You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Mesele
Temmuz
2020 Sayı: 3
1
Mesele
uᴉzuɐℲ
Ġçindekiler
Art arda geliyor meseleler.
Ayasofya açıldı. Bir 15
Temmuz daha geçti geçiyor
unutmamaya çalıĢtığımız acı
hatıraların unutulduğunu
görünce yüreğimiz kanıyor.
Ayasofya açıldı ve büyük
beklentilerimiz baĢ gösterdi.
Ġdeallerimiz yaralarımıza
basıldıkça kanayan
yaralarımız duygu seline
kapılıyor.
Hayatımızda gördüğümüz
belki de en güzel kötü yılı
yaĢıyoruz.
Mesele Fanzin‟den selam ve
dua ile…
O‟nu Oku …………………… 3
Ebabil ve Çığlık …………….4
Babam ve Soğuk Hava
Depoları ……………………… 6
Anı/Yorum 15 Temmuz .. 9
Moda…………………………. 12
Yeniden …………………….. 13
Kum Tanesi …................ 16
Genel Yayın Yönetmeni Ve Ġmtiyaz Sahibi: M. Sadık Köroğlu
Tasarım: M. Sadık Köroğlu 2 , Bilal Emin Özdemir
Yazı ĠĢleri: Gürali Kamalak, Ġbrahim Safa AktaĢ , Ahmet Hakan Erbay
Dağıtım Sorumlusu, Lojistik ve ĠletiĢim: Ömer Erkam Çakmak / M. Sadık KÖROĞLU
ĠletiĢim : fanzinmesele@gmail.com |instagram/meselefanzin|twitter/FanzinMesele
Osman Cemal
Kızılaslan
O‟nu Oku
Gönlüm bu hayattan yorulmuş
gibi ,
Doluyor ruhuma bir derin
korku .
Yataklara düşmüş ihtiyar gibi ,
İstiyor gözlerim sonsuz bir
uyku .
Akılda ne varsa durmaz yerinde
Yükseldikçe batar kalır derinde
Bir teselliye muhtaç bu
bedende
Hissetmedim ben en ufak bir
tutku .
Kainat denilen koca bilmece ,
O'nu aramaktayım ben
günlerce ,
Şu ibret dolu dünyayı sadece ,
Yaratan rabbinin adıyla oku !..
3
Ebrar Yaşaryıldız
Ebabil ve Çığlık
Bir sonbahar sabahında
gökyüzünde zerafetiyle kanat
çırpan ebabiller gibiydi ruhuma
işleyen o huzur. Bir o yana, bir
bu yana kanat çırpıyordu.
Bilirdim
ruhumun
derinliklerinde hep bir ebabilin
olduğunu. Şimdi kanatlanmış,
huzurlu bir şekilde kanat
çırpıyordu. Ama bir gariplik
vardı, gidiyordu sanki
ruhumdaki o güzel ebabil.
Nereye gidiyordu, daha yeni
gelmemiş miydi? Huzurumu
alıp nereye gidersin ey ebabil?
İçimde, derinlerde bir hüzün
vardı sanki. Belki, belki o
hüznün çaresini bulmaya
gidiyordu. Neydi ki o hüzün?
İçimdeki hüzün, ağlıyordu
sanki.. çığlık çığlığa hemde.
seni bu kadar üzen neydi? Bir
yerlerden hatırlar gibiyim bu
çığlıkları, sanki uzaktan bir
yerlerdendi bu çığlıklar. Sanki
Suriye'nindi, sanki Filistin'indi,
sanki Nijerya'nındı.. uzak, ama
çok yakın. İçimde, çok
derinlerdeydi. Çok uzak ve çok
yakındı. Gidiyordu ebabil. O
gözlerindeki ışık, umutla
doluydu. Bir yerlerden tanıdıktı
bu umut dolu bakışlar. Sanki
Kabe'yi temizlerken ki umutla
doluydu bakışları. Ebrehe ve
ordusunu mübarek Kabe'den
temizlerken bu bakışlara sahipti
bir tek. Ve birde şimdi. Bu
umut neydi ki o zaman?
Suriye'nin, Filistin'in,
Nijerya'nın çığlıklarını
dindirmek için miydi? İyide
bunu neden yapıyordu ki?
İnsanlar varken, bizler
buradayken niye bu kadar
canhıraş bir uğraşın içindeydi?
Niye bu kadar umutla kanat
çırpıyordu ruhumda? Kimse bu
olanların farkında değil miydi
gerçekten? Hiçbir insan o
ebabil gibi neden çığlıkları
dindirme umuduyla kanat
çırpmıyordu? Bu devrin
ebabilleri bizler değil miydik?
Hani bizler gül kokulu
Peygamberin ümmetiydik?
Niye bu sessizlik? Niye bu öne
eğik boyunlar? Biz varken,
4
Peygamberin ümmeti varken
neden ebabiller bu derdin
içindeydi. Suriye, Filistin,
Nijerya.. onlar bizim kardeşimiz
değil miydi? Hani bizler birer
vücuttuk. Hani bir yerimize bir
şey olunca diğer uzuvlar da
rahatsız olurdu. Şimdi? Şimdi
yüreğimiz kan ağlıyorken neden
bu
suskunluk? Bizler değil de neden
ebabiller? Belki.. belki de artık
bizim o çığlıkları işittiğimizi
düşünmedikleri için gelmişlerdir.
Nereden düşünebilirlerdi ki
bizim çığlıkları duymazdan gelebileceğimizi? Bizim sessizliğimizi neden
ebabiller bozuyor? Biz bu ümmetin ebabilleri değil miydik zaten?
Öyleydik. Ama çok çok öncedendi. Şimdi kimin umrunda yürek
ağlamış can parçalanmış. Kimin umrunda? Zaten herkes kendi
hesabını ödemeyecek mi? Ben yapmasam da olur demiyor mu herkes?
Elimizden ne gelir demiyor muyuz? Hepimizin dilinde aynı cümleler.
Ama bir gün gelecek, biz de aynı çığlıkları atarken, diğerleri de bize
aynı cümleleri kuracak. O zaman demeyecek miyiz hani ebabiller, hani
insanlar? Hani biz bir vücuttuk? Nerede diğerleri? Ama her şey boş.
Zaman dolacak ve biz kurtarılmayı beklerken, ruhumuzda zerafetiyle
kanat çırpan ebabiller çoktan uçup gitmiş olacak. Ve o zaman
anlayacağız ki ebabiller, temiz ruhlardaki huzura doğru kanat
çırpmışlar. Çok uzaklara, Suriye, Filistin, Nijerya'ya...
5
Mustafa Sadık
Köroğlu
Babam ve Soğuk Hava Deposu
Bazı konularda felsefi düşünmek olanaksızdır. Mesela fedakarlık etmek
hususu en uzak yerindedir felsefenin. Verirsin karşılıksız beklediğin tek
şey Allah rızası olduğu zaman ne felsefe konuşur ne başka bir ilim.
Kalpler konuşmaya başladığı zaman bir 15 Temmuz bertaraf edilmiş
oluyor hepimizin şahit olduğu gibi yahut bazılarımızın şehitliğine şahit
olunduğu gibi…
O gece için dramatik herhangi bir yazı kaleme alınmasına sonuna kadar
karşıyım. Bu milletin göstermiş olduğu müthiş gayretin acındırılmasına
sonuna kadar karşıyım. Sadece bir anıyı anlatacağım. Babam ile alakalı
başlıktan anlaşıldığı gibi.
O gece babam çıkıp gitti daha darbenin ilk saatleri. Evden hışımla çıktı
biz de televizyonun başına çakılıp kaldık. Darbenin ne olduğunu ben
biliyordum –babam 28 şubat mağduru, darbelerden çok çektik
anlayacağınız- söylenenlerin aksine. Babam imamdı ve ilk ezan sesi
yükseldi semalarda babamın sesiyle, bu olay benim hayatımda
gururlandığım çokça andan biridir.
Babam ezan okuduktan sonra kent meydanında insanları çağırmak için
canhıraş çalışmaya koyulmuş zaten bana da her zaman söyler “bir türlü
içim ısınmıyor şu hoca müsveddesine” diye. Derken 15 temmuz gecesi
bitti. Babam yorgun argın eve geldi sabah zaten çok uyuduğu da
söylenemezdi o gün sabah yeniden çıktı sokaklara bu sefer yanında
bende vardım.
Meydanlarda toplanmıştı insanlar etrafta şanlı bayrağımız her kesimden
insan oradaydı gördüm. Sevdiğimiz sevmediğimiz bütün insanlar.
Darbe engellendi herkes biliyor asıl mevzuu ondan sonra başladı.
6
7
Paralel Devlet Yapılanmasının belgeleri ele geçirilmiş. O belgeler
arasında darbe yapıldıktan sonra kimin hangi göreve geleceği kime
hangi ceza verileceği veya nereye gönderileceği gibi bilgiler yer
alıyormuş.
Ben babamdan bunları dinlerken içim gidiyordu. Derken bu listelerin
başındaki isim biricik babacığım “Hüseyin Köroğlu” sevk edileceği yer
“Merzifon Soğuk Hava Deposu” babamın bu listede başı çekmesi beni
çok mutlu etti açıkçası. Babamda çok mutluydu bu olaya hatta bahsi
geçtikçe hala gülerek “Kokmasın diye göndereceklermiş galiba”
esprisini yapıyor.
Darbe olamadı elhamdülillah babamda hala kokmaya devam ediyor
hem de nasıl. Bu aziz millete 15 Temmuzlar yaşattıranların zakkum
bahçelerinde irin koklayarak yaşayacakları günü özlem ve hasretle
bekliyorum, Allah‟ın adaletine sığınıyorum. Lakin kendimize,
evlatlarımıza, ümmete bu kadar zulmeden bize Allah‟ın vereceği
cezadan bütün zerrelerimle korkuyor ve yine onun şaşmayan terazisine
sarılıyorum.
Bu milletin 15 Temmuzları eksik olmaz, olmamalı. Bütün dünya
saldırırken kazandık demek başka bir hava katıyor insana. Zaten
geldikleri gibi gitmezler mi, gitmeye mahkûm değiller mi? Gidecekler
hem de öyle bir gidecekler ki Akşam çayını Kudüs‟te içeceğiz.
8
Ömer Erkam
Çakmak
Anı/Yorum 15 Temmuz
Ailemle yine o güzel İstanbul gecelerinden birindeydik.
Çengelköy‟de oturup o güzel tavşan kanı çaylarımızın tadını
çıkarmış eve dönüyorduk. Bir anda yanımızdan bir jandarma
arabası geçti. Bir anlam veremeden yolumuza devam ettik. Eve
vardığımızda arkadaşlarım o güzel gecenin keyfini içecek ve
atıştırmalıklarla çıkartırken bir arkadaşımın babası yanımıza
geldi çok telaşlıydı ve ağzından şu sözcükler döküldü "Çocuklar
herkes eve darbe girişimi var" O an durup bir düşündüm ve
dedemin anneannemin anlattığı o acılı darbeler aklıma geldi.
Elektrik, su olmadığı sokağa çıkma yasağının olduğu insanlara
işkence edildiği o günler. Hızla eve çıktım, bizimkiler eve yeni
giriyordu bir gazeteci edasıyla söyledim "darbe girişimi varmış".
Annemle babam şaşırdı sonra hemen eve girip hızla haber
kanallarını açtık ve Cumhur Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan
bir duyuru yapıyordu “herkes sokaklara”…
9
O an babama baktım
babam herkes gibi gözünü
karartıp kalbinin sesini
dinledi. Abdest aldı ve
dışarı çıktı sokaklar
dolmuştu zaten bir karınca
kolonisi gibi kaplamıştı
insanlar İstanbul‟u.
Darbecilere karşı silahımız
imandı ve Allah‟ın izni ile o
gece bu vatanı vermedik o
hainlere. O gün dün gibi
aklımda babama bir şey
olacak diye korkudan tüm
gece uyumamıştım. O
akşam herkes Türk
milletinin darbelere nasıl
göğüs geldiğini görmüştü.
O günlerden bu günlere
geldik. O gün üzerinden
tam dört yıl geçti ama o
günü hala hatırlıyoruz
çünkü o gün tarih yazılmıştı
bir toplum tarafından darbe
savuşturulmuştu.
Bazılarının yakınları
ölmüştü ama onlar
herkesten daha mutluydu
çünkü şehitlik gibi yüksek
bir mertebeye ulaşmışlardı.
O günün bizde çok kaybı
olmuştu
ama
kazandırdıkları çok fazlaydı
biz her zamankinden daha
fazla kilitlenmiştik
birbirimize, o gün anladılar
ki bu millete bir daha kolay
kolay darbe yapılamayacak,
müdahale edilemeyecek.
Bende o gün dünyadaki en
güçlü silah tank, tüfek, kılıç
değil iman ve irade gücü
olduğunu anladım. O
günden bu güne her 15
Temmuz gecesi bunu
düşünürüm.
Allah unutturmasın.
10
Zeynep Serra Uç
11
Zelimhan
Moda
Şu hayatta;
Hırsız kenar mahalle kızlarına verilen değer
Şu hain dünyanın sokaklarına verilseymiş eğer
Dikiş makinesi kadar bozuk kanatlarında
Köpekler değil de insanlar dolaşırmış meğer
Beden zindanı olmuş ruhun
Kalbinin kenarına iliştirdiği bu görklü sütun
Yerleştirilseymiş dünya meydanına
Modanın kirli sokaklarında
Anlarmışız hayvanlar gezermiş meğer.
12
Abdullah
Müftüoğlu
Yeniden
Elinde kalan son kağıtları
da yakarken, alevin sıcaklığı
yüzünün sağ tarafını
kızartmıştı. Güneş dağlar
ardında kısa bir yolculuğa
çıkmış, geride bıraktığı toz
pembelik Ayasofya
Camii‟nden yükselen
ezanla harmanlanarak
mistik bir hava yaratmış ;
kalbini
huzurla
doldurmuştu.
Yakılacak kağıt, kırılacak
kart kalmadıktan sonra
salona geçti, odanın
ortasında dizlerinin üzerine
çöktü; cebinden kağıt ve
kalem çıkardı.
„‟Allah‟ım, ben sizin Haluk
adlı kulunuzum. Bir tevbe
nasıl edilir onu bile
bilmiyorum ancak bildiğim
tek şey sizden af dilemem
gerektiği. Bunca yıllık
hayatımı hiçbir zaman
doğru bir şekilde
yaşamadım, bana
bahşettiğiniz nefesi israf
ettim. Aslına bakarsanız
şuan sizinle konuşmak
yerine yazı yazmamın da
tek nedeni utancım.
Yaptığım bütün hataları
geride bırakmamın tek
yolunun işlediğim
günahları bana hatırlatacak
her şeyi hayatımdan
çıkarıp, yeni bir kimliğe
bürünmek olduğunu
düşünüyorum. Bu semtler,
mahalleler, sokaklar,
kaldırımlar ve bu şehir…
Her şeyi unutup, bir çocuk
gibi yeniden doğmak
istiyorum. Aklanmak ve
arlanmak… Sizden özür
diliyorum.‟‟
Cebindeki bilet ve
omuzlarında ha düştü ha
düşecek şekilde duran
montuyla evden ayrıldı ve
tren garına doğru hızla ve
utanç içinde koşmaya
başladı.
İstasyona vardığında trenin
her lokomotifinin bir
13
ötekini yavaş ama bir düzen içinde takip ettiğini gördü.
Olduğu yerde kısa bir süre nefeslenip tekrar koşmaya başladı,
treni yakaladı ve son kuvvetiyle kendini içeri çekmeyi başardı.
Kompartıman numaralarına bakarak ilerledi, kendisine tahsis
edilmiş olan bölümü buldu ve yerine oturdu.
Yüreğinde bir ferahlık, dudaklarında bir tebessüm ve
gözlerinde simsiyah bir gökyüzü vardı.
„‟Hoşça kal Haluk‟‟ dedi. Ve tekrar mırıldandı :
„‟Hoşça kal adi şehir. Hoşça kal‟‟
14
Bir dert adamı daha
ayrılıyor masadan…
Bir dava adamı daha
kavuĢuyor Leylasına…
15
ġamil
Kum Tanesi
Hissizim bu günlerde
Kafam kumlara gömülmüş
Beynimin çarkları durmuş
Ufukta yok tek bir kara
parçası
Esmiyor rüzgâr
Hey kaptan!
Diriltiver şu heyecanımı
Karıncalanıyor zihnim
Gittikçe
bedenim
yaşlanıyor
Ölüm saatleri saniye saniye
yaklaşıyor
Sessiz bir gecede
İliklerime kadar
hissediyorum ölümü
Bir rüzgâr esse şu ufuktan
Yalasa yanaklarımı
Ve bir vuruşunda diriltse
heyecanımı
Saatin tik taklarıyla baş başa
kalıyorum
Dört duvar arasında
16
Ben
Ambulans
selamlaşırım
çakarlarıyla
Her gece
Her gece
Farlar vuran duvarlarımla
bakışırım
Hayat akar gözlerimden
Kum taneleri misali…
Üzülmem ama hiç
Çünkü bilirim ben
Son kum tanesi
düştüğünde
Son zerre kavuştuğunda
Ters çevirebilirim kum
saatini
Zerreler aksın yine
sonsuzluğa
17
İşte ben o zerreler gibi
Heyecan isterim
Akmak isterim hayatın
içine
Yahut dalmak isterim ıssız
deniz diplerine
Çöllerde sahrada örneğin
Susuz kalmak isterim
Çünkü bilirim ben
Bir kum tanesi olduğumu
Nasıl olsa bir gün tersine
döner zamanım
O yüzden her gece
Ambulanslarla
selamlaşmak
Duvarlarla
isterim…
bakışmak
18
Kaptan!
Ne ambulanslar kalkıyor
limanımdan
Ne duvarlarım kaldı
Molozlarını topluyorum
şimdi yüreğimde
Gitgide hissizleşiyorum
Kalemime mi vurdu ne
Yazamıyorum
İçmişim ilhamı sanki iki
günde
Hey kaptan
Ben artık geceleri bile
hissetmiyorum…
19
Evet gençler…
Ayasofya açıldı…
Hem de öyle bir açıldı ki kaybedilen bütün
manalar, zincire vurulmuĢ masumlar gibi
içinden fırladı!
Bu millete iyilik edenlerin ve kötülük
edenlerin dosyaları onun içinden bulundu!
20