You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
n Türk korku sineması yönetmen Hasan karacadağ<br />
öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılabilir. Öncesi için<br />
o kadar az örnek var ki neredeyse yok bile denilebilir.<br />
Japonya’da sinema eğitimini alan ve 2005<br />
yılında ilk Dabbe filmiyle karşımıza çıkan Karacadağ<br />
sinemamızda yadsınamaz bir akım yaratmış oldu.<br />
Dabbe filmi İslami bir bakış açısıyla korku filmlerine<br />
yeni bir soluk getirdi. Yurt dışında Exorcist ile<br />
zirve yapan şeytan çıkarma hikayeleri Karacadağ’ın<br />
sayesinde cin çarpması ve cin çıkarma gibi konularla<br />
sinemamıza uyarlanmış oldu. Bu hafta<br />
beşinci Dabbe’yi seyredeceksiniz. Ben korku filmi<br />
seyredemem. Bir sinema eleştirmeni olarak korku<br />
filmlerini seyredememek garip olabilir. Ama korkmaktan<br />
hoşlanmıyorum. Böyle rahatsız olacağım<br />
bir duruma da girmek istemiyorum. İlk Dabbe filmi<br />
geldiğinde açıkçası bir türk yapımından çok fazla<br />
korkmayacağımı düşünerek gitmiştim. Fakat öyle<br />
olmadığını gördüm. Bundan sonra gelen filmlere ise<br />
daha dikkatli olarak gittim. Ama bundan sonra artık<br />
Hasan Karacadağ filmlerine gitmeme kararı aldım.<br />
Bu Karacadağ’ın başarısızlığından değil tam tersine<br />
seydemeyeceğim kadar korkunç filmler çekmesinden<br />
dolayı alınmış bir karar. Özellikle bu hafta vizyona<br />
giren Zehr-I Cin tam bir felaket benim için. Seyretmeme<br />
imkan yok bu filmi. Özellikle konusunun gerçek<br />
bir hikayeden uyarlandığı iddiası daha da rahatsızlık<br />
duymama sebep oluyor. Kısaca filmin konusunu size<br />
anlatayım. Kocası Ömer’le mutlu bir hayat sürmekte<br />
olan Dilek için sakin ve sıradan geçen aydınlık günler,<br />
cehennem fırtınalarının gölgelerine gizlenmiş<br />
adı anılmaz cinnilerin ani bir saldırısıyla kararır.<br />
Herşey Dilek’in bir rüyasıyla başlar. Bu rüyada<br />
Belirsiz suretler şeytana dair bir takım sırları Dilek’in<br />
kulağına fısıldadıktan sonra ona musallat olurlar<br />
. Kocası Ömer rüyayı Dilek’in birkaç gün önce<br />
yaşadığı bir hırsızlık olayının psikolojik yansıması<br />
olarak görse de, Dilek kendisine git gide yaklaşan<br />
ve habis fısıltılarla onu bilinmez bir aleme doğru<br />
sürükleyen bu cinnileri artık hissetmeye başlamıştır.<br />
Korku şiddete dönüşmeye ve Dilek bedeninin kontrolünü<br />
kaybetmeye başlayınca, Cinler alemiyle<br />
ilgili ilim sahibi bir kişi olan Bitlis’li Belkıs Hoca’dan<br />
yardım almaya başlarlar. Kendine has yöntemlerle<br />
cinlerle temas kurabilen Belkıs Hoca, karşılaştığı<br />
bu vakanın tarihteki en korkunç bir cin kabilesiyle<br />
ilgili olduğunu anlayınca şok geçirir. Rüyalar yoluyla<br />
insan kanına giren ve orada bir zehir gibi dolanan<br />
bu cin kabilesini, musallat oldukları ruhlardan<br />
uzaklaştırmak neredeyse imkansızdır! Zaman, Dilek<br />
için karanlık bir boyutun tesiri altına girdikçe, çaresizlik<br />
yerini teslimiyete bırakacak mıdır? İyi bir hayat<br />
süren, sıradan bir insanın geçmişindeki karanlık<br />
anlar, geleceğini nasıl lanetler? Kana hükmeden<br />
zehr-i cin ve şeytanın en kindar kabilesi Dilek’in<br />
ruhunu neden kemirmektedir? Bu soruların cevabını<br />
öğrenmek için filmi seyretmek gerekiyor. Bu cesarete<br />
sahip olan buyursun seyretsin.