Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kimse bilmez. Vâcibi gerekli kılan amellerden birincisi şudur ki, Allahü teâlâya<br />
ortak koşmadan ihlâsla kulluk yapana Cennet vâcib olur. Ortak koşarak ölene ise<br />
Cehennem vâcib olur. Misli ile olan amelden birincisi, günah işleyene misli ile<br />
karşılık verilir. Diğeri ise, iyi amel için niyyet ettiği şeyi yapamıyana yapmış gibi<br />
sevap verilir. Bire on verilen amel, iyiliklerin sevâbıdır. Kötülüklerin günahının<br />
aksine iyiliklere bire on sevap verilir. Bire yediyüz sevap verilen amel, helâl<br />
malından Allah yolunda vermektir. Sevabını yalnız Allahü teâlânın bildiği amel,<br />
Allah için tutulan oruçtur. Onun karşılığını Allahü teâlâdan başka kimse bilmez.”<br />
Allahü teâlânın, “Âdem oğlunun her ameli kendisi için, yalnız orucu benim<br />
içindir.” buyurması, kıyâmet günü olunca, Allahü teâlâ kuluna hesap sorar. Öyle ki<br />
hiç sevabı kalmaz. Yalnız orucu kalır. Bunun üzerine Allahü teâlâ, kulun ihtiyâcı<br />
olan sevap kadar kendi fazlından ihsân edip, kulunu orucu sebebiyle Cennete<br />
sokar. Herkesin sevâba ihtiyacı aynı değildir. Cenâb-ı Hak da orucu sebebiyle<br />
kuluna bol bol ihsanda bulunur. Cenâb-ı Hakkın, “Orucun karşılığını ben<br />
veririm” buyurmasının hikmetlerinden biri şudur: Allahü teâlâ, kula mahsûs olan<br />
yemek ve içmek gibi şeylerden münezzehtir. <strong>Oruç</strong> tutmakla Cenâb-ı Hakkın<br />
ahlâkından birine yapışılmış olur. Bununla çok sevâba kavuşulur. Hadîs-i şerîfte<br />
buyuruldu ki:<br />
“<strong>Oruç</strong>lunun, akşam iftâr zamanındaki duâsı reddolmaz.”<br />
“Üç sınıf kimsenin duâsı reddolmaz: <strong>Oruç</strong>lunun iftar zamanındaki duâsı, âdil<br />
devlet reisinin duâsı ve mazlûmun duâsı.”<br />
“Üç sınıf kimse vardır ki, Allahü teâlâ onların duâsını geri çevirmez: İftâr<br />
edinceye kadar oruçlunun duâsı, yardım olununcaya kadar mazlûmun duâsı ve<br />
evine dönünceye kadar misâfirin duâsı.”<br />
“Her şeyin zekâtı vardır, bedenin zekâtı da oruçtur.”<br />
Zekât veren, çok sevaba kavuştuğu gibi, malının kirinden de kurtulmuş olur.<br />
<strong>Oruç</strong> tutanın da bedeninde bulunan ba'zı hastalıklar yok olur. Nitekim hadîs-i<br />
şerîfte “<strong>Oruç</strong> tutun, sıhhat bulun!” buyuruldu.<br />
<strong>Oruç</strong> tutmanın sayısız fazîletlerine eksiksiz kavuşabilmek için orucu şartlarına<br />
uygun olarak tutmağa çalışmalıdır.<br />
Ramazan ayında zekât<br />
Aslında zekatın Ramazanla bir ilgisi yoktur. Fakat, Ramazan ayında nâfile<br />
ibâdetlere verilen sevâb başka aylarda yapılan farzlar gibi ve bu ayda yapılan bir<br />
farz başka aylarda yapılan yetmiş farz gibi olduğu için, zekâtı Ramazan ayında<br />
vermek bir âdet hâlini almıştır. Zekat günü Ramazandan önce ise Ramazanı<br />
beklemeyip biran önce vermek lazımdır.<br />
Zekât, fakirlerin hayatını, ihtiyâçlarını, cemiyetin kabûl edip yüklenmesi,<br />
garanti etmesi demektir. Şehrin bir köşesinde, bir müslüman, açlıktan perişan<br />
duruma düşüp ölse, şehirdeki zenginlerden birinin, az bir zekât borcu kalsa, onun<br />
katili olur. Zekât, müslümanlar için bir nevi sigortadır.<br />
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:<br />
“Allahü teâlâ, zekâtı, malınızın geri kalanının güzelleşmesi ve temizlenmesi<br />
için farz kıldı.”<br />
“Bir millet zekât vermezse, rahmetten mahrûm kalır. Hayvanlar da olmasa,<br />
hiç rahmet görmezler.”