SADAP E-DERGİ SAYI 1 HAZİRAN 2020
Serbest Avukatlar Dayanışma Platformu Dergisinin İlk Sayısıdır
Serbest Avukatlar Dayanışma Platformu Dergisinin İlk Sayısıdır
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Doğu ve Güney Avrupa’ya doğru ilerlendiğinde
kadınların yaşadığı şiddetin ekonomik ve
demokratik gelişme düzeyiyle ilişkisi daha
da belirginleşmektedir. Avrupa Güvenlik ve
İşbirliği Teşkilatının 2019 Yılı Mart ayı içerisinde
yayımladığı rapora göre; Arnavutluk, Bosna
Hersek, Kosova, Karadağ, Kuzey Makedonya,
Sırbistan, Moldova ve Ukrayna’da yaşayan
kadınların yüzde 70’i hayatında bir tür şiddet
yaşamış, yüzde 45’i cinsel tacize, yüzde 23’ü
tanıdığı yüzde 18’i tanımadığı erkeklerin cinsel
şiddetine maruz kalmış bulunmaktadır.
ABD’de 25 yıl önce yürürlüğe giren ve 2019
Yılında kapsamı genişletilerek revize edilen
Kadına Yönelik Şiddet Kanunu’nun 1993-
2010 arasında şiddet oranında yüzde 63
düşüş yarattığı ifade edilmiş olsa da bu verilere
karşı ciddi itirazlar da bulunmaktadır. 1995
ile 2010 arasında yapılan bir araştırmaya göre
vakaların yüzde 61’i yazılı raporlara bir şekilde
yansımamakta veya eksik rapor edilmektedir.
Latin Amerika’nın 23 Ülkesi’nde gerçekleşen
kadın cinayetlerinin yarısı Brezilya’da kayıt altına
alınmıştır. Irkçılığın, kadın düşmanlığının
güçlendiği Ülke’nin 2018 yılı şiddet vakası
bin 206 olmakla birlikte 2018 ve 2019 yıllarında
yargıya yansıyan 1 milyon 200 bin ev
içi şiddet davası bulurken 200 milyon nüfuslu
Ülkede sadece 74 sığınma evi bulmaktadır.
Son yıllarda iç savaşın devam ettiği Ülke olan
Yemen, 2006 yılından bu yana Cinsiyet Uçurumu
Raporunda son sıralarda yer almaktadır.
Ülke’de kadın sünneti devam eden bir uygulamadır.
Ayrıca Rapor’da kadınların erkeklerin
izni olmadan tıbbi müdahale alamadığı
sorununun da devam ettiği belirtilmektedir.
Nijerya’da ise kadınlar köleleştirilmeye
devam edilmektedir.
Ayrıca Dünya Ekonomik Forumu 2020 yılı
Cinsiyet Eşitliği Raporunu 2019 yılı, yıl sonunda
yayınladı. Rapor’da yer alan verilere göre;
153 Ülkenin cinsiyet eşitliğine göre sıralamaya
tabi tutulduğu listenin ilk sıralarında
İzlanda, Norveç, Finlandiya ve İsveç
yer almaktayken sıralamada Türkiye 130.
sırada bulunuyor. Cinsiyet eşitliği listesi
hazırlanırken, kadınların ekonomiye katılımı, fırsat eşitliği, eğitim imkanları,
sağlık ve kadının siyasi güçlendirilmesi gibi kriterler değerlendiriliyor.
Rapora göre kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması için en az 100
yıl, erkeklerle eşit ücrete sahip olması için ise 257 yıl geçmesi gerekiyor.
Kadına Şiddetin Ülkemizdeki Toplum Yapısına Göre Değerlendirilmesi
Gelişen ülkelerden biri olan Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliği
önemli ve çözülmesi oldukça güç sorunlardan birisidir. Türkiye
olarak kadına şiddet vakaları, kadın hakları yönünde yapılan
düzenlemelere rağmen önemli düzeyde artış göstermektedir.
Peki, şiddet uygulamanın sebepleri nelerdir, bu bir hastalık mıdır?
Bir şekilde üstünlük sağlamak veya menfaat doğrultusunda
yapılan bir hareket midir? Bütün sorulara çeşitli
araştırmalar neticesinde ne yazık ki “evet” diyebilecek konumdayız.
Dünya Sağlık Örgütü bu tanımı üzücü bir şekilde hastalık olarak görmüştür.
Ülkemizde kadına yönelik şiddetin yaygınlığını belirleme amacı taşıyan
çok sayıda araştırma olmasına rağmen, toplanan verilerin güvenilir
olmasına yönelik kimi sorunlar nedeniyle aile içi şiddete ilişkin istatistiklere
dikkatle yaklaşılması gerekmektedir (Okan İbiloğlu, 2012).
Ülkemizde kadınların bir kısmı özel ve aile içi olduğunu düşündüğü bu
bilgileri paylaşma konusunda isteksiz olabilmektedir (Kocacik ve Dogan,
2006). Ayrıca Kadınların birçoğu karşılaştıkları şiddetin haklı gerekçesi olduğunu
düşünmekte, bunu bir insan hakları ihlali olarak görmemektedir.
Belki de belirleme açısından aile içine yani çekirdeğe inmemiz gerekmekte.
Tüm sorunların çocukta başlayan aile içi durumlarda temellerinin atıldığı
yapılan birçok araştırmada ortaya çıkmaktadır. Zamanla aile içinde yaşanan,
görülen durumlar zihne yerleşmekte artık zamanı geldiğinde birer yetişkin
olununca etkisi devam eden şiddet görüntüleri artık kişi veya kişilerin ellerinde
beyninde uygulanabilir bir kaçış noktası olarak görünmektedir. Bu süreçte
şiddetin uygulanması, uygulayan için haz ve keyif verebildiği için gerçekleştiren
kişi, bütün sorunları bu şekilde kolayca aşabileceğine inanmakta ve
bu durumda şiddet görenin ölümüne neden olmaya kadar gidebilmektedir.
Şiddetin analiz edilerek sınıflandırılmasının yapılması için önemli olan kıstaslardan
eğitim, gelir düzeyi gibi aile içi şiddetle tutarlı ilişki gösteren değişkenleri
yorumlarken temkinli olmak gerekmektedir. Bu değişkenler tek başlarına
aile içi şiddete sebep olmamakta veya kadını şiddetten korumamaktayken,
kontrol kaybını kolaylaştırarak veya zorlaştırarak var olan eğilimlerin ortaya
çıkmasında etkili olmaktadırlar (Yıldırım Güneri, 1996). Ayrıca eğitim şiddete
karşı koruyucu bir faktör olsa da lise üstü eğitime sahip kadınlar arasında
her beş kadından birinin şiddet görmesi azımsanamayacak bir orandır.
Bu olaylar Türkiye de kıskançlık, erkek egemenliği ve ataerkil bir toplum olmamız,
erkeğin baskın rol üzerinde durması daha da yüksek oranlara ulaşmakta,
kadının kendi seviyesinde olmadığına inanması bu oranları artırmakta
ve çeşitli yayın kuruluşlarında, haber bültenlerinde bunları görme
16 | SADAP E-DERGİ