Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
n Alacakaranlık serisi 2008 yılında ilk filmiyle sinemaya<br />
uyarlandığında romanın başarısını katladı<br />
ve büyük bir hayran kitlesi oluşturdu. İlk film için<br />
yazdığım kritiği tekrar okuduğumda görüyorum<br />
ki söylediklerimizde haklı çıktık. Filmin iki başrol<br />
oyuncusu Kristen Stewart ve Robert Pattinson için<br />
“Bu isimleri biz daha çok konuşuruz çünkü ikisi de<br />
çok başarılı oyuncular” demişiz. Özellikle perdedeki<br />
uyumları ve aralarındaki elektrik hayranlık<br />
uyandırıcıydı. Üstelik film ve uyarlandığı roman o<br />
kadar başarılıydı ki romantik vampir filmleri diye bir<br />
moda başlattılar. Televizyonların ilgi çeken dizisi<br />
True Blood bile bu filmlerin rüzgarından yola çıktı.<br />
Twilight ile dalga geçen ve yine çok seyredilen komediler<br />
bile yapıldı.<br />
2010 yapımı Biri Beni Isırdı bunların en bilineni.<br />
Kristen Stewart ve Robert Pattinson’un film<br />
dışındaki ilişkisi de ikilinin romantik etkisini artırdı.<br />
Bütün bu uyum ve başarı içinde sırasıyla 2008’de<br />
Alacakaranlık, 2009’da Alacakaranlık Efsanesi<br />
Yeni Ay, 2010’da Alacakaranlık Efsanesi Tutulma<br />
ve bu hafta Alacakaranlık Şafak Vakti 1 vizyona<br />
girdi. 2012’de de serinin son filmini seyredeceğiz.<br />
Bu son iki film aslında serinin bitiş kitabının ikiye<br />
bölünmüş hali. Bu haftaki filmin en büyük problemi<br />
de buradan geliyor. Kitap içindeki bütünlük<br />
böyle olunca parçalanmış. Şafak Vakti’nin bu ilk<br />
bölümü sanki hızlandırılmış bir anlatım gibi. Böyle<br />
olunca da karakterler inanılmaz karikatürize olmuş.<br />
Özellikle Robert Pattinson plastik bir kimlik olarak<br />
kalmış. Kitabı okumadıysanız veya daha önceki<br />
filmleri seyretmediyseniz “Bu kim, filmdeki etkisi ne”<br />
hatta “Ne kötü oyunculuk” diyebilirsiniz. Bu noktada<br />
filmin yönetmeni Bill Condon sorumluluk sahibi<br />
tabii. Halbuki Condon başarılı bir yönetmen ve<br />
senaryo yazarı. 2004 yılında Kinsey filmi çok önemli<br />
bir yönetmenlik örneğiydi. Ne yazık ki bu filmde<br />
başarılı değil. Filmin konusuna gelince sonunda<br />
Bella ile Edward evleniyorlar. Balayına çıkıyorlar ve<br />
ilk gece Bella hamile kalıyor. Bella insan haliyle vampir<br />
bir bebeğe hamile kalınca olaylar karışıyor. Bella’nın<br />
kurt adam sevgilisi Jacob ve kabilesi olaya karışıyor.<br />
Bu arada Jacob’u canlandıran Taylor Lautner filmin en<br />
başarılı performansına sahip. Kurt adamlar bebeğin insanlar<br />
için tehlike oluşturacağını söyleyip hem Bella’yı<br />
hem de bebeği öldürmek istiyorlar. Jacob buna karşı<br />
çıkıyor ve kabilesine isyan ediyor. Nefret ettiği vampir<br />
Cullen ailesini korumak için kendi canını tehlikeye<br />
atıyor. Bella doğum yaptığı anda ölmemesi için Edward<br />
tarafından ısırılıyor. Film burada bitiyor.<br />
2012 yılında vizyona girecek final bölümünün ise çok<br />
daha aksiyonlu geçeceğini şimdiden söyleyebiliriz.<br />
Bütün hikaye için belki şu saptamayı da yapmak gerekir.<br />
Vampir, kurt adam ve aşk. Böyle bir bileşim nasıl<br />
bu kadar hayran kitlesi yarattı ve beğenildi. Dönemimiz<br />
o kadar kirli ki artık kimse kendini masum olarak<br />
göremiyor. Yaşanan katliamlar, ölen bebekler. Kapitalizmin<br />
vahşi yüzü hepimizin bir yerlerinden ortak olduğu<br />
suçlar. Herkes bu kadar masumluğunu kaybetmişken,<br />
saf romantik bir hikayeyi kimse içselleştiremiyor.<br />
İnsanlığından vazgeçen Bella ve vampir olduğu için<br />
sürekli acı çeken Edward hepimize ilginç ve yakın geliyor.<br />
Aşk vazgeçemediğimiz bir duygu. Bu kirlenmişlikte<br />
bile aşık olmanın bir yolunu bulmalıyız. Masum olmasak<br />
da o aşk masum kalabilmeli. Bu hikaye bize<br />
bunu veriyor. Masumiyet kalmadı ama aşk yaşıyor,<br />
karanlıklara saklanmak mecburiyetinde olsa bile...