You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
tepegözdergi_Layout 1 05.01.2020 13:06 Page 12
bilim kurgu
12
tepegöz
baba yadigarı hançerini kınından çıkarıp hazıra aldı.
“Sence nerede olabilir bu saatte?” diye sordu Kudret,
diğer Yelkovan’a.
“Hiçbir fikrim yok,” diye sesleneceği anda kitaplıkları
kontrol etmekte olan dedektiften ses geldi:
“Buraya baksanız iyi olur.”
Dedektif Cahit, kitaplardan birinin arasında
bulduğu yazılı kağıdı Gökten’e uzattı. Bu kağıtta
cinayet kurbanı Batuhan Özel’in de adının yer aldığı
birkaç isim bulunmaktaydı.
“Cinayet listesi mi?”
“Muhtemelen,” diye cevapladı dedektif, Gökten’i.
“Ama aradan neredeyse dört ay geçti,” diye
devam etti. “Batuhan Özel cinayetinden sonra herhangi
bir olay yaşanmadı.”
“Cinayetin bu kadar çok yankılanacağını tahmin
edememiş olabilir, bu yüzden de ya diğer
cinayetlerden vaz geçmiş ya da bir süre ortalığın
durulmasını beklemeye karar vermiş olabilir,” diye
fikrini belirtti Gökten.
“Ama peki şimdi nerede?”
“Resmi polislere haber verip bir arama emri
çıkartabilirim,” teklifine iki Yelkovan da şiddetle itiraz
etti.
“Katilin o olduğuna dair elinde geçerli bir delil yok.
Büyü yaparak öğrendik mi diyeceğiz? Hem katil onlarca
polisin önünde gerçek suretine bürünürse neler
olur bir düşünsene!”
Evde daha fazla zaman harcamadan dışarı çıktılar.
Yarın tekrar, bu sefer gündüz gözüyle geleceklerdi.
Ancak hiçbirinin beklemediği bir şey oldu. Belgrad
ormanından geri kalan ağaçların arasından giderlerken
Gökten, bazı sesler duyduğunu belirtti. Arabayı
ormanın iç taraflarına doğru sürdü. On beş dakika
kadar sonra yerleşim yerlerinden iyice uzaklaşmış,
doğanın tam ortasına varmışlardı.
“Ben de hissedebiliyorum,” dedi Kudret. “Burada
garip bir şeyler olduğu çok açık.”
Aracın motorunu durdurdu, aşağı indiler. Tek ışık
kaynakları gökyüzündeki yıldızlar ve hilal şeklindeki
aydı. Üçü de olabildiğince sessiz yürüyor,
etraflarındaki ufacık ses kaynaklarına bile dikkat kesilerek
oluşabilecek tehlikeleri öngörmeye
çabalıyorlardı.
“Bu taraftan,” diye yol gösterdi Gökten. Kamasını
sıkıca tutmuş, gözbebeklerini tamamen siyaha
bulamıştı.
Bir anda koşmaya başlayan Gökten’in peşine
takıldılar. O an Yelkovan, dedektifin gözüne avının
kokusunu alıp onu gafil avlamak için hızını azamiye
çıkarmış bir leopar gibi görünmüştü. Bu sırada Kudret
de kendi silahı olan, üzerinde aynı simgelerin
bulunduğu demir gürzü hazır bulundurmaktaydı.
Bunun üzerine dedektif de tabancasını çıkarıp onlara
katıldı.
İhtiyar bir çam ağacına yakınlaştıklarında Gökten bir
anda durdu ve diğerleriyle göz göze geldi. Ağacın
altındaki manzaraya dikkatlerini çekti. O anda dedektif,
beş yıl önceki Demirkıynak olayını hatırlayınca
bütün vücudunu bir ürperti sardı.
İtbarak, kurbanının göğsünü çoktan yarmış, böbreklerini
çıkarıp yemekle meşguldü ki o anın büyüsüne
kapılan yaratık misafirlerini fark etmekte çok
gecikmişti. Başına inen gürz darbesiyle kendine gelen
yaratık acı bir çığlıkla bütün ormanı yankıladı. Şokun
ardından kendine geldiğinde pençelerini çıkarmış,
düşmanlarıyla göz göze gelmişti. İtbarak’ın hamle
yapmasına fırsat verme niyeti olmayan Gökten,
kamasını yaratığın göğsüne hizalayıp güçlü bir darbe
ile onu iyice sersemletti. Ancak evindeki sarı şişelerin
efsunu yaratığı olduğundan çok daha güçlü kılmıştı.
Kendini geriye atmayı başaran kurt, onlardan bir
sıçrayışta beş adım geri çekildi.
Tabancasını arka arkaya ateşlemesine rağmen bunun
hiçbir faydası olmadığını gören dedektif bu
çabasından vazgeçip Yelkovanların ardına sığınmayı
tercih ettiğinde iki Yelkovan da yaratığın üzerine doğru
koşuyorlardı.
“Bizden kurtulamayacağını biliyorsun,” diye haykırdı
Gökten. “Teslim ol ve canını bağışlayalım!”
“İki Yelkovan’a karşı hiçbir şansın yok!” diye uyarmaya
devam etti Kudret. Ancak yaratık onları dinleyecek
gibi değildi.
“Bunu neden yaptığımı bilmiyorsunuz,” diye haykırdı
itbarak. Sesi normal bir insandan çok kurda benziyordu.
“Anlaşmayı ihlal etme nedenimi bilmiyorsunuz!”
“Can almanın bahanesi olamaz,” diye haykırarak
yaratığa tekrar hücum eden Gökten, kamasını kurdun
az önce yaraladığı göğsüne hedeflemişti. Bu sefer,
açtığı yarayı derinleştirmeyi başarmıştı ki hemen
ardından yaratığın göğsüne inen gürz darbesi onu
iyice sersemletmiş, yere yığılmasına neden olmuştu.
itbarak artık mücadele edemeyecek haldeydi.
“İtügen Ana şahidimdir ki ben doğanın bir parçasıyım!
Yine o şahidimdir ki insanlar beni yuvamdan etti! Ben
yalnızca evini koruyan bir kurdum!”
Bu defa itbarakın sesi daha cılızdı. İki Yelkovan
yaratığın başucuna çöktüler, az evvelki öfkelerinden
geriye bir şey kalmamış gibiydi. Sanki kurtadamı haklı
bulmuşlardı.
“Yine de bu, intikamını haklı çıkarmaz. İntikam adalet
değildir,” dedi Gökten ve usulca ardını dönüp dedektifin
yanından geçip uzaklaştı. Kudret de kurtla bir
şeyler konuştuktan sonra:
“Tanrı ruhunu uçmağa kabul etsin,” deyip Gökten’in
peşine takıldı.
SON