15.12.2012 Views

Klinik İpuçları – Çocuk Enfeksiyon Dergisi 2007 Mart Sayısı

Klinik İpuçları – Çocuk Enfeksiyon Dergisi 2007 Mart Sayısı

Klinik İpuçları – Çocuk Enfeksiyon Dergisi 2007 Mart Sayısı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Hazırlayan: Mustafa Hacımustafaoğlu, Bursa<br />

<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

* Bu sayfaya, konusunda uzman akademisyenlerin <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları radyolojisi ile ilgili ve kısa klinik bilgileri<br />

de içeren konusunda klinik açıdan önemli kısa yazıları alınmaktadır.<br />

Bu bölümdeki yazılarla ilgili eleştiri, görüş, kendi klinik deneyimleriniz ile ilgili ek görüşlerinizi <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> <strong>Dergisi</strong><br />

editörlüğüne iletebilirsiniz.<br />

İletişim için:<br />

<strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> <strong>Dergisi</strong> Editörlüğü<br />

Adres: Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı, Görükle-Bursa<br />

Telefon: 0224 442 87 29 Fax: 0224 442 87 49<br />

E-mail: mkemal@uludag.edu.tr , vildancesur_82@hotmail.com , vildancesu@gmail.com<br />

Not: Bu bölümdeki yazıların sorumluluğu yazarına aittir.<br />

Grup A Beta hemolitik streptokok (GABHS) üreyen bir çocukta penisilin tedavisinden 10 gün<br />

sonra tekrar üreme gördük. Tekrar tedavi vermek gerekir mi? Taşıyıcılık tedavisinde nasıl<br />

davranmak gerekir?<br />

Ayaktan olgularda boğaz kültürünün nasıl yorumlanması gerektiğini kısaca özetleyebilir<br />

misiniz?<br />

Üst solunum yolu enfeksiyonları en sık görülen, doktora başvurulan çocukluk hastalıklarındandır.<br />

Akut tonsilofarenjitler üst solunum yolu enfeksiyonlarının en sık bölümünü oluşturur. Viral<br />

enfeksiyonlar en sık görülen etkenlerdir.<br />

Boğaz kültüründe GABHS ve bazı az görülen bazı diğer etkenlerin (boğmaca etkeni; Bordatella<br />

pertussis, difteri etkeni, Corynebacterium diphteriae, tüberküloz mikobakterisi, Mycoplasma<br />

pneumoniae gibi) üremesi anlamlıdır. Diğer bakterilerin boğaz kültüründe üremesi sıklıkla<br />

kolonizasyon elemanları olduklarından genellikle anlamlı değildir ve kültürde rapor edilmemeleri<br />

gerekir ve tedavide dikkate alınmaz. Akut otitis medya ve sinüzit olgularında orta kulak sıvısı ve sinüs<br />

sıvısından aspire edilen örneklerin kültürü etiyolojik olarak anlamlıdır. Bu olgularda boğaz kültüründe<br />

üremeleri ise gerçek etken veya kolonizasyon ayrımı yapılamadığından dikkate alınmaz.<br />

Bakteriyel enfeksiyonlardan akut tonsilofarenjit açısından klinik önemi olan tek etken grup A Beta<br />

hemolitik streptokoktur (GABHS). Tekrarlayan viral akut tonsilofarenjit olguları bazen tekrarlayan<br />

GABHS olguları olarak değerlendirilebilir. Boğazda mevcut GABHS taşıyıcılığı bu çerçevede<br />

tekrarlayan GABHS akut tonsilofarenjit olarak düşünülebilir. GABHS tanısını destekleyen bulgular<br />

arasında; ani başlayan ateş, servikal lenf adenit bulguları, boğaz ağrısı, baş ağrısı, karın ağrısı varsa<br />

makülo-papüler kızıl döküntüsü önemlidir. Viral tonsilofarenjiti özellikle destekler bulgular arasında<br />

(GABHS’nin aksine) ses kısıklığı, burun akıntısı, ishal, belirgin öksürük sayılabilir. Ancak kesin<br />

tanının sadece kültür pozitifliği ile konulacağını akılda tutmak gerekir. Bu yüzden klinik açıdan<br />

özellikle GABHS’ı destekler bulguları olan 2 yaş üzeri ve okul çağı bir çocukta boğaz kültürü<br />

endikasyonu vardır. Akut tonsilofarenjit kliniği olan bir çocukta boğaz kültürü yapmanın tek amacı<br />

GABHS varlığını saptamak ve penisilin tedavisi konusunda karar verebilmektir. Çok özel risk<br />

durumları dışında, akut tonsilofarenjiti olan bir çocukta diğer bakterilerin üremesi klinik olarak<br />

anlamsızdır. Diğer üreyen bakteriler için antibiyogram yapılmamalıdır, yapılmış antibiyogram dikkate<br />

alınmamalı ve buna yönelik tedavi planı yapılmamalıdır. GABHS üremesi rapor edildiğinde ayrıca<br />

kültür antibiyogram yapılmasına gerek yoktur rutin olarak on günlük penisilin tedavisi verilebilir.<br />

Penisilini tolere edemeyen olgulara, ampisilin, amoksisilin, dar spektrumlu sefalosporin (birinci kuşak)<br />

verilebilir. Penisilin alerjisi olan çocuklarda eritromisin verilebilir. Eritromisini tolere edemeyen<br />

olgulara klaritromisin (10 gün) veya azitromisin (5 gün) verilebilir. Bazı antibiyotikler ile daha kısa<br />

1


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

tedavi uygulaması da yapılabilir, ancak standart tedaviler yukarda belirtildiği gibidir. GABHS<br />

penisiline esas olarak duyarlıdır. Dirençli suş bildirilmemiştir. FDA GABHS üreyen olgularda<br />

penisilin ve diğer beta laktam antibiyotikler için rutin antibiyogramın klinik açıdan gerekli olmadığını<br />

belirtmektedir. Bu nedenle orta derecede duyarlı veya dirençli suşların üremesi halinde, test edilmek<br />

üzere referans laboratuarına gönderilmeleri gerekir. Tedaviden sonra boğaz kültüründe tekrar GABHS<br />

üremesinin devam etmesi beklenen bir durum değildir. Bu durum taşıyıcılığa bağlı olabilir. GABHS<br />

taşıyıcılığında streptokoka bağlı aktif enfeksiyon bulguları mevcut değildir. ASO yüksekliği<br />

beklenmez ve romatizmal ateş gibi geç komplikasyonlar genellikle gelişmez. Taşıyıcıların normalde<br />

tedavi endikasyonu yoktur. Ancak çevrede akut romatizmal ateş veya post streptokoksik<br />

glomerulonefrit salgını varsa, kapalı bir çevrede (kreş, sınıf gibi) GABHS akut tonsilofarenjit salgını<br />

varsa, aile içinde belli bir sürede ardışık veya tekrarlayan semptomatik GABHS akut tonsilofarenjit<br />

vakaları varsa, ailede akut romatizmal ateş profilaksisi alan bir başka çocuğun varlığında veya hastanın<br />

akut romatizmal ateşli bir çocuk olması durumunda veya ailenin bu konuda çok tedirgin olduğu<br />

durumlarda taşıyıcıların tedavi edilmesi gündeme gelebilir. Bunun için Klindamisin (20 mg/kg/gün,<br />

oral, 10 gün), Amoksilin/klavulonikasit (50-90mg/kg/gün, oral 10 gün), Azitromisin (12 mg/kg/gün,<br />

oral 5 gün) veya kombinasyon tedavisi verilebilir. Kombinasyon tedavisi için penisilin V veya<br />

penisilin G benzatin rutin dozlarına ek olarak tedavinin son 4 gününde oral rifampisin (20 mg/kg/gün 2<br />

doza bölerek) eklenebilir. Bu tedavilerle eradike edilen olgularda daha sonra uzun süreli takipte tekrar<br />

GABHS kolonizasyonu gelişebilir.<br />

Akut otitte kulak sıvısı, sinüzitte sinüs sekresyon sıvısı gibi solunum yolu örneklerinde üreyen<br />

Haemophilus spp de bazı klinik ile ilişkili mikrobiyolojik değerlendirmeler yapılabilir. Ampisiline<br />

duyarlı olan suşlar aynı zamanda amoksisiline de duyarlıdır. Hemophilus spp beta laktamaz üretebilir.<br />

Beta laktamaz pozitif olan suşlar ampisilin ve amoksisiline dirençlidir. Bu nedenle beta laktamaz testi<br />

hızlı bir ampisilin/amoksisilin duyarlılık testi olarak kabul edilebilir. Çok nadiren bazı nadir<br />

Haemophilus suşları beta laktamaz negatif olmalarına rağmen ampisilin dirençlidir (Beta laktamaz<br />

negatif, ampisilin resiztan suşlar; BLNAR). BLNAR suşları ampisilin/klavulonik asit ampisilin<br />

sefaklor, sefprozil, sefuroksim, lorakarbef gibi antibiyotiklere invitro duyarlı gözükse de rezistan kabul<br />

edilmelidir. Bunlara, eğer duyarlı iseler, üçüncü kuşak sefalosporinler uygun bir alternatif olarak<br />

düşünülebilir. Aslında durumunda klinik açıdan, antibiyogram tedavinin yönlendirilmesinde şart<br />

değildir. Antibiyogramın özellikle sürveyans ve epidemi analizi durumlarında yararı olur. Aslında<br />

pratikte solunum yolu örneklerinde üretilen Haemophilus spp de, antibiyogram yapılamayan<br />

durumlarda verilen ampirik tedavi yaklaşımları genellikle klinik başarı sağlar. Antibiyogram olmadan<br />

ampirik olarak; antibiyotik yazılması durumunda amoksisilin/klavulonik asit, azitromisin,<br />

klaritromisin, sefaklor, sefprozil, sefuroksim, lorakarbef, sefiksim, verilebilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Soru-yanıt, Boğaz Kültürü/Sorular, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 45-6.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel./Fax: +90 224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Grup A Beta hemolitik streptokok, penisilin tedavisi, boğaz kültürü, yorum.<br />

Üriner sistem enfeksiyonu düşünülen bir çocukta; idrardaki nitritin yorumlanması:<br />

İdrarda nitratı nitrite çeviren bakteriler nitrit pozitifliğine yol açar. İdrar nitriti rutinde daldırma çubuk<br />

(dipstick) ile bakılır. Normal idrarda nitrit negatiftir. Nitrit pozitifliği kuvvetle muhtemel üriner sistem<br />

enfeksiyonunu destekler. Bu durum özellikle lökosit esteraz pozitifliği ile daha anlamlıdır. Ancak<br />

üriner sistem enfeksiyonu tanısının altın standardının kültür pozitifliği olduğunu akıldan çıkarmamak<br />

gerekir.<br />

2


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Stafilokok, enterokok (özellikle Enterokok fecalis) gibi gram pozitif bakteri ve Neisseria gonorrehae<br />

nin yol açtığı üriner sistem enfeksiyonlarında nitritin pozitifleşmesi beklenmez. Diyette düşük nitrat<br />

alınması (vejeteryan diyet), C vitamini, idrarda az sayıda bakteri (2saat beklemesi (nitrit azota redükte olabilir), idrarda yüksek urobilinojen üriner sistem<br />

enfeksiyonu olduğu halde nitritin negatif saptanmasına neden olabilir.<br />

Çok beklemiş idrarda kontamine bakterilerin etkisi ile idrarı kırmızıya boyayan ilaçlara bağlı olarak ve<br />

gros hematuri yanlış nitrit pozitifliğine yol açabilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri, <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 47.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel./Fax: +90 224 442 87 29 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Üriner Sistem <strong>Enfeksiyon</strong>u, idrardaki nitrit.<br />

Stafilokoklarda direncin genel değerlendirilmesi:<br />

Penisiline duyarlı stafilokok (Beta laktamaz negatif mec geni negatif): Penisilin duyarlı (ayrıca<br />

ampisilin, amoksisilin dahil tüm penisilin ve sefalosporin, karbapenem grubu antibiyotiklere duyarlı)<br />

Penisilin dirençli oksasilin duyarlı stafilokok (Beta laktamaz pozitif, mec geni negatif): Beta laktamaz<br />

(penisilinaz) üretir. Penisilin dirençli ve beta laktamaza dayanıksız olan diğer antibiyotiklere<br />

(ampisilin amoksisilin, azlosilin, karbenisilin, mezlosilin, piperasilin gibi) dirençli. Penisilinaza<br />

dayanıklı diğer penisilinlere, yani oksasilin nafsilin, metisilin, kloksasilin, dikloksasilin, flukloksasilin,<br />

Betalaktam/Betalaktamaz inhibitörlü penisilinler (ampisilin/sulbaktam, amoksisilin/klavulonat,<br />

piperasilin/tazobaktam), sefepim, karbapenem duyarlı.<br />

Metisilin dirençli stafilokok (MRS) (mec geni pozitif): mec A geni taşır ve bu genin kodladığı<br />

penisilin bağlayıcı proteinlere bağlı (PBP) bakteri direnci. Bu direncin beta laktamazlarla ilgisi yoktur.<br />

Bu direnç ya moleküler yöntemle mec geninin saptanması (en kesin yöntem) veya oksasilince direnç<br />

(oksasilin MİK >4 ug/mL) saptanması ile ölçülür, oksasilin dirençli ise MRS olarak kabul edilir. MRS,<br />

şu anda piyasadaki tüm beta laktam antibiyotiklere dirençlidir (kültürde duyarlı gibi gözükse bile<br />

verilmemelidir), tedavide glikopeptitler (vankomisin, teikoplanin) verilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri, <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 47.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel./Fax: +90 224 442 87 29 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Stafilokok, direnç.<br />

Çamaşır suyunun sterilizasyonda ve temizlikte kullanımı:<br />

Çamaşır suyu hastane temizliğinde kullanılan içindeki klorun dezenfektan etkisinden yararlanıldığı ve<br />

pratik ve ucuz bir yöntemdir. Satılan çamaşır suları genellikle %5 lik konsantrasyondadır<br />

(genellikle%3-5 arasında değişir). Çamaşır suyunun normal musluk suyuyla sulandırılması sonucu<br />

3


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

sağlanacak karışım klor konsantrasyonları;<br />

1/10: 5000 ppm<br />

1/100; 500 ppm<br />

1/1000; 50 ppm şeklindedir.<br />

Bazı durumlarda klor tablet kullanarak ve suyla sulandırılarak klor konsantrasyonlarına erişilebilir.<br />

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde klor tablet (Sumoclor 2.5 gr tb) kullanılmakta olup<br />

olası kayıplar da dikkate alındığında, 1000 ppm için 3tb/5Lt; 5000 ppm için 15tb/5Lt kullanılmaktadır.<br />

Temizlenecek bölgenin özelliğine göre (küvöz, karyolo demiri, yer, paspas, laboratuar masası,<br />

dökülmüş kan vs.) farklı konsantrasyonlar uygulanır.<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri, <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 47.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel./Fax: +90 224 442 87 29 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Çamaşır suyu, sterilizasyon, temizlik.<br />

Zaman zaman özellikle küçük bebeği olan anneler gebelikte aldıkları antibiyotiklerin<br />

bebeklerini etkileyip etkilemediği konusunda soru soruyorlar. Bu konuda kısa bilgi verebilir<br />

misiniz?<br />

Gebe plasentasından, aminoglikozidler, ampisilin ve diğer penisilinler, metisilin, nitrofurontoin,<br />

tetrasiklin, sulfonamidler nispeten fazla geçer. Bunlar arasında tetrasiklin kloramfenikol ve<br />

sulfonamidler fetus ve yenidoğan için risk oluşturabilir. Sefalosporinler ve eritromisin gebelikte<br />

genellikle güvenle kullanılabilir. Klindamisin, dikloksasilin, nafsilin, oksasilin genellikle fetus ve<br />

yenidoğan bebek için risk oluşturmazlar. (Tablo 1). Gebe tüberkülozunda, eğer tedavi gerekiyorsa<br />

etambutol, rifampisin, INH (piridoksinle birlikte) verilebilir, gerekiyorsa pirazinamid eklenebilir,<br />

streptomisin rutinde verilmemelidir.<br />

Gebelikte kullanılan ilaçlar fetal risk oluşturma durumuna göre gruplara ayrılmıştır. Bunlar arasında<br />

kategori A; en güvenli, kategori X; mutlak kontrendike olarak kabul edilir (Tablo 2). Antibiyotikler<br />

genellikle kategori B-D arasında yer alır ve tetrasiklin ve aminoglikozidler en riskli olanları oluşturur.<br />

yok.<br />

Tablo 1: Gebelikte ilaç; fetal risk faktörleri<br />

Kategori A; İnsanlarda kontrollü çalışmalarda 1. trimestrde fetal risk yok, geç trimestrde risk kanıtı<br />

Kategori B; Hayvan çalışmalarında risk yok ve insanlarda kontrollü çalışma yok veya hayvan<br />

fetuslarındaki yan etkiler kontrollü çalışmalarda insanlarda gösterilememiş.<br />

Kategori C; Hayvan fetusuna yan etkisi var ve insanlarda kontrollü çalışma yok veya; insan ve<br />

hayvanlarda yeterli çalışma yok.<br />

verilebilir.<br />

Kategori D; Human fetal risk pozitif kanıtları var, ciddi hastalık varsa yarar/risk durumuna göre<br />

Kategori X; Fetal risk çalışmalarda gösterilmiş veya kanıtları var, kesin kontrendike.<br />

4


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Tablo 2: Gebelikte antibiyotik ve bazı ilaç fetal riskleri<br />

Kategori A;<br />

Kategori B; Asetaminofen, ibufen, amph.B, nistatin, ciclopiroks, karbenisilin, penisilinler,<br />

eritromisin, ETB, sefalosporinler, linkomisin, klinda, kloksasilin, amoks/amp., Amoks/klav, metronidazol,<br />

nitrofurantoin, nalidiklik asit, lindan, laktuloz<br />

Kategori C; Aspirin, asiklovir-amantadin gibi antiviraller, diğer antifungaller, diğer<br />

aminoglikozidler, mebendazol, anti malaryeller, mannitol, INH, PAS, PRZ, RMP, bizmut, kloramfenikol,<br />

siprofloksasin, klorokin, furosemid, mandelik asit, kaolin-pektin, difenhidramin, immünglobulinler,<br />

digoksin, KS<br />

Kategori D; Kortizon, streptomisin, tobramisin, kanamisin, tetrasiklinler, iyotlu preparatlar<br />

Kategori X; İyot gliserol, ribavirin, estradiol<br />

Hacımustafaoğlu M, Soru-yanıt, Gebelikte Antibiyotikler/Kolonizasyon-Kontaminasyon ve <strong>Klinik</strong> Değerlendirmesi, <strong>Çocuk</strong><br />

Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 82-3.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel.: +90 224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Gebe, antibiyotik, anne sütü.<br />

Kontaminasyon ve kolonizasyon klinik anlamı ve değerlendirmesini pratikte nasıl yapmalıyız?<br />

Kontaminasyon normalde steril olması beklenen bir vücut örneğinden (kan, BOS, periton sıvısı, plevra<br />

sıvısı gibi) bakteri üremesidir. Ancak kontaminasyon oluşturan bu bakteri enfeksiyona neden olmaz.<br />

Bakterinin izolasyonu genellikle kültür örneği alınması sırasında steril tekniğe uyulmamasından<br />

kaynaklanır. Hastada aktif enfeksiyon bulguları yoktur veya hastada mevcut olan enfeksiyon bulguları<br />

üretilen kontaminan bakteri ile ilişkili değildir. Ancak üreyen etkenin kontaminasyon mu , gerçek<br />

bakteriyel enfeksiyon olduğu kararının verilmesi bazen zor olabilir. Özellikle yeni doğan, immün<br />

yetmezlikli veya nötropenik olgularda, enfeksiyonu düşündürecek klinik bulgular olsa bile nonspesifik<br />

olabilir. Bu durumda bazı ek laboratuar tetkikleri (hemogram, CRP, periferik yayma vs.) veya üreyen<br />

bakterinin tipi kontaminasyon/gerçek enfeksiyon ayrımını değerlendirmede yol gösterebilir.<br />

Genellikle; grup A streptokok, grup B streptokok, Streptococcus pneumoniae, gram negatif bakteriler,<br />

funguslar, Staphylococcus aureus, Neisseria meningitidis üremesi durumunda, bu üreme genellikle<br />

gerçek enfeksiyon etkeni olarak kabul edilir. Koagülaz negatif stafilokok, corynebacterium türleri,<br />

5


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

bacillus türleri her zaman olmamakla birlikte bazen gerçek enfeksiyon etkeni olabilir. Bu gibi<br />

durumlarda hastanın klink ve laboratuar bulguları dikkatlice değerlendirilir. Bu olgulardan yeni<br />

antibiyotik vermeden tekrar ve steril tekniğe özen göstererek çift kol kan kültürü almak yarar sağlar.<br />

Bazı durumlarda özellikle hasta riskli bir hasta ise ve eğer klinik ve bakteriyel bulgular bu tip ajanlara<br />

bağlı bir enfeksiyonunu desteklerse tedaviye başlanır. Ancak tedavi öncesi alınan tercihen çift kol<br />

kontrol kültür sonuçlarına ve başlangıç tedavi yanıtlarına göre tedavinin devamına veya kesilmesine<br />

karar verilir.<br />

Kolonizasyon, normalde steril olması beklenmeyen vücut bölgelerinde (deri yüzeyi, nazofarenks,<br />

trakeostomi tüpler, yaraların kenarı veya yara kabuklarının üzeri gibi) bakteri veya fungus üremesidir.<br />

Bu yüzeyler dış ortam mikroorganizmaları ile yakın ilişkilidir ve üreyen etken invaziv enfeksiyon<br />

etkeni olmayabilir. Sıklıkla da değildir. Değişik örneklerde üreyen kolonize olmuş mikroorganizmalar<br />

risk faktörleri ve hastane florasına göre değişebilir. Kolonize olmuş mikroorganizmalar aktif<br />

enfeksiyon etkeni değildir. Ancak bazı durumlarda özellikle kolonize olan bölgenin bütünlüğünün<br />

bozulması durumunda potansiyel bir aktif enfeksiyon ajan adayı olabilirler. Steril olmayan bir<br />

bölgeden pozitif kültür gelmesi durumunda (kontaminasyon) bunun gerçek enfeksiyon etkeni olup<br />

olmayacağı dikkatlice araştırılmalıdır. Endotrakeal tüp üremelerinde söz konusu hastada, özellikle<br />

solunum cihazına bağlı hastalarda ventilatör ilişkili pnömoni bulguları titizlikle araştırılmalıdır.<br />

Ventilatör ilişkili pnömoni tanısında klinik CDC kriterleri dikkate alınır. Hastanın vital bulgularında<br />

bozulma, oksijenlenmede bozulma, akciğer grafisinde yeni bir infiltrat gelişmesi veya eski<br />

infiltratların ağırlaşması, hastada yeni gelişen öksürük, hırıltı, balgam çıkarma, trakeal purulan<br />

sekresyon, küçük bebeklerde takipne gibi klinik bulguların yanı sıra aktif sistemik enfeksiyonu<br />

destekleyen ateş, lökositoz, CRP yüksekliği, trakeal aspirat gram boyamasında düşük epitel hücresi,<br />

fazla lökosit/ polimorf nüveli lökosit, lökositlerin içinde bakteri görülmesi ventilatör ilişkili pnömoniyi<br />

destekleyen bulgulardır. Trakeal aspiratta x100 büyütmede (küçük kuru büyütme); 25 lökosit/polimorf nüveli lökosit varlığı üst solunum yollarıyla bulaşmamış yani gerçek alt solunum<br />

yolu kaynaklı örneği destekler, ve bu örnekte bakteri varlığı tanıda daha değerlidir. Böyle bir örnekte<br />

her immersiyon alanında (x1000) >10 gram pozitif bakteri varlığı gram pozitif (örneğin pnömokokal)<br />

bakteriyel pnömoniyi destekler. Ayrıca gram boyamada >%2 fagositik hücrede hücre içi bakteri<br />

gözlenmesi bakteriyel pnömoniyi destekleyen bir bulgu olarak dikkate alınabilir. Bu gibi durumlarda<br />

özellikle yüksek sayıda koloni oluşturan üreme durumunda bu üreme gerçek enfeksiyon etkeni olarak<br />

dikkate alınabilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Soru-yanıt, Gebelikte Antibiyotikler/Kolonizasyon-Kontaminasyon ve <strong>Klinik</strong> Değerlendirmesi, <strong>Çocuk</strong><br />

Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 82-3.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel.: +90 224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Kontaminasyon, kolonizasyon, değerlendirme.<br />

Torba İle Alınan İdrarda Kültür Bakılabilir mi?<br />

Üriner sistem enfeksiyonu tanısında altın standart, uygun alınmış idrarda kültür pozitifliğidir. Torba<br />

kültürünün %85 oranında yanlış pozitif verdiği kabul edilir ve üriner sistem enfeksiyonu tanısını<br />

koymada dikkate alınmaması gerekir. Torba kültüründe ancak üreme olmaması; üriner sistem<br />

enfeksiyonu olmadığını destekler biçimde bir anlam ifade edebilir.<br />

<strong>Çocuk</strong>larda özellikle küçük bebeklerde üriner sistem enfeksiyonu sonrası görüntüleme tetkiklerinin<br />

değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca hastanın düzenli izlemi de önemlidir, tekrarlayan üriner sistem<br />

enfeksiyonuları sonrası böbreği korumak için antibiyotik proflaksi endikasyonu konulabilir. Bütün<br />

6


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

bunlar üriner sistem enfeksiyonu tanısının gerçekçi şekilde konulmasını gerekli kılar. Yanlış negatif<br />

tanı veya tanının gözden kaçırılması potansiyel renal skar gelişimine yol açabilir, tekrarlanan skarlar<br />

ilerde renal fonsiyon bazukluklarına ve böbrek hastalığına zemin oluşturabilir. Aksine yanlış pozitif<br />

tanı gereksiz işlem, gerekmeyecek görüntüleme yöntemlerinin uygulanması, stres oluşturma, ve hem<br />

aile hem de ülke için ekonomik kayba yol açabilir.<br />

Uygun alınmış idrardan kasıt, büyük ve işbirliği sağlayabilen çocuklarda temiz orta akım kültürü,<br />

küçük çocuk ve bebeklerde steril kateter kültürü veya suprapubik aspirasyon kültürüdür. Değişik<br />

kaynaklarda bazı farklılıklar olmakla birlikte, genellikle kabul edildiği üzere, kültür alınma tekniğine<br />

bağlı olarak anlamlı üreme değerleri aşağıdaki şekildedir. (Aslında suprapubik ve kateter idrarlarında<br />

tanı için eşik değerler daha düşük olmasına rağmen pratikte bu yöntemlerle alınan idrar örneklerinde<br />

de sıklıkla >100 000 CFU/ml üreme saptanır).<br />

Suprapubik örnek; herhangi bir gram negatif üreme<br />

Kateter; >50 000 CFU/ml üreme<br />

Temiz orta akım idrarı; >100 000 CFU/ml üreme anlamlı olarak kabul edilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri, <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 84-5.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel.: +90 224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Torba, idrar, kültür.<br />

Antitüberküloz Tedavi Alan Bir Anne Bebeğini Emzirebilir mi?<br />

Temel anti tüberküloz ilaçla (rifampisin, İNH, pirazinamid, etambutol, streptomisin) anne sütüne<br />

geçer. Ancak bunun bebeğe olumsuz bir etkisi gösterilmemiştir. Amerikan Pediatri Akademisi bu<br />

ilaçların emziren annelere verilebileceğini belirtmektedir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri, <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 84-5.<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel.: +90 224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Antitüberküloz, anne, tedavi, emzirme.<br />

Kenenin Görünümü ve Çıkarılma Yöntemleri;<br />

7


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Yazışma Adresi: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim<br />

Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye.<br />

Tel.: +90 224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri, <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 84-5.<br />

Anahtar kelimeler: Kene, yöntem.<br />

Anne sütü alan bir bebeğin annesi hangi antibiyotikleri güvenle alabilir. Annenin aldığı<br />

antibiyotiklerin bebeğe olumsuz bir etkisi olabilir mi?<br />

Emziren bir annenin aldığı ilaçlar ve antibiyotikler anne sütüne geçebilir ve çocuk tarafından anne sütü<br />

yoluyla oral yolla alınmış olur. Annenin aldığı ilacın bebeği etkilemesinde; maternal ilaç dozu, sıklığı<br />

ve süresi, anne sütüne geçiş oranı ve konsantrasyonu, bebeğin anne sütü alma miktarı ve sıklığı, ilacın<br />

oral biyoyararlanımı, bebeğin özel risk durumu gibi birden çok faktör rol oynar. Bebeğin gestasyonel<br />

yaşı, postpartum yaşı ve klinik durumu da değerlendirmede dikkate alınmalıdır. Anne sütüyle uyumlu<br />

olan (emziren annelere güvenle verilebilecek olan) antibiyotiklerin teorik olarak bebeğin barsak<br />

florasına baskılayıcı etkilerinin olabileceği ve ateş değerlendirmesi yapılan bebeklerde kültür<br />

sonuçlarını etkileyebileceği akılda tutulmalıdır. Oral biyoyararlanımı kötü olan bir ilaç (örneğin sadece<br />

iv verilebilen bir ilaç), veya oral absorbsiyonu kötü olan bir ilacın anne sütüne anlamlı geçişi<br />

olmayacağından anneye verilmesinde bir sakınca yoktur.<br />

Emziren annelerde özellikle kloramfenikol, metronidazol, sulfonamidler, nalidiksik asit,<br />

nitrofurantoin, florokinolonlar ve siprofloksasin verilmesi önem kazanmaktadır. Diğer antibiyotikler<br />

(özellikle penisilin ve sefalosporin grubu) genellikle sorunsuz verilebilir. Bu nedenle yukarıda<br />

belirtilen antibiyotikler hakkında daha geniş bilgi verilecektir.<br />

Kloramfenikol: Kloramfenikol anne sütüne geçer. Değişik çalışmalarda anne sütündeki<br />

8


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

konsantrasyonları 0.54-25 mg/ml, anne serumu/anne sütü oranları 0.5-0.6 gibi bulunmuştur. Anne sütü<br />

düzeyleri bebeklerde Grey sendromu yapmak için çok düşüktür. Ama potansiyel kemik iliği<br />

depresyonu yapabilir. Kloramfenikol için anne sütü yönünden çalışmalar kısıtlıdır, Amerikan Pediatri<br />

Akademisi emziren annelere kloramfenikol verilmesinin tam etkilerinin bilinmediğini, potansiyel<br />

toksisite doğurabileceğini ve bu açıdan verilmesinin dikkatle düşünülmesi gerektiğini belirtmektedir.<br />

Metronidazol: Metronidazol anne sütüne geçer. İki gram oral tek dozdan 2-4 saat sonra süt<br />

konsantrasyonları 50-60 mg/ml saptanmıştır. Bu bebeklerin anne sütüne devam etmesiyle 48 saat<br />

içinde toplam 25mg metronidazol alınmıştır. Oral 600-1200mg/gün veya rektal 3000mg/gün<br />

metronidazol alan kadınların sütlerinde 5.7-25 mg/ml konsantrasyonlar saptanmış ve ortalama<br />

süt/serum düzeyleri 1.0 olarak ölçülmüştür. Metronidazolün invitro mutajen ve karsinojen etkileri<br />

olduğu dikkate alınacak olursa gereksiz karşılaşmalardan kaçınmak gerektiği öne sürülmektedir.<br />

Anneye tek doz 2gr metronidazol verildiğinde annenin bebeği 12-24 saat emzirmeye ara verip, daha<br />

sonra emzirmeye devam etmesi önerilir. Bu süre içinde sütün azalmaması için, sütün sağılıp atılması<br />

uygundur. Bunun dışında Amerikan Pediatri Akademisi uzun süreyle metranidazol verilmesinin tam<br />

etkilerinin bilinmediğini, potansiyel toksisite doğurabileceğini ve bu açıdan verilmesinin dikkatle<br />

düşünülmesi gerektiğini belirtmektedir. Tinidazolde de olaya metronidazol gibi yaklaşılır.<br />

Sulfonamidler, nalidiksik asit, nitrofurantoin: Premature bebek, hasta veya stresli bebeklerde<br />

annenin sulfonamid almasından kaçınılmalıdır. Glukoz -6 fostat dehidrogenaz eksikliği olan bir<br />

bebekte, hemolitik anemi riski nedeniyle anneye sulfonamid, nalidiksik asit ve nitrofurantoin<br />

verilmemelidir.<br />

Tetrasiklin, doksisiklin: Annenin doksisiklin veya tetrasiklin alması genellikle bebeğe sorun<br />

oluşturmaz, çünkü anne sütü yoluyla alınan antibiyotiğin absorbsiyonu ihmal edilecek kadar az<br />

oranlardadır. Ancak bazı yazarlara göre bebeğin çıkan veya çıkacak dişlerine potansiyel boyanma riski<br />

nedeniyle verilmesi sakıncalı olabilir. Tetrasiklin anne sütüne düşük konsantrasyonlarda geçer. Teorik<br />

olarak tetrasiklin diş boyanması ve kemik büyümesinde inhibisyon yapabilir. Ama anne sütü alan<br />

bebeklerde tetrasiklin serum düzeyleri saptanamayacak kadar düşük oranlarda bulunmuştur<br />

(


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

bulundu. Hasta dışkısı, parazitoloji laboratuvarında Nativ-Lugol yöntemi ile incelendi ve Giardia<br />

intestinalis kist ve trofozoitlerine rastlandı. Standart tedavi olan metronidazol, 5 gün boyunca<br />

15mg/kg/gün; üç eşit dozda verildi, daha sonra yapılan dışkı incelemesi sonucunda parazit görülmedi.<br />

Giardiasis kliniğinde önemli ipuçları;<br />

- Giardiasiste en belirgin klinik bulgu; sarı mukuslu yağlı dışkılamadır.<br />

- Giardiasis hangi formu ile bulaşmaktadır?; Parazitin kist formu ile konaklar arasında bulaş<br />

sağlanmaktadır.<br />

- Giardiasis tedavisinde ilk tercih edilecek ilaç metronidazoldür.<br />

Tabak T, Özbilgin A, Akıl Defteri, <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 130.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address:Dr. Ahmet Özbilgin, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji<br />

Anabilim Dalı, Manisa.<br />

Telefon: +90 236 234 90 70 Faks:+90236 233 14 66 e-posta: a.ozbilgin@yahoo.com<br />

Anhatar kelimeler: Giardiasis, klinik, mikroskobi.<br />

Pneumocystis jiroveci (carini) pnömonisinin radyolojik bulguları nelerdir?<br />

Pneumocystis carini (jiroveci) pnömonisi (PCP) immunbaskılanmış kişide subakut ateş, sık ve yüzeyel<br />

nefes alma, dispne, balgamsız öksürük, ve hipoksi ile karakterizedir. CD4 + T lenfosit düşüklüğü<br />

(


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

retiküler görünüm (dansite artışları) görülür.Bazen akciğer apikal bölgelerinde >1cm çaplı hava kistleri<br />

de saptanabilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Soru-yanıt, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 167.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı<br />

ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye<br />

Tel.: +90 224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Pneumocystis jiroveci (carini), pnömoni, radyoloji.<br />

Preterm bebeklerin Hepatit B aşılamasında nelere dikkat edilmelidir?<br />

Düşük doğum ağırlıklı (2000 gr<br />

olursa ve durumu da aşılamaya uygunsa bir aydan önce de aşılanabilir ve aşısı diğer bebeklerde olduğu<br />

takvim tamamlanacak şekilde devam eder. Aşı sonrası test gerekmez.<br />

Anne HBsAg pozitif ise: Doğumdan sonra 12 saat içinde preterm bebeğe kilodan bağımsız olarak hem<br />

HBIG (0.5ml) hem HBV aşısı farklı bölgelerden yapılmalıdır. Doğumda yapılan bu aşı dikkate<br />

alınmayarak, daha sonra 1-2. aydan itibaren normal bebeklere yapılan 3 dozluk aşı takvimi başlanarak<br />

devam edilir. Böylece annesi taşıyıcı olan preterm bebeğe toplam 4 doz (0., 1., ve 2. aylarda 3 doz, ve<br />

sonrasında 6-8. ayda 4. doz olmak üzere) aşı yapılır. Dokuz-18. aylar arasında ve son dozdan en az bir<br />

ay sonra olmak üzere veya bu aylar arasında bebeğin geldiği ilk muayenede bebekte anti-HBsAb<br />

düzeyine bakılır. HBIG in etkisinin devam etme olasılığına karşı test 9 aydan önce yapılmaz. Anti-<br />

HBsAb >10mIU/ml ise başka bir şey yapılmaz. Anti-HBsAb


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

yapılabileceğine karar verilmiş ve çocuktan önce anal bant örneği alınmış, daha sonra laboratuvara<br />

dışkı örneğinin getirilmesi istenmiştir. Anal bant örneğinin mikroskobik incelemesinde çok sayıda<br />

Enterobius vermicularis yumurtası görülmüş (Şekil 1), ancak dışkının direkt bakı, konsantrasyon ve<br />

trikrom boyama preparatlarında herhangi bir parazite rastlanmamıştır (Şekil 2). Hasta ve aynı evde<br />

yaşayan tüm aile bireylerine uygun dozlarda ilaç tedavisi verilmiş, tedavinin aynı dozlarda 10 gün<br />

sonra tekrarlanması gerektiği belirtilmiş ve evdeki tüm çarşaf (Şekil 3), yastık kılıfı ve iç<br />

çamaşırlarının yüksek sıcaklıkta yıkanarak temiz havada kurutulması ve çocuğun anüs bölgesine el<br />

temasını önleyen kıyafetler giydirilmesi önerilmiştir (Şekil 4).<br />

Lugal boyama yönteminde, mercimek büyüklüğündeki diski örneği lam üzerinde bir-iki damla Lugol solüsyonu ile<br />

homojenize edilir ve üzerine lamel kapatılarak mikroskopta değerlendirilir.<br />

• Fotoğrafların tamamı Prof.Dr. Ahmet Özbilgin’in koleksiyonundaki preparatlardan Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Parazitoloji A.D. laboratuvarlarında çekilmiştir.<br />

8 yaşındaki bir çocukta zona zoster<br />

Kurt Özgür, Özbilgin A, Akıl Defteri <strong>Klinik</strong> ipuçları, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg <strong>2007</strong>; 1: 168-9.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Ahmet Özbilgin, Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji<br />

Anabilim Dalı, Manisa, Türkiye<br />

Tel.: +90 236 234 90 70 Faks: +90 236 233 14 66 E-posta: a.ozbilgin@yahoo.com<br />

Anahtar kelimeler: Enterobiasis, çocuk, zona zoster.<br />

İzleme aldığım 4 aylık bebeği olan ve bebeğini emziren bir anne tekrar hamile kalmış. Bu durumda<br />

bebeğini emzirmeye devam edip etmemesi konusunda ne önerirsiniz?<br />

Bu durumda bunla bağlantılı diğer durumlarda dikkate alınması gereken birkaç faktör vardır.<br />

12


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

1) Anne sütü aslında özelikle ilk 6 ay içinde etkin bir doğum kontrolu sağlar ve gebeliği önleyici<br />

özelliği vardır. Süt gelmesini sağlayan prolaktin hormonu aynı zamanda yumurtalıklardan yumurta<br />

salınımını, dolayısı ile gebeliği engeller. Ancak her kadının vücut içi dengeleri ve metabolizması ve<br />

hormon düzeyleri farklıdır. Bu nedenle emzirme gebeliğin kesin önlenmesi için garanti sağlamaz.<br />

Emziren bir annede; eğer bebek sadece anne sütü ile besleniyorsa, anne bebeğini düzenli aralıklarla<br />

(gündüz ve gece) emziriyorsa, anne hastalık vs. gibi nedenlerden ötürü emzirmeye hiç ara vermemişse,<br />

annenin adetleri henüz başlamamışsa ilk 6 ay içinde maksimal kontraseptif etki sağlanır ve bu etki oral<br />

kontraseptiflere yakındır (yaklaşık %99 a yakın). Emzirme kesildikten kısa bir süre sonra overlerden<br />

tekrar yumurta salınımı başlar ve emzirmenin kontaseptif etkisi ortadan kalkar.<br />

2) Aslında emziren annelere oral kontraseptif verilebilir. Her türlü oral kontraseptif verilebilir ama<br />

kombine oral kontraseptiflerin anne sütünü azaltıcı etkileri nedeniyle tercih edilmemesi uygundur.<br />

Sadece progesteron içeren oral kontraseptif veya hormon implantları verilebilir. Bunlarla anne sütüne<br />

bir miktar hormon geçebilir ama bunun bebeğe olumsuz etkisi olmaz.<br />

3) Emen çocuk açısından değerlendirme: Gebe kalmış annenin bebeğini emzirmesinde bir sakınca<br />

yoktur ve emzirme prensip olarak desteklenmelidir. Halk arasında gebe annenin bebeğini emzirdiğinde<br />

sütün çocuğu hasta edebileceğine yönelik inançların aslı yoktur. Ancak gebe annenin beslenme<br />

gereksinimleri yeterli destek yapılmadığı takdirde sütün azalmasına yol açabilir. Azalan süt bebeğin<br />

gelişimini ve kilo alınımını engelliyorsa çocuk hekiminin önerisi ile ek mama veya ek gıdalar anne<br />

sütüne eklenebilir Gebelik sırasında emzirme sırasında belli oranda uterus kasılmaları olabilir. Aslında<br />

bu tip kasılmalar emzirme olmadan da belli aralıklarla olabilir (egzersiz veya orgazm sırasında<br />

olabilir), ve genellikle anne karnındaki bebeğe bir zararı yoktur.<br />

Bebeğini emziren birçok gebe kadında gebeliğinin 2. trimestrinde sütünde azalma olabilir. Bazen bu<br />

zamanlarda sütün tadı ve kokusunda değişiklik olabilir ve bebek bu değişiklik nedeniyle sütü almakta<br />

isteksiz davranıp emmeyi bırakabilir.<br />

4) Anne ve anne karnındaki bebek aşısından değerlendirme: Emziren anne gebe kaldıysa<br />

metabolizması hem emen çocuğa süt temini hem de anne karnında gelişen bebek için olmak üzere iki<br />

ağır yükün altına birden girer. Annenin sütü azalabilir. Bu durum annede aşırı halsizlik ve yorgunluğa<br />

yol açabilir, bu durum psikolojik sorunları tetikleyebilir. Bu açılardan destek verilmesi önemlidir.<br />

Anne dinlenmeye daha fazla zaman ayırmalıdır. Anne günlük beslenmesine çok daha fazla dikkat<br />

etmeli gereken ek beslenme desteğini almalıdır. Bu konuda anneyi izleyen kadın doğum hekimi ve<br />

gerekirse bir beslenme uzmanı ile yakın ilişkide olmak ve onların önerilerine göre davranmak uygun<br />

olacaktır.<br />

Emziren annenin gebe kalması tahliye endikasyonu değildir. Ancak özellikle annenin ek risk<br />

faktörleri, beslenme durumu, ailenin psikososyal istekleri yeni bir gebeliği kaldırmaya müsait olmazsa<br />

anneyi izleyen kadın doğum hekimiyle birlikte ve ailenin istekleri ön plana alınarak bir karara<br />

varılabilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Soru Yanıt, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2008; 2: 38.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı<br />

ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90 224 442<br />

87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Gebe, emzirme, bebek, anne sütü.<br />

Enterokokta antibiyotikler<br />

Steril vücut sıvılarında (örneğin idrarda) üreyen bir enterokok üremesi durumda bunun aminoglikozid<br />

(normal dozda), klindamisin, 3. kuşak sefalosporin, trimetoprim/sulfametoksazol ve aztreonama<br />

intrensek dirençli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bu antibiyotikler antibiyogramda test edilmemeli<br />

ve antibiyogramda duyarlı bildirilse bile hastaya verilmemelidir. Ampisilin duyarlı enterokoklar tüm<br />

13


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

diğer aminopenisilinlere duyarlıdır, birbirlerinin yerine verilebilir. Ampisilin duyarlı bir enterokokun<br />

beta laktamaz enzimi salgılamadığı kabul edilir ve ampisilin duyarlılığı bu açıdan bir beta laktamaz<br />

testi olarak ta kabul edilebilir.<br />

<strong>Klinik</strong> değerlendirmede önemli olabilecek bazı Streptokok tipleri<br />

Lancefield sınıflamasına göre streptokok tipleri içerdikler temel antijenlere göre ayrılarak büyük<br />

harflerle adlandırılır. Zaman zaman değişik mikrobiyoloji kültür raporlarında değişik streptokokların<br />

farklı adlarla raporlandığı görülebilir. Pediatri pratiğinde bunların önemli olanları aşağıda<br />

özetlenmiştir.<br />

Grup A streptokok (Streptococcus pyogenes) esas olarak akut eksüdatif tonsilofarenjit ve bazen diğer<br />

enfeksiyonlara da yol açar. Pirojenik toksin taşıyan (eski adıyla eritrojenik toksin) kızıl etkenidir.<br />

Komplikasyon olarak (non-supuratif sekel) akut romatizmal ateş veya akut poststreptokoksik<br />

glomerulonefrite yol açabilir.<br />

Grup B streptokok (S. agalactica), yenidoğanın önemli enfeksiyon etkenlerindendir.<br />

Grup D streptokoklar: Enterokoklar bu grup içindedir, bu grupta ayrıca non-enterokokal olarak S.<br />

bovis (ve ayrıca S. equinus) te bulunur.<br />

Viridans grubu streptokoklar, geniş ve kompleks bir grup olup değişik streptokok tiplerini (grup D<br />

non-enterokokal S. bovis, ağızda bulunan S. mutans, S. mitis, S. salivarius gibi) içerebilir.<br />

Grup C ve G streptokoklar Grup A streptokoklar gibi boğaz enfeksiyonuna yol açabilir ve kültürde de<br />

GAS gibi büyük koloniler yapar, ancak GAS ın aksine non-supuratif komplikasyon ve sekellere (akut<br />

romatizmal ateş ve glomerulonefrit gibi) genellikle yol açmaz.<br />

Grup A, B, C ve G kültürlerde beta hemoliz (tam hemoliz) yapar, bir başka deyişle beta hemolitik<br />

streptokok gruplarıdır. Bu nedenle bir boğaz kültürü sonuç raporunda beta hemoliz yanında antijenik<br />

grubun da belirtilmesi klinisyene yön verici olabilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2008; 2: 39.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı<br />

ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90 224 442<br />

87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Enterokok, antibiyotik, klinik değerlendirme, streptokok tipleri.<br />

Bazı yeni doğanlarda menenjit tedavi süresini tamamladıktan sonra BOS şekeri hala bir miktar<br />

düşük (30-35 mg/dL civarı) geliyor. Bu normal midir?<br />

Bakteriyel menenjit tanısında yenidoğan ve prematüre bebeklerde BOS şeker ve protein<br />

bulgularının değerlendirilmesi diğer bebek veya çocuklardan prensip olarak farklı mıdır?<br />

Bakteriyel menenjiti (BM) hayati risk taşıyan ciddi enfeksiyonlardandır. Tanı ve tedavideki kısa süreli<br />

bile olsa gecikmeler, tedavi başarısızlığı, komplikasyon ve sekel oranında önemli artış ve mortalite<br />

riskinin artmasına yol açar. Bu durum özellikle yenidoğan ve prematüre bebeklerde daha önemlidir.<br />

BM tanısında klinik değerlendirme ve laboratuar tetkiklerinin önemli yeri vardır. Ancak menenjitin<br />

tanı ve ayırıcı tanısında en önemli olan yaklaşım Lumbal ponksiyon (LP) yapılması ve BOS örneğinin<br />

hücre, biyokimyasal (şeker, protein gibi), Gram boyama ve kültür açısından değerlendirilmesidir. Bazı<br />

olgularda bütün BOS bulguları (hücre sayısı hücre tipi, şeker, protein gibi) tipik BM bulgularını<br />

14


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

göstermez, bu gibi durumlarda her bir değeri ayrı ayrı değerlendirmek yanında karşılıklı ilişkilerini de<br />

dikkate alarak ve diğer klinik ve genel laboratuar bulgularıyla birlikte değerlendirerek tanıya gitmek<br />

gerekir. Yenidoğan ve özellikle prematürelerde BM tanısında BOS değerlendirmesi büyük bebek ve<br />

çocuklardan farklıdır; normalde yenidoğan ve prematurelerde daha fazla hücre, daha yüksek polimorf<br />

nüveli lökosit yanıtı, daha düşük şeker, daha yüksek protein, daha yüksek BOS/kan şeker oranları<br />

gözlenir, BOS ta daha fazla sayıda bakteri bulunabildiği için kültürde üretme ihtimali artar (sadece<br />

Listeria monositogenes bakterisinde diğer BM lere göre BOS ta daha az sayıda bakteri bulunur).<br />

Yenidoğan ve prematürelerdeki normal BOS ve BM de beklenen BOS bulguları tabloda özetlenmiştir.<br />

Bir BM etkeni olmasına rağmen L. monocytogenes bakteriyel menenjitinde mononükleer hücre artışı<br />

görülür. Yenidoğanda bazen etkene göre BOS hücre sayısında farklılıklar olabilir. Yenidoğanlardaki<br />

gram negatif menenjitlerde grup B streptokok menenjitlerine göre daha fazla sayıda hücre gözlenmiştir<br />

(sırasıyla >2000 hücre ve 100 hücre ve/veya ventrikül sıvısında kültürde üreme olması ventrikülit<br />

düşündürür.<br />

Büyük bebek, çocuk ve adölesanlarda BOS ta birden fazla polimorf nüveli lökosit saptanması normal<br />

kabul edilmez, halbuki yenidoğan ve prematurelerde normalde BOS hücre sayısının %60 a kadar<br />

bölümü polimorf nüveli lökosit olabilir. Normalde yenidoğan ve prematürelerde BOS ta mm3 te 30 a<br />

kadar hücre olabileceği dikkate alınırsa BM tanısı koyarken dikkatli olmak gerektiği açıktır. L.<br />

monositogenez menenjitlerinde bazen de yeni doğanlarda gram negatif menenjitlerinde BOS ta<br />

lenfosit hakimiyeti (>%50) rastlanabilir.<br />

BOS şeker değerlendirmesi: BM de kaide olarak BOS şekeri düşüktür. BOS/kan şekeri oranı;<br />

normalde >0.5 olup, bu değer yenidoğan ve prematurelerde >0.6 (0.74-96 arasında değişir) dır. BM<br />

kriteri olarak büyük bebek e çocuklarda


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Amebiazis sık görülen bir parazitozdur, ancak bazen değerlendirme tedavide yetersizlikler olabilir. Bu<br />

nedenle aşağıda amebiyazisli bir çocuğun genel değerlendirmesi ve dışkı taze bakı ve boyalı preparat<br />

örnekleri sunulmuştur.<br />

10 yaşında erkek çocuk 2 gündür süren yaygın karın ağrısı, kramp, gaz gibi şikayetlerle birlikte günde<br />

15-20 kez tenezm ve ishal şikayetiyle başvuruyor. Ailesi dışkının şeffaf mukuslu ve kanlı görünümlü<br />

olduğunu belirtiyor. Hastanın dışkı kültür sonucu negatif olarak saptanıyor. Dışkının parazitoloji<br />

laboratuvarında yapılan nativ lugol incelemesinde Entamoeba histolytica trofozoitleri ve kistlerine<br />

benzer yapılar gözlendi. Taze dışkıdan yapılan Formol etil asetat konsantrasyon yöntemi ile<br />

E.histolytica kistleri ve trikrom boyalı preparatlarda da E.histolytica trofozoitleri görüldü. Hastaya 10<br />

gün boyunca 50 mg/kg/gün metronidazol ile (üç doza bölünerek) tedavi uygulandı ve ardından yapılan<br />

dışkı kontrolünde parazite rastlanmadı ve klinik şikayetlerinin geçtiği gözlendi.<br />

Sorular<br />

1. Ameobiosis’in en belirgin şikayeti nedir?<br />

2. Ameobiosis parazitin hangi formu ile nasıl bulaşmaktadır?<br />

3. Ameobiosis tanısı nasıl konmaktadır?<br />

4. E.histolytica ile mikroskobik görünüm olarak karışabilen ancak apatojen kabul edilen parazit<br />

hangisidir ve ayrımı nasıl yapılır?<br />

5. Ameobiosis tedavisinde ilk tercih edilecek ilaç hangisidir?<br />

Cevaplar<br />

1. Ameobiosis’in en önemli ve belirgin şikayeti dışkının şeffaf mukuslu ve kanlı görünümlü (Ağaç<br />

çileği ezmesi) olmasıdır.<br />

2. Ameobiosis; E.histolytica’nın dört nükleuslu kist formu ile kontamine gıdalar ve su ile fekal oral<br />

olarak bulaşmaktadır.<br />

3. Ameobiosis’in tanısı nativ (0,09 NaCl)-Lugol solüsyonu ile direkt bakı, formol etil asetat<br />

konsantrasyon yöntemi ve trikrom boyama yöntemlerinin üçü birden uygulanarak konulur. Boyanın<br />

bulunmadığı durumlarda taze dışkı örneği serum fizyolojik ile de incelenebilir. Bunun için tercihan<br />

mukuslu bölümden bir mercimek kadar dışkı lam üzerinde bir iki damla serum fizyolojik ile karıştırılır<br />

ve üzerine lamel kapatarak büyük kuru büyütmede (x400) veya immersiyon büyütmesi (x1000)<br />

incelenir (Resim A, B, C, D).<br />

4. Entamoeba dispar morfolojik olarak E.histolytica ile karışabilir. E.histolytica / E.dispar ayrımı için<br />

ticari olarak piyasada bulunan hazır tanı kitleri ile dışkıda antijen bakılarak tanı konabilir.<br />

5. Ameobiosis’te ilk tercih edilecek ilaç metronidazol’dür.<br />

Aşar K, Özbilgin A, Akıl Defteri <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2008; 2: 78-9.<br />

16


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Ahmet Özbilgin Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Parazitoloji<br />

Anabilim Dalı Manisa, Türkiye Tel.: +90 236 234 90 70 Faks: +90 236 233 14 66 E-posta: a.ozbilgin@yahoo.com<br />

Anahtar kelimeler: Amebiyazis.<br />

Respiratuvar sinsityal virus gibi viral enfeksiyonların ülkemizdeki sıklığı nedir?<br />

Akut bronşiyolit kliniği olan bir bebekte akciğerde krepitasyon saptanması durumunda<br />

bronkopnömoni ek tanısıyla antibiyotik başlanabilir mi?<br />

Respiratuvar sinsityal virus gibi viral enfeksiyonların tanısında hızlı antijen testlerinin<br />

güvenilirliği nasıldır?<br />

Akut bronşiyolit ile yatan bir hasta diğer hastalarla aynı odada kalabilir mi?<br />

Birden çok doktorun sorusu özetlenerek verilmiştir.<br />

Respiratuvar sinsityal virus (RSV) özellikle küçük bebeklerde bronşiyolit ve pnömoni gibi alt solunum<br />

yolu infeksiyonlarının (ASYE) majör nedenidir. Bir hekim alt solunum yolu infeksiyonu olan herhangi<br />

bir yaştaki kişide ayırıcı tanıda RSV’yi düşünmelidir. Gelişmiş ülkelerde RSV akut bronşiyolitlerin<br />

yarıdan fazlasını oluşturur. İngiltere’de


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

gösterilmesi tanıda yardımcı olabilir. Ancak, özellikle küçük bebeklerde olmak üzere enfeksiyon<br />

daima serokonversiyonla birlikte değildir. RSV enfeksiyonlarında IgM antikor sonuçları güvenilir<br />

olmaktan uzaktır ve duyarlılığı değişik çalışmalara göre değişkenlik göstermektedir, ayrıca küçük<br />

bebeklerde yanlış negatiflik oranı yüksektir. <strong>Klinik</strong> ve radyolojik olarak akut bronşiyolit düşünülen bir<br />

bebekte etkenin gösterilmesi için serolojik ve viral kültür yapılması önerilmez. Nazal salgılarda<br />

ELISA veya immünofloresan yöntemiyle RSV antijeni bakılabilir ve hızlı tanı testleri olarak kabul<br />

edilir. Kültüre göre sensitivite ve spesifiteleri yüksektir (>%80). Günümüzde ELISA yöntemiyle<br />

nazofarengeal sekresyonda RSV antijeni bakılması en yaygın kullanılan, hızlı sonuç veren ve güvenilir<br />

bir yöntemdir. RSV enfeksiyonunun geç dönemine bağlı olarak canlı olmayan viral kalıntı<br />

antijenlerinin de bu teknikle saptanabilmesi de hücre kültürüne karşı bir avantajdır. Bu testler<br />

ülkemizde de ticari olarak mevcut olup çok pahalı olmayan testlerdir.<br />

RSV ve RSV ilişkili bronşiyolit bulaşıcı bir hastalıktır, yatan olgularda hastane kaynaklı enfeksiyon ve<br />

epidemilere yol açabilir. Akut bronşiyolitli bir hastada RSV günlerce yüksek titrelerde atılır, bu<br />

sıralarda bulaş riski en fazladır. Bulaşma büyük damlacık veya daha önemli olarak olarak enfekte<br />

sekresyonlarla kontamine yüzeylere dokunmakla olur. RSV ile ilişkili epidemiyolojik çalışmalarda en<br />

düşük atak hızı %17 ile erişkinlerde, en yüksek atak, hızı ise % 98 ile yoğun bakım ünitelerinde yatan<br />

ve daha önce infekte olmamış bebeklerde bulunmuştur. RSV’nin aile içinde sekonder atak hızı yaşlara<br />

göre değişir,


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2008; 3: 130.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı<br />

ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90 224 442<br />

87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Kortikosteroid, komplikasyon, Striya.<br />

Herpes Zoster <strong>Enfeksiyon</strong>u (Zona):<br />

Resim a ve b (yakından görünüş): NS, 6 yaşında kız. 15 aylıkken suçiçeği geçirmiş. Son bir haftada<br />

giderek artan döküntüleri olmuş. İmmun yetmezliği yok. Gittikleri doktor lokal antihistamnik jel<br />

vermiş. Hastaya torakal dermatomları tutan Herpes zoster tanısı konuldu, lokal tedavi kesildi, kaşıntı<br />

için difenhidramin verildi, asiklovire gerek duyulmadı. Yaklaşık 12 günde döküntüler gerileyerek<br />

kayboldu. Herpes zoster, genellikle eritematöz papül olarak başlar, üç dört günde veziküler ve pustuler<br />

görünüme dönüşür, hemorajik görünüm alabilir, sistemik bulgular genellikle beklenmez. Tanı sıklıkla<br />

klinik olarak konulur. Bir iki hafta içinde düzelmesi beklenir. Sistemik tedavi önceden sağlıklı<br />

çocuklarda genellikle gerekmez. İmmün baskılanmış çocuklarda daha ağır ve yaygın olabilir ve<br />

sistemik antiviral tedavi (asiklovir) gerekebilir.<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl Defteri <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2008; 3: 130.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı<br />

ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90 224 442<br />

87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Herbes Zoster, Zona.<br />

Yeni bir oral sefalosporin; Sefdinir<br />

Sefdinir 3. kuşak oral seforosporin olarak, dünyada 1991 yılından beri kullanımdadır. Ancak<br />

ülkemizde diğer sefalosporinlere göre daha sonra piyasaya verilmiş olan bir sefalosporindir. 125ml/gr<br />

100 ml süspansiyon ve 300 ml/gr kapsül şeklinde bulunmaktadır. Sefdinirin 100 ml’lik bir kutusu<br />

genellikle 5 yaş ve altındaki çocukların 10 günlük tedavileri için genellikle yeterlidir. İlaç<br />

sulandırıldıktan sonra oda ısısında 10 gün kadar stabildir. Bir ölçekte 2.86 gr skroz bulunur. Tadı çilek<br />

tadında genellikle uyumu kolay bir antibiyotik olarak kabul edilir.<br />

Antibiyotik tedavisi gerektiren üst solunum yolu enfeksiyonları (akut otitis media, akut sinüzit, akut<br />

streptokoksik tonsilofarenjit), toplum kaynaklı pnömoniler ve deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarında<br />

kullanım endikasyonu vardır. Sefdinir derivezikül sıvısına orta kulak sıvısına ve tonsil ve akciğer<br />

19


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

dokularına tedavi dozlarında geçer. Sefdinir solunum yolu ve deri enfeksiyonlarının en sık görülen<br />

ajanlarına karşı (Penisilin duyarlı Streptococcus pneumoniae, Haemophilus influenzae, Moraxella<br />

catarrhalis, metisilin duyarlı Staphylococcus aureus a etkilidir). Sefdinir metisilin duyarlı<br />

Staphylococcus aureus a diğer oral sefalosporinlerden daha düşük MIC düzeyi gösterir. Penisilin orta<br />

duyarlı S. pneumoniae etkisi; sefuroksime benzerdir. Bir üçüncü kuşak seforosporin olması itibari ile<br />

diğer üçüncü kuşak oral seforosporinlere (sefiksim, seftitoren gibi) benzer gram negatif aktivite<br />

gösterir. Bu çerçevede sefdinir hafif-orta ve genellikle ayaktan tedavi edilebilecek enfeksiyonların<br />

tedavisinde endikedir.<br />

Sefdinir 6 ay ve üzeri çocuklara verilebilir, çocuk dozu (>6 ay-12 yıl) 14mg/kg/gün, ergen ve<br />

erişkinlerde 600mg/gün olup, 2 doza bölerek ağızdan verilir Günlük maksimum doz 600 mg dır. Grup<br />

A streptokoksik tonsilofarenjitte günde bir veya iki dozda 5 veya 10 gün olarak ta verilebilir. Gıdalarla<br />

birlikte verilebilir. Yüksek yağlı gıdalar emilimi %10’a varan oranlarda azaltabilir. Demir ile<br />

güçlendirilmiş bebek mamaları dahil gıdalar, sefdinir emilimini etkilemez. etkilenmez. Ancak demir<br />

preparatları ile birlikte verilmez, demir sefdinir emilimi %80 e varan kadar oranlarda azaltır.<br />

Alüminyum veya magnezyum içeren anti asitler sefdinir emilimini %40 a kadar azaltabilir. Bu nedenle<br />

antiasit veya demir preparatlarından iki saat önce veya sonra verilir. Biyo yararlanımı süspansiyon<br />

formunda %25, kapsül formunda %16-21 kadardır. Maksimum plazma düzeyine ortalama 2-4.saatte<br />

ulaşır ve yarılanma ömrü 1.7 saat kadardır. %60-70 oranında proteine bağlanır. İdrarla değişmeden<br />

atılır. Sefdinir böbrek yolu ile atılır. Kreatin klirensi


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong> Sağlığı<br />

ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90 224 442<br />

87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar kelimeler: Penisilin, sefalosporin, aminoglikozid, tedavi.<br />

Kreatinin Klirensi hesaplanması hakkında pratik notlar*:<br />

Glomeruler filtrasyon hızı (GFR) veya onun bir fonksiyonu kabul edilebilen kreatinin klirensi (CrCl);<br />

renal yetmezlikte özellikle bazı antibiyotiklerin doz ayarlanmasında çok işimize yarar. CrCl ölçümü,<br />

aslında 24 saatlik idrar toplanmasını gerektirir ama bazen buna fırsat olmayabilir ve 2 saatlik idrarda<br />

da bakılabilir. Hesaplama için aşağıdaki formül kullanılabilir.<br />

İdrar Cr (mg/dl) x İdrar Volum (ml/dk)<br />

CrCl (ml/dk) = --------------------------------------------------------------<br />

Plazma Cr (mg/dl)<br />

Küçük çocuklar için bu ölçüm, çocuğun yüzölçümüne göre düzeltme yapılmadığı takdirde<br />

beklenenden düşük çıkar, bu nedenle aşağıdaki formüle dayanarak yüzölçümüne göre düzeltme<br />

yapılmalıdır. (CrClc; yüz ölçüme göre düzeltilmiş klirens). Düzeltilmiş kreatinin klirensi (CrClc), 3<br />

yaşından sonra erişkin düzeylere ulaşır. Altı ayın altındaki sağlıklı bebeklerde genellikle normalde 40-<br />

60ml/dk/1.73m2 civarındadır.<br />

1.73m2<br />

CrCIc (ml /dk /1.73m2)=CrCI x -------------------------------------<br />

çocuk m2’si<br />

Çocuğun yüzölçümü nomogramlardan saptanabilir veya aşağıdaki formüle göre hesaplanabilir.<br />

4 x ağırlık (kg) + 7<br />

Yüzölçüm (m2) = ---------------------------------------<br />

90 + ağırlık (kg)<br />

<strong>Çocuk</strong>larda düzeltilmiş kreatinin klirensini (CrClc) hesaplamanın aşağıdaki formülde görüldüğü üzere<br />

hızlı ve pratik bir yolu daha vardır; Ancak bu formül genel fikir vermek için kullanılmalıdır, şüphe<br />

olduğunda idrar toplayarak CrClc bakılmalıdır.<br />

L (cm)<br />

CrClc (ml/dk/1.73m2) = k x ----------------------------------------<br />

Plazma Cr (mg/dl)<br />

(CrClc; yüz ölçüme göre düzeltilmiş klirens, L; cm olarak çocuğun boyu, PCr; plazma kreatinin<br />

düzeyi, mg/dl, k; yaş grubuna göre değişen bir sabit).<br />

k sabiti;<br />

Düşük doğum ağırlıklı çocuklarda


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Miadında doğan normal çocuklarda 25 ise öldürme maksimumdur.<br />

Oral veya intravenöz (iv) verilebilir. Oral emilimi iyidir. Kırılmış tabletler bütün içilen tabletlere göre<br />

benzer aktivite gösterir. Biyoyararlanımı yüksek (%96), proteine bağlanma oranı çok yüksek değildir<br />

(%58). Yemeklerden bir saat önce veya 1 saat sonra aç karnına alınır. Süspansiyon formu kullanmadan<br />

önce 10 saniye kadar çalkalanmalıdır ve diğer gıda maddeleri, meyve suları ve benzeri tatlandırıcılarla<br />

karıştırılmamalıdır. Süspansiyon formu hazırlandıktan sonra oda ısısında saklanır (buzdolabında değil)<br />

ve 14 gün içinde kullanılabilir. Gıdalar vorikonazol emilimini azaltabilir. Yüksek yağlı gıdalar ile<br />

birlikte alındığında vorikonazolun emilimi tabletlerde %24, süspansiyonda %37 azalabilir. Greyfurt<br />

suyu ve St John’s wort bitkisi vorikonazol düzeylerini azaltır, bu nedenle birlikte kullanımları<br />

kontrendikedir. Oral emilim sonrası pikserum düzeyleri 0.5 saat (kırılmış tablet) ile 1-2 saat (tablet)<br />

arasında değişir. Tabletlerinde laktoz, süspansiyon formunda sükroz bulunur. Bu nedenle genetik<br />

metabolizma bozukluğu olanlarda dikkat edilmelidir. Dokulara iyi dağılır ve BOS a geçişi (plazma<br />

düzeyinin yaklaşık %50 si kadar) iyidir. Karaciğer yolu ile metabolize edilir ve doygunluk<br />

gösterebilen (saturable; lineer olmayan bir eğri gösterir). Eliminasyon yarı ömrü erişkinlerde genellikle<br />

6 saat (6-9 saat) kadardır, ancak değişkendir ve doz bağlıdır. Bu çerçevede günde 2 defa verilir. İnaktif<br />

metobolik olarak idrarla atılır (idrarla ilacın ancak 1-2 saat infüzyonla verilir, 3ml/kg/ saatlik infuzyon hızı geçilmez. SF, ringer laktat,<br />

dektrozlu solüsyonlar içinde verilebilir. İv uygulamada son konsantrasyon, 0.5-5mg/ml arasında<br />

olmalıdır. Diğer ilaç infüzyonları ile (TPN dahil) aynı kateterden verilmez. Kan ürünleri ile eş zamanlı<br />

verilmesi önerilmez. Kan ve kan ürünleri, TPN, bikarbonat ve yüksek yoğunluklu elektrolit<br />

solüsyonları ile geçimli değildir ve birlikte verilmez. İv solusyon koruyucu içermediğinden,<br />

hazırlandıktan sonra hemen kullanılmalıdır, zorunlu durumlarda 2-8 C de 24 saat stabildir ve bu<br />

şartlarda


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

edilir. Siklosfamid alan hastalarda siklosfosfamid dozunun azaltılması, fenitoin kullanan hastalarda<br />

vorikanozol dozunun bir miktar arttırılması önerilebilir.<br />

Hafif-orta hepatik disfonksiyonda yükleme dozundan sonra idame dozu %50 kadar azaltılabilir. Ağır<br />

hepatit bozuklukta sadece yarar-zarar dengesi gözetilerek verilmelidir ve . toksisite açısından<br />

gözlenmelidir. İv solusyonu, SBECD (sulfobutyl ether beta-cyclodextrin) içerir ve bu taşıyıcı madde<br />

(esas olarak cyclodxtrin) renal yetmezlikte kanda birikir, bu nedenle kreatinin klirensi 50 ml/dk<br />

altındaki hastalarda iv yükleme dozu sonrası oral vorikonazol şeklinde idame edilmesi uygundur.<br />

Ancak düzenli hemodiyaliz alanlarda, idame dozu oral veya intravenöz olabilir.<br />

Vorikonazol özellikle Aspergillus, Scedosporiosis, Fusariosis, Kandidiasis tedavilerinde ve diğer<br />

duyarlı fungal enfeksiyon tedavisinde verilebilir. IDSA klavuzuna (2008) göre febril nötropenide,<br />

Aspergillus enfeksiyonlarının (kan akımı enfeksiyonları, pnömoni, MSS enfeksiyonlarının yanı sıra<br />

preemptif ve ampirik antifungal tedavide) tedavisinde ilk seçenek olarak önerilir. Ciddi ve refrakter<br />

ösefagial kandidiaziste flukonazole alternatif tedavi olarak verilebilir. İv tedavinin yanı sıra oral<br />

seçeneğinin de olması ve ardışık tedavinin güvenle sürdürülebilme seçeneği avantajı sağlar.<br />

<strong>Çocuk</strong>larda klasik öneri yükleme dozu 6ml/kg doz 12 saatte bir birinci gün toplam 2 doz ardından<br />

idame dozu, 4 ml/kg/doz 12 saate bir şeklindedir. Doz erişkin dahil kilodan bağımsız olarak 12 saatte<br />

300-400 mg yi geçmemelidir. <strong>Çocuk</strong>larda vorikonazol dozu erişkinlere göre relatif olarak daha<br />

yüksektir ve ciddi olgularda 12 yaşa kadar olan çocuklarda12 saatte bir 7 mg/kg /doz şeklindedir (>12<br />

yaş çocuklar ve erişkinde 12 saatte bir 4mg/kg/doz).<br />

Uygulama şekilleri; intravenöz kullanımı için toz (200 mg), oral süspansiyon için toz (200 mg/ 5 ml,<br />

70 ml), 50 mg ve 200 mg 14 er tablet şeklinde bulunur. Ülkemizde tablet ve kiv solüsyon formları<br />

vardır*. Tedavi öncesi ve tedavi sırasında hepatik (AST, ALT, bilirubin, alkalen fostataz) ve renal<br />

(üre, kreatinin) fonksiyonlar, elektrolitler (kalsiyum magnezyum, potasyum gibi), görme fonksiyonları<br />

(görme keskinliği görme alanı ve renk algılama) izlenmelidir. Vorikonazol, ülkemizde halen resmi<br />

bütçe uygulama talimatı geri ödeme sisteminde EHU (<strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Uzmanı) onayı<br />

gerektiren ilaçlardandır, parenteral tedavi sadece hastanede yatan hastalara, oral tedavi yatan veya<br />

ayaktan izlenen hastalara uygulanabilir.<br />

Vorikonazolun en önemli yan etkileri arasında; hastaların üçte birine yakın bölümünde görülebilen,<br />

geri dönüşümlü ve doz bağımlı görme bozuklukları (parlaklık, bulanık görme gibi), ayrıca karaciğer<br />

enzimlerinde yükselme, deri reaksiyonları (fotosensitizasyona bağlı olabilir), sayılabilir. Vorikonazol<br />

kullanan çocuklarda güneş ışığı ile veya yapay ışıklarla deri hassasiyeti ve ciddi güneş yanıkları<br />

gelişebilir, bunun için güneş kremi (GKF >15 olması tercih edilir) önerilir.<br />

*: Ülkemizdeki Şubat 2009 preparat ve ortalama fiyatları; Vfend 200mg Fl; 268 TL, 50mg 14 Tb; 277<br />

TL, 200mg 14 Tb; 1030 TL (20 Şubat 2009; 1USD=1.65 TL).<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl defteri <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2009; 1: 36-7.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong><br />

Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90<br />

224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar Kelimeler: Vorikonazol, klinik<br />

MRSA enfeksiyon kontrolü, pratik yaklaşımlar:<br />

Hastaneden kazanılmış metisilin dirençli Staphylococcus aureus (HK-MRSA) MRSA diğer S. aureus<br />

suşlarından ayrılmalıdır, çünkü MRSA için gerekecek özel enfeksiyon kontrol önlemleri diğer<br />

stafilokok suşları için genellikle gerekmez. Keza oksasisiline düşük düzeyde direnç gösteren S. aureus<br />

(borderline direnç) genellikle MRSA nın tipik özelliği olan mec A geni taşımazlar ve genellikle de<br />

özel önlem gerektirmezler. Bazı sistemler; metisilin duyarlı S. aureus u (MSSA) yı, yanlışlıkla MRSA<br />

olarak raporlayabilir. Çoğu MRSA ların aksine bu tip S. aureus suşları antibiyogramda genellikle<br />

klindamisin, gentamisin ve diğer betalaktam dışı antibiyotiklere (siprofloksasin gibi) duyarlı olabilir.<br />

23


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Bu tip suşların bazı ek testlerle (mec A probları, mec A için PCR testi veya oksasilin tuz agar tarama<br />

plakları gibi) test edilmesi uygundur. Ayrıca MRSA suşlarına mümkünse genotip tayini yapılması<br />

uygundur. Tek bir metot her zaman ideal olmayacağı şartlar uygunsa değişik metotlarla birlikte test<br />

etmenin yararlı olacağı akılda tutulmalıdır.<br />

HK-MRSA esas olarak sağlık çalışanı elleriyle bulaşır. Eller MRSA nın yayılmasında en önemli faktör<br />

olarak dikkati çeker. Hastanede MRSA lı hasta saptandığında aşağıdaki önlemlerin alınması gerekir<br />

(Tablo 1) MRSA lı hastalar özel odada tutulmalıdır, şartlar müsait değilse MRSA lı hastalar aynı<br />

odada tutulabilir. Odaya girişte temiz eldiven giyilir ve odadan ayrılırken çıkarılır Odadan ayrılınca<br />

eller yıkanır (antimikrobiyal sabun veya sabunsuz el yıkama). Odaya girerken eğer çevre yüzeylerde<br />

MRSA bulaş riski yüksek ise veya hasta ile yakın temas kurulacak ise veya sekresyonlu materyal veya<br />

yara direnajı varsa önlük giyilir, odadan çıkmadan çıkmadan önce önlük çıkarılır. MRSA lı hastaya<br />

bakan personelin maske giymesi sağlık personelinin nazal MRSA kazanma riskini azaltabilir. MRSA<br />

lı hastanın başka oda veya bölgelere gereksiz transferi kısıtlanmalıdır. Mümkünse tıbbi gereçler<br />

MRSA lı hasta veya hasta grubu için ayrılmalı bu yapılamazsa kullanmadan önce usulüne uygun<br />

temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir. Kolonize veya enfekte hastaları saptayabilmek için aktif<br />

sürveyans yapılmalıdır. Yüksek riskli hastalardan burun deliği ve açık yara sürveyans kültürleri bu<br />

amaçla alınabilir. Daha önce MRSA taşıyıcısı olan bir hastada; tekrar yatışta taşıyıcılığın geçtiği<br />

belirlenene kadar benzer izolasyon yapılması uygundur. Bir çalışmada daha önceden MRSA<br />

kolonizasyonu olan hastalar üç ay ve daha sonra bir süre tekrar yattıklarında yaklaşık %40 nın MRSA<br />

açısından kolonizasyonlarının devam ettiği ve ortalama kolonizasyon kaybolma süresinin 8.5 ay<br />

olduğu saptanmıştır. MRSA ile aynı odada yatan diğer hastalardan da sürbveyans kültürleri<br />

alınmalıdır. Eğer bir serviste farklı odalarda yeni MRSA vakaları saptandıysa servisteki diğer<br />

hastalardan da kültür alınmalı, keza YBÜ de yatan hastalardan keza aynı şekilde kültür<br />

gönderilmelidir. Sürveyans kültürleri; burun deliklerinden veya herhangi bir yara, yara yoksa kasıktan<br />

alınabilir. Hastalar MRSA yı burunları yanı sıra derilerinin değişik bölgelerinde kolonizasyon şeklinde<br />

taşıyabilir. Bu nedenle belli aralıklarla antimikrobiyal sabunlarla bu kolonize hastaların banyo<br />

yapmaları mantıklıdır. Ancak bu uygulamanın MRSA yayılması ve kontrolü üzerine olan etkisi henüz<br />

bilinmemektedir. Serviste veya hastanede yatan hastalarda uygun önlemlere rağmen MRSA yayılımı<br />

devam ederse sağlık çalışanının taşıyıcılık kültürlerinin alınması düşünülmelidir (özellikle birden çok<br />

olguda tek bir MRSA suşu saptandı ise). Burun taşıyıcılık tedavisi verilen olgularda eliminasyonun<br />

gösterilmesi için de kontrol kültürleri alınması önemlidir.<br />

Taşıyıcılık tedavisinde mupirosin pomad uygulanır. Burun deliklerine topikal mupirosin (genellikle<br />

günde 2-3 defa ve 3-5 gün süre ile) uygulanır. Mupirosin verilen olgularda, tedavi sonrası kontrol<br />

kültürle eradikasyon olduğu izlenmelidir. Ancak mupirosin tedavi kompikasyonu olarak mupirosin<br />

dirençli MRSA gelişebileceği akılda tutulmalıdır. Bir çalışmada 9 aylık bir sürede 8 kür mupirosin<br />

kullanan bir hastada mupirosin dirençli MRSA saptanmış ve bu dirençli suş diğer hastalara ve sağlık<br />

personeline de bulaşmıştır.<br />

Toplum kaynaklı MRSA (TK-MRSA) olguları özellikle aile içinde veya kreş gibi yerlerde çocuklar<br />

arasında yayılabilir. Bu konuda alınacak önlemler tablo 2 de sunulmuştur.<br />

Tab lo 1. HK-MRSA da enfeksiyon kontrol önlemleri<br />

• Özel odada (şartlar müsait değilse MRSA lı hastaları aynı odada) tut<br />

• Odaya girişte uygun enfeksiyon kontrol önlemler uygula (temiz eldiven, çevre yüzeylerde MRSA<br />

bulaş riski yüksek ise veya hasta<br />

ile yakın temas kurulacak ise veya sekresyonlu materyal veya yara drenajı varsa önlük, sağlık<br />

personelinin nazal MRSA kazanma<br />

riskini azaltmak için maske)<br />

• Gereksiz transferi kısıtla<br />

• Tıbbi gereçleri MRSA lı hasta veya hasta grubu için ayır (Bu yapılamazsa kullanmadan önce usulüne<br />

uygun temizle ve dezenfekte et)<br />

• Kolonize veya enfekte hastaları saptayabilmek için aktif sürveyans yap<br />

• Daha önce MRSA taşıyıcısı olan hastayı, tekrar yatışta taşıyıcılığın geçtiği belirlenene kadar benzer<br />

izolasyona al<br />

24


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

• MRSA ile aynı odada yatan diğer hastalardan kültür al (Farklı oda yeni MRSA vakaları varsa<br />

servisteki diğer hastalardan da kültür al)<br />

Tab lo 2. TK-MRSA da enfeksiyon kontrol önlemleri<br />

• Tırnakları kısa kes ve temiz tut<br />

• Sık iç çamaşırı ve yastık kılıflarını değiştir<br />

• Elbise ve havluları günlük yıka<br />

• Antimikrobiyal sabun kullan<br />

• Gereken durumlarda burun deliklerine mupirosin uygula<br />

• Yarası olanlarda yaralar temiz kuru bantla kapat (Kapatılamayacak nitelikte yara ise hastayı kreş ve<br />

yakın temas gerektiren spor vs<br />

gibi uygulamalardan yara iyileşinceye kadar geçici olarak uzaklaştır)<br />

Hacımustafaoğlu M, Akıl defteri <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2009; 2: 87-8.<br />

Yazışma Adresi/Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu, Uludağ Üniversitesi, Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong><br />

Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90<br />

224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar Kelimeler: MRSA, enfeksiyon, kontrol, yaklaşım<br />

<strong>Klinik</strong> Örneklerden Hazırlanan Preparatlarda Aspergillus Türlerinin Mikroskobik Görünümü<br />

Balgam fresh incelemesinde (Şekil 1) 45 derecelik açı ile dikromat (dallanma sonrası çaplar, dallanma<br />

öncesi çapla aynı) dallanan septalı hiflerin görülmesi hiyalen küf mantarları (Aspergillus, Fusarium,<br />

Pseudallescheria gibi) için tipiktir.Bu görünüm mayaların oluşturduğu yalancı hiflerden ve<br />

Zygomycetes sınıfı (Mukormikoz etkeni küf mantarları) mantarların oluşturduğu septasız iri hiflerden<br />

farklıdır.Ayrıca Candida ve diğer maya enfeksiyonlarında görülen tomurcuklanan sporlar burada<br />

yoktur.Bol hifin olması, ancak sporların olmaması Candida ve diğer maya enfeksiyonlarından<br />

uzaklaştırır.Hiyalen mantarlar arasında en sık görülen Aspergillus türleri olduğu için, bu görünüm<br />

genellikle aspergillus enfeksiyonu olarak yorumlanır.Ancak gerçek identifikasyon üremeden sonra<br />

yapılmalıdır.Fresh inceleme %10-20’lik KOH ile 10-20 dakika bekledikten sonra yapılır.Bekleme<br />

süresi örneğin yoğunluğuna göre değişir. Çok mukoid örneklerde süre uzatılır (20 dakika gibi), ancak<br />

örnek az yoğunsa süre kısa tutulur. Çok uzun süre beklemek hif yapılarını da bozacağından doğru<br />

değildir. KOH örnekteki fibrin ve diğer mukoid yapıların eritilmesini ve görüntünün daha net olmasını<br />

sağlar. İnceleme küçük kuru büyütme (x100) ve büyük kuru büyütme (x400) ile yapılır.Tüm örnek<br />

hızlı bir şekilde küçük kuru büyütme ile taranır; şüpheli alanlar ince ayrıntıyı görmek için büyük kuru<br />

büyütme ile incelenir. Küf mantarlarının incelenmesinde Gram boyamanın yeri yoktur, Gram boyama<br />

hif yapılarının parçalanmasına yol açar (Bu durum Candida ve diğer maya mantarlarında farklıdır.<br />

Candida ve diğer maya mantarları Gram boyama ile görülebilir ve tanı konulabilir).<br />

Aspergillus türleri doğada yaygın bulunan küf mantarlarıdır.Her türlü besiyerinde, 37oC’da üreme<br />

yeteneği olan mantarlardır.İdentifikasyonda koloni morfolojisi ve mikroskobik morfolojiden<br />

yararlanılır. Aspergillus fumigatus genellikle nefti yeşil, Aspergillus flavus fıstık yeşili, Aspergillus<br />

niger siyah, Aspergillus terreus krem-bej rengi koloniler oluşturur. Kolonilerden laktofenol pamuk<br />

mavisi ile preparat hazırlanır.Klasik ayçiçeği görünümünde dizilim oluşturur (Şekil 2).Bu dizilimin<br />

boyutları, şekli, sporların büyüklüğü ile tanı sağlanır.İleri identifikasyonda ise moleküler yöntemlerden<br />

yaralanılır.<br />

25


<strong>Çocuk</strong> Hekimleri için Akıl Defteri / <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>*<br />

Ener B, Hacımustafaoğlu M, Akıl defteri <strong>Klinik</strong> <strong>İpuçları</strong>, <strong>Çocuk</strong> Enf Derg 2009; 3: 140.<br />

Yazışma Adresi / Correspondence Address: Dr. Mustafa Hacımustafaoğlu Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi <strong>Çocuk</strong><br />

Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, <strong>Çocuk</strong> <strong>Enfeksiyon</strong> Hastalıkları Bilim Dalı 16059 Görükle, Bursa, Türkiye Tel.: +90<br />

224 442 87 29 Faks: +90 224 442 87 49 E-posta: mkemal@uludag.edu.tr<br />

Anahtar Kelimeler: <strong>Klinik</strong>, Örnek, Aspergillus.<br />

26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!