perkütan nefrolitotomi sonrası oluşan komplikasyonların clavien ...
perkütan nefrolitotomi sonrası oluşan komplikasyonların clavien ...
perkütan nefrolitotomi sonrası oluşan komplikasyonların clavien ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
T.C.<br />
Sağlık Bakanlığı<br />
Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />
Üroloji Kliniği<br />
Şef: Doç. Dr. Ahmet Yaser Müslümanoğlu<br />
PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ SONRASI<br />
OLUŞAN KOMPLİKASYONLARIN CLAVİEN<br />
DERECELENDİRMESİNE GÖRE<br />
SINIFLANDIRILMASI<br />
(Uzmanlık Tezi)<br />
DR. MERT ALİ KARADAĞ<br />
İSTANBUL 2007
ÖNSÖZ<br />
Uzmanlık eğitimim boyunca her türlü teorik ve pratik bilgi ve deneyimini bizimle<br />
paylaşan, fikir ve görüşleriyle mesleki ve sosyal ufkumun genişlemesinde büyük payı olan ve<br />
daha da önemlisi, bana olan güvenini ve desteğini her zaman arkamda hissettiğim değerli<br />
hocam Doç. Dr. Ahmet Yaser Müslümanoğlu’na sonsuz saygı ve teşekkürlerimi sunarım.<br />
Bu çalışmanın yapılmasında büyük katkıları olan ve yardımlarını esirgemeyen, daha<br />
da önemlisi bana her zaman bir dost olarak davranıp, hayatta başarılı olmak için gerekli bütün<br />
yolları gösteren, ürolojiye bakış açımı değiştiren değerli şef muavinleri, uzman<br />
ağabeyimlerime içtenlikle teşekkür ediyorum.<br />
Uzmanlık eğitimime ilk başladığım günden itibaren benimle o güzel dostluklarını<br />
paylaşan, yardımlarını hiçbir zaman esirgemeyen ve ileride çok daha iyi mertebelerde beraber<br />
olacağımıza inandığım değerli asistan arkadaşlarıma tüm destek ve yardımlarından dolayı<br />
teşekkür ederim.<br />
Bugüne gelmemi sağlayan aileme ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen sevgili eşime<br />
de şükranlarımı sunarım.<br />
2<br />
Dr. Mert Ali KARADAĞ
İÇİNDEKİLER<br />
AMAÇ 6 4<br />
GENEL BİLGİLER<br />
• Böbrek Taşlarında Tedavi Seçenekleri<br />
* Avrupa Üroloji Birliği (EAU) Üriner Sistem Taş Hastalıkları Kılavuzu<br />
* Beden dışı şok dalgayla taş kırılması (ESWL)<br />
* Üreterorenoskopi (URS)<br />
* Perkütan Nefrolitotomi (PCNL)<br />
* Açık cerrahi<br />
* Laparoskopi<br />
• Perkütan Nefrolitotomi<br />
* Böbreğin Fonksiyonel Anatomisi<br />
* Hastanın Hazırlanması<br />
* Traktın Oluşturulması ve dilatasyonu<br />
* Taşın Parçalanması<br />
● Perkütan Nefrolitotomi sonuçları<br />
● Perkütan <strong>nefrolitotomi</strong> komplikasyonları<br />
● Cerrahide Perioperatif <strong>komplikasyonların</strong> sınıflandırılması<br />
(Modifiye Clavien Derecelendirmesi)<br />
HASTALAR VE YÖNTEM<br />
BULGULAR<br />
TARTIŞMA<br />
ÖZET<br />
KAYNAKLAR<br />
3<br />
5<br />
6<br />
8<br />
9<br />
10<br />
10<br />
13<br />
13<br />
18<br />
23<br />
25<br />
25<br />
26<br />
29<br />
33<br />
43<br />
51<br />
52
AMAÇ<br />
İlk çağlardan beri insanoğlunu etkileyen ve ülkemizde de endemik olan üriner sistem<br />
taş hastalığı, günlük üroloji uygulamasının önemli kısmını teşkil etmektedir.<br />
İnsanların yaşamları boyunca herhangi bir döneminde bu hastalıkla karşılaşma oranı<br />
%10 olarak bildirilmektedir. 1<br />
Böbrek taşlarının güncel tedavi seçenekleri arasında beden dışından şok dalga tedavisi<br />
(ESWL), <strong>perkütan</strong> <strong>nefrolitotomi</strong> (PCNL), üreteroskopi (URS), açık cerrahi ve laparoskopi yer<br />
almaktadır. Özellikle son yıllarda endoürolojide kat edilen büyük aşamalar sonucunda,<br />
gelişmiş merkezlerde üriner sistem taşlarının %0,7-4’üne açık cerrahiye gerek olmaktadır. 2-3<br />
Günümüzde <strong>perkütan</strong> <strong>nefrolitotomi</strong> taş hastalığı ile yoğun olarak uğraşan kliniklerde iş<br />
yükünün önemli bir kısmını oluşturmakla birlikte böbreğin anatomisi, taşın boyutu, yerleşimi,<br />
hastaya ait anatomik etkenler, cerrahi tecrübeye bağlı olarak tedavi başarısının %95’lerin<br />
üzerinde olduğu kabul edilmektedir. 4<br />
PCNL’nin en sık karşılaşılan komplikasyonları; ekstravazasyon (%7.2), kan<br />
transfüzyonu gerektiren kanama (%11.2-17.5) ve ateştir (%21-32.1). Septisemi (%0.3-4.7),<br />
kolon yaralanması (%0.2-4.8) ve plevral yaralanma (%0-3.1) ise nadir karşılaşılan majör<br />
komplikasyonlardır. 4 Böbrek yetmezliği, diabetes mellitius, obesite gibi eşlik eden<br />
hastalıkların varlığıyla komplikasyon oranları artmaktadır. 4<br />
Sıkça uygulanan ve çeşitli komplikasyonları görülen bu operasyonla ilgili çok sayıda<br />
merkezden araştırma sonuçları bildirilmektedir. Bu nedenle, hastaların bilgilendirilmesi ve<br />
<strong>komplikasyonların</strong> derecelendirilmesi bakımından standartizasyon gerekli görünmektedir. Bu<br />
amaçla genel cerrahide Clavien derecelendirmesi sıklıkla kullanılmaktadır. Bu sınıflama daha<br />
önce üroloji uygulamasında retroperitonoskopide, laparoskopik canlı donör nefrektomi ve<br />
laparoskopik radikal prostatektomide kullanılmıştır. 5,6,7 Çalışmamızda, PCNL’de gözlenen<br />
komplikasyonları bu standart derecelendirmeye göre sınıflamaya ve bu tekniğe özel ne gibi<br />
uyarlamaların gerekliliğini ortaya koymaya çalıştık.<br />
4
GENEL BİLGİLER<br />
Üriner sistem taşları, bilinen en eski hastalıklar arasında sayılmaktadır. MÖ 4800’lü<br />
yıllardan kalan Mısır mumyalarında böbrek ve mesane taşlarına rastlanılmaktadır. 1<br />
Taş hastalığının cerrahi tedavisi, genel cerrahi ve anestezideki gelişmelere paralel<br />
ilerlemeler gösterse de, güncel tedavi son 20 yıldaki aşamalarla şekillenmiştir. Özellikle<br />
endoürolojide kat edilen büyük aşamalar, gelişmiş merkezlerde üriner sistem taşlarının ancak<br />
%0.7-4’ünde açık cerrahiye gerek duyulmasını sağlamaktadır. 2,3 Yine son yıllarda gözlenen<br />
ilerlemeler, bu oranın daha da düşeceğini düşündürmektedir.<br />
AVRUPA ÜROLOJİ BİRLİĞİ(EAU) ÜRİNER SİSTEM TAŞ HASTALIĞI<br />
KILAVUZU 8<br />
Avrupa Üroloji Birliği (EAU) 2003 yılında üriner sistem taş hastalığı ile ilgili<br />
kılavuzunu yayınladı. Koraliform taşlara yaklaşım tablo–1’de, koraliform olmayan taşlara<br />
yaklaşım tablo-2’de özetlenmektedir. Bu kılavuz incelendiğinde, koraliform olmayan taşlarda<br />
tedavi yaklaşımını en çok etkileyen faktör taşın boyutudur. Ürik asit taşları dışında, böbreğin<br />
herhangi bir lokalizasyonunda, 2 cm’den büyük taşlarda önerilen tedavi PCNL iken, 2 cm’den<br />
küçük taşlarda ise öncelikle ESWL tercih edilir. Koraliform olmayan ürik asit taşlarına ise<br />
öncelikle oral kemoliz tedavisi önerilir. Sistin taşlarının ESWL’ye yanıt veren ve vermeyen<br />
olmak üzere iki tipi mevcuttur.<br />
EAU’nun kılavuzunda, parsiyel ve komplet koraliform böbrek taşları için ayrı bir<br />
bölüm ayrılmaktadır ve bu taşların tedavi seçenekleri de ayrıntılı olarak incelenmektedir.<br />
Parsiyel koraliform taş, en az bir kaliksi dolduran ve santral gövdesi olan taş olarak<br />
tanımlanırken; komplet koraliform taş ise tüm kaliksleri ve renal pelvisi dolduran taş olarak<br />
tanımlanmaktadır. Tüm komplet ve parsiyel koraliform taşlarda öncelikli tedavi seçeneği<br />
PCNL’dir. Pelvikalisiyel sistemi dilate olmayan, küçük koraliform taşı olan hastalara da<br />
katater takılarak multipl ESWL seansı yapılabilir.<br />
5
Kılavuzda kalisiyel divertikül taşları, özel durumlar başlığı altında anlatılmaktadır.<br />
Buna göre kalisiyel divertikül taşlarına ESWL, PCNL veya retrograd URS önerilmektedir.<br />
Videoendoskopik retroperitoneal laparoskopik cerrahi tedavide yeni bir seçenek olarak göze<br />
çarpmaktadır.<br />
Atnalı böbreklerdeki taşlarda yukarıda anlatılan kılavuza göre tedavi edilir fakat bu<br />
hastaların böbrekleri genellikle anterior pozisyonda olduğundan, ESWL tedavisi bu hastalara<br />
pron pozisyonunda uygulanmalıdır.<br />
Ureteropelvik bileşke darlığı ile beraber taş hastalığı görüldüğünde ise hasta <strong>perkütan</strong><br />
endopyelolitotomi veya açık cerrahi ile tedavi edilir. Bu hastalarda transüreteral<br />
endopyelolitotomi (Acusize) diğer bir seçenektir.<br />
EAU kılavuzu (tablo 1-2) özetleyecek olursak, 2 cm’ den büyük taşların neredeyse<br />
tamamında ilk seçim olarak PCNL’ nin, 2 cm’ nin altındaki taşlarda ilk seçenek olarak<br />
ESWL’ nin önerildiği görülmektedir. Ürik asit taşlarında oral kemolizis önerilse de, tatminkar<br />
sonuçlar alınmamaktadır.<br />
DIŞARIDAN ŞOK DALGA İLE TAŞ KIRMA (ESWL)<br />
ESWL, beden dışındaki bir kaynaktan elde edilen ses dalgalarının şok dalgaları haline<br />
getirilip, taşa odaklayarak taşın parçalanmasıdır. 9 Eisenmenger tarafından ilk fiziksel<br />
incelemeler 1959 yılında gerçekleştirilmiştir. Chaussy tarafından 1980’de Münich<br />
Üniversitesi üroloji kliniğinde ilk klinik uygulama başarılmıştır. Bundan iki yıl sonra ilk<br />
ESWL merkezi Münich üniversitesinde kuruldu. İlk kullanılan makine Dornier HM-<br />
3’tür. 9,10,11,12<br />
ESWL’de şok dalgasını üreten jenaratörler litotriptör olarak adlandırılır. Tüm<br />
litotriptörler için, enerji kaynağı, odaklayıcı sistem, temas ortamı (komplet su yatağı, parsiyel<br />
su yatağı ve su yastığı+jel) ve taş lokalizasyonunu sağlayan görüntüleme sistemine<br />
(Ultrasonografi ve/veya floroskopi) ihtiyaç vardır.<br />
6
Bir litotriptörü diğerinden ayıran gerçek fiziksel özellik şok dalgası üretim yöntemidir.<br />
Şok dalgası üretiminde; noktasal kaynak (spark gap, elektrohidrolik) ve yaygın kaynak<br />
(piezoelektrik, elektromagnetik) olmak üzere iki temel enerji kaynağı kullanılmaktadır. 10,12<br />
ESWL böbrek ve üreter taşlarının hepsine uygulanbildiği halde, gebelik ve tedavi<br />
edilemeyen pıhtılaşma bozukluğunda uygulanması mutlak kontrendikedir. Aktif tüberküloz,<br />
tedavi edilmemiş üriner sistem enfeksiyonu ve üriner sistemde darlık olması ise ESWL’nin<br />
göreceli endikasyonlarını oluşturur. 10 Boyu 100 cm’den küçük olan çocuklarda ve çok şişman<br />
hastalarda teknik nedenlerle uygulanması zordur. 10,13<br />
ESWL ile %75 oranında taşsızlık oranı elde edilir. ESWL <strong>sonrası</strong> klinik önemi<br />
olmayan rezidüel fragman %20 oranında saptanırken, hastaların %5’inde kalan fragmanlara<br />
girişim gerekmektedir. Hastaların %13’ ünde çoklu ESWL seanslarına gerek duyulmaktadır.<br />
Böbrek pelvis yerleşimli taşlarda ESWL ile en yüksek başarı oranları elde edilirken,<br />
alt kaliks yerleşimli taşlar diğerlerine göre daha zor temizlenir. Ürik asit taşları ESWL ile en<br />
kolay kırılan taşlardır (%85).Bunu %80 başarı oranı ile COD ve %70 oranı ile COM taşları<br />
izler. Özellikle 2 cm üzerindeki sistin taşları ESWL tedavisine en az cevap veren grubu<br />
oluşturmaktadır.<br />
Çoklu taşlar, 2 cm’den büyük taş, sistin taşı, alt kaliks yerleşimli taş, kalisiyel<br />
divertikül taşı varlığında ESWL ile taşsızlık oranı azalmaktadır. Atnalı böbrek ve medüller<br />
sünger böbrekteki taşlar ESWL ile daha zor tedavi edilmektedir.<br />
Komplikasyonlar ve Morbidite<br />
Tedavi esnasında komplikasyonlar çok enderdir (
Aritmi, 1. kuşak litotriptörler ile %80 görülürken, yeni kuşakta bu oran %1’e<br />
düşmüştür. Taş yolu (Stein strasse) %5-%11 oranında görülür, bunun önlenmesi için double J<br />
stent uygulanır. Taş 2,5 cm’den küçük ise stent koymanın üstünlüğü yoktur. 2,5 cm’nin<br />
üzerindeki taşlarda ise stent konması obstrüksiyon oranını %26’dan %7’ye, yardımcı girişim<br />
oranını ise %15’den %6’ya düşürür. Enfekte hidronefroz, devam eden kolik, 6 haftadan fazla<br />
devam eden üriner obstrüksiyon varlığında taş yoluna girişim gerekliliği vardır.<br />
ESWL <strong>sonrası</strong> görülen diğer komplikasyonlar arasında subkapsüler-perirenal<br />
hematom (%0,66), ciltte peteşi ve ekimoz, hipertansiyon (%8), kolik (%13-%36), ateş (%5-<br />
%36), hastaneye yatma gereği (%3-8), hematüri (Çoğu olguda 1-2 günde kendiliğinden<br />
düzelen) sayılabilir.<br />
ÜRETERORENOSKOPİ (URS)<br />
Genel olarak üreter taşlarının tedavisinde ilk seçenek ESWL’dir. Amerikan Üroloji<br />
Birliği(AUA)’nin 1997’deki tedavi kılavuzu oturumunda proksimal üreterdeki 1 cm’den<br />
küçük taşlarda insitu ESWL’nin %85 başarı sağladığı, distal üreterde de aynı başarının elde<br />
edileceği bildirilmiştir. 13 Bu oturumda ayrıca proksimal ve distal üreterdeki 5 mm’den küçük<br />
taşların %98 oranda kendiliğinden düşebileceği de vurgulanmaktadır. Taş çapı büyüdükçe<br />
insitu ESWL’nin başarısı %70-75’lere düşmektedir. Bu nedenle üreterde 1 cm’den daha<br />
büyük yarıçapı olan taşlarda üreteroskopik litotripsi uygulanmalıdır. Günümüzde ince çaplı ve<br />
geniş çalışma kanalı olan semirijid üreteroskopların kullanılması, gerek endoskopik cihazların<br />
gelişmesi gerekse endokameranın kullanılması sonucu görüntü kalitesinin artması, pnömotik<br />
ve holmiyum lazer litotripsinin beden içerisinde kullanılması üreter taşlarının tedavisinde<br />
başarı oranlarını %100’e yaklaştırırken, komplikasyon oranlarının da azalmasını sağlamıştır.<br />
Üreter taşlarının tedavisinde, rijid ve fleksibl olmak üzere iki tip üreteroskop<br />
kullanılmaktadır. Klasik olarak iliak damarların altında rijid üreteroskop kullanılırken, bu<br />
seviyenin üzerinde fleksibl üreteroskopun kullanımı daha güvenlidir. Rijid kısa üreteroskop<br />
alt üreter için yeterlidir. Orta ve üst üretere ulaşmak için semirijid uzun aletler seçilmelidir.<br />
Gerek rijid gerekse fleksibl üreteroskopi ile litotripsi uygulanırken, işlem esnasında taş<br />
8
yukarı sisteme kaçabilir. Böyle bir durumda fleksibl üreteroskop ile piyelokalisiyel sistemde<br />
taşı görüp basket katater içirisine almak ve üretere geri çekmek mümkündür. Bu amaçla da<br />
atravmatik Nitinol® zero tip veya Graspit® gibi basketler kullanılmaktadır. Tekrar yukarıya<br />
kaçmasını önlemek amacıyla da taş basket içerisinde parçalanır veya taşın proksimaline<br />
oklüzyon balonu yerleştirilebilir. Son zamanlarda “Stone-cone®” da bu amaçla<br />
kullanılabilmektedir. Ucu spiral şeklinde kıvrılabilen atravmatik katater taşın yukarıya<br />
kaçmasını engellediği gibi, taşın basket arasında sıkışması gibi bir problem de yaratmaz. 14,15<br />
“Access sheath” kullanılması ise, fleksibl üreteroskopiyi kolaylaştırmakta ve ameliyat süresini<br />
de kısaltmaktadır.<br />
Üreteroskopik litotripside komplikasyonları erken ve geç olmak üzere 2 bölümde<br />
değerlendirmek gerekir. Erken komplikasyonlar arasında; üreteral giriş,intrakorporeal<br />
litotripsi veya taşların çıkarılması esnasında <strong>oluşan</strong> perforasyon ve avulsiyonlar, sepsis,<br />
kanama, taşın proksimale kaçması sayılabilir. Geç komplikasyonlar arasında ise üreterde<br />
darlık oluşması ve sistemde reziduel taş kalması sayılabilir. 16,17,18,19<br />
PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ (PCNL)<br />
Yaklaşık yarım asır önce Goodwin ve arkadaşları (1955) “hidronefrozda <strong>perkütan</strong><br />
trokar nefrostomi” deneyimlerini yayınladılar. İlerleyen yıllarda <strong>perkütan</strong> girişimler<br />
geliştirildi, Fernström ve Johansson ilk olarak 1976'da, <strong>perkütan</strong> bir yol oluşturularak<br />
böbrekten taş aldıklarını bildirdi. Mayo Clinic, Minnesota Üniversitesi, Batı Almanya ve<br />
İngiltere'den bildirilen yayınlar ile PCNL'nin uygulama tekniğini geliştirildi. 20,21,22,23<br />
Teknolojide kaydedilen ilerlemeler sayesinde <strong>perkütan</strong> taş tedavisi, artan başarı ve azalan<br />
komplikasyon oranlarıyla gerçekleştirilmeye başlandı. 24 Başlangıçta <strong>perkütan</strong> nefrostomi<br />
sadece üriner diversiyon için kullanılırken, şimdilerde taş çıkarılması, antegrad<br />
endopyelotomi ve üst üriner sistemin değişici hücreli karsinomunun rezeksiyonu gibi daha<br />
karmaşık işlemlerde de uygulanmaktadır.<br />
ESWL'nin 1980'lerin ilk yıllannda uygulanmaya başlamasıyla <strong>perkütan</strong> yöntemlerin<br />
endikasyonlan geçici olarak sınırlanmışsa da, ESWL endikasyonlarının yeniden<br />
9
düzenlemesiyle beraber, günümüzde PCNL layık olduğu yeri almıştır. PCNL daha düşük<br />
maliyet, daha az morbidite ve daha kısa iyileşme süresi gibi üstünlükleriyle, birçok merkezde<br />
taş tedavisinde açık cerrahi girişimlerin yerini almıştır.<br />
AÇIK CERRAHİ<br />
Günümüzde, üriner sistem taş hastalığının tedavisinde açık cerrahi giderek daha az<br />
uygulanan bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Büyük merkezlerde, açık cerrahi<br />
oranının, olguların %1-4’ünde gerektiği bildirilmektedir. 25 Açık cerrahinin en sık uygulama<br />
alanları ise başarısız endoürolojik girişimler ve kabul edilebilecek sürede veya tekrarda taşın<br />
endoürolojik yöntemlerle temizlenebileceği düşünülmeyen kompleks olgular olmaktadır.<br />
Üreteropelvik bileşke (UPJ) darlığı, taş yükünün fazla olduğu kompleks taşlar, fonksiyon<br />
göstermeyen böbrek veya böbrek polü, büyük taş içeren obstruktif, özellikle anterior<br />
yerleşimli kalisiyel divertikül taşı açık böbrek cerrahisinde diğer endikasyon alanlarını<br />
oluşturmaktadır. 25 Günümüzde, ender de olsa başarısız URS <strong>sonrası</strong> açık üreterolitotomi<br />
gerekli olabilmektedir.<br />
LAPAROSKOPİ<br />
Laparoskopi, özellikle pelvik veya atnalı böbreklerde yardımcı olabilmektedir. 26<br />
Nefrektomi veya parsiyel nefrektomide de laparoskopi göz ardı edilmemesi gereken bir<br />
alternatiftir. Ayrıca hayvan çalışmaları, laparoskopik anatrofik <strong>nefrolitotomi</strong>nin dahi<br />
yapılabileceğini göstermektedir. Ksantogranülomatöz böbrekler, açık eksplore edilmesi<br />
gereken, laparoskopinin kontraindike olduğu en önemli patolojiler olarak bilinirler. 27<br />
10
Tablo-1: Komplet ve parsiyel koraliform taşlara yaklaşımda EAU tedavi kılavuzu<br />
Radyo-opak taşlar<br />
Enfeksiyon taşları<br />
Enfeksiyon ile beraber olan taşlar<br />
Ürik asit/ Ürat taşları<br />
Sistin taşları<br />
11<br />
1. PCNL<br />
2. PCNL + ESWL<br />
3. ESWL + PCNL<br />
4. Açık Cerrahi<br />
1. Antibiyotik + PCNL<br />
2. Antibiyotik + PCNL + ESWL<br />
3. Antibiyotik + ESWL + PCNL<br />
4. Antibiyotik + Açık Cerrahi<br />
5. Antibiyotik + ESWL + Kemoliz<br />
1. PCNL<br />
2. PCNL + ESWL<br />
3. PCNL/ESWL + Oral Kemoliz<br />
4. ESWL + PCNL<br />
5. Açık Cerrahi<br />
1. PCNL<br />
2. PCNL + ESWL<br />
3. ESWL + PCNL<br />
4. Açık Cerrahi
Tablo-2: 2 cm’den büyük ve küçük taşlara yaklaşımda EAU tedavi kılavuzu<br />
Taşın büyüklüğü 20 mm<br />
Radyo-opak taşlar 1.PCNL<br />
2. Stentli veya stentsiz ESWL<br />
3. PCNL + ESWL<br />
Enfeksiyon taşları<br />
Enfeksiyon ile beraber olan taşlar<br />
Ürik asit/ Ürat taşları<br />
Sistin taşları<br />
1. Antibiyotikler + PCNL<br />
2. Antibiyotikler + ESWL (stentli veya stentsiz)<br />
3. Antibiyotikler + PCNL + ESWL<br />
1. Oral kemoliz<br />
2. Stent + ESWL + oral kemoliz<br />
3. PCNL<br />
1. PCNL<br />
2. PCNL + ESWL<br />
3. PCNL + fleksibl nefroskopi<br />
4. Açık veya videoendoskopik retroperitoneal cerrahi<br />
12
PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ<br />
HASTANIN HAZIRLANMASI<br />
Taşların sayısı, pozisyonunu belirlemek ve böbreğin anatomik detaylarını ortaya<br />
koymak için; ameliyat öncesi dönemde intravenöz piyelogram (İVP) ve bilgisayarlı tomografi<br />
(BT) gibi radyolojik incelemeler yapılır. BT; özellikle füzyon ya da malrotasyon anomalilerin,<br />
renal ektopinin, ortopedik deformitelerin ve obez olguların değerlendirilmesinde yararlıdır.<br />
BT ayrıca nadiren görülen retrorenal kolon olgularını da belirleyebilir. Renal sintigrafi,<br />
özellikle bilateral koraliform taşları olan hastalarda renal fonksiyonun dağılımını<br />
değerlendirmek için kullanılabilir. Operasyon öncesi pıhtılaşma profilini de kapsayan rutin<br />
laboratuar testleri yapılır. Herhangi bir kanama diatezi, cerrahi öncesi düzeltilmelidir. Aspirin<br />
içeren ürünler ve non-steroidal antienflamatuar ilaçlar PCNL'den 7 gün önce kesilmelidir.<br />
BÖBREĞİN FONKSİYONEL ANATOMİSİ<br />
Son yıllarda endoürolojideki ilerlemeler sonucunda toplayıcı sistem anatomisine olan<br />
ilgi giderek artmaktadır. Bu anatomiye tamamen hakim olunması, üroradyolojik analizlerin<br />
doğru yapılması ve endoürolojik girişimlerin güvenilir olarak uygulanabilmesi için gereklidir.<br />
Sağ böbrek ortalama 10,9 cm, sol böbrek ise ortalama 11,2 cmdir. Her iki böbrek<br />
benzer kalınlığa sahiptir (Hilumda sağ:3.2 cm; sol 3.3 cm). Her iki böbreğin üst polü alt pole<br />
göre daha geniştir. 28<br />
Böbrekler T12-L3 vertebralar arasında retroperitoneal olarak yer alır. Posterior<br />
abdominal duvarda M. Psoas major üzerinde ve longitutunal aksına paralel, oblik olarak yer<br />
alır. (Şekil 1) Superior pol, inferior pole göre daha medial ve posterior yerleşimlidir. Hilar<br />
bölgenin anteriora doğru rotasyonu nedeniyle her iki böbreğin de lateral kenarları posterior<br />
yerleşimlidir. Bu rotasyon sonucu böbreğin ön ekseni ile vücudun ön ekseni 30-50° ‘lik açı<br />
yapar. 29 (Şekil 2)<br />
13
Şekil - 1 Şekil - 2<br />
(Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002) (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002)<br />
Sol böbrek sağa göre daha superiorda yer alır. Sağ böbreğin posterior yüzeyini 12. kot<br />
çaprazlarken, sol böbreğin posterior yüzeyini 11 ve 12. kot çaprazlar. Diframın posterior yüzü<br />
11 ve 12. kotlara yapışır. Posterior görünümde diafram böbreğin üst polünün üzerinde bir dom<br />
oluşturur. (Şekil 3-4) İnterkostal girişim uygulayan ürologlar bu anatomiyi akılda tutmalıdır.<br />
Plevra 12. kota yapışırken, akciğerler genellikle 11. kotun üzerinde yer alır. 29 (Onuncu<br />
interkostal aralık). 11-12. kotlar arasından yapılan girişimler çoğu kez komplikasyon<br />
gelişmeden uygulanabilmektedir. 10 veya daha üst interkostal aralıklardan <strong>perkütan</strong> girişim<br />
yapılmamalıdır. Bu girişler, interkostal damarları yaralamamak için, interkostal aralığın alt<br />
yarısından yapılmalıdır. 30<br />
Şekil - 3 (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002) Şekil – 4<br />
14
Karaciğer sağ, dalak ise solda böbreğin suprahiler bölgesinin posterolateralinde yer<br />
alır. Yüksek seviyelerden yapılan girişim esnasında, hastanın yaptığı inspirasyon düzeyine<br />
göre karaciğer ve dalak yaralanma riski artar. Bu anatomik komşuluk daha çok splenomegalili<br />
ve hepatomegalili hastalarda önem kazanır. Hastaların operasyon öncesi BT ile<br />
değerlendirilmeleri, bu komplikasyonları azaltmaktadır. 29,30<br />
Sağ kolik fleksura (hepatik fleksura) sağ böbreğin inferior kısmının anteriorunda yer<br />
alır. Sol kolik fleksura ise sol böbreğin anterolateralinde yer alır. Ameliyat öncesi BT ile<br />
değerlendirilen hastalarda, nadiren de olsa böbreğin posteroinferiorunda, hatta retrorenal<br />
kolon saptanabilir. Bu vakalara yapılan <strong>perkütan</strong> girişim esnasında barsak yaralanma riski çok<br />
artmıştır. Retrokolon sıklıkla böbreğin inferior polünün yanında yer alır. Yapılan bir<br />
çalışmada supin pozisyonda BT ile değerlendirilen hastaların %1,9’unda retrokolon<br />
mevcutken, pron pozisyonda bu oran %10’lara ulaşmaktadır. Perkütan girişim öncesi hastalar<br />
retrorenal kolon açısından floroskopi ile dikkatlice incelenmelidir. 31<br />
Böbreğin Vasküler Anatomisi:<br />
Böbreğin arterleri end-arter yapısındadır. Ana renal arter, A. Suprarenalis inferior<br />
dalını verdikten sonra, anterior ve posterior dallarına ayrılır. Anterior dal apikal, üst, orta ve<br />
alt olmak üzere 4 segmental artere ayrılır; böbreğin anterior ve polar alanının kanlanmasından<br />
sorumludur. Posterior dal ise böbreğin posteriorunda, kalan bölgeleri kanlandırır. (Şekil 5)<br />
Böbeklerin yarısından çoğunda, posterior segmental arter böbreğin posterior yüzünün üst<br />
yarısını kanlandırır, bu yüzden üst kalikslere medialden yapılan girişlerde bu arter zarar<br />
görebilir. 32 Segmental arterler parankime girmeden hemen önce interlobar arterlere ayrılırlar.<br />
Interlobar arterler, kortiko-medullar bileşkede aerkuat arterleri oluşturular. Arkuat arterler<br />
interlobular arterlere ayrılır ve devamında affarent arterioller ile glomerul yapısına katılırlar. 32<br />
15
Şekil – 5 (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002)<br />
Arterlerden farklı olarak intrarenal venlerin segmental bir yapısı yoktur. Böbreğin<br />
venleri arasındaki sıkı anastamozlar sayesinde, venöz yaralanma <strong>sonrası</strong> böbrekte parankimal<br />
konjesyon ve ödem gözlenmez. Korteksin küçük venleri interlobular venlere drene olur ve bir<br />
ark oluşturur. Bu arklar böbreğin longitutunal ekseninde uzanırlar. Üç adet ana anastamoz<br />
arkı vardır ve bunlar genellikle değişik seviyelerdedir. Anastamozlar sıklıkla satalit venler<br />
arasında (periferik), arkuat venler arasında (piramidlerin tabanında), interlobar venler arasında<br />
(infindubular, renal sinüse yakın) bulunur. 32 (Şekil 6)<br />
Şekil – 6 (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002)<br />
İnfindibulumdan Yapılan Giriş:<br />
Üst pol infindibulumundan yapılan giriş, damar yaralanması açısından en tehlikeli<br />
giriştir. İnfindubular arter ve venler, üst pol infindubulumunun ön ve arka yüzüne paralel<br />
seyreder. Üst pol infindibulumundan yapılan girişte, interlobar damar yaralanma riski %67<br />
olarak saptanmıştır (%26’sı arter yaralanması). Bu girişlerde en ciddi tehlike, posterior<br />
16<br />
1. Periferik (satelit) venler<br />
2. Piramidlerin çevresinde arkuat<br />
venler<br />
3. Renal sinuse yakın infundibular
segmental arterin yaralanmasıdır. Posterior segmental arter, renal parankimin %50’sinin<br />
beslenmesinden sorumludur ve yaralanması <strong>sonrası</strong> böbrekte ciddi fonksiyon kaybı meydana<br />
gelebilir. 33<br />
Orta pol infindibular girişlerin %23’ünde damar yaralanması meydana gelir ve<br />
posterior segmental arterin orta dalı diğer arterlerden daha fazla yaralanır. 33<br />
Alt pol pelvikalisiyel sisteme girmek için böbreğin en güvenli kısmı olduğundan,<br />
ürologların ve girişimsel radyologların girişlerde sıklıkla tercih ettiği bir bölgedir. Alt pol<br />
infindibumdan yapılan girişlerin %13’ünde damar yaralanma riski vardır. Bu bölgeden<br />
yapılan girişlerde venöz arkın yaralanma riski de vardır fakat bunlar kendiliğinden kontrol<br />
altına alınır. 33<br />
Sonuç olarak pelvikalisiyel sisteme infindibulumdan girilmesi, interlobar arterlerden<br />
ciddi kanama riski nedeniyle güvenli değildir. İnfindibular girişlerde ayrıca posterior<br />
kaliksleri geçip, anterior kalikslere girme ihtimali artmıştır. (Şekil 7)<br />
Şekil – 7 (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002)<br />
Renal Pelvise Yapılan Giriş:<br />
Renal pelvise direkt olarak giriş yapılmamalıdır. Bu bölgeye yapılan girişlerde<br />
retropelvik damarlarda yaralanma meydana gelebilir, operasyon esnasındaki manevralarda<br />
kolaylıkla pelvikalisiyel sistem dışına çıkılabilir ve bu esnada böbreğe tekrar giriş zordur.<br />
Ayrıca bu bölgeye bırakılan nefrostomi tübü kolaylıkla çıkabilir. 32<br />
17
Kalisiyel Fornikse Yapılan Giriş:<br />
Böbrek pelvikalisiyel sistemine girmek için en güvenli yol, forniks içinden yapılan<br />
girişimlerdir. Kalisiyel forniks içinden yapılan girişlerde venöz yaralanma %8 oranında<br />
saptanırken, arter yaralanmasına rastlanılmamaktadır. Nefrostomi tübünün yerleştirilmesi<br />
açısındanda forniks girişleri en güvenli yoldur. 34 (Şekil 8)<br />
Şekil – 8 (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002)<br />
GİRİŞ VE TRAKTIN OLUŞTURULMASI<br />
FLOROSKOPİK ANTEGRAD YAKLAŞIM<br />
Ucu açık olan 5 F üreteral kateter opere edilecek böbreğin pelvisine yerleştirilir ve bir<br />
foley katetere tespit edilir. Bu üreter katateri kullanılarak anatomik boşlukların kontrast<br />
madde ya da hava ile opaklaşması ve genişlemesi sağlanır. Ayrıca üreter kateteri floroskopik<br />
olarak izlenebildiği gibi nefrostomi traktından girilerek tutulabilir.<br />
Üreter kateteri konulduktan sonra hasta C kollu masada pron pozisyonda yatırılır.<br />
Ventilasyonu kolaylaştırmak amacıyla her iki tarafa omuzdan krista iliakaya kadar yastıklar<br />
yerleştirilir (Şekil-9). Bu esnada anestezi doktoru endotrakeal tübü emniyete alarak,<br />
çıkmamasına dikkat etmelidir. Dizler, bilekler ve ayakların altına yastık konulur, desteklenir<br />
ve emniyete alınır. Cildin povidon-iod ile temizlenmesinden sonra girişin yapılması planlanan<br />
bölge steril cerrahi örtüler ile kaplanır. Artık yan tarafında irrigasyon sıvısının birikmesini<br />
sağlayan plastik torbalı endoüroloji örtüleri kullanılmaktadır. C-kollu 90°’nin üzerinde<br />
18
hareket yeteneğine sahip olmalıdır. Radyasyon kaynağı hastanın altına yerleştirilerek cerrahın<br />
maruz kalacağı radyasyon yansıması minimale indirilmiş olur.<br />
Yöntem için oluşturulacak traktın seçimi çok önemlidir. Tercih edilen yaklaşım,<br />
posterior kaliks yoludur. Bazı taşlar için ya da kaliks divertiküllerinde anterior kaliks girişi<br />
gerekebilirsede, sadece posterior kaliksten girişin mümkün olmadığı durumlarda<br />
kullanılmalıdır. Ayrıca bir anterior kaliksten pelvise girişte, telin geriye doğru yönlendirilmesi<br />
gereğinden, teknik olarak da zordur. Renal pelvise doğrudan girişte, renal arterin posterior<br />
dalının yaralanma riskinden dolayı, bu girişten kaçınılmalıdır. İğne girişi ne kadar medialden<br />
yapılırsa, renal arterin büyük kollarının yaralanma riski de o kadar artmaktadır. 35<br />
Şekil – 9 (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002)<br />
C-kollu dik pozisyonda iken toplayıcı sistem gözlenir ve uygun kaliks tespit edilir.<br />
İdeal bölge kalikse 12 kot altından ulaşan en kısa trakttır. C-kollu 90° de iken kalikse giriş<br />
için medial dik düzlem belirlenir. C-kollu daha sonra cerraha doğru takriben 30° döndürülür.<br />
(Şekil-10) Bu C-kollunun ekseninin, böbreğin posterior kaliksleriyle aynı düzleme gelmesini<br />
sağlayarak, posterior kalikslerin doğrudan dikine görünümünü verir. 35,36<br />
19
Şekil - 10 (Campbell’s Urology 8. baskı,4. cilt,2002)<br />
18 numara translumbar anjiografi ignesi ile C-kollu 30° pozisyonda iken giriş yapılır.<br />
Floroskopi ekranında "boğa-gözü işareti" elde edilmesiyle iğnenin uygun yönü belirlenmiş<br />
olur. Bu görüntü iğneye ait düzlemle X-ışınına ait düzlemin aynı olduğu durumda iğnenin<br />
giriş kısmının ignenin gövdesi üzerine yerleşmesiyle gözlenebilir. Eğer iğnenin giriş ekseni<br />
C-konunun giriş eksenine paralel değilse, iğne gövdesinin bir parçası görülebilir. Posterior<br />
kalisiyel sisteme girişte Brödel hattından yaklaşılmalıdır. İgne girişinin derinliği C-kolunun<br />
tekrar vertikal pozisyona getirlmesiyle belirlenir. C-kollu vertikal pozisyonda iken iğnenin<br />
ucu önceden belirlenmiş kalikse yaklaştırılır ve bu floroskopik olarak görülerek yönlendirilir.<br />
İgnenin kaliks içine girmesiyle, stile çıkarılır ve iğnenin pozisyonunun doğruluğu idrar, hava<br />
ya da her ikisinin birlikte aspire edilmesi ile kanıtlanır.<br />
Bir 0.038 inch yumuşak uçlu J rehber tel igneden sokularak üreteropelvik bileşkeye<br />
doğru itilir ya da renal pelvis içerisinde kıvrıIması sağlanır. İğne çıkartılarak telin bulunduğu<br />
bölgeye 1 cm kesi yapılır ve telin üzerinden trakt 30 F'e kadar dilate edilir. 36<br />
Traktın dilatasyonun ana prensibi, her zaman bir rehber tel üzerinden uygulanması<br />
gereğidir. Tel dilatasyonu desteklemeye yetecek derecede sert olmalıdır. Dilatasyon esnasında<br />
telin yerinden çıkma gibi problemlerin ortaya çıkmaması için, dilatasyon öncesi rehber telin<br />
üretere geçirilirmesi amaçlanır. Ancak teli üretere geçirmek her zaman mümkün değildir<br />
(taşın üreterde sıkışması, üreteropelvik darlık). Bir komplet koraliform taşın müdahelesi için<br />
20
<strong>perkütan</strong> giriş gerektiğinde ise rehber telin anatomik boşluğa yerleştirilmesi, son derecede zor<br />
ve özel tecrübe gerektiren durumdur. Rehber tel taşın sıkıştırması nedeniyle renal pelvise<br />
geçemeyebilir ve girilen kalikste kıvrılabilir.<br />
Nefrostomi traktının akut dilatasyonu bir çok aletle yapılabilir. En çok kullanılan; seri<br />
olarak uygulanan ve gittikçe kalınlaşan fasyal dilatatörler, Amplatz dilatasyon seti, metal<br />
yardımcı dilatatörler ve yüksek basınçlı balonlardır. Bazı araştırmacılar fasyal dilatatörlerin en<br />
emniyetli ve en etkin metod olduğunu düşünmektedir. 37 Bu teknik, özellikle belirgin perirenal<br />
ya da renal fibrozis varlığında ya da sekonder olgularda faydalıdır.<br />
Fasyal Dilatörler<br />
Fasyal dilatatörler 0.038 inç rehber telin üzerinden kayacak ve 8 - 36F arasında<br />
değişen kalınlıkta dizayn edilmişlerdir. Bunlar çevirilerek, vidalama şeklinde sokulurlar.<br />
Traktın dilatasyonu floroskopik kontrol altında yapılmalıdır. Dilatatörü iterken gereksiz<br />
kuvvet kullanılmasından kaçınılmalıdır, çünkü uçlan renal pelvisi medial olarak perfore<br />
ederek aşın kan kaybına ya da irrigasyon mayinin retroperitona ekstravazasyonuna neden<br />
olabilir.<br />
Bu sistemin esas avantajı, güvenli oluşudur. 8F kateter yerinde ise sonraki<br />
dilatasyonun rehber telin bükülmesine neden olması beklenmez. Metal dilatatörlere oranla<br />
renal pelvis perforasyon riski daha azdır. Politef'ten imal edilen fasyal dilatatörlerin sert yapısı<br />
fibröz sahaların dilatasyonunu kolaylaştırmaktadır. Daha önce <strong>perkütan</strong> yöntemle müdahale<br />
edilen retroperitoneal cerrahi geçirmiş ve böbreğin iltihabi durumu olan hastalarda, dilatasyon<br />
esnasında zorluklarla karşılaşılabilir. 38<br />
Amplatz Dilatasyon Seti<br />
1982 yılında Kurt Amplatz kendi adı verilen dilatasyon sistemini geliştirmiştir. 39 Set<br />
"Cook Urological®" tarafından imal edilmektedir ve 0.038 inç rehber telin üzerinden geçecek<br />
şekilde inceltilmiş 8 F politef kateter içermektedir. Bu kateter, üreterden aşağıya kaydırılır ve<br />
daha büyük poliüretan kateterler bunun üzerinden geçirilerek dilatasyona devam edilir.<br />
Dilatasyon kateterleri 2 F aralıklı olarak 12 F' den 30 F' e kadar büyüyen çapta yapılmışlardır.<br />
21
Dış politef kılıflar mavi poliüretan dilatatör1erin üzerinden geçecek şekilde dizayn<br />
edilmişlerdir ve 28 F'den 34F'e kadar boyutIarla mevcuttur. Her politef kılıfın dış çapı iç<br />
çapından 4 F daha büyüktür. Yani 34 F kılıf 30 F dilatatörün üzerinden kayacak şekilde<br />
dizayn edilmiştir. Dış kılıflar sürtünme kat sayısını azaltmak ve kıvrılmayı minimale indirmek<br />
amacıyla politefle doymuş hale getirilir. Dış kılıf böbreğe giriş yolunu korurken, rijid ve<br />
fleksibl nefroskop gibi aletlerin girişine de imkan verir.<br />
Trakt başlangıçta, 8F politef kataterin telin üzerinden girebilmesi sağlanana kadar<br />
dilate edilir. Daha büyük dilatatörler bu kateter üzerinden geçecek şekilde yapılmışlardır. Bu<br />
kataterin kullanılması tüm uygulamayı kolaylaştırmaktadır. Fleksibilite sayesinde üretere<br />
doğru yolunu bulabildiği gibi rehber telin üzerinden kayarak rehber telin büküImesini önler ve<br />
stabilizasyonunu tüm dilatasyon boyunca sağlar. İlaveten 8 F politef kateter daha büyük<br />
dilatatörlerin üzerinden kaymasına imkan sağlar. Nefrostomi traktı ya adım adım sırayla ya da<br />
bazı numaralar atlanarak da dilate edilebilir. Burada önemli nokta, dilatatör1erin rehber tel<br />
üzerinden pelvikaliyel sisteme girinceye kadar itilmesi gerekliliğidir. Pelvikaliseal sistemin<br />
bütünlüğüne zarar verebileceği için, dilatatörün distal ucu üreteropelvik bileşkeden daha ileri<br />
itilmemelidir. Büyük böbrek taşlarının tedavisi amacıyla nefrostomi traktı dilatasyonu<br />
yapıldığında dilatatör sadece taşın periferik ucuna kadar ilerletilmelidir. Büyük dilatatörlerin<br />
taşı geçecek şekilde itilmesi halinde, bu taşların pelvikaliseal sistemi tıkamaları nedeniyle<br />
kalisiyel ya da infindubular laserasyonlar gelişebileceği bildirilmiştir. 38<br />
Amplatz dilatasyon sisteminin kullanımı ile pelvikalisiyel sistemin perforasyonu,<br />
hemoraji, ekstravazasyon ve renal kapsül travması gibi komplikasyonlar görülebilir.<br />
Nefrostomi traktının dilatasyonu, her zaman floroskopik gözlem altında yapılmalıdır. Eğer<br />
dilatatörün sokuluşu sırasında aşırı kuvvet kullanılırsa, üreterdeki 8F kataterin koruyucu ve<br />
stabilizasyon rolüne rağmen renal pelvis perfore olabilir. Amplatz dilatatörün ucundaki<br />
düzensizlik nedeniyle renal kapsül travması ve sonucunda perirenal hematom oluşabilir. 37<br />
22
TAŞIN PARÇALANMASI<br />
PCNL operasyonlarında taş endoskopik görüş altında, vücut içi litotriptörler ile direkt<br />
olarak parçalanabilmekte ve ESWL’de olduğu gibi taşın düşmesi için beklemeye gerek<br />
kalmamaktadır. Vücut içi litotriptörler etkinlik, güvenlik ve maliyet açısından<br />
değerlendirildiğinde en iyi teknolojiye sahip cihaz şu an için bulunmamaktadır. Ancak, idrar<br />
yolu taş hastalığının tedavisinde lümen içi litotripsi amacıyla kullanılan çeşitli yöntemler<br />
bulunmaktadır. Bu yöntemler sırasıyla elektrohidrolik litotripsi, lazer (“Pulsed dye”lazer,<br />
Holmium lazer, Alexandrite lazer, Erbium: YAG lazer, FREDDY lazer), pnömotik litotripsi,<br />
ultrasonik litotripsi başlıklar altında sıralanabilir. Tüm yöntemlerin kendine özgü avantaj ve<br />
dezavantajları bulunmaktadır.<br />
Elektrohidrolik litotripsi (EHL):<br />
Lümen içi litotripsi amaçlı olarak geliştirilen ilk teknik olma özelliğini taşımaktadır. 40<br />
Bir EHL ünitesi prob, güç jenaratörü ve ayak pedalından oluşmaktadır. İşlem esnasında<br />
probun ucu üreteroskopun ucundan yaklaşık 4-5 mm uzaklıkta tutulmalıdır, aksi takdirde,<br />
üreteroskopta hasarlanma meydana gelebilir.Ayrıca etkin litotripsi sağlanabilmesi için probun<br />
ucu taşa 1 mm’lik mesafede olmalıdır. 41<br />
EHL ile sistin, ürik asit ve kalsiyum oksalat monohidrat taşları da dahil tüm üriner<br />
sistem taşlarında etkin parçalanma sağlanabilmektedir. Ancak, taş yüzey özelliklerinin<br />
parçalanmada önemli bir faktör olabileceği ve düzensiz yüzeyli taşlarda daha başarılı sonuçlar<br />
aldığı da vurgulanmaktadır. 41 Bu litotriptörler, hızlı ve etkin taş kırma özelliği nedeniyle<br />
PCNL tedavisinde de tercih edilebilmektedir.<br />
Lazer Litotripsi:<br />
Lazerin üriner sistem taş hastalığının tedavisinde kullanımı ilk kez 1968 yılında<br />
Mulvaney ve Beck tarafından ruby laser ile gerçekleştirilmiştir. 41 Ancak sürekli akım özellikli<br />
ruby ile yüksek ısı açığa çıktığından klinik kullanımı engellenmişti.<br />
“Pulsed dye” lazerde taş parçalanma başarısı, taş bileşimi ile birebir ilişkili<br />
bulunmuştur. 42 “Pulsed dye lazerin en önemli dezavantajı yüksek prob maliyeti ve yüksek<br />
23
akım maliyetidir. Ayrıca sistin taşlarının tedavisinde etkinliğinin olmaması da önemli bir<br />
dezavantajdır.<br />
“Alexandrite lazer”in taş kırma başarısı %67-97 arasında bildirilmektedir. 43,44<br />
Özellikle kalsiyum oksalat-mono hidrat taşlarında etkinliğinin olduğu belirtilmiştir.<br />
“Holmium lazer” taş tedavisinde en son kullanılanıdır. Holmiyum lazer enerjisi taşın<br />
rengine veya bileşimine bağımlı olmaksızın tüm taşlara etki göstermektedir. 45,46 Çocuk yaş<br />
grubu hastalarında da oldukça güvenilir ve etkin bir tedavi seçeneği olduğu yapılan<br />
çalışmalarla ortaya konulmuştur. 47<br />
Pnömotik Litotripsi:<br />
İlk pnömotik alet, “Lithoclast” pnömotik olarak ilerletilen, direkt temas ile taş<br />
kırılmasını sağlayan piston sisteminden oluşmaktaydı. 48,49 Bu cihazın en büyük avantajı tüm<br />
taş bileşenlerine etkili olmasıdır. Pnömotik taş kırma cihazlarında semi rijit problar<br />
kullanıldığından, fleksibl sistem ile kullanılamamaktadır. PCNL işleminde özellikle büyük<br />
boyutlu ve/veya sert taşların kırılması işleminde hızlı kırılma sağlanabileceğinden önemli<br />
avantajlar sağlayabileceği düşünülmektedir. 50<br />
Ultrasonik Litotripsi:<br />
Ultrasonik enerjinin böbrek taşlarını kırmak için kullanımı ilk kez 1979 yılında<br />
olmuştur. Vibrasyon yapan uç taşa dokundurulduğunda da taş parçalanması sağlanabilir.<br />
Özellikle “Hollow-core” ultrasonik litotriptör aspirasyon özelliğinin bulunması<br />
nedeniyle PCNL işlemi esnasında büyük boyutlu taşların parçalanmasında tercih<br />
edilmektedir. Büyük boyutlu taşların parçalanmasına ek olarak kırılan parçaların aspirasyonu<br />
ile vücut dışına alınmasında da oldukça etkindir. 51<br />
PCNL tamamlandıktan sonra, nefrostomi tüpü ile drenajın sağlanması genellikle kabul<br />
edilen yoldur. Nefrostomi tüpleri, nefrostomi traktından gelen kanamayı tampone etmek, giriş<br />
yerinde yara iyileşmesini ve idrar akımını sağlamak, eğer gerekirse ikinci bir PCNL için<br />
toplayıcı sisteme kolay giriş imkanına olanak verir. 52 Bir kaç sınıfa ayrılabilecek çok sayıda<br />
nefrostomi tüpleri mevcuttur: Self retansiyon özellikleri olmayan kateterler, (kırmızı lastikli<br />
24
Robinson-tipi kateterler gibi), self retansiyon özelliği olan kateterler (Pig-tail, Cop-loop,<br />
malekot, ya da balon kateter), nefrostomi-stent kombinanasyonu (re-entry kateterler) ve halka<br />
nefrostomi tüpleri (U-Ioop kateterler). 53 Kullanılan kateterlerin ebat ve tipi büyük ölçüde<br />
işlemin büyüklüğü ve PCNL <strong>sonrası</strong> ürotelyal hasara, işlem esnasında ve <strong>sonrası</strong>nda<br />
kanamaya, hastanın vücut şekline ve cerrahların tercihlerine bağlıdır. Yeterli bir üriner drenajı<br />
sağlayacak nefrostomi tüpünün minimum çapı 8-10 F olmalıdır. Bazı araştırıcılar 24-30 F'e<br />
kadar yapılan akut dilatasyonları takiben üriner drenajı sağlamak için daha büyük kateterleri<br />
tercih ederler.<br />
PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ SONUÇLARI<br />
PCNL operasyonunun başarısı yayınlanmış geniş serilerde %72–98 arasında<br />
değişmektedir. 54,55 Bu konuda ilk geniş seri, 1985 yılında Segura tarafından yayınlandı ve<br />
PCNL uyguladıkları toplam 1000 olguda %98 başarı oranı elde edildiğini bildirmektedir. 54<br />
Aynı yıl Merberger’inde yayınladığı seride, PCNL yapılan 1122 olguda Segura’nınkine<br />
benzer şekilde %98’lik bir başarı oranı bildirilmektedir. 55<br />
PERKÜTAN NEFROLİTOTOMİ KOMPLİKASYONLARI<br />
Majör komplikasyonlar, tecrübeli ellerde bile, PCNL hastalarının %1.1-7'sinde<br />
görülebilir. Minör komplikasyonlar ise hastaların %15-25'inde gelişir. %1-10 oranında<br />
görülen, transfüzyon gerektiren kanama en önemli komplikasyondur. Arteriovenöz fistül ya<br />
da psödoanevrizmadan kaynaklanan ve acil embo1izasyon gerektiren kanama hastalarının<br />
%0.5'inden azında görülür. 56,57 Diğer komplikasyonlar olarak, hastaların %0.3-2.5'inde sepsis,<br />
%5'ten azında komşu organ yaralanması ve intraperitonel ekstravazasyon, %5'ten azında<br />
başarısız giriş ve %2'sinden azında böbrek pelvisi ve üreter yırtılması görülür. Açık cerrahiye<br />
geçiş nadiren görülür ve genellikle PCNL ile ilk deneyimlerde gereksinim duyulur. Eğer<br />
organomegali yoksa, PCNL ile dalak ve karaciğerin yaralanması nadir görülen bir durumdur.<br />
Dalağın perfore veya lasere olduğu durumlarda genellikle splenektomiyle sonuçlanacak<br />
derecede kanama meydana gelir ve cerrahi eksplorasyon gerekir. Karaciğer yaralanmalarında<br />
ise tedavi konservatiftir ve nadiren cerrahi eksplorasyon gerekir. PCNL için ölüm oranı<br />
25
%0.046 ve %0.3'tür. 56,58 Suprakostal giriş yapıldığında, drenaj gerektiren pnömotoraks,<br />
hemotoraks oranı % 4-12'dir. 59<br />
PERİOPERATİF KOMPLİKASYONLARIN SINIFLANDIRMASI (MODİFİYE<br />
CLAVİEN SİSTEMİ)<br />
Günümüzde hala perioperatif <strong>komplikasyonların</strong> sınıflandırması ile ilgili<br />
standartizasyon bulunmamaktadır. 2004 yılında Clavien ve arkadaşları, 1992 yılında<br />
yaptıkları sınıflandırmayı 60 modifiye ettiklerini bildirmişlerdir (tablo 3). 61<br />
Buna göre derece 1 komplikasyonlar, farmakolojik, endoskopik veya cerrahi<br />
müdahaleye gerek duyulmayan postoperatif dönemdeki normal dışı değişiklikleri kapsar.<br />
Derece 1’de kullanılabilen ilaçlar diüretikler, antiemetikler, antipiretikler, antiinflamatuvarlar<br />
ve elektrolitlerdir. Derece 2 komplikasyonlar ise diğer medikal ilaçların kullanılmasını<br />
gerektiren durumlardır. Örneğin total paraenteral nutrisyon (TPN) ürünleri, kan transfüzyonu<br />
veya diğer antihipertansif ilaçlar. Derece 3 komplikasyonlar ise artık cerrahi veya endoskopik<br />
müdahale gerektiren durumları kapsar. Bunun ise 2 alt sınıfı mevcuttur. 3A lokal anestezi<br />
altında müdahale edilen komplikasyonlarken, 3B ise genel anestezi altında müdahale edilen<br />
durumlardır. Derece 4 komplikasyonlar ise organ bozukluklarını kapsar. 4A tek organ<br />
bozukluğuyken, 4B ise çoklu organ bozukluğudur. Derece 5 ise hastanın kaybıdır.<br />
Sınıflandırmayla ilgili klinik örnekler tablo 4’te görülebilir.<br />
Sınıflandırma toplam 6336 hastaya uygulanmıştır ve anket halinde dünyadaki 10<br />
cerrahi merkezine yollanmıştır, anketi çeşitli eğitim seviyesindeki 144 cerrah cevaplamıştır.<br />
Anket sonucunda %92’si sınıflandırmayı basit, %90’ı yararlı bulmuştur.<br />
O tarihten bugüne, bu sınıflandırma tıp dünyasında özellikle de genel cerrahi<br />
alanında, ürolojide ise retroperitonoskopi, canlı donor nefrektomi ve laparoskopik radikal<br />
nefrektomiden sonra kullanılmıştır. 5,6,7 Perkütan <strong>nefrolitotomi</strong>nin perioperatif<br />
komplikasyonları ile ilgili Clavien sınıflandırmasına göre derecelendirme henüz<br />
bildirilmemiştir.<br />
26
Tablo 3: Cerrahi <strong>komplikasyonların</strong> sınıflandırması<br />
Derece 1<br />
Derece 2<br />
Derece 3<br />
A<br />
B<br />
Derece 4<br />
A<br />
B<br />
Derece 5<br />
‘d’<br />
Farmakolojik tedaviye veya cerrahi,endoskopik ve radyolojik müdahale gerektirmeyen normal<br />
postoperatif dönemdeki değişiklikler.<br />
İzin verilen tıbbi ilaçlar antiemetikler,antipiretikler,analjezikler,diüretikler,elektrolitler ve<br />
fizyoterapi<br />
Bu derece aynı zamanda yatakta açılan yara nefeksiyonlarını da kapsıyor<br />
Derece 1de kullanılan medikal ilaçlar haricinde kullanılmayı gerektiren durumlar (kan<br />
transfüzyonları,TPN,antihipertansifler,vs…)<br />
Cerrahi,endoskopik veya radyolojik müdahale gerektiren durumlartaburcu<br />
Genel anestezi gerektirmeyen müdahaleler<br />
Genel anestezi altındaki müdahaleler<br />
Hayatı tehdit eden komplikasyonlar (Örn:yoğun bakım gerektiren SSS komplikasyonları)<br />
Tek organ işlev kaybı (Dializ)<br />
Çoklu organ işlev kaybı<br />
Hastanın Ölümü<br />
Hasta eğer taburcu edildiği sırada komplikasyondan mustaripse derecenin yanına ‘d’ ekleniyor<br />
27
Tablo 4: Klinik örnekler<br />
Derece Organ sistemleri Örnekler<br />
Derece 1 Kardiak K + seviyesi düzelen atrial fibrilasyon<br />
Solunum Fizyoterapi gerektiren atelektazi<br />
Nörolojik Geçici konfüzyon<br />
GİS Nonenfeksiyoz diyare<br />
Renal Serum kreatinindeki geçici yükselme<br />
Derece 2 Kardiak Beta antagonist kullanılan taşiaritmi<br />
Solunum Antibiyotikle tedavi edilen pnömoni<br />
Nörolojik Antikoagülan kullanılan geçici iskemik atak<br />
GİS Antibiyotik gerektiren enfeksiyöz diyare<br />
Renal Antibiyotik kullanılan üriner sistem enfeksiyonu<br />
Derece 3a Kardiak Lokal anestezi ile pace-maker implantasyonu<br />
GİS Perkütan drenaj gerektiren biloma<br />
Renal Stentleme gerektiren komplikasyonlar<br />
Derece 3b Kardiak Toraks cerrahisi <strong>sonrası</strong>nda fenest. gerektiren kardiak tamponat<br />
GİS Relaparotomi isteyen anastomoz kaçağı<br />
Renal PCNL <strong>sonrası</strong> perirenal hematom boşaltılması<br />
Derece 4a Kardiak Düşük çıkış sendromuna yol açan kalp yetmezliği<br />
Solunum Entübasyon gerektiren akciğer yetmezliği<br />
Nörolojik İskemik stroke/beyin kanaması<br />
GİS Nekrotizan pankreatit<br />
Renal Dializ gerektiren böbrek yetmezliği<br />
Derece 4b Kardiak 4a+böbrek yetmezliği<br />
Solunum 4a+böbrek yetmezliği<br />
Nörolojik 4a+solunum yetmezliği<br />
GİS 4a+hemodinamik instabilite<br />
Renal 4a+hemodinamik instabilite<br />
‘d’ Kardiak MI <strong>sonrası</strong> kalp yetmezliği<br />
GİS Cerrahi girişim <strong>sonrası</strong> fekal inkontinans<br />
Solunum Pnömonektomi <strong>sonrası</strong> dispne<br />
28
HASTALAR VE YÖNTEM<br />
Kasım 2002 – Kasım 2006 tarihleri arasında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />
Üroloji kliniğinde 811 hastada (457 Erkek/354 Kadın) 836 renal üniteye <strong>perkütan</strong><br />
<strong>nefrolitotomi</strong> operasyonu uygulandı. Olguların yaş ortalaması 42,7 + 14,5 yıl ve yaş sınırı<br />
11 – 80 yıl arasındaydı. Tüm hastalar yaş, cinsiyet, semptomlar, taş hastalığı nedeniyle<br />
önceden geçirilen girişimler ve operasyonlar, ek hastalıkları içeren bir klinik araştırma formu<br />
ile değerlendirildi.<br />
Hastalar operasyon öncesinde tam kan sayımı, serum üre - kreatinin, kanama ve<br />
koagülasyon profili, serolojik testler (HBV,HCV,HIV) ve idrar kültürü ile değerlendirildi.<br />
Tüm hastalara operasyon öncesi direkt üriner sistem grafisi ve ultrasonografi yapıldı. Serum<br />
kreatinin düzeyi normal olan hastalar intravenöz pyelografi, yüksek olan hastalar ise tüm batın<br />
spiral BT ile değerlendirildi. Radyolojik bulgulara göre hastaların taşlarının opasitesi; opak,<br />
semi-opak, non-opak olarak belirlendi. Sadece tek kaliks yerleşimli, kalisiyel divertikül taşları<br />
veya üst üreter taşları operasyonun uygunalabirliği açısından ‘’basit taşlar’’ olarak<br />
tanımlanırken, koraliform veya pelvis taşına eşlik eden kaliks taşları ‘’kompleks taşlar’’<br />
olarak kabül edildi. Taşların boyutu en büyük çap ve bunu dik kesen çapın cetvel yardımıyla<br />
ölçülüp, değerlerin çarpılmasıyla cm 2 cinsinden hesaplandı.<br />
Ortalama taş boyutu 7.5±5.2 cm 2 (1.5-30 cm 2 ) olarak hesaplandı. 422 (%52.1) hastanın<br />
taşı operasyon açısından basitken, 389 (%47.9) hastanın taşı ise kompleks olarak<br />
değerlendirildi. Toplam 102 (%12.7) hastanın böbreğinde grade 3, 370 (%45.6) hastada grade<br />
2 hidronefroz bulunurken, 339 (%41.7) hastanın böbreğinde hidronefroz saptanmadı.<br />
Teknik:<br />
Ön Hazırlık Evresi<br />
Hasta ürolojik masaya (ModularisUro, Siemens) yatırılarak, supin pozisyonda genel<br />
anestezi yapıldı, hasta litotomi pozisyonuna getirildi ve 22F sistoskop ile taş olan böbrek<br />
tarafına 4-6 F standart üreter katateri takıldı. Gerekli olduğu düşünülen olgularda open-end<br />
29
üreter kateteri takıldı. 16 F foley üretral katater takıldı ve üreter katateri, üretral katatere tespit<br />
edilerek hasta prone pozisyonuna getirildi. Operasyon bölgesi antiseptik solüsyon ile<br />
temizlendikten sonra streil <strong>perkütan</strong> örtü seti ile hasta, kamera ve C-kollu floroskopi aleti<br />
örtüldü (Resim-1).<br />
Resim:1 (Ürolojik masada,<br />
floroskopi altında, prone<br />
pozisyonda, özel PCNL örtüsü<br />
Pelvikalisiyel Sisteme Giriş<br />
C-kollu floroskopi altında üreter kataterinden radyo-opak madde verilerek<br />
pelvikalisiyel sistem görüntülendi. Ancak özellikle izole alt kaliks taşlarında opak madde<br />
vermek gerekmedi. Girişin planlandığı lokalizasyonda cilt bisturi ile insize edildi. Floroskopi<br />
altında, 18 gauge <strong>perkütan</strong> giriş iğnesi (18G Percutaneous Access Needle, Boston Scientific)<br />
kullanılarak uygun kalikse girilerek rehber tel (Sensor TM Guide Wire, Boston Scientific) iğne<br />
içinden pelvikalisiyel sisteme yerleştirildi. Rehber tel üzerinden trakt, sırasıyla 6F, 10F ile<br />
dilate edildi ve güvenlik açısından ikinci bir rehber tel, 10F çift lümenli katater (Dual lumen<br />
catheter, Boston Scientific) içinden pelvikalisiyel sistemde uygun bir lokalizasyona<br />
yerleştirildi daha sonra 16F dilatatör ile son bir defa trakt dilate edilerek yüksek basınçlı balon<br />
dilatatör (Nephromax TM , Boston Scientific) uygun lokalizasyona yerleştirildi. Balon dilatatör,<br />
30
ir inflatör (Leveen TM Inflator, Boston Scientific) yardımı ile radyo-opak madde kullanılarak<br />
18 atmosfer basınca kadar şişirildi. Şişirilmiş balon dilatatör üzerinden 30F çalışma kılıfı<br />
(Amplatz sheat, Boston Scientific) böbreğe kadar ilerletildi ve pelvikalisiyel sisteme girildi.<br />
Balon dilatatör indirilerek çalışma kılıfının içinden dışarı alındı.<br />
Taşın Parçalanması<br />
Salin irrigasyon altında, 26 F nefroskop ile çalışma kılıfından pelvikalisiyel sisteme<br />
girildi. Pelvikalisiyel sistemde saptanan taşlar pnömotik litotriptör (Vibrolith, Elmed) ile<br />
parçalandı. Parçalar forseps ile yakalanarak çalışma kılıfından vücut dışına alındı.<br />
Antibiyotik proflaksisi intravenöz kinolonlarla ile yapıldı. Operasyon <strong>sonrası</strong> ilk günde<br />
oral kinolon grubu antibiyotiğe başlandı ve nefrostomi tüpleri alınıncaya kadar devam edildi.<br />
38º’ yi aşan ateş anlamlı olarak kabül edildi. 39º’ yi aşan ateşlerde hastalardan idrar ve kan<br />
kültürü alındı ve bu hastalar etken patojene göre tedavi edildi.<br />
Operasyon <strong>sonrası</strong> birinci günde hastanın foley ve üreter katateri çıkarıldıktan sonra<br />
operasyon <strong>sonrası</strong> ikinci günde, DÜSG ve antegrad nefrostografi ile değerlendirildi.<br />
Radyopak maddenin mesaneye kadar geçişi görüldükten sonra nefrostomi tüpleri çekildi.<br />
Nefrostomi tüpünden üretere geçişin görülmediği veya tüp alındıktan sonra nefrostomi<br />
traktından idrar gelmesi 24 saat içinde kesilmediği takdirde, operasyon olan tarafa double J<br />
katater yerleştirildi.<br />
Peroperatif ve postoperatif <strong>komplikasyonların</strong> derecelendirmesinde modifiye Clavien<br />
sınıflandırması kullanıldı. Her bir dereceyi oluşturan komplikasyonları içeren bir form<br />
hazırlandı ve 811 hastanın verileri bu formlara işlendi. Buna göre derece 1 <strong>komplikasyonların</strong><br />
içine antipiretik gerektiren ateş yükselmesi, atrial fibrilasyon, atelektazi ve geçici serum<br />
kreatinin yükselmesi alındı. Derece 2 komplikasyonlar olarak ise kan transfüzyonu, taşikardi,<br />
hipertansiyon, pnömoni, antibiyotik gerektiren diyare veya üriner sistem enfeksiyonu, 24 saatlik idrar<br />
31
kaçağı, pelvis ve UPJ yaralanması (ekstarvazasyon), ürinoma; toraks tüpü takılmasını<br />
gerektiren pnömo/hemotoraks ve pıhtı koliği olarak düşünüldü. Derece 3b ise acil perop<br />
eksplorasyon, üreter veya mesane taşı, UPJ obstrüksiyonu, kaliks boynu darlığı, A-V fistül,<br />
acil operasyon gerektiren perirenal hematom ve perinefritik abse drenajıydı. Derece 4a’ da ise<br />
solunum yetmezliği, tek organ içeren komşu organ yaralanması, kalp yetmezliği, miyokard<br />
enfarktüsü, serebrovasküler hadiseler, diyaliz gerektiren böbrek yetmezliği, solunum<br />
yetmezliğine yol açan pulmoner emboli, böbrek kaybı vardı. Derece 4b ise ürosepsisdi.<br />
Çalışmamızda taşların basit veya kompleks oluşunun, komplikasyonlardaki farkı ise<br />
ki-kare testi kullanılarak karşılaştırıldı ve p
BULGULAR<br />
Kliniğimizde 2002-2006 yılları arasında opere olan 811 PCNL olgusunun ortalama<br />
operasyona hazırlık süresi 30,5 + 7,2 dakika ( 25-45 dakika), ortalama operasyon süresi 57,9<br />
+ 22,5 dakikaydı ( 20 – 180 dakika). Ortalama 1.6 adet giriş yapıldı. Hastaların 729’sinde<br />
(%90) subkostal giriş, 81’sına (%9,9) 11-12. interkostal, 1 (% 0,1) hastaya 10-11 interkostal<br />
giriş yapıldı. Ortalama ameliyat <strong>sonrası</strong> üreter kateterizasyonunun süresi 1,04 + 0,2 gün<br />
(aralık: 1-3 gün) olarak bulundu. Ortalama nefrostomi süresi 2,8 + 0,4 gün ( 1-7 gün) olup<br />
hastalar ortalama 2,7 + 0,7 gün ( 1-15 gün) interne edildi.(Tablo 5)<br />
PCNL uyguladığımız 811 hastanın 726’ sında (%89,6) post operatif 1. günde çekilen<br />
direkt grafilerde başarı elde edildi. Olguların %14’ üne uygulanan ek tedavi <strong>sonrası</strong>nda, post<br />
operatif 3. ayda bu oran %97’ ye yükseldi. Ortalama 19,6±6,2 ay (14-34 ay) takip <strong>sonrası</strong>,<br />
basit böbrek taşlarında taşsızlık oranı %86.7 iken, kompleks böbrek taşlarında bu oran %61,1<br />
olarak bulundu (p
mesane taşları saptandı. 1 hastada (%0.2) kaliks boynu darlığı görüldü ve üreterorenoskopik<br />
balon dilatasyon ile düzeltildi. Derece 4a ise 3 hastada (%0.7) komşu organ yaralanması, 1<br />
hastada (%0.2) post op miyokart enfarktüsü, 1 hastaya (%0.2) nefrektomi yapıldı. Derece 4b<br />
olarak ise 2 hastada (%0.4) üroseptisemi görüldü ve bu hastalardan preoperatif akciğer<br />
problemleri olan 1 tanesi (%0.2) kaybedildi. Basit taşların komplikasyon oranlarının özetini<br />
tablo 6’da bulabilirsiniz.<br />
389 kompleks taşı olan olguda ise derece 1 komplikasyon olarak 9 hastada (%2.3)<br />
antipiretik kullanımı gerektiren ateş yükselmesi saptandı. 10 hastada (%2.5) ise takip<br />
gerektiren geçici serum kreatinin yükselmesi görüldü. Derece 2 komplikasyon olarak ise 73<br />
hastada (%18) hematokrit düşüklüğü için kan transfüzyonu yapıldı. 18 olguda (%4.6) 12<br />
saatten kısa süren ve stent gerektirmeyen idrar kaçağı saptandı. 2 hastada (%0.5) yara<br />
enfeksiyonu görülürken, 3 hastada (%0.7) ise antibiyotik kullanımı gerektiren üriner sistem<br />
enfeksiyonu saptandı. Derece 3a komplikasyonlardan 24 saatten uzun süren idrar kaçağı için<br />
double J stent takılan 26 hasta (%6.6) mevcuttu. 5 hastada (%1.2) pelvis ve UPJ yaralanması<br />
için double J stent kullanılmıştı. 1 hastada (%0.2) ürinoma saptanırken, 2 hastada (%0.5) ise<br />
mesane irrigasyonuna ihtiyaç duyulan pıhtı koliği görüldü. Derece 3b komplikasyon olarak 7<br />
hastada (%1.7) üreter veya mesane taşı saptanırken, 2 hastada (%0.5) endoskopik balon<br />
dilatasyonuna ihtiyaç duyulan UPJ obstrüksiyonu görüldü. 2 hastada (%0.5) AV fistül<br />
saptandı. Bu hastalardan 1 tanesine nefrektomi yapılırken, diğeri ise segmenter arter<br />
embolizasyonundan fayda gördü. 1 hastada (%0.25) açık operasyon gerektiren perirenal<br />
hematom görüldü, yine 1 hastaya (%0.25) perinefritik abse drenajı yapıldı. Derece 4a<br />
komplikasyonlardan solunum yetmezliği 1 hastada (%0.25) görülürken, 3 hastaya (%0.7) geç<br />
dönem kanama nedeni ile nefrektomi yapıldı. Derece 4b komplikasyon olarak ise 1 hastada<br />
(%0.25) ürosepsis saptandı ve yoğun antibiyotik tedavisi uygulandı. Kompleks taşların<br />
komplikasyon oranlarının özetini tablo 7’de bulabilirsiniz.<br />
34
Kompleks taşı olan olgularda derece 2 ve 3a komplikasyonlar, basit taşı olanlara göre<br />
istatiksel olarak anlamlıydı (p
Tablo 6: Basit Taşların Clavien sınıflandırmasına göre derecelendirilmesi<br />
Derece 1<br />
Derece 2<br />
Derece 3a<br />
Derece 3b<br />
Derece 4a<br />
Derece 4b<br />
BASİT TAŞLAR (n:422)<br />
Ateş yükselmesi 14 (%3.3)<br />
Kan transfüzyonu 18 (%4.2)<br />
Pnömoni 1 (%0.2)<br />
12 saatten kısa süren idrar kaçağı 13 (%3)<br />
Yara enfeksiyonu 2 (%0.4)<br />
Üriner sistem enfeksiyonu 4 (%0.9)<br />
Double J tatbiki<br />
İdrar kaçağı >24 saat 12 (%2.8)<br />
Pelvis ve UPJ yaralanması (ekstravazasyon) 4 (%0.9)<br />
Pnömotoraks 3 (%0.7)<br />
Pıhtı koliği 2 (%0.5)<br />
Üreter-mesane taşı 7 (%1.6)<br />
Kaliks boynu darlığı 1 (%0.2)<br />
Komşu organ yaralanması 3 (%0.7)<br />
MI 1 (%0.2)<br />
Nefrektomi 1 (%0.2)<br />
Ürosepsis 2 (%0.4)<br />
Derece 5 1 (%0.2)<br />
36
Tablo 7: Kompleks Taşların Clavien sınıflandırmasına göre derecelendirilmesi<br />
Derece 1<br />
Derece 2<br />
Derece 3a<br />
Derece 3b<br />
Derece 4a<br />
Derece 4b<br />
KOMPLEKS TAŞLAR (n:389)<br />
Ateş yükselmesi 9 (%2.3)<br />
Geçici serum kreatinin yükselmesi 10 (%2.5)<br />
Kan transfüzyonu 73 (%18))<br />
12 saatten kısa süren idrar kaçağı 18 (%4.6)<br />
Yara enfeksiyonu 2 (%0.5)<br />
Üriner sistem enfeksiyonu 3 (%0.7)<br />
Double J tatbiki<br />
İdrar kaçağı >24 saat 26 (%6.6)<br />
Pelvis ve UPJ yaralanması (ekstravazasyon) 5 (%1.2)<br />
Ürinoma 1 (%0.2)<br />
Pıhtı koliği 1 (%0.2)<br />
Üreter-mesane taşı 7 (%1.7)<br />
UPJ obstrüksiyonu 2 (%0.5)<br />
AV fistül 2 (%0.5)<br />
Perirenal hematom 1 (%0.2)<br />
Perinefrititk abse drenajı 1 (%0.2)<br />
Solunum yetmezliği 1 (%0.2)<br />
Nefrektomi 3 (%0.7)<br />
Ürosepsis 1 (%0.2)<br />
37
Tablo 8:Kompleks ve basit taşlar arasındaki komplikasyon farkları<br />
(p:ki-kare testi, OR:Odd oranı, %95 CI:%95 güvenlik aralığı)<br />
DERECE TOPLAM BASİT KOMPLEKS<br />
DERECE 1<br />
(N:811) (N:422) (N:389)<br />
Ateş 23(%2.8) 14 9<br />
10(%1.2) 0 10<br />
Geçici serum<br />
kreatinine<br />
yükselmesi<br />
38<br />
P OR 95% CI<br />
33(%4) >0.1 0.6 0.3-1.2<br />
DERECE 2<br />
Kan transfuzyonu 91(%11.2) 18 73<br />
Pnömoni 1(%0.1) 1 0<br />
İdrar kaçağı < 12 st 31(%4) 13 18<br />
Yara enfeksiyonu 4(%0.4) 2 2<br />
Üriner sis enf. 7(%0.8) 4 3<br />
134(%16.5) 24 st 38(%4.6) 12 26<br />
için D-J uyg.<br />
UPJ ve pelvis<br />
yaral. İçin D-J uyg.<br />
9(%1.1) 4 5<br />
Ürinoma 1(%0.1) 0 1<br />
Pnömotoraks 3(%0.3) 3 0<br />
Pıhtı Koliği 3(%0.3) 2 1<br />
54(%6.4) 0.1 0.5 0.2-1.19<br />
DERECE 4A<br />
Komşu organ<br />
yaralanması<br />
3(%0.3) 3 0<br />
MI 1(%0.1) 1 0<br />
Nefrektomi 4(%0.4) 1 3<br />
Akciğer yet. 1(%0.1) 0 1<br />
9(%0.9) >0.1 NA NA<br />
DERECE 4B<br />
Ürosepsis 3(%0.3) 2 1 >0.1 NA NA<br />
DERECE 5 1(%0.1) 1 0 >0.1 NA NA
OLGULARIMIZDAN ÖRNEKLER<br />
Olgu 1: Sol böbrekte koraliform taşı olan ve 5 PCNL girişi ile tedavisi sağlanan ve URS ile<br />
taşsız hale gelen bir erkek hasta.<br />
Operasyon öncesi çekilen IVP<br />
PCNL <strong>sonrası</strong> oluşturulan 5 çalışma kanalı<br />
için 3 adet nefrostomi tüpü bırakıldı.<br />
Post-op 2. günde floroskopi altında<br />
prone pozisyonda çekilen dessandan<br />
pyelografi<br />
39<br />
Sol böbrekten çıkarılan taşlar<br />
Post-op. 2 günde floroskopi altında<br />
prone pozisyonda yapılan incelemede<br />
alt kalikste 4 mm’lik fragman saptandı.<br />
Operasyon <strong>sonrası</strong> 3. ayda kalan 4<br />
mm’lik taş üretere düştü ve URS ile<br />
tedavi edildi.
Olgu 2: Sol böbrekte pelvis ve eşlik eden multipl kaliks taşları olan hasta. Üst kaliksten<br />
oluşturulan tek çalışma kanalı ile tedavisi yapıldı.<br />
Operasyon öncesi çekilen IVP<br />
Operasyon sonunda nefrostomiden<br />
çekilen dessandan pyelografi esnasında<br />
plevraya opak madde kaçışı görülüyor<br />
Sol akciğerde gelişen hemotoraks<br />
40<br />
Operasyon <strong>sonrası</strong>1. gün<br />
çekilen DUSG (Taş tam<br />
olarak temizlenmiş)<br />
Operasyondan hemen sonra<br />
çekilen akciğer grafisi<br />
Toraks tübü takıldıktan sonra<br />
çekilen akciğer grafisi
Olgu 3: 62 yaşında erkek hastaya sol koraliform böbrek taşı nedeniyle sol PCNL yapıldı.<br />
Hasta PCNL <strong>sonrası</strong> 10. günde, ancak nitropurisside cevap veren hipertansiyon tablosu ile<br />
başvurdu. Arteriyovenöz fistül tanısı alan hastaya açık eksplorasyon ve <strong>sonrası</strong>nda nefrektomi<br />
yapıldı<br />
Pre-operatif IVP. Sol böbrekte<br />
koraliform böbrek taşı<br />
41<br />
Post-operatif IVP (Tam taşsızlık<br />
elde edildi.)<br />
Post-operatif 2. günde, prone<br />
pozisyonda nefrostomiden çekilen<br />
dessendan pyelografi<br />
Post-operatif 7. günde çekilen<br />
BT’de perirenal hematom
Olgu 4: Bilateral kompleks taşları olan ve perinefritik abse gelişen hasta<br />
Pre-operatif DUSG. Bilateral<br />
böbrek taşları görülüyor.<br />
Re-PCNL <strong>sonrası</strong> post-operatif 2.<br />
günde çekilen DUSG. Sol böbrek<br />
pelvisteki taş temizlenmiş, taş yükü<br />
azaltılmış.<br />
42<br />
Pre-operatif IVP. Sol böbrekte<br />
pelvis ve multipl kaliks taşları<br />
mevcut. Sağ böbrekte multipl kaliks<br />
taşları görülüyor.<br />
Post-operatif dönemde hastada<br />
perinefritik abse gelişti ve abse açık<br />
cerrahi ile boşaltıldı.
TARTIŞMA<br />
Perkütan <strong>nefrolitotomi</strong>, böbrek taşlarının çoğuna uygulanabilmesi ve yüksek başarı<br />
oranları oranları elde edilmesi nedeniyle günümüzde taş hastalığı tedavisinde seçkin bir<br />
yöntemdir.<br />
Avrupa ve Amerikan taş tedavisi kılavuzlarında böbrek taşlarının tedavisinde ilk<br />
seçeneğin ESWL olduğu gösterilmektedir. ESWL’den yanıt alınamayacak, özellikle 2 cm<br />
üzerindeki, sert (sistin, COM) taşlarda veya ESWL ile kırılamamış taşlar PCNL için ana<br />
indikasyonları oluşturmaktadır. Ayrıca obstrüktif üropati varlığında, enfekte taşların<br />
tedavisinde veya böbreklerinde anatomik bozukluğu olan hastaların tedavisinde PCNL ön<br />
planda düşünülmelidir. 62<br />
PCNL operasyonunun başarısı yayınlanmış geniş serilerde %72–98 arasında<br />
değişmektedir. 54,55 Bu konuda ilk geniş seri 1985 yılında Segura tarafından yayınlandı ve<br />
PCNL uyguladıkları toplam 1000 olguda %98 başarı oranı elde edildiğini bildirilmektedir. 54<br />
Aynı yıl Merberger’inde yayınladığı seride, PCNL yapılan 1122 olguda Segura’nınkine<br />
benzer şekilde %98’lik bir başarı oranı bildirilmektedir. 55 Serimizde de PCNL uyguladığımız<br />
811 hastanın 726’ sında (%89,6) post operatif 1. günde çekilen direkt grafilerde başarı elde<br />
edildi. Olguların %14’ üne uygulanan ek tedavi <strong>sonrası</strong>nda, post operatif 3. ayda bu oran<br />
%97’ ye yükseldi.<br />
Çalışmamızda izole pelvis, üst kaliks, orta kaliks, alt kaliks, kalisiyel divertikül ve üst<br />
üreter taşları ‘’basit taşlar’’; parsiyel ve komplet koraliform, pelvisle birlikte olan kaliks<br />
taşları ‘’kompleks taşlar’’ olarak değerlendirildi. Ortalama 20 ay takip <strong>sonrası</strong>nda basit<br />
taşlardaki başarı oranımız %89,6 iken, kompleks taşlardaki başarı oranımız %61,1 olarak<br />
bulundu.<br />
Goldwasser ve arkadaşlarının 1986 yılında yayınlanan makalesinde, PCNL’de başarı<br />
oranlarını etkileyen faktörleri incelenmektedir. 63 Bu çalışmada taşın kimyasal yapısının, aynı<br />
taraftan geçirilmiş açık böbrek cerrahisi öyküsünün ve kullanılan litotriptörün, başarıya olan<br />
43
etkisi araştırılmakta ve özellikle taşın büyüklüğünün ve lokalizasyonunun başarıyı etkileyen<br />
faktörler olduğu vurgulanmaktadır. 63<br />
Kliniğimizde 2005 yılında yapılan bir çalışmada, 411 hastada PCNL başarısını<br />
etkileyebilecek faktörler incelendi. Parametre olarak da hastanın yaşı, hematokrit ve kreatinin<br />
düzeyi, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi gibi metabolik bozukluklar, vücut kitle indeksi<br />
(BMI), geçirilmiş açık operasyon veya PCNL öyküsü, böbreklerin hidronefroz durumu, taşın<br />
opasitesi, lokalizasyonu, boyutu, giriş yeri, sayısı, interkostal giriş ve cerrahın tecrübesi alındı.<br />
Bunların sonucunda taş boyutunun, lokalizasyonunun, giriş sayısının, cerrahın tecrübesinin<br />
başarıya etkileyen en önemli faktörler olduğu belirlendi. 64<br />
PCNL, yüksek başarı oranları ile dikkat çeken bir tedavi alternatifi olmakla beraber,<br />
bu operasyon esnasında veya <strong>sonrası</strong>nda ciddi <strong>komplikasyonların</strong> gelişebileceği, hatta<br />
bunların hayatı tehdit edebilecek boyutlara ulaşabileceği unutulmamalıdır. Üriner sistem taş<br />
hastalığını tedavi etmek isterken ölüme sebebiyet vermek, bu yöntemin belkide en çok<br />
korkulan komplikasyonudur. Yayınlanan ilk serilerde kanama <strong>sonrası</strong> gerçekleşen bir kaç<br />
ölüm vakası bildirilmektedir. 1987’de Lee ve arkadaşlarının yayınladıkları serilerinde, 1<br />
(%0,2) hastanın geçirilmiş akciğer hastalığına bağlı solunum yetmezliği, diğer bir (%0,2)<br />
hastanın ise akut myokard enfarktüsü sonucu öldüğünü bildirmektedir. 65 Bizim serimizde<br />
operasyon esnasında ölüm görülmedi; fakat basit taşı olan ve preoperatif de akciğer<br />
problemleri olan bir hastada post operatif dönemde ürosepsis gelişti ve hasta septik şok<br />
nedeniyle kaybedildi.<br />
Bu konudaki ilk serilerden biri, 1985 yılında yayınlanan ve toplam 1000 PCNL<br />
vakasının incelendiği Segura’nın çalışmasında, major komplikasyon oranı %3,2 olarak<br />
bildirilmektedir. 54 Bu çalışmayı modifiye Clavien’e uygulayacak olursak, toplam 6 (%0,6)<br />
hastada meydana gelen ve operasyonun sonlandırılmasını gerektiren per-operatif kanama<br />
(derece 2) en sık görülen komplikasyondur. Ayrıca 6 (%0,6) hastaya (derece 3b)<br />
arteriyovenöz fistül gelişmesi üzerine embolizasyon, 1 hastaya (derece 4a) da post-operatif<br />
aşırı kanama nedeniyle nefrektomi yapıldığı gösterilmekte ancak ölüm bildirilmemektedir.<br />
44
Arthur D. Smith ve Won J. Lee’nin 1987 yılında yayınlanan ve PCNL operasyonu<br />
uygulanmış toplam 582 hastada gelişen <strong>komplikasyonların</strong> ayrıntılı olarak incelendiği<br />
çalışmasında, major komplikasyon gelişme oranı %6,8, minör komplikasyon gelişme oranı ise<br />
%50 olarak bildirilmektedir. 65 Bu seride 2 (%0,3) vaka ölümle sonuçlanmakla beraber, major<br />
komplikasyonlar incelendiğinde, operasyon <strong>sonrası</strong> erken dönemde 6 (%1) hastada (derece<br />
3b) girişim gerektiren kanama, 2 (%0,3) hastada septisemi (derece 4a), 17 (%2,9) hastada<br />
pnömotoraks (derece 3a), 2 (%0,3) hastada ürinoma formasyonu (derece 3a), 5 (%0,9) hastada<br />
pelvis laserasyonu (derece 3a), 1 (%0,2) hastada üreter avülsüyonu (derece 3b), geç dönemde<br />
ise 5 (%0,9) hastada üreter darlığı (derece 3b) geliştiği bildirilmektedir. En sık saptanan minör<br />
komplikasyon, %22 oranında görülen ateştir (derece 1). Hastaların %11,2’sinde kan<br />
transfüzyonu gerektiren kanama (derece 2), %7,2’sinde ekstravazasyon (derece 3a),<br />
%5,8’inde nefrostomi tüpünün erken çıkması (derece1), %6’sında geçici üriner obstrüksiyon<br />
(derece1), %2,6’sında paralitik ileus (derece 1), %1,5’unda nefrostomi traktından bir haftadan<br />
uzun süren idrar drenajı (derece 3a) bildirilmektedir.<br />
Rassweiler ve arkadaşlarının 2006 yılında yaptığı 1000 vakanın üzerindeki bir<br />
çalışmada ise PCNL’nin en sık karşılaşılan komplikasyonları ekstravazasyon (%7.2) (derece<br />
3a), kan transfüzyonu (%11.2-17.5) (derece 2), ateştir (%21-32.1) (derece1). Septisemi (%0.3-<br />
4.7) (derece 4a), kolon yaralanması (%0.2-4.8) (derece 4a) ve plevral yaralanma (%0-3.1)<br />
(derece 4a) ise nadir karşılaşılan majör komplikasyonlardır. 4<br />
Bu çalışmalar incelendiğinde en sık görülen PCNL komplikasyonları derece 1’ ler<br />
iken, komplikasyon oranlarının derecenin artması ile anlamlı olarak düştüğü dikkat<br />
çekmektedir. Bu çalışmalarda minör komplikasyon olarak düşünülen durumların modifiye<br />
Clavien derecelendirmesine göre derece 1 ve derece 2 komplikasyonlar olduğu; buna karşılık<br />
majör komplikasyon olarak bildirilen durumların ise derece 3a,3b,4a,4b ve derece 5 olduğu<br />
gözlenmektedir.<br />
Çalışmamızda 422 basit taşı olan olguda en sık görülen komplikasyonlar derece 2 ve<br />
derece 3a komplikasyonlardı. Derece 1’lerden en sık karşılaşılan 14 hastada (%3,3) ateş<br />
45
yükselmesiydi. Derece 2’lerden en sık ise 18 hastada (%4,2) kan transfüzyonu ve 13 hastada<br />
(%3) 12 saattten kısa süren idrar kaçağıydı. Ateş yükselmesi soğuk uygulama ve antipiretik<br />
kullanımı ile, 12 saatten kısa süren idrar kaçağı ise geçici olarak yara yerine ürostomi torbası<br />
konularak giderildi. Derece 3a komplikasyonlardan en sık olanı ise 12 olguda (%2,8) 24 saati<br />
aşan idrar kaçağıydı. Bu olgulara double j kataterler takıldı ve ortalama 6 hafta sonra alındı.<br />
Derece 4a komplikasyon olarak, preoperatif separe böbrek fonksiyonu düşük olan 1 hastaya<br />
(%0.2) non fonksiyone böbrek tanısı ile nefrektomi yapıldı. Derece 4b komplikasyon olarak<br />
ise 2 hastada septisemi görüldü ve bu hastalardan preoperatif akciğer problemleri olan 1 hasta<br />
kaybedildi.<br />
Kompleks taşı olan hastalarımızda da ise en sık karşılaşılan komplikasyonlar derece 2<br />
ve 3a komplikasyonlardı. Derece 2 komplikasyonlardan en sık karşılaşılan 73 hastada (%18)<br />
kan transfüzyonuydu. Derece 3a komplikasyonlardan en sık karşılaşılanı 26 hastaya (%6,6) 24<br />
saati aşan idrar kaçağı nedeni ile double j takılmasıydı. Derece 3b komplikasyonlar basit taşlı<br />
olgulara göre daha fazla görüldü: 2 hastada (%0,5) UPJ obstrüksiyonu, 2 hastada (%0,5) AV<br />
fistül, 1 hastada perirenal hematom (%0,2) ve 1 oguda (%0,5) perirenal abse izlendi. Derece<br />
4a komplikasyonlardan nefrektomi yapılan 3 hastadan 2’sinde segmenter arter<br />
embolizasyonuna rağmen kontrol altına alınamayan AV fistülü mevcuttu; diğer 1 hasta ise<br />
UPJ obstrüksiyonuna bağlı non fonksiyone ren mevcuttu.<br />
Kompleks ve basit taşlı olgular mukayese edildiğinde, kompleks taşı olan olgularda<br />
derece 2 ve 3a komplikasyonlar, basit taşı olan olgulara göre istatiksel olarak fazlaydı<br />
(p
fazla olması, çoklu akseslere ihtiyaç duyulması, fleksible nefroskobumuzun bulunmamasıına<br />
bağladık.<br />
Komplikasyonları etkileyen bağımsız faktörler mevcuttur. Bunlar vücut-kitle endeksi,<br />
akses yeri ve sayısı, taş boyutu, tecrübe, dilatasyon tekniği sayılabilir. 66<br />
Obezite, cerrahi tekniği uygulamada zorluğa yol açmaktadır ve bu hastalar anestezi<br />
açısından da problemlidir. Sıklıkla bir ya da daha fazla eşlik eden ko-morbid faktör, bu<br />
hastaların tedavisini komplike hale getirebilir. Pron pozisyonundaki hastalara genel anestezi<br />
uygulanması endişe verici olabilir çünkü azalmış solunum kapasitesi intraoperatif yüksek<br />
ventilasyon basıncı gerektirebilir. Carson ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, PCNL<br />
yaptıkları 44 obez hasta 226 obez olmayan hasta ile karşılaştırılmakta ve postoperatif<br />
morbidite açısından anlamlı bir fark bulunmamaktadır. 67 Pearle ve arkadaşları obez olan ve<br />
olmayan hastalar arasından benzer komplikasyon ve transfüzyon oranları hatta benzer<br />
hastanede kalış süresi bildirmektedirler. 68<br />
Yapılan çalışmalarda PCNL operasyonları esnasında, özellikle 12. kot üzerinden<br />
yapılan girişlerde plevra ve akciğerlerin en fazla yaralanan organlar olduğu bildirilmektedir.<br />
Hopper ve Yankes kendi serilerinde, tam ekspiryum <strong>sonrası</strong> yapılan interkostal girişlerde,<br />
plevranın %86, akciğerinde %29 oranında yaralandığını yayınladılar. 30 Suprakostal giriş<br />
gerçekleştirildiğinde plevral boşluğa ekstravazasyon görülebilir. Çalışma kanalının<br />
kullanılması, intrarenal basınç düşük olduğundan plevraya olan ekstravazasyonu en aza<br />
indirebilir. Ayrıca kotların hemen altından yapılan girişlerde subkostal veya interkostal<br />
arterlerin yaralanabileceği unutulmamalıdır. Serimizde üst kaliks taşı olan ve interkostal giriş<br />
yaptığımız hastanın 3’ünde (%0,7) pnömotoraks gelişti ve toraks tüpü takılarak tedavi edildi.<br />
Genellikle interkostal girişler üst pol taşlarını çıkarmak için kullanılmaktadır. Üst pole yapılan<br />
girişlerin komplikasyon oranlarını değişitirmeyip, interkostal girişimin komplikasyon<br />
gelişimini etkileyen önemli bir faktör olarak görülmesi, bu sonucun özellikle plevral<br />
yaralanmalara bağlı olabileceğini akla getirmektedir. Büyük olasılıkla koraliform ve<br />
kompleks taşların tedavisinde üst kaliksin temizlenmesi için interkostal girişler yapılmakta ve<br />
47
sonuçta multipl çalışma kanalları oluşturulmaktadır. İnterkostal girişlerin komplikasyon<br />
oranını etkileyen bağımsız bir faktör olarak ortaya çıkmasında, bu girişler esnasında multipl<br />
çalışma kanallarının oluşturulmasının önemli bir rol oynadığı varsayılabilir.<br />
Kompleks veya koraliform taşlarda genellikle taş boyutu da fazladır. Kukreja ve<br />
arkadaşları yaptıkları çalışmada taş boyutunun kan kaybını anlamlı derecede etkilemediği;<br />
ama transfüzyon oranını arttırdığını göstermektedir. 66<br />
Kliniğimizde yapılan ve komplikasyon oranlarına etki eden faktörlerin incelendiği bir<br />
çalışmada, hipertansif ve diabetik hastalarda kanama oranının daha fazla olduğu bulundu.<br />
Yine aynı çalışmada hastanın yaşının, kreatinin düzeyinin, böbreğin hidronefroz derecesinin<br />
ve taşın opasitesinin komplikasyon gelişimini etkilemediği gösterildi. 64<br />
Günümüzde üriner sistem taş hastalığının cerrahi tedavisinde PCNL sıklıkla tercih<br />
edilen bir yöntem olmasına rağmen, PCNL ile açık cerrahiyi karşılaştıran çalışmalar devam<br />
etmektedir. Yine yakın zamanda yapılan ve kompleks taşların tedavisinde PCNL ile açık<br />
cerrahinin karşılaştırıldığı bir çalışmada 69 ; 88 komplet staghorn taşı olan 79 hastadan 43<br />
tanesine PCNL, 45 tanesine ise açık cerrahi uygulanmış. İntraoperatif ve postoperatif<br />
morbidite, operasyon süresi, hastanede kalış, başarı oranı ve takipteki değişiklikler açısından<br />
2 grup da karşılaştırılmış. Beilirgin rezidüel taşı olan olgular ESWL’ ye yönlendirilmiş.<br />
Hastalar ortalama 9 ay takip edilmişler. Kan transfüzyonu gerektiren kanama, plevral,<br />
vasküler veya üreteral yaralanma PCNL olan 7 hastada (%16,3) görülürken, açık cerrahi olan<br />
17 hastada (%17,8) görülmüş ve bu fark istatiksel olarak anlamlı bulunmuş (p
olduğu ve operasyon süresi, hastanede kalış ve işe erken dönüş açısından açık cerrahiden<br />
üstün olduğu bildirilmiştir. 69<br />
Clavien derecelendirmesi şu ana kadar tıp literatüründe genel cerrahi ile igili bir çok<br />
çalışmada kullanılmışken, üroloji ile ilgili yalnızca retroperitonoskopi, laparoskopik radikal<br />
prostatektomi ve laparoskopik canlı donör nefrektomide kullanılmıştır. 5,6,7 Şu ana kadar henüz<br />
PCNL <strong>komplikasyonların</strong>ın Clavien derecelendirmesine göre sınıflandırılması<br />
bildirilmemiştir.<br />
Clavien derecelendirmesi, <strong>komplikasyonların</strong> sınıflandırması açısından yeterli<br />
gözükebilir; ama biz hastalarımızı bu sınıflandırmaya koymaya çalışırken bazı noktalarda<br />
zorlandık ve eksiklerini bulduk. Örneğin rest taşları veya klinik olarak önemsiz rezidüel<br />
fragmanları (KÖRF) olan hastaların bu sınıflandırmada nereye konulacağı tam olarak açık<br />
değil. ‘’d’’ kapsamına konulsa, tam olarak kalıcı bir durumu ifade etmiyor; kesa ESWL ile<br />
kombine edilerek bu hastalar tedavi edilebilirler. ESWL tedavisine yönlendirilen ve double j<br />
katater takdığımız hastaların da nereye yerleştirileceği belli değil; çünkü bu hastalardaki rest<br />
taşlar komplikasyon olarak sayılmamakla beraber, bunlara lokal anestezi altında katater<br />
takmaktayız.<br />
Biz kliniğimizin rutininde, PCNL <strong>sonrası</strong>nda her hastaya oral kinolon kullanmaktayız;<br />
derece 1 komplikasyon sadece antipiretik kullanmayı gerektiren ateş yükselmesini içermesine<br />
rağmen, aslında bu hastalar bizim klink uygulamamızda antibiyotik de almaktadır. Bu<br />
hastaları derece 2’ ye de yerleştirmek uygun değildir; çünkü bu hastalar aslında antibiyotik<br />
gerektiren üriner sistem enfeksiyonuna da sahip değillerdir. Bizim derece 2 sınıflamada<br />
antibiyotik gerektiren üriner sitem enfeksiyonu kapsamına soktuğumuz hastalar, antibiyotik<br />
değişimine ihtiyaç duyduğumuz hastaları içermekteydi.<br />
Rest taşları olmayan, obstrüksiyonu olmayan ve post operatif 2. günde çekilen<br />
anterograd piyelografide üretere opak maddenin geçtiği; ama nefrostomisi alındıktan sonra<br />
uzamış idrar drenajı (>24 saat) nedeni ile double j katater takılan hastaların aslında tam olarak<br />
da derece 3a komplikasyonu karşılamadıkları görülmektedir. Biz yine de yaptığımız<br />
49
çalışmada, bu hastaları derece 3a kapsamı içine aldık. Obstrüksiyonu olmayan, ıslatması<br />
olmayan ve anterograd nefrostografisinde üretere geçişin görüldüğü ve bunlara rağmen<br />
şiddetli ağrısı olduğunu ifade eden ve rahatı bozuk hastalar mevcuttur. Bunları acaba işlemin<br />
bir parçası olarak mı kabül etmek gerekir, yoksa bir komplikasyon olarak mı algılamalıyız?<br />
Clavien derecelendirmesi post operatif komplikasyonlara standartizasyon getirmekle<br />
beraber, üroloji uygulamalarına konulduğu zaman eksikleri olduğu görülmektedir. Belki de<br />
üroloji dünyasının kendi operasyonlarını kapsayabilcek bir sınıflama ortaya çıkarması daha<br />
doğru olabilir veya modifiye Clavien derecelendirmesi biraz daha değiştirilerek ürolojik<br />
operasyonlar <strong>sonrası</strong>nda karşılaşlılan komplikasyonları da tam anlamıyla kapsayacak hale<br />
getirilebilir.<br />
Sonuç olarak, PCNL <strong>sonrası</strong> komplikasyonlar basit ve kompleks taşlara göre<br />
değerlendirildiğinde, özellikle derece 2 ve derece 3 <strong>komplikasyonların</strong> kompleks taşlı<br />
olgularda daha fazla olduğu saptanmıştır. Özellikle derece 2 komplikasyonlardan kan<br />
transfüzyonunun yüksek oluşu dikkat çekmektedir. Bunun nedeni olarak taş yükünün fazla<br />
oluşu ve peroperatif çoklu çalışma kanallarına ihtiyaç duyulmasına bağlamaktayız.<br />
Kliniğimizde PCNL uygulamalarnda fleksible nefroskobun, pnömotik sistolitotripsinin<br />
yanında lazer ve ultrasonik probların kullanılması ve öğrenme eğrisinin tamamlanmasıyla<br />
<strong>komplikasyonların</strong> azalacağını düşünmekteyiz. Hastanemezin koşullarının iyileştirilip,<br />
girişimsel radyolojinin gelişmesiyle de olası organ kayıplarının azalacağını düşünmekteteyiz.<br />
50
ÖZET<br />
Sıkça uygulanan ve çeşitli komplikasyonları görülen PCNL ilgili çok sayıda<br />
merkezden araştırma sonuçları bildirilmektedir. Bu nedenle, hastaların bilgilendirilmesi ve<br />
<strong>komplikasyonların</strong> derecelendirilmesi bakımından standartizasyon gerekli görünmektedir. Bu<br />
amaçla Clavien derecelendirmesi sıklıkla kullanılmaktadır. Bu sınıflama daha önce üroloji<br />
uygulamasında laparoskopik canlı donör nefrektomi ve laparoskopik radikal prostatektomide<br />
kullanılmıştır. Bizde kliniğimizde yapılan PCNL <strong>sonrası</strong> komplikasyonları bu<br />
derecelendirmeye göre sınıfladık ve eksiklerini bulmaya çalıştık.<br />
PCNL uyguladaığımız hastaların 422’ sinde basit taşlar mevcutken, 389’ unda ise<br />
kompleks taşlar mevcuttu. Ortalama 19,6±6,2 ay (14-34 ay) takip <strong>sonrası</strong>, basit böbrek<br />
taşlarında taşsızlık oranı %86.7 iken, kompleks böbrek taşlarında bu oran %61,1 olarak<br />
bulundu (p
KAYNAKLAR<br />
1. Menon M, Resnick MI. Urinary Lithiasis: etiology, diagnosis, and medical<br />
management. Campbell’s Urology, Editor-in-chief: Patrick C. Walsh. Sounders, 2002, 8.<br />
Baskı, 96. Bölüm.<br />
2. Matlaga BR, Assimos DG. Changing indications of open stone surgery. Urology<br />
2002; 59: 490-494.<br />
3. Kane CJ, Bolton DM, Stoller ML, Current indications for open stone surgery in an<br />
endourology center. Urology 1995; 45:218-221.<br />
4. Michel MS, Trojan L, Rassweiler JJ. Complications in Percutaneous<br />
Nephrolithotomy. Eur Urol 2007, doi; 10.1016.<br />
5. Rassweiler JJ, Sugiano M, Hruza M, Tefekli A, Stock C, Teber D. Retrograde nerve<br />
sparing (NS) laparoscopic radical prostatectomy (LRP): Technical aspects and early<br />
results. Eur Urol Suppl 2006; 5: 925-933.<br />
6. Kocak B, Koffron AJ, Baker TB, Salvalaggio PRO, Kaufman DB, Fryer JP, Abecassis<br />
MM, Stuart FP, Levanthal JR. Proposed classification of complications after live donor<br />
nephrectomy. Adult Uro 2006; 67: 927-931.<br />
7. Gonzalgo ML, Pavlovich CP, Trock BJ, Link RE, Sullivan W, Su LM. Classification<br />
and trends of perioperative morbidities following laparoscopic radical prostatectomy. J<br />
Urol 2005; 24: 88-93.<br />
8. Tiselius HG., Ackermann D., Alken P., Buck C., Conort P., Gallucci M. Guidelines on<br />
urolithiasis. Eur Urol 2001;40:362.<br />
9. Wickham JEA, et al. Extracorporeal shock wave treatment for kidney stones. Br J<br />
Urol 1985; 290: 188-89.<br />
10. Eisenberger F, Miller K, Rassweiler J. Stone therapy in urology, New York, Thieme<br />
Medical Publishers Inc. 1991: 29-82.<br />
11. Marshall LS. Extracorporeal shock wave lithotripsy In : Tanagho EA., McAninch JW.<br />
52
Ed. Smith’s General Urology, 13th ed. California, Lange Medical Book, 1992: 299-307.<br />
12. Chow GK., Steem SB. Extracorporeal shock wave lithotripsy. Update on technology.<br />
Urol Clin North Am 2000; 27: 315-322.<br />
13. Segura JW, Preminger GM, Assimos DG, Dretler SP, Kahn RI, Lingeman JE,<br />
Macaluso JN. Ureteral stones clinical guidelines panel summary report on the<br />
management of ureteral calculi. J Urol 1997; 158: 1915-21.<br />
14. Akpınar H, Tüfek I, Gürtug A, Kural AR. Üst üriner sistem hastalıklanmn tam ve<br />
tedavisinde fleksibl üreteroskopi. Türk Üroloji Dergisi 2003; 29: 454-9.<br />
15. Desai MR, Patel SB, Desai MM, Kukreja R, Sabnis RB, Desai RM, Patel SH. The<br />
Dretler stone cone : a device to prevent ureteral stone migration: the initial clinical<br />
experience. J Urol 2002; 167: 1985-8.<br />
16. Denstedt JD. Complications of ureıeroscopy, Minimally invasive therapy in Urology.<br />
Precongress Meeting, Atlanta, 2000.<br />
17. Harmon WJ, Sershon ML, Blute DE, Patterson DE, Segura JW. Ureteroscopy: current<br />
Practice and long term complications. J Urol 1997; 157: 28-32.<br />
18. Lingeman JE, Lifshitz DA, Evan AP. Surgical management of urinary lithiasis.<br />
Campbell's Urology, 8th ed. WB Saunders, 2000: 3361-451.<br />
19. Su LM, Sosa RE. Ureteroscopy and retrograde ureteral access. Campbell's Urology,<br />
8th ed, WB Saunders, 2000: 3306-19.<br />
20. Segura JW, Patterson DE., Le Roy AJ., et al. Percutaneous stone removal of kidney<br />
stones: Preliminary report. Mayo Clin Proc 1982; 57:615.<br />
21. Clayman RV.; Techniques in percutaneous removal of renal calculi. Urol 1984;<br />
23:11-19.<br />
22. Alken P., Hutschenreiter G., Günther R. et al; Percutaneous stone manuplation. J Urol<br />
1981; 125; 463.<br />
23. Wicham JEA., Kellett MJ: Percutaneous nephrolithotomy. Br J Urol 1981; 53:297.<br />
24. Lingeman JE., Newmark JR., Wong MYC.; Classification and management of<br />
53
staghorn calculi. In Smith AD (ed): Contraversies in Endourology, Philadelpia, WB<br />
Saunders, 1995; 136-144.<br />
25. Paik ML, Resnick MI; Is there a role for open surgery? Urol Clin North Am 2000; 27:<br />
323-331.<br />
26. Harmon WJ, Kleer E, Segura JW. Laparoscopic pyelolithotomy for calculus removal<br />
in a pelvic kidney. J Urol 1996; 155: 2019-2020.<br />
27. Van Cangh PJ, Abi Aad AS, Lorge F, Wese FX, Opsomer R. Laparoscopic<br />
nephrolithotomy: the value of intracorporeal sonography and color doppler.<br />
28. Sampaio FJB, Lacerda CAM. Morphometrie du rein. Etude appliquee a I’urologie et a<br />
I’imagerie. J Urol (Paris) 95:77-80, 1989.<br />
29. Coleman CC. Percutaneous nephrostomy: Renal anatomy. In Amplatz K, Lange PH,<br />
eds. Atlas of endourology. Chiago: Year book, 1987, pp13-32.<br />
30. Hopper KD, Yakes WF. The posterior intercostal approach for percutaneous renal<br />
procedures: Risk of puncturing the lung, spleen and liver as determined by CT: AJR<br />
154:115-117, 1990.<br />
31. Hopper KD, Sherman JL, Williams MD, Ghaed N. The variable antero-posterior<br />
position of the retroperitoneal colon to the kidneys. Invest Radiol 22: 298-302, 1987.<br />
32. Sampaio FJB, Aragao AHM. Anatomical relationship between the intrarenal arteries<br />
and the kidney collecting system. J Urol 143:679-681, 1990.<br />
33. Sampaio FJR How to place a nephrostomy safely. Contemp UroI6:41-46, 1994.<br />
34. Sampaio FJB, Zanier JFC, Aragao AHM, Favorito LA. Intrarenal Access: Three-<br />
dimensional anatomical study. J Urol 148:1769-1773, 1992.<br />
35. Niles BS, Smith AD: Techniques of antegrad nephrostomy. Atlas Urol Clin North Am<br />
1996; 4:1.<br />
36. Kessaris DN, Smith AD: Floroscopic Access in prone position with C arm. In Smith<br />
AD (ed): Controversies in endourology. Philadelpia, WB Saunders, 1995, pp 10.<br />
37. Pres SM, Smith AD: Dilatation of the nephrostomy tract: Use of plastic malleable<br />
54
dilatators-Amplatz system. In Smith AD (ed): Controversies in endourology. Philadelpia,<br />
WB Saunders, 1995, pp 51-59.<br />
38. Le Roy AJ: Dilatation and maintenance of nephrostomy tract. In Smith AD, Badlani<br />
GH, Kavoussi LR et al. (eds): Smith’s textbook of endourology, St Louis Quality<br />
Medical, 1996, pp 224-232.<br />
39. Rusnak B, Castaneda-Zuniga W, Kotula F, et al., An improved dilatator system for<br />
percutaneous nephrolithotomies. Radiology 1982; 144: 174.<br />
40. Raney AM. Electrohydroulic lithotripsy :experimental study and case reports with the<br />
stone disintegretor. J Urol 1975; 113:345.<br />
41. Lingeman lE, Lifshitz DA, Evan AP. Surgical management of urinary lithiasis.<br />
Campbell's urology, Saunders, 8th ed. 2002; 4: 3361-452.<br />
42. Poon M, Beaghler M, Baldwin D. Flexible endoscope deflectability: changes using a<br />
variety of working instruments and laser fibers. J Endourol 1997; 11:247.<br />
43. Denstedt JD, Chun SS, MilIer MD, et ai. Lntracorporeal lithotripsy with the<br />
Alexandrite laser. Laser Surg Med 1997; 20(4):433-6.<br />
44. Pertusa C., Albisu A., Acha M, et al. Lithotripsy with the alexandrite laser: our initial<br />
100 clinical cases. Eur Urol 1991; 20(4):269-71.<br />
45. Santa-Cruz RW, Leveillee RJ, Krongrad A. Ex vivo comparision of four lithotripters<br />
commonly used in the ureter: what does it to perforate? J Endourol 1998; 12:417.<br />
46. Zhong p, Tong HL ,Cocks FH, et al. Transient cavitation and acoustic emission<br />
produced by different laser lithotripters. J Endourol 1998; 12:371.<br />
47. Wollin TA, Teichman JMH, Rogenes VJ, et al. Holmium: YAG lithotripsy in<br />
children. J Urol 1999; 162:1717-20.<br />
48. Denstedt JD, Eberwein PM, Singh RR. The Swiss Lithoclast. A new device for<br />
intracorporeal lithotripsy. J Urol 1992; 148: 1088.<br />
49. Hofbauer J, Hobarth K, Marberger M. Lithoclast: new and inexpensive mode of<br />
intracorporeal lithotripsy. J Endourol 1992; 6: 429.<br />
55
50. Goodfriend R. Ultrasonic and electrohydraulic lithotripsy of ureteral calculi. Urology<br />
1984; 23:5.<br />
51. Denstedt M, Eberwein PM, Singh RR. The Swiss Lithoclast: a new device for<br />
intracorporeal lithotripsy. J Urol 1992; 148: 1088.<br />
52. Winfield HN, Weyman P, Dayman RV; Percutaneous nephrostolithotomy:<br />
Complications of premature nephrostomy tube removal. J Urol 1986; 136:77-79.<br />
53. Lee W; Nephrostomy drainage: Pigtail nephtostomy drainage. In Smith AD (ed):<br />
Controversies in endourology. Philadelpia, WB Saunders, 1995, pp 60-65.<br />
54. Segura JW, Patterson DE, LeRoy AJ, Williams HJ, Barrett DM, Benson RC, May GR,<br />
Bender CE. Percutaneous removal of kidney stones: review of 1,000 cases. J Urol 1985;<br />
134: 1077- 1081.<br />
55. Hasun R, Ryan PC, Marberger M. Percutaneous coagulum nephrolithotripsy: a new<br />
approach. BJU 1985; 57: 605-609.<br />
56. Lee WJ, Smith AD, Cubelli V; et al. Complications of percutaneous nephrolithotomy.<br />
AJR Am J Roentgenol 1987; 148: 177.<br />
57. Segura JW, Preminger GM, Assimos DG, et al.; Nephrolithiasis clinical guidelines<br />
panel summary report on the managenment of ureteral calculi. J Urol 1994; 151: 1648-<br />
1651.<br />
58. Lange EK; Percutaneous nephrostolithotomy and lithotripsy. A multi institutional<br />
survey of complications. Radiology 1987; 162-165.<br />
59. Young AT, Hunter DW, Casteneda-ZunigaVR, et al.: Percutaneous extraction of<br />
urinary calculi: Use of intercostal approach. Radiology 1985; 154: 633.<br />
60. Clavien PA, Sanabria JR, Strasberg SM. Proposed classification of complications of<br />
surgery with examples of utility in cholecystectomy. Surgery 1991; 111: 518-526<br />
61. Dindo D, Demartines N, Clavien PA. Classification of surgical complications: A new<br />
proposal with evaluation in a cohort of 6336 patients and results of a survey. Ann Surg<br />
2004; 240: 205-213.<br />
56
62. Segura JW; Percutaneous Nephrolithotomy: Technique, indications, and<br />
complications; 1993 AUA Guidelines 12: 154.<br />
63. Goldwasser B, John L, Carson C, et al.; Factors effecting the success rate of<br />
percutaneous nephrolithotripsy and the incidence of retained fragments, J Urol 1986; 136:<br />
358–360.<br />
64. Binbay M.Perkütan <strong>nefrolitotomi</strong>de başarıyı ve komplikasyonları etkileyen faktörler.<br />
Uzmanlık tezi, 2005.<br />
65. Lee WJ, Smith AD, Cubelli V, Badlani GH, Lewin B, Vernace F, Cantos E.<br />
Complications of percutaneous nephrolithotomy. Am J Roentgenol 1987; 148: 177-180<br />
66. Kukreja R, Desai M, Patel S, et al. Factors affecting blood loss during percutaneous<br />
nephrolithotomy: Prospective study. J Endourol 2004; 18: 715-722.<br />
67. Carson CC, Danneberger JE, Weinerth JL; Percutaneous lithotripsy in morbid obesity.<br />
J Urol 1988; 139: 243-245.<br />
68. Pearle MS, Nakada SY, Womack JS, Kryger JV; Outcomes of contemporary<br />
percutaneous nephrolithotomy in morbidly obese patients. J Urol 1998; 160: 669-673.<br />
69. Al-Kohlany KM, Shokeir AA, Mosbah A, Mohsen T, Shoma AM, Eraky I, El-<br />
Kenawy M, El-Kappany HA. Treatment of complete staghorn stones: a prospective<br />
randomized comparison of open surgery versus percutaneous nephrolithotomy. J Urol<br />
2005; 173: 469-73.<br />
57