SİYASALLI 06 MAYIS-HAZİRAN 2024
Sevgili okur, Siyasallı'nın yeni sayısını "Emek" temasıyla sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sayıda, emeğin ve işçi sınıfının toplumsal ve ekonomik önemini vurgulamak amacıyla derlediğimiz yazılarla karşınızdayız. Emek; sadece bir meta, bir mal değil, insanlığın özü, yaratıcı gücü ve değişimin aracıdır. Emek; toplumun her kesiminde temel bir değerdir. Ancak, bugünün dünyasında emek kavramı, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda da sömürünün yoğunlaştığı bir alandır. İşte bu noktada, işçi sınıfının yaşadığı zorlukları, haksızlıkları ve mücadelelerini anlamak ve onların seslerini duyurmak önem kazanıyor. Bizler; 1 Mayıs'a giderken emek ve sömürü kavramları üzerinden toplumsal adaletsizlikleri sorgulumaya, kapitalizmin işçi sınıfına yüklediği baskıları ve uyguladığı sömürüyü gözler önüne sermeye çalıştık. Ancak, bu dergi sadece eleştirel bir bakış açısı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda işçi sınıfının mücadele azmini ve dayanışma ruhunu da yüceltiyor. Yaşasın 1 Mayıs, boyun eğmeyenler! Saygılarımızla, Ali Kerem Korkmaz Genel Yayın Yönetmeni
Sevgili okur,
Siyasallı'nın yeni sayısını "Emek" temasıyla sizlerle buluşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu sayıda, emeğin ve işçi sınıfının toplumsal ve ekonomik önemini vurgulamak amacıyla derlediğimiz yazılarla karşınızdayız.
Emek; sadece bir meta, bir mal değil, insanlığın özü, yaratıcı gücü ve değişimin aracıdır. Emek; toplumun her kesiminde temel bir değerdir. Ancak, bugünün dünyasında emek kavramı, sadece bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda da sömürünün yoğunlaştığı bir alandır. İşte bu noktada, işçi sınıfının yaşadığı zorlukları, haksızlıkları ve mücadelelerini anlamak ve onların seslerini duyurmak önem kazanıyor.
Bizler; 1 Mayıs'a giderken emek ve sömürü kavramları üzerinden toplumsal adaletsizlikleri sorgulumaya, kapitalizmin işçi sınıfına yüklediği baskıları ve uyguladığı sömürüyü gözler önüne sermeye çalıştık. Ancak, bu dergi sadece eleştirel bir bakış açısı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda işçi sınıfının mücadele azmini ve dayanışma ruhunu da yüceltiyor.
Yaşasın 1 Mayıs, boyun eğmeyenler!
Saygılarımızla,
Ali Kerem Korkmaz
Genel Yayın Yönetmeni
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
ARAŞTIRMA
Sanayi Devrimi’yle birlikte ucuz iş gücü adı
altında uzun saatler boyunca çalıştırılıyor,
fiziksel şartlar dolayısıyla da akranları ile
oynaması gereken oyunları ölüm ile
oynuyordu.
Bilim ve teknolojinin ilerlemesi çocuklar için
artık fabrikaya değil okula gitmek ve refah
düzeyi artan bir toplum demekti. Refah
düzeyinde artış görülen toplumlarda çocuklar
için de önemli şeyler yaşandı. Onlar için
sevdikleri bazı tatlılar, gevrekler keşfedildi. İlk
çocuk oyun alanı kuruldu. Eskiden yetişkinlerle
aynı kıyafetleri giymek zorunda olan çocuklar,
artık kendileri için üretilen özel kıyafetleri
giyinebiliyorlardı. Çocuğun gereksinimlerinin
yetişkinlerle aynı olmadığı anlaşıldı ve ona göre
hareket edildi (Erkut vd., 2017). Ancak her
toplumda böyle şanslı çocuklar yoktu. Az
gelişmiş veya gelişmemiş toplumları ele
aldığımızda çocuk işçilik hala yaygındı ve
yukarıda bahsettiğimiz olumlu gelişmelerin
neredeyse hiçbiri varlığını göstermiş değildi.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
Çocuk emeğinin Sanayi Devrimi’yle birlikte
kullanılmaya başlandığı düşüncesi hatalı
sayılabilir. Tarih öncesi dönemden,
endüstrileşme öncesi döneme kadar da
çocuklar çalıştırılıyor, hatta bu durum Orta
Çağ’da daha çok usta-kalfa-çırak hiyerarşisine
dayalı olan lonca sistemi adı altında
gerçekleşiyordu. Lonca sisteminde daha çok
eğitime dayanan bir çalışma sistemi mevcuttu.
Kalfa ve çırak genellikle işveren durumunda
olan ustanın aile fertlerinden biri sayılır,
çocuğun, bedenen ve fikren gelişimine büyük
önem verilirdi. Çocuklar ve ustaları arasındaki
çıraklık ve istihdam ilişkileri, lonca tüzükleriyle
düzenlenmişti (Çöpoğlu, 1998). Lonca
tüzüklerinde, çırakların öğrenimi, ücretlerin
yüksekliği ve ustanın eğitim yetkisi ve görevi
gibi konularda ayrıntılı hükümler bulunmasına
karşılık, iş süresinin belirlenmesi gibi
hükümlere rastlanmamaktadır. Orta Çağ’da
çırakların iş süresi doğal sınırlar (çalışma gücü,
gün ışığı, hava durumu vs.) ile genel bağlayıcı
kurallara (pazar ve bayram günlerinde
çalıştırma yasağı) göre belirlenmiştir. Loncaların
çırakların iş süresini sınırlamaları, ancak Orta
Çağ’ın sonlarına doğru gerçekleşmiştir (Centel,
1982). Sanayi Devrimi’nden sonra ise çocuk
işçiliğin ilgi çekmesinde çalışma saatleri büyük
rol oynamıştır. Sanayi Devrimi’yle birlikte
çocuklar ilk defa ailelerinden ayrılıp çalışmaya
başlamış, iş ortamı ev veya aile üyelerinin
yanında olmaktan çıkıp fabrikalara kaymıştır.
Eskiden çalışan çocuklar üstlerinin dediklerine
uymak ve ona göre çalışmak zorundayken artık
makinelere uymak zorundaydı ve bu durum da
çalışma saatleri üzerinde etki göstermişti.
Çalışma saatlerinde artış makineleşme süreciyle
beraber gelmiş, çocuklar büyük fabrikalarda
çalışma şartlarına uyum sağlamaya çalışmış ve
bu uyum sağlama sürecinde dayanabileceği
seviyenin üstünde sorumluluklara maruz
bırakılmıştır. Bu durumdan kaynaklı çocuk işçilik
ilk defa bu kadar dikkate değer bir şey olmuştur.
Zamanla çocuk işçi yaşını olabildiğince üste
çekmek ve çocukların çalışma saatlerini ‘insani’
şartlara düşürmek için yasalar yapılmış ve bu
yasalar yapıldığı günden günümüze çocukların
lehine artarak gelişmiştir.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİNİN NEDENLERİ
Çocuk işçiliğinin nedenlerini ekonomik, sosyal
ve kültürel olmak üzere üç başlık altında
incelemek mümkündür. Ekonomik nedenlerin
başında yoksulluk gelmektedir. Gelir seviyesi
yeterli olmayan aileler için temel ihtiyaçları
insani düzeyde sağlayabilmek bile çok zor bir
19 SİYASALLI DERGİSİ MAYIS-HAZİRAN 2024