You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Opr. Dr. Fatma YAZICI | Başhekim
ÖZEL MERCAN HASTANESİ
Değerli Okuyucularımız,
Covid-19 pandemisi ile dünyada
sessiz, kısıtlı ve içe dönük bir süreci
hep birlikte yaşadık. Sağlığımızı
tehdit eden bir virüsün tüm dünyada
yol açtığı etkenleri birlikte hissettik.
Sosyal yaşamımızı değiştirdik, hayatımızı
yeniden şekillendirdik.
Pandemi hepimizde derin izler bıraktı
ama belki de tek fayda olarak
sağlığımıza yönelik farkındalığımızı
arttırdı. Sağlıklı bir yaşam, her
bireyin ve her toplumun vazgeçilmez
bir hakkıdır. En basit kurallara dahi
dikkat etmenin, sağlıklı bir yaşam
için ne kadar önemli olduğunu fark
ettik. “Her şeyin başı sağlık” demenin
değerini gerçeklerimizle birlikte
gördük, yaşadık, öğrendik.
Hepimizin bildiği kurallara uymak,
sağlıklı beslenmek, spor yapmak,
rutin testlerimizin yanı sıra checkup
ile vücudumuzdaki olası riskleri
tespit etmek, kendimizi koruyucu
kişisel alışkanlarımızı oluşturmalıdır.
Erken teşhis, hayatımızın geri kalan
kısmında sağlık sorunlarımızı en aza
indirmeye, yaşam kalitemizi korumaya
yardımcı olacaktır. Çağımızın
hastalığı kanser başta olmak üzere
tüm hastalıklarda teşhisin erken
konulması sağlığımız için önem
taşımaktadır. Teşhiste geç kalınması,
hastalıkların ilerlemesine ve tedavi
sürecinin zorlaşmasına neden olmaktadır.
Erken teşhisin hayat kurtardığını
unutmamalıyız.
Pandemi ile birlikte rahatımız ve
konforlu yaşam olanaklarına artan
ihtiyacımız, beraberinde bir takım
sağlık sorunlarına da sinsi bir ilerleyişle
zemin hazırladı. Gözlemlerimiz, bu
sürecin olumsuz etkilerinden en önemlilerinden
birisinin obezite olduğunu
ortaya koymaktadır. Hareketsizlik
ve sağlıksız beslenme, obezitenin iki
önemli kaldıracını oluşturmaktadır.
Obezite vücudun tüm organlarına etki
eden ciddi bir sağlık sorunu olmasının
yanı sıra sosyal ve ruhsal travmalara
da neden olmaktadır. Obezitenin
sağlıklı beslenme ile başlayan, ilaç ve
cerrahi operasyon seçenekleri de eklenen
tedavisiyle ilgili merak ettiğiniz
tüm sorulara uzman hekimlerimizin
görüşleriyle yanıt bulabilirsiniz.
Yaz mevsiminin sıcaklığı, enerjimizi
arttırıyor. Doğanın canlılığı, açık
alanlara davetiye çıkarıyor. Peki yaz
mevsimine hazır mıyız?
Bahar alerjisinin etkilerini arttırdığı
bu günlerde dikkat edilmesi
gerekenleri de sizler için derledik.
Güneş ışınlarının olumsuz etkilerinden
korunmanın yollarını da dergimizde
bulabilirsiniz.
Yaz mevsimi aynı zamanda estetik
kaygıları ve dış görünüme özeni
artırıyor. Hastanemizde medikal
estetik ekibimizin son teknolojiye
sahip donanımlarla gerçekleştirdiği
uygulamalarla, yenilenmiş bir cilt ve
hayalinizdeki görünüme kavuşabilir,
hazzını yaşayabilirsiniz.
Rinoplasti (Burun estetiği) ile yüzünüzde
tebessümü arttırabilirsiniz.
Tuzla’da 25 yıldır sağlık hizmeti
sunuyoruz. Sağlık ihtiyacınızı
karşılamak için alanında uzman
hekimlerimiz, size misafir rahatlığını
yaşatan sağlık personelimiz ile teknolojinin
tüm imkanlarından yararlanarak
7/24 hizmet veriyoruz. Bize
duyduğunuz güven ve memnuniyetinizi,
kaliteli hizmeti uygun fiyata
sunarak sürdürüyoruz.
Sağlıkla Kalın.
1
Polikliniklerimiz
Genel Cerrahi
Ortopedi
Kulak Burun Boğaz
Göz Hastalıkları
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Dahiliye (İç Hastalıkları)
Göğüs Hastalıkları
Çocuk Hastalıkları
Kardiyoloji
Nöroloji
Cildiye
Cildiye Uygulamaları
Psikiyatri
Klinik Psikolog
Ağız ve Di̇ş Sağlığı
Diyetisyen
Radyoloji
Laboratuvar
Anestezi
Acil Servis
Medikal Estetik ve Güzellik Merkezi
Hizmetlerimiz
Laboratuvar
Röntgen
Tomografi
Mamografi
Radyoloji̇ Tetki̇kleri
Ultrason- Renkli Dopler
Kalp Elektrosu EKG
Efor Testi
EEG-EMG
Gastroskopi̇
Kolonoskopi̇
Sünnet
Check-Up
Solunum Testi (SFT)
İşitme Testi
Bebek İşitme Testi
Ozon Tedavisi
Lazer Epilasyon
PRP Tedavisi
Sağlık Raporu
Ehliyet Raporu
Evlilik Raporu
İşe Giriş Raporu
İlaç Raporu
444 0 704 444 0 704
Röportaj
BURUN ESTETiĞi
RiNOPLASTi
Özel Mercan Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Mehmet Ateş, ülkemizde
de estetik alanında ilk sıralarda yer alan Rinoplasti (Burun Estetiği) için “Burnumuzun
yüzümüzün tam orta hattında olması nedeniyle cerrahide hata payı çok düşüktür”
değerlendirmesiyle operasyondaki tecrübe ve başarının önemini vurguladı.
Özel Mercan Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı
Opr. Dr. Mehmet Ateş, Rinoplasti operasyonunda hastadoktor
iletişiminin en önemli adım olduğunu, burnun
uygulamadan sonraki ilk yılın sonunda son şeklini aldığını
söyledi.
Sayın Ateş, Rinoplasti Nedir? Rinoplasti Hazırlık
Süreci Nasıl Yapılmalıdır?
Rinoplasti dünyada en çok yapılan üçüncü sıradaki
estetik ameliyattır. Bizim ülkemizde ise 2. sırada olan
rinoplasti, son zamanlarda 1. sıraya yerleşmek üzeredir.
Burnumuzun yüzümüzün tam orta hattında olması
nedeniyle cerrahide hata payı çok düşüktür. Bu yüzden
rinoplastinin tecrübeli ellerde yapılması gerekmektedir.
Rinoplastideki en büyük başarı hastanın isteklerinin karşılanmasıdır.
Ameliyat öncesinde iyi bir iletişim kurulması,
hastanın beklentilerinin öğrenilmesi, doktorun yapabileceklerini
hastaya anlatması ve karşılıklı olarak orta yolun
bulunması gerekmektedir. Ameliyat sonucu çok iyi olsa
da hastanın beklentileri karşılanmadığı takdirde başarılı
olmuş sayılmamaktadır. Bu operasyonun yapılabilmesi
için bazı koşullar bulunmaktadır. Kadınlarda 16 olan yaş
sınırı, erkeklerde burnun gelişimi daha geç tamamlandığından
17-18 yaşına kadar uzamaktadır. Tabii ki fiziksel
yaşın yanında ruhsal yaş da çok önemlidir. Ruhsal gelişimini
tamamlayamamış hastalarda da çok ciddi sorunlar
oluşmaktadır.
ÖZEL MERCAN HASTANESİ DERGİSİ
İmtiyaz Sahibi: TUZLA TEŞHİS ve TEDAVİ EĞİTİM İNŞAAT TİC. LTD. ŞTİ. Adına Fatma YAZICI
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ergün AYDOĞAN
Baskı Yeri: Mamur Ajans Reklamcılık Matbaacılık Gazetecilik Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti.
Tel: 0216 392 59 73 - Faks: 0216 392 59 09 - e-posta: grafik@mamurajans.com.tr
Adres: Aydıntepe Mahallesi İstasyon Sokak Mamur Apartmanı No:13/1 Tuzla/İstanbul
OPERATÖR DOKTOR
MEHMET ATEŞ
KBB UZMANI
Bu operasyonun yapılabilmesi için bazı koşullar
bulunmaktadır. Kadınlarda 16 olan yaş sınırı, erkeklerde
burnun gelişimi daha geç tamamlandığından 17-
18 yaşına kadar uzamaktadır. Tabii ki fiziksel yaşın
yanında ruhsal yaş da çok önemlidir.
Sayın Ateş, Rinoplasti Öncesi Nelere Dikkat Edilmelidir?
Rinoplasti ameliyatı öncesi ciddi bir hazırlık yapılması
ve detaylı bir analiz gerekmektedir. Hastaların tümü
kapsamlı bir sağlık taramasından geçmektedir. Hasta
geçirmiş olduğu rahatsızlıkları ve sahip olduğu hastalıkları
hekimine mutlaka anlatmalıdır. Hipertansiyon,
diyabet ya da kanama bozukluğu gibi hastalıklar
mevcut ise öncelikle hastalıkları kontrol altına alınıp o
şekilde ameliyata girmek gerekmektedir. Hasta daha
önce burun ameliyatı geçirdiyse bu kesinlikle doktora
bildirilmelidir. Bunun nedeni ameliyat olmuş (revizyon)
hastalarda ameliyatın zorluk derecesi ve gereksinimleri
tamamen değişmektedir. Rinoplasti ameliyatında burna
şekil vermek için burun içerisindeki kıkırdaklar kullanılmaktadır.
Daha önce ameliyat olmuş bir hastada bu
kıkırdaklar bulunmayabilmektedir. Bu durumda hastanın
kulak kepçesinden ya da kaburgasından kıkırdak
almak gerekebilir. Bu da üst düzey bilgi ve tecrübe
isteyen bir girişimdir.
Rinoplasti ameliyatının biçok ameliyatta olduğu gibi
sınırsız imkanlar ameliyatı olmadığı hastalara belirtilmelidir.
Bu sınırlardan en önemlisi hastanın cilt yapısıdır.
Burun derisi rinoplasti ameliyatı sırasında en az değiştirebileceğimiz
bileşendir. Bu yüzden özelikle kalın
Röportaj
ciltli hastalarda beklentilerle yapılabilecekleri eşleştirmek
çok önemlidir. Kalın ciltli bir hasta burnunun çok
küçülmesini istese bile bunun cildinin izin verdiği sürece
olabileceği bildirilmelidir. Ya da sivri uçlu bir burna
sahip olamayacağı iyice anlatılmalıdır. Ayrıca kalın
ciltli hastalarda ödemin bazen 1 yıldan fazla süreceği,
cerrahinin ilk aylarında telaşa kapılmamaları iyice
anlatılmalıdır.
Sayın Ateş, Rinoplasti Uygulaması Ne Kadar Sürmektedir?
Nekahet Döneminde Nelere Dikkat Edilmelidir?
İyi bir değerlendirme ve bilgilendirme yapıldıktan
sonra cerrahiye geçilmektedir. Rinoplasti ameliyatları
cerrahın tekniğine, tecrübesine ve burnun yapısına
göre 1 saatten 6 saate kadar sürebilmektedir. Cerrahi
sonrası ilk 12 saat buz uygulaması ödem ve morlukların
olmaması açısından çok önemlidir. Hastalar cerrahi
sonrası genellikle 1 gece hastanede kalmaktadır.
Taburcu olurken genellikle hastalarda alçı, bandaj ve
tampon olmaktadır. İlk hafta biraz zor geçmektedir.
Hastalarda özelikle ilk 3 gün şişlik ve morluklar oluşabilmekte
ve kan sızıntıları gözlenebilmektedir. Bu
dönemde hastalara çok sıcak ortamlarda durmamaları,
çok hareket etmemeleri ve istirahat etmeleri önerilmektedir.
Ayrıca taburcu olurken reçete edilen ilaçları
düzenli kullanmaları oluşabilecek komplikasyonları
önlemede çok önemlidir. Alçı ve tamponlar yapılan
tekniğe göre genellikle 5-7 gün sonra çıkartılmaktadır.
Daha sonra bant uygulaması yapılan burun 1 haftada
bant ile kalır. Bir hafta sonra bantları çıkartılan hastanın
işlemleri bitmiştir. Fakat burnumuz 15 günde son halini
almamıştır.
Sayın Ateş, Rinoplasti Uygulanan Burun Son Halini
Ne Zaman Alır?
15 günün sonunda karşımızda ödemli bir burun bulunmaktadır.
İnce ciltli hastalarda bu ödem 3-6 ay, kalın
ciltli hastalarda 2 yıla kadar sürebilmektedir. Özellikle
ilk 6 ay burnumuzla ilgili değerlendirme yapmamızın bir
anlamı yoktur. Ödemler her yerde eşit miktarda olmadığından
ilk dönemler burnumuzda eğrilik varmış gibi
gözükebilmektedir. Bu yüzden sağlıklı değerlendirme
için 6 ay beklenmelidir.
Birinci yılın sonunda çoğu hastada burun son şeklini
almıştır. Yapılan rinoplasti ameliyatlarının yüzde 90’ının
1. yılın sonunda başarılı sonuçlandığı bildirilmektedir.
Eğer başarısız olan yüzde 10’luk dilimdeyseniz öncelikle
cerrahi operasyonu yapan doktorunuza gidip
şikayetlerinizi ve beklentilerinizi tekrar anlatmanız ya
da revizyon ameliyatlarda tecrübesi olduğunu bildiğiniz
bir doktora gitmenizi önermekteyim. Revizyon ameliyatlar
ilk ameliyata oranla daha zor ve tecrübe gerektiren
ameliyatlardır. Bu yüzden daha dikkatli olunmalıdır.
Burnumuzun yüzümüzün tam orta hattında olması
nedeniyle cerrahide hata payı çok düşüktür. Bu yüzden
rinoplastinin tecrübeli ellerde yapılması gerekmektedir.
4 5
Röportaj
Her 4 Kadından 1’inin Sorunu
iDRAR KAÇIRMA
VE TEDAViSi
Özel Mercan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Arif Öztürk,
idrar kaçırmanın fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlara yol açtığını söyledi. İdrar
kaçırmanın kişisel tedbirler, ilaç kullanımı ve ameliyat gibi yöntemler ile tedavi
edildiğini belirten Öztürk, “İdrar kaçırma tedavisi idrar kaçırmanın çeşidine, ne
kadar şiddetli olduğuna ve neyin sebep olduğuna bağlıdır” dedi.
İlk üç ayın sonunda bebeğin gelişimi tamamlanmış
olduğu için anne adayı aşı yaptırabilir. Böylelikle
anne adayında gelişen antikorların bir miktarı
bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onun da
gribe karşı korunmasında etkili oluyor.
Özel Mercan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum Uzmanı Opr. Dr. Arif Öztürk, her 4 kadından
birinin idrar kaçırma sorununu yaşadığını vurguladı.
Öztürk, idrar kaçırmanın teşhisi, türleri ve tedavi yöntemleri
hakkında bilgi verdi.
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmada Cerrahi Tedavi Nasıl
Yapılmaktadır?
Stres tipi (öksürme, gülme ve ıkınma ile) idrar
kaçırmanın esas tedavisi, cerrahi olarak destek kaybı
olan bölgenin yerine kaldırılmasıdır. İdrar kaçırmanın
tedavisinde kullanılan ameliyatlar son dönemde
oldukça gelişmiş ve başarı oranları yüzde 85-90’lara
ulaşmıştır.
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırma Nedir?
Üriner inkontinans “her türlü idrar kaçırma yakınması”
olarak tariflenmektedir. Bu durum, etkilenen hastalarda
bireysel ya da toplumsal olarak sosyal, hijyenik
ve fiziksel pek çok soruna yol açabilmektedir. Her 4
kadından biri idrar kaçırma sorunuyla karşı karşıya
kalmaktadır. Stres tipi idrar kaçırma her iki vakadan
birinde görülmektedir. Sıkışma tipi idrar kaçırmanın
görülme sıklığı ise her 100 vakada 22’dir. Karma tip
ise her 100 vakanın 30’unda ortaya çıkar.
OPERATÖR DOKTOR
ARİF ÖZTÜRK
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
İdrar kaçırma, bireyleri psikolojik ve sosyal
açıdan etkileyebileceği gibi fiziksel olarak da bazı
rahatsızlıklar ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden
olabilir. Hem günlük hayatta ve sosyal ortamda hem
de profesyonel iş yaşamında idrar kaçırmaya bağlı
olarak bireyler zor durumda kalabilmektedir.
Sayın Öztürk, Kadınlarda Hangi İdrar Kaçırma Türü
Rahatsızlığı Yaşanmaktadır?
İdrar kaçırma karşımıza üç şekilde ortaya çıkmaktadır.
Stres İnkontinans: Kadınlarda idrar kaçırmada en
sık rastladığımız stres tiptir. Bu tipte hapşırma, öksürme,
ıkınma ve ağır kaldırmaya bağlı olarak idrar
kaçırma yaşanır. Bu durum karın içi basıncın atışına
bağlı olarak gerçekleşir. Buna yol açan en önemli
neden pelvik taban kaslarında güçsüzlüğe yol açan
doğum sürecinde oluşan hasardır. Cerrahi operasyon,
ileri yaş ve özellikle menopoz ile kasların esneklik
ve gücünde azalma yaşanır, genellikle rahim ve
idrar kesesinde sarkmalar söz konusudur.
Urge (Sıkışma) İnkontinans: İstemsiz mesane kasılmaları
ile ilişkili olarak, hasta tarafından hissedilen
ani ve güçlü işeme isteğini takiben idrar kaçırma
olarak tanımlanır. Özellikle su sesi, soğuk içecekler
ya da soğuğa maruz kalma rahatsızlığı tetikleyebilir.
Mix(Karma) İnkontinans: Her iki tipin de bir arada
yaşandığı durum olarak karşımıza çıkar.
Röportaj
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmanın nedenlerini nelerdir?
- Hamilelik veya vaginal doğum
- Menopoz (östrojen hormonunun azalmasına bağlı)
- Obezite, kronik öksürük, sürekli ağır kaldırma ve
kronik kabızlık bunlar karın içi basınçta bir artışa
neden olabilir ve idrar kaçırmayı şiddetlendirebilir.
- Genetik olarak aktarılan faktörler
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırma Hangi Problemlere Yol
Açar?
İdrar kaçırma, bireyleri psikolojik ve sosyal açıdan
etkileyebileceği gibi fiziksel olarak da bazı rahatsızlıklar
ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.
Hem günlük hayatta ve sosyal ortamda hem de profesyonel
iş yaşamında idrar kaçırmaya bağlı olarak
bireyler zor durumda kalabilmektedir. Kişileri ruhsal
olarak etkileyen bu durum hayat kalitesinin düşmesine
de neden olur. Genital bölgenin sürekli ıslak kalması
da fiziksel rahatsızlıklara neden olabilir. Islaklık
nedeniyle bu bölgede tahriş, kızarıklık, ödem ve ciltte
dökülmeler oluşabilir. Bununla birlikte bölgede oluşan
bakteriler idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabilir.
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırma Nasıl Teşhis Edilir?
Hastaya jinekolojik muayene yapılarak mesane,
vajina ve komşu organlarda sarkma olup olmadığı
kontrol edilir. Bu sırada hastanın idrar tutmayı sağlayan
pelvik taban kasları da değerlendirilir.
Jinekolojik muayenenin ardından kesin tanı için
hastalara bazı testler yapılır. İdrar tahlili, mesane
günlüğü, pelvik ultrason, EMG testi, sistometri gibi
farklı yöntemler sayesinde idrar kaçırma teşhisi konur.
Bu yöntemlerle kesin teşhisin konamadığı durumlarda
ise üroflovmetri testi, sistoskopi, invaziv ürodinamik
testlerden yararlanılır. İnvaziv ürodinamik testler hem
cerrahi operasyona gerek duyulduğu hem de diğer
yöntemlerle tanı konulamadığı durumlarda tercih edilir.
Mesane ve karın içi basıncın ölçülmesine dayanan
testler de kateter yardımıyla yapılır. Böylece idrar
kaçırmanın tedavi şekline (ilaç veya operasyon) karar
verilir.
6 7
Röportaj
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmanın Kişisel Yönetimi
Nasıl Olmalıdır?
İdrar kaçırmanın birçok nedeni olabilir. Herkesi
tedavi eden tek bir yöntem yoktur. Sizin idrar kaçırmanızla
ilgili olarak aldığınız önlemler idrar kaçırma
sorununuzu ciddi bir şekilde düzeltebilir ve daha iyi
bir hayat kalitesi sağlayabilir. Bu tedbirler hayat tarzı
değişiklikleri, mesane ve pelvik taban kas egzersizleri,
ameliyat ve ilaç tedavileri gibi yöntemler bir üst
basamak tedavileridir.
Sayın Öztürk, Pelvik Taban Kas Egzersizleri Nasıl
Yapılmalıdır?
Pelvik taban kasları idrar torbanızı ve barsaklarınızı
destekler. Bu kaslar yaş, hastalık veya hormonel
değişikliklerle zayıflayabilir. zayıf pelvik taban
kasları ise idrar kaçırmaya neden olabilir. Ayrıca
kadınlarda gebelik ve doğum, pelvik taban kaslarını
zayıflatabilir.
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmanın İlaç Tedavisi Nasıl
Yapılmaktadır?
İdrar kaçırma tedavisi idrar kaçırmanın çeşidine,
ne kadar şiddetli olduğuna ve neyin sebep olduğuna
bağlıdır. İdrar kaçırmayla kendi başına üstesinden gelemeyen
hastalarda ilaç tedavisine başlarız. Sıkışma
tipi idrar kaçırmada ilaç tedavisi ve mesane eğitimi
uygulanarak başarılı sonuçlar alınmaktadır. Böylece
sık idrara çıkma ve tuvalete yetişememe problemi
tedavi edilir. İdrar kaçırma tedavisinde kullanılan başlıca
ilaçlar; muskarinük reseptör antagonisteri(mra),
B3 Agonist ve östrojendir.
Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmada Cerrahi Tedavi Nasıl
Yapılmaktadır?
Stres tipi (öksürme, gülme ve ıkınma ile) idrar
kaçırmanın esas tedavisi, cerrahi olarak destek kaybı
olan bölgenin yerine kaldırılmasıdır. İdrar kaçırmanın
tedavisinde kullanılan ameliyatlar son dönemde
oldukça gelişmiş ve başarı oranları yüzde 85-90’lara
ulaşmıştır. Günümüzde karından ameliyatların yerini
giderek vajinal yoldan yapılan operasyonlar almıştır.
TVT veya TOT gibi yöntemler, genç hastalarda
uygulanabilen cerrahi operasyonlardır. Hasta 20-30
dakikalık bir operasyonun hemen sonrasında idrar kaçırma
probleminden kurtulmakta ve ertesi gün taburcu
olarak normal yaşantısına devam etmektedir.
Sayın Öztürk, Tvt Ve Tot Ameliyatı Hakkında Bilgi
Alabilir Miyiz?
İdrar kaçırmanın cerrahi tedavi yöntemlerinden ikisi
TVT (Transvaginal Tape Uygulaması) ve TOT (Transobturator
Tape Uygulaması) ameliyatıdır. Bu operasyonlar
genellikle hastanede yatış gerektirmez. TVT
ve TOT ameliyatlarında anestezi altındaki hastaya
vaginal yoldan müdahale edilerek mesane boynu kaldırılır
ve genital bölgedeki kemiğe asılır ya da vagina
içerisine sabitlenir.
K.B.B. Polikliniği
OPR. DR. İBRAHİM BAYRAKTAR
OPR. DR. MEHMET ATEŞ
Riṅoplasti̇ (Burun Esteti̇ği̇)
İle Yeni̇ Biṙ Yüze Kavuşun
444 0 704
8
Röportaj
GELECEĞİMİZE BÜYÜK TEHDİT:
ÇOCUKLUK
ÇAĞI OBEZiTESi
Özel Mercan Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Rümeysa Senanur Er,
çocukluk çağı obezitenin önlenmesinde ailenin rolü ve sorumluluğuna dikkat
çekti. Er, “aileye ve çocuğa olumlu beslenme alışkanlığı kazandırmanın ilk
adımı yağ ve şeker içeriği düşük taze gıdaların tercih edilmesidir” dedi.
Çocukluk çağı obezitesi tanısı en kolay konulan ancak tedavisi en zor olan hastalıklardan biri olarak kabul
edilmektedir. Çocukluk çağı obezitesi, giderek yaygınlaşması ve erişkin dönem obezitesinin bir öncülü olması
nedeniyle önemli bir sorundur. Obezitenin engellenmesi sağlıklı bir yaşam biçimini sürdürmeye dayanmaktadır.
Özel Mercan Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Rümeysa
Senanur Er, hazır gıda tüketiminin yaygınlaşması,
fiziksel aktivitenin azalması, dengesiz ve sağlıksız beslenmenin
tehdidi altındaki çocuklarda ortaya çıkan obezitenin
geleceğimizi de olumsuz etkilediğini vurguladı.
Sayın Er, Obezite Nasıl Oluşur? Çocukluk Çağı
Obezitesi Nedir?
Obezite, enerji alınımının enerji tüketiminden fazla
olduğu durumlarda yağ dokusunun artmasıyla ortaya
çıkan sosyal, psikolojik ve ciddi tıbbi sorunlar yaratabilen
önemli bir sağlık problemidir. Yapılan çalışmalar, aynı yaş
dilimindeki çocukların geçmişe oranla daha şişman olduklarını
göstermektedir. Çocukluk çağı obezitesi tanısı en
kolay konulan ancak tedavisi en zor olan hastalıklardan
biri olarak kabul edilmektedir. Çocukluk çağı obezitesi,
giderek yaygınlaşması ve erişkin dönem obezitesinin bir
öncülü olması nedeniyle önemli bir sorundur. Obezitenin
engellenmesi sağlıklı bir yaşam biçimini sürdürmeye
dayanmaktadır.
Sayın Er, Çocukluk Çağı Obezitesi Hangi
Hastalıklara Sebep Oluyor?
Çocukluk çağı obezitesi ile hipertansiyon, kardiyovasküler
hastalıklar, Tip 1 ve Tip 2 diyabet, karaciğer
yağlanması, glikoz intoleransı gibi birçok hastalık arasında
sıkı bir ilişki olduğu, obez kişilerde yaşam süresinin
kısaldığı, ayrıca erişkin şişmanların büyük çoğunluğunda
bu durumun başlangıcının çocukluk yaşlarına uzandığı iyi
bilinmektedir.
Sayın Er, Çocukluk Çağı Obezitesinde Ailenin Rolü Nedir?
Çocukluk yaş grubundaki obezitenin oluşmasında,
ailenin beslenme davranışı, öğün sayısı, ailenin günlük
aktivitesi, eğitim durumu ve gelir düzeyi, çocuğun aktivasyon
derecesi, hızlı hazır besin tüketiminin artması, ailelerin
enerji yoğunluğu yüksek besinleri çocukların tüketmesine
BESLENME VE DİYET UZMANI
RÜMEYSA SENANUR ER
BESLENME VE DİYET
İstanbul’da yapılan bir çalışmada 7-9 yaş arasındaki
çocukların yüzde 16,9’unun obez, yüzde 6,8’inin de
aşırı obez olduğu saptanmış ve obez çocukların diğer
çocuklara göre daha fazla televizyon izlediği ve ailenin
ilgisinin daha az olduğu bildirilmiştir.
izin vermesi gibi çevresel faktörler etkili olmaktadır. Çevresel
etmenler arasında uzun süre televizyon izlemek ya da
oturduğu yerde bilgisayar oyunları oynayıp evden dışarı
çıkmamak da bulunmaktadır.
İstanbul’da yapılan bir çalışmada 7-9 yaş arasındaki
çocukların yüzde 16,9’unun obez, yüzde 6,8’inin de aşırı
obez olduğu saptanmış ve obez çocukların diğer çocuklara
göre daha fazla televizyon izlediği ve ailenin ilgisinin
daha az olduğu bildirilmiştir.
Obez çocukların fazla yeme isteğinin ve beslenme
biçiminin aile çevresinden edinilen bir alışkanlık olduğu
çalışmalarda belirtilmektedir. Çocuklar için yemek yeme
genellikle sosyal bir durumdur. Çocuklar, aileyi, arkadaşlarını
gözlemleyerek, onları örnek alarak kendi yeme
davranışını ve tercihini oluşturur. Çocuğun yiyecek türü ve
yiyecek miktarı hakkındaki kabulleri aileyle ilgilidir. Aşırı
yeme alışkanlığı olan anne-babaların, çocukların da fazla
yedirmeye eğilimli oldukları bildirilmiştir.
Sayın Er, Aileye Düşen Görevler Nelerdir?
Çocuk, ailenin aldığı yiyecekleri tüketir. Bu nedenle
aileye ve çocuğa olumlu beslenme alışkanlığı kazandırmanın
ilk adımı yağ ve şeker içeriği düşük taze gıdaların
tercih edilmesidir. Yemeklerin televizyon karşısında değil,
aile ile birlikte sofrada yenmesi, tatlı, çikolata gibi yüksek
Röportaj
kalorili gıdaların ödül olarak kullanılmaması gerekmektedir.
Çocuklarda öncelikli hedef ağırlık kaybı değil, sağlıklı
yaşam tarzı ve yeme alışkanlıklarının kazandırılmasıdır.
Aileler çocukların kilosuna odaklanmak yerine olumlu
gelişmelerde çocuğu ödüllendirip, özgüvenini desteklemelidir.
Örneğin çocuk sebze-meyve yediğinde anne babası
veya diyetisyeninin övgüde bulunması yararlı sonuçlar
sağlayacaktır. Ailenin rolü uygun yiyeceklerin seçimi,
yemek masasına getirilen porsiyonlar, yeme sıklığı ve
öğünlerin ayarlanması, yeme hızı ve fiziksel aktivitelerin
düzenlenmesi, egzersizlerin sıklığı ve süreci alanında
yoğunlaşır. Boş vakitlere yönelik tedbirler, televizyon
seyretmekle harcanan vakitlerin sınırlandırılması gibi
zamanın kullanılış şeklini değiştirmeyi hedefler. Amerikan
Aile Hekimleri Birliği fiziksel aktivitenin her gün en az 30
dakika yapılmasını önermiştir.
Sayın Er, Çocukluk Çağı
Obezitesinin Önlenmesinde
Hangi Kurallar Uygulanmalıdır?
- Çocuk ve ergenler aileyi model
aldığı için ailenin beslenme
alışkanlıkları önemlidir.
- Aile çocuk veya ergenlerin
tedavisi boyunca sabırlı olup
pozitif düşünmeli ve çocuklarını
cesaretlendirmelidir.
- Aile porsiyonları küçültmeli
ve televizyon karşısında yemek
yememelidir. Çocuğuna örnek olmalıdır.
- Aile; çocuklarına sağladıkları yiyeceklerin
miktarlarını belirleyerek, çocukların beslenme
düzenlerini oluşturmalıdır.
- Aile çocuklarının yeme alışkanlıkları, gıda alımı,
fiziksel aktivite ve kilo değişimlerini kayıt etmelidir.
- Aile çocukların toplam TV izleme ve bilgisayar
oynama süresini 1-2 saati aşmayacak şekilde
ayarlamalıdır.
- Aile, alternatif eğlenceler, ev dışında birlikte
yapılacak aktiviteler planlanmalıdır.
- Aile ödülü takdir ve övgü ile yapmalı, yemeği
bitirmesi sonucunda çocuğunu yiyecekle (çikolata gibi)
ödüllendirmemelidir.
- Aile yüksek kalori ve yağ içeren besinleri (çikolata,
şerbetli tatlı, kızartmalar gibi) evde bulundurmamalı
ve hazırlamamalıdır.
- Aile evde meyve-sebze tüketimini arttırmalıdır.
- Aile fiziksel aktivite yaparak çocuğunu da spor
yapmaya teşvik etmelidir.
- Ailenin ilgisizliği, çocuğun önünde anne-babanın
çatışmaları, ailenin parçalanması, annenin çalışması
sonucu fast-food besinlere yönelmesi gibi etkenler
sağlıklı olmayan beslenme alışkanlıklarına ve
yeme bozuklarına neden olacağından aile bu tarz
davranışlardan kaçınmalıdır.
10 11
Röportaj
BAHAR
ALERJiSi
UZMAN DOKTOR
HÜSEYİN KADI
GÖGÜS HASTALIKLARI
Röportaj
Özel Mercan Hastanesi Göğüs
Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin
Kadı, alerjik hastalıkların çevresel
faktörler ve genetik yatkınlık ile
ortaya çıktığını, bu iki olgunun
hastalığa yakalanma riski
arttırdığını söyledi.
Özel Mercan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı
Dr. Hüseyin Kadı, alerjik hastalıkların bireyleri çocukluk
ve gençlik çağında daha çok etkilediğini belirterek mevsim
geçişlerine dikkat çekti.
Sayın Kadı, Alerjik Hastalıklar Hakkında Bilgi
Alabilir miyiz?
Alerjik hastalıklar, çevresel faktörler ve genetik yatkınlığın
sonucu olarak ortaya çıkar. Genellikle mevsim
geçişlerinde görülür. Toplumun yüzde 20’si yaşamının
bir döneminde bundan etkilenir. Hastalık genellikle
çocukluk veya gençlik çağında başlar, en sık rastlandığı
dönem çocukluk çağıdır. Orta yaşlarda belirtilerde
azalma izlenir. Alerjiden etkilenen yaşlı insan sayısı
çok azdır. Ebeveynlerden birinin alerjik olması çocukta
alerji ortaya çıkma riskini iki katına çıkarır ve annenin
etkisi babanınkinden fazladır. Her iki ebeveyn alerjik
ise risk dört kat artar.
Sayın Kadı, Bahar Alerjisi Nedir?
Bahar aylarında çiçek tozları dediğimiz polenlerin
havada dolaşımı artmaktadır. Polen alerjisi olan kişilerde
bu dönemde gelişen şikâyetler “Bahar Alerjisi” veya
“Saman Nezlesi” olarak da tanımlanır.
Kuzey yarımkürede ağaç polenleri ilkbaharda,
çimen polenleri yaz aylarında ve
yabani ot polenleri sonbaharda erken dönemlerde
semptom oluşumundan sorumludur.
Aslında polenler zararlı maddeler değildir ancak alerjik
olan kişilerde bağışıklık sistemimiz bu maddeleri tehlikeli
olarak tanımlayarak “histamin” ve benzeri maddelerin
salgısını arttırır. Göz, burun ve nefes borusunun
Hastalık genellikle çocukluk veya gençlik çağında
başlar, en sık rastlandığı dönem çocukluk
çağıdır. Orta yaşlarda belirtilerde azalma izlenir.
Alerjiden etkilenen yaşlı insan sayısı çok azdır.
üzerini kaplayan “mukoza” denilen yüzeyde mikrobik
olmayan iltihaba neden olurlar.
Sayın Kadı, Mevsim İtibariyle Bahar Alerjisi Öne
Çıkmaktadır. Bahar Alerjisi Belirtileri Nelerdir?
Polen tanecikleri esas olarak burunda yakalanırlar ve
göze de ulaşırlar, bu nedenle en sık belirtiler burun ve
gözlerde görülür.
Bahar Alerjisinin belirtileri:
- Burun tıkanıklığı ve akıntısı
- Burun, ağız ve boğaz kaşıntısı
- Hapşırma
- Gözlerde kızarıklık, sulanma ve kaşıntı
- Göğüste sıkışma
- Öksürük
- Koku ve tat almada azalma
- Burun tıkanıklığı olanlarda horlama, baş ağrısı ve
uyku bozukluğu
Sayın Kadı, Bahar Alerjisi Risk Faktörleri Nelerdir?
- Ailede alerji veya atopi öyküsünün olması,
- Sosyoekonomik düzeyin yüksek olması,
- Siyah ırk
- Hava kirliliği,
- Ailenin ilk çocuğu olma,
Ebeveynlerden birinin alerjik olması çocukta alerji
ortaya çıkma riskini iki katına çıkarır ve annenin etkisi
babanınkinden fazladır. Her iki ebeveyn alerjik ise risk
dört kat artar.
- Ev içinde hayvan beslenmesi,
- Evde sigara içilmesi,
- Bebeğin anne sütü almaması ya da kısa süreli alması
- Polen sezonunun hemen öncesinde doğmak,
- Sezaryenle doğmak,
- Sık gereksiz antibiyotik kullanımı
Sayın Kadı, Bahar Alerjisi Teşhisi Nasıl Konur?
Bahar Alerjisi teşhisi genellikle hastanın öyküsüne dayanılarak
konur. Belirtiler genellikle her yıl belirli zaman
diliminde tekrarlar. Bahar alerjisinin belirtileri mikropların
neden olduğu hastalıklarla karışabilir. Bu nedenle, ayrıntılı
muayene gerekirse alerji deri testi veya kan testleri yapılmalıdır.
Sayın Kadı, Bahar Alerjisinin Tedavisi Nasıl Yapılır?
Bahar Alerjisinin tedavisinde alerjenden kaçınma, ilaç
tedavisi, immünoterapi ve cerrahi tedavi seçenekleri bulunmaktadır.
1-Allerjenden Kaçınma
Allerjenden tamamen kaçınmak mümkün olmasa da alınan
tedbirlerle alerji yükü azaltılabilmektedir. Bu nedenle;
- Polenlerin yoğun olduğu sabah saatlerinde, kuru ve
rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmayın.
- Polen mevsiminde spor için kapalı alanları tercih edin.
- Siperli şapka kullanın.
- Göz nezleniz varsa güneş gözlüğü faydalı olabilir.
- Eve geldiğinizde giysilerinizi değiştirin.
- Uzun kollu elbiseler ve pantolon giyin.
- Eve geldiğinizde duş alın ve bol su ile yüzünüzü
yıkayın.
- Çok şiddetli bulgularınız varsa evinizde ve aracınızda
polen filtresi kullanın.
- Polen mevsiminde çamaşırlarınızı evde kurutmaya
özen gösterin.
- Polenlerin yoğun olduğu saatlerde kapı, pencere
açmayın.
- Toplu taşıma araçlarında açık kapı ve pencere önlerinde
durmayın.
- Çimlerin biçildiği ortamlardan uzak durun.
- Polenlerin yüksek olduğu mevsimlerde uygun bir maske
kullanın.
- Sigara içmek şikayetleri artırır, sigara içmeyin ve sigara
içilen ortamlardan uzak durun.
- Çimenli, çiçekli ortamlarda yerde uzanmayın.
2- İlaç Tedavisi
- Antihistaminikler
- Kortikosteroidler
- Kromoglikat
- Vazokonstriktörler
- Antikolinerjikler
- lökotrien antagonistleri
- Humanize monoklonal anti-IgE antikorları
Bütün bu ilaçlar tek başına veya kombine, lokal ya da
sistemik olarak kullanımı, hastalığınızın şiddetine ve semptomlara
göre doktorunuz tarafından belirlenmektedir.
3- İmmünoterapi
Allerjen-spesifik immünoterapi (allerjen aşıları), allerjik
duyarlanmayı azaltmak ve bunun neticesinde burun, göz
ve akciğerlerde oluşan semptomları hafifletmek üzere hazırlanmış
olan bir allerjen formülasyonunun düzenli olarak
cilt altı yoldan enjekte edilmesini ifade eder.
İmmünoterapi için seçilecek hastalar genellikle alerjisi
ilaçlarla kontrol edilemeyen veya ilaç yan etkilerinden
rahatsız olan hastalardır.
Genç erişkinler ve 5 yaş üzerindeki çocuklar bu tedavi
için en iyi adaylardır; yaşlı hastalarda alınan sonuçlar yüz
güldürücü değildir ve yan etkiler daha sıktır.
İmmünoterapi ağır astımlı hastalar ve kardiyovasküler
hastalığı olanlara uygulanmaz.
4- Cerrahi Tedavi
Cerrahi müdahale nadiren gereklidir. Fakat ilaç
tedavisinin başarısız kalması durumunda konka redüksiyonu
ve/veya septum deviasyonuna yapılacak
bir müdahale, özellikle nazal spreylerin bölgeye daha
iyi ulaşabilmesini sağlaması nedeniyle yararlı olabilir.
Yine drenajı bozuk haftalar süren tıbbi tedaviye yanıt
vermeyen kronik rinosinüzitte endoskopik sinüs cerrahisi
uygulanabilir. Ayrıca ilk tanı konulduğunda poliplerin
histolojik incelemesi için cerrahi girişim gereklidir.
12 13
Röportaj
GEÇ KALMAK
HAYAT KALiTESiNi DE
PROFESÖR DOKTOR
ÖMER FARUK AKINCI
GENEL CERRAHİ
Röportaj
BOZAR
Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Faruk Akıncı, kanserde
erken tanının önemini “Erken evrede hem tedavi seçenekleri çok fazladır hem de yapılan
girişimlerin hayat kalitesi üzerine etkisi minimaldir. Vücuttaki değişimler erkenden farkedilerek
önemsenmeli, uzmanına muayene olarak gerekli incelemeler yapılmalıdır.” şeklinde vurguladı.
Bence, kanser için kullanılan “Erken tanı hayat
kurtarır” sloganı doğrudur, ancak eksiktir. Çünkü
erken tanı sadece hayat kurtarmakla kalmaz, aynı
zamanda kişinin kalan ömrünün hayat kalitesini
de yükseltir. Birçok kanser türünde, hastalığa geç
dönemde tanı konulması, tedavi seçeneklerini
azaltmak ve yaşam süresini kısaltmakla kalmaz, aynı
zamanda kişinin kalan ömrünün kalitesini ve yaşam
standartlarını da düşürür.
dediğimiz bazı oluşumlar farkedildiğinde, bunların
kansere dönüşmeden tamamen tedavi edilmesi de
mümkündür. Örneğin memede “duktal veya lobuler
karsinoma insitu” dediğimiz lezyonlar, erken
ve uygun cerrahi müdahale ile invaziv kanserlere
dönüşmeden tamamen tedavi edilebilir. Bunun için
kişinin uyanık olması, rutin kontrollerini aksatmaması
ve gerekli tetkikleri yaptırması yeterlidir. Her kadının
20 yaşından itibaren kendi memesini aylık olarak
kontrol etmesi, başka bir risk faktörü yoksa, yılda
bir doktora başvurması, gereğinde meme ultrasonu
yapılması, 40 yaşından sonra risk durumuna göre
mamografi çekilmesi lezyonların erken tanınması için
hayati derecede önemlidir. Erken teşhis konulmasıyla
kişi memesini kaybetmekten kurtulabileceği gibi,
ciddi komplikasyonları olan, hayat kalitesini düşüren
radyoterapi ve kemoterapi almak zorunda kalmayabilir.
Erken evrede yakalanan meme kanserlerinde,
kol ödemi gibi kolon polipleri de buna çok güzel bir
örnektir. Kalın bağırsak kanserlerinin büyük bir kısmı
poliplerden gelişir. Bazen yapılacak basit bir gizli
kan testi uyarıcı olabilir. Zamanında yapılacak bir
kolonoskopi de bu lezyonların saptanması ve radikal
bir tedavi yapılması ile kansere dönüşmesi engellenebilir.
Kolon poliplerinde kişinin yaşam standartlarını
bozmayan basit bir müdahale ile tedavi mümkün
iken, invaziv bir kanser geliştiğinde yapılan bağırsak
Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı
Prof. Dr. Ömer Faruk Akıncı, kanser türlerinde erken
tanının sadece hayat kurtarmakla kalmayacağını
ömrün geri kalan kısmında hayat kalitesini de yükselteceğini
açıkladı.
Sayın Akıncı, Kanser Hastalığında Erken Tanı
Neden Önemlidir?
Bence, kanser için kullanılan “Erken tanı hayat kurtarır”
sloganı doğrudur, ancak eksiktir. Çünkü erken
tanı sadece hayat kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda
kişinin kalan ömrünün hayat kalitesini de yükseltir.
Birçok kanser türünde, hastalığa geç dönemde tanı
konulması, tedavi seçeneklerini azaltmak ve yaşam süresini
kısaltmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin kalan
ömrünün kalitesini ve yaşam standartlarını da düşürür.
Bazen küçük bir belirti önemli bir kanserin erken belirtisi
olabilir. Ciltteki bir benin renk veya şekil değiştirmesi,
meme veya koltuk altında ortaya çıkan bir şişlik,
gaita renginin veya alışkanlığının değişmesi, vücudun
herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir kitle, yeni ortaya
çıkan inatçı bir ağrı, istemsiz kilo veya iştah kaybı gibi
bir belirti uyarıcı olabilir.
Bazı hastalarda, anlaşılabilir nedenlerle, hastaneye
gelme, doktora muayene olma veya tetkik yaptırma
korkusu veya üşengeçliği vardır. Bir çok kişi yoğun
iş temposunda kendi sağlığına yeterli vakit ayırmamakta
ve gerekli kontrolleri yaptırmakta ihmalkar
davranmaktadır. Bazı insanlarda bunun nedeni “Bir
hastalığım varsa bunu bilmesem daha iyi” gibi bir
anlayış varken, bazılarında da “Ben sağlıklıyım, bende
kanser olmaz” gibi abartılı bir özgüven duygusu
vardır. Bazı insanlarda ise “Bilsem ne değişecek ki”
gibi önyargılı bir anlayış hakimdir. Ayrıca, yaşadığımız
pandemi sürecinde, hastanelerin güvenli olmadığı
algısı da insanların rutin kontrollerini yapmalarını
engellemekte veya bazı basit gibi görünen şikayetlerini
göz ardı etmelerine neden olmaktadır.
Oysa bazen küçük bir belirti önemli bir kanserin erken
belirtisi olabilir. Ciltteki bir benin renk veya şekil
değiştirmesi, meme veya koltuk altında ortaya çıkan
bir şişlik, gaita renginin veya alışkanlığının değişmesi,
vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir kitle,
yeni ortaya çıkan inatçı bir ağrı, istemsiz kilo veya
iştah kaybı gibi bir belirti uyarıcı olabilir.
Sayın Akıncı, Erken Tanı Tedavi Sürecinde Hangi
Avantajları Sağlar?
Diğer birçok hastalıkta olduğu gibi, birçok kanser
türünde de erken tanı konulmasının bir çok avantajı
ve faydası vardır. Kaldı ki “prekanseröz lezyonlar”
Her kadının 20 yaşından itibaren kendi memesini
aylık olarak kontrol etmesi, başka bir risk faktörü
yoksa, yılda bir doktora başvurması, gereğinde
meme ultrasonu yapılması, 40 yaşından sonra risk
durumuna göre mamografi çekilmesi lezyonların
erken tanınması için hayati derecede önemlidir. Erken
teşhis konulmasıyla kişi memesini kaybetmekten
kurtulabileceği gibi, ciddi komplikasyonları olan, hayat
kalitesini düşüren radyoterapi ve kemoterapi almak
zorunda kalmayabilir.
14 15
Röportaj
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği
UZM. DR. KIVANÇ YALUĞ
UZM. DR. ASLI UZER OKLU
rezeksiyonları, bazen açılan geçici veya kalıcı bir
kolostomi kişinin hem sosyal yaşamını hem de hayat
kalitesini çok etkiler. Ardından yapılacak radyoterapi
karın içinde ağrı, yanma, ishal gibi “yaşam kalitesi”ni
etkileyen ciddi problemlere yol açabilir. Kemoterapinin
bir çok sistemi etkileyen bulantı, kusma ve saç
dökülmesi gibi yan etkileri iyi bilinmektedir.
Mide lezyonları için de benzer şeyler söylenebilir.
Midedeki prekanseröz veya erken evre bir lezyonun
tanınması ancak endoskopi ile yapılabilmektedir.
Artık çok konforlu şartlarda yapılan endoskopik girişimlerle
midedeki lezyonların hem erken tanısı hem
de tedavisi yapılabilmektedir. Geç kalındığında mide
kanserlerinde yapılan total gastrektominin sonuçları
hayat kalitesini son derece düşürecektir.
Cilt kanserlerinde de erken tanı son derece önemlidir.
Henüz karsinoma insitu veya prekanseröz bir cilt
lezyonu basit bir eksizyonla tedavi edilebilirken, invaziv
kansere dönüştükten sonra, yerine göre, bölgesel
lenf nodu disseksiyonlarına ve bazen organ kaybına
kadar giden sonuçlara yol açabilmektedir.
Tiroid kanserlerinde de erken tanı önemlidir. Henüz
küçük bir lezyon iken erken teşhis edilen bir nodülün
tedavisi hayat standartlarında önemli bir değişime
neden olmazken, ileri evre tiroid kanserlerinde,
komplikasyonları yaşam kalitesini etkileyen lenf nodu
disseksiyonları, sinir hasarı ve ömür boyu ilaç kullanılmasını
zorunlu kılan girişimler gerekebilir.
Sayın Akıncı, Hasta Erken Tanıdan
Faydalanabilmek İçin Neye Dikkat Etmelidir?
Benzer durumlar hemen bütün organ kanserleri için
geçerlidir. Akciğer, özefagus, larinks, pankreas ve
karaciğer gibi organların kanserlerinde erken evrede
hem tedavi seçenekleri çok fazladır hem de yapılan
girişimlerin hayat kalitesi üzerine etkisi minimaldir.
Vücuttaki değişimler erkenden farkedilerek önemsenmeli,
uzmanına muayene olarak gerekli incelemeler
yapılmalıdır. Ayrıca, kişide hiç bir belirti yoksa bile,
kalın barsak ve meme kanserleri için yapılan tarama
testleri risk grupları için önerilen sıklıkta yapılmalıdır.
Böylece konulan erken tanı hem hayat kurtarır hem de
hayat kalitesini düşürmez.
SAĞLAM ÇOCUK TAKİBİ n
BESLENME / VİTAMİN EKSİKLİĞİ n
ASTIM / ALERJİ / İNEK SÜTÜ ALERJİSİ n
ATEŞLİ HASTALIKLAR
BÜYÜME GELİŞME GERİLİKLERİ
SÜT ÇOCUĞU EPİLEPSİLERİ
444 0 704
16
Röportaj
UZMAN DOKTOR
ASLI UZER OKLU
ÇOCUK HASTALIKLARI
Röportaj
ÖKSÜREN ÇOCUK
Özel Mercan Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Aslı Uzer Oklu, çocuklarda
öksürüğün özellikle kış aylarında daha çok görülen yaygın bir şikayet olduğunu
vurguladı. Öksürükte 4 haftanın akut veya kronik öksürük ayrımını ortaya çıkardığını
belirten Oklu, öksürüğün özelliklerinin aile tarafından belirlenmesinin ve risk
faktörlerinin tespitinin tanı ve tedaviyi kolaylaştıracağını açıkladı.
Özel Mercan Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı
Dr. Aslı Uzer Oklu, çocuklarda öksürüğün süresinin ve
şiddetinin artmasının hastalık bulgusu olarak değerlendirilebileceği
için dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Sayın Oklu, Çocuklarda Uzun Süreli Öksürük Neden
Oluşur? Öksürük, Hastanın Yaşam Kalitesini Nasıl
Etkiler?
Çocuklarda öksürük, özellikle kış aylarında daha
çok gözlemlediğimiz ve yaygın bir şikayettir.
Öksürük bir reflekstir ve gereklidir. Şöyle ki, havayollarımızdaki
havanın yüksek şiddetle itilmesi ile
Sağlıklı çocuklar bile zaman zaman öksürebilirler.
Ancak uzayan ve şiddetli öksürük hastalık bulgusu
olabileceğinden dolayı dikkate alınmalıdır.
mevcut olan atıklar süpürülmüş olur. Sağlıklı çocuklar
bile zaman zaman öksürebilirler. Ancak uzayan
ve şiddetli öksürük hastalık bulgusu olabileceğinden
dolayı dikkate alınmalıdır. Ayrıca öksürükle birlikte
çocuğun uyku kalitesi ve okul performansı azalabileceği
için aile bireyleri de bu durumdan
etkilenebilirler.
Öksürüğün koruyucu özelliği hatırlanmalı fakat
uzayan şikayet söz konusu ise tekrar değerlendirme
yapılmalıdır. Tedavi altta yatan nedene göre
planlanmalıdır. Özellikle küçük çocuklarda solunum
yoluna kaçan yabanci cisim akılda tutulmalı, buna
göre tetkik edilmelidir.
Sayın Oklu, Çocuklarda Öksürük Nasıl Kategorize
Edilebilir?
Öksürük özelliklerine göre aile tarafından
tariflenebilir:
- Balgamlı öksürük
- Havlar tarzda öksürük
- Ani ve geçici kriz halinde gelen öksürük
- Metalik seste olan öksürük,
- Beslenme sonrası gözlenen öksürük,
- Gece öksürükleri,
- Sabah belirginleşen öksürük,
- Egzersizle şiddeti artan öksürük,
- Gürültülü öksürük
- Uykuda kaybolan öksürük
Öksürüğün bu özelliklerinin belirlenmesi muayene
esnasında doktor tarafından ayırıcı tanı yapmada
oldukça faydalıdır.
Sayın Oklu, Uzun Süreli Öksürüklerde Ne Yapılmalıdır?
Öksürük, süresine göre akut ve kronik olarak iki şekilde
sınıflanabilir.
Akut öksürükler, 4 haftadan kısa sürelidir. Üst solunum
yolu enfeksiyonları ve en sık rinovirüsler (yüzde
50-80) olmak üzere birçok farklı virüs ile ortaya
çıkabilir. Üst solunum yolu enfeksiyonları sıklığı erken
sonbahar ve geç ilkbahar arasında oldukça fazladır.
Küçük çocuklar yılda ortalama 6-8 kez üst solunum
yolu enfeksiyonları geçirirler. Çocukların yüzde
10-15’i ise yılda yaklaşık en az 12 defa enfeksiyon
geçirmektedir. Öksürük için rahatlatici ilaçlar doktor
kontrolünde çocuğun öksürüğe neden olan hastalığı ve
çocuğun yaşına uygun olarak dozu ve süresi ayarlanarak
kullanılır. Soğuk algınlığı olan hastaların yaklaşık
2/3’ünde öksürük duruma eşlik eder ve sıklıkla burun
ile ilgili şikayetlerden sonra başlar. Aileler doğal
olarak çocuğun öksürüğünün kesilmesini isteseler de
öksürük havayolu tahrişine bağlı bir yanıttır ve istenmeyen
sekresyonların atılmasına yardımcı olur. Bahsedilen
hava yolu tahrişinin sebebi bulunduktan sonra
gerekli tedavi başlatılır. Bu esnada vücuda yeterli sıvı
alınması şikayetin düzelmesine ilaveten faydalı olacaktır.
Bunu çocuklarda bol su içme önerisiyle gerçekleştirebiliriz.
Öksürük uzun süreli değilse, üst solunum yolu
enfeksiyonları belirtileri eşlik ediyorsa, dikkate alınması
gereken başka bir belirti eşlik etmiyorsa ve muayene
sonucunda anormal bir durum yoksa ileri araştırmaya
gerek kalmayacaktır. Bu nedenle öksürüğün koruyucu
özelliği hatırlanmalı fakat uzayan şikayet söz konusu
ise tekrar değerlendirme yapılmalıdır. Tedavi altta
yatan nedene göre planlanmalıdır. Özellikle küçük
çocuklarda solunum yoluna kaçan yabanci cisim akılda
tutulmalı, buna göre tetkik edilmelidir.
4 haftadan uzun süren öksürüklerde kronikleşmeyi
düşünebiliriz.
Altta yatan bir hastalığa bağlı olarak ya da özel
bir nedeni olmayan olarak ikiye ayirabiliriz. Spesifik
olmayan öksürük diğer solunum yolu yakınmalarının
eşlik etmediği, kronik akciğer hastalığı düşündürmeyen,
sigara dumanı maruziyeti olmayan, akciğer grafisinin
normal olduğu, uzun süreli kuru öksürüktür. Özellikle
yenidoğan döneminde başlayan veya herhangi bir yaşta
aniden başlayan, beslenmeyle artan, balgamın eşlik
ettiği, kilo kaybının gözlendiği, giderek şiddetlenen ve
muayene neticesinde akciğer bulgularının eşlik ettiği
öksürükte hastalık araştırılmalı ve mutlaka ileri tetkik
yapılmalıdır. Hastalığa bağlı olan öksürüklerde, mevcut
olan hastalık tedavi edilmelidir. Bu nedenle kronik
öksürüğün ayırıcı tanısını yaparken muayeneyle birlikte
öksürüğün ne zaman ve nasıl başladığı, niteliği, birlikte
bulunan balgam, hırıltı ve nefes darlığı gibi diğer belirtiler,
öksürüğü tetikleyen faktörler, alerjik bünye, ailede
solunumsal hastalığı olan bir kişinin varolup olmadığı,
akraba evliliği, daha önce ilaç kullanıp kullanılmadığı
ve eğer ilaç kullandıysa fayda görüp görmediği, uykuda
öksürük olup olmadığı ve sigara dumanına maruziyet
olup olmadığı soruşturulmalıdır. Ayırıcı tanıya göre
teşhis yapılıp tedavi düzenlenecektir.
18 19
Kalp Check-Up Programı
Kardiyoloji Polikliniği
DOÇ. DR. MEHMET BOSTAN
LABORATUVAR TETKİK
Hemogram (Kansızlık, kan hastalıklarının
ve kan hücrelerinin incelenmesi)
Açlık Kan Şekeri (Şeker hastalığının tanısı)
ÜRE (Böbrek Fonksiyon Testi)
KREATİNİN (Böbrek Fonksiyon Testi)
Total Kolesterol (Vücuttaki yağ
oranlarının ölçümü)
HDL Kolestrol (İyi huylu Kolesterol)
LDL Kolesterol (Kötü Huylu Kolesterol)
Trigliserid (Kolesterol Ölçümü)
Gama GT
TSH (Trioid Hastalıklarının ve
Fonksiyonlarının Tanı ve Takibi)
Troponin I-CK,NB (Kardiyak Panel)
Ürik Asit (Protein Metobolizması ve
Gut Hastalıkları Tanısı)
KARDİYOLOJİ TETKİK
Elektrokardiyogram
(Kalp Ritm (atım)
Düzensizliklerinin Saptanması)
Ekokardiyografi
(Ultrason Eşliğinde Kalp
Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi)
Efor Treadmill
(Gizli Korener Kalp Hastalığının
Değerlendirilmesi)
Tansiyon Holteri
Efor Holteri
Hastanın Durumuna Göre Birisi Yapılacaktır.
MUAYENELER
Kardiyoloji Uzman
Hekim Değerlendirmesi
ELEKTROKARDİYOGRAM (Kalp Ritm (atım) Düzensizliklerinin Saptanması)
EKOKARDİYOGRAFİ (Ultrason Eşliğinde Kalp Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi)
EFOR TREADMİLL (Gizli Korener Kalp Hastalığının Değerlendirilmesi)
TANSİYON HOLTERİ, EFOR HOLTERİ
1100 TL
444 0 704 444 0 704
Röportaj
DOÇENT DOKTOR
MEHMET BOSTAN
KARDİYOLOJİ
Röportaj
GÖĞÜS AĞRISI
SENDROMLARI
Özel Mercan Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Bostan, kalp
damar hastalıklarının en önemli nedenleri arasında aileden genetik geçişin
yer aldığını söyledi. Bostan, “Kalp damar hastalıkları görülme sıklığı ve ölüme
neden olma açısından dünyada en sık görülen hastalık grubudur. Eğer genetik
bir yatkınlığınız varsa kendinize daha çok dikkat etmek zorundasınız.” dedi.
Özel Mercan Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr.
Mehmet Bostan, her göğüs ağrısının kalp damar hastalıklarının
yansıtmayacağını ama geçmeyen, rahatsız
eden, hayat konforunu etkileyen göğüs ağrılarında
hekime danışmanın önemini vurguladı.
Sayın Bostan, Kalp Damar Hastalıklarının Risk
Faktörlerini Açıklayabilir misiniz?
Kalp damar hastalıkları görülme sıkılığı ve ölüme
neden olma açısından dünyada en sık görülen hastalık
grubudur. Bu kadar önemli olmasının altında yatan
nedenler hem çok sık görülmesi hem de ölüm riskinin
fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum bu
hastalıkların erken tanı ve tedavilerinin önemini ortaya
koymaktadır.
Aslında doğuştan itibaren başlayan, ancak genelde
40’lı yaşlarda ortaya çıkan kalp damar tıkanıklıkları çok
nedenli bir oluşuma sahiptir. En önemli neden hemen
Aslında doğuştan itibaren başlayan, ancak genelde
40’lı yaşlarda ortaya çıkan kalp damar tıkanıklıkları
çok nedenli bir oluşuma sahiptir. En önemli neden
hemen hemen tüm hastalıklarda olduğu gibi genetik,
yani ailevi geçiştir. Genetik geçiş olabilmesi için
erkeklerde 50-55 yaş altında, kadınlarda 60 yaş
altında önemli risk faktörleri olmaksızın damar
tıkanıklığı olması gerekir.
Hasta olduktan sonra yapılacak olan işlemler hem
zahmetli hem de maddi ve manevi külfetlidir. Ayrıca
kalp krizi geçirildiyse kalpte oluşan hasarlar çoğu
zaman geriye dönüşü çok zor, hatta imkansızdır.
Ayrıca devamında pek çok ritim bozukluğu, nefes
darlığı vb. pek çok durumu tetikleyebilmektedir.
hemen tüm hastalıklarda olduğu gibi genetik, yani ailevi
geçiştir. Genetik geçiş olabilmesi için erkeklerde 50-
55 yaş altında, kadınlarda 60 yaş altında önemli risk
faktörleri olmaksızın damar tıkanıklığı olması gerekir.
Eğer genetik bir yatkınlığınız varsa kendinize daha çok
dikkat etmek zorundasınız.
Diğer önemli risk faktörleri hipertansiyon, şeker hastalığı,
kolesterol yüksekliği, sigara kullanımıdır. Bununla
birlikte hareketsiz yaşam, stres, zararlı beslenme, alkol
kullanımı vb. gibi risk faktörleri de vardır.
Sayın Bostan, Göğüs Ağrısı Kalp Damar
Hastalıklarının Hangi Ölçüde Belirtisidir?
Her göğüs ağrısı damar tıkanıklığını yansıtmaz.
Özellikle risk faktörleri olmayan genç hastalarda göğüs
ağrısı çoğu zaman kalp kaynaklı olmamaktadır. Bu
durumlarda özellikle geçmeyen, rahatsız eden, hayat
konforunuzu etkileyen göğüü ağrıları varsa mutlaka bir
kardiyoloji hekimine başvurmak gerekir. Bu yaş grubunda
bazen nadir de olsa kalp kökenli olabiliyor.
Ancak orta ve ileri yaş grubunda önemli hastalıklarınız
da varsa göğüs ağrısı mutlaka hekime başvurulması
gereken bir durumdur. Çünkü gözden kaçması veya
tespit edilememesi durumunda hayati riskler teşkil edebilir.
Bu yaş grubunda göğüs ağrısı çok farklı şekillerde
görülebileceği için mutlaka hekim tarafından etraflıca
araştırılması gerekir. Tespit edilmesi durumunda uygun
şekilde tedavi edilmesi gerekir.
Hasta olduktan sonra yapılacak olan işlemler hem
zahmetli hem de maddi ve manevi külfetlidir. Ayrıca
kalp krizi geçirildiyse kalpte oluşan hasarlar çoğu zaman
geriye dönüşü çok zor, hatta imkansızdır. Ayrıca
devamında pek çok ritim bozukluğu, nefes darlığı vb.
pek çok durumu tetikleyebilmektedir.
Hayatın hızlı ve stresli akışı içinde birazcık kendimize
vakit ayırarak, varsa zararlı alışkanlıklarımız onlardan
kurtularak, daha sağlıklı yaşamak mümkün.
Sayın Bostan, Kalp Damar Hastalıklarından
Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?
Aslında en basit, en ucuz ve zahmetsiz olan korunmaktır.
Yani eğer yukarıdaki risk faktörlerinden biri varsa
tedavi etmek ve/veya koruyucu önlemleri almaktır.
Korumadan maksat, kişinin yaş, cinsiyet ve ortopedik
durumuna göre aerobik egzersiz, kardiyo egzersizleri
yapmasıdır. Bunlar yürüme, koşu, yüzme ve bisiklet sürmedir.
Çeşitli egzersiz yöntemleri geliştirilmekle birlikte,
dünyada kabul gören haftalık 150 veya 300 dakikalık
egzersiz programlarıdır.
Kalp damar hastalıklarının genetik geçişin yanı sıra
diğer önemli risk faktörleri hipertansiyon, şeker hastalığı,
kolesterol yüksekliği, sigara kullanımıdır. Bununla birlikte
hareketsiz yaşam, stres, zararlı beslenme, alkol kullanımı
vb. gibi risk faktörleri de vardır.
22 23
TÜM CERRAHİ
AMELİYATLAR
Cerrahi Operasyonlarda Konfor
Laparoskopi Nedir?
Özel olarak geliştirilen ve laparoskop adı verilen cihazlar ile
uygulanankapalı yöntem cerrahi bir tekniktir. Özellikle günümüzde
kadın hastalıklarının cerrahi tedavisinde genel cerrahi alanlarında
sıklıkla kullanılmaktadır.
GENEL CERRAHİ AMELİYATLARI n
ORTOPEDİ AMELİYATLARI n
KADIN HASTALIKLARI AMELİYATLARI n
KULAK BURUN BOĞAZ AMELİYATLARI n
GÖZ AMELİYATLARI
ESTETİK OPERASYONLAR
LOKAL VE GENEL SÜNNET
KÜÇÜK CERRRAHİ OPERASYONLAR
JİNEKOLOJİK LAPAROSKOPİ
OBEZİTE AMELİYATLARI
APANDİST AMELİYATI
SAFRA KESESİ AMELİYATI
KARIN BÖLGESİNDEKİ FITIK
KASIK REFLÜ AMELİYATLARI
444 0 704 444 0 704
Röportaj
MENiSKÜS
HASTALIKLARINA
YAKLAŞIM
Özel Mercan Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Zafer Yıldırım, menisküs hastalıklarının çok
genç yaşlarda görülebilen hastalıklar arasında yer aldığını söyledi. Menisküs hastalıkları
ve yırtıklarının tedavisi hakkında bilgi veren Yıldırım, “Günümüzde menisküs cerrahisinde
kullanılan başlıca yöntem olan artroskopik tedavinin en büyük avantajı sosyal hayata ve
özellikle masa başı işlere birkaç gün gibi çok kısa bir sürede erken dönüş sağlayabilmesidir” dedi.
Özel Mercan Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Zafer
Yıldırım, menisküs hastalıkları, menisküs yırtıklarının
tedavisi ve artroskopik cerrahi ile ameliyat hakkında
bilgi verdi.
Sayın Yıldırım, Menisküsün Vücuttaki Fonksiyonu
Nedir? Menisküs Hastalıkları Nasıl Oluşur?
Günümüzde diz ağrısının en sık sebeplerinden bir
tanesini menisküs hastalıkları oluşturmaktadır. Menisküsler
bacak fonksiyonlarında çok önemli bir yere sahiptir.
Menisküslerin şok emici etkileri bulunmaktadır. Bu etkileri
arabalardaki süspansiyon mekanizmasıyla benzerlik
göstermektedir. Böylelikle dize binen yüklerin eklem
DIZ AĞRISI
SEBEPLERINDEN
BIRI OLAN
Menisküsler bacak fonksiyonlarında çok önemli
bir yere sahiptir. Menisküslerin şok emici etkileri
bulunmaktadır. Bu etkileri arabalardaki süspansiyon
mekanizmasıyla benzerlik göstermektedir. Böylelikle
dize binen yüklerin eklem kıkırdaklarına daha az
yansımasını sağlayarak kıkırdakları korurlar.
kıkırdaklarına daha az yansımasını sağlayarak kıkırdakları
korurlar. Menisküslerin diğer bir fonksiyonu da
tibia ve femur arasındaki uyumu arttırmak ve bu sayede
stabiliteye katkıda bulunmaktır.
UZMAN DOKTOR
ZAFER YILDIRIM
ORTOPEDİ VE TRAMVATOLOJİ
Günümüzde sanayileşme, sportif aktivitelerin artması,
yiyecek ve içeceklerdeki kimyasal ve hormonal
katkıların menisküs yapısını bozması vb. nedenlerden
dolayı menisküs hastalıkları çok genç yaşlarda bile
sıklıkla görülen hastalıklar arasına girmiştir.
Röportaj
Sayın Yıldırım, Menisküs Hastalıklarının Türleri
Nelerdir? Bu Hastalıkların Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?
Günümüzde sanayileşme, sportif aktivitelerin artması,
yiyecek ve içeceklerdeki kimyasal ve hormonal katkıların
menisküs yapısını bozması vb. nedenlerden dolayı
menisküs hastalıkları çok genç yaşlarda bile sıklıkla
görülen hastalıklar arasına girmiştir. Menisküs hastalıkları
başlıca, yapının bozulmasıyla ve ağrıyla karakterize
olan dejeneratif menisküs hastalığı ya da menisküs
yırtıkları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dejeneratif
menisküs hastalığı menisküs yapısının bozulması olarak
da düşünülebilir ve genellikle ameliyatsız tedavi edilir.
Dejeneratif menisküs hastalığı diz ağrısı ile karakterizedir.
Artan ve sık sık tekrarlayan diz ağrısı hastanın
hayat kalitesini oldukça bozabilmektedir. Dejeneratif
menisküs hastalıklarında tedavi genellikle NSSAID
(non steroid anti enflamatuar ilaçlar) ve Hyaluronik asit
enjeksiyonundan oluşur. Hyaluronik asit enjeksiyonu,
menisküs yapısını düzelterek yırtılmasını büyük oranda
engellemekte ve diz ağrısını geçirmektedir.
Sayın Yıldırım, Menisküs Yırtıklarında Tedavi Süreci
Hakkında Bilgi Verir misiniz?
Menisküs yırtıklarında tedavi ise hastanın yaşına, ağrının
durumuna, dejeneratif zeminde olup olmamasına
ve yırtığın şekline göre değişir. Kıkırdağa baskı yapan,
genç yaşlarda görülen, inatçı ağrıya sebep olan ve diz
hareketlerini kısıtlayan bazı yırtıklar artroskopik cerrahi
ile tedavi edilirken ileri yaşlarda ortaya çıkan dejeneratif
yırtıklar da cerrahi öncesinde NSAID ve hyaluronik
asit enjeksiyonu ilk tedavide yer alabilmektedir.
Sayın Yıldırım, Menisküs Ameliyatları Nasıl
Yapılmaktadır? Hastaya Tedavi Sürecinde Hangi
Avantajı Sağlamaktadır?
Günümüzde menisküs ameliyatları, kapalı bir prosedür
olan artroskopi yöntemi ile gerçekleştirilmektedir.
Artroskopik cerrahide diz önünden açılan 2 ya da 3
adet delikten sokulan kamera ve el aletleri kullanılmaktadır.
Artroskopik menisküs cerrahisi sonrasında ağrı
basit ağrı kesicilere cevap verecek tarzda çok az olmaktadır.
Eskiden açık prosedürlerle yapılan menisküs
yırtık ameliyatlarında sosyal hayata ve işe dönüş 6 (altı)
ay gibi uzun bir süreyi bulabilmekteydi. Günümüzde
menisküs cerrahisinde kullanılan başlıca yöntem olan
artroskopik tedavinin en büyük avantajı ise sosyal hayata
ve işe (özellikle masa başı işlere) birkaç gün gibi
çok kısa bir sürede erken dönüş sağlayabilmesidir.
26 27
OBEZiTE
CERRAHISI
- METABOLİK CERRAHİ - MİDE BY PASS,
-MİDE KELEPÇESİ VE TÜP MİDE CERRAHİSİ
444 0 704 444 0 704
Röportaj
OBEZiTE
TEDAViSi
Özel Mercan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Esat Çınar, obezitenin
“Sağlıksız Beslenme, Aşırı Kalori Tüketimi ve Fiziksel Aktivitenin Azalması”
ile en önemli ve artan sağlık sorunları arasında yer aldığını söyledi.
Özel Mercan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Esat
Çınar, obez hastalara tedavi sürecinin hedefleri hakkında
önemli bilgiler verdi.
Sayın Çınar, Obezite Ne Sıklıkta Görülüyor?
Obezite yaşadığımız çağın en önemli sağlık sorunlarından
biri haline geldi. Son 40 yıl içinde erkeklerde 3
kat, kadınlarda da 2 kat daha sık görülmeye başlandı.
Ülkemizde de yaşam tarzının değişmesine bağlı olarak yetişkinlerde
%30 civarında görülmektedir. Bu oran kadınlarda
daha yüksek olmakla birlikte erkeklerde de sıklığı hızla
artıyor ve bu haliyle önemli bir halk sağlığı sorunu haline
gelmiş bulunuyor.
Sayın Çınar, Obezite Nasıl Oluşur?
Obeziteye neden olan en önemli etkenler sağlıksız beslenmeye
bağlı aşırı kalori tüketimi ve fiziksel aktivitenin/
hareketin azalmasıdır. Nadiren de olsa bazı hormonal
ve genetik hastalıklar (hipotiroidi, Cushing sendromu vb.
) ve hastaların kullandığı bazı ilaçlar da obeziteye zemin
hazırlayabilir veya kilo almaya meyilli bireylerde obezite
gelişmesine katkıda bulunabilir.
Kabaca açıklamak gerekirse obezite yüksek enerji alımına
bağlı olarak vucutta aşırı yağ birikmesi sonucu oluşuyor.
Vücutta yağ ölçümü her zaman mümkün olmadığı için
pratikte genelde aşırı kilo alımı şeklinde tarif ediyoruz.
Sayın Çınar, Obeziteyi Tetikleyen Unsurlar Nelerdir?
Hastalarımızın genelde sık yaptıkları bazı hatalar da
şunlar: normalden fazla yemek, sağlıklı besinler yerine
yüksek kalori içeriğine sahip fast food besinleri çok tüketmek,
akşam eve gelince yemeğe kadar birşeyler atıştırmak,
öğün atlamak, yemeği çok hızlı yemek, yemek esnasında
tv. izlemek, kitap okumak veya cep telefonuyla ilgilenmek,
sofrada uzun süre kalmak, üzüntü sıkıntı stres durumlarında
birşeyler yemek, akşam yemeklerinden sonra uykuya kadar
sürekli birşeyler atıştırmak ve son olarak suyu az içmek
ve su yerine yüksek enerjili kola vb içecekler tüketmek
sayılabilir.
Bunların yerine porisyonların küçültülmesi, kahvaltı dahil
öğün atlanmaması, öğünler arasında atıştırma yapılamaması,
su alımının arttırılması, sebze tüketiminin arttırılması,
işlenmiş gıdalardan kaçınılması, şekerli ve tatlandırıcılı
gıda ve içeceklerden kaçınılması, alkollü içeceklerin
bırakılması, paketlenmiş gıdaların tüketilmesinin ise en aza
indirilmesi başlıca önerilerimiz.
Sayın Çınar, Obezite Hangi Organlara Zarar
Vermektedir?
Obezite vücütta hemen hemen tüm organ ve sistemleri
etkileyip önemli sağlık sorunlarına yol açıyor. Diyabet,
hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, felç ve inme gibi
serebrovasküler hastalıklar, uyku apnesi ( uykuda solunum
durması ) karaciğer yağlanması, reflü, safra kesesi
hastalıkları, polikistik over sendromu , kısırlık, kireçlenme
, depresyon ve başta yemek borusu, kalın barsak,
meme, rahim ve böbrek olmak üzere birçok kansere de
neden olmaktadır.
UZMAN DOKTOR
ESAT ÇINAR
İÇ HASTALIKLARI
Sayın Çınar, Bir Kişinin Obez Olup Olmadığı
Nasıl Tespit Edilebilir?
Obeziteyi tespit etmek için kullandığımız basit bir kaç
ölçüm yöntemi var. Beden kitle endeksi (BKİ) en yaygın
kullanılan yöntem. Kişinin ağırlığının boyuna oranı Ağırlık
(kğ) / Boy (m2) formülü ile elde ediyoruz. Birçok internet
sitesinden veya basit telefon uygulamalarıyla kolayca
erişilebilecek bir yöntemdir. Bu formüle göre BKİ 25-30
arasında olanlar fazla kilolu, 30 üzerinde olanlar obez
olarak tanımlıyoruz. BKİ 40 üzerinde olanlar morbid obez
50 üzerinde olanlara ise süper obez diyoruz.
Bir diğer basit obezite değerlendirmesi de bel çevresinin
ölçülmesidir. Kadınlarda bel çevresinin 80 cm üzerinde
olması fazla kilolu, 90 üzerinde olması obeziteyi gösterir.
Erkeklerde bu değerler fazla kilolu için 90, obezite için ise
bel çevresinin 100 cm üzerinde olması olarak tanımlıyoruz.
Sayın Çınar, Obezite Tanı Koymadan Önce Neye Dikkat
Ediyorsunuz?
Biz obez hastayı değerlendirirken mutlaka kullandığı
ilaçlara bakıyoruz. Kilo artışına neden olabilecek bazı
hormon, diyabet, kalp psikiyatrik ve nörolojik ilaç kullanıyorsa
bunların mümkünse kilo yapmayan alternatifleri ile
değiştirilmesinin öneriyoruz. Sonrasında ise her hastaya
bazı temel kan tetkiklerinin yapılması gerekiyor. Tiroit
hormonları, açlık kan şekeri, kolesterol değerleri, karaciğer
böbrek fonksiyonları bunlardan en sık bakılan tetkikler.
Şeker yüklemesi, kortizol testleri ve diğer bazı hormonlar
ise her hastada gerekmeyen fakat doktorun şühelendiği
durumlarda yapılması gereken tetkiklerdir.
Röportaj
Yeri gelmişken toplumda çok sık bilinen bir yanlışı da
özellikle vurgulamak istiyorum. Obez hastalarda insülin
direnci ölçümünün obezitenin tanısında, tedavisinde ve
takibinden hiçbir önemi veya faydası yoktur.
Sayın Çınar, Obezite Tedavisi ve Obez Hasta
Takibinde Hedefinizi Açıklar mısınız?
Obez hastaların tedavi ve takiplerinde hedefimiz 3 aylık
bir süre içinde en az %5 kilo kaybının olmasıdır. Kilo kaybı
%5-10 arasında ise hedefe ulaşmış ve başarılı olmuş sayılırız.
3 ayda kilo kaybı %15 üzerindeyse çok daha iyi yolda
olduğumuzu gösteriyor. Önemli olan kısa sürede çok fazla
kilo vermekten ziyade sağlıklı bir şekilde verilen kiloların
uzun sürede geri alınmamasıdır. Çok hızlı veya kısa sürede
aşırı kilo kayıpları da kalp ritim bozukluklarına, vucudun
sodyum potasyum kalsiyum magnezyum gibi elektrolitlerinde
dengesizliklere, safra kesesinde taşların oluşmasına,
depresyon gibi ruhsal problemlere neden olabilir.
Obez hastaların takibi genelikle bir ekip işidir. Dahiliye
veya endokrin uzmanı, diyetisyen ve gerektiği durumlarda
bir psikolog veya psikiyatrist bu ekip içinde olabilir.
Obezite tedavisinin temelinde yaşam tarzı değişikliği
bulunur. Bu da beslenme diyet alışkanlıklarının değişimi,
egzersizin yaşam tarzının bir parçası haline getirilmesi, ve
davranış tedavisini kapsar. Obezitede tıbbi beslenme tedavisi
(diyet) mutlaka bir diyetisyen eşliğinde sürdürülmelidir.
Bilimsel bir dayanağı olmayan populer ve genelde de
tek tip besinlerin tüketildiği diyetler kısa sürede kilo kaybı
sağlasa da çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilecekleri
için hastalarımıza önermiyoruz. Davranış değişiklikleri
bireysel veya grup eğitimleri ile sağlanabilir.
Sayın Çınar, Obezitenin İlaç ve Cerrahi Tedavisi Nasıl
Yapılmaktadır?
İlaç tedavisinden kısaca bahsetmek gerekirse; öncelikle
hastaların etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmamış eş
dost tavsiyesiyle ilaç veya gıda takviyesi adı altındaki
ürünleri doktora danışmadan almalarını önermiyoruz.
Ülkemizde obezite tedavisi için ruhsat almış 2 ilaç
bulunmaktadır. Bu ilaçlar beden kitle indeksi 30 un
üstünde olan veya 25 in üstünde olup obeziteye bağlı
kalp şeker kolesterol inme gibi komplikasyon gelişmiş
kişilere tedavi başlanabilir. Ilaçların etki profilleri yan
etkileri farklı oldukları için mutlaka doktor tavsiyesiyle
reçetelenmesi gerekir. Tedavi süresince olası vitamin
eksiklikleri için multivitamin desteği gerekebilir.
Obezite cerrahisi de son yıllarda oldukça popüler olmuş
durumda. Yaşam tarzı değişikliği diyet ve ilaç tedavileri ile
hedeflediğimiz kiloya ulaşamayan veya verdikleri kiloları kalıcı
olarak koruyamayan hastalarda cerrahi tedavi düşünülebilir.
Beden kitle indeksi 40’ın üstünde olan veya 35’in üstünde
olup da obeziteye bağlı medikal sorunları başlamış seçilmş
bazı hastalarda obezite cerrahisi iyi sonuç verebilmektedir.
Cerrahi düşünülen bütün hastaların mutlaka ameliyat öncesi
deneyimli merkezlerde 6 aylık bir takip ile belli oranda kilo
verdirmek ve yaşam tarzı değişikliklerini kalıcı hale getirmede
kararlı olduklarından emin olmak gerekir.
30 31
Röportaj
OBEZiTE
CERRAHiSi
Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Engin Baştürk, halk
sağlığını tehdit eden ve hızla artan obezitenin tedavisinde uygulanan cerrahi
yöntemler metabolik cerrahi, mide by pass, mide kelepçesi ve tüp mide
cerrahisi hakkında bilgi verdi.
Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr.
Engin Baştürk, diyabette uygulanan cerrahi yöntemlerin
tetkikleri ve hastaya sağladığı avantajları dergimiz için
yorumladı.
Sayın Baştürk, Obezite Nedir?
Obezite halk sağlığını giderek daha çok tehdit eden ve
hızla artan bir sağlık problemidir. Geçmişte bir davranış
bozukluğu olarak nitelendirilmesine karşın artık bir hastalık
olarak kabul görmektedir.
Obezitenin onlarca değişik tanımı yapılabilir. Ancak,
en yaygın kullanımı Vücut Kitle Endeksi (VKE; Body Mass
İndex = BMI) temel alınarak yapılan tanımıdır.
VKE = Ağırlık /(Boy)2
Örnek: 70 kg ağırlığında, 1.7 metre boyundaki bir
kişinin vücut kitle endeksi = 70/(1.7x1.7)= 24.2
Normal 20 - 25
Artmış Kilo 25 - 30
Obezite 30 - 40
Morbid Obezite 40 - 50
Süper Morbid Obezite > 50
Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği
TURDEP-II çalışmasının sonuçlarına göre ülkemizde
obezite görülme sıklığı %32’dir; morbid obezite görülme
sıklığı ise yaklaşık %3’tür. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki
obezite sıklığı ülkemizdeki ile aynıdır.
Sayın Baştürk, Obezite Tetkikleri Nasıl Yapılmaktadır?
Obezite nedeniyle kliniğimize başvuran hastalara aşağıdaki
tetkikler yapılmaktadır:
• Metabolik tetkikler
• Bariatrik diyetisyen eğitimi ve tetkikleri
• Ultrasonografi (safra kesesi taşları ve karaciğer büyüklüğü
tespiti)
• Endoskopi (gereken hastalarda pH-metre, motilite
testleri)
• Apne şikayeti olanlarda Göğüs Hastalıkları konsültasyonu,
polisomnografi testi, solunum fizyolojisi testleri
OPR. DR.
ENGİN BAŞTÜRK
GENEL CERRAHİ
• Anestezi konsültasyonu
• Bariatrik psikoloji eğitimi ve tetkikleri
Metabolik Cerrahi
Sayın Baştürk, Metabolik Sendrom Nedir?
Sebeplerini Açıklayabilir misiniz?
Metabolik sendrom, enerji kullanımı ve depolaması bozukluğuna
bağlı olarak gelişen insülin direnci, abdominal
veya santral obezite, yüksek kan basıncı, yüksek açlık kan
şekeri, yüksek serum trigliserid seviyesi gibi birden fazla
faktörün eşlik ettiği bir durumdur. Metabolik sendrom varlığında
kalp damar hastalıklarının gelişme riski artmaktadır.
Sebepleri arasında stres, aşırı kilo veya obezite, sedanter
yaşam, genetik faktörler, diyet (Çok tatlı tüketimi), ileri
yaş, tip 2 diyabet, koroner arter hastalığı, romatolojik hastalıklar,
alkol, psikolojik ve psikiyatrik faktörler sayılabilir.
Gelişimi kompleks bir mekanizmayla olmaktadır.
Sayın Baştürk, Metabolik Sendromun Görülme
Sıklığı Nedir?
Metabolik sendrom görülme sıklığı obezite görülme sıklığı
ile paralel olarak dünyada artmaktadır. Örneğin her
3 kişiden 2’sinin kilolu veya obez olduğu ABD’de her dört
kişiden birinde metabolik sendrom bulunmaktadır. Erkek
ve kadında benzer sıklıkla görülmektedir.
Özellikle bu hastalarda kalp yetmezliği ve tip 2 diyabet
sık olarak görülmektedir. Bu hastalarda bel çevresi
erkeklerde >102 cm ve kadınlarda > 88 cm olmakta,
trigliserid serum seviyeleri >150 md/dl olmakta, HDL (iyi
kolesterol) seviyesi erkekte <40 mg/dl ve kadında <50
mg/dl olmakta, kan basıncı >130/85 mm Hg olmakta
Röportaj
ve kan şekeri >100 mg/dl olmaktadır. Bu özelliklerden
3 ve daha fazlası olan kişilere metabolik sendrom teşhisi
konulabilmektedir.
Sayın Baştürk, Metabolik Sendrom Komplikasyonları
Nelerdir?
Komplikasyonları arasında kalp hastalıkları (koroner arter
hastalığı, ritim bozuklukları, kalp yetmezliği), diyabet,
inme, venotromboembolik hastalıklar, uyku apne sendromu,
son dönem organ yetmezlikleri (böbrek, karaciğer),
körlük, nöropati, düşük ve bazı kanserler (meme, kalın
bağırsak, prostat, böbrek,..) sayılabilir.
Sayın Baştürk, Metabolik Sendrom Tedavisi ve
Metabolik Cerrahisi Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?
Metabolik sendromda tedavi öncelikle kilo vermek ve
yaşam şeklini değiştirmek suretiyle olmaktadır. Bu hastalar
ayrıca metabolik cerrahiden (başlıca amaç tip 2 diyabetin
tedavisi olduğundan diabet cerrahisi de denir) de fayda
görürler. Metabolik cerrahi, kardiyovasküler riskleri azaltır
hastanın buna bağlı ölüm riskini düşürür.
Sayın Baştürk, Mide (Gastrik ) By Pass Operasyonunu
Nasıl Uyguluyorsunuz?
Gastrik bypass ameliyatı kliniğimizde en sık uygulanan
cerrahi türüdür. Bu cerrahi türünde kullandığımız teknik,
aslında neredeyse 100 yıldan bu yana kullanılan mide
cerrahilerinin obeziteye uyarlanmış bir şeklidir. Uyguladığımız
gastrik bypass tekniği Roux-en-Y gastrik bypass
yöntemidir. Video galerimizde bu ameliyatın videosunu
izleyebilirsiniz.
Bu teknikte mide boyutları ve hacmi küçültülerek yaklaşık
30-50 mililitreye indirilir. Bu küçük bir çay bardağından
daha küçük bir hacimdir. Bu sayede bu ameliyatın kısıtlayıcı
özelliği ortaya çıkar. Midenin geri kalanı pasif olarak
yanda durur. Yani öncelikle mide bypass’lanmış olur.
Ardından ince barsaklar ile mide arasında yeni bir yol
yapılır. Safra ve pankreas sıvıları hastanın kilosuna göre
daha ileriye taşınır ve yiyeceklerin emiliminin bozulması
sağlanır. Bu yeni yolların adına anastomoz denir ve bu
noktalardan kaçaklar olabilir. Bizim uyguladığımız ameliyat
esnasında endoskopik hava testi (lastikçilerin lastiği
suyun altına sokarak yaptıkları test benzeri) uygulamamız
sırasında bu kaçakların olup olmadığını hemen tespit
edebilmekteyiz. Ameliyatlarımızda şu ana kadar herhangi
kaçak tespit edilmemiştir. Bu cerrahi teknikte yaklaşık %3
oranında kaçak oluşabilmektedir. Bu durumda genelde
hastaya yemek verilmemekte ve beklenmektedir. Nadiren
tekrar laparoskopi yapmak gerekebilir.
Sayın Baştürk, Gastrik Bypass İle Ne Kadar Zamanda
Ne Kadar Kilo Verilebilir?
Gastrik bypass yöntemiyle fazla kiloların %70-80’ı verilebilir.
Bir örnek verecek olursak:
İdeal kilosu 70 olması gereken bir hasta varsayalım 170
kiloysa; fazla kilo=100 kilogram
Bypass ile 70-80 kilogram verilebilir. Sonuç kilosu 90-
100 kilogram olabilir. Bundan daha iyi kilo verebilen hasta
sayısı çoktur. Daha iyi kilo verebilen hastalar hayat stil
32 33
Röportaj
Röportaj
değişikliğini başarabilmiş hastalardır. Kilo kaybı genellikle
1 yıl içinde gerçekleşmektedir.
Sayın Baştürk, Ameliyat Sonrasi Ne Gibi Beslenme
Bozuklukları Ortaya Çıkabilir?
Bypass cerrahisi sırasında midenin büyük bir kısmı ve
barsakların 2 metreye yakın bir kısmı pasif konumda
bırakılır. Bypassın amacı yiyeceklerin emilmesine engel
olmaktır. Bu nedenle vücut için gerekli bazı maddelerin de
emilmesi bozulabilmektedir. Özellikle etkilenen maddeler
arasında B12 Vitamini, demir ve kalsiyum gelmektedir.
Vitamin B12 emilebilmek için mideden salgılanan bir
faktör olan İntrinsik Faktör’e ihtiyaç duymaktadır. Ameliyat
sonrası bu vitaminin her ay enjeksiyon yoluyla yerine konulması
gerekir. Kaybedilen vitaminler için hergün vitamin
takviyesi verilmelidir. Takiplerde VitD düzeyi takip edilmeli
ve hastalara kalsiyum verilmelidir. Bu eksiklikler devamlı
takip edilen hastalarda problem yaratmamakta ve çok iyi
tolere edilmektedir. Bariatrik diyetisyen takibinde olmayan
hastalarda protein eksiklikleri oluşabilmektedir. Hastaların
diyetlerinin, özellikle de erken dönem beslenmelerinin çok
iyi takip edilmesi gereklidir.
Sayın Baştürk, Bypass Cerrahisi Garantili Midir?
Cerrahi Sonrası Tekrar Kilo Alınabilir mi? Alınırsa
Çözüm Var mıdır?
Hiçbir obezite cerrahi yönteminin %100 başarılı olması
söz konusu değildir. Teknik olarak yapılan bazı hatalar
sonucunda hastalar yetersiz kilo verebilir ya da hiç veremeyebilirler.
Bırakılan midenin çok büyük olması, mide
barsak geçişinin çok geniş olması, bypasslanan barsağın
kısa tutuluması yetersiz kilo kaybına neden olabilir. Yetersiz
kilo vermenin veya tekrar kilo almanın en önemli nedeni
hasta uyumsuzluğudur. Verilen beslenme programlarına
uyumsuzluk, aşırı kalorili beslenme ve harketsiz hayat stili
gibi etkenler nedeniyle hastalar tekrar kilo alabilirler.
Bypass cerrahisi en radikal cerrahilerden birisi olduğu
için yapılabilecek başka birşey kalmadığı düşünülmektedir.
Yeni gelişen teknikler ile mide tekrar küçültülmekte,
barsak geçişi daraltılabilmektedir. Cerrahi olarak da
yapılabilecek şeyler mevcuttur.
Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi Hakkında Bilgi
Alabilir miyiz?
Mide bandı (kelepçe) kısıtlayıcı türde bir cerrahidir.
Yerleştirilmesi oldukça basittir ve operasyon süresi çok
kısadır. Çalışma mekanizması yenilen miktarı kısıtlama
üzerine kurulmuştur. (Mide kelepçesinin taklış tekniğini
görmek için video galerimizi ziyaret edebilirsiniz.) Mide
kelepçesi hasta uyumunun en önemli olduğu cerrahi
türlerinden biridir. Hasta seçimine çok dikkat edilmezse
başarısızlıkla sonuçlanabilir. Amerika ve Avrupa ülkelerinde
bu işlemi uygulayacak merkezler için sertifikasyon
zorunluluğu mevcuttur. Bu ugulamalar işlem kalitesi ve
başarısını arttırmaktadır.
Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi Kime Uygulanmaz?
Psikolojik yeme bozuklukları, tatlı/şekerli gıda düşkünlüğü
ve uyumsuz hastalarda mide kelepçesi uygulanmamalıdır.
Büyük mide fıtığı ve mide ülseri olan hastalarda
da bu yöntem kullanılmamalıdır. Her hastaya mutlaka
ameliyat öncesi endoskopi yapılarak bu problemlerin var
olup olmadığı değerlendirilmelidir. HAstaların psikolojik
değerlendirmedn geçmeleri ameliyatın başarası için büyük
önem taşır.
Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi İle Ne Kadar Kilo
Verilebilir?
Fazla kiloların %40-60’ı bu yöntem ile verilebilir. Sıvı
şekilde yüksek kalorili yiyecek tüketen (Kola, dondurma,
cips, çikolata vb.) kişilerde kilo verimi daha az olabilir.
Egzersiz reçetesi verdiğimiz ve aktif hastalar bu oranlardan
daha iyi kilolar verebilmektedir.
Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi Mideye ve
Çevresindeki Organlara Zarar Verir mi?
Mide kelepçesinin üretildiği silikonun kalitesi, kelepçenin
yumuşaklığı, iyi bir cerrahi teknik ve enfeksiyonların oluşup
oluşmaması kelepçenin verebileceği zaraları belirler.
Mide kelepçeleri dokularda bir takım hasarlarlar oluşturabilir.
Yukarıda sayılan olumsuz etkilerin hiçbiri olmasa
bile kelepçe mide ve çevre dokulara yapışır. Özellikle de
merkezimiz gibi komplikasyon cerrahisi çok yapan ünitelerde,
başka merkezlerde uygulanan kelepçe ameliyatlarından
sonra oluşan sorunlar çok görülmektedir. Kelepçe
hem mideye, hem de karaciğer dokusuna yapışmaktadır.
Kelepçenin çıkarılması sanıldığı kadar basit ve sorunsuz
bir işlem değildir. Enfeksiyonlar sonrası oluşan tabloda kelepçe
ile mide dokusu ve çevre organlar arasında açılması
çok zor olan yapışıklıklar oluşmaktadır.
Sayın Baştürk, Bantlar (kelepçeler) Arasında Ne Fark
Vardır? Amerikan FDA Onayının Anlamı Nedir?
Bantların silikon kalitesi, kilitleme mekanizmaları, bağlantı
sistemleri, cilt altına konan haznelerin (port) yapıldığı
materyaller, yumuşaklık ve sertliği farklılıklar gösterir.
Kaliteli bir bandın yumuşak olması gerekir. Kilitleme
mekanizması güvenilir ve kolay olmalıdır. Uygulamasının
kolay olması ayrıca büyük önem taşır. Kimi bantlarda cilt
altına konan portlar plastik elemanlar içerirken kimilerinde
bu tamamen metaldendir. Piyasada daha ucuz olması için
Avrupa ve Amerika haricinde ülkelerde üretilen bantlar
kullanılmaktadır.
Kelepçenin anavatanı Avrupa’dır. İlk olarak Avrupa’da
uygulandığı için Amerika’da kullanılmaya başlaması
2000 yılını bulmuştur. Amerikan FDA onaylı birkaç bant
mevcuttur fakat Avrupa’da üretilen birçok bant aynı veya
daha iyi kalitededir. Bu bakımdan bandın FDA onayı
olmaması bandın iyi olmadığı anlamına gelmez. Hastalara
düşen en önemli görev, kendilerine takılacak bantlar
hakkında ayrıntılı bilgi edinmektir.
Sayın Baştürk, Tüp Mide Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?
Açılımı sleeve gastrektomi (tüp mide) ile birleştirilmiş tek
anastomozlu (barsaklar arası geçiş) duodeno-ileal bypassdır.
Bu ameliyatta mide tüp haline getirildikten sonra
onikiparmak bağırsağına bağlandığı yerden kesilir ve
kalınbarsağa 250 cm uzaklıktaki ince barsağa bağlanır
(anastomoz).
Bu ameliyattaki amaç, hem yiyecek miktarını kısıtlamak
hem de bu yiyeceklerden yararlanımı bozmaktır. Buna
bağlı olarak da hasta kilo kaybeder ve ayrıca tip 2 diyabet,
hiperlipidemi, hipertansiyon gibi metabolik problemleri
de düzelir.
Klasik duodenal switch adı verilen ameliyata üstünlüğü
barsaklar arası geçişin tek bir yerde uygulanmış olmasıdır.
Yani bu geçiş anastomoza bağlı komplikasyon riskini
azaltmış olur. Mide çıkışındaki pilor adı verilen çekvalv
sistemi korunduğundan dumping adı verilen metabolik
komplikasyon da daha az olur.Ancak bu yöntem sonrası
hastalar ömür boyu vitamin ve mineral takviyesi almak
zorunda olurlar. Hasta takipleri çok önemlidir beslenme
bozukluğu olmaması için, hekim kontrollerine dikkat edilmesi
gerekir. Diyare, gaz ve safra kesesi taşları görülme
sıklığı artabilir. Diğer obezite cerrahisine bağlı problemler
bu cerrahi için de geçerlidir.
Sleeve gastrektomi (tüp mide) ameliyatı son yıllarda
giderek daha çok artan oranlarda uygulanmaya başlamıştır.
Sleeve gastrektomi ameliyatı sırasında midenin büyük
bir kısmı geriye dönüşü olmadan çıkarılır. Geriye bırakılan
mide dokusu yaklaşık 150-200 ml civarındadır. Sleeve
gastrektomi ameliyatının obezite üzerinde iki tür etkisi
vardır:
1. Kısıtlayıcı (restriktif) etki: Mide hacmi küçültüldüğü
için daha erken doyulur.
2. Hormonal etki: İştah hormonlarının büyük bir kısmı
midede üretildiği için iştahta azalma ve öğün aralarında
açlık hissinde gerileme görülür.
Tüp mide ameliyatı midenin yaklaşık %80 kısmının
cerrahi olarak çıkarılmasıyla gerçekleştirilen bir obezite
ameliyatıdır. Birden fazla mekanizmayla hastanın kilo
vermesini sağlayan bir ameliyattır.
Öncelikle, yeni oluşturulan mide normal mideye göre
belirgin derecede azalmış hacmi nedeniyle daha az gıda ve
böylece daha az kalori alınmasına neden olur. Ancak asıl
etkisinin gıda alımını kısıtlamaktan öte mide barsak sistemindeki
özellikle açlık, tokluk ve kan şekeri kontrolünü sağlayan
hormonlar üzerinde meydana getirdiği değişimdir.
Kısa dönem sonuçlarına bakıldığında tüp mide ameliyatı
nispeten daha eski olan gastrik bypass kadar hem kilo
verdirmede hem de diyabet gibi metabolik bozuklukların
tamamen düzeltilmesinde veya iyileşmesinde etkili bir
ameliyattır. Ayrıca bu metabolik etkisi aynen bypasstaki
gibi hastanın kilo vermesinden bağımsız olarak gerçekleşmektedir.
Bir başka deyişle hasta ameliyattan çok kısa bir
süre sonra henüz daha kilo vermeye başlamadan,diyabete
bağlı yüksek kan şekeri düzeylerinin normale doğru yönelmesi,
diyabet için kullanılan ilaçların ve insülinin tamamen
veya kısmen bırakılması söz konusudur. Ayrıca tüp mide
ameliyatı gastrik bypass ameliyatına göre daha az komplikasyonun
görüldüğü bir ameliyattır.
Sayın Baştürk, Tüp Midenin Avantajları ve
Dezavantajları Nelerdir?
Avantajları arasında kısıtlayıcı bir ameliyat olması,
fazla kiloların %50-60’ını kısa sürede kolaylıkla verdirmesi,
yabancı bir cisim vücuda adapte edilmek zorunda
olunmaması, mide barsak sisteminde gıda geçiş güzergahında
bir değişiklik gerektirmemesi (daha fizyolojik),
göreceli ,hastanede kalış süresinin daha kısa olması, mide
barsak sistemindeki açlık, tokluk ve kan şekeri düzenleyici
hormonlara olumlu yönde etkilerde bulunması sayılabilir.
Dezavantajları
Dezavantajları arasında ise; geri dönüşümsüz olması,
ameliyat sonrası uzun dönem vitamin takviyesi kullanmak
zorunda olunması sayılabilir.
34 35
Röportaj
UZMAN DOKTOR
DOĞAN GÜLTEKIN
PSİKİYATRİ
Röportaj
HASTALIKLARIN SEYRİ
Özel Mercan Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Doğan Gültekin, pandemi
döneminden en çok psikiyatrik tedavi alan hastaların etkilendiğini
belirterek bu dönemde kazanılan tecrübelerin olası yeni durumlara hazırlık
oluşturduğunu belirtti.
Özel Mercan Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Doğan
Gültekin, pandemi döneminde psikiyatri hastalarının
tedavilerine kesintisiz devam ettiklerini ve aynı kararlılıkla
bunu sürdürdüklerini söyledi.
Sayın Gültekin, Pandemi Dönemi Psikiyatri
Hastalarını Nasıl Etkiledi?
2020 yılının ilk çeyreğinde bütün dünyayı kasıp
kavuran küresel salgının (Pandemi) her kesimi çok
olumsuz yönde etkilediği hepimizin malumudur. Ancak
özel grupların pandemiden daha çok olumsuz etkilendiği
açıktır. Bu gruplar içinde belki de en şanssız kesim
maalesef psikiyatrik tedavi alan hastalarımız oldu.
Başta ilk defa küresel bir salgınla karşı karşıya kalan
kişilerin en büyük psiko-sosyal stres faktörü belirsizlik
olmuştur. Küresel salgın bütün dünyada toplumsal yaşamın
her alanını olumsuz etkiledi. Salgın akut bulguları
tedavi ve aşılama ile kontrol altına alınsa bile uzun
süren psikososyal etkileri ne yazık ki devam edecek.
İlk defa küresel bir salgınla karşı karşıya kalan kişilerin
en büyük psiko-sosyal stres faktörü belirsizlik olmuştur.
Küresel salgın bütün dünyada toplumsal yaşamın her
alanını olumsuz etkiledi. Salgın akut bulguları tedavi
ve aşılama ile kontrol altına alınsa bile uzun süren
psikososyal etkileri ne yazık ki devam edecek.
Sayın Gültekin, Pandemi Sürecinde Psikiyatri
Hastalarının Tedavisi Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?
Özel Mercan Hastanesi Psikiyatri Polikliniği olarak
hastanemizde haftanın tüm günleri kesintisiz olarak hizmete
devam ettik. Birçok poliklinikte farmakoterapi ve
gerekirse kısa süreli psikoterapi hizmetine devam ettik.
Salgının olumsuz etkileri ile başa çıkmada koruma,
destek ve tedaviye yönelik hizmetlerimizi düzenli olarak
vermeye devam ettik ve aynı kararlılıkla tedavilerimize
devam etmekteyiz.
Salgının olumsuz etkileri ile başa çıkmada koruma,
destek ve tedaviye yönelik hizmetlerimizi düzenli olarak
vermeye devam ettik ve aynı kararlılıkla tedavilerimize
devam etmekteyiz. Hastanemizin; ülke nüfusunun en
yoğun olarak yaşadığı İstanbul gibi bir metropolde
çok yoğun olan talebi kısıtlı zamanımıza rağmen
sürdürmeye devam ediyoruz
Hastanemizin; ülke nüfusunun en yoğun olarak yaşadığı
İstanbul gibi bir metropolde çok yoğun olan
talebi kısıtlı zamanımıza rağmen sürdürmeye devam
ediyoruz.
Hizmet verdiğimiz tüm hastalarımız, birebir
görüşme olanağı olmayan hastalarımızla telefonla
sürekli irtibat halinde olduk ve tedavilerinin aksamaması
için elimizden geleni yapmaya gayret etmeye
çalıştık.
Aynı zamanda İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından
sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi amacıyla
kurulmuş olan Ruh Sağlığı Hizmetleri İyileştirme Komisyonu
kurulmuştu. Hastanemiz Psikiyatri Polikliniği
olarak kurulan Ruh Sağlığı Pandemi alt komisyonuna
sürekli danışma halinde olduk.
Sayın Gültekin, Pandemi Dönemi Kazanılan
Tecrübe Geleceğe Nasıl Etki Edecek?
Bu dönemde tüm doğal afetlerde olduğu gibi
psikiyatri alanında da çok sayıda yetersizlikle karşı
karşıya olunduğunu da gördük. Özellikle ayakta
tedavi hizmetlerinde kamu ve özel hastanelerde
ciddi yetersizlikler tespit edildi. Yatan hasta yataklarına
olan ihtiyaç artış gösterdi. Tabii ki ruh sağlığı
alanında oluşan yetersizliklerle uzmanın, hekimlerin
ve yardımcı sağlık personelinin başka birimlerde
görevlendirilmesi sonucunda psikiyatrik hizmetlerde
de ciddi aksamalara yol açtı.
Afetlerin şiddeti, yıkıcılığı, zararı afetin büyüklüğü
kadar ne kadar hazırlıklı olduğumuza da bağlıdır.
Bundan böyle her hangi bir afet öncesinde Türkiye
Psikiyatri Derneği tarafından hazırlanan “Öneri
Metni” dikkate alınacak. Hazırlıklarımızı ve eğitim
çalışmalarını sürdürmeye devam edeceğiz.
36 37
Röportaj
TOPLUMUN EN DEĞERLİ PARÇASI:
AiLE YAPISINI
ANLAYALIM
Özel Mercan Hastanesi’nin Psikoterapisti Klinik Psikolog Merve Çemberci, sağlıklı bir aile
ilişkisinde aile üyelerinin sorumluluklarını paylaştı. Çemberci, ilişkinin sağlıklı olmadığı
aile ortamında “akademik, ilişkisel ve kimlikle ilgili sorunlar” yaşanabileceğini söyledi.
Özel Mercan Hastanesi Klinik Psikolog Merve Çemberci,
ailedeki sorunlardan kaçmanın çözüm sağlamayacağını,
çözüm için anahtar kelimenin “Değişim” olduğunu
vurguladı.
Sayın Çemberci, Aileyi Nasıl Tanımlarsınız?
Sağlıklı Aile İlişkisi Nasıl Olmalıdır?
Aile; temel davranış özelliklerinin kazanıldığı ve aile
üyelerinin birbirleriyle ilişki kurmayı öğrendiği yerdir.
Aile, insanlarla gelecekte sürdüreceğimiz temel ilişkilerin
zeminini hazırlar. Kendimizi değerli hissettiğimiz, duygu
ve gereksinimlerimizi açıkça dile getirebildiğimiz bir
aile ortamı ideal olandır. Böyle bir ortamda büyüyenler,
sağlıklı ve açık ilişkiler kurmaya daha yatkın olur ve
yaşanabilecek normal ya da gelişimsel sayılan kuşaklara
özgü fark ve çatışmaları aşabilirler.
Sağlıklı bir aile ilişkisinde; eşlerin birbirlerine sadık olduğu,
aile üyelerinin aynı zamanda birbirlerinin arkadaşı
olabildiği, birbirlerine sevgi ve saygı duyduğu, birbirlerini
olduğu gibi kabul ettiği, geleceğe dair ortak ideallere
Evden ayrıldığınızda aile sorunlarının da ardınızda
kalmasını bekleyebilirsiniz, ancak onlardan
uzaklaştıktan çok sonra bile, aile ortamındaki
problemli durumlar yaşamınıza yansıyabilir,
ilişkilerinizi etkileyebilir. Uzaklaşmakla değil, aile
yapınızı ve kendi tutumlarınızı daha iyi anlayarak
bugünkü sorunlarınıza ışık tutabilir, değişim için bir
şeyler yapabilirsiniz.
sahip olduğu bir ilişki hakimdir. Aile içinde yaşadıkları
çatışmaları çözmeyi başaran, birbirlerine duygu ve
düşüncelerini net bir şekilde, korkmadan, kaygı duymadan
ifade edebilen, birbirlerine bağlılık, güven duyan,
birbirlerinin kişisel amaçlarını, başarılarını destekleyen
özellikleri vardır.
Sayın Çemberci, Aile İlişkisinin Sağlıklı Olmadığı
Ortam Bireyleri Nasıl Etkiler?
Aile üyeleri, birlikte yeterince zaman geçirip, birlikte
KLİNİK PSIKOLOG
MERVE K. ÇEMBERCI
PSIKOLOJI
Aile ortamındaki problemli durumlar yaşamınıza
yansıyabilir, ilişkilerinizi etkileyebilir. Uzaklaşmakla
değil, aile yapınızı ve kendi tutumlarınızı daha iyi
anlayarak bugünkü sorunlarınıza ışık tutabilir, değişim
için bir şeyler yapabilirsiniz.
geçirdikleri zamandan zevk alan, çocukların yetiştirilmesi
konusunda ortak fikirlere ve davranışlara sahip, çocukların
bakımı konusunda iş birliği içinde olup, birbirlerinin
hatalarına karşı affedici olabilen ve birbirlerine karşı
destekleyici bir tavır içerisinde hareket ederek devamlılık
Röportaj
sağlarlar.
Ancak her aile destekleyici değildir. Bazı ailelerde
olumsuzluklar vardır: Değersiz, yetersiz, önemsiz ve hatta
suçlu hissettirmeye; dünyaya, diğer insanlara güven
duymayı engelleyici davranışlar sergilemeye yönelik
problemli duygusal sorunlar görülebilir. Bu durumlarla
başa çıkamayan kişiler akademik, ilişkisel ve kimlikle
ilgili sorunlar yaşayabilir.
Evden ayrıldığınızda aile sorunlarının da ardınızda
kalmasını bekleyebilirsiniz, ancak onlardan uzaklaştıktan
çok sonra bile, aile ortamındaki problemli durumlar yaşamınıza
yansıyabilir, ilişkilerinizi etkileyebilir. Uzaklaşmakla
değil, aile yapınızı ve kendi tutumlarınızı daha iyi
anlayarak bugünkü sorunlarınıza ışık tutabilir, değişim
için bir şeyler yapabilirsiniz.
Sayın Çemberci, Aile Ortamının Sorunlu Olduğu
Nasıl Anlaşılır?
Biz bunu işlevsel olmayan zorlu aile ortamı olarak
tanımlıyoruz. Aile bireylerinizi mazur görmeye çalışsanız
da, eğer aşağıdaki özelliklerin birçoğunu yaşıyorsanız
ortada sağlıklı gelişimi destekleyici (işlevsel) olmayan
aile yapısına işaret eden bir sorun olabilir:
• İletişim sorunları: Aile üyelerinin birbirleri ile
doğru bir şekilde konuşmaktan, birbirlerini dinlemekten,
birlikte olmaktan kaçınması ve problem yaşaması.
• Anlaşmazlıklarla başa çıkmada zorluk: Aile
üyelerinin çelişki ve çatışmaları konuşmaktan çekinmesi,
sorunlarla yüzleşmekten kaçınarak onları yok sayması,
anlaşmazlık, küskünlük, huzursuzluk ve gergin tartışmalar.
• Taraf olma: Ebeveyn arasında yaşanan kavgalarda
taraf olmaya zorlanmak.
• Paylaşılmayan sorumluluklar: Aile bireylerinin gerekli
sorumlulukları paylaşmaması sonucunda karışıklıklar
yaşanması, iş yada görevlerin yerine getirilmemesi.
• Aşırı korumacılık: Bireyin hayatına gereğinden çok
müdahale, aşırı ilgili ya da korumacı davranılması.
• Baskı kurma: Ebeveynlerden birinin ya da her ikisi
38 39
nin çocuklar üzerinde güce, yetkiye dayalı bir denetim
uygulaması, esneklik tanımadan, kurallara ve biçilmiş
rollere uymasını beklemesi, belli bir (dini, siyasi, parasal,
kişisel) inanca katı biçimde bağlılık beklemesi.
• İstismar: Ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin
çocuklarının varlığını ve değerini reddetmesi, duygu ve
düşüncelerini önemsiz görüp reddetmesi, işe yaramaz
ve aşağı olduğunu söylemesi, onlara sağladığı imkanları
geri çekme tehdidi, onları kendi gereksinimlerini karşılamak
için zorlaması.
• Mahrumiyet / İhmal: Ebeveynlerden birinin ya da
her ikisinin, çocuklarına yükümlü oldukları bakımı yerine
getirmemesi, gereken maddi yardımı sağlamaması, temel
fiziksel gereksinimlerini karşılamaması.
• Kötü alışkanlıklar / bağımlılık: Ailede, uyuşturucu,
kumar, aşırı alkol, aldatma, aşırı çalışma ya da yeme
tutkusu gibi bağımlılık ya da kötü alışkanlıkların olması ve
devam etmesi.
• Fiziksel şiddet/taciz: Aile içinde bir başkasının
sözel, fiziksel - cinsel istismarına tanık olmak, fiziksel
şiddet tehdidi ya da kullanımı, şiddete zorlanma, şiddet
içeren tartışmalar çıkacağı korkusuyla yaşama, çalışarak
evi geçindirmeye zorlanma.
Sayın Çemberci, İşlevsel Olmayan Zorlu Aile
Ortamında Değişim İçin Ne Yapılmalıdır?
Ailenizdeki olumsuzlukları sürdürmek zorunda değilsiniz,
değişim elbette mümkündür, ancak çaba göstermek
gerekir. Üstelik aile bireyleri sizdeki değişimi tehdit
olarak algılayıp değişime direnmeye ve “eskiye dönmeye”
çabalayabilirler. Ancak direnç gösterilmesi durumu
hayatta her zaman karşımıza çıkabilecek engeller arasındadır,
aşılabilir bir durumdur.
Sayın Çemberci, Yapılabilecekler Arasında
Neler Olabilir?
Bir liste yaparak başlanabilir, liste yapmak olayları net
olarak görebilmenizi sağlar. Mesela şöyle:
• Çocuklukta yaşadığınız acı verici ya da zorlandığınız
olayları belirlemek.
• Değiştirmek istediğiniz davranış, duygu ve düşünceyi
yazmak.
• Listedeki her bir maddenin yanına, onun yerine sahip
Kendimizi değerli hissettiğimiz, duygu ve
gereksinimlerimizi açıkça dile getirebildiğimiz bir aile
ortamı ideal olandır. Böyle bir ortamda büyüyenler,
sağlıklı ve açık ilişkiler kurmaya daha yatkın olur
ve yaşanabilecek normal ya da gelişimsel sayılan
kuşaklara özgü fark ve çatışmaları aşabilirler.
olmak istediğiniz davranış, duygu ve düşünceyi yazmak.
• Baş etmesi en kolay maddeyi seçerek başlamak ve
olumsuzlar yerine belirlediğiniz olumlu olan duygu ve
davranışları yürütmeye çalışmak.
• Olumlu olanları, eski davranışınızdan daha sık uygulamayı
başardığınızda, listeden bir başka madde seçip
onu da değiştirmeyi denemek.
• Kendi kendinize bunun üzerinde çalışmanın yanında,
bir uzmanla çalışmak daha yararlı olabilir. Destek için
kliniğimize başvurabilirsiniz.
Sayın Çemberci, Bu Değişimde Nelere Dikkat
Edilmelidir?
• Gerçekçi beklentiler: Mükemmel olmaya ve ailenizi
de kendi mükemmelinize göre şekillendirmeye çalışmak
yerine gerçekten yapabileceklerinize odaklanmak.
• Ben- O sınırı: Aileniz bile olsa diğer insanların
yaşamları sizin denetiminizde değildir ve aynı şey aileniz
için de geçerlidir. Kendi istek ve sınırlarınızı ortaya koymak
ideal olacaktır.
• Geleceğe yönelim: Geçmişimizi değiştiremeyiz ama
geçmişte olanlar biz izin vermediğimiz sürece ileri taşınamaz,
o halde, şimdiye ve geleceğe dair odaklanmak
önemlidir.
• Karşı tepkiye hazırlık: Yeni davranışınıza çevrenizden
gelebilecek ters tepkiler ile (gözyaşları, bağırıp
çığırma vb.) başa çıkabilecek tutumlar geliştirmek.
• Geçici gerileme: Kendinizi arada bir eski olumsuz
davranış biçiminize dönmüş bulursanız hemen umutsuzluğa
kapılmak doğru olmaz. Kalıcı değişim zamana
bağlıdır ve görecelidir, ani ve hızlı değildir. Daha sağlıklı
yeni davranışlar edinmeyi sürdürdüğünüz sürece ilerleme
olacaktır ve edindiğiniz olumlu tutumlar zamanla günlük
yaşamınızın birer parçası haline dönüşecektir.
Neden
Moxo
Testi?
Dünyada
30’dan fazla
ülkede 450.000
Moxo Test
uygulanmıştır.
Moxo Testte
420 tepki ve
420 tepkisizlik
eylemi
ölçülmektedir.
Dünyada
çeldiricili ve
objektif tek
dikkat testidir.
Türkiye’de
son 4 yılda
40.000 test
uygulanmıştır.
444 0 704
40 41
Röportaj
UZMAN
DR. MESUT ÖNDEŞ
CILT HASTALIKLARI
Röportaj
GÜNEŞTEN
KORUNMA
Özel Mercan Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Mesut Öndeş, güneş ışınlarına
uzun süre maruz kalmanın ve korunma yöntemlerinin uygulanmamasının deri
kanserleri açısından önemli bir risk faktörü olduğunu vurguladı.
Güneşten koruyucular, dışarı çıkmadan
30 dakika önce sürülmeli, 2-4 saatte bir
yenilenmelidir. Güneşe çıktıktan 30 dakika
sonra yapılacak ilk tekrarın etkinliği arttırdığı
bildirilmektedir.
seçilmelidir. Güneşten koruyucular içindeki “Fiziksel
koruyucular” güneş ışınlarını fiziksel olarak engellediklerinden
(örneğin çinko oksit veya titanyum dioksit),
geniş spektrumlu ürünlerde kimyasal koruyucularla
birlikte kullanılırlar. Ortalama güneş alan bölgelerde kış
aylarında SPF 15 kullanımı yeterli olsa da, yaz aylarında
bu değer yetersiz kalır. SPF 15’in altında koruma
kullanılmamalı, yaz ayları için en az 30 koruma faktörlü
kremler kullanılmalıdır.
Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucular Nasıl
Kullanılmalıdır?
Güneşten koruyucular, dışarı çıkmadan 30 dakika
önce sürülmeli, 2-4 saatte bir yenilenmelidir. Güneşe
çıktıktan 30 dakika sonra yapılacak ilk tekrarın etkinliği
arttırdığı bildirilmektedir. Denizde, suda uzun süre
kalınacağı dönemlerde suya dayanıklı formüller tercih
edilmelidir. Güneşten koruyucular yüzme, aşırı aktivite
ve kurulanma sonrası tekrar uygulanmalıdır. Güneşten
koruyucuların etkili olabilmeleri açısından bol miktarda
kullanımları çok önemlidir. Güneşten koruyucuların
UV’ye maruz kalan tüm alanlara yeterli kalınlıkta,
katman oluşturacak şekilde ovalamadan uygulanması
gerekir. İdeal olarak kremler 2 mg/cm2 sürülmelidir.
Bu miktar sadece yüz dikkate alındığında kabaca 1/3
çay kaşığı kadardır. Bu miktarın dörtte biri sürüldüğünde,
ürünün koruyuculuğu 8 kat düşmektedir. Güneşten
koruyucular, güneşe maruziyet süresini uzatabilmek için
kullanılmamalıdır; çünkü böyle bir kullanım bazı güneşten
koruyucular tarafından filtre edilmeyen ya da daha
Güneşten koruyucu kullanımının D vitamini sentezine engel olacağı korkusu hastaların korunmadan kaçınmalarına
neden olmuştur. Oysa, sadece yüz ve el sırtlarının güneşe günde 10-20 dakikalık maruziyeti, düzenli güneş koruyucu
kullanılsa dahi en yüksek vitamin D üretimini sağlar. Bronzlaşma, D vitamini üretimini azaltır.
Özel Mercan Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr.
Mesut Öndeş, içinde bulunduğumuz yaz mevsiminin en
önemli sorunlarından güneşten korunmanın püf noktalarını
ve koruyucu ürünler hakkında önemli açıklamalarda
bulundu.
Sayın Öndeş, Güneşin Zararlarından Nasıl
Korunabiliriz?
Güneşten korunmada dikkat edeceğimiz en önemli
basamak özellikle güneş ışıklarının en dik olduğu
10.00-16.00 saatleri arasında güneşten kaçınmaktır.
Dışarıda olduğumuz saatlerde de daima gölgede durmak
tercih edilmelidir. Yalnızca açık ve güneşli havalarda
değil, bulutlu ve kapalı günlerde de ultraviyole (UV)
ışınlarının yüzde 80’i dünya yüzeyine ulaşır. Normal
pencere camının UVB’yi geçirmediği, ancak UVA ışınlarının
geçmesine engel olmayacağı unutulmamalıdır.
Sayın Öndeş, Pasif Güneşten Korunma Yöntemleri
Nelerdir?
Giysilerimiz güneşten korunmada önemli bariyer
oluştururlar. Şapka ve güneş gözlüğü kullanılmalıdır.
İdeal olarak 10 cm. güneşliği olan şapka kullanılmalıdır.
Şapka seçimi yaparken, ışık geçirmeyen
dokuma tercih edilmelidir. Kalın kumaşlar, sıkı dokunan
kumaşlar, yıkama ile hafif çekmiş kumaşlar,
polyester giysiler daha yüksek koruyucu özelliğe
sahiptir. Solmuş veya ıslanmış giysilerin koruyucu
özelliği daha düşüktür. Güneş ışınlarının gözdeki
etkilerini ve katarakt oluşmasını önlemek için tam
UVA-UVB filtreli güneş gözlükleri kullanılmalıdır.
Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucu Nedir?
Güneşten koruyucular, güneşe karşı önemli bariyerlerimizdir.
Güneş koruma faktörü (=SPF) 2-12 olan
ürünler minimal, SPF 12-30 olan ürünler orta derecede,
SPF 30’un üstündeki ürünler yüksek koruma sağlar.
Güneşten koruyucular doğal deri rengine uygun şekilde
seçilmeli, açık tene sahip kişiler daha yüksek koruma
faktörlü kremleri tercih etmeli, ancak koyu tene sahip
olunsa da yani her deri tipinde güneş koruyucular
kullanılmalıdır. Açık tenli kişilerde güneş yanığı olasılığı
daha fazladır.
Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucular Nasıl Seçilir?
Güneşten koruyucu seçerken hem UVA hem de
UVB’ye karşı koruma sağlayan geniş spektrumlu ürünler
42 43
Röportaj
EMG ve EEG İnceleme Yöntemleriyle
Sağlık Hizmeti Sunuyoruz
az filtre edilen dalga boylarına maruziyeti artırabilir.
Hiçbir boşluk bırakmadan düzenli ve bol miktarda
uygulanmalıdır. Güneş altında durulacaksa her 2 ila 3
saatte bir tekrar sürülmelidir. Denize girme, yıkanma
gibi durumlarda beklemeksizin uygulanmalıdır. Toplumda
yapılan en önemli yanlış uygulama günde bir kez ve
çok az uygulamadır. Suya, terlemeye dayanıklı olduğu
belirtilen ürünler de yine yıkama, duş, terleme, yüzme
sonunda tekrar sürülmelidir.
Sayın Öndeş, Çocukları Güneşten Nasıl Korumalıyız?
Çocukluk çağında, bir ya da daha fazla su kabarcıklı
güneş yanığı, kişinin melanom yani deri kanseri geliştirme
olasılığını iki kattan fazla arttırır. Kişiler tüm yaşamları
boyunca alacakları toplam UV’nin yüzde 50’sine yaşamlarının
ilk 20 yılında maruz kalmaktadır. Bu nedenle
özellikle çocukların güneşten korunması, ileri yaşlarda
gelişebilecek deri kanserlerinin önlenmesi açısından çok
önemlidir. 6 aydan küçük bebeklerin uzun süreli direkt
güneş maruziyetinden korunması, 6 aydan sonra ise yüksek
koruma faktörlü ürünlerle korunmaları gerekmektedir.
Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucular D Vitamini
Sentezini Etkiler mi?
Güneşten koruyucu kullanımının D vitamini sentezine
engel olacağı korkusu hastaların korunmadan kaçınmalarına
neden olmuştur. Oysa, sadece yüz ve el sırtlarının
güneşe günde 10-20 dakikalık maruziyeti, düzenli
güneş koruyucu kullanılsa dahi en yüksek vitamin D
üretimini sağlar. Bronzlaşma, D vitamini üretimini
azaltır. Artan yaşla birlikte deriden D vitamini sentezi
ileri derecede azalır. Bütün bu sebeplerden dolayı, D
vitamini eksik olduğu takdirde, sentezi için kansere yol
açabildiği kesin olarak bilinen güneş ışınları yerine, dışarıdan
D vitamini desteği alarak bu eksiğin giderilmesi
daha mantıklı görünmektedir.
Sayın Öndeş, Güneş Maruziyeti ve Deri Kanserleri
Arasında Nasıl Bir İlişki Bulunmaktadır?
Deri kanserlerinin önlenebilen risk faktörlerinin
başında korunmasız güneş maruziyeti gelir. Özellikle
çocukluk ve ergenlik dönemindeki güneş yanıkları,
ileride gelişebilecek deri kanserleri açısından çok risklidir.
Güneşten korunma hakkında bilgi sahibi olmak ve
güneşten koruyucuları kullanma alışkanlığı kazanmak
önemlidir.
Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucu Ürün Alırken
Nelere Dikkat Etmeliyiz?
Güneşten koruyucu ürün satın alırken aşağıdaki
faktörler göz önüne alınmalıdır.
• Alınan ürün hem UVB ve hem de UVA’ya karşı
koruyucu olmalıdır. Güneşten koruma faktörü (SPF),
UVB’ye karşı koruyucu olduğunu belirtir. Belirtilen rakamın
çok yüksek olması yüzde 100 koruduğunu göstermez.
Çocuklar, yaşlılar ve açık tenli kişiler SPF 30 ve
üzeri güneşten koruyucu kullanmalıdırlar. Daha koyu
tenliler için 15 faktör yeterlidir.
• Güneşten koruyucu ürünlerde kimyasal ve/veya
fiziksel koruyucu maddeler bulunur. Fiziksel koruyucular
çinko oksit, titanyum dioksit gibi maddeleri içerirler. Bu
tür koruyucular kimyasal koruyuculara kıyasla daha iyi
koruma sağlarlar. Ancak sürüldükleri yerlerde beyaz
bir görünüme neden oldukları için, kozmetik açıdan tercih
edilmezler. Yukarıda da belirtildiği üzere; çocuklar,
yaşlılar ve güneşten etkilenen hastalığı bulunanlar için
fiziksel koruyucu madde içeren ürünler kullanılmalıdır.
• Suya ve terlemeye dayanıklı olan ürünler tercih
edilmelidir.
• Renksiz ve kokusuz olmalıdır.
EMG Nedir?
EMG, elektromiyografinin kısaltması olup
sinir ve kasların elektriksel potansiyellerinin
incelenmesine dayanan bir nörolojik tetkik
yöntemidir. Sinir iletim çalışmasında hafif bir
elektriksel uyarım verilir, iğne EMG ile kas
aktivitesi, tek kullanımlık iğne elektrodlar ile
ölçülür ve kaydedilir.
EEG Nedir?
EEG beynin elektriksel faaliyetini incelemek
ve yorumlamak amacı ile yapılan bir tetkiktir.
Beynin elektriksel aktivitesini bozan her türlü
hastalığın tanısında kullanılır. Özellikle bayılma
vakalarının nedenlerinin araştırılmasında,
epilepsi hastalığının teşhis ve takibinde
yararlanılan tamamen ağrısız ve zararsız bir
inceleme yöntemidir.
444 0 704
44
Röportaj
DiŞ SIKMA
VE TEDAViSi
Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Saliha Ezgi
Akıncı, istem dışı gelişen diş sıkmanın bazı
bireylerde farklı sağlık sorunlarında da yol
açabildiğini vurgulayarak tedavisi hakkında
bilgi verdi. Akıncı, diş sıkmada stres ve
anksiyete faktörlerine dikkat çekti.
Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Saliha Ezgi Akıncı,
diş sıkmanın genetik, fiziksel ve psikolojik faktörlerin bir
kombinasyonundan kaynaklandığının düşünüldüğünü
söyledi.
Sayın Akıncı, Diş Sıkma Neden Kaynaklanır?
Bruksizm (diş sıkma) bireyin dişlerini sıktığı, gıcırdattığı
veya birbirine bastırdığı bir durumdur. Diş sıkması olan
bireyler uyanıkken dişleri bilinçsizce sıkabilir veya uyku
sırasında dişlerini sıkabilir veya gıcırdatabilir.
Diş sıkma, uyku esnasında çene hareketlerinin getirdiği
davranışlardır. Genellikle uyku esnasında görünürler. Bu
durum dişleri sıkma ile kendini gösterir. Fakat bu davranışlar
istem dışı olarak kendilerini gösterirler. Bireylerin
bilinçli olarak yapmış oldukları davranış değildir. Stres
yoğunluğu arttıkça beyine giden stres yoğunluğu da artar.
Bununla birlikte çiğneme kasları da güçlenir. Kişi de
istemsizce dişlerini sıkmaya devam eder. Dişlerin yemek
haricinde birbirine temas etmesi aşınmalara yol açabilir.
Sayın Akıncı, Diş Sıkma Neden Olur?
Tıp uzmanları diş sıkmasına neyin sebep olduğunu
tam olarak saptamış değildir, ancak genetik, fiziksel ve
psikolojik faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığını
düşünmektedirler.
Birçok vakada uyanık diş sıkma, anksiyete, stres, öfke,
hayal kırıklığı veya gerginlik gibi duygulardan kaynaklanıyor
olabilir. Bunun yanı sıra bireyin derin konsantrasyona
girdiği bir süreçte bir başa çıkma stratejisi veya bir
alışkanlık olarak gelişmiş olabilir.
Uyku diş sıkması ise uyku sırasındaki uyarılma ile ilişkili
veya uyku ile ilişkili bir çiğneme aktivitesinin sonucunda
ortaya çıkabilir.
Çeşitli faktörler, bireyde diş sıkma gelişmesi riskini
artırır: Bu faktörler arasında öncelikle stres gelir. Artan
anksiyete veya stres dişlerin gıcırdatılmasına neden
olabilir. Bunun sebebi öfke ve hayal kırıklığı da olabilir.
Tıp uzmanları diş sıkmaya neyin sebep olduğunu
tam olarak saptamış değildir, ancak genetik, fiziksel
ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonundan
kaynaklandığını düşünmektedirler.
DIŞ HEKIMI
SALİHA EZGİ AKINCI DIŞ
Günümüzde sanayileşme, sportif aktivitelerin artması,
yiyecek ve içeceklerdeki kimyasal ve hormonal
katkıların menisküs yapısını bozması vb. nedenlerden
dolayı menisküs hastalıkları çok genç yaşlarda bile
sıklıkla görülen hastalıklar arasına girmiştir.
Diş sıkma, parkinson hastalığı, demans, gastroözofageal
reflü bozukluğu yani GERD, epilepsi, gece terörü, uyku
Röportaj
apnesi gibi uyku ile ilgili bozukluklar ve dikkat eksikliği
/ hiperaktivite bozukluğu yani DEHB gibi bazı diğer
zihinsel sağlık ve tıbbi bozukluklarla ilişkilendirilebilir.
Yaş, diş sıkma için bir başka etkileyici faktördür. Diş
sıkma küçük çocuklarda daha yaygındır, ancak genellikle
yetişkinlikte geçer.
Agresif, rekabetçi veya hiperaktif bir kişilik tipine
sahip bireylerde diş sıkma riskinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir.
Diş sıkma, bazı antidepresanlar gibi psikiyatrik ilaçların
nadir görülen bir yan etkisi olabilir. Benzeri bir şekilde
sigara içmek, kafeinli içecekler, alkol tüketmek veya
keyif verici ilaçlar kullanmak diş sıkma riskini artırabilir.
Uyku diş sıkma özellikle ailelerde görülme eğilimindedir.
Diş sıkma olan bireylerin ailelerinde de diş sıkma
geçmişi olması çok yüksek ihtimallidir
Sayın Akıncı, Diş Sıkma İle Ortaya Çıkabilecek
Komplikasyonlar Nelerdir?
Hafif diş sıkma vakaları herhangi bir tedavi gerektirmeyebilir.
Bununla birlikte, bazı bireylerde diş sıkma,
çene bozukluklarına, baş ağrılarına, hasarlı dişlere ve
diğer sorunlara yol açacak kadar sık ve şiddetli olabilir.
Ancak şiddetli diş sıkma, dişlerde dolgu veya restorasyon
yapılmasını gerektirecek hasara, tansiyon kaynaklı
baş ağrılarına ve çenede veya yüzde şiddetli ağrıya yol
açabilir. Kısaca TME adı verilen temporomandibular eklemlerde,
yani çene eklemlerinde meydana gelen bozukluklar
bireyin ağzını açıp kapaması sürecinde kulağına
bir tıklama sesi gelmesine neden olabilir.
Sayın Akıncı, Diş Sıkmanın Belirtileri ve Tipleri
Nelerdir?
Diş Sıkma birey uyurken gerçekleşiyorsa uyku diş sıkması,
birey uyanıkken gerçekleşiyorsa uyanık diş sıkması
olmak üzere iki farklı tipe ayrılabilir.
46 47
Röportaj
Diş sıkması dişleri birbirine bastırmadan kaynaklanan
çeşitli belirti ve semptomları mevcuttur. Diş sıkma belirti
ve semptomları arasında başta;
- Bireyin uyku partnerini uyandıracak kadar yüksek
sesle dişleri gıcırdatma
- Birbirine kenetleme olmak üzere artan diş ağrısı
- Dişte hassasiyet, çatlamış, düzleşmiş, gevşemiş veya
yontulmuş dişler
- Çenede, boyunda veya yüzde ağrı
- Dişin daha derin katmanlarını açığa çıkaracak kadar
aşınmış diş minesi
- Kulakta bir sorun olmasa da kulak ağrısı gibi hissedilen
ağrı
- Şakaklarda başlayan hafif baş ağrısı
- Uyku bozukluğu
- Yanak iç kısmında çiğnemeden kaynaklanan hasar
- Yorgun ya da kasılan çene kasları ile tamamen açılıp
kapanmayan kilitlenmiş bir çene bulunur.
Yukarıda listelenen belirtilerden herhangi birine sahip
olan ya da dişler veya çeneyle ilgili başka endişeleriniz
olan bireyler diş hekimine veya doktora başvurmalıdır.
Çocuklarında diş sıkma belirtisi ya da semptomları
olduğunu fark eden ebeveynler, çocuğun bir sonraki diş
randevusunda bundan bahsetmelidir.
Sayın Akıncı, Diş Sıkma Nasıl Teşhis Edilir?
Diş hekimleri düzenli diş muayeneleri sürecinde olası
Diş Sıkma belirtilerini de kontrol edecektir. Diş hekimi
eğer herhangi bir belirti ile karşılaşırsa sürecin ilerleyip
ilerlemediğini görmek ve bireyin tedaviye ihtiyacı olup
olmadığını belirlemek için sonraki birkaç ziyarette dişlerde
ve ağzınızda değişiklik olup olmadığını araştırır.
Diş hekimi, bireyde diş sıkma olduğunu teşhis ederse,
bireyin genel diş sağlığı, kullandığı ilaçlar, günlük rutinleri
ve uyku alışkanlıkları hakkında sorular sorarak diş
sıkmanın nedenini belirlemeye çalışır.
Diş sıkma tanısını koyma sürecinde diş hekimi durumunun
boyutunu değerlendirmek için çeşitli öğeleri kontrol
eder. Bu kontrol edilen öğeler arasında çene kaslarında
hassasiyet, kırık veya eksik dişler gibi belirgin diş anormallikleri
ile dişlerde ve yanakların iç kısmında hasar izi
ile röntgen yardımıyla altta yatan çene kemiğinde hasar
izi aranması bulunur. Bu sayede normal bir diş muayenesi,
temporomandibular eklem bozukluklarını, diğer diş
sorunlarını veya benzer çene veya kulak ağrısına neden
olabilecek diğer sağlık bozukluklarını tespit edebilir.
Sayın Akıncı, Diş Sıkma Nasıl Tedavi Edilir?
Diş sıkması, anksiyete veya benzeri diğer psikolojik
sorunlar ile ilgili görünüyorsa, doktor bireyi lisanslı bir
terapiste veya danışmana yönlendirilebilir. Stres veya
anksiyete yönetimi diş sıkmasını hafifletmede bireye
yardımcı olabilir. Dişleri stres nedeniyle sıkan bireyler
meditasyon gibi gevşemeyi teşvik eden stratejileri öğrenerek
sorunu önleyebilir.
Genel olarak birçok vakada ilaç kullanımı diş sıkma
tedavisi için çok etkili değildir ve etkinliklerini belirlemek
için daha fazla araştırma yapılması gereklidir. Buna
rağmen daha uygun vakalarda diş sıkması için kullanılabilecek
ilaç örnekleri arasında öncelikle kas gevşeticiler
bulunur.
Bazı durumlarda, doktor yatmadan önce kısa bir süre
önce bir kas gevşetici almayı önerebilir. Doktor, diş
sıkmasına neden olabilecek stres veya diğer duygusal
sorunlarla başa çıkmaya yardımcı olmak için kısa süreli
antidepresan veya anti-anksiyete ilaçları kullanımını
önerebilir.
Uykuda bilinç devre dışı olduğu için uyku esansındaki
çiğneme kuvveti kişinin kontrolü dışındadır. Bu sebeple
uykuda meydana gelen diş sıkmaları ve gıcırdatmaları
için farklı bir çözüm kullanılır.
Sayın Akıncı, Diş Sıkma Aparatı (Gece Plağı) ve
Diş Sıkma Botoksu Hakkında Bilgi Verir misiniz?
Uykuda diş sıkma vakalarında kişiye özel özel diş koruyucu
diş plakları (okluzal splintler) yapılarak bu durum
kontrol altına alınır. Bu plaklar sayesinde dişlerin dengeli
kapanması sağlanarak yük tüm çeneye dağıtılır. Böylece
hasta diş sıkmanın zararlı etkilerinden korunulur.
Çiğneme kaslarında ağrı olduğunda, kaslara yapılacak
sıcak uygulamalar ile rahatlama sağlanabilir. İleri
durumlarda fizik tedavi yöntemlerinden de destek alınır.
Çiğneme kuvvetlerinin çok yüksek olduğu hastalarda
botoks enjeksiyonları da tedaviye eklenebilir. Botoks, diş
sıkma nedeniyle kuvveti normal değerlerin üzerine çıkmış,
artık dokularda yıkıcı etkiye sahip kasların kuvvetlerinin
azaltılmasında faydalı olur. Bu enjeksiyonlar 1-2
uygulamada etkisini gösterebildiği gibi, bazı hastalarda
4-6 aylık aralıklarla tekrarlanması gerekebilir.
TEDAViSi
Kök Hücre ile Cilt
Gençleştirme ve
Ağrı Giderme
Deriye esneklik ve parlaklık kazandırmak
Saç dökülmesini önlemek, saçları
güçlendirmek.
Kırışıklıkları ve çöküntüleri önlemek
Yara, çatlak ve deri hasarındaderiyi
yeniden yapılandırmak.
Lazer gibi işlemler sonrasında derinin
hızla toparlanmasını sağlamak.
Medikal estetikte yüz, el ve kollar,
bacak içleri, boyun ve dekolte gibi
bölgelerde kullanılır.
RPR aşil tendonu kopmasına
ameliyatsız çözüm getirir.
Ağrılar için RPR yöntemi kullanılır.
444 0 704
PRP
48 49
Röportaj
DİŞ HEKİMLİĞİNDE
Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Alev Gümüş, dikey boyutun yükseltilmesi, beyazlatma
işlemi, laminate veneer uygulanması, implant ile eksik dişlerin giderilmesi, ortodonti tedavisi
ile bozuklukların düzeltilmesi gibi gülüş tasarımları ile dişlerdeki sorunların giderilerek kişinin
daha genç bir görünüme kavuştuğunu söyledi.
Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Alev Gümüş, diş tasarımının
kişinin dudak yapısına göre yapıldığını, bunun da
kişinin gülüşüne olumlu etki sağladığını ifade etti.
Sayın Gümüş, Gülüş Tasarımı Nedir?
Gülüş; kişinin yüzündeki en önemli gençlik göstergesidir.
Gülüş tasarımında, yaş; en dikkat çekici etkendir.
Geçen seneler ile birlikte yüz hatları değişir ve yüzde
ufak kırışıklıklar belirirken; özellikle ağız ve çene bölgesinde
gevşemeler fark edilir. Bu gevşeme ile dudak üstü
kırışıklılar belirir ve dişler görünmez bir hal alır.
Diş taşından kaynaklanan diş eti çekilmesi ve zaman geçtikçe
dişler arasında oluşan aralıklar özgüveninizin kırılmasına
sebebiyet verir. Bununla birlikte tamamlanmayan eksik
kalmış dişler; dikey boyutunu düşürerek, yüz yüksekliğini
azaltır. Konuşma ve gülme esnasında; üst dişlerin alt dişlere
göre daha az görünmesi yaşlılık belirtisi verir.
Gülüş tasarımı ile dikey boyutun yükseltilmesi, dişlere
beyazlatma işlemi yapılması, laminate veneer uygulanması,
implant ile eksik dişlerin giderilmesi, ortodonti
tedavisi ile bozuklukların düzeltilmesi amaçlanarak;
kişiyi daha genç bir görünüme kavuşturmaktır.
Kişinin dudak şekline göre yapılan diş tasarımı; güzel bir
gülüş için oldukça önemlidir. Bu tedaviler her yaş aralığına
Gülüş; kişinin yüzündeki en önemli gençlik
göstergesidir. Gülüş tasarımında, yaş; en dikkat çekici
etkendir. Konuşma ve gülme esnasında; üst dişlerin alt
dişlere göre daha az görünmesi yaşlılık belirtisi verir.
çok rahat uygulanabilmektedir.
Sayın Gümüş, Diş Estetiği Nedir? Kimler Diş Estetiği
Yaptırabilir?
Dişlerin genel görünümündeki sorunlar, kişilerin
sosyal hayatlarına etki eden en önemli faktördür. Göze
hoş gözüken, gülümsenildiğinde ahenk içerisinde sıralı
olan dişler, kişilerin yaşamlarına pozitif etki katar ve
bu görünüm kişisel bakımın en etkili belirtilerindendir.
Hoş bir gülümseme, kişinin iletişimini ve özgüvenini
ciddi bir şekilde artırarak iş ve özel hayatında sahip
olduğu başarı ve mutluluğun yükselmesini sağlar.
Dişlerin dizilişindeki mevcut çapraşıklar, diş aralığında bulunan
geniş boşluklar veya rengi koyulaşmış dişler gülümsemenizi
olumsuz yönde etkiler. Bunların yanı sıra; daha önce
yapılmış uyum ve rengi kötü olmuş kaplamalar, koyulaşmış
dolgular ve diş eti sorunları da hem ağız ve diş sağlığınızı
hem de estetik açıdan görünümünüzü olumsuz yönde etkiler.
DIŞ HEKIMI
ALEV GÜMÜŞ DIŞ
Dişlerin genel görünümündeki sorunlar, kişilerin sosyal
hayatlarına etki eden en önemli faktördür. Diş estetiği
uygulamaları, kişinin genel ve ruh sağlığına olumlu
yönde katkı bulunmak için oldukça önemlidir.
Tüm bu sebeplerden dolayı diş estetiği uygulamaları,
kişinin genel ve ruh sağlığına olumlu yönde katkı bulunmak
için oldukça önemlidir. Dişlerinin görüntüsünden
rahatsız olan her kişi yaptıracağı bir uzman muayenesinden
sonra, kendisine en uygun planlanacak tedavi
yöntemi ile istediği görünüme kavuşabilir.
Röportaj
Sayın Gümüş, Diş Estetiğinde Sıklıkla Uygulanan
Yöntemler Nelerdir?
Lamina (yaprak) porselenler
Tam seramik kaplamalar
Porselen dolgular
Sayın Gümüş, Tek Seansta Diş Estetiği Nedir?
Ne Kadar Sürer?
Günümüzde, estetik kaygı ile yaptırılan diş tedavilerinin
kısa süre içerisinde yapılmasını imkan kılan diş hekimliği
teknolojileri bulunmaktadır.
Yaprak porselen uygulaması, tam seramik köprü uygulamaları
ve porselen dolgu gibi estetik diş tedavileri tek
seans ile tamamlanabilmektedir. Diş ölçüsü hazırlığını
takiben dijital kamera ile alınan görüntü, bilgisayar ortamına
3D olarak aktarılmaktadır. Hekim ve hasta yeni
dişin görünüşünü bilgisayar ortamında birlikte değerlendirir.
Bu süre sonunda; yeni diş, cihaz tarafından, özel
porselen bloklardan kazınarak hazırlanmaktadır.
Böylelikle; estetik diş çözümlerine, günlerce prova
yapmadan, hassasiyet problemi yaşamadan bir günde
ulaşılabilmektedir.
Bu sistem ile uygulanan porselenlerin yapısında metal
bulunmamaktadır. Yapısı, dişin doğal yapısına en
yakın malzemedir; ayrıca ışık geçirgenliği ile de doğal
dişe benzer özelliktedir.
Sayın Gümüş, Diş Beyazlatma Uygulaması Nedir?
Dişlerin yapısında bulunan mikroskobik boşluklar sebebiyle
çay, sigara ve kahve ya da bir takım başka gıdalar
dişlerin koyulaşmasına sebebiyet verir. Beyazlatma işlemi ile
dişlerin yüzeylerine uygulanan preparatlar; dişlerin koyulaşmasına
neden olan etkenleri dişlerin yapısından uzaklaştırır.
Beyazlatma uygulamasının dişlere herhangi bir zararı yoktur.
Diş beyazlatma işlemi; var olan rengine göre yapılacak
uygulama ile birkaç seans sürebilmektedir. Ayrıca özel bir
teknik ile hasta, işlemi; evde ya da iş yerinde yalnız başına
uygulayarak beyazlatmaya devam edebilir. Dişlerin; yaş,
yapı ve ilk rengine göre 2-3 ton beyazlatılması mümkündür.
50 51
Röportaj
MEDİKAL ESTETİK
Röportaj
PLAZMA PEN
Özel Mercan Hastanesi Estetik Merkezi Ekibi, cilt yüzeyinde etkili Plazma Pen’in
cildi onarıpyenileyen, ağrısız ve güvenli bir uygulama olduğunu söyledi.
Özel Mercan Hastanesi Estetik Merkezi Ekibi, Plazma
Pen uygulamasını “Tamamen doğal bir iyileşme ve yenilenme
sürecini harekete geçirir” şeklinde tanımladı.
Plazma Pen Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?
Ameliyatsız göz kapağı estetiği olarak ünlenen Plazma
Pen daha sonra tüm yüzde, özellikle kırışıklıkları yok
etmede kullanılmaya başlar çünkü cilt yenileme, gençleştirme,
lifting, sıkılaştırma ve daha birçok kazanımı olan
son derece etkili bir uygulamadır.
Kimyager Irving Langmuir’e 1928 yılında Nobel ödülü
kazandıran plazma, maddenin dördüncü hali olarak nitelendirilir.
İyon ve elektronlardan oluşan iyonlaşmış gaz,
maddenin plazma hali olarak literatüre geçer. Plazmada,
bağlanmamış durumdaki nötr parçacıklar düşük elektrik
akımı ile harekete geçirilerek fiziksel ve kimyasal tepkime
yaratılır. Bu tepkime, sınırlı mikro hasar ile cildi yenileyen
Plazma Pen tekniğinin temelini oluşturur.
Plazma enerjisinin kozmetik amaçlı kullanımını sağlayan
plazma pen, bir cilt yenileme sistemidir. Plazma
kalem, uygulama bölgesinde gaz halinde bulunan azot
ve su buharını iyonize ederek plazma enerjisi ile cilt
yüzeyinde noktalar halinde yanık benzeri hasar yaratır.
Katıdan direk olarak gaza geçişi sağlayan plazma enerjisi,
cilt yüzeyini iyonize eder. Cilt yüzeyi noktalar halinde
buharlaştırılır. Bu sınırlı hasarı tedavi etmek için harekete
geçen cilt, kısa sürede minik yara kabukları ile birlikte tüm
cildi onarır, yeniler.
Belli bir mesafeden uygulanan plazma pen, diğer
birçok cilt yenileme sisteminden farklı olarak derin dokularda
değil cilt yüzeyinde etkilidir. Plazma kalem ile cilt
arasındaki mesafede, havada asılı bulunan su buharı ve
azot, kalemin ucundan çıkan enerji ile tepkimeye girdiği
anda ortaya çıkan moleküler değişim cilt yüzeyindeki
yenilenmesi istenen dokuyu,minik noktalar halinde hava
uçurur.
Katıdan direk olarak gaza geçişi sağlayan plazma
enerjisi, cilt yüzeyini iyonize eder. Cilt yüzeyi noktalar
halinde buharlaştırılır. Bu sınırlı hasarı tedavi etmek için
harekete geçen cilt, kısa sürede minik yara kabukları ile
birlikte tüm cildi onarır, yeniler.
Plazma Pen Nasıl Uygulanır?
Uygulama bölgesi anestezik kremle uyuşturulduktan
sonra plazma kalem belirlenen bölgeye milimetrik aralıklarla
atışlar yapar. Uygulama bölgesinde yanık gibi
görünen küçük kahverengi noktalardan bir ağ görüntüsü
ortaya çıkar.
İşlem yapılacak bölgeye ve uygulamanın amacına
göre seans süresi değişir. Plazma pen başta göz çevresi
olmak üzere yüzün tamamında güvenle uygulanmaktadır.
Derinliği oldukça düşük olması sebebiyle göz çevresi gibi
hassas dokularda işlem yapmak için uygun bir sistemdir.
Tek seansta muhteşem sonuçlar elde edilebilen, hasta
memnuniyeti yüksek bir uygulamadır fakat iyileşme süreci
zaman zaman meşakkatli olabilir. Hastanın bu konuda
doğru şekilde bilgilendirilmesi, plazma penin başarısı
açısından önemlidir.
Plazma Pen Hangi Tedavilerde Kullanılır?
Cilt yenileme uygulamalarının birçok amacı olabilir;
lekelerden kurtulmak, cildi canlandırmak, kırışıklıkları yok
etmek gibi. Plazma pen uygulaması ilk başlarda lifting
etkisi ile göz kapağını kaldırmak için kullanılır fakat
kısa süre sonra, bir cilt yenileme ve gençleştirme sistemi
olarak göz çevresi dışında tüm yüz, boyun ve dekolte
bölgesinde kullanılmaya başlanır.
Plazma pen ile yapılabileceklerin listesi günümüzde
daha da uzamış durumda.
Ameliyatsız göz kapağı kaldırma
Göz çevresi gençleştirme
Alın kırışıklıkları tedavisi
Cilt yenileme, sıkılaştırma ve germe
Gıdı toparlama
Dekolte sıklaştırma
Leke tedavisi
Cilt tonu eşitleme
Siğil ve ben silme
El gençleştirme
Bacaklarda ve karın bölgesinde çatlak tedavisi
Plazma Pen Acıtıyor mu?
Uygulama öncesi işlem yapılacak alana lokal anestezi
kremi uygulanır fakat ağrı eşiği düşük kişilerde seasn sırasında
ufak ısırıklar türünde bir acı duyulması ihtimaldir.
Kimler Plazma Pen Yaptıramaz?
Yetişkin her yaştan kadın ve erkeğin kullanımına uygundur.
Gebeler, sedef ve roses gibi cilt hastalıkları olanlar,
on sekiz yaşından küçükler plazma pen tedavisi için
uygun adaylar değildirler.
Plazma Pen Sonuçları Kalıcı mı?
Plazma pen sonuçları cerrahi operasyonlar kadar uzun
süreler kalıcıdır. Uygulama yapılan bölgeye, kaç seans
işlem yapıldığına ve hastanın genel eğilimlerine göre
değişiklik arz etse de beş yıla kadar kalıcı olabilir. Plazma
pen sonuçları ilk iki yıl boyunca yüksek performans
gösterir.
FDA onaylı plazma pen, yıllar içinde tekrar edilerek,
sonuçların daha uzun yıllar kalıcı olmasını sağlamak da
mümkün. Cildin kendi kendini onarma yeteneğini harekete
geçirme temel prensibi üzerine kurulu olması sayesinde,
tekrar edilmesinde hiçbir sakınca yoktur.
Plazma Pen Zararlı mıdır?
İz kalması gibi bir risk dışında plazma pen son derece
güvenli bir uygulamadır. Hiçbir zararı yoktur çünkü kanama
olmaz, dikiş kesi gerektirmez, herhangi bir yabancı
madde cilde şırınga edilmez. Tamamen doğal bir iyileşme
ve yenilenme sürecini harekete geçirir. Sonuçlar çoğu
zaman hastayı da uygulamayı yapan hekimi ve uzmanı
da ziyadesiyle memnun eder.
Plazma Pen Öncesi Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Nelerdir?
Plazma pen uygulaması öncesi aspirin ve benzeri kan
sulandırıcıların kullanımına 1 hafta önceden ara vermiş
olmak gerekir. Bunun dışında dikkat edilmesi gereken
herhangi bir şey söz konusu değildir.Plazma Pen Seans-
52 53
Röportaj
FDA onaylı plazma pen, yıllar içinde tekrar edilerek,
sonuçların daha uzun yıllar kalıcı olmasını sağlamak
da mümkün. Cildin kendi kendini onarma yeteneğini
harekete geçirme temel prensibi üzerine kurulu olması
sayesinde, tekrar edilmesinde hiçbir sakınca yoktur.
ları Ne Kadar Sürüyor?
Plazma pen ile ameliyatsız göz kapağı estetiği seansı,
anestezik kremin etki etmesinden sonra yaklaşık 15-20
dakika kadar sürer. Plazma pen genel olarak seri bir
uygulamadır diyebiliriz.
Tüm yüz ya da karın bölgesinde çatlak tedavisi gibi
uygulamalar en fazla 45 dakikalık seanslar şekilde
planlanır.
Tek seansta oldukça etkili sonuçlar elde etmek mümkündür
fakat tedavinin içeriğine göre seans sayısı değişebilir.
Plazma pen ile çatlak tedavisinden söz ediyorsak tek
seans yetersiz olacaktır. Cilt gençleştirmede de aynı şekilde
birkaç seans uygulama yapmak daha etkili sonuçlar
elde etmemizi sağlar. Çok düşük göz kapağı tedavisinde
işlemi tekrar etmek gerekebilir. Maksimum 3 seans olarak
düşünebiliriz.
Plazma Pen Uygulaması Sonrası İyileşme Ne Kadar
Sürer?
İyileşme süreleri oldukça kişisel durumlardır, genel
bilgilendirmeleri kendi yara iyileşme ritminizi göz önünde
bulundurarak değerlendirmenizde fayda var. Plazma pen
uygulaması sonrası ilk gün yüzünüz güneşte yanmış gibi
sızlayabilir, cildiniz gergin olacaktır, ateş hissetmeniz
normaldir, ödem oluşması ihtimal dahilindedir. Tüm bu
etkiler uygulama sonrası giderek azalarak birkaç gün
içinde tamamen kaybolur ve kabuk atmasüreci başlar.
Plazma pen yaptırmaya karar verdiğinizde bir hafta
kadar nekahat dönemine izin verecek bir planlama
yapmanız, enfeksiyon riskine karşı cildinizi ve sağlığınızı
korumak açısından önerilir. Plazma pen uygulaması
sonrası dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar söz
konusudur ki yara iyileşme dönemi plazma pen uygulamasının
başarısını büyük ölçüde belirler.
Cildinizi güneşten koruyun.
Cildinizi telefon ve bilgisayar ekranlarından yayılan
UV ışınlarından koruyun.
Güneş koruyucu kullanın, günden en az üç defa güneş
kremini tazeleyin.
Yara kabuklarını asla yolmayın, elle müdahale
etmeyin.
Cilt temizliğini özenli bir şekilde size önerilen içerikleri
kullanarak yapın.
İyileşme döneminde alkol ve sigaradan uzak durun.
Uygulama öncesi hastanın iyileşme dönemine dair
detaylı bir şekilde bilgilendirilmesi gerekir.
Olası durumlara karşı hastanın bilinçli ve hazırlıklı
olması, plazma pen tedavisinde
yaşanabilecek birkaç sıkıntıya da tamamen ortadan
kaldıracaktır. Çünkü plazma pen iyileşme
süreci zaman zaman kişiyi zorlayabilir fakat sonrasında
elde edilen netice o kadar güzeldir ki
gösterilen sabır, emek ve özene fazlasıyla değer.
iSTENMEYEN TÜYLERE KALICI ÇÖZÜM
LAZER
EPiLASYON
Alexandrite lazer sistemi, tüm cilt ve kıl yapısında en başarılı
sonuçları verir. Alexandrite lazer derideki kıl köküne dek ulaşarak
kalıcı sonuç sağlar ve bu başarıyı sağlarken güçlü soğutma sistemi
sayesinde acı hissetme düzeyi minimumda kalır.
Cihaz cilde 3 cm. mesafesinden atış yaptığından dolayı hijyen
açısından sorun yaşanmaz.
Sistem 755 nm dalga boyunda çalışması nedeni ile yüksek
melanin emilim özelliklerine sahiptir.
Her cilt tipine göre dört mevsim uygulama yapabilir.
444 0 704
54
DAHİLİYE - İÇ HASTALIKLARI
GENEL CERRAHİ
Uzm. Dr.
Zeynep Buzluk
İç Hastalıkları (Dahiliye)
Uzm. Dr.
Esat Çınar
İç Hastalıkları (Dahiliye)
ÇOCUK HASTALIKLARI
Diyabet (Tip 1, Tip2), Hipertansiyon,
Troid Hastalıkları (Guatr Troid Nodülleri )
Mide Hastalıkları ( Gastrit, Ülser, Reflü)
İnce Ve Kalın Bağırsak Hastalıkları (İbs, Çölyak,İshal,
Kabızlık), Üst Solunum Yolu, Alt Solunum Yolu
Enfeksiyonları, Akut Ve Kronik Böbrek Hastalıları,
İdrar Yolu Enfeksiyonları, Anemiler (Kansızlık Ve Kan
Hastalıkları), Vitamin Eksikliği,Karaciğer Ve Safra
Hastalıkları, Kanser Taramaları, Check-Up
Endokrin Ve Hormon Bozuklukları, Romatizma Hastalıkları,
Yaşlı Hastaların Dahili Hastalık Ve Tedavileri
Prof. Dr.
Ömer Faruk Akıncı
Genel Cerrahi
ORTOPEDİ
Opr. Dr.
Mehmet Emin Borak
Genel Cerrahi
Opr. Dr.
Engin Baştürk
Genel Cerrahi
Kanser Cerrahisi
Mide Barsak Ameliyatları
Tiroid Ameliyatları
Meme Ameliyatları
Laparoskopik Cerrahi
Endoskopik ve Kolonoskopik İşlemler
Travma Cerrahisi
Karın Duvarı Fıtığı Ameliyatları
Anorektal Bölge Ameliyatları
Lazer ile Hemoroid Ameliyatları
Mide botoks ve balon uygulamaları
Mide küçültme (tüp mide) ameliyatı
Beslenme tüpü (PEG) uygulamaları
Anal Fistül ameliyatları
Anal Fistülde lazer uygulamaları
Uzm. Dr.
Aslı Uzer Oklu
Çocuk Hastalıkları
Uzm. Dr.
Kıvanç Yaluğ
Çocuk Hastalıkları
GÖĞÜS HASTALIKLARI
Sağlam Çocuk Takibi,
Ateşli Hastalıklar
Beslenme
Vitamin Eksikliği
Büyüme Gerilikleri
Astım , Alerji / İnek Sütü Alerjisi
Süt Çocuğu Epilepsileri / Özel Aşılar
Opr. Dr.
Tural Khalilov
Ortopedi
GÖZ
Opr. Dr.
Zafer Yıldırım
Ortopedi
Tramva Cerrahisi
(Erişkin ve Çocuk Kırıkları Tedavisi
Protez Cerrahisi (Diz, Kalça, Omuz)
Ağrılı Omuz Tedavisi
Artroskopik Cerrahi(diz, omuz, ayak bilek, dirsek)
Üst ve Alt Ekstremite Sinir Sıkışmaları
Spor Yaralanmaları
Diğer Kas-İskelet, Kemik Eklem Rahatsızlıkları
Diz Artroskopisi Kök Hücre
Uzm. Dr.
Hüseyin Kadı
Göğüs Hastalıkları
Şikayetler;
Öksürük, Nefes Darlığı, Kilo Kaybı, Ateş, Balgam, Kırmızı Kan
Tükürme, Göğüs Ağrısı
Hastalıklar;
Astım, Alerji, Koah, Pnömoni(Zatürre), Covid19 Pnömoni,
Postcovid, pulmoner Emboli, Akciğer Kanseri, Tüberküloz
(Verem), Pnümokonyoz, Fibrotik Akciğer Hastalıkları, Plörezi
Opr. Dr.
Avni Ceylan
Göz Hastalıkları
Opr. Dr.
Yener Çelik
Göz Hastalıkları
Göz Yaşı Kanalı Ameliyatı
Katarakt Ameliyatı
Şaşılık Tedavisi
Kontakt Lens Tedavisi
Ambliyopi (Göz Tembelliği)
Göz Tansiyonu Tedavisi
Mercek Operasyonları
Diğer Göz Ameliyatları
56 57
KULAK BURUN BOĞAZ
KARDİYOLOJİ
Opr. Dr.
İbrahim Bayraktar
Kulak Burun Boğaz
Opr. Dr.
Mehmet Ateş
Kulak Burun Boğaz
- Rinoplasti Ameliyatı
- Horlama - Uyku Apnesi Operasyonları
- Deviasyon - Konka Ameliyatları
- Geniz Eti - Bademcik - Ventilasyon Tüpü
Takılması (Kulak) - Fonksiyonel Endoskopik Sinüs
Cerrahi (Sinüzit) - Kulak Ameliyatları
(Kulak Zarı Onarımı - Kulak Akıntıları Tedavisi)
- Kulak Akıntılarının Medikal ve Cerrahi Tedavisi
Doç. Dr.
Mehmet Bostan
Kardiyoloji
Kalp-Damar Hastalıkları, Tanı ve Tedavileri, Girişimsel
Yöntemleri,
Periferik Damar Hastalıkları, Takip ve Tedavileri
Kalp Ritim Bozuklukları, Takip ve Tedavileri
Tansiyon Bozuklukları, Takip ve Tedavisi
Kapak Hastalıkları, Takip ve Tedavisi
Kalp Yetersizliği, Takip ve Tedavisi
Kalp Pili İşlemleri, Takip ve Tedavisi
CİLDİYE
LABORATUVAR / RADYOLOJİ
Uzm. Dr.
Mesut Öndeş
Cildiye
Dermatolojik Hastalıklar Egzamalar (Atopik dermatit, Seboreik
dermatit, İrritan / allerjik kontakt dermatit, vs), Akne (Sivilce),
Pruritus (Kaşıntı), Ürtiker (Kurdeşen), Mantar hastalıkları,
Rozase (Gül hastalığı), Psoriazis (Sedef hastalığı),
Lekeler (Güneş lekeleri, gebelik lekeleri, vitiligo, vs),
Nasır ve siğil, Paraziter hastalıklar (Uyuz, bit, vs),
Nevus (Ben) ve deri tümörleri, Ağız hastalıkları,
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, Saç hastalıkları, Tırnak hastalıkları
KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM
Uzm. Dr.
Mustafa Sümbül
Laboratuvar
ANESTEZİ
Hormon Tahlilleri
Hematoloji
Tahlilleri
Biyokimya Tahlilleri
Mikrobiyoloji
Tahlilleri
Covid-19 PCR Testi
Antikor Testleri
Evlilik Tahlilleri
Uzm. Dr.
İlker Urfalı
Radyoloji Uzmanı
Tüm Batın Usg, Troid Usg
Meme Usg, Üriner Sistem Usg,
Skrotal Renkli Doppler
Pelvik Renkli Doppler
Karotis-Vertebral Arter Renkli
Doppler, Obstetrik Renkli
Doppler (4D Ultrason)
Tüm Grafi Tetkikleri (Röntgen)
Mamografi, Bilgisayarlı
Tomografi
Opr. Dr.
Arif Öztürk
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Opr. Dr.
İlkay Arzu Kayışlıgil
Kadın Hastalıkları ve Doğum
Rahim Sarkması,
Yumurtalık ve Vajen Ameliyatları,
İdrar Kaçırma Ameliyatı,
Dış Gebelik Ameliyatı,
Doğum ve Sezeryan,
Kadın Hastalıkları
Uzm. Dr.
Ali Görmüş
Anestezi
Uzm. Dr.
Cemalettin Aydın
Anestezi
Genel Anestezi, Bölgesel Anestezi,
Lokal Anestezi ve diğerleri
58 59
AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI
Ağız Kokusu, Panoramik Röntgen, Çene Eklemi Ağrıları, Diş Sıkma ve Gıcırdatma, Hareketli Sabit Protez
Diş Eti Tedavileri, Gece Plağı Tedavisi, Dental İmplant, Ortodonti (Diş Teli), Çocuk Diş Hekimliği
Kanal Tedavisi, Gülüş Tasarımı, Diş Beyazlatma, Çene Cerrahisi
ACİL
DT.
Cenk Oktay
Diş Hekimi
DT.
Doğancan İlhan
Diş Hekimi
DT.
Alev Gümüş
Diş Hekimi
DT.
Saliha Ezgi Akıncı
Diş Hekimi
DT.
Elif Ayşe Tamtekin
Diş Hekimi
Doktor
İlker Bulut
Acil Sorumlu Hekimi
Doktor
İlker Bozdağ
Acil Servis
Doktor
Fırat Güdüz
Acil Servis
PSİKİYATRİ
KLİNİK PSİKOLOG
Uzman Doktor
Doğan Gültekin
Psikiyatri
DİYETİSYEN
Bipolar Affektif Bozukluklar,
Şizoaffektif ve Psikotik
Bozukluklar, Anksiyete
Bozuklukları, Uyku ve İlişkili
Sorunlar, Adli Hizmetler (Akli
Denge Muayenesi, Noterlik
İşlemleri), Dikkat Eksikliği ve
Hiperaktivite Bozuklukları,
Alkol Madde Bozuklukları,
Cinsel İşlev Bozuklukları
Klinik Psikolog
Merve K. Çemberci
Psikoloji
Depresyon, Panik Bozukluk
Fobiler ve Sosyal Kaygı
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk)
İlişki Problemleri, Tükenmişlik
Sendromu, Sınav Kaygısı
Yeme Bozuklukları,
Öfke Denetim Problemleri,
Dikkat Problemleri,
Gebelik Süreci ve Psikolojisi,
Ayrılık ve Kayıp Süreçlerine Uyum
Zorlukları,
Kaygı ve Duygusal Problemler
Doktor
Serbay Sayğılı
Acil Servis
Doktor
Muhammet O. Yalçınöz
Acil Servis
Uzmanlaşmış Bir Ekip İle Yılın 365 Günü 24 Saat Hizmet Veren Hastanemizde,
Acil Olarak Başvuran Hastanın Sorunlarına Uzman Kadromuzla Hizmet Verilmektedir.
MEDİKAL ESTETİK VE LAZER EPİLASYON
Beslenme ve
Diyet Uzmanı
Rümeysa Senanur Er
Zayıflayayım derken sağlığınızdan olmayın!
Yeterli ve dengeli beslenme için hangi
besinden ne kadar tüketmeliyiz?
Gebelikte beslenme neden önemlidir?
Çocukluk çağı obezitesi
Diyabet, Karaciğer yağlanması
Bariyatrik cerrahi sonrası beslenme
Sporcu beslenmesi, Kanserde beslenme ve diğerler
Gözde Taze
Uzman Estetisyen
Dilek Taştan
Uzman Estetisyen
Kryoterapi (Azot tedavisi) Elektrokoterizasyon
(Yakma tedavisi), Biyopsi, Eksizyon (Ben alımı, vs)
Wood ışığı muayenesi, Dermatoskopi
(Ben muayenesi), Mezoterapi (Yüz, saç, leke)
Prp (Yüz, saç, yara izleri, akne izleri, çatlaklar, leke),
Dermapen (Mikroiğneleme), (Akne izleri, leke, ince
kırışıklıklar, çatlaklar),Kimyasal peeling (Akne, leke),
Ozon tedavisi
60 61
Röportaj
İŞ KAZALARININ YÜZDE 98’İ
ÖNLENEBİLİR KAZALARDIR
Tuzla Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Engin Çağlar, iş
kazalarının kişi kaynaklı olduğunu ve yüzde 98’inin önlenebilir kazalar olduğunu
söyledi.
UZMAN
ENGIN ÇAĞLAR
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLIĞI
İş kazalarının %98’i önlenebilir. İş kazalarının
nedenlerine baktığımızda güvensiz davranış sonucu
yani kişi kaynaklı olduğu görülmektedir. “Bana bir
şey olmaz”, özgüven vb. nedenler etkendir.
“2 dakikalık iş, hemen yapar çıkarım” algısı
kazalara davetiye çıkarmaktadır.
Tuzla Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi B Sınıfı İş Güvenliği
Uzmanı Engin Çağlar, İş Sağlığı ve Güvenliği’nin
işyerindeki herkesi kapsayan bir kültür olması gerektiğini
belirterek İSG uzmanlarının da bu sürecin rehber ve
danışmanı olduğunu söyledi.
Sayın Çağlar, İş Sağlığı ve Güvenliği’ni Nasıl
Tanımlarsınız? İş Sağlığı ve Güvenliği Neden Önemlidir?
Teknik ve idari önlemlerin yanında, İş Sağlığı ve
Güvenliği her şeyden önce bir kültür işidir. İş Sağlığı ve
Güvenliği kültürü, en tepedeki yöneticiden en alt kademedeki
işçiye kadar her şirket elemanının aktif katılımını
gerektiren bir kültürdür. Şirketlerde İSG programının
başarısı için bu anlayışın oluşturulması kritiktir.
Çalışanlar, İş Sağlığı ve Güvenliği sorunlarından en
fazla etkilenen, tabiri caizse, cephe hattındaki kişilerdir.
Hayatında hiç taş motoru kullanmayan çalışanı direk
sahaya sürmek yanlış bir uygulamadır. Tersane sektörüne
baktığımızda ehil kişilerin alaylı olarak işleri öğrendikleri,
herhangi bir meslek lisesi vb. gitmediği görülmektedir. İş
kazalarına baktığımızda genelde tecrübe eksikliği sonucu
iş kazalarının meydana geldiğini görmekteyiz. Bu nedenle,
her çalışan herşeyden önce kendi sağlık ve güvenliği
için, çalıştığı işyerinin İş Sağlığı ve Güvenliği kurallarına
uymakla yükümlüdür. Çalışanlar, şirketin İş Sağlığı
ve Güvenliği kültürü, İş Sağlığı ve Güvenliğine uygun
davranış ve tavırların edinilmesi, çalışılan işle ilgili riskler
ve güvenli çalışma yöntemleri konularında eğitilmelidirler.
Ayrıca, çalışanlar İSG faaliyetlerine aktif olarak katılarak
sorunların tespiti ve çözümler üretmede katkıda bulunmalıdırlar.
Tecrübe aklın hocası, düşüncenin de rehberidir.
İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimlerinin maksadı, çalışanlarda
iş sağlığı ve güvenliği bilincini oluşturmaktadır.
Sayın Çağlar, İş Kazası Nedir?
Belli bir zarar ve arızaya sebep olan, umulmayan,
beklenmeyen ve planlanmamış olaylardır. Kazalar
günlük hayatın çeşitli yerlerinde görülebilirler, iş kazaları,
spor kazaları, ev kazaları, trafik kazaları sıkça görülüp
duyulanlardır Hepsindeki ortak özellik, beklenilmemeleri,
umulmamaları ve planlanmamış olmalarıdır.
Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı
her yıl; 1500 kişi ölmekte, 4000 kişi sakat kalmakta, 2
milyon saat iş kaybı olmaktadır. Bu istatistik bilgilere ayrıca,
kayıp malzeme ve ekonomik değerler eklenmelidir.
Sayın Çağlar, İş Kazalarının Oluş Sebepleri Nelerdir?
İş kazalarının meydana gelmesine, teknik, sosyal,
Röportaj
psikolojik, fizyolojik, etkenler neden olabilir. Çalışan kişinin
kendisi, çalıştığı işyeri, iş yeri arkadaşları, çevresi,
kullandığı makine ve malzemeler, araç gereçlerin her
biri iş kazasının nedenidir. Bu sayılanların hepsi birbiri
ile etkileşim içinde olan faktörlerdir.
Sayın Çağlar, İş Güvenliği Uzmanı İş Sağlığı ve
Güvenliğinde Hangi Rolü Üstlenmektedir?
İş Güvenliği Uzmanı, rehber ve danışmandır. İş kazalarından
ve meslek hastalıklarından işveren sorumludur.
İş güvenliği uzmanlarının mevzuatta belirtilen birçok
görevinden biri de rehberlik etme görevidir. İşletmede
çalışanlara yönelik verilen bu rehberlik hizmeti, yol gösterme,
benimsetme ve kültür edindirme faaliyetlerini içermektedir.
Yani İSG uzmanları çalışanların İSG kültürünü
öğrenmeleri, tedbirleri kabullenip benimsemeleri için
önderlik etme ve alanı tanıtma çalışmalarını yürütmelidir.
İş kazalarının %98’i önlenebilir. İş kazalarının
nedenlerine baktığımızda güvensiz davranış sonucu
yani kişi kaynaklı olduğu görülmektedir. “Bana bir şey
olmaz”, özgüven vb. nedenler etkendir. “2 dakikalık
iş, hemen yapar çıkarım” algısı kazalara davetiye
çıkarmaktadır.
Sayın Çağlar, İş Kazalarını En Aza İndirmek İçin
Önerilerinizi Alabilir miyiz?
İş kazasının bedelini; işçi hayatıyla, işveren ise maddi
ve manevi olarak öder. Çalışanlar her daim çalışmaktan
kaçınma hakkını kullanmalıdır. İş izni alınmadan çalışma
yapılmamalıdır. Özellikle kapalı alanda biriken çeşitli
gazlar boğucu veya parlayıcı-patlayıcı olmaktadır. Ufak
bir kıvılcım hayatımızı elden alabilir.
Çalışanlar her daim disiplinli olmalıdır. İş hayatındaki
uygulamalara gelince, iş disiplini, bir hakimiyet ya da
ceza meselesi değildir. Çalışma ortamını hem çalışanlar
hem de yönetim için güvenli ve keyifli hale getirmekle
ilgilidir. İş disiplini en iyi şekilde yöneticiler ve çalışanlar
arasında bir güven temeli olduğunda işe yarar.
62 63
Tuzla Ortak Sağlık ve Güvenli̇k Biṙimi
YÖNETİM
ARMAĞAN BEŞLI
FATMA TOPAL
İŞ YERİ HEKİMLERİ
İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI
Doktor
Adnan Bayraktar
Genel Cerrah Uzmanı
Doktor
İlker Bozdağ
Doktor
F.Ahmet Akakça
İş Güvenliği Uzmanı
Nilüfer Türkmen
İş Güvenliği Uzmanı
Mustafa Şahin
İş Güvenliği Uzmanı
Murat Gündüz
İş Güvenliği Uzmanı
Fatih Turan
İş Güvenliği Uzmanı
Doğu Göktaş
Doktor
Ebru Söylemez
Doktor
Mehmet Faruk Gümüş
Doktor
Fırat Gündüz
İş Güvenliği Uzmanı
Engin Çağlar
İş Güvenliği Uzmanı
Gazi Murat Erbek
İş Güvenliği Uzmanı
İlayda Uzun
İş Güvenliği Uzmanı
Lale Özel
İş Güvenliği Uzmanı
Oğuzhan Serdar
Doktor
Mustafa Çakmakçı
Doktor
Süheyla Keser
Kalp Damar Cerrahı
Doktor
Muhammet
O. Yalçınöz
İş Güvenliği Uzmanı
Selin Yazgan
İş Güvenliği Uzmanı
Hakan Saygın
Sağlık Personeli
Baran Keziban
Sağlık Personeli
Büşra Şimşek
Sağlık Personeli
Toprak Kutlay
Uzman Doktor
Nazmi OFLUOĞLU
Doktor
Serbay Sayğılı
Röntgen Teknikeri
Burak Öztürk
Odyometri
Elif Özkan
TUZLA ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMİ
Adres: Yayla Mahallesi Kadim Sokak No: 1 Daire: 14 Tuzla/İST.
Tel: 0216 701 20 44 Faks: 0216 701 20 45
tuzlaosgb.com.tr / info@tuzlaosgb.com
65