11.05.2016 Views

Cinedergi 73

Binder73

Binder73

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

n İtalyan yazar Giovanni Boccaccio’nun<br />

Decameron adını verdiği eseri, Ortaçağ düz<br />

yazısının temellerini atan eserdir ve dünyanın<br />

ilk öyküleri olarak da kabul edilir. Vebanın<br />

Avrupa’yı ve Floransa’yı kasıp kavurduğu bir<br />

dönemde, bu illetten kaçarak bir araya gelen<br />

insanların birbirlerine anlattıkları hikâyelerden<br />

oluşan kitap, bu haliyle pek çok yazara ilham<br />

kaynağı olur. Yaşanan kayıplar sebebiyle<br />

umutsuzluğa sürüklenen insanlara umut ve<br />

mutluluk aşılamak amacıyla yazılan Decameron<br />

öyküleri, 1971 yılında İtalyan yönetmen<br />

Pier Paolo Pasolini tarafından başarılı<br />

bir biçimde sinemaya uyarlandı. Yönetmenin<br />

Yaşam adını verdiği üçlemenin ilkini oluşturan<br />

Il Decameron’dan bir yıl sonra ikinci film geldi;<br />

hem de en az onun kadar çarpıcı bir biçimde…<br />

İngilizlerin Homeros’ları olarak benimsedikleri,<br />

Milton ve Shakespeare ile İngiliz edebiyatının<br />

üç devinden biri olan Geoffrey Chaucer,<br />

Boccaccio’nun en önemli takipçilerinden biridir.<br />

Aslında her ikisi de Romalı şair Ovidius’un<br />

Dönüşümler’inin etkisinde yapıtlarını ortaya<br />

koydular. Çünkü Ortaçağ şiirinde o dönemde<br />

yazılan eserlerin birbirine benzemesi, hikâyelerin<br />

ödünç alınması, uzatılması vb. durumlar<br />

günümüzde olduğu gibi intihal olarak kabul<br />

edilmiyor; hatta normal karşılanıyordu.<br />

Decameron’da bir dizi hikâyeyi birbirine<br />

bağlayıp bütünlük oluşturan Boccaccio’nun- ki<br />

zaten Decameron On Günün Kitabı anlamına<br />

gelir- bu yönteminden (çerçeveleme) etkilenen<br />

Chaucer eserini, Londra’dan Canterbury’deki katedralde<br />

bulunan Aziz Thomas Becket’in mabedine<br />

yapılan hac yolculuğunda bir araya gelen hacı<br />

adaylarının anlattıkları öykülerden oluşturur. Modern<br />

İngiltere’nin temellerinin atıldığı, milli birlik<br />

ve milli ruh gibi kavramların oluşmaya başladığı<br />

bir dönemde çağdaşlarından farklı olarak sadece<br />

İngilizce dilinde eserler veren Chaucer, her ne<br />

kadar bir saray adamı olsa da halkın kullandığı<br />

dili tercih eder. Tıpkı Boccaccio gibi, Petrarca’dan<br />

etkilenerek eserlerinde hümanistik bir yaklaşım<br />

sergiler ve insana dair hikâyeler anlatır.<br />

Ortaçağ’ın karanlığında, tanrı ve din merkezli bir<br />

düşünce sisteminden uzaklaşarak insanı öne

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!