29.06.2022 Views

MERCAN 2022- İÇ SAYFALAR (2)

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Opr. Dr. Fatma YAZICI | Başhekim

ÖZEL MERCAN HASTANESİ

Değerli Okuyucularımız,

Covid-19 pandemisi ile dünyada

sessiz, kısıtlı ve içe dönük bir süreci

hep birlikte yaşadık. Sağlığımızı

tehdit eden bir virüsün tüm dünyada

yol açtığı etkenleri birlikte hissettik.

Sosyal yaşamımızı değiştirdik, hayatımızı

yeniden şekillendirdik.

Pandemi hepimizde derin izler bıraktı

ama belki de tek fayda olarak

sağlığımıza yönelik farkındalığımızı

arttırdı. Sağlıklı bir yaşam, her

bireyin ve her toplumun vazgeçilmez

bir hakkıdır. En basit kurallara dahi

dikkat etmenin, sağlıklı bir yaşam

için ne kadar önemli olduğunu fark

ettik. “Her şeyin başı sağlık” demenin

değerini gerçeklerimizle birlikte

gördük, yaşadık, öğrendik.

Hepimizin bildiği kurallara uymak,

sağlıklı beslenmek, spor yapmak,

rutin testlerimizin yanı sıra checkup

ile vücudumuzdaki olası riskleri

tespit etmek, kendimizi koruyucu

kişisel alışkanlarımızı oluşturmalıdır.

Erken teşhis, hayatımızın geri kalan

kısmında sağlık sorunlarımızı en aza

indirmeye, yaşam kalitemizi korumaya

yardımcı olacaktır. Çağımızın

hastalığı kanser başta olmak üzere

tüm hastalıklarda teşhisin erken

konulması sağlığımız için önem

taşımaktadır. Teşhiste geç kalınması,

hastalıkların ilerlemesine ve tedavi

sürecinin zorlaşmasına neden olmaktadır.

Erken teşhisin hayat kurtardığını

unutmamalıyız.

Pandemi ile birlikte rahatımız ve

konforlu yaşam olanaklarına artan

ihtiyacımız, beraberinde bir takım

sağlık sorunlarına da sinsi bir ilerleyişle

zemin hazırladı. Gözlemlerimiz, bu

sürecin olumsuz etkilerinden en önemlilerinden

birisinin obezite olduğunu

ortaya koymaktadır. Hareketsizlik

ve sağlıksız beslenme, obezitenin iki

önemli kaldıracını oluşturmaktadır.

Obezite vücudun tüm organlarına etki

eden ciddi bir sağlık sorunu olmasının

yanı sıra sosyal ve ruhsal travmalara

da neden olmaktadır. Obezitenin

sağlıklı beslenme ile başlayan, ilaç ve

cerrahi operasyon seçenekleri de eklenen

tedavisiyle ilgili merak ettiğiniz

tüm sorulara uzman hekimlerimizin

görüşleriyle yanıt bulabilirsiniz.

Yaz mevsiminin sıcaklığı, enerjimizi

arttırıyor. Doğanın canlılığı, açık

alanlara davetiye çıkarıyor. Peki yaz

mevsimine hazır mıyız?

Bahar alerjisinin etkilerini arttırdığı

bu günlerde dikkat edilmesi

gerekenleri de sizler için derledik.

Güneş ışınlarının olumsuz etkilerinden

korunmanın yollarını da dergimizde

bulabilirsiniz.

Yaz mevsimi aynı zamanda estetik

kaygıları ve dış görünüme özeni

artırıyor. Hastanemizde medikal

estetik ekibimizin son teknolojiye

sahip donanımlarla gerçekleştirdiği

uygulamalarla, yenilenmiş bir cilt ve

hayalinizdeki görünüme kavuşabilir,

hazzını yaşayabilirsiniz.

Rinoplasti (Burun estetiği) ile yüzünüzde

tebessümü arttırabilirsiniz.

Tuzla’da 25 yıldır sağlık hizmeti

sunuyoruz. Sağlık ihtiyacınızı

karşılamak için alanında uzman

hekimlerimiz, size misafir rahatlığını

yaşatan sağlık personelimiz ile teknolojinin

tüm imkanlarından yararlanarak

7/24 hizmet veriyoruz. Bize

duyduğunuz güven ve memnuniyetinizi,

kaliteli hizmeti uygun fiyata

sunarak sürdürüyoruz.

Sağlıkla Kalın.

1


Polikliniklerimiz

Genel Cerrahi

Ortopedi

Kulak Burun Boğaz

Göz Hastalıkları

Kadın Hastalıkları ve Doğum

Dahiliye (İç Hastalıkları)

Göğüs Hastalıkları

Çocuk Hastalıkları

Kardiyoloji

Nöroloji

Cildiye

Cildiye Uygulamaları

Psikiyatri

Klinik Psikolog

Ağız ve Di̇ş Sağlığı

Diyetisyen

Radyoloji

Laboratuvar

Anestezi

Acil Servis

Medikal Estetik ve Güzellik Merkezi

Hizmetlerimiz

Laboratuvar

Röntgen

Tomografi

Mamografi

Radyoloji̇ Tetki̇kleri

Ultrason- Renkli Dopler

Kalp Elektrosu EKG

Efor Testi

EEG-EMG

Gastroskopi̇

Kolonoskopi̇

Sünnet

Check-Up

Solunum Testi (SFT)

İşitme Testi

Bebek İşitme Testi

Ozon Tedavisi

Lazer Epilasyon

PRP Tedavisi

Sağlık Raporu

Ehliyet Raporu

Evlilik Raporu

İşe Giriş Raporu

İlaç Raporu

444 0 704 444 0 704



Röportaj

BURUN ESTETiĞi

RiNOPLASTi

Özel Mercan Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Mehmet Ateş, ülkemizde

de estetik alanında ilk sıralarda yer alan Rinoplasti (Burun Estetiği) için “Burnumuzun

yüzümüzün tam orta hattında olması nedeniyle cerrahide hata payı çok düşüktür”

değerlendirmesiyle operasyondaki tecrübe ve başarının önemini vurguladı.

Özel Mercan Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı

Opr. Dr. Mehmet Ateş, Rinoplasti operasyonunda hastadoktor

iletişiminin en önemli adım olduğunu, burnun

uygulamadan sonraki ilk yılın sonunda son şeklini aldığını

söyledi.

Sayın Ateş, Rinoplasti Nedir? Rinoplasti Hazırlık

Süreci Nasıl Yapılmalıdır?

Rinoplasti dünyada en çok yapılan üçüncü sıradaki

estetik ameliyattır. Bizim ülkemizde ise 2. sırada olan

rinoplasti, son zamanlarda 1. sıraya yerleşmek üzeredir.

Burnumuzun yüzümüzün tam orta hattında olması

nedeniyle cerrahide hata payı çok düşüktür. Bu yüzden

rinoplastinin tecrübeli ellerde yapılması gerekmektedir.

Rinoplastideki en büyük başarı hastanın isteklerinin karşılanmasıdır.

Ameliyat öncesinde iyi bir iletişim kurulması,

hastanın beklentilerinin öğrenilmesi, doktorun yapabileceklerini

hastaya anlatması ve karşılıklı olarak orta yolun

bulunması gerekmektedir. Ameliyat sonucu çok iyi olsa

da hastanın beklentileri karşılanmadığı takdirde başarılı

olmuş sayılmamaktadır. Bu operasyonun yapılabilmesi

için bazı koşullar bulunmaktadır. Kadınlarda 16 olan yaş

sınırı, erkeklerde burnun gelişimi daha geç tamamlandığından

17-18 yaşına kadar uzamaktadır. Tabii ki fiziksel

yaşın yanında ruhsal yaş da çok önemlidir. Ruhsal gelişimini

tamamlayamamış hastalarda da çok ciddi sorunlar

oluşmaktadır.

ÖZEL MERCAN HASTANESİ DERGİSİ

İmtiyaz Sahibi: TUZLA TEŞHİS ve TEDAVİ EĞİTİM İNŞAAT TİC. LTD. ŞTİ. Adına Fatma YAZICI

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ergün AYDOĞAN

Baskı Yeri: Mamur Ajans Reklamcılık Matbaacılık Gazetecilik Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti.

Tel: 0216 392 59 73 - Faks: 0216 392 59 09 - e-posta: grafik@mamurajans.com.tr

Adres: Aydıntepe Mahallesi İstasyon Sokak Mamur Apartmanı No:13/1 Tuzla/İstanbul

OPERATÖR DOKTOR

MEHMET ATEŞ

KBB UZMANI

Bu operasyonun yapılabilmesi için bazı koşullar

bulunmaktadır. Kadınlarda 16 olan yaş sınırı, erkeklerde

burnun gelişimi daha geç tamamlandığından 17-

18 yaşına kadar uzamaktadır. Tabii ki fiziksel yaşın

yanında ruhsal yaş da çok önemlidir.

Sayın Ateş, Rinoplasti Öncesi Nelere Dikkat Edilmelidir?

Rinoplasti ameliyatı öncesi ciddi bir hazırlık yapılması

ve detaylı bir analiz gerekmektedir. Hastaların tümü

kapsamlı bir sağlık taramasından geçmektedir. Hasta

geçirmiş olduğu rahatsızlıkları ve sahip olduğu hastalıkları

hekimine mutlaka anlatmalıdır. Hipertansiyon,

diyabet ya da kanama bozukluğu gibi hastalıklar

mevcut ise öncelikle hastalıkları kontrol altına alınıp o

şekilde ameliyata girmek gerekmektedir. Hasta daha

önce burun ameliyatı geçirdiyse bu kesinlikle doktora

bildirilmelidir. Bunun nedeni ameliyat olmuş (revizyon)

hastalarda ameliyatın zorluk derecesi ve gereksinimleri

tamamen değişmektedir. Rinoplasti ameliyatında burna

şekil vermek için burun içerisindeki kıkırdaklar kullanılmaktadır.

Daha önce ameliyat olmuş bir hastada bu

kıkırdaklar bulunmayabilmektedir. Bu durumda hastanın

kulak kepçesinden ya da kaburgasından kıkırdak

almak gerekebilir. Bu da üst düzey bilgi ve tecrübe

isteyen bir girişimdir.

Rinoplasti ameliyatının biçok ameliyatta olduğu gibi

sınırsız imkanlar ameliyatı olmadığı hastalara belirtilmelidir.

Bu sınırlardan en önemlisi hastanın cilt yapısıdır.

Burun derisi rinoplasti ameliyatı sırasında en az değiştirebileceğimiz

bileşendir. Bu yüzden özelikle kalın

Röportaj

ciltli hastalarda beklentilerle yapılabilecekleri eşleştirmek

çok önemlidir. Kalın ciltli bir hasta burnunun çok

küçülmesini istese bile bunun cildinin izin verdiği sürece

olabileceği bildirilmelidir. Ya da sivri uçlu bir burna

sahip olamayacağı iyice anlatılmalıdır. Ayrıca kalın

ciltli hastalarda ödemin bazen 1 yıldan fazla süreceği,

cerrahinin ilk aylarında telaşa kapılmamaları iyice

anlatılmalıdır.

Sayın Ateş, Rinoplasti Uygulaması Ne Kadar Sürmektedir?

Nekahet Döneminde Nelere Dikkat Edilmelidir?

İyi bir değerlendirme ve bilgilendirme yapıldıktan

sonra cerrahiye geçilmektedir. Rinoplasti ameliyatları

cerrahın tekniğine, tecrübesine ve burnun yapısına

göre 1 saatten 6 saate kadar sürebilmektedir. Cerrahi

sonrası ilk 12 saat buz uygulaması ödem ve morlukların

olmaması açısından çok önemlidir. Hastalar cerrahi

sonrası genellikle 1 gece hastanede kalmaktadır.

Taburcu olurken genellikle hastalarda alçı, bandaj ve

tampon olmaktadır. İlk hafta biraz zor geçmektedir.

Hastalarda özelikle ilk 3 gün şişlik ve morluklar oluşabilmekte

ve kan sızıntıları gözlenebilmektedir. Bu

dönemde hastalara çok sıcak ortamlarda durmamaları,

çok hareket etmemeleri ve istirahat etmeleri önerilmektedir.

Ayrıca taburcu olurken reçete edilen ilaçları

düzenli kullanmaları oluşabilecek komplikasyonları

önlemede çok önemlidir. Alçı ve tamponlar yapılan

tekniğe göre genellikle 5-7 gün sonra çıkartılmaktadır.

Daha sonra bant uygulaması yapılan burun 1 haftada

bant ile kalır. Bir hafta sonra bantları çıkartılan hastanın

işlemleri bitmiştir. Fakat burnumuz 15 günde son halini

almamıştır.

Sayın Ateş, Rinoplasti Uygulanan Burun Son Halini

Ne Zaman Alır?

15 günün sonunda karşımızda ödemli bir burun bulunmaktadır.

İnce ciltli hastalarda bu ödem 3-6 ay, kalın

ciltli hastalarda 2 yıla kadar sürebilmektedir. Özellikle

ilk 6 ay burnumuzla ilgili değerlendirme yapmamızın bir

anlamı yoktur. Ödemler her yerde eşit miktarda olmadığından

ilk dönemler burnumuzda eğrilik varmış gibi

gözükebilmektedir. Bu yüzden sağlıklı değerlendirme

için 6 ay beklenmelidir.

Birinci yılın sonunda çoğu hastada burun son şeklini

almıştır. Yapılan rinoplasti ameliyatlarının yüzde 90’ının

1. yılın sonunda başarılı sonuçlandığı bildirilmektedir.

Eğer başarısız olan yüzde 10’luk dilimdeyseniz öncelikle

cerrahi operasyonu yapan doktorunuza gidip

şikayetlerinizi ve beklentilerinizi tekrar anlatmanız ya

da revizyon ameliyatlarda tecrübesi olduğunu bildiğiniz

bir doktora gitmenizi önermekteyim. Revizyon ameliyatlar

ilk ameliyata oranla daha zor ve tecrübe gerektiren

ameliyatlardır. Bu yüzden daha dikkatli olunmalıdır.

Burnumuzun yüzümüzün tam orta hattında olması

nedeniyle cerrahide hata payı çok düşüktür. Bu yüzden

rinoplastinin tecrübeli ellerde yapılması gerekmektedir.

4 5



Röportaj

Her 4 Kadından 1’inin Sorunu

iDRAR KAÇIRMA

VE TEDAViSi

Özel Mercan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Arif Öztürk,

idrar kaçırmanın fiziksel, psikolojik ve sosyal sorunlara yol açtığını söyledi. İdrar

kaçırmanın kişisel tedbirler, ilaç kullanımı ve ameliyat gibi yöntemler ile tedavi

edildiğini belirten Öztürk, “İdrar kaçırma tedavisi idrar kaçırmanın çeşidine, ne

kadar şiddetli olduğuna ve neyin sebep olduğuna bağlıdır” dedi.

İlk üç ayın sonunda bebeğin gelişimi tamamlanmış

olduğu için anne adayı aşı yaptırabilir. Böylelikle

anne adayında gelişen antikorların bir miktarı

bebeğe de geçerek yaşamının ilk aylarında onun da

gribe karşı korunmasında etkili oluyor.

Özel Mercan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve

Doğum Uzmanı Opr. Dr. Arif Öztürk, her 4 kadından

birinin idrar kaçırma sorununu yaşadığını vurguladı.

Öztürk, idrar kaçırmanın teşhisi, türleri ve tedavi yöntemleri

hakkında bilgi verdi.

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmada Cerrahi Tedavi Nasıl

Yapılmaktadır?

Stres tipi (öksürme, gülme ve ıkınma ile) idrar

kaçırmanın esas tedavisi, cerrahi olarak destek kaybı

olan bölgenin yerine kaldırılmasıdır. İdrar kaçırmanın

tedavisinde kullanılan ameliyatlar son dönemde

oldukça gelişmiş ve başarı oranları yüzde 85-90’lara

ulaşmıştır.

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırma Nedir?

Üriner inkontinans “her türlü idrar kaçırma yakınması”

olarak tariflenmektedir. Bu durum, etkilenen hastalarda

bireysel ya da toplumsal olarak sosyal, hijyenik

ve fiziksel pek çok soruna yol açabilmektedir. Her 4

kadından biri idrar kaçırma sorunuyla karşı karşıya

kalmaktadır. Stres tipi idrar kaçırma her iki vakadan

birinde görülmektedir. Sıkışma tipi idrar kaçırmanın

görülme sıklığı ise her 100 vakada 22’dir. Karma tip

ise her 100 vakanın 30’unda ortaya çıkar.

OPERATÖR DOKTOR

ARİF ÖZTÜRK

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM

İdrar kaçırma, bireyleri psikolojik ve sosyal

açıdan etkileyebileceği gibi fiziksel olarak da bazı

rahatsızlıklar ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden

olabilir. Hem günlük hayatta ve sosyal ortamda hem

de profesyonel iş yaşamında idrar kaçırmaya bağlı

olarak bireyler zor durumda kalabilmektedir.

Sayın Öztürk, Kadınlarda Hangi İdrar Kaçırma Türü

Rahatsızlığı Yaşanmaktadır?

İdrar kaçırma karşımıza üç şekilde ortaya çıkmaktadır.

Stres İnkontinans: Kadınlarda idrar kaçırmada en

sık rastladığımız stres tiptir. Bu tipte hapşırma, öksürme,

ıkınma ve ağır kaldırmaya bağlı olarak idrar

kaçırma yaşanır. Bu durum karın içi basıncın atışına

bağlı olarak gerçekleşir. Buna yol açan en önemli

neden pelvik taban kaslarında güçsüzlüğe yol açan

doğum sürecinde oluşan hasardır. Cerrahi operasyon,

ileri yaş ve özellikle menopoz ile kasların esneklik

ve gücünde azalma yaşanır, genellikle rahim ve

idrar kesesinde sarkmalar söz konusudur.

Urge (Sıkışma) İnkontinans: İstemsiz mesane kasılmaları

ile ilişkili olarak, hasta tarafından hissedilen

ani ve güçlü işeme isteğini takiben idrar kaçırma

olarak tanımlanır. Özellikle su sesi, soğuk içecekler

ya da soğuğa maruz kalma rahatsızlığı tetikleyebilir.

Mix(Karma) İnkontinans: Her iki tipin de bir arada

yaşandığı durum olarak karşımıza çıkar.

Röportaj

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmanın nedenlerini nelerdir?

- Hamilelik veya vaginal doğum

- Menopoz (östrojen hormonunun azalmasına bağlı)

- Obezite, kronik öksürük, sürekli ağır kaldırma ve

kronik kabızlık bunlar karın içi basınçta bir artışa

neden olabilir ve idrar kaçırmayı şiddetlendirebilir.

- Genetik olarak aktarılan faktörler

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırma Hangi Problemlere Yol

Açar?

İdrar kaçırma, bireyleri psikolojik ve sosyal açıdan

etkileyebileceği gibi fiziksel olarak da bazı rahatsızlıklar

ve hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilir.

Hem günlük hayatta ve sosyal ortamda hem de profesyonel

iş yaşamında idrar kaçırmaya bağlı olarak

bireyler zor durumda kalabilmektedir. Kişileri ruhsal

olarak etkileyen bu durum hayat kalitesinin düşmesine

de neden olur. Genital bölgenin sürekli ıslak kalması

da fiziksel rahatsızlıklara neden olabilir. Islaklık

nedeniyle bu bölgede tahriş, kızarıklık, ödem ve ciltte

dökülmeler oluşabilir. Bununla birlikte bölgede oluşan

bakteriler idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabilir.

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırma Nasıl Teşhis Edilir?

Hastaya jinekolojik muayene yapılarak mesane,

vajina ve komşu organlarda sarkma olup olmadığı

kontrol edilir. Bu sırada hastanın idrar tutmayı sağlayan

pelvik taban kasları da değerlendirilir.

Jinekolojik muayenenin ardından kesin tanı için

hastalara bazı testler yapılır. İdrar tahlili, mesane

günlüğü, pelvik ultrason, EMG testi, sistometri gibi

farklı yöntemler sayesinde idrar kaçırma teşhisi konur.

Bu yöntemlerle kesin teşhisin konamadığı durumlarda

ise üroflovmetri testi, sistoskopi, invaziv ürodinamik

testlerden yararlanılır. İnvaziv ürodinamik testler hem

cerrahi operasyona gerek duyulduğu hem de diğer

yöntemlerle tanı konulamadığı durumlarda tercih edilir.

Mesane ve karın içi basıncın ölçülmesine dayanan

testler de kateter yardımıyla yapılır. Böylece idrar

kaçırmanın tedavi şekline (ilaç veya operasyon) karar

verilir.

6 7



Röportaj

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmanın Kişisel Yönetimi

Nasıl Olmalıdır?

İdrar kaçırmanın birçok nedeni olabilir. Herkesi

tedavi eden tek bir yöntem yoktur. Sizin idrar kaçırmanızla

ilgili olarak aldığınız önlemler idrar kaçırma

sorununuzu ciddi bir şekilde düzeltebilir ve daha iyi

bir hayat kalitesi sağlayabilir. Bu tedbirler hayat tarzı

değişiklikleri, mesane ve pelvik taban kas egzersizleri,

ameliyat ve ilaç tedavileri gibi yöntemler bir üst

basamak tedavileridir.

Sayın Öztürk, Pelvik Taban Kas Egzersizleri Nasıl

Yapılmalıdır?

Pelvik taban kasları idrar torbanızı ve barsaklarınızı

destekler. Bu kaslar yaş, hastalık veya hormonel

değişikliklerle zayıflayabilir. zayıf pelvik taban

kasları ise idrar kaçırmaya neden olabilir. Ayrıca

kadınlarda gebelik ve doğum, pelvik taban kaslarını

zayıflatabilir.

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmanın İlaç Tedavisi Nasıl

Yapılmaktadır?

İdrar kaçırma tedavisi idrar kaçırmanın çeşidine,

ne kadar şiddetli olduğuna ve neyin sebep olduğuna

bağlıdır. İdrar kaçırmayla kendi başına üstesinden gelemeyen

hastalarda ilaç tedavisine başlarız. Sıkışma

tipi idrar kaçırmada ilaç tedavisi ve mesane eğitimi

uygulanarak başarılı sonuçlar alınmaktadır. Böylece

sık idrara çıkma ve tuvalete yetişememe problemi

tedavi edilir. İdrar kaçırma tedavisinde kullanılan başlıca

ilaçlar; muskarinük reseptör antagonisteri(mra),

B3 Agonist ve östrojendir.

Sayın Öztürk, İdrar Kaçırmada Cerrahi Tedavi Nasıl

Yapılmaktadır?

Stres tipi (öksürme, gülme ve ıkınma ile) idrar

kaçırmanın esas tedavisi, cerrahi olarak destek kaybı

olan bölgenin yerine kaldırılmasıdır. İdrar kaçırmanın

tedavisinde kullanılan ameliyatlar son dönemde

oldukça gelişmiş ve başarı oranları yüzde 85-90’lara

ulaşmıştır. Günümüzde karından ameliyatların yerini

giderek vajinal yoldan yapılan operasyonlar almıştır.

TVT veya TOT gibi yöntemler, genç hastalarda

uygulanabilen cerrahi operasyonlardır. Hasta 20-30

dakikalık bir operasyonun hemen sonrasında idrar kaçırma

probleminden kurtulmakta ve ertesi gün taburcu

olarak normal yaşantısına devam etmektedir.

Sayın Öztürk, Tvt Ve Tot Ameliyatı Hakkında Bilgi

Alabilir Miyiz?

İdrar kaçırmanın cerrahi tedavi yöntemlerinden ikisi

TVT (Transvaginal Tape Uygulaması) ve TOT (Transobturator

Tape Uygulaması) ameliyatıdır. Bu operasyonlar

genellikle hastanede yatış gerektirmez. TVT

ve TOT ameliyatlarında anestezi altındaki hastaya

vaginal yoldan müdahale edilerek mesane boynu kaldırılır

ve genital bölgedeki kemiğe asılır ya da vagina

içerisine sabitlenir.

K.B.B. Polikliniği

OPR. DR. İBRAHİM BAYRAKTAR

OPR. DR. MEHMET ATEŞ

Riṅoplasti̇ (Burun Esteti̇ği̇)

İle Yeni̇ Biṙ Yüze Kavuşun

444 0 704

8



Röportaj

GELECEĞİMİZE BÜYÜK TEHDİT:

ÇOCUKLUK

ÇAĞI OBEZiTESi

Özel Mercan Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Rümeysa Senanur Er,

çocukluk çağı obezitenin önlenmesinde ailenin rolü ve sorumluluğuna dikkat

çekti. Er, “aileye ve çocuğa olumlu beslenme alışkanlığı kazandırmanın ilk

adımı yağ ve şeker içeriği düşük taze gıdaların tercih edilmesidir” dedi.

Çocukluk çağı obezitesi tanısı en kolay konulan ancak tedavisi en zor olan hastalıklardan biri olarak kabul

edilmektedir. Çocukluk çağı obezitesi, giderek yaygınlaşması ve erişkin dönem obezitesinin bir öncülü olması

nedeniyle önemli bir sorundur. Obezitenin engellenmesi sağlıklı bir yaşam biçimini sürdürmeye dayanmaktadır.

Özel Mercan Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Rümeysa

Senanur Er, hazır gıda tüketiminin yaygınlaşması,

fiziksel aktivitenin azalması, dengesiz ve sağlıksız beslenmenin

tehdidi altındaki çocuklarda ortaya çıkan obezitenin

geleceğimizi de olumsuz etkilediğini vurguladı.

Sayın Er, Obezite Nasıl Oluşur? Çocukluk Çağı

Obezitesi Nedir?

Obezite, enerji alınımının enerji tüketiminden fazla

olduğu durumlarda yağ dokusunun artmasıyla ortaya

çıkan sosyal, psikolojik ve ciddi tıbbi sorunlar yaratabilen

önemli bir sağlık problemidir. Yapılan çalışmalar, aynı yaş

dilimindeki çocukların geçmişe oranla daha şişman olduklarını

göstermektedir. Çocukluk çağı obezitesi tanısı en

kolay konulan ancak tedavisi en zor olan hastalıklardan

biri olarak kabul edilmektedir. Çocukluk çağı obezitesi,

giderek yaygınlaşması ve erişkin dönem obezitesinin bir

öncülü olması nedeniyle önemli bir sorundur. Obezitenin

engellenmesi sağlıklı bir yaşam biçimini sürdürmeye

dayanmaktadır.

Sayın Er, Çocukluk Çağı Obezitesi Hangi

Hastalıklara Sebep Oluyor?

Çocukluk çağı obezitesi ile hipertansiyon, kardiyovasküler

hastalıklar, Tip 1 ve Tip 2 diyabet, karaciğer

yağlanması, glikoz intoleransı gibi birçok hastalık arasında

sıkı bir ilişki olduğu, obez kişilerde yaşam süresinin

kısaldığı, ayrıca erişkin şişmanların büyük çoğunluğunda

bu durumun başlangıcının çocukluk yaşlarına uzandığı iyi

bilinmektedir.

Sayın Er, Çocukluk Çağı Obezitesinde Ailenin Rolü Nedir?

Çocukluk yaş grubundaki obezitenin oluşmasında,

ailenin beslenme davranışı, öğün sayısı, ailenin günlük

aktivitesi, eğitim durumu ve gelir düzeyi, çocuğun aktivasyon

derecesi, hızlı hazır besin tüketiminin artması, ailelerin

enerji yoğunluğu yüksek besinleri çocukların tüketmesine

BESLENME VE DİYET UZMANI

RÜMEYSA SENANUR ER

BESLENME VE DİYET

İstanbul’da yapılan bir çalışmada 7-9 yaş arasındaki

çocukların yüzde 16,9’unun obez, yüzde 6,8’inin de

aşırı obez olduğu saptanmış ve obez çocukların diğer

çocuklara göre daha fazla televizyon izlediği ve ailenin

ilgisinin daha az olduğu bildirilmiştir.

izin vermesi gibi çevresel faktörler etkili olmaktadır. Çevresel

etmenler arasında uzun süre televizyon izlemek ya da

oturduğu yerde bilgisayar oyunları oynayıp evden dışarı

çıkmamak da bulunmaktadır.

İstanbul’da yapılan bir çalışmada 7-9 yaş arasındaki

çocukların yüzde 16,9’unun obez, yüzde 6,8’inin de aşırı

obez olduğu saptanmış ve obez çocukların diğer çocuklara

göre daha fazla televizyon izlediği ve ailenin ilgisinin

daha az olduğu bildirilmiştir.

Obez çocukların fazla yeme isteğinin ve beslenme

biçiminin aile çevresinden edinilen bir alışkanlık olduğu

çalışmalarda belirtilmektedir. Çocuklar için yemek yeme

genellikle sosyal bir durumdur. Çocuklar, aileyi, arkadaşlarını

gözlemleyerek, onları örnek alarak kendi yeme

davranışını ve tercihini oluşturur. Çocuğun yiyecek türü ve

yiyecek miktarı hakkındaki kabulleri aileyle ilgilidir. Aşırı

yeme alışkanlığı olan anne-babaların, çocukların da fazla

yedirmeye eğilimli oldukları bildirilmiştir.

Sayın Er, Aileye Düşen Görevler Nelerdir?

Çocuk, ailenin aldığı yiyecekleri tüketir. Bu nedenle

aileye ve çocuğa olumlu beslenme alışkanlığı kazandırmanın

ilk adımı yağ ve şeker içeriği düşük taze gıdaların

tercih edilmesidir. Yemeklerin televizyon karşısında değil,

aile ile birlikte sofrada yenmesi, tatlı, çikolata gibi yüksek

Röportaj

kalorili gıdaların ödül olarak kullanılmaması gerekmektedir.

Çocuklarda öncelikli hedef ağırlık kaybı değil, sağlıklı

yaşam tarzı ve yeme alışkanlıklarının kazandırılmasıdır.

Aileler çocukların kilosuna odaklanmak yerine olumlu

gelişmelerde çocuğu ödüllendirip, özgüvenini desteklemelidir.

Örneğin çocuk sebze-meyve yediğinde anne babası

veya diyetisyeninin övgüde bulunması yararlı sonuçlar

sağlayacaktır. Ailenin rolü uygun yiyeceklerin seçimi,

yemek masasına getirilen porsiyonlar, yeme sıklığı ve

öğünlerin ayarlanması, yeme hızı ve fiziksel aktivitelerin

düzenlenmesi, egzersizlerin sıklığı ve süreci alanında

yoğunlaşır. Boş vakitlere yönelik tedbirler, televizyon

seyretmekle harcanan vakitlerin sınırlandırılması gibi

zamanın kullanılış şeklini değiştirmeyi hedefler. Amerikan

Aile Hekimleri Birliği fiziksel aktivitenin her gün en az 30

dakika yapılmasını önermiştir.

Sayın Er, Çocukluk Çağı

Obezitesinin Önlenmesinde

Hangi Kurallar Uygulanmalıdır?

- Çocuk ve ergenler aileyi model

aldığı için ailenin beslenme

alışkanlıkları önemlidir.

- Aile çocuk veya ergenlerin

tedavisi boyunca sabırlı olup

pozitif düşünmeli ve çocuklarını

cesaretlendirmelidir.

- Aile porsiyonları küçültmeli

ve televizyon karşısında yemek

yememelidir. Çocuğuna örnek olmalıdır.

- Aile; çocuklarına sağladıkları yiyeceklerin

miktarlarını belirleyerek, çocukların beslenme

düzenlerini oluşturmalıdır.

- Aile çocuklarının yeme alışkanlıkları, gıda alımı,

fiziksel aktivite ve kilo değişimlerini kayıt etmelidir.

- Aile çocukların toplam TV izleme ve bilgisayar

oynama süresini 1-2 saati aşmayacak şekilde

ayarlamalıdır.

- Aile, alternatif eğlenceler, ev dışında birlikte

yapılacak aktiviteler planlanmalıdır.

- Aile ödülü takdir ve övgü ile yapmalı, yemeği

bitirmesi sonucunda çocuğunu yiyecekle (çikolata gibi)

ödüllendirmemelidir.

- Aile yüksek kalori ve yağ içeren besinleri (çikolata,

şerbetli tatlı, kızartmalar gibi) evde bulundurmamalı

ve hazırlamamalıdır.

- Aile evde meyve-sebze tüketimini arttırmalıdır.

- Aile fiziksel aktivite yaparak çocuğunu da spor

yapmaya teşvik etmelidir.

- Ailenin ilgisizliği, çocuğun önünde anne-babanın

çatışmaları, ailenin parçalanması, annenin çalışması

sonucu fast-food besinlere yönelmesi gibi etkenler

sağlıklı olmayan beslenme alışkanlıklarına ve

yeme bozuklarına neden olacağından aile bu tarz

davranışlardan kaçınmalıdır.

10 11



Röportaj

BAHAR

ALERJiSi

UZMAN DOKTOR

HÜSEYİN KADI

GÖGÜS HASTALIKLARI

Röportaj

Özel Mercan Hastanesi Göğüs

Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin

Kadı, alerjik hastalıkların çevresel

faktörler ve genetik yatkınlık ile

ortaya çıktığını, bu iki olgunun

hastalığa yakalanma riski

arttırdığını söyledi.

Özel Mercan Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı

Dr. Hüseyin Kadı, alerjik hastalıkların bireyleri çocukluk

ve gençlik çağında daha çok etkilediğini belirterek mevsim

geçişlerine dikkat çekti.

Sayın Kadı, Alerjik Hastalıklar Hakkında Bilgi

Alabilir miyiz?

Alerjik hastalıklar, çevresel faktörler ve genetik yatkınlığın

sonucu olarak ortaya çıkar. Genellikle mevsim

geçişlerinde görülür. Toplumun yüzde 20’si yaşamının

bir döneminde bundan etkilenir. Hastalık genellikle

çocukluk veya gençlik çağında başlar, en sık rastlandığı

dönem çocukluk çağıdır. Orta yaşlarda belirtilerde

azalma izlenir. Alerjiden etkilenen yaşlı insan sayısı

çok azdır. Ebeveynlerden birinin alerjik olması çocukta

alerji ortaya çıkma riskini iki katına çıkarır ve annenin

etkisi babanınkinden fazladır. Her iki ebeveyn alerjik

ise risk dört kat artar.

Sayın Kadı, Bahar Alerjisi Nedir?

Bahar aylarında çiçek tozları dediğimiz polenlerin

havada dolaşımı artmaktadır. Polen alerjisi olan kişilerde

bu dönemde gelişen şikâyetler “Bahar Alerjisi” veya

“Saman Nezlesi” olarak da tanımlanır.

Kuzey yarımkürede ağaç polenleri ilkbaharda,

çimen polenleri yaz aylarında ve

yabani ot polenleri sonbaharda erken dönemlerde

semptom oluşumundan sorumludur.

Aslında polenler zararlı maddeler değildir ancak alerjik

olan kişilerde bağışıklık sistemimiz bu maddeleri tehlikeli

olarak tanımlayarak “histamin” ve benzeri maddelerin

salgısını arttırır. Göz, burun ve nefes borusunun

Hastalık genellikle çocukluk veya gençlik çağında

başlar, en sık rastlandığı dönem çocukluk

çağıdır. Orta yaşlarda belirtilerde azalma izlenir.

Alerjiden etkilenen yaşlı insan sayısı çok azdır.

üzerini kaplayan “mukoza” denilen yüzeyde mikrobik

olmayan iltihaba neden olurlar.

Sayın Kadı, Mevsim İtibariyle Bahar Alerjisi Öne

Çıkmaktadır. Bahar Alerjisi Belirtileri Nelerdir?

Polen tanecikleri esas olarak burunda yakalanırlar ve

göze de ulaşırlar, bu nedenle en sık belirtiler burun ve

gözlerde görülür.

Bahar Alerjisinin belirtileri:

- Burun tıkanıklığı ve akıntısı

- Burun, ağız ve boğaz kaşıntısı

- Hapşırma

- Gözlerde kızarıklık, sulanma ve kaşıntı

- Göğüste sıkışma

- Öksürük

- Koku ve tat almada azalma

- Burun tıkanıklığı olanlarda horlama, baş ağrısı ve

uyku bozukluğu

Sayın Kadı, Bahar Alerjisi Risk Faktörleri Nelerdir?

- Ailede alerji veya atopi öyküsünün olması,

- Sosyoekonomik düzeyin yüksek olması,

- Siyah ırk

- Hava kirliliği,

- Ailenin ilk çocuğu olma,

Ebeveynlerden birinin alerjik olması çocukta alerji

ortaya çıkma riskini iki katına çıkarır ve annenin etkisi

babanınkinden fazladır. Her iki ebeveyn alerjik ise risk

dört kat artar.

- Ev içinde hayvan beslenmesi,

- Evde sigara içilmesi,

- Bebeğin anne sütü almaması ya da kısa süreli alması

- Polen sezonunun hemen öncesinde doğmak,

- Sezaryenle doğmak,

- Sık gereksiz antibiyotik kullanımı

Sayın Kadı, Bahar Alerjisi Teşhisi Nasıl Konur?

Bahar Alerjisi teşhisi genellikle hastanın öyküsüne dayanılarak

konur. Belirtiler genellikle her yıl belirli zaman

diliminde tekrarlar. Bahar alerjisinin belirtileri mikropların

neden olduğu hastalıklarla karışabilir. Bu nedenle, ayrıntılı

muayene gerekirse alerji deri testi veya kan testleri yapılmalıdır.

Sayın Kadı, Bahar Alerjisinin Tedavisi Nasıl Yapılır?

Bahar Alerjisinin tedavisinde alerjenden kaçınma, ilaç

tedavisi, immünoterapi ve cerrahi tedavi seçenekleri bulunmaktadır.

1-Allerjenden Kaçınma

Allerjenden tamamen kaçınmak mümkün olmasa da alınan

tedbirlerle alerji yükü azaltılabilmektedir. Bu nedenle;

- Polenlerin yoğun olduğu sabah saatlerinde, kuru ve

rüzgarlı havalarda zorunlu değilse dışarı çıkmayın.

- Polen mevsiminde spor için kapalı alanları tercih edin.

- Siperli şapka kullanın.

- Göz nezleniz varsa güneş gözlüğü faydalı olabilir.

- Eve geldiğinizde giysilerinizi değiştirin.

- Uzun kollu elbiseler ve pantolon giyin.

- Eve geldiğinizde duş alın ve bol su ile yüzünüzü

yıkayın.

- Çok şiddetli bulgularınız varsa evinizde ve aracınızda

polen filtresi kullanın.

- Polen mevsiminde çamaşırlarınızı evde kurutmaya

özen gösterin.

- Polenlerin yoğun olduğu saatlerde kapı, pencere

açmayın.

- Toplu taşıma araçlarında açık kapı ve pencere önlerinde

durmayın.

- Çimlerin biçildiği ortamlardan uzak durun.

- Polenlerin yüksek olduğu mevsimlerde uygun bir maske

kullanın.

- Sigara içmek şikayetleri artırır, sigara içmeyin ve sigara

içilen ortamlardan uzak durun.

- Çimenli, çiçekli ortamlarda yerde uzanmayın.

2- İlaç Tedavisi

- Antihistaminikler

- Kortikosteroidler

- Kromoglikat

- Vazokonstriktörler

- Antikolinerjikler

- lökotrien antagonistleri

- Humanize monoklonal anti-IgE antikorları

Bütün bu ilaçlar tek başına veya kombine, lokal ya da

sistemik olarak kullanımı, hastalığınızın şiddetine ve semptomlara

göre doktorunuz tarafından belirlenmektedir.

3- İmmünoterapi

Allerjen-spesifik immünoterapi (allerjen aşıları), allerjik

duyarlanmayı azaltmak ve bunun neticesinde burun, göz

ve akciğerlerde oluşan semptomları hafifletmek üzere hazırlanmış

olan bir allerjen formülasyonunun düzenli olarak

cilt altı yoldan enjekte edilmesini ifade eder.

İmmünoterapi için seçilecek hastalar genellikle alerjisi

ilaçlarla kontrol edilemeyen veya ilaç yan etkilerinden

rahatsız olan hastalardır.

Genç erişkinler ve 5 yaş üzerindeki çocuklar bu tedavi

için en iyi adaylardır; yaşlı hastalarda alınan sonuçlar yüz

güldürücü değildir ve yan etkiler daha sıktır.

İmmünoterapi ağır astımlı hastalar ve kardiyovasküler

hastalığı olanlara uygulanmaz.

4- Cerrahi Tedavi

Cerrahi müdahale nadiren gereklidir. Fakat ilaç

tedavisinin başarısız kalması durumunda konka redüksiyonu

ve/veya septum deviasyonuna yapılacak

bir müdahale, özellikle nazal spreylerin bölgeye daha

iyi ulaşabilmesini sağlaması nedeniyle yararlı olabilir.

Yine drenajı bozuk haftalar süren tıbbi tedaviye yanıt

vermeyen kronik rinosinüzitte endoskopik sinüs cerrahisi

uygulanabilir. Ayrıca ilk tanı konulduğunda poliplerin

histolojik incelemesi için cerrahi girişim gereklidir.

12 13



Röportaj

GEÇ KALMAK

HAYAT KALiTESiNi DE

PROFESÖR DOKTOR

ÖMER FARUK AKINCI

GENEL CERRAHİ

Röportaj

BOZAR

Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Faruk Akıncı, kanserde

erken tanının önemini “Erken evrede hem tedavi seçenekleri çok fazladır hem de yapılan

girişimlerin hayat kalitesi üzerine etkisi minimaldir. Vücuttaki değişimler erkenden farkedilerek

önemsenmeli, uzmanına muayene olarak gerekli incelemeler yapılmalıdır.” şeklinde vurguladı.

Bence, kanser için kullanılan “Erken tanı hayat

kurtarır” sloganı doğrudur, ancak eksiktir. Çünkü

erken tanı sadece hayat kurtarmakla kalmaz, aynı

zamanda kişinin kalan ömrünün hayat kalitesini

de yükseltir. Birçok kanser türünde, hastalığa geç

dönemde tanı konulması, tedavi seçeneklerini

azaltmak ve yaşam süresini kısaltmakla kalmaz, aynı

zamanda kişinin kalan ömrünün kalitesini ve yaşam

standartlarını da düşürür.

dediğimiz bazı oluşumlar farkedildiğinde, bunların

kansere dönüşmeden tamamen tedavi edilmesi de

mümkündür. Örneğin memede “duktal veya lobuler

karsinoma insitu” dediğimiz lezyonlar, erken

ve uygun cerrahi müdahale ile invaziv kanserlere

dönüşmeden tamamen tedavi edilebilir. Bunun için

kişinin uyanık olması, rutin kontrollerini aksatmaması

ve gerekli tetkikleri yaptırması yeterlidir. Her kadının

20 yaşından itibaren kendi memesini aylık olarak

kontrol etmesi, başka bir risk faktörü yoksa, yılda

bir doktora başvurması, gereğinde meme ultrasonu

yapılması, 40 yaşından sonra risk durumuna göre

mamografi çekilmesi lezyonların erken tanınması için

hayati derecede önemlidir. Erken teşhis konulmasıyla

kişi memesini kaybetmekten kurtulabileceği gibi,

ciddi komplikasyonları olan, hayat kalitesini düşüren

radyoterapi ve kemoterapi almak zorunda kalmayabilir.

Erken evrede yakalanan meme kanserlerinde,

kol ödemi gibi kolon polipleri de buna çok güzel bir

örnektir. Kalın bağırsak kanserlerinin büyük bir kısmı

poliplerden gelişir. Bazen yapılacak basit bir gizli

kan testi uyarıcı olabilir. Zamanında yapılacak bir

kolonoskopi de bu lezyonların saptanması ve radikal

bir tedavi yapılması ile kansere dönüşmesi engellenebilir.

Kolon poliplerinde kişinin yaşam standartlarını

bozmayan basit bir müdahale ile tedavi mümkün

iken, invaziv bir kanser geliştiğinde yapılan bağırsak

Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı

Prof. Dr. Ömer Faruk Akıncı, kanser türlerinde erken

tanının sadece hayat kurtarmakla kalmayacağını

ömrün geri kalan kısmında hayat kalitesini de yükselteceğini

açıkladı.

Sayın Akıncı, Kanser Hastalığında Erken Tanı

Neden Önemlidir?

Bence, kanser için kullanılan “Erken tanı hayat kurtarır”

sloganı doğrudur, ancak eksiktir. Çünkü erken

tanı sadece hayat kurtarmakla kalmaz, aynı zamanda

kişinin kalan ömrünün hayat kalitesini de yükseltir.

Birçok kanser türünde, hastalığa geç dönemde tanı

konulması, tedavi seçeneklerini azaltmak ve yaşam süresini

kısaltmakla kalmaz, aynı zamanda kişinin kalan

ömrünün kalitesini ve yaşam standartlarını da düşürür.

Bazen küçük bir belirti önemli bir kanserin erken belirtisi

olabilir. Ciltteki bir benin renk veya şekil değiştirmesi,

meme veya koltuk altında ortaya çıkan bir şişlik,

gaita renginin veya alışkanlığının değişmesi, vücudun

herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir kitle, yeni ortaya

çıkan inatçı bir ağrı, istemsiz kilo veya iştah kaybı gibi

bir belirti uyarıcı olabilir.

Bazı hastalarda, anlaşılabilir nedenlerle, hastaneye

gelme, doktora muayene olma veya tetkik yaptırma

korkusu veya üşengeçliği vardır. Bir çok kişi yoğun

iş temposunda kendi sağlığına yeterli vakit ayırmamakta

ve gerekli kontrolleri yaptırmakta ihmalkar

davranmaktadır. Bazı insanlarda bunun nedeni “Bir

hastalığım varsa bunu bilmesem daha iyi” gibi bir

anlayış varken, bazılarında da “Ben sağlıklıyım, bende

kanser olmaz” gibi abartılı bir özgüven duygusu

vardır. Bazı insanlarda ise “Bilsem ne değişecek ki”

gibi önyargılı bir anlayış hakimdir. Ayrıca, yaşadığımız

pandemi sürecinde, hastanelerin güvenli olmadığı

algısı da insanların rutin kontrollerini yapmalarını

engellemekte veya bazı basit gibi görünen şikayetlerini

göz ardı etmelerine neden olmaktadır.

Oysa bazen küçük bir belirti önemli bir kanserin erken

belirtisi olabilir. Ciltteki bir benin renk veya şekil

değiştirmesi, meme veya koltuk altında ortaya çıkan

bir şişlik, gaita renginin veya alışkanlığının değişmesi,

vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkan bir kitle,

yeni ortaya çıkan inatçı bir ağrı, istemsiz kilo veya

iştah kaybı gibi bir belirti uyarıcı olabilir.

Sayın Akıncı, Erken Tanı Tedavi Sürecinde Hangi

Avantajları Sağlar?

Diğer birçok hastalıkta olduğu gibi, birçok kanser

türünde de erken tanı konulmasının bir çok avantajı

ve faydası vardır. Kaldı ki “prekanseröz lezyonlar”

Her kadının 20 yaşından itibaren kendi memesini

aylık olarak kontrol etmesi, başka bir risk faktörü

yoksa, yılda bir doktora başvurması, gereğinde

meme ultrasonu yapılması, 40 yaşından sonra risk

durumuna göre mamografi çekilmesi lezyonların

erken tanınması için hayati derecede önemlidir. Erken

teşhis konulmasıyla kişi memesini kaybetmekten

kurtulabileceği gibi, ciddi komplikasyonları olan, hayat

kalitesini düşüren radyoterapi ve kemoterapi almak

zorunda kalmayabilir.

14 15



Röportaj

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniği

UZM. DR. KIVANÇ YALUĞ

UZM. DR. ASLI UZER OKLU

rezeksiyonları, bazen açılan geçici veya kalıcı bir

kolostomi kişinin hem sosyal yaşamını hem de hayat

kalitesini çok etkiler. Ardından yapılacak radyoterapi

karın içinde ağrı, yanma, ishal gibi “yaşam kalitesi”ni

etkileyen ciddi problemlere yol açabilir. Kemoterapinin

bir çok sistemi etkileyen bulantı, kusma ve saç

dökülmesi gibi yan etkileri iyi bilinmektedir.

Mide lezyonları için de benzer şeyler söylenebilir.

Midedeki prekanseröz veya erken evre bir lezyonun

tanınması ancak endoskopi ile yapılabilmektedir.

Artık çok konforlu şartlarda yapılan endoskopik girişimlerle

midedeki lezyonların hem erken tanısı hem

de tedavisi yapılabilmektedir. Geç kalındığında mide

kanserlerinde yapılan total gastrektominin sonuçları

hayat kalitesini son derece düşürecektir.

Cilt kanserlerinde de erken tanı son derece önemlidir.

Henüz karsinoma insitu veya prekanseröz bir cilt

lezyonu basit bir eksizyonla tedavi edilebilirken, invaziv

kansere dönüştükten sonra, yerine göre, bölgesel

lenf nodu disseksiyonlarına ve bazen organ kaybına

kadar giden sonuçlara yol açabilmektedir.

Tiroid kanserlerinde de erken tanı önemlidir. Henüz

küçük bir lezyon iken erken teşhis edilen bir nodülün

tedavisi hayat standartlarında önemli bir değişime

neden olmazken, ileri evre tiroid kanserlerinde,

komplikasyonları yaşam kalitesini etkileyen lenf nodu

disseksiyonları, sinir hasarı ve ömür boyu ilaç kullanılmasını

zorunlu kılan girişimler gerekebilir.

Sayın Akıncı, Hasta Erken Tanıdan

Faydalanabilmek İçin Neye Dikkat Etmelidir?

Benzer durumlar hemen bütün organ kanserleri için

geçerlidir. Akciğer, özefagus, larinks, pankreas ve

karaciğer gibi organların kanserlerinde erken evrede

hem tedavi seçenekleri çok fazladır hem de yapılan

girişimlerin hayat kalitesi üzerine etkisi minimaldir.

Vücuttaki değişimler erkenden farkedilerek önemsenmeli,

uzmanına muayene olarak gerekli incelemeler

yapılmalıdır. Ayrıca, kişide hiç bir belirti yoksa bile,

kalın barsak ve meme kanserleri için yapılan tarama

testleri risk grupları için önerilen sıklıkta yapılmalıdır.

Böylece konulan erken tanı hem hayat kurtarır hem de

hayat kalitesini düşürmez.

SAĞLAM ÇOCUK TAKİBİ n

BESLENME / VİTAMİN EKSİKLİĞİ n

ASTIM / ALERJİ / İNEK SÜTÜ ALERJİSİ n

ATEŞLİ HASTALIKLAR

BÜYÜME GELİŞME GERİLİKLERİ

SÜT ÇOCUĞU EPİLEPSİLERİ

444 0 704

16



Röportaj

UZMAN DOKTOR

ASLI UZER OKLU

ÇOCUK HASTALIKLARI

Röportaj

ÖKSÜREN ÇOCUK

Özel Mercan Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Aslı Uzer Oklu, çocuklarda

öksürüğün özellikle kış aylarında daha çok görülen yaygın bir şikayet olduğunu

vurguladı. Öksürükte 4 haftanın akut veya kronik öksürük ayrımını ortaya çıkardığını

belirten Oklu, öksürüğün özelliklerinin aile tarafından belirlenmesinin ve risk

faktörlerinin tespitinin tanı ve tedaviyi kolaylaştıracağını açıkladı.

Özel Mercan Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı

Dr. Aslı Uzer Oklu, çocuklarda öksürüğün süresinin ve

şiddetinin artmasının hastalık bulgusu olarak değerlendirilebileceği

için dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Sayın Oklu, Çocuklarda Uzun Süreli Öksürük Neden

Oluşur? Öksürük, Hastanın Yaşam Kalitesini Nasıl

Etkiler?

Çocuklarda öksürük, özellikle kış aylarında daha

çok gözlemlediğimiz ve yaygın bir şikayettir.

Öksürük bir reflekstir ve gereklidir. Şöyle ki, havayollarımızdaki

havanın yüksek şiddetle itilmesi ile

Sağlıklı çocuklar bile zaman zaman öksürebilirler.

Ancak uzayan ve şiddetli öksürük hastalık bulgusu

olabileceğinden dolayı dikkate alınmalıdır.

mevcut olan atıklar süpürülmüş olur. Sağlıklı çocuklar

bile zaman zaman öksürebilirler. Ancak uzayan

ve şiddetli öksürük hastalık bulgusu olabileceğinden

dolayı dikkate alınmalıdır. Ayrıca öksürükle birlikte

çocuğun uyku kalitesi ve okul performansı azalabileceği

için aile bireyleri de bu durumdan

etkilenebilirler.

Öksürüğün koruyucu özelliği hatırlanmalı fakat

uzayan şikayet söz konusu ise tekrar değerlendirme

yapılmalıdır. Tedavi altta yatan nedene göre

planlanmalıdır. Özellikle küçük çocuklarda solunum

yoluna kaçan yabanci cisim akılda tutulmalı, buna

göre tetkik edilmelidir.

Sayın Oklu, Çocuklarda Öksürük Nasıl Kategorize

Edilebilir?

Öksürük özelliklerine göre aile tarafından

tariflenebilir:

- Balgamlı öksürük

- Havlar tarzda öksürük

- Ani ve geçici kriz halinde gelen öksürük

- Metalik seste olan öksürük,

- Beslenme sonrası gözlenen öksürük,

- Gece öksürükleri,

- Sabah belirginleşen öksürük,

- Egzersizle şiddeti artan öksürük,

- Gürültülü öksürük

- Uykuda kaybolan öksürük

Öksürüğün bu özelliklerinin belirlenmesi muayene

esnasında doktor tarafından ayırıcı tanı yapmada

oldukça faydalıdır.

Sayın Oklu, Uzun Süreli Öksürüklerde Ne Yapılmalıdır?

Öksürük, süresine göre akut ve kronik olarak iki şekilde

sınıflanabilir.

Akut öksürükler, 4 haftadan kısa sürelidir. Üst solunum

yolu enfeksiyonları ve en sık rinovirüsler (yüzde

50-80) olmak üzere birçok farklı virüs ile ortaya

çıkabilir. Üst solunum yolu enfeksiyonları sıklığı erken

sonbahar ve geç ilkbahar arasında oldukça fazladır.

Küçük çocuklar yılda ortalama 6-8 kez üst solunum

yolu enfeksiyonları geçirirler. Çocukların yüzde

10-15’i ise yılda yaklaşık en az 12 defa enfeksiyon

geçirmektedir. Öksürük için rahatlatici ilaçlar doktor

kontrolünde çocuğun öksürüğe neden olan hastalığı ve

çocuğun yaşına uygun olarak dozu ve süresi ayarlanarak

kullanılır. Soğuk algınlığı olan hastaların yaklaşık

2/3’ünde öksürük duruma eşlik eder ve sıklıkla burun

ile ilgili şikayetlerden sonra başlar. Aileler doğal

olarak çocuğun öksürüğünün kesilmesini isteseler de

öksürük havayolu tahrişine bağlı bir yanıttır ve istenmeyen

sekresyonların atılmasına yardımcı olur. Bahsedilen

hava yolu tahrişinin sebebi bulunduktan sonra

gerekli tedavi başlatılır. Bu esnada vücuda yeterli sıvı

alınması şikayetin düzelmesine ilaveten faydalı olacaktır.

Bunu çocuklarda bol su içme önerisiyle gerçekleştirebiliriz.

Öksürük uzun süreli değilse, üst solunum yolu

enfeksiyonları belirtileri eşlik ediyorsa, dikkate alınması

gereken başka bir belirti eşlik etmiyorsa ve muayene

sonucunda anormal bir durum yoksa ileri araştırmaya

gerek kalmayacaktır. Bu nedenle öksürüğün koruyucu

özelliği hatırlanmalı fakat uzayan şikayet söz konusu

ise tekrar değerlendirme yapılmalıdır. Tedavi altta

yatan nedene göre planlanmalıdır. Özellikle küçük

çocuklarda solunum yoluna kaçan yabanci cisim akılda

tutulmalı, buna göre tetkik edilmelidir.

4 haftadan uzun süren öksürüklerde kronikleşmeyi

düşünebiliriz.

Altta yatan bir hastalığa bağlı olarak ya da özel

bir nedeni olmayan olarak ikiye ayirabiliriz. Spesifik

olmayan öksürük diğer solunum yolu yakınmalarının

eşlik etmediği, kronik akciğer hastalığı düşündürmeyen,

sigara dumanı maruziyeti olmayan, akciğer grafisinin

normal olduğu, uzun süreli kuru öksürüktür. Özellikle

yenidoğan döneminde başlayan veya herhangi bir yaşta

aniden başlayan, beslenmeyle artan, balgamın eşlik

ettiği, kilo kaybının gözlendiği, giderek şiddetlenen ve

muayene neticesinde akciğer bulgularının eşlik ettiği

öksürükte hastalık araştırılmalı ve mutlaka ileri tetkik

yapılmalıdır. Hastalığa bağlı olan öksürüklerde, mevcut

olan hastalık tedavi edilmelidir. Bu nedenle kronik

öksürüğün ayırıcı tanısını yaparken muayeneyle birlikte

öksürüğün ne zaman ve nasıl başladığı, niteliği, birlikte

bulunan balgam, hırıltı ve nefes darlığı gibi diğer belirtiler,

öksürüğü tetikleyen faktörler, alerjik bünye, ailede

solunumsal hastalığı olan bir kişinin varolup olmadığı,

akraba evliliği, daha önce ilaç kullanıp kullanılmadığı

ve eğer ilaç kullandıysa fayda görüp görmediği, uykuda

öksürük olup olmadığı ve sigara dumanına maruziyet

olup olmadığı soruşturulmalıdır. Ayırıcı tanıya göre

teşhis yapılıp tedavi düzenlenecektir.

18 19



Kalp Check-Up Programı

Kardiyoloji Polikliniği

DOÇ. DR. MEHMET BOSTAN

LABORATUVAR TETKİK

Hemogram (Kansızlık, kan hastalıklarının

ve kan hücrelerinin incelenmesi)

Açlık Kan Şekeri (Şeker hastalığının tanısı)

ÜRE (Böbrek Fonksiyon Testi)

KREATİNİN (Böbrek Fonksiyon Testi)

Total Kolesterol (Vücuttaki yağ

oranlarının ölçümü)

HDL Kolestrol (İyi huylu Kolesterol)

LDL Kolesterol (Kötü Huylu Kolesterol)

Trigliserid (Kolesterol Ölçümü)

Gama GT

TSH (Trioid Hastalıklarının ve

Fonksiyonlarının Tanı ve Takibi)

Troponin I-CK,NB (Kardiyak Panel)

Ürik Asit (Protein Metobolizması ve

Gut Hastalıkları Tanısı)

KARDİYOLOJİ TETKİK

Elektrokardiyogram

(Kalp Ritm (atım)

Düzensizliklerinin Saptanması)

Ekokardiyografi

(Ultrason Eşliğinde Kalp

Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi)

Efor Treadmill

(Gizli Korener Kalp Hastalığının

Değerlendirilmesi)

Tansiyon Holteri

Efor Holteri

Hastanın Durumuna Göre Birisi Yapılacaktır.

MUAYENELER

Kardiyoloji Uzman

Hekim Değerlendirmesi

ELEKTROKARDİYOGRAM (Kalp Ritm (atım) Düzensizliklerinin Saptanması)

EKOKARDİYOGRAFİ (Ultrason Eşliğinde Kalp Fonksiyonlarının Değerlendirilmesi)

EFOR TREADMİLL (Gizli Korener Kalp Hastalığının Değerlendirilmesi)

TANSİYON HOLTERİ, EFOR HOLTERİ

1100 TL

444 0 704 444 0 704



Röportaj

DOÇENT DOKTOR

MEHMET BOSTAN

KARDİYOLOJİ

Röportaj

GÖĞÜS AĞRISI

SENDROMLARI

Özel Mercan Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Bostan, kalp

damar hastalıklarının en önemli nedenleri arasında aileden genetik geçişin

yer aldığını söyledi. Bostan, “Kalp damar hastalıkları görülme sıklığı ve ölüme

neden olma açısından dünyada en sık görülen hastalık grubudur. Eğer genetik

bir yatkınlığınız varsa kendinize daha çok dikkat etmek zorundasınız.” dedi.

Özel Mercan Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr.

Mehmet Bostan, her göğüs ağrısının kalp damar hastalıklarının

yansıtmayacağını ama geçmeyen, rahatsız

eden, hayat konforunu etkileyen göğüs ağrılarında

hekime danışmanın önemini vurguladı.

Sayın Bostan, Kalp Damar Hastalıklarının Risk

Faktörlerini Açıklayabilir misiniz?

Kalp damar hastalıkları görülme sıkılığı ve ölüme

neden olma açısından dünyada en sık görülen hastalık

grubudur. Bu kadar önemli olmasının altında yatan

nedenler hem çok sık görülmesi hem de ölüm riskinin

fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum bu

hastalıkların erken tanı ve tedavilerinin önemini ortaya

koymaktadır.

Aslında doğuştan itibaren başlayan, ancak genelde

40’lı yaşlarda ortaya çıkan kalp damar tıkanıklıkları çok

nedenli bir oluşuma sahiptir. En önemli neden hemen

Aslında doğuştan itibaren başlayan, ancak genelde

40’lı yaşlarda ortaya çıkan kalp damar tıkanıklıkları

çok nedenli bir oluşuma sahiptir. En önemli neden

hemen hemen tüm hastalıklarda olduğu gibi genetik,

yani ailevi geçiştir. Genetik geçiş olabilmesi için

erkeklerde 50-55 yaş altında, kadınlarda 60 yaş

altında önemli risk faktörleri olmaksızın damar

tıkanıklığı olması gerekir.

Hasta olduktan sonra yapılacak olan işlemler hem

zahmetli hem de maddi ve manevi külfetlidir. Ayrıca

kalp krizi geçirildiyse kalpte oluşan hasarlar çoğu

zaman geriye dönüşü çok zor, hatta imkansızdır.

Ayrıca devamında pek çok ritim bozukluğu, nefes

darlığı vb. pek çok durumu tetikleyebilmektedir.

hemen tüm hastalıklarda olduğu gibi genetik, yani ailevi

geçiştir. Genetik geçiş olabilmesi için erkeklerde 50-

55 yaş altında, kadınlarda 60 yaş altında önemli risk

faktörleri olmaksızın damar tıkanıklığı olması gerekir.

Eğer genetik bir yatkınlığınız varsa kendinize daha çok

dikkat etmek zorundasınız.

Diğer önemli risk faktörleri hipertansiyon, şeker hastalığı,

kolesterol yüksekliği, sigara kullanımıdır. Bununla

birlikte hareketsiz yaşam, stres, zararlı beslenme, alkol

kullanımı vb. gibi risk faktörleri de vardır.

Sayın Bostan, Göğüs Ağrısı Kalp Damar

Hastalıklarının Hangi Ölçüde Belirtisidir?

Her göğüs ağrısı damar tıkanıklığını yansıtmaz.

Özellikle risk faktörleri olmayan genç hastalarda göğüs

ağrısı çoğu zaman kalp kaynaklı olmamaktadır. Bu

durumlarda özellikle geçmeyen, rahatsız eden, hayat

konforunuzu etkileyen göğüü ağrıları varsa mutlaka bir

kardiyoloji hekimine başvurmak gerekir. Bu yaş grubunda

bazen nadir de olsa kalp kökenli olabiliyor.

Ancak orta ve ileri yaş grubunda önemli hastalıklarınız

da varsa göğüs ağrısı mutlaka hekime başvurulması

gereken bir durumdur. Çünkü gözden kaçması veya

tespit edilememesi durumunda hayati riskler teşkil edebilir.

Bu yaş grubunda göğüs ağrısı çok farklı şekillerde

görülebileceği için mutlaka hekim tarafından etraflıca

araştırılması gerekir. Tespit edilmesi durumunda uygun

şekilde tedavi edilmesi gerekir.

Hasta olduktan sonra yapılacak olan işlemler hem

zahmetli hem de maddi ve manevi külfetlidir. Ayrıca

kalp krizi geçirildiyse kalpte oluşan hasarlar çoğu zaman

geriye dönüşü çok zor, hatta imkansızdır. Ayrıca

devamında pek çok ritim bozukluğu, nefes darlığı vb.

pek çok durumu tetikleyebilmektedir.

Hayatın hızlı ve stresli akışı içinde birazcık kendimize

vakit ayırarak, varsa zararlı alışkanlıklarımız onlardan

kurtularak, daha sağlıklı yaşamak mümkün.

Sayın Bostan, Kalp Damar Hastalıklarından

Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?

Aslında en basit, en ucuz ve zahmetsiz olan korunmaktır.

Yani eğer yukarıdaki risk faktörlerinden biri varsa

tedavi etmek ve/veya koruyucu önlemleri almaktır.

Korumadan maksat, kişinin yaş, cinsiyet ve ortopedik

durumuna göre aerobik egzersiz, kardiyo egzersizleri

yapmasıdır. Bunlar yürüme, koşu, yüzme ve bisiklet sürmedir.

Çeşitli egzersiz yöntemleri geliştirilmekle birlikte,

dünyada kabul gören haftalık 150 veya 300 dakikalık

egzersiz programlarıdır.

Kalp damar hastalıklarının genetik geçişin yanı sıra

diğer önemli risk faktörleri hipertansiyon, şeker hastalığı,

kolesterol yüksekliği, sigara kullanımıdır. Bununla birlikte

hareketsiz yaşam, stres, zararlı beslenme, alkol kullanımı

vb. gibi risk faktörleri de vardır.

22 23



TÜM CERRAHİ

AMELİYATLAR

Cerrahi Operasyonlarda Konfor

Laparoskopi Nedir?

Özel olarak geliştirilen ve laparoskop adı verilen cihazlar ile

uygulanankapalı yöntem cerrahi bir tekniktir. Özellikle günümüzde

kadın hastalıklarının cerrahi tedavisinde genel cerrahi alanlarında

sıklıkla kullanılmaktadır.

GENEL CERRAHİ AMELİYATLARI n

ORTOPEDİ AMELİYATLARI n

KADIN HASTALIKLARI AMELİYATLARI n

KULAK BURUN BOĞAZ AMELİYATLARI n

GÖZ AMELİYATLARI

ESTETİK OPERASYONLAR

LOKAL VE GENEL SÜNNET

KÜÇÜK CERRRAHİ OPERASYONLAR

JİNEKOLOJİK LAPAROSKOPİ

OBEZİTE AMELİYATLARI

APANDİST AMELİYATI

SAFRA KESESİ AMELİYATI

KARIN BÖLGESİNDEKİ FITIK

KASIK REFLÜ AMELİYATLARI

444 0 704 444 0 704



Röportaj

MENiSKÜS

HASTALIKLARINA

YAKLAŞIM

Özel Mercan Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Zafer Yıldırım, menisküs hastalıklarının çok

genç yaşlarda görülebilen hastalıklar arasında yer aldığını söyledi. Menisküs hastalıkları

ve yırtıklarının tedavisi hakkında bilgi veren Yıldırım, “Günümüzde menisküs cerrahisinde

kullanılan başlıca yöntem olan artroskopik tedavinin en büyük avantajı sosyal hayata ve

özellikle masa başı işlere birkaç gün gibi çok kısa bir sürede erken dönüş sağlayabilmesidir” dedi.

Özel Mercan Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Zafer

Yıldırım, menisküs hastalıkları, menisküs yırtıklarının

tedavisi ve artroskopik cerrahi ile ameliyat hakkında

bilgi verdi.

Sayın Yıldırım, Menisküsün Vücuttaki Fonksiyonu

Nedir? Menisküs Hastalıkları Nasıl Oluşur?

Günümüzde diz ağrısının en sık sebeplerinden bir

tanesini menisküs hastalıkları oluşturmaktadır. Menisküsler

bacak fonksiyonlarında çok önemli bir yere sahiptir.

Menisküslerin şok emici etkileri bulunmaktadır. Bu etkileri

arabalardaki süspansiyon mekanizmasıyla benzerlik

göstermektedir. Böylelikle dize binen yüklerin eklem

DIZ AĞRISI

SEBEPLERINDEN

BIRI OLAN

Menisküsler bacak fonksiyonlarında çok önemli

bir yere sahiptir. Menisküslerin şok emici etkileri

bulunmaktadır. Bu etkileri arabalardaki süspansiyon

mekanizmasıyla benzerlik göstermektedir. Böylelikle

dize binen yüklerin eklem kıkırdaklarına daha az

yansımasını sağlayarak kıkırdakları korurlar.

kıkırdaklarına daha az yansımasını sağlayarak kıkırdakları

korurlar. Menisküslerin diğer bir fonksiyonu da

tibia ve femur arasındaki uyumu arttırmak ve bu sayede

stabiliteye katkıda bulunmaktır.

UZMAN DOKTOR

ZAFER YILDIRIM

ORTOPEDİ VE TRAMVATOLOJİ

Günümüzde sanayileşme, sportif aktivitelerin artması,

yiyecek ve içeceklerdeki kimyasal ve hormonal

katkıların menisküs yapısını bozması vb. nedenlerden

dolayı menisküs hastalıkları çok genç yaşlarda bile

sıklıkla görülen hastalıklar arasına girmiştir.

Röportaj

Sayın Yıldırım, Menisküs Hastalıklarının Türleri

Nelerdir? Bu Hastalıkların Tedavisi Nasıl Yapılmaktadır?

Günümüzde sanayileşme, sportif aktivitelerin artması,

yiyecek ve içeceklerdeki kimyasal ve hormonal katkıların

menisküs yapısını bozması vb. nedenlerden dolayı

menisküs hastalıkları çok genç yaşlarda bile sıklıkla

görülen hastalıklar arasına girmiştir. Menisküs hastalıkları

başlıca, yapının bozulmasıyla ve ağrıyla karakterize

olan dejeneratif menisküs hastalığı ya da menisküs

yırtıkları şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dejeneratif

menisküs hastalığı menisküs yapısının bozulması olarak

da düşünülebilir ve genellikle ameliyatsız tedavi edilir.

Dejeneratif menisküs hastalığı diz ağrısı ile karakterizedir.

Artan ve sık sık tekrarlayan diz ağrısı hastanın

hayat kalitesini oldukça bozabilmektedir. Dejeneratif

menisküs hastalıklarında tedavi genellikle NSSAID

(non steroid anti enflamatuar ilaçlar) ve Hyaluronik asit

enjeksiyonundan oluşur. Hyaluronik asit enjeksiyonu,

menisküs yapısını düzelterek yırtılmasını büyük oranda

engellemekte ve diz ağrısını geçirmektedir.

Sayın Yıldırım, Menisküs Yırtıklarında Tedavi Süreci

Hakkında Bilgi Verir misiniz?

Menisküs yırtıklarında tedavi ise hastanın yaşına, ağrının

durumuna, dejeneratif zeminde olup olmamasına

ve yırtığın şekline göre değişir. Kıkırdağa baskı yapan,

genç yaşlarda görülen, inatçı ağrıya sebep olan ve diz

hareketlerini kısıtlayan bazı yırtıklar artroskopik cerrahi

ile tedavi edilirken ileri yaşlarda ortaya çıkan dejeneratif

yırtıklar da cerrahi öncesinde NSAID ve hyaluronik

asit enjeksiyonu ilk tedavide yer alabilmektedir.

Sayın Yıldırım, Menisküs Ameliyatları Nasıl

Yapılmaktadır? Hastaya Tedavi Sürecinde Hangi

Avantajı Sağlamaktadır?

Günümüzde menisküs ameliyatları, kapalı bir prosedür

olan artroskopi yöntemi ile gerçekleştirilmektedir.

Artroskopik cerrahide diz önünden açılan 2 ya da 3

adet delikten sokulan kamera ve el aletleri kullanılmaktadır.

Artroskopik menisküs cerrahisi sonrasında ağrı

basit ağrı kesicilere cevap verecek tarzda çok az olmaktadır.

Eskiden açık prosedürlerle yapılan menisküs

yırtık ameliyatlarında sosyal hayata ve işe dönüş 6 (altı)

ay gibi uzun bir süreyi bulabilmekteydi. Günümüzde

menisküs cerrahisinde kullanılan başlıca yöntem olan

artroskopik tedavinin en büyük avantajı ise sosyal hayata

ve işe (özellikle masa başı işlere) birkaç gün gibi

çok kısa bir sürede erken dönüş sağlayabilmesidir.

26 27



OBEZiTE

CERRAHISI

- METABOLİK CERRAHİ - MİDE BY PASS,

-MİDE KELEPÇESİ VE TÜP MİDE CERRAHİSİ

444 0 704 444 0 704



Röportaj

OBEZiTE

TEDAViSi

Özel Mercan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Esat Çınar, obezitenin

“Sağlıksız Beslenme, Aşırı Kalori Tüketimi ve Fiziksel Aktivitenin Azalması”

ile en önemli ve artan sağlık sorunları arasında yer aldığını söyledi.

Özel Mercan Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Esat

Çınar, obez hastalara tedavi sürecinin hedefleri hakkında

önemli bilgiler verdi.

Sayın Çınar, Obezite Ne Sıklıkta Görülüyor?

Obezite yaşadığımız çağın en önemli sağlık sorunlarından

biri haline geldi. Son 40 yıl içinde erkeklerde 3

kat, kadınlarda da 2 kat daha sık görülmeye başlandı.

Ülkemizde de yaşam tarzının değişmesine bağlı olarak yetişkinlerde

%30 civarında görülmektedir. Bu oran kadınlarda

daha yüksek olmakla birlikte erkeklerde de sıklığı hızla

artıyor ve bu haliyle önemli bir halk sağlığı sorunu haline

gelmiş bulunuyor.

Sayın Çınar, Obezite Nasıl Oluşur?

Obeziteye neden olan en önemli etkenler sağlıksız beslenmeye

bağlı aşırı kalori tüketimi ve fiziksel aktivitenin/

hareketin azalmasıdır. Nadiren de olsa bazı hormonal

ve genetik hastalıklar (hipotiroidi, Cushing sendromu vb.

) ve hastaların kullandığı bazı ilaçlar da obeziteye zemin

hazırlayabilir veya kilo almaya meyilli bireylerde obezite

gelişmesine katkıda bulunabilir.

Kabaca açıklamak gerekirse obezite yüksek enerji alımına

bağlı olarak vucutta aşırı yağ birikmesi sonucu oluşuyor.

Vücutta yağ ölçümü her zaman mümkün olmadığı için

pratikte genelde aşırı kilo alımı şeklinde tarif ediyoruz.

Sayın Çınar, Obeziteyi Tetikleyen Unsurlar Nelerdir?

Hastalarımızın genelde sık yaptıkları bazı hatalar da

şunlar: normalden fazla yemek, sağlıklı besinler yerine

yüksek kalori içeriğine sahip fast food besinleri çok tüketmek,

akşam eve gelince yemeğe kadar birşeyler atıştırmak,

öğün atlamak, yemeği çok hızlı yemek, yemek esnasında

tv. izlemek, kitap okumak veya cep telefonuyla ilgilenmek,

sofrada uzun süre kalmak, üzüntü sıkıntı stres durumlarında

birşeyler yemek, akşam yemeklerinden sonra uykuya kadar

sürekli birşeyler atıştırmak ve son olarak suyu az içmek

ve su yerine yüksek enerjili kola vb içecekler tüketmek

sayılabilir.

Bunların yerine porisyonların küçültülmesi, kahvaltı dahil

öğün atlanmaması, öğünler arasında atıştırma yapılamaması,

su alımının arttırılması, sebze tüketiminin arttırılması,

işlenmiş gıdalardan kaçınılması, şekerli ve tatlandırıcılı

gıda ve içeceklerden kaçınılması, alkollü içeceklerin

bırakılması, paketlenmiş gıdaların tüketilmesinin ise en aza

indirilmesi başlıca önerilerimiz.

Sayın Çınar, Obezite Hangi Organlara Zarar

Vermektedir?

Obezite vücütta hemen hemen tüm organ ve sistemleri

etkileyip önemli sağlık sorunlarına yol açıyor. Diyabet,

hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, felç ve inme gibi

serebrovasküler hastalıklar, uyku apnesi ( uykuda solunum

durması ) karaciğer yağlanması, reflü, safra kesesi

hastalıkları, polikistik over sendromu , kısırlık, kireçlenme

, depresyon ve başta yemek borusu, kalın barsak,

meme, rahim ve böbrek olmak üzere birçok kansere de

neden olmaktadır.

UZMAN DOKTOR

ESAT ÇINAR

İÇ HASTALIKLARI

Sayın Çınar, Bir Kişinin Obez Olup Olmadığı

Nasıl Tespit Edilebilir?

Obeziteyi tespit etmek için kullandığımız basit bir kaç

ölçüm yöntemi var. Beden kitle endeksi (BKİ) en yaygın

kullanılan yöntem. Kişinin ağırlığının boyuna oranı Ağırlık

(kğ) / Boy (m2) formülü ile elde ediyoruz. Birçok internet

sitesinden veya basit telefon uygulamalarıyla kolayca

erişilebilecek bir yöntemdir. Bu formüle göre BKİ 25-30

arasında olanlar fazla kilolu, 30 üzerinde olanlar obez

olarak tanımlıyoruz. BKİ 40 üzerinde olanlar morbid obez

50 üzerinde olanlara ise süper obez diyoruz.

Bir diğer basit obezite değerlendirmesi de bel çevresinin

ölçülmesidir. Kadınlarda bel çevresinin 80 cm üzerinde

olması fazla kilolu, 90 üzerinde olması obeziteyi gösterir.

Erkeklerde bu değerler fazla kilolu için 90, obezite için ise

bel çevresinin 100 cm üzerinde olması olarak tanımlıyoruz.

Sayın Çınar, Obezite Tanı Koymadan Önce Neye Dikkat

Ediyorsunuz?

Biz obez hastayı değerlendirirken mutlaka kullandığı

ilaçlara bakıyoruz. Kilo artışına neden olabilecek bazı

hormon, diyabet, kalp psikiyatrik ve nörolojik ilaç kullanıyorsa

bunların mümkünse kilo yapmayan alternatifleri ile

değiştirilmesinin öneriyoruz. Sonrasında ise her hastaya

bazı temel kan tetkiklerinin yapılması gerekiyor. Tiroit

hormonları, açlık kan şekeri, kolesterol değerleri, karaciğer

böbrek fonksiyonları bunlardan en sık bakılan tetkikler.

Şeker yüklemesi, kortizol testleri ve diğer bazı hormonlar

ise her hastada gerekmeyen fakat doktorun şühelendiği

durumlarda yapılması gereken tetkiklerdir.

Röportaj

Yeri gelmişken toplumda çok sık bilinen bir yanlışı da

özellikle vurgulamak istiyorum. Obez hastalarda insülin

direnci ölçümünün obezitenin tanısında, tedavisinde ve

takibinden hiçbir önemi veya faydası yoktur.

Sayın Çınar, Obezite Tedavisi ve Obez Hasta

Takibinde Hedefinizi Açıklar mısınız?

Obez hastaların tedavi ve takiplerinde hedefimiz 3 aylık

bir süre içinde en az %5 kilo kaybının olmasıdır. Kilo kaybı

%5-10 arasında ise hedefe ulaşmış ve başarılı olmuş sayılırız.

3 ayda kilo kaybı %15 üzerindeyse çok daha iyi yolda

olduğumuzu gösteriyor. Önemli olan kısa sürede çok fazla

kilo vermekten ziyade sağlıklı bir şekilde verilen kiloların

uzun sürede geri alınmamasıdır. Çok hızlı veya kısa sürede

aşırı kilo kayıpları da kalp ritim bozukluklarına, vucudun

sodyum potasyum kalsiyum magnezyum gibi elektrolitlerinde

dengesizliklere, safra kesesinde taşların oluşmasına,

depresyon gibi ruhsal problemlere neden olabilir.

Obez hastaların takibi genelikle bir ekip işidir. Dahiliye

veya endokrin uzmanı, diyetisyen ve gerektiği durumlarda

bir psikolog veya psikiyatrist bu ekip içinde olabilir.

Obezite tedavisinin temelinde yaşam tarzı değişikliği

bulunur. Bu da beslenme diyet alışkanlıklarının değişimi,

egzersizin yaşam tarzının bir parçası haline getirilmesi, ve

davranış tedavisini kapsar. Obezitede tıbbi beslenme tedavisi

(diyet) mutlaka bir diyetisyen eşliğinde sürdürülmelidir.

Bilimsel bir dayanağı olmayan populer ve genelde de

tek tip besinlerin tüketildiği diyetler kısa sürede kilo kaybı

sağlasa da çeşitli sağlık sorunlarına neden olabilecekleri

için hastalarımıza önermiyoruz. Davranış değişiklikleri

bireysel veya grup eğitimleri ile sağlanabilir.

Sayın Çınar, Obezitenin İlaç ve Cerrahi Tedavisi Nasıl

Yapılmaktadır?

İlaç tedavisinden kısaca bahsetmek gerekirse; öncelikle

hastaların etkinliği ve güvenilirliği kanıtlanmamış eş

dost tavsiyesiyle ilaç veya gıda takviyesi adı altındaki

ürünleri doktora danışmadan almalarını önermiyoruz.

Ülkemizde obezite tedavisi için ruhsat almış 2 ilaç

bulunmaktadır. Bu ilaçlar beden kitle indeksi 30 un

üstünde olan veya 25 in üstünde olup obeziteye bağlı

kalp şeker kolesterol inme gibi komplikasyon gelişmiş

kişilere tedavi başlanabilir. Ilaçların etki profilleri yan

etkileri farklı oldukları için mutlaka doktor tavsiyesiyle

reçetelenmesi gerekir. Tedavi süresince olası vitamin

eksiklikleri için multivitamin desteği gerekebilir.

Obezite cerrahisi de son yıllarda oldukça popüler olmuş

durumda. Yaşam tarzı değişikliği diyet ve ilaç tedavileri ile

hedeflediğimiz kiloya ulaşamayan veya verdikleri kiloları kalıcı

olarak koruyamayan hastalarda cerrahi tedavi düşünülebilir.

Beden kitle indeksi 40’ın üstünde olan veya 35’in üstünde

olup da obeziteye bağlı medikal sorunları başlamış seçilmş

bazı hastalarda obezite cerrahisi iyi sonuç verebilmektedir.

Cerrahi düşünülen bütün hastaların mutlaka ameliyat öncesi

deneyimli merkezlerde 6 aylık bir takip ile belli oranda kilo

verdirmek ve yaşam tarzı değişikliklerini kalıcı hale getirmede

kararlı olduklarından emin olmak gerekir.

30 31



Röportaj

OBEZiTE

CERRAHiSi

Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Engin Baştürk, halk

sağlığını tehdit eden ve hızla artan obezitenin tedavisinde uygulanan cerrahi

yöntemler metabolik cerrahi, mide by pass, mide kelepçesi ve tüp mide

cerrahisi hakkında bilgi verdi.

Özel Mercan Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Opr. Dr.

Engin Baştürk, diyabette uygulanan cerrahi yöntemlerin

tetkikleri ve hastaya sağladığı avantajları dergimiz için

yorumladı.

Sayın Baştürk, Obezite Nedir?

Obezite halk sağlığını giderek daha çok tehdit eden ve

hızla artan bir sağlık problemidir. Geçmişte bir davranış

bozukluğu olarak nitelendirilmesine karşın artık bir hastalık

olarak kabul görmektedir.

Obezitenin onlarca değişik tanımı yapılabilir. Ancak,

en yaygın kullanımı Vücut Kitle Endeksi (VKE; Body Mass

İndex = BMI) temel alınarak yapılan tanımıdır.

VKE = Ağırlık /(Boy)2

Örnek: 70 kg ağırlığında, 1.7 metre boyundaki bir

kişinin vücut kitle endeksi = 70/(1.7x1.7)= 24.2

Normal 20 - 25

Artmış Kilo 25 - 30

Obezite 30 - 40

Morbid Obezite 40 - 50

Süper Morbid Obezite > 50

Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği

TURDEP-II çalışmasının sonuçlarına göre ülkemizde

obezite görülme sıklığı %32’dir; morbid obezite görülme

sıklığı ise yaklaşık %3’tür. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki

obezite sıklığı ülkemizdeki ile aynıdır.

Sayın Baştürk, Obezite Tetkikleri Nasıl Yapılmaktadır?

Obezite nedeniyle kliniğimize başvuran hastalara aşağıdaki

tetkikler yapılmaktadır:

• Metabolik tetkikler

• Bariatrik diyetisyen eğitimi ve tetkikleri

• Ultrasonografi (safra kesesi taşları ve karaciğer büyüklüğü

tespiti)

• Endoskopi (gereken hastalarda pH-metre, motilite

testleri)

• Apne şikayeti olanlarda Göğüs Hastalıkları konsültasyonu,

polisomnografi testi, solunum fizyolojisi testleri

OPR. DR.

ENGİN BAŞTÜRK

GENEL CERRAHİ

• Anestezi konsültasyonu

• Bariatrik psikoloji eğitimi ve tetkikleri

Metabolik Cerrahi

Sayın Baştürk, Metabolik Sendrom Nedir?

Sebeplerini Açıklayabilir misiniz?

Metabolik sendrom, enerji kullanımı ve depolaması bozukluğuna

bağlı olarak gelişen insülin direnci, abdominal

veya santral obezite, yüksek kan basıncı, yüksek açlık kan

şekeri, yüksek serum trigliserid seviyesi gibi birden fazla

faktörün eşlik ettiği bir durumdur. Metabolik sendrom varlığında

kalp damar hastalıklarının gelişme riski artmaktadır.

Sebepleri arasında stres, aşırı kilo veya obezite, sedanter

yaşam, genetik faktörler, diyet (Çok tatlı tüketimi), ileri

yaş, tip 2 diyabet, koroner arter hastalığı, romatolojik hastalıklar,

alkol, psikolojik ve psikiyatrik faktörler sayılabilir.

Gelişimi kompleks bir mekanizmayla olmaktadır.

Sayın Baştürk, Metabolik Sendromun Görülme

Sıklığı Nedir?

Metabolik sendrom görülme sıklığı obezite görülme sıklığı

ile paralel olarak dünyada artmaktadır. Örneğin her

3 kişiden 2’sinin kilolu veya obez olduğu ABD’de her dört

kişiden birinde metabolik sendrom bulunmaktadır. Erkek

ve kadında benzer sıklıkla görülmektedir.

Özellikle bu hastalarda kalp yetmezliği ve tip 2 diyabet

sık olarak görülmektedir. Bu hastalarda bel çevresi

erkeklerde >102 cm ve kadınlarda > 88 cm olmakta,

trigliserid serum seviyeleri >150 md/dl olmakta, HDL (iyi

kolesterol) seviyesi erkekte <40 mg/dl ve kadında <50

mg/dl olmakta, kan basıncı >130/85 mm Hg olmakta

Röportaj

ve kan şekeri >100 mg/dl olmaktadır. Bu özelliklerden

3 ve daha fazlası olan kişilere metabolik sendrom teşhisi

konulabilmektedir.

Sayın Baştürk, Metabolik Sendrom Komplikasyonları

Nelerdir?

Komplikasyonları arasında kalp hastalıkları (koroner arter

hastalığı, ritim bozuklukları, kalp yetmezliği), diyabet,

inme, venotromboembolik hastalıklar, uyku apne sendromu,

son dönem organ yetmezlikleri (böbrek, karaciğer),

körlük, nöropati, düşük ve bazı kanserler (meme, kalın

bağırsak, prostat, böbrek,..) sayılabilir.

Sayın Baştürk, Metabolik Sendrom Tedavisi ve

Metabolik Cerrahisi Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?

Metabolik sendromda tedavi öncelikle kilo vermek ve

yaşam şeklini değiştirmek suretiyle olmaktadır. Bu hastalar

ayrıca metabolik cerrahiden (başlıca amaç tip 2 diyabetin

tedavisi olduğundan diabet cerrahisi de denir) de fayda

görürler. Metabolik cerrahi, kardiyovasküler riskleri azaltır

hastanın buna bağlı ölüm riskini düşürür.

Sayın Baştürk, Mide (Gastrik ) By Pass Operasyonunu

Nasıl Uyguluyorsunuz?

Gastrik bypass ameliyatı kliniğimizde en sık uygulanan

cerrahi türüdür. Bu cerrahi türünde kullandığımız teknik,

aslında neredeyse 100 yıldan bu yana kullanılan mide

cerrahilerinin obeziteye uyarlanmış bir şeklidir. Uyguladığımız

gastrik bypass tekniği Roux-en-Y gastrik bypass

yöntemidir. Video galerimizde bu ameliyatın videosunu

izleyebilirsiniz.

Bu teknikte mide boyutları ve hacmi küçültülerek yaklaşık

30-50 mililitreye indirilir. Bu küçük bir çay bardağından

daha küçük bir hacimdir. Bu sayede bu ameliyatın kısıtlayıcı

özelliği ortaya çıkar. Midenin geri kalanı pasif olarak

yanda durur. Yani öncelikle mide bypass’lanmış olur.

Ardından ince barsaklar ile mide arasında yeni bir yol

yapılır. Safra ve pankreas sıvıları hastanın kilosuna göre

daha ileriye taşınır ve yiyeceklerin emiliminin bozulması

sağlanır. Bu yeni yolların adına anastomoz denir ve bu

noktalardan kaçaklar olabilir. Bizim uyguladığımız ameliyat

esnasında endoskopik hava testi (lastikçilerin lastiği

suyun altına sokarak yaptıkları test benzeri) uygulamamız

sırasında bu kaçakların olup olmadığını hemen tespit

edebilmekteyiz. Ameliyatlarımızda şu ana kadar herhangi

kaçak tespit edilmemiştir. Bu cerrahi teknikte yaklaşık %3

oranında kaçak oluşabilmektedir. Bu durumda genelde

hastaya yemek verilmemekte ve beklenmektedir. Nadiren

tekrar laparoskopi yapmak gerekebilir.

Sayın Baştürk, Gastrik Bypass İle Ne Kadar Zamanda

Ne Kadar Kilo Verilebilir?

Gastrik bypass yöntemiyle fazla kiloların %70-80’ı verilebilir.

Bir örnek verecek olursak:

İdeal kilosu 70 olması gereken bir hasta varsayalım 170

kiloysa; fazla kilo=100 kilogram

Bypass ile 70-80 kilogram verilebilir. Sonuç kilosu 90-

100 kilogram olabilir. Bundan daha iyi kilo verebilen hasta

sayısı çoktur. Daha iyi kilo verebilen hastalar hayat stil

32 33



Röportaj

Röportaj

değişikliğini başarabilmiş hastalardır. Kilo kaybı genellikle

1 yıl içinde gerçekleşmektedir.

Sayın Baştürk, Ameliyat Sonrasi Ne Gibi Beslenme

Bozuklukları Ortaya Çıkabilir?

Bypass cerrahisi sırasında midenin büyük bir kısmı ve

barsakların 2 metreye yakın bir kısmı pasif konumda

bırakılır. Bypassın amacı yiyeceklerin emilmesine engel

olmaktır. Bu nedenle vücut için gerekli bazı maddelerin de

emilmesi bozulabilmektedir. Özellikle etkilenen maddeler

arasında B12 Vitamini, demir ve kalsiyum gelmektedir.

Vitamin B12 emilebilmek için mideden salgılanan bir

faktör olan İntrinsik Faktör’e ihtiyaç duymaktadır. Ameliyat

sonrası bu vitaminin her ay enjeksiyon yoluyla yerine konulması

gerekir. Kaybedilen vitaminler için hergün vitamin

takviyesi verilmelidir. Takiplerde VitD düzeyi takip edilmeli

ve hastalara kalsiyum verilmelidir. Bu eksiklikler devamlı

takip edilen hastalarda problem yaratmamakta ve çok iyi

tolere edilmektedir. Bariatrik diyetisyen takibinde olmayan

hastalarda protein eksiklikleri oluşabilmektedir. Hastaların

diyetlerinin, özellikle de erken dönem beslenmelerinin çok

iyi takip edilmesi gereklidir.

Sayın Baştürk, Bypass Cerrahisi Garantili Midir?

Cerrahi Sonrası Tekrar Kilo Alınabilir mi? Alınırsa

Çözüm Var mıdır?

Hiçbir obezite cerrahi yönteminin %100 başarılı olması

söz konusu değildir. Teknik olarak yapılan bazı hatalar

sonucunda hastalar yetersiz kilo verebilir ya da hiç veremeyebilirler.

Bırakılan midenin çok büyük olması, mide

barsak geçişinin çok geniş olması, bypasslanan barsağın

kısa tutuluması yetersiz kilo kaybına neden olabilir. Yetersiz

kilo vermenin veya tekrar kilo almanın en önemli nedeni

hasta uyumsuzluğudur. Verilen beslenme programlarına

uyumsuzluk, aşırı kalorili beslenme ve harketsiz hayat stili

gibi etkenler nedeniyle hastalar tekrar kilo alabilirler.

Bypass cerrahisi en radikal cerrahilerden birisi olduğu

için yapılabilecek başka birşey kalmadığı düşünülmektedir.

Yeni gelişen teknikler ile mide tekrar küçültülmekte,

barsak geçişi daraltılabilmektedir. Cerrahi olarak da

yapılabilecek şeyler mevcuttur.

Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi Hakkında Bilgi

Alabilir miyiz?

Mide bandı (kelepçe) kısıtlayıcı türde bir cerrahidir.

Yerleştirilmesi oldukça basittir ve operasyon süresi çok

kısadır. Çalışma mekanizması yenilen miktarı kısıtlama

üzerine kurulmuştur. (Mide kelepçesinin taklış tekniğini

görmek için video galerimizi ziyaret edebilirsiniz.) Mide

kelepçesi hasta uyumunun en önemli olduğu cerrahi

türlerinden biridir. Hasta seçimine çok dikkat edilmezse

başarısızlıkla sonuçlanabilir. Amerika ve Avrupa ülkelerinde

bu işlemi uygulayacak merkezler için sertifikasyon

zorunluluğu mevcuttur. Bu ugulamalar işlem kalitesi ve

başarısını arttırmaktadır.

Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi Kime Uygulanmaz?

Psikolojik yeme bozuklukları, tatlı/şekerli gıda düşkünlüğü

ve uyumsuz hastalarda mide kelepçesi uygulanmamalıdır.

Büyük mide fıtığı ve mide ülseri olan hastalarda

da bu yöntem kullanılmamalıdır. Her hastaya mutlaka

ameliyat öncesi endoskopi yapılarak bu problemlerin var

olup olmadığı değerlendirilmelidir. HAstaların psikolojik

değerlendirmedn geçmeleri ameliyatın başarası için büyük

önem taşır.

Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi İle Ne Kadar Kilo

Verilebilir?

Fazla kiloların %40-60’ı bu yöntem ile verilebilir. Sıvı

şekilde yüksek kalorili yiyecek tüketen (Kola, dondurma,

cips, çikolata vb.) kişilerde kilo verimi daha az olabilir.

Egzersiz reçetesi verdiğimiz ve aktif hastalar bu oranlardan

daha iyi kilolar verebilmektedir.

Sayın Baştürk, Mide Kelepçesi Mideye ve

Çevresindeki Organlara Zarar Verir mi?

Mide kelepçesinin üretildiği silikonun kalitesi, kelepçenin

yumuşaklığı, iyi bir cerrahi teknik ve enfeksiyonların oluşup

oluşmaması kelepçenin verebileceği zaraları belirler.

Mide kelepçeleri dokularda bir takım hasarlarlar oluşturabilir.

Yukarıda sayılan olumsuz etkilerin hiçbiri olmasa

bile kelepçe mide ve çevre dokulara yapışır. Özellikle de

merkezimiz gibi komplikasyon cerrahisi çok yapan ünitelerde,

başka merkezlerde uygulanan kelepçe ameliyatlarından

sonra oluşan sorunlar çok görülmektedir. Kelepçe

hem mideye, hem de karaciğer dokusuna yapışmaktadır.

Kelepçenin çıkarılması sanıldığı kadar basit ve sorunsuz

bir işlem değildir. Enfeksiyonlar sonrası oluşan tabloda kelepçe

ile mide dokusu ve çevre organlar arasında açılması

çok zor olan yapışıklıklar oluşmaktadır.

Sayın Baştürk, Bantlar (kelepçeler) Arasında Ne Fark

Vardır? Amerikan FDA Onayının Anlamı Nedir?

Bantların silikon kalitesi, kilitleme mekanizmaları, bağlantı

sistemleri, cilt altına konan haznelerin (port) yapıldığı

materyaller, yumuşaklık ve sertliği farklılıklar gösterir.

Kaliteli bir bandın yumuşak olması gerekir. Kilitleme

mekanizması güvenilir ve kolay olmalıdır. Uygulamasının

kolay olması ayrıca büyük önem taşır. Kimi bantlarda cilt

altına konan portlar plastik elemanlar içerirken kimilerinde

bu tamamen metaldendir. Piyasada daha ucuz olması için

Avrupa ve Amerika haricinde ülkelerde üretilen bantlar

kullanılmaktadır.

Kelepçenin anavatanı Avrupa’dır. İlk olarak Avrupa’da

uygulandığı için Amerika’da kullanılmaya başlaması

2000 yılını bulmuştur. Amerikan FDA onaylı birkaç bant

mevcuttur fakat Avrupa’da üretilen birçok bant aynı veya

daha iyi kalitededir. Bu bakımdan bandın FDA onayı

olmaması bandın iyi olmadığı anlamına gelmez. Hastalara

düşen en önemli görev, kendilerine takılacak bantlar

hakkında ayrıntılı bilgi edinmektir.

Sayın Baştürk, Tüp Mide Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?

Açılımı sleeve gastrektomi (tüp mide) ile birleştirilmiş tek

anastomozlu (barsaklar arası geçiş) duodeno-ileal bypassdır.

Bu ameliyatta mide tüp haline getirildikten sonra

onikiparmak bağırsağına bağlandığı yerden kesilir ve

kalınbarsağa 250 cm uzaklıktaki ince barsağa bağlanır

(anastomoz).

Bu ameliyattaki amaç, hem yiyecek miktarını kısıtlamak

hem de bu yiyeceklerden yararlanımı bozmaktır. Buna

bağlı olarak da hasta kilo kaybeder ve ayrıca tip 2 diyabet,

hiperlipidemi, hipertansiyon gibi metabolik problemleri

de düzelir.

Klasik duodenal switch adı verilen ameliyata üstünlüğü

barsaklar arası geçişin tek bir yerde uygulanmış olmasıdır.

Yani bu geçiş anastomoza bağlı komplikasyon riskini

azaltmış olur. Mide çıkışındaki pilor adı verilen çekvalv

sistemi korunduğundan dumping adı verilen metabolik

komplikasyon da daha az olur.Ancak bu yöntem sonrası

hastalar ömür boyu vitamin ve mineral takviyesi almak

zorunda olurlar. Hasta takipleri çok önemlidir beslenme

bozukluğu olmaması için, hekim kontrollerine dikkat edilmesi

gerekir. Diyare, gaz ve safra kesesi taşları görülme

sıklığı artabilir. Diğer obezite cerrahisine bağlı problemler

bu cerrahi için de geçerlidir.

Sleeve gastrektomi (tüp mide) ameliyatı son yıllarda

giderek daha çok artan oranlarda uygulanmaya başlamıştır.

Sleeve gastrektomi ameliyatı sırasında midenin büyük

bir kısmı geriye dönüşü olmadan çıkarılır. Geriye bırakılan

mide dokusu yaklaşık 150-200 ml civarındadır. Sleeve

gastrektomi ameliyatının obezite üzerinde iki tür etkisi

vardır:

1. Kısıtlayıcı (restriktif) etki: Mide hacmi küçültüldüğü

için daha erken doyulur.

2. Hormonal etki: İştah hormonlarının büyük bir kısmı

midede üretildiği için iştahta azalma ve öğün aralarında

açlık hissinde gerileme görülür.

Tüp mide ameliyatı midenin yaklaşık %80 kısmının

cerrahi olarak çıkarılmasıyla gerçekleştirilen bir obezite

ameliyatıdır. Birden fazla mekanizmayla hastanın kilo

vermesini sağlayan bir ameliyattır.

Öncelikle, yeni oluşturulan mide normal mideye göre

belirgin derecede azalmış hacmi nedeniyle daha az gıda ve

böylece daha az kalori alınmasına neden olur. Ancak asıl

etkisinin gıda alımını kısıtlamaktan öte mide barsak sistemindeki

özellikle açlık, tokluk ve kan şekeri kontrolünü sağlayan

hormonlar üzerinde meydana getirdiği değişimdir.

Kısa dönem sonuçlarına bakıldığında tüp mide ameliyatı

nispeten daha eski olan gastrik bypass kadar hem kilo

verdirmede hem de diyabet gibi metabolik bozuklukların

tamamen düzeltilmesinde veya iyileşmesinde etkili bir

ameliyattır. Ayrıca bu metabolik etkisi aynen bypasstaki

gibi hastanın kilo vermesinden bağımsız olarak gerçekleşmektedir.

Bir başka deyişle hasta ameliyattan çok kısa bir

süre sonra henüz daha kilo vermeye başlamadan,diyabete

bağlı yüksek kan şekeri düzeylerinin normale doğru yönelmesi,

diyabet için kullanılan ilaçların ve insülinin tamamen

veya kısmen bırakılması söz konusudur. Ayrıca tüp mide

ameliyatı gastrik bypass ameliyatına göre daha az komplikasyonun

görüldüğü bir ameliyattır.

Sayın Baştürk, Tüp Midenin Avantajları ve

Dezavantajları Nelerdir?

Avantajları arasında kısıtlayıcı bir ameliyat olması,

fazla kiloların %50-60’ını kısa sürede kolaylıkla verdirmesi,

yabancı bir cisim vücuda adapte edilmek zorunda

olunmaması, mide barsak sisteminde gıda geçiş güzergahında

bir değişiklik gerektirmemesi (daha fizyolojik),

göreceli ,hastanede kalış süresinin daha kısa olması, mide

barsak sistemindeki açlık, tokluk ve kan şekeri düzenleyici

hormonlara olumlu yönde etkilerde bulunması sayılabilir.

Dezavantajları

Dezavantajları arasında ise; geri dönüşümsüz olması,

ameliyat sonrası uzun dönem vitamin takviyesi kullanmak

zorunda olunması sayılabilir.

34 35



Röportaj

UZMAN DOKTOR

DOĞAN GÜLTEKIN

PSİKİYATRİ

Röportaj

HASTALIKLARIN SEYRİ

Özel Mercan Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Doğan Gültekin, pandemi

döneminden en çok psikiyatrik tedavi alan hastaların etkilendiğini

belirterek bu dönemde kazanılan tecrübelerin olası yeni durumlara hazırlık

oluşturduğunu belirtti.

Özel Mercan Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Doğan

Gültekin, pandemi döneminde psikiyatri hastalarının

tedavilerine kesintisiz devam ettiklerini ve aynı kararlılıkla

bunu sürdürdüklerini söyledi.

Sayın Gültekin, Pandemi Dönemi Psikiyatri

Hastalarını Nasıl Etkiledi?

2020 yılının ilk çeyreğinde bütün dünyayı kasıp

kavuran küresel salgının (Pandemi) her kesimi çok

olumsuz yönde etkilediği hepimizin malumudur. Ancak

özel grupların pandemiden daha çok olumsuz etkilendiği

açıktır. Bu gruplar içinde belki de en şanssız kesim

maalesef psikiyatrik tedavi alan hastalarımız oldu.

Başta ilk defa küresel bir salgınla karşı karşıya kalan

kişilerin en büyük psiko-sosyal stres faktörü belirsizlik

olmuştur. Küresel salgın bütün dünyada toplumsal yaşamın

her alanını olumsuz etkiledi. Salgın akut bulguları

tedavi ve aşılama ile kontrol altına alınsa bile uzun

süren psikososyal etkileri ne yazık ki devam edecek.

İlk defa küresel bir salgınla karşı karşıya kalan kişilerin

en büyük psiko-sosyal stres faktörü belirsizlik olmuştur.

Küresel salgın bütün dünyada toplumsal yaşamın her

alanını olumsuz etkiledi. Salgın akut bulguları tedavi

ve aşılama ile kontrol altına alınsa bile uzun süren

psikososyal etkileri ne yazık ki devam edecek.

Sayın Gültekin, Pandemi Sürecinde Psikiyatri

Hastalarının Tedavisi Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?

Özel Mercan Hastanesi Psikiyatri Polikliniği olarak

hastanemizde haftanın tüm günleri kesintisiz olarak hizmete

devam ettik. Birçok poliklinikte farmakoterapi ve

gerekirse kısa süreli psikoterapi hizmetine devam ettik.

Salgının olumsuz etkileri ile başa çıkmada koruma,

destek ve tedaviye yönelik hizmetlerimizi düzenli olarak

vermeye devam ettik ve aynı kararlılıkla tedavilerimize

devam etmekteyiz.

Salgının olumsuz etkileri ile başa çıkmada koruma,

destek ve tedaviye yönelik hizmetlerimizi düzenli olarak

vermeye devam ettik ve aynı kararlılıkla tedavilerimize

devam etmekteyiz. Hastanemizin; ülke nüfusunun en

yoğun olarak yaşadığı İstanbul gibi bir metropolde

çok yoğun olan talebi kısıtlı zamanımıza rağmen

sürdürmeye devam ediyoruz

Hastanemizin; ülke nüfusunun en yoğun olarak yaşadığı

İstanbul gibi bir metropolde çok yoğun olan

talebi kısıtlı zamanımıza rağmen sürdürmeye devam

ediyoruz.

Hizmet verdiğimiz tüm hastalarımız, birebir

görüşme olanağı olmayan hastalarımızla telefonla

sürekli irtibat halinde olduk ve tedavilerinin aksamaması

için elimizden geleni yapmaya gayret etmeye

çalıştık.

Aynı zamanda İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü tarafından

sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi amacıyla

kurulmuş olan Ruh Sağlığı Hizmetleri İyileştirme Komisyonu

kurulmuştu. Hastanemiz Psikiyatri Polikliniği

olarak kurulan Ruh Sağlığı Pandemi alt komisyonuna

sürekli danışma halinde olduk.

Sayın Gültekin, Pandemi Dönemi Kazanılan

Tecrübe Geleceğe Nasıl Etki Edecek?

Bu dönemde tüm doğal afetlerde olduğu gibi

psikiyatri alanında da çok sayıda yetersizlikle karşı

karşıya olunduğunu da gördük. Özellikle ayakta

tedavi hizmetlerinde kamu ve özel hastanelerde

ciddi yetersizlikler tespit edildi. Yatan hasta yataklarına

olan ihtiyaç artış gösterdi. Tabii ki ruh sağlığı

alanında oluşan yetersizliklerle uzmanın, hekimlerin

ve yardımcı sağlık personelinin başka birimlerde

görevlendirilmesi sonucunda psikiyatrik hizmetlerde

de ciddi aksamalara yol açtı.

Afetlerin şiddeti, yıkıcılığı, zararı afetin büyüklüğü

kadar ne kadar hazırlıklı olduğumuza da bağlıdır.

Bundan böyle her hangi bir afet öncesinde Türkiye

Psikiyatri Derneği tarafından hazırlanan “Öneri

Metni” dikkate alınacak. Hazırlıklarımızı ve eğitim

çalışmalarını sürdürmeye devam edeceğiz.

36 37



Röportaj

TOPLUMUN EN DEĞERLİ PARÇASI:

AiLE YAPISINI

ANLAYALIM

Özel Mercan Hastanesi’nin Psikoterapisti Klinik Psikolog Merve Çemberci, sağlıklı bir aile

ilişkisinde aile üyelerinin sorumluluklarını paylaştı. Çemberci, ilişkinin sağlıklı olmadığı

aile ortamında “akademik, ilişkisel ve kimlikle ilgili sorunlar” yaşanabileceğini söyledi.

Özel Mercan Hastanesi Klinik Psikolog Merve Çemberci,

ailedeki sorunlardan kaçmanın çözüm sağlamayacağını,

çözüm için anahtar kelimenin “Değişim” olduğunu

vurguladı.

Sayın Çemberci, Aileyi Nasıl Tanımlarsınız?

Sağlıklı Aile İlişkisi Nasıl Olmalıdır?

Aile; temel davranış özelliklerinin kazanıldığı ve aile

üyelerinin birbirleriyle ilişki kurmayı öğrendiği yerdir.

Aile, insanlarla gelecekte sürdüreceğimiz temel ilişkilerin

zeminini hazırlar. Kendimizi değerli hissettiğimiz, duygu

ve gereksinimlerimizi açıkça dile getirebildiğimiz bir

aile ortamı ideal olandır. Böyle bir ortamda büyüyenler,

sağlıklı ve açık ilişkiler kurmaya daha yatkın olur ve

yaşanabilecek normal ya da gelişimsel sayılan kuşaklara

özgü fark ve çatışmaları aşabilirler.

Sağlıklı bir aile ilişkisinde; eşlerin birbirlerine sadık olduğu,

aile üyelerinin aynı zamanda birbirlerinin arkadaşı

olabildiği, birbirlerine sevgi ve saygı duyduğu, birbirlerini

olduğu gibi kabul ettiği, geleceğe dair ortak ideallere

Evden ayrıldığınızda aile sorunlarının da ardınızda

kalmasını bekleyebilirsiniz, ancak onlardan

uzaklaştıktan çok sonra bile, aile ortamındaki

problemli durumlar yaşamınıza yansıyabilir,

ilişkilerinizi etkileyebilir. Uzaklaşmakla değil, aile

yapınızı ve kendi tutumlarınızı daha iyi anlayarak

bugünkü sorunlarınıza ışık tutabilir, değişim için bir

şeyler yapabilirsiniz.

sahip olduğu bir ilişki hakimdir. Aile içinde yaşadıkları

çatışmaları çözmeyi başaran, birbirlerine duygu ve

düşüncelerini net bir şekilde, korkmadan, kaygı duymadan

ifade edebilen, birbirlerine bağlılık, güven duyan,

birbirlerinin kişisel amaçlarını, başarılarını destekleyen

özellikleri vardır.

Sayın Çemberci, Aile İlişkisinin Sağlıklı Olmadığı

Ortam Bireyleri Nasıl Etkiler?

Aile üyeleri, birlikte yeterince zaman geçirip, birlikte

KLİNİK PSIKOLOG

MERVE K. ÇEMBERCI

PSIKOLOJI

Aile ortamındaki problemli durumlar yaşamınıza

yansıyabilir, ilişkilerinizi etkileyebilir. Uzaklaşmakla

değil, aile yapınızı ve kendi tutumlarınızı daha iyi

anlayarak bugünkü sorunlarınıza ışık tutabilir, değişim

için bir şeyler yapabilirsiniz.

geçirdikleri zamandan zevk alan, çocukların yetiştirilmesi

konusunda ortak fikirlere ve davranışlara sahip, çocukların

bakımı konusunda iş birliği içinde olup, birbirlerinin

hatalarına karşı affedici olabilen ve birbirlerine karşı

destekleyici bir tavır içerisinde hareket ederek devamlılık

Röportaj

sağlarlar.

Ancak her aile destekleyici değildir. Bazı ailelerde

olumsuzluklar vardır: Değersiz, yetersiz, önemsiz ve hatta

suçlu hissettirmeye; dünyaya, diğer insanlara güven

duymayı engelleyici davranışlar sergilemeye yönelik

problemli duygusal sorunlar görülebilir. Bu durumlarla

başa çıkamayan kişiler akademik, ilişkisel ve kimlikle

ilgili sorunlar yaşayabilir.

Evden ayrıldığınızda aile sorunlarının da ardınızda

kalmasını bekleyebilirsiniz, ancak onlardan uzaklaştıktan

çok sonra bile, aile ortamındaki problemli durumlar yaşamınıza

yansıyabilir, ilişkilerinizi etkileyebilir. Uzaklaşmakla

değil, aile yapınızı ve kendi tutumlarınızı daha iyi

anlayarak bugünkü sorunlarınıza ışık tutabilir, değişim

için bir şeyler yapabilirsiniz.

Sayın Çemberci, Aile Ortamının Sorunlu Olduğu

Nasıl Anlaşılır?

Biz bunu işlevsel olmayan zorlu aile ortamı olarak

tanımlıyoruz. Aile bireylerinizi mazur görmeye çalışsanız

da, eğer aşağıdaki özelliklerin birçoğunu yaşıyorsanız

ortada sağlıklı gelişimi destekleyici (işlevsel) olmayan

aile yapısına işaret eden bir sorun olabilir:

• İletişim sorunları: Aile üyelerinin birbirleri ile

doğru bir şekilde konuşmaktan, birbirlerini dinlemekten,

birlikte olmaktan kaçınması ve problem yaşaması.

• Anlaşmazlıklarla başa çıkmada zorluk: Aile

üyelerinin çelişki ve çatışmaları konuşmaktan çekinmesi,

sorunlarla yüzleşmekten kaçınarak onları yok sayması,

anlaşmazlık, küskünlük, huzursuzluk ve gergin tartışmalar.

• Taraf olma: Ebeveyn arasında yaşanan kavgalarda

taraf olmaya zorlanmak.

• Paylaşılmayan sorumluluklar: Aile bireylerinin gerekli

sorumlulukları paylaşmaması sonucunda karışıklıklar

yaşanması, iş yada görevlerin yerine getirilmemesi.

• Aşırı korumacılık: Bireyin hayatına gereğinden çok

müdahale, aşırı ilgili ya da korumacı davranılması.

• Baskı kurma: Ebeveynlerden birinin ya da her ikisi

38 39



nin çocuklar üzerinde güce, yetkiye dayalı bir denetim

uygulaması, esneklik tanımadan, kurallara ve biçilmiş

rollere uymasını beklemesi, belli bir (dini, siyasi, parasal,

kişisel) inanca katı biçimde bağlılık beklemesi.

• İstismar: Ebeveynlerden birinin ya da her ikisinin

çocuklarının varlığını ve değerini reddetmesi, duygu ve

düşüncelerini önemsiz görüp reddetmesi, işe yaramaz

ve aşağı olduğunu söylemesi, onlara sağladığı imkanları

geri çekme tehdidi, onları kendi gereksinimlerini karşılamak

için zorlaması.

• Mahrumiyet / İhmal: Ebeveynlerden birinin ya da

her ikisinin, çocuklarına yükümlü oldukları bakımı yerine

getirmemesi, gereken maddi yardımı sağlamaması, temel

fiziksel gereksinimlerini karşılamaması.

• Kötü alışkanlıklar / bağımlılık: Ailede, uyuşturucu,

kumar, aşırı alkol, aldatma, aşırı çalışma ya da yeme

tutkusu gibi bağımlılık ya da kötü alışkanlıkların olması ve

devam etmesi.

• Fiziksel şiddet/taciz: Aile içinde bir başkasının

sözel, fiziksel - cinsel istismarına tanık olmak, fiziksel

şiddet tehdidi ya da kullanımı, şiddete zorlanma, şiddet

içeren tartışmalar çıkacağı korkusuyla yaşama, çalışarak

evi geçindirmeye zorlanma.

Sayın Çemberci, İşlevsel Olmayan Zorlu Aile

Ortamında Değişim İçin Ne Yapılmalıdır?

Ailenizdeki olumsuzlukları sürdürmek zorunda değilsiniz,

değişim elbette mümkündür, ancak çaba göstermek

gerekir. Üstelik aile bireyleri sizdeki değişimi tehdit

olarak algılayıp değişime direnmeye ve “eskiye dönmeye”

çabalayabilirler. Ancak direnç gösterilmesi durumu

hayatta her zaman karşımıza çıkabilecek engeller arasındadır,

aşılabilir bir durumdur.

Sayın Çemberci, Yapılabilecekler Arasında

Neler Olabilir?

Bir liste yaparak başlanabilir, liste yapmak olayları net

olarak görebilmenizi sağlar. Mesela şöyle:

• Çocuklukta yaşadığınız acı verici ya da zorlandığınız

olayları belirlemek.

• Değiştirmek istediğiniz davranış, duygu ve düşünceyi

yazmak.

• Listedeki her bir maddenin yanına, onun yerine sahip

Kendimizi değerli hissettiğimiz, duygu ve

gereksinimlerimizi açıkça dile getirebildiğimiz bir aile

ortamı ideal olandır. Böyle bir ortamda büyüyenler,

sağlıklı ve açık ilişkiler kurmaya daha yatkın olur

ve yaşanabilecek normal ya da gelişimsel sayılan

kuşaklara özgü fark ve çatışmaları aşabilirler.

olmak istediğiniz davranış, duygu ve düşünceyi yazmak.

• Baş etmesi en kolay maddeyi seçerek başlamak ve

olumsuzlar yerine belirlediğiniz olumlu olan duygu ve

davranışları yürütmeye çalışmak.

• Olumlu olanları, eski davranışınızdan daha sık uygulamayı

başardığınızda, listeden bir başka madde seçip

onu da değiştirmeyi denemek.

• Kendi kendinize bunun üzerinde çalışmanın yanında,

bir uzmanla çalışmak daha yararlı olabilir. Destek için

kliniğimize başvurabilirsiniz.

Sayın Çemberci, Bu Değişimde Nelere Dikkat

Edilmelidir?

• Gerçekçi beklentiler: Mükemmel olmaya ve ailenizi

de kendi mükemmelinize göre şekillendirmeye çalışmak

yerine gerçekten yapabileceklerinize odaklanmak.

• Ben- O sınırı: Aileniz bile olsa diğer insanların

yaşamları sizin denetiminizde değildir ve aynı şey aileniz

için de geçerlidir. Kendi istek ve sınırlarınızı ortaya koymak

ideal olacaktır.

• Geleceğe yönelim: Geçmişimizi değiştiremeyiz ama

geçmişte olanlar biz izin vermediğimiz sürece ileri taşınamaz,

o halde, şimdiye ve geleceğe dair odaklanmak

önemlidir.

• Karşı tepkiye hazırlık: Yeni davranışınıza çevrenizden

gelebilecek ters tepkiler ile (gözyaşları, bağırıp

çığırma vb.) başa çıkabilecek tutumlar geliştirmek.

• Geçici gerileme: Kendinizi arada bir eski olumsuz

davranış biçiminize dönmüş bulursanız hemen umutsuzluğa

kapılmak doğru olmaz. Kalıcı değişim zamana

bağlıdır ve görecelidir, ani ve hızlı değildir. Daha sağlıklı

yeni davranışlar edinmeyi sürdürdüğünüz sürece ilerleme

olacaktır ve edindiğiniz olumlu tutumlar zamanla günlük

yaşamınızın birer parçası haline dönüşecektir.

Neden

Moxo

Testi?

Dünyada

30’dan fazla

ülkede 450.000

Moxo Test

uygulanmıştır.

Moxo Testte

420 tepki ve

420 tepkisizlik

eylemi

ölçülmektedir.

Dünyada

çeldiricili ve

objektif tek

dikkat testidir.

Türkiye’de

son 4 yılda

40.000 test

uygulanmıştır.

444 0 704

40 41



Röportaj

UZMAN

DR. MESUT ÖNDEŞ

CILT HASTALIKLARI

Röportaj

GÜNEŞTEN

KORUNMA

Özel Mercan Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Mesut Öndeş, güneş ışınlarına

uzun süre maruz kalmanın ve korunma yöntemlerinin uygulanmamasının deri

kanserleri açısından önemli bir risk faktörü olduğunu vurguladı.

Güneşten koruyucular, dışarı çıkmadan

30 dakika önce sürülmeli, 2-4 saatte bir

yenilenmelidir. Güneşe çıktıktan 30 dakika

sonra yapılacak ilk tekrarın etkinliği arttırdığı

bildirilmektedir.

seçilmelidir. Güneşten koruyucular içindeki “Fiziksel

koruyucular” güneş ışınlarını fiziksel olarak engellediklerinden

(örneğin çinko oksit veya titanyum dioksit),

geniş spektrumlu ürünlerde kimyasal koruyucularla

birlikte kullanılırlar. Ortalama güneş alan bölgelerde kış

aylarında SPF 15 kullanımı yeterli olsa da, yaz aylarında

bu değer yetersiz kalır. SPF 15’in altında koruma

kullanılmamalı, yaz ayları için en az 30 koruma faktörlü

kremler kullanılmalıdır.

Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucular Nasıl

Kullanılmalıdır?

Güneşten koruyucular, dışarı çıkmadan 30 dakika

önce sürülmeli, 2-4 saatte bir yenilenmelidir. Güneşe

çıktıktan 30 dakika sonra yapılacak ilk tekrarın etkinliği

arttırdığı bildirilmektedir. Denizde, suda uzun süre

kalınacağı dönemlerde suya dayanıklı formüller tercih

edilmelidir. Güneşten koruyucular yüzme, aşırı aktivite

ve kurulanma sonrası tekrar uygulanmalıdır. Güneşten

koruyucuların etkili olabilmeleri açısından bol miktarda

kullanımları çok önemlidir. Güneşten koruyucuların

UV’ye maruz kalan tüm alanlara yeterli kalınlıkta,

katman oluşturacak şekilde ovalamadan uygulanması

gerekir. İdeal olarak kremler 2 mg/cm2 sürülmelidir.

Bu miktar sadece yüz dikkate alındığında kabaca 1/3

çay kaşığı kadardır. Bu miktarın dörtte biri sürüldüğünde,

ürünün koruyuculuğu 8 kat düşmektedir. Güneşten

koruyucular, güneşe maruziyet süresini uzatabilmek için

kullanılmamalıdır; çünkü böyle bir kullanım bazı güneşten

koruyucular tarafından filtre edilmeyen ya da daha

Güneşten koruyucu kullanımının D vitamini sentezine engel olacağı korkusu hastaların korunmadan kaçınmalarına

neden olmuştur. Oysa, sadece yüz ve el sırtlarının güneşe günde 10-20 dakikalık maruziyeti, düzenli güneş koruyucu

kullanılsa dahi en yüksek vitamin D üretimini sağlar. Bronzlaşma, D vitamini üretimini azaltır.

Özel Mercan Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr.

Mesut Öndeş, içinde bulunduğumuz yaz mevsiminin en

önemli sorunlarından güneşten korunmanın püf noktalarını

ve koruyucu ürünler hakkında önemli açıklamalarda

bulundu.

Sayın Öndeş, Güneşin Zararlarından Nasıl

Korunabiliriz?

Güneşten korunmada dikkat edeceğimiz en önemli

basamak özellikle güneş ışıklarının en dik olduğu

10.00-16.00 saatleri arasında güneşten kaçınmaktır.

Dışarıda olduğumuz saatlerde de daima gölgede durmak

tercih edilmelidir. Yalnızca açık ve güneşli havalarda

değil, bulutlu ve kapalı günlerde de ultraviyole (UV)

ışınlarının yüzde 80’i dünya yüzeyine ulaşır. Normal

pencere camının UVB’yi geçirmediği, ancak UVA ışınlarının

geçmesine engel olmayacağı unutulmamalıdır.

Sayın Öndeş, Pasif Güneşten Korunma Yöntemleri

Nelerdir?

Giysilerimiz güneşten korunmada önemli bariyer

oluştururlar. Şapka ve güneş gözlüğü kullanılmalıdır.

İdeal olarak 10 cm. güneşliği olan şapka kullanılmalıdır.

Şapka seçimi yaparken, ışık geçirmeyen

dokuma tercih edilmelidir. Kalın kumaşlar, sıkı dokunan

kumaşlar, yıkama ile hafif çekmiş kumaşlar,

polyester giysiler daha yüksek koruyucu özelliğe

sahiptir. Solmuş veya ıslanmış giysilerin koruyucu

özelliği daha düşüktür. Güneş ışınlarının gözdeki

etkilerini ve katarakt oluşmasını önlemek için tam

UVA-UVB filtreli güneş gözlükleri kullanılmalıdır.

Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucu Nedir?

Güneşten koruyucular, güneşe karşı önemli bariyerlerimizdir.

Güneş koruma faktörü (=SPF) 2-12 olan

ürünler minimal, SPF 12-30 olan ürünler orta derecede,

SPF 30’un üstündeki ürünler yüksek koruma sağlar.

Güneşten koruyucular doğal deri rengine uygun şekilde

seçilmeli, açık tene sahip kişiler daha yüksek koruma

faktörlü kremleri tercih etmeli, ancak koyu tene sahip

olunsa da yani her deri tipinde güneş koruyucular

kullanılmalıdır. Açık tenli kişilerde güneş yanığı olasılığı

daha fazladır.

Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucular Nasıl Seçilir?

Güneşten koruyucu seçerken hem UVA hem de

UVB’ye karşı koruma sağlayan geniş spektrumlu ürünler

42 43



Röportaj

EMG ve EEG İnceleme Yöntemleriyle

Sağlık Hizmeti Sunuyoruz

az filtre edilen dalga boylarına maruziyeti artırabilir.

Hiçbir boşluk bırakmadan düzenli ve bol miktarda

uygulanmalıdır. Güneş altında durulacaksa her 2 ila 3

saatte bir tekrar sürülmelidir. Denize girme, yıkanma

gibi durumlarda beklemeksizin uygulanmalıdır. Toplumda

yapılan en önemli yanlış uygulama günde bir kez ve

çok az uygulamadır. Suya, terlemeye dayanıklı olduğu

belirtilen ürünler de yine yıkama, duş, terleme, yüzme

sonunda tekrar sürülmelidir.

Sayın Öndeş, Çocukları Güneşten Nasıl Korumalıyız?

Çocukluk çağında, bir ya da daha fazla su kabarcıklı

güneş yanığı, kişinin melanom yani deri kanseri geliştirme

olasılığını iki kattan fazla arttırır. Kişiler tüm yaşamları

boyunca alacakları toplam UV’nin yüzde 50’sine yaşamlarının

ilk 20 yılında maruz kalmaktadır. Bu nedenle

özellikle çocukların güneşten korunması, ileri yaşlarda

gelişebilecek deri kanserlerinin önlenmesi açısından çok

önemlidir. 6 aydan küçük bebeklerin uzun süreli direkt

güneş maruziyetinden korunması, 6 aydan sonra ise yüksek

koruma faktörlü ürünlerle korunmaları gerekmektedir.

Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucular D Vitamini

Sentezini Etkiler mi?

Güneşten koruyucu kullanımının D vitamini sentezine

engel olacağı korkusu hastaların korunmadan kaçınmalarına

neden olmuştur. Oysa, sadece yüz ve el sırtlarının

güneşe günde 10-20 dakikalık maruziyeti, düzenli

güneş koruyucu kullanılsa dahi en yüksek vitamin D

üretimini sağlar. Bronzlaşma, D vitamini üretimini

azaltır. Artan yaşla birlikte deriden D vitamini sentezi

ileri derecede azalır. Bütün bu sebeplerden dolayı, D

vitamini eksik olduğu takdirde, sentezi için kansere yol

açabildiği kesin olarak bilinen güneş ışınları yerine, dışarıdan

D vitamini desteği alarak bu eksiğin giderilmesi

daha mantıklı görünmektedir.

Sayın Öndeş, Güneş Maruziyeti ve Deri Kanserleri

Arasında Nasıl Bir İlişki Bulunmaktadır?

Deri kanserlerinin önlenebilen risk faktörlerinin

başında korunmasız güneş maruziyeti gelir. Özellikle

çocukluk ve ergenlik dönemindeki güneş yanıkları,

ileride gelişebilecek deri kanserleri açısından çok risklidir.

Güneşten korunma hakkında bilgi sahibi olmak ve

güneşten koruyucuları kullanma alışkanlığı kazanmak

önemlidir.

Sayın Öndeş, Güneşten Koruyucu Ürün Alırken

Nelere Dikkat Etmeliyiz?

Güneşten koruyucu ürün satın alırken aşağıdaki

faktörler göz önüne alınmalıdır.

• Alınan ürün hem UVB ve hem de UVA’ya karşı

koruyucu olmalıdır. Güneşten koruma faktörü (SPF),

UVB’ye karşı koruyucu olduğunu belirtir. Belirtilen rakamın

çok yüksek olması yüzde 100 koruduğunu göstermez.

Çocuklar, yaşlılar ve açık tenli kişiler SPF 30 ve

üzeri güneşten koruyucu kullanmalıdırlar. Daha koyu

tenliler için 15 faktör yeterlidir.

• Güneşten koruyucu ürünlerde kimyasal ve/veya

fiziksel koruyucu maddeler bulunur. Fiziksel koruyucular

çinko oksit, titanyum dioksit gibi maddeleri içerirler. Bu

tür koruyucular kimyasal koruyuculara kıyasla daha iyi

koruma sağlarlar. Ancak sürüldükleri yerlerde beyaz

bir görünüme neden oldukları için, kozmetik açıdan tercih

edilmezler. Yukarıda da belirtildiği üzere; çocuklar,

yaşlılar ve güneşten etkilenen hastalığı bulunanlar için

fiziksel koruyucu madde içeren ürünler kullanılmalıdır.

• Suya ve terlemeye dayanıklı olan ürünler tercih

edilmelidir.

• Renksiz ve kokusuz olmalıdır.

EMG Nedir?

EMG, elektromiyografinin kısaltması olup

sinir ve kasların elektriksel potansiyellerinin

incelenmesine dayanan bir nörolojik tetkik

yöntemidir. Sinir iletim çalışmasında hafif bir

elektriksel uyarım verilir, iğne EMG ile kas

aktivitesi, tek kullanımlık iğne elektrodlar ile

ölçülür ve kaydedilir.

EEG Nedir?

EEG beynin elektriksel faaliyetini incelemek

ve yorumlamak amacı ile yapılan bir tetkiktir.

Beynin elektriksel aktivitesini bozan her türlü

hastalığın tanısında kullanılır. Özellikle bayılma

vakalarının nedenlerinin araştırılmasında,

epilepsi hastalığının teşhis ve takibinde

yararlanılan tamamen ağrısız ve zararsız bir

inceleme yöntemidir.

444 0 704

44



Röportaj

DiŞ SIKMA

VE TEDAViSi

Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Saliha Ezgi

Akıncı, istem dışı gelişen diş sıkmanın bazı

bireylerde farklı sağlık sorunlarında da yol

açabildiğini vurgulayarak tedavisi hakkında

bilgi verdi. Akıncı, diş sıkmada stres ve

anksiyete faktörlerine dikkat çekti.

Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Saliha Ezgi Akıncı,

diş sıkmanın genetik, fiziksel ve psikolojik faktörlerin bir

kombinasyonundan kaynaklandığının düşünüldüğünü

söyledi.

Sayın Akıncı, Diş Sıkma Neden Kaynaklanır?

Bruksizm (diş sıkma) bireyin dişlerini sıktığı, gıcırdattığı

veya birbirine bastırdığı bir durumdur. Diş sıkması olan

bireyler uyanıkken dişleri bilinçsizce sıkabilir veya uyku

sırasında dişlerini sıkabilir veya gıcırdatabilir.

Diş sıkma, uyku esnasında çene hareketlerinin getirdiği

davranışlardır. Genellikle uyku esnasında görünürler. Bu

durum dişleri sıkma ile kendini gösterir. Fakat bu davranışlar

istem dışı olarak kendilerini gösterirler. Bireylerin

bilinçli olarak yapmış oldukları davranış değildir. Stres

yoğunluğu arttıkça beyine giden stres yoğunluğu da artar.

Bununla birlikte çiğneme kasları da güçlenir. Kişi de

istemsizce dişlerini sıkmaya devam eder. Dişlerin yemek

haricinde birbirine temas etmesi aşınmalara yol açabilir.

Sayın Akıncı, Diş Sıkma Neden Olur?

Tıp uzmanları diş sıkmasına neyin sebep olduğunu

tam olarak saptamış değildir, ancak genetik, fiziksel ve

psikolojik faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklandığını

düşünmektedirler.

Birçok vakada uyanık diş sıkma, anksiyete, stres, öfke,

hayal kırıklığı veya gerginlik gibi duygulardan kaynaklanıyor

olabilir. Bunun yanı sıra bireyin derin konsantrasyona

girdiği bir süreçte bir başa çıkma stratejisi veya bir

alışkanlık olarak gelişmiş olabilir.

Uyku diş sıkması ise uyku sırasındaki uyarılma ile ilişkili

veya uyku ile ilişkili bir çiğneme aktivitesinin sonucunda

ortaya çıkabilir.

Çeşitli faktörler, bireyde diş sıkma gelişmesi riskini

artırır: Bu faktörler arasında öncelikle stres gelir. Artan

anksiyete veya stres dişlerin gıcırdatılmasına neden

olabilir. Bunun sebebi öfke ve hayal kırıklığı da olabilir.

Tıp uzmanları diş sıkmaya neyin sebep olduğunu

tam olarak saptamış değildir, ancak genetik, fiziksel

ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonundan

kaynaklandığını düşünmektedirler.

DIŞ HEKIMI

SALİHA EZGİ AKINCI DIŞ

Günümüzde sanayileşme, sportif aktivitelerin artması,

yiyecek ve içeceklerdeki kimyasal ve hormonal

katkıların menisküs yapısını bozması vb. nedenlerden

dolayı menisküs hastalıkları çok genç yaşlarda bile

sıklıkla görülen hastalıklar arasına girmiştir.

Diş sıkma, parkinson hastalığı, demans, gastroözofageal

reflü bozukluğu yani GERD, epilepsi, gece terörü, uyku

Röportaj

apnesi gibi uyku ile ilgili bozukluklar ve dikkat eksikliği

/ hiperaktivite bozukluğu yani DEHB gibi bazı diğer

zihinsel sağlık ve tıbbi bozukluklarla ilişkilendirilebilir.

Yaş, diş sıkma için bir başka etkileyici faktördür. Diş

sıkma küçük çocuklarda daha yaygındır, ancak genellikle

yetişkinlikte geçer.

Agresif, rekabetçi veya hiperaktif bir kişilik tipine

sahip bireylerde diş sıkma riskinin yüksek olduğu gözlemlenmiştir.

Diş sıkma, bazı antidepresanlar gibi psikiyatrik ilaçların

nadir görülen bir yan etkisi olabilir. Benzeri bir şekilde

sigara içmek, kafeinli içecekler, alkol tüketmek veya

keyif verici ilaçlar kullanmak diş sıkma riskini artırabilir.

Uyku diş sıkma özellikle ailelerde görülme eğilimindedir.

Diş sıkma olan bireylerin ailelerinde de diş sıkma

geçmişi olması çok yüksek ihtimallidir

Sayın Akıncı, Diş Sıkma İle Ortaya Çıkabilecek

Komplikasyonlar Nelerdir?

Hafif diş sıkma vakaları herhangi bir tedavi gerektirmeyebilir.

Bununla birlikte, bazı bireylerde diş sıkma,

çene bozukluklarına, baş ağrılarına, hasarlı dişlere ve

diğer sorunlara yol açacak kadar sık ve şiddetli olabilir.

Ancak şiddetli diş sıkma, dişlerde dolgu veya restorasyon

yapılmasını gerektirecek hasara, tansiyon kaynaklı

baş ağrılarına ve çenede veya yüzde şiddetli ağrıya yol

açabilir. Kısaca TME adı verilen temporomandibular eklemlerde,

yani çene eklemlerinde meydana gelen bozukluklar

bireyin ağzını açıp kapaması sürecinde kulağına

bir tıklama sesi gelmesine neden olabilir.

Sayın Akıncı, Diş Sıkmanın Belirtileri ve Tipleri

Nelerdir?

Diş Sıkma birey uyurken gerçekleşiyorsa uyku diş sıkması,

birey uyanıkken gerçekleşiyorsa uyanık diş sıkması

olmak üzere iki farklı tipe ayrılabilir.

46 47



Röportaj

Diş sıkması dişleri birbirine bastırmadan kaynaklanan

çeşitli belirti ve semptomları mevcuttur. Diş sıkma belirti

ve semptomları arasında başta;

- Bireyin uyku partnerini uyandıracak kadar yüksek

sesle dişleri gıcırdatma

- Birbirine kenetleme olmak üzere artan diş ağrısı

- Dişte hassasiyet, çatlamış, düzleşmiş, gevşemiş veya

yontulmuş dişler

- Çenede, boyunda veya yüzde ağrı

- Dişin daha derin katmanlarını açığa çıkaracak kadar

aşınmış diş minesi

- Kulakta bir sorun olmasa da kulak ağrısı gibi hissedilen

ağrı

- Şakaklarda başlayan hafif baş ağrısı

- Uyku bozukluğu

- Yanak iç kısmında çiğnemeden kaynaklanan hasar

- Yorgun ya da kasılan çene kasları ile tamamen açılıp

kapanmayan kilitlenmiş bir çene bulunur.

Yukarıda listelenen belirtilerden herhangi birine sahip

olan ya da dişler veya çeneyle ilgili başka endişeleriniz

olan bireyler diş hekimine veya doktora başvurmalıdır.

Çocuklarında diş sıkma belirtisi ya da semptomları

olduğunu fark eden ebeveynler, çocuğun bir sonraki diş

randevusunda bundan bahsetmelidir.

Sayın Akıncı, Diş Sıkma Nasıl Teşhis Edilir?

Diş hekimleri düzenli diş muayeneleri sürecinde olası

Diş Sıkma belirtilerini de kontrol edecektir. Diş hekimi

eğer herhangi bir belirti ile karşılaşırsa sürecin ilerleyip

ilerlemediğini görmek ve bireyin tedaviye ihtiyacı olup

olmadığını belirlemek için sonraki birkaç ziyarette dişlerde

ve ağzınızda değişiklik olup olmadığını araştırır.

Diş hekimi, bireyde diş sıkma olduğunu teşhis ederse,

bireyin genel diş sağlığı, kullandığı ilaçlar, günlük rutinleri

ve uyku alışkanlıkları hakkında sorular sorarak diş

sıkmanın nedenini belirlemeye çalışır.

Diş sıkma tanısını koyma sürecinde diş hekimi durumunun

boyutunu değerlendirmek için çeşitli öğeleri kontrol

eder. Bu kontrol edilen öğeler arasında çene kaslarında

hassasiyet, kırık veya eksik dişler gibi belirgin diş anormallikleri

ile dişlerde ve yanakların iç kısmında hasar izi

ile röntgen yardımıyla altta yatan çene kemiğinde hasar

izi aranması bulunur. Bu sayede normal bir diş muayenesi,

temporomandibular eklem bozukluklarını, diğer diş

sorunlarını veya benzer çene veya kulak ağrısına neden

olabilecek diğer sağlık bozukluklarını tespit edebilir.

Sayın Akıncı, Diş Sıkma Nasıl Tedavi Edilir?

Diş sıkması, anksiyete veya benzeri diğer psikolojik

sorunlar ile ilgili görünüyorsa, doktor bireyi lisanslı bir

terapiste veya danışmana yönlendirilebilir. Stres veya

anksiyete yönetimi diş sıkmasını hafifletmede bireye

yardımcı olabilir. Dişleri stres nedeniyle sıkan bireyler

meditasyon gibi gevşemeyi teşvik eden stratejileri öğrenerek

sorunu önleyebilir.

Genel olarak birçok vakada ilaç kullanımı diş sıkma

tedavisi için çok etkili değildir ve etkinliklerini belirlemek

için daha fazla araştırma yapılması gereklidir. Buna

rağmen daha uygun vakalarda diş sıkması için kullanılabilecek

ilaç örnekleri arasında öncelikle kas gevşeticiler

bulunur.

Bazı durumlarda, doktor yatmadan önce kısa bir süre

önce bir kas gevşetici almayı önerebilir. Doktor, diş

sıkmasına neden olabilecek stres veya diğer duygusal

sorunlarla başa çıkmaya yardımcı olmak için kısa süreli

antidepresan veya anti-anksiyete ilaçları kullanımını

önerebilir.

Uykuda bilinç devre dışı olduğu için uyku esansındaki

çiğneme kuvveti kişinin kontrolü dışındadır. Bu sebeple

uykuda meydana gelen diş sıkmaları ve gıcırdatmaları

için farklı bir çözüm kullanılır.

Sayın Akıncı, Diş Sıkma Aparatı (Gece Plağı) ve

Diş Sıkma Botoksu Hakkında Bilgi Verir misiniz?

Uykuda diş sıkma vakalarında kişiye özel özel diş koruyucu

diş plakları (okluzal splintler) yapılarak bu durum

kontrol altına alınır. Bu plaklar sayesinde dişlerin dengeli

kapanması sağlanarak yük tüm çeneye dağıtılır. Böylece

hasta diş sıkmanın zararlı etkilerinden korunulur.

Çiğneme kaslarında ağrı olduğunda, kaslara yapılacak

sıcak uygulamalar ile rahatlama sağlanabilir. İleri

durumlarda fizik tedavi yöntemlerinden de destek alınır.

Çiğneme kuvvetlerinin çok yüksek olduğu hastalarda

botoks enjeksiyonları da tedaviye eklenebilir. Botoks, diş

sıkma nedeniyle kuvveti normal değerlerin üzerine çıkmış,

artık dokularda yıkıcı etkiye sahip kasların kuvvetlerinin

azaltılmasında faydalı olur. Bu enjeksiyonlar 1-2

uygulamada etkisini gösterebildiği gibi, bazı hastalarda

4-6 aylık aralıklarla tekrarlanması gerekebilir.

TEDAViSi

Kök Hücre ile Cilt

Gençleştirme ve

Ağrı Giderme

Deriye esneklik ve parlaklık kazandırmak

Saç dökülmesini önlemek, saçları

güçlendirmek.

Kırışıklıkları ve çöküntüleri önlemek

Yara, çatlak ve deri hasarındaderiyi

yeniden yapılandırmak.

Lazer gibi işlemler sonrasında derinin

hızla toparlanmasını sağlamak.

Medikal estetikte yüz, el ve kollar,

bacak içleri, boyun ve dekolte gibi

bölgelerde kullanılır.

RPR aşil tendonu kopmasına

ameliyatsız çözüm getirir.

Ağrılar için RPR yöntemi kullanılır.

444 0 704

PRP

48 49



Röportaj

DİŞ HEKİMLİĞİNDE

Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Alev Gümüş, dikey boyutun yükseltilmesi, beyazlatma

işlemi, laminate veneer uygulanması, implant ile eksik dişlerin giderilmesi, ortodonti tedavisi

ile bozuklukların düzeltilmesi gibi gülüş tasarımları ile dişlerdeki sorunların giderilerek kişinin

daha genç bir görünüme kavuştuğunu söyledi.

Özel Mercan Hastanesi Diş Hekimi Alev Gümüş, diş tasarımının

kişinin dudak yapısına göre yapıldığını, bunun da

kişinin gülüşüne olumlu etki sağladığını ifade etti.

Sayın Gümüş, Gülüş Tasarımı Nedir?

Gülüş; kişinin yüzündeki en önemli gençlik göstergesidir.

Gülüş tasarımında, yaş; en dikkat çekici etkendir.

Geçen seneler ile birlikte yüz hatları değişir ve yüzde

ufak kırışıklıklar belirirken; özellikle ağız ve çene bölgesinde

gevşemeler fark edilir. Bu gevşeme ile dudak üstü

kırışıklılar belirir ve dişler görünmez bir hal alır.

Diş taşından kaynaklanan diş eti çekilmesi ve zaman geçtikçe

dişler arasında oluşan aralıklar özgüveninizin kırılmasına

sebebiyet verir. Bununla birlikte tamamlanmayan eksik

kalmış dişler; dikey boyutunu düşürerek, yüz yüksekliğini

azaltır. Konuşma ve gülme esnasında; üst dişlerin alt dişlere

göre daha az görünmesi yaşlılık belirtisi verir.

Gülüş tasarımı ile dikey boyutun yükseltilmesi, dişlere

beyazlatma işlemi yapılması, laminate veneer uygulanması,

implant ile eksik dişlerin giderilmesi, ortodonti

tedavisi ile bozuklukların düzeltilmesi amaçlanarak;

kişiyi daha genç bir görünüme kavuşturmaktır.

Kişinin dudak şekline göre yapılan diş tasarımı; güzel bir

gülüş için oldukça önemlidir. Bu tedaviler her yaş aralığına

Gülüş; kişinin yüzündeki en önemli gençlik

göstergesidir. Gülüş tasarımında, yaş; en dikkat çekici

etkendir. Konuşma ve gülme esnasında; üst dişlerin alt

dişlere göre daha az görünmesi yaşlılık belirtisi verir.

çok rahat uygulanabilmektedir.

Sayın Gümüş, Diş Estetiği Nedir? Kimler Diş Estetiği

Yaptırabilir?

Dişlerin genel görünümündeki sorunlar, kişilerin

sosyal hayatlarına etki eden en önemli faktördür. Göze

hoş gözüken, gülümsenildiğinde ahenk içerisinde sıralı

olan dişler, kişilerin yaşamlarına pozitif etki katar ve

bu görünüm kişisel bakımın en etkili belirtilerindendir.

Hoş bir gülümseme, kişinin iletişimini ve özgüvenini

ciddi bir şekilde artırarak iş ve özel hayatında sahip

olduğu başarı ve mutluluğun yükselmesini sağlar.

Dişlerin dizilişindeki mevcut çapraşıklar, diş aralığında bulunan

geniş boşluklar veya rengi koyulaşmış dişler gülümsemenizi

olumsuz yönde etkiler. Bunların yanı sıra; daha önce

yapılmış uyum ve rengi kötü olmuş kaplamalar, koyulaşmış

dolgular ve diş eti sorunları da hem ağız ve diş sağlığınızı

hem de estetik açıdan görünümünüzü olumsuz yönde etkiler.

DIŞ HEKIMI

ALEV GÜMÜŞ DIŞ

Dişlerin genel görünümündeki sorunlar, kişilerin sosyal

hayatlarına etki eden en önemli faktördür. Diş estetiği

uygulamaları, kişinin genel ve ruh sağlığına olumlu

yönde katkı bulunmak için oldukça önemlidir.

Tüm bu sebeplerden dolayı diş estetiği uygulamaları,

kişinin genel ve ruh sağlığına olumlu yönde katkı bulunmak

için oldukça önemlidir. Dişlerinin görüntüsünden

rahatsız olan her kişi yaptıracağı bir uzman muayenesinden

sonra, kendisine en uygun planlanacak tedavi

yöntemi ile istediği görünüme kavuşabilir.

Röportaj

Sayın Gümüş, Diş Estetiğinde Sıklıkla Uygulanan

Yöntemler Nelerdir?

Lamina (yaprak) porselenler

Tam seramik kaplamalar

Porselen dolgular

Sayın Gümüş, Tek Seansta Diş Estetiği Nedir?

Ne Kadar Sürer?

Günümüzde, estetik kaygı ile yaptırılan diş tedavilerinin

kısa süre içerisinde yapılmasını imkan kılan diş hekimliği

teknolojileri bulunmaktadır.

Yaprak porselen uygulaması, tam seramik köprü uygulamaları

ve porselen dolgu gibi estetik diş tedavileri tek

seans ile tamamlanabilmektedir. Diş ölçüsü hazırlığını

takiben dijital kamera ile alınan görüntü, bilgisayar ortamına

3D olarak aktarılmaktadır. Hekim ve hasta yeni

dişin görünüşünü bilgisayar ortamında birlikte değerlendirir.

Bu süre sonunda; yeni diş, cihaz tarafından, özel

porselen bloklardan kazınarak hazırlanmaktadır.

Böylelikle; estetik diş çözümlerine, günlerce prova

yapmadan, hassasiyet problemi yaşamadan bir günde

ulaşılabilmektedir.

Bu sistem ile uygulanan porselenlerin yapısında metal

bulunmamaktadır. Yapısı, dişin doğal yapısına en

yakın malzemedir; ayrıca ışık geçirgenliği ile de doğal

dişe benzer özelliktedir.

Sayın Gümüş, Diş Beyazlatma Uygulaması Nedir?

Dişlerin yapısında bulunan mikroskobik boşluklar sebebiyle

çay, sigara ve kahve ya da bir takım başka gıdalar

dişlerin koyulaşmasına sebebiyet verir. Beyazlatma işlemi ile

dişlerin yüzeylerine uygulanan preparatlar; dişlerin koyulaşmasına

neden olan etkenleri dişlerin yapısından uzaklaştırır.

Beyazlatma uygulamasının dişlere herhangi bir zararı yoktur.

Diş beyazlatma işlemi; var olan rengine göre yapılacak

uygulama ile birkaç seans sürebilmektedir. Ayrıca özel bir

teknik ile hasta, işlemi; evde ya da iş yerinde yalnız başına

uygulayarak beyazlatmaya devam edebilir. Dişlerin; yaş,

yapı ve ilk rengine göre 2-3 ton beyazlatılması mümkündür.

50 51



Röportaj

MEDİKAL ESTETİK

Röportaj

PLAZMA PEN

Özel Mercan Hastanesi Estetik Merkezi Ekibi, cilt yüzeyinde etkili Plazma Pen’in

cildi onarıpyenileyen, ağrısız ve güvenli bir uygulama olduğunu söyledi.

Özel Mercan Hastanesi Estetik Merkezi Ekibi, Plazma

Pen uygulamasını “Tamamen doğal bir iyileşme ve yenilenme

sürecini harekete geçirir” şeklinde tanımladı.

Plazma Pen Hakkında Bilgi Alabilir miyiz?

Ameliyatsız göz kapağı estetiği olarak ünlenen Plazma

Pen daha sonra tüm yüzde, özellikle kırışıklıkları yok

etmede kullanılmaya başlar çünkü cilt yenileme, gençleştirme,

lifting, sıkılaştırma ve daha birçok kazanımı olan

son derece etkili bir uygulamadır.

Kimyager Irving Langmuir’e 1928 yılında Nobel ödülü

kazandıran plazma, maddenin dördüncü hali olarak nitelendirilir.

İyon ve elektronlardan oluşan iyonlaşmış gaz,

maddenin plazma hali olarak literatüre geçer. Plazmada,

bağlanmamış durumdaki nötr parçacıklar düşük elektrik

akımı ile harekete geçirilerek fiziksel ve kimyasal tepkime

yaratılır. Bu tepkime, sınırlı mikro hasar ile cildi yenileyen

Plazma Pen tekniğinin temelini oluşturur.

Plazma enerjisinin kozmetik amaçlı kullanımını sağlayan

plazma pen, bir cilt yenileme sistemidir. Plazma

kalem, uygulama bölgesinde gaz halinde bulunan azot

ve su buharını iyonize ederek plazma enerjisi ile cilt

yüzeyinde noktalar halinde yanık benzeri hasar yaratır.

Katıdan direk olarak gaza geçişi sağlayan plazma enerjisi,

cilt yüzeyini iyonize eder. Cilt yüzeyi noktalar halinde

buharlaştırılır. Bu sınırlı hasarı tedavi etmek için harekete

geçen cilt, kısa sürede minik yara kabukları ile birlikte tüm

cildi onarır, yeniler.

Belli bir mesafeden uygulanan plazma pen, diğer

birçok cilt yenileme sisteminden farklı olarak derin dokularda

değil cilt yüzeyinde etkilidir. Plazma kalem ile cilt

arasındaki mesafede, havada asılı bulunan su buharı ve

azot, kalemin ucundan çıkan enerji ile tepkimeye girdiği

anda ortaya çıkan moleküler değişim cilt yüzeyindeki

yenilenmesi istenen dokuyu,minik noktalar halinde hava

uçurur.

Katıdan direk olarak gaza geçişi sağlayan plazma

enerjisi, cilt yüzeyini iyonize eder. Cilt yüzeyi noktalar

halinde buharlaştırılır. Bu sınırlı hasarı tedavi etmek için

harekete geçen cilt, kısa sürede minik yara kabukları ile

birlikte tüm cildi onarır, yeniler.

Plazma Pen Nasıl Uygulanır?

Uygulama bölgesi anestezik kremle uyuşturulduktan

sonra plazma kalem belirlenen bölgeye milimetrik aralıklarla

atışlar yapar. Uygulama bölgesinde yanık gibi

görünen küçük kahverengi noktalardan bir ağ görüntüsü

ortaya çıkar.

İşlem yapılacak bölgeye ve uygulamanın amacına

göre seans süresi değişir. Plazma pen başta göz çevresi

olmak üzere yüzün tamamında güvenle uygulanmaktadır.

Derinliği oldukça düşük olması sebebiyle göz çevresi gibi

hassas dokularda işlem yapmak için uygun bir sistemdir.

Tek seansta muhteşem sonuçlar elde edilebilen, hasta

memnuniyeti yüksek bir uygulamadır fakat iyileşme süreci

zaman zaman meşakkatli olabilir. Hastanın bu konuda

doğru şekilde bilgilendirilmesi, plazma penin başarısı

açısından önemlidir.

Plazma Pen Hangi Tedavilerde Kullanılır?

Cilt yenileme uygulamalarının birçok amacı olabilir;

lekelerden kurtulmak, cildi canlandırmak, kırışıklıkları yok

etmek gibi. Plazma pen uygulaması ilk başlarda lifting

etkisi ile göz kapağını kaldırmak için kullanılır fakat

kısa süre sonra, bir cilt yenileme ve gençleştirme sistemi

olarak göz çevresi dışında tüm yüz, boyun ve dekolte

bölgesinde kullanılmaya başlanır.

Plazma pen ile yapılabileceklerin listesi günümüzde

daha da uzamış durumda.

Ameliyatsız göz kapağı kaldırma

Göz çevresi gençleştirme

Alın kırışıklıkları tedavisi

Cilt yenileme, sıkılaştırma ve germe

Gıdı toparlama

Dekolte sıklaştırma

Leke tedavisi

Cilt tonu eşitleme

Siğil ve ben silme

El gençleştirme

Bacaklarda ve karın bölgesinde çatlak tedavisi

Plazma Pen Acıtıyor mu?

Uygulama öncesi işlem yapılacak alana lokal anestezi

kremi uygulanır fakat ağrı eşiği düşük kişilerde seasn sırasında

ufak ısırıklar türünde bir acı duyulması ihtimaldir.

Kimler Plazma Pen Yaptıramaz?

Yetişkin her yaştan kadın ve erkeğin kullanımına uygundur.

Gebeler, sedef ve roses gibi cilt hastalıkları olanlar,

on sekiz yaşından küçükler plazma pen tedavisi için

uygun adaylar değildirler.

Plazma Pen Sonuçları Kalıcı mı?

Plazma pen sonuçları cerrahi operasyonlar kadar uzun

süreler kalıcıdır. Uygulama yapılan bölgeye, kaç seans

işlem yapıldığına ve hastanın genel eğilimlerine göre

değişiklik arz etse de beş yıla kadar kalıcı olabilir. Plazma

pen sonuçları ilk iki yıl boyunca yüksek performans

gösterir.

FDA onaylı plazma pen, yıllar içinde tekrar edilerek,

sonuçların daha uzun yıllar kalıcı olmasını sağlamak da

mümkün. Cildin kendi kendini onarma yeteneğini harekete

geçirme temel prensibi üzerine kurulu olması sayesinde,

tekrar edilmesinde hiçbir sakınca yoktur.

Plazma Pen Zararlı mıdır?

İz kalması gibi bir risk dışında plazma pen son derece

güvenli bir uygulamadır. Hiçbir zararı yoktur çünkü kanama

olmaz, dikiş kesi gerektirmez, herhangi bir yabancı

madde cilde şırınga edilmez. Tamamen doğal bir iyileşme

ve yenilenme sürecini harekete geçirir. Sonuçlar çoğu

zaman hastayı da uygulamayı yapan hekimi ve uzmanı

da ziyadesiyle memnun eder.

Plazma Pen Öncesi Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Nelerdir?

Plazma pen uygulaması öncesi aspirin ve benzeri kan

sulandırıcıların kullanımına 1 hafta önceden ara vermiş

olmak gerekir. Bunun dışında dikkat edilmesi gereken

herhangi bir şey söz konusu değildir.Plazma Pen Seans-

52 53



Röportaj

FDA onaylı plazma pen, yıllar içinde tekrar edilerek,

sonuçların daha uzun yıllar kalıcı olmasını sağlamak

da mümkün. Cildin kendi kendini onarma yeteneğini

harekete geçirme temel prensibi üzerine kurulu olması

sayesinde, tekrar edilmesinde hiçbir sakınca yoktur.

ları Ne Kadar Sürüyor?

Plazma pen ile ameliyatsız göz kapağı estetiği seansı,

anestezik kremin etki etmesinden sonra yaklaşık 15-20

dakika kadar sürer. Plazma pen genel olarak seri bir

uygulamadır diyebiliriz.

Tüm yüz ya da karın bölgesinde çatlak tedavisi gibi

uygulamalar en fazla 45 dakikalık seanslar şekilde

planlanır.

Tek seansta oldukça etkili sonuçlar elde etmek mümkündür

fakat tedavinin içeriğine göre seans sayısı değişebilir.

Plazma pen ile çatlak tedavisinden söz ediyorsak tek

seans yetersiz olacaktır. Cilt gençleştirmede de aynı şekilde

birkaç seans uygulama yapmak daha etkili sonuçlar

elde etmemizi sağlar. Çok düşük göz kapağı tedavisinde

işlemi tekrar etmek gerekebilir. Maksimum 3 seans olarak

düşünebiliriz.

Plazma Pen Uygulaması Sonrası İyileşme Ne Kadar

Sürer?

İyileşme süreleri oldukça kişisel durumlardır, genel

bilgilendirmeleri kendi yara iyileşme ritminizi göz önünde

bulundurarak değerlendirmenizde fayda var. Plazma pen

uygulaması sonrası ilk gün yüzünüz güneşte yanmış gibi

sızlayabilir, cildiniz gergin olacaktır, ateş hissetmeniz

normaldir, ödem oluşması ihtimal dahilindedir. Tüm bu

etkiler uygulama sonrası giderek azalarak birkaç gün

içinde tamamen kaybolur ve kabuk atmasüreci başlar.

Plazma pen yaptırmaya karar verdiğinizde bir hafta

kadar nekahat dönemine izin verecek bir planlama

yapmanız, enfeksiyon riskine karşı cildinizi ve sağlığınızı

korumak açısından önerilir. Plazma pen uygulaması

sonrası dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar söz

konusudur ki yara iyileşme dönemi plazma pen uygulamasının

başarısını büyük ölçüde belirler.

Cildinizi güneşten koruyun.

Cildinizi telefon ve bilgisayar ekranlarından yayılan

UV ışınlarından koruyun.

Güneş koruyucu kullanın, günden en az üç defa güneş

kremini tazeleyin.

Yara kabuklarını asla yolmayın, elle müdahale

etmeyin.

Cilt temizliğini özenli bir şekilde size önerilen içerikleri

kullanarak yapın.

İyileşme döneminde alkol ve sigaradan uzak durun.

Uygulama öncesi hastanın iyileşme dönemine dair

detaylı bir şekilde bilgilendirilmesi gerekir.

Olası durumlara karşı hastanın bilinçli ve hazırlıklı

olması, plazma pen tedavisinde

yaşanabilecek birkaç sıkıntıya da tamamen ortadan

kaldıracaktır. Çünkü plazma pen iyileşme

süreci zaman zaman kişiyi zorlayabilir fakat sonrasında

elde edilen netice o kadar güzeldir ki

gösterilen sabır, emek ve özene fazlasıyla değer.

iSTENMEYEN TÜYLERE KALICI ÇÖZÜM

LAZER

EPiLASYON

Alexandrite lazer sistemi, tüm cilt ve kıl yapısında en başarılı

sonuçları verir. Alexandrite lazer derideki kıl köküne dek ulaşarak

kalıcı sonuç sağlar ve bu başarıyı sağlarken güçlü soğutma sistemi

sayesinde acı hissetme düzeyi minimumda kalır.

Cihaz cilde 3 cm. mesafesinden atış yaptığından dolayı hijyen

açısından sorun yaşanmaz.

Sistem 755 nm dalga boyunda çalışması nedeni ile yüksek

melanin emilim özelliklerine sahiptir.

Her cilt tipine göre dört mevsim uygulama yapabilir.

444 0 704

54



DAHİLİYE - İÇ HASTALIKLARI

GENEL CERRAHİ

Uzm. Dr.

Zeynep Buzluk

İç Hastalıkları (Dahiliye)

Uzm. Dr.

Esat Çınar

İç Hastalıkları (Dahiliye)

ÇOCUK HASTALIKLARI

Diyabet (Tip 1, Tip2), Hipertansiyon,

Troid Hastalıkları (Guatr Troid Nodülleri )

Mide Hastalıkları ( Gastrit, Ülser, Reflü)

İnce Ve Kalın Bağırsak Hastalıkları (İbs, Çölyak,İshal,

Kabızlık), Üst Solunum Yolu, Alt Solunum Yolu

Enfeksiyonları, Akut Ve Kronik Böbrek Hastalıları,

İdrar Yolu Enfeksiyonları, Anemiler (Kansızlık Ve Kan

Hastalıkları), Vitamin Eksikliği,Karaciğer Ve Safra

Hastalıkları, Kanser Taramaları, Check-Up

Endokrin Ve Hormon Bozuklukları, Romatizma Hastalıkları,

Yaşlı Hastaların Dahili Hastalık Ve Tedavileri

Prof. Dr.

Ömer Faruk Akıncı

Genel Cerrahi

ORTOPEDİ

Opr. Dr.

Mehmet Emin Borak

Genel Cerrahi

Opr. Dr.

Engin Baştürk

Genel Cerrahi

Kanser Cerrahisi

Mide Barsak Ameliyatları

Tiroid Ameliyatları

Meme Ameliyatları

Laparoskopik Cerrahi

Endoskopik ve Kolonoskopik İşlemler

Travma Cerrahisi

Karın Duvarı Fıtığı Ameliyatları

Anorektal Bölge Ameliyatları

Lazer ile Hemoroid Ameliyatları

Mide botoks ve balon uygulamaları

Mide küçültme (tüp mide) ameliyatı

Beslenme tüpü (PEG) uygulamaları

Anal Fistül ameliyatları

Anal Fistülde lazer uygulamaları

Uzm. Dr.

Aslı Uzer Oklu

Çocuk Hastalıkları

Uzm. Dr.

Kıvanç Yaluğ

Çocuk Hastalıkları

GÖĞÜS HASTALIKLARI

Sağlam Çocuk Takibi,

Ateşli Hastalıklar

Beslenme

Vitamin Eksikliği

Büyüme Gerilikleri

Astım , Alerji / İnek Sütü Alerjisi

Süt Çocuğu Epilepsileri / Özel Aşılar

Opr. Dr.

Tural Khalilov

Ortopedi

GÖZ

Opr. Dr.

Zafer Yıldırım

Ortopedi

Tramva Cerrahisi

(Erişkin ve Çocuk Kırıkları Tedavisi

Protez Cerrahisi (Diz, Kalça, Omuz)

Ağrılı Omuz Tedavisi

Artroskopik Cerrahi(diz, omuz, ayak bilek, dirsek)

Üst ve Alt Ekstremite Sinir Sıkışmaları

Spor Yaralanmaları

Diğer Kas-İskelet, Kemik Eklem Rahatsızlıkları

Diz Artroskopisi Kök Hücre

Uzm. Dr.

Hüseyin Kadı

Göğüs Hastalıkları

Şikayetler;

Öksürük, Nefes Darlığı, Kilo Kaybı, Ateş, Balgam, Kırmızı Kan

Tükürme, Göğüs Ağrısı

Hastalıklar;

Astım, Alerji, Koah, Pnömoni(Zatürre), Covid19 Pnömoni,

Postcovid, pulmoner Emboli, Akciğer Kanseri, Tüberküloz

(Verem), Pnümokonyoz, Fibrotik Akciğer Hastalıkları, Plörezi

Opr. Dr.

Avni Ceylan

Göz Hastalıkları

Opr. Dr.

Yener Çelik

Göz Hastalıkları

Göz Yaşı Kanalı Ameliyatı

Katarakt Ameliyatı

Şaşılık Tedavisi

Kontakt Lens Tedavisi

Ambliyopi (Göz Tembelliği)

Göz Tansiyonu Tedavisi

Mercek Operasyonları

Diğer Göz Ameliyatları

56 57



KULAK BURUN BOĞAZ

KARDİYOLOJİ

Opr. Dr.

İbrahim Bayraktar

Kulak Burun Boğaz

Opr. Dr.

Mehmet Ateş

Kulak Burun Boğaz

- Rinoplasti Ameliyatı

- Horlama - Uyku Apnesi Operasyonları

- Deviasyon - Konka Ameliyatları

- Geniz Eti - Bademcik - Ventilasyon Tüpü

Takılması (Kulak) - Fonksiyonel Endoskopik Sinüs

Cerrahi (Sinüzit) - Kulak Ameliyatları

(Kulak Zarı Onarımı - Kulak Akıntıları Tedavisi)

- Kulak Akıntılarının Medikal ve Cerrahi Tedavisi

Doç. Dr.

Mehmet Bostan

Kardiyoloji

Kalp-Damar Hastalıkları, Tanı ve Tedavileri, Girişimsel

Yöntemleri,

Periferik Damar Hastalıkları, Takip ve Tedavileri

Kalp Ritim Bozuklukları, Takip ve Tedavileri

Tansiyon Bozuklukları, Takip ve Tedavisi

Kapak Hastalıkları, Takip ve Tedavisi

Kalp Yetersizliği, Takip ve Tedavisi

Kalp Pili İşlemleri, Takip ve Tedavisi

CİLDİYE

LABORATUVAR / RADYOLOJİ

Uzm. Dr.

Mesut Öndeş

Cildiye

Dermatolojik Hastalıklar Egzamalar (Atopik dermatit, Seboreik

dermatit, İrritan / allerjik kontakt dermatit, vs), Akne (Sivilce),

Pruritus (Kaşıntı), Ürtiker (Kurdeşen), Mantar hastalıkları,

Rozase (Gül hastalığı), Psoriazis (Sedef hastalığı),

Lekeler (Güneş lekeleri, gebelik lekeleri, vitiligo, vs),

Nasır ve siğil, Paraziter hastalıklar (Uyuz, bit, vs),

Nevus (Ben) ve deri tümörleri, Ağız hastalıkları,

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, Saç hastalıkları, Tırnak hastalıkları

KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM

Uzm. Dr.

Mustafa Sümbül

Laboratuvar

ANESTEZİ

Hormon Tahlilleri

Hematoloji

Tahlilleri

Biyokimya Tahlilleri

Mikrobiyoloji

Tahlilleri

Covid-19 PCR Testi

Antikor Testleri

Evlilik Tahlilleri

Uzm. Dr.

İlker Urfalı

Radyoloji Uzmanı

Tüm Batın Usg, Troid Usg

Meme Usg, Üriner Sistem Usg,

Skrotal Renkli Doppler

Pelvik Renkli Doppler

Karotis-Vertebral Arter Renkli

Doppler, Obstetrik Renkli

Doppler (4D Ultrason)

Tüm Grafi Tetkikleri (Röntgen)

Mamografi, Bilgisayarlı

Tomografi

Opr. Dr.

Arif Öztürk

Kadın Hastalıkları ve Doğum

Opr. Dr.

İlkay Arzu Kayışlıgil

Kadın Hastalıkları ve Doğum

Rahim Sarkması,

Yumurtalık ve Vajen Ameliyatları,

İdrar Kaçırma Ameliyatı,

Dış Gebelik Ameliyatı,

Doğum ve Sezeryan,

Kadın Hastalıkları

Uzm. Dr.

Ali Görmüş

Anestezi

Uzm. Dr.

Cemalettin Aydın

Anestezi

Genel Anestezi, Bölgesel Anestezi,

Lokal Anestezi ve diğerleri

58 59



AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

Ağız Kokusu, Panoramik Röntgen, Çene Eklemi Ağrıları, Diş Sıkma ve Gıcırdatma, Hareketli Sabit Protez

Diş Eti Tedavileri, Gece Plağı Tedavisi, Dental İmplant, Ortodonti (Diş Teli), Çocuk Diş Hekimliği

Kanal Tedavisi, Gülüş Tasarımı, Diş Beyazlatma, Çene Cerrahisi

ACİL

DT.

Cenk Oktay

Diş Hekimi

DT.

Doğancan İlhan

Diş Hekimi

DT.

Alev Gümüş

Diş Hekimi

DT.

Saliha Ezgi Akıncı

Diş Hekimi

DT.

Elif Ayşe Tamtekin

Diş Hekimi

Doktor

İlker Bulut

Acil Sorumlu Hekimi

Doktor

İlker Bozdağ

Acil Servis

Doktor

Fırat Güdüz

Acil Servis

PSİKİYATRİ

KLİNİK PSİKOLOG

Uzman Doktor

Doğan Gültekin

Psikiyatri

DİYETİSYEN

Bipolar Affektif Bozukluklar,

Şizoaffektif ve Psikotik

Bozukluklar, Anksiyete

Bozuklukları, Uyku ve İlişkili

Sorunlar, Adli Hizmetler (Akli

Denge Muayenesi, Noterlik

İşlemleri), Dikkat Eksikliği ve

Hiperaktivite Bozuklukları,

Alkol Madde Bozuklukları,

Cinsel İşlev Bozuklukları

Klinik Psikolog

Merve K. Çemberci

Psikoloji

Depresyon, Panik Bozukluk

Fobiler ve Sosyal Kaygı

Travma Sonrası Stres Bozukluğu

OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk)

İlişki Problemleri, Tükenmişlik

Sendromu, Sınav Kaygısı

Yeme Bozuklukları,

Öfke Denetim Problemleri,

Dikkat Problemleri,

Gebelik Süreci ve Psikolojisi,

Ayrılık ve Kayıp Süreçlerine Uyum

Zorlukları,

Kaygı ve Duygusal Problemler

Doktor

Serbay Sayğılı

Acil Servis

Doktor

Muhammet O. Yalçınöz

Acil Servis

Uzmanlaşmış Bir Ekip İle Yılın 365 Günü 24 Saat Hizmet Veren Hastanemizde,

Acil Olarak Başvuran Hastanın Sorunlarına Uzman Kadromuzla Hizmet Verilmektedir.

MEDİKAL ESTETİK VE LAZER EPİLASYON

Beslenme ve

Diyet Uzmanı

Rümeysa Senanur Er

Zayıflayayım derken sağlığınızdan olmayın!

Yeterli ve dengeli beslenme için hangi

besinden ne kadar tüketmeliyiz?

Gebelikte beslenme neden önemlidir?

Çocukluk çağı obezitesi

Diyabet, Karaciğer yağlanması

Bariyatrik cerrahi sonrası beslenme

Sporcu beslenmesi, Kanserde beslenme ve diğerler

Gözde Taze

Uzman Estetisyen

Dilek Taştan

Uzman Estetisyen

Kryoterapi (Azot tedavisi) Elektrokoterizasyon

(Yakma tedavisi), Biyopsi, Eksizyon (Ben alımı, vs)

Wood ışığı muayenesi, Dermatoskopi

(Ben muayenesi), Mezoterapi (Yüz, saç, leke)

Prp (Yüz, saç, yara izleri, akne izleri, çatlaklar, leke),

Dermapen (Mikroiğneleme), (Akne izleri, leke, ince

kırışıklıklar, çatlaklar),Kimyasal peeling (Akne, leke),

Ozon tedavisi

60 61



Röportaj

İŞ KAZALARININ YÜZDE 98’İ

ÖNLENEBİLİR KAZALARDIR

Tuzla Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi B Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı Engin Çağlar, iş

kazalarının kişi kaynaklı olduğunu ve yüzde 98’inin önlenebilir kazalar olduğunu

söyledi.

UZMAN

ENGIN ÇAĞLAR

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLIĞI

İş kazalarının %98’i önlenebilir. İş kazalarının

nedenlerine baktığımızda güvensiz davranış sonucu

yani kişi kaynaklı olduğu görülmektedir. “Bana bir

şey olmaz”, özgüven vb. nedenler etkendir.

“2 dakikalık iş, hemen yapar çıkarım” algısı

kazalara davetiye çıkarmaktadır.

Tuzla Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi B Sınıfı İş Güvenliği

Uzmanı Engin Çağlar, İş Sağlığı ve Güvenliği’nin

işyerindeki herkesi kapsayan bir kültür olması gerektiğini

belirterek İSG uzmanlarının da bu sürecin rehber ve

danışmanı olduğunu söyledi.

Sayın Çağlar, İş Sağlığı ve Güvenliği’ni Nasıl

Tanımlarsınız? İş Sağlığı ve Güvenliği Neden Önemlidir?

Teknik ve idari önlemlerin yanında, İş Sağlığı ve

Güvenliği her şeyden önce bir kültür işidir. İş Sağlığı ve

Güvenliği kültürü, en tepedeki yöneticiden en alt kademedeki

işçiye kadar her şirket elemanının aktif katılımını

gerektiren bir kültürdür. Şirketlerde İSG programının

başarısı için bu anlayışın oluşturulması kritiktir.

Çalışanlar, İş Sağlığı ve Güvenliği sorunlarından en

fazla etkilenen, tabiri caizse, cephe hattındaki kişilerdir.

Hayatında hiç taş motoru kullanmayan çalışanı direk

sahaya sürmek yanlış bir uygulamadır. Tersane sektörüne

baktığımızda ehil kişilerin alaylı olarak işleri öğrendikleri,

herhangi bir meslek lisesi vb. gitmediği görülmektedir. İş

kazalarına baktığımızda genelde tecrübe eksikliği sonucu

iş kazalarının meydana geldiğini görmekteyiz. Bu nedenle,

her çalışan herşeyden önce kendi sağlık ve güvenliği

için, çalıştığı işyerinin İş Sağlığı ve Güvenliği kurallarına

uymakla yükümlüdür. Çalışanlar, şirketin İş Sağlığı

ve Güvenliği kültürü, İş Sağlığı ve Güvenliğine uygun

davranış ve tavırların edinilmesi, çalışılan işle ilgili riskler

ve güvenli çalışma yöntemleri konularında eğitilmelidirler.

Ayrıca, çalışanlar İSG faaliyetlerine aktif olarak katılarak

sorunların tespiti ve çözümler üretmede katkıda bulunmalıdırlar.

Tecrübe aklın hocası, düşüncenin de rehberidir.

İş Sağlığı ve Güvenliği eğitimlerinin maksadı, çalışanlarda

iş sağlığı ve güvenliği bilincini oluşturmaktadır.

Sayın Çağlar, İş Kazası Nedir?

Belli bir zarar ve arızaya sebep olan, umulmayan,

beklenmeyen ve planlanmamış olaylardır. Kazalar

günlük hayatın çeşitli yerlerinde görülebilirler, iş kazaları,

spor kazaları, ev kazaları, trafik kazaları sıkça görülüp

duyulanlardır Hepsindeki ortak özellik, beklenilmemeleri,

umulmamaları ve planlanmamış olmalarıdır.

Ülkemizde iş kazaları ve meslek hastalıklarından dolayı

her yıl; 1500 kişi ölmekte, 4000 kişi sakat kalmakta, 2

milyon saat iş kaybı olmaktadır. Bu istatistik bilgilere ayrıca,

kayıp malzeme ve ekonomik değerler eklenmelidir.

Sayın Çağlar, İş Kazalarının Oluş Sebepleri Nelerdir?

İş kazalarının meydana gelmesine, teknik, sosyal,

Röportaj

psikolojik, fizyolojik, etkenler neden olabilir. Çalışan kişinin

kendisi, çalıştığı işyeri, iş yeri arkadaşları, çevresi,

kullandığı makine ve malzemeler, araç gereçlerin her

biri iş kazasının nedenidir. Bu sayılanların hepsi birbiri

ile etkileşim içinde olan faktörlerdir.

Sayın Çağlar, İş Güvenliği Uzmanı İş Sağlığı ve

Güvenliğinde Hangi Rolü Üstlenmektedir?

İş Güvenliği Uzmanı, rehber ve danışmandır. İş kazalarından

ve meslek hastalıklarından işveren sorumludur.

İş güvenliği uzmanlarının mevzuatta belirtilen birçok

görevinden biri de rehberlik etme görevidir. İşletmede

çalışanlara yönelik verilen bu rehberlik hizmeti, yol gösterme,

benimsetme ve kültür edindirme faaliyetlerini içermektedir.

Yani İSG uzmanları çalışanların İSG kültürünü

öğrenmeleri, tedbirleri kabullenip benimsemeleri için

önderlik etme ve alanı tanıtma çalışmalarını yürütmelidir.

İş kazalarının %98’i önlenebilir. İş kazalarının

nedenlerine baktığımızda güvensiz davranış sonucu

yani kişi kaynaklı olduğu görülmektedir. “Bana bir şey

olmaz”, özgüven vb. nedenler etkendir. “2 dakikalık

iş, hemen yapar çıkarım” algısı kazalara davetiye

çıkarmaktadır.

Sayın Çağlar, İş Kazalarını En Aza İndirmek İçin

Önerilerinizi Alabilir miyiz?

İş kazasının bedelini; işçi hayatıyla, işveren ise maddi

ve manevi olarak öder. Çalışanlar her daim çalışmaktan

kaçınma hakkını kullanmalıdır. İş izni alınmadan çalışma

yapılmamalıdır. Özellikle kapalı alanda biriken çeşitli

gazlar boğucu veya parlayıcı-patlayıcı olmaktadır. Ufak

bir kıvılcım hayatımızı elden alabilir.

Çalışanlar her daim disiplinli olmalıdır. İş hayatındaki

uygulamalara gelince, iş disiplini, bir hakimiyet ya da

ceza meselesi değildir. Çalışma ortamını hem çalışanlar

hem de yönetim için güvenli ve keyifli hale getirmekle

ilgilidir. İş disiplini en iyi şekilde yöneticiler ve çalışanlar

arasında bir güven temeli olduğunda işe yarar.

62 63



Tuzla Ortak Sağlık ve Güvenli̇k Biṙimi

YÖNETİM

ARMAĞAN BEŞLI

FATMA TOPAL

İŞ YERİ HEKİMLERİ

İŞ GÜVENLİĞİ UZMANLARI

Doktor

Adnan Bayraktar

Genel Cerrah Uzmanı

Doktor

İlker Bozdağ

Doktor

F.Ahmet Akakça

İş Güvenliği Uzmanı

Nilüfer Türkmen

İş Güvenliği Uzmanı

Mustafa Şahin

İş Güvenliği Uzmanı

Murat Gündüz

İş Güvenliği Uzmanı

Fatih Turan

İş Güvenliği Uzmanı

Doğu Göktaş

Doktor

Ebru Söylemez

Doktor

Mehmet Faruk Gümüş

Doktor

Fırat Gündüz

İş Güvenliği Uzmanı

Engin Çağlar

İş Güvenliği Uzmanı

Gazi Murat Erbek

İş Güvenliği Uzmanı

İlayda Uzun

İş Güvenliği Uzmanı

Lale Özel

İş Güvenliği Uzmanı

Oğuzhan Serdar

Doktor

Mustafa Çakmakçı

Doktor

Süheyla Keser

Kalp Damar Cerrahı

Doktor

Muhammet

O. Yalçınöz

İş Güvenliği Uzmanı

Selin Yazgan

İş Güvenliği Uzmanı

Hakan Saygın

Sağlık Personeli

Baran Keziban

Sağlık Personeli

Büşra Şimşek

Sağlık Personeli

Toprak Kutlay

Uzman Doktor

Nazmi OFLUOĞLU

Doktor

Serbay Sayğılı

Röntgen Teknikeri

Burak Öztürk

Odyometri

Elif Özkan

TUZLA ORTAK SAĞLIK VE GÜVENLİK BİRİMİ

Adres: Yayla Mahallesi Kadim Sokak No: 1 Daire: 14 Tuzla/İST.

Tel: 0216 701 20 44 Faks: 0216 701 20 45

tuzlaosgb.com.tr / info@tuzlaosgb.com

65


Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!