Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Bir müddet istirahat edip, yaralarını, kanlarını sildiler. Mekke'ye yürüdüler.<br />
Karanlıkta şehre girdiler. Birkaç ay, Mekke'de çok sıkıntılı geçti. Her taraf düşman<br />
idi. Gidecek bir yer yoktu. Doğruca amcası Ebû Talib'in kızı Ümm-i Hânî'nin Ebû<br />
Tâlib mahallesinde bulunan evine geldi. Ümm-i Hânî, o zaman îmân etmemişti.<br />
Kapı çalınınca sordu:<br />
- Kimsiniz?<br />
- Amcan oğlu Muhammed'im. Kabûl edersen, misâfir geldim.<br />
- Senin gibi doğru sözlü, emîn, asîl, şerefli misâfire can fedâ olsun. Yalnız<br />
teşrîf edeceğinizi önceden bildirseydiniz, birşeyler hazırlardım. Şimdi yedirecek<br />
birşeyim yok.<br />
- Yiyecek, içecek istemem. Hiçbiri gözümde yok. Rabbime ibâdet etmek,<br />
yalvarmak için bir yer bana yetişir.<br />
Ümm-i Hânî, Resûlullahı içeri alıp, bir hasır, leğen, ibrik verdi.<br />
Resûlullah o gün çok incinmişti. Abdest alıp, Rabbine yalvarmaya, af<br />
dilemeye, kulların îmâna gelmesi, saâdete kavuşmaları için duâya başladı. Çok<br />
yorgun, aç, üzüntülü idi. Hasır üzerine uzanıp uyuyuverdi.<br />
Hazırladığım ni'metleri görsün<br />
O anda, Allahü teâlâ, Cebrâil aleyhisselâma buyurdu ki:<br />
- Sevgili Peygamberimi çok üzdüm. Mübârek bedenini, nâzik kalbini çok<br />
incittim. Bu hâlde, yine bana yalvarıyor. Benden başka, hiçbir şey düşünmüyor.<br />
Git! Habîbimi getir! Cennetimi, Cehennemimi göster. O'na ve O'nu sevenlere<br />
hazırladığım ni'metleri görsün. O'na inanmıyanlara, sözleri, yazıları ve hareketleri<br />
ile O'nu incitenlere hazırladığım azâbları görsün. O'nu Ben teselli edeceğim. O'nun<br />
nâzik kalbinin yaralarını ben gidereceğim.<br />
Resûlullahın bedenen Mekke'den Beytül-mukaddes'e götürüldüğüne<br />
inanmıyan kâfir olur. Göklere ve bilinmiyen yerlere götürüldüğüne inanmıyan ise,<br />
Ehl-i sünnetten ayrılmış olur.<br />
Cebrâil aleyhisselâm mi'râc için geldiğinde Peygamber efendimize hitâben<br />
dedi ki:<br />
- Ey bütün yaratılmışların en üstünü! Ey Yaratanın sevgilisi! Ey<br />
Peygamberlerin efendisi, iyilikler menba'ı, üstünlükler kaynağı olan şerefli<br />
Peygamber! Rabbin sana selâm ediyor. Hiçbir peygambere, hiçbir mahlûkuna<br />
vermediği ni'meti sana ihsân ediyor. Seni kendine da'vet ediyor. Lütfen kalk.<br />
Buyur, gidelim.<br />
Burak adındaki beyaz hayvana binip, bir anda Kudüs'te, Mescid-i Aksâ'ya<br />
geldiler. Cebrâil aleyhisselâm kayayı parmağı ile deldi. Burak'ı oraya bağladı.<br />
Geçmiş peygamberlerden ba'zısının rûhları insan şeklinde orada idi. Cemâ'at ile<br />
namaz için ^Adem, Nûh, İbrâhîm peygamberlere, imâm olmalarını sıra ile söyledi.<br />
Hiçbiri kabûl etmedi. Özür dilediler.<br />
“Başkası imâm olamaz!”<br />
Cebrâil aleyhisselâm, Habîbullahı ileri sürdü:<br />
- Sen varken, başkası imâm olamaz, dedi.<br />
Namazdan sonra, mescidden çıkıp bilinmeyen bir mi'râc ile, bir anda, yedi kat<br />
gökleri geçtiler. Her gökte bir büyük peygamberi gördü. Cebrâil aleyhisselâm<br />
Sidre'de kaldı.<br />
- Kıl kadar ilerlersem, yanar, yok olurum, dedi.