Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Beykoz ve çevresinin 1950’lerden 2000’lere
gelinceye kadar ki değişimini anlattı. Akşam
eve dönerken çektirdiğimiz fotoğrafların son
karelerimiz olduğunu nerden bilebilirdik ki!
O seyahatimiz veda turu olarak hatıra defterimizdeki
yerini aldı.
O klasik Türk basın sektörünün insanı değildi
sadece. Ürettikleriyle, anlattıklarıyla, fotoğraflarıyla,
verdiği mesajlarla topluma mal olmuş,
kültürlerin gözü, sesi olmuş biriydi.
Çağın tanıklığını yaparken, sosyolojik, kültürel,
ekonomik tarihimizi de armağan etti geleceğe...
"KEŞKE BİR ÇOCUĞUM OLSAYDI."
2017’de TRT Haber için kendisiyle yaptığım
röportajda “Hayatınıza dönüp baktığınızda
keşke dediğiniz bir şey var mı?” soruma verdiği
cevap yüreğimi titretmişti; “Keşke bir çocuğum
olsaydı diyorum, şimdi bir çocuğum olsaydı
eğlenirdim onunla.”
Geçen Ağustos’ta Kurban Bayramı’nın ilk
günü “Gel Poyrazköy’e dondurma yemeğe
gidelim” diye telefon etti. New York’ta yaşayan,
Ara Abinin ilk asistanı olmuş gazeteci
dostum, Malatyalı hemşehrim Sarkis Bahar
da bizimleydi.
Yardımcıları Fatih Aslan ve Mahmut Genç aynı
arabada gittik, saatlerce sohbet edip dondurmalarımızı
yedik. Yol boyunca Ara Abi bize
“Hayatımın resmini çekmeden öleceğim demişti”
bir röportajda... Neydi o hayatının resmi
acaba? Ülkelerinin ve dünyanın kaderine pek
çok alanda damga vuran insanları konuşturup
fotoğraflayan bir gazeteci ağabeydi Ara Güler...
“Memleket sadece bir bayrak, bir marş değildir.
Yaşadığın topraklardır. Ve insanlar yaşadıkları
topraklarda gömülmek isterler.” sözünü şiar
edindi ve doğup büyüdüğü ve dolu dolu çok
zengin bir hayat yaşadığı topraklarında ebedi
uykuya yattı.
Bu coğrafyanın belleğini oluşturan karelerle
tarihi kayda geçirdi.
‘Dobra' konuşurdu hep. Kimseden de korkusu
yoktu. Ayrıca bir de kafa dengi, muzip, diğer
bir ifadeyle matraktı Ara Güler...
Ben iyi bilirdim, Allah da rahmetiyle muamele
etsin.