21.04.2024 Views

SİYASALLI 06 MAYIS-HAZİRAN 2024

Sevgili okur, Siyasallı'nın yeni sayısını "Emek" temasıyla sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sayıda, emeğin ve işçi sınıfının toplumsal ve ekonomik önemini vurgulamak amacıyla derlediğimiz yazılarla karşınızdayız. Emek; sadece bir meta, bir mal değil, insanlığın özü, yaratıcı gücü ve değişimin aracıdır. Emek; toplumun her kesiminde temel bir değerdir. Ancak, bugünün dünyasında emek kavramı, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda da sömürünün yoğunlaştığı bir alandır. İşte bu noktada, işçi sınıfının yaşadığı zorlukları, haksızlıkları ve mücadelelerini anlamak ve onların seslerini duyurmak önem kazanıyor. Bizler; 1 Mayıs'a giderken emek ve sömürü kavramları üzerinden toplumsal adaletsizlikleri sorgulumaya, kapitalizmin işçi sınıfına yüklediği baskıları ve uyguladığı sömürüyü gözler önüne sermeye çalıştık. Ancak, bu dergi sadece eleştirel bir bakış açısı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda işçi sınıfının mücadele azmini ve dayanışma ruhunu da yüceltiyor. Yaşasın 1 Mayıs, boyun eğmeyenler! Saygılarımızla, Ali Kerem Korkmaz Genel Yayın Yönetmeni

Sevgili okur,

Siyasallı'nın yeni sayısını "Emek" temasıyla sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sayıda, emeğin ve işçi sınıfının toplumsal ve ekonomik önemini vurgulamak amacıyla derlediğimiz yazılarla karşınızdayız.

Emek; sadece bir meta, bir mal değil, insanlığın özü, yaratıcı gücü ve değişimin aracıdır. Emek; toplumun her kesiminde temel bir değerdir. Ancak, bugünün dünyasında emek kavramı, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda da sömürünün yoğunlaştığı bir alandır. İşte bu noktada, işçi sınıfının yaşadığı zorlukları, haksızlıkları ve mücadelelerini anlamak ve onların seslerini duyurmak önem kazanıyor.

Bizler; 1 Mayıs'a giderken emek ve sömürü kavramları üzerinden toplumsal adaletsizlikleri sorgulumaya, kapitalizmin işçi sınıfına yüklediği baskıları ve uyguladığı sömürüyü gözler önüne sermeye çalıştık. Ancak, bu dergi sadece eleştirel bir bakış açısı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda işçi sınıfının mücadele azmini ve dayanışma ruhunu da yüceltiyor.

Yaşasın 1 Mayıs, boyun eğmeyenler!

Saygılarımızla,

Ali Kerem Korkmaz
Genel Yayın Yönetmeni

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ARAŞTIRMA

1946 yılı Türkiye’deki sendikal faaliyetler için bir

milat olarak adlandırılabilir. 1938’de sendikalara

koyulan yasaklardan kurtulma görülmektedir.

Türkiye’de çok partili yaşantıya geçilmesi, birçok

farklı ideolojinin temsiliyetine olanak sağlamıştır

(Akyalçın, 2002). 14 Mayıs 1946’da Türkiye Sosyaülkelerinin

neoliberal politikalara teşviği bu

dönemde yaşanmıştır. Bunun sonucu olarak,

emeğin sömürüsü, sermayenin hakimiyeti ve

işçi haklarına saldırılar artmıştır.

Kapitalizmin yeniden yapılandığı bu dönemde

uluslararası sendikal hareketlerde ciddi krizler

yaşanmıştır (Taş, 2012). Geleneksel sendikal

hareketler artık yeterli verimi

sağlayamayacaktır. 1980’li yıllarda bazı

sanayileşmiş bölgelerde; sendikalarda üye

sayılarında düşüş, sendikalaşma oranlarının

düşüşü, güç ve temsil yeteneklerinin azalışı

görülmüştür. Kimilerine bu durum

sendikaların çöküşü, sendikasız çalışma

ilişkilerinin doğuşu olarak nitelendirilmiştir

(Akkaya, 2004). Bu dönemde bazı ülkelerde

birey ön plana alınmıştır ve örgütlü yapı

önemini kaybetmiştir. Bu durum sendikalarda

krizlere sebep olmuştur.

nemli rol oynamıştır. Tıpkı bütün dünyada

olduğu gibi Türkiye’de karşımıza çıkan sendikal

hareketler farklı özelliklere sahiptir. Bunları

görebilmek için Türkiye’deki sendikal hareketleri

incelemek gerekmektedir.

Türkiye’de Sendikal Hareketler

Sendikal hareketler, küresel kapitalizm ve

değişen ekonomi modelleriyle doğrudan

ilişkilidir. Küresel kapitalizmin oluşumu, Fordist

birikim rejiminin tıkanması ve bu rejim yerine

daha esnek olan Post-Fordist birikim rejimi ile

uygun düzenlemeler yapılması; Keynesçi ücret

yapısını destekleyen geleneksel sendikalarla

uyumsuzluk yaşanmasına sebep olmuştur.

Küresel sendikalar, küreselleşmeyle uyumlu,

kapitalizmin küresel aşamasını koruyacak

şekilde sosyal veya liberal reformist sendikal

eylem çizgisini beraberinde getirmiştir (Kutlu,

2015). Son çeyrek yüzyılda, sendikaların

küreselleşmeye uygun örgütlere

dönüştürüldüklerini söyleyebiliriz. Bunu

gösteren önemli belgelerden biri de Dünya

Bankası’nın hazırlamış olduğu rapordur. Artık

sendikalı ve sendikasız işçiler neredeyse aynı

ücretleri almaktadır. ABD’de %15 sendikalı işçi

lehine çıkarken Avrupa’da bu durum %5-%10

arası değişmektedir. Geçmişte işçilere hizmet

eden sendikalar, artık sermayeye hizmet

etmektedir. Örgütlü sendikaların bulunduğu

yerlerde grev sayıları ve grev süreleri artık

azalmaktadır (Akkaya, 2004).

Türkiye’de de sendikalar işçi hareketlerinde ö-

Türkiye coğrafyasında sendikal oluşumlara

bakıldığında, sendikalaşmanın ilk örnekleri

1870’li yıllara denk gelmiştir. Osmanlı’nın, Sanayi

Devrimi’ni iyi takip edememesinden dolayı işçi

sınıfının oluşumu uzun süreler almıştır. Bu

yüzden ilk sendikal hareket örnekleri görece

geç ortaya çıkmıştır. II. Meşrutiyetin ilanı

sürecinde “Tatil-i Eşgal Kanunu” ile grevler

büyük ölçüde yasaklanmış, sendikal hareketleri

kısıtlama yoluna gidilmiştir (Tiyek, 2020).

Türkiye’de 1938 yılında sendikalaşmayı

yasaklayan uygulamaya 1946 yılında son verilip

1947 yılında grev hakkı içermeyen yasal

düzenlemeler oluşturulmuştur. 1963 yılında, 275

sayılı Toplu İş Sözleşmesi, “Grev ve Lokavt

Kanunu” ile ilk kez grev hakkı içeren

düzenlemelere yer verilmiştir. 1983 yılında

çıkarılan “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi

Kanunu”nda Neoliberal politikaların etkisi

görülmektedir.

13 SİYASALLI DERGİSİ MAYIS-HAZİRAN 2024

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!