27.07.2017 Views

H+ Sayı 2 - Yapay Zeka

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Hukuk ve Daha Fazlası<br />

www.hplusdergi.com<br />

Temmuz - Ağustos 2017<br />

<strong>Sayı</strong> 02<br />

h+<br />

Kriz Durumu,<br />

Krize<br />

Müdahale<br />

ve Psikolojik<br />

İlk Yardım<br />

ÜCRETSİZDİR<br />

Yurt Dışı<br />

LL.M. Rehberi<br />

London School<br />

of Economics<br />

Kapak Söyleşisi<br />

Av. Ümit<br />

HERGÜNER<br />

Doç. Dr. Murat Volkan DÜLGER<br />

<strong>Yapay</strong> <strong>Zeka</strong>lı Varlığın<br />

Hukuki Sorumluluğu<br />

(Olabilir mi?)<br />

Sayfa 04<br />

Prof. Dr. Talat CANBOLAT<br />

6754 <strong>Sayı</strong>lı Bilirkişilik<br />

Kanunu ve<br />

Getirdiği Yenilikler<br />

Sayfa 28<br />

Arş. Gör. Furkan Güven TAŞTAN<br />

Avukatlar için<br />

Zihin Haritalama<br />

Yöntemi<br />

Sayfa 34<br />

+ Sohbet Av. Salih N. TÜZEL & Av. Zenyep B. GİCİRİ<br />

+ Teknoloji Bulut Depolama Servisleri<br />

+ Hukuk Konulu Diziler Better Call Saul<br />

+ Söyleşi Av. Suat ŞİMŞEK<br />

+ 3 Soru 3 Cevap Av. Nilgün Serdar ŞİMŞEK<br />

+ Spor İstediğin Yerden Başla


Sayfa 4


Sayfa 5<br />

Doç. Dr. Murat Volkan DÜLGER, Akademisyen/Avukat<br />

Bir Hukuk-Kurgu Denemesi:<br />

YAPAY ZEKÂLI<br />

VARLIĞIN HUKUKİ<br />

SORUMLULUĞU<br />

(OLABİLİR Mİ?)<br />

“YAŞLI VE<br />

SEÇKIN BIR<br />

BILIM INSANI BIR<br />

ŞEYIN MÜMKÜN<br />

OLDUĞUNU<br />

SÖYLÜYORSA<br />

BU KIŞI<br />

NEREDEYSE<br />

KESINLIKLE<br />

Haklıdır.<br />

NE ZAMAN<br />

MÜMKÜN<br />

OLMADIĞINI<br />

SÖYLÜYORSA,<br />

BÜYÜK IHTIMALLE<br />

Yanılıyordur.”<br />

*ARTHUR C. CLARKE<br />

Küçüklüğümden beri en büyük<br />

merakım uzay yolculukları<br />

ve bununla bağlantılı olarak<br />

bilim kurgu romanları ve<br />

hikâyeleri oldu. Bu ilgimin çalışma<br />

alanlarımı ve kariyerimi doğrudan<br />

etkilediğini söylemem sanırım yanlış<br />

olmaz. Beni önce bilişim hukuku,<br />

sonrasında yapay zekâlar alanında<br />

çalışmaya iten tamamen bu meraktır.<br />

Bu alanlara ilişkin yazılanları okumak<br />

ve bunlara kafa yormak benim<br />

için çalışmanın ötesinde bitmek<br />

tükenmek bilmez bir merakın giderimi<br />

çabası. Hele dünün bilim kurgusunun<br />

bugünün gerçeği olduğunu görmenin<br />

verdiği hazzı sözcüklerle anlatmam<br />

mümkün değil.<br />

Bu makalenin başlığını özellikle<br />

bir “hukuk-kurgu denemesi”<br />

olarak seçtim. Zira biraz sonra<br />

anlatacaklarım, biraz hukuk, biraz<br />

bilim, biraz da bilim kurgu içerikli.<br />

Ayrıca bu alanda henüz kesin<br />

sonuçlar ve yargılar yok; yanıttan çok<br />

soru var, bu nedenle de yazının başlığı<br />

“deneme”.<br />

Yanlış anlaşılmaları gidermek<br />

için baştan yazıyorum: Bilim kurgu<br />

alanında yazılanlar, bilimsel verilerden<br />

yola çıkılarak, geleceğin tahmin<br />

edilmesi ve bunun genellikle bir<br />

öykü çerçevesinde anlatılmasıdır.<br />

Dolayısıyla dünün bilim kurgu<br />

hikâyesi bugünün gerçeğidir. Bunun<br />

en somut kanıtı ise ünlü yazar<br />

Jules Verne’in hikâyeleridir. Onun,<br />

çağındaki bilimsel buluşlardan<br />

yola çıkarak çağının ötesindeki<br />

aya yolculuğu ya da denizaltı<br />

yolculuklarını tahmin etmesi, bugünkü<br />

yaşamımızın bilindik hadiseleri.<br />

İşte bu yazarların arasına bir yenisi<br />

katılmak üzere: Isaac Asimov.<br />

4<br />

Hukuk ve Daha Fazlası


Sayfa 6<br />

1920 ile 1992 yılları arasında<br />

yaşayan ve hem biyokimya profesörü<br />

hem de bilim kurgu yazarı olan<br />

Asimov, 1950 yılında ilk baskısı<br />

yapılan Ben Robot (I Robot) isimli<br />

kitabında robotlar, yapabilecekleri<br />

ve bunların ahlaki sonuçları hakkında<br />

yazan ilk kişi. Asimov, bilim kurgu<br />

ve popüler bilim yazınının en kült<br />

yazarlarından birisi. Yazar bu<br />

kitabında, günümüzde bu alanın<br />

temeli kabul edilen, robotlara ilişkin<br />

üç yasayı da yazmış. Buna göre<br />

robotların uyması gereken (yapay<br />

zekâya sahip) üç temel yasa şunlardır:<br />

(1) Bir robot bir insana zarar veremez;<br />

ihmal suretiyle de olsa, bir insanın<br />

zarar görmesine izin veremez; (2)<br />

Bir robot insanlar tarafından verilen<br />

emirlere -bu emirlerin birinci kuralla<br />

çelişmesi hali dışında- uymak<br />

zorundadır; (3) Bir robot, -birinci ya<br />

da ikinci kuralla çelişmediği sürecekendi<br />

varlığını korumalıdır.<br />

Asimov’un yazdıkları, bırakınız<br />

1950’li yıllarda, benim bu hikâyeleri<br />

okuduğum 1980’li yılların ortalarında<br />

bile gerçekleşmesi hayal dahi<br />

edilemeyecek şeylerdi. Aslında<br />

onun yazdıklarının gerçekleşmesini<br />

sağlayacak buluşlar tam da o yıllarda<br />

yapılmaktaydı. Bugün bu buluşların<br />

tümüne genel olarak “bilişim devrimi”<br />

diyoruz. Dijital bilgisayarın icadı,<br />

işlemci ve depolama kapasitelerinin<br />

sürekli katlanarak gelişmesi<br />

(Moore yasası), boyutlarının sürekli<br />

küçülmesine rağmen işlevlerinin<br />

artması ve kablosuz olarak internete<br />

bağlantı sağlanması bu gelişmelere<br />

ön ayak oldu. Bugün bilişim sistemleri<br />

ve bunun günlük hayatımıza<br />

getirdikleri olmadan yaşayamıyoruz.<br />

Aslında yukarıda anlattıklarım<br />

dahi günümüz açısından bir bakıma<br />

tarih oldu; zira günümüzde bilişim<br />

sektöründe çok farklı konular<br />

konuşuluyor ve bunların uygulamaları<br />

tartışılıyor: Teknoloji 4.0, nesnelerin<br />

interneti, yapay zeka vb.<br />

Günümüzde birçok sektörde üretim,<br />

bilişim teknolojisiyle işleyen aygıtlarla<br />

donatılmış fabrikalarda yapılıyor; cep<br />

telefonundan arabaya ya da evdeki<br />

fırına bağlanıp komut verilebiliyor,<br />

bilgi alınabiliyor; yarı otonom araba<br />

kendi kendine park edebiliyor. Cep<br />

telefonumuza sürekli ilgimizi çeken<br />

konularda reklamlar geliyor. Evden<br />

çıktığımızda daha biz sormadan<br />

telefonumuza işimize giderken


Sayfa 7<br />

kullandığımız güzergâhtaki yol durumu<br />

ve kaç dakikada varabileceğimiz bilgisi<br />

geliyor. Aslında farkında olmadan<br />

hepimiz bu yeni dünyaya dahil<br />

oluyoruz.<br />

Bu kavramların hepsi birbiriyle<br />

bağlantılı; ancak içlerinde beni en çok<br />

cezbedeni yapay zekâ. <strong>Yapay</strong> zeka<br />

kavramı, içinde bilişim teknolojilerinin<br />

yanı sıra felsefe (ontoloji/varlık bilgisi),<br />

etik ve hukuk gibi diğer pek çok alanı<br />

da barındırmakta. İşte tam da bu<br />

noktada artık Asimov’un yazdıklarının<br />

gerçekleşmek üzere olduklarını<br />

görüyoruz. Günümüzde otomotivden,<br />

tıbba; askeriyeden, bilime, bankacılık<br />

ve finans sektöründen, bilgisayar<br />

oyunlarına ve hatta hukuka kadar<br />

hemen her alanda otonom ya da<br />

yarı otonom aygıtların, yazılımların<br />

kullanıldığını, hatta sınırlı kapasitede<br />

de olsa yapay zekâların devreye<br />

girdiğini görüyoruz. Bu konudaki<br />

ortalama tahminler 2050 yılına<br />

gelmeden yapay zekâ yazılımlarının ve<br />

yapay zekâlı robotların yaşamımızın<br />

her alanına girecek olduğu yönünde.<br />

<strong>Yapay</strong> zekâları anlayabilmek ve<br />

bunların hukuki sorumluluklarının olup<br />

olamayacağını tartışabilmek için<br />

atılması gereken ilk adım, zekânın ne<br />

olduğunu tanımlamaktır. Neyin zeki bir<br />

varlık olduğu ortaya konulmadan ya<br />

da bir başka deyişle bir varlığı hangi<br />

özelliklerin zeki olarak tanımlanmasını<br />

sağladığı belirlenmeden, tasarlanmış<br />

bir varlığa zeki demek mümkün değil.<br />

Bu özellikleri belirtmeden önce<br />

vurgulanması gereken önemli bir<br />

husus ise birkaç yıldan beri yapay<br />

zekâlı varlıkların gerçekten var olup<br />

olamayacakları konusunda dikkati<br />

çeken bir tartışmanın bulunduğudur.<br />

Gelecek bilimciler (futurologists),<br />

dünyada akıllı bir yaratık olarak<br />

“NEYIN<br />

Zeki Bir Varlık<br />

OLDUĞU ORTAYA<br />

KONULMADAN<br />

YA DA<br />

BIR BAŞKA DEYIŞLE<br />

BIR VARLIĞI<br />

HANGI<br />

ÖZELLIKLERIN<br />

Zeki OLARAK<br />

TANIMLANMASINI<br />

SAĞLADIĞI<br />

BELIRLENMEDEN,<br />

TASARLANMIŞ<br />

BIR VARLIĞA Zeki<br />

DEMEK MÜMKÜN<br />

DEĞIL.”<br />

insanla birlikte yer alan yeni bir türün<br />

doğumunu ilan etmekteler: “Machina<br />

sapiens”. Bu görüşü eleştirenler ise<br />

düşünen makinenin bir zıtlık olduğu<br />

ileri sürmektedirler. Bunlara göre,<br />

bilgisayarları da içerecek şekilde<br />

makinalar, temel yapı taşları olan<br />

soğuk mantıklarıyla, asla insanlar gibi<br />

bir iç görü ya da yaratıcılık özelliklerine<br />

sahip olamayacaklar. Bu tartışma,<br />

insanlığın ve yapay zekâların varlığına<br />

ilişkin bazı temel sorular üzerinden<br />

yapılmakta: Düşünen makinalar,<br />

insanlar gibi işlev görebilirler mi?<br />

Düşünen makineler olabilir mi?<br />

Zeki bir varlıkta (burada zekâ<br />

sözcüğünü normal akıl sahibi<br />

varlıklarda olması gereken ortalama<br />

düzey olarak kullanıyorum) bulunması<br />

gereken beş özellik şunlardır: İlk olarak<br />

iletişim kurmalılar. Herhangi bir kişinin<br />

akıllı varlık ile iletişim kurması mümkün<br />

olmalı. Bir varlıkla iletişim kurmak ne<br />

kadar kolay ise varlık da o kadar akıllı<br />

görünür. Bir köpekle iletişim kurulabilir,<br />

ancak onunla Einstein’in genel görelilik<br />

teorisi tartışılamaz. Küçük bir çocukla<br />

Einstein’in teorisi hakkında iletişim<br />

kurulabilir, ancak bunu tartışabilmek<br />

için çocuğun konuyu idrak etmesi<br />

gerekir. İkinci özellik içsel bilgiye<br />

sahip olmalı. Akıllı bir varlığın kendi<br />

varlığına ilişkin bazı bilgilere sahip<br />

olması gerekir. Üçüncü özellik dışsal<br />

bilgiye sahip olması. Bir akıllı varlık,<br />

dışındaki dünya hakkında bilgi sahibi<br />

olmalı, onun hakkında öğrenmeli<br />

ve öğrendiği bilgileri kullanabilmeli.<br />

Dördüncü özellik amaçsal (ereksel/<br />

finalist) hareket edebilme yeteneği<br />

-ki ceza hukukunda da hareketi<br />

amaca yönelik insan davranışı olarak<br />

tanımlamaktayız-. Akıllı bir varlık,<br />

amaçladığı hedefe yönelik olarak<br />

hareket edebilmeli. Beşinci özellik ise<br />

yaratıcılık (creativity). Akıllı bir varlığın<br />

belli bir ölçüde yaratıcı olması gerekir.<br />

Bu bağlamda yaratıcılık, ilk hareketin<br />

hatalı olması halinde alternatif<br />

hareketin gerçekleştirilebilmesi<br />

yeteneğidir. Örneğin bir sinek odadan<br />

dışarı çıkmaya çalıştığında, her<br />

seferinde pencere camına çarpmasına<br />

rağmen nafile bir biçimde aynı hareketi<br />

tekrarlayıp durur. Bir yapay zekâlı robot<br />

ise cama çarptığında, kapıdan çıkmayı<br />

dener. <strong>Yapay</strong> zekâlı varlıkların büyük<br />

bir çoğunluğu tanımda verilen bu beş<br />

özelliği de taşırlar. Bazı yirmi birinci<br />

yüzyıl tipi yapay zekalı varlıkların<br />

taşıdığı özellikler ise onların çok daha<br />

sofistike şekillerde davranmalarını<br />

sağlar.<br />

Bugün yapay zekâ kavramından<br />

ne anlaşılması gerektiği konusunda<br />

da karmaşa olduğu görülmekte.<br />

Hızlı hesap yapabilen makinelerden,<br />

gerçekten öğrenme yeteneğine<br />

4<br />

Hukuk ve Daha Fazlası


Sayfa 8<br />

sahip olan aygıtlara kadar her şey<br />

yapay zekâ olarak tanımlanmakta.<br />

Oysa yukarıdaki özellikler olmadan<br />

bunlara yapay zekâ denilmesi<br />

hatalı. Dolayısıyla bu tür aygıtlar, bir<br />

insanın ya da yapay zekâlı varlığın<br />

yönlendirdiği aygıtlar (örneğin<br />

fabrikada kaynak yapan robotik<br />

kollar, ya da cerrahın yönlendirmesiyle<br />

hareket eden ameliyat robotları),<br />

yarı otonom araçlar ya da yazılımlar<br />

(örneğin kendi kendine bazı hareketleri<br />

yapan arabalar, uydular, Mars’ta<br />

araştırma yapan uzay araçları), son<br />

olarak ise tamamen otonom hareket<br />

eden, kendi kendine öğrenebilen,<br />

seçimler yapabilen yapay zekâlı<br />

varlıklar. Bunun bir adım ötesinde<br />

ise kendisinden olanı üretebilen ve<br />

biyolojik özellikleri de olan cyborglar.<br />

Belki daha uzak bir gelecekte<br />

tamamen biyolojik yapıya kavuşmuş<br />

yapay zekâlı, insandan ayırt edilmesi<br />

son derece güç insansı varlıklar<br />

(Battlestar Galaktica dizinin ikinci<br />

versiyonundaki biyolojik cylonlar gibi).<br />

Gelişmiş biyolojik canlıların nöron adı<br />

verilen sinir hücreleri elektrik akımının<br />

geçişiyle çalışırlar, yani bedenimizin<br />

üzerinde son derece gelişmiş biyolojik<br />

bir kuantum bilgisayarı (dijital değil,<br />

zira yalnızca ikilik sistemde sayılarla<br />

çalışmıyor) bulunmakta. İşte benim<br />

yapay zekâlı varlık olarak anladığım<br />

ve hukuki sorumluğunun ne olacağını<br />

tartıştığım, tamamen otonom hareket<br />

eden, kendi kendine öğrenebilen,<br />

seçimler yapabilen yapay zekâlar ve<br />

bunun ötesinde olan varlıklar.<br />

Bu arada bir hususu daha<br />

belirtmeliyim. Günümüzde yapay<br />

zekânın farklı türleri bulunmakta.<br />

Aslında 1950’li yıllarda yapay zekâların<br />

ortaya ilk çıktığında ortaya atılan<br />

fikirlerle günümüzde bu alana yatırım<br />

yapan şirketler tarafından desteklenen<br />

ve kullanılan fikirler birbirinden oldukça<br />

farklı. Bugünlerde teknoloji söz konusu<br />

olduğunda çok geniş bir alanda yapay<br />

zekâlardan bahsedilmekte. Gazetelerin<br />

ve dergilerin teknoloji ve iş dünyası<br />

sayfalarında hemen hemen her<br />

hafta yapay zekâlarla ilgili haberler<br />

yapılmakta. Microsoft, IBM, Google<br />

ve Apple gibi büyük bilişim şirketleri,<br />

yapay zekâların araştırılması ve<br />

geliştirilmesine büyük bir miktarlarda<br />

yatırım yaparlarken, birçok diğer şirket<br />

de bu sürece uyum sağlamak için<br />

söz konusu yatırımları takip etmekte.<br />

Örneğin Toyota, Kasım 2015’de bu<br />

alana bir milyar dolar yatırım yaptığını<br />

duyurdu, Aralık 2015’te ise Elon Musk,<br />

OpenAI (Açık <strong>Yapay</strong> Zekâ) isimli kar<br />

amacı gütmeyen şirketi 1 milyar<br />

dolar daha fonladığını ilan etti. Bu<br />

söylenenler ne anlama geliyor?<br />

Eğer daha detaylı bakılırsa bu milyon<br />

dolarların neye öncülük etmesinin<br />

beklendiği görülür. Teknolojinin artık<br />

geçmiş zamanlardaki bilim kurgu<br />

kitapları ve filmlerindeki yapay zekâ<br />

türlerinden daha farklı ortaya çıktığı<br />

görülmekte. Zeki insansı robotlardan<br />

(Blade Runner filminde olduğu gibi),<br />

hatta bir bedene sahip olmayan<br />

yüksek güçte yapay zekâlardan<br />

(2001: Bir Uzay Macerası filminde<br />

yer alan HAL 9000 gibi) artık çok az<br />

söz edilmemekte. Aslında teknoloji<br />

şirketleri tarafından geliştirilen bu<br />

tür yapay zekâların “uyarlanabilir<br />

makine öğrenmesi” (adaptive machine<br />

learning / AML) olarak adlandırılması<br />

daha doğru. AML, çok genel olarak,<br />

çok büyük miktardaki verinin üzerinde<br />

çalışarak bazı akıllı davranışlarda<br />

bulunmayı öğrenebilen bilgisayar<br />

sistemlerinin oluşturulması. Gerçekten<br />

de yapay zeka çalışmalarının<br />

dayanmakta olduğu güncel<br />

motivasyon unsurunun ağırlıklı olarak,<br />

büyük verinin (big data) potansiyel<br />

uygulamaları olduğu görülmekte.<br />

Girişte Arthur C. Clark’ın sözlerinde<br />

geçen yaşlı bilim insanı aslında yapay<br />

zekâların olabilirliği hakkında akıl<br />

yürütmekte ve bilimsel ilerlemeye<br />

ilişkin bir kuraldan hareket etmekte.<br />

Bu kural izlendiğinde yapay zekâların<br />

gerçekleşmesi olasılığı kesine yakın. Bu<br />

benim de inandığım bir görüş. Bugüne<br />

kadar öğrendiğimiz hiçbir şey bunun<br />

aksini söylemek için yeterli değil.<br />

Ancak yapay zekânın gerçekleşmesi<br />

gerçekten mümkünse, neden bugüne<br />

kadar gerçekleştirilemedi? 2001 yılı<br />

geldi ve geçti, ancak biz hala 2001:<br />

Bir Uzay Macerası filmindeki yapay<br />

zekâlı HAL’ı gerçekleştirmeye hiçbir<br />

açıdan yakın değiliz. Bu sorunun iki<br />

temel yanıtı bulunmakta: Bunlardan ilki<br />

son derece açık; bu konuda öngörüde<br />

bulunan kişilerin oldukça gerisindeyiz<br />

(bunlara 2001 filmine danışmanlık<br />

yapan Marvin Minsky de dahil);<br />

çünkü henüz tam olarak neyin gerekli<br />

olduğunu anlayabilmiş değiliz. Henüz<br />

üstesinden gelinmesi gereken önemli<br />

birçok bilimsel zorluk bulunmakta.<br />

Bunun da ötesinde, tüm bilimsel<br />

zorluklar giderilse bile, bir makinanın<br />

yeterince öğrenmesini ve tamamen<br />

akıllı davranmasını sağlamak için<br />

hala devasa bir mühendislik zorluğu<br />

www.hplusdergi.com


Sayfa 9<br />

bulunmakta. İkinci neden ise belki<br />

daha da tartışmalı: <strong>Yapay</strong> zekâların<br />

gerçekleşmesi için günümüze kadar<br />

bunun gerçekleşmesini sağlayacak<br />

kadar yeterli talebin oluşmaması.<br />

İnsanoğlu, büyük bilimsel ve teknolojik<br />

sıçramaları genellikle savaşların ortaya<br />

çıkardığı ihtiyaçları gidermek için<br />

gerçekleştirmiş. Belki, soğuk savaş<br />

devam etseydi, bu alanda daha fazla<br />

ilerleme sağlanırdı (insanoğlu birbirini<br />

yok söz konusu olduğunda son derece<br />

istekli ve yaratıcı oluyor!).<br />

Yukarıda belirttiğim birinci ve<br />

ikinci kategori aygıtların (uzaktan<br />

yönlendirilen ve yarı otonom aygıtlar)<br />

hukuki sorumluluğunu belirleme<br />

bakımından sorun bulunmamakta. Zira<br />

yazılımı geliştirenler ya da yazılımda<br />

hata olmasa dahi aygıtı kurallara<br />

uygun kullanmayanlar, ya tek başlarına<br />

ya da davranışlarındaki haksızlığın<br />

oranına göre gerçekleştirdikleri<br />

eylemden hem özel hukuk hem de<br />

ceza hukuku bakımından sorumlular.<br />

Hatta ne yazılımda ne de kullanımda<br />

bir haksızlık olmasa dahi özel hukuk<br />

açısından kusursuz sorumluluk ilkesinin<br />

işletilmesi mümkün. Dolayısıyla bugün<br />

kabul ettiğimiz hukukun evrensel<br />

ilkeleri, çeşitli hukuk disiplinlerine ait<br />

teoriler ve yürürlükte olan mevcut<br />

hukuki düzenlemeler bu iki kategori<br />

aygıtların ortaya çıkardığı hukuki<br />

sorunları çözmeye elverişli ve yeterli.<br />

Tartışılması gereken asıl sorun ise<br />

gerçek anlamda yapay zekâda ve<br />

yapay zekalı varlıklarda; yani kendi<br />

kendine öğrenebilen, kararlar alabilen<br />

ve bunları uygulayabilenlerde.<br />

Bu tür varlıklar ilk olarak insanlar<br />

tarafından geliştirilip, programlanıp,<br />

üretilseler de sonraki nesillerin kendileri<br />

gibi yapay zekâlı varlıklar tarafından<br />

programlanıp, üretilmeleri mümkün.<br />

İlk geliştiren, programlayan ve üreten<br />

insan olsa da, bu tür bir yapay zekâya<br />

sahip varlıklar, öğrenme ve kendini<br />

geliştirme yeteneğine sahip olacakları<br />

için, ilk başta programlandıkları<br />

davranışların da dışına çıkacaklar<br />

hatta bazı durumlarda bunun dışına<br />

çıkmaları beklenecek. Yani bu varlıklar<br />

temel biçimde programlandıktan sonra,<br />

kendi kararlarını kendileri verecekler<br />

hatta kendilerini geliştirmeleri<br />

ölçüsünde (iyi ya da kötü) verdikleri<br />

kararların, davranışların çeşitliliği<br />

aratacak. İşte tam da bu noktada<br />

temel soru tekrar karşımıza çıkmakta.<br />

Bu yapay zekâların verdiği kararlardan<br />

ve bu kararlar doğrultusunda<br />

gerçekleştirdiği davranışlardan kim ya<br />

da kimler sorumlu olacak? Bu varlığı<br />

üretenler mi? Kullananlar mı? Varlığın<br />

kendisi mi?<br />

Günümüzde bu sorunun tam olarak<br />

bir yanıtı bulunmamakta. Bu konuda<br />

çok sayıda görüş var; ancak tam<br />

olarak bir doğru yok. <strong>Yapay</strong> zekâları<br />

programlayanların, kullananların,<br />

yapay zekâlı varlıkların kendisinin<br />

veya bunların hepsinin karma şekilde<br />

sorumlu olmaları gerektiğini belirten<br />

görüşler bulunmakta. Açıkçası benim<br />

de tam olarak belirginleşmiş bir<br />

görüşüm yok. Bunun nedeni de şu:<br />

Roma Hukukunda kaynaklarını bulan<br />

bugünkü hukuk sistemimiz bu sorunun<br />

yanıtı verebilmek açısından yetersiz.<br />

Şöyle ki:<br />

Tam anlamıyla yapay zekâlı bir<br />

varlığın öğrenebilmesi ve kendini<br />

TARTIŞILMASI<br />

GEREKEN<br />

ASIL SORUN ISE<br />

GERÇEK ANLAMDA<br />

<strong>Yapay</strong> Zekâda<br />

VE<br />

<strong>Yapay</strong> <strong>Zeka</strong>lı<br />

Varlıklarda;<br />

YANI KENDI<br />

KENDINE<br />

ÖĞRENEBILEN,<br />

KARARLAR<br />

ALABILEN<br />

VE BUNLARI<br />

UYGULAYA-<br />

BILENLERDE.<br />

varlığının bilincinde olması gerektiğini,<br />

dolayısıyla kendisini geliştirebilme<br />

yeteneğine de sahip olması gerektiğini<br />

belirtmiştim. Ayrıca biz insanların da<br />

biyolojik bir bilgisayar olduğumuzu<br />

ve nöronlarımızın elektrik akımıyla<br />

çalıştığını ifade etmiştim. İnsanlar anne<br />

ve babalarından aldığı genlerden gelen<br />

temel kodlarla hayata başlamakta,<br />

yani işletim yazılımı ile hayata gözlerini<br />

açmakta. Sonrasında hem ailede<br />

hem de okulda uzun bir eğitim ve<br />

öğretim sürecinden geçmekte, yani<br />

uygulama yazılımları yüklenmekte.<br />

Nihayetinde kendi başına bağımsız<br />

bireyler olarak hayatlarına devam<br />

etmekte. Peki, insanların genetik<br />

kodlarının kötü olmasından (örneğin<br />

suça zemin hazırlayan kalıtsal bir akıl<br />

hastalığına yakalanma potansiyeli ile<br />

olarak dünyaya gelmesinden), ailede<br />

ve/veya okulda aldığı kötü eğitim<br />

nedeniyle (örneğin sürekli şiddete<br />

maruz kalmasıyla) suça eğilimli<br />

olmasından veya yetişkin yaşamında<br />

suç işlemesinden, bu insanların anne,<br />

baba ya da öğretmenlerini hukuki<br />

ve hatta kimi zaman etik açıdan<br />

sorumlu tutuyor muyuz? Yanıt açık:<br />

Hayır. Kabul ettiğimiz hukuk sistemi<br />

açısından bu olanaklı değil, olmamalı<br />

da. Zira herkes kendi haksız ve kusurlu<br />

eyleminden sorumlu tutulmalı. Peki,<br />

benzer süreçlerden geçen yapay zekâlı<br />

varlıklar söz konusu olduğunda değişen<br />

ne?<br />

Değişen şu: <strong>Yapay</strong> zekâlı varlıklar<br />

geçerli hukuk sisteminde bir süje<br />

yani hakkın öznesi değiller. Yalnızca<br />

bir obje, yani hakkın konusunu<br />

oluşturan nesneler. Oysa bu varlıklar<br />

bir masadan, dolaptan, koltuktan<br />

çok daha fazlasını temsil etmekteler.<br />

Ancak Roma Hukukundan bize kalan<br />

“kişi – eşya” ayrımında bunları başka<br />

bir yere konumlandırmamıza imkân<br />

yok. Aynı durum özellikle yapay<br />

döllenme ve embriyoloji konusunda<br />

inanılmaz ilerlemeler sağlayan tıp<br />

bilimi açısından da geçerli. Henüz<br />

fetüs bile olmayan ancak döllenmiş<br />

ve bölünmeye başlamış hücrelere<br />

(ki insanın temel yapı taşları) etkide<br />

bulunmak mümkün; ancak hukuk<br />

açısından bunlar yalnızca birer nesne 4<br />

Hukuk ve Daha Fazlası


Sayfa 10<br />

(ve ceza hukukuyla korunmuyorlar).<br />

Oysa nesnenin çok ötesinde olan<br />

insanın ilk varoluş anı, tüm temel<br />

kodlarımızın yer aldığı hücreler.<br />

Görüldüğü üzere Roma Hukukundan<br />

bize miras kalan “kişi – eşya” ayrımı<br />

ve buna bağlanan sonuçlar bu bilim<br />

dalında da yetersiz.<br />

Buna göre bize üçüncü, beşinci<br />

ve hatta altıncı tür gerekli. Bunların<br />

haklarının, yükümlülüklerinin ve<br />

sorumluluklarının içeriği ve sınırları<br />

belirlenmeli. Kısacası artık iki bin<br />

kusur yıldır devam eden klasik hukuk<br />

anlayışımız değişmeli. Bu alanda<br />

insanlığın bir devrime ihtiyacı var.<br />

Ancak bunun önündeki en önemli engel<br />

de yine insanoğlunun kendisi. Çünkü<br />

insan kendini, tüm evrendeki en ve tek<br />

akıllı tür olarak görmek narsistliğine<br />

sahip. Oysa bu alandaki çalışmalar<br />

tek akıllı türün biz olmadığımızı,<br />

geçmişte aynı anda pek çok insan<br />

türüyle birlikte yaşadığımızı ancak bir<br />

şekilde (bunu anlatmak hem çok uzun<br />

hem de konumuz değil) tek insan türü<br />

olarak bizim kaldığımızı göstermekte.<br />

Ayrıca Hubble teleskopunun yaptığı<br />

keşifler evrende sayısız gezegen<br />

olduğunu göstermekte (burada bile<br />

kendini beğenmiş tavrımız devam<br />

ediyor, yaşam için karbon bazlı<br />

elementler arıyoruz, sanki illa her<br />

canlı bize benzemek zorunda, metan<br />

bazlı canlılar olamaz mı? Neden<br />

olmasın!). Bu gezegenlerde bize<br />

benzeyen ya da benzemeyen sayısız<br />

akıllı yaşam formunun bulunması<br />

pekâlâ mümkün (bana göre evrende<br />

başka akıllı canlıların bulunması<br />

değil, bulunmaması mucize olur;<br />

sorun yalnızca aradaki mesafelerin<br />

büyüklüğünden kaynaklanan iletişim<br />

sorunu). O halde kendi dünyamızda<br />

başka akıllı varlıkların bulunmasını<br />

engelleyen ne? Bunların hem hak sahibi<br />

hem de sorumluluk sahibi olmalarının<br />

önündeki engel ne? Bizleriz, yani<br />

insanlar. Hukukta bile sürekli evrensel<br />

ilkelerden bahsetmiyor muyuz?<br />

“O HALDE KENDI<br />

DÜNYAMIZDA<br />

BAŞKA AKILLI<br />

VARLIKLARIN<br />

BULUNMASINI<br />

ENGELLEYEN NE?<br />

BUNLARIN Hem<br />

Hak Sahibi Hem<br />

de Sorumluluk<br />

Sahibi Olmalarının<br />

ÖNÜNDEKI ENGEL<br />

NE? BIZLERIZ, YANI<br />

INSANLAR.”<br />

Çok merak ediyorum, Andromeda<br />

galaksisinde ya da Orion takım<br />

yıldızındaki gezegenlerde var olan akıllı<br />

yaşam şekillerinin oluşturduğu düzende<br />

“kusursuz sorumluluk” ve “suçta ve<br />

cezada yasallık ilkeleri” geçerli mi?<br />

Bu evrensellik sözcüğü bile bizim<br />

ne kadar ben merkezci olduğumuzu<br />

göstermekte. Bunu kıramadığımız<br />

sürece bırakınız yapay zekâlı varlıkların<br />

hukuki sorumluluklarını, insanlık<br />

olarak kendi aramızdaki sorunları dahi<br />

çözmekten son derece uzakta kalırız.<br />

O halde yapay zekâlı varlıkların<br />

hukuki sorumluluğu olabilir mi<br />

sorusundan önce, sorulması ve<br />

yanıtlanması gerekenler şunlar: Soru (1)<br />

<strong>Yapay</strong> zekalı varlıkların hayatımıza yeni<br />

bir tür olarak dahil olması mümkün<br />

mü? (Bana göre evet). Soru (2) Bunlar<br />

özne mi yoksa nesne mi olarak<br />

kabul edilmeli? (Bana göre bu hukuk<br />

sistemi değişmeli ve bunlar farklı bir<br />

tür olarak tanımlanarak insanlarla<br />

eşit haklara ve sorumluklara sahip<br />

olmalılar). (3) <strong>Yapay</strong> zekâlı varlıkların<br />

hukuki ve cezai sorumluluğu olabilir<br />

mi? (Bana göre tabii ki evet, ancak<br />

bunları bir insanla eşit düzeyde hak ve<br />

sorumluluk sahibi kabul edersek). (4).<br />

Bugünün kurgu-hukuk düşünceleri bir<br />

gün gerçekleşecek mi? Bunlar hukuk<br />

biliminin tartıştığı, hukuk kitaplarında<br />

yazan, hukuki düzenlemelere konu<br />

olan olgular olacak mı? (En küçük bir<br />

şüphem bile yok. Ben görebilir miyim,<br />

emin değilim. Umarım o gelecekte bu<br />

yazdıklarım unutulmaz ve gelecekteki<br />

yapay zekâlı bilim varlıkları geçmişteki<br />

bu fani biyolojik varlığa atıf yapma<br />

nezaketini gösterirler).<br />

Doç. Dr. Murat Volkan DÜLGER<br />

Akademisyen / Avukat<br />

volkan.dulger@dulger.av.tr<br />

www.hplusdergi.com

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!