26.04.2017 Views

KOAH Bülteni 2009 Sayı 3

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

ISSN: 1308-6723<br />

SAYI: 3<br />

www.solunum.org.tr<br />

• <strong>KOAH</strong>’ta Komorbiditeler<br />

• Akciğerin Volüm Azaltıcı Cerrahisi<br />

• Uzman Dr. MESUT GİRGİÇ ile söyleşi<br />

• Literatür özetleri<br />

Editörler: Türkân Tatlıcıoğlu | Mecit Süerdem<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ <strong>2009</strong> (3)


DERLEME<br />

Doç. Dr. Veysel Yılmaz<br />

Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs<br />

Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />

<strong>KOAH</strong>’ta Komorbiditeler<br />

<strong>KOAH</strong> ile birlikte bulunan komorbid hastalıklar, <strong>KOAH</strong>’ın şiddetini ve prognozunu olumsuz yönde<br />

etkilerken, benzer şekilde <strong>KOAH</strong> da birlikte bulunduğu hastalıkların seyrini olumsuz olarak<br />

etkilemektedir. <strong>KOAH</strong>’lı hastaların %25’i kardiyovasküler, %30’u kanser, %30’u da diğer komorbiditeler<br />

nedeniyle kaybedilmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

www.solunum.org.tr<br />

<strong>KOAH</strong> Çalışma Grubu Yayınıdır<br />

Editörler<br />

Türkân Tatlıcıoğlu<br />

Mecit Süerdem<br />

İmtiyaz Sahibi: Mecit Süerdem<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Türkân Tatlıcıoğlu<br />

Yayın İdare Merkezi: Şerafeddin Cad.<br />

Hekimoğlu İş Merkezi,<br />

K:2/209, Karatay, Konya<br />

Tel: (0332) 353 15 51<br />

Yayın Türü: Ulusal Süreli Yayın<br />

Yayına Hazırlayan<br />

Tomtom Mah. Camcı Fevzi Sok. No: 32 Beyoğlu, İstanbul<br />

Tel: (0212) 293 23 00 Faks: (0212) 293 23 01<br />

www.probiz.com.tr<br />

Baskı<br />

Golden Print 100. Yıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi<br />

1. Cadde No: 88 Bağcılar 34204 İstanbul<br />

t: +90 212 629 0024 - f: +90 212 329 2013<br />

bilgi@goldenmedya.com.tr<br />

<strong>KOAH</strong> <strong>Bülteni</strong>, <strong>2009</strong>(3)<br />

Tüm dünyada önemli morbidite<br />

ve mortalite nedeni bir hastalık<br />

olan <strong>KOAH</strong>, başlıca sigara<br />

dumanı olmak üzere, diğer zararlı gaz<br />

ve partiküllere karşı akciğerlerin anormal<br />

inflamatuar yanıtı ile karakterize,<br />

aynı zamanda akciğer dışı sistemik etkiler<br />

ve komorbiditelerle seyreden bir<br />

hastalıktır.<br />

<strong>KOAH</strong>’ta komorbidite, <strong>KOAH</strong>’la<br />

doğrudan ilişkili olsa da olmasa da, birlikte<br />

bulunan bir veya daha fazla hastalığı<br />

tanımlar. <strong>KOAH</strong>’ı olan bireylerde,<br />

başlıca risk faktörü sigaraya bağlı olarak<br />

orta yaşlardan itibaren görülen <strong>KOAH</strong><br />

hastalığı ile birlikte, sigara içimi ve yaşlanmaya<br />

bağlı olarak başka hastalıklar da<br />

ortaya çıkabilmektedir. Örneğin,<br />

<strong>KOAH</strong>’ta sigaranın aynı zamanda kardiyovasküler<br />

hastalıklar, akciğer kanseri ve<br />

metabolik sendroma yol açtığı bilinmektedir.<br />

Ancak <strong>KOAH</strong>’ta, akciğerler dışında<br />

kronik, düşük dereceli sistemik bir<br />

inflamasyon da söz konusudur. Bu<br />

durum da, ortak risk faktörlerinden<br />

bağımsız olarak pek çok sistemik etkiye<br />

ve komorbiditeye yol açabilmektedir. Bu<br />

nedenle, <strong>KOAH</strong> ve komorbid hastalıklar<br />

arasında etiyolojik faktör ve inflamasyonun<br />

bileşimi bakımından ortaklıklar<br />

ve benzerlikler bulunsa da, neden-sonuç<br />

ilişkisi halen tartışmalıdır.<br />

<strong>KOAH</strong> ile birlikte bulunan komorbid<br />

hastalıklar, <strong>KOAH</strong>’ın şiddetini ve<br />

prognozunu olumsuz yönde etkilerken,<br />

benzer şekilde, <strong>KOAH</strong> da, birlikte<br />

bulunduğu hastalıkların seyrini olumsuz<br />

olarak etkilemektedir. Örneğin,<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastaların %25’i kardiyovasküler,<br />

%30’u kanser, %30’u da diğer<br />

komorbiditeler nedeniyle kaybedilmektedir.<br />

Ağır hastalığı bulunan 9105<br />

hastayı içeren bir proje çalışmasında,<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastaların %39’unda üç veya<br />

daha fazla komorbid hastalık saptanmıştır.<br />

<strong>KOAH</strong>’taki komorbid durumların<br />

başlıcaları kardiyovasküler hastalıklar,<br />

akciğer kanseri, kaşeksi, iskelet kasında<br />

güçsüzlük, osteoporoz, metabolik sendrom,<br />

diyabet, anemi ve depresyondur.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalar akciğer kanseri, kardiyovasküler<br />

hastalıklar ve metabolik sendrom<br />

gelişmesi bakımından yüksek riskli<br />

grubu oluşturmaktadır. (Şekil 1)<br />

KOMORBİDİTE VE EKONOMİK YÜK<br />

Yaşam süresinin uzaması, bütün dünyada,<br />

kronik hastalıkların artışı ile birlikte,<br />

aynı bireyde birden çok hastalığın ortaya<br />

çıkmasına neden olmaktadır. Yapılan<br />

çalışmalar, 65 yaş üstü bireylerin hemen<br />

hemen yarısında en az üç komorbid hastalık,<br />

beşte birinde ise beş veya daha fazla<br />

komorbid hastalık bulunduğunu göstermektedir.<br />

Bu durum, büyük bir ekonomik<br />

ve sosyal yüke neden olmaktadır. İki<br />

veya daha fazla kronik hastalığı bulunanlar<br />

toplumun sadece %26’sını oluşturmalarına<br />

karşılık toplam sağlık harcamalarının<br />

%50’sinden fazlasını kullanmaktadırlar.<br />

ABD’de 65 yaş üstü bireylerde yapılan<br />

incelemede, <strong>KOAH</strong> ve komorbid<br />

hastalıklar için kişi başı harcama, komorbidite<br />

bulunmayan <strong>KOAH</strong>’lı bireylere<br />

göre 2.5 misli daha fazla bulunmuştur.<br />

<strong>KOAH</strong> ile komorbid olarak en sık<br />

bulunan hastalıklar, kalp hastalığı ve<br />

akciğer kanseridir. 2020 yılında, ölüm<br />

nedenleri arasında <strong>KOAH</strong>’ın dördüncü<br />

sıradan üçüncü sıraya, akciğer kanserinin<br />

onuncu sıradan beşinci sıraya çıkacağı,<br />

iskemik kalp hastalıklarının ise birinci<br />

sırayı koruyacağı tahmin edilmektedir.<br />

“Üç büyük” olarak adlandırılan bu üç<br />

hastalığın ortak risk faktörü sigaradır.<br />

ABD’de yapılan bir çalışmada, 22<br />

yılda hastaneye yatırılan <strong>KOAH</strong>’lı 47<br />

2 <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DERLEME<br />

ŞEKİL 1<br />

Ateroskleroz Patogenezi<br />

Monosit adezyon ve migrasyonu<br />

Endotel<br />

LDL<br />

Endotel aktivasyonu<br />

CRP, TNF- α, IL-6<br />

Plak kapsülü<br />

İntima<br />

Okside edici LDL<br />

Makrofaj<br />

Lipid<br />

uptake<br />

Köpüksü hücre<br />

Lipid içerik<br />

Kas tabakası<br />

Sitokin, büyüme faktörleri<br />

Düz kas hücre göçü<br />

Hücre<br />

çoğalması<br />

milyon hastanın sadece %21’i <strong>KOAH</strong>’ı<br />

birincil tanı olarak almıştır. Hafif-orta<br />

<strong>KOAH</strong>’lı 5887 hastanın 14.5 yıllık<br />

takiplerinde; hastaneye yatış nedeni<br />

olarak %42 oranında kardiyovasküler<br />

hastalıklar, %44 oranında diğer nedenler,<br />

%14 oranında ise solunumsal<br />

nedenler saptanmıştır. Öte yandan,<br />

aynı seride kanser %33, kardiyovasküler<br />

hastalıklar %22, diğer komorbid hastalıklar<br />

%30 oranında ölüme neden olurken,<br />

solunum yetmezliğinin sadece %8<br />

oranında ölüme yol açtığı bildirilmiştir.<br />

Bu sonuçlar, <strong>KOAH</strong>’lı hastaların hastaneye<br />

başvuru ve ölüm nedenlerinin,<br />

solunumsal sorunlardan çok komorbid<br />

durumlarla ilişkili olduğunu ortaya<br />

koymaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong> VE KARDİYOVASKÜLER HASTALIKLAR<br />

Kardiyovasküler hastalıklar, <strong>KOAH</strong>’ta<br />

en sık görülen komorbid durumlardan<br />

biridir. <strong>KOAH</strong>’ta hava akımı kısıtlanması,<br />

kardiyovasküler mortalite riskini<br />

artırmaktadır. FEV 1<br />

, tüm nedenlere<br />

bağlı mortalite ve kardiyak ölümler<br />

için, örneğin serum kolesterol düzeyi<br />

gibi tanımlanan risk faktörlerinden<br />

daha güçlü bir prediktördür. Sin ve<br />

Man, 6629 kişiyi kapsayan bir çalışmanın<br />

sonuçlarını analiz ettiklerinde,<br />

orta-ağır hava akımı kısıtlanması olmayan<br />

gruba göre EKG kısıtlanması olan<br />

bireylerde, iskemik değişiklik bulgularının<br />

daha fazla olduğunu saptamışlardır.<br />

Bu bulgular, düşük solunum fonksiyon<br />

testleri ile kardiyak risk arasında güçlü<br />

bir ilişkinin bulunduğunu düşündürmektedir.<br />

Koroner arter hastalığı ve ateroskleroz<br />

<strong>KOAH</strong> ve koroner arter hastalığında,<br />

sigara içimi, ileri yaş ve sedanter yaşam<br />

ortak paydayı oluşturmaktadır. Hava<br />

akımı kısıtlanması olan hastalarda<br />

miyokard enfarktüsü riski yaş, cinsiyet<br />

ve sigara içiminden bağımsız olarak<br />

anlamlı derecede yüksektir. <strong>KOAH</strong>’lı<br />

5887 hastanın 14.5 yıl izlemi sonucu,<br />

FEV 1<br />

miyokard enfarktüsünden ölüm<br />

olasılığını göstermesi bakımından<br />

bağımsız bir prediktör olarak saptanmıştır.<br />

Ayrıca, düşük FEV 1<br />

değeri ile<br />

artmış koroner arter hastalığı riski arasındaki<br />

ilişkinin varlığı pek çok çalışmayla<br />

da gösterilmiştir. Kardiyak<br />

enfarktüs injuri skoru SFT’si düşük,<br />

CRP’si yüksek olan bireylerde, hava<br />

akımı kısıtlanması olmayan ve düşük<br />

CRP’si olanlara göre anlamlı olarak<br />

yüksek bulunmuştur.<br />

<strong>KOAH</strong> ile birlikte bulunan kronik<br />

sistemik inflamasyon, kardiyovasküler<br />

hastalık riskini artırmaktadır. CRP, aterogenezde<br />

önemli rol oynamaktadır.<br />

CRP bilindiği gibi, IL-6 stimülasyonu<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

3


DERLEME<br />

ile hepatositlerde oluşmaktadır. IL-6<br />

ise, lokal vasküler hasara yanıt olarak<br />

ortaya çıkmaktadır. CRP, endotelyal<br />

nitrik oksit sentetazı inhibe ederek nitrik<br />

oksid (NO) oluşumuna neden olduğundan,<br />

vazomotor endotelyal fonksiyonu<br />

olumsuz etkilemektedir. CRP<br />

plazminojen aktivatör inhibitörü (PAI-<br />

I) oluşumunu indükleme yoluyla endotelyal<br />

fibrinolizisi de bozmaktadır.<br />

CRP, sistemik dolaşıma salgılandığında<br />

diğer inflamatuar sitokinlerin üretimini<br />

artırmakta, kompleman sistemini aktive<br />

ederek, düşük dansiteli lipoproteinlerin<br />

makrofajlar tarafından alımını<br />

artırmaktadır. Benzer şekilde fibrinojen<br />

artışı, kardiyak nedenlere bağlı mortaliteyi<br />

artırmaktadır. Genel popülasyonda<br />

plazma fibrinojenindeki 1 gr/L artış,<br />

koroner kalp hastalıkları mortalitesini<br />

2.7 kat, <strong>KOAH</strong> mortalitesini 3.7 kat,<br />

tüm nedenlere bağlı mortaliteyi ise 2.2<br />

oranında artırmaktadır. IL-8, fibrinojen<br />

ve TNF-α gibi inflamatuar biyobelirteçler<br />

de aterom plak oluşumunda rol<br />

almaktadır. (Şekil 2)<br />

<strong>KOAH</strong> VE AKCİĞER KANSERİ<br />

Akciğer kanseri, kardiyovasküler hastalıklardan<br />

sonra, <strong>KOAH</strong> ile birlikte en sık<br />

görülen hastalıktır. <strong>KOAH</strong>, akciğer kanseri<br />

için bağımsız bir risk faktörüdür.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastalarda, sigara içen ancak<br />

solunum fonksiyonları normal olan<br />

bireylere göre, akciğer kanseri gelişme<br />

riski 3-4 kez daha fazladır. Hatta, hiç<br />

sigara içmemiş olan <strong>KOAH</strong>’lılarda bile<br />

akciğer kanseri daha sık görülmektedir.<br />

Hava akımı kısıtlanmasının derecesi ile<br />

akciğer kanseri arasında ters bir ilişkinin<br />

varlığı, 5404 hastanın 22 yıllık takibi<br />

sonucu gözlenmiştir.<br />

Akciğer kanseri gelişimi, <strong>KOAH</strong>’taki<br />

artmış inflamasyon ve oksidan stres ile<br />

ilişkili bulunmuştur. Kanser oluşumu, bir<br />

dizi mutasyonel olay sonucu oluşur.<br />

Akciğerde oluşan inflamasyon, akciğer<br />

kanserinin başlamasında ve ilerleyişinde<br />

rol oynamaktadır. <strong>KOAH</strong>’ta oluşan<br />

inflamasyonda pek çok hücre, medyatör<br />

ve sitokin olaya karışmakta ve oksidan<br />

stres artmaktadır. TNF-α, DNA hasarı<br />

yaparak tümör oluşumuna katkıda<br />

bulunmaktadır. Öte yandan, TNF-α,<br />

NF-κB aktivasyonu yaparak apoptozisi<br />

engeller ve tümör hücrelerinin yaşam<br />

sürelerini uzatır.<br />

<strong>KOAH</strong> VE KAS DİSFONKSİYONU, NUTRİSYONEL<br />

ANORMALLİKLER<br />

İskelet kas güçsüzlüğü, <strong>KOAH</strong>’ın en<br />

önemli sistemik etkilerinden biridir ve<br />

çoğu kez yağsız vücut kütlesi kaybı ile<br />

birlikte görülmektedir. Kas kütlesindeki<br />

ve fonksiyonlarındaki azalma,<br />

semptomları ve prognozu olumsuz<br />

ŞEKİL 2<br />

Sigara dumanı<br />

Alveol<br />

Epitelyal<br />

hücre<br />

Proteinaz<br />

Sitokinler ve<br />

diğer medyatörler<br />

O!<br />

Periferik akciğer<br />

inflamasyonu<br />

Makrofaj<br />

T-8 Lenfosit<br />

Akciğer kanseri<br />

Nötrofil<br />

Monosit<br />

İskemik kalp hastalığı<br />

Kılcal damarlar<br />

İskelet kas zayıflığı<br />

Kaşeksi<br />

Sistemik inflamasyon<br />

IL-6, IL-1β, TNF-α<br />

Akut faz proteinleri<br />

CRP<br />

Fibrinojen<br />

Kalp<br />

yetmezliği<br />

Depresyon<br />

Osteoporoz<br />

Diyabet<br />

Metabolik sendrom<br />

Anemi<br />

<strong>KOAH</strong> ve Komorbiditeler<br />

4 <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DERLEME<br />

yönde etkilemektedir. <strong>KOAH</strong>’ta, özellikle<br />

hastalık ilerlediğinde, kasların<br />

morfolojisinde, kütlesinde, biyoenerjisinde<br />

ve direncinde önemli değişiklikler<br />

olmaktadır. Ağır <strong>KOAH</strong>’lı olgularda<br />

kas güçsüzlüğünün, atak sonrası<br />

yeniden hastaneye başvurular ve<br />

mekanik ventilasyon gereksinimi gibi<br />

morbidite ile ve en önemlisi de mortalite<br />

ile yakından ilişkili olduğu vurgulanmaktadır.<br />

Kas kütlesi ile direncindeki değişiklikler<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda üst ve alt ekstremite<br />

kas direncinde anlamlı azalmalar saptanmıştır.<br />

Kas direncindeki azalma, özellikle<br />

alt ekstremitelerde daha belirgindir.<br />

Kas morfolojisinde değişiklikler<br />

<strong>KOAH</strong>’lı hastaların egzersiz kapasitelerindeki<br />

azalmaya bağlı olarak nispeten<br />

sedanter bir yaşam tarzını benimsemeleri,<br />

yavaş kasılan kaslarda artışa neden<br />

olmaktadır. Özellikle de IIA/IIx liflerinde<br />

atrofi daha belirgindir. <strong>KOAH</strong>’lı<br />

olgularda kas lifi yapılarının değişmesinin<br />

yanı sıra kasların kesit alanları da<br />

belirgin olarak azalmaktadır.<br />

Kas biyoenerjisinde değişiklikler<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgulardan yapılan kas biyopsilerinde,<br />

oksidatif ve glikolitik enzimlerde<br />

anlamlı azalma saptanmıştır. Keza,<br />

kaslardaki anaerobik metabolizmaya<br />

neden olan kas fosfokreatinini de azalmaktadır.<br />

Bu değişiklikler erken laktik<br />

asidoz ve egzersiz intoleransına neden<br />

olmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda %26-47 oranında<br />

malnütrisyon ve kaşeksi görülmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong>’ta kilo kaybı, sadece<br />

yetersiz beslenme ile ilişkili değildir ve<br />

hastalığın şiddeti ile korelasyon gösterir.<br />

Beden kitle indeksi 25 kg/m 2 ’nin<br />

altında olan olgularda mortalitenin<br />

daha fazla olduğu saptanmıştır. Artmış<br />

kas protein yıkımı, negatif enerji balansı,<br />

hipoksemi, steroid tedavisi, yoğun<br />

inflamasyon, insülin direnci, testosteron<br />

ve insülin benzeri büyüme faktörü<br />

azalması (IGF-1) <strong>KOAH</strong>’lı hastalardaki<br />

kaşeksinin başlıca nedenleridir.<br />

Ayrıca bazal metabolik hız ve istirahat<br />

enerji tüketiminde artış saptanan<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda, IL-6, IL-8, TNF-α,<br />

CRP’nin daha yüksek olduğu bildirilmiştir.<br />

İnflamatuar mekanizmalar<br />

dışında, <strong>KOAH</strong>’a bağlı nörohormonal<br />

etkiler de vardır. Leptin, enerji dengesinde<br />

önemli role sahip olan ve yağ<br />

dokusundan salınan bir proteindir, yağ<br />

kütlesini regüle eder. <strong>KOAH</strong>’ta yağ<br />

dokusu metabolizmasından da sorumlu<br />

olduğu düşünülmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> VE ENDOKRİN SİSTEMİNE AİT ETKİLER<br />

Kronik obstrüktif akciğer hastalığının<br />

büyüme hormonu/insülin benzeri<br />

büyüme faktörü (IGF-I), tiroid hormonları<br />

ve hipotalamik-pituiter-gonadal<br />

aks üzerinde etkileri vardır. Bu etkileri<br />

özellikle kas güçsüzlüğü ve kilo<br />

kaybı gelişmesinde etkilidir.<br />

Büyüme hormonu/insülin benzeri büyüme faktörü-I<br />

(IGF-I) üzerindeki etkiler<br />

Büyüme hormonu kas büyümesi ve gelişimini<br />

sağlar. Primer etkilerini insülin<br />

benzeri büyüme faktörlerini artırarak<br />

yapar. Sağlıklı yaşlı bireylerde, büyüme<br />

hormonunun kas üzerindeki anabolik<br />

etkilerini gerçekleştiren majör belirteci<br />

olan IGF-I azalmıştır. Yaşın ilerlemesi ve<br />

<strong>KOAH</strong> ataklarında kullanılan sistemik<br />

steroidler, büyüme hormonu salınımını<br />

olumsuz yönde etkilemektedir.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda dolaşımdaki büyüme<br />

hormonu ya da IGF düzeyleri hakkında<br />

bilgi yeterli değildir. Pituiter büyüme<br />

hormonu salınımı pulsatil olduğu<br />

için dolaşımdaki düzeyler de varyasyon<br />

gösterir. Bu nedenle, tek bir kan örneği<br />

sonucunun güvenilirliği sınırlıdır.<br />

Tiroid hormonu üzerindeki etkiler<br />

Tiroid hormonunun önemli fonksiyonları<br />

metabolizma regülasyonu ve<br />

termogenezdir. Tiroid fonksiyon<br />

bozuklukları, enerji balansını ve vücut<br />

yapısını etkiler. <strong>KOAH</strong>’lı olgularda<br />

çoğu zaman hipermetabolizma bulunur.<br />

Bu durum, istirahat enerji tüketiminin<br />

artmış olmasına bağlanır.<br />

Hipermetabolik durumla birlikte<br />

diyetteki eksiklik, negatif enerji dengesine<br />

ve kilo kaybına neden olmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda tiroid fonksiyonlarında,<br />

solunum yetmezliği olan olgular<br />

dışında, çok ciddi değişiklikler beklenmemektedir.<br />

Bacakoğlu ve arkadaşlarının<br />

çalışmasında, solunum yetmezliği<br />

olan olgularda tiroid fonksiyon testi<br />

bozukluklarına daha sık rastlanılmış<br />

ancak mortalite ile ilişkili bulunmamıştır.<br />

Testosteron hormonu üzerindeki etkiler<br />

Kas erimesi ve osteoporozla seyreden<br />

kronik hastalıklarda, azalmış anabolik<br />

hormonların etkili olduğu düşünülmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda kronik hipoksi,<br />

hastalık ciddiyeti, kronik inflamasyon<br />

ve kortikosteroid kullanımına bağlı olarak<br />

anabolik hormon seviyeleri düşüktür.<br />

Testosteron depresyonu, arteriyel<br />

hipoksemi ve hiperkapni ile korelasyon<br />

gösterir. Kronik obstrüktif akciğer hastalığının<br />

büyüme hormonu/insülin benzeri<br />

büyüme faktörü (IGF-I), tiroid hormonları<br />

ve hipotalamik-pituiter-gonadal<br />

aks üzerinde etkileri vardır. Bu etkileri<br />

özellikle kas güçsüzlüğü ve kilo kaybı<br />

gelişmesinde etkilidir.<br />

Diabetes mellitus<br />

Büyük toplumsal çalışmalarda, hafif<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda bile diabetes mellitus’un<br />

yaklaşık 1.5 kat arttığı bildirilmektedir.<br />

Proinflamatuar sitokinlerden<br />

özellikle TNF-α ve IL-6, insülin reseptörlerini<br />

bloke ederek insülin direncine<br />

neden olmakta, bu da Tip II diyabet<br />

gelişimi ile sonuçlanmaktadır. Bazı çalışmalarla,<br />

<strong>KOAH</strong>’ta akciğer fonksiyonlarındaki<br />

azalmanın insülin rezistansı ve<br />

diyabet gelişimi için bir risk faktörü<br />

olduğu gösterilmiştir. Diabetes mellitus<br />

ve kardiyovasküler hastalık birlikteliğini<br />

içeren metabolik sendrom da <strong>KOAH</strong>’lı<br />

olgularda sıklıkla saptanmaktadır.<br />

<strong>KOAH</strong> VE OSTEOPOROZ<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgularda hastalığın hafif evrelerinde<br />

dahi kemik mineral dansitesinde<br />

azalma ve osteoporoz prevalansının yüksek<br />

olduğu bildirilmiştir. <strong>KOAH</strong>’ta<br />

osteoporozun sık görülmesinin nedenleri<br />

başlıca yaşlılık, sigara içimi, steroid kullanımı<br />

ve sedanter yaşamdır. Sigara içimine<br />

bağlı olarak <strong>KOAH</strong>’lı olgularda<br />

kemik mineralizasyonunu etkileyen<br />

osteokalsin, parathormon gibi hormonlarda<br />

sağlıklılara göre farklılıklar saptanabilmektedir.<br />

Son çalışmalar, <strong>KOAH</strong>’ın<br />

kendisinin osteoporoz için risk faktörü<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

5


DERLEME<br />

olduğunu göstermektedir. Osteoporotik<br />

kadınlardaki yüksek CRP düzeyleri,<br />

<strong>KOAH</strong>’taki inflamasyonun osteoporoz<br />

gelişiminde rolü olabileceğini düşündürmektedir.<br />

<strong>KOAH</strong> VE ANEMİ<br />

Ciddi hastalığı olan <strong>KOAH</strong>’lı olgularda,<br />

anemi prevalansının %15-30 oranında,<br />

polisiteminin ise sanılanın tersine,<br />

%6 civarında olduğu bildirilmiştir.<br />

Hemoglobin düzeyi, fonksiyonel nefes<br />

darlığı artışı ve egzersiz kapasitesinde<br />

azalma ile ilişkilidir. Anemi, kronik<br />

inflamasyonun bir göstergesi olan normokrom<br />

normositik tiptedir. Bazı çalışmalarda,<br />

aneminin mortalite ile ilişkili<br />

olduğu bildirilmiştir.<br />

<strong>KOAH</strong> VE DEPRESYON<br />

Fiziksel kısıtlanmaya bağlı olarak,<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olgular çoğu zaman sosyal<br />

yaşamdan izole olarak yaşamak durumunda<br />

kalırlar. Bu kısır döngü,<br />

zamanla kişinin yaşam isteğini etkilemekte<br />

ve depresyon gelişimine neden<br />

olmaktadır.<br />

SONUÇ<br />

Neden-sonuç ilişkisi tartışmalı olsa da, <strong>KOAH</strong>’taki inflamasyonun ister “spill-over” etkisi, ister “sistemik” etkisinden ileri<br />

gelmiş olsun, <strong>KOAH</strong> ile pek çok hastalığın birlikte bulunduğu açıktır. Bu birliktelik, hastalıkların prognozunu, morbidite ve<br />

mortalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun sonucu olarak da, sağlık harcamaları birkaç kat artmaktadır. “Üç büyük”<br />

olarak adlandırılan, yakın gelecekte en çok öldüren hastalıklar sıralamasında öne çıkacak olan ve ortak etiyolojileri sigara<br />

içimi olan kalp hastalıkları, akciğer kanseri ve <strong>KOAH</strong>’ın önlenmesine yönelik “sigarasız bir toplum yaratma” amaçlı yasal<br />

düzenleme ve kitle eğitimlerine yönelik çabaların artırılması zorunlu görülmektedir.<br />

Sigara ve inflamasyonun ortak payda oluşturduğu <strong>KOAH</strong> ve komorbid hastalıklara farklı bir yaklaşım zorunlu hale gelmiştir.<br />

Bu yaklaşım, <strong>KOAH</strong> ve komorbid hastalıkların tek tek ele alınmaları yerine, multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmasıdır.<br />

Göğüs hastalıkları polikliniklerinde, <strong>KOAH</strong>’lı hastalarda komorbid hastalıklar mutlaka sorgulanmalı ve gerektiğinde<br />

de ilgili disipline yönlendirilmelidir. Benzer şekilde, özellikle iç hastalıkları polikliniklerine başvuran hastalarda, özellikle<br />

40 yaş üstünde olup 10 yıldan fazla sigara içenlerde veya içmiş olanlarda <strong>KOAH</strong> semptomları mutlaka sorgulanmalıdır.<br />

Böylece, bir yandan <strong>KOAH</strong>’ın komorbid hastalıklar nedeniyle prognozunda kötü gidiş önlenir, öte yandan da<br />

<strong>KOAH</strong>’lıların erken evrede tanı almalarını sağlamak mümkün olur ve ilgili disiplinler içinde farkındalık yaratılır.<br />

6 <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DEĞERLENDİRME<br />

Doç. Dr. Akif Turna<br />

Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs<br />

Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi,<br />

Göğüs Cerrahisi Kliniği<br />

Akciğerin Volüm Azaltıcı<br />

Cerrahisi<br />

Akciğerin volüm azaltıcı<br />

cerrahisi (AVAC), ilerleyici<br />

akciğer parankim kaybı olan<br />

amfizemde harap olan<br />

akciğer parankiminin<br />

Órezeksiyonunu tanımlar.<br />

Amfizem, terminal bronşiollerin<br />

distalindeki hava yollarının irreversibl<br />

olarak ve fibrozis olmaksızın<br />

genişlemesidir. Amfizemli akciğer<br />

alanlarına bazen bül ve bleb oluşumları<br />

da eşlik eder ve akciğer parankimi içinde<br />

geniş boşluklar oluşur. Bu alanlardaki<br />

ventilasyonun azalmasına paralel olarak<br />

kapiller yatağın da azalması nedeniyle<br />

amfizemin ileri dönemlerinde ventilasyon/perfüzyon<br />

uyumsuzluğu ortaya<br />

çıkar. Böylece solunumun etkinliğinin<br />

azalmasının yanı sıra, solunum işi artar<br />

ve gaz alışverişi bozulur. Amfizemde<br />

meydana gelen bu patofizyolojik değişikliklere<br />

ek olarak, alveol duvarlarında<br />

elastisite sağlayan yapının bozulması ile<br />

akciğerlerin esnek geri çekilim gücü<br />

(elastic recoil) azalır. Bu durum akciğerin<br />

giderek daha da şişmesine (hiperinflasyon)<br />

neden olur. Hiperinflasyonun artışı<br />

ile birlikte sağlam akciğer alanlarında<br />

kompresyon gelişir ve diyafragma ile<br />

diğer solunum kaslarının kinetikleri<br />

bozularak etkinlikleri azalır.<br />

İlk kez 1957 yılında, akciğerin amfizemli<br />

bölgelerinin bir kısmının çıkarılmasını<br />

amaçlayan ‘volüm azaltma’ operasyonu<br />

fikri ortaya atılmıştır. Akciğer<br />

volüm azaltıcı cerrahi (AVAC) tam olarak,<br />

ilerleyici akciğer parankim kaybı<br />

olan amfizemde harap olan akciğer<br />

parankiminin rezeksiyonunu tanımlar.<br />

Ne var ki, böyle bir operasyonun uzun<br />

süredeki etkilerinin belirsizliği ve ilk<br />

yayınlanan seride mortalitenin çok yüksek<br />

olması, bu yeni cerrahi kavramının<br />

unutulmasına neden olmuştur. 1991<br />

yılında Wakabayashi ve arkadaşlarının<br />

böyle bir operasyonun yapılabileceği<br />

konusundaki yayınları ile konu yeniden<br />

gündeme gelmiştir. Ancak AVAC’ın<br />

yaygın olarak kabul görmesi, Cooper ve<br />

arkadaşlarının serisi ile gerçekleşmiştir.<br />

Alınan tüm olumlu sonuçlara rağmen<br />

AVAC’ın kanıt düzeyinin yüksek<br />

olarak onaylanması, randomize ve prospektif<br />

olarak yapılan NETT (National<br />

Emphysema Treatment Trial) çalışmasının<br />

tamamlanması ve 2003 yılında<br />

yayımlanması ile gerçekleşmiştir. Bu<br />

çalışmada, 1998-2002 yılları arasında<br />

tıbbi tedavi ve AVAC uygulanan 1218<br />

hastaya ait sonuçlar belirlenmiştir. Özetle,<br />

AVAC ile yaşam kalitesi üzerinde<br />

olumlu etkiler ve sağkalım artışı gösterilmiştir.<br />

Tercih edilen cerrahi teknikten<br />

bağımsız olarak mortalite oranı %7.9<br />

oranında olmuştur. NETT’in yayımlanmasından<br />

sonra AVAC sağlık sigortası<br />

sisteminin ödeme listesine girmiştir.<br />

NETT çalışması, bu cerrahiden en çok<br />

yarar gören hastaların orta ya da düşük<br />

egzersiz kapasitesine sahip ve amfizemi<br />

daha çok üst loblarda lokalize olan amfizemli<br />

hastalar olduğunu göstermiştir.<br />

Henüz rezeksiyonun tam olarak<br />

nereden ve hangi ölçüde yapılacağını gösteren,<br />

tek bir “altın standart” inceleme<br />

bulunmamaktadır. Operasyona karar<br />

vermede rutin incelemelere ek olarak,<br />

HRCT ve ventilasyon-perfüzyon sintigrafisi<br />

yardımcı olmaktadır. Uygulanan<br />

cerrahi teknik en çok, hastalıklı akciğer<br />

alanlarının saptanarak, stapler ve kenar<br />

sağlamlaştırıcı materyal (perikard, seamguard<br />

vb) kullanılarak rezeke edilmesidir.<br />

Rezeksiyonun mümkün olan en az hava<br />

kaçağı ile tamamlanması, çok sınırlı solunum<br />

rezervi nedeniyle diğer ameliyatlarda<br />

olduğundan çok daha önemlidir.<br />

En önemli ve vazgeçilmez olan uygulama<br />

stapler ile amfizemli alanların<br />

rezeksiyonudur. Lazer ile bleb ablasyonu,<br />

2 cm’ye kadar olan bleb’lerin ortadan<br />

kaldırılması için kullanılır. Plikasyon<br />

yöntemi, wedge rezeksiyonu yapmadan,<br />

akciğerin kıvrılarak söz konusu amfizemli<br />

bölgenin respirasyon ve perfüzyon sistemlerinden<br />

ayrılması veya başka bir<br />

deyişle belli bir bölgenin kesmeden kıvrılarak<br />

iptal edilmesidir.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

7


DEĞERLENDİRME<br />

Ülkemizde henüz akciğer transplantasyonu yapılamadığından, AVAC önemli bir seçenektir<br />

AVAC’tan en çok yararlanan<br />

hastalar, orta ya da düşük<br />

egzersiz kapasitesine sahip<br />

ve amfizemi daha çok üst<br />

loblarda lokalize olan<br />

Óamfizem hastalarıdır.<br />

Günümüzde sıklıkla videotorakoskopik<br />

yöntem (aynı anda bilateral veya sıralı<br />

unilateral) ve median sternotomi yöntemi<br />

uygulanmaktadır. En iyi postoperatif<br />

sonuçlar Cooper ve arkadaşları tarafından<br />

verilmiştir. Sternotomi ile yapılan<br />

wedge rezeksiyon uygulaması ile FEV 1<br />

’de<br />

%80’lere varan iyileşme bildirmişlerdir.<br />

Bu yöntemde, postoperatif ağrı en az<br />

olmakta ve hastada yapılan işlemden<br />

dolayı oluşan solunum fonksiyonu inhibisyonu<br />

düşük derecede kalmaktadır.<br />

AVAC uygulaması ile iyileşme halinin<br />

en az 4 yıl sürdüğü ve bu olguların<br />

ortalama yaşam sürelerinin herhangi bir<br />

müdahale yapılmadığı durumda 2 yıl<br />

olduğu dikkate alındığında, uygun hastalarda<br />

AVAC yapılması bir tedavi alternatifi<br />

olarak düşünülebilir. Diğer yandan,<br />

ülkemizde henüz akciğer transplantasyon<br />

cerrahisinin yapılamadığı göz<br />

önüne alındığında, AVAC şu anda bizim<br />

için önemli bir seçenek gibi gözükmektedir.<br />

8 <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


DEĞERLENDİRME<br />

AVAC için endikasyonlar<br />

1. Maksimum medikal destek ve pulmoner rehabilitasyona rağmen günlük aktiviteleri kısıtlayan ciddi dispne olması<br />

2. İleri derecede heterojen amfizem bulunması<br />

3. FEV 1<br />

değerinin beklenenin %15 ile %35’i arasında olması<br />

4. Total akciğer kapasitesi (TLC) değerinin beklenenin %125’inden fazla olması<br />

5. Rezidüel hacim (RV) değerinin beklenenin %225’inden fazla olması<br />

6. Yaş 45 mmHg, ortalama >35 mmHg)<br />

4. Sürekli >6 L/dk oksijen ihtiyacı<br />

5. PaCO 2<br />

>50 mmHg<br />

6. Homojen amfizem<br />

7. Ciddi obezite veya kaşeksi<br />

8. Geçirilmiş toraks ameliyatı, plörodezis uygulanması, göğüs deformitesi<br />

AVAC ile solunum mekaniği üzerinde sağlanan yararlar<br />

1. Ölü boşluk azalır ve böylece total akciğer kapasitesi (TLC) ile rezidüel volüm (RV) de azalır<br />

2. Diyafragma mümkün olduğunca fizyolojik konfigürasyonuna gelir<br />

3. İntrensik PEEP (Positive End Expiratory Pressure) azalır<br />

4. Amfizemli akciğer tarafından kompresyona uğramış sağlam akciğer alanları ekspanse olur<br />

5. Ventilasyon-perfüzyon dağılımında iyileşme sağlanır<br />

6. Trans-diyafragmatik basınç yükselerek solunumun işi azalır<br />

7. Hava yolu obstrüksiyonu azalır<br />

AVAC ile yaşam kalitesi üzerinde olumlu etkiler ve sağkalım artışı gösterilmiştir.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

9


SÖYLEŞİ<br />

Söyleşiyi hazırlayan:<br />

Prof. Dr. Mecit SÜERDEM<br />

Uzman Doktor MESUT GİRGİÇ<br />

ile söyleşi<br />

Uzm. Dr. Mesut GİRGİÇ<br />

Konya Numune Hastanesi, Göğüs Hastalıkları Uzmanı<br />

■ Kendinizi tanıtır mısınız?<br />

1965 Konya doğumluyum. İlk, orta<br />

ve lise eğitimimi Konya’da tamamladım.<br />

Amacım Güzel Sanatlar<br />

Fakültesi’nde yüksek öğrenimime<br />

devam etmekti ancak çevremin<br />

yönlendirmesiyle tıp eğitimini seçtim<br />

ve Selçuk Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi’nden 1990 yılında mezun<br />

oldum. 1992-1996 yılları arasında<br />

Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Göğüs Hastalıkları Anabilim<br />

Dalında ihtisasımı tamamladım.<br />

Halen Konya Numune Hastanesi’nde<br />

görev yapmaktayım.<br />

Gezmeyi, okumayı ve doğayı çok<br />

seviyorum. En büyük hayalim, iki<br />

kişilik bir bisikletle, eşimle birlikte<br />

dünya turuna çıkmak.<br />

■ Niçin Göğüs Hastalıkları<br />

uzmanlığını seçtiniz?<br />

Mezun olduğum üniversitedeki<br />

hocalarımdan etkilendiğim için<br />

göğüs hastalıkları uzmanı oldum.<br />

Özellikle bizlerde çok emeği olan<br />

Prof. Dr. Kemal Balcı hocayı rahmetle,<br />

hayranlıkla ve özlemle anıyorum.<br />

Göğüs hastalıklarında,<br />

görüntüleme yöntemlerinin etkin<br />

kullanımı ile hastalıklara doğru<br />

ve hızlı tanı koyabilme olanağı<br />

branşımızı sevme nedenlerimden<br />

biridir.<br />

10 <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


SÖYLEŞİ<br />

■ Hastanenizdeki çalışma şartlarınızın<br />

olumlu ve olumsuz yönlerini<br />

anlatır mısınız?<br />

Hastanemizde göğüs hastalıkları<br />

uzmanları arasındaki sağlam dayanışmanın<br />

olması çalışma şartlarımızın<br />

en önemli olumlu yönlerinden birisidir.<br />

1900 yılında inşa edilmiş bir ana<br />

binanın irili ufaklı pek çok bina ile<br />

desteklenerek hizmet vermesi, çok<br />

sayıda zorlukları beraberinde getirmektedir.<br />

Konya nüfusunun çok<br />

fazla olması ve sağlık kuruluşlarının<br />

yetersizliği nedeniyle yoğun bir<br />

poliklinik hizmeti vermekteyiz.<br />

Servis hastalarına fazla zaman ayıramamak<br />

meslek pratiğimizin niteliğini<br />

önemli oranda etkilemektedir.<br />

Bizler bir göğüs hastalıkları kliniğini<br />

idare eden uzman doktorlar olarak<br />

değil, poliklinik uzmanları olarak<br />

çalışmaktayız.<br />

■ Sağlıkta dönüşüm programı ile<br />

ilgili düşüncelerinizi aktarır mısınız?<br />

Dönüşüm konusunun aceleye getirildiği<br />

ve bu anlamda halen pek çok<br />

koşulun olgunlaşmamış olduğu<br />

kanaatini taşımaktayım. Ayrıca sağlıkta<br />

dönüşüm programı ile hedeflenen<br />

sistemi yıllardır uygulayan ülkelerdeki<br />

sıkıntıları bilmemiz bizi daha<br />

da umutsuzluğa düşürmektedir.<br />

Dönüşüm projesi çerçevesinde şimdiye<br />

kadar getirilen değişikliklerin<br />

sadece bir kısmından hastalar memnundur.<br />

Hekim seçme özgürlüğünün<br />

bu kadar yüksek sesle dillendirildiği<br />

bir dönemde hastaların aile hekimlerine<br />

yönlendirilmeye çalışılmasını<br />

hâlâ tam anlayabilmiş değilim. Tüm<br />

yükün devletin sırtlandığı bir sağlıkta<br />

dönüşüm programı yerine halkın<br />

ve hastaların bu konuda eğitimlerini<br />

de kapsayan bir sağlık ve eğitimde<br />

dönüşüm projelerine ihtiyacımızın<br />

olduğu çok açıktır. Sağlık hizmeti<br />

veren ve alan kesimler arasındaki<br />

beklenti sorunları aşılmadıkça projenin<br />

başarılı olmasının kolay olmayacağını<br />

düşünmekteyim.<br />

■ Sizi tüm Konya bisiklet sporcusu<br />

olarak tanıyor. Ülkemizdeki<br />

bisiklet sporcuları sizi “ironman”<br />

olarak isimlendiriyorlar. Bisiklet ile<br />

kurduğunuz dostluğunuz nasıl başladı<br />

ve gelişti?<br />

Bisiklet benim için okula başlamadan<br />

önce üç tekerli bir oyuncak, ilk-<br />

Beyşehir<br />

Alanya<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

11


SÖYLEŞİ<br />

okulda en güzel karne hediyesi, lisede<br />

arkadaşlarımla yarış ve eğlence<br />

aracı, üniversitede keyifli bir ulaşım<br />

aracı, hekimlik yaşamım boyunca<br />

sağlıklı yaşam aracı, vazgeçilmez bir<br />

hobi ve yaşam tarzıdır. Hafta içi<br />

akşamları uygun yer ve koşullarda,<br />

güvenlik ve sağlık kurallarına dikkat<br />

ederek, kasklı, eldivenli, reflektörlü<br />

olarak ve uygun spor kıyafetleriyle<br />

en az 2-3 kez bisiklet antremanı<br />

yapmaktayım. Hafta sonlarında<br />

ise 100-250 km arası günübirlik turlar<br />

yapmaktayız. Bu rakamlara inanmakta<br />

belki zorlanabilirsiniz ama<br />

şuna emin olun ki düzenli antremanla<br />

ve yeterli motivasyonla herkesin<br />

fazla zorlanmadan bisikletle<br />

kat edebileceği mesafelerdir bunlar.<br />

Konya’dan günübirlik olarak yola<br />

çıkıp ziyaret edip dönmediğimiz<br />

ilçe kalmadı. Senede 2-3 kez kamplı<br />

olarak daha uzak mesafelere pedal<br />

çevirmekteyiz. Bir kez Konya-<br />

Antalya, bir kez de Konya-Alanya<br />

bisiklet turu gerçekleştirdik.<br />

■ Bisikletin sizin için sporun ötesinde<br />

bir tutku haline geldiği ve<br />

yaşam şekli olduğu çok açık. Bu<br />

hobiniz sizin ve ailenizin yaşantısını<br />

nasıl etkiliyor?<br />

Öncelikle şunu söyleyeyim ki bana<br />

ve aileme bisikletin hiçbir olumsuz<br />

etkisi olmamıştır. Bisiklet sayesinde<br />

yaşadığım şehir, Türkiye ve tüm dünyadan<br />

çok sayıda gezgin insanla<br />

tanışma fırsatı buldum. Her meslek<br />

ve gruptan gezgin insanın yol ve<br />

hayat hikâyelerini öğrendim ve kendim<br />

de pek çok yol hikâyesinin içinde<br />

rol aldım. Ömrüm boyunca olumlu<br />

izlerini hatırlayacağım tecrübeler<br />

yaşadım. Ayrıca yaşadığım ilin ve<br />

12 <strong>KOAH</strong> BÜLTENİ


SÖYLEŞİ<br />

bölgenin gezilip görülecek pek çok<br />

tarihi, turistik ve doğal güzelliklerini<br />

hem spor yaparak hem de gezerek<br />

görüp fotoğraflayabildim. Böylece<br />

bir de fotoğrafçılık hobim gelişti.<br />

Bisiklet sporu sayesinde vücut<br />

kitle indeksi, vücut yağ oranı ve<br />

biyokimyasal kan değerleri yönüyle<br />

dünya sağlık örgütünün tanımladığı<br />

normal, sağlıklı insan değerlerine<br />

sahip oldum. Stresli, yorucu ve<br />

zaman hırsızı mesleğimiz içinde bu<br />

spor bana meditasyon sağladı.<br />

Ayrıca bazı kıkırdak ve bağ sorunlarından<br />

kaynaklanan diz ağrılarım ve<br />

postür bozukluğundan kaynaklanan<br />

bel ağrılarım bisiklet sporu ile<br />

tamamen kayboldu.<br />

■ Beni de bu spora başlatan olarak<br />

size çok teşekkür ediyorum.<br />

Söyleşinin ikinci fotoğraf karesinde<br />

önde Mesut arkada ise beni görmektesiniz.<br />

Bu benim ilk uzun yol bisiklet<br />

denemem oldu. Sonra bisiklet ve<br />

özel kıyafetleri içeren tüm donanımımı<br />

tamamladım ve ben de uzun<br />

yol pedalı basanlar arasına girdim.<br />

Sevgili Mesut son olarak söylemek<br />

istediklerinizi iletir misiniz?<br />

Hayata hep bir doktor gözlüğüyle<br />

bakmaya alışık meslektaşlarıma<br />

önerim, hayata bir de bisiklete<br />

binen insan perspektifinden bakmalarıdır.<br />

Bu sayede hayatın aslında<br />

üç hatta daha çok boyutlu olduğunu<br />

görecekler ve ömür bitmeden<br />

yaşamaya değer pek çok iki tekerlekli<br />

hikâye olduğunu keşfedeceklerdir.<br />

Bana bisikletle olan öykümü<br />

anlatma fırsatı veren ve kendisi de<br />

bir bisiklet dostu olan hocamız<br />

Prof. Dr. Mecit Süerdem’e teşekkür<br />

ediyorum. Tüm meslektaşlarıma<br />

sevgi ve saygılarımla.<br />

<strong>KOAH</strong> BÜLTENİ<br />

13


LİTERATÜR ÖZETLERİ<br />

<strong>KOAH</strong> ALEVLENMELERİ VE HOSPİTALİZASYONU ÜZERİNDE<br />

DEPRESYON VE ANKSİYETENİN ETKİSİ<br />

Xu W, Collet JP, Shapiro S ve ark.<br />

Am J Respir Crit Care Med 2008;178:913–920<br />

<strong>KOAH</strong>’ta depresyon ve anksiyete önemli komorbiditelerdir<br />

ama bu hastalıkların alevlenmeler üzerindeki etkileri<br />

bilinmemektedir. Bu çalışma, <strong>KOAH</strong> alevlenmeleri<br />

ve hospitalizasyon üzerinde depresyon ile anksiyetenin<br />

önemli olup olmadığını araştırma amacıyla planlanmıştır.<br />

Araştırma, prospektif ve çok merkezli olarak Çin’de gerçekleştirilmiştir.<br />

Stabil dönemdeki 491 hastadan oluşan<br />

bir kohort üzerinde takipler yapılmıştır. Bu, depresyon ile<br />

<strong>KOAH</strong> alevlenmeleri arasındaki ilişkiyi inceleyen ilk<br />

çalışmadır.<br />

Hastaların depresyon ve anksiyete özellikleri,<br />

“Hospital Anxiety and Depression Scale (HADS)” kullanılarak<br />

ölçülmüştür. HADS; <strong>KOAH</strong> da dahil olmak<br />

üzere, kronik hastalıklı hastalarda depresyon ve anksiyete<br />

taraması için en sık kullanılan testlerden biridir.<br />

Sosyodemografik, klinik, psikolojik ve tedavi özellikleri<br />

belirlenmiş hastalar, alevlenmeleri ve hastane yatışları<br />

incelenmek üzere, 12 ay boyunca takibe alınmıştır.<br />

<strong>KOAH</strong>’ta alevlenme tanımlaması konusunda tam bir<br />

fikir birliği oluşmadığı için, alevlenmeler hem semptom<br />

temelli olarak (en az bir semptomda kötüleşme) hem de<br />

semptom + tedavi temelli olarak (en az bir semptomda<br />

kötüleşme + düzenli tedavide en az bir değişiklik) tanımlanmıştır.<br />

Birinci tanımlama ile 876, ikinci tanımlama ile<br />

450 alevlenme belirlenmiştir ve bu alevlenmeler arasında<br />

183 hastaneye yatış olmuştur. Depresyonu olmayanlara<br />

kıyasla alevlenme gelişme insidans hızı (adjusted IRR)<br />

semptom temelli alevlenmeler için 1.51, diğer grup için<br />

1.56 kat daha yüksek bulunmuştur. Bu sonuçlar, <strong>KOAH</strong><br />

alevlenmelerinde depresyonun rolü olabileceğini göstermektedir.<br />

Ancak bu bulgunun kesinliğinin ortaya konabilmesi<br />

için başka çalışmalara da gereksinim vardır ve<br />

ayrıca antidepresanların ve psikoterapilerin alevlenmelerin<br />

azalması üzerindeki etkileri araştırılmalıdır.<br />

<strong>KOAH</strong> kliniği üzerinde depresyonun, tıpkı koroner<br />

arter hastalığı, diabetes mellitus ve hipertansiyon gibi<br />

olumsuz etkileri gösterilmiştir. Ancak çalışmalar yeterli<br />

değildir. <strong>KOAH</strong> hospitalizasyonları üzerinde depresyonun<br />

etkisinin incelendiği çalışma sayısı pek azdır. Bu<br />

çalışmalarda hastanede yatış riski ile depresyon arasında<br />

bir ilişki bulunmamıştır.<br />

<strong>KOAH</strong> alevlenmeleri üzerinde depresyonun etkisi birkaç<br />

mekanizma ile açıklanabilir. Deprese hastalarda majör<br />

immün hücrelerde zayıflama olabilir ve bu durum <strong>KOAH</strong><br />

hastalarının viral ve bakteriyel enfeksiyonlar ile hava kirliliğine<br />

karşı duyarlılığını artırabilir. Kronik hastalıklarda hastalar<br />

semptomlara adaptasyon geliştirirler. Ancak komorbid<br />

depresyon gelişimi ile hastalar semptomlara karşı<br />

duyarlı hale gelirler. Dolayısıyla <strong>KOAH</strong> hastalarında böyle<br />

bir olasılık durumunda hastaların doktor vizitleri artar ve<br />

daha çok tedavi gereksinimi doğar. Bu klinik değişim, alevlenme<br />

olarak değerlendirilebilir. Ayrıca deprese hastalar<br />

kendilerini güçsüz ve desteksiz hissederler. Sonuçta hastalığın<br />

kontrolü yetersiz kalmaya başlar ve hastalar alevlenmelere<br />

karşı daha duyarlı hale gelirler.<br />

<strong>KOAH</strong> VE ATEROSKLEROZLU HASTALARIN MORTALİTESİ<br />

ÜZERİNDE KARDİYOSELEKTİF BETA-BLOKERLERİN ETKİSİ<br />

Yvette RBM, Hoeks SE, Sin DD ve ark.<br />

Am J Respir Crit Care Med 2008;178:695–700<br />

Kardiyovasküler hastalıkların tedavisinde beta-bloker<br />

kullanımı ile etkin sonuç alınmasına karşılık, <strong>KOAH</strong><br />

hastalarında semptomları ağırlaştırma olasılığı, bu ilaçların<br />

kullanımı konusunda tedirginlik yaratmaktadır.<br />

Araştırmacılar bu çalışmada, majör kardiyak cerrahi<br />

uygulanan <strong>KOAH</strong> hastalarında mortalite riski ile kardiyoselektif<br />

beta-bloker kullanımı arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir.<br />

Bunun için 1990 ile 2006 yılları arasında<br />

majör vasküler cerrahi uygulanan 3371 hasta değerlendirilmiştir.<br />

Spirometri ve semptomlara göre hastalar,<br />

<strong>KOAH</strong>’lı olan ve olmayan şeklinde iki gruba ayrılmıştır.<br />

Birincil sonlanım noktaları, operasyondan sonraki 30<br />

gün içinde ve uzun sürede mortalite sayıları olarak belirlenmiştir.<br />

1205 (%39) <strong>KOAH</strong> hastasının 462’si (%37)<br />

kardiyoselektif beta-bloker ilaç kullanıyordu. Etkili<br />

dozda kardiyoselektif beta-bloker kullanan hastalarda ilk<br />

ay içinde (olasılık oranı 0.37; %95 güven aralığı 0.19-<br />

0.72) ve uzun süreli dönemde (tehlike oranı 0.73; %95<br />

güven aralığı 0.60-0.88) mortalite oranları diğer gruba<br />

göre daha düşük bulunmuştur. Düşük doz kardiyoselektif<br />

beta-bloker kullanımında böyle bir üstünlük gösterilememiştir.<br />

Bu çalışma, vasküler cerrahi uygulanmış<br />

<strong>KOAH</strong> hastalarında kardiyoselektif beta-bloker kullanımının<br />

güvenli bir tedavi olduğunu ve mortalite riskini<br />

azaltabileceğini göstermiştir. Çalışmanın sonuçları<br />

miyokard infarktüsü geçiren <strong>KOAH</strong> hastalarında betablokerlerin<br />

yararlı etkilerinin görüldüğü çalışmaların<br />

sonuçları ile uyumludur.<br />

Kardiyovasküler hastalıklı hastalarda sıklıkla, aynı<br />

zamanda <strong>KOAH</strong> da bulunmaktadır, çünkü her iki hastalıkta<br />

da temel etiyolojik faktör sigara içimidir. <strong>KOAH</strong> has-


LİTERATÜR ÖZETLERİ<br />

talarının yaklaşık %30 kadarı kardiyovasküler hastalıklardan<br />

ölmektedir. Dolayısıyla, <strong>KOAH</strong> hastalarında bazen<br />

beta-bloker kullanım endikasyonu doğmaktadır. Ancak<br />

bronkospazm riski nedeniyle <strong>KOAH</strong>’ta tercih edilmesi<br />

gereken, selektif beta-blokerlerdir. Yayınlar bu ilaçların<br />

<strong>KOAH</strong>’ta güvenle kullanılabileceğini göstermektedir.<br />

Kardiyoselektif beta-blokerler ile <strong>KOAH</strong> arasındaki ilişkiyi<br />

inceleyen bir meta-analizde, FEV 1<br />

veya solunumsal<br />

semptomlar açısından şiddetli <strong>KOAH</strong> hastalarında bile<br />

kardiyoselektif beta-bloker kullananlar ile plasebo alanlar<br />

arasında fark saptanmamıştır. Bir çalışmada, <strong>KOAH</strong>’lı<br />

olan ve olmayan konjestif kalp yetmezlikli hastalarda intolerans<br />

nedeniyle beta-bloker ilaç kesme oranları benzer<br />

bulunmuştur. Bu çalışmanın bulguları, <strong>KOAH</strong>’ta kardiyoselektif<br />

beta-blokerlerin yan etkilerinde artış olmadığını<br />

göstermiştir. O halde, altta iskemik vasküler hastalığı bulunan<br />

<strong>KOAH</strong> hastalarında kardiyoselektif beta-blokerler, β 2<br />

-<br />

reseptörler üzerinde minör de olsa bloker etkinlik gösterdikleri<br />

için, dikkatli bir şekilde kullanılabilir.<br />

Kronik kalp yetmezliği bulunan veya miyokard infarktüsü<br />

geçirmiş hastalarda, yüksek düzeyde sempatik sinir sistemi<br />

aktivasyonu bulunmaktadır. Beta-blokerlerin kullanımı<br />

ile kardiyak fonksiyonlar düzelir ve kardiyovasküler hastalıklara<br />

bağlı mortalite riski azalır. Bunlara ek olarak betablokerler,<br />

kardiyak iş yükünü ve miyorkardiyal iskemiyi<br />

azaltırlar. β 1<br />

-reseptör blokajı katekolamine bağlı nekrozu ve<br />

miyokardiyal apopitozisi inhibe edebilir. Bütün bu yararlı<br />

etkiler nedeniyle kardiyovasküler hastalığı bulunan hastalarda,<br />

şiddetli <strong>KOAH</strong> da olsa, gerektiği zaman kardiyoselektif<br />

beta-blokerler tedaviye eklenmelidir.<br />

ÖKSÜRÜK VE BALGAM ÇIKARMA, <strong>KOAH</strong> HASTALARINDA SIK<br />

ATAK VE HASTANEYE YATIŞLAR İLE İLİŞKİLİDİR<br />

Burgel PR, Nesme-Meyer P, Chanez P ve ark.<br />

Chest <strong>2009</strong>; 135: 975-982<br />

Öksürük ve balgam çıkarma, <strong>KOAH</strong> hastalarının sadece<br />

bir kısmında mevcuttur ve bu semptomların <strong>KOAH</strong>’ın<br />

doğal gelişimine etkisi halen tartışma konusudur. Konu<br />

ile ilgili erken çalışmalarda, bu semptomların hafif<br />

<strong>KOAH</strong> hastalarında akciğer fonksiyon kaybı ile ilişkisinin<br />

olmadığı bildirilmiştir. Daha sonraya ait Vestbo ve<br />

arkadaşlarının çalışmasında ise, <strong>KOAH</strong>’ta öksürük ve<br />

balgam çıkarma ile hastalığın progresyonu (FEV 1<br />

kaybı)<br />

arasında ilişki saptanmıştır. Yine bazı çalışmalarla da bu<br />

semptomlar ile <strong>KOAH</strong>’ta erken ölümler arasında ilişki<br />

bulunmuştur. Ancak söz konusu çalışmalar epidemiyolojik<br />

çalışmalardır ve öksürük ile balgam çıkarmanın<br />

<strong>KOAH</strong>’a etkisinin, klinik bulgular ile ilişkisinin araştırılması<br />

gerekmektedir.<br />

Bu çalışma, Fransa’daki 17 üniversite hastanesinden<br />

toplam 433 <strong>KOAH</strong> hastasını kapsayan çok merkezli bir<br />

kohortta, verilerin kesitsel analizi ile <strong>KOAH</strong>’ta öksürük<br />

ve balgam çıkarma ile ilişkili bulguları ayırt edip tanımlama<br />

amacıyla planlanmıştır.<br />

Öksürük ve balgam bulunan 321 hasta ile bulunmayan<br />

112 hastanın karşılaştırıldığı hasta kohortunun yaş ortalaması<br />

65±11, FEV 1<br />

%50±%20 (beklenenin)dir. Kronik<br />

öksürüğü ve balgamı bulunan ile bulunmayan gruplar<br />

arasında yaş, sigara tüketimi süresi, VKİ ve komorbiditeler<br />

açısından anlamlı fark yoktur. Kronik öksürük ve balgamı<br />

bulunan hastalarda yıllık ortalama total atak sayısı<br />

2.20±2.20, bulunmayanlarda 0.97±0.19 (p

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!