun 146.maddesine muhalefetten, yani devlete, devletin anayasal temellerinekarşı işlenmiş bir eylem iddiası ile açılmıştı. Burada önemlibir noktada hafızalarınızı tazelemek istiyorum. Bir milletvekili,davanın bu niteliğine rağmen, sanıkların müdafiliğini üstlenerekilk duruşmaya girmiştir. Oysa bilinmektedir ki, milletvekilleridevlete karşı davalarda avukatlık yapamazlar. İlk duruşmayagelen ve daha önce Adalet Bakanlığı da yapmış olması nedeni ilebu kuralı bilmemesine olanak bulunmayan bu milletvekilinindavranışının tek bir anlamı vardı: Gösteri yapmak ve böylecedevletin laik temellerine karşı olan hareketlerin yanında olduğunugöstermek. Duruşmadan, müdahil vekilierinin itirazı üzerinemahkeme kararı ile çıkarılan bu milletvekili, devletin laik temellerinireddettiğini bu davranışı ile ortaya koyan bu milletvekili,bugün yeniden Adalet Bakanı olmuştur. Hükümet programında187


irkaç yerde devletin laik temellerine ve Atatürk ilkelerine bağlılıktansöz edilmektedir. Hükümetin, bu bağlılığı, bu Adalet Bakanıile nasıl sağlayacağını merak etmekte haklıyız. Bundansonra Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, Adalet Bakanlığı'nın her işleminibu açıdan dikkatle izieyecek ve değerlendirecektir.Devletin temel ilkesi olan laikliğe inanç açısından hakkındaolumlu bir yargıya varamadığımız Sayın Adalet Bakanı'nın, görevininilk günlerinde, bir hukukçu düşüncesi ile değil de, yasakçıbir düşünce ile hazırlanmış, savunma hakkını zorlaştıran, cezaevleriile ilgili genelgeleri iptal etmiş ve yeni bir genelge yayınla-. mış olmasını yeterli olmamakla birlikte olumlu bir başlangıç kabulediyorum. Tutuklu ve hükümlülerin hukuk dışı istemlerinindeğil ama, insan hakianna ve hukuka uygun istemlerinin yerinegetirilmesi geri dönülemez ölüm olaylan ortaya çıkmadan cezaevlerindekiaçlık grevlerinin son bulma olasılığını artıracaktır.Siyasal iktidardan ve özellikle Adalet Bakanlığı'ndan bekledi­hukukun üstünlüğüne saygı ve yargı kararlarının gecikti­ğimizrilmeden uygulanmasıdır.Konuşmamın başında belirttiğim üzere, uzun süren iktidarboşluğu ve siyasi istikrarsızlık terör olaylarını da giderek arttırmıştır.Meslektaşlanmızı hedef alan terör olayları da maalesefdevam etmektedir. Biri Edremit, diğeri İstanbul'da iki meslektaşımızöldürülmüş; bazı meslektaşlarımız da uğradıkları tecavüzlersonucu yaralanmışlardır. Terör son olarak, insanlarımıza değil,milli duygularımıza, milli gururumuza yönelik ortaya çıkmıştır.HADEP kongresinde Türk Bayrağı'nın bulunduğu yerden sökülüpatılması, onun yerine bir terör örgütü sembolünün asılması,hiç bir bahane ile, hiçbir nedenle hoşgörülemeyecek, küçümsenemeyecekbir olaydır. Bu .çirkin olayı şiddetle kınıyorum.Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çıkaracağı yasalarla ve siyasiiktidarın tasarrufları ile çözüme ulaştırılacak meslek sorunlarımız,yıllardır olduğu gibi durmaktadır. Benden önceki SayınBaşkanlarımız gibi ben de her toplantıda bu sorunlanmıza değindim.Bizler anlatmaktan dinleyenler dinlemekten usandı. Amane yazık ki, yetkililerden bu konuda tutulmayan vaatler dışında,188


hiçbir olumlu adım, hiçbir olumlu yaklaşım görernedik. Sorunlarırnızçok. Bunları bu toplantırnızda, görüşerek tartışacağız. Benkısaca bir kez daha temel bazı sorunlarırnızısayınakla yetineceğirn.Yeni Avukatlık Yasası biran önce çıkarılmalı ve Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği ile <strong>Barolar</strong> 'üzerindeki Adalet Bakanlığı vesayetine sonverilmelidir. Bir Anayasa değişikliğinde getirilecek hükümler ileTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Anayasa'nın yargı bölümünde yer almasıve Anayasa Mahkemesinde Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğince seçilecekbir üyeye yer verilmesi sağlanmalıdır. Avukatlar için "BaşVergisi" haline dönmüş bulunan ve yargının bir unsurunu meydanagetiren avukatları "tüccar" olarak gören bu zihniyetin mahsulüolan Hayat Standardı esasına gôre vergilendirme ve peşinvergi kurumları kaldırılmalıdır. Vergi Mahkemelerinde davaaçabilen, vergi uyuşrnazlıklarında kişilerin haklarını savunabilenavukatların, kendi beyannamelerindeki imzalarının yetersizliğinikabul etmek bir hukuki çelişkidir. Buna ilişkin tebliğierin yürürlüktenkaldırılması gerekir.Meslektaşlarımızın bir diğer sorunu da, başta Ankara olmaküzere bazı merkezlerde "Avukat Evleri"nin yapılması, sosyal tesislerinkurulmasıdır. Bugünkü bütçe olanakları ile Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği'nin ya da herhangi bir Baromuzun bunları gerçekleştirmeolanağı yoktur. Bu nedenle şöyle bir yönternin yararlıolacağını düşünrnekteyiz: Avukat Evi ve sosyal tesisler yapımınıve avukatlar arası yardımıaşmayı sağlama amaçlı bir vakıf kurulmalıdır.Birlik olarak böyle bir Vakıf Senedini hazırlarnaktayız.Sizlerin de görüşlerini alarak eksiksiz hale getirilecek VakıfSenedi hazırlandıktan sonra, tüm Baro Başkanlarırnızın ve isteyendiğer meslektaşlarımızın bu vakıfta üye olarak yer almasınıdiliyoruz. Daha sonra üye sayısı geliştirilerek bir sermaye coluşturulacakve ondan sonra arsa bulunması ve benzeri ciddi girişimierebaşıanabilecektir.Bundan önce kamuoyuna açık olarak yaptığım konuşmalarda(Örneğin Danıştay'ın kuruluş yıldönümü konuşmasında ve Kayseri'deyapılan toplantı öncesi basın toplantısında şeriatçı güçlerindevlet yapılanmasında kilit noktaları giderek ele geçirdiklerini189


söylemiş ve bu tehlikeye dikkat çekmiştim. Bu tehlike bugün çokdaha büyük boyutlara ulaşmıştır. Laiklik karşıtı güçlerin, bu keziktidarda bulunan bir partinin koruması altında, devlet içindekardalaşma tehlikesi çok önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Her ne kadar atamalarda, koalisyonun küçük partisiningenel başkanına önemli yetkiler tanınmış ve bu genel başkanlaikliğin koruyucusu olacaklarını ifade etmekte ise de, bugünküortağını, 4-5 ay önce "PKK'dan daha tehlikeli" olarak niteleyen,onu iktidara getirmenin "vatana ihanet" olduğunu beyan eden vesonra bu şekilde suçladığı parti ile ortaklık kurmaktan çekinmeyenbir genel başkana İnanmak, onu yeterli güvence saymak hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu nedenle tüm aydınlar ve siviltoplum örgütleri bu konuda çok, ama çok dikkatli olmak z~rundadırlar.Saygılarımla.ÜLKEMiZDEKi SON GELiŞMELERİDEÖERLENDİRMEK ÜZERE 13 TEMMUZ 1996 GÜNÜANKARA'DA TOPLANAN TÜRKİYE BAROLAR BİRLİÖİYÖNETİM KURULU VE BARO BAŞKANLARIGÖRÜŞMELER SONUNDA AŞAGIDAKİ HUSUSLARlNYERİNE GETİRİLMESİNDE İLGİLİLERİ GÖREVEÇAÖIRIYORÜlkemiz uzun süren bir iktidar boşluğu ve siyasi istikrarsızlıkdönemi yaşamıştır. Siyasi iktidar boşluğu ve siyasi istikrarsızlık,ülkemize oldukça pahalıya mal olmuştur. Ekonomik, sosyal, siyasalve hukuki açılardan ülke kayıpları büyük olmuştur. Hükümetinkurulmasının öncesi ve sonrasında yaşanan üzücü ve utançverici olayları, yani açıkça belirtmek gerekirse koalisyonun kurulmasınısağlayan pazarlıklar ile güvenoylaması öncesi ve sonrasındayaşanan ve kaba güce dayanan, ölüm tehditlerine kadarvaran olayları asla onaylamadığımızı ve bunların başta hukukçularolmak üzere tünı aydınlarımızı demokratik rejmiin geleceğiaçısından karamsarlığa düşürdüğünü belirtmek isteriz.Önceki açıklamalarımııda şeriatçıgüçlerin devlet yapılanma-190


sında kilit noktaları giderek ele geçirdiklerini söyleyip, bu tehlikeyedikkat çekmiştik. Bu tehlike bugün çok daha büyük boyutlaraulaşmıştır. Laiklik karşıtı güçlerin, bu kez iktidarda bulunanbir partinin koruması altında, devlet içinde kadrolaşma tehlikesiçok önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.Uzun süredir devam eden iktidar boşluğu ve siyasi istikrarsızlıkterör olaylarını da giderek arttırmıştır. Meslektaşlarımızıhedef alan terör olayları da maalesef devam etmektedir. Biri Edremit,diğeri İstanbul'da iki meslektaşımız öldürülmüş; bazımeslektaşlarımız da uğradıkları tecavüzler sonucu yaralanmışlardır.<strong>Barolar</strong> olarak, Üniter Devlet yapımızı ülke bütünlüğünü bozmak,parçalamak isteyen terör örgütlerine ve her türlü teröreşiddetle karşıyız. Ancak terör suçu ve suçlularıyla düşünce sahiplerininaynı suç potasında eritilmesine de karşıyız.Ülkesinin, dünyanın ve çağının sorunlarına hukukçular ilgisizkalamazlar. Çözüm önerilerinin öncelikle hukukçulardan geleceği;şiddete dayalı, baskıcı, gerici, çağdışı yönetimlere ilk karşı çıkışınhukukçulardan geleceğine ilişkin bu anlayış ülkemiz avukatlarınında ilkesi olagelmiştir.Ülkemizde yaşanan olaylar; değer yargılarının yıpratılması,kavram kargaşası, kültür erezyonu, şiddet ve ölürolerin sıradan­Iaşıp olağanlaşması, ideolojik kutuplaşma, idari, adli ve siyasikadrolaşma, dinsel ve etnik ayrışımın düşünsel ve nesnel düşmanlığıkörüklemesi karşısında artık "kaygı duyma" sınırı aşılmıştır.Farklı kültürleri toplumsal zenginlik olarak görüp, bir aradadostça, kardeşçe yaşatma anlayışına dayalı yüzyıllarca varolanfelsefenin temel yapı taşlarının yerlerinden oyuatılmaya çalışıldığıbir ortamda "dikkat çekmek", "uyarmak", "kamuoyu bilgisinesunmak" çerçevesindeki çabalar yetersizdir artık.Doğru çözümü bulabilmek, sorunun tesbitinin doğru yapılmasıön koşuluna bağlıdır.191


Haksızlıkların arttığı, ekonominin tıkandığı ortamda yargıyadüşen görev daha çok önem kazanmaktadır. Ancak, yürürlüktekiyasalar çağın gereklerinin ve toplumun gereksinimlerinin çokgerisindedir.Siyasal iktidardan ve özellikle Adalet Bakanlığı'ndan bekledi­hukukun üstünlüğüne saygı ve yargı kararlarının gecikti­ğimiz,rilmeden uygulanmasıdır.Bütün bunlara ek olarak son aylarda sık sık değişen AdaletBakanlarının "kendilerine göre bir yargı" oluşturmaya çalıştıklarıgözden kaçmamaktadır. Kuvvetler Ayrılığını bir yana iterek siyasaliktidarın ve o iktidan besleyen felsefenin yandaşlarındanoluşan bir yargı kadrosunun oluşturulması çabaları ülkeyi tehlikelibir yere getirecektir. Bu çabaların kararlı bir biçimde durdurulması,hazırlanmakta olan savcılar ve yargıçların atama kararnamelirininsiyasal tercihlerden uzak, objektif esaslarla düzenlenmesigerekmektedir.Ekonomik yolsuzluk içindeki insanlarımız, tedirgin ve belirsizYEJ.Şam biçimi içinde mutsuz, huzursuz ve rahatsızdır. Silah tüccarlarınınve Ortaçağ politikasında söz sahibi olmak isteyenlerinçıkarları uğruna kardeşin kardeşi vurduğu bir ortamda insanlarımızölmekte, gözaltında kayıplar ve ölümler çoğalmaktadır.Son olaylar, yansız değil yanlı davrandığını gösteren polisindavranışları, siyasal iktidarın tercihini demokrasiden ve hukukdevletinden yana değil baskıdan, şiddetten ve polis devletindenyana kullandığım göstermektedir.Biz hukukçular bu noktada uyarı görevimizi yapıyor ve sonsiy;ısal gelişmeler karşısında demokratik rejim adına kaygılarınyaşandığı belli iken, siyasal iktidarların ve demokratik rejimkarşıtı güçlerin Atatürk ilkelerine, çağdaşlığa, demokrasiye velaikliğe aykırı en küçük girişimlerinin bile karşısında önce Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'ni ve <strong>Barolar</strong>ımızı bulacağını belirtiyor, çağdaşlığa,demokrasiye ve laikliğe inanan tüm güçleri göreve çağırıyoruz.192


Ankara, 24. 10.1996BARO BAŞKANLlG-IGENELGE NO: 1968/54<strong>Barolar</strong>ımızda seçimler tamamlanmış bulunmaktadır. TümBaro Başkanlanınızla bir araya gelerek meslek ve ülke sorunlarınıtartışmak ve bu vesile ile Başkanlarımızın da birbirleri iletanışmalarını sağlamak amacı ile Baro Başkanları toplantısı düzenlenmişbulunmaktadır.Baro Başkanları toplantısı 9 Kasım 1996 saat 10.00'da BirlikMerkezinde başlayacaktır. Saat 13.00'de hep birlikte Anıtkabir'egidilerek Büyük Atamız ziyaret edilecektir. Saat 14.30'da BirlikMerkezinde Başkanlar toplantısına devam edilecektir.Ayrıca 8 Kasım 1996 Cuma günü saat 14.00'de Yargıtay KonferansSalonunda, Yargıtay ve B irliğimizin müşterek düzenlediği"Hukuk Eğitiminde Reform" konulu bir açık oturum yapılacaktır.Açık oturumu Birlik Başkanı yönetecek ve konuşmacı olarakda Ankara, İstanbul, İzmir 9 Eylül Üniversiteleri Hukuk FakülteleriDekanları ile Yargıtay ve Hakimler ve Savcılar YüksekKurulu Üyesi Sıraç Aslan katılacaklardır. İsteyen meslektaşlarımıztoplantıyı izleyebilirler.Gereğini ve bilginizi rica ederim.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENNot: Anıtkabir ziyareti cüppe ile yapılacaktır.193


BARO BAŞKANLIGIAnkara, ı 1. ı 1. ı996GENELGE NO: 2ı35/53Baro Başkanlarımız ile Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu9.ıı.ı996 günü Birlik Merkezi'nde toplanarak meslek ve ülke sorunlarınıtartışmışlardır.Toplantı sonunda Baro Başkanları'nın Kamuoyuna Duyurusuyayınlanmıştır. Duyuru metni ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği BaşkanıAv. Eralp Özgen'in toplantıyı açış konuşması metni eklidir.Bu duyuru basma verilmiş, ayrıca Cumhurbaşkanı'na, TBMMBaşkanı'na, Başbakan'a, Adalet Bakanı'na, İçişleri Bakanı'na veTBMM'nde üyesi bulunan parti başkanlarına gönderilmiştir.Toplantı günü saat ı3.00'de Anıtkabir ziyareti yapılarak, Atatürk'ünmanevi huzurunda saygı duruşunda bulunulmuş veAnıtkabir defterine anı yazısı yazılmıştır. Bu yazı da eklidir.Bilgilerinize saygı ile duyurulur.Eki: 3Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENTÜRKİYE BAROLAR BİRLİflİ BAŞKANIAVUKAT ERALP ÖZGEN'İN 9 KASIM 1996 GÜNÜYAPILAN BARO BAŞKANLARI TOPLANTISINDAYAPTIGI AÇIŞ KONUŞMASI1136 sayılı Avukatlık Yasası gereği Ekim ı996 içinde <strong>Barolar</strong>ımızdayapılan Genel Kurullar ile Ba:rolarımız Yönetim, Disiplin,Denetim Kurulları ile birlikte <strong>Barolar</strong> Birliği delegelerini ve BaroBaşkanlarını seçmi~lerdir.194


Bugün, özürleri nedeniyle gelerneyen birkaç Baro Başkanımızdışında, tüm Baro Başkanlanınızla birlikte toplandık. Herşeydenönce yeni seçilen veya yeniden seçilen Baro başkanlarımızı kutluyor,görevlerinde başarılar diliyorum.Bugünkü toplantımız öncelikle bir tanışma ve Başkanlarımızıngöreve Atatürk'ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunarakbaşlamaları toplantısıdır. Böylelikle Atatürk devrim ve ilkelerine,Cumhuriyetimizin insan haklarına saygılı demokratik laikhukuk devleti niteliklerine <strong>Barolar</strong>ımızın bağlılıklarını bir kezdaha vurgulamak istiyoruz.Toplantımızda meslek sorunları ile ülkemizin temel sorunlarınıda hep birlikte tartışacak, bundan sonraki çalışmalarımıziçin yön ve yöntem saptamaya çalışacağız.Meslek sorunlarımızı yıllardır her vesile ile belirtmemize, çözümarayışlarına girmemize rağmen bugüne kadar ne yazık kiolumlu bir sonuç elde edilememiştir. Bunların başında eskimiş veyetersiz hale gelmiş Avukatlık Yasası'nın değiştirilmesi gelmektedir.Geçen dönem parlamentosunda bütün parti gruplarının sözvermelerine rağm~n, komisyonlaı:dan geçerek genel kurula gelmişolan Avukatlık Yasa tasarısı görüşülerneden parlamento seçimleriyenilenmiş ve tasarı kadük olmuştur. Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği, daha yeni ve eksiksiz bir taslak hazırlamak için <strong>Barolar</strong>ımızıngörüşlerini almış ve kurduğu bir komisyon ile çalışmalarıyürütmektedir. Taslak hazır hale gelince <strong>Barolar</strong>ımızın tekrargörüşleri alınacak ve son şeklini alacak metnin yasalaşması içingerekli gayret gösterilecektir.Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda Adalet Bakanı ileAdalet Bakanlığı Müsteşarının yer almamasına, Kurulun kendiPersonel Müdürlüğü ve Teftiş Kurulu'nun oluşturulmasına, Kurul'daTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği temsilcisinin yer almasına, Kurulüyelerinin Yargıtay ve Danıştay Genel Kurullarınca doğrudandoğruya seçilmelerine ve ayrıca Anayasa Mahkemesi'nde Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği temsilcisinin yer alması ile Birliğiınİzin AnayasaMahkemesi'nde dava açabilmesine ilişkin Anayasa değişikliğinigerektiren istemlerimizin de yapılacak bir Anayasa değişikliği ile195


gerçekleştirilmesi için Barolanınızla birlikte gayret gösterilecektir.Meslektaşlarımızı çok yakından ilgilendiren Hayat Standardıesasına dayalı peşin vergi ödemesi ve avukatların vergi beyannameleriniserbest muhasebecilere, serbest muhasebeci malimüşavirlere veya yeminli mali müşavirlere imzalatma zorunluluğuşeklinde ortaya çıkan hak, adalet ve hukuka tamamen aykırıuygulamanın değiştirilmesi, avukatlara ve mesleğimize gereklisaygınlığın kazandırılması yolundaki mücadelelerimiz devametmektedir. Bu konularda yetkili merciierden ve özellikleMaliye Bakanlığı'ndan gerekli anlayışı görememenin üzüntüsüiçindeyiz.Ülke sorunları da giderek yoğunlaşarak artmaktadır. Terörolayları bütün şiddetiyle devam etmekte, ülke bütünlüğüne yönelmişeylemler ne yazık ki aynı şiddetle devam etmektedir.Devletin hukuk sınırları içinde en güçlü olması gereken cezaevlerindedahi terör olayları devam etmektedir. Kısa bir süre önceDiyarbakır cezaevinde yaşanan ve can emniyetleri devletin güvencesialtında bulunan lü'u aşkın tutuklunun ölümü olayı neyazık ki hala aydınlığa kavuşturulamamıştır. Elde edilen bilgileregöre bir "yargısız infaz" olduğu kuşkusu yoğunluk kazananbu olayın soruşturmasının hala sonuçlandırılmamış ve kamuoyunatatmin edici bir sonucun hala açıklanmamış olması; hukukdevletin niteliğini ciddi şekilde zedelemektedir. Keza cezaevleriınizdeson günlerde meydana gelen örgüt infazları da, devletincezaevlerine egemen olamadığının bir göstergesidir.Son zamanlarda, yetkili organların çalışması sonucu değil de,tesadüflerle ortaya çıkan çeşitli mafya örgütlerinin faaliyetleri,bu örgüt faaliyetlerine emniyet mensuplarının üst düzey bazıyöneticilerinin de karıştığı haberleri son derece üzücüdür vedevletimizi hukuk devleti olmaktan çıkarıp mafya ile iç içe devlethaline çevirme istemlerinin bir göstergesidir. Son trafik kazası ileortaya çıkan politikacı, emniyet, mafya ilişkileri hüzün vericidir.Suç örgütleri ve onların bürokrasi içindeki yandaşları saptanıp,bilinenler de yakalanıp adli organıara sevk edilmedikçe, kamuoyundadevlete olan güven sağlanamayacaktır.196


Ülkemizde laiklik ilkesinin eksiksiz uygulanmasında düşülenzaaf, tüm çağdaş vatandaşlarımızı derinden üzmektedir. Özellikleson günlerde Başbakan Yardımcısı "siyaset dinin hizmetindedir"sözleri ile Anayasa'nın 24. maddesine aykırı bir davranış sergilemişve laiklik ilkesine büyük bir darbe indirmiştir. <strong>Barolar</strong>ımızve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği,· insan haklarına saygının, demokratikrejimin ve hukuk devleti olabilmenin temelini teşkil eden laiklikilkesini koruma kararlılığındadırlar ve bu görevlerini eksiksizyerine getireceklerdir.Bu vesile ile bir konuya da açıklık getirmek istiyorum. SayınAdalet Bakanı, avukatların başörtüsü ile duruşmalara girebilmeleriiçin mahkemelere genelge yayıniayacağını ve eski Bakanlıkgenelgesini yürürlükten kaldıracağım çeşitli konuşmalarındabelirtmiştir. Sayın Adalet Bakanı'nın, avukatların duruşmalarahangi kıyafetle gireceklerini belirtme yetkisi yoktur. Bu yetki1136 sayılı Avukatlık Yasasının 49. maddesi. ile Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliğine tanınmıştır. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurulu dameslek ilkeleri arasında, yasanın verdiği yetkiyi kullanarak, duruşmalarabaşı açık girileceğini kabul etmiş bulunmaktadır. YasanınTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne verdiği bu yetkiyi, başka hiç birmakam kullanamaz. Sayın Adalet Bakanı'nın sözünü ettiği veyürürlükten kaldıracağım söylediğiBakanlık genelgesi ise, Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği Genel Kurul kararının duyurulmasındanibarettir. Esasen Anayasamızın 138. maddesi gereği hiçbir makamve merci mahkemelere emir ve talimat veremez.Hepinize saygılar sunarım.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN197


Ankara, 09.11.1996BARO BAŞKANLARI'NIN ANITKABİR ZİYARETİNDEBAROLAR BİRLİÖİ BAŞKANI ERALP ÖZGEN'İNANITKABİR DEFTERiNE YAZDIGI YAZIYüce Atatürk,Türkiye <strong>Barolar</strong>ının Başkanları ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği YönetimKurulu Üyeleri aziz hatıran önünde saygı duruşunda bulunmaküzere huzuruna geldik.Yaptığın hukuk devrimi ile bizlerin çağdaş hukukçular olarakyetişmemizi sağladığıı:ı için sana minnet duygularımızla, kurduğundemokratik laik hukuk devletini, ilke ve devrimlerini, Cumhuriyet'intemel niteliklerini koruyup, savunacağımıza söz veri- .yoruz. Bizlere gösterdiğin "Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma"~macına varabiirnek ve devrimlerini bu amaç doğrultusunda geliştirebilmekiçin her gün, her an çalışacak ve uyanık olacağız.Seni minnetle anıyor, huzurunda saygı ile eğiliyoruz.Tür,kiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENBARO BAŞKANLARI KAMUOYU DUYURUSU(9.11.1996)9.11.1996 tarihinde Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nde biraraya gelenBaro Başkanları ile Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı ve YönetimKurulu ülke sorunları üzerinde gerekli değerlendirmeler sonucubasma aşağıdaki açıklamayı yapmışlardır:Ülkemizde son zamanlarda ortaya çıkan ve yaşanan olaylartoplumu derinden sarmış ve hukuk devleti kavramının yıpratıl- ·dığı, giderek uygulamadan kaldırıldığı gerçeğini gözler' önünesermiştir.198


Susurluk'taki trafik kazası, üniversite öğrencilerinin meydandayağına çekilmeleri, Güneydoğu'daki güvenlik güçlerinin içindençetelerin çıkması, devletin hukuk dışı unsurlada kuşatıldığınıbir kez daha ortaya koymuştur.Ulusun güvenliğinden sorumlu ve temel işlevi hukuk devletianlayışını gerçekleştirmek olanların, yasa dışı örgüt temsilcileriile bidikteliği üzüntü ve kaygı boyutunu aşmakta, bu tür ilişkileriaçığa ve sorumluları yargı önüne çıkarmak, hukuk devletiilkesine sahip çıkınakla sorumlu ve yükümlü olan Devlet temsilcilerininsuskunluğu ya da hedef şaşırtıcı açıklamaları ise topluinu iyice umutsuzluğa, yılgınlığa iterek hukuk devletine, demokrasiyeolan güvenin yitirilmesine neden olmaktadır.\Siyasal iktidarın Atatürk ilke ve devrimlerine, laik ve çağdaşhukuk devleti anlayışına karşı yoğun kampanya, ~rüttüğü veülkemize ortaçağ kara.nlığını getirecek olan şeriatçı düşünceyiegemen kılmak istediği günümüzde; bu tür ilişkilerin. her günyeni boyutlara. ulaşarak ortaya çıkması Devletin bütün organlarınıntahrip edilerek yozlaştırıldığını göstermektedir.Devletin organlarının işleyişi bozulmuştur. Bazı güçler öğrenciolaylarını yeniden körükleyerek gündemi değiştirmek istemektedirler.Hukukun, insan hak ve özgürlüklerinin yasal düzenlemelersonucu kısıtlandığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeakan kanın durdurulması gerekirken teröre iyice boyut kazandırılaraktüm ülke düzeyine yayılma tehlikesi başgöstermektedir.Bize dayatılmak istenen sistemin Cumhuriyetle, demokrasi ileAtatürkçülükle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.Halkımız temiz toplum, .temiz Devlet istemektedir. Çözümancak hukukun üstü,nlüğünün tanınıp uygulanabilmesindedir.Hukukun üstünlüğiinün uygulandığı temiz toplum ve temizDevlete ise ancak bağımsız yargının gerçekleştirilebilmesi ileulaşabi~_eceğiz.Hukuk Devletinin tüm kurum ve kuralları ile işlerlik kazanması,laik ve demokratik Cumhuriyetin korunması için baştaParlamento, siyasi partiler ve demokratik kitle örgütlerini ivedive öncelikli görevler beklemektedir.199


Özellikle Devletin başı olması sıfatı ile Sayın Cumhurbaşkanınınağırlığını koyarak olaylara el atmasını ve Devlet DenetlemeKurulu'nu, olayların araştırılması ve yargı önüne götürülebilmesiiçin görevlendirmesinin zorunluluk durumuna geldiğini belirtiyoruz.Bizler Baro Başkanları olarak Hukuk Devletine, kişi hak veözgürlüklerine, demokratik laikCumhuriyeteve toplum düzenineyapılan saldırıları şiddetle kınıyor, dün olduğu gibi bugün deçağdaş ve temiz toplumun gerçekleşmesi için çalışacağımızı kamouyonasaygıyla açıklamayı görev biliyoruz.Ankara, 20.6.1996BARO BAŞKANLIGIGENELGE NO: 1080/24Yargı ve Ülke sorunları ile ilgi1i olarak, 15.6.1996 tarihindeKayseri'de gerçekleştirdiğimiz basın toplantısına, Kayseri ve Civarİl <strong>Barolar</strong>ı Başkanları ve temsilcileri katılmış, çok sayıda TVkuruluşu, Basın mensubu ve dinleyici de toplantıyı izlemiştir.Konuşma metni ekte bilgi ve takdirlerinize sunulmaktadır.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN200


TÜRKİYE BAROLAR BİRİLGi BAŞKANIAV. ERALP ÖZGEN'İN 15.6.1996 GÜNÜ KAYSERİ'DEDÜZENLEDİGİ BASlN TOPLANTISINDAYAPTIGI KONUŞMATürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu aylık olağan toplantısınıbu sefer Kayseri'de yapmaya ve bu vesile ile Kayseri ve civarbarolar temsilcileri ile yargının ve ülkemizin temel sorunlarınıgörüşmeye karar vermişti. Bu toplantılarımızı gelecek aylarda daçeşitli illerde devam ettirmeyi amaçlıyoruz. Ülkemizin içinde bulunduğuzor koşullarda hukukçuların, hukuk devleti olmanın doğalbir sonucu olarak uyarı görevlerini bu yollarla yerine getirmelerigerekmektedir.Ülkemizde siyasi istikrarın hala sağlanamamış olması, parlamentonunda çalışmasını etkilemiş ve bir an önce yasalaşmalarıbeklenen teklif ve tasarılar ele alınamamıştır. Parlamento seçimlerindenbuyana 6 ayı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmensadece üç yasa çıkarılabilmiş olması üzücüdür. Bu yasalardan birisiBütçe Yasası'dır. Bir diğeri Yüksek Öğretim Yasası'nda değişikliköngören Kanun Hükmünde Kararname'nin değiştirilerekkabulüne ilişkin bir yasadır. Ve nihayet üçüncüsü de Hakimler veSavcılar Yasası'nda bir değişikliği içeren ve daha ziyade AdaletBakanlığı'nda yeni kadrolaşmayı sağlamaya yönelik ve tüm yansızhukukçuların Anayasa'ya aykırı olduğunda birleştikleri biryasadır. Parlamentonun bu çalışma tarzı ne yazık ki yarınlar içinbizlere ümit vermemektedir. Hükümetin bir an önce yasalaşmasıgerektiğine ilişkin Meclis Başkanlığı'na yolladığı listede yer alantasarıların sayısının 150 civarında olduğu basın ve televizyondahaber olarak yer almıştır. 6 ay içinde sadece üç tasarıyı yasalaştırabilenparlamentonun, bu 150 tasarıyı ne kadar zamanda yasalaştırabileceğiüzerinde düşünülmesi gerekli bir sorundur. Partiliderlerinin tamamen kişisel nitelikteki çekişmelerine artık birson vermeleri ve parlamentonun normal çalışma düzenine geçmesizamanı çoktan gelmiştir. Bugünkü tutumun devam etmesihalinde toplumun, hükümete ve parlamentoya güveni giderekazalacak, demokrasiye inancı çok zayıflatacaktır. Bunun doğuracağıvahim sonuçları herkes bilmektedir.201


Ülkemizin çok önemli sorunlarına ilişkin yasalaşma çalışmalarınınaksaması yanında, mesleğimizle ilgili beklentilerimiz dene yazık ki çok uzun zamandır gerçekleşmemiştir. Yeni AvukatlıkYasa tasarısı geçen parlamento döneminde yasalaşamamış vekadük olmuştur. Şimdi yeniden Adalet Komisyonu'nda sırasınıbeklemektedir. Bu durumda eski yasanın yürürlüğü ve dolayısı ileTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ile <strong>Barolar</strong> üzerindeki Adalet Bakanlığıvesayeti, antidemokratik bir kurum olmasına rağmen devam etmektedir.Avukatların hayat standardı esasına göre peşin vergiyetabi tutulmaları uygulaması sürdürülmekte ve bir "baş vergisi"halini alan bu uygulama meslekdaşlarımızı çok zor mali sorunlarlakarşı karşıya bırakmaktadır. Kamu avukatlarının sorunları,verilen tüm sözlere rağmen, bir çözüme ulaştırılmamıştır. Devamlısözü edilen ve bir an evvel gerçekleştirilmesi zorunlu olanyargı reformu için ciddi hiç bir çalışmaya başlanılmamıştır. Öteyandan adli işler için bütçede yeterli ödenek ayrılmamış olmasıSavcılıklarımızı ve mahkemelerimizi zor duruma düşürmektedir ..Araç ve yakıt sıkıntısı nedeni ile tutuklular çoğu yerde mahkemeleregötürülememektedir. Keza pul parası kalmayan yerlerdebilirkişilere, tanıklara tebligatlar yapılamamaktadır. Bunlarınsonucu davalar uzamakta, adaletin gerçekleşmesi gecikmektedir.Mali yılın daha ilk yarısında bu duruma düşülürse, yıl sonunadoğru neler yaşaşacağımızı tahmin etmek zor değildir. Devletintemelini oluşturan adalet hizmeti ucuz bir hizmet değildir. Lüksmakam arabalarına gerekli ödeneği bulabilen devletin, yeterliödenek ayırmayarak adalet hizmetini işlemez hale getirmeyehakkı yoktur.Siyasi iktidar boşluğu sürer ve parlamento çalışmaz iken ülkemizdeterör ve anarşi de her geçen gün tırmanmaktadır. Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği çeşitli konuşmalarda açıklandığı üzere terörünher türlüsüne karşıdır. Esasen hukuka saygısı, hukuka inancıolan herkesin terörün karşısında olması gerekir. Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği üniter devlet yapımızdan yanadır. Geçen ay Sayın Cumhurbaşkanı'nayönelik suikast teşebbüsü ile, terör en üst makamakadar ulaşmıştır. Bu vesile ile Sayın Cumhurbaşkanımıza geçmişolsun dileklerimizi yinelerken, bir konuya da dikkat çekmek istiyoruz:Sayın Cumhurbaşkanı'na yönelik suikast teşebbüsünün202


hemen sonrasında ilin valisi, suikastçının hiç bir örgüte mensupolmayıp, tek başına bu eyleme giriştiği yolunda acele ve talihsizbir açıklama yapmıştır.Suikastçının tek başına bu eyleme giriştiğiyolunda acele ve talihsiz bir açıklama yapmıştır. Suikastçınıntek başına mı hareket ettiği, bir örgüt mensubu mu olduğu veyakendisini teşvik ya da tahrik eden kişi yahut kişilerin mevcut olupolmadığı sorularının cevabı adli soruşturma sonucu bulunacakiken, henüz hiç bir soruşturma, araştırma yapılmadığı bir aşamadasadece yakalanan sanığın ifadesine dayanarak açıklamayapılmasının nedenini anlamak güçtür. Burada basın ve televizyonhaberlerinin akla getirdiği bir hususu da belirtmek isterim:Geçen yıl Gümüşhane Baro Başkanımız Sayın Ali Günday bir cinayetekurban gitti. Bu cinayetten önceki günlerde bir gazete,başörtüsünü bahane ederek devamlı merhum Başkanımız aleyhineyayın yapmış ve onu hedef göstermişti. Yakalanan sanık dabu yayınlardan etkilendiğini belirtmişdi. Bu sefer de yine aynıgazete, İsrail ile ülkemiz arasındaki bir anlaşma nedeni ile yayınlaryaptı ve sorumlu olarak Cumhurbaşkanı'nı gösterdi. Yakalanansanığın da söz konusu aynı gazetenin okuyucusu olduğugazete ve televizyonlarda yer aldı. Her iki olay arasındaki builişkinin adli organlarca dakkate alınıp soruşturulması gerektiğineinanıyoruz.Terör . son zamanlarda meslekdaşlarımızı da hedef almayabaşlamıştır. Denizli Barosu avukatlarından Sadık Dikmen, Rize'deçek tahsili için gittiği borçlular tarafından tecavüze uğrayarakdövülmüştür. İstanbul'da Avukat Saadet Ayhan müvekkilinintahliyesini sağlamadığı gerekçesi ile kurşunlara hedef olmuş,yaralanmıştır. Balıkesir Barosu avukatlarından Selim ErkanBilgehan, Edremit'de arabasına binerken iki kişinin silahlısaldırısına uğramış, vefat etmiştir. Keza İstanbul Barosu avukatlarındanRemzi Özsoy bir mir&s taksim işinde, ta~aflardanbirisi tarafından kurşunlanarak öldürülmüştür. Terör kurbanı,meslek şehidi bu iki meslekdaşımızı rahmetle anıyor; olaylarısadece yaralanarak atıatabilen meslekdaşlarıma geçmiş olsundiyorum. Avukat meslekdaşlarımıza, mesleki görevleri nedeni ilebu saldırılar,. aynı zamanda hukuka ve savunma hakkına saldırıniteliğindedir. Bu terör olaylarını şiddetle kınıyorum.203


Çok üzücü diğerbir husus ise, son zamanlarda görevleriniyaptıkları sırada avukatlara karşı emniyet güçlerinin yasa dışıdavranışlarıdır. Menemen'de bir meslekdaşımız, bir kuşkuluyahukuki yardımda bulunması bahanesi ile karakala çağırılmış,orada emniyet müdürü tarafından alnına tabanca dayanarakmahallin C. Savcısı aleyhine tanıklığa zorlanmıştır. İki ilimizdedaha iki meslekdaşıİnız müvekkillerine hukuki yardım için gittiklerikarakolda göz altına alınarak nezarete atılmışlar ve saatlerceorada tutulmuşlardır. Emniyet güçlerinin bu yasa dışı vesavunma hakkını temelinden zedeleyen davranışlarda bulunmacesaretini nereden aldıkları, üzerinde düşünülmesi gerekenönemli bir konudur. Ancak bu olaylarda asıl üzücü olan, durumkendilerine duyurulan Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının suskunluğudurve bunun yanında suçluların hiç bir şey olmamış gibigörevlerine devam etmelidir.Son günlerde, mahkum ve tutuklulara karşı insan haklarınaaykırı davranışlarda bulunulduu iddiası ile bazı cezaevlerimizdeaçlık grevleri başlatılmıştır. Ceza ve tutuk evlerinin bir disiplinetabi olmaları gereğinde kuşku yoktur. Ancak uygulanacak disiplinönlemlerinin yasalara ve temel insan haklarına aykırı olmamasıgerekmektedir. Ceza infazı, tutukluluk rejimi hukuk normlarınauygun olmalı, işkence haline dönüştürülmemelidir. Mahkum vetutukluların, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne de intikal eden istemleriarasında, insan hakları ve yasalar açısından haklı istemierin deyer aldığı görülmektedir. Örneğin, hakkında herhangi bir toplamakararı olmayan ve piyasada serbestçe satılan gazete ve dergileriokuma hakları kısıtlanmamalıdır. Tutuklu ve _mahkum ailelerinin,gereksinimlerini karşılamaları için gönderdikleri paralara elkonulmamalıdır. Avukatları ile serbestçe ve bir zaman kısıtlamasıolmaksızın görüşme hakları,savunma hakkının gerçekleştirilmesindekiönemi nedeniyle, mutlaka sağlanmalıdır. Özellikletutuklular için Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası'nda öngörülenolanaklar, hiç bir şekilde engellenmemelidir. İstemierin bir kısmınınaşırı, bir kısmının hukuk dışı olması, haklı istemleri gözardıetmenin nedeni olmamalıdır. Adalet Bakanlığı, açlık grevlerigeri dönülemez üzücü sonuçlar doğurmadan, bir an önce istemlerdenhukuka uygun olanlarını, yasaların· öngördüklerini204


gerçekleştirme yoluna gitmelidir. Türkiye <strong>Barolar</strong> birliği de bukonuda Adalet Bakanlığı'na başvurmuş bulunmaktadır.Ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren önemli bir sorun daeğitim sorunudur. Avukatlık, savcılık ve yargıçlığın kaynağı hukukfakülteleridir. Rastgele, "bir bina, bir tabela" zihniyeti ile,yeterli ve hatta bazılarında hiç öğretim üyesi olmadan açılan hukukfakültelerinden, eğitilmiş hukukçular mezun etmek olanaksızdır.Bunun acısını gelecek yıllarda tüm toplum çeker. Öte yandanÜniversite eğitimimiz giderek tamamen vakıf üniversitelerindenoluşur hale getirilmektedir. Vakıf Üniversitelerinin birkısmında yine Hukuk Fakülteleri açılmaktadır. Bu üniversitelerdeyarının hukukçularının hangi bilgilerle, daha önemlisi hangideğer hükümleri ile yetiştirilecekleri bilinememektedir. Ayrıca,Vakıf Üniversiteleri'ne ağırlık verilince, Üniversite eğitimi giderekçok yüksek miktarda ücretiere bağlı bir tahsil haline getirilmektedir.Son olarak 7 Haziran tarihli Resmi Gazete'de yayınlananyasa ile 5 yeni Vakıf Üniversitesi daha kurulmuştur. Uluslararasıinsan ha.kları sözleşmelerinde (örneğin Ekonomik, Sosyalve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi Md. 13) yükseköğretİrndeücretsiz eğitimin giderek yaygınlaştırılması bir insan hakkıolarak öngörülmüşken, bizim tam tersine ücretli eğitimi yaygınlaştırmamızın,insan haklarına ne derece uygun olduu düşünülmelidir.Ayrıca, zaten öğrencilerinden yüksek ücretler alan vakıfüniversitelerine, bunun yanında devlet yardımı da yapılması sonderece yanlıştır.Ülkemizin en önemli sorunlarının başında, laiklik karşıtı şeriatçıgüçlerin giderek devlet yapılanmasında kilit noktaları elegeçrimeleri sorunu gelmektedir. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği bugünekadar Cumhuriyetimizin laik niteliğine bağlı kalmıştır. Bundanböyle de bu bağlılığını aynen devam ettirecektir. Çünkü çağdaşbütün değerlerin temelinde laiklik ilkesi yer almaktadır. Laiklikilkesi benimsenmeden, insan haklarını sağlamaya olanak yoktur.Laiklik ilkesi benimsenmeden hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçekleştirilmesineolanak yoktur. Ve nihayet laiklik ilkesini benimsemeden,Büyük Atamızın bize gösterdiği "çağdaş uygarlıkdüzeyi" hedefine ulaşınaya olanak yoktur. Bu nedenlerle Cumhu-205


iyetimizin laik niteliğinin, en ufak bir ödün verilmeksizin korunmasıgerektiğine inanıyoruz. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği olarak,aydın Türk hukukçuları olarak bu yolda şimdiye kadar olduğugibi bundan böyle de uğraş verecek ve laiklik ilkesini koruyan tümkişi ve kuruluşların yanında yer alacağız.Hepinize saygılarımı sunarım. 15 Haziran 1996Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENAnkara, 09.12.1996BARO BAŞKANLIGIGENELGE NO: 2399/627.11.1996 tarihinde İzmir ve civar il Baro Başkanları, BirlikDelegeleri, Başkanlık Divanı Üyeleri ve Yönetim Kurulu Üyeleriile, İzmir'de ikinci olarak gerçekleştirdiğimiz toplantıda da meslekve ülke sorunları üzerinde durulmuş ve yararlı fikir alışverişindebulunulmuştur. Toplantıda yaptığım konuşma metni ekte bilgi vetakdirlerinize sunulmaktadır.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN206


Ankara, 07.12.1996TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANIAVUKAT ERALP ÖZGEN'İN İZMİR VE CİV ARI İLLERBARO BAŞKANLARI, BAŞKANLIK DİV ANI ÜYELERİ VEBİRLİK DELEGELERİ İLE BİRLİK YÖNETİMKURULU'NUN MÜŞTEREK TOPLANTlSINIAÇIŞ KONUŞMASISayın Baro Başkanları, Birlik Delegeleri, Başkanlık DivanıÜyeleri ve Yönetim Kurulu Üyeleri, hepinizi saygı ile selamlıyorum.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu bazı toplantılarınıAnkara dışında değişik illerde yapmayı ve bu vesile ile civar illerBaro Başkanları, Birlik Delegeleri, Başkanlık Divanı Üyeleri veYönetim Kurulu Üyeleri ile biraraya gelerek, meslek ve ülke so- ·runları üzerinde fikir alışverişinde bulunmayı kararlaştırmıştır.Bu karar sonucu Haziran 1996 ayı içinde ilk toplantımızı Kayseri'deyapmıştık. Bu gün ikinci olarak İzmir'de sizlerle biraradayız.Hepinize hoş geldiniz diyorum.Meslek sorunlarımız üzerinde biraz sonra hep birlikte tartışacakve birlikte neler yapılması gerektiğini irdeleyeceğiz. Yıllardırher toplantımızda, her konuşmaınııda üzerinde durup anlattığımızbu sorunları tek tek ele alıp, aynı şeyleri yineleyip vaktiniziboşuna almak istemiyorum. Bu sorunlarınbaşında gelen AdaletBakanlığı vesayetinden kurtulma, Hay


sloganı, bir slogan olmaktan öte, bir gerçeklik olanağı sağlanmalıdır.Bu konuda basında bazı kişilerin "bildiklerimi zamanı gelinceaçıklayacağım" şeklindeki beyanlarını okumaktayız. Artıksusma zamanı değildir. "Susurluk Olayı", "Suskunluk Olayı" olmaktançıkmalı, herkes bildiklerini en ince ayrıntısına kadaryetkili mercÜere açıklamalıdır.Diyarbakır cezaevinde bir süre önce yaşanmış olan ve 10'unüzerinde tutuklu veya malıkurnun ölümüyle sonuçlanan olayın,bir "yargısız infaz" olduğu, TBMM'nin araştırma komisyonununraporu ile anlaşılmıştır. Şimdi yetkililere düşen görev, bu acı veutanç verici olayın sorumlularını vakit geçirmeden, görevlerinisavsaklamadan biran önce yargı önüne çıkarmalarıdır. Türkiye,Anayasamızda belirtildiği gibi bir "hukuk devleti" ise, bu olayınsorumlularının gerekli cezaları almaları gerekir.Adalet Bakanlığı'nın, yetkisini aşarak mahkemelere yolladığıbayan avukatların mahkemelerde başörtülü olarak görev yapabileceklerineilişkin son yazısı, hem mesleğimizi, hem ülkemizi ilgilendirenönemli bir sorundur. Öncelikle belirteyim ki, bu yazınıniçeriği Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın ve Avrupa İnsanBu yazıHakları Komisyonu'nun kararlarına tamamen aykırıdır.ile Adalet Bakanlığı, başı örtülü avukatları duruşmalara alıp almamanınyargıcın takdirinde olduğunu belirterek, Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği Genel Kurulu'nun 27-28 Mayıs 1989 günlü kararınıgeçersiz hale getirmeye çalışmaktadır. Bu konuda yetki, 1136Sayılı Avukatlık Kanunu'nun 49. maddesine göre tamamen Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'ne aittir ve bu karar Adalet Bakanlığı'nınonayına bağlı kararlardan 'değildir.BirliğiYasanın tanıdığı bu yetki ve görev sonucu Türkiye <strong>Barolar</strong>Genel Kurul'u 27-28 Mayıs 1989 tarihide Giresun'da yaptığıOlağan Genel Kurul toplantısında aynen şu kararı almıştır:"Avukatlar ve Avukat Stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetlebaşları açık olarak mahkemelerde görev yaparlar. DuruşmalaraTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nce şekli saptanmış cüppe ile vetemiz bir kıyafetle çıkarlar. Erkek avukatlar iklim ve mevsimkoşullarının elverdiği ölçüde kravat takarlar." Yasanın Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'ne tanıdığı bu yetkiyi, hiç bir makam ve mercii ilepaylaşmak durumunda değiliz ve böyle bir davranışa asla müsamahaetmeyeceğiz.208


Adalet Bakanlığı'nın bu yazısına cevabımızı 21.11.1996 günüyaptığımız basın toplantısında açıklamış ve kamuoyunun bilgisinesunmuştuk. Keza sizlere de basın açıklaması metnini gönderdik.sizlerden bu açıklamayı bölgenizdeki bütün yargıç ve savcılarailetmenizi rica etmiştik. Çeşitli <strong>Barolar</strong>ımızdan bu ricamızın gereğininyapıldığı haberlerini almaktayız.Bakanlık yazısı üzerine yapılan basın toplantısında da açıklandığıüzere, yazıda yeralan hususları Adalet Bakanı kişisel düşüncesiolarak açıklamış olsa idi, bu görüşlere katıimamakla birlikte,düşünce özgürlüğünün bir sonucu olarak değerlendirebilirdik.Ancak sayın bakan kişiles görüşlerini bir Bakanlık görüşü vegenelgesi haline getirmiş ve tüm C. Başsavcılıkları ile mahkemeleregöndermiştir. Yani bir diğer deyişle Sayın Bakan kişisel görüşleriile yargıçları etkileyebilmek amacı ile Bakanlık tüzel kişiliğiniaraç olarak kullanmıştır. Bu davranışı ile de Sayın Bakan,hiç bir organ, makam, merci ve kişinin mahkemelere ve yargıçlaraemir ve talimat veremiyeceğini, tavsiye vetelkinde bulunamayacağınıöngören Anayasa'nın 138. maddesine aykırı davranmıştır.Ayrıca yazı içeriği, belirttiğim üzere Anayasa Mahkemesi kararlarınave Danıştay'ın 8. Dairesi'nin karaları ile Dava DaireleriKurulu kararlarına aykırıdır. Böylece Sayın Bakanı, Anayasamııdabütün makam ve kişileri bağladığı belirtilen AnayasaMahkemesi ve Danıştay kararlarını tanımadığını ifade etmekteve yargıçların da bu mahkeme kararlarına göre değil, kendi kişiseldeğerlendirmelerine göre davranışta bulunmalarını istemekte,telkin etmektedir.Bu davranışlar görevini kötüye kullanma niteliğindedir.İnanıyoruz ki, yargıçlarımız, C. Savcılarımız kendilerine talimatverme hakkı olmayan Adalet Bakanı'nın kişisel istemlerinegöre değil; yasala ve yasaların yetki verdiği merciierin kararlarınauygun davranacaklardır. Esasen yasaya saygının gereği budur.Ayrıca sizlere buradan duyurmak isterim ki, Adalet Bakanınınve Bakanlığın yasalara aykırı bu işlemi aleyhine gelecek haftaDanıştay'da iptal davası açacağız.Hepinize tekrar saygılar sunuyorum.209


-VII­DANIŞTAY'IN KURULUŞUNUN128. YILDÖNÜMÜNDEBİRLİK BAŞKANI'NIN YAPTIGI KONUŞMADanıştay'ın kuruluşunun 128. yıldönümü nedeniyle düzenlenen"İdari Yargı Günü" törenine onur veren değerli konukları,yüce yargıç ve savcıları, değerli 'rrıeslekdaşlarımı, basının veTRT'nin temsilcilerini saygı ile selamlıyorum.Geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yıl da, bu güzel ve anlamlı törendeTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı'na konuşma olanağı verilmesi,güzel bir geleneği sürdürme yanında ve ondan daha önemliolarak, Sav-Savunma-Karar bütünlüğünü sembolize etmekte, bubütünlüğün somut göstergesini oluşturmaktadır. Bu nedenle Danıştay'ınSayın Başkanı'na ve idari yargımızın değerli mensuplarına,tüm barolarımız ve meslekdaşlarım adına teşekkür ederim.Ayrıca, yargı sorunlarını görüşmek üzere Yüksek MahkemelerBaşkanlarını geçen hafta sonunda toplantıya çağıran SayınCumhurbaşkanımızın, bu toplantıya Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanını çağırmış olması da, sav-savunma-karar bütünlüğünedevletimizin en yüksek makamının verdiği önemin bir göstergesidir.Bu nedenle, söz konusu toplantıda belirttiğim teşekkürlerimi,bugün tüm kamuoyu önünde bir kez daha tekrarlamaktanmutluluk duyuyorum.Hukuk devleti olabilmenin ilk koşulu, idarenin yani yürütmeorganının hukuka uygun davranmasıdır. İdari yargı herşeydenönce idareyi hukuk sınırları içinde davranmaya zorunlıkılan birkurum olarak önemli bir işlev yüklenmiş bulunmaktadır. İdariişlemlerin hukuka uygunluk açısından denetlenmesi sonuç olarak,bireyin hakkını korumak anlamını taşımaktadır. Bu anlamdaidari yargımız, yürütme organına karşı bireyin hakkının koruyucusuolarak önemli bir işlevi yerine getirmektedir, Ancakülkemizde idarenin bütün işlemlerinin yargı denetiminde olmamasısistemin bütünlüğünü bozmaktadır. Cumhurbaşkanı'nın tekbaşına yapabileceği işlemler; Yüksek Askeri Şura Kararları, Haıkürtler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun kararları yargı denetimi210


dışındadırlar. Savaş, sıkıyönetim, seferberlik ve olağanüstü hallerdede yargı denetimi kısıtlamaları mevcuttur. Görülmektedirki, idari işlemlerde yargı denetimi dışında bırakılan idari işlemsayısı oldukça çoktur. Oysa idari işlemleri yargı denetimi dışındabırakmak demokratik anlayışa aykırıdır ve bazı hallerde de insanhakları zedelenmelerine göz yummak anlamını taşımaktadır.Bir hukuk devletinde aslında özellikle yönetici durumundaolan kişilerin hukuka uygun davranmak gereğini kendi vicdanlarındahissetmeleri, "ben bildiğimi okurum, beğenmeyen davaaçsın" şeklinde bir keyfiliğe kaçmamaları gerekir. Bu sakat düşüncedirki bir ülkede dava sayısını, yürütmeyi durdurma ve iptalkararları sayısını arttırır. Bu takdirde ise eleştirilmesi gerekenidari yargı değil, keyfi davranan idarecilerdir.Sözünü ettiğim davranıştan daha kötü olanı ise, yargı kararlarınıhiçe saymaktır. Unutmamak gerekir ki, yargı kararlarınauymamak, yargı kararlarına saygı göstermernek devletin hukukdevleti niteliğini anlayamamak, hukukun üstünlüğü ilkesineinanmamak ve bir anlamda çağdaşlaşamamak anlamını taşır.Bu açıdan Adalet Bakanlığı'nda müsteşar ve bazı genel müdüratamalarını üzüntüyle karşıladığımızı beyan etmek isterim. Danıştay'ınyürütmeyi durdurma kararı ile görev başında bulunanbir müsteşarı tekrar görevden almak, sözkonusu yürütmeyi durdurmakararı geçerliliğini devam ettirdiğine göre, herşeyden öncebir yargı kararını hiçe saymak anlamını taşımaktadır. Yeni işlemekarşı açılan dava üzerine tekrar verilen yürütmeyi durdurmakararını uygulamayan bir idareyi ise, hukuka saygılı bir idareolarak nitelemeye olanak yoktur. Yürütmeyi du;rdurma kararınıuygulamak için her koşulda 30 günlük sürenin mevcut olduğuileri sürülemez. Yürütmeyi durdurma kararının derhal uygulanabileceğibir durumda, bunu yapmayarak 30 gün beklemekEsasen Danıştayyargı kararına ve hukuka yeni bir aykırılıktır.da aynı hususu çeşitli kararlarında belirtmiş bulunmaktadır.Danıştay 1. Dairesi 1987/387 esas sayılı kararında, iptal ve yürütmenindurdurulması kararlarının, maddi koşulların elverdiğiölçüde derhal uygulanmasının idare hukukunun genel ilkelerindenolduğunu; hukukumuzda ise sözkonusu kararların makul211


süre içinde uygulanması zorunluluğunun yerleşmiş idare hukukuiçtihadı olup, makul sürenin de kararların uygulanması ve gerekliidari işlem ve usullerin yerine getirilebilmesi için idareleringereksinim duyabilecekleri süre olduğunu vurgulamıştır. KezaDanıştay 5. Dairesi de 1992 yılında 541 esas sayı ile verdiği dahayeni bir kararında yürürlüğü durdurma kararları konusundayasada azami bir süre öngörülmüş olmasının "İdareye maddi vehukuksal koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargıkararını buna rağmen hemen uygulamaya koyup koymama konusundabir takdir hakkı ya da uygulamayı bekletme yetkisi tanıdığısonucunu çıkarmak mümkün değildir. Böyle bir yorum vedeğerlendirmenin gerek yasa koyucunun iradesine gerek Anayasa'nın2 ve 138. maddelerine aykırı düşeceğinde duraksamaya yeryoktur" demektedir.Hukuki durum böyle iken, hukuk ilkelerine aykırı bir şekilde,30 günlük !1Zami sürenin dalınasına bir iki gün kalmış olmasınarağmen, Danıştay'ın yürürlüğü durdurma kararı hala uygulanmamışve bu davranış sonucu da Hakimler ve Savcılar YüksekKurulu toplanamaz hale gelmiş, kilitlenmiştir. Kurulun toplanamamasıise, yargıç ve savcıların özlük hakları ile ilgili kararlarınalınamaması, yapılması gerekli üye seçimlerinin yapılamamasısonucunu doğurmuştur. Bu durum yargıyı zedelemektedir. Hakimlerve Savcılar Yüksek Kurulu'nu kilitlemeye, özlük haklarınıve üye seçimlerini geciktirmeye, dolayısı ile yargıyı zedelemeyehiç kimsenin hakkı yoktur.Bir yandan, bu hukuka aykırı tutum ve davranışlar, yargının vehukuk devleti ilkesinin zedelenmemesi konusunda en büyük titizliğigöstermesi gereken Adalet Bakanlığında yapılırken, öte yandanparlamentoya sevk edilen ve gerek komisyonda gerek GenelKurul'da öncelik ve ivedilikle görüşülmesi istenen Hakimler veSavcılar Kanunu'nda değişiklik yapılması hakkındaki yasa tasarısıile hukuka aykırılıklara yeni bir boyut getirilmektedir. Tasarınıngerekçesinde, Anayasa Mahkemesi'nin Hakimler ve SavcılarKanunu'nun 37 ve 38. maddelerinin bazı hükümlerini iptal etmesiüzerine, doğacak boşluğu doldurmak amacı ile tasarırın hazırlandığıbelirtilmektedir. Ancak maddeler incelendiğinde tasarınınboşluğun daldurulması amacını çok aştığı görülmektedir.212


Anayasa Mahkemesi 27 .4.1993 gün ve E. 1992/37, K. 1993/18sayılı kararında, Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın Hakimler veSavcılar Yüksek Kurulu'nun üyesi olmasl nedeniyle Bakanlıktaidari görev yapan diğer yargıç ve savcılardan farklı olduğunuvurgulamakta ve bu nedenle Adalet Bakanlığı Müsteşarı'nın güvencesizolmasının 159. maddenin birinci fıkrası ile bağdaşmayacağıgibi, yargı bağımsızlığını da zedeleyeceğini hükme bağlamaktadır.Anayasa Mahkemesi bu güvence konusunda şöyle demektedir:"... Hakim ve Savcıların tüm öz lük hakları konusundatek yetkili olan kurulda, idari işler bakımından Adalet Bakanı'nınemir ve direktiileri ile görev yapan müsteşarın, kuruldaki göreviyönünden güvencesiz olması durumunda bağımsız davranabileceği... düşünülemez". Anayasa Mahkemesi bu nedenle yasanın"Bakanlık yüksek müşavirliklerine,Bakanlık merkez teşkilatındakibirinci sınıf hakimler arasından .... atama yapılır" kuralınıAdalet Bakanlığı Müsteşarı yönünden, Anayasa'nın 159. maddesineaykırı görerek iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesi'nin bukararından açıkça anlaşılacağı üzere, Müsteşar'ın yüksek müşavirliğeikili ya da üçlü kararname ile atanması öncelikli bir sorundeğildir. Anayasa Mahkemesi'nin kararına göre, üçlü kararnameile olsa dahi Müsteşar'ın yüksek müşavirliğe atanabilmesi olanağınınöngörülmesi Anayasa'ya aykırıdır.Anayasa Mahkemesi'nin bu açık kararına rağmen, yeni tasarının1. maddesi üçlü kararname ile bu olanağı yeniden getirmektedir.Bu tutum Anayasa Mahkemesi kararını hiçe saymakanlamına gelir. Bu tutum, hukukun üstünlüğü ilkesinin, hukukdevleti kavramının ve Anayasanın 138. maddesinde ifade edilen"Yasama ve yürütme organları ile idare mahkeme kararlarınauymak zorundadır" ·hükmünün reddi anlamını taşır.Anayasa Mahkememiz aynı kararında, Bakanlık merkez kuruluşundaçalışan birinci sınıf hakim ve savcıların Bakan'ın teklifiüzerine Hakimler ve Savcılar Kurulu'nca hakimlik ve savcılıkgörevine atanabilmelerini Anayasa'ya aykırı bularak iptal etmiştir.Anayasa Mahkemesi gerekçe olarak şöyle demektedir: "Anayasa'nın6. · maddesine göre 'Millet egemenliğini Anayasa'nınkoyduğu esaslara göre yetkili organları eliyle kullanır.' Yürütmegörevi de Anayasa'nın 8. maddesi uyarınca Cumhurbaşkanı ve213


Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilir .... bu görevin Cumhurbaşkanıve Bakanlar Kurulu tarafından birlikte kullanılıpyerine getirilmesi zorunluluğu karşısında Bakanlık merkez kuruluşundaçalışan hakim ve savcıların bu görevlerinden, atanmalarındakiyönteme uygun olarak, Cumhurbaşkanı'nın onayıalınmadan, Adalet Bakanı'nın teklifi üzerine hakimlik ve savcılıkgörevine atanmaları da Anayasa'ya aykırılık oluşturur."Anayasa Mahkemesi'nin bu çok açık kararına rağmen, tasarının2. maddesi ile yine iptal edilen hükümdeki gibi sadece AdaletBakanı'nın teklifi ile, yani Anayasa Mahkemesi'nin aradığıCumhurbaşkanı'nın onayına yine yer verilmeden, Kurul'un atamayapması öngörülmektedir. Anayasa Mahkemesi kararına ve dolayısıile Anayasa'ya aykırılık açıktır.Hukuk açısından bütün bunlardan çok daha vahim bir hükümGeçici Maddede yer almaktadır. Sözkonusu geçici madde aynenşöyledir: "Anayasa Mahkemesi'nin 27.4.1993 gün ve E. 1992/37,K 1993/18 sayılı kararı ile 2802 ve 2992 sayılı kanunların kimihükümlerinin iptal kararı mucibince yürürlükten kalktığı 12 Nisan1996 tarihine kadar, anılan görevlere mezkur hükümlerdekiusule göre yapılan atamaları geçerlidir."Evet geçici madde hükmü bu. Bu hüküm ile açıkça deniyor ki,Anayasa Mahkemesi kararına rağmen, Anayasa'ya aykırı hükümleredayanılarak yapılan işlemler geçerlidir. Böyle bir yasahükmü olamaz. Böyle bir hükme karşı çıkmak için hukukçu olmayagerek yoktur. Hukuk devleti kavramına ve hukuka asgarisaygısı olan bir insan böyle bir hükme taraftar olamaz.Ayrıca bu hüküm ile sözkonusu atamalar aleyhine yargı yolunabaşvurular ortadan kaldırılmakta ve böylece Anayasa'nın 36.maddesinde öngörülen hak arama özgürlüğü yok edilmek istenmektedir.Dolayısı ile Anayasa'nın "İdarenin her türlü eylem veişlemlerine karşı yargı yolu açıktır" d:lyen 125. maddesine aykırılıkda söz konusudur. Geçici madde ile geçerlilikleri sağlanmakistenen atamalara karşı açılan davalarda Danıştay'ın verdiği yürütmeyidurdurma kararları da bu madde ile ortadan kaldırılmakistenmektedir. Böylece, Anayasa'nın 138. maddesinde yer alan,yasama ve yürütme organları ve idarenin, mahkeme kararlarını214


hiç bir suretle değiştiremeyeceği hükmü de ihlal edilmektedir. Vedolayısı ile Cumhuriyetimizin Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilenhukuk devleti olma temel niteliği zedelenmektedir.Dilerim ki, bu tasarı parlamentodan hak ettiği cevabı alır,yasalaşmaz ve böylece tüm dünya kamuoyunda ülkemizin sırtınayüklerrecek bir hukuk ayıbına yer verilmez. Yargı ile bu şekildeoynamak, yargıya bu derece büyük tecavüzlerle onu yaralamakdoğru değildir. Yargının alacağı her yara, dolayısıyla devletintemeli olan adaleti yaralar. Unutmayalım ki, adalet yıkılırsa,devletin temeli yok edilirse devlet de yıkılır. Bu yıkıntının altındaherkes, ama öncelikle yargıyı-adaleti yaralayanlar ezilir.Devletimizin hukuk devleti niteliğini zedeleyen bu tür hukukdışı davranışları önleyebilmek amacı ile, yargı kararlarına uymamanındaha ciddi cezai, hukuki ve siyasi sorumluluğu yapılacakbir yargı reformunda ele alıp düzenlenmelidir. Yıllardır sözüedilen yargı reformunun da artık daha fazla geciktirilmemesigerekir. Yargı reformunu gerçekleştirecek olan kuşkusuz parlamentodur.Geçen dönem parlamentosu ne yazık ki ülkemizinkendisinden beklediği görevleri tam olarak yerine getirememiştir.Gündeminde bulunan pek çok yasa öneri ve tasarıları görüşülemedendönem sona ermiştir. Bu arada yargı ile ilgili bazı yasatasarıları da görüşülememiş ve bunlar kadük olmuşlardır. Yeniparlamentomuzun bu konuda daha hassas olacağına ve bununsonucu daha çok çalışarak gündeminde yer alacak yasa öneri vetasarılarını ve özellikle yargı reformuna ilişkin olanlarını görüşerekyasalaştıracağına inanmak istiyoruz. Ancak yargı reformuyapılırken çok dikkatli olunması, reform adı altında yeni olumsuzlukla,rayer verilmemesine özen gösterilmesi gerekir. Bunungüzel bir örneği İdari Yargılama Usulü Yasası'nda yapılan değişikliksırasında yaşanmıştır. Yasa değişikliği yapılırken, iptaldavası açabilmek için mevcut olan menfaat ihlali şartı, kişiselhak ihlali olarak değiştirilmek istenmiş, tüm uyarılar ve bu aradaTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin bir önceki Başkanı Sayın ÖnderSav'ın Danıştay'ın 126. kuruluş günü konuşmasındaki eleştirilerigözardı edilerek, hüküm bu hatalı şekli ile yasalaştırılmıştır.Böylece idarenin hukuk dışı bazı işlemleri aleyhine dava yoluengellenmiştir. Bu olumsuz hüküm, hukuk adına mutluyuz ki,Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı ile ortadan kaldırılmıştır.215


Yargı reformunun başında, yargıç bağımsızlığı ve güvencesinitam olarak sağlayacak önlemlerin alınması gerekir. Bu açıdanHakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili Anayasal düzenlemeleryeniden ele alınmalıdır. Öncelikle, bu ku~ula kurumlarındoğrudan doğruya üye seçme hakları sağlanmalı, bir kaç misliaday arasından Cumhurbaşkanı'nın seçim yapması yöntemineson verilmelidir. Herşeyden önce ilke olarak bu yöntem yanlıştır.Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır.Yürütme organının başına,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na üye atama hakkının tanınması,yargıç bağımsızlığı kavramı ile uyuşmaz. Sayın Cumhurbaşkanı'nıntüm kamuoyunda olumlu karşılarran AnayasaMahkemesine son üye atamalarında olduğu gibi, bir Cumhurbaşkanıbu yetkilerini çok yerinde ve olumlu kullanmış olabilir.Ancak bir sistem eğer belli bir kişinin iyi niyetine "kefaletine yada güvencesine" bağlı olarak çalışıyorsa, o sistemi savunmayaolanak yoktur. Cumhurbaşkanlarına bu yetkilerin tanındığı 14yıl içinde de bu yetkinin çok kötü kullanıldığı olaylara da maaleseftanık olunmuştur. Bu nedenle, kurumların üyeleri doğrudandoğruya seçme sistemine geçilmelidir. Ayrıca, Kurul tamamenbağımsız yargıçlardan kurulmalı, Adalet Bakanı ile BakanlıkMüsteşarı Kurul'da yer almamalıdır. Siyasal iktidarın bir mensubununve ona hiyerarşik olarak bağlı olan Müsteşarın kuruldayer almaları, yargı bağımsızlığına aykırıdır.Başkanlığı ve TeftişHakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun kendi PersonelKurulu yoktur. Bu görevleri Adalet Bakanlığı'nınPersonel Genel Müdürlüğü ile Teftiş Kurulu Başkanlığıyerine getirmektedirler. Siyasal iktidarın mensubu olan AdaletBakanı'na hiyerarşik olarak bağlı olanların, böylece dalaylı yoldanda olsa Kurul'a etki olasılıkları da yargı güvencesi ile bağdaşamaz.Özellikle Kurul üyelerinin kendi dairelerinde esasençok yüklü olan görevlerini de devam ettirdikleri düşünülürse, buetki derecesinin hiç de az olmayabileceği anlaşılır. Ve nihayet,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun daha iyi çalışabilmesi,daha doğru kararlar alabilmesi için, idari yargı için Danıştay'dangelen üyelerden ve adli yargı için de Yargıtay' dan gelen üyelerdenoluşan iki ayrı kurul halinde çalışması yararlı olacaktır.Günümüzde artık genel bir kabul gördüğü ve başta belirttiğimüzere Sayın Cumhurbaşkanı tarafından da önemsendiği üzere,216


adalet Sav-Savunma-Karar olmak üzere üç unsurdan oluşur.Bunlardan birini diğerinden ayırmaya olanak yoktur. Durum buiken Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Anayasa'da yürütme bölümündeyer alması son derece yanlıştır. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin deAnayasa'da "Yargı" başlığını taşıyan bölümde yer alması gerekir.Yeni bir Anayasa değişikliğinde, mevcut hatanın düzeltilerek, budurumun gerçekleştirileceğini ümit ediyoruz.Geçen parlamentoda görüşülemeyerek kadük olan bir yasa tasarısıda, Avukatlık Yasa Tasarısı'dır. Hazırlık çalışmaları ilebirlikte beş yıla yakın bir süredir bekleyen bu tasarının yenidengözden geçirilip, mesleğimizin sorunlarını çözecek yeni hükümlerlebirlikte yasalaşması en büyük dileğimizdir. Çıkarılacak yeniyasa ile birlikte, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, <strong>Barolar</strong> ve dolayısı ilemeslekdaşlarımız üzerindeki Adalet Bakanlığı vesayetine sonverileceğine inanıyoruz. Çünkü biliyoruz ki,savunmanın bağımsızolmadığı bir ülkede yargının bağımsız olduğunu kabule olanakyoktur.Bizler Adalet Bakanlığı'nın vesayetinden kurtulmak isterken,geçtiğimiz yıl meslekdaşlarımız bir de maliye bürokrasisinin vesayetinesokulmak istenmiştir. Maliye Bakanlığı tebliğleri ile,vergi uyuşmazlıklarında vatandaşları Vergi Mahkemelerinde savunmahakkına sahip olan avukatlar, kendi beyannameleriniimzalama yetkisinden yoksun bırakılmak istenmişlerdir. Avukatları,kendi beyannamelerini Mali müşavirlere imzalatmak zorundabırakan ve peş peşe çıkarılan üç tebliğin her üçü hakkındada Sayın Danıştayımız yürütmeyi durdurma kararı vermiş veMaliye Bakanlığı'na bu şekilde bir yükümlülük getirme hakkıtanıyan Vergi Usul Yasası'nın 227/1. maddesi hakkında ileri sürülenanayasaya aykırılık iddiasını haklı bularak işi AnayasaMahkemesi önüne götürmüştür. Sayın Danıştay'ın bu kararlı tutumutüm hukukçuları mutlu etmiş ve "Ankara'da yargıçlar var"güvencesini bizlere vermiştir.Mesleki sorunlarımız yanında ülkemizin çok önemli iki sorununada dokunmak istiyorum. Bu sorunların başta geleni terörsorunudur .. Özellikle belirtmek isterim ki Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğiterörün her türlüsüne karşıdır. Hak arama yolunun sadece ve217


sadece huku yolu olduğuna, terör yolu ile hiç bir sorunun halledilerneyeceğineiçtenlikle inanıyoruz. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ülkemizinüniter bütünlüğünden yanadır. Üniter bütünlüğürnüzükorumak ve terörü ortadan kaldırmak devletimizin en önemligörevleridir. Ancak önemle belirtrnek gerekir ki, devlet bu görevinimutlaka hukuk sınırları içinde yerine getirrnek durumundadır.Birey ya da örgütlerin hukuka aykırı davranışı, devletin dehukuka aykırı davranmasının hiç bir şekilde gerekçesi olamaz.Bu açıdan, demokratikleşme çalışmaları da dikkate alınacakolursa, Terörle Mücadele Yasası'nın, terörle mücadele ile hiç birilişkisi olmayıp, doğrudan doğruya düşünce özgürlüğüne yönelmişbulunan 8. maddesinin artık daha fazla gecikmeden yürürlüktenkaldırılması gerekmektedir.Terör konusunda çok üzücü bir gelişme ı Mayıs günü Kadıköy'deyaşanan olaylatdır. Yasa dışı örgütlerin, üniformalar içinde,adeta bir rnilis kuvveti gibi, açıkça yürüyüşe katılma cesaretinigösterebilmesi son derece önemli bir olaydır. Olayın bu sathasındayasa dışı örgütlere neden olduğu bilinmeyen bir şekilde müdahaleetmeyen güvenlik güçlerinin,daha sonraki olaylar sırasındada yetersiz kaldığı yolunda kamu oyunda haklı bir kanaatoluşmuştur. Olaylardan sonra bazı yetkililerin, .polisin ilk baştahoşgörü gösterdiği yolundaki beyanları ilginçtir. Böyle bir davranışkabul edilemez. Polis, suç teşkil eden bir fiil karşısında hoşgörülüolmak, rnüsarnaha gösterrnek yetkisine sahip değildir.Polis, suç teşkil eden fiilleri, hukuk sınırları içinde davranarakderhal önlemek görevindedir. Yasa dışı davranışlara başta gösterilecekrnüsarnahanın, sonradan daha büyük olayların dağınasınaneden olacağının en güzel örneği geçtiğimiz ı Mayıs günü yaşananlardır.Yetkililerin olayları bu açılardan da değerlendirmelerive saptanacak eksikliklerin süratle giderilmesi, böylece emniyetgüçlerinin hukuk sınırları içinde vatandaşların can ve mal güvenliğinisağlayacak bir konuma getirilrneleri gerekir. Buradavurgulanması gereken önemli bir konu da yasal sivil örgütlerimizede bu konuda büyük sorumluluklar düştüğüdür. Kuşkuyoktur ki, yasa dışı örgütlerle bir bayram kutlaması sınırlarıiçinde olsa dahi, işbirliği yapmaya hiç bir yasal kuruluşun hakkıyoktur.218


Ülkemizin çok önemli diğer bir sorunu da laiklik karşıtı güçleringiderek ülkemizin rejimi açısından yarattıkları tehlikedir.Atatürk devrimleri ile başlayan Türk Aydınlanması'nı içlerinesindiremeyen orta çağ karanlığının bu özlemcileri, özellikle eğitimkurumlarımızda örgütlenmekte ve ülkemizin geleceği gençlerimizizehirierne olanağı elde etmektedirler. Türk hukukçularıve savunmanın meslek örgütü olan Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, herzaman laiklikten yana olmuş, bu ilkeyi savunanların yanında yeralarak onları desteklemiştir. Çünkü biliyoruz ki, laiklik olmadanhukukun üstünlüğünü sağlamaya, hukuk devleti olmaya ve insanhaklarını sağlamaya olanak yoktur. Ve bu mücadelemiz uğrundageçtiğimiz yıl bir şehit vermiş bulunuyoruz. Gümüşhane BaroBaşkanımız Sayın Ali Günday, laiklik düşmanı güçler tarafındanşehit edildi. Kendisini huzurlarınızda saygı ile anıyorum. Ortaçağ özlemeisi karanlık güçler bu fiilieri ile bizleri korkutmak,çağdaşlaşma mücadelemizden vazgeçirmek istediler. Başaramadılar.Başaramayacaklar.Hiç bir güç Türk hukukçularını Atatürkdevrimlerine inançlarından, laikliğin tam olarak sağlanmasımücadelelerinden vazgeçiremeyecek, döndüremeyecektir.Geçen hafta televizyonlarda yer alan bir mesaj, şeriat özlemcilerininbizleri korkutmak, sindirrnek amacı ile nasıl bir işbirliğiiçinde çalıştıklarını bir kez daha gösterdi. Dini sadece bir gösteriaracı olarak kullanan ve kendilerine aczmendi denilen grubunlideri bizlere güya ihtarda bulundu. "Atatürkçüler ve laikler buülkeden çekip gitsinler kendileri için daha iyi olur" benzeri sözlersöyledi. Hayır, hiç bir yere gitmiyoruz. Bu ülkeye sahip çıkacağız.Atatürk'e, onun devrimlerine sahip çıkacağız. Atatürk'ün başlattığıdevrimierin takipçisi olacak, ülkemizin yeniden orta çağ karanlığınasokulmasına engel olacağız. Bizler bu inançla görevlerimizinbaşındayız.Yüce Danıştay'ın kuruluşunun 128. yılını yeniden kutluyor,hepinize saygılar sunuyorum. 10.5.1996. Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN219


-VIII­YARGITAY'DA YAPILAN''YARGI YILI AÇlLlŞ TÖRENLERİ'NDEKiKONUŞMALARTÜRKİYE BAROLARBİRLİGİ BAŞKANIAVUKAT ÖNDER SAV'IN1995-1996 YARGIYILININ AÇlLIŞI TOPLANTISINDAYAPTIGI KONUŞMA1995-1996 Adalet Yılı'nın Açılışı Töreni'ne onur veren sayınkonukları, yüce yargıç ve savcıları, değerli meslekdaşlarımı, basınınve televizyonların temsilcilerini en iyi dileklerimle ve saygılarımlaselamlıyorum.Yeni bir çalışma dönemine girerken yargımızın, hukukumuzun,toplumumuzun ve ülkemizin sorunlarını böyle güzel bir toplantıdadile getirme olanağını tanıdıkları için Yargıtay BaşkanıSayın Müfit Utku'ya ve diğer sayın yetkililere teşekkür ediyorum.1994-1995 yılı, yargımız ve "Sav-Savunma-Karar" üçlüsündegörev yapan hukukçularımız yönünden oldukça yüklü, sorunlu veyorucu oldu. Geçen yıl burada dile getirdiğimiz sorunların birkısmı, çözümlendi ama kalanlara yeni sorunlar eklendi.Demokratik hukuk devletinin, olmazsa olmaz koşulu yargı bağımsızlığı,yargıçlarımızın, savcılarımızın, avukatlarımızın, mahallimalıkernelerin ve yüksek yargı organlarının olağanüstü çabalarıile sağlanmaya çalışıldı.Buna rağmen vatandaşlarımız, her kadernede yargının yavaşişlediği, adaletin geciktiği, davaların sürümcemede kaldığı yolundakiyakınmalarını sürdürdüler.Yargı, çağdaş teknolojiden yararlanmaya başladı, ama itirafetmek gerekir henüz beklenen düzeyin çok gerisindeyiz. Adliyelerdekiyığılmayı, vatandaşın mahkeme kapılarında uzun süre220


eklemesini, kimi zaman haklarını almak için hukuk dışı yollarabaşvurmasını önleyebilmiş, yargıyı istenen hıza kavuşturabilmişdeğiliz.Adalet hizmetine, yargıya üvey evlat muamelesi yapılmaalışkanlığı artık terkedilmeli "Yargı"ya yatırım hızlandırılmalı,çağdaş uygar devletlerdeki gibi ön plana alınmalıdır. Yargı içinyapılması düşünülen değişiklik ve yeniliklerde hizmetin labaratuvarındaolan yargı mensuplarının öncelikle görüşleri alınmalıdır.Siyasal iktidarlar, "Sav-Savunma-Karar" mekanizmasındakitıkanıklıkların aşılmasında yardımını esirgememelidir.Geride bıraktığımız dönemde başta Sayın Başbakan ve SayınAdalet Bakanı olmak üzere siyaset adamları, savunma mesleğininsorunlarına ilgi göstermişlerdir. Sorunlarımızı biraraya gelip konuşmaolanağı bulduk, düzenlediğimiz toplantılara katılıp görüşlerinibelirttiler; kendilerine bir kez daha teşekkür ediyoruz.Siyasal iktidarın kimi vaadleri, TBMM'nin çalışma süresi yetmediğive gündemi yüklü olduğu için gerçekleşemedi.TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin ortak isteği ile AvukatlıkYasası Değişikliği Tasarısı, gündemin görüşülebilecek sırasınaalındı fakat kimi daha öncelikli yasa tasarıları ve Anayasadeğişikliği görüşmeleri nedeniyle görüşülüp yasalaşamadı. Kısabir süre önce TBMM'nin önümüzdeki çalışma döneminde görüşülecekilk tasarılardan biri olduğunun bize söylenmesini, önemli birgüvence sayıyoruz.Hayat Standardının, yargıç ve savcı gibi yargının ayrılmazparçası olan avukatlar yönünden kaldırılmasına ilişkin vaadierinde yerine getirilmesini bekliyoruz. Devlet, kamu hizmeti görenavukatları, birinci sınıf tüccarla eş tutmamalı, avukatları kazanmadıklarıhayali gelir üzerinden vergilendirmekten vazgeçmelidir.Maliye Bakanlığı,önceden iki kez uyarmamıza karşın yasayaaykırı bir Genel Tebliğ çıkartarak avukatlarla, Serbest Muhasebeciveya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirleri karşı karşıya getirmiştir.Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararı vermesi ileavukatların Serbest Muhasebeci veya Serbest Muhasebeci MaliMüşavirlerle yıllık sözleşme imzalaması mecburiyeti durdurul-221


muştur. Bu meslek grubuna avukatların yıllık gelir vergisi beyannameleriniimzalatması zorunluğu 1996 yılının Mart ayındayeni bir sıkıntı, yeni bir tartışma ve karmaşa yaratacaktır. SayınBaşbakanın, genelgedeki yanlışlığı düzeltip bu haksız ve ayıplıuygulamayı durdurması için Maliye Bakanlığı'na gerekli talimatıvermesini beklemekteyiz.Doğrusu Maliye Bakanlığı ile ilgili sorunların çözümünde fazlaümitli olamıyoruz. Maliye Bakanlığı, işlemlerinin hukuka uygunolup olmadığına aldırış etmeden "Ben yaptım oldu" diyerek hukukuçiğnemektedir. Devlet içinde ayrı bir devlet gibi davrananMaliye Bakanlığı'nın işlemlerini düzeltip düzeltmeyeceğini hepbirlikte izleyip göreceğiz.Serbest çalışan meslektaşlarımızın sorunlarının yanında kamugörevlisi olarak hizmet veren meslektaşlarımızın da sorunları çözümbeklemektedir.Kamu Avukatları, çağdaş demokratik hukuk devletinde rastlanmayacakstatüde ve gelir düzeyinde çalıştırılmaktadır. Kamuavukatlığı sınıfı, diğer hizmet sınıflarına göre özlük hakları, malive sosyal haklar yönünden çok geride bırakılmıştır.Özellikle 1988 yılından bu yana kamu avukatlarının mali durumu,sürekli olarak "Denetim Elemanları", "Sağlık HizmetleriSınıfı" ve "Teknik Hizmetler Sınıfı" karşısında bile Ek Göstergeler-ÖzelHizmet Tazminatları ve yan ödemeler göstergeleri yönündenbüyük ölçüde geriletilmişlerdir.Devlet, kendisinin vekilierine üvey evlat muamelesi yapmamalı,kendisine fazla mali yük getirmeyecek olan Kamu Avukatlarınınsorunlarını vakit geçirmeden çözmelidir; aksi takdirdemali yönü cazip olmayan Kamu Avukatlığına elemanı zor bulandevlet, elindeki yetişmiş deneyimli avukatları da kaybedecektir.Mesleğimizin, yasal düzenlemeleri aşan, anayasa değişikliğinigerektiren sorunları da vardır.Anayasa Mahkemesinde, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda,Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ni temsilen üye bulunmalıdır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ne Anayasa Mahkemesi'nde dava açma222


hakkı tanınmalıdır. Bu değişiklikler doğrultusunda Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği, Anayasa'nın YÜRÜTME bölümünde değil YARGIbölümünde yer almalıdır.Kısa bir süre önce gerçekleştirilen Anayasa değişikliğinde genelolarak yargı ve savunma ile ilgili hiç bir madde ele alınmamıştır.TBMM, geride kalan çalışma döneminde nihayet kısmi biranayasa değişikliğini gerçekleştirebildi. 1991 yılı genel seçimlerindenönce ve sonra TBMM'de grubu olan ve olmayan bütün siyasipartiler Anayasanın değiştirilmesi gerektiğini belirtmişlerdi; kimileri4 yıla yakın bir süre sonra başlangıç bölümü dahil 15 maddededeğişiklik yapılabilmiş olmasını büyük başarı olarak nitelemektedirler.Anayasa değişikliği çalışmalarında~.ü iyiniyetli ve çözümbulmaya yönelik çabalar sonucu umutların sönmek üzere olduğubir anda değişiklik yapılabilmesini takdirle karşılıyoruz.Çağdaş demokratik hukuk devleti anayasasına yakışmayan,hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmayan, askeri darbelerimeşru sayan ve benzerlerine yol açıcı nitelikteki BAŞLANGIÇbölümünün değiştirilmesi sevindiricidir.Derneklerin, Sendikaların, Vakıfların ve Kooperatiflerin, KamuKurumu Niteliğincieki Meslek Kuruluşları ile bunlatın üstkuruluşlarının siyasi partilerle ilişkilerini ve işbirliğini yasaklayanmaddelerin kaldırılması, yüksek öğretim elemanlarının veöğrencilerinin siyasi partilere üye olabilmeleri olumlu değişikliklerdir.Bir hukuk garabeti olan ve geçmiş dönemlerde pek çok tartışmayaneden olan milletvekilliğinin düşmesine ilişkin 84. maddenindeğiştirilmesi de yararlı olmuştur. ,Yukarıda sayılanlar ve benzeri değişikliklerle yetinilmesi, buparlamentonun oluşumunun, daha içerikli ve gerekli değişikliklereyatkın ve uygun olmamasından kaynaklanmaktadır. Değişiklikpaketi içinde olduğu halde Memurların Sendika KurmaHakkı'na Grev ve Lokavt'a 25 yaşında TBMM'ye seçilebilmeye,TBMM Üyeliği ile bağdaşmayan işlere ve Geçici 15. maddeye223


ilişkin değişiklikler, TBMM'den olur alamamıştır. Kamu KurumuNiteliğindeki Meslek Kuruluşları ile ilgili düzenleme ise yeterlideğildir.Bütün iddialı sözlere karşın bu anayasada 12 Eylül hukuksuzluğunusimgeleyen kimi maddeler kaldırılamamış, insan hakve özgürlüklerine "ama-ancak-fakat" sözcükleriyle getirilmiş sınırlamalaraşılamarnış, demokratik hukuk devletine, çağdaş uygaryapılaşrnaya yakışır biçime sokularnarnıştır.Adındaki "GEÇİCİ" sıfatına karşın pek çok asıl maddedenKALlCI olan Geçici 15. maddenin kaldırılamayışı, bir hukuk ayıbıdır.Aslında Geçici 6. madde hariç diğer bütün geçici maddelerinde kaldırılması gerekirdi.TBMM'nin, Cumhurbaşka­Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun siyasal iktidarın güdürnünden·çıkarılamayışını, Kurul üyelerinin Genel Kurullarındanseçim yerine atama ile belirlenmesini, Kurulda Adalet Bakanıve müsteşarının bulunmasını, Yargı bağımsızlığı anlayışı ilebağdaştıramıyorurn. Demokratik hukuk devleti anlayışı ile çelişenbir maddeyi bile değiştirerneyennının özellikle yargı ile ilgili ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıgörev ve yetkilerini değiştirilebileceğini hiç sanmıyorum.Atatürk'e, miras kurumuna, Atatürk'ün vasiyetine saygısızlığısimgeleyen 134. maddenin anayasada varlığını sürdürmesi, bolAtatürk edebiyatı yapanların, içtenliklerinin ölçüsüdür. Bırakalımartık sözde, göstermelik yapmacık Atatürkçülüğü; özde, düşüncede,yaptırırnda, kurumlaşmada, eylernde ve uygularnadaAtatürkçü olalım.Geride bıraktığımız. dönernde TBMM bizce Anayasa değişikliğikadar önemli bir sorunu, yeni üniversiteler açmak sorununu daele aldı.Ülkemizde ilköğretim ve ortaöğretİrnde başta Tevhidi TedrisatKanunu olmak üzere önemli temel yasalarda ülke gerçekleri çiğnenerekpek çok yanlışlık yapıldı, halen de yapılıyor. Bu yanlışlıklarzincirine yüksek öğretimde yeni halkalar eklenrnekte olduğunugörüyoruz.224


1992 yılında kurulan 23 Üniversitede hala 60 fakülte açılamamıştır.Bırakalım bunları İstanbul, Ankara ve 9 Eylül Üniversitelerindebile öğretim üyesi, dershane ve malzeme sıkıntısı çekilmektedir.Bu köklü kuruluşlar bile tam anlamı ile üniversite olamamışiken 27 yeni üniversite açılmasının gündeme getirilmesi,fevkalade düşündürücüdür.1992 yılındaki üniversite açılması furyasına destek veren vealkış tutanlar, bugün feveran etmektedirler. YÖK Başkanı, kendilerinedanışılmadan plan hedeflerine aykırı biçimde üniversiteaçılmaya çalışıldığını 2012 yılına kadar üniversite açılmasına gerekolmadığını belirtiyor.Başta 1992 yılıp.da kurulanlar olmak üzere bütün üniversitelerinrektörleri feryad ediyor: "Çoğunun binaları, öğretim üyeleriyok. Hiç hazırlık yapılmadan alt yapısı oluşturulmadan her ileüniversite açmak, Türkiye'yi intihara sürüklemekten farksız olur.1992 yılında açılanlar, henüz bir çadır bile kuramadı. ... 1992 yılında23 Üniversite açıldığında, eski üniversitelerin zaten yetersizolan kaynağını paylaştık. Şimdi, açılması kararlaştırılan yeniüniversiteler, mevcut kaynağı biraz daha küçültecek ... Altyapısıhazırlanmadan gecekondu yapar gibi üniversite kurulmaktadır.Yeni üniversiteler imkansızlıklarla mücadele edecekleri gibi,mevcut üniversitelerin kalkınmasını da engelleyecektir ... Bu kadarsaçmalık olmaz ... Yeni Üniversite açılması, bir cinayettir,skandaldır."3 yıllık yeni üniversite deneyimi yaşamış rektörlerin bu sözlerinekulak verelim. Parlamentomuz ve siyasal iktidar, bir rektörüroüzünsöylediği gibi "Artık seçim bölgelerine fabrika götüremeyenmilletvekilleri, üniversite götürmektedir. Üniversite açmak,süpermarket açmaktan daha kolay oldu" sözlerine haklılıkkazandırmamalı, bu pervasız gidişe,, yüksek öğretimdeki bu tehlikeliyozlaşmaya dur demelidir.Bu yapılmazsa başka meslek dallarınımesleğinde olacakları şimdiden görüyoruz.bilemeyiz ama hukukBinası olmayan, öğretim üyesi bulunmayan araç-gereci olmayanyardımcı personeli eksik, lise öğretmenleri ya da her derde225


deva piyasa hukukçularının ders verdiği hukuk fakültelerindenbilgisiz, çapsız, muhakeme gücünden yoksun öğrenciler, mezunolacaklardır. Buralardan çağdaş kafalı savcı-yargıç-avukatlaryetişmez; olsa olsa bağnaz kafalı mollalar, müstankiler, kadılar,arzuhalciler yetişir.Hukukumuzun mesleğimizin sorunlan yanında ülkemizin iç vedış sorunları da çok önemli boyutlardadır.Bosna Hersek'te insan haklarını, Balkanlar'ı ülkemizi ve dünyayıçok yakından ilgilendiren olaylar yaşanıyor. Bosna-HersekCumhuriyeti, bağımsızlığını ilan ettiği 1992 yılından buyana insanlıktarihinin ender rastladığı vahşete ve soykınına sahne olmayadevam ediyor.Birleşmiş Milletler, Kuruluşunun 50. yılında amaçlarını gerçekleştiremeyengöstermelik bir örgüt durumuna düşmüştür.Birleşmiş Milletierin denetimindeki güvenli bölgelerden Srebrenica'nınSırplar tarafından işgali, uluslararası bir skandaldır. BirleşmişMilletler Banş gücünü, Kızıl Haç'ı insani Yardım Örgütü'nünyardım konvayunu kente sakınayan Sırplar, 1992 yılındanbuyana acımasızca uyguladıkları etnik arındırmayı sürdürüyorlar.Silah ambargosu ile çaresizliğe itilen Boşnaklar, elleri kollanbağlı biçimde kaderleriyle başbaşa vahşetin kucağında inliyorlar.Barışçı çözüm için görüşmeler yapılması gündemde iken Saraybosna'nınPazar yerine atılan ve 43 sivili öldüren, çok sayıdainsanı da yaralayan bomba, saldırgan Sırpların Bosna'nın çokkültürlü., çok dinli etnik yapısına son vermek konusundaki inat,ısrar ve iradelerinin sürdüğünü gösteriyor.Saldırgan Sırpların bu vahşet gösterisine ve uluslararası insaniprensipleri hiçe sayan saygısızlığına karşı artık Bosna­Hersek'teki duruma en seri şekilde müdahale edilmesi kaçınılmazhale gelmişti. Nihayet Nato'ya bağlı askeri birlikler, Sırp mevzilerinemüdahale edebilmiştir; bu sevindiricidir. Kesin ve kalıcıbarışçı çözüm alınana kadar askeri tedbirler sürdürülmelidir.Birleşmiş Milletierin bağımsız bir üyesi olan Bosna-HersekCumhuriyeti'nde Birleşmiş Milletler Anlaşmasının 42. maddesinintanıdığı yetkiler kullanılarak uluslararası barış ve güvenliği226


korumak veya yeniden sağlamak için hava ya da kara güçleriylegerekli görülecek her türlü girişime başvurulması, abluka yapılıpmüdahale edilmesi için bu kadar vahşeti, insanlara tecavüzleri,göçleri, ölümleri beklerneye gerek var mıydı?Kuzey Irak'ta, Türkiye'de insan hakları ihlallerini tesbite gelenkuruluşlar, insan hakları havarileri neredesiniz? Önce burnunuzundibindeki vahşeti görünüz, acımasız soykuruma DUR! deyiniz.Körfez Savaşı'na gözünü ·kırpmadan müdahale edenleri, Bosna-Hersek'te,Çeçenistan'da çifte standart kullandıkları, insanlarınvahşice öldürülmesine seyirci kaldıkları için kınıyoruz,\ayıplıyoruz.Bir diğer sorunumuz, Suudi Arabistan'daki vatandaşlarımızaverilmiş olan ölüm cezalarının infazına başlanmış olmasıdır.Suudi Arabistan'a uyuşturucu soktukları savıyla suçlanıp şeriatkuralları gereği kafaları kılıçla kesilip öldürülen vatandaşlarımızınsorunu gündeme gelince ülkemizde bilir-bilmez alıkarnkesen şeriat yanlıları bile şaşırdı. Büyükelçiliğimizin verdiği bilgileregöre sırada daha (71) Türk'ün bulunduğu gerçeği, tüylerürpertti."Cellat, kadının çıplak ·ensesini görerek günaha girer" mantığıylakadının, kılıçla öldürülmemesi, şeriatın işi nerelere vardırdığınınkanıtıdır.Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi'nin "Suudi Arabistan, .bazı tarafların istekleri yüzünden bir dini cezayı değiştirmeyfamaçlayan haskılara boyun eğmeyecektir" sözleri umut kırıcıdır.Ülkemizde kimilerinin, kafa kesmenin "ibret-i müessire" olmasıiçin yapıldığını söyleyebilmeleri de ilginçtir. Bunun devletinbir iç işi olduğunu söyleyip sukıltu tercih etmek isteyenler devar.Kur'an ve Sünnette belirlenmemiş suçların cezalarının siyasiotoritenin takdirine bırakıldığı ifade edilerek cezaların dolaylıolarak şeriata uygunluğu savunulmaktadır.227


İsimlerinin başında akademik ünvanlar olan kimileri de"İdamlar, İslam Hukuku'na aykırıdır, sekiz yıllık tutukluluk süreside İslam'a aykırıdır. Suudi Arabistan'daki yönetim tam birşeriat yönetimi değildir" gibi çaresiz yorumlar yapmaktadırlar.Aylardır yazılı ve görüntülü basın ve yayın organlarında şeriat'ısevdirmeye, şeriatın insan haklarının ta kendisi olduğunusavunmaya çalışanların içine düştükleri hazin çelişkilere bakınız.Bizim ulemalar, "Şeriat'ta kelle kesme yok diyorlar." Suudilerde "Bu Allah'ın emridir" diyorlar. Buna rağmen kimileri, SuudiArabistan'daki idamlar bahane edilerek İslam ve Şeriat hukukunukaralama kampanyası açıldığı suçlamasında bulunuyorlar.Suudi yönetiminin İngilizce yayın organı "Krallığın şeriat yasalarınıdeğiştireceğini, yahut yumuşatacağını sananlar, salaklarcennetinde yaşayanlardır!" diye yazıyor; Kral Fahd ise Allah adınahareket ettiğini söylüyor, doğru davrandığını belirtiyor.Hükümetimizin bir üyesi de "Bu gayri insani tutumunuza sonveriniz, yaptıklarınız artık yeter, hiç olmazsa geride kalan va~tandaşlarımızı bağışlayın!" diye sesleniyor. Hükümet, çaresizlikiçinde yalvarma ve şikayet yeri değildir, çözüm bulma yeridir.Yasalarımızdan ölüm cezasını kaldıramadığımız için SuudiArabistan'da ölüm cezalarına değil, cezanın suça uygun düşmediğineve vahşi infaz biçimine itiraz edebilmekteyiz.28 Nisan 1983'teki İnsan Haklarının ve Temel ÖzgürlüklerininKorunmasına ilişkin Sözleşmeye Ek Ölüm Cezasının Kaldırılmasınaİlişkin (6) No.lu Protokole Türkiye çekince koymuştur. 1·Mart 1985'te yürürlüğe giren protokolün 1. mad~esinde "Ölümcezası kaldırılmıştır. Hiç kimse bu cezaya çarptırılamaz ve idamedilemez" 2. maddede "Bir devlet, yasalarında savaş veya yakınsavaş tehlikesi zamanında işlenmiş olan fıiller için ölüm cezasınıöngörebilir" yazılıdır. ·Bu protokol uyarınca Avrupa Konseyi üyesi devletlerde ölümcezası kaldırılmıştır. Ölüm cezasının lehinde ve aleyhinde pek çokgörüş vardır. Bir yumuşama dönemi yaşıyoruz. Ölüm cezası, ya-228


salarımızdan kaldırılmamış ama 10 yılı aşkın bir süredir uygulanmamaktadır.Yazılan ve söylenenler doğru ise 1989 yılında bir Türk'ün kafasınınkesilmesinden sonra iki ülke arasında gündeme getirilen"Suçluların iadesi ve Adli Yardımlaşma" anlaşmasının hala imzalanamamışolması, bu sürede iktidar sorumluluğu yüklenentüm siyasi partileri töhmet aldında bırakmaktadır. Hukuk sistemleriuymuyor deyip geçiştirilemez, karşılıklı anlayış ve çözümarayışı olursa hukuk, buna mutlaka çare bulur.S.Arabistan'daki uygulama, şeriatın nasıl işlediğini, acımasız­gerçek yüzünü ortaya serdi, laik devlet düzeninin nelerlığını,kazandırdığını, insanlarımızın daha somut görmelerini sağladı.Şeriat'taki çeşitli suçlara verilen parmak, el, ayak, kol ve hattaKAFA kesilmesi, ZiNA suçunu işieyenin taşlanarak öldürülmesicezalarını günümüz çağdaş toplumunda uygulayabilir misiniz?Şeriat öyle emrediy.or diye kadınlarımız için "Aklen ve dineneksik yaratılmıştır, kötüdür, yarım insandır, yaratıktır. Kocasınınizni olmadan hiç bir kadın cennete giremez. Kadını kapatmakerkeklerden uzak tutmak gerekir. Çok karılı evlilik, kadınlar içinhayırlı ve yararlıdır. Kocalar kendilerine itaat etmeyen karılarınıdövme hakkına sahiptirler. Kadın, kendi yararına düşünemez, onedenle İslam'da kadının boşanma hakkı yoktur" kuralını, karşılıklısevgi-saygının, dayanışmanın, eşitliğin egemen olduğu modernaile düzeniyle, insan hak ve özgürlükleri ile bağdaştırabilirmiyiz?Ülkemizin hem dış,hem önemli iç sorunu olan Doğu ve Güneydoğuolayları sürüyor.Ülkemizin Doğu ve Güneydoğusunda ayrılıkçı terör örgütününeylemleri geriletiimiş gibi görülmekle beraber durdurulamamıştır.İnsanlarımız hergün yeni olaylar, yeni ölümler, duymaktan,üzülmekten bitap düştüler. "Bu kan bu terör bu ölümler dursun"diyorlar.Yöre insanını potansiyel suçlu olarak görmeyen kamu görevlilerine,halka güven veren yöneticilere, hukukun üstünlüğü ilkesinebağlı ve sorunlara demokrasi içinde çare arayan çağdaş bir229


yönetim anlayışına, göçe zorlayan sakıncalı kolaycılığa değil,sağlıklı ekonomik çözümlerle göçü engelleyen, insanları yurtlarındabarındıran bir sevecen yaklaşıma gereksinim vardır.Doğu ve Güneydoğu sorunu, sadece siyasal iktidarın ve güvenlikgüçlerinin sorunu değildir. Hepimizin, tüm ulusun, tümku,.rumların, tüm siyasi partilerin sorunudur. Hiç bir siyasi parti,yörede etnik ve dinsel duyguları okşayıp kaşıyarak el altındanterör örgütüne göz kırpmamalıdır; hiç bir siyasi parti hangi nedenleolursa olsun terör örgütüne sempati duyduğu kuşkusunuyaratmamalıdır.Her iyiniyetli kişi ya da kurumun soruna çözüm araması doğaldır;ancak ülkemizin, Doğu ve Güneydoğunun istem ve özelliklerineve bilimsel verilere ve gerçekiere ters düşen önerilerleGüneydoğu sorunu çözümlenemez. Ayrılıkçılığı kaşımak kolaydır.Birlikteliği, ulus birliğini, ülke bütünlüğünü bozmayı, Misak-ıMilli sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen hiç bir çözüm gerçekçi,geçerli değildir. Federasyon yutturmacalarının ülkemizi nereyegötüreceğini görmemek, başını kuma sokmaktır. Kimse gördüğürüyaları gerçek sanmasın, kendi yanlışlarını doğru diye sunmayakalkışmasın. Dünyanın en zengin etnik oluşum mozağine sahipülkemizde feredasyonu savunmak, tarihi inkar etmektir; ülkeninbölünmesine davetiye çıkartmaktadır. Açıkça söyleyelim biz,dostça barış içinde kardeşçe yaşayan, kültürel zenginliklere saygıduyan, bütünleşmiş ulustan, tek ülkeden, tek Mill'i: Marş'tan yanayız.Misak-ı Mill'i: Sınırları içinde Türk Ulusu'ndan ayrı birulus, TBMM'den ayrı bir meclis ayrı bir bayrak özleyenler, ulusumuzunkararlılığı karşısında hüsrana uğrayacaklardır.Bir önemli iç sorunumuz da "Din ile devlet ve toplum'' ilişkisidir.Ülkemizde devlet ve toplum işlerinde hukukun üstünlüğününmüdinin üstünlüğünün mü egemen olması gerektiği, alabildiğinetartışılıyor.Laiklik, müslümanlığın tam zıddı imiş gibi tanımlanmak isteniliyor;dindarlıkla bağnazlık ve yobazlık karıştırılıyor.Şeriat isteriz diye kışkırtılan insanların vahim sonuçlar yarataneylemlerini, nerelere kadar vardıklarının en somut örneği SivasOlayları'dır.230


İki yıl önce bu kürsüde, Sivas Olayları ile ilgili olarak şu değerlendirmeleriyapmıştık: "Laikliğe karşı son başkaldırı, 2 Temmuz1993'te Sivas'ta yaşandı; 37 vatandaşımız yanarak can verdi... Davaların iddianamelerinde Sivas sokaklarında 7,5 saat süreile Yaşasın Rizbullah - Laiklik gidecek, şeriat gelecek - Laikliğeson, lark düzen yıkılacak' şeklinde bağrıldığı belirtilmektedir.Kurban keserken kasabın getirdiği tekbir getirilerek otel yakılmış,insanlar boğulmuştur. Olayların temelinde, değişik nedenler,bahaneler, tahrikler aramak yanlıştır, boşunadır. Olaylar, Cumhuriyetin70. yılında, onun en temel ilkesi olan LAİKLİGİN kimiçevrelerce ve kişilerce hala özümsenemediğini kanıtlamaktadır.Sokaklara dökülenler, "Şeriat isteriz" diye bağıranlar ve onlarıkışkırtanlar, Laiklik ilkesini geriletip dışlamayı, ulusumuzu ortaçağkaranlığına çekmeyi, ümmet yapmayı düşlemekte, demokratikhukuk devletini yıkıp teokratik devlet kurmayı amaçlamaktadırlar."Cumhuriyetin temel niteliklerinin örselenip yıkılmak istendiğiörgütlü, planlı bir toplu katliam olayının faillerinin yargılanmasısonunda, yangın çıkararak insanları öldürme gibi sıradan ve adibir suç teşhisi konulması ve Aziz Nesin'in tahriki nedeniyle insanlarınöldüğü gibi ceza hukukuna ters gerekçeler, görülüyor kiDGM savcılarını da tatmin etmemiştir.DGM. savcılarının temyiz dilekçesindeki "Ulu Önder Atatürkile binlerce şehidimizin canları pahasına kurulmuş bulunan TürkiyeCumhuriyeti Devleti'ni Atatürk ilke ve İnkılaplarından ayıracakve ortaçağ zihniyetine sürükleyecek bir zihniyet içinde bilhassa,Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Laik Devlet düzenini yıkacaknitelikte olan Sivas Olayı'nın en önemli hatlarıyla TürkCumhuriyeti Devleti içinde meydana getirdiği harabiyeti vurgulamakgerekirse" değerlendirmesi, doğrudur.Anılan temyiz dilekçesindeki "Buradaki yürüyüş, fanatik düşüncelerinateşiediği ve onbinlere varan halkın "şeriat istetiz -şeriat gelecek - laik düzen yıkılacak sloganlarıyla perçinleşenDevlete karşı bir kitle hareketidir" şeklindeki vurgulama gerçeğiyansıtmaktadır.231


DGM Savcılan Esas Hakkındaki Düşüncelerinde ".... olayınseyri içinde olayların tahrikçis~ olduğu anlaşılan AZİZ NESİN içinmahalli C. Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulması" görüşlerindekiyanlışlıktan dönmüşler, "Bu olay, Aziz Nesin'e yönelikbir olay olarak basite indirgenemez, .. olayımızda tahrik, suçunişlenmenedeni olarakkabul edilemez ... Aksi düşünce ve kabulün,gelecekte aynı tarz tahriki bahane ederek yobaz tabir olunanideolojik fikir sahiplerine eylemlerini yenileme cesaretini vereceğiaçıktır"değerlendirmesini yapmışlardır.Sivas olaylarından iki gün sonra 5.7.1993 tarihli kamuoyu duyurumuzdaaynen şu değerlendirmeyi yapmıştık: "Olayların te-. melinde, değişik nedenler aramak yanlış ve boşunadır: Olaylar,Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin 70. yılında Cumhuriyetin veen temel ilke olan laikliğin hala özümsenemediğinin somut göstergesidir.Kimse kendisini aldatmasın ve avutmasın, bahane. aramasın;hedef, laik Türkiye Cumhuriyeti'dir. Dün Kubilay'ı kesenler, bugünSivas'ta 37 kişiyi yakanlar gereken tepkiyi ve cezayı görmedikçe,yarın kitle katliamına geçeceklerinin işaretini bir kez dahavermişlerdir.Siyasal hesaplada hareket edenler, laikliğin zedelenmesine,gerici hareketlere "Masum dini inanç patlamalarıdır" diye gözyumdukça laiklik düşmanları, şeriat özlemcileri ve teokratik devletyanlıları yurt içinde de, yurt dışında da cesaretleneceklerdir."Bu sözleri, 5 Temmuz 1993'te söyledik aradan çok geçmedi,İstanbul'da Taksim'de Cumhuriyet tarihinde ilk kez şeriat özlemcileri,sarıklı, takkeli, fesli, cüppeli kılıklarıyla "Kahrolsunlaik diktatörlük, laik devlet yıkılacak elbet" diye bağırdılar; üzerindeArapça harfler yazılı, şeriatın simgesi olan yeşil bayrakdalgalandırdılar; emniyet güçleri bunları sadece seyretti; C. Savcılarısustu. Bir şeriat yanlısı Anıtkabir'de Cumhurbaşkanı'nınönüne Kuran'ı fırlattı. 25 Temmuz'da bir şeriatçının kurşunları,ciğerimizi parçaladı; sevgili arkadaşımız Gümüşhane Baro Başkanımızalçakça ve hunharca öldürüldü. İlginç bir rastlantı, bugünyargılamanın ilk duruşması yapılıyor. Baro Başkanlarımızınpek çoğu müdahil vekili olarak duruşmaya katılıyorlar.232


Neydi suçu Ali Günday'ın? Yasaları, Anayasa Mahkemesi'ninve Danıştay'ın kararlarını, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Genel Kurulundayasa gereği kabul edilen meslek kurallarını ödünsüz uygulamakhanım meslektaşlarımızın, duruşmalara başörtülü girmesiniönlemek! Demokratik laik Cumhtıriyet'e Atatürk ilkelerinebağlı, çağdaş bir Baro Başkanı olmak! ·Kökten dinciliği benimsemiş bir siyasi partinin mensuplarınınBaşkanımız aleyhinde açıkça kampanya yürüttükleri bilinmekteiken güvenlik güçlerinin kendisini koruyamamış olmaları düşündürücüdür.Ayrıca bir gazetenin sistemli şekilde Ali Günday'ı şeriatçılarahedef gösterip adres ve telefonlarını bildirmesi, ürperticidir,tiksindiricidir.Baro Başkanımızı öldürenin ve onu azmettirenlerin siyasalhesaplarla şeriata yeşilışık yakanlardan, laiklikten ödün verenlerdenhukukun üstünlüğünü bir kenara itip devlet işlerinde diniüstün kılmaya çalışanlardan cesaret aldıkları meydandadır.Din kurallarının devlete ve siyasete yön vermesini, bunlarıntoplum hayatını, Avukatlık gibi çağdaş meslekleri yönlendirmesinibenimseyen örümcek kafalılar, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ni, 68Baromuzu ve 32 bin meslektaşımızı yıldıramayacak, geriletemeyecektir.Ali Günday, ülkemizi ortaçağ karanlığına çekmek, ulusu ümmetyapmak isteyen teokratik devlet özlemeisi şeriatçıların mesleğimizdenkopardığı ilk şehit değildir; bu aymazlık, bu vurdumduymazlıksürerse korkarız ki son şehit de olmayacaktır.Katillerin kişileri öldürmeye güçleri yetmiştir, ama düşünceyiöldürebilen katiller daha anasındap doğmamıştır.Gericiliği kışkırtan bir avuç yobaz zorba, yüzünü çağdaşlığa,aydınlığa, özgür düşüneeye bilime ve akıla döndürmüş kurumlarıve kişileri teslim alamayacaktır.Ali Günday gibi dava adamlarını öldürüp bizi sindireceklerinisanıyariarsa aldanıyorlar. Bir Ali Günday'ı veririz ama karşılarınabinlerce Ali Günday olarak dikiliriz.233


Yeri gelmişken kimi yerlerde Avukatlık Yasasının, yargı kararlarınınve meslek kurallarının uygulanmasında <strong>Barolar</strong>ımızıyalnız bırakan türbanla duruşmalara girmek isteyenlere ses çıkarmayansavcı ve yargıçlarımızı kınıyorum.Bir yıl önce C. Savcılarımız, "Laiklik karşıtı eylemler karşısındaCumhuriyetin temel ilkelerine her zamankinden daha çok sahipçıkılınası ve bu konuda gerekli duyarlılığın gösterilmesini"kamuoyuna duyurmuşlardı. Kimi savcılarımızın ve yargıçlarımızın,devletin ve cumhuriyetin temel nitelikleri konusunda kayıtsızkaldıklarını, herkesten önce yapmaları gereken girişimleri yapmayıpsorunların büyümesine neden olduklarını görmek biziüzüyor, umutsuzluğa itiyor. Devletin en yüksek makamındakiyöneticiler dahil yasama, yürütme ve yargıda görev alan hiç kimse,hiç bir kurum, Cumhuriyetin, demokratik laik hukuk devletinintemel niteliklerinden, özünden, ruhundan ödün veremez.Ödün verenler belki bu günü kurtaracaklar ama gelecek kuşaklarakarşı ağır bir vebal altında kalacaklardır."Sav-Savunma-Karar" bütünlüğü içinde işe, savunmadanbaşlanmıştır. Türbam siyasal amaçlarına alet ederek şeriat simgesiolarak benimseyip savunmada, avukatlıkta sorunu çözebildiklerizaman hiç kuşku duymuyoruro sıra hanım yargıçlara vesavcılara gelecektir. Başını örtmeyen hanım yargıç ve savcılarkınanacak, örteniere engel olanlar ise ölümle tehdit edile'cektir.Tehlikeye karşı avukat-yargıç-savcı ayırımı yapmadan topyekünkarşı çıkılmalıdır, yoksa Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayankimi üniversitelerde yaşanmakta olan kaos, yargıya da yansımaküzeredir.Toplumu, ümmetçilik temelleri üzerine kurmak isteyen, "Atatürkdevrimleri, dine aykırıdır. Bunlara muhalefet etmek lazımdır.Kemalistler, seviyesiz ve anarşisttir. "Laik devlet düzeni, şeriataaykırıdır. laiklik ile dinsizlik arasında bir fark yoktur" diyenSaid-i Nursi için bu yüce kurumda, bu çatı altında verilen çokönemli ve tarihi bir kararı unutmayalım .. 1965 yılında Yargıtay'da verilen onur belgesi karar ile "Bizimvazifemiz, Türkiye'yi din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan234


korumak, gericiliği önlemek, devrimleri canlılıkla ayakta tutmak,yalnız müsbet ilim metodları üzerinde yürümektir" denilerek gericiliğe,bağnazlığa, yobazlığa ayrnazlıga anlamlı bir şamar indirilmiştir.Yüce Yargıtayımızda bugün görev yapmakta olan yargıçlarımızın,en az 1965 yılındaki kararlılık, inanç ve yüreklilikle laikliktenödün vermeden yürümeleri, ülkemizin, demokratik laikhukuk devletinin en önemli güvencesidir.Bütün yükü yargının omuzlarına yıkmamak, siyaset adamlarınında görevlerini zamanında, eksiksiz yaı:ımalarını isternekhakkımız dır.Ülkemizde, devl~t iŞlerinde HUKUKUN ÜSTÜNLÜGÜ'nü birkenara itip "Devlet işlerinde dini üstün kılma" uğraşları alabildiğincesürüyor, sürdürülüyor ve maalesef siyasi hesaplarla bunlaragözyumuluyor.Kimileri, demokrasinin ve demokratik hukuk devletinin yerleşmiş,benimsenmiş bilimsel tanımlarını reddedip herkesin kendihukuk ve adalet düzenini kurmasından söz ediyor devletin, dininemrinde olmasını savunuyorlar.Bu savunmaların, kapalı kapılar arkasından çıkıp, TBMM çatısınınaltında, kürsüsünde "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur"yazan bir çatıda yapılmasını, bunların ciddi hiç bir demokratikkarşılık görmemesini, şeriat ve teokratik devlet özlemciliğiyapılmasını kaygı ve endişe ile izliyoruz. Bunların toplumu veülkemizi bir tehlikeli maceranın eşiğine getireceğinden ciddi şekildeendişe ediyoruz.Biz endişeediyoruz ama kimi siyaset adamları bilerek ya dabilmeyerek tehlikeli bir oyunu sürdürüyorlar.Kimi siyaset adamları, bir tiyatro oyuncusundan daha usta, istediğiher an ağlayıp, gülebilen bir tarikat şeyhiyle görüşmek içinkuyruğa giriyorlar. Üzerine yemin ettikleri Atatürk'ün "Efendilerve ey millet biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler,müritler, mensuplar, tarikatlar ülkesi olamaz. En doğru en gerçekTARiKAT, uygarlık tarikatıdır" sözlerini ne çabuk unuttular.235


Ülkemizde yaşanan yüzlerce acı ve uyarıcı olaya karşın, çağdaşlaik Türkiye'de hala teokratik devlet özlemine, şeriata prim veren,tarikatlardan yardım uman, tarikat şeylherinden İCAZETisteyen tüm siyaset adamlarını kınıyorum, ayıplıyorum.Beni sabırla dinlediniz, teşekkür ediyorum. Sağlıklı ve başarılıbir yargı yılı diliyorum, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.BARO BAŞKANLH~HAnkara, 26.8.1996GENELGE NO: 1408/416 Eylül 1996 günü "Adli Yılın Açılİşı Töreni" Yargıtay'da yapılacaktır.<strong>Barolar</strong>ımız isterlerse kendi bölgelerinde ayrı toplantılarda düzenleyebileceklerdir. Açılış Töreninde Yargıtay Başkanındansonra Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı konuşacaktır.Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Yargıtay Başkanı Sayın MüfitUtku Baro Başkanlarımız için protokolde (10) kişilik yer ayrıldığını,yer durumu müsait olduğu takdirde töreni izlemek isteyenbütün Baro Başkanlarımıza Yargıtay salonu'nun açık olduğunubelirtmiştir.6 Eylül 1996 Cuma günü saat 10.00'da Yargıtay KonferansSalonu'nda yapılacak açılış törenine katılmak isteyen Baro Başkanlarımızınen geç 2.9.1996 tarihine kadar Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliğini bilgilendirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde öncedenayrılacak yerlerin boş kalmasının hoş olmayacağı, habersiz gelinmesihalinde ise salondaki yer durumunun olanaksızlığınedeniile ayakta kalma sıkıntısı doğması doğaldır.Baro Başkanlarımızdan toplantıya bizzat katılacakların durumuönceden Birliğimize bildirmeleri halinde yukarıda belirtilensıkıntının aşılması kolaylaşacaktır.236


Durumu bilgilerinize sunarım.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENTÜRKİYE BAROLAR BİRLİÖİ BAŞKANIAVUKAT ERALP ÖZGEN'İN1996 - 1997 ADALET YILININ AÇlLlŞ TOPLANTISINDAYAPTIÖI KONUŞMA1996-1997 Adalet Yılı açılış törenine onur veren sayın konukları,sayın yargıç ve savcıları, değerli meslekdaşlarımı, basının vetelevizyonun temsilcilerini en iyi dileklerimle ve saygılarımla selamlıyorum.Yargı yılı açılışlarında Sayın Yargıtay Başkanı ile birlikteTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı'nın konuşması, güzel bir ananehaline gelmiş iken, bu güzel anane 4 yıllık bir kesintiye uğradıktansonra, Sayın Müfit Utku'nun Yargıtay Başkanı olması ile yenidenuygulanmaya başlanmıştır. Bu nedenle sayın YargıtayBaşkanı Müfit Utku'ya içtenlikle teşekkür ediyorum.Yeni adli yıla, adliyenin, hukukun ve ülkemizin yıllardır çözümlenememişbir yığın sorunu ile birlikte giriyoruz. Yargı vesavunma mesleğimiz açısından en önemli sorun, yıllardır sözüedilen, ancak gerçekleştirilmesi için en ufak bir teşebbüse dahihala geçilmemiş olan "yargı reformu" konusudur. Bu reformundaha fazla geciktirilmeye tahammülü yoktur. Ayrıca, "yargı reformu"kavramı ile neyin kastedildiğinin de çok iyi saptanmasıgerekir. Sadece davaların uzamasının önüne geçmeyi, adalete süratkazandırmayı yargı reformu olarak görmek büyük hatadır.Yargı reformu deyince temelden tepeye tüm sorunların ele alınıp,237


gerekli düzeltmelerin yapılması gerekir. Bu sorunları, ele alın- ·ması gereken yasaları sadece saymak dahi çok uzun bir vakitalacaktır. Bu nedenle bu konuşmamda ben sadece temel bir kaçsoruna değinmekle yetineceğim.En temel sorun, herkesin bildiği gibi, yargıç bağımsızlık vegüvencesinin tam olarak sağla!lması sorunudur. Yargı bağımsızolmadıkça, yargı siyasi iktidarın etkisinde kalabildikçe, ona güvenmeye,devletin temelini oluşturan "adalet" idesinin gerçekleşebileceğinikabule olanak yoktur. Anayasamız yargıç bağımsızlığınıhükme bağlamış, ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler,kişinin bağımsız mahkemelerce yargılanmasının bir insanhakkı olduğunu kabul etmiştir. Yargıçlara, özellikle özlükhakları konusunda yeterli güvence sağlanmadıkça, uluslararasısözleşmelerde, Anayasa'da ve yasalarda yer alan bağımsızlığıgerçekleştirmek olanaksızdır.Ülkemizde ise bu güvencenin yeterli ölçüde sağlandığını kabuleolanak yoktur. Güvence kurumu olarak Anayasamızda yer alanHakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bir yandan Adalet Bakanıile müsteşarın kurulda yer alması nedeni ile, öte yandan Kurul'unkendi Personel Müdürlüğü ve kendi Teftiş Kurulu olmaması yüzündenyeterli bir güvence sağlayamamaktadır. Bu nedenle yapı-.lacak bir Anayasa değişikliği ile:- Adalet Bakanı ve müsteşarı Yüksek Kurul'dan çıkarılmalıdır.- Yüksek Kurul'un kendi Personel Müdürlüğü kurulmalı veböylece Yüksek Kurul, Bakan'a hiyerarşik olarak bağlı olan AdaletBakanlığı personel müdürlüğünün hazırlayacağı listelere göreişlem yapan bir merci olmaktan çıkarılmalıdır.-Yüksek Kurul'un kendi Teftiş Kurulu kurulmalı ve böyleceyine Bakan'a hiyerarşik olarak bağlı Bakanlık müfettişlerininhazırlayacakları dosyalara göre karar vermek durumundan YüksekKurul kurtarılmalıdır.Yüksek Kurul'un kendi Personel Müdürlüğü'nün bulunmamasınınsıkıntıları, bu yılın Temmuz ayı içerisinde yaşadığımız tayin238


kararnamesinde kendisini göstermiştir. 1200 kişilik bir atamalistesi Adalet Bakanlığı'nca hazırlanıp, Hakimler ve SavcılarYüksek Kurulu'na sunulmuş ve çok kısa bir süre içerisinde yapılacakbir toplantı ile bu atamaların gerçekleştirilmesi istenmiştir.Basında yer alan haberlerden anlaşıldığı üzere, laik ve Atatürkçüyargıç ve savcıların bir kısmı, özellikle geçen yıllarda "laiklik bildirisi"niimzalamış olanlar, bu kararname ile sürülmekte, cezalandırılmaktadırlar.Hepinizin bildiği gibi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu,kısa bir süre içerisinde bu geniş listeyi inceleyemiyeceği için, bukonu ile ilgili toplantısını 9 Eylül tarihine ertelemiştir. Böylece,hem gerçekten atama listesinde kuşkulu bir durum mevcut iseonun önüne geçilmiş, hem de Yüksek Kurul'un, Adalet Bakanlığı'ndangelen listeyi otomatik onayiayan bir Kurul olduğu şeklindekamuoyunda doğabilecek hatalı bir kanının doğması önlenmiştir.Bu nedenle Yüksek Kurul'un yargıç üyelerini huzurunuzdakutlamayı ve kendilerine teşekkür etmeyi, zevkli bir görevsayıyorum.Sözkonusu atama listesi ile ilgili olarak Temmuz ayında basındayer alan haberler üzerine Sayın Adalet Bakanı, iddia edildiğiüzere bir gurup savcı ve yargıcı cezalandırma gibi bir durumunmevcut olmadığını; listenin doğal ve rutin bir atama kararnamesiolduğunu ileri sürmüştür. Şimdi Sayın Bakan iÇin busöylediklerini kanıtlama olanağı ortaya çıkmıştır. Eğer bu atamalistesi gerçekten özel bazı atamaları öngörmüyor ise, Sayın Bakan'ınYüksek Kurul'u şu veya bu yönde etkilemek amacı yok ise,o takdirde Sayın Bakan 9 Eylül'de yapılacak toplantıya katılmamalıdır.Adalet Bakanı katılmadan, en kıdemli yedek üyenin katılmasıile Yüksek Kurul toplantıları geçmişte sık yapılmıştır.Sayın Bakan'ı huzurlarınızda, bu toplantıya katılmayarak, kamuoyundaki kuşkuları dağıtmaya davet ediyorum.Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun oluşumunda değiştirilmesigereken diğer bir nokta da, Kurul üyelerinin kendi kurumlarıncagösterilen üç misli aday arasından Cumhurbaşkanıtarafından seçilmesi yöntemidir. Yüksek Kurul üyeleri kendi kurumlarıncadoğrudan doğruya seçilmeli, Cumhurbaşkanı'nın se-239


çim yetkisi kaldırılmalıdır. Danıştay'ın kuruluş yıldönümü toplantısındayaptığım konuşmada da belirttiğim üzere, bu yöntemherşeyden önce ilke olarak yanlıştır.başıdır. Yürütme organının başına, Hakimler ve Savcılar YüksekKurulu'na üye atama hakkının tanınması, yargıç bağımsızlığıkavramı ile uyuşmaz. Sayın Cumhurbaşkanımızın, tüm kamuoyundaolumlu karşılarran Anayasa Mahkemesi'ne son üye atamalarındaolduğu gibi, bir Cumhurbaşkanı bu yetkilerini çok yerindeve olumlu kullanmış olabilir. Ancak bir sistem, eğer belli birkişinin iyi niyetine bağlı olarak çalışıyorsa, o sistemi savunmayaolanak yoktur. Cumhurbaşkanlarına bu yetkinin tanındığı 14 yıliçinde bu yetkinin amacı dışında kullanıldığı olaylara da maaleseftanık olunmuştur. Bu nedenle, kurumların Yüksek Kurul'a üyelerinidoğrudan doğruya seçme sistemine bir an önce geçilmelidir.Cumhurbaşkanı yürütmeninYargı reformu içinde ele alınacak diğer temel bir nokta, Yargıtay'ınasli görevi olan içtihat mahkemesi olarak çalışmasınısağlayabilecek önlemlerin alınmasıdır. Geçen parlamento dönemindeTBMM'ne bu amaçla sunulmuş olan Üst Mahkemeler YasaTasarısı çok hatalı, eksik ve bu nedenlerle de amacı sağlamaktanuzak, yeni hukuki sorunlara neden olabilecek nitelikte bir tasarıidi. Bir yandan Yargıtay'ın işyükünü azaltıp, onu tam bir içtihatmahkemesi haline getirmek, öte yandan yeni düzenleme ile yeniolumsuzluklara neden olmamak için, bu konunun yeniden elealınıp, ciddi bir çalışma ile yeni bir tasarı hazırlanmasına gereksinimvardır.Halkımızın adalet sistemimizden en büyük şikayeti davalarınuzun sürmesidir. Bu haklı şikayetleri ortadan kaldırabilmek içinherşeyden önce kadro artırımı gerekir. Yargıç başına düşen davasayısı azaltılmadıkça, davaların uzun sürmesinin . önüne geçilemiyecektir.Diğer bir önemli husus da, adalet hizmetleri için yeterlibütçe olanaklarının sağlanmasıdır. Pek çok ilimizde benzinparası olmadığı için tutuklular duruşmalara getirHemernekte yada pul parası mevcut olmadığı için tanıklara tebligat yapılamamaktave bu yüzden duruşmalar ertelenmekte, davalar uzamaktadır.Bu tür nedenlerle davaların uzamasının günahını yargıç vesavcılara yüklemek, insaf ölçüleri ile bağdaşmaz.240


Yeterli bütçe olanakları sağlanmadığı için, mahkemelerimizçağın teknik olanaklarından yararlanamamakta, mahkemelerimizçoğu yerde ya Vilayet binasının girişinde bir köşeye, ya da birişhanının kiralık bir katına sıkıştırılmış olarak görev yapmakdurumunda bırakılmaktadırlar. Adalet hizmeti pahalı bir hizmettir.Adalet devletin temeli ise, ona gerekli saygının gösterilmesi,bu saygının ifadesi olacak bina ve olanakların sağlanmasıve bunun için de gerekli bütçe olanaklarının onun emrine verilmesigerekir.Yargı reformu paketi içinde, savunmanın sorunları da çözülmelidir.Çünki savunma, yargının "Sav- Savunma- Karar" olarakbelirtilen üç ögesinden birisidir.Herşeyden önce <strong>Barolar</strong>ımız ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, AdaletBakanlığı'nın vesayetinden hala kurtulamamıştır. Yıllardır yetkililerbu konuda verdikleri sözleri tutmamışlar, savunmayı AdaletBakanlığı'nın vesayetinden kurtaracak yasal değişiklikleriyapmamışlardır. Oysa savunma bağımsız olmadıkça, yargımilbağımsızlığından söz edilemez.Mesleki açıdan önemli beklentilerimiz ve çözüm bekleyen sorunlarımız,yetkililer tarafından yine yıllar önce söz verilmiş olmasınarağmen, çözülmemiş, gerçekleştirilmemiştir. Adalet Yılınınher açılış konuşmasında Birlik Başkanlarımız bu sorunlarıdile getirmişlerdir. Her yıl aynı sorunlar tekrar tekrar anlatılmaktadır.Ne yazık ki yetkililer, siyasilerimiz çözüm sözleri verirkençok cömert, ama çözüm getirmede çok hasis davranmaktadırlar.Ben bugün, yıllardır anlatılan bu sorunları uzun uzuntartışarak değerli vakitlerinizi almak istemiyorum. Ancak yetkilileriuyarmak, onlara bir hatırlatınada bulunabilmek amacı ilesadece birer ikişer cümle ile bu sorunlarımızın en önemli birkaçtanesini sayınakla yetineceğim.Adalet'in üç önemli ögesinden birisini teşkil eden savunmanınmeslek birliği olan Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, çok yanlış bir şekildeAnayasa'mızın yürütme bölümünde, diğer meslek birlikleri ileberaber yer almaktadır. Eğer savunma yargının bir ögesi ise, onunmeslek örgütlerinin de Anayasa'nın yargı bölümünde yer alması241


gerekir. Yapılacak bir Anayasa değişikliğinde bunun sağlanmasınıbekliyoruz. Ayrıca yine Anayasa değişikliği yapılırken, Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği'nin Anayasa Mahkemesi ile Rilimler ve SavcılarYüksek Kurulu'nda üye bulundurma ve Anayasa Mahkemesi'ndedava açabilme haklarının sağlanması gerektiğine inanıyoruz.Avukatları "tacir" olarak gören zihniyetin bir sonucu olan HayatStandardı esasına dayalı peşin vergi sistemi, maalesef haladevam etmektedir. Genç hukukçuların büro açmalarını genellikleengelleyen, mesleğe yıllarını, ömrünü vermiş pek çok meslekdaşımızıda mali bunalıma sokan bu vergi sistemi son derece adaletsizdir.Ayrıca Anayasa'nın herkesin, mali gücüne göre vergiödemekle yükümlü olduğunu belirleyen 73. maddesine de aykırıdır.Avukat, yargının ayrılmaz bir parçasıdır ve bu nedenle dekamu hizmeti görmektedir. Kamu hizmeti gören bir meslek sınıfını,sadece mesleğinin serbest meslek olmasına dayanarak, tüccarladabir tutmak son derece hatalıdır, sakıncalıdır.Bizler bu hatalı vergi sisteminin düzeltilmesini beklerken,maliye bürokrasisinin yeni bir olumsuzluğu ile karşılaştık. MaliyeBakanlığı çıkardığı tebliğler ile, avukatların vergi beyannamelerini,serbest muhasebeci veya serbest muhasebeci mali müşavirlereimzalatma zorunluluğu getirmiştir. Açılan davalarda yüceDanıştay'ın verdiği yürutmeyi durdurma kararı sonucu şimdilikuygulanmayan bu tebliğler, haksız ve hukuki çelişki yaratır niteliktedirler.Avukat, vergi sorunu olan vatandaşın hakkını VergiMahkemeleri'nde korurken vergi mevzuatını bilmekte; ancakkendi vergi beyannamesi:r~.i imzalamaya gelince vergi mevzuatın-\dan anlamayan insan olmakta ve kendi beyannamesini imzalamayetkisini yitirmektedir. Maliye bürokrasisinin, avukatlara karşıbu tutumlarının nedenini anlamaktan yoksunuz.Kamu avukatlarının durumunda da yine çeşitli sözlere rağmen,bir düzelme bugüne kadar sağlanamamıştır. Unutulmamalıdır kikamu avukatları, kamuyu, devleti savunan; kamunun, devletinhaklarını koruyan avukatlardır. Ve bu kamu avukatları, kamudagörev yapan diğer sınıflar karşısında maaş, ek gösterge ve özelhizmet tazminatı dikkate alındığında mali yönden ve bunlardanayrık olarak da statü yönünden büyük ölçüde geriletilmişlerdir.242


Dileğimiz, devletin kendi hakkını savunan avukatlarına sahipçıkması ve söz verildiği üzere, bir an evvel onların sorunlarınınçözülmesidir.Üzülerek görmekteyiz ki, ülkemizde eylem yapanlar, sorunlarınısokağa taşıyanlar genellikle sorunlarının çöziimiinii sağlamaktadırlar.Bizler hukukçu olmanın bilinci ve sorumluluğu ilebugüne kadar herhangi bir eyleme yönelmedik. Ama elimizdedair inancı­başka yol kalmazsa, sorunlarımızın çöziilebileceğinemızı tamamen kaybedersek bizler de eylem yapmasını biliriz.Buna mecbur bırakılmıyacağımızı ümit ediyoruz.Bir yargı reformu, Hukuk Fakülteleri ve hukuk eğitimi elealınmadan yapılamaz. Ülkemizde son yıllarda "bir bina, bir tabela"zihniyeti ile rastgele hukuk fakülteleri açılmaktadır. Bugüniçin sayıları 15'i bulan bu Hukuk Fakülteleri'nin biiyük çoğunluğundayeterli öğretim üyesi mevcut değildir. "Her derde deva piyasahukukçularının" ders verdiği bu fakültelerden bilgili hukukçularmezun etmeğe olanak yoktur. Bu cahil hukukçuladaTürk hukuk uygulaması adaletin değil, adaletsizliğin hizmetindeolacaktır. Aynı cahil hukukçulada Avrupa kamuoyunda eldeedebileceğimiz şey ise sadece "utanç" olacaktır.Yargının ve mesleğimizin sorunları yanında, ülkemizin sorunlarıda ne yazık ki, her geçen giin artarak devam etmektedir.Bunların başında terör sorunu gelmektedir. Üniter devlet yapısınave ülkemizin böliinmezliğine içtenlikle yandaş olan Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği, terörün de her türlüsüne karşıdır. Temmuz ayıiçinde terörün, ulus almamızın ve bağımsızlığımızın simgesi olanbayrağımıza yöneldiğini üzülerek gördük, yaşadık. Bu davranışıbir kez daha kınıyoruz.Terörle mücadele, terörün kökünü kazımak, ülke bütünlüğünükorumak devletimizin günümüzdeki en önemli görevi haline gelmiştir.Ancak devletimiz bu mücadeleyi hukuk sınırları içindeyürütmek durumundadır. Çiinki devletimiz bir hukuk devletidir.Ayrıca terör eylemi ile düşünceyi birbirinden ayırmak, terörü cezalandıracağızdiye, düşünce suçluları yaratmamak zorundayız.Bu nedenle yasalarımızda bu açıdan gerekli değişikliklerin bir anevvel yapılmasında yarar vardır.243


Ülkemizin giderek büyüyen çok önemli bir sorunu da, devletinlaik temellerine yönelmiş davranışlarla yeterli mücadele edilmemesi;devlet kadrolarının giderek şeriatçı görüşe sahip kişilerledaldurulması sorunudur. Ülkemizde laiklik ilkesi uzun bir süreçiçinde adım adım, törpülene törpülene yok edilmeye çalışılmıştır.Laikliğe inanmış kişilerin vurdumduymazlıkları sayesinde bukonuda gerici güçler oldukça mesafe almışlardır.Büyük Atatürk'ün "Ölülerden medet urumak medeni bir toplumiçin yüzkarasıdır. Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamıylamedeniyetin saçtığı ışık karşısında filan veya falan şeyhin irşadıylamaddi ve manevi saadet arayacak kadar ilkel insanlarınmedeni Türk toplumunda var olabileceğini asla kabul etmiyorum.Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler,dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, enhakiki tarikat medeniyet tarikatıdır" diyerek reddettiği tarikatlar,tekrar gün yüzüne çıkmış, tarikat liderleri parlamentoda siyasiparti liderlerine akıl hocalığı yapacak hale gelmişler, ülkemizdeMilli Eğitim Bakanlığı'nın gözleri önünde ve onun genişhoşgörüsü ile tarikatiara bağlı okullar, tarikatıara bağlı öğrenciyurtları dört bir yanı sarmış, hatta çok daha ileri gidilerek sonkurulan hükümetin güven oylaması sırasında tarikatların önemliroller oynadığı ileri sürülmüştür. Artık kamu oyunda parlamentodahangi tarikata bağlı kaç milletvekilinin bulunduğu hesabıyapılır hale gelmiştir.Ülkemiz çok büyük tehlikenin eşiğindedir. Büyük Atatürk'ünbaşlattığı "Aydınlanma Devrimi" ne karşı, bir karşı devrim süreciniyaşamaktayız. Ülkemiz tekrar orta çağ karanlığına götürülmek,özgür vatandaşlarımız tekrar kul haline sokulmak, özgürulusumuz tekrar bir ümmetin parçası haline getirilmek istenmektedir.Ve ne yazıktır ki, şeriatçı olmayan, laik düzene inanmışaydınların büyük çoğunluğu büyük bir aymazlık ya da neme lazımcılıkiçinde, bu sürece ses çıkarmamaktadırlar. Bunlar yakorkularından, ya da her rejimde kendilerine yer kapma hevesindensuskundurlar. Sadece dost, ahbap sohbetlerinde konuşarakvicdanlarını rahatlatmaya çalışmaktadırlar. Bu kişilere, suskunluklarınınneden ve derecesine göre, Büyük Atamızın gençliğe244


hitabesinde belirttiği "gaflet, dalalet, hıyanet" sıfatlarından birinivermek zorundayız.Bütün bunlardan daha üzücü ve daha vahim olan ise, devletorganlarının ve devlet yetkilerinin, laikliği ortadan kaldırma yolundatutum ve davranış içine girmeleridir.Milli Eğitim Bakanlığı'mız laik liseler karşısında, İmam HatipLiseleri'ne yıllardır verdiği tavizler yetmezmiş gibi, son olarakMilli Eğitim Şurası'nda kabul edilen 8 yıllık zorunlu eğitim ilkesindentekrar vazgeçmiş, bunu 5+3 olarak uygulama yoluna giderekyeni ve önemli bir taviz vermiştir.Aynı Milli Eğitim Bakanlığı'mız, içinde "Dinden dönenierinkatli vaciptir" nasihatı yer alan; kaval, def ve ney dışında müzikaletleri ile yapılan müziğin haram olduğunu yazan ve nihayetgençler için en büyük günahın kahkahaile gülrnek olduğunu vurgulayandergileri, Tebliğler Dergisi ile orta öğretim öğrencilerineönermektedir. Milli Eğitim Bakanlığı'mızın, laik Cumhuriyetimizinyarınki kuşaklarını, Atatürk'ün belirttiği "fikri hür, irfanı hür,vicdanı hür" niteliklerle yetiştirmek için tuttuğu yol budur.Sayın Adalet Bakanı Irak'ı ziyaretinin dönüşünde verdiği beyanatile, Irak'taki infaz sistemini övmüş, mahkumlardan Kuran-ıKerim'deki bazı sureleri ezberleyenlerin cezasında indirimegidildiğini belirttikten sonra şöyle demiştir." Dünyadaki herşeydenistifade etmemiz lazım. İnsanlığın huzuru için uygulanmış vebaşarılı olmuş herşeyden yararlanmamız lazım. Şu anda bu tesbitiyaptık ve bunu dolaba koyduk. Bunun yanında yapılan başkaçalışma yok. Bu konu ile ilgili çalışmayı başlatınayı ŞİMDİLİKdüşünmüyoruz."Böyle bir sistemin laik bir ülkede uygulanmasına olanak yoktur.Sayın Bakan'ın övdüğü bu sistem, çağdaş infaz hukuku ile ilişkisiolmayan, ilkel bir sistemdir. Anayasamızda din ve vicdan özgürlüğükabul edilmiş, hükme bağlanmıştır. Müslüman olmayan, birbaşka dinden olan kişi, Sayın Bakan'ın övdüğü sistem uygulanacakolursa, ya Kur'an surelerini ezberleyip öğrenmek zorunda kalacak,ya da infazda ceza indiriminden yararlanamayacaktır. Bu,din ve vicdan özgürlüğüne tamamen aykırı bir kabul olur.245


Irak devletinin infaz sistemi ile ilgili bilgilerin "ŞİMDİLİK"dolaba kaldırılmış olması sözü, ileride bunların uygulamaya konmasınındüşünülebileceği anlamını taşımaktadır. İnanıyoruz ki,o günler hiç bir zaman gelmeyecektir. Zira bu şekilde hükümlerancak teokratik bir devlette söz konusu olabilirler. Laik TürkiyeCumhuriyeti'ni teokratik bir devlet haline çevİrıneye ise hiç kimseningucü yetmeyecektir.Ülkemizde son zamanlarda laiklik ilkesine en büyük darbe,"İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası KurumuKuruluş Anlaşması" nın Temmuz 1996 ayı içinde bir yasa ileonaylanması ile gerçekleşmiştir.Bu anlaşmanın giriş kısmında söz konusu Kurumun "islamiilkeler ve idealler temeline dayalı olarak" kurulacağı, "şer'i hükümlereuygun olarak bir Yatırım Garantisi" kuruluşu olacağı ve"şer'i hükümlere uygun bir mekanizma oluşturulması" nın öngörüldüğü belirtilmektedir.Anlaşma'nın 5. maddesinin 2 ve 3. bentlerinde kurumun "şer'iilkelere uygun ,.olarak ihracat kredisi sigortası veya reasüranssağlayacağı" ve 26. maddesinin 2. bendinde de kurumun mali yılının"hicri yıl"olacağı hükümleri yer almaktadır.Bu anlaşmayı onaylayan yasa ile "şer'i hükümler" ülkemizde,bir alanda olsa dahi, geçerli hukuk kuralı haline getirilmekte,ülkemizde böylece "dini hükümler" yürürlüğe sokulmakta, hukumuzkısmen dahi olsa dini esaslara dayandırılarak, Anayasa'nın24. maddesinin son fıkrasına aykırılık oluşturulmakta ve bununsonucu laiklik ilkesi çiğnenmektedir. Böylece Anayasamızın değiştirilemezolduğu belirtilen 2. maddesi de değiştirilmiş olmaktadır.Onay yasasının 1. maddesinde, yukarıda sözü edilen hükümleraçısından "Anayasamız ve bağlı olduğumuz anlaşmalar hükümlerininsaklı olduğu" şeklinde bir ihtirazi kayıt yer almaktadır.Ancak böyle bir kaydın hukuki değeri yoktur. Herşeyden önce,Devletler Genel Hukuku açısından ihtirazi kayıtların anlaşmanınimzası sırasında anlaşma metnine ekli olarak yapılması gerekir.Ayrıca söz konusu anlaşmanın 57. maddesinde şöyle bir hüküm246


yer almaktadır: "Kurumun şer'i hükümlere göre faaliyet göstermesiniengelleyecek hiç bir değişiklik yapılamaz." Onay yasası ilebu hüküm de onaylanmış bulunmaktadır. Onaylanmış ve yürürlüğegirmiş bu 57. madde hükmü karşısında onay yasasına konulanihtirazi kaydın sadece bir aldatmacadan ibaret olduğu daanlaşılmaktadır. Bu ihtirazi kaydın tek bir anlamı vardır: Buhüküm, TBMM'nin anlaşmayı, Anayasa'ya aykırı hükümler taşıdığınıbile bile onayladığının ayıbını sergilemektedir.Bu anlaşmanın onaylanmış olması, laik Cumhuriyet'e, Atatürk'ünülkemizde başlattığı "Aydınlanma Devrimi"ne ve bununtemelini oluşturan "Hukuk Devrimi" ne büyük bir darbedir.Laikliğin koruyucusu olduğunu sık sık tekrarlayan SayınCumhurbaşkanımızın, şer'i hükümleri ülkemizde yürürlüğe sokanbu onay yasasını veto ederek, laikliğin koruyucusu olma göreviniyerine getirmiş olmasını gönülden dilerdik.Ülkemiz, trafik kazalarını, yasal ve teknik önlemler almak yerine,mevlüt okutarak ve kurban keserek önlemek isteyen, yağmuryağmasının çaresini duada bulan, bütçe açığına karşı da Allah'ınnimetlerini kaynak gösteren ve bunları bir devlet politikasıhaline getirerek dini politikaya alet eden bir zihniyetle idareedilmek istenmektedir.Bu nedenledir ki, laiklik konusu üzerinde biraz uzunca durdum.Çünki laiklik,'çağdaş bilimin, çağdaş değer hükümlerinintemelidir. Laiklik, hukuk devleti olmanın temelidir. Laiklik, insanhaklarına saygılı olmanın temelidir. Laiklik demokratik rejimintemelidir. Laiklik, bütün bu değerlerin olmazsa olmaz koşuludur.Son zamanlarda laiklik karşıtı güçler, orta çağ özlemcileri, laikkişi ve kurumları korkutma ya da yıpratma kampanyasına girişmişlerdir.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği laiklik ilkesini benimsemiş,Atatürk ilkelerini özümsemiş bütün kurum, kuruluş ve kişilerinyanındadır, destekçisidir ve destekçisi olmaya devam edecektir.Yeni Adalet Yılının, başarılı geçmesini diler, hepinize içtensaygılar sunarım.247


-IX-ATA TÜRK'ÜN ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDEANAYASA MAHKEMESi'NDEBİRLİK BAŞKANI'NIN YAPTIGI KONUŞMATürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği BaşkanıAv. Eralp ÖZGENAnayasa Mahkemesi'nin Sayın Başkanı, Sayın dinleyiciler,yazılı ve görsel basının sayın mensupları,Büyük Atatürk'ün ölümünün 58. yılındakurucusunu anmak için bir araya geldik.CumhuriyetimizinAtatürk'ü anmak, onun ölümüne ağlamak ve (Kendi sözleri ile)toprak olan fani kişiliğini anmak demek değildir. Atatürk günümüzde,devletimizin temel felsefesini ifade eden bir semboldür.O halde, Atatürk'ü anmak, devletimizin temel felsefesini anlamak,benimsernek ve korumaktır.Atatürk'e yani bu sembole yani Cumhuriyetimizin temel felsefesinekarşı düşmanca tavırların açıkça ortaya konulduğu, budüşmanlığın bir marifet gibi sergilendiği günümüzde bu anmatöreni daha büyükbir anlam taşımaktadır.Kısa bir süre önce Cumhuriyetimizin 73. yılını kutladık. 73yılda nereden nereye geldiğimiz anlayabilmek için Atatürk'ündüşünce ve sözlerinin önemlilerini ele alıp, günümüzdeki durumlakarşılaştırmak gerekir. Ancak bu yolla, fazla ve biraz da düşüncesiziyimserliğimizden kurtulabilir, gerçekleri görüp aniayabilirve ona göre mücadele edebiliriz. Bu mücadeleye bugünden girmezsek,ki bugün dahi oldukça geç kalmış durumdayız, gününbirinde laik Cumhuriyetimizin yıkıldığını görürsek şaşırmayalım.O vakit pişmanlığın, başımızı duvara vurmanın yararı olmayacaktır.Diliyorum ki, gerçekci bir gözle durumu saptayıp laikCumhuriyetimizi korumak için gerekeni yapalım.Atatürk Türk Aydınlanma Çağını, Ti,irk Rönesansını başlatanSkolastik düşünceyi, insan muhakemesinin denetimindenkişidir.248


geçmemiş her türlü dogmayı reddederek, aklı temel alan Atatürk,ülkemizde akıl ve bilim çağını başlatmıştır.Atatürk tam bağımsızlık ve özgürlüğü temel almış ve bağımsızülkemizin toprak bütünlüğünü temel ilke olarak kabul etmiştir.Erzurum Kongresi'nde Atatürk'ün teklifi üzerine "Milli sınırlariçinde bütün topraklar vatanımızdır, ayrılamaz" kararı alınmıştır.Ve şimdi biz, vatan topraklarından bir bölümünün gitmesineyol açacak federatif devlet yapısını, demokratik çözüm adı altındasağlamaya çalışıyoruz. Oysa Atatürk "Hattı müdafaa yoktur, sathımüdafaa vardır. O satıh bütün vatandir. Vatanın her karıştoprağı vatandaş kanı ile ıslanmadıkça bırakılamaz" diyordu.Atatürk "Ulusal Egemenlik" anlayışını benimsemiş ve ulusalegemenliğe dayalı Cumhuriyet idaresini kurmuştur. Böylece padişahlıkidaresinin keyfi yönetimi sona erdirilmiş, yapılan hukukreformu ile hukuk devleti ve hukukun üstülüğü ilkelerinin de temeliatılmıştır. Atatürk diyor ki: "Bin, ikibin yıl önceki kurallarışu kadar bin yıl sonra bugün aynen uygulamaya kalkışmak, ilimve fenne elbette uymaz" Ama günümüzde toplumumuzu hala 1400yıl önce konulmuş kurallarla idare etme heveslileri artmakta veetkilerini arttırmaktadırlar.Atatürk "çağdaş uygarlığı" amaçlayan yeni bir ülke yaratmaktadır.Ve uygarlık yolundan ayrılmanın dağuracağı felaketieredeğinir. "Artık. duramayız. Mutlaka ileri gideceğiz. Çünkü ilerigitmeye mecburuz. Millet açıkca bilmelidir. Uygarlık öyle birateştir ki, ona kayıtsız olanları yakar ve mahveder."Uygarlık ateşinin, ona kayıtsız kalanları ne zaman yakıp, malıvedeceğinibilemem ama, geri gitmek isteyenlerin, uygarlık düşmanlarının,1993 yılının Temmuz ayında çağdaş uygarlığa inanmışpırıl pırıl37 kişiyi Sivas'ta yaktıklarını hepimiz biliyoruz.Tekke ve zaviyelerin kapatılmasını, tarikatların da yasaklanmasınıöngören yasa tasarısı Meclis'te görüşülürken Büyük Önderşunları söyler; "Ölülerden medet ummak medeni bir toplum içinyüzkarasıdır. Bu gün ilmin, fennin, bütün kapsamı ile medeniye-249


tin saçtığı ışık karşısında filan veya falan şeyhin irşadıyla maddive manevi saadet arayacak kadar ilkel insanların medeni Türktoplumunda var olabileceğini asla kabul etmiyorum. Efendiler veey millet biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, müritler, mensuplarmemleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat medeniyettarikatıdır."Ve yıl 1996; Televizyonlarımııda medyumlar, cinlerle ilişkikuranlar ve bu sahtekarlardan medet umanlar. Ve yıl 1996; Ülkeninher yerinde ortaya çıkan üirikatlar, tarikat okulları, tarikatyurtları. Siyasi partilerin tarikatlada içli dışlı olmaları. Hattagüvenoylamasında tarikatların etkinliği iddiaları.Atatürkkökenitibariyle askerdir. Ancak O'nun için bir devletinvarlığında esas önemli olan cephedeki savaş değil, çağdaşeğitim savaşıdır. Eğitim seferberliğini başlatır ve öğretmeniereşöyle hitap eder: "Cumhuriyetin özverili öğretmen ve eğitimcileri,yeni kuşağı sizler yetiştireceksiniz. Yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır... Cumhuriyet düşünce bakımından, bilim bakımından,teknik bakımdan güçlü ve yüksek nitelikli koruyucular ister." VeCumhuriyetimizin 73. yılında orta öğretim okullarının neredeyseyarısını imam hatip liselerinden oluşturarak, okul idarecilerinin% 67'sini imam-hatip kökenlilerden seçerek, mecburi din derslerindeşeriat propagandası yaparak "düşünce bakımından, bilimbakımından, teknik bakımdan güçlü ve yüksek nitelikli" Cumhuriyetkuşakları yetiştiriyoruz (!).Atatürk çağdışı örtünıneye de karşıdır. Bakınız bu konuda nediyor: "Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başlarına bir bezveya peştemal veya buna benzer bir şeyler atarak yüzünü gözünügizler .. Bu davranışın anlamı nedir? Efendiler, medeni bir milletanası, millet kızı bu garip şekle bu vahşi vaziyete girer mi? bu halmilleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal düzeltilmesilazımdır."Cumhuriyetimizin 73. yılında gelin Üniversitelerimizin anfilerinigörün. Her sene sayıları artan bayan öğrencilere, hatta giderektam bir peçe takan genç kızlara hoşgörü, bilemiyorum demokrasininbir gereği midir?250


Atatürk ülkenin laik temelini de vurgular: "Artık Türkiye, dinve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibioyuncular varsa kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar."Ama ne yazık ki günümüzde bu oyuncular yine bizim sahneınizeçıkmışlardır. Devletimizin laik temellerini ortadan kaldırmak,üniter devletimizi yıkmak isteyenler amaçları doğrultusundaeylemiere girişmişlerdir. Devletimizin temel felsefesi olan Kemalizmihedef olarak seçen ayrılıkçılar, teokratik devlet özlemcilerive 2. Cumhuriyet heveslileri, esas hedefleri farklı olmaklabirlikte, Atatürk düşmanlığında birleşmektedirler. Çünkü Atatürkbir semboldür ve bu sembol yıkılmadıkça hedeflerine ulaşmalarınaolanak yoktur.Özellikle laiklik ilkesini yok etmek temel hedef haline gelmiştir."Laik devlet yıkılacak elbet" sloganı ile:-İslam devleti kurduklarını ilan edenler,- "Biz insan aklının yarattığı heryeye karşıyız, biz Kur' an vevahiylerle idare edilmeliyiz" diyenler,- Türkiye Cumhuriyeti'ni bağımsız bir devlet değil, bir islamdevletleri topluluğunun parçası olarak görmek isteyenler ve bunedenle de ulus kavramını reddederek, ümmet kavramını onunyerine geçirmeye çalışanlar, maalesef gün geçtikçe artmaktadırlar.Oysa Atatürk şöyle diyordu: "Din buyruğu ile ya da şu, bu gibidini inançları aşılamakla ulusu gericiliğe götürmek isteyenlerinyeri zindan olacaktır." Ama Cumhuriyet'in 73. yılında bunlarınyeri zindan değil, televizyon ekranları, basın sahifeleri ve hattaAtatürk'ün kurduğu TBMM'nin kürsüleri olmuştur.Atatürk şöyle diyor. "Söylediklerimin hakikat olduğu gün senden·ve bütün medeni beşeriyetten dileğim şudur: Beni hatırlayınız."Atatürk "beni hatırlayınız" diyor ama bunu bir koşula bağlıkılıyor: Söylediklerinin hakikat olmasına. Şimdi lütfen düşünelim:Gerçekleştirebildik mi Atatürk'ün dediklerini? Onun yaptıklarınıkoruyabildik mi, devam ettirebildik mi? Ve bu açıdan O'nunmanevi huzuruna çıkmaya hakkımız, yüzümüz var mı?Lütfen, lütfen düşünelim.251


-X­AVUKATLAR GÜNÜ'NDEYAPILAN KONUŞMALAR VE KAMUOYU DUYUROLARIBARO BAŞKANLIGIAnkara, 11.04.1996GENELGE NO: 715/17Adalet Bakanlığı'nın hukuk dışı atamaları ile ilgili olarak9.4.1996 tarihinde yaptığımız kamuoyu duyurusunu, ayrıca AnkaraBarosu'nun 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle düzenlediğitoplantıda yaptığım konuşma metnini ekte bilgi ve takdirlerinizesunuyorum.SaygılarımlaEki: 2Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENKAMUOYUNA DUYURUAnkara, 9.4.1996Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ülkemizde "Hukuk Devleti", "YargıBağımsızlığı" ve "Yargı-Kararlarına Saygı" kavramlarının en üstdeğerlerden olduğu inancı ile, bugüne kadar olduğu gibi, bundansonra da bu ilkelerin gerçekleşmesi için uğraş verecektir.bu açı­Aynı ilkelere bağlı ve koruyucu olması gereken hususların başındagelen Adalet Bakanlığı'nın son atama tasarrufları,dan ele alındığında, sözü edilen ilkelerle bağdaştırılamamaktadır.Anayasa Mahkemesi'nin 27.4.1993 gün ve 992/37 E. sayılı kara-252


ında yargı bağımsızlığına aykırı olacağını açıklıkla belirttiği birurum sözkonusu tasarrufla yaratıldığı gibi, atananlar arasındaDanıştay kararı ile görev başında bulunan bazı kişilerin de yeralması, yargı kararlarına saygı ilkesi ile bağdaştırılamamaktadır.Bu nedenle, son atama kararları, hukuk devleti, yargı bağımsızlığıve yargı kararlarına saygı ilkelerine aykırı, hukuk dışı birtasarruf olarak gözükmektedir.Göreve atandığızaman, henüz hiç bir icraat yapmamış iken,sadece eski görevi nedeni ile haksız bir kuşkuyla karşılarran SayınBakan'ın, bu İcraatı ile kuşkulara hak verdirir bir duruma nedenolması üzücü olmuş; Adalet Bakanlığı'ndan beklenen görevlerinyansızlıkla yerine getirileceği konusunda ümitleri kırmıştır.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSayın Başkan, Değerli Meslekdaşlarım,5 Nisan Avukatlar Günü'nüzü, mesleğimizin sorunlarınınönemli bölümünün hala halledilememiş olmasının burukluğuiçinde kutluyorum.Sayın konuklar, değerli meslekdaşlarım,Mesleğimizin çok önemli temel sorunları, yetkililerin yıllardırçözümleyeceklerine dair verdikleri sözlere rağmen devam etmektedir.Çözüm için gerekli ilk adımlar dahi hala atılmam1ştır. Bununsonucu, üzülerek belirtmek isterim ki, yetkililerin sözlerineartık güvenimiz kalmamıştır. Bu nedenle bundan böyle yetkililerdenvaat ya da söz değil, somut çözümler bekliyoruz.Avukatlık Yasa tasarısı,bütün vaat ve sözlere rağmen yasa­ve parlamentonun yenilenmesi ile birlikte kadük ol-laşmamış253


muştur. Bu yasa tasarısı ile sağlanmak istenen amaçların başındaTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'ni, <strong>Barolar</strong>ımızı ve dolayısı ile avukatlarıAdalet Bakanlığı'nın vesayetinden kurtarmak gelmekte idi. Savsavunma-kararüçlüsünün önemli bir unsurunu meydana getirensavunmanın bağımsız olmadığı bir ülkede, yargı bağımsızlığındanda söz etmeye olanak yoktur. Ancak üzücüdür ki, bizler AdaletBakanlığı'nın vesayetinden kurtulma uğraşı verirken, bu kezkarşımıza bir de maliye bürokrasisinin vesayeti çıkarılmak isten- -miştir. İlk önce Bütçe Yasası'na konulan bir hüküm ile Türkiye<strong>Barolar</strong> Birliği, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası gereği aldığıparalar için Maliye Bakanlığı'nın teftişine tabi tutulmak istenmiş,bu haksız yasa hükmünden ancak çok değerli Anayasa Mahkemeınİziniptal kararı ile kurtulunmuştur. Ancak mesleğimizekarşı davranışlar bununla kalmamış, bu kez Maliye Bakanlığıtebliğleri ile avukatların vergi beyannamelerini Serbest Muhasebecilereveya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlere imzalatmazorunluluğu getirilmiştir. Ayrıntıları ile bildiğiniz bu konudavaktinizi fazla almak istemiyorum. Ancak bu konuda vurgulanmasıgerekli husus şudur: Çıkarılan her tebliğ için Danıştay'ınverdiği yürütmeyi durdurma kararlarına rağmen bir sonraki tebliğile aynı yükümlülüğü tekrar getirmek gayreti, yargı kararlarınasaygısızlığın açık bir görüntüsüdür. Anayasamızda hukukdevleti olduğu belirtilen ülkemizde hukukun üstünlüğüne inananbir idarenin davranışı bu olmamak gerekirdi. Yeni Avukatlık YasaTasarısı'nın, bu tür haksız tasarrufları önleyecek yeni düzenlemeve ilavelerle bir an önce parlamentoya sunularak yasalaşması enbüyük dileğimizdir.Yıllardır çözümleneceğine ilişkin sözler verilen Hayat Standardı'nadayalı peşin vergi sorunu da, giderek daha büyük sakıncalarıortaya çıkarmaktadır. Mesleğe yeni başlayacak gençlerimizinönünde büyük bir engel teşkil eden, kıdemli meslekdaşlarımızınçoğunu da zor geçim koşullarına sokan bu haksız uygulamanınbir an evvel düzeltilmesi gerekir.Ne yazık ki, hala halledilmemişbir diğer sorunumuz da kamuavukatlarının durumudur. Bu arkadaşlarımızın durumlarınıngerek statü, gerek mali haklar açısından daha fazla zaman kaybedilmedendüzeltilmesi zorunludur. Aksi halde kamu kurumları254


yeni avukat bularnama yanında, elindeki deneyimli avukatları dakaybedecektir. Bundan ise yine devletimiz zarar görecektir.Üzerinde durduğu sorunlarımızın bazıları, Sayın Maliye Bakanlığıile halledilebilecek sorunlardır. Aynı zamanda Baromuzunda üyesi olan değerli meslekdaşımız Sayın Maliye Bakanı'nın bukonuların çözümünde etken olacağını ümit ediyoruz.Değerli meslekdaşlarım,Kutsal mesleğimizin kaynağı Hukuk Fakülteleridir. Ancak sonyıllarda, politik nedenlerle, rastgele, "bir bina bir tabela" düşüncesinedayanarak Hukuk Fakülteleri açılmaktadır. Öğretim üyesi"\ıe kütüphanesi mevcut olmayan bu fakültelerden, çağdaş ve bilgilihukukçular yetiştirmeye olanak yoktur. Hükümet programında,Devletin temel görevinin, "bilgi çağının gerektirdiği insanıyetiştirmek" olduğu vurgulanmıştır. Ancak açılan yeni Fakülteler,bu görev ile çelişki yaratmaktadırlar. Bir önceki Birlik BaşkanımızSayın Önder Sav 1995-96 yargı yılının açılışında şöyle demişti:"Binası olmayan, öğretim üyesi bulunmayan, araç-gereciolmayan, yardımcı personeli eksik, lise öğretmenleri ya da herderde deva piyasa hukukçularının ders verdiği hukuk fakültelerindenbilgisiz, çapsız, muhakeme gücünden yoksun öğrencilermezun olacaklardır. Bunlardan çağdaş kafalı yargıç, savcı veavukatlar yetişemez; olsa olsa bağnaz kafalı mollalar, müstantikler,kadılar, arzuhakiler yetişir." Sayın Sav'ın bu saptamasınıngerçekliği ve sakıncaları her geçen gün daha yoğp.n bir şekildeyaşanmaktadır. Gümrük Birliği'ne giren ve Avrupa Birliği'negirmek için gayret gösteren ülkemizin, bu gecekondu fakültelerdençıkacak cahil hukukçulada Avrupa kamu oyunda elde edebileceğitek şey sadece "utanç" olacaktır.Mesleğimizin ve ülkemizin en önemli sorunlarından birisi"yargı reformu"dur. Gecikmeden sağlanacak reform ile' yargıdasav-savunma-karar üçlüsünün dengeli yetkilerle donatılmasısağlanmalı, tüm insan hakları bildirge ve sözleşmelerinde enönemli insan hakları arasında yer alan savunma hakkının sağlayıcılarılayık oldukları düzeye çıkarılmalıdırlar."Gecikmiş adalet adalet değildir" özdeyişi son derece haklıdır.Adaleti, adaletsizlik haline dönüştürecek ölçüde davaların uza-255


ınin önüne geçecek önlemler mutlaka alınmalıdır. Ancak bunuda ülkemizde eski yıllarda rastlanılan zihniyette!l mutlakageçilİneli, davamil kısaltılması, savunma hakkinın sınırlansıile sağlanmaya çalışılmamalıdır .. Süratin sağlanması içinsavcı ve yargıç kadrolarının doldurulması, mahkeme başınaecek iŞi azaltmak için yeni kadrolar alınması ve adli merciie­. tamamının günün teknolojisi ile donatılması zorunludurkusuz, bunları sağlamak, adliyeye yeterli mali kaynak akmaklamümkün olur. Unutulmamalıdır· ki, adalet pahalı birınettir. Ucuz adalet yavan olur. Eğer hakikate:iı adalet devletineli ise, buna içtenlikle inanıyorsak, bu temeli gereksipimyd~ğu mali olanaklara kavuşturmak da' yetkililerin en önemlevidir.Yargı reformu çalışmalarında, C~za Yasamız ile ceza hükmüren yasalar'ın yeniden elden geçirilmesi kısa zamanda gerçektirilmesfgereken önemli bir konudur: Bu yasalarımızda mevtçağdışı ~uçlar artık ilga edilmeli ve ayrıca ciddi bir entk~milizasyönagidilerek, idari para· cezası ile karşılanabilecek bazıit fiiller için mahkemelerimizin gereksiz . yere işgal edilmesienmelidir.Yargı reform~ yanında ülkemizin önemli diğer bir sorunu daokratikleşmedir. Bunun için herŞeyden önce, 12 Eylül felseiniyansıtan Anayasa'nın değiştirllerek, tam demokratik, özlük;çübiı; Anayasa'nin kabulü gerekir. Bi~ Anayasa değişiklidemesleğiıiıiz açısından dikkate alınması gerekli is~emlerimizdır. Yeni bir Anayasa değişikliğinde bu ister:iılerimizil). dikkatenması. için her türlü uğraş verilecektir; Türkiye <strong>Barolar</strong> Bir lineAnayı;Isa Mahkemesi'nde · davil açma hakkı tanınmalıdır .rkiye <strong>Barolar</strong> Birliği temsilcisi Hakimler ve Savcılar Yüksekrulu'ndayer almalı, ayı:ca Aıiayaşa Mahkemesi'ne 4~ Türkiyeolar Birliği'nden üye alınmalıdır. Ve nihayet Türkiye <strong>Barolar</strong>liği .kurum olarak Anayasa'nın yargı ·bölümünde yer almalıdır.az önce sözünü ett:iğim sav-savunma-karar üÇlüsünün yetkile.:deki dengeyi sağlamanın, savunma hakkına çağdaş bir içerik~ndırmanın ·asgari koşullan bunlardır.Hala bütün şiddeti ile devam eden terör ülkemizin temel souolmakta devam etmektedir .. Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği; daha


257ceki Başkanları tarafından da belirtildiği üzere, bireysel teröre, örgütsel teröre de, devlet terörüne de karşıdır. Kuşkusuz devtimizin önemli bir görevi ülkenin üniter bütünlüğünü korumakterörle mücadele etmektir. Ancak bu görev mutlaka hukuk sırları içinde yerine getirilmelidir. Terörle mücadele, hukuk dışığın, insan haklarına aykırı davranışın ve işkencenin bir bahasi olamaz. Terörle mücadele·yasasının 8. maddesi gecikmedenrürlükten kaldırılmalı, Türk hukuk sistemi bu ayıplı maddedenrtarılmalıdır. Çünki, sözkonusu maddenin terörle mücadele ileişkisi yoktur. Bu madde düşünce ve düşünceyi açıklama özgürğünü önemli ölçüde sınırlayan bir roadeden ibarettir. Hükümeogramında da "Teröre, baskıya, cebir ve şiddete yönehriemekydıyla ifade hürriyetinl.n önündeki tüm engeller ortadan kaldılacakt~r"denilmektedir. Bu sözün gecikmeden yerine getlriİm~nibekliyoruz.Üzerinde son olarak, durmak istediğim, ülkemizin önemli birunu da, laiklik karşıtı güçlerin giderek devlet içinde kadrolaşsısorunudur. Ülkemizi orta çağ karanlığına götürmek isteyenriatçı güçler giderek köşe başlarını tutmaya başlamışlardır.ysa, laiklik hukuk devleti olmanın temelidir. '.Laiklik bütün buğerlerin olmazsa olmaz koşuludur. Ülkemizde laiklik ilkesinnayasa'dan çıkaramayacaklarını anlayan karanlık güçler, laikkkavramının içini boşaltarak onu anlamsız bir kavram halinekmaya çalışmaktadırlar. Ve bu amaçla Anayasamızın laikliklayışının tanımını ortaya koyan 24. maddesinin son fıkrasınırürlükten kaldırmaya· çalışmaktadırlar. Bu karanlık güçlerretim Birliği yasasına aykırı olarak dinsel eğitime dayanan lileraracılığı il~, gelecek kuşakları kendi karanlıklarına çekmeyelışmaktadırlar. Ve nihayet aynı karanlık güçler laik kişi ve kumlarıkorkutma, yıpratma kampanyasına girmişlerdir. Türkiyearolar Birliği, laiklik ilkesini benimsemiş, Atatürk ilkelerinürusemiş bütün kurum, kuruluş ve kişilerin yanındadır ve deskçisidir.Laiklik düşmanı, karanlık özlemeisi şeriatçı güçler, Gümüşha­Baro~unun değerli Başkanı Ali Gündaiı geçtigl.miz yıl içindehit ettiler. Değerli Başkanımızı saygıyla anıyorum. Atatürk illerineİnanmak, laikliği benimsernek ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği


Genel Kurulu'nun kabul ettiği meslek ilkelerini uygulamaktanbaşka bir davranışı olmayan Ali Günday'a yönelik bu tecavüzünamacı aslında laik avukatları, laik hukukçuları sindirmekti. Amabaşaramayacaklar. Daha nice Ali Günday'lar şehit verebiliriz.Ama çağdaş Türk hukukçularını, çağdaş Türk avukatlarını Atatürkilkelerinden, çağdaşlı}ctan, laiklikten saptıramayacaklardır.Çok değerli meslekdaşlarım,Bundan sonraki 5 Nisan'ları temel sorunlarını halletmiş, demokratikleşmesinitamamlamış, hukukun üstünlüğünü tam olaraksağlamış laik bir Türkiye'de, meslek sorunlarını da halletmişhukukçular olarak kutlayabilmenizi gönülden diliyorum. Ancakunutmamak gerekir ki, bunların sağlanmasında en büyük görevhukukçulara düşmektedir. Bu nedenle, sözünü ettiğim amaçlaraulaşmak için gönül ve inanç birliği içinde el ele çalışmamız, uğraşvermemiz gereklidir. Hiç bir meslekdaşımın böyle onurlu bir uğraştankaçınmayacağına olan güvenimle, Avukatlar Günü'nüzüyeniden kutluyor, hepinize saygılar sunuyorum.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENBARO BAŞKANLIGIAnkara, 04.04.1996GENELGE NO: 678/16Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanlığı'nın 5 Nisan Avukatlar Gününedeniyle 4.4.1996 tarihinde yaptığı kamuoyu duyurusu metniniekte bilgi ve takdirlerinize sunuyorum.Saygılarımla258Eki: Kamuoyu DuyurusuTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN


Ankara, 4.4.1996KAMUOYUNA DUYURU5 Nisan Avukatlar Günü'nü bu yıl, gerek ülke sorunlarının,gerek meslek sorunlarımızın önemli bir bölümünün halledilmemişolduğu bir ortamda buruk olarak kutluyoruz.Unutulmamalıdır ki, hukuk devleti niteliğinin tam olarak gerçekleştirilmediği,hukukun üstünlüğünün sağlanamadığı, insanhakları ihlallerinin devam ettiği ve ülkeyi ortaçağ yöntem ve kurallarıile yönetmek amacını güclerrlerin köşe başlarını tuttuğu birtoplumda demokrasiden söz etmek olanaksızdır.Öte yandan, tüm insan hakları bildirge ve sözleşmelerinde temelbi'r insan hakkı olarak yer alan SAVUNMA HAKKI'nın eksiksizsağlanamadığı, savunma mesleği mensupları ile onlarınmeslek örgütü olan <strong>Barolar</strong>ın bağımsızlığının kabul edilmediği veSav-Savunma-Karar üçlüsünde yetkilerde tam bir denge kurulamadığısürece hukuk devleti niteliğini ve hukukun üstünlüğünüsağlama olanağı yoktur.Ne yazık ki, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ve <strong>Barolar</strong>ımız hala AdaletBakanlığı'nın vesayetinden kurtulamamışlardır. Bunun yanındaserbest çalışan meslektaşlarımız, daha önceki yıllarda da vurgulandığıüzere, bir "BAŞ VERGİSİ" niteliğincieki Hayat Standardıuygulaması ile ezilmekte, vergi adaleti ilkelerine tam ters bu uygulamayanında, kendi vergi beyannamelerini dahi tek başınaimzalama yetkisinden yoksun bırakılmaya çalışılmaktadır. Danıştay'ınyürütmeyi durdurma kararları da hiçe sayılarak peşpeşe çıkarılan maliye tebliğleri ile bu haksız yöntemin sürdürülmeyeçalışılması, yargı kararlarına saygısızlığın da örneğini teşkiletmektedir.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluile Anayasa Mahkemesinde yer alma ve Anayasa Mahkemesi'ndedava açma yetkisini sağlamak için verilen uğraş ne yazıkki hala başanya ulaşamamıştır.Ülkemizde tüm vatandaşları tehdit eden terör hala önlenememiş,bunun yanında insan hakları ihlalleri, yargısız infazlar devametmiştir.259


Bütün bunlardan çok daha önemli bir tehlike, ülkemizin laikniteliğine yönelik saldırıların yoğunluk kazanmasıdır. Bu meyandadeğerli meslektaşımız Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday'ışehit vermiş bulunmaktayız. Ancak bu uğurda başka şehitlerversek dahi, laik Cumhuriyet'e bağlılığımız sarsılmayacak, buyoldaki uğraşlarımız durdurulamayacaktır."Avukatlar Günü"nü gelecek yıllarda daha çağdaş koşullaraulaşmış ve mesleki sorunlarını çözmüş olarak daha büyük bircoşku içinde kutlayabileceğimizi ümit ediyoruz.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGIBARO BAŞKANLIGJAnkara, 4.4.1997GENELGE NO: 508/30Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı'nın "5 Nisan 1997 AvukatlarGünü" nedeniyle 4.4.1997 tarihinde yaptığı Kamuoyu duyurusununbir örneği ekte bilgi ve takdirlerinize sunulmaktadır.SaygılarımlaEki: Kamuoyu duyurusuKAMUOYU DUYURUSUTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENTüm meslektaşlarımız ve tüm hukukçuların 5 Nisan AvukatlarGünü'nü candan kutlanz. Avukatlar günü, hukuk devleti ilkesini,hukukun üstünlüğünü, savunmanın kutsallığını benimseme,bunlara inançla bağlanma anlamını içermektedir ve bu nedenlesadece Avukatların değil, tüm hukukçuların günüdür.260


1996 yılı Avukatlar Günü'nde yayınladığımız kamuoyu duyurusunda,temel ülke sorunları ile meslek sorunlarının önemli birbölümünün halledilememiş olduğu bir ortamda bu günü burukolarak kutladığımız vurgulanmıştı. Bu sene bu burukluğumuzdaha da yoğunlaşmış olarak Avukatlar Günü'nü kutlama durumundabulunuyoruz.Geçen bir yıl içinde meslek sorunlarımızın hiç birisi halledilmemiş,yetkililer bu yönde en ufak bir adım dahi atmamışlardır.Aralarına katılmaya gayret gösterdiğimiz Avrupa Birliği ülkelerininen temel ilkelerinden olan "<strong>Barolar</strong>ın ve Avukatların bağımsızlığı"ne yazık ki ülkemizde hala tam olarak sağlanamamıştır.21 Mart 1997 günü Berlin'de toplanan Avrupa ülkeleriBaro ve Birlik Başkanları toplantısında, tam bağımsız <strong>Barolar</strong>mevcut olmadıkça, Avukatların bağımsızlığından söz edilerneyeceğiilkesi bir kez daha vurgulanmıştır. Ülkemizde ise hala <strong>Barolar</strong>Birliği ve <strong>Barolar</strong>ımız, Adalet Bakanlığı'nın vesayetindenkurtulamamışlardır. Bunun sonucu, Avrupa ülkeleri gözünde ülkemizhala, Avukatların bağımsızlığını sağlayamamış ülke görünümündedir.Avukat meslektaşlarımız, "BAŞ VERGİSİ" niteliğindeki HayatStandardı uygulamasının büyük mali baskısı altında ezilmektedirler.Vergi adaletine tamamen aykırı bu uygulama yanında,Vergi Mahkemesi'nde savunma görevini yerine getirebilen Avukatlar,kendi beyannamelerini tek başlarına imzalama yetkisindenyoksun bırakılmaya çalışılmaktadırlar. Danıştay'ın yürütmeyidurdurma kararları ile şimdilik uygulanamayan bu haksız işlemidüzeltme yolunda Maliye Bakanlığı'nın hiç bir çalışma yapmamasıüzüntü vericidir. Kamu Avukatlarının sorunlarını halletmeyönünde de yetkililer hiç bir olumlu adım atamamaktadırlar.Bu tutum, yargının bir ögesi olan savunmaya karşı saygısızlığıngörüntüsüdür.Yapılacak bir Anayasa değişikliğinde, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Anayasa Mahkemesi'ndeyer alma ve Anayasa Mahkemesinde dava açma yetki-261


sinin tanınmasıbekliyoruz.yolundaki istemlerimizin gerçekleştirilmesiniÜlkemiz sorunları da, geçen bir yıl içinde ne yazık ki eksilmemiş,giderek artmıştır. Tüm vatandaşlarımızı tehdit eden teröreylemleri ile ülke ve toprak bütünlüğümüze yönelik' eylemler halatamamen önlenememiştir. Bunun yanında, üzülerek görm~kteyizki, insan hakları ihlalleri ve yargısız infazlar da devam etmektedir.Bütün bunların yanında ülkemizin temel Anayasal rejimi olanlaik Cumhuriyet'e yönelik davranış ve işlemler de giderek artmış,yoğunluk kazanmıştır. Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ınçeşitli kararlarına aykırı olarak, Adalet Bakanlığı'nın, bayanavukatların başörtüsü ile mahkemelerde görev yapmalarını sağlamateşebbüsü, Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararları ileönlenebilmiştir.Son günlerde zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması tartışma vehazırlıklarından da laiklik ilkesini zedeleyecek bir oluşumun hazırlanmakistendiği anlaşılmaktadır. Bu konuda, 8 yıllık kesintisizve zorunlu eğitimden yana olduğumuzu kamuoyuna duyururuz.Bu eğitimin son üç yılında Arapça ve Kur'an derslerinin seçimlikders olarak öngörülmesi, büyük sakıncalar içermektedir.10-11 yaşlarından itibaren çocuklarımızı bu dersleri seçen veseçmeyen, dini bilgi alan ve almayan olarak bölmek, ülkemizingeleceği açısından büyük bir tehlike oluşturur: Ayrıca, laikliğin entemel unsurlarından birisi, devletin çeşitli dinler arasında ayırımyapmaması, hepisine karşı yansız davranmasıdır. Belli bir dininöğretilmesi yoluna gidilmesi, devletimizin dinler karşısındakiyansızlığını ortadan kaldıracak ve böylece laiklik ilkesine önemlibir darbe indirilmiş olacaktır. Böyle bir uygulama sonuçta, tümeğitimi, imam-hatip eğitimi haline dönüştürme tehlikesini içindetaşıyacaktır. Amaç, İmam-Hatip Liselerine gidecek öğrencilere bukonuda temel bazı bilgiler vermek ise, bu liselere kanacak birhazırlık sınıfı ile bunun sağlanması olanağı mevcuttur.Devleti yöneten yetkililerin, devletimizin "Türkiye Cumhuriyeti"olduğu bilinci ile davranmalarını beklemek en doğal hakkımızdır.Basında üzüntü ile öğrendiğimize göre, hükümetimizin bir262


yetkilisi, bir hava meydanı açılışında yapılanları "Osmanlı'nıngücü ayağa kalkıyor" diye nitelemiştir. Bu sözü, bu düşünceyikesinlikle reddediyoruz. Ayağa kalkan, kalkması gereken güç sadeceve sadece "Türkiye Cumhuriyeti'nin gücüdür."Bizler OsmanlıDevleti Tebeası değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıyız.Bundan sonraki yıllarda "Avukatlar Günü"nü daha çağdaş koşullarda,Atatürk Devrim ve İlkeleri'nin eksiksiz uygulandığı birülkede ve meslek sorunlarını halletmiş hukukçular olarak dahabüyük bir coşku içinde yaşamayı diliyor, tüm hukukçuların"Avukatlar Günü"nü kutluyoruz.SON DAKiKA: Kamuoyu duyurumuzu basma yollayacağımızsırada son anda, Ankara Barosu tarafından Avukatlar Günü nedeniile düzenlenen konser ve panel etkinliği için daha önce tahsisedilmiş bulunan Ankara Adiiye Sarayı'ndaki salonun, Adalet Bakanı'nınsözlü emri üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'ncapanel konusunun meslek sorunu olmadığı ve panelde yer alan birkonuşmacının siyasi kişiliği bahane edilerek Baro'ya verilmesindenvazgeçildiğini üzülerek öğrendik. Yargının ayrılmaz ögesiolan Savunma makamının temsilcisi olan bir Baromuza karşı budavranışı ve sansürcü zihniyeti nefretle kınıyoruz. Herkes tarafındaniyice bilinmelidir ki, <strong>Barolar</strong>ımız düzenleyecekleri konferansve panellerde, konu ve konuşmacıları belirlemekte hiç kimsedenizin almak durumunda değillerdir ve hiç bir sansürü kabuletmeyeceklerdİr. Bu olay aynı zamanda yürütmenin yargıya müdahalesianlamını taşımakta, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin AdaletBakanı ve Bakanlık Müsteşarı'nın Hakimler ve Savcılar YüksekKurulu'nda yer almaması için yürüttüğü mücadelenin haklılığınıgöstermektedir.Bir süre öneeye kadar Ankara Barosu üyesi olarak Avukatkimliğini taşımış olan Adalet Bakanı'nın Avukatlara ve mesleğimizekarşı bu olumsuz davranışını <strong>Barolar</strong>ımız unutmayacaklardır.Bakan'ın bu görevi bir an evvel bırakmasını diliyor, kendisiniistifaya davet ediyoruz.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGI263


-XI-TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ'NİN KURULUŞYILDÖNÜMLERiNDE YAPILAN KAMUOYUDUYURULARIKAMUOYUNA DUYURUAnkara, 09.08.1995TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ 27 YAŞlNDATürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin kuruluşundan buyana 26 yıl geçti.Birliğiınİzin "hukukun üstünlüğü" "demokratik laik hukuk devleti"demokrasi, meslek ve yargı sorunları konusundaki mücadelesigerilemeden sürüyor.Avukatlık Yasası Değişikliği TBMM.nin bu çalışma dönemindegerçekleştirilmedi, ama gelecek dönem için ısrarımızı sürdüreceğiz.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin Hakimler ve Savcılar YüksekKurulunda ve Anayasa Mahkemesinde temsilci üye bulundurması,Anayasa Mahkemesinde dava açması gibi temel konulardakimücadelemizi gerilemeden sürdüreceğiz.CMUK uygulamasında üzerine düşen yasal görevleri ve yükümlülükleriyerine getirmeyen, demokratikleşmenin ve şeffaflaşmanınönünü tıkayan Maliye Bakanlığı'nı halkımıza şikayetediyoruz, kınıyoruz. Sorunun, sayın Başbakanın talimatı ile çözümlenmesiaşamasına gelmesi sevindiricidir.Anayasada milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı yeminlerinde yeralan "Hukukun Üstünlüğü"ne "Demokratik Laik Cumhuriyete"bağlılık sözlerinin kimi siyasi partiler ve siyaset adamları tarafındangöstermelik olarak söylendiğini görmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.Son zamanlarda ülkemizde devlet işlerinde hukukun üstünlüğünübir kenara itip dini üstün kılmak gayretleri alabildiğinehızlandırılmıştır. Varlığını ve demokratik yaşamını, demokratiklaik hukuk devletine ve demokrasiye borçlu olanlar, bindikleridalları kesrnek için anlaşılmaz bir duyarsızlıkla çaba sarfediyor-264


lar; kimi kurumlarımız ve aydınlarımız, laik cumhuriyeteyöneliktehlikeyi görmelerine rağmen, bir vurdumduymazlık ve adamsendeciliklegünlerini gün etmenin aymazlığna gömülmüş durumdalar.Meslektaşlarımızdan faili meçhul cinayetlere kurban edilenlerinsayısı artmaya başladı. Savunma mesleğinin mensuplarınınkatilleri bulunamıyor. "Kim ya da kimler, hangi güç, öldüren amaiz bırakmayan hangi profesyonel örgüt, meslektaşlarımızı öldürüyor,neden öldürüyor." Sorular cevapsız kalıyor. Hangi nedenleişlenmiş olursa olsun avukatlara karşı işlenen cinayetler aydınlatılmalıdır.Cinayetler zincırıne Gümüşhane Barosu Başkanımız AvukatAli Günday da eklendi. Toplumun her kesiminden, bir-ikisi hariçsiyasi partilerimizden haklı ve kararlı tepkiler sürmektedir. Alçakçave hunharca işlenen cinayeti, hoşgörüyle karşılayan, katilineylemini dini inançlarının gereği olarak gerçekleştirdiğini yazıpsöyleyebilen, katile de acıdığım açıklayanlar, yeni cinayetlere bilerekışık yakmakta yeni öldürmelerin tellallığını yapmaktadırlar.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği ve <strong>Barolar</strong>ımız, laik toplum düzenine,Cumhuriyete, demokratik laik hukuk devletine yönelik tehlikeleriher zaman vurgulamış, aklın, bilimin, çağdaşlığın ışığında üzerinedüşen görevleri eksiksiz yapmaya çalışn:ııştır.Türk toplumunu, ortaçağ karanlığına çekmek, şeriat düzeniniyerleştirmek, devlet işlerinde dini üstün kılmak, ulusu tekrarümmet yapmak isteyenlere karşı mücadelemizde asla ödün vermeyeceğiz.Bizi tehditlerle, öldürmekle yıldıramazlar, geriletemezler.Bir Ali Günday'ı öldürenler binlerce Ali Günday'ı karşı­Ianna aldıklarını asla unutmasınlar.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGI265


KAMUOYUNA DUYURUAnkara, 09.08.1996TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ 28 YAŞINA BASTI.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği bugün kuruluşunun 28. yılına basışınıkutlamaktadır. Geride kalan 27 yı,l boyunca Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği,devletimizin üniter bütünlüğünden yana olmuş, hukuk devletiniteliğinin ve hukukun üstünlüğü ilkesini tam anlamı ile gerçekleşmesiiçin uğraş vermiştir ve vermeye devam etmektedir.·Anayasamızın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin insanhaklarına saygılı demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletiolduğu vurguianmış olmasına rağmen, günlük yaşamda bu ilkelerintam anlamıyla sağlandığını söyleyebilecek düzeye hala gelememişolmanın sıkıntısı ve üzüntüsünü çekmekteyiz.İnsan hakları konusunda çeşitliuluslararası sözleşmelere katılmışolmamıza karşın, günlük uygulamalarımızda insan haklarınızedeleleyen davranışlar giderek artmaktadır. Ayrıca yasalarımızdabu açıdan mevcut boşlukların hala doldurulmamış, aksaklıklarındüzeltilmemiş olması, hukuk yaşamımız açısındanbüyük sakınca oluşturmaktadır.Hukuk devleti olabilmek için öncelikle yargının tam bağımsızve güvenceli olması ve idarenin yargı kararlarına mutlak uymasıkoşullarının sağlanması gereklidir. Günümüzde yargının bağımsızve güvenceli olduğunu kabule olanak yoktur. Hakimler veSavcılar Yüksek Kurulu'nda Adalet Bakanı ve Müsteşarının yeralması, Kurul'un kendi personel dairesinin mevcut olmayıp, atamave yer değiştirme listelerinin hala Adalet Bakanlığı'nca hazırlanıyorolması bunun başta gelen nedenleridir.Öte yandan, "Sav - Savunma - Karar" üçlüsünden oluşanyargı bütünlüğünün savunma ögesi, hiHa Adalet Bakanlığı vesayetindenkurtulamamıştır. <strong>Barolar</strong>ımız ve Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliğibu vesayetten kurtulroadıkça bağımsız bir savunmadan söz etmeye-olanak olmayacaktır. Savunmanın bağımsız olmadığı birülkede ise yargının bağımsız olduğu kabul edilemez. Bu nedenle,266


verdikleri sözlere rağmen yıllardır Avukatlık Yasası'nda gereklideğişikliği yapmayan yetkililer, Avukatlara değil, Savunma'ya vedolayısı ile yargıya zarar vermişlerdir. Ne yazık ki, bizzat AdaletBakanı da savunmaya büyük zarar veren bir davranış sergilemiştir.Son günlerde cezaevlerinde yaşanan açlık grevi olaylarısırasında Sayın Bakan'ın "Avukatlar tutuklularla örgüt arasındakuryelik yapmaktadır." yolunda bir demeci gazetelerde yer almıştır.Herhangi bir isim verilmeden, delil gösterilmeden tümavukatları suçlama altında bırakan bu beyan savunma mesleğinetecavüz niteliğindedir. Birliğimiz, Sayın Bakan'dan açıklamayapmasını, isim ve delil vermesini istemiş olmasına rağmen bugünekadar yazımıza yanıt alınamamıştır. Bu soyut ve tüm avukatlarayönelik suçlamanın, o tarihte baro üyesi bir avukat niteliğitaşıyan bir Adalet Bakanı'ndan gelmiş olması, savunmamesleğine yönelik tecavüzün ağırlığını arttırmaktadır.Hukuk devleti ilkesinin kağıt üzerinde kalmayarak yaşamageçirilebilmesi, toplumun hukuka ve hukuku uygulayanlara duyacağıgüven ölçüsünde olasıdır. Bu güveni sarsan aksaklıkları,düzeltebilmek amacı ile uzun yıllardır gerçekleştrilmesi düşünülen"yargı reformu" konusunda ciddi çalışmalara dahi başlanmamışolması, toplumun hukuka olan güvenini giderek kaybetmesineneden olmaktadır. Ciddi bir yargı reformuna gereksinimbüyüktür ve bunun daha fazla geciktirilmeden gerçekleştirilmesigerekir: Ancak bu yapılırken ülkemizi geriye, ortaçağ karanlıklarınagötürebilecek değişikliklerden kaçınılması,"çağdaş uygarlıkdüzeyine erişme" görevimize uygun değişikliklere yer verilmesişarttır.Yargı reformu yapılırken, yargının sav:unma öğesi unutulmamalıTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin, Anayasa'nın yargı bölümündeyer alma, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile AnayasaMahkemesi'nde Birlik temsilcisi üyenin yer alması ve BirliğimizeAnayasa Mahkemesi'nde dava açma hakkının tanınması yolundakıistemleri gerçekleştirilmelidir.İnsan haklarına saygılı, demokratik bir hukuk devleti olabilmenintemelinde "laiklik" ilkesi yer alır. Ülkemizi tekrar "teokratikbir devlet" haline getirmek isteyen akımlara karşı dikkatli267


olmak, mücadele etmek tüm aydınların görevidir. Devlet kurumlarındakişeriatçı örgütlenme tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Ayrıca,herkesin dini inancına göre farklı hukuk kurallarının uygulanmasıistemleri, ülkemizdeki hukuk birliğini ve laik hukukdüzenini yok etmeyi amaçlamaktadır. ,"İslam Ülkeleri Arası Yatırım ve İhracat Kredi Sigortası Ku­. rumu Kuruluş Anlaşması" nın bir kaç gün önce TBMM'de onaylanarakyürürlüğe sokulmuş olması, demokratik - laik hukukdevleti için büyük bir talihsizlik olmuştur.Bu anlaşmanın giriş kısmında söz konusu kurumun "islamiilkeler ve idealler temelinde dayalı olarak" kurulacağı, "şer'i hükümlereuygun olarak bir Yatırım Garantisi" kuruluşu olacağı ve"şer'i hükümlere uygun bir mekanizma oluşturulması"nın öngürüldüğü belirtilmektedir.Anlaşmanın 5. maddesinin 2 ve 3. bentlerinde kurum'un "şer'iilkelere uygun olarak ihracat kredisi sigortası veya reasüranssağlayacağı", 26. maddesinin 2. bendinde kurumun mali yılının"Hicri Yıl" olacağı; 55. maddesinde her üye ülkenin anlaşma hükümlerininkendi topraklarında yürürlüğe girmesi için kendihukukuna göre gerekli girişimlerde bulunacağı belirtildİktensonra 57. maddesinin 4. bendinde "Kurum şer'i hükümlere görefaaliyet göstermesini engelleyecek hiç bir değişiklik yapılamaz"hükmü yer almaktadır.Bu anlaşmayı onaylayan yasa ile "şer'i hükümler" ülkemizde(bir alanda olsa dahi) geçerli hukuk kuralı haline getirilmekte,ülkemizde böylece "dini hükümler" yürürlüğe sokulmakta, laiklikilkesi çiğnenmekte ve Anayasamızın değiştirilemez olduğu belirtilen2. maddesi değiştirilmiş olmaktadır. Böylece. Medeni Kanun'unyürürlüğe girişinden 70 yıl geçtikten sonra ülkemiz, buyasanın önsözünde yer alan anıt gerekçede yazılı ilkelerden çokdaha geriye götürülmüş olmaktadır.Onay yasasının 1. maddesinde, yukarıda belirtilen hükümleraçısından "Anayasamız ve bağlı olduğumuz anlaşmalar hükümlerininsaklı olduğu" şeklinde bir ihtirazi kayıt eklendiği hükmüyer almaktadır. Ancak böyle bir kaydın hukuki hiç bir değeriyoktur. Herşeyden önce, Devletler Genel Hukuku açısından ihti-268


azi kayıtların anlaşmanın imzası sırasında anlaşma metnine ekliolarak yapılması gerekir. Ayrıca anlaşmanın 57. maddesinde yeralan "Kurumun şer'i hükümlere göre faaliyet göstermesini engelleyecekhiç bir değişiklik yapılamaz" hükmü karşısında onayyasasına konulan ihtirazi kaydın sadece bir aldatmacadan ibaretolduğu da anlaşılmaktadır. Bu ihtirazi kaydın tek bir anlamıvardır.: Bu hüküm, TBMM'nin, anlaşmayı, Anayasamıza aykırıhükümler taşıdığını bile bile onayladığının ayıbını sergilemektedir.Bu anlaşmanın onaylanmış olması, laik Cumhuriyete, Atatürk'ünülkemizde başlattığı "Aydınlanma Devrimi" ne ve bununtemelini oluşturan "Hukuk Devrimi" ne büyük bir darbedir. Bu"darbe" de küçük ya da büyük rol alan herkes, gelecek kuşaklarcademokrasi ve hukuk ayıbı işlemiş kişiler olarak anılacaklardır.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN269


-XII-. İZMİR'DE DÜZENLENEN"HUKUKA SAYGr' YÜRÜYÜŞ VE MİTİNGİÜlkemizdeki olumsuz gelişmeler dikkate alınarak Türkiye <strong>Barolar</strong>Birliği 22 Şubat 1997 günü İzmir'de "Hukuka Saygı" yürüyüşüve mitingi düzenlemiştir. Yürüyüş Konak Meydanı Balıkhaliönünden başlamış ve Cumhuriyet Meydanı'na kadar devam etmiştir.Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan mitingde İzmir BaroBaşkanı Av. Çetin Turan ile Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanı Av.Eralp Özgen birer konuşma yapmışlardır.Yürüyüş ve mitinge meslektaşlarımızın katılımı çok yüksekolmuş, çok uzak yörelerden dahi <strong>Barolar</strong>ımız ve meslektaşlarımızyürüyüş ve mitinge katılmışlardır.BARO BAŞKANLU~HAnkara, 06.02.1997GENELGE NO: 200/9Ülkemizde yaşanan son olaylar, hukuk devleti olabilmek içinönkoşul olan hukuka saygı ve hukukun üstünlüğü kavramlarınınönemini göstermiştir.Susurluk olayı ile ortaya çıkan Devlet-Siyaset-Mafya Örgütlenmesisorumlularının cezalandırılması, Anayasamızın değiştirilemezve değiştirilmesi teklif dahi edilemez olarak kabul ettiğiCumhuriyetimizin demokratik, laik, hukuk devleti ilkelerinebağlılık ancak hukuka saygı ile mümkündür.önünden başlaya­Bu nedenle Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, 22 Şubat 1997 tarihindeİzmir'de "Hukuka Saygı" yürüyüşü ve mitingi düzenlemiştir. Yürüyüşsaat 12.00'de Konak Meydanı Balıkhalirak Cumhuriyet ·Meydanına gidilecek ve Cumhuriyet Meydanı'ndasaat 14.00'de miting başlayacaktır.270


Yürüyüşe meslektaşlarımız cüppeleri ile katılacaklardır. Herbaro kendi grubu önünde Barosunun adını taşıyan bir bez pankarttaşıyacak, bunu,n dışında yürüyüşte hiçbir pankart taşınmayacaktır.Bu yürüyüş ve mitinge Baronuz mensubu avukatların yoğunolarak katılalarını önemle rica ederim.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÔZGENİZMİR BARO BAŞKANI AVUKAT ÇETİN TURAN'IN22.2.1997 TARİHİNDE İZMİR'DE YAPTIÖIMiTİNG KONUŞMASIHUKUK TÜRKİYE'DE EGEMEN OLACAKTlR ...<strong>Barolar</strong> Birliği Başkanım, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetimkurulunun değerli üyeleri, değerli Baro Başkanlarım, Türkiyenindört bir yanından "hukukun üstünlüğü" ve "hukuka saygı" adına,"bağımsız yargı" için, "demÇ>j.uasi" için, "temiz toplum" için yürüyerek,"çete"lere karşı bu meydanda toplanan, savunma mesleğinindeğerli mensupları, değerli meslektaşlarım. Yetkilileri "hukukasaygıya davet" için bu meydanı dolduran değerli İzmir halkı,hepinizi saygı ile selamlıyorum.Ülkemizde yaşayan insanların en fazla hasretini çektiği şey"demokrasi" ve "hukuk"tur.Son yirmi yıldır adeta bir karabasan yaşamaktayız. İçine sokulmakistendiğimiz cenderenin altında üzerimize adeta bir deligömleği giydirilmek istenilmektedir.Son birkaç aydan bu yana ise yıllardır yaşadığımız kabusunsenaryosunu yazıp kanlı pratiğini hayata geçirenlerin çirkin yüzlerininbirer birer ortaya döküldüğünü görüyoruz. Devlet-mafya-271


siyaset ortaklığı, inkar edilemeyecek kadar zengin delilleriylebirlikte yakayı ele vermiştir.Yetki ve sorumluluğu ne olursa olsun, bugün ülkemizde yaşayanherkes, bir rejim krizinden ve siyasal kirlenmeden sözediyor.Son günlerde yaşadığımız olayların yoğunluğu değer yargılarınıalt üst etmiş, toplum zihinsel olarak uz;laştıramadığı ortaklıklarınsereserpe ortaya serilişi karşısında dehşete düşmüştür.Yaşanan, tüm boyutları ile bir rejim krizidir.Üretimsiz, tüketime ve ranta dayalı ekonomik model, dengesizbir toplum yaratmıştır.Son birkaÇ ayın gazetelerini incelemek bile, rejimin hangi boyutlardatıkandığı görmek için yeterlidir.Ekonomi tıkanmıştır. Bütçe açıktır. Siyasal iktidarın devletiküçülterek özelleştirme yağması ile elde edeceğini umduğu, ganimetgelir suya düşmüştür. Bütçe açığı para basılarak, enflasyonkörüklenerek, IMF kıskacında ücretler bastırılarak, adaletsizvergiler konularak kapatılİnaya çalışılmaktadır. Ulusal gelirinbüyük bölümü savaş koşullarında tüketil:gıekte, terör bir türlübitmemektedir. Yargısız infazlar yeniden yoğunlaşmaya başlamıştır.Faili meçhul cinayetler aydınlatılabilmiş değildir. İnsanhakları ihlalleri sürmektedir.Ve mafya her taşın altındadır.1996 yılı 3 Kasım gününe kadar Türkiye toplumu, Ağar vebenzerlerinin, yargısız infazları ortaya çıkarmasını, "namus sözü"verenlerin faili meçhul cinayetleri aydınlatmasını bekledi.Toplumca bekledik.Muammer Aksoy öldürüldü, kınadık, lanetledik, bekledik; katilibulunamadı. ..1970'li yıllar "bana milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz"ara nağmeleri eşliğinde peş peşe cinayet ve katliamlarla katedildi.272


Bedrettin Cömert, Necdet Bulut, Bedri Karafakioğlu, C. OrhanTütengil, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Abdi İpekçi, KemalTürkler, Çetin Emeç ... ve adını sayınakla bitiremeyeceğimiz birsürü cinayet.Ve Bahçelievler katliamı, 16 Mart üniversite katliamı, 1 Mayıskatliamı, Maraş katliamı, Sivas katliamı, Uğur Mumcu, AvukatMetin Can, Gümüşhane Baro Başkanı Avukat Ali Günday, gazeteciMetin Göktepe ...3 Kasım 1993 tarihli kaza, bu pervasız gidişte bir dönüm noktasıdır.Altlarında Mercedes arabalar, bagajlarında uzun menzilli suikastsilahlan, ceplerinde polis kimliği, yeşil pasaport, damarla­_rında kokain, yanlarında emniyet müdürü, aşiret reisi, milletvekilihepsi bir arada ...Bu zıtların nasıl biraraya geldiğine aklımız bir türlü ermedi ..Resmi beyanlar şaşkınlığımızı gidermek şöyle dursun olaya tuzbiber ekti; "Çatlı'yı bir müddet biz kullandık, sonra bıraktık, bizdensonra emniyet kullanmış olabilir ..."Yani soyut "devlet", katliam sanıklarını arıyor, yargılamak istiyor,mahkemeler bu katilleri arıyor, tutuklanarak duruşmayagetirİlıneleri için emniyet birimlerine yazılar yazılıyor, öte yandanaynı "soyut" devlet bu kişileri koruyor ve "kullanıyor" (!. .. ) Hangiuğursuz işlerde? ...Bu toplumun çıldırmamış olması mucizedir.Şimdi biz hukukçular bu cinayetierin neden aydınlatılamadığınıçok iyi biliyoruz.Susurluktan sonra yaşadığımız Sincan olayı ise hukuk dışılığın. bir başka boyutunu açığa çıkarmıştır. Halkın dini duygularınısömürerek, kadını kapatıp köleleştirmek ve bir komşu ülkedekidikta rejimini din kisvesi altında ülkemize ithal etmek isteyenleringerçekyüzleri ve gizli menfaat ilişkileri ortaya çıkmıştır.üni­iktidarın dinci kanadının, resmi güvenlik güçleri dışındaformalı milis güçleri örgütledİğİ gözlenmektedir.273


Bu hukuk dışı reJlmın dayanaklarının birkaç "kötü" ya da"ahlaksız" adamla sınırlanması mümkün değildir. Bütün bunlar,ülkemizde bir rejim krizi yaşanmakta olduğunun göstergeleridir.Krizin ve toplumsal kirlenmenin "özel" nedenleri ile birlikteyapısal; "genel" nedenleri vardır.Yapısal neden sistemle ilgilidir.İçinde bulunduğumuz sistem, kriz ve terör üretmektedir.Yakın zamana kadar dünya ülkeleri; kapitalist ve sosyalist olmaküzere iki ana eksen etrafında kümelenmişti. Bir tür "rekabet"ve "denge" vardı.Şimdi böyle bir bloklaşma yok ve bunun önemli sonuçları yaşanıyor.Dünya sosyalist sisteminin sahneden çekilmesi üzerine uluslararasıdenge bozulmuştur.Bu nedenle ortaya çıkan ideolojik boşluk; ırkçı, dinci, milliyetçi,faşizan akımlarla doldurulmaktadır.Ülkemiz bu genel akışın etkisindedir.Kapitalist sistem dünyanıntek egemeni olarak kendi değeryargılarını dayatmış, dünyayı yeniden düzenlemeye başlamıştır.Eski kavramlar hızla terkedilmiş, sınıf sözcüğü sözlükten silinmiş,sınıfsal bakış açısının -ye ideolojilerin öldüğü, ·:tarihin sonaerdiği" ilan edilmiştir.Kapitalizm, 1950'lerden sonra sosyalizme karşı "refah devleti"ve "sosyal devlet" kavramlarını geliştirdi, devlete bu yolda yenifonksiyonlar yükleyerek kendisini savundu. Özellikle Avrupa'daemekten yana düzenlemelere öncelik tanındı', çalışma koşullarıiyileştirildi, sendikalar güçlendi, sosyal sigortalar gelişti, devletekonomik"düzenlemelerde bulunurken güç dengelerini ve emeğinağırlığını dikkate almak zorunda kaldı; çalışanların yaşamastandartları yükseldi.Ve bütün bunların sermaye sınıfına yüklediği büyük bir maliyetoluştu.274


Şimdi sosyalizm tehlikesi yok ve sermaye artık bu maliyete .katlanmak istemiyor; tek kutuplu bir "yeni dünya düzeninde"maliyetin en düşük olduğu ülkelerde, riske girmeden üretimyapmak istiyor.Dilediği ülkelere, dilediği koşullarla, dilediği gibi kolayca giripçıkmak istiyor.Eski geleneklerini, sosyal niteliklerini korumak isteyen devletyapıları ise bu eğilimin önünde en büyük engel olarak görülüyor.Yani devletin yapısının değiştirilmesi, fonksiyonlarının yenidentanımlanması gerekiyor. Yani; "Kamuya ait mallar özelleştirilmeli,devlet küçülmeli, ekonomiye karışmamalı ve her şey serbestpiyasa koşulları içinde çözjimlenmelidir."Bu ideolojinin tüm ülkelerde dayattığı en kapsamlı uygulamaise "özelleştirme" olmuştur.Özelleştirme, sermayenin ekonomiye ideolojik müdahalesidir.Bu müdahale devlet-toplum ilişkisini değiştirmektedir.Özelleştirme sürecinde devletin ekonomik hayata müdahaleimkanı ortadan kalkmakta, ekonomik olarak küçülmekte, sosyalpolitikalar uygulama olanakları tükenmektedir.Böyle bir devletin elinde kalan vergidir, jandarmadır, polistir ..Yani devletin "baskıcı" niteliği giderek öne çıkmaktadır. Bunitelik "hukuk dışı" eğilimlerin başlıca kaynağıdır, bir yapısal krizve kirlenme nedenidir.Dünya çapında esen bu rüzgar dinmeye başlamıştır, ama halaetkilidir.Hukuk dışı gidişin özel nedenlerine gelince; ·Ülkemizde demokratik gelenek zayıftır. Ne var ki haklara sahipçıkıp haksızlığa karşı dayanışma son zamanlarda kendisinihissettirmeye başlamıştır, bu umut verici bir gelişmedir.Ülkemiz bir uyuşturucu trafiği üzerindedir. Mafya kültürühayatımıza iyice yerleşmiştir. Hukuken "haydut" konumunda275


olan biri, "vatan için kurşun sıkan da kurşun yiyen de saygıdeğerdir"denilerek,mafya uslubu ile aklanmaya çalışılmakta, adamöldürme kutsanmaktadır.Uzun süredir yaşadığımız savaş koşullarından ve terörden çıkarsağlayan bir lobi oluşmuştur.Bitmeyen terör halkı kutuplaşmaya itmiş,bu ayrışma uç eğilimlerigüçlendirmiştir.Terörle mücadele hukuk dışına çıkmanın haklı nedeni olarak ·kabul edilmeye başlanılmıştır.Yargı bağımsız değildir.Yargılama yetersiz kalmakta, uzamakta, "karar", adaleti sağlayacakzamanı kaçırmaktadır. Savunma mesleği zayıflatılmakta,ekonomik olarak ezilmektedir.Güvenlik güçleri tarafsızlıklarını yitirmiş, politize olmuş, militanlaşmıştır.Siyaset TBMM de kilitlenmiştir. Yanlış bir seçim yasasındanyararlanan dinci eğilim, hiç de haketmediği bir sayısal üstünlüğeulaşmış, iktidara gelmiştir. Merkez sağ ve sol partiler, barajlı seçimsistemleriyle birbirlerini yutmaya çalışırken hepsinin yutulmasıihtimali belirmiştir. Siyasal iktidar, bir daha rüyasında bilegöremeyeceği bu geçici avantajı her şeye rağmen kullanarak devletteşkilatında çılgınca kadrolaşmaktadır.Kuşkusuz başka nedenler de sayılabilir.Ülkemizde yaşanan olayların, rejim krizinin ve siyasal kirlenmeninbu genel ve özel değerlendirme kapsamında ele alınmasızorunludur. Bu gidişe karşı bilinçli bir karşı çıkışı teorik ve pratikolarak örgütlemeden başanya ulaşmak mümkün değildir.Hukuk dışı davranışların, uygulamaların derhal terkedilmesi,suç örgütlerinin ortaya çıkarılıp faili meçhul cinayet faillerinin(bunların kimler olduğu devlet birimlerinde bilinmektedir) yargılanıpcezalandırılmaları, mafya-siyaset-devlet ilişkisinin koparılmasızorunludur.276


Toplumun canlılığını yeniden kazanması ve geleceğe karşı güvenduyması ancak bu şekilde mümkün olabilir.Çözüm mutlaka sivil olacaktır."Çete"lerin ortaya çıkarılması için müthiş bir kamuoyu baskısıoluşmuştur.Siyasal iradeyi değiştirecek olan da, dönüştürecek olan da busivil baskıdır.Askeri müdahale "çare" değildir. Bizler bu tür müdahalelerinçözüm olmadığını "kırk yılda" ve "en az üç pratikte" öğrenmişbulunuyoruz. 12 Eylülün bilançosu ortadadır.Sivil çözümün en önemli ayağı olan parlamento ise tıkanmışdurumdadır, ama bunun aşılması mümkündür.Seçim yasağı değiştirilmelidir. Barajsız, milli bakiye sistemiyeniden kabul edilmelidir. Siyasi partiler yasası değiştirilmelidir.Parti içi demokrasi sağlanmalı, "lider" diktası kırılmalıdır.Yargı bağımsızlığı, hakim güvencesi sağlanmalı ve "mafya"nınsiyaset damarı kesilmelidir.Emek ağırlıklı politikalar benimsenmeli, "sosyal devlet" savunulmalıdır.Terör'ün yukarıda değindiğimiz "genel" ve "özel" kaynaklarınakarşı en etkili silah güçlü bir "sosyal devlet"tir.Bu hedeflere ulaşmak için toplumsal baskı yükseltilmelidir.korkmadan her gün biraz daha yükselteceğiz.Sesimizi, yılınadaTürkiye'yi karanlıkta bırakmayacağız.Ve "hukuk" ülkemizde mutlaka egemen olacaktır. Türkiye'ninsivil demokratik güçleri, antidemokratik gelişmeleri geriletecekolgunluğa ve dinamiğe sahiptir. 23.02.1997Av. Çetin TURANİzmir Barosu Başkanı277


TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANIAVUKAT ERALP ÖZGEN'İN 22.2.1997 TARİHİNDEİZMİR'DE YAPTIGI MiTİNG KONUŞMASIDeğerli Meslektaşlarım, Sevgili İzmirliler.Bugünküyürüyüş ve mitingimize katılarak görkemli bir gösteriyapmamızı sağladığınız için hepinize içte~ teşekkür eder, saygılarımısunarım.Ülkemizde yaşanan olaylar, ülkemizin çetelere, mafyaya, tarikatlarateslim edilmek, yeniden karanlıklara gömülmek istendiğini;hukuksuzluğun, hukuk dışılığın her geçen gün arttığını göstermektedir.Faili meçhul cinayetler, bu cinayetleri işleyenierindevlet kurumları ile ilişkileri, işkence ve diğer insan hakları ihlallerihukuk dışılığı egemen kılma istemlerinin göstergesidir.Toplumun temeli hukuk olmazsa, devletin temeli adalet olmazsakaranlıktan, soygundan, kaçakçılıktan, kirlilikten kurtulamayız.Demokratik, laik bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimiz tarihininen tehlikeli günlerini yaşamaktadır. Cumhuriyetimizin temelilkelerini ve bunların güvencesi olan hukuka saygıyı, hukukunüstünlüğünü korumak başta hukukçular olmak üzere tümtoplumun görevidir.9 Eylül'de İzmir'de düşman askerleri denize döküldükten, ülkeninbağımsızlığı kazanıldıktan sonra, yeni devletimizi kurandevrimci kadrolar Cmuhuriyetimizi çağdaş değerlerle kurmakmücadelelerine başlamışlardı. Biz de bugün İzmir'de yaptığımızbu miting ile, Atatürk ve arkadaşlarının yolunda Cumhuriyetimizintemel niteliklerini korumak ve savunmak için, hukuk sınırlarıiçinde mücadelemizi yürüteceğimizi ilan ediyoruz.Bu mücadele laik Cumhuriyet mücadelesidir. Bu mücadele demokrasiyikorumak, mükemmelleştirmek mücadelesidir. Bu mücadeleinsan haklarının sağlanması mücadelesidir. Bu mücadeletemiz toplumu gerçekleştirme mücadelesidir ve bu mücadelebunları sağlayabilmek için hukuka, yargıya saygı mücadelesidir.278


Bazı yetkililer, bu değerleri gerçekleştirmek için konuşanları"geveze" olarak nitelendirmektedirler. Bu suskun toplum özlemininifadesidir. Ama Türk toplumu artık susmayacaktır. Toplumumuzukaranlığa götürmek isteyenler, haksızmal varlığı edinmeyedevam etmek isteyenler, ülkede hukuku değil çeteleri egemenkılmak isteyenler, konuşmamızdan rahatsız olabilirler. Hayırsusmayacağız. Hukuktan aldığımız cesaretle, bilimden veakıldan aldığımız cesaretle konuşacağız. Ülkemizi çağdaş uygarlıkyolundan saptırmak isteyenler, tarikatların karanlığına gömmekisteyenler, Atatürk devrim ve ilkelerini yok etmek isteyenlerkarşılarında konuşan, hakkını arayan, demokratik tepkileriniortaya koyan, temiz toplum için uğraş veren toplumu bulacaklardır;biz hukukçuları bulacaklardır. Toplumumuz hukukun üstünlüğünü,yargıya saygıyı, yargının tam bağımsızlığını mutlakasağlayacaktır.Hukuku kendisine alet etmek isteyen, kendi keyfi isteklerinihukuk olarak kabul etmek isteyen siyasal iktadara rağmen sağlayacaktır.Her davranışı ile savcılar ve yargıçlar üzerinde manevibaskı kurmak isteyen, ceza ve tutukevlerindeki yandaşlarına kolkanat geren Adalet Bakanı'na rağmen sağlayacaktır. Bakankimliği ile partili kimliğini devamlı olarak birbirine karıştıran,yandaşlarını arzularına göre cezaevlerine yerleştiren, düzenlediğiKudüs gecesinde terör örgütleri liderlerinin fotoğrafları altındasuç teşkil ettiği belirtilen konuşmalar yapan Belediye Başkanı'nıtutukevinde ziyaret ederek ona destek veren Adalet Bakanı böyleceyargı üzerinde manevi baskı kurmak istemekte ve yargıya enbüyük darbeyi vurmaktadır.Yargının hakkında suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler bulunduğugerekçesi ile tutuklama kararı verdiği bu Belediye Başkanı'nınherhangi bir suçu olmadığını televizyon programlarındasöyleyebilmektedir Adalet Bakanı. Yargıya, yargı kararlarınasaygısızlığını böylece ortaya koyan bir Adalet Bakanı'nın görevinedevam edebildiği bir ülkede yargı bağımsızlığında-n, hukukun üstünlüğünden,hukuk devletinin varlığından söz edilemez.Ülkemizi tehdit eden bir diğer önemli tehlike, laik Cumhuriyetekarşı giderek artan girişimlerdir. Ülkeyi çağdaş uygarlığın279


aydınlığından alıp ortaçağ karanlığına götürmek isteyenler, ülkedetarikatları egemen kılmak isteyenler, kadınlarımızı ikincisınıf insan olarak görenler, hedef olarak laiklik ilkesini seçmişlerdir.Oysa laiklik, insan haklarının, demokrasinin, hukukunüstünlüğünün olmazsa olmaz koşuludur.Son günlerde çeşitli sivil toplum örgütleri "şeriata hayır"kampanyaları düzenlemektedirler. Laiklik karşıtları hem bukampanyaları, hem de konuşan bireyleri susturmak amacı ilekavram kargaşası yaratmakta "ve "şeriat dindir" diyerek, bu eylemlerekatılanları dine karşı kişiler olarak takdim etmektedirler.Bizim dinlere, dini inançlara saygımız tamdır. Hiç kimsenin diniinançlarına karşı çıkmak niyetimiz yoktur. Bizler "şeriata hayır"derken, dine veya dini inançlara değil, devletin sosyal ve hukukihayatının din kurallarını temel almasına hayır diyoruz. Biz şeriatahayır derken, dine veya dini inançlara değil, tarikatların giderekartan etkinliklerine hayır diyoruz, dinin siyasete alet edilmesinehayır diyoruz. Biz şeriata hayır derken ulusal egemenlikkavramına bağlılığımızı ifade ediyoruz. Bu değerleri her zaman,her yerde savunacağız, susmayacağız. Susarsak, sıranın bizlerede geleceği bilinci içinde Atatürk'ün bizlere verdiği laik Cumhuriyetikoruma ve savunma görevini yerine getireceğiz. Bu konu ileilgili olarak şu hususu da belirtmek isterim. Saygısızca içişleriınizekarışan, laik siyasal rejimimizi eleştİren ve buna rağmenülkemizde görevine devam edebilen bir yabancı Devlet Büyükelçisişimdi de "Türk Devleti yalvardı onun için burada kaldım" diyebilecekcesareti nereden almaktadır? Bu sözleri ile devletimizeve hepimize hakaret eden bir Büyükelçi'yi "istenmeyen adam" ilanetmek için hükümet daha ne beklemektedir? Siyasal iktidarı buolayda, haklarımızı, rejimimizi, onurumuzu korumayan pasif tutumunedeni ile kınıyoruz.Toplumsal yaşamımızı çetelerin, mafyanın egemenliğine bırakarak,kişisel yararları uğruna her türlü hukuk dışılığa hoşgörügöstererek toplumumuzu kirletenler yanında, birkaç kirli oy uğrunalaiklik ve çağdaşlıktan ödün verenler, siyaset dinin emrindedirdiyenler, ülkemizde siyaseti de, demokrasiyi de kirletmişlerdir.280


Bizim bugün yaptığımız yürüyüş ve miting,Yetkilileri hukuka saygıya davet ve uyarı eylemidir.Yetkilileri hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını sağlamayadavet eylemidir.Yetkilileri temiz toplumu sağlamaya ve suçluları cezalandıracakyargıya müdahale etmemeye davet eylemidir.Atatürk devrim ve ilkelerini korumaya, onlarıdavet eylemidir.yıpratmamayaBizler bu değerler için mücadeleye hazırız.Türk toplumunun, aydın yurttaşlarında bu mücadeleleri yapacaklarınaeminiz. Ve bu nedenle yarınlara daha ümitle bakıyoruz.inanıyorum ki, ülkemizi yeniden pırıl pırıl aydınlatacak güneşyakında doğacaktır ve bunu sizler doğuracaksınız.Bugünkü yürüşüyümüz ve toplantımıza katıldığınız, bizleridinlediğiniz için teşekkür ediyor, hukuk sınırları içinde yürüteceğinizmucadelenizde sizlere başarılar diliyor, sevgi ve saygılarımısunuyorum.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN281


-XIII-SİVAS OLAYLARININ ÜÇÜNCÜ YlLDÖNÜMÜNEDENi İLE YAYlNLANAN KAMUOYU DUYURUSUÜlkemizde şeriat hukukunu geçerli kılmak isteyen, teokratikdevlet özlemcileri 1993 yılı Temmuz ayında Sivas'da ayakHmmateşebbüsünde bulunmuşlar ve 37 aydın vatandaşımızı MadımakOtelinde yakmışlardı.Bu olayın yıldönü~ünde, eksilmeyen acımızı ve Cumhuriyetimizin"laiklik" ilkesine bağlılığımızı vurgulamak amacı ile kamuoyuduyurusu yapılmıştır.BARO BAŞKANLIGIAnkara, 3.7.1996GENELGE NO: 1149/27Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Başkanlığı'nın, 2.7.1996 tarihinde Sivasolaylarının üçüncü yıldönümü nedeni ile kamuoyuna yaptığıduyuru metni ekte bilgi ve takdirlerinize sunulmaktadır.SaygılarımlaKAMUOYUNA DUYURUTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENAnkara, 2. 7.1996Bugün, Sivas olaylarının üçüncü yıldönümüdür. Aradan nekadar zaman geçerse geçsin laik Türk toplumu olayları ve olaylardayakılarak öldürülenleri unutmayacaktir.Yakalanan sanıklar hakkında verilen hüküm halen Yargıtayincelemesindedir. Verilen hükmün olaylara ve yasalanınıza uy-282


madığı kuşkusu, toplumda ve yansız hukukçularda egemendir.Yargıtay'ın kararının hükümdeki yanlışlıkları, haksızlıkları düzelteceğineinanıyoruz.Olaylarda yer alan sanıkların, Madımak otelini, içindeki aydınvatandaşlarımızla birlikte yakarken attıkları "laik devlet yıkılacakelbet-laiklik gidecek, şeriat gelecek-yaşasın Rizbullah­Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak" şeklindeki sloganlar,olayların nedenini ve sanıkların amaçlarını açıkça ortayakoyacak niteliktedir. Buna rağmen olayın, Azim Nesin'in bir konuşmasıile dindar kişileri tahrikinin bir sonucu olarak değerlendirilmesinikabule-olanak yoktur.Aradan geçen üç yıl boyunca, ne yazık ki, şeriatçı hareketlergittikçe güçlenmiş, sorumsuz politikacıların da etkisi ile, ülkemizgiderek ortaçağ karanlığına girecek bir yol aynınma kadar gelmiştir.İnsan haklarının, hukuk devleti olabilmenin ve hukukunüstünlüğünü sağlayabilmenin temeli olan "laiklik" ilkesi, ortadankaldırılmak tehlikesi ile karşı karşıyadır. Ancak inanıyoruz ki,ümmet olmaktan çıkıp, ulus haline gelmiş Türk toplumunu, tekrarümmet haline sokmaya, şeriat düzenini geçerli kılmaya, toplumumuzuortaçağ karanlığına sokmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecek,Atatürk ilkelerine inanmış Türk toplumu buna geçitvermeyecektir.Üç yıl önce Madımak Otelinde canlarını veren tüm aydınlarımızısaygı ile anıyoı;- ve onların aziz hatıraları önünde, insanhaklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletiolan Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyacağımıza söz veriyoruz.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGI283


-XIV-ÖNEMLİ KONULARDA DiGER BAZIKAMUOYU DUYURULARIMIZÜlkemiz çok önemli sorunlar yaşadığı bir dönemden geçmektedir.Bir yandan Susurluk Kazası ile gün ışığına çıkan Polis­Mafya-Siyasetçi ilişkileri; öte yandan sonzamanlarda Cumhuriyetimizintemel niteliklerine yönelik hücumlar ve şeriat özlemcilerinindevlet idaresinde kadrolaşma gayretleri, ülkemizin geleceğiaçısından çok önemli sorunları ortaya çıkarmaktadır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği yargıya saygı, hukukun üstünlüğu vehukuk devleti kavramlarının temeli olan ve bunların gerçekleşmesiiçin zorunlu bulunan konularda görüşlerini kamuoyunaaçıklamış, ilgilileri uyarmıştır.Bunlardan önemli olanlardan bir kısmı aşağıya alınmıştır.1- İki bayan yargıç adayının dosyalarından bazı evraklar çıkarılarak,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından yargıçlığaatanmalarının sağlanması ile ilgili kamuoyu duyurumuz:KAMUOYU DUYURUSUAnkara, 1.10.1996Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından dosyalarındaolumsuz kayıtlar bulunan iki bayan yargıç adayının dosyalarındanbu evraklar çıkarılarak Kurul'a sunuldukları ve atanmalarınınbu suretle sağlandığı açıklanmış bulunmaktadır. Basında yeralan haberlere göre,· Adalet Bakanlığı dosyadan evrak çıkaran ikipersoneli hakkında soruşturma başlatmıştır.Bu olay, Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin yıllardır savunduğu, Hakimlerve Savcılar Yüksek Kurulu'nun kendi Personel Müdürlüğü'nünolması ve tüm dosyaların bu Müdürlükçe hazırlanmasıyolundaki önerilerinin haklılığını bir kez daha göstermiştir.284


Olay son derece vahimdir. Adalet dağıtınakla yükümlü olan,sahtekarlıkları ortaya çıkarıp cezalandıracak olan yargıçlarınatanmaları sırasında dosyalarından evrak yok edilmesi ve atanmalarınınbu yolla sağlanması, adalete olan güveni tamamen ortadankaldırıcı niteliktedir.Adalet Bakanlığı'nda başladığıaçıklanan soruşturmanın kısazamanda sonuçlandırılması ve suçluların saptanarak cezalandırılmalarınıtüm kamuoyu beklemektedir. Ayrıca, soruşturmanınselameti açısından, haklarında soruşturma başlatılanların soruşturmadevam ederken görevlerine devam etmeleri son derece sakıncalıdır.Bu kişilerin derhal görevden alınmalarını bekliyoruz.Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır Cezaevinde meydana gelen vell tutuklunun ölümü ile sonuçlanan olaylar da, beyanatlada geçiştirilemeyecek,ciddi bir soruşturmayı gerektirecek ağırlıktadır.Basında yer alan çeşitli açıklamalar ve Diyarbakır Barosu'namensup bazı avukatların yaptıkları incelemeyle vardıkları sonuçlar,yetkililerin ilk açıklamalarının doğruluğu konusunda ciddikuşkular yaratmıştır. Ölümlerin, bazı gardiyan ve görevl,ilerin,tutuklulara demir sopalarla hücum etmeleri ve başlarına vurmalarısonucu meydana geldiğine ilişkin ciddi iddialar mevcuttur.iddiaların doğruluğu halinde, önemli bir insan hakları ihlali sözkonusu olacaktır. Bu konunun da ciddiyetle soruşturulması vevarsa suçluların cezalandırılması gerekir.Hukuk dışı davranışlar kimden gelirse gelsin, sorumlularımutlaka ortaya çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdırlar.Birliğimiz, ekte sunulan yazıyı Adalet ve İçişleri Bakanlığınagöndermiştir.Bilgilerinize sunulur.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN285


2- Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın Irak gezisi dönüşünde Irakinfaz sisteminin Türkiye'de uygulanması ile ilgili beyanı hakkındayapılan kamuoyu duyurusu:Adalet Bakanı SayınKAMUOYU AÇIKLAMASIAnkara, 21.8.1996Şevket Kazan'ın Irak gezisi dönüşünde,Irak infaz sistemi ile ilgili beyanını ibretle incelemek gerekir.Sayın Kazan, Irak'daki infaz sistemini övdükten sonra "Bunlarınyanında bir metod daha geliştirmişler. Kuran-ı Kerim'dekisureleri, Tövbe suresi başta olmak üzere ezberletiyorlar ve birimtihandan geçiriyorlar. Bunda başarı gösterenlen iflah olmuşsayılıyor ve cezalarında indirime gidiliyor. Bizim pişmanlık yasamızvar ya, bizim pişmanlık yasası ile bedavadan verdiğimizhakkı, onlar gerçekten pişman olma noktasında, bazı süzgeçtengeçirip veriyorlar. Dünyadaki herşeyden istifade etmemiz lazım.İnsanlığın huzuru için uygulanmış ve başarılı olmuş her şeydenyararlanmamız lazım. Şu anda bu tesbiti yaptık ve bunu dalabakoyduk. Bunun yanında yapılan başka çalışma yok. Bu konu ileilgili çalışmayı başlatınayı şimdilik düşünmüyoruz" tlemektedir.Üzücü olan, bu sözleri bir "Adalet Bakanı"nın söylemiş olmasıdır.Bir dine ilişkin kutsal kitabın ya da bazı surelerinin ezberlenmesive öğrenilmesini, işlenmiş bir suçun cezasına etki yapabilmesiherşeyden önce laiklik ilkesine aykırıdır. Bu sözleri ile SayınKazan, herşeyden önce TBMM kürsüsünde laik Cumhuriyet'ebağlılık konusunda ettiği yemine ters düşmüştür.Ayrıca, bö;y;le bir ceza indirim nedeni kabul etmek, Anayasa'nıngüvencesi al~ında bulunan din ve vicdan özgürlüğüne aykırıdır.Müslüman olmayan, birbaşka dinden ya da dinsiz olan kişi yaKur'an surelerini ezberleyip öğrenmek zorunda bırakılacak, ya dao şahıs daha ağır bir ceza infazı ile karşılaşacaktır. Keza müslümanolsa dahi bir kimseyi sure ezberlemeye zorlamak hakkı, laikbir devletle söz konusu olamaz.286


Sayın Bakan " ... bizim pişmanlık yasası ile bedavadan verdiğimizhak ... "tan söz ediyor. Bir Adalet Bakanı, bu yasa ile gizli örgüttenkopmaların ve onlardan elde edilecek bilgilerle örgütünçökertilmesinin amaçlandığını anlayamıyor ise, bu takdirde enhafifinden "yazıklar olsun" demek zorundayız.Sadece bazı surelerin ezberlenmesinin, özellikle Tövbe suresininezberlenmesinin, gerçek bir nedamete neden olduğunu kabulede olanak yoktur. Kişi, işlediği suçtan hiçbir nedamet duymadanda sureler ezberleyebilir.Sayın Bakan, Irak'da var olduğunu ileri sürdüğü bu sistemiöverek, çağdaş ceza hukuku ve onun temel ilkeleri hakkında bilgisizliğinide ortaya koymaktadır.Sayın Bakan, bu konu ile ilgili bir gelişmeyi "şimdilik" başlatmayacağını,ancak bu olasılığı zamanı geldiğinde kullanmaküzere saklayacağını beyan etmektedir. Böyle bir hükmün uygulanmasıancak teokratik bir devlette sözkonusu olabilir. LaikTürkiye Cumhuriyeti'ni teokratik bir devlet haline dönüştürmeyehiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Unutmamak gerekir ki, Atatürkilkelerine bağlı Türkiye Cumhuriyeti, Saddam'ın Irak'ı değildirve olmayacaktır.Kamuoyuna saygı ile duyurulur./Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZÇEN287


3- Laiklik ilmesine karşı artan davranışlar nedeni ile yapılankamuoyu duyurusu:BARO BAŞKANLIGIAnkara, 01.04.1996GENELGE NO: 643/15Son günlerde Cumhuriyetimizin en yaşamsal teriıel niteliğinioluşturan laikliğe karşı artan davranışlar nedeniyle 29.3.1996tarihinde kamuoyuna yapılan duyuru metni ekte bilgi ve takdirlerinizesunulmaktadır.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENKAMUOYUNA DUYURUAnkara, 29.03.1996Son günlerde Cumhuriyetimizin temelini oluşturan laiklik ilkesinekarşı davranışlar artmıştır. Bir yandan laiklik ilkesineinançla bağlı kişi ve kurumlar yıpratılmaya çalışılmakta, öteyandan bir yabancı devletin ülkemizde laikliği ortadan kaldırmakiçin ajanları aracılığı ile adam öldürme dahil çeşitli faaliyetleriçinde olduğu anlaşılmaktadır. Çetin Emeç cinayetine karıştıklarıileri sürülen bu yabancı ülke ajanları hala diplomasi dokunulmazlığızırhına bürünmüş olarak ülkemizde görevlerini devamettirmektedir ler.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği "Hukukun Üstünlüğü" ve "HukukDevleti" kavramlarının tam olarak gerçekleşmesi yolunda uğraşvermektedir. Bunların sağlanabilmesinin temel koşulunun ise,laiklik ilkesinin ödünsüz uygulanması olduğunun bilincindedir.288


Lai~lik, teokratik devletten demokratik hukuk devletine, şeriattançağdaş toplum düzenine geçişin simgesidir; bir uygarlık,özgürlük, çağdaşlık, egemenlik ilkesidir. Laiklik, "din"i toplumuyönlendiren bir güç mihrakı olmaktan çıkarmış, din sömürüsüneson vermiş kişi vicdanını korumasına almıştır. Ulusumuzu vetoplumumuzu gerilerde kalmış ortaçağ tartışmalarına çekme, insanlarıve kurumları dini inançları yönünden kamplara bölmegayretleri boşunadır.Devletin tüm organlarını, siyasi partileri ve yetkilileri Cumhuriyet'inbu en yaşamsal ve temel niteliği konusunda daha duyarlıolmaya davet ediyor, Anayasa'ınııda değiştirilemeyeceğihükme bağlanan LAiKLİK ilkesini benimseyip savunan ve buyolda uğraş veren tüm kişi ve kurumları destekliyoruz.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN4- Susurluk Kazası ile ortaya çıkan ve devlet içinde yer alançete ilişkileri ile ilgili olarak yapılan basın toplantısı.BARO BAŞKANLIGIAnk-ara, 6.2.1997GENELGE NO: 204/10Birliğimizce 6.2.1997 tarihinde düzenlenen ülkemizde Susurlukkazasıyla ortaya çıkan Devlet-Siyaset-Mafya ilişkileri, devletyapımıza sızan çete bağlantıları, devlette din kurallarını egemenkılma ve şeriat düzenini getirme çabaları ile ilgili basın toplantısınaçok sayıda TV kuruluşu ve basın mensubu katılmıştır. Örneğiekli yazımız ile Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı ve Siyasi Parti289


Genel Başkanlarına da gönderilen basın açıklaması metni ektebilgi ve takdirlerinize sunulmuştur.SaygılarımlaEki: Basın bülteniTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSayın Süleyman DEMiRELCumhurbaşkanıÇankaya-ANKARAÜlkemizde son zamanlarda tüm kamuoyunun yakından ilgilendiğikonulara ilişkin Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği görüşleri, 6.2.1997günü yapılan bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklanmıştır.Kamuoyu duyurumuz ekte bilgi ve takdirlerinize sunulmuştur.SaygılarımlaEki: 1KAMUOYU DUYURUSUTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENAnkara, 6.2.1997. Ülkemizde Susurluk kazasıyla ortaya çıkan Devlet-Siyaset­Mafya ilişkileri, devlet yapımıza sızan çete bağlantıları, devlettedin kurallarını egemen kılma ve şeriat düzenini getirme çabalarıkarşısında, ülkenin tekliğine, ulusun birliğine, laikliğe ve hukukunüstünlüğüne inanmış bir meslek kuruluşu olarak, görüşlerimizikamuoyuna ve devletin yetkililerine duyurmayı, sorumlulukbilincimizin gereği sayıyoruz.290


Susurluk kazası, devletteki yetkili bazı kişilerin çeteler oluşturduğunu,katillerle işbirliği yapıldığını, onların korunup kollandığınıve devlet içinde gizli bir çete yapılanması olduğunu somutbir şekilde ortaya çıkarmıştır. Devletimiz, demokratik, laikve sosyal bir hukuk devletidir. Korunması ve uyulması gerekendemokratik hukuk devleti ilkeleri, hukukun üstünlüğü ve bunlarıntemelini teşkil eden laikliktir.Bu nedenle hiç kimse hukukun üstünde olamaz, hukuk kapsamıdışında tutulamaz. TBMM'nden dileğimiz, olayların sanığıister milletvekili, ister bakan, ister başbakan, kim olursa olsun,sanıkların yargılanmalarının engellenmemesi, olayların üstünegidilmesi, devleti çetelerden temizleyecek girişimlerle Anayasa'nınTBMM'ne tanıdığı denetim yetkisinin tam olarak kullanılmasıdır.Görev başındaki koalisyon hükümetinin, yolsuzluk ve haksızlıklarıkarşılıklı olarak örtme pazarlığı ile kurulduğu yolundakisöylentiler, araştırma ve soruşturma dosyalarının birer birer kapatılmasıile haklılık kazanmaya başlamıştır. Yolsuzluğu ve yalanıolmayan bir devlet yetkilisi, inanıyoruz ki, yargılanmaktankorkmaz· ve kaçmaz. Aksine, yargılanmak ve haksız ithamlardanaklanarak kurtulmak ister. Kaçanlar varsa, bunları kamu vicdanımahkum eder. Halkımız olayların yakın izleyicisidir. Haksız korumave kollama, sanıkların yargılanmaların önleme, olayları örtbas etme girişimleri, hükümetin de meclisin de saygınlığını zede~ler ve böyle bir ortamda siyasetçilere de güven kalmaz. Hele oylamalardasahte aylar kullanılması Meclis'in saygınlığına vurulanen büyük darbedir.Yargı tam bağımsız, yargıç ve savcılarımız tam güvenceli olmasalardahi, yargıya güvenimiz tamdır. Türk milleti adına yargıgücünü kullanan yargıçlarımızın objektif ve adil bir yargılamayapacağına inanıyoruz. Yeter ki siyasiler delilleri karartmasın,sanıkları yargılamaktan kaçırmasınlar.Ülkemizde sınıfsal çelişkiler derinleşip yaygınlaşmakta, milligelirin bölüşümünde ve kazançlar arasında dengesizlikler veuçurumlar oluşmaktayken, işsiz ve uroarsız halkımıza, köktendinciçözüm önerileri sunulmaktadır. Ülkemizin pek çok yöresin-291


de hastanelere, doğumevlerine, sağlık ocaklarına, çağın bilim veteknolojisinin öğretildiği okullara, yargı görevinin gereği gibi yapılmasınısağlayacak ve onuruna yaraşır adliye binalarma ivedigereksinim mevcutken, bütün bunlar bir yana bırakılarak, halkındikkatlerini dağıtmak ve kandırmak amacıyla Taksim ve Çankaya'dacami yapmak girişimleri ile gündem doldurulmaya çalışılmaktadır.Atatürk devrim ve ilkelerine bağlılığı vurgulayan, devletimizinlaik bir hukuk devleti olduğunu belirleyen Anayasamıza aykırıgirişimler Refahyol iktidarında giderek artmaktadır. Bir yandan,içyüzleri son zamanlardaki olaylarla iyice ortaya çıkan ve yasadışı birer kurum olan tarikatları baştacı eden, onların siyasal etkinliklerineyol açan, öteyandan siyasi yatırım amacı ile devletkesesinden iftar yemekleri düzenleyen Refahyol iktidarı, üniversiteve devlet dairelerinde türbam serbest bırakma, resmi çalışmasaatlerini iftar saatlerine göre düzenleme girişimleriyle din kurallarınıdevletin temel kuralları haline getirme ve dini siyasileştimeyolunu açmak istemiş ise de bu girişimler, çağdaş demokratikve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nikorumada bugüne kadar ödünsüz mücadele veren yargı organlarımızcadurdurulmuştur. Çeşitli yargı kararlarına rağmen siyasaliktidarın aynı konulardaki ısrarı, yargı kararlarına saygısızlığında örneğini teşkil etmektedir.Üniversiteler ve kamu kurumlarında türbanla ilgili olarak yapılmakistenen düzenleme, Anayasa Mahkemesi ile Danıştay'ınçeşitli kararlarında belirtildiği üzere, laiklik ilkesine aykırıdır.Herkes özel hayatında istediği gibi giyinebilir, örtünebilir. Bunakimse karışamaz. Ancak kamu kurumlarında, üniversitelerde,barolarda ve yargıda dinsel bir simgeye de müsaade edilemez.Kamu kurumlarında ve üniversitelerde türbanın serbest bırakılmakistenmesinin, aslında, bir ilk adım olduğunda da kuşkuyoktur. Bunu yapmak isteyenler, iktidara biraz daha yerleştiklerindetüm kadınların sokağa başları açık çıkmalarını yasaklayacaklardır.Kadınlarımızı giderek peçe arkasına hapsedecekler veonları tekrar ikinci sınıf insan haline sokacaklardır. Bu ilk adımı,Ankara'nın Sincan ilçesinde düzenlenen "Kudüs Gecesi"nde yaşananolaylar takip etmiştir. Terörist PKK örgütü ile işbirliği292


halinde devletimizi parçalamak için uğraşan, pek çok faili meçhulcinayetin sorumluluğunu sırtında taşıyan yasa dışı Rizbullah örgütüliderinin fotoğraflarının başköşeyi aldığı, yabancı bir devletelçisi ile birlikte şeriat çağrıları yapılan bu toplantı tüm kamuoMyunun tepkisini doğurmuştur. Bu toplantı sonucu İçişleri Bakanlığı'nınbu geceyi düzenleyen Belediye Bşakanı'nı görevden almasınıve aynı kişi hakkında Ankara Devlet Güvenlik MahkemesiC. Başsavcılığı'nın soruşturma başlatmasını, mutlulukla karşılıyoruz.Ancak bu konuda Dışişleri Bakanlığımıza da önemli birgörev düşmektedir. Sözkonusu gecede ülkemizin içişlerine karışan,temel rejimimizin değiştirilmesi çağrıları yapan ve DışişleriBakanlığı binasında da bütün Türkleri "Şeriatçı" olarak niteleyenİran Büyükelçisi ve bu günkü gazetelerden öğrendiğimize göreaynı yönde demeçler veren İstanbul Başkonsolosu derhal "istenmeyenkişi" ilan edilmelidir.Bu olayla ilgili olarak olayları yerindeincelemek ve böylece görevini yerine getirmek isteyen basınmensubu Işın Gürel'e yöneltilen iğrenç saldırıyı da nefretle kınıyoruz.Aslında bu saldırı sadece Işın Gürel'e değil, özgür Türkbasınına ve laik Cumhuriyet:e bağlı tüm vatandaşiara yönelmiştir.İlginç bir tesadüftür, bu çirkin saldırının yaşandığı aynı günAdalet Bakanı Konya'da basını suçlamış ve temiz toplum için ilkbaşta "basını .temizleyeceklerini" ilan etmiştir. Bu iki olay basınözgürlüğüne bakış açısını gayet açık bir şekilde göstermektedir.Yaşanan bu tek tek olaylar birlikte değerlendirildiğinde açıkçaanlaşılmaktadır ki, Atatürk devrimi dediğimiz ülkemizin AydınlanmaDevrimi'ne, bir karşı devrim hareketi oluşmaktadır. Tarikatlarasahip çıkma, türbam üniversitelerde ve kamu kurumlarındaserbest bırakma, kurban derilerini toplama yetkisini TürkHava Kurumu'ndan alarak kendi yandaşlarına yöneltme girişimlerininamacı, Atatürk ilke ve devrimlerine dayalı laik Cumhuriyet'iyıkabilmek için kadrolar ve kurumlar oluşturmak, böylecekarşı devrimi gerçekleştirmektir. Dini ve dindarları istismar ederekoy toplamaktır. Refahyol iktidarı bu uygulamaları ile 70 yıllıkCumhuriyet'in tüm birikimlerini ortadan kaldırma gayreti içindedir.Ülkemiz İran, Mganistan ve Suudi Arabistan'a benzetilmek,şeriat ilkeleri devlet yönetimine egemen kılınmak istenmektedir.Ancak unutulmamalıdır ki Türk toplumu artık uyan-293


mıştır. Laik kitleler suskunluklarını bırakmışlardır. Ülkemizinyeniden teokratik bir devlet haline dönüştürülmesine asla olanaktanınmayacaktır. Bu ülke sahipsiz değildir. Ülkemiz, Atatürkdevriminden, laiklik ilkesinden, çağdaş değerlerden ayrılmak isteyen3-5 beyni yıkanmış şeriat özlerncisine bırakılmayacaktır.Ülkemizi teokrasinin karanlığına görnıneye kimsenin gücü yetmeyecektir.Laikliğin güvencesi olduklarını iddia eden yetkililer,bunu artık sözde bırakmayıp, görevlerinin gereğini yerine getirmekdurumundadırlar. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni,laik Cumhuriyete gerçekten bağlı siyasi partileri, tüm kamu görevlileriile savcı ve yargıçları, demokratik ve laik Cumhuriyetiözürusemiş tüm yurtseverleri, bu olay ve girişimlerin üzerine dahaciddi ve kararlı biçimde gitmeye ve Atatürk'ün kendilerine verdiği"laik Cumhuriyet'i koruma ve savunma" görevlerini yapmaya çağırıyoruz.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği olarak Atatürk devrimine, laiklik ilkesineve çağdaş Türkiye'ye bağlılığımızı birkez daha vurgular vebuna karşı davranış ve düzenlemelerle yasaların öngördüğü yollardasonuna kadar ve bütün gücümüzle mücadele edeceğimizikamuoyuna duyururuz.Saygılarımızla.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGI5- Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan 'ın Sincan Belediye Başkanı'nıtutukevinde ziyareti ile ilgili kamuoyu duyurusu:BARO BAŞKANLIGIAnkara, 17.2.1997GENELGE NO: 250/11Adalet Bakanı Sayın Kazan'ın Sincan Belediye Başkanı'nı tutukevindeziyareti ile ilgili Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği'nin görüşleri,294


ı 7.2.ı997 günü yapılan basın bildirisiyle kamuoyuna açıklanmıştır.Kamuoyu duyurumuz ekte bilgi ve takdirlerinize sunulmuştur.SaygılarımlaEki: ıKAMUOYD DUYURUSUTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENAnkara, ı 7.2.ı997Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan, tutuklu bulunan SincanBelediye Başkanı'nı tutukevinde ziyaret ederek, yeni bir gafa dahaneden olmuştur. Göreve geldiği günden beri Adalet Bakanlığı'nıadeta Refah Partisi'nin bir ilçe teşkilatı gibi kullanmayı adethaline getiren Sayın Bakan'ın tutumu bu nedenle şaşırtıcı değil,ancak hukuk açısından üzücüdür.Sayın Bakan ziyareti Bakan sıfatı ile değil, vatandaş sıfatı ileyaptığnı ileri sürmektedir. Bu durumda Sayın Bakan, görüşmegünü olmayan bir gün ve saatte herhangi bir vatandaş cezaevindebir yakınını ziyarete giderse kendisine bu olanağın tanınıp tanınmayacağınıcevaplamak durumundadır. Cezaevi müdürününodasında herhangi bir vatandaşın bir tutuklu ile görüşme yapıpyapamayacağını yanıtlamak durumundadır.Sayın Bakan bu ziyaret ile insani görevini yerine getirdiğiniiddia etmektedir. Nedense Sayın Bakan insani görevini sadeceSivas sanıkları, gemi gasbı sanıkları ve Sincan Belediye Başkanısöz konusu olduğunda hatırlamaktadır. Açlık grevi nedeni ile onlarcakişi ölürken Sayın Bakan insani görevini niye hatırlamamıştır?Manisa'da ı8-ı9 yaşında bir çok genç cezaevinde yatarkenSayın Bakan insani görevini niye hatırlamamıştır? Bir Bakan'ıninsani görevi, sadece kendi yandaşları için mi sözkonusudur? Sa-295


yın Bakan'ın bu davranışı yargıçlar ve savcılar üzerinde manevibaskı kurmak amacını taşımakta ve bu nedenle de görevini kötüyekullanma niteliği taşımaktadır.Göreve geldiği günden beri olumlu hiç bir İcraatı olmayan SayınBakan'ın, olumlu tek bir işlem yaparak istifa etmesini, hukukasaygı gereği bekliyoruz.Saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGI6- Aczmendi diye adlandırılan sanıkların yasalara aykırı kıyafetleduruşmalara kabulü ile ilgili mahkeme kararı üzerine alınanYönetim Kurulu Kararı ve kararın duyurulması:BARO BAŞKANLH~HAnkara, 10.1.1997 ·GENELGE NO: 39/2Aczmendi diye adlandırılan sanıkların yasalara aykırı kıyafetlerleduruşmaya kabullerine ilişkin olarak verilen kararla ilgiliTürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu kararı, yapılan kamuoyuduyurusu ve Ankara 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığı'nagönderilen yazı ekte bilgi ve takdirlerinize sunulmaktadır.Saygılarımla296Eki: 3Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN


KAMUOYU DUYURUSUAnkara, 09.01.1997Ankara 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanı'nın, Aczmendidiye adlandırılan sanıkların 8.l.ı997 günlü duruşmada,devrim yasalarına aykırı kıyafetlerle duruşmaya kabullerine ilişkinolarak verdiği karar konusunda Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği YönetimKurulu kararı eklidir.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.Eki: ıTÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGI28 Ocak 1997, 33ı NO.LU DEVLET GÜVENLİK MAHKEMESiBAŞKANLIGI'NAANKARATürkiye <strong>Barolar</strong> Birliği Yönetim Kurulu'nun 8.1.1997 günüoybirliği ile aldığı karar eklidir.Bilgilerinize sunulur.SaygılarımlaEki: ıTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN297


TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİYÖNETİM KURULU KARARIKARAR NO: 571-2 KARAR TARİHİ: 08.01.1997Kamuoyunda Aczimendiler diye anılan sanıkiann 8 Ocak 1997günlü duruşmasında Anayasa tarafından devrim yasaları arasındasayılan Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanuna aykırıbir kıyafetle gelmesi ve bu kıyafetleri ile duruşmalara MahkemeBaşkanı tarafından kabul edilmesi Anayasa ve Yasalara gösterilmesigereken saygıyla bağdaştırılamamaktadır.Özellikle bu karara neden olarak, devrim yasasına aykırı başlıkve cüppelerin emniyet güçleri tarafından çıkarılmaya çalışılmasıhalinde doğabilecek olayların gerekçe gösterilmesi, devletimizibirkaç sanığın çıkaracağı olayları önleyemeyecek güçsüz bir devletolarak gösterme anlamını taşımaktadır.Hukukun üstünlüğüne inanmış Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği olarakbukarar ile Yasaların çiğnenmiş olması ve sözkonusu sanık-.ların devrim yasalarına bundan sonraki aykırı davranışları içinde cesaret verildiği inancı ile Mahkeme Başkanlığı'na Birliğiınİzinüzüntülerinin duyurulmasına ve bu karara katılmayarak çekilmekisteyen -Mahkeme üyesiyle aynı görüşü paylaşan duruşmasavcısına takdirlerimizin iletilmesine oybirliğiyle karar verildi.BaşkanAv. Eralp ÖZGEN(İMZA)Başkan Yrd.Av. Burhan KARAÇELİK(İMZA)Başkan Yrd.Av. Erdoğan ŞENGEZER(İMZA)Genel SekreterAv. Hüseyin Avni FERAH(İMZA)SaymanAv. Hakkı Süha OKAY(İMZA)ÜyeAv. Ayhan ORAN(İMZA)ÜyeAv. Rahmi KUMAŞOGLU(İMZA)ÜyeAv. Sabri KURT(İMZA)ÜyeAv. Şerafettin GÖKALP(İMZA)ÜyeAv. Ünsal TÜZÜN(İMZA)ÜyeAv. Akın ÇAMOGLU(İMZA)ASLI GİBİDİR298


7- Cezaevlerindeki olaylarla ilgili olarak diğer meslek birlikleriile birlikte imzalanan ve Sayın Cumhurbaşkanı 'na sunulan yazıve aynı konu ile ilgili olarak Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına yazılanyazılar:Sayı: 1050 ·Ankara, 13.6.1996ADALET BAKANLIGIANKARABatman Bölge Barosu Başkanlığı'nın 3.6.1996 gün ve RDYD/1996/32 sayılı yazıları eklidir. Aynı doğrultuda Diyarbakır BarosuAvukatlarından da Birliğimize bir müracaat gelmiştir.intikal eden istemlerin­Tutuklu ve hükümlülerin Birliğimizeden:1- Tutukluların hücreye konulmaması,2- Tutuklu ve hükümlülere sevk ve hastaneye gelişlerinde onurkırıcı davranışlarda bulunulmaması,3- Haklarında yargı organlarınca verilmiş bir toplatma kararıbulunmayan ve piyasada serbestçe satılan yayınların ceza ve tutukevlerinesokulmalarında herhangi bir kısıtlama yapılmaması,4- Koğuşlararası sportif faaliyetlere izin verilmesi,5- Ailelerin getirdiği ilaçların, doktor denetiminden geçtiktensonra, herhangi bir engelleme yapılmadan tutuklu veya hükümlülereverilmesi,6- Posta kanalı ile gelen paketierin gasp edilmemesi, gereklidenetimden sonra derhal ilgiliye verilmesi,7- Görüşmeye gelen aile mensuplarına onur kırıcı ve aşağılayıcımuamelede bulunulmaması,· 8- Tutuklulara, mahkemelerde ve yaptıkları savunmalar nedeniile herhangi bir baskı uygulanmaması ve bu savunmalarınınhazırlanmasında engelleme yapılmaması,299


9- Tahliye olanlarla ilgili C. Başsavcılığı yazılarının erken saattegönderilmesinin sağlanarak, tahliye edilenlerin gece vaktitahliyelerinin önüne geçilmesi,ıo- Mahkemeye gidiş-gelişlerde işkence, hakaret, baskı uygulanmaması,ı ı- Ailelerin tutuklulara verdikleri veya posta ile yolladıklarıparaların engelleme olmadan ilgili tutukluya verilmesi,ı2- Avukatları ile görüşmelerinde kısıtlamalara son verilmesi,Şeklinde belirtilen istemler tamamen hukuk sınırları içinde vehatta tutuklular açısından Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun116. maddesine göre yasal niteliktedirler. ·Açlık grevlerinin istenmeyen kötü sonuçlara ulaşmasına yervermemek amacı ile, yukarıda örnekleri belirtilen hukuka aykırıolmayan, bir kısmı temel insan hakkı sayılabilecek ve yasalarauygun istemierin bir an evvel sağlanmasını takdirlerinize sunarım.' 1SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanı·Avukat Eralp ÖZGENEki: ıSayı:ı229Ankara, ı6.7.ı996ADALET BAKANLIGI'NAANKARAŞu anda ülkemizin birçok cezaevinde devam eden açlık grevleribu insanları ölümün eşiğine getirmiş durumdadır. Muhtemel veüzücü ölürolerin önlenmesi için gerekli zamanın çok kısıtlı olduğu ·anlaşılmaktadır.300


İnsanın yaşama hakkı, en öncelikli insan hakkıdır. Hiç kimse,hele insan haklarının en başta gelen güvencesi olan devlet buölüıniere seyirci kalamaz.Bu yönden, şu anda acilen yapılması gereken: Özellikle,1- Yargılamaları devam eden tutukluların savunmalarını rahatçave özgürce yapabilmeleri açısından yargılandıkları il içindekiceza ve tutukevlerine nakillerinin sür'atle yapılması (nitekimİstanbul Ümraniye ve Sağmalcılar, İzmir Buca Ceza ve Tutukevlerininkapasitelerinin bu nakiller için uygun olduğu anlaşılmaktadır.)2- Bundan sonra Bakanlık ilgilileri ve gerekirse ilgili Barotemsilcilerinden oluşturulacak birer heyetin cezaevlerine açlıkgrevi yapanlarla görüşüp, bunların yasal ve haklı isteklerininsağlanması olmalıdır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği bu haklı isteklerinin sonuna kadar takipçisidirve takipçisi olmaya devam edecektir.Gereğini bilgi ve takdirlerinize sunarım.SaygılarımlaTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGENSayın Süleyman DEMiRELT.C. CUMHURBAŞKANIANKARAAnkara: 25 Temmuz 1996Cezaevlerinde ikiyüzü aşkın ve giderek artan sayıda tutuklu vehükümlü açlık grevi ve ölüm orucunda geri dönülemez bir aşamayagelmiş ve bu durum toplumumuzda onarılmaz yaralar açmıştır.Ümraniye Cezaevi'nde Aygün Uğur ve Bayrampaşa Cezaevi'ndeAltan Berdan Kerimgiller ve İlginç Özkeskin, Ankara'da301


Hüseyin Demircioğlu ile Bursa'da Ali Ayata adlı hükümlüler,ölüm orucunun 63, 65, 66 ve 67. gününde yaşamlarını yitirmişlerdir.Ardarda ölümler meydana gelmektedir.Daha fazla ölümün, sakat kalmanın yaratılmaması için bir anönce girişimlerde bulunulmalıdır. Yetkililer tutuklu ve hükümlülerlediyaloğa girerek haklı insani taleplerini yerine getirmeli,açlık grevi ve ölüm oruçlarının bitirilmesi yönünde çaba harcamalıdır.Bizler Meslek Birlikleri olarak yarının çok geç olacağı düşüncesiylebu talepleri yapmayı kaçınılmaz buluyor, bu konuda yardımlarınızıdiliyor saygılar sunuyoruz.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİTÜRK DİŞHEKiMLERİ BİRLİGİTÜRK ECZAClLAR BİRLİGİTÜRK MÜHENDiS VE MİMAR ODALAR! BİRLİGİTÜRKİYE SERBEST MUHASEBECi MALİ MÜŞAVİRLERVE YEMiNLi MALİ MÜŞAVİRLER ODALAR! BİRLİGİTÜRK TABiPLERi BiRLiGiTÜRK VETERiNER HEKiMLERİ BİRLİGİSayı: 1730 Ankara, 1.10.1996ADALET VE İÇİŞLERi BAKANLlKLARINAANKARABirliğimize müracaat eden, Diyarbakır Barosu'na mensup bazımeslektaşlarımız 24 Eylül 1996 günü Diyarbakır Cezaevindemeydana gelen ve ll tutuklunun ölümü ile sonuçlanan olayların,başta Başgardiyan Fatih Ahmet Onat olmak üzere, bazı güvenlikgörevlilerinin, tutukluların üzerine hukuk dışı bir şekilde hücumetmeleri ve başlarına demir sopalarla vurmaları suretiyle meydanageldiğini ileri sürmüşlerdir. Bu konudaki başvuru ilişiktedir.302


Ceza ve tukukevlerinde bulunanların hayatlarını korumakdevletin görevidir. Hayatı korumakla görevli olanlann, tam tersineadam öldürme olaylarına kanşmaları, hukuk devleti ilkesininağır bir ihlalidir. Bu nedenle iddiaların ciddiyetle soruşturulmasıve doğru çıkması halinde suçluların gecikmeden adaleteteslim edilmeleri gerekir.Gerekli soruşturmanın gecikmeden yapılması takdirlerinizesunulur.SaygılanmlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN8- Bir siyasi parti kongresinde Türk Bayrağı 'nın bulunduğuyerden sökülüp indirilmesi olayı ile ilgili kamuoyu duyurusu:BARO BAŞKANLIGIAnkara, 25.6.1996GENELGE NO: 1100/26Bir siyasi parti (HADEP) genel kurulunda Türk Bayrağı'nınbulunduğu yerden sökülüp indirilmesi ve yerine bir terör örgütününbayrağı ile liderinin resminin asılması nedeni ile 25.6.1996tarihinde kamuoyuna yapılan ve olayı kınayan duyuru metni ektebilgi ve takdirlerinize sunulmaktadır.SaygılarımlaEki: 1Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Eralp ÖZGEN303


Ankara 25.6.1996KAMUOYU DUYURUSU23 Haziran 1996 günü yapılan bir siyasi parti (HADEP) genelkurulunda, Türk Bayrağı'nı bulunduğu yerden sökülüp indirildiği,yerine bir terör örgütünün bayrağı ile bu terör örgütü liderininresminin asıldığına ilişkin haber ve fotoğraflar çeşitli basın organlarındave televizyon yayınlarında yer almış bulunmaktadır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği devletimizin bütünlüğünden yana veterörün her türlüsüne karşı olduğunu her vesile ile açıklamıştır.Bu açıdan, bayrağımızın sökülüp atılarak, yerine birkaç günönce Diyarbakır'da biri çocuk yedi kişiyi insafsızca kurşunlayıpöldüren bir terör örgütilnün bayrağı ile liderinin resminin asılmasıolayından büyük üzüntü duyduğumuzu ve olayı şiddetle kınadığımızıkamuoyuna saygı ile duyururuz ..TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIÖI9- Özdemir Sabancı ve mesai arkadaşları ile Evrensel. Gazetesimuhabiri Metin Göktepe'nin öldürülmeleri ile ilgili kamuoyu duyurusu:BARO BAŞKANLIGIAnkara, 10.01.1996GENELGE NO: 96/3Değerli işadamianndan Özdemir Sabancı ile mesai arkadaşlanve Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe'nin hunharca öldürülmeleriile ilgili Kamuoyu Duyuru metni ekte bilgi ve takdirlerinizesunulmaktadır.304SaygılarımlaEki: Kamuoyu DuyurusuTürkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Burhan KARAÇELİK


KAMUOYUNA DUYURUAnkara, 10.01.1996Değerli işadamlarından Sayın Özdemir Sabancı ile mesai arkadaşlarıve Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe'nin hunharcaöldürüldüğünü üzüntüyle öğrendik.Bu cinayetleri işleyenler şunu iyice bilmelidirler, ülkenin vemilletin bütünlüğünü asla bozamayacaklar ve kurmak istediklerikaranlık rejime ulaşamayacaklardır. Türk halkı, bu çirkin vemenfur cinayetlere boyun eğmeyecektir. Yarattıkları kan gölünde,sonunda mutlaka kendileri boğulacaklardır.Gazeteci Metin Göktepe'nin öldürülmesi iddia edildiği gibi,karakolda gözaltında kendisine yapılan şiddet ve işkence sonucuise, bunu devlet ciddiyeti ve sorululuğu ile bağdaştıramıyoruz.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği, geçmişte olduğu gibi, bugün de, hertürlü terörün ve insanlık dışı eylem ve cinayetierin karşısındadırve karşısında olmaya devam edecektir.Devlet, bu olayların failierini biran önce bulmalı, hakettiklericezayı almaJan sağlamalıdır. Böylece devlet, üzerine düşen gölgeyide kaldırmalıdır.Türkiye <strong>Barolar</strong> Birliği olarak her iki olayı şiddet ve nefretlekınıyor, Sabancı ve Göktepe ailelerine, bütün iş ve basın mensuplarınabaşsağlığı diiyoruz.Kamuoyuna saygı ile duyurulur.TÜRKİYE BAROLAR BİRLİGİ BAŞKANLIGI10- Gümülcine Bağımsız eski milletvekili, Dostluk, Eşitlik veBarış Partisi Genel Başkanı Dr. Sadik Ahmet'in ölümü ile ilgilikamuoyu duyurusu:305


Ankara, 25.07.1995KAMUOYUNA DUYURUGümülcine Bağımsız eski milletvekili Dostluk-Eşitlik ve BarışPartisi Genel Başkanı Dr. Sadık Ahmet'in trafik kazasında ölmesinibüyük bir üzüntü ile öğrenmiş bulunuyoruz.Yunanistan'da yaşayan Türkler, en önemli liderlerinden birisini,yılmaz ve ödünsüz bir insan hakları savaşçısını yitirdiler. Dr.Sadık Ahmet, ömrü özgürlük mücadelesi içinde geçen, haksızsuçlamalara, tutuklamalara ve yargılarnalara maruz kalan amaasla yılmayan, yıldırılamayan, inançlı bir hak ve özgürlük savaşçısıidi.Batı Trakya Türkleri'nin ender yetişecek bir liderlerini kaybetmelerininboşluğunu doldurmaları kolay olmayacaktır.Yunanistan'da yaşayan Türklere Dr. Sadık Ahmet'in ailesine,tüm sevenlerine başsağlığı ve Tanrı'dan sabırlar diliyoruz.Kamuoyuna saygı ile duyurlur.NOT:Dostluk-Eşitlik ve Barış Partisi ileBatı Trakya Türkleri Derneği GenelBaşkanlarına ayrıca başsağlığı mesajıgönderilmiştir.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAV306


Ankara, 25.07.1995Dostluk-Eşitlik ve Barış PartisiGenel BaşkanlığıGÜMÜLCİNEYunanistan'da yaşayan Türklerin önemli liderlerinden biri veDostluk-Eşitlik ve Barış Partisi Genel Başkanı Dr. Sadık Alırnet'intrafik kazasıda ölmesini öğrenmenin derin üzüntüsü içindeyim.Dr. SadıkAhmet'in Gümülcine ve Patra Mahkemelerindekiyargılanmasında bulunan, kendisini iyi tanıyan bir dostu olarakmücadelesindeki kararlılığını çok yakından gözlemiş ve yaşamışbulunuyorum.Dr. Sadık Ahmet'i, insanlık ve Türklük dünyası, önemli birinsan, hak ve özgürlük savaşçısı olarak anımsayacaktır; ruhu şadolsun.Sizlere Dr. Sadık Ahmet'in ailesine, tüm sevenlerine ve Yunanistan'dayaşayan Türklere başsağlığı diliyorum, saygılar sunuyorum.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAV307


Ankara, 25.07.1995Sayın Taner MUSTAFAOGLUBatı Trakya Türk ToplumuDayanışma Derneği Genel BaşkanıİSTANBULYunanistan'da yaşayan Türklerin önemli liderlerinden biri veDostluk·Eşitlik ve Barış Partisi Genel Başkanı Dr. Sadık Ah·met'in trafik kazasında ölmesini öğrenmenin derin üzüntüsüiçindeyim.Dr. Sadık Ahmet'in Gümülcine ve Patra Mahkemelerinciekiyargılanmasında bulunan, kedisini iyi tanıyan bir dostu olarakmücadelesindeki kararlılığını çok yakından gözlemiş ve yaşamışbulunuyorum.Dr. Sadık Ahmet'i, insanlık ve Türklük dünyası, önemli birinsan hak ve özgürlük savaşçısı olarak anımsayacaktır; ruhu şadolsun.Sizlere Dr. Sadık Ahmet'in ailesine, tüm sevenlerine ve Yunanistan'dayaşayan Türklere başsağlığı diliyorum, saygılar sunuyorum.Türkiye <strong>Barolar</strong> BirliğiBaşkanıAvukat Önder SAV308


SONUÇ:ı Mayıs ı995 - ı Mayıs ı997 günlerini kapsayan 24 aylık faaliyetdönemi çalışmalarımızın onaylanması'nı ve Yönetim KurulumuzunYüce Genel Kurulca aklanmasını diler, saygılar sunarız.Başkan BaŞkan Yrd. Başkan Yrd.Av. Eralp ÖZGEN Av. Burhan KARAÇELİK Av. Erdoğan ŞENGEZERGenel SekreterAv. Hüseyin Avni FERAHSaymanAv. Hakkı Süha OKAYÜye Üye ÜyeAv. Akın ÇAMOGLU Av. Şerafettin GÖKALP Av. Rahmi KUMAŞOGLUÜyeÜyeAv. Sabri KURT Av. Ayhan ORAN Av. Ünsal TÜZÜN309

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!