13.07.2015 Views

Dünya TV - Today's Zaman

Dünya TV - Today's Zaman

Dünya TV - Today's Zaman

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

www.cihandergi.com12ÝÇÝN DE KÝ LER34Afrika’nın Çad’ı çocuğun adıKıtanın kara bağrında gizlenenkaralar ülkesi Çad’dayız…Deniz yok burada; ama okyanusgibi engin bakışlı çocuklarsarıyor etrafımızı…1814<strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong>, her yaşa hitap ediyorYaptığı kültür, sanat ve eğitimiçerikli yayınlarla her yaşahitap eden <strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong>, hergeçen gün daha fazla izleniyor.22Oral Çalışlar: Türk solunun bir kesimiPKK şiddetini meşru görüyor68 kuşağının hatırı sayılır isimlerindenolan gazeteci-yazar Oral Çalışlar, sol’unhangi evrelerden geçtiğini Cihan MedyaHaber Dergisi’ne anlattı. Çalışlar, “Türksolunun şiddetle hâlâ hesaplaşmadığı”görüşünde.Ergenekon’un ZirvesiBugün Gazetesi AnkaraTemsilcisi Adem Yavuz Arslan,kaleme aldığı Ergenekon’unZirvesi isimli kitabındaErgenekon terör örgütününsinir ucuna ulaşıldığını ancakana damara daha ulaşılamadığınıanlatıyor.The Pentagon ChannelAskerî personel ve aileleri içingenelkurmay ve hükümettarafından finanse edilen biraskerî televizyon kanalı.26Vesayette medyanın rolüVatan Gazetesi AnkaraTemsilcisi Bilal Çetin, vesayetkurumunun güçlenmesindemedyanın rolünü anlattı.42Andıçta Tuncay Özkan ısrarıAlican Değer, editörlük yaptığıdönemde en insafsızca bulduğuolayın ‘andıç’ meselesiolduğunu, haberi TuncayÖzkan’ın ısrarıyla yapmakzorunda kaldığını ifade ediyor.8 İnternet yeni trend48 Yaban <strong>TV</strong>52 Olimpiyatlarda gazeteci olmak86 İngilizce32Türkiye, <strong>Zaman</strong>’ı izlemeyi sevdiGazeteyi okumanın yanında ‘izleme’imkânı da sağlayan ‘Dijital <strong>Zaman</strong>’kamuoyundan büyük ilgi gördü. Yazılıbasını dijitale dönüştüren bu yepyeniteknolojiyi kullanmaya başlamakisteyenler‘Dijital <strong>Zaman</strong>’ı iPhone,Android yazılımlı telefonları ve tabletlerineücretsiz olarak yüklüyor.


CÝHAN HABER AJANSI VEREKLAMCILIK A.Þ. ADINASAHÝBÝ: ABDÜLHAMÝT BÝLÝCÝYAYIN EDÝTÖRÜ: FAHRİ SÖKEYAYIN KURULU: HAKAN İNCE,BEYTULLAH DEMİR, GÜRAY DEMİR,CEBRAİL ÇİLESİZ, YAKUP ŞALVARCI,CEMALETTİN ÇANDIR, HAMDİ ÖZEN,H.İBRAHİM EKİZ, ERDAL İNCE,YÜKSEL DURGUT, RAMAZAN SOLAK,AKİF ELBİSTAN, İLYAS GÜNEYGÖRSEL YÖNETMEN: FEVZÝ YAZICISAYFA TASARIM: HASAN ERTAŞSORUMLU MÜDÜR: ERDAL ÝNCEKAPAK TASARIM: SALİH TEKİNKAPAK FOTOĞRAFI: MUSTAFA KİRAZLIFOTOÐRAFLAR: SELAHATTÝN SEVÝ,ALÝ ÜNAL, TUR GUT EN GÝN,KÜRÞAT BAYHAN, İSA ŞİMŞEK,MUSTAFA KÝRAZLI, BAHAR MANDAN,ONUR ÇOBANTASHÝH: ALİ SÖKELÝNGÝLÝZCE ÇEVÝRÝ: UFUK ÖZSOYREK LAM GRUP BAŞKANI:MUZAFFER KILIÇARSLANPAZARLAMA DİREKTÖRÜ:ZÝYA YILDIRIMREKLAM SATIŞ YÖNETÝCÝLERİ:FATMA BETÜL FINDIKOĞLUDERYA KIRBAŞ - MUSA USTALARSEDA ŞENER - ORHAN BEYAZITÜMRAN ÇELİK- FATMA SARE AKGÜNREKLAM REZERVASYON:Tel: 0212 454 88 09BASKI:BİLTUR BASIM YAYIN VE HİZMET A.Ş.Tel: 0216 444 44 03YÖNETÝM YERÝ:Fevzi Çakmak Mah. A. Taner KışlalıCad. No: 6 34194 Ye ni bos na/Ýs tan bulTel: 0212 454 88 88 (Pbx)Faks: 0212 639 49 76-77www.cihan.com.trwww.cihandergi.com2012/7-8 YIL: 7 SA YI: 48EYLÜL - EKİMISSN: 1304-4575Yayýnlanan yazý ve fotoðraflarýn bütünhaklarý CÝHAN HABER AJANSI’na aittir. Kaynakgösterilmeden alýntý yapýlamaz. Ýlanlarýnsorumluluðu sahiplerine aittir.EDİ TÖRFAHRİ SÖKEf.soke@cihan.com.trTürk solu şiddetle hesaplaşamadı...68 kuşağının hatırı sayılır isimlerindenbiri olan gazeteci-yazar Oral Çalışlar,Cihan Medya Haber Dergisi’ne Türksolunun hangi aşamalardan geçtiğinianlattı. Yakın tarihe yolculuk yaptığımızOral Çalışlar, şiddetle hâlâ hesaplaşamayanTürk solunun bir kesimininPKK’nın yaptığı şiddeti meşru gördüğünüanlattı.Birlikte çalıştığı mesai arkadaşlarınakarşı hep babacan tavrı ilebilinen Alican Değer, medyanınen çalkantılı dönemlerinde editörlük,haber müdürlüğü ve genel yayınyönetmenliği yaptı. Şimdi prodüksiyonişiyle uğraşan Alican Değer,reytingde zirveye taşıdığı ShowHaber’den sürpriz bir şekilde kovulduğunumuhabir arkadaşımız HüseyinAydın’a anlattı. Hatta kendisineişten atılırken başarı primi bileverilen Alican Değer, editörlük yaptığıdönemde ise en insafsızca bulduğuolayın ‘andıç’ meselesi olduğunudile getiriyor.Değer, kendisi bu olayı haberyapmak istemese de TuncayÖzkan’ın ısrarı ile yapmak zorundakaldığını ifade ediyor. Medyadauzmanlaşma sorununa dikkat çekenDeğer, son zamanlarda gazetecininkendisini haberin öznesi yaptığınıbelirtiyor. Alican Değer meslekhayatı boyunca yaşadığı esrarengizolayları Cihan Medya HaberDergisi’ne anlattı.Bugün Gazetesi Ankara TemsilcisiAdem Yavuz Arslan’la muhabirarkadaşımız Mevlüt Günay CihanMedya Haber Dergisi için görüştü.Adem Yavuz Arslan, kaleme aldığıErgenekon’un Zirvesi isimli kitabındaErgenekon terör örgütünün sinirucuna ulaşıldığını ancak ana damaradaha ulaşılamadığını anlatıyor.Türkiye’de eskiden bırakın generali,bir başçavuşa bile trafik cezası kesilemediğinianımsatan Arslan, kitabında,Ergenekon benzeri yapılarınbugün başarılı olamamasının, ‘güçlübir siyasi istikrar ve güçlü iktidar’ ilemümkün olduğunu anlatıyor.Vatan Gazetesi Ankara TemsilcisiBilal Çetin, asker-medya ilişkisinin1960 darbesiyle başladığınıve ondan sonra da hep devam ettiğiniCihan Medya Haber Dergisiiçin kendisiyle görüşen muhabirimizEmrullah Bayrak’a anlattı. Vesayetkurumunun güçlenmesindemedyanın önemli bir rol oynadığınıdile getiren Bilal Çetin, gazeteciliğinkoalisyon dönemlerinde yozlaştığınadikkat çekti. Çetin, günümüzdeise iktidarın mesleğe ayar vermeyiçok sevdiğini ifade ediyor.Asker-sivil ilişkileriyle ilgiliise Çetin, YAŞ toplantısındaBaşbakan’ın tek başına oturduğufotoğrafın çok önemli olduğunu veTürkiye’nin bu resmi saklaması gerektiğinibelirtiyor.<strong>Dünya</strong>nın en büyük spor organizasyonuolarak kabul edilenOlimpiyat Oyunları’nı yerinde takipeden foto muhabirimiz M.BurakBürkük, sporun anası sayılan atletizmbaşta olmak üzere bütünbranşları yerinde gördü, izledi. Bürkük,her gazetecinin hayali olan‘olimpiyat muhabiri’ olmayı CihanMedya Haber’e anlattı.<strong>Zaman</strong> Gazetesi yine bir ilkeimza atarak gazeteyi okumanınyanında ‘izleme’ imkânı da sağlayan‘Dijital <strong>Zaman</strong>’ uygulamasınıbaşlattı. Kamuoyundan büyük ilgigören uygulama açıldığında telefonveya tabletlerinin kamera kadrajına,üzerinde ‘DZ ikonu’ bulunanhaber ya da fotoğrafını alanlar,okudukları metnin görüntülerinede anında ulaşabiliyor.İyi okumalar dileğiyle...


RENKLERiN DiLiTürkiye’nin yüreği yandıAfyonkarahisar’daki Şehit Uzman Çavuş MeteSaraç Kışlası’nda mühimmat depolaması sırasındameydana gelen patlamada 25 askerimizşehit oldu. ALİ ÜNAL / AFYONKARAHİSAR1Gül, hastane fotoğraflarını paylaştıHacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndetedavi gören Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 30Ağustos Zafer Bayramı’nı twitter hesabından kutladı.MEHMET DEMİRCİ / CUMHURBAŞKANLIĞI2


Vira bismillah1 Eylül’de av yasağının sonaermesiyle birlikte denize açılanbalıkçılar ‘vira bismillah’ dedi.HÜSEYİN SARI / İSTANBUL3Savaş ve kadınlarTürkiye’ye geçiş için sınırda bekleyençoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşanSuriyeliler, zor şartlarda hayat mücadelesiveriyor. TURGUT ENGİN / AZEZ4


8 EYLÜL-EKİM 2012İnternette yeni trendENDER BALYERnternet dünyasındakiyeni trendler inanılmazİ bir hızla artarken her geçengün bir yenisini duyduğumuzancak angaje olmaktazorlandığımız bu trendler geleceğiniletişim ve finans dünyasınındevleri olma yolunda kararlıadımlarla ilerliyorlar. Gençbeyinler, bu dünyaya kattığı veçok parlak fikirlerin çarpışmasındanmeydana gelen yeni internettrendleri ile aldıkları milyonlarcahatta milyarlarca dolarfinansman desteği ile geleceğindünyasını şimdiden şekillendirmeyebaşladı bile.Bugünün dünyasında bugelişmeleri hakkıyla takdir etmemekve internet dünyasınınyeni trendlerinden kopmak, ileriyedönük çok büyük problemleride beraberinde getirecektir.Genç dimağların parlak fikirleriile oluşturacağı yeni internettrendlerine destek vermemekve duyarsız kalmak belki de enformatikyenilenme ve güncellenmekabiliyetimizi çağdaşlarımızınnezdinde kaybetmemizeneden olacak.Dört yıl önce kurulan amason altı ayda yıldızı parlayaninternetin yeni fenomeni‘Tumblr’ buna bir örnek olarakgösterilebilir. Gün geçtikçe internetmecrasında önemini artıranTumblr için büyük finanskuruluşları kesenin ağzını açtı.25 yaşındaki David Karp’ınkurduğu Tumblr, internettedaha şimdiden 27,8 milyon‘günlük’ sayısını yakaladı.MİLYONLARCA DOLARLIK FONTwitter, YouTube, Facebook,Groupon derken internet dünyasındayeni bir girişim, adındansıkça söz ettirmeye başladı.Son zamanlarda internette gözdetrendlerden biri olan, kullanıcısayısı ve içerik tarafından kısa süredebüyük rakamların altına imzaatan, rakiplerini bir bir sollayan,dev yatırımcılardan milyonlarcadolarlık fon çekmeyi başa-tumblr.com


EYLÜL-EKİM 20129ran bu sitenin adı “Tumblr.com”...Tumbrl’un kurucucu ve CEO’su 25yaşındaki girişimci David Karp, internettekigeleneksel blog (günlük) sistemine,kattığı yeni nesil uygulamalar vesosyal medya tabanlı içerikle yeni birform vermeyi başardı ve bu sayede milyonlarcakullanıcıyı hızla sitesine çekti.Dâhi girişimci Karp’ın sitesindekien büyük başarı Tumblr ile kişisel blogalanında daha basit ve bedava bir söylemlekullanıcının karşısına çıkması verakiplerine kıyasla günümüzün popülersosyal paylaşım ağlarıyla tam biruyum içinde çalışan bu siteyi hizmetesunması.TUMBLR NEDİR?Site kurulalı aslında uzun bir zamangeçti. Tumblr sosyal paylaşım sitesi genelmanada görseller üzerine kurulmuşbir sitedir. Sadece görsellerle kalmayıp,yazı yazmak seçeneklerimiz arasındabu sitede. Tumblr en sade anlamda basitve kolay kullanımı olan bir blog servisidir.WordPress ve hatta Blogger’dandaha sade ve daha kolay öğrenilebilen,özellikle gençler arasında yaygın olarakkullanılan bir blog açma ve yönetme sitesiolarak da tanımlanabilir. Tumblr’defazla emek harcamaya gerek olmadanresim, video ve yazı paylaşmak oldukçakolaydır, kişiselleştirme açısından isekullanıcıya olabildiğince esneklik sağlar.NEDEN TUMBLR?Tumblr’in tercih edilmesinin en temelnedenlerinden biri sade ve öğrenimibasit olması. Ücretsiz olması da en azkolay ve güzel olması kadar etkili tabiiki. Bu nedenle 10 yaşındaki bir çocukbile Tumblr aracılığıyla bir blog açabiliyor.Ayrıca Tumblr blog yazarlığını birsosyal network gibi görüyor, diğer blogyazılarını beğenerek ya da paylaşaraksosyalleşme imkânı sağlıyor.TUMBLR BLOG SİLMETumblr bloğunuzu silmek, kapatmak oldukçakolay. Blogunuzu silmek ve kapamakiçin aşağıdaki adresi ziyaret edin:http://www.tumblr.com/account/deleteTumblr hesap kapatma sayfasında şifrenizigirin ve bloğunuz silinmiş demektir.27.8 milyon blog barındıransite 100 milyondolarlık yeni yatırımaldı bu sayede şirketdeğerini 800 milyondolar seviyesine taşıdı.YouTube’un ana yatırımcısıSequoiaCapital’den büyük fonsağlayan şirket ayrıcaBetaworks, JohnBorthwick, Fred Seibert,Albert Wenger veMartin Varsavsky SparkCapital, Union SquareVentures gibi büyükyatırımcıları da listesineeklemeyi başarmışdurumda.“TUMBLR” NEDİR, NASIL KULLANILIR, NE İŞE YARAR?* İnternette kişisel blog (günlük) açılmasınısağlayan bir platform.* Ücretsiz olarak, kullanıcı adı ve şifre yoluylaüye olunarak bir hesap açılıyor.Ardından kullanıcı sitesine bir isim vererekinternette ‘blog’unu yayınlamayabaşlıyor.* Siteye kullanıcı istediği ismi veriyor.Örneğin kullanıcı “yemek” adlı bir blogaçmak isterse ve bu isim herhangi biritarafından alınmamış ise, ‘yemek.tumblr.com’ adresinde internette birblog açılıyor.* Bunun ardından kullanıcı kendisine birtema seçerek ‘blog’una içerik girişi yapabiliyor.* Burada da giriş işlemi oldukça basit.Bilgisayarda yer alan bir metin, fotoğraf,video, link, ses kaydı blog sisteminehızlı bir şekilde yüklenebiliyor.* Gönderilen tweet’ler, Facebook’ta paylaşılaniçerikler, herhangi bir chat programındayazılan metinleri birkaç saniyeiçinde bu sistemde blog ağında yayınaalmak mümkün oluyor.* Bu sayede sosyal medya aktif bir kullanıcıtüm arkadaş gruplarını tek platformdatoplayabiliyor.* İngilizce olarak işe başlayan Tumblr.com’un şu anda desteklediği diller arasındaTürkçe de bulunuyor.* Kullanıcılar Tumblr’da açtığı siteyi sadecebilgisayardan değil iPhone, iPad gibicihazlardan da yönetip, içerik girişi yapabiliyor.RAKİPLERİ HIZLI GEÇTİBloglarda günlük 37 milyona yakın tekiliçerik girişi sayısına ulaşan site, toplamdada 10 milyarı yakalama peşinde.Blog dünyasının en popüler adresi9 yıllık Wordpress’i bundan birkaç ayönce 21 milyon blog sınırında yakalayarakgeçen Tumblr, yeni ekonomi deviGoogle’ın 2004 yılında satın aldığıBlogger ağının da yıldızını söndürmeyeaday görünüyor. Öte yandan Tumblr.com’a kişisel bloggerların yanı sıra sondönemde kurumsal tarafta da şirketsayfaları yoluyla ilgi oluşmaya başladı.İnternette “Milyonlarca insan yaptığı,bulduğu, sevdiği, düşündüğü veyaoluşturduğu şeyleri paylaşıyor” sloganıylaiş yapan Tumblr’da bir kullanıcı aydaortalama 14 orijinal gönderi ve 3 yenidenbloglama yapıyor. Bu gönderilerinyarısı fotoğraflardan oluşuyor. Diğeryarısı ise metin, bağlantı, alıntı, müzik ve


10 EYLÜL-EKİM 2012videolar olarak sıralanıyor. Tumblr gönderilerindeyer alan “yeniden blogla”tuşu, tek tık ile bir gönderinin binlerceblog arasında hızla yayılmasını sağlıyor.Bugün internete dâhiyane fikirlerleörgülenen yeni trendlere katkıda bulunacakgençlerin fikirlerinden mahrumolmak, onların bu fikirlerine canı gönüldendestek vermemek çağdaşlarınınçok gerisinde bir toplum olma riskinide beraberinde getirecektir. Çağıyakalamak en iyi şekilde bilgiyle donananve bu donanımı dâhiyane fikirlerleperçinleyebilen genç dimağlarlamümkündür. İnternet denizine dalabilecekiyi dalgıçlar yetiştirebilen toplumlaraynı zamanda bu denizin mahsullerinide yiyecek toplumlar olacaklardır.Bu doğrultuda internet dünyasınayön veren dâhi çocuklardan bahsetmedengeçmemek lazımİNTERNETİN DÂHİ ÇOCUKLARISir Tim Berners-Lee (World Wide Web)1989 yılında bir dil (HTML) geliştirdi vedünya çapında bir ağ kurma fikri edindi.Büyük bir bilgi paylaşım ağı kurduve adına da www dedi.Larry Page ve Sergey Brin (Google)Google, herkesin bildiği gibi dünyanınen büyük arama motoru. İsim anlamıGoogle’dan gelmektedir. Matematiktekullanılan bu terim 10100 olarakbilinir. Biraz imla oynaması ve googlekarşınızda.Mark Zuckerberg (Facebook)Tam ismi Mark Elliot Zuckerberg. 14Mayıs 1984 New York doğumlu. Zuckerberbirçoğunuzla yaşıt ve hatta dahagenç bir kişi. 2004 yılında HarvardÜniversitesinde öğrenci iken düşündüğüharika bir sosyal ağ projesi ve kendisininde yazılımcı olması sayesindekurmayı başardı.Matt Mullenweg (WordPress)İnternet sitelerini yönetenlerin gözdescripti wordpress’in kurucusu. Yinebirçoğumuzun kullanıdığı olmazsa olmazeklenti akismet de Matt Mullenwegtarafından geliştirildi.Bram Cohen (BitTorrent)İlgilisi için çok başarılı bir ağ kurduğutartışılmaz. Download kavramına farklıbir boyut kazandırdığı kesin. Torrentkavramı belki bazılarımız için yenidir.Toplu kullanılan internette torrent açmakyasaktır.Tumbrl’un kurucucuve CEO’su 25 yaşındakigirişimci DavidKarp, Internettekigeleneksel blog (günlük)sistemine, kattığıyeni nesil uygulamalarve sosyal medyatabanlı içerikle yeni birform vermeyi başardıve bu sayede milyonlarcakullanıcıyı hızlasitesine çekti.tumblr.comPierre Omidyar (eBay)İnternetten satışların yeni başladığı birdönemde yine internet üzerinden açıkartırma ile ürün satışını düşünerek veeBay‘i kurmuştur. Ülkemizdeki açık artırmasitesi olan gittigidiyor.com sitesininde hissesini satın almış ve Türkiyepazarına da bu şekilde girmiştir.Chad Hurley ve Steve Chen (YouTube)<strong>Dünya</strong>nın en büyük video paylaşımsitesidir, Kuran bu kişiler daha öncePaypal çalışanıymışlar. Sonra da zaten2006 yılında Google satın aldı. ŞimdilerdeGoogle kontrolünde hayatına devamediyor. Slogan olarak da kendilerine“Broadcast Yourself (Kendini Yayınla)”belirlemişler. Tube kelimesi televizyontüplerinin elektronikteki sistemadından geliyor (Cathode ray tube).Steve Chen, Chad Hurley ve JawedKarim, videoların e-mail üzerindeyollanılamaması üzerine 15 Şubat2005’te kurdu fakat parasal problemlersebebiyle ilk video 23 Nisan 2005’te JawedKarim tarafından yüklenmiştir. Siteyigoogle’a 1,65 milyar dolara satarakkazancı YouTube çalışanları arasındapay ettiler.David Filo ve Jerry Yang (Yahoo)İlk zamanlar arama motoru olarak kurulanYahoo, bugünlerde çok güçlü birportal olmasının yanı sıra birçok servisi(online mesajlaşma, video, e-mail vs.)ile de webde seyrini sürdürüyor. Bir zamanlaren çok ziyaret edilen site konumundaidi. Lider olduğu zamanlargünlük hiti 3 milyardı. Şimdilerde hiti 7milyar olmasına rağmen en çok ziyaretedilen 7. sıra konumunda.Jack Ma (Alibaba)Çok büyük bir çevrim içi satış piyasasıdır.200’den fazla ülkeden şirketlere-ticaret anlamında faaliyet göstermektedirler.Öyle ki 2004 yılında Yahoo,şirketin % 40’lık bir hissesini satınalmıştır. Bu da Yahoo’nun bu işleri aslabırakmayacağı ve kalıcı olmak için büyükadımlar attığının bir göstergesidir.1999 yılında kurulan bir sitedir.Jack Dorsey (Twitter)Twitter da diğerleri gibi bir sosyal ağ sitesidir.Ancak kendini mikroblog olarakniteler. Öylesine basit bir temel anlayışüzerine kurulmuştur ki, kullanan insanlarçevre edindiklerinde basitliğinden dolayıtekrar kullanmaya başlamışlardır.


12 EYLÜL-EKİM 2012Afrika’nınÇad’ı,çocuğunadı…KATIF ALAara Kıta’nın kara bağrındagizlenen karalar ülkesiÇad’dayız… Deniz yok burada;ama okyanus gibi engin bakışlıçocuklar sarıyor etrafımızı…Güneşin kavurduğu, kum fırtınalarınınhayatı altüst ettiği Kara Kıta’nınyokluk dolu ikliminde çocukolmak çok zor görünüyor bize…Lakin bir terslik var!... Bu yavrularyokluk içinde; ama kanaatkar bakışlarıylabize zenginlik dersi veriyorlar.Bu miniklerin mutsuz olması içinbütün sebepler bir araya gelmiş sanki;ama o da ne! Yüzlerinden eksik olmayantebessümlerle hepimize ‘derin’bir mutluluk dersi veriyorlar…Burada hayattan ümitsiz olmakiçin de her şey ittifak etmiş sanki;ama bu minikler gururla hayata tutunmaya,hayat ipini bırakmamayaçalışıyorlar. Evde, kurak tarlalarda,pazarlarda her yerde ailelerine yardımcıoluyorlar. Onlar küçük amayükü büyük kahramanlar; Çad’ın adsızkahramanları…Ayakları nasırlaşmış onların; çünküayakkabısız gezmek çok sıradanbir şey Afrikalı çocuk için… LüksünL’sini bile bilmez o; dönme dolabın,pamuk şekerin varlığından bile habersizdirbelki…<strong>Dünya</strong> gülmese de yüzlerine, Afrikalıçocuklar dünyaya gülmeye devamediyor… Biz ise nimetleriyle bizegülen dünyada ‘ağlıyoruz’ her gün…Evet… Bizler ‘beyaz’ dünyamızdatokluk diyetleriyle hemhal iken,Afrika’da an geliyor, minicik bir beden,bir akbabanın acımasız bakışlarıaltında ölümü bekliyor. Biz ise bihaberyaşıyoruz o dünyadan…Hiç sordunuz mu kendinize,“Afrika’da hayata gözümü açsaydımne yapardım” diye?... Birçoğumuziçin bunu hayal etmek bile çok ürkütücü…Öyleyse, bu yavrucaklardanalacağımız dersler çok mu çok… Veöyleyse buyurun, şükre ve tefekküredevam edin Afrika üzerine!..


EYLÜL-EKİM 201213Burada hayattan ümitsiz olmak için deher şey ittifak etmiş sanki; ama buminikler gururla hayata tutunmaya,hayat ipini bırakmamaya çalışıyorlar.Evde, kurak tarlalarda, pazarlarda heryerde ailelerine yardımcı oluyorlar.Onlar küçük ama yükü büyük kahramanlar;Çad’ın adsız kahramanları…


14 EYLÜL-EKİM 2012<strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong>, ‘Kurdî Hîn Dibim’programıyla Kürtçe öğretiyorİLKAY GÖÇMENünya <strong>TV</strong>, Türkiye’nin ilk özelDKürtçe kanalı unvanına sahip.Doğu ve Güneydoğu AnadoluBölgesi’nde, yaptığı yayınlarla sevgiyihâkim kılmaya çalışan kanal, kardeşliğintüm benliklerde sirayet edebilmesiiçin her gün kilometreler aşıyor.Kâh Bitlis’in, kâh Diyarbakır’ın,kâh bütün bölge illerinin en ücraköylerine gidip, insanlara mikrofonuzatıyor. Kimisine dilini öğretenbir öğretmen, kimisine görmediğieşsiz güzellikleri aktaran bir seyyah,kimisinin de sorunlarını dinleyenbir yoldaş oluyor. Sadece bölgededeğil, Türkiye ve dünyada yaşayanKürt vatandaşların hislerine tercümanolan <strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong>, ‘Renkli Bir<strong>Dünya</strong>’ sloganıyla çıktığı yolda emin<strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong>’nin yaptığıkültür, sanat veeğitim içerikliyayınlar her yaşahitap edince, hergeçen gün dahafazla izleyiciyi deekran karşısınakilitlemeyi başardı.adımlarla ilerliyor.<strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong>, 2010 yılının Ekimayında yayın hayatına ‘merhaba’ dedi.Ana teması ‘sevgi’ olan Kürtçekanal, kısa süre içerisinde de bölgehalkının sevgilisi haline geldi. <strong>Dünya</strong><strong>TV</strong>’nin yaptığı kültür, sanat veeğitim içerikli yayınlar her yaşa hitapedince, her geçen gün daha fazlaizleyiciyi de ekran karşısına kilitlemeyibaşardı. Bu başarının sebeplerinisıralayacak olursak, ilk sıraya,başta da söylediğimiz gibi kanalınşiar edindiği ‘sevgi’ eksenli yayınpolitikasını koyabiliriz. Bölge halkınınözlemini çektiği güzelliklerin,bir televizyon kanalında vücut bulmasıve bunun sürekli olarak dahaiyi bir noktaya taşınmak istenmeside başarıyı perçinleyen en önem-


EYLÜL-EKİM 201215li faktörler olarak göze çarpıyor. Tabii,kanal çalışanlarının özverisini deayrı bir yere koymak lazım. Yağmur,çamur, yaz, kış demeden, özelliklede memleketlerinin hasretiyle yanıptutuşan gurbetteki Kürt vatandaşlarınözlemini, yaptıkları programlarlabir nebze olsun dindirme telaşı içerisindeler.Daha da önemlisi, insanlarkültürüne ait birçok değerin yaşatıldığınıgörünce, geleceğe dahada güvenli bir şekilde bakabiliyor.İdeolojik kamplaşmaların yıprattığıcoğrafyada, kardeşlik tohumlarınıyeşertmek isteyen kanalın amacınaulaştığını, aslında bazı Kürt aydınlarınbeğenileri açıkça ortaya koyuyor.Kanalın Genel Yayın YönetmeniRemzi Ketenci’nin aldığı ‘Gelinensüreçte anladık ki problemlerdemokrasi platformunda çözülebilir’mesajı da istikametin müspetliğimanasında, gayretli mücadeleninbir mihenk taşı gibi duruyor.Ketenci, aradan geçen bir yıla baktıklarındahedefleri ile şu anki pozisyonlarıarasında bir paralellik kuruyor.‘Televizyonda yaptığımız yayınlardakimseyi üzmeyelim’ şeklinde ortayakonulan niyetin, büyük ölçüde gerçekleştiğinidüşünüyor. Yıllardan bu yanagün yüzüne çıkarılamayan, üzeri örtülendeğerlerin tekrar insanların önünebin bir özveriyle sürülmesi de bu iyi niyetinbir göstergesi olsa gerek. Mesela,‘Kurdî Hîn Dibim’ isimli programadikkatleri çekiyor Ketenci.‘Kürtçe Öğreniyorum’ anlamınagelen bu programda, insanların televizyonekranlarından Kürtçe okumayazmayıöğrendiğini anlatan Ketenci,“Maalesef anlamsız yasaklardandolayı vatandaşlarımız anadilini bilekonuşamıyordu, okuyup yazamıyordu.Bunun nasıl bir ızdırap olduğunuherkes vicdanında hissedebilir. Şimditelevizyonumuzu takip eden ve birazgayret gösteren herkes kısa süredeKürtçe okuma-yazmayı öğrenebiliyor.Eğitim uzmanımız Nezir Gümüş,büyük gayretlerle böyle güzel bir hizmetinaltına imzasını atıyor.” diyor.<strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong> GenelYayın YönetmeniRemzi Ketenci, aradangeçen bir yıla baktıklarındahedefleri ile şuanki pozisyonları arasındabir paralellikkuruyor.


18 EYLÜL-EKİM 2012Adem Yavuz Arslan:Ergenekon’unsinir uçlarınadokunuldu, anadamara hâlâ ulaşılamadıBMEVLÜT GÜNAYugün Gazetesi AnkaraTemsilcisiAdem Yavuz Arslan,Ergenekon terör örgütünündaha sinir ucuna ulaşıldığınıbelirterek, özelliklemali ve beyin yapısına dikkatçekiyor. Türkiye’de eskidenbırakın generali, birbaşçavuşa bile trafik cezasıkesilemediğini anımsatanArslan, Ergenekon benzeriyapıların bugün başarılıolamamasının, ‘güçlü birsiyasi istikrar ve güçlü iktidar’ile mümkün olduğunusöyledi.Gazetecilik yıllarıgenelde araştırmacılık vepolis-adliye haberlerini kovalamaklageçen Adem YavuzArslan, meslek hayatınınbu dönemini de sadecegazetesinin makam koltuğundageçirmiyor. Arslan,özellikle derin yapılaraolan merakını, araştırmaazmini, köşesine taşıdığıbilgi ve belgelerin yanısıra çıkartmış olduğu ikikitapla gözler önüne serdi.Bugün Gazetesi’nin Ankaratemsilciliğini yapan Arslan,2003 ile 2007 yılları arasındaTürkiye’de baş gösterenve birçok yapısına sızanderin yapılar hakkındaönemli çalışmalara imza attı.Yazmış olduğu ‘Bi ErmeniVar’ ile ‘Ergenekon’unZirvesi’ adlı iki kitabındaortaya koyduğu bilgileribelgeleriyle kamuoyunasunması çok ses getirdi. Bizde, usta gazeteci ile son kitabı‘Ergenekon’un Zirvesi’düzleminde Ergenekon’uve Ergenekon davasındagelinen son noktayı konuştuk.Arslan ile röportajımıza,herkesin ilgisini çekenkitabın ismiyle başladık“Kitabı nızın ismi nedenErgenekon’un Zirvesi?”Ergenekon’un Zirvesi aslındadevam bir kitap. BirinciHrant Dink OperasyonununŞifreleri kitabınındevamı olarak yaptığımbir kitap ve aslında serinintamamlayıcı kısmı. Çünkübirinci kitapta da ikincikitapta da anlattığım şey,Hrant Dink cinayeti, RahipSantoro cinayeti ve MalatyaZirve Yayınevi cinayetlerininaslında kendiliğindencinayetler olmadığıydı.Bize anlatıldığı gibi televizyondakitartışmalardanetkilenen milliyetçi gençlerin,çocukların durumdanvazife çıkarıp gidip cinayetişlemediklerini anlattım. Oyüzden Ergenekon’un Zirvesi,o serinin tamamlayı-


EYLÜL-EKİM 201219cı kitabı. Bu kitapların temel esprisi şu, bukitaplar cinayet öncesine bakıyor ve bu cinayetinnasıl hazırlandığına bakıyor.2003’ten itibaren Türkiye’de birpsikolojik harp uygulandı, o da nedir,misyonerlik tartışmaları özellikle ısıtıldı.Bu sefer ne yapıldı, din elden gidiyordiye yapıldı. Yani 2003’ten itibarenTürkiye’de bir misyonerlik rüzgârıestirildi. İşte benim bu iki kitabın ortaközelliği de bu Türkiye’yi 2007’ye götürensüreci anlatıyor. Bu cinayetler aslındabir sonuç, bu cinayetlerin bir öncesivar. Yani Ergenekon terör örgütününçok profesyonelce yaptığı operasyon, oyüzden Ergenekon zirvesi kitabın adı.Bu cinayetlerde size ne ilginç geldi?Yani bu işin Nirvanasına ulaşmışlar. Yaninasıl yapıyorlar bunlar, lise çağındakiçocuklar toplasanız, hayatında ne HrantDink’i okumuş ne Hıristiyanlığı bilen,misyonerliğin ne olduğunu bile bilmeyençocukları çok profesyonel şekilde örgütlüyorlar.Yani Rahip Santoro’yu vuran15 yaşındaki bir çocuk, Hrant Dink’i vuranOgün Samast daha 18 yaşına girmemiş.Yani şimdi o Zirve cinayeti işletilençocuklar ya bunlar lise öğrencisi, hayatındatavuk bile kesmemiş adamlar patır patıradam kesiyor ve saatlerce.Peki, son kitabınızın yazımı aşamasında neleryaşadınız?Böyle bir kitabı yazmak kolay bir çalışmadeğil. Tabii kitabı yazdıktan sonra da başınızdertten kurtulmuyor, davalar, tehditlerbirinci kitaptan sonra ölüm tehditlerigeldi. Şimdi bu kitaptan sonra da birsürü davalar oldu. Mesela Hrant Dinkkitabından sonra benim 10’dan fazla davamvar, adliye süreci hâlâ sürüyor. Bukitapla ilgili de başta Hurşit Tolon olmaküzere bir sürü insan dava açtı.Şöyle bir spekülasyon başlatıyorlarkitabı çürütmek isteyenler, “Ya bu bilgilerinereden buldun?” Burada iki tanetemel yanlış var. Bir kere bir gazeteciyebu bilgiyi nerden buldun diye birşey sorulmaz. Açıkça şunu söylüyorum,bunu yazdım da, “Bana her türlü bilgiyi,belgeyi sızdırabilirsiniz.” diye ilanediyorum. Ben belgeyi kimin gönderdiğinebakmam, belge doğru mu onabakarım. Ben tünel kazıp Genelkurmay’danevrak çalmıyorum ya da tünelkazıp emniyetten bilgi kaçırmıyorum.Bugün GazetesiAnkara TemsilcisiAdem Yavuz Arslan,2003 ile 2007 yıllarıarasında Türkiye’debaş gösteren ve birçokyapısına sızan derinyapılar hakkındaönemli çalışmalaraimza attı. Arslan’ınkaleme aldığı ‘BiErmeni Var’ ile‘Ergenekon’un Zirvesi’adlı iki kitabında ortayakoyduğu bilgileribelgeleriyle kamuoyunasunması çok sesgetirdi.Somut bir tehditten bahsetmek gerekirse?..Yani ölüm tehdidi geliyor. En başındaHrant Dink kitabından sonra 4 tane Kalaşnikofmermisi geldi. Çok profesyonelcebir operasyon olduğu net. Çünkübir yıl boyunca hem Cumhurbaşkanıtalimat verdi hem de bakanlıklar bu konuyael attılar ama bir yıl geçti üzerindenen ufak bir ipucu bulunamadı.Ergenekon’da gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?Operasyon boyutuyla bir şey yok, bundansonraki mesele yargılamaydı, mahkemebütün iddianameleri birleştirdi veartık yargılama belli bir sürece girdi. Şunugörmek lazım, kamuoyunda motivasyondüştü mü evet düştü, yani davaya ilgi, alakadüştü. Bu iki açıdan bir sonuç birisi şu;yani bu biraz normal, bu dünyada böyledir.Bir dava beş yıldır, on yıldır aynı motivasyondasürmez, yani ilk günkü motivasyondasürmez. İkincisi, Ergenekon sürecinebaştan muhalif olan medya baştanbu yana muhalif olan siyasi partiler zatenverileri çarpıtma konusunda ve meseleleritersinden anlatma konusunda son derecebaşarılı. Eski Genelkurmay Başkanı HilmiÖzkök, çok önemli bir ifade verdi amaCHP lideri çıktı dedi ki dava çökmüştür’.“Acaba Ergenekon davası konusundabir motivasyon kaybı mı oldu, bu davadanvaz mı geçiliyor, bu soruşturma buşekilde mi kalacak?” diye endişeler de var.Bu biraz normal, biraz da Ergenekon’unbaşarısı. Ergenekon karşı kampanyasındanhiç taviz vermedi bu zamana kadar.İlk gün “Ergenekon her yere kon” diyemanşet atanlar bugün de, “Ergenekon diyebir dava kalmamıştır, çökmüştür” diyekarşı kampanya sürdürüyorlar. Amasonuçta karşısında savcının çıkıp demeçvermesi gibi hakkı yok, şansı da yok. Ergenekonsürecinde gördüğümüz şey şu;sanıklar ve sanıkların yakınları, avukatlarımahkemeyi mahkemede değil, kamuoyundakazanmaya çalışıyorlar.Bu süreçte medya ayağını nerede durdu, şu anitibarıyla nerede?Ergenekon süreci dediğim gibi medyanınaçısından bir turnusol görevi de gördü.Olay başladığından bu yana bir kısımmedya mensupları tamamen muhalif yanibunu bir tasfiye operasyonu olarak göstermeyeçalıştı. Bırakın belgeleri, çıkan silahlarıbile bunlar tamamen polisin komplo-


20 EYLÜL-EKİM 2012RESİM: ORHAN NALINsudur falan diyenler çıktı. Yaniparmak izleri var, delillervar, görüntüler var, her şeyvar ama zaten bu isimler şahıslarınkendileri çıkıp ‘evet,biz bir darbe planlamıştık’deseler bile inanmayacaklar.Bir kısmı da gerçekten samimiolarak endişe ediyor yanişöyle endişe ediyor.Siz nasıl buluyorsunuz davalarınsüresini?Eskiden on yıl boyunca, otuzyıl süren davalar vardı. Benceuzamada bir problem yok.İtalya böyle bir davayı 12 yıldafalan bitirirdi, İspanya’dayıllar sürdü. <strong>Dünya</strong>nın başkaülkelerinde de bu tip davalaruzun sürer. Sanık çok, karmaşıkolaylar ve geri yapılanmayıdeşifre etmeye çalışıyorsunuz.Bu bir alacak verecekdavası değil, bu bir cinayetdavası değil.Size göre Ergenekon’daki kişilerinne kadarına ulaşılabildi?Ergenekon türü yapılar çokgüçlü ve gizli yapılar. Banakalırsa Ergenekon’un ancakkuyruğu yakalanmışdurumda. Ergenekon’ungerçek yapısı hâlâ diri,hâlâ güçlü. Bu güne kadaryapılan operasyonlar,Ergenekon’un operasyonayaklarına yönelik, yani sokaktasuikast timidir, olayçıkartan timlerdir, patlatacakçatlatacak timlerdir.Bence beyin yapısı ve maliyapısı hâlâ güçlü, beyinyapısı operasyon yeteneğiolan yapılar güçlü. Siniruçlarına ulaşıldı, ana damarlarıhâlâ duruyor. Ve buana damarlar o kadar güçlüana damarlar ki öyle birkaçoperasyonla bitecek anadamarlar değil.Başbakan, en son bir televizyonprogramında bu davalarla ilgiliolarak “Ergenekon ve Balyoz’ukimse hayal edebiliyor muydu?”diye sordu. Başbakan’ın bu açıklamasını,hükümetin hâlâ dikdurduğu ile mi açıklamak lazım?Eskiden Türkiye’de bir başçavuşatrafik cezası kesemiyordunuz.Yani bırakınbir generali, genelkurmaybaşkanını, ordu komutanlığıyapmış isimlerinyargılanabilmesini bunlarTürkiye’de on yıl önce hayalbile edilemiyordu. O açıdanTürkiye’de çok ciddi mesafealındı bunları da görmemezliktengelmemek lazımbir kere o kesin. Türkiye’devesayet sistemine karşı çokciddi mesafeler alındı. Çünkübugün Ergenekon gibiyapıların başarılı olamıyorolmasının temel faktörüşu: “Güçlü bir siyasi istikrarvar, iktidar var.” Yani siyasiistikrarsızlık olsa siyasiistikrarsızlığın olduğu andanitibaren Ergenekon gibiyapılar sel etkisi yapıyor, hemenbüyüyor gelişiyor amaşu anda bir siyasi iktidar olduğuiçin bu tip yapılara hayatartık kalmıyor.Başbakan’ın en son özellikle İlkerBaşbuğ için ‘tutuksuz yargılanmasınıisterdim’ sözünü nasıl değerlendirmekgerekiyor?Başbakan’ın mesai arkadaşıve daha önce görev yapmışbir genelkurmay başkanı.Zaten Başbakan’ın şunudemesini beklememek lazım;“Bu adamları tutukluyargılayın.” Başbakan’ın dediği,bir ilkesel hatırlatma, ilkeselhatırlatmanın da Başbakantarafından başka türlüsöylenmesini beklememeklazım. Yani şunu mubekleyeceğiz. “İyi oldu tutukladınız.”diyemez. Başbakan,bunu doğal olarak ilkeselsöyleyecek. Başbakan bugünekadar kim için tutukluyargılansın dedi ki, ben hatırlamıyorumbu adamı tutuklayın,böyle yargılayın diyebir şey söylemedi.


22 EYLÜL-EKİM 2012Pentagon <strong>TV</strong> sunar!SEAN DAVID HOBBShe Pentagon Channel, AmerikaTBirleşik Devletleri’nin hükümetve Millli Savunma Bakanlığı’nınThe PentagonChannel, askerî personelve aileleri içingenelkurmay vehükümet tarafındanfinanse edilen biraskeri televizyonkanalı.tek askerî televizyon kanalı.Kanal, askerî kamp ve istasyonlardabulunan askerî personel veaskerî personelin ailelerine Amerikaile ilgili haberleri ve bilgileriulaştırmak için kurulmuş bir televizyonkanalı.Kanalın hükümetin kendi yayınkanalı olarak resmi olarak finanseedilmesi dünya genelindeoldukça popüler hale gelmiş.Fakat bazı düşünceler arasında,kanalın hiçbir kâr amacı gütmemeksizinyayın yapması, ‘Tamamenhükümet ve Milli SavunmaBakanlığı tarafından finanseedilen bir kanal ne kadar popülerolabilir?’ sorusunu akla getiriyor.Bunun için Amerika BirleşikDevletleri’nde bir askerî televizyonkanalının varlığını anlatabilmekiçin öncelikle Amerika’dayayın ortamını anlamak gerekir.Amerika’nın kâr amacı güdenfarklı yayın şekilleri mevcuttur.CNN, HBO, NBC, CBS ve Foxgibi dev kanallar, kar amacı güdenyayın dünyasının geri kalanı içinörnek olarak gösterilebilir.İşin ilginç yanı, Amerika Birle-


EYLÜL-EKİM 201223şik Devletleri’ndeki kamuyayınları daha önce hiçbirzaman tamamen Amerikanhükümeti tarafındanfinanse edilmemişti. NationalPublic Radio (NPR – UlusalHalk Radyosu) veya Public BroadcastingService (PBS – Resmi YayınHizmetleri) gibi Amerikan yayınkurumları her zaman Amerikanhükümeti ve özel sektör tarafındanfinanse edilmişti. Ancak tamamenAmerikan hükümeti tarafından finanseedilen bir ulusal kanal olupolmadığını araştırdığımızda karşımızatek bir kanal çıkıyor: The PentagonChannel – Pentagon Kanalı.Pentagon Kanalı’nın Genel MüdürüBrian Natwich, Cihan MedyaHaber Dergisi’ne vermiş olduğuözel röportajında PentagonKanalı’nın Mayıs 2003 tarihindenbu yana yayında olduğunu söyledi.Kâr amacı gütmeyen bu kanal,Milli Savunma Bakanlığı tarafındanABD’de bulunan kabaca370 aktif askerîkamp, baz ve istasyonlardabulunanerkeklere ve kadınlaraAmerika ile ilgili haberlerive bilgileri ulaştırmak için kurulmuş.Şu anda günlük 3 milyonizleyicisi var.Natwich, askerlerin, destek personelinve asker ailelerinin yanındaPentagon Kanalı’nın başka bir izleyicikitlesi olduğunu da kabul etti.Kanalın izleyici kitlesinin mevcut vetahmin edilenden fazla olması Natwichiçin oldukça anlamlı.Özel kanallarda, kendi günlükprogramlarının haberlerinin kullanılmasıda kanalın iyi olduğunun


24 EYLÜL-EKİM 2012Pentagon Kanalı’nınhaberler ve özel içerikliprogramlarüzerinde odaklanmışolduğunun altınıçizen Natwich,yayınların haftanınyedi günü 24 saatücretsiz olarakwww.pentagonchannel.milsayfasındanizlenebileceğinibelirtti.büyük bir kanıtı oldu. Ancak kanalınGenel Müdürü Natwich, kullanılan haberlerinpaylaşılmasından dolayı hiçbirücret de almadığını belirterek, standartlarınıyüksek tutmaya devam edeceğinide kaydetti.Natwich, Pentagon Kanalı’nın haberlerve özel içerikli programlar üzerindeodaklanmış olduğunun altını çizdive Pentagon Kanalı’nın haftanın yedigünü, günde 24 saat ücretsiz olarakwww.pentagonchannel.mil sayfasındanizlenebileceğini belirtti.Şu da vurgulanmalıdır ki, bir kanala“The Pentagon Channel – PentagonKanalı” ismini verirken Amerikan kültürüaçısından iddialı bir duruş sergilenmişoluyor. “The Pentagon Channel – PentagonKanalı” ismi, kanalın süper güçlüAmerika Birleşik Devletleri Milli SavunmaBakanlığı tarafından finanse edildi.Pentagon binalarının sembolü farklılıkgösterdiği gibi dünya genelindende farklı tepkilerle karşılaştı. Amerikalılarınbüyük bir kısmı için dev beyazPentagon binaları korumanın, savunmanınve güvenliğin sembolü.İşte bu addan yola çıkarak verilen“Pentagon” ismi de “The PentagonChannel – (Pentagon Kanalı)” olarakPentagon’un mitini ve duygusunuAmerikalıların kalbinde ve beynindebirleştirdiğinin kanıtı.


26 EYLÜL-EKİM 2012Vesayet kurumunungüçlenmesini medya sağladıVEMRULLAH BAYRAKatan Gazetesi Ankara Temsilcisi BilalÇetin, asker-medya ilişkisinin 1960darbesiyle başladığını ve ondan sonrada hep devam ettiğini belirterek, “Vesayetkurumunun güçlenmesinde medyanın rolüçoktur.” dedi. Gazeteciliği yozlaştıranın koalisyondönemleri olduğuna dikkat çeken Çetin,günümüz iktidarının mesleğe ayar vermeyiçok sevdiğini ifade ediyor.Aydın Doğan’a kesilen vergi cezasındansonra otosansürün başladığını dile getirenÇetin, Türkiye’de “Acaba Genelkurmay nedüşünür?” kaygısının hep olduğuna dikkatçekiyor. 28 Şubat döneminde direkt bir baskıhissetmediğini vurgulayan Çetin, bir iki defagazetenin köşe yazarlarının yazılarından dolayıazar işittiğini söylüyor.12 Eylül iddianamesinin hazırlanmasınınen azından yüreğini serinlettiğinin altını çizenÇetin, Türk ordusunun kendi inisiyatifiyle darbeyaptığına ise inanmıyor. ABD’nin istemediği,onay vermediği bir darbeyi yapabilmesininçok zor olduğunu kaydediyor. Türkiye’nin 1960sonrasında darbelerle yüzleşemediği için her 10yılda bir daha darbe yaşadığını anlatan Çetin,1960 darbesinden sonra darbeyle yüzleşebilseydibunların yaşanmayacağını ifade ediyor.Asker-sivil ilişkileriyle ilgili ise Çetin,YAŞ toplantısında Başbakan’ın tek başınaoturduğu fotoğrafın çok önemli olduğunuve Türkiye’nin bu resmi saklaması gerektiğinibelirtiyor.Aydın Doğan’a kesilen vergi cezasından sonra otosansürünbaşladığını dile getiren Bilal Çetin,Türkiye’de “Acaba Genelkurmay ne düşünür?”kaygısının hep olduğuna dikkat çekiyor. 28 Şubatdöneminde direkt bir baskı hissetmediğini vurgulayanÇetin, bir iki defa gazetenin köşe yazarlarınınyazılarından dolayı azar işittiğini söylüyor.KIZIMLA ÇOĞU ZAMAN GÖRÜŞEMİYORDUMBilal Çetin, 1958 Bergama doğumlu; AnkaraÜniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulumezunu. Mesleğe 1979 yılında Türk HaberAjansı’nda başlayan Çetin, Rapor, YeniAsır, <strong>Dünya</strong>, Cumhuriyet gazetelerindeekonomi muhabirliği yaptı. Bir süre RadikalGazetesi’nde köşe yazarlığı yapan Çetin,Yeni Yüzyıl, Yeni Binyıl ve Sabah gazetelerindeAnkara temsilcisi ve köşe yazarıolarak görev aldı.Kurulduğundan bu yana VatanGazetesi’nin Ankara Temsilciliği görevini yürütenÇetin, evli ve bir çocuk babası. Gazeteci-


EYLÜL-EKİM 201227liği önüne geldiği için değil bilinçli tercihettiğini dile getiren Çetin’in eşi de çalıştığıgazetenin Ankara haber müdürü.Eşiyle aynı okulda tanıştıklarınıanlatan Çetin, aynı dönemde demesleğe başladıklarını ve çok uzunyıllar aynı işyerlerinde çalıştıklarınıifade ediyor. <strong>Zaman</strong> zaman farklıyerlerde çalıştıklarını ve rakip olduklarınıdile getiren Çetin, en büyükzorluğu ise kızlarının yaşadığınıbelirtiyor. “Eşim ona daha fazla zamanayırdı. Daha hızlı, gece gündüzmuhabirlik yaptığım dönemlerde aynıevde kalıyorduk ama ben kızımlaçoğu zaman görüşemiyordum. Sabahuyandığımda o okula gitmiş oluyordu.Akşam eve geldiğimde de o uyumuşoluyordu. O tür zorlukları var.”EN KEYİF ALDIĞIM DÖNEM ÖZAL DÖNEMİYDİ1980 öncesi, darbe sonrası da gazetecilikyaptığını anlatan Çetin, meslekteen keyif aldığı dönemin ise Özal dönemiolduğunu ifade ediyor. Bunun sebebinide ekonomi muhabirliği yapmasınabağlıyor. Çetin, “Özal’la ekonomi muhabirliğiyapmak ayrı bir keyif, ayrı birheyecandı.” diyor. AK Parti dönemindegazetecilik yapmanın biraz sıkıntılıolduğunu dile getiren Çetin, “Belki bu,değişimin yarattığı sıkıntıdan da kaynaklanıyorolabilir. Bir de bu dönemdeiktidar sahiplerinin de bizim mesleğimizebakışı çok farklı.” diyor.34 yıldır bu mesleği yaptığını ifadeeden Çetin, sıkıntının korkudan ziyadeanlayış değişikliğinden kaynaklandığınadikkat çekiyor. Çetin, şöyledevam ediyor: “Bu dönemde farklılıkşu: İktidar sahipleri bu dönemdebizim mesleğimize ayar vermeyiçok seviyorlar. Gazeteciliğin nasıl yapılacağını,hükümet adamları anlatıyorsürekli. ‘Böyle gazetecilik mi olur,şöyle yapacaksın’ şeklinde. Bu KenanEvren döneminde de vardı. Tabiiyanlış anlaşılmasın, darbe dönemindekigazetecilik elbette farklıydı.Ama o darbe dönemiydi, özgürlüklerinolmadığı bir dönemdi. Her gün iştebir generalin iki dudağının arasındakapattım diyor gazeteyi, 1 ay kapatıyor.Onun kurallarını da sen biliyorsun,ona göre konsey bildirimlerio çerçevede neye izin verilir neye izinverilmez. Öyle gazetecilik yapıyorsun.Bu dönemle onu kıyaslamak çokbüyük haksızlık olur. Bu dönemin defarklı kuralları var. Sansür demeyelimde öz denetim. Herkes kendi kendinidenetliyor. Korku havası yok desemyanlış anlaşılır.”KIRILMA NOKTASI, AYDIN DOĞAN’A VERGİCEZASI KESİLMESİKırılma noktasını Aydın Doğan’a kesilenvergi cezasında gören Çetin, “Ogrupta çalışan biri olarak, otosansürseben orada gördüm, yaşadım. Yapmakzorundasın. Eğer kızıyor da birbaşkan, hükümet, benim patronumabu kadar ağır ki izahı olmayan bir ceza.Yani bütün müesseseleri satsanızTürkiye’de “AcabaGenelkurmay nedüşünür?” kaygısınınhep olduğunu dilegetiren Çetin, bununbugün ayıplandığınıama o zamanlar ayıpolmadığını belirtiyor.28 Şubat’taki Türkiyeşartlarına bakmakgerektiğini ifade edenÇetin, Erbakan ilekoalisyon kurmanın odönem vatana ihanetleeşdeğer tutulduğunusöylüyor.da ödeyemezsiniz o cezayı. Bu çokağır bir cezalandırma, biz öyle algıladık.Ben bilmem, vergi kaçakçılığı varmıdır? O taraf beni çok ilgilendirmiyorama polemikler vardır; kamuyaaçık Başbakan’ın söyledikleri. Benimyazdığım yazıdan, bir haberden patronumunbu şekilde ağır bir cezaylakarşı karşıya kalmasını istemem. Benbunu da kimsenin isteyeceğini zannetmem.Öyle bir talihsiz dönemdir.”diye konuşuyor.Gazeteciliğin eskiden çok iyi yapıldığını,şimdi ise kötü olduğunu söylemeninde mümkün olmadığının altınıçizen Çetin, basının yapılanması vekurgulanmasında Cumhuriyet’in ilk yıllarındanitibaren sorunlar olduğunu ifadeediyor.Medya sektörünün siyasal iktidarlarlahep içli dışlı olduğuna dikkatçeken Çetin, dönem dönem birtakımalışveriş içinde olunduğunu belirtiyor.Basının hükümetler üzerindebaskı kurma girişimleri olduğu gibihükümetin de basını kullandığını dilegetiren Çetin, herkesin kendi işiniyapması gerektiğini vurguluyor.GAZETECİLİĞİ YOZLAŞTIRAN, KOALİSYON DÖ-NEMLERİDİRGazeteciliği yozlaştıranın koalisyon dönemleriolduğuna dikkat çeken Çetin,şöyle devam ediyor: “Koalisyonun birkanadıyla iyi ilişkiler içinde oluyorsun.Bu, haber almak için muhabir açısındanda geçerli, varsa eğer gazetecilik dışı işleritakip eden varsa eğer gazete patronuonun içinde geçerli. Bir tarafla ilişkilikarşılıklı alışverişe döndürülmüş bir ilişki.Yol bilgisidir. Vardı yaşandı bu koalisyonlardöneminde.”Türkiye’de “Acaba Genelkurmayne düşünür?” kaygısının hep olduğunudile getiren Çetin, bunun bugünayıplandığını ama o zamanlar ayıpolmadığını belirtiyor. 28 Şubat’takiTürkiye şartlarına bakmak gerektiğiniifade eden Çetin, Erbakan ile koalisyonkurmanın o dönem vatana ihanetleeşdeğer tutulduğunu söylüyor.Karşılıklı birbirini gaza getirme olayıyaşandığını anlatan Çetin, bütünbunların askere yansımamış olmasınınmümkün olmadığını kaydediyor.O dönem “İsminin açıklanmasınıistemeyen bir komutan” şeklinde haberleryapıldığını anlatan Çetin, normaldeböyle gazeteciliğin olmamasıgerektiğini ancak bunların yapıldığınıifade ediyor. Günümüzde ise “İsmininaçıklanmasını istemeyen kabinedekiyetkili, bir bakan” diye haberler yapıldığınıhatırlatan Çetin, bunu anlamaktazorlandığını vurguluyor. Çetin, Batılıanlamda gazetecilikte pek çok yanlışlarınınolduğunu dile getiriyor.KÖŞE YAZARLARINDAN DOLAYI AZAR İŞİTTİM28 Şubat döneminde Yeni YüzyılGazetesi’nin Ankara temsilcisi olduğunuhatırlatan Çetin, askerdendirekt bir baskı hissetmediğini belirtiyor.O dönem haber kaynağına


28 EYLÜL-EKİM 2012ulaşmakta zorlandığını anlatan Çetin,bir iki defa gazetenin köşe yazarlarınınyazılarından dolayı azar işittiğinisöylüyor. “Deyim yerindeyse generalaradı, baya bir fırçaladı. ‘Vatanhainliğidir’ türü şeyler söyledi. Nerdenbileyim ben. Yazarlar için beniaramazlar pek, patronu ararlar. Odönem Sabah grubunun CEO’su olanıarayıp, onu fırçalıyordu. Biliyorum,onun birkaç defa azar işittiğini.”Çetin, şöyle devam etti: “Bizimo dönemde bir muhabirimiz vardı,TSK’ya bakıyordu, Kemal Yurteri. ŞimdiN<strong>TV</strong>’de. Çok iyi bir muhabirdi, çokbaşarılıydı, çok iyi haber alırdı. Onunlailgili yaşadığım bir şey vardır. Bana direktgelmedi de gazeteye dolaylı bir şekilde.Nedense onu sevmemişler, çokiyi haber yapıyordu. 28 Şubat’ın olacağınıda söylemişti. Cesaret edip böylebir şey olacağını büyütemedik. AmaKemal Yurteri ilk haber alan. Neyin nasılolacağını detaylı bir şekilde getirmişti.Dolaylı bir şekilde gazetenin iş yönetimi,onun işten atılmasıyla ilgili bir şeydemişti ama atmadım. Onu sakladım.Bir süre onun imzasıyla haber verilmedi.Böyle bir sıkıntı vardı.”Eskiye göre meslekte olumlu yöndedeğişim de yaşandığını ifade eden Çetin,bazı olumsuzlukların da yerleşmeyeDarbelerlehesaplaşmanın yolununaçılmasını çokönemsediğinin altınıçizen Çetin, darbelerleyüzleşmeyiTürkiye açısındançok önemsediğinibelirtiyor.başladığını belirtiyor. Asker-medya ilişkisinin1960 darbesiyle başladığını ve ondansonra da hep devam ettiğini dile getirenÇetin, vesayet kurumunun güçlenmesindemedyanın rolünün çok olduğunuvurguluyor. Darbe sonrası gazetecilerinbirtakım haklar aldığını anlatan Çetin,halkın Türk askerine karşı ayrı bir hassasiyeti;askerin de Cumhuriyet’e karşı ayrıbir hassasiyeti bulunduğunu ifade ediyor.Askerin Cumhuriyet’i kendisininkurduğunu düşündüğünü dile getirenÇetin, bu sebeple Cumhuriyet’i süreklitehlikede gördüğünü belirtiyor. Komünizm,irtica, bölücülük gibi sürekli tehlikelergörüldüğünü vurgulayan Çetin,Türkiye’de güvenliğin polise ve askerehavale edildiğini belirterek, gazetecilerinhaber yaparken bunları düşünmekzorunda kaldığını vurguluyor.Darbelerle hesaplaşmanın yolununaçılmasını çok önemsediğinin altını çizenÇetin, ama izlenen yol ve yönteminyanlışlıklarını anlatıyor. Böyle hesaplaşmaolmayacağını, bunun kin gütme olduğunusavunan Çetin, darbelerle yüzleşmeyiTürkiye açısından çok önemsediğinibelirtiyor.Türkiye 1960 sonrasında darbelerleyüzleşemediği için her 10 yılda birbir daha darbe yaşadığını anlatan Çetin,1960 darbesinden sonra onu yapabilseydibunların yaşanmayacağını ifadeediyor. O günün şartlarında bu hesaplaşmanınyapılıp yapılmayacağının ayrıbir konu olduğuna dikkat çeken Çetin,yıllarca darbeyle devirdikleri, başbakanınıastıkları bir siyasi harekete 27 Mayıs’ıbayram diye kutlattıklarını hatırlatıyor.Demokrasinin kolay bir şey olmadığınınaltını çizen Çetin, “Benim çevremdepek çok insan, Adalet ve KalkınmaPartisi’ne ‘irticaya asker izin vermez nasılolsa’ diyerek oy veriyordu. Yani Adaletve Kalkınma Partisi’ni tehlikeli buluyordu.Asker nasıl olsa var, askeriye nasılolsa izin vermez. Türkiye’nin gerçeği bu.Hoşumuza gitmeyebilir ama böyle. Darbelerde öyleydi.” şeklinde konuşuyor.12 EYLÜL İDDİANAMESİ YÜREĞİMİ SERİNLETTİMeclis’te darbe komisyonunun kurulmasınında önemli olduğunu vurgulayanÇetin, yöntemde bazı sıkıntılar bulunduğunuifade ediyor. “12 Eylül demantıken yargılansın, yargılanmasınama benim en azından yüreğimi serinletmiştir.O mahkeme yargılamıştır,yargılamamıştır. İddianamenin kaydageçmesi önemli.” diyen Çetin, geçmişteyaşanan birçok olayın kayda geçmesininönemli olduğunu belirtiyor.Kimin sorumluluğu varsa hesapvermesi gerektiğini dile getiren Çetin,ancak önüne gelen herkesi tutuklamanında doğru olmadığını ifade ediyor.“28 Şubat suçsa, 15 yıldır cumhuriyetsavcıları neredeydi?” diye soran Çetin,“Evet, suç mu işlemişler, yargılansınlar.Suçları sabit olsun, illa tutuklu yargılamaacaba şart mıdır, o insanları özgürlüklerindenalıkoymak?” diyor.


30 EYLÜL-EKİM 2012İLLÜSTRASYON: ORHAN NALINTürk ordusununkendi inisiyatifiyledarbe yapmışolabileceğine ihtimalvermediğininaltını çizen Çetin,ABD’nin istemediği,onay vermediğibir darbeyiyapabilmesininçok zor olduğunadikkat çekiyor.Yargılamanın hesaplaşmadan çokbir cezalandırma yöntemi haline dönüştüğünüdile getiren Çetin, 28 Şubatpost-modern darbenin sermaye tarafındanyaptırıldığı görüşüne ise katılmıyor.Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcıgibi davalar konusunda da Çetin, “Benşuna inanırım: Yapılan bir işin mantığauygun olması, ikincisi vicdanlarauygun olması lazım.” karşılığını veriyor.Birtakım mantıksızlıklar gördüğünüanlatan Çetin, soruşturma niye yapılıyordiyenlerden olmadığını belirterekbir an önce aydınlatılmasını istiyor.Çetin, şöyle devam ediyor: “Birtakıminsanlar suç mu işlemişler yoksa ayıp birşeyler mi yapmışlar? Ben orada tahminediyorum bazı insanlar, bana göre çokutanç duyacağı işler yapmış olabilirler.Tabii buna karar verecek olan mahkeme.Olayı çok önemsiyorum, aynı mantık Ergenekonveya Türkiye’nin darbe süreçlerindenarınması Türkiye’nin demokrasininkurumsallaşması ama biz bir şeyiyapmaya çalışırken iyi yaparken başka birşeyi bozmayalım. Hukuk algısını, yargıyaolan güveni ya zaten bunlar kötü adamlarhukuku biraz esneterek de olsa bunlarıbir cezalandıralım ama diğer tarafı düzeltelimdersek bu geçmişte darbecininyaptığından çok farklı bir şey olmaz.”Medyanın iktidar nerdeyse, güçnerdeyse orada olduğunu dile getirenÇetin, medya marifetiyle insanlarınmahkûm edildiğini belirtiyor.ORDUNUN KENDİ İNİSİYATİFİ İLE DARBE YAP-TIĞINA İHTİMAL VERMEMTürk ordusunun kendi inisiyatifiyledarbe yapmış olabileceğine ihtimal vermediğininaltını çizen Çetin, ABD’ninistemediği, onay vermediği bir darbeyiyapabilmesinin çok zor olduğuna dikkatçekiyor. Medyanın darbelerde teşvikedici bir rol oynadığını vurgulayanÇetin, bundan sonra oynayabileceğinidüşünmediğini ifade ediyor.Özellikle 7-8 senedir darbelerin konuşulmasınıbile doğru bulmadığını dile getirenÇetin, “Darbe konusunu bırakın, artıkunutalım bunu, biz demokrasiyiz.” diyor.Asker-sivil ilişkilerinin mevcut durumuylailgili ise Çetin, “Bence iyi biryerde. İlk geçen yıl, televizyon izlerkengördüm. Genelkurmay Başkanı masabaşında şûra toplantısında, Başbakantek başına Genelkurmay Başkanı orada.Bu resim çok önemlidir. Türkiye,bu resmi tek tek saklasın. Olması gerekennokta odur, siyasi otoritedir. Yaniorada siyasi otorite askerî otoriteyle rolpaylaşıyor. Başbakan’ın yanında oturuyorGenelkurmay Başkanı. Daha iyigidilecek yer yok mu; var. Bence kesinlikleMilli Savunma Bakanlığı’na bağlıolması lazım. Genelkurmay başkanıhâlâ bakanlar üstü başbakan yardımcılarınınönünde protokol olarak. Hayır,efendim ne demek yani dışişleri müsteşarınerede oturuyorsa genelkurmaybaşkanı da orada oturmalı. Burada güvenlikpolitikasını ihale etmişsin, sizkarışmıyorsunuz. Askere de o kadarçok yetki, sorumluluk vermişsiniz kigeçmişte. Belki onlara da yanlış yaptıransiyasetçi oldu orada. Hükümet hiçkarışmaz, sen ne yaparsan yap, bir bölgeyivermişsin, o öyle gider. 30 senedirdemek öyle bir de düzelmiyor, bunuda görmüş oldular.” diye konuşuyor.


Öretmenler Müjde!Coku Yaynlarndan büyük hizmet artk tüm kitaplar akll tahtaya uyumlu vedersler usb bellek ile öretmenlerimize hediye...8 GBSevgili öretmenler ilkokuldan lise e son snfa kadar bütün b dersleri içerenakll tahtaya uyumlu ücretsiz flash h disklerimizi d imizi bayilerimizden teminedebilirsiniz./CoskuYayinlari/Cosku_Yayinlari


32 EYLÜL-EKİM 2012Türkiye, <strong>Zaman</strong>’ı ‘izlemeyi’ sevdiGazeteyi okumanın yanında ‘izleme’imkânı da sağlayan ‘Dijital<strong>Zaman</strong>’ kamuoyundanbüyük ilgi gördü.Uygulama, ilk iki günde App StoreTR’deki ‘haber’ kategorisinde ilk sırayayerleşti. Genel sıralamada ise üçüncüoldu. Dijital <strong>Zaman</strong>, kullanıcı puanlamasındada 5 üzerinden 4,8 yıldızaldı. Uygulamayı mobil cihazlarına indirenbinlerce kullanıcı, memnuniyetve beğenilerini ‘dijitalzaman’ etiketiylesosyal medya üzerinden paylaştı.Yazılı basını dijitale dönüştüren buyepyeni teknolojiyi kullanmaya başlamakisteyenler, ‘Dijital <strong>Zaman</strong>’ı iPhone,Android yazılımlı telefonları ve tabletlerineücretsiz olarak yüklüyor. App Store veAndroid Market’ten uygulamayı indirenler,<strong>Zaman</strong>’ın haberlerini ya da film fragmanlarınıgörüntülü olarak izleyebiliyor.Uygulama açıldığında telefon veyatabletlerinin kamera kadrajına, üzerinde‘DZ ikonu’ bulunan haber ya dafotoğrafını alanlar okudukları metningörüntülerine de anında ulaşabiliyor.Görüntünün gazeteden kopmamasınıisteyenler, ekranlarına çift tıkladığındavideoyu tam ekran olarak ayrı bir yerdeseyredebiliyor.


EYLÜL-EKİM 201233YAZI DENİZ ERGÜREL-Dijital <strong>Zaman</strong>, kâğıda basılmışgazeteyi görüntülühale getiren akıllı telefonuygulaması. ZenginleştirilmişGerçek (Augmented Reality)teknolojisini kullanan bu uygulama,önceden tanımlanmış bir fotoğrafıtanıyıp haberin videosunu oynatıyor.Böylece okuyucular haberleri daha detaylıbir şekilde takip edebiliyorlar.Gazete okuma deneyimini bambaşkabir boyuta getiren bu uygulamareklamlarda da kullanılabiliyor. Bu uygulamayardımıyla okuyucular, gazetedereklamı çıkan bir ürünü veya hizmetidaha yakından tanıyabilir veyasanal ortamda ürünü deneyebilirler.Dijital <strong>Zaman</strong> uygulamasının bu yönüylereklamverenlerin de dikkatiniçekeceğine hiç kuşku yok.Sanki bir bilimkurgu filminin sahnesindegazete okuyormuşsunuz hissiniveren bu uygulama iPhone, iPad, iPodTouch ve Android cihazlarda kullanılabiliyor.Uygulama tamamen ücretsiz.E-Posta: ergurel.deniz@gmail.comBlog: http://medyaglob.comTwitter: @denizergurelNasıl kullanılır?1Dijital <strong>Zaman</strong>'ı ücretsiz olarakcihazınıza indirin. Uygulamanınhem Apple hem de Android cihazlariçin geliştirilmiş versiyonları var:iPad, iPhone ve iPod Touch kullanıcılarıiçin App Store linki:http://bit.ly/dzamaniosAndroid telefon veya tablet kullanıcılarıiçin Google Playstore linki:http://bit.ly/dzamana2Dijital <strong>Zaman</strong> uygulamasınıkullanacağınız cihazın interneterişimine açık olduğundanemin olun.3Uygulamayı açın ve gazetedeDZ ikonu bulunan fotoğraflaracihazınızın kamerasını yöneltin.Videoların boyutları değişebileceğindeninternet kotasıkıntısı yaşamayacağınızdanemin olmalısınız.Dijital <strong>Zaman</strong> uygulaması gazetedekifotoğrafı tanıma-4ya başladığı anda ekranda "Loading"ibaresi belirecektir. İnternethızınıza bağlı olarak video veyaanimasyon ekranınıza yüklenir.Yüklenen görüntüyü isterseniz5 DZ ikonunun bulunduğu ve fotoğrafınyer aldığı sayfa üzerinde izleyebilirsiniz.Bu durumda cep telefonunuzunkamerasını fotoğraf üzerindesabit tutmanız gerekiyor. Telefonkamerasını fotoğrafın üzerindençektiğiniz anda ise görüntü kaybolur.6Eğer cihazınızı gazete üzerindesabit tutmak istemiyorsanızçıkan görüntüye çift tıklayın; görüntütam ekran haline gelecektir.Bu durumda cihazınızı gazetedenuzaklaştırsanız bile görüntüyü izlemeyedevam edebilirsiniz.


34 EYLÜL-EKİM 2012“Türk solunun birkesimi PKK şiddetinimeşru görüyor”KÖKSAL AKPINAR / HAKAN İNCE8 kuşağının hatırı sayılır isimlerindenbiri olan gazeteci-yazar Oral6Çalışlar ile yakın tarih yolculuğunaçıktık. Önce çocukluğundan başladı“50’li yıllarda sürekliyolculuk, sırasıyla üniversite yılları, darbeler,gazetecilik hayatı, 28 Şubat ve günümüzpolitik meseleleriyle devam etti.Bütün bunların yanında sol’un hangievrelerden geçtiğini Cihan Medya HaberDergisi’ne anlatan Çalışlar, “Türk solununşiddetle hâlâ hesaplaşmadığı” görüşünde.Şiddettin günümüzde de devamettiğini ise “Türk solu PKK şiddetinimeşru görüyor.” sözüyle tespit ediyor.Tarsus Amerikan Koleji’ni bitiren Oral Çalışlar nasılbir ailede yetişti?Ortaokulu Tarsus Amerikan Koleji’ndeokudum. Liseyi ise Tarsus Lisesi’nde bitirdim.O yıllarda Tarsus’un yüzde 30’uArap’tı. Arapların yanı sıra Giritlilerin,Afganlıların, Acemler(İranlılar)in mahallelerivardı. Türkmen Alevi köyleri vardı.Şehirde yoğun bir Alevi nüfus yaşıyordu.Ovaya yerleşen Kürtler köyler kurmuşlardı.Ova tam anlamıyla kozmopolitti.Ermeniler çok az kalmıştı. Çünkü tehcirile gönderilmişlerdi. Böylesine kültürelaçıdan zengin bir ortamda yetiştim.seçim kaybeden taraftaolan bir ailedeyetiştim. Bugün AKParti’ye gösterilen oaşırı tepkinin gerekçelerininbenzer argümanlarile aynen ogün de gösterildiğinişimdi daha iyi hissediyorum.27 Mayısoldu, DemokratPartilileri içeri attılar.Radyolarda ‘YassıadaSaati’ni dinliyorduk.Sonunda 15’inin idamınakarar verildi.”Hem hümanizmi, hem özgürlükleri hemde demokrasiyi benimsememde bu zenginortamın etkili olduğunu düşünüyorum.Babam Kemalist kuşağın insanıydı.Dedem El-Ezher’de okumuş DemokratPartili. Babam CHP ilçe yönetiminde,annem ise kadınlar kolu yöneticiliği yapıyor.1960’lara kadar böyle geldik.Yani sürekli seçim kaybeden taraftaydınız!..Doğru!.. 50’li yıllarda sürekli seçim kaybedentarafta olan bir ailede yetiştim. BugünAK Parti’ye gösterilen o aşırı tepkiningerekçelerinin benzer argümanlarile aynen o gün de gösterildiğini şimdidaha iyi hissediyorum. 27 Mayıs oldu,Demokrat Partilileri içeri attılar. Radyolarda‘Yassıada Saati’ni dinliyorduk.Sonunda 15’inin idamına karar verildi.Sabah bir kalktık, idam cezası üçe düşmüş.14 yaşındaydım o zaman. Çocukkafamla çok üzülmüştüm, ‘Neden 15 kişiidam edilmiyor?’ diye. Sonra ben buüzüntümü annemle paylaştım. Annemde Menderes’lerin idam edilmesine çoküzüldüğünü söyledi. Hatta bu üzüntüsünüispat etmek için ‘İdam edildiği günküçıkan gazeteleri acı bir hatıra olarak saklıyorum’dedi. Yatağın altından çıkardı,bana gösterdi.


EYLÜL-EKİM 20123515 kişinin idam edilmemesine üzgünlüğünüz hayatınızınhangi döneminde sizi çarptı?Deniz’ler 12 Mart 1971 askerî darbesindeidam ile yargılanmaya başlayınca!..Bir askerî darbeye muhatap olduğumuzdahapislere düşüp, idamla yargılandığımızdönemde Menderes’lere olan tavrımbeni fena çarptı. Yargılanmaya başlayınca,siyasette idamın ne demek olduğunukendi hayatımızda kavrayarak öğrendik.Ben Deniz’ler idama giderken, idamın nekadar vahşi ve insanlık dışı bir şey olduğunuo zaman anladığımı hissediyorum.Türkiye’deki 68 kuşağı Avrupa’nın aksine neden şiddetsarmalına sürüklendi?İlk başta burada da özgürlük ile başladıgösteriler. Mesela üniversitedeki ilk slogan“sağ-sol yok, boykot var”dı. 1968 bildirilerimizdekiilk çıkış tamamen siyaset üstüydü.Batı solu, ise bizden ilerdeydi. Macaristanve Çekoslovakya işgalleri nedeniyleStalinizm ile ciddi bir hesaplaşma içine girmişti.Biz Stalin’in ne olduğunu yeni öğreniyorduk.Batı’da 60’ların ortalarından itibarenAvrupa komünizmi diye bir güçlüsiyasi farklılık oluşmuştu. Fransız, İtalyankomünist Partisi gibi büyük partiler Sovyetlerekafa tutuyor ve Avrupa komünizminisavunuyordu. Bunların ne farkındayızne de tartışacak durumdayız. Ayrıca bizKemalizm’den geçtik sosyalizme. Avrupasosyalist ve komünistlerinin böyle bir dertleriyoktu. Bunun yanında bizim eğitimimizçok ırkçı ve militarist. Gözünü açıyorsun“Türk’üm, doğruyum” diye başlıyorsun.Ondan sonra akıl almaz militarist şekildedevrim tarihi okuyorsun. Devrim tarihlerifalan yalan. Herkese ‘yoktan bir moderndevlet yarattık’ diye öğretiyorlar. Oysa1900’lerde bile hâlâ dünya çapında büyükzengin Osmanlı İmparatorluğu’nunmirasçısısın. Yerine kabız tamamen dogmatikkalıplar içindeki ideolojiyle yeni birTürkiye yaratmaya çalışıyorsun. Bu yeniTürkiye’nin yaratılması eğitimi, bütünokullarda sürdürülüyor hâlâ. Nedir bu tekçieğitim? Tek bayrak, tek adam, tek din,tek mezhep sopayla devam ediyor. TayyipErdoğan’ın aldığı eğitim ile benim aldığımeğitim aynı. O da Kemalist eğitimi alırken‘Türk’üm, doğruyum’ diye bağırdı sabahları.O da Cumhuriyet tarihini yanlış okuduve bence hâlâ yanlış biliyor.Lozan ile ilgili bile daha yeni yeni birçok şeyi öğreniyoruz!..Evet doğru!.. Lozan mesela aslında sonderece pozitif hükümleri de olan bir sözleşme.O anlaşmayı bile biz yanlış anladık.Kemalistler kendilerine göre bir Lozanuyduruyor. O Lozan yok halbuki. Azınlıklarve Kürtler ile ilgili bir sürü hak var orada.Ama onları bile yok saymış, kabul etmemiş.Bu açılardan bakıldığında gördüğümüzeğitim nedeniyle otomatikmaneğitimli insanlar, Türkiye’nin en cahil insanlarıolarak ortaya çıkıyor. En çok tepkigösterdiğim de üniversite profesörleri.Siyasi konularda konuşmaya başladıklarızaman dünyanın en cahili olduklarını hissediyorum.Jeoloji profesörü “Atatürk olmasaydıbiz olmazdık” diyebiliyor. Sen nebiliyorsun kardeşim? Toprağı biliyorsun.Konuşma bu konuda. Herkes ‘Koca profesör,bu da bilmez ise kim bilecek’ diyeinanıyor. Ama adam baştan aşağı cahil!..Ülkücülerin fonksiyonu ne oldu o dönem?Biz anti Amerikan, anti Batı bir mücadeleyürütürken ülkücüler, İslamcılar esasolarak Batı yanlısı iktidarların destekçisihaline geldiler ve onlara payanda oldular,onlar tarafından kullanıldılar. O yıllardaiktidarlar, İslami kesimi ve ülkücüleriAmerikan aleyhtarı gösteriler yapanbizlerin üzerine sürdü. Mitingleri, gösterileribastılar. Bizi de Sovyet tarafı kullanmışolabilir, büyük bir ihtimalle. Sağcılarındurduğu yer o yıllarda pek parlak değildi.Sonuç olarak Demirel, Türkeş neredençıktı? Erbakan’ın devletçiliği neredençıktı? Erbakan çok devletçi, milliyetçibir insandı. Kıbrıs Harekâtı’nın, Kıbrıs’ınbaşımıza sarılmasının en önemli sorumlularındanbirisi Necmettin Erbakan’dır.Ecevit ile hapis yattığımızda çok konuştum.Ecevit, ‘İki üç defa çözüm noktasınageldim. Erbakan elimi tuttu, korkuttubeni’ demiştir. Doğrudur o. ‘Maraş’ı veripanlaşıyordum Rumlar ile Erbakan taşkoydu’ dedi. Bu konuyu Bülent Ecevit’tenbirebir dinledim ve yazdım.Deniz Gezmiş ile aranızda ne zaman kopuş yaşadınız?10 Kasım yürüyüşü sırasında. Çorum’daAlaca diye bir ilçe var. Kemalist bir kaymakamgelmiş oraya. Atatürk büstü yaptırmışcaminin önüne. Oradaki dindarlarda ‘caminin önüne bunu yaptırmakyanlıştır, koyma buraya’ derken şehirdebir kargaşa çıkmış. Tereddüt ettik, ‘Şehirgericidir, şimdi üstümüze saldırır’ diye.Çünkü sokakta yürüyorsun nereye gittiğinibilmeden. Sonunda Alaca’ya girmeyekarar verdik. ‘Halk bize saldıracak’ diyekorku içinde giriyoruz Alaca’ya. Fakatşehir içinde gerginlik olunca karşı grup‘gençlerimiz geliyor’ diye bizi karşılamayageldi. Bir alkış koptu. O sırada MülkiyeMarşı’nı söylemeye başladık. Bir baktımDeniz otobüsün içine dönmüş, sakinsakin oturuyor. O sahneyi hiç unutmuyorum.‘Propaganda yapıyoruz, halkaanlatıyoruz, gel’ dedim. ‘Bu propagandanınbir önemi yok, esas olan silahlı propagandadır’dedi. Deniz, kafaya koymuşsilahlı ayaklanmayı. O zaman kopmayabaşladım ve irkildim orada.‘İŞÇİ PARTİLİLER YASAL ZEMİNİ TERCİH ETTİ, BİZ Sİ-LAHLI AYAKLANMAYI’68 kuşağının şiddet eylemleriyle yıkmaya çalıştığısistem; seçimle işbaşına gelen bir Meclis’e dayanandemokratik yapıyı hedef almıyor muydu sonuçta?Kesinlikle!.. O zaman TİP, 65 seçimlerinde15 milletvekiliyle Meclis’e girmiş.Sosyalist, çok da başarılı bir parti!.. Bizimnormal olarak o partiyi desteklememiz, oparti üzerinden siyaset yapmamız lazımdı.Bu yolu tercih etmedik. İşçi Partililer obakımdan bizden çok daha gerçekçi vedoğru bir çizgi izledi. Onlar yasal mücadeleyi,meşru mücadeleyi temel alırken,biz halk savaşı, silahlı ayaklanma, gerillasavaşı, bunlarla uğraştık.Gençlik içindeki kıpırdanmalara medyanın etkisinasıldı?Bir darbecilik hep medyanın içinde vardı.Esas Akşam Gazetesi ‘sol’un gazete-


36 EYLÜL-EKİM 2012siydi. İlhami Soysal Ankara temsilcisiydi.Çetin Altan’lar, Aziz Nesin’ler bütün oekip orada yazıyordu. İlhami Soysal darbeciydi.Sonra kendisi bunun hata olduğunusöyledi. Bir de Devrim Dergisi vardı.Bu dergiyle bizim çok da bir ilgimizyoktu. Medyanın cephe içinde daha fazlaetkisi vardı. İlhan Selçuk, Çetin Altan,o zamanki gençliğin idolleriydi. Sosyalizminsözcüleri, savunucularıydı. Çetin Altan,İlhan Selçuk hemen hemen eşitti bizimgözümüzde. İlhan Selçuk, daha çoksükunet tavsiye ederdi. Ateşli olduğumuziçin onları yeteri kadar dinamik görmüyorduk.Onlar bizi ‘Yapmayın, etmeyin,çocuklar dikkat edin’ diye uyarıyordu.68 kuşağının bazı çevrelerin iktidar hesapları için yada cuntacıların iktidar hesapları için bir figüran olarakkullanıldığı tespitine katılıyor musunuz?Tamamen katılmıyorum. Evet kullanılanlaroldu. Bizzat kendileri darbeci olanarkadaşlarımız oldu. Onlar gittiler, darbeciekiple işbirliği yaptı. Deniz Gezmişve Mahir Çayan’ın da cuntacılar ile temaslarıvardı. Fakat bu ilişki karşılıklı birilişkiydi. ‘Silahlı mücadeleyi darbecilerdenaldığımız destek ile yürütürüz’ diyedüşünüyorlardı ama darbeci değillerdi.‘68 kuşağı toptan darbeciliğin malzemesiydi’tezi doğru değil. Ama 68 kuşağıiçinden etkili bir kesim darbeci oldu. Darbecilerile işbirliği yaptı. Onlar da zatenbundan yargılandı. Bizim darbecilik ileilişkimize dair adımız hiçbir yerde çıkmadı.İdeolojik olarak Mahir ve Deniz, Kemalistideolojiye daha yatkın bir savunmaçizgisi izledi.68 kuşağı sahte birefsaneydi’ fikrinekatılmıyorum. Sonuçolarak Türkiye’deönemli bir gençlikisyanı oldu. 68 kuşağınıbu kadar çok nefretbir şekilde değerlendirmeyigerçekçigörmüyorum.Hatalara yönelik eleştiriise ben de eleştiriyorum,onun bir parçasıyım.Halil Berktay’ın “Kanlı 1 Mayıs solcularınişiydi”, Hadi Uluengin’in, “68kuşağı sahte bir efsane” çıkışı. Nedersiniz, sol tarihiyle mi yüzleşiyor?68 kuşağı sahte bir efsaneydifikrine katılmıyorum. Sonuçolarak Türkiye’de önemli birgençlik isyanı oldu. 68 kuşağınıbu kadar çok nefret birşekilde değerlendirmeyi gerçekçigörmüyorum. Hatalara yönelikeleştiri ise ben de eleştiriyorum,onun bir parçasıyım. Türk solununşiddetle hesaplaşabilmesi,kolay değil. Hâlâ solun önemlibir bölümü şiddeti bir çözümyolu, devrim yolu olarak görebiliyor.Halil Berktay’ın o konudakieleştirilerine katılıyorum. Hem 1Mayıs olsun hem Türk solunun şiddetleolan ilişkisi olsun hâlâ çözülmemiş birkonudur. Hâlâ geçmişi bir efsane olarakşiddetiyle birlikte savunmayı sürdüren birekip var. Bu tehlikeli ve yanlış!.. Çünküşiddet sonunda halk savaşı oluyor. Şiddetyerine daha demokratik mücadele metotlarıylamuhalefet edilseydi, bugün Türkiyebaşka bir yerde olabilirdi. Halil Berktay’ıeleştiren, değer verdiğim arkadaşlarımdanbiri yazısında diyor ki; “Türk solununşiddet ile ilişkisi kalmadı” ya nasıl kalmadı?Türk solu PKK şiddetini meşru görüyor.Darbecilik şiddet değil mi? Darbeciliğihâlâ savunan, bir sol kesim var. O nedenleben Türk solunun şiddetle ilişkisinin bittiği,hiçbir alakası kalmadığı teorisini doğrubulmuyorum. Hâlâ PKK şiddetini eleştirmiyorsanveya PKK şiddetini meşru görüyorsan,baş düşman gördüğün AK Parti’yidevirmek için ‘darbecilik de iyidir’ diyorsan.Bu şiddettir. 12 Eylül’e giderken çatışmaortamında bizzat sağ sol çatışması diyebildiğimiz şiddet döneminin bir aleti olduğumuzve darbeye giderken bu işi fark etmemişolmamız da, ciddi hataydı.‘KÜTÜB-İ SİTTE’Yİ SATIR SATIR BİLİRİM’O yıllarda ne okuyordunuz?Daha çok Marksist klasikleri okuyorduk.Lenin, Stalin, Mao onları okuyorduk. ‘VeÇeliğe Su Verildi’, ‘Gazap Üzümleri’, ‘DemirÖkçe’, ‘Paris Düşerken’ başucu kitaplarımızdı.Bol bol sol romanları okuyorduk.12 Mart’ta cezaevine girince ciddibir tarih okuması yapmaya başladımüç sene boyunca. 12 Eylül’densonra ise doktora yapacak kadarİslamiyet’i okudum. İslam’ınkuruluş tarihini, İslam profesörlerininçoğundan daha iyibiliyorum. Kuruluş tarihineçok çalıştım. O ilk Hz. Muhammeddönemi, ilk hilafet,ayrılıklar, aradaki farklılıklaro dönemde 4-5 yıl bu konuüzerine çalıştım. Kütüb-iSitte’yi satır satır bilirim. Tektek hepsini fişlemişimdir.Yazıya dökmüşümdür‘KÜRT MESELESİNDE CHP-AK PARTİ İT-TİFAKI OLMAZSA DERT BÜYÜYECEK’Son yapılan kurultay sonrasında CHP’desizce bir şeyler değişebilecek mi?Bazen umutlanıyorum, bazen de


38 EYLÜL-EKİM 2012umutsuzluğa kapılıyorum. CHP’nin Türksiyasetinde önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.CHP olmadan birçok temelmeselelerimizi çözmekte zorlanacağımızbir gerçek. Kürt meselesi gibi temelbir derdi var Türkiye’nin. CHP ile iktidarpartisi bir ittifak yapamazlarsa bumesele başımıza çok büyük dert açacak.O açıdan CHP’nin yönetim değişikliğinibir sürü şeyin yanında, Kürt meselesindedaha makul bir yerde olması açısındanönemsiyorum. Son kurultayın delegelerinözgürce yönetici seçme tercihleriaçısından, diğer bütün partilerden dahabaşarılı olduğu kanaatindeyim. CHPtabanı sonunda her türlü değişime karşıdirenen devletçi, milliyetçi, militarist kesimdenkurtuldu. Kürt meselesinde deBaşbakan, birlikte çözme konusunda iradegösterirse iyi olur. Bu çok önemli birimkân çünkü.‘SONUNDA KÜRTLERİN KENDİLERİNİ YÖNETTİĞİ BİRSİSTEM OLACAK’Kürt sorunu sadece CHP-AK Parti ile mi çözülebilir?Tabii ki BDP de var!.. Büyük bir derin meselebu. 1997’de askerler Güneydoğu’yagötürmüşlerdi, gezdiriyorlardı bizi, çatışmalarınyoğun olduğu dönemlerde.Şemdinli civarında bir yerde çadırda kalıyoruz,bir binbaşı ‘Nasıl çözülecek buiş? diye sordu. Ben de ‘Kürtlere siyasi özgürlük,siyasi hak vereceğiz. Kürt kimliğinitanıyacağız. Mesela ben olsam şimdiyönetimin yerinde Diyarbakır, DicleÜniversitesi’nde Kürdoloji Enstitüsü yaparım’dedim. Arkamda Erol Özkasnakvarmış. ‘Ne diyorsun sen Oral Bey?’ dedi.Dedim ki; ‘Bakın bugün çok abes gelebilirbu söylediğim laflar size ama bunu kabuletmediğiniz zaman bunlarla yetinmeyenbir başka Kürt toplumuyla karşı karşıyakalacağız. Bunları niye zamanında yapmadıkdiye hayıflanacağız.’ Sonuçta Kürtmeselesi, Kürtler’in kendilerini yönettiğibir çözümle sonuçlanacak.“1,5 senedir KCKtutuklamaları yapılıyor.Teori neydi bunuyaparken? ‘PKK’nınayaklarını kıracağız,bitireceğiz bu işi’deniyordu. Şimdi geldiğimiznokta da, 2 yıliçinde PKK’nın Kürtsiyasi hareketi üzerindekiotoritesi azaldımı? Bunu iddia edecekkimse çıkamaz.”<strong>Zaman</strong> geçtikçe talepler artacak mı?Bence burada risk o değil. Kürtler kendikendilerini yönetsinler zaten. Böyle birhakları var. Türk devletinin politikalarıyüzünden Kürtler, otoriterliğe mahkumoldu. Esas acıklı olan budur. Kürt çoğulculuğunugeliştiren, Kürtlerin demokrasiyikullanabilecekleri bir ortam yaratmayıptepelerine otoriter yöntemlerle karşılıkverdiğin için, Kürtler içinde buna tepkiolarak otoriter seçenek egemen oldu.Şimdi Türkiye, ‘Kürt’e kendini yönetebileceğiolanakları vereyim noktasınageliyor, ama bu geldiği noktada otoriterseçeneğe yönetimi kaptıracağım kaygısıöne çıkıyor. Kürt politikacıları içindeyakın tanıdığım arkadaşlarımın banasöyledikleri şu: ‘Biz Türkiye Kürtleri olarakTürkiye gibi bir ülkeden vazgeçemeyiz.Ama artık bizi siz yönetmeyin. Bizkendimizi yönetelim, sizinle birlikte yaşayalım.Aynı devleti paylaşalım.’ Türkiyebir gün kaçınılmaz olarak bu noktayagelecek. O zaman da bu gecikmiş siyasetlerinsonucu olarak Kürtlerin sözcüsübir tek PKK kalmış olabilir. Kürtleri otoriterliğebüyük ölçüde bu inkârcı ve baskıcısiyasetler mahkûm etti. Koca bir toplumuyersiz, yurtsuz, yönetimsiz bırakırsanceza gibi, bunun eninde sonunda sorunyaratacağı belli. Kürtler içinde en gelişmişolanı Türkiye Kürtleri. Hem entelektüelbirikim, hem ekonomik güç, hemsosyal yetenek hem de siyasi tecrübe bakımından,60 yıllık çok partili rejimi yaşadılar.Türkiye Kürtlerinin, yeni Ortadoğuşekillenmesinde tayin edici olacağı belli.Ne yapılmalı o halde?BDP ile daha ciddi oturup konuşmamızgerekiyor. Sen gidip PKK’ya mahkûmoluyorsun deyip sürekli BDP’yi sıkıştırasıkıştıra sandviç yaparsan, BDP’nin dehareket kabiliyetini daraltırsın. BDP’ninhareket kabiliyetini artırabileceği demokratikortama ihtiyaç var. Bunu yapmakyerine, KCK tutuklamaları yaptık. 8 binkişiyi içeri attık. Ne oldu? Türkiye’de Kürtmeselesi bitti mi? PKK daha mı zayıfladı?PKK’nın Kürtler üzerindeki hegemonyasıdaha mı azaldı? Bir buçuk senedir KCKtutuklamaları yapılıyor. Teori neydi bunuyaparken? ‘PKK’nın ayaklarını kıracağız,bitireceğiz bu işi’ deniyordu. Şimdigeldiğimiz nokta da, 2 yıl içinde PKK’nınKürt siyasi hareketi üzerindeki otoritesiazaldı mı? Bunu iddia edecek kimse çıkamaz.Kürt otoriterliği azaldı mı? Tamtersine arttı. Çünkü sonunda BDP teşkilatlarınıyok ettin. Ama PKK teşkilatlarınıyok edemezsin. BDP’nin teşkilatlarınıyok edersen, onun arkasında yakalayamadığınPKK, daha fazla kumanda etmeyebaşlıyor. Şimdi PKK’nın, BDP üzerindekiotoritesi 2 sene öncesine göre dahafazla. Halkı da o tarafa sürükledi. PKK,Kürt halkı arasında çok meşru bir kuvvethaline geldi.Meselenin çözümünde Tayyip Erdoğan faktörününasıl görüyorsunuz?Çok önemli görüyorum. Aslında LeylaZana gibi düşünüyorum. Halen Kürt meselesininçözümü için en önemli aktörlerdenbiri Tayyip Erdoğan. Bu konudairade gösterirse Türkiye’nin çok yararınaolur. Bazen çok sürpriz çıkışlar yapıyor.Mesela Yerel Yönetimler Yasası mükemmel.Kürt meselesini çözebilirsin bile bununla.Onun da problemi 2 sene sonrakicumhurbaşkanlığı seçimleri. O da çokbüyük bir risk. Çünkü karışık bir dönemegireceğimiz anlaşılıyor. Yoksa TayyipErdoğan’ın daha aktif rol oynamasını beklerdim.Oynayamayacak gibi geliyor bana.Cumhurbaşkanlığı seçimleri neden karışık bir dönemolsun ki?Tayyip Erdoğan başkanlık sistemini alamadı.Benim gördüğüm kadarıyla AKParti içinden bir kesim ‘Sana bunu vermeyiz’dedi. Bunun arkasında AbdullahGül’ün de olduğunu varsayıyorum. Erdoğanda ‘Başkanlık sistemini siz banavermezseniz, ben de Abdullah Gül’e başbakanlığıvermem’ demiş gibi görünüyor.‘GÜL, BAŞBAKANLIĞI İSTİYOR’Abdullah Gül gerçekten başbakanlığı istiyor mu sizce?En sonunda itiraf etti. Elbette istiyor.Ahmet Sever’in açıklamaları onu gösteriyor.Sever’in açıklamalarının öncesindede biliyordum Abdullah Gül’lünBaşbakanlığı istediğini. Niye isteme-


40 EYLÜL-EKİM 2012sin ki? Hüseyin Besli birkaç ay önce,‘Abdullah Gül başbakan olacak, TayyipBey de Cumhurbaşkanlığı’nın normalyetkileriyle cumhurbaşkanı olacak.’dedi. Kendi kendine söyleyebilecekbir adam değil Hüseyin Besli. Ciddibir grubu temsil ederek söylüyor.Cumhurbaşkanlığı seçimi için yasal düzenleme yapılırken,Başbakan’ın istifa etmeden aday olabilecekolan düzenlemeyle ilgili neler söyleyeceksiniz?Bu anlamda Tayyip Bey her şeyi yaptı.Alttan alta büyük bir hesaplaşma devamediyor. Abdullah Gül, ben yenidenÇankaya’ya çıkarım diye Tayyip Bey’esert bir mesaj gönderdi. ‘Seçime girerimbeni fazla köşeye sıkıştırmaya kalkma,ben senin karşına rakip çıkarım, rakipçıktığım zaman senin cumhurbaşkanlığındatehlikeye girer’ dedi. TayyipErdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilebilmesiiçin yüzde 50 oy alması lazım. AbdullahGül’ün adaylığını bütün muhalefetve AK Parti içinden bir grup desteklerseTayyip Erdoğan’ın siyasi hayatıriske girer. Gül’ün çıkışında ‘Sen önümükesersen, senin cumhurbaşkanlığınıda tehlikeye sokarım’ var. AhmetSever’in açıklamalarını öyle okumak lazım!..Cumhurbaşkanlığı seçiminde TayyipErdoğan’ın yüzde 51 oy alması lazım.O kadar kolay değil bu iş. Erdoğan’ın,milliyetçilere prim vermesinin sebeplerindenbiri budur. Tayyip Erdoğan hırslıbir lider olduğu için ‘Ben cumhurbaşkanıiken de partiyi ben yöneteyim’ istiyor.Abdullah Gül buna izin vermez.Erdoğan, Gül’ün buna izin vermeyeceğinibildiği için onsuz bir formül peşinde.Tayyip Erdoğan ‘Başkanlığı elimdenkaptı bunlar’ diye sinirleniyor. AbdullahGül bence taşı koydu ve ‘Başkanlıkolmaz’ dedi. Çünkü anayasa değişikliğigerekiyor. Anayasa değişikliği için 330oyun parti içinden ve dışından bulunmasımümkün değil. Bir de 8-10 milletvekilibloke ederse dolayısıyla başkanlık sisteminigetirmen sıfır ihtimal.Oral Çalışlar’ı 2014 yılında en çok şaşırtan şeyne olur?Abdullah Gül dışında bir başbakanınTayyip Erdoğan’ın koltuğa oturmasıkolay değil. Bunu başarmak zor...Tayyip Erdoğan’ın muhtemel hesabışu: Cumhurbaşkanı ben olayım, banabağlı bir başbakan olsun. Ama TayyipErdoğan’ın bunu yapmaya gücü yetmeyebilir.Herkes çok güçlü zannediyorErdoğan’ı ama öyle olmayacak gibimegeliyor. 2 yıldır böyle düşünüyorum.Abdullah Gül parti başkanlığınıönüne hedef olarak koydu onu alır.Ayrıca Tayyip Erdoğan’ın durumu çokkırılgan, Cumhurbaşkanlığına aday veyüzde 51 oya ihtiyacı var.Siz kimin başbakan olmasını tercih edersiniz?Şimdiki konjonktürde AbdullahGül’ü tercih ederim. Geçen defa TayyipErdoğan’ı tercih ederdim. ÇünküTürkiye’nin çok badireli bir dönemdenbiraz da atak ve cesur bir adam ile geçmesigerekiyordu. Abdullah Gül de çokdengeci birisi Tayyip Erdoğan’a göre.Ama şu anda bence bir uzlaşmayave yumuşamaya ihtiyaç var. AbdullahGül’ün karakteri ve siyaset yapma tarzıda bu yumuşamaya uygun.3 Kasım 2002’deki AK Parti ile bugünkü AK Partiarasında ne gibi farklar görüyorsunuz?İlk seçimlerden sonra şöyle bir yazı yazmıştım.AK Parti mi devleti ele geçirecek,devlet mi AK Parti’yi ele geçirecek?Ne oldu sizce?Bence fifti fifti. AK Parti büyük bir toplumsaldestek ile geldi. Asker köşeye sıkışıyorfalan böylece adım adım devletiele geçireceği gözüküyordu. Ama öylebir şey ki Türk devleti kendisini ele geçirtmez,kendisi ele geçirir partileri. Bugüniçin kimin kimi ele geçirdiği konusundabir şey diyemiyorum. Artık Kürtlerile, askerler ile olan meselelerin siyasiolarak halledilmesi gerekir. Yargıçlar neyapsın? Bütün orduyu içeri atarak, askermeselesini çözemezsin. Hükümet bütünyükü yargının sırtına yıktı. Kürt meselesi,askerin siyasetten uzaklaştırılmasınıyargı tutuklayarak çözecek, böyle bir şeymümkün değil. Sen iç hizmetler kanununudeğiştir, emekliye sevk et bitir işi.Son bir yılda devlet mi daha çok ele geçirdi, AK Partimi devleti?Evet!.. Daha çok devletleşti AK Parti.Özellikle askerî kesimi yenilgiye uğratmanınverdiği rahatlık içinde, ‘devletbenim’ demeye başladı Erdoğan. Hiçunutmuyorum, bazı uçak gezilerimizdeAnkara’dan İstanbul’a dönerken‘Ankara’dan kurtuluyorum, burası insanınruhunu sıkıyor’ derdi, başbakanolduğu ilk yıllarda!.. Ama şimdi böylebir şey dediğini zannetmiyorum. Oradaşimdi daha fazla oturmak için yeniplanlar yapıyordur..


42 EYLÜL-EKİM 2012FOTOĞRAF: ONUR ÇOBAN‘Andıç’ın haberyapılmasındaTuncay Özkanısrar etti,yanında UğurDündar da vardıShow <strong>TV</strong> Ana Haber eski Genel YayınYönetmeni Alican Değer, editörlükyaptığı dönemde ise en insafsızca bulduğuolayın ‘andıç’ meselesi olduğunudile getiriyor. Kendisi bu olayı haberyapmak istemese de Tuncay Özkan’ınısrarı ile yapmak zorunda kaldığınıifade ediyor.EHÜSEYİN AYDINlemanlarına karşı babacantavrı ile bilinirAlican Değer. Medyanınen çalkantılı dönemlerindeeditörlük, haber müdürlüğüve genel yayın yönetmenliğiyaptı. Şimdilerde ise birprodüksiyon işiyle uğraşıyor.Değer, reytingde zirveye taşıdığıShow Haber’den sürprizbir şekilde kovulduğunu anlatıyor.Hatta kendisine iştenatılırken başarı primi bile verilmiş.Editörlük yaptığı dönemdeise en insafsızca bulduğuolayın ‘andıç’ meselesiolduğunu dile getiriyor. Kendisibu olayı haber yapmak istemesede Tuncay Özkan’ınısrarı ile yapmak zorunda kaldığınıifade ediyor. Medyadauzmanlaşma sorununa dikkatçeken Değer, son zamanlardagazetecinin kendisinihaberin öznesi yaptığını belirtiyor.Alican Değer, meslekhayatı boyunca yaşadığı esrarengizolayları Cihan MedyaHaber Dergisi’ne anlattı.Uzun süredir gözlerden ırak birhayat yaşıyorsunuz, medya defterinikapattınız mı?Hayır kapatmadım. O benimmesleğim.Şimdi ne iş yapıyorsunuz?Prodüksiyon şirketim var.Aklınızın alabileceği her kanalahaber içerikli programüretiyoruz.


EYLÜL-EKİM 201243Nasıl başladı gazetecilik serüveniniz? Nerelerdegörev yaptınız?Ben gazeteciliğe 1985 yılında başladım.Güneş Gazetesi’nde bu işe başladım. 10yıl çalıştıktan sonra görsel basına geçtim.‘RADİKAL’E HÜLLE YOLUYLA GEÇTİM’Televizyon dünyasıyla tanışmanız nasıl oldu?Yeniyüzıl Gazetesi’ni çıkaran ekipteydim.Bu gazeteden ayrılıp Radikal’egeçmek istiyordum. Yeniyüzyıl’dan 28Şubat dönemi istifa ettik. 15 gün sonraRadikal’e geçeceğiz. El sıkıştık, anlaşmışız.Bana telefon ettiler, dediler;‘Dinç Bilgin ile Aydın Doğan arasındaprotokol var, birbirlerinden adam almıyorlar.’İstifa ettik, işsiz çoluk çocuk neyapacağız? ‘Hülle yapın’ dediler. ‘Başkabir yere işe girin, biz oradan sizi alalım’dediler. Nokta’nın sahibi şimdiki DSPGenel Başkanı Masum Türker’di. Masumağabeye bizi kadroya almasını ricaettik. İki üç hafta çalışmadığımız haldekünyede adımız çıktı. Bir iki habereimzamızı attı. Tam Radikal’e gitmeyiplanlarken, Kanal D’de kadro boşaldı.Radikal’e geçemeden Kanal D’ye geçtim.O zaman Kanal D Haber’in başındaUğur Dündar vardı. Beni yurt haberlerşefi yaptılar. Daha sonra Uğur Dündarayrıldı. Yerine Tuncay Özkan geçti.Ben de haber müdürü oldum.Kanal D’den niye ayrıldınız?Tuncay beni çağırdı. ‘Show’dan teklifvar, gidelim mi?’ ‘Bana sorarsan gidelim’dedim. Meğer Tuncay 6 aydır pazarlıkyapıyormuş sonra öğrendim. Sonraayrıldık.Tuncay Özkan da sizinle geldi mi?Show’a birlikte geçtik. Yaklaşık bir yılçalıştık.Tuncay Özkan Kanaltürk’ü satın aldığında sizShow’da devam ettiniz? Sonra ‘Alican Değer,Tuncay Özkan’ı sattı’ yorumları yapılmaya başlandı.Aranız mı bozuldu? Ne oldu o dönem?Ben o dönem haksızlığa uğradığımı düşünüyorum.O dönem giden arkadaşlarınbirçoğu daha sonra benim haklı olduğumusöyledi. Benle kalanlar da ‘iyi kikalmışız’ dedi.Niye bozuldu aranız?Kişiliklerimiz çatıştı. Ben onun yapmayıdüşündüğü şeylere yol arkadaşı olamayacağımıdüşündüm. O noktada ayrıldık.Onun hayal ettiği çalışma sistemi,Türkiye özlemi bana uymadı. Ben ne okadar hırslıyım ne de o kadar agresifim.Daha sakin, daha mutedil, empati ve diyalogdanyana bir insanım. Tuncay’ınkendi doğruları vardı ve müdahale kabuletmez.“ANDIÇ HABERİNE İTİRAZ ETTİM TUNCAY ÖZKAN‘YAZ KARDEŞİM’ DEDİ”28 Şubat döneminde Kanal D’de çalışıyordunuz. 28Şubat operasyonları ile asker-medya ilişkileri konuşulmayabaşladı. O dönem yaşadığınız somutbir hadise var mı?Haber müdürlüğü yaptığım sırada 28 Şubatbitmişti. Editördüm. Bu konulara Ankarabüroları hakimdir. Bir de genel yayınyönetmenleri. İstanbul’da çalışanlarınfazla bilgisi olmaz. O zamanın yapılanması,askerden gelen bilginin yanlış olduğunundüşünülmediği zamanlar diyealgılıyorum. Bunun tek istisnası var ‘andıç’olayıdır. O olayda ben itiraz ettiğimihatırlıyorum. Cengiz Çandar ve MehmetAli Birand’ın PKK’dan para aldığı gibi iddialar.Ankara’dan bize telefon geldi. ‘Buböyleymiş’ dediler. Ben de ‘hayır, mümkündeğil’ dedim. Birkaç kez yazmamakiçin itiraz ettim. Tuncay Özkan açmıştı telefonu,ben itiraz edince biriyle konuştu.Uğur Dündar’ın yanındaydı diye hatırlıyorum.Uğur Bey’in günahını alamam.‘Yaz kardeşim’ dedi. Hiyerarşik bir düzenvar. Genel yayın yönetmeni ve Ankarabüro var. Senin bilginin doğruluğunutartışma şansın yok. İnsafsızlık boyutunaulaştığı nokta bu işin andıç olayıdır. İtirazedebiliyorsun ama ‘yaz kardeşim’ denilincede yazıyorsun. Bunu Mehmet AliBirand’a da anlattım. ‘Neden olduğunubiliyorum’ dedi.‘ASKERDEN ANTETSİZ KÂĞITLARLA BİLGİ NOTUGELİYORDU’O dönem yerleşmiş patronajdan kaynaklananbir haber anlayışı vardı. Askerdengelen bilginin doğru kabul edildiği.Bu bilginin en kötüsü antetsiz kâğıtlarabüyük harflerle yazılmış fakslarla geldiği.Ben bilgi zannediyordum onları. Ben askerdenbire bir bir şey de almadım. Askerde tanımadım. Beni muhatap da almadılar.Ama o çarkın içinde çalıştım.28 Şubat size göre darbe süreci miydi?Tabii ki darbe süreciydi. Şimdi geriye dönüpbakınca darbe süreci olduğunu dahaiyi anlıyorum. Büyük yolsuzluklar var,kriz geliyor, siyasi iktidar sağlanamıyor.‘MÜSLÜM GÜNDÜZ OPERASYONU O GÖRÜNTÜLERİÇİN GECİKTİRİLDİ’Peki medya bu süreçte nasıl kullanıldı? MeselaMüslüm Gündüz görüntüleri sıkça yayınlanıyorduo dönem.Medya o dönem kullanıldı. MüslümGündüz’ün o zaman kızla buluşacağı biliniyordu.Hüseyin Üzmez’in eviydi baskınınyapıldığı ev. Malum görüntülerinçekilebilmesi için operasyonun birkaçgün geciktirildiğini biliyorum. O gününşartlarında Müslüm Gündüz önemli birbasın figürüyken, İslami kimliğiyle öneçıkmışken, bir kadınla yarı çıplak basılıyorsabu haberdir. Bak Cübbeli Hoca’ya,başına gelmeyen kalmadı. Haber mi?Haber. Öyle bir dalgaya kapılıyorsun.Herkes bir tarafını görüyor.‘AŞKLA VE ŞEVKLE DARBE YAPILMASINI İSTEYENARKADAŞLAR VARDI’Darbe sürecine destek veren meslektaşlarınız varmıydı?İsim vermem ama vardı. Medyanın


44 EYLÜL-EKİM 2012önemli bir kısmı 28 Şubat’ı destekledi.Çünkü o dönem tanıdıkları paşalarla övünenarkadaşlarımız vardı. Aşkla, şevkledarbeyi isteyen meslektaşlarımız vardı.Hatta ‘kanlı olacak’ diye yazanlar vardı.Olmasını istiyorlardı. Bu nasıl bir ruh halidir?Bilemiyorum. 1980’leri yaşamış biriaskerî darbeyi nasıl savunur? Bunu savunanlarvardı. Hâlâ isteyen var.‘PAŞALARIN KATILDIĞI TOPLANTIYA ÇAĞIRDILAR,GİTMEDİM’Peki bu sürece destek vermeniz konusunda sizeteklif geldi mi?Bana hiçbir teklif gelmedi. Sadece bir kişigeldi bana, ‘Biz haftada bir gün toplanıyoruz,büyüklerimiz de geliyor toplantıya,katılır mısınız?’ diye bir teklif gelmişti.Ben de ‘Hayır katılamam, işim başımdanaşkın’ dedim. Mutlu olmayacağımıhissettim o ortamda. Show’da çalıştığımdönemde bu teklif gelmişti. Teklifigetiren halkla ilişkilerciydi. ‘Emeklipaşalarımız da var, Türkiye’yi konuşuyoruz’dediler. Gitmedim.Taraf’ın yayımladığı ‘Balyoz Darbe Planı’nda adınızfaydalanılacak gazeteciler arasında yer alıyor.Adınızı görünce şaşırdınız mı?O listede orgeneralin bilmemesi gerekeneditör de var. Bu kadar büyük haksızlıknasıl olur? Bu faydalanma iddiası her şeyiiçeriyor. Biri adımızı söylemiştir onlara.Birinci Ordu’da yapılmış. Ben BirinciOrdu’ya 2006’da 10 dakika uğradım.Devir teslim törenine katıldım. Yemekyedim ve ayrıldım. Beni oraya yazmışlarama insan bir haber verir. Hiç bilmiyorum.Çok yanlış. O listenin yayınlanmasıda yanlış. O planı yazanlara çok kızgınım.Dinç Bilgin, röportajlarında “Medya geçmişte hükümetkurar hükümet yıkardı” diyor. Medyanıngünümüzde böyle bir gücü var mı?Böyle bir gücü şu an yok. AK Parti’nin iktidaragelmesiyle büyü bozuldu. Demekki, ‘bunlara rağmen de iktidar olunabiliyormuş’dendi. AK Parti iktidardan düşsün,bu güç tekrar yükselişe geçer.‘HRANT DİNK’İN KATİLİ İLE İLGİLİ HABERE ÇOKÜZÜLDÜM’Show <strong>TV</strong>’deyken eski Cumhurbaşkanı AhmetNecdet Sezer’in iç çamaşırlı görüntüleri… HrantDink’in katili diye yanlış kişinin ekranda gösterilmesigibi RTÜK’ün de ceza kestiği haberler yapıldısizin döneminizde. Bu haberleri yaptığınız için pişmanlıkduyuyor musunuz?25 yıllık meslek yaşamımda tek tekzipyiyen haber Hrant Dink’in katili diyebaşka bir kişinin gösterildiği haberdir.İhlas Haber Ajansı tarafından servisedilmişti. Habere dava açtılar ve kazandılar.Hata ettiğimizi düşündüğümüziçin ben telefon açarak kendilerindenözür diledim. Çok üzüldüm. AhmetNecdet Sezer’in görüntülerinde ise‘Yapalım mı yapmayalım mı?’ diye düşündük.İnsani yönünü ön plana çıkaralımdedik ve haberi yaptık. Necdet Sezerkendi bir açıklama yapmadı. Şimdi sorsanyapmam. Süleyman Demirel’in demayo ile fotoğrafı Sabah Gazetesi’ndetam sayfa yayımlanmıştı.Taraf’ın yayımladığı‘Balyoz DarbePlanı’nda adı faydalanılacakgazetecilerarasında yer alanAlican Değer, 1.Ordu’da hazırlananplanı yapanlara çokkızgın olduğunubelirtti. Alican Değer,o listenin yayımlanmasınınise yanlışbir davranış olduğunusöylüyor.Show’dan ayrılışınız nasıl oldu? İstifa mı ettiniz?Yok ya, attılar bizi.‘BAŞARI PRİMİ İLE KOVULAN EKİP OLDUK’Nasıl yani, kovuldunuz mu?Ben o zaman genel müdür Saner Ayar’atelefon açtım. ‘Böyle bir şey varsa edebimizlegidelim’ dedim. ‘Yok böyle bir şey’dedi. İnternet sitelerinde birkaç kez yazdılar.Yine ‘yok böyle bir şey’ dedi. İki günsonra Saner geldi, ayrılık haberini verdi.Bana başarı pirimi de verdiler. ‘Atıyorsunuz,bir de başarı primi veriyorsunuz’ dedim.Başarı primi ile kovulan ekip olduk.Show reyting listesinin zirvesindeyken Kırca veekibinin transfer edilmesini nasıl yorumladınız?Demek ki bir şeyimizi yetersiz görmüşler.Ayrılırken ben gerekçesini de sormadım.Muhtemelen Ali Kırca’ya sahipolmak istediler. Ben daha sonra AliKırca’yı tebrik ettim.Ali Kırca ekibi Show’a geldiğinde kalma teklifi aldınızmı?Benimle konuşurken bir ‘eğer’ lafı vardıama o ekibi ile geliyor. İnsanlar transferolmuşlar. Nasıl kalayım?Reyting yarışında içinize sinmeyen adımlar attığınızoldu mu?Oldu tabii ki. 1996’da ben gazeteciliğebaşladım. O zamanlar farklı birTürkiye’ydi, RTÜK yoktu. Magazin patlamasıoldu. Reyting için şunu yapıyorsun.Bir yandan gazetecisin. Vermen gerekenhaberler var. Bir yandan da halkınizlediğini düşündüğün haberler var. Benimen fazla yaptığım, bunların ağırlığınıdeğiştirmek. Benim yaptığım masa başıiş oydu. Türkiye daha sonra özel televizyonculuğuve haberciliği öğrendi.Günümüz muhabirlerini donanım ve heyecan bakımındanyeterli buluyor musunuz?Çok daha iyiler. Dil biliyorlar. Bizim dönemimizdecanlı yayına çıkacak adambulamıyorduk.Birlikte çalıştığınız muhabirlere tavsiye ya da uyarınızne olurdu?Benim kuşağımda bir ağabeycilik anlayışıvardı. Mesleki olarak bir büyüğü vardı.O büyük bir yere giderse o muhabirde giderdi. Benim yapmaya çalıştığım ‘oekip işine falan girmeyin, kendi mesleğinizlevar olun, ayakta durun’ diyordum.Çok rahat çalıştıklarını düşünüyorum.‘ÇÖP MUHABİRİ DİYE DALGA GEÇİYORLARDI, GE-NEL YAYIN YÖNETMENİ OLDUM’Muhabir adaylarına bir konuşma yapsanız onlarane tür öğütlerde bulunurdunuz?Bir alanda uzman olursan haber sanayarar. Ben hayatımın bir dönemindeçevre muhabiriydim. Benimle‘çöp muhabiri’ diye dalga geçiyorlardı.Güneş Gazetesi’nde çevre sayfasıkurdum. Bir süre sonra Yeniyüzyıl’ageçerken serbest muhabir olaraktransfer ettiler beni. Yıllar sonra genelyayın yönetmenliğine kadar yükseldim.Eğer uzmansan orada mut-


46 EYLÜL-EKİM 2012laka aranırsın. Uzmanlaşma önemli.Golf uzmanı bile olabilirsin. Maalesefgazeteciler okulda şöyle yetiştiriliyor;her şeyi bilen ama hiçbir şeyi bilmeyen.Halbuki içeriği ile az şeyi bileninsan yetiştirilmesi gerekiyor.Haber merkezlerinde kıyasıya rekabetin olduğu90’lı yıllara göre nasıl değişim var?O zaman çok daha vahşi bir habercilikvardı. Şimdi daha sakin. Reyting savaşıhâlâ var. Ama eskisi gibi yüz yüze yapılmadanalttan alta yapılıyor.Beğendiğiniz haber spikeri ya da anchormanlerikimler?Şu anda ekranda olanların birçoğu iyi.Ergenekon soruşturması sürecinde yeni bulgularısayfalarına taşıyan bazı gazetelere ‘yandaş medya’yaftalaması yapıldı. Bu tür sınıfl andırmalarınasıl değerlendiriyorsunuz?Yandaşlık diye bir şeyi kabul etmiyorum.Gazeteler, insanların düşüncelerinideğiştirmez. Zaten o düşüncedeolanlar o gazeteyi alırlar.“Eğer taraf olmakgerçekle bağınıkoparıyorsa tarafolmak yanlıştır. Birinsaf temeli olmasıgerekiyor. Tarafolmadığını söyleyende yalan söylüyor.Yaşayışıyla, giyinişiyle,konuşmasıylave tuttuğu takımlazaten bir tarafsın.”Tartışma programlarında düzeysizliğe varan sahneleryaşanıyor. Reyting uğruna hakaretlere, bağrışlarayer veren programların sayısı azımsanmayacakölçüde. Bu tür konseptlere bakışınız nasıl?Bir program düzenliyorsun. Zatenkavga edecek adamları oraya koyuyorsun.Bilerek yapıyorlar. Tamamıylatribüne dönük programlar yapıyorlar.Bence olmaması lazım. Ama piyasaböyleyken yapılır. Burada belirleyiciolan, izleyici algısı.‘GAZETECİ HABERİN ÖZNESİ HALİNE GELDİ’Türk medyasına yönelik eleştirileriniz neler?Haberin öznesi kendin olmaya başladığındahaber haberlikten çıkıyor.Normalde gücünü düşünce hürriyetindenalan gazeteci, bir magazin figürühaline geliyor. Muhabiri gazeteciliktenalıyorsun, haberin öznesi yapıyorsun.Gazeteciyi anlatan haberleryapılıyor. Haberi değil. Haberin öneçıkması gerekiyor. Bunu televizyonlarekabet edebilmek için yapıyorlar. Birgazeteyi elinize alın. Akşam televizyondayayınlanmamış kaç tane haberbulabilirsiniz? Çok az. Televizyonlarekabet edebilmek için köşe yazarlarınayüklendiler.‘Biz tarafsızız’ diyen bir kesim var. Taraf gazetesiise ‘düşünmek, taraf olmaktır’ sloganını kullanıyor.Medyada tarafsızlık övünülecek bir erdem midir?Eğer taraf olmak gerçekle bağını koparıyorsataraf olmak yanlıştır. Bir insaftemeli olması gerekiyor. Taraf olmadığınısöyleyen de yalan söylüyor.Yaşayışıyla, giyinişiyle, konuşmasıylave tuttuğu takımla zaten bir tarafsın.Ama bu senin gerçeği görmeni engelliyorsataraf olmak yanlıştır.‘DOĞRU, DÜRÜST, TARAFSIZ GİBİ KAVRAMLARMEDYANIN PEMBE YALANLARI’Yazılı ve görsel medya kurumsal reklamlarındagenellikle benzer hatta aynı sloganlara sarılırlar.Doğru, dürüst, tarafsız, objektif gibi… Medya bukavramların hakkını veriyor mu sizce?Bin yıllık yalan bu. Kendi de inanmazoraya yazar. Bu da medyanın pembemasallarından biridir. Televizyonu buaçıdan seviyorum. Gördüğün şeyi yazıyorsun.Eleştirdiğiniz için size küsen meslektaşınız oldumu?En azından bana söyleyen olmadı.Kendinize örnek aldığımız meslek büyüklerinizvar mı?Örnek aldığım hiç kimse yok.Tüm gazeteleri okur musunuz?Bütün gazetelere internetten bakarım.Mesleğe dönmeyi düşünüyor musunuz? Düşünmüyorsanızbaşka planlarınız var mı?Uygun bir iş olursa tabii ki dönerim.Kendi portreniz yazılırsa bir gün “Alican Değeriki nokta”dan sonra hangi hükmün yazılmasınıistersiniz?‘İyi niyetliydi’ yazabilirler.


48 EYLÜL-EKİM 2012Yaban <strong>TV</strong>’nin içeriğiniavcılar sağlıyorUĞUR ESKİERelih Meriç’i, Yaban <strong>TV</strong>’den önceHabertürk televizyonun-Mdan tanıyoruz. Kanalın kurucusuUfuk Güldemir’in sağ kolu olan Meriç,Güldemir’in ısrarı ile kurulan Yaban <strong>TV</strong>’ninbaşarılı olabileceğine pek ihtimal vermemiş.Daha sonra kanalın kısa sürede kat ettiğiyolu görünce fikrini değiştirmiş. Meriç,“Benim aklımda Yaban’dan daha cazip biriş yok.” diyerek Yaban <strong>TV</strong>’ye verdiği önemiözetliyor.“Türkiye’de başarılı tematik kanal yapmakçok zor.” diyerek sözlerine başlayanMeriç, Türkiye’deki haber kanallarının ‘çokiçerikli’ kanallar olduğunu belirtiyor. Meriç,şunları kaydediyor: “Mesela bizde bir balık,av programı yayınlıyorsanız, karşınızdasizden en az birkaç kat daha fazla balık tutmayıve avı bilen insanlar var. ‘Ben yaptım,izleyen izler’ demekle olmuyor. Eğer avcılar,yelkenciler, balıkçılar ‘böyle mi balık tutulur,böyle mi av olur’ diyorlarsa sizin işinizbitti demektir.”“Görüştüğüm izleyici sayısı 100 binden az değil”Yaban <strong>TV</strong>’nin farkını, “Habertürk’te sadeceizleyici olarak görüştüğüm insan sayısı6-7 yılda 15-20’yi geçmez. Yaban <strong>TV</strong>’de3 yıl içinde görüştüğüm izleyici sayısı 100binden aşağı değil.” ifadeleri ile anlatıyorMelih Meriç ve devam ediyor: “Süreklibu insanlarla beraberim. Bunların gerçektenbeğendiği ve takdir ettiği yayın yapmakzorundayım. Bu ciddi bir iş, diğerlerinebenzemiyor.”Yaban’ın kuruluşu Ufuk Güldemir’inısrarı ile gerçekleşmiş. Habertürk mali olarakbiraz toparlanınca ikinci bir kanal kurmafikri ortaya çıkmış ve Ufuk Güldemir,avcılık ve balıkçılıkla ilgili bir kanal kurmayıteklif etmiş.Melih Meriç ise ‘herkese hitap eden birkanal’ düşünmüş. Fakat Ufuk Güldemir’inkanser olduğu dönemlerde yaptığı ‘avbalıkkanalı’ teklifi duygusal olarak da ağırbasınca kanalın kurulması için start verilmiş.Meriç, bu süreçle ilgili şu bilgileri veriyor:“Ufuk Bey kanser olduğu için duygusalolarak o ne yapmak istiyorsa yaptık.Ben şahsen başarılı bir operasyon olacağı-


EYLÜL-EKİM 201249nı düşünmüyordum. Fakat sonra hakikatengördüm ki o kadar doğru bir alanda işyapmışız ki…”Meriç, şunları anlatıyor: “Avrupa’dakionlarca benzer tematik yayınlar içinde tekbağımsız kanal biziz. Bunlarla aramızda birfarkımız var. Bu kanalların çoğu ‘avcılıkbalıkçılık’kanalı. Biz ‘avcılık kanalı’ dememişiz,‘yaban’ demişiz. Esasında bu bilinçlibir tercih. ‘Yaban’ dediğinizde yaban hayatındakiher şeyi kapsıyor. Temanız bu. Bununiçinde avlanmak, balık tutmak, doğadayaşamak, rafting, yelken yapmak var,hayvanları tanımak, korumak; her şey var.”Kanalın reytingleri de muadillerinegöre oldukça dikkat çekici. Meriç’in verdiğibilgiye göre, yerli ve yabancı belgeselkanallarının hiçbiri Yaban’ın yarısı kadarbile reyting alamamış. Meriç, en sonyapılan ölçümde tüm kanallar arasında ilk24’te yer alan Yaban’ın her ailede bir fanıolduğunu düşünüyor.Yaban <strong>TV</strong>’de ortalama90 kişi çalışıyor.Yaban <strong>TV</strong>’ye bugünekadar hiçbir resmi vesivil kurumun maddidesteği olmamış.Yaban <strong>TV</strong>, yabantv.com, Yaban Store,Yaban Mama şirketleridışında sponsorlukve reklam gelirleri ilegüçlü bir mali durumasahip.“100 bin kişi kendini izledi”Yaban’ın programlarında izleyicilerinkatkısı oldukça büyük. Melih Meriç,Türkiye’de yeni gelişen bir alan olan doğasporlarında içerik temini konusunda zorluklaryaşadıklarını belirtiyor ve; “Bizde bütünprogram yapanlar o alanın liderleridir.Bu insanlar bu işler nasıl yapılıyor, öğretiyorlar.Gerçekten haber yapmaktan falanzor bir iş.” ifadeleri ile durumu anlatıyor.Meriç, “Aslında Yaban <strong>TV</strong> kuruluşundanbu yana konvansiyonel bir medya olmasınarağmen sosyal medya olarak kurulmuşbir yer. Yayınlanan ilk programdan bugünekadar içinde mutlaka izleyicilerin kendisivardır. Diyebilirim ki en az 100 bin kişikendini izledi Yaban’da. Ama öyle numaradandeğil, bir kimlikle, bir aidiyetle, gururduyduğu bir şey yaparak…” ifadelerinikullanıyor.“İzleyiciyi eğitiyoruz”Meriç, şöyle devam ediyor: “Mesela balıktutan bir üstat var, onun programı giriyor,sonra vatandaşın görüntüsü giriyor.Siz çok iyi bir balıkçıdan sonra vatandaşınkiniyayınlıyorsanız, izleyici sınıf atladığınıdüşünüyor. Bunun bir de eğitim tarafıvar. Bu sefer diyor ki, benim de böyle olmamlazım. Esasında biz ona bir kimlik veriyoruz.O kendi kendini eğitmeye başlıyor.Çok önemli eğitim işlevimiz var.Bir rakam vereyim; Türkiye’de Yabankurulduğu güne kadar (2006) resmi belgealıp da av yapan insan sayısı hiçbir zaman 30bini geçmedi. 2011’de bu sayı 115 bindi. Radikalbir biçimde artıyoruz. Bu Yaban’ın teşvikiile oldu. Orada bir üstadını görüyor, diyorki ‘benim de o gibi olmam lazım’ diyor.”


50 EYLÜL-EKİM 2012“Kanal değil sivil toplum örgütü”Kanalda izleyiciden gelen her içerik yayınlanmıyor.Standarttan geçen görüntülerekrana yansıyor. Şifresiz ve ücretsiz kanalolduğu için kanalın diğer ülkelerde de hayrankitlesi var. Meriç, “En ciddi sorumlulukaltındaki kanallardan biriyiz. İnsanları doğruyönlendirmemiz gerekiyor. Yaban’ınen iyi yaptığı şeylerden bir tanesi toplumunbeklentilerine çok hakimdir.” diyor.Yaban’ın Türkiye’deki bin 680 avcılık kulübü,federasyonlar ve derneklerin tamamıile irtibatı var. “<strong>Dünya</strong>da böyle bir televizyonyok.” diyen Meriç, Yaban’ı bir ‘camia’olarak niteliyor ve devam ediyor: “Bir günYaban’ın başına bir şey gelirse karşısındaen az 2 bin tane kuruluş var ve yüz binlerceinsan olacak Bence ticari bir müessesedendaha çok sivil toplum örgütü gibi.”Melih Meriç, “Yaban, kentin dışındakihayatla ilgilenir. Hiçbir zaman Yaban<strong>TV</strong>’de ışıkların yandığı pırıl pırıl bir mağazagörüntüsü görmeyeceksiniz. Her zamanilla doğadan bir şey göreceksiniz.” diyerek,kanalla ilgili bilgileri de veriyor:“Belki Yaban, Yaban Av, Yaban Balıkgibi birkaç kanallı bir network olabilir.Planlarımız arasında var. Ama genelolarak çok tutarlı bir çizgide olduğunudüşünüyorum. Bu damarın yürüyeceğinidüşünüyorum. Öyle bir noktaya geldikki; esasında hakikaten çok büyük olmaimkânımız var. Ama buna bizim finansalgücümüz yetmez. Bu yüzden dünyanın1 numarası diyebileceğimiz bir şirketlegörüşmemiz var. Şirketi satmak istemiyorum.Geleceğim yolun yüzde 1’iniyapabildim. Ortaklık olabilir. Benim aklımdaYaban’dan daha iyi bir fikir yok. Paramolsa Yaban’ı alırdım.”“Ufuk Güldemir, Müslüman’dı”Melih Meriç, Habertürk kurucusu UfukGüldemir’le ilgili de bazı detaylar verdi.Meriç, “Güldemir’in ateist olduğu”iddiasını zaman zaman Güldemir’inkendisinin de dile getirdiğini belirterek,2006 Mayıs’ta pankreas kanseri olduğunuöğrendikten sonra zor ve çok çileli13 ay geçirdiğini anlatıyor. “İnşallahben bir gün Ufuk Bey’le ilgili bir kitapyazmak istiyorum. Ufuk Bey’in hayata,inanca bakışı çoğu şeyler çok üstünkörübiliniyor. Yani kendisine ölümtebligatı yapılmış bir insan, ölüme adımadım giderken hayata nasıl bakıyordu,ne düşünüyordu? Bunları inşallah yazacağım.”diyen Meriç, şu ayrıntıyı vurguluyor:“Mesela çoğu insan ve Ufuk Beyde söylerdi ‘inanmıyorum, ateistim’ falandiye… Esasında çok başka taraflarıda vardı. Mesela ben o iç dünyayı yazacağıminşallah. Son Ayşe Arman söyleşisinde‘Hastalandım diye inançlı oldumdemeyeceğim size. Benim inancabakış açım çok farklı.’ derdi. Çok derinsohbetler, konular var. Ufuk Bey’in cenazesibir Müslüman olarak defnedildi;çünkü Ufuk Bey bir Müslüman’dı. Benimaçımdan böyle…”Ufuk Güldemir ile ünlü gazeteciUğur Dündar arasında köklü ve ideolojikbir kavga olduğunu iddia eden Meriç,Show <strong>TV</strong>’de program yapan UğurDündar’ın, Ufuk Güldemir’in haber ekibinindibini oymaya çalıştığını ileri sürdü.Meriç şöyle devam etti: “Uğur Dündar,vasatlığın kahramanıdır. ‘Vay bunlardevleti soyuyorlar, vay bu sahtekârlarhalkı kandırıyorlar’ diye kendine göremühür koyup, yargılayıp, mahkûmedip, hüküm veren bir vasatlık kahramanıadam. Hiç nüansına, detayına giripburada hangi hakkı ihlal ediyoruz falanyok. Soruşturmacı gazetecilik yapıyormuş!Ne soruşturması ya, sen savcı mısın?Sen bunu gariban vatandaşa yutturabilirsin,ama ben bunu yutmam.”Ufuk Güldemir’in medyadaki vasatlıktannefret eden bir adam olduğunu belirtenMeriç şöyle konuştu: <strong>Dünya</strong>nın herhangibir medeni ülkesinde o işi yapan adam birdaha o mesleği yapamaz. Yani ŞerafettinYardımedici’nin Uğur Dündar’ın haberindendolayı intihar ettiği günün Basın EtikGünü ilan edilip her yıl bunun anılması lazımve Uğur Dündar’ın Türkiye’de gazeteciliğeçok kötü bir örnek olarak tarihe geçmesilazım, ansiklopedilere geçmesi lazım,okullarda ‘sakın böyle bir gazetecilik yapmayın’diye ders verilmesi lazım. Sen adamıöldürdün ya, kime duayen? Ben takmıyorum,duayen falan değil, meslekten değil.Şov programı, televizyonda her türlüeğlenceyi yapsın. Ama haber işi, bir ahlakve disiplin işidir. Kafana göre yapamazsın.Gazetecilik mesleğini adabıyla yapmayaninsanların yaptıkları bir şey vardır.Kendilerini ideolojik bir köşeye atarlar. İdeolojiksığınma ile hayatlarını sürdürürler.İyi yapamıyorsan illa ahbap-çavuş bulupona sarkacaksın. Uğur Dündar’ın şahsı beniilgilendirmiyor. Uğur Dündar’ın şahsındasembolize olan bir gazetecilik biçimininolduğunu düşünüyorum. Ufuk Güldemirkarşı olsa ne olmasa ne. Ben de karşıyım.”


52 EYLÜL-EKİM 2012‘Olimpiyat var’dediler geldik!DMAHMUT BURAK BÜRKÜKünyanın en büyük spor organizasyonuolarak kabul edilenOlimpiyat Oyunları’nı yerindeSporun anası sayılanatletizm başta olmaküzere tüm branşlarıyerinde görüp izlemekve ‘olimpiyat muhabiri’olmak için gazeteciler1 yıl öncesindenakreditasyon işlemlerinibaşlatıyor.takip etmek her gazetecinin en büyükhayalidir.Sporun anası sayılan atletizmbaşta olmak üzere bütün branşlarıyerinde görüp, izlemek ve ‘olimpiyatmuhabiri’ olmak için bir yıl öncesindeyapılan akreditasyon işlemlerindensonra süreç başlamış oldu bizimiçin.Londra’ya ayak bastığımızda oradabulunan 1.900 gazeteciden biri olduğumuzuöğrenmemiz bile organizasyonunbüyüklüğü hakkında yeterlifikri vermişti.Olimpiyat sloganı olan ve üç Latincesözcükten oluşan, “Citius, Altius,Fortius” felsefesinin hakkını vermekgerekiyordu. Yani “Daha hızlı,daha yüksek ve daha güçlü” olmakzorundaydık biz de! Tarihimizde ilkkez 16 dalda 114 sporcu ile mücadeleedeceğimiz olimpiyatta; “En iyi haber,en iyi görüntü ve en iyi röportajlar”için daldan dala uçmak zorundaydık!


EYLÜL-EKİM 201253“Tarihimizde ilk kez 16 dalda114 sporcu ile mücadele edeceğimizolimpiyatta; “En iyi haber,en iyi görüntü ve en iyi röportajlar”için daldan dala uçmakzorundaydık. Londra’ya ayakbastığımızda orada bulunan1.900 gazeteciden biri olduğumuzuöğrenmemiz bile organizasyonunbüyüklüğü hakkındayeterli fikri vermişti.”


54 EYLÜL-EKİM 2012“Genel olarakdeğerlendirildiğindebasın için kurulanmedya merkezlerisağlıklı; ancak salonsporlarındaki sınırlıalanlarda çalışmazorunluluğu sinirbozucuydu!..”<strong>Dünya</strong>nın bu en ciddi spor organizasyonundabiz basın mensuplarıiçin oluşturulan çalışma ortamlarıgüzeldi. Fakat internetin fahiş sayılabilecekbir fiyatla (540 TL) ücretlendirilmesikraliyet ailesinin krallığına yakışmayacakbir detay olarak adlandırıldımedya mensupları tarafından!..Farklı merkezlerde bulunan müsabakaalanlarına yetişememe endişesi,köstebek yuvası gibi döşenmişmetro ağı ile giderilmişti. İstanbultrafiği ile benzerlik arz edenLondra’da ulaşım sorunu yaşanmamasıhem medyadan hem de izleyicidenalkış alan en önemli ayrıntıydı.Dağıtılan ücretsiz ulaşım kartları isekralığın internet konusundaki cimriliğinitolore etmeye yetmişti!Genel olarak değerlendirildiğindebasın için kurulan medya merkezlerisağlıklı; ancak salon sporlarındakisınırlı alanlarda çalışma zorunluluğusinir bozucuydu!..


56 EYLÜL-EKİM 2012<strong>Dünya</strong>yı Türk perspektifiyle İngilizceyorumlayan ‘küresel barış’ dergisiTERTUĞRUL KÖSTERELİürkiye, her geçen gün daha fazlailgi odağı olmaya devam ediyor.Son yıllardaki hızlı gelişimi,ekonomik ve demokratik reformları,Ergenekon davaları gibi hadiseleryurtdışında Türkiye’ye yönelik ilgiyidaha da artırıyor. Bu ilgi paralelindeTürkiye’yi siyasi, kültürel ve insanideğerleriyle tanımaya çalışan yabancılardeğişik kaynaklara başvuruyor. Fakatbu kaynakların göze çarpan en büyükeksiği ülkeyi yerli olmayan, dışarıdanbir gözle ve kendi algıları doğrultusundaanaliz etme çabaları…Batı’da Türkiye aleyhine yaygın birkaralama ve yanlış bilgilendirme kampanyasıgenişleyince Feza Gazetecilik,yabancılara “Türkiye’yi, Türklerin gözündenanlatmaya” karar verir. Halihazırdaİngilizce günlük yayın organı,Today’s <strong>Zaman</strong> zaten vardır. AncakTürkiye’yi yabancılara bazen yalan,yanlı ve yanlış bilgiler, yorumlarlaanlatan daha geniş zamanlı mevkutelereonların dilinde cevap verecek biryayın organı yoktur.Today’s <strong>Zaman</strong> gazetesine gösterilenalakadan yola çıkılır ve Feza Gazetecilikçatısı altında yeni bir mevkutedoğar. Bu yayın organı, Ocak 2011’denberi mütevazı ama nitelikli kadrosuylabu boşluğu doldurmak için çalışanTurkish Review dergisidir...NİÇİN HİBRİT, NİYE 2 AYLIK?..Turkish Review’ iki ayda bir yayımlanan‘hibrit’ bir dergi. Derginin hibritolarak nitelenmesinin sebebi; içeriğininbir kısmını akademik hakemlimakaleler oluştururken diğer kısmınıaraştırmacı gazetecilik dosyaları ve infografiklerinteşkil etmesi.Derginin niçin iki ayda bir çıktığınısorduğumuz Genel Yayın YönetmeniKerim Balcı, bu durumu şöyle özetliyor:“Daha baştan hibrit bir dergi çıkarmakkararlılığındaydık. Konununuzmanı olmayanların okuyamayacağıTurkish Review, birtaraftan kendi perspektifimizleTürkiye’yisunarken, diğer taraftanda Türk perspektifindendünyayı okuyoriki yıldır. Güçlüiçeriği ve sağlamyayın kadrosuylabüyümesini sürdürenderginin hedef kitlesibütün dünya.kadar akademik olmak istemiyor, akademisyenlerinuzak duracağı kadar sığbir yayıncılık da yapmak istemiyorduk.Türkiye’nin halihazırda iki tane üç aydabir çıkan İngilizce dergisi vardı. Bizde üç aylık bir dergi düşündük önce.Ancak hem var olan pazara yeni bir rakipolarak girmek akıllıca olmayacaktı,hem de üç aylık dergiler gündemi ıskalıyorolmaktan dolayı mustariptiler.Aylık bir derginin de bütün dünyayadağıtılması imkânsız görünüyordu. İkiaylık bir dergi en akıllıca formül olarakgöründü. Nitekim dünyada çıkaniki aylık dergilerin birçoğu bizim gibihibrit bir yaklaşım kullanırlar. Yani aylıkbir dergi kadar magazinel içerikleriyoktur; ama üç aylık bir dergi kadar daakademik görünmezler.”Balcı, en başından itibaren, “TurkishReview okunmak zorunda olduğuiçin değil, okunması keyif verdiği içinokunmalı, ama okuyanlar da okumakzorunda oldukları her şeyi bu dergidebulmalılar” şeklinde bir prensip belirlemiş.Güçlü bir içeriğin güçlü bir tasarımladesteklenmesi gerektiği bilinciylede yola çıkmışlar. Henüz hedefledikleriyerde olmasalar da kararlı birşekilde hedeflerine doğru ilerliyorlar.Derginin hangi konularla ilgilendiğinimerak edenlere ismi çok önemlibir ipucu veriyor. İngilizcede Revi-


EYLÜL-EKİM 201257ew kelimesi “gözden geçirme, inceleme,tenkit” gibi anlamlar içeriyor.“Biz üç şeyi gözden geçiriyoruz.”diyor Kerim Balcı: “Türkiyesiyaseti, ekonomisi, kültürü, sporu;Türkiye’yi ilgilendiren her türlüdünya olayı ve nihayet Türk perspektifiyleher türlü dünya olayı.”ABONE SAYISI İKİYE KATLANACAKDerginin sadece son sayısını oluşturanbazı başlıklar bu sınıflamayıdestekler nitelikte: “Türkiye’ninsağlık reformu ne kadar sağlıklı;Kürt meselesi için yeni bir algılama;bölgesel yönetişim; Mısır devrimive Türk evrimi; Türk ilaç sanayii;Suriye gerilimininLübnan’aetkileri…” Balcı“Turkish Reviewbir taraftan bizimperspektifimizdenTürkiye’yi sunarken,diğer taraftanda Türk perspektifindendünyayıokuyor.” diye ekliyor.Dergi fikrininortaya çıkması kadar,kuruluş aşamasıda kolay olmamış.Yayın kuruluöncelikle makaleleridışarıdansatın alan bir dergimodellemesi geliştirmiş.İlk dokuz sayıdabir danışman heyeti olmamış.Yazarları temelde akademisyenlerarasından seçerken dipnot kabuletmemişler.Tüm bu ön çalışmalar ve atılantemeller meyvesini vermiş ve TurkishReview bugün itibarıyla dünyadaen yaygın akademik dergi dağıtımağı olan EBSCO tarafındanindekslenen ve dağıtılan bir dergiyedönüşmüş durumda. <strong>Dünya</strong> çapında3.500 civarında abone mevcut.EBSCO ile yapılan anlaşma ilebu sayının bir yıl içinde ikiye katlanmasıbekleniyor.Turkish Reviewiki ayda biryayımlanan ‘hibrit’bir dergi.Derginin hibritolarak nitelenmesininsebebi; içeriğininbir kısmınıakademik hakemlimakaleler oluştururkendiğerkısmını araştırmacıgazetecilikdosyaları veinfografiklerinteşkil etmesi.GÜÇLÜ DANIŞMAN HEYETİEBSCO’yla yapılan anlaşma, kadroyada yansımış. 2012 Temmuzsayısıyla birlikte aralarında ŞükrüHanioğlu, Nilüfer Göle, Ümit Cizre,Levent Köker, Ziya Öniş, ErgunÖzbudun ve Ronald Grigor Sunygibi isimlerin bulunduğu güçlü birdanışman heyeti var derginin.Genç entelektüeller de unutulmamış.Gelecek vaat eden önemliisimlerden Gökhan Bacık, AhmetT. Kuru, Mustafa Gökçek ve ÜmitKurt’la da anlaşılmış. Beş akademisyen,danışman heyetindeki görevlerininyanı sıra dışarıdan editörolarak yayın sürecine destek olmayıda kabul etmişler. Editörler dergiyegelen makaleleri en katı hakemlidergi kurallarıile elden geçiriyor veonaylandığı takdirdeyayımlıyor. Sabityazarların hazırladığıve her sayıda yeralan bölümler içinsedaha esnek bir hakemliksistemi uygulanıyor.Derginin mesajınıulaştırmayıamaçladığı kitle birşekilde Türkiye’yleve Türkiye’nin dünyahakkında nelersöylediğ iyleilgilenen kişiler.“Türkiye’deki azsayıda okurumuzdanziyade Amerikave AB ülkelerindekiokuyucuları hedefliyoruz.” diyorKerim Balcı. İngilizce konuşulanAfrika ülkeleri, Güney Asya vePasifik ülkeleri de ilgi alanına dâhilbölgeler.Bu kadar geniş bir kitleye hitapeden dergiye ulaşmak için benimsenensistemse çok kolay: Abonelik.“Ulaşabilirliğimizin sınırı biradresin var olup olmadığı ile tanımlı.Bir adresi olan bütün dünyavatandaşlarına ulaşabiliyoruz.”diyor derginin genel yayın yönetmeni.Geçmişte abonelerinin yanısıra tanıtım amaçlı olarak dünyanınen büyük 600 üniversitesininkütüphanelerine, önemli devletlerinTürkiye ile ilgilenen parlamen-


58 EYLÜL-EKİM 2012ter ve senatörlerine de tanıtım dergisigöndermişler. Ancak EBSCO anlaşmasıylabuna da artık gerek kalmamış.Turkish Review’e katkıdabulunmak isteyenakademisyenler,kısa bir rehber metniylederginin diyalojiksöylemini benimsemeyedavet ediliyor.Kuralları henüzbelirlenmemiş buyaklaşım, yazarlardanalınan geri dönüşümlerlekendi kendinigeliştirmekte.ÇÖZÜM ODAKLI, ‘BARIŞ’ DERGİSİTurkish Review, kuruluş amacı ve temelprensipleri yanında, felsefesiylede kendisiyle aynı kulvarda yayın yapandiğer dergilerden ayrılıyor. KerimBalcı bu, felsefeyi şöyle açıklıyor: “Hakemlidergilerin temel felsefesi evrenselsosyal bilimler kurallarına sadakattir.Ancak Batı’da ortaya çıkmış polemikçisosyal bilim anlayışı tek doğru değildir.Biz Turkish Review’de ‘diyalojik’ sosyalbilim yapmaya çalışıyoruz. Yani sadecesorunları ve suçluları değil, çözümleride tespit eden bir yaklaşım peşindeyiz.Amacımız mutlu bir çokseslilik. Farklılıklarıtehdit olarak değil, zenginlik olarakgören bir yaklaşımımız var.”Turkish Review’e katkıda bulunmakisteyen akademisyenler, kısa birrehber metniyle derginin diyalojik söyleminibenimsemeye davet ediliyor.Kuralları henüz belirlenmemiş bu yaklaşım,yazarlardan alınan geri dönüşümlerlekendi kendini geliştirmekte.Barış kavramı ve pratiğe dökülmesiiçin gerekenler dergide yer alacak makalelerdeönemli bir referans noktası. SoğukSavaş döneminde ortaya çıkmış olansözlükten uzak durmaya çalışan dergi,diplomasi ve uluslararası politikaylaalakalı durumlarda da diyalojik yaklaşımıtercih ediyor. “Neden Soğuk Savaş?”sorumuzu Kerim Balcı şöyle cevaplıyor:“Soğuk Savaş dünya kadar kişilikleride bölmüştü. Bölünmüş kişilikler birçatışma diliyle konuşuyorlardı. Yepyenibir sözlük oluşturmuştu Soğuk Savaş:Çevreleme, nükleer caydırıcılık, ikincivuruş kapasitesi, süper güç gibi onlarca,yüzlerce kelime. Bunlar savaşı asıl alanbir yaklaşımın ürünleriydi. Biz ise barışıasıl alan bir dil üretmeye çalışıyoruz.Tabii bu dil de henüz oluşma aşamasındaolan bir dil. Hariçteki gerçeklik o dileuymadığı müddetçe de uygulanabilirliğiyok. Biz halen var olan dünyanın değil,ileride var olacağına inandığımız birdünyanın dilini konuşuyoruz.”BİLİNME, TANINMA MARATONU…Tüm bu çalışmalardan sonra artıkderginin hedefi bilinirliğini artırmak.Bu amaç doğrultusunda reklamlaryapılıyor; özel konferanslar organizeediliyor. Tanınmış olmanın kıstasınıBalcı şöyle açıklıyor: “Akademikve hibrit dergiler kimliklerini beş-onyılda oturtur, hedef kitleleriyle ancakbir kuşak geçtikten sonra buluşabilirler.Yani on yıl sonra, on beş yıl sonraTürkiye hakkında bir konuyu araştırmakisteyen bir Amerikalı akademisyeninönce aklına Turkish Review gelirsebaşarılı olmuşuz demektir. Bununbilincindeyiz ve o hedefe sabırlayürümeye kararlıyız.”


Öğretmenlerimiz için hazırladığımızflash disklerimiz 1. sınıftan, lise son sınıfa kadarbütün dersleri içermektedir.Her sınıf ve branş için ayrı ayrı hazırlanmıştır.


60 EYLÜL-EKİM 2012RADEV Başkanı Erbaş:RTÜK, televizyonları denetlediğikadar radyoları denetlemiyorRADEV Genel Başkanı YusufErbaş, Radyo Televizyon ÜstKurulu’nun televizyonları denetlediğikadar radyoları denetleyemediğiniileri sürdü. Yeteri kadardenetleme yapılmadığı için; radyolardaistenilmeyen programlarınyapıldığını kaydeden Erbaş,bu açığın kapatılması gerektiğinisavundu.RSELÇUK KAPUCİadyo Evi Derneği (RADEV) Genel BaşkanıYusuf Erbaş, Radyo Televizyon ÜstKurulu’nun televizyonları denetlediği kadarradyoları denetleyemediğini ileri sürdü. Yeterikadar denetleme yapılmadığı için; radyolardaistenilmeyen programların yapıldığını kaydedenErbaş, bu açığın kapatılması gerektiğini savundu.RTÜK’ün, bünyesinde radyolarda çalışan isimleride bulundurması önerisinde bulunan Erbaş;“RTÜK radyoların işini kolaylaştıracak bir sistemgetirmeli ve yeterli denetimleri yapmalı.” diyor.Radyolar, toplumun kimi zaman yolda seyirhalinde iken, kimi zaman ise toplumun bunalttığıbireylerin yalnız kalıp sığındığı limanlar.Bazen bir programda bazen de sevdiğimiz birmüziğin tınısını işittiğimiz anda varlıklarımızaanlam katan aygıtlar olarak bilindiler.19. yüzyılda gazeteler ve telgrafın ardından, iletişimalanında elektronik ortamda insanların sesinibirbirine ilk kez duyurduğu vasıtalar olarak bilinenradyolar, önce devletler muvazenesinde vatandaşlarlailetişimi sağlamak için kullanıldı. <strong>Zaman</strong>la önemigiderek artan radyolar, savaşlarda bazen bir propagandanınyayılmasına katkı sağladı, bazense dönemitibarı ile en önemli enformasyon aracı olarakkullanıldı. Teknolojinin gelişmesi ve yeni nesil iletişimaraçlarının bulunması ile birlikte her ne kadar pabucudama atılsa da; radyolar, zaman içerisinde sa-


EYLÜL-EKİM 201261dece müzik dinlemenin tek adresi oldu.Özel televizyon kanallarının açılmayabaşladığı 1990’lı yıllarda dinleyicileribayağı azaldı ancak günümüzde, radyolarıno yıllarda olduğu gibi dinlenmediğinipek fazla da iddia edemeyiz. Hattaresmi rakamlar Türk toplumunun yüzde71’inin radyo dinlediğini bildiriyor. Sektör,her geçen gün giderek büyüyor; insanlarınilgisini yeni çıkan programlarlaçekiyor. Radyoların bu başarısını, yaşadığıproblemleri ve sektörde yaşanangelişmeleri biz de dinlemek için genelbaşkanlığını ünlü sunucu “By SEMPA-TİK” olarak anılan Yusuf Erbaş’ın yaptığıRADEV’in konuğu olduk. Erbaş’ı ve tespitlerinidinledik.RADEV nasıl kuruldu?2006 yılında bir hayal üzerine kuruldu.Bir bürokrat arkadaşımın tavsiyesi üzerine,5 kişi bir araya gelerek derneğimizintüzel kişiliğini aldık. Kurulduktan sonra,fark ettik ki bugüne kadarki emek ve çabalarımızınboşa gitmeyeceğini fark ettik.Neden Radyo Evi?RADYO dememizin sebebi eskidenbüyüklerimiz, eskiden “Radyo evinegittim, Gülşen Kutlu’yu dinledim.Radyo evini gördüm” derlerdi.Ben de biraz düşündüm.Radyocuları üst çatı altında toplayanbir kurum olacaksa, bu radyocularınevi olmalı, diye düşündüm.Bunun üzerine RADEV ortayaçıktı. 5 kişi ile kurulan RA-DEV, bu gün 2 bin 200 üye ileTürkiye’nin en önemli medyatopluluğu..Radyoları tek çatı altında toplamak ne gibifaydalar sağladı?Medya ile ilgili kurulan bütün derneklerebaktığınızda mesleki anlamdakurulan diğer kuruluşlardandestek aldığını görürsünüz.Bu manada kurulan bütün radyoderneklerine baktığınızda “Radyo,Televizyon”; “Radyo Gazete”adılı ile kurulduğunu görürsünüz.Mutlaka mesleki anlamda diğermeslek kuruluşlarından destek almışlardır.İlk kez, bağımsız, sadeceradyoların sorunları ile ilgilenenbir derneği biz kurduk. Bunundışında baktığımızda hepsipatronlar kulübünün oluşturduğu derneklersöz konusu. Çok az üyeleri var.RADEV’in en önemli özelliği ise çalışanlarınve emek verenlerin, meslektaşlarımızdanoluşması. Radyoların, sigortave buna bağlı medya mensuplarınınsorunlarını çözmek için kurulduk. Ancakzaman içinde diğer derneklerin tamzıddı bir çalışma yaptık. Çalışanların özlükhakları ile çalışmalar yapmaya başladık.Bu çalışmalar bizlere çok önemlideğerler kazandırdı.Radyoların bu şekilde tek çatı altında toplanmasıbir gücü de ihtiva ediyor. Sizce, bu güç radyo yayınıyapanlara ne gibi artılar sağladı?Her gün sesi çıkıp, hiç sesi çıkmayanbir meslek grubuydu bizimki. Her günmikrofon başında konuşuyoruz, milletinderdine derman oluyoruz ama kendiderdimize derman olamıyorduk. RA-DEV bunu gerçekleştirmek için ciddi birgüç oldu. Bizim avantajımız, kurulduktansonra radyocular, sorunlarını tespitetmeye başladı. Bizim derdimiz radyocularınyıllardır var olan sorunlarını düzeltebilecekgirişimlerde bulunmak. Bununiçin biz bir taslak hazırladık. Radyoculukİyileştirme Paketi (RİP) dediğimiz, sektördekien büyük çalışma. Bu kanun taslağı.Taslağın geçmesi durumunda, diğergazetecileri de ilgilendiren bir çalışma.Kanunun geçmesi durumunda, bütünradyocuların bundan böyle sarı basınkartı olacak. Konaklamalarda, ulaşımdandaha fazla yararlanabilecekler. RTÜKkatkı paylarında ve sanatçıların bazı davranışlarındaciddi yaptırımlar olacak. Buradasanatçılara yaptırım derken, sanatcamiasının negatif durumda görünmemesiiçin ciddi çalışmalar yapıyoruz.Bu çalışmalarınızdan bahseder misiniz?Bu sene başlattığımız yerli sanatçı yerlimüzik çalışması. Bundan böyle, parasıolan sanatçı olur, parası olmayan sanatçıolamaz, olgusuna inat; biz hemTürk halk hem de Türk sanat müziğinive yerel sanatçılarımızı daha çok halkımızlabuluşturacağız. Bu yönde çalışmalarımızsöz konusu. Kendimiz turneleryapacağız. Onların mesleki hayatlarıaçısından da bu çalışmayı önemli buluyoruz.Biz “Yerli sanatçı, yerli müzik”çalışmamızda, ulusal basında 20 kişi etrafındadönen ve öz kültürümüze tamamenzıt görüntüleri ortadan kaldırmakamacı taşıyoruz. 2 yıl sonra Türkiye’degördüğümüz şu andaki müzikalortam kaybolacak ve değişecek.Bunu nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz, buçok iddialı bir hedef değil mi?Evet, iddialı bir hedef. Yanlış gidensisteme, doğrular katarak yapacağızbunu. Doğruları gören herkesdoğruların peşinen gelecektir.Çünkü burada sadece 20 kişi ekmekyiyor. Onlar da parası olanlar.Bin sanatçıdan 20’si ekmek yiyorve geri kalan 980 kişi ekmek yiyemiyor.Sıkıntı varsa bu doğrununetrafında kenetlenen kişileri,bir araya getirdiğimizde ister istemezbazı şeyler değişecektir. “Parayıverdim klibim yayınlandı, parayıverdim listelere girdim, parayıverdim isim yaptım” diyerek “Ciddirakamlarla konserlere gittim”anlayışı değişecek. Menajerlerinelinde sanatçıların heba olmasınıengellemek için uğraşıyoruz. Dahagüzel, daha kurumsal çalışmalaryapılmasını istiyoruz. Çok şeydeğişecek. Radyocular sanatçılarlabirlikte yaşayacak.


62 EYLÜL-EKİM 2012Ulaştığınız gücü, derneğinize bağlı olan radyolarlabirlikte birtakım olumsuzlukları engellemekiçin kullanıyor musunuz?Evet oluyor. Biz popüler kültüre dayattıklarınagöre hareket eden bir dernek değiliz.Popüler kültürün getirdiğini de halkaradyolar aracılığı ile ulaştıramayız. Toplum,sadece okulda verilen eğitimle eğitilmiyor.Toplum, 24 saat mikrofonlarıbaşında bulunan radyocuların sesi hiçeğitim görmeyen insanından en eğitimlisinekadar sesimiz ulaşıyor. Toplumamoral veriyoruz. Biz negatif hava veriyorsak,bizi dinleyenler negatif. Pozitifhava veriyorsak toplum pozitif bir havayakavuşuyor. Siyasilerden daha çok sesimizçıkıyor. Bizim üyelerimizin listelerinealmadığı sanatçıyı çalmadığı zamanda gerçekten o sanatçıların konser sayısıdüşüyor, sahneye çıkma durumlarındaciddi düşüşler oluyor. Çünkü çalmayıncatalep gelmiyor. Talep olmayınca kimsekonsere çağırmıyor. Özellikle yanlışhareket ederek topluma kötü örnek olduğunainandığımız kişileri listelerimizealmıyoruz. Daha önce de birkaç sanatçıyaolumsuz davranışlarından dolayı ambargokoyduk. Bu noktada bizim televizyonlardayayınlanan kliplerden daha çoketkimiz olduğunu söyleyebilirim. Çünküradyo, hareket halinde iken takip edilebilentek medya aygıtı. Gazeteyi okurkenbaşka bir yapamazsınız. Veya televizyonizlerken de başka bir işle meşgul olmanızmümkün değildir. Radyoyu, yolda ikendinleyebilirsiniz, yemek yaparken dinleyebilirsiniz.Dinlerken de birçok şeylemeşgul olabilirsiniz. Türkiye’nin yüzde71’i kemikleşmiş radyo dinleyicisidir.Radyoyu Türk halkı hangi durumlarda dinliyor?Gerçekten söylediğiniz kadar dinleyicisi var mı,radyonun? Ben daha çok araçlarda dinlediğine şahitoluyorum.Yanlış bir algı. Radyo, Türk halkını sıkıştığındayanaştığı bir liman. Çünkü kendimizibulabildiğimiz, kendimizi bulduğumuzbir yer radyo. İnsanlar, radyoyuasla bırakmazlar. Biz yıllardır, bununsavaşını verirken bize radyonun dinlenilmediğiifade ediliyordu. MP3 çalarlarçıktı, diyorlardı. Biz bunlara karşı çıktık.Biz, “Radyo MP3 değildir; sunucusuzradyo, radyo olamaz” sloganları ile karşıçıktık. Allah’a şükür zaman için da haklılığımızortaya çıktı. Ve radyolarımızındinlenme oranları gittikçe arttı. Özellikleyolda seyir halinde iken ve gece saatlerinderadyolar daha çok dinleniyor. Gecesaat 22.00’den sonra. Üniversite öğrencileridaha çok dinliyor bizi.“Denetlemeyi yapanorgan RTÜK. AncakRTÜK televizyonlarısadece denetlediği içinradyoların denetlemesiniyeterince yapmıyor.Eğer yapıyorlarsa,belki biz bilmiyoruzdur.Biz de açık birşekilde açıp destekverelim. Bize göreRTÜK’ün yapısında birsıkıntı söz konusu. “Meslektaşlarınızın da yanlışları olmuyor mu?Bazı radyocuların sunum yaparken argo ifadeleriyleçok fazla karşı karşıya kalıyoruz.Tabii ki yanlışları olan radyocularımızsöz konusu. Onlar hakkında, elbettegereken uyarıları yapıyoruz. ÖzellikleAnadolu’daki bazı radyoların yayınladıklarıkaşık havalarının, argo ifadeleriiçermesi karşısında gereken uyarılarımızıyaptık. Uyarılarımızın işe yaradığınıifade edebilirim. Bu kapsamda, “ArgosuzTürkçe, argosuz müzik”çalışmamız oldukçaiyi sonuçlar verdi, diyebilirim. TRTGenel Müdürü İbrahim Şahin’in de argosuzTürkçe konusunda, Türkçenin argosuzkullanılması konusunda ciddi anlamdadestekleri söz konusu. Bu kaşıkhavalarının kötü örnek olmaması için,kaşık havalarının denetim altına alınmasınıdüşünüyoruz.Yeteri kadar bir denetleme yapılabiliyor mu sizce?Bu noktada denetlemeyi yapan organRTÜK. Ancak RTÜK, radyoların denetlemesiniyeterince yapmıyor. Eğer yapıyorlarsa,biz bilmiyoruzdur. Bize göre,RTÜK’ün buradaki düşüncesi televizyonuntoplum tarafından daha çok takipedildiği düşüncesidir. Bence asıl yanıldıklarınokta da, tam da burası. Böylebaktığımız zaman televizyonlara yeterikadar önem veren ancak adında radyoifadesi bulunan bir kurumun, radyolarıdenetlememesiyle karşı karşıya bulunuyoruz.RTÜK, bana kalırsa, bünyesinderadyoda çalışan isimleri de bulundurmalı.Sektörümüzle yeteri kadar ilgilenilmediğineşahit oluyoruz.İlerleyen yıllarda radyoların nasıl bir noktaya geleceğinidüşünüyor sunuz?<strong>Zaman</strong> içinde radyoların yapısında ciddibir değişikliğin olacağını düşünüyorum.Biraz radyolar artık müzik kutusu olmanındışına çıkacaktır. Artık çağımız onadoğru gitmektedir. Artık çok yakın zamanda,radyolar çok az çalıp eğitim okulugibi bir sisteme dönecektir. Çünkü birtopluma ne kadar çok bir şeyi yüklerseniz,topluma o kadar çok gına gelir. Bu,bu kadar basittir. Artık radyolarda müzikdinleyemeyecek. Hoş sohbetlerin yapıldığıbir mecra olacak. Eğitimin yapıldığıçeşitli programlarla donatılacaklar. Buşekilde, müzik vasıtası olan bir sistemden,radyolar eğitim okulu olan bir yapıyadöneceklerdir.Bir dönem sunucusu olmayan radyolar vardı sürekli.Şimdi pek fazla karşılaşmıyoruz, sadece kasetçalargibi yayınlar yapan radyoların varlıklarına birtürlü anlam veremezdik. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?Radyolar, bir dönem personel çalıştırmakistemiyorlardı.Bahsettiğiniz personel zaten 3-5 kişi idi ama...Ancak personel çalıştırmak için sponsorbulmak zorundaydılar. O olmadı,ciddi bir mali kaynak ayırmak gerekirdi.Ama radyo sahipleri bundan kaçıyorlardı.Radyoculuk yapıp mikrofondan uzakkalan isimler ise travma geçirdiler o dönemlerde.Ama şimdi durum değişti.Radyolar çalışanlarının yüzde 65’iniistihdam edebiliyor. Sponsor ve reklamsektörü artık, radyo programlarınındaha fazla insana ulaştığını fark ettiğiiçin, 1995 yılında yaşadığımız reklam almasıkıntımızı şimdi yaşamıyoruz. Hattamüşteriler artık kendileri gönderiyorreklamlarını. Bu açıdan radyoların öncekigibi, spiker bulundurma durumununortadan kalktığını söyleyebiliriz.Ama bazı korkularımız da şu an için yokdeğil. Yeni dönemdeki korkumuz, radyoculuktada tekelleşmeye gidilmesidir.


64 EYLÜL-EKİM 2012Hem Osmanlı’ya hem deCumhuriyet dönemine şahit olduYeşilgiresun Gazetesi Yazıİşleri Müdürü Hasan Öğütçü,Yeşilgiresun Gazetesi’ninmazisinin Cumhuriyet dönemindende önce olduğunusöyledi. İlk olarak “Işık” adıylagazetenin yayın hayatınabaşladığını aktaran Öğütçü,daha sonra gazeteninCumhuriyet dönemindeCimşit kardeşler tarafındansatın alınarak, isminin“Yeşilgiresun” olarak değiştirildiğinive 1 Haziran 1925yılında bu isimle çıkmayabaşladığını kaydetti.GATAKAN ÇITLAKiresun’da 1925 yılında yayın hayatınabaşlayan Yeşilgiresun Gazetesi,adeta Cumhuriyet ile yaşıt. OsmanlıDevleti’nin son yıllarına, TürkiyeCumhuriyeti’nin ise doğuşuna şahitlik edengazete, yaşadığı birçok zorluklara rağmen87 yıldır yayın hayatını sürdürüyor.Yeşilgiresun Gazetesi Yazı İşleri MüdürüHasan Öğütçü, Yeşilgiresun Gazetesi’ninmazisinin Cumhuriyet döneminden de önceolduğunu söyledi. İlk “IŞIK” adıyla gazeteninyayın hayatına başladığını aktaranÖğütçü, daha sonra gazetenin Cumhuriyetdöneminde Cimşit kardeşler tarafındansatın alınarak, isminin “YEŞİLGİRESON”olarak değiştirildiğini ve 1 Haziran 1925 yılındabu isimle çıkmaya başladığını kaydetti.İlk dönemlerde harf inkılabına kadar Osmanlıcagazetenin çıktığını, inkılabın ardındanda yeni Türkçe harflerle yayımlanmayabaşladığını vurgulayan Öğütçü, haftalık olarakbasılan gazetenin ellerinde o günlerden kalmabirkaç nüshasının bulunduğunu belirtti.


66 EYLÜL-EKİM 2012Türkiye Gazetesi, geleceğini‘dijital’ devrimlegarantiye alıyorDijital devrime önceuzun süredir atıl haldebulunan web sitelerindenbaşladıklarını aktaranTürkiye GazetesiGenel Yayın YönetmeniNuh Albayrak, altyapıyıgüçlendirerek siteyi hemhızlı hem de güncel halegetirdiklerini dile getirdi.GÜRKAN TUZLUijital çağın başlamasıyla basılı medya daDayakta kalabilmek için çeşitli formüller üretmeyebaşladı. Son dönemde yaşadığı ekonomiksıkıntıları atlatmaya çalışan Türkiye Gazetesi,gerçekleştirdiği dijital devrimle hem kalıcıolmak hem de genç neslin ilgisini çekmeyeçalışıyor. Sosyal medyayı ve dijital devrimiyakından takip eden gazetenin GenelYayın Yönetmeni Nuh Albayrak ile TürkiyeGazetesi’nin son dönemde bu alandayaptığı çalışmaları konuştuk.Dijital devrime önce uzun sürediratıl halde bulunan web sitelerindenbaşladıklarını aktaranTürkiye Gazetesi Genel YayınYönetmeni Nuh Albayrak, altyapıyıgüçlendirerek siteyi hemhızlı hem de güncel hale getirdiklerinidile getirdi.Dijital medyaya yönelmelerininise tamamen ihtiyaçtan kaynaklandığınıbelirten Nuh Albayrak,2001 krizinden gazetenin adetarölantide devam ettiğini söyledi. Bu sürede, dijitalmedya, sosyal medya ve hatta internet sitesiolarak rakiplerinin oldukça gerisinde kaldıklarınıdile getiren Albayrak, gerekli adımlarıatmadıkları sürece hem aradaki mesafenin


68 EYLÜL-EKİM 2012sürekli arttığını anladıklarını ifadeetti. Sürecin zaten sürekli basılımedyanın aleyhine işlediğinive ister istemez dijital mecrayayönelmek gerektiğini aktaran Albayrak,hem gazetenin çehresinive içeriğini değiştirme hem dedijital platformdaki eksiklerini gidermekonusunda ekip olarak çalışmabaşlattıklarını aktardı.Bu konuda marka konumlandıranajanslarla da görüşme yaparakbir yol haritası çizdiklerini belirtenAlbayrak, “Kaybımızı tela-fietmek için çalışma başlattık. Pekinasıl telefi edeceğiz? Herkes birşeyler yapmaya çalışıyor, bu dijitalortamda… Biz hem bir şeyler yapacağızhem de o kaybettiğimizmesafeyi telafi edeceğiz. ‘Bununlailgili bir şey yapmamız lazım. Herkesgibi dijital medyadaki unsurlarınınher birisini (web site, sosyalmedya) oluşturalım ama bunlarherkesi uğraştığı şeyler. Bunun dışındaherkesin yapmadığı bir şeyyapalım.’ dedik. Tabii hiç kimseninyapmadığı bir şey deyince bukolay olmuyor. Doğru hareket tarzıbelirlemezseniz bir yerden son-ratıkanıp kalıyorsunuz.” dedi.‘QR DEVRİM’Bir süre sonra bütün dünyadakullanılan QR kod uygulamasınıhaber için uygulamaya kararverdiklerini söyleyen Albayrak,gazetede belirledikleri bazıhaberlerin yanına bir QR kodkoyduklarını ve bu sayede okurunhaberle ilgili görsel ve detaylaraakıllı cihazlarıyla ulaşabildiğiniaktardı. Albayrak, “QRkod, kullanılmayan bir şey değil.Birçok insan artık bunu kartvizitindekullanıyor. Birçok sahada,reklam ve ilanda kullanılıyor.Eğer biz, ‘QR kod bulunmuş vekullanılan bir şey o zaman bunayaklaşmayalım başka bir şey bulalım’dersek, işte burada tıkanıpkalırdık. ‘Nasıl yaparız, şöyle yaparız,böyle yaparız.’ diye beyinjimnastiği yaptık. En sonundaQR kod uygulamasını basılı gazeteyeuyarladık.” diye konuştu.Albayrak, QR kod uygulamasınıngazetede bir süredir devameden içerik ve mizanpaj değişimininfarkındalığını artırdığınıvurguladı. Okurdan gelentepkilerin son derece olumluolduğunu belirten Albayrak,“Bu sistem çok geliştirilebilir birsistem. Biz her gün bu sistemlehangi habere kaç kişi giriyor, takipedebiliyoruz. Tabii ki dönüşvar, sohbetlerde toplantılarda falanama bunun çok daha ötesindeanlamlı, analiz edilebilir şekilde,hangi habere hangi makaleyekaç kişi giriyor bunu teknolojikolarak ölçümleyebiliyoruz.”“HER MUHABİR AYNI ZAMANDAKAMERAMAN OLACAK”QR kod ile görselini verdiklerihaberleri genellikle kendi muhabirlerininürettiği özel haberlerdenseçtiklerini aktaran Albayrak,“Güncel haberleri de koyuyoruzzaman zaman ama bizimönceliğimiz ondan farklı olarakbizim arkadaşlarımızın kendiürettiği haberlerin, kırık dökükde olsa, çok da profesyonel olmasada, görüntülerini koymayaçalışıyoruz.” diye konuştu.QR kod uygulamasıyla haberinindaha fazla mecrada yayınlanmasınıisteyen muhabirlerinamatör de olsa kameramanlıkyapacağını aktaran Albayrakşöyle konuştu: “Arkadaş cep telefonunvar mı? Bununla çektiğinkafi bizim için’ diyoruz. Çünkübir orada çok iddialı, ekranlardayayınlanabilecek görüntü peşindedeğiliz. Tam tersine dahabasit, tabana yayılabilen ama hayattanbir parça olan şeylerin peşindeyim.Mesela yapacağız yakındabizim belki 20 yıldan beridevam eden bir klasiğimiz var.Biz bir köşemizde okuyucularımızıngönderdiği, doğum günü,doğumu gibi fotoğraflarını paylaşıyoruz.Şimdi de mesela ‘2 dakikayıgeçmeyen görüntü gönderingörüntüsünü yayınlayalım’ diyeceğim.Aynı o sayfanın yanına birQR kodu koyacağım o çocuğunbelki pasta kesme anını herkeslepaylaşabilecek.”


70 EYLÜL-EKİM 2012Suriye’de gazeteciler hedefteSEDAT ÖZHAN ÇAMuriye’de başlayan iç savaş 19.SSınır TanımayanGazeteciler Örgütü’negöre basın özgürlüğüaçısından 179 ülke arasında176. sırada bulunanSuriye’de bu yıl 10gazeteci öldürüldü, 14basın mensubu isehapiste.ayına girdi. Binlerce insanınhayatını kaybettiği şiddet gazetecileride vurmaya devam ediyor.Sınır Tanımayan GazetecilerÖrgütü’ne göre basın özgürlüğü açısından179 ülke arasında 176. sıradabulunan Suriye’de bu yıl 10 gazeteciöldürüldü, 14 basın mensubu isehapiste. Hükümet güçlerinin elindekigazeteciler arasında ödüllü kameramanCüneyt Ünal da var.Gazetecilerle ilgili son kötü haberlerAğustos ayında Halep’ten geldi. HürSuriye Ordusu ile Esed rejimine bağlıaskerler arasındaki çatışmaların şiddetlendiğişehirde çok sayıda Türk basınmensubu görev yapıyordu. Arapçayayın yapan Amerikan kanalı el Hurraiçin Filistin asıllı Beşar el Kadumi ileHalep’te iki ateş arasında kalan CüneytÜnal, 20 Ağustos’ta Esed rejiminin elinedüştü. Amerikalı serbest gazeteci AustinTice’ın da Beşşar Esed yönetimininelinde olduğu belirtiliyor. Bu isimlerdensadece Cüneyt Ünal’ın görüntüleri, rejiminhaber kanalında ‘teröristlerle işbirliğiiçinde’ imajı verilerek yayınlandı.JAPON GAZETECİ ÖLDÜCüneyt Ünal’ın rejim güçlerinceözgürlüğünden mahrum edildiğigünlerde, çok sayıda Türk gazete-


EYLÜL-EKİM 201271MİKAYA MAMOTOMARİE COLVİNPAUL COLEYci de büyük tehlike atlattı. Hür SuriyeOrdusu’nun karargah olarak kullandığıokul binalarının hedef alınması,bu binalarda konaklamak durumundakalan basın mensupları içinde büyük tehditti. Görev başındaykeniki ateş arasında kalan Japon savaşmuhabiri Mika Yamamoto hayatınıkaybetti. Yamamato’nun Esed’ebağlı güçler tarafından öldürüldüğüöne sürüldü. Anadolu Ajansı FotoMuhabiri Sinan Gül ise keskin nişancılarınaçtığı ateş sonucu ayağındanyaralandı. Sinan Gül’ün yanı sıraSuriye’de yaralanan bazı yabancı gazetecilerde Türkiye’de tedavi edildi.‘EMBEDDED’ GAZETECİLİKSuriye’de can güvenliği için taraflardanbirine teslim olarak gazetecilikyapmak bir zorunluluk. CüneytÜnal’ın İhbariye televizyonunda yaptığıdikte ettiği açıklamada sarf ettiği‘Suriye’ye silahlı grupla giriş yaptım’ifadeleri aslında alandaki gerçekleriyansıtıyor. Basın mensupları, ancakbu silahlı grupların rehberliğindegüvenli şekilde hareket edebiliyor.Bu durumun en önemli sakıncalarındanbiri ise aynı zamanda bu gruplarındenetiminde olmanız. İstediğinizyere istediğiniz zaman gitmeniz güvenlikgerekçesiyle engellenebiliyor.Bu durum ister istemez krize muhalifsavaşçıların penceresinden bakılmasınayol açabiliyor. Aynı durum resmiyollarla ülkeye giriş yaparak Esedgüçlerinin rehberliğini kabullenengazeteciler için de söz konusu. Independentgazetesinin meşhur yazarıRobert Fisk, devam eden savaşı Esedrejiminin penceresinden yansıtmıştı.


72 EYLÜL-EKİM 2012Pecs'teki en önemli eserlerden biri de Széchenyi Meydanı'ndaki Gazi Kasım PaşaCamii. Pek çok cami gibi bunun da minaresi yıkılmış ve kiliseye dönüştürülmüş. Tepesindekihilalin üzerine bir haç oturtulmuş. Macaristan'ın her yanı heykel dolu.Şehri kurtaran, savunan herkesin heykelini dikmişler. Meydandaki Macar köylülerinianlatan fotoğraf sergisi Pecs'in kültür başkenti olması nedeniyle açılmış.SZÉCHENYİ MEYDANI’NDAKİ GAZİ KASIM PAŞA CAMİİMacaristan’da Osmanlı izleriSEVİNÇ ÖZARSLANvrupa ülkelerine hayran hayranAbakmayı bırakıp ‘Oralarda neleryapmışız, şimdi neredeyiz, onlarnerede?’ gibi soruların muhakemesiniyapmanın zamanı geldi de geçiyorbile. 3-4 gününüzü Macaristan’a ayırabilirsiniz.Osmanlı’nın Balkanlar’daki izini aramayaçıktığımızda ilk rotamız geneldeSaraybosna ve civarındaki şehirler oluyor.Oysa unutulan, belki de hiç akıllaragelmeyen bir ülke var: Macaristan. 39günde alınan Zigetvar Kalesi, duvarlarıtitretilen Estergon, bizzat Kanuni SultanSüleyman’ın emriyle Isparta’dan kalkıpİslam adına gül tohumları ekmeyegelen Gül Baba’nın ayak izleri bu şehirde.Mohaç Meydan Savaşı, Zigetvarşehrinin yakınlarında yapılmış, küçükİstanbul-Budapeşteuçuşu yaklaşık 2 saatsürüyor. Şengen vizesialmak biraz sıkıntılıama kendinizi evinizdeymişgibi hissedebileceğinizBudapeşte’dekiBudin Otel’den bir davetmektubu isterseniz ikigünde veriyorlar.bir Süleyman köyü bile kurulmuş elimizdençıkan topraklara. Osmanlı’nın‘Nazlı Budin’ adını verdiği, üzerine titrediğibaşkent Budapeşte ve diğer pekçok şehirde ecdadımızdan yadigâr eserlervar. Rakamsal olarak ifade edersekdurum şöyle: 724 eser bırakmış atalarımız,ama sadece 28’i ayakta. Eserlerinçoğu İstanbul’la birlikte kültür başkentiseçilen Pecs ve Zigetvar’da yani güneyMacaristan’da. Ama her şeyden dahaönemlisi Osmanlı’nın Avrupa’daki topraklarınıgenişletmek için ömrü hayatıseferlerde geçen, ordusuyla Viyana’nınkapılarını titreten Kanuni Sultan SüleymanHan, Zigetvar’da canını teslim etmişve iç organları bu şehirde gömülmüş,naaşı ise İstanbul’a getirilmiş. Birçoğumuzbu tür ayrıntıları bilmiyoruz. Öğrenelimdiye Budapeşte Havaalanı’na da-


74 EYLÜL-EKİM 2012TURBEKİZigetvar şehrinin meydanındabir kilise var. Osmanlı’da Ali PaşaCamii’ymiş adı. Camiden eser yok elbette.Minaresi yıkılmış. Sadece pencerelerinmimari özellikleri bize ait bir eserolduğunu anlatıyor.Zigetvar Kalesi’nin içinde ise SultanSüleyman Camii var. Müze olarak kullanılıyor.İçine girdiğimizde bir cam sergisiylekarşılaşıyoruz. Bir de minberinbulunduğu yerde bir rahle ve üzerindeaçık şekilde yan yana duran Kur’an-ıKerim ve İncil...Havaalanından inip Budapeşte’yeilk girdiğinizde halk otobüsleriyle karşılaşacaksınız.Sakın bizim gibi ‘Aaa bizimotobüslerden...’ gibi bir tepki vermeyin.Rehberimiz Hakkı Yaz hemenuyarıyor: “Nereden sizin oluyor, onların.Ikarus otobüslerini Macaristan’danithal ettik.” Sonra hatırlıyoruz. İETTotobüslerinin kenarlarında Made inHungary yazdığını.Şehri Tuna Nehri ikiye ayırmış.Bir tepesi Buda, diğeri Peşte, Budatepelik ve yeşillik bir yer, Çamlıca’yıhatırlatıyor. Ama daha modern,düzenli ve temiz hali. Peşte iş hayatıve bürokrasi kokuyor. AncakTBMM gibi iş gören Parlamento Binası,opera ve müze binaları gibi şehirdekitüm tarihi yapıları seyretmeyedoyamıyorsunuz. Bir de Ortaçağfilmlerinden fırlamış şatolar var ki,bir yazarın şehri ‘dünyanın en büyükaçık hava müzesi’ olarak tanımlamasıboşuna değil.Binaların ilginç bir özelliği var. Meselaaltı katlı bir binanın her katındakipencerelerin mimarisi birbirinden farklı.Bu farkı anlamak için çok dikkatli bakmaklazım. Aynı gibi zannedilebiliyor.Hakkı Bey, “Ben 5 yılda ancak fark edebildim.”diyor.Macarlılarla ortak kullandığımız birçokkelime var: Tuna Nehri’nde yaptığımıztekne gezisinde görevli kızcağız“What would you like to drink?” diyesorduğunda, kısaca ‘alma’ derseniz elmasuyu istediğinizi anlayabiliyor. Török(Türk), turban (sarık), mescet (mescid),türbe gibi sokak isimleriyle karşılaşabilirsiniz.Diğer ortak kelimeler balta,sakal, şapka, pabuç, patlıcan, musakka,şal, cep, kapı, anne, çok, tavuk, varoş,sallaş bu son ikisi bizim onlardanaldıklarımız.Üç gün boyunca şehri şu duyguylageziyorsunuz. Burada her şey gayet düzenli,şehirleşme mükemmel. Sokaklartenha, kalabalık, gürültü çok nadir. Birsorun yok gibi görünüyor. Ama nedenyabancılar İstanbul’da gelince bayılıyorlar?Üç gün sonunda edindiğimiz kanaatbunun cevabı: Avrupa’da her şey yolunda,ama hayat değil.Osmanlı yadigârları, Budapeşte’ye2,5 saat uzaklıktaki Pecs ve Zigetvarşehirlerinde daha yoğun. Zigetvar’a15-20 km kala çok şirin bir köy çıkıyorkarşımıza. Adı Szuliman. YaniSüleyman köyü. Sessiz, sakin ve çocuksuzbir köy. Ne pencereden bakanvar, ne oyun oynayan çocuklar. Bahçeyebiber toplamaya çıkan bir kadıngörünce hemen ‘Neden bu köyün adıSüleyman?’ diye soruyoruz. “SultanSüleyman’dan dolayı. Büyüklerimizonu çok sevmiş.” diyor.Köyden ayrıldıktan sonra KanuniSultan Süleyman’ın 500. doğum günündeyani 1994’te Zigetvar yakınlarındayapılan Macar-Türk DostlukParkı’na uğruyoruz. Zigetvar kale komutanıZrinyi Miklos ve Kanuni SultanSüleyman’ın heykelleri var yan yana.


76 TEMMUZ-AĞUSTOS 2012İŞ DÜNYASIZİYA YILDIRIM z.yildirim@cihan.com.trMont Blanc’dan yeni StarWalker koleksiyonuMont Blanc, önemli koleksiyonuStarWalker’ı, StarWalker Red Gold Resinve StarWalker Red Gold Metal adlı iki yeniözel kalemle genişletiyor. Üstün tasarımasahip, ergonomik şekilli StarWalker RedGold Resin, kaliteli reçine ve kırmızı altındanüretilmiş. StarWalker Red Gold Metalise mimari görünümünü, derin siyah lakeve elmas kesme hatları ile kırmızı altınparçalarından alıyor.2003’te Mont Blanc StarWalkerKoleksiyonunun tanıtılmasından bu yana,bu çağdaş çizgi kendine has ergonomikve geleceğe ait şekli ile orijinal malzemelerindahiyane biçimde kullanılması olaraktanımlanmıştır. Yenilikçi dokusu veöncü tasarımının kombinasyonu, MontBlanc’ın geleneksel ürün tasarımına aitsınırları sürekli olarak yükseltmesine yönelikbağlılığının altını çiziyor.Tüm bu canlı özellikler geleneksel elyapımının kalitesinden ödün vermedenen yeni tasarımla bir ifadeyi belirtmek isteyenşık, genç yazım gereçleri hayranlarıiçin en mükemmel arkadaşı oluşturdu.Modern görünüm ve akıllı yenilik - ikiyeni sürüm olan StarWalker Red GoldResin ve StarWalker Red Gold Metal modernşekliyle muhteşem kırmızı altın bağlantılarasahiptir. StarWalker Red GoldResin kırmızı altın kaplamalı bağlantılarlabirlikte değerli siyah reçine özelliklerinisunuyor. Rodyum kaplamalı 14 K altınuç, kalitenin gerçek işaretini sunuyor, diğeryanda Mont Blanc’ın taklit edilemezvarlığı, şeffaf başlığın üzerinde yüzüyor.Mont Blanc StarWalker Red GoldMetal, tasarıma mimari bir görünüş verenderin siyah lake ve elmas kesimlihatlara sahip kırmızı altın kaplamalıbağlantı özelliklerini ortaya koyuyor.Rodyum kaplamalı 14 K altın uç yazımgerecinin kalbi ve ruhu, diğer yanda belirginşeffaf StarWalker başlık her bir kalemitaçlandırıyor.Her iki modelde şimdi dolmakalem,tükenmez kalem ve keçeli kalem olarakdünya genelinde tüm Mont BlancBoutique’lerde sunulmaktadır.Bu özel koleksiyon ile tanışmak içinMaçka Montlanc Butik’ten ya da tümyetkili Mont Blanc satıcılarından randevualmanız yeterli.Vodafone, yurtdışında ‘her şey dahil’ dönemi başlattıKırmızı Pasaport ile 100 milyon lira tasarrufettiren Vodafone Türkiye, şimdi de yurtdışıdolaşımında ‘her şey dahil’ dönemini başlattı.Vodafone Türkiye, Vodafone şebekesi bulunan21 ülkede ses, SMS ve internet kullanımınıtek bir seçenekte toplayan, bu sayede tümmobil iletişim hizmetlerinde yurtiçi-yurtdışı fiyatayrımını ortadan kaldıran “Her Şey DahilVodafone Pasaport”u hayata geçirdi.<strong>Dünya</strong> kalitesinde mobil teknolojiyi kolayve anlaşılır şekilde ulaşılabilir hale getirenVodafone Türkiye, abonelerinin yurtdışındarahatça, fatura şoku kaygısı yaşamadan tümmobil iletişim hizmetlerini rahatça sürdürebilecekleriyeni hizmeti Her Şey Dahil VodafonePasaport’u tanıttı.Vodafone Türkiye Bireysel MüşterilerdenSorumlu İcra Kurulu Başkan YardımcısıGökhan Öğüt, konuyla ilgili yaptığı açıklamada,yurtdışına çıkan abonelerin kullanım alışkanlıklarıincelendiğinde ses iletişiminin yanındaSMS ve mobil internete yönelik de ciddibir ihtiyaç olduğunu belirtti. Öğüt şöyle konuştu:“Mobil iletişim teknolojileri alanındasunduğumuz tüm çözümlerde abonelerimizinbeklenti ve ihtiyaçlarına odaklanıyoruz.Global gücümüzle 2010 yılında, Türkiye’debir “ilk”e imza atarak Kırmızı Pasaport’u hayatageçirmiştik. Bu çatı altında sunduğumuzavantajlar sayesinde, abonelerimize biryurtdışı seyahatinde 10 bin TL’ye varan tutarlardatasarruf ettirdiğimiz örneklerle karşılaştık.Kırmızı Pasaport ile yurtdışına çıkanabonelerimiz yaklaşık 2 kat daha fazla aramayaptılar. Şimdi, Her Şey Dahil VodafonePasaport seçeneğini hayata geçiriyor ve buhizmetimizi daha da ileriye götürüyoruz. Biz,Pasaport Her Şey Dahil ile abonelerimizeyurtdışında internet kullanımı da dahil tümiletişim ihtiyaçlarını kendi tarifeleri üzerindenkarşılama imkanı sunuyoruz.”


TEMMUZ-AĞUSTOS 201277Mobilyada kişiye özel tasarımlarKlasik tarzda mobilyanın saygınmarkalarından Adnan BostanMobilya, yurtiçinde ve yurtdışındaadından saygıyla söz ettiriyor.Türk ürünleri üzerindekikötü imajı yok edecek mobilyalarüretmeyi kendilerine amaçedindiklerini söyleyen AdnanBostan Mobilya’nın yöneticisiAdnan Bostan, hem firması hemde sektör hakkında konuştu.Klasik mobilya üretimindegeçmiş ile günümüz çizgilerinebuluşturan Adnan BostanMobilya’nın kişiye özel üretimlerde yaptığını belirten Bostan,firmanın uluslararası piyasalardaanahtar teslimi projelerdetercih edildiğini söyledi. Rusya,Azerbaycan, Ukrayna, Romanya,Bulgaristan, İran, Irak, BirleşikArap Emirlikleri, Almanya, Fransa,Makedonya, ABD başta olmaküzere 25 ülkeye ihracat yaptıklarınıifade eden Bostan, “Klasikev mobilyaları, ev ve ofis mobilyaları,kapılar, mutfaklar, yer döşemeleri,duvar kaplamaları vedekorasyonda kullanılan her türlümalzeme ürünlerimiz arasındabulunmaktadır. Projelerimizi adreseteslim yapıyoruz. Proje gelişimaşamasında müşterilerimizletasarım ekibimiz arasındaki koordinasyonve bilgi alışverişi sürekliliğien büyük avantajlarımızdandır.”diye konuştu.DASK, 2017’de 10 milyon zorunludeprem sigortalı konutu hedefliyorDoğal Afet Sigortaları Kurumu(DASK), 17 Ağustos 1999 Marmaradepreminin yıldönümünde AfetSigortaları Kanunu’nun getirdiğiyeni uygulamaları ve bu doğrultudahayata geçireceği projeleriaçıkladı. Yeni yasayla birliktezorunlu deprem sigortalı konutsayısını 2014’te 6 milyona,2017’de 10 milyona çıkarmayı hedefleyenDASK’ın Van depremininardından, kuruluşundan bugüneyaptığı toplam tazminat ödemeside 136 milyon TL’ye ulaştı.Afet Sigortaları Kanunu’nu 12 yıldırbeklediklerini belirten DASKYönetim Kurulu Başkanı SelametYazıcı, “Yeni yasayla yapılan düzenlemeleri,ülkemizde depremhasarlarının karşılanmasında sigortaseçeneğini geliştirmek adınaçok önemli bir adım olarakgörüyoruz. Bundan sonraki dönemdeülkemizde zorunlu depremsigortasının yaptırılmasındave deprem bilincinin gelişmesindeçok daha hızlı gelişmeler olacağınıdüşünüyoruz” dedi. Yazıcı,yeni kanunla birlikte zorunlu depremsigortası ve DASK’ın dahasağlam bir yasal çerçeveye kavuşacağınıda vurguladı.Yazla savaşmayın, tadını çıkarınTürkiye’nin doğal cenneti AnzerYaylası’nın bitkileri kullanılarakgeliştirilen Restorex ile yaz aylarındasaç bakımı artık çok kolay.Deniz, güneş ve aşırı neminyıpratıcı etkisi ile güçsüzleşen,matlaşan ve canlılığını yitirensaçlar yaz aylarında kadınlarınen büyük sorunu… Ancak tatildesaç bakımına vakit ayırmakda çok zor. Artıkyaz aylarında kadınlarınçok vakit harcamadansaçlarına bakımyapması çok kolay.Anzer Yaylası’nın bitkilerindengelen sağlıkile saç bakımı yapmakbirkaç dakikadanuzun sürmüyor.Yoğun araştırmalarsonucunda saçasağlığını geri kazandırmayıhedefleyen Restorex, saçınkoruyucu tabakası olan ‘FKatmanı’nın önemini keşfetti.Restorex’i doğal bitkilerden yapılmasınındışında farklı kılan bir diğerözelliği ise saçın F katmanınıkoruması. F Katmanı saç kütikülünükaplayan su geçirmez bir filmtabakasıdır. F Katmanı, fiziksel vekimyasal etkenler karşısında kolaycayıpranır. Yüzde 100doğal Anzer bitkileri içerenRestorex F katmanınıkoruyarak saçlarırestore etme özelliğinesahip. Restorexserisi; normal saçlar,kuru&yıpranmış saçlar,ince telli&yağlı saçlar,boyalı saçlar, kepeklisaçlar ve saç dökülmesigibi farklı ihtiyaçlaraçözüm getiriyor.Sürat Kargo’da tüm kutular hediyelikSürat Kargo, kargo firmalarındabir ilki gerçekleştirerek, kullandığıtüm kargo kutularının görsellerinihediyelik kutu şeklinde değiştirdi.Yeni kutular, daha estetik olarak 5farklı boyutta müşterilerin hizmetinesunulmaya başlandı.Türkiye’nin önde gelenkargo firmalarından olanSürat Kargo, ‘Tüm kargolarınızhediye’ sloganıyla kutu görsellerindeyeniliğe gitti. SüratKargo Reklam ve Halkla İlişkilerMüdürü İhsan Erbaş, “müşterilerimizingönderisinin değerive içeriği ne olursa olsun, tümkargolar bizim için her zamandeğerli bir hediye gibi özenletaşınmayı hak ediyor. Bu bilinçtenyola çıkarak, müşterilerimizinhediye gibi değer verdiğimizkargolarını değerli birhediye kutusu ile taşımaya kararverdik.’’ diye konuştu. Uzunbir tasarım ve karar süreci sonucundamevcut kutulara kararverildiğini belirten İhsanErbaş, “Hediye kutularınınimajını belirlerken çok sayıdatasarım çalıştık. Kutularımızınsadece bir kargoyu değil, okargo ile birlikte bir duyguyuda taşımasını istedik.” dedi.


78 TEMMUZ-AĞUSTOS 2012TEK NO LO JÝMURAT IŞIK m.isik@cihan.com.trMicrosoft’tan yeni SurfaceMicrosoft firması uzun süredir beklenen tableti Surface tanıtıldı.Surface’in öne çıkan bazı özellikleri ise şöyle: Ekran boyutu10.6 inç, Bağlantı USB 2.0, microsSD, micro HD video, incelik9.3 mm ,ağırlık 676 gram Hafıza 32 ve 64 GB Ekran ClearType Full HD, kamera ön ve arka olmak üzere 2 adet kamerasımevcut, Surface bu özellikleri ile iPad’e alternatif olabilir.Logitech’ten WirelessBluetooth HeadsetZengin dijital stereo ses, altı saat kullanılabilen şarjedilebilir pil ve kulaklıktan kontrol edilebilme özelliğinesahip olan Logitech H800 kablosuz kulaklık, PC,tablet ve akıllı telefon gibi çeşitli cihazlarda rahat birkullanım kolaylığı sağlıyor.Porsche Design P’ 9981BlackBerryPorsche Design P’9981 temel olarak, 1.2 GHz işlemci vehızlı bir dokunmatik ekran özelliğinin yanı sıra LiquidGraphics teknolojisine sahip performans odaklı bir platformdaçalışıyor. Cihazın özellikleri ise HD video kaydı,24 bit yüksek çözünürlüklü sensörler, yeni genişletilmişgerçeklik uygulamalarının kullanılabilmesini sağlayangelişmiş sensörler ve yerleşik NFC (Yakın Alan İletişimi)desteğine sahip olan cihaz, microSD kart ile 40 GB’yeyükseltilebilen 8 GB yerleşik bellek ile birlikte sunuyor.Monster 13.3 notebookOyun severlerin ve yüksek performans isteyen kişilerintalep ettiği Monster, İ7-2630QM 4-Cores işlemciyesahip, ekran kartı 1GB GDDR3 nVIDIA, bellek 8GB(2x4GB) DDR3 1333MHz, harddisk 500GB Seagate®3GB/sn Ağırlığı ise 2 kg. Cihazın ekran olarak 13,3 olmasıve sadece 2.0 kg olması hem performans isteyenhem de seyahat edenler için ideal bir notebook.


TEMMUZ-AĞUSTOS 201279Philips PicoPix Cep projektörüPhilips firması PicoPix PPX2480’I model cep projeksiyonu kullanıcılarınbeğenisine sundu. Cihaz notebook yada masaüstübilgisayarlara USB ile bağlanabiliyor. Cihazın bir diğer özelliğiise entegre medya oynatıcısı sayesinde bilgisayara bağlantıyapılmadan çalışması. PicoPix PPX2480‘un bazı özellikleriise şöyle; ağırlığı 290 gr, 1000:1 kontrast , 80 lümen parlaklığasahip 2GB hafızası, microSD, microUSB, HDMI, VGA girişlerimevcut, Cihaz 2 saate kadar entegre pil ile çalışabiliyor.Trasncend StoreJet 25M3harici diskVerilerimizi fiziksel olarakda koruyabilecek bu cihazüzerindeki katmanlar sayesinde 1,5 metreden düşmelerekarşı dayanıklı. USB 3.0 bağlantı noktası ileverileri daha hızlı okuyup yazma yapabilir. Disk ile barabergelen yazılımı sayesinde üzerindeki tek tuş ileanında diskin yedeğini alabilirsiniz 750 GB ve 2.5 ‘inçgenişliğe sahip bu cihaz aynı zamanda 128 bit şifrelemeile diskin içindeki verilerinizi de şifreleyebilirsiniz.LG 42” inç LED Smart <strong>TV</strong>LG Smart <strong>TV</strong> ile bir bilgisayara ihtiyaç duymadan, YouTube’danvideo izleyebilirsiniz, Facebook ve Twittergibi sosyal ağlara bağlanabilirsiniz. Bunlara ek olarakLG uygulama dükkânından beğendiğiniz uygulamalarıindirebilir, LG Smart Share ile video ve fotoğraflarınızıtelevizyon ekranınızdan izleyebilirsiniz .Cihazın özellikleriise akıllı sensör , Full HD <strong>TV</strong>, akıllı enerji tasarrufu, sihirli kumanda uyumlu,Smart <strong>TV</strong>, Smart Share,Smart Menü ve Social Center .Ncomputing N400–N500işlemcileriŞirketler son zamanlarda maliyetleri düşürmek ve verimliliğiartırmak için sanallaştırmaya yatırım yapmayadevam ediyor. Ncomputing N400 ve N500 modelleriCitrix için dizayn edilmiş HDX deneyimini sunanyüksek performanslı mevcut HDX destekli thinclient’lar veya PC’lerin maliyetinin 3’te 1’i fiyatla sunulanN-serisi cihazlar; Citrix XenDesktop, XenAppve VDI-in-a-Box kurulumlarını özellikle zengin multimedyadeneyimi ve 5 watt’tan daha az elektrik tüketimiile kurumsal işletmelerin güçlü çözüm ortağı oluyor.


80 TEMMUZ-AĞUSTOS 2012KÝ TAPFAHRİ SÖKE f.soke@cihan.com.trEFSANE TARİHMUHSİN ÖZTÜRKKaynak Yayınları tarafından hazırlanan ve Muhsin Öztürk’ün haftalıkhaber–yorum dergisi Aksiyon’da çıkmış yazılarından derlenen EfsaneTarih isimli kitap, resmi tarihin ilginç başlıklarını tarihi verilerin ve tarihçilerleyapılmış söyleşilerin ışığında yeniden gözden geçiriyor.Kitabın cevap aradığı ana soru şu: Bugüne kadar bize öğretilen tarihibilgilerin hangisi efsane, hangisi gerçek? Sıkıcı ve zahmetli gelse de‘resmi tarih’ olgusunun yaşatıldığı bir ülkede bu tür sorulara cevap vermemizgerekiyor. Kitaptaki yazıların da yapmaya çalıştığı tam olarak bu.Başlıklar oldukça dikkat çekici. İşte birkaç örnek. RönesansıBizans değil, Endülüs tetikledi! İstanbul’un fethi sonrasındaAvrupa’ya kaçan bilginlerin Rönesans’ın mimarı olduğu bilinirken,kaçanların pek bilgin olmadığı ve bugüne kadar bilim literatürüneherhangi bir katkıları olmayan ancak Avrupa’da öğretmenlik yapabilecekdüzeyde şahıslar olduğunu öğrenmek tarih algınızı baştan ayağadeğiştirebilir. Bu çürütülmüş bilgi yerine Avrupa’daki Endülüs gerçeğiylebaş başa kalabilirsiniz. Bir diğer örnek de mumyalarla ilgili.Siz doğal olarak herkes gibi mumyacılığı Mısır’a ait bir gelenek zannediyorsunuzdur.Peki ya Selçuklu ve Osmanlılarda da mumyalamanınyaygın olduğunu okusanız tepkiniz ne olurdu? Bu da son örnek.İlk uçan Türk Hezarfen’le ilgili. Bir masal mı, efsane mi? Aksini düşünmeyecesareti olan, mutlaka kitabın içerisinde yer alan İlk UçanTürk Masalı’nı okumalı.GÜL, KAN VE ŞEYTANALİ ULURASBAElbette gizem krallarının şifrelerin çözülmesine izin verdiği kadar ilerleyebilecektiinsanlık. Peki, Vatikan bu gizemli yolculukta, dünyada birkaç kişiningirebildiği en gizli arşivlerinde Büyük <strong>Dünya</strong> İmparatorluğu ile ilgili nesaklıyor?Kudüs tiranları İsrail İmparatorluğu için nasıl bir kanlı oyun oynuyorlar?İstanbul Ayasofya’da Mimar Sinan’ın sırrı hangi kapının kilidini açıyor?İstanbul Tüp Geçiş Projesi, Kız Kulesi’ndeki Mezar, YerebatanSarnıcı’ndaki Medusa kızlarının kalbindeki yazgıyı kim kaleme aldı?4. Konsül toplantısı için yapılan hazırlık planları Kuzey Irak’ta ne arıyor?Fil Sûresi’nin şifresini çözen ve “SU KUŞU” silahlarını geliştiren TİKAmühendislerinin öldürülmesindeki sır ne?Ergenekon, one minute, Mavi Marmara, Arap Baharı birer şifre mi?Hazreti Meryem kime gözyaşı döküyor?Herkes oyundaysa Fethullah Gülen Ahit Sandığı’nı neden açıyor?İnsanlığı bekleyen bir kıyamet mi, yoksa bir kurtuluş mu?Gül’ü, şeytanın elinden kim kurtaracak?Metaforlar dünyasında yaşadığınızı düşünüyorsanız gerçeğe dokunmakiçin cesaretinizi test etme fırsatı!Sıra sizde.


TEMMUZ-AĞUSTOS 201281Üçüncü Tepede HayatKubbealtı YayınlarıBeşir AyvazoğluBeşir Ayvazoğlu,“Divanyolu: Bir CaddeninHikâyesi”nden sonra şimdide komşu bir semtin,Beyazıt Meydanı’nın tarihinianlatıyor “ÜçüncüTepede Hayat / Beyazıt’ınDerin Tarihi”nde. BeşirAyvazoğlu Üçüncü TepedeHayat adlı yeni kitabında,ağaçlar, güvercinler, sahaflarve kaldırım taşlarıile Beyazıt semti hakkındaher şeyi bütün detaylarıylasunuyor. Yazar,bunu bunaltıcı bir tarihimalumat düzleminde değil,Tanpınar’ın değişerekdönüşmek diye tarif ettiğihelezonik bir tarih anlatımıylayapıyor.Ziya Paşa’nın Endülüs’üTimaş YayınlarıZiya PaşaBatılılaşma yanlısı ZiyaPaşa, Endülüs Tarihi isimlikitabını, MüslümanlarınEndülüs’teki mühimbirikimlerinin o anakadar hiçbir esere konuedilmemesi sebebiyle kalemealmış. <strong>Zaman</strong>ındadört cilt olarak basılanbu eser, yayımladığıdönemde çoğu yazar veşairin dikkatini çekmiş,Endülüs medeniyetineilgiyi canlandırmıştır.Ziya Paşa’nın çeşitliFransızca ve Arapça tarihkitaplarından derleyerekdöneminin edebizevkiyle yoğurduğu eser,sadeleştirilerekyayımlandı.Kültürün Renkleri<strong>Zaman</strong> KitapNevzat BayhanKültürleriyle ayakta kalabilentoplumlar, “insanı yaşatki devlet yaşasın” anlayışıylainsana değer vermesinibilenler medeniyetleri oluşturmuşlardır.Gazeteci-yazarNevzat Bayhan tarafındankaleme alınan KültürünRenkleri isimli kitapta kainatınanlamını, yaşamın güzelliğini,toplumun gereğinive insanın değerini ortayakoyan kültürün ne kadar irdelendiğiortaya konuluyor.Kültürünü dolayısıyla insanınıküçük görenler ise küçülerekhayat sahnesindensessizce silinip gitmişlerdir.Bayhan, kitapta kültürü yorumlamayıçok önemli millibir görev olarak ele almış.1930: Yalancı BaharNesil RomanZekeriya YıldızAdı cumhuriyet olanTürkiye, fiilen hâlâ cumhuriyetidaresine dönüşebilmişdeğil. Muhalefetyok. Muhalif basın yok.Türkiye’nin çok partilisisteme geçişinde acı birhatıra olarak kendisinihissettiren Serbest FırkaHadisesi şimdi ZekeriyaYıldız’ın kaleminden bilinmeyenyönleriyle bukitapta anlatılıyor: 1930:Yalancı Bahar... YalancıBahar, işte bu sahte baharınromanı. Demokrasiiçin umutlanan bir milletinnasıl bir oyuna getirildiğininuzun hikâyesi.Nesil Yayınları’ndan...


82EYLÜL-EKİM 2012SİNEMAKÖKSAL AKPINAR k.akpinar@cihan.com.trArafİki gencin Araf’ta kalmış hikâyesi“Bir filmi yapmanın yönetmenine yaşatabileceği en büyük tatminkarakterlerinin göz bebeklerinden içeriye girip oradan da dahaderine dalabilmek, çekerken oyuncusundaki duyu ve düşünce dinamiklerinitetiklerken, sonra da seyircisiyle aynı hissiyatı paylaşabilmek,filmsel zamanla akan zaman arasındaki algıda yaşanmışlıkhissini yaratabilecek kadar izleyicisinin algısını zorlamak sanırım.Araf’ı yapmak bana bunları tek tek yaşattı.” Filmi ile ilgili düşüncelerinibu şekilde dile getiriyor Yönetmen Yeşim Ustaoğlu.2008 yılında çektiği “Pandora’nın Kutusu” filmiyle San SebastianUluslararası Film Festivali’nde En İyi Film “Altın İstiridye” ve Enİyi Kadın Oyuncu “Gümüş İstiridye” ödüllerini kazanan yönetmenYeşim Ustaoğlu “Araf”ta, iki gencin arafta kalmış hikâyesini anlatıyor.Zehra ve Olgun, bir otoban üstünde kurulu, her şeyin gelipgeçici yaşandığı bir benzin istasyonunda, 24 saatlik vardiya usulüyle,hiç değişmeyen bir monotonlukta, sanki bir gün hayatlarınınbirdenbire değişivereceği beklentisiyle, aslında içinde yok olup gittikleribir vakumun içinde, çalışarak yaşıyor. ‘Bir gün aniden beliriverenbu beklenti acaba onları arafta kalmaktan çıkarabilecek midir?’sorusuna cevap arayan filmde Neslihan Atagül, Özcan Deniz,Barış Hacıhasan rol alıyor.Gösterim tarihi: 21 Eylül 2012SırKorku kabuk değiştiriyorBir harabeye dönmüş Cold Rock kasabasınınsakinleri ellerinde kalanla idare ederekyaşamlarını sürdürürken, sinsi bir tehlikeylekarşı karşıya kalıyor. Kasabadaki çocuklarınteker teker, bir şekilde hiçbir iz bırakmadanortadan kaybolması açıklanamaz.“Sır”ı yönetmen Pascal Laugier, “ColdRock’ta ‘Dev Adam’ bir şehir efsanesi aslında.Daha doğrusu Dev Adam bu efsaneyiadlandırmak için bulunmuş en mantıklıisim. Jessica Biel’ın canlandırdığı karakterianlatımıyla hayatı tehlikede olan bir anneninkaybolan çocuğunu bulmaya çalışan birkurbanken takip etmeye başlıyoruz.” şeklindeözetliyor. Filmde Biel’e Jodelle Ferland,William B. Davis ile Samantha Ferris eşlikediyor. “Sır” eylül ayının öne çıkan gerilimyapımları arasında.Gösterim tarihi: 7 Eylül 2012


TEMMUZ-AĞUSTOS 2012 83Toprağın ÇocuklarıKöylü milletin efendisi olacaktı!..Kampı saldırıya uğrayan Çingene kızı Karika, Köy Enstitüsü öğrencisiCevher tarafından kurtarılır ve İsmail Hakkı Tonguç’un da yardımı ileEnstitü içinde koruma altına alınıyor. Bu durumdan rahatsız olan köy halkınınÇingenelerin enstitüden çıkartılmasını istemesi üzerine bölge komutanıNecip, Enstitü Müdürü Kemal Öğretmen’i gözaltına alınıyor. Budurumdan rahatsız olan köy halkı, Çingenelerin enstitüden çıkartılmasıiçin baskı yapıyor. Bu baskıları fırsat bilen bölge komutanı Necip, enstitüyebaskın yapıp ve Enstitü Müdürü Kemal Öğretmen’i gözaltına alıyor.Köy enstitülerinin kapatılmasını farklı bir pencereden anlatan Ali AdnanÖzgür’ün yönettiği “Toprağın Çocukları”nda Erkan Can, Şebnem Sönmez,Bahtiyar Engin ile Suzan Kardeş rol aldı.Gösterim tarihi: 14 Eylül 2012Çanakkale 1915Turgut Özakman’ın kalemindenYeşim Sezgin’in yönettiği “Çanakkale 1915”de Balkan Savaşı’nda hezimeteuğrayan bir milletin dirilişinin hikâyesi anlatılıyor. Bir anlamda Rusya’yayardım etmek ve İstanbul’u işgâl etmek amacıyla Çanakkale’ye tarihingördüğü en büyük donanmalardan biriyle saldıran Müttefik Kuvvetler’inhiçbir silâhın yurt sevgisinden daha güçlü olmadığını anladıkları, birçokisimsiz kahramanın destansı hikâyeleriyle ulaşılan zaferin öyküsü.Şevket Çoruh, Barış Çakmak, Serkan Ercan, Rıza Akın, Bülent Alkış’ın rolaldığı “Çanakkale 1915” Genelkurmay Başkanlığı’ndan alınan özel izinleÇanakkale’deki sit alanlarında çekildi.Gösterim tarihi: 28 Ekim 2012Çanakkale ÇocuklarıÇanakkale Savaşı’na dair çarpıcı bir hikayeTürk sineması’nda hatırı sayılır bir yere sahip olan Sinan Çetin, bu kez kamerasınıÇanakkale Savaşı’na odaklıyor. “İki ayrı cephede iki düşman kardeş…Bir anne onları kurtarabilir mi? sorusuna cevap arayan “ÇanakkaleÇocukları” savaşlardan sonra atılan zafer çığlıklarının, annelerin gözyaşlarınıbastırdığı günlerin bitmesini dileyen Çanakkale Çocukları, bir anneninçocuklarını savaştan alma çabasını anlatıyor. Haluk Bilginer, OktayKaynarca, Yavuz Bingöl ile Wilma Elles gibi güçlü oyuncuların rol aldığı“Çanakkale Çocukları”nın dağıtımını Warner Bros üstlendi.Gösterim tarihi: 28 Eylül 2012


84 TEMMUZ-AĞUSTOS 2012KÜNYELERLE BABIÂLİAKİF ELBİSTAN - a.elbistan@cihan.com.tr10 NİSAN 19749 EYLÜL 19953 NİSAN 1978


8515 MAYIS 195019-25 EKİM 19922 ARALIK 19945 EKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKEKİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİMİM 1999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999 21919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-2-25TEMMUZ-AĞUSTOS 20122 ARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARARALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALALIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIKIK 1 9999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999999994


88 SEPTEMBER-OCTOBER 2012New Internet Trend: tumblr.comWhile new trends are increasingin the internet worldat an amazing pace, thesetrends which we hear about oneof them each day and in which wefind it difficult to engage ourselvesare proceeding with firm stepsin their way to become the giantsof future communication and financeworld. Young brains havealready begun to shape futureworld with the financial supportsof millions, even billions of dollarsthanks to the new internet trendscomprise the collision of brightideas which they integrated intothis world.Failing to appreciate these developmentsin today’s world anddisconnecting from the new trendsof internet world will result in bigprospective problems. Failing tosupport these new internet trendsto be created by young brains andignoring them will perhaps causeus to lose our informatics renewaland updating abilities before ourcontemporaries.New internet phenomenonTumblr which was established foursyears ago but recorded a greatsuccess during the last six-monthperiod can be given as an examplefor this situation. Giant financialinstitutions pushed the boat out forTumblr which is increasing its importancein internet sphere day byday. Founded by 25-years old DavidKarp, Tumblr has already reached27.8 million ‘diaries’ in the internet.


SEPTEMBER-OCTOBER 2012 89Africa’sChad, nameof the child...We are in Chad, country of blackshidden in the black chest ofBlack Continent... There is nosea here... However, children withdeep looks like an ocean are surroundingus...It seems very hard to us to be achild in the poor climate of this blackcontinent burnt by the sun where lifeis turned upside down by sand storms.But, something is wrong!... Thesekids are in poverty; but they teach usa wealth lesson with their satisfied looks.It looks like all reasons came togetherfor making these little kids unhappy;but what is that! They teach usall a ‘deep’ happiness lesson with thesmiles never fading on their faces.It is as if everything allied here formaking people unsatisfied with thelife; but these little kids are strugglingto hold onto life and not let thelife rope go away. They are helpingtheir families at home, in arid fields,at markets and everywhere. Thereare little heroes with giant burdens.Chad’s unsung heroes...Their feet are callous; because itis very ordinary forAfrican children towalk without shoes...They don’tknow even ‘L’ of luxury;they are unawareof Ferris wheel,cotton candy...African childrencontinue to smileat the world even ifworld does not smileback at them... As forus, we are ‘crying’ every day in a worldsmiling at us with all its blessings…Yes... When we are surroundedwith fullness diets in our ‘white’world, there are times in Africa whena tiny body is waiting for death underthe ruthless looks of a vulture. Andwe are living unaware of that world...Have you ever asked to yourself,“What would I have done if I was bornin Africa?”? It is so scary for most of useven to dream it... Then, there are somany lessons to learn from these littlechildren... So, continue to be gratefulfor and mediate on Africa!...


90 SEPTEMBER-OCTOBER 2012<strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong> teaches Kurdish with‘Kurdî Hîn Dibim’ programIt is accepted as a Kurdish channel. Endeavoringto pervade love in Easternand Southeastern Anatolia Regionsthrough its broadcastings, the channel is coveringlong distances everyday so that brotherhoodcan spread to all identities. It goes tothe hind ends of Bitlis, Diyarbakir or all citieslocated in these regions and hands its microphoneto locals. It acts sometimes as a teacherteaching its language to anyone, sometimesas a traveler conveying the unique beautiesunknown to everyone and sometimes asa fellow listening to people’s problems. Puttinginto words the feelings of Kurdish citizensliving not only in these regions but alsoacross Turkey and the world, <strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong> isproceeding with firm steps in the way whichit set out with ‘A Colorful World’ motto.<strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong> started its broadcasting life inOctober 2010. Accepting its main theme as‘love’, the Kurdish channel was loved by thelocal community in a short time. <strong>Dünya</strong> <strong>TV</strong>managed to earn more audiences each passingday as its cultural, artistic and educationalbroadcastings address people in all agegroups. If we are to list the reasons of thissuccess, we must put in the first place as wesaid at the beginning the ‘love’ based broadcastingpolicy adopted by the channel.The fact that the beauties longed for by localcommunity came into existence in a <strong>TV</strong>channel as well as the desire for moving thisto a higher level stand out as the most importantfactors emphasizing this success. Ofcourse, we must also mention the devotionof channel personnel. They are in a hurry forrelieving to some extend the longing of Kurdishcitizens living abroad who especiallylong for their homeland with the programsthey are preparing regardless of rain, mud,summer or winter conditions. More importantly,people can look at their future in amore confident way as they see that manyvalues belonging to their culture is maintained.Admirations of some Kurdish intellectualsreveal explicitly that the channel wishingto revive the seeds of brotherhood in ageography worn out by ideological polarizationhas achieved its goal.


SEPTEMBER-OCTOBER 2012 91Adem Yavuz Arslan: Just the nerve endingsof Ergenekon have been disturbed, itsmain vein has not been reached yetAnkara representative of BugünNewspaper Adem Yavuz Arslanpoints out especially to thefinancial and brain structure of ErgenekonTerror Organization by statingthat its nerve endings have been reachedonly. Reminding the fact thatno traffic ticket could be issued for amaster sergeant let alone a general,Arslan said it was only possible todayfor such structures as Ergenekon tofail in achieving success with “a powerfulpolitical stability and a powerfulgovernment”.Spending its journalism years generallyby researching and pursuingpolice-courthouse news, Adem YavuzArslan does not spend the current periodof its professional life just by sittingin the office chair of its newspaper.Arslan reveals its special interest in deepstructures and his ambition to researchthrough the information and documentsit uses in its column as well astwo books which he published. Workingas Ankara representative of BugünNewspaper, Arslan performed importantworks about the deep structuresappearing between 2003 and 2007and leaking into many governmentalinstitutions. He made a great influenceby offering to the public the informationwhich he revealed in his twobooks entitled ‘Bir Ermeni Var’ and‘Ergenekon’un Zirvesi’ together withrelevant documents. We talked withthe master journalist about Ergenekonand the latest state of Ergenekon casebased on his latest book ‘Ergenekon’unZirvesi’. We began our interview withthe name of his book which arousedsome interest in everyone.


92 SEPTEMBER-OCTOBER 2012Media enabled tutelage to build upAnkara representative of VatanNewspaper Bilal Çetin said“Media played an importantrole in building up tutelage” by statingthat military-media relation had begunwith 1960 coup and continued sincethen. Pointing out to the coalition periodscorrupting journalism, Çetin statedthat today’s government loved manipulatingjournalism profession.Stating that self-censor started afterthe tax penalty imposed on Aydın Doğan,Çetin points out the existence of“What might General Staff think aboutthat?” perception in Turkey. Emphasizingthat he didn’t feel any direct pressureduring 28 February period, Çetinsaid the columnists working in hisnewspaper were scolded for a few timesbecause of their articles.Underlining that the preparationof 12 September accusation at leastrelived him, Çetin does not belivethat Turkish army staged the coupon its own initiative. He records thehigh difficulty of staging a coup notrequired, approved by the USA. Explainingthe reason why Turkey experiencedcoups in each decade following1960 coup as it’s not confrontingcoups after that date, Çetin statedthese events would not have beenexperienced if Turkey could haveconfronted coup after 1960 coup.As for military-civil authority relations,Çetin said the photographwhere Prime Minister was alone atSupreme Military Council was so importantand Turkey must save it.


94 SEPTEMBER-OCTOBER 2012Oral Çalışlar:Some Turkishleftists regardPKK violencerightfulWe set out on a recenthistory journeywithJournalist-Author OralÇalışlar, one of the remarkablefigures of68 generation. The journeybegan with hischildhood, then continuedwith his years atuniversity, coups, hisjournalism life, 28 Februaryand current politicalissues. Telling CihanMedia News Magazine(Cihan MedyaHaber Dergisi) the phaseswhich leftists wentthrough in addition tothese issues, Çalışlarthinks “Turkish Leftistshave not settled accountswith violence” yet.He detects the continuationof violence withthese words “TurkishLeftists regard PKK violencerightful”.Alican Değer: Tuncay Özkan insisted on making newsabout ‘Memorandum’ and Uğur Dündar supported himAlican Değer is known byhis friendly attitude againsthis personnel. Heworked as an editor, news managerand chief editor during themost turbulent periods of media.Nowadays he is engaged inproduction business. Değer tellsus about his surprising dismissalfrom Show Haber which heput over the top in ratings. Hewas even granted success premiumwhen he was fired. He saidthat he regarded ‘memorandum’issue as the most inhumanevent during his editorship years.He told us that he had tomake news on this issue becauseTuncay Özkan insisted himto do so although he himself didnot want to. Pointing out to thespecialization problem of media,Değer states that journalistsmade him a news subject in recentyears. Alican Değer told CihanMedia News Magazine themysterious events he experiencedduring his professional life.


SEPTEMBER-OCTOBER 2012 95The hunters provide thecontent of Yaban <strong>TV</strong>We know Melih Meriç from Habertürkbefore Yaban <strong>TV</strong>. Asthe right hand of channel’s founderUfuk Güldemir, Meriç did notbelive Yaban <strong>TV</strong> which was foundedthanks to the insistence of Güldemirto have success. He changed his mindafterwards upon seeing the successthe channel achieved in a short time.Meriç summarizes the importancehe attaches to Yaban <strong>TV</strong> with thesewords: “I don’t think of a more attractingbusiness than Yaban (Wild Life).Starting his words by saying “Itis very difficult to found a thematicchannel in Turkey”, Meriç stated thatthe news channels in Turkey were‘multi-content’ channels. Meriç madefollowing statements: “If you are,let’s say, broadcasting a ‘fishing orhunting’ program, you will see peoplewho know fishing and huntingat least a few times better than you.It doesn’t just work like this ‘I did it,who wants to watch it watches it”.If hunters, sailors, fishers say ‘Is thathow fishing, hunting is made’; it meansyou are done.“THE NUMBER OF AUDİENCES WHO I MEETİS NOT LESS THAN 100 THOUSAND”.Salih Meriç tells us the difference ofYaban <strong>TV</strong> with the following statements:“The number of audienceswho I meet while working in Habertürkis 6-7, it does not exceed 15-20 ina year. The number of audiences whoI met while working in Yaban <strong>TV</strong> isnot less than 100 thousand.” and headds: “I am always with these people.I have to broadcast a program admiredand appreciated by them. This is aserious job, it is different from others.


96 SEPTEMBER-OCTOBER 2012They mentionedOlympiads and here we are!It is the dream of each journalist to followup on site Olympic Games accepted as thebiggest sports organization of the world.The process for watching on site all branchesespecially athletics which is regarded asthe mother of sports and for being an ‘olympicreporter’ started following the accreditationtransactions performed one year in advance.I got a sufficient opinion about the greatnessof this organization when I learnt uponlanding in London that I was just one of the1900 journalists who came to Olympiads.We had to make the best of the Latinthree-word “Citius, Altius, Fortius” philosophywhich is the motto of Olympic Games.In other words; we had to be “Faster, higherand stronger!” We had to jump from one thingto the other for the best news, best images andbest interviews” during the Olympiads whichwe would be attending with 114 athletes from16 branches for the first time in our history!‘Global peace’ magazine interpreting theworld in English through Turkish perspectiveTTurkey is continuing to becomea more attracting center of interestday by day. The fast developmentit achieved during recent years,its economic and democratic reformsand such incidents as Ergenekonare increasing the foreign interestin Turkey more and more. The foreignerstrying to know Turkey togetherwith its political, cultural and humanitarianvalues in parallel with such interestresort to various sources. Themost striking deficiency of these sourcesis that they are trying to analyzethe country through a non-native,foreign perspective and according totheir own perceptions...Feza Gazetecilik decided to “tellTurkey from a Turkish perspective”when a smear and misinformationcampaign was started and spread inthe West against Turkey. It alreadyhad a daily media organ in English,Today’s <strong>Zaman</strong>. However, it didn’thave a media organ appropriate forresponding to the periodicals introducingTurkey to foreigners by usingfalse, biased, wrong information andcomments.Feza Gazetecilik set out from theinterest showed in Today’s <strong>Zaman</strong>and created a new periodical underits roof. This media organ is the TurkishReview Magazine trying to fillthis gap since January 2011 with itsmodest but qualified staff.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!