Download (1455Kb) - Suleyman Demirel University Research ...
Download (1455Kb) - Suleyman Demirel University Research ...
Download (1455Kb) - Suleyman Demirel University Research ...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
T.C.<br />
SÜLEYMAN DEMĐREL ÜNĐVERSĐTESĐ<br />
SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ<br />
ĐŞLETME ANA BĐLĐM DALI<br />
YÖNETĐM VE ORGANĐZASYON BĐLĐM DALI<br />
ĐLETĐŞĐM TARZLARI ÜZERĐNDE KÜLTÜREL DEĞERLERĐN ETKĐSĐ:<br />
MEHMET AKĐF ERSOY ÜNĐVERSĐTESĐ ÖĞRENCĐLERĐ ÜZERĐNDE BĐR<br />
ARAŞTIRMA<br />
YÜKSEK LĐSANS TEZĐ<br />
Gamze MACĐT<br />
Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Kürşat ÖZDAŞLI<br />
ISPARTA - 2010
ÖNSÖZ<br />
Çalışmamın başlangıcından bitimine kadar, benden yardımlarını<br />
esirgemeyen pek çok kişiye teşekkür borçluyum.<br />
Araştırmamda, yol gösteren tez danışmanım Yrd. Doç. Dr. Kürşat<br />
ÖZDAŞLI’ya, beni yönlendiren Doç. Dr. Đlker ÇARIKÇI’ya, bana ayırdığı değerli<br />
zaman ve destek için Doç. Dr. Ramazan ERDEM’e, yardımlarını esirgemeyen<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Ramazan SAĞ ve<br />
Yrd. Doç. Dr Hasan GENÇ’e, anketlerin uygulanması sırasında yardımcı olan tüm<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğretim üyeleri ve öğrencilerine teşekkürlerimi<br />
sunarım.<br />
Çalışmam sırasında sabır, anlayış ve yardımlarıyla her an yanımda olan<br />
sevgili annem, babam, eşim Hüseyin Bilal MACĐT, kardeşim Altan YILMAZ ve<br />
arkadaşlarım Gülay YÜCEL ve Pınar KURT’a teşekkür ederim.<br />
I
ÖZET<br />
ĐLETĐŞĐM TARZLARI ÜZERĐNDE KÜLTÜREL DEĞERLERĐN ETKĐSĐ:<br />
MEHMET AKĐF ERSOY ÜNĐVERSĐTESĐ ÖĞRENCĐLERĐ ÜZERĐNDE BĐR<br />
ARAŞTIRMA<br />
Gamze MACĐT<br />
Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi<br />
Đşletme / Yönetim ve Organizasyon Bölümü<br />
Yüksek Lisans Tezi, 116 Sayfa, Ocak 2010<br />
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Kürşat ÖZDAŞLI<br />
Bu çalışmanın amacı, iletişim tarzları üzerinde kültürel değerlerin etkisini<br />
belirlemek ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerlerinin<br />
ve iletişim tercihlerinin, demografik değişkenler karşısında değişim gösterip<br />
göstermediğini saptamaktır.<br />
Bu çalışmanın evreni, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencileri,<br />
örneklemi ise eğitim fakültesi öğrencileridir.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerinin kültürel<br />
görüşlerini ve iletişim tercihlerini ölçmek amacıyla hazırlanmış olan anket üç ayrı<br />
bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; öğrenciler ile ilgili kişisel bilgiler; ikinci<br />
bölümde öğrencilerin kültürel varsayımları, üçüncü bölümde öğrencilerin iletişim<br />
tercihleri ile ilgili sorulara yer verilmiştir.<br />
Bağlamlı Đletişim.<br />
Araştırma verileri, SPSS 15.0 programında çözümlenmiştir.<br />
Anahtar Kelimeler: Kültür, Đletişim, Kültürel Değerler, Yüksek ve Düşük<br />
II
ABSTRACT<br />
EFFECT OF CULTURAL VALUES ON COMMUNICATION STYLES: A<br />
STUDY ON MEHMET AKĐF ERSOY UNIVERSITY STUDENTS<br />
Gamze MACĐT<br />
Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversity<br />
Department of Business Administration<br />
Master Thesis, 116 Pages, January 2007<br />
Supervising: Asst. Prof. Dr. Kürşat ÖZDAŞLI<br />
The purpose of this study, the influence of cultural values on<br />
communication styles is to determine and Mehmet Akif Ersoy <strong>University</strong> students’<br />
cultural values and communication preferences, demographic variables is to<br />
determine whether people in the face of change.<br />
Universe of this study, Mehmet Akif Ersoy <strong>University</strong> students, faculty of<br />
education of the sample students.<br />
Mehmet Akif Ersoy university students' cultural views and communication<br />
preferences questionnaire created to measure. This questionnaire consists of three<br />
parts. In the first section, personal information about students, students' cultural<br />
assumptions in the second part, the third section where students were given questions<br />
about communication preferences.<br />
In order to analyse the data collected, the SSPS 15.0 program was used.<br />
Keywords: Culture, Communication, Cultural Values, High and Low-<br />
Context Communications.<br />
III
ĐÇĐNDEKĐLER<br />
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………….i<br />
ÖZET ......................................................................................................................... ii<br />
ABSTRACT...............................................................................................................iii<br />
ĐÇĐNDEKĐLER ........................................................................................................ iv<br />
KISALTMALAR DĐZĐNĐ........................................................................................ ix<br />
TABLOLAR DĐZĐNĐ................................................................................................. x<br />
ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ ................................................................................................ xii<br />
BĐRĐNCĐ BÖLÜM<br />
1. GĐRĐŞ……………………………………………………………………………...1<br />
ĐKĐNCĐ BÖLÜM<br />
2. KÜLTÜR ve ĐLETĐŞĐM………………………………………………………….5<br />
2.1. Kültür……..………………………………….....................…………………5<br />
2.1.1. Kültür Kavramı……...…………..…………............…….…………….5<br />
2.1.2. Kültürün Özellikleri………………..………….....................………….7<br />
2.1.3. Kültürün Đşlevleri …………………………………………………….. 9<br />
2.1.4. Kültürü Oluşturan Başlıca Unsurlar…...……………………...........…10<br />
2.1.4.1. Değerler…………………………………..……..........................10<br />
2.1.4.2. Normlar……………………………………………....................10<br />
2.1.4.3. Tutumlar…………………………………………………….…..10<br />
2.1.4.4. Varsayımlar……………………………………………………..11<br />
2.1.4.5. Đnançlar…………………………………………………………11<br />
IV
2.1.4.6. Hikâyeler ve Efsaneler …………………………...………...…. 12<br />
2.1.4.7. Kahramanlar……………………………………………….……12<br />
2.1.4.8. Semboller……………………………………………………… 12<br />
2.1.5. Kültürün Çeşitleri…………………………………………………..…12<br />
2.1.5.1. Genel Kültür ve Alt Kültür…………………………..…………12<br />
2.1.5.2. Maddi ve Manevi Kültür……………………………………..…13<br />
2.1.5.3. Karşıt Kültür…..…………………………………………...…..13<br />
2.1.6. Örgüt ve Örgüt Kültürü…………………..……………………..……13<br />
2.2. Đletişim……………………………………………………………...………15<br />
2.2.1. Đletişim Kavramı…...………………………………………………....15<br />
2.2.2. Đletişimin Tanımı ve Anlamı……………………………………….…16<br />
2.2.3. Đletişimin Amacı ve Önemi……………………………………….…..17<br />
2.2.4. Đletişimin Đşlevleri…………………………………………………….19<br />
2.2.5. Đletişimin Evrimi……………………………………………...………20<br />
2.2.6. Đletişim Süreci………………………………………………...………21<br />
2.2.7. Đletişim Türleri……………………………………………….……….22<br />
2.2.7.1. Kullanılan Kodlara Göre Đletişim Türleri…………………...….22<br />
2.2.7.2. Yer ve Zaman Ölçeklerine Göre Sınıflandırma………………...23<br />
2.2.8. Savunucu Đletişim- Destekleyici Đletişim……………………..………24<br />
2.2.9. Đletişim Şekilleri…………………………………………………..…..27<br />
2.2.9.1. Kişinin Kendisiyle Đletişimi……………….………………..…..27<br />
2.2.9.2. Kişiler Arası Đletişim………………………..………………..…27<br />
2.2.9.3. Grup Đletişimi…………………………………………….......…28<br />
2.2.9.4. Örgütsel Đletişim…………………………………………..…….28<br />
2.3. Kültürel Yaşam ve Đletişim……………………………………………..…..29<br />
V
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
3. KÜLTÜREL FARKLILILAR ve KÜLTÜR KONUSUNDA YAPILAN<br />
ÇALIŞMALAR......................................................................................................32<br />
3.1. Hofstede’ın Kültürel Boyutları……………………………...……………...32<br />
3.1.1.Güç Mesafesi Boyutu………………………………………………….33<br />
3.1.2. Belirsizlikten Kaçınma Boyutu……………………………………….39<br />
3.1.3. Bireyselcilik ve Toplulukçuluk Boyutu………………………..……..45<br />
3.1.4. Erkek ve Dişi Kültür Boyutu………………………..………………..50<br />
3.1.5. Uzun Dönem-Kısa Dönem Uyum Boyutu……….………….………..53<br />
3.2. Trompenaars'ın Kültürel Boyutları...……………………………………….55<br />
3.2.1. Evrensellik ve Öznellik………………...…………….……….………55<br />
3.2.2. Bireysellik ve Toplumculuk………………………..………………....55<br />
3.2.3. Nötr veya Duygusal Olma…………………………………...……….56<br />
3.2.4. Özgül veya Yaygın Olma…………………………………...……...…56<br />
3.2.5. Başarı veya Övgü………………...………………………………...…57<br />
3.3. Schwartz'ın Değer Boyutları………………...……………………………...57<br />
3.4. Edward Hall’ın Yüksek Bağlamlı ve Düşük Bağlamlı Kültür<br />
Karşılaştırması………………………………………………………...…….58<br />
3.5. Kültürün Paternalizm Boyutu……………………………………...……….62<br />
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
4. ARAŞTIRMA YÖNTEMĐ VE VERĐ KAYNAKLAR………….….…………65<br />
4.1. Çalışmanın Amacı ve Yöntemi………………………….………………….65<br />
4.2. Araştırmanın Modeli ……………………………………………………….65<br />
4.3. Çalışmanın Evreni ve Örneklemi …………………………………………..65<br />
VI
4.4. Veri Toplama Yöntemi …………………………………………………….66<br />
4.5. Başvurulan Đstatistiksel Teknikler…………………………………………..67<br />
BEŞĐNCĐ BÖLÜM<br />
5. ARAŞTIRMA BULGULARI VE YORUM .....................................................68<br />
5.1. Bulgular……………………………………………………………………..68<br />
5.1.1. Demografik Bulgular ……………………………………………….. 68<br />
5.1.2. Ölçeklerle Đlgili Bulgular …………………………………………… 70<br />
5.2. Çalışmanın Temel Hipotezleri ……………………………………………. 72<br />
5.3. Kültürel Boyutlara Đlişkin Değerler …………………………………..……73<br />
5.3.1. Paternalizm Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması .......................................................……………….…73<br />
5.3.2. Güç Mesafesi Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması………………………………………………………77<br />
5.3.3. Toplulukçuluk Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması………………………………………………………81<br />
5.3.4. Belirsizlikten Kaçınma Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması…………………………………………………….…85<br />
5.3.5. Yüksek Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması……………………………………………………… 90<br />
5.3.6. Düşük Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması ……………………………………………………. 93<br />
5.3.7. Toplumsal Kültürel Eğilimlerin Đletişim Tarzları Üzerine Etkisi ……97<br />
VII
ALTINCI BÖLÜM<br />
6. SONUÇ VE ÖNERĐLER .………………………………………………….... 100<br />
6.1. Hipotezlerin Yorumları ……………………………………………………100<br />
6.2. Tartışma ………………………………………………………………….. 103<br />
6.3. Öneriler ………………………………………………………………….. 105<br />
KAYNAKÇA.......................................................................................................... 107<br />
EKLER................................................................................................................... 112<br />
EK-1:Araştırmada Kullanılan Anket Formu ...........................................................113<br />
ÖZGEÇMĐŞ ...........................................................................................................116<br />
VIII
KISALTMALAR DĐZĐNĐ<br />
IBM : International Business Machines<br />
M.A.K.Ü. : Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi.<br />
s. Sayfa<br />
vb. Ve Benzeri<br />
IX
TABLOLAR DİZİNİ<br />
Tablo 2.1. Savunucu ve Destekleyici Đletişim Davranışları………………...……... 25<br />
Tablo 3.1. Güç Mesafesinin Toplumsal Normları ……………………………….... 37<br />
Tablo 3.2. Güç Mesafesinin Örgütsel Ortamdaki Başlıca Değerleri ve Eğilimleri…38<br />
Tablo 3.3. Belirsizlikten Kaçınmanın Toplumsal Düzeyde Oluşturduğu Başlıca<br />
Değerler ve Eğilimler………………………………………………………………. 43<br />
Tablo 3.4. Belirsizlikten Kaçınmanın Örgütsel Ortamlarda Oluşturduğu Başlıca<br />
Değerler ve Eğilimler ……………………………………………………………….44<br />
Tablo 3.5. Toplulukçu ve Bireyselci Kültürlerin Özellikleri……...………………. 49<br />
Tablo 3.6. Erkek ve Dişi Kültür Özellikleri ……………...…………………….…. 52<br />
Tablo 3.7. Kısa ve Uzun Döneme Eğilimli Toplumlar Arasındaki 10 Fark………. 54<br />
Tablo 5.1. Demografik Değişkenler……………...…………………………………69<br />
Tablo 5.2. Öğrencilerin Kültürel Boyutlardan Aldıkları Puanların Dağılımları...… 71<br />
Tablo 5.3. Paternalizm Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması……………………………………………………………………..74<br />
Tablo 5.4. Güç Mesafesi Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması……………………………………………………………………..78<br />
Tablo 5.5. Toplulukçuluk Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması……………………………………………………………………. 82<br />
Tablo 5.6. Belirsizlikten Kaçınma Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması………………………………………………………………….… 86<br />
Tablo 5.7. Yüksek Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması……………………………………………………………………. 90<br />
Tablo 5.8. Düşük Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması…………………………………………………………………… 94<br />
Tablo 5.9. Toplumsal Kültürel Eğilimlerin Yüksek Bağlamlı Đletişim Üzerine<br />
Etkisi……………………………………………………………………………….. 98<br />
X
Tablo 5.10. Toplumsal Kültürel Eğilimlerin Düşük Bağlamlı Đletişim Üzerine<br />
Etkisi……………………………………………………………………………….. 99<br />
XI
ŞEKĐLLER DĐZĐNĐ<br />
Şekil 3.1. Yüksek Bağlam ve Düşük Bağlam …………………………..…………..61<br />
XII
1.GĐRĐŞ<br />
BĐRĐNCĐ BÖLÜM<br />
Kültür ve iletişim birbirlerinden ayrılmaz kavramlar olarak yaşamımızda her<br />
zaman var olmuştur ve son yıllarda kültür ve iletişim kavramları üzerine yapılan<br />
çalışmaların sayısı hızla artmaktadır.<br />
Kültür konusunda yapılan ilk çalışmaların çok büyük bir çoğunluğu<br />
“Amerikan ürünü” ibaresini taşımaktadır. Araştırmacılar, örgütsel olayları<br />
meydana geldikleri zaman ve yere bağlı olarak incelemek yerine, sosyal sistemlere<br />
ve çevresel koşullara önem vermeyerek, her toplumda geçerli olduğunu düşündükleri<br />
bilimsel gerçekler ve bilgiler doğrultusunda hareket etmişlerdir ve bu durum da<br />
hayali bir evrenselliğin ortaya çıkmasına yol açmıştır (Aycan, 2000: 5).<br />
Yönetim ile ilgili bilimsel araştırmaların filizlenmesi, işletme eğitimi veren<br />
okulların sayısındaki artış ve yönetim bilimi ile ilgili süreli akademik yayınların en<br />
önemlilerinden ikisinin 1950'lerde, Amerika Birleşik Devletleri ekonomik ve siyasi<br />
gücünün doruğundayken başlaması yönetim bilimine Amerikan yaklaşımının<br />
damgasını vurmasına yol açmıştır. Dolayısıyla araştırmacılar Amerikan firmaları ve<br />
Amerikan bakış açısı üzerine yoğunlaştı. Bu yönelme, Amerika'nın ekonomik<br />
üstünlüğünün yönetim uygulamalarının üstün başarısından kaynaklandığı inancıyla<br />
iyice pekişti. Yabancı ülke ve firmalar, Amerikan teorileri ve yönetim modellerini<br />
alıp benimsediler. Amerikalı bilim adamları teorilerini geliştirirken Amerika<br />
dışındaki kapsam, araştırma ve değerleri yeterince dikkate almamışlardır.<br />
Kültürlerarası ve uluslararası çalışmalar örgütsel araştırmaların önemli bir bölümü<br />
olarak görülseydi, bu bilim dalındaki Amerikan egemenliği bu kadar büyük bir sorun<br />
haline gelmezdi, ancak ne yazık ki, durum böyle olmadı. Amerikan ekonomisinin<br />
hâkimiyetini yitirdiği ve özellikle Japon kaynaklı rekabetçi gücün ciddi bir tehdit<br />
oluşturduğu dönemde dahi, Amerikan kökenli örgütsel bilimciler tüm dikkatlerini<br />
Amerika Birleşik Devletleri'ne yöneltmeye devam ettiler. Son yıllarda örgüt<br />
biliminde kültürlerarası ve uluslararası çalışmaların sayısında her ne kadar bir artış<br />
görülüyorsa da, halen Amerika'da gerçekleştirilmiş olan araştırmaların bulgularının<br />
1
farklı kültürel ve kurumsal ortamlardaki geçerliğini ölçen çalışmaların sayısı oldukça<br />
azdır. Amerika kökenli kuram ve uygulamaların başka kültürel ortamlarda geçerli<br />
olup olmadığı sorusu özellikle son yirmi yıldır bilim insanları ve uygulayıcıların<br />
zihnini meşgul etmektedir. Endüstri ve örgüt psikolojisi, örgütsel davranış ve<br />
yönetim bilimleri alanlarında yapılan birçok araştırma, benzer uygulamaların çeşitli<br />
toplum ve örgütlerde farklı sonuçlar doğurduğunu açıklıkla göstermiştir (Aycan,<br />
2000: 6).<br />
Farklı kültürlerde yaşayan insanların, benzer konu ya da koşullar karşısında<br />
farklı tepkileri vardır. Belirsizliğin üstesinden gelmek için sergiledikleri davranışlar,<br />
dişilik-erkeklik değerleri, güç mesafesi değerleri, bireyci-toplumcu davranışları,<br />
iletişim şekilleri, kültürden kültüre farklılıklaşmaktadır. Kültürel değer ve tavırlar,<br />
bir toplumdan diğerine, değişen ölçülerde farklılaşmaktadır, farklı değer ve tavırlar<br />
çerçevesinde, değişik kültürel gruplar, aynı koşullarda farklı davranışlar<br />
sergilemektedirler.<br />
Kültürler ne kadar birbirlerine benzerse benzesin aynı değildirler. Her<br />
kültürün, ilk bakışta hemen anlaşılmayan ve diğer kültürlerden farklılaşan yönleri<br />
mevcuttur. Çünkü kültür; bireyin yaşamı, aile yapısı, ekonomik ve sosyal çevre,<br />
yaşanılan bölge, tarih, eğitim gibi birçok faktörden etkilenmektedir (Sığrı ve Tığlı,<br />
2006). Öğrenilmiş davranışlar ve değerler toplumdan topluma değişmektedir.<br />
Toplumlar arasında, hatta aynı toplum içinde kültürel farklılıklar<br />
olabilmektedir. Toplum içinde bazı davranış kalıpları ön plana çıkar ve ön plana<br />
çıkan bu davranış kalıpları, insanların sergiledikleri tutumlar, o toplumun kültürü<br />
hakkında bilgi verir ancak toplum içindeki tüm bireylerin her zaman aynı tutumları<br />
göstermesi söz konusu değildir.<br />
Aynı toplumda bulunan bireylerin de aynı toplumsal kültürel özellikleri<br />
göstermediği bilinmektedir. Türk kültürü de birçok alt kültürden meydana<br />
gelmektedir ve bu alt kültürler arasında ciddi farklılıklar vardır. Türk toplumu bir<br />
değişim içerisindedir, geçmiş yıllara göre hayat şartlarının değişmesi, yaşam<br />
standartlarında meydana gelen farklılıklar, aile yapısının geniş aileden çekirdek aile<br />
tipine doğru farklılık göstermesi, teknolojinin ilerlemesi ve internet kullanımının<br />
yaygınlaşması ile toplumumuz diğer kültürlerden etkilenmektedir. Bu nedenlerle<br />
2
toplumumuzun kültürel değerlerinde ve iletişim şekillerinde değişiklikler meydana<br />
gelebilmektedir. Çokuluslu şirketler ve iletişim teknolojileri ile ülkeler arasındaki<br />
sınırların hemen hemen ortadan kalktığı çağımızda, toplumlar birbirlerinden<br />
etkilenmektedir ve kültürel davranışlarda değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Örneğin,<br />
Türk kültürü değerlendirilirken Hofstede (1980), Türkiye’yi, toplulukçu bir kültür<br />
olarak değerlendirilmiştir. Ancak, son zamanlarda yapılan bazı çalışmalar<br />
(Göregenli, 1995) Türkiye'de bireycilik eğilimlerinin de oldukça yüksek olduğuna<br />
ilişkin sonuçlar vermiştir. Türkiye hızla değişen bir toplumdur ve böyle bir sonuç<br />
şaşırtıcı değildir. Kültür içindeki bazı bireyler giderek daha bireyci olma yönünde<br />
değişme gösterirken, bazıları toplulukçu olma özelliğini koruyor olabilirler.<br />
Farklı bölgelerden gelen, farklı değerlere göre yetiştirilen, farklı öncelikleri<br />
olan birçok öğrencinin bir araya geldiği üniversitelerde de, tüm öğrencilerin aynı<br />
kültürel özelikleri göstermesi beklenemez. Ancak üniversitelerdeki bu çeşitliliğe ve<br />
farklılıklara rağmen, üniversiteler değişimin ve etkileşimin en hızlı yaşandığı<br />
kurumlardır. Örneğin üniversiteye yeni başlayan bir öğrencinin, birkaç ay sonra<br />
değerlerinde farklılıklar olması mümkündür. Ayrıca öğrencilerin değişime çok açık<br />
olması, birbirlerinden etkilenmeleri, yeniliklere açık olmaları nedeniyle kültürel<br />
değerleri ve iletişim tercihleri toplumun genelinden daha hızlı bir biçimde değişebilir<br />
ve farklılıklar gösterebilir. Bu nedenlerle, bu çalışmanın evrenini üniversite<br />
öğrencileri oluşturmuştur.<br />
Bu tez çalışması, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin iletişim<br />
tarzları üzerinde kültürel değerlerinin etkisinin tespit edilmesi amacıyla yapılmıştır.<br />
Bu amaç kapsamında, örneklem olarak seçilen eğitim fakültesi öğrencilerine bir<br />
anket düzenlenmiş ve hedef kitleye uygulanmıştır. Demografik değişkenlere göre<br />
öğrencilerin kültürel varsayımları ve iletişim tercihleri bu anket ile tespit edilmeye<br />
çalışılmıştır.<br />
Anket, zaman kısıtlılığı ve araştırma yapmak için gerekli izinlerin her<br />
programdan alınamaması nedenlerinden dolayı ancak Mehmet Akif Ersoy<br />
Üniversitesi Eğitim Fakültesindeki sekiz programda öğrenim gören 752 öğrenciye<br />
uygulanabilmiştir. Anketler, öğrencilerin öğrenim gördükleri programlara göre<br />
dengeli bir biçimde yapılamamıştır. Bazı programlarda sınıfların aşırı kalabalık<br />
3
olması, bazılarında ise öğrenci sayısının çok az olması böyle bir duruma neden<br />
olmuştur.<br />
Giriş bölümünün ardından ikinci bölümde kültür ve iletişim konularında<br />
teorik bilgiler verilmiştir. Çalışmanın üçüncü bölümünde kültürel farklılıklar ve<br />
kültür konusunda yapılan çalışmalar ele alınmıştır. Dördüncü bölümünde<br />
araştırmanın; yöntemi, araştırmanın modeli, evreni, örneklemi, veri toplama yöntemi,<br />
başvurulan istatistiksel teknikler hakkında bilgi verilmiştir. Beşinci bölümde<br />
bulgular, anket sonuçlarına göre istatistiksel olarak yorumlanarak hipotezlerin<br />
doğruluk dereceleri test edilerek sonuçlara ulaşılmaya çalışılmıştır. Altıncı bölümde<br />
de sonuç ve öneriler sunulmuştur.<br />
4
2.KÜLTÜR VE ĐLETĐŞĐM<br />
2.1. Kültür<br />
2.1.1 Kültür Kavramı<br />
ĐKĐNCĐ BÖLÜM<br />
Günümüzde kültürle ilgili olarak herkesi tatmin edecek şekilde yapılmış bir<br />
tanım bulmak imkânsızdır. Amerikalı iki antropolog Kroeber ve Kluckhohn, kültür<br />
konusunda yayımladıkları antolojide, kültür kavramının 164 farklı tanımını derlemiş<br />
ve tartışmışlardır. Bu derlemeyi eleştiren sosyal bilimci Berelson, bilimsel bir<br />
kavramın bu kadar çok tanımı varsa onun tanımlanamayacağını kabul etmek<br />
gerektiğini belirtmiştir. Sosyal antropolog Radcliffe -Brown, kavramın değilse bile,<br />
sözcüğün hiç kullanılmamasını önermiştir. Onun bu görüşüne katılan sosyal/kültürel<br />
antropologlar varsa da, kendisi bile bu önerisine uygun hareket etmemiş, kültür<br />
sözcüğünü kullanmak zorunda kalmıştır (Alıntılayan, Güvenç, 2002: 96).<br />
«Kültür» kavramının her şeyi içeren çok geniş bir yapısı vardır, bu yüzden<br />
kültür kavramı için birçok tanım ileri sürülmüştür: “Geleneksel fikirler ve bunlara<br />
bağlı olan değerler”, “öğrenilmiş davranışların bir bütün olarak nesilden nesile<br />
aktarılması”, “paylaşılan semboller ve anlamlar”, “bir grubun davranışlarında<br />
önceden tahmin edilebilir ve belirli farklılıklara yol açan deneyimler”, “davranışları<br />
bir sisteme oturtan fikir, uygulama, norm ve anlamlar bütünü”, “kendini oluşturan<br />
parçalar üzerinde kapsamlı bir etkiye sahip olan bir üst düzen”, “birbirleriyle ilişki<br />
içinde ve birbirleriyle karmaşık bir biçimde bağlı olan parçalardan oluşmuş sistem”<br />
ve “bilişsel programlama veya yazılım” (Kağıtçıbaşı, 2000: 36).<br />
Kültür, antropoloji dilinde ve eserlerinde, aynı zamanda, şu temel kavramlar<br />
karşılığında kullanılan soyut bir sözcüktür (Güvenç, 2002: 96).<br />
� Kültür, bir toplumun ya da bütün toplumların birikimli uygarlığı'dır.<br />
� Kültür, belli bir toplumun kendisidir.<br />
� Kültür, bir dizi sosyal süreçlerin bileşkesidir.<br />
� Kültür, bir insan ve toplum kuramıdır.<br />
5
Bir sözcük veya kavrama bu kadar çok ve çeşitli anlam yüklenmesi onun<br />
tanınmaz ya da tanımlanamaz hale gelmesine neden olmaktadır.<br />
“Kültür” Latince bir sözcüktür ve sözcük anlamı; “el değmemiş doğanın,<br />
insan aklı ve yapıcılığıyla işlenmesi ve yararlı hale gelmesi”dir (Đpşiroğlu, 1991: 27).<br />
Kültür teriminin yüzlerce tanımı mevcuttur. Bu tanımların muhtevası ise<br />
hemen hemen aynıdır. Kültürün en klasik tanımını Taylor yapmıştır. Antropolog<br />
Taylor’a göre: “Kültür ya da uygarlık, bir toplumun üyesi olarak, insanoğlunun<br />
öğrendiği (kazandığı) bilgi, sanat, gelenek–görenek ve benzeri yetenek, beceri<br />
alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür.” Taylor’un kültür kavramını<br />
çözümleyerek açıklayan Bozkurt Güvenç’e göre kültür: “Toplum, insanoğlu, eğitim<br />
süreci ve kültürel muhteva gibi değişkenlerin ve bunlar arasındaki karmaşık<br />
ilişkilerin bir işlevidir.” (Güvenç, 2002: 101).<br />
Ülkemizde kültürü sistemli olarak ilk tanımlayan Ziya Gökalp’tır. Ziya<br />
Gökalp, kültür ile medeniyet kavramlarını birbirinden ayırır ve kültür kavramının<br />
yerine hars kavramını kullanır. Gökalp’e göre Hars, bir milletin dinsel ahlaksal,<br />
hukuksal, akılsal, estetiksel, dilsel, ekonomik ve teknolojik yaşamlarının ahenkli bir<br />
bütünüdür. Medeniyet ise aynı medeniyet dairesine dahil birçok milletin toplumsal<br />
hayatlarının ortak bir ürünüdür, kültür ulusaldır, medeniyet ise uluslararasıdır. Kültür<br />
bir ulusun sosyal yaşamıyla ilgilidir, medeniyet ise aynı medeniyet içinde<br />
değerlendirilen ulusların sosyal yaşamlarının toplamıdır. Kültüre ait özellikler taklit<br />
edilemez, bir ulustan diğerine aktarılamaz, medeniye ait özellikler ise taklit edilebilir<br />
ve bir ulustan diğerine aktarılabilir (Bahar, 2005: 65).<br />
Genel olarak birçok tanımdan ortak biçimde çıkarılabilecek tanıma göre<br />
kültür, insanların dünyaya bakış açısını, olayları ve bireyleri algılama biçimlerini<br />
belirlemektedir ve aynı topluluğa ait bireylerce paylaşılan, bir nesilden diğerine<br />
geçen tutum, davranış, değerlendirme, inanç ve yaşam biçimlerini yorumlamayı<br />
sağlayan bir olgu olarak tanımlanabilir (Sabuncuoğlu, Tüz, 1996: 23-26).<br />
Kültürün belirgin, kesin olmayan tanımları çerçevesinde Uygur’un kültür<br />
tanımı daha genel bir çizgi çizmektedir: “Kuşbakışı bir yaklaşımla, kültür: insanın<br />
ortaya koyduğu, içinde insanın var olduğu tüm gerçeklik demektir. Öyleyse kültür<br />
deyimiyle insan dünyasını taşıyan, yani insan varlığını gördüğümüz her şey<br />
6
anlaşılabilir. Kültür, doğanın insanlaştırma biçimi, bu insanlaştırmaya özgü süreç ve<br />
verimdir. Kültür, insanın kendini kendi evinde duymasını sağlayacak bir dünya<br />
ortaya koymasıdır. Buna göre kültür, böylesi bir dünyanın anlam varlığına ilişkin<br />
tüm düşünülebilirlikleri içerir: Đnsan var oluşunun nasıl ve ne olduğudur kültür.<br />
Đnsanın nasıl düşündüğü, duyduğu, yaptığı, istediği; insanın kendisine nasıl baktığı,<br />
özünü nasıl gördüğü; değerlerini, ülkülerini, isteklerini nasıl düzenlediği, bütün<br />
bunlar hep kültürün öğeleridir. Đnsanın ne tür bir yasama-üslubu, ne tür bir var olma<br />
programı, ne tür bir eylem kalıbı benimsediği kültürdür hep. Teknik, ekonomi,<br />
hukuk, estetik, bilim, devlet, yöntem insanın meydana getirdiği her şey kültüre girer.<br />
Örgütler, dernekler, kurumlar, okullar, tüm kendilerine ilişkin şeylerle birlikte<br />
kültürden sayılırlar. Đnsanlar arasındaki her çeşit karşılıklı etkileşmelere, her türlü<br />
yapıp yaratma alışkanlıklarına, bütün manevi ve maddesel yapıt ve ürünlere kültür<br />
denir” (Uygur, 1984: 5).<br />
2.1.2.Kültürün Özellikleri<br />
• Kültür, öğrenilmiş davranışlar topluluğudur (Güvenç, 2002:101).<br />
Đnsanlar kendilerinden önce gelenlerin deneyim ve bilgilerinden yararlanarak<br />
doğal çevrelerini yeniden yaratabilmekte, araçlar yaparak ve kurallar koyarak<br />
yaşamlarını düzenleyebilmektedirler. Toplumsallaşma süreci içerisinde bireyler,<br />
kültürü öğrenir. Kişiler kendilerinden önce gelenlerin deneyimlerinden de<br />
yararlanarak uyum sağlayabilir, toplumsal yaşamlarını kolaylaştırabilirler.<br />
Dolayısıyla kültürün önemli bir özelliği öğrenilen davranışlardan oluşmasıdır (Đçli,<br />
2002: 81). Kültür, içgüdüsel ve kalıtımsal değildir ve her bireyin doğduktan sonraki<br />
yaşantısı içinde kazandığı alışkanlıklar, davranış ve tepki eğilimler bütünüdür<br />
(Güvenç, 2002:101).<br />
• Kültür, toplumun üyelerince paylaşılır.<br />
Kültür toplumsaldır, toplumlarda yaşayan bireylerce yaratılır ve paylaşılır.<br />
Bütün kültürler sürekliliklerini sağlamaya çalışırlar, bu çabaları nedeniyle de<br />
benzerlik gösterirler (Đçli, 2002: 83). Bir grubun üyeleri tarafından paylaşılan<br />
alışkanlıklar, kabul edilen davranış, tutum ve değerler o grubun kültürüdür. Sosyal<br />
bir grubun ortaklaştığı veya paylaştığı alışkanlıklar, ister aile, ister bir köy veya sınıf,<br />
ister bir oymak veya ulus düzeyinde olsun, bir kültür ya da «alt-kültür»dür. Eğer<br />
7
kültür toplumsal ise, onun varlığı topluma bağlı olmak gerekir. Bütün kültürler,<br />
kendi yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar ve bu çabalarında birbirlerine benzerler<br />
(Güvenç, 2002:102).<br />
• Kültür örüntülüdür.<br />
Kültürler gelişi güzel toplanmış görenek ve inançlar değil bütünleşmiş<br />
örüntülü sistemlerdir. Adetler, değerler, kurumlar, inançlar birbirleriyle ilintilidir.<br />
Bunlardan birinde meydana gelen bir değişme diğerlerini de etkiler. Bir kültürün<br />
arklı öğeleri çekirdek değerler etrafında bütünleştirilebilir (Đçli, 2002: 83).<br />
• Kültür, ihtiyaçları karşılayıcı ve doyum sağlayıcıdır.<br />
Kültür, temel biyolojik ihtiyaçları ve bunlardan doğan ikinci derecedeki ihti-<br />
yaçları, çoğu zaman ve önemli ölçüde karşılar. Kültürel kurumlar ve ilkeler, başarısı<br />
denenmiş çözüm yollarıdır. Đnsanlar, doyum verici olduğu sürece, alışkanlıkların<br />
devam ettirmektedirler. Doyum, alışkanlıkları destekler ve pekiştirir. Doyum<br />
yokluğu ise alışkanlıkların kaybolmasına yol açabilir. Kültürel öğeler, toplumun<br />
üyelerine bir doyum veya hizmet sağlayarak var olabilirler (Güvenç, 2002: 103).<br />
• Kültür simgeseldir.<br />
Kültürde öğrenmenin yanı sıra dil ve etkileşim de önemlidir. Dil toplumda<br />
insanları birbirine bağlayan bir öğe olduğu kadar, kültürün gelecek kuşaklara<br />
aktarılması açısından da önemlidir. Dil toplumun simgesel sistemidir. Kültür bireyler<br />
arasında bir iletişimin olmasını gerektirir. Kültür toplumsal bir üründür ve insanlar<br />
arası etkileşim sonucu doğup gelişir (Đçli, 2002: 82).<br />
• Kültür, durgun olduğu kadar devamlıdır ve değişebilir.<br />
Kültürler her zaman değişir ve değişme, uyum yoluyla gerçekleşir. Koşullar<br />
değiştikçe, geleneksel çözüm yollarının sağladığı doyum düzeyi de azalır ve değişir.<br />
Yeni ihtiyaçlar ortaya çıkar ve bunlar bilinç düzeyine yükselir. Bu ihtiyaçları<br />
karşılayacak, sorunları çözecek deneme ve düzeltmeler yapılır, yeni kurum ve<br />
kuruluşlara gidilir. Kültürel değişme, sistemin bütünlüğünde hemen<br />
gerçekleşivermez. Sistemin belli bir kesimindeki değişmeler, geri kalan kurumlan, bu<br />
yeni duruma uymaya zorlar. Bazı durumlarda geri kalan kurumlar değişmeyi<br />
frenleyip yavaşlatmaya; bazı durumlarda ise destekleyip hızlandırmaya çalışır. Fakat<br />
8
hemen her kültürel değişme olayında, kurumlar arası bir farklılaşma ortaya çıkacaktır<br />
(Güvenç, 2002: 103).<br />
• Kültür, tarihidir ve süreklidir (Güvenç, 2002: 101).<br />
Kültür bir toplumun üyelerinin paylaştıkları, birbirlerine ve gelecek kuşaklara<br />
ilettikleri, toplumun yarattığı, değer verdiği, paylaştığı bütün maddi ve manevi<br />
öğelerin toplamıdır. Tarihsel açıdan kültür araştırıldığında, kültürün kökeni ile<br />
toplumun kökeninin eş anlamlı olduğu görülmektedir. Đnsanlar grup yaşamını<br />
sürdürdükleri her yerde kültürle birlikte var olmuşlardır, kültür ve toplum birlikte<br />
bulunur. Tüm insanlar kuşaktan kuşağa aktarılan belli kültürel kurallar içinde<br />
büyürler (Đçli, 2002: 80).<br />
• Kültür bir soyutlamadır.<br />
Kültür, bütünüyle maddi, gözlemlenebilir bir olgu değildir, soyut, kişilerin<br />
zihinlerinde olan bir kavramdır (Güvenç, 2002: 104).<br />
2.1.3.Kültürün Đşlevleri<br />
• Kültür toplumsal davranışları düzenleyerek toplumsal davranışın çeşitli<br />
parçalarını birbirleriyle ilişkilendirir ve bir bütün haline getirir.<br />
• Kültür toplumsal dayanışmanın temellerinden birini oluşturur.<br />
• Kültür toplumları birbirinden ayırmaya yarayan bir işaret gibidir.<br />
• Toplum değerlerini bir bütün haline getirir ve yorumlar.<br />
• Toplumsal kişiliğin oluşmasında baş faktördür (Đçli, 2002: 85).<br />
• Kültür bir toplumda yer alan bireylerin, diğer bireylerin tepkilerini tahmin<br />
etmesini sağlar.<br />
• Kültür fizyolojik ihtiyaçların giderilmesi için bireye, gerekli bilgi ve<br />
beceriyi kazandırır.<br />
• Kültür, benzer birikim ve amaçlara sahip insanların birbirleriyle<br />
özdeşleşmesini sağlar (Silah, 2000: 298).<br />
9
2.1.4.Kültürü Oluşturan Başlıca Unsurlar<br />
Genel olarak kültürel yapıyı oluşturan unsurların bazıları şunlardır:<br />
2.1.4.1. Değerler<br />
Toplumun sahip olduğu ortak tutum ve bakış açılarına ‘değer’ denir.<br />
Değerler, kültürel olarak tanımlanmış toplumsal standartlardır ve neyin olması<br />
gerektiğini belirtir. Değerler toplumun sürdürdüğü ortak amaçlardır, değerlerin<br />
oluşturulması ve sürdürülmesi için toplumsal normların oluşturulması gerekir (Bahar,<br />
2005: 78).<br />
Geniş anlamda değerler, kültürün daha çok gözle görülmeyen, öznel, içsel<br />
yönünü oluşturmakta, örgütsel sorunların çözümünde makul, uygun olarak kabul<br />
edilen çözüm biçimini göstermektedir (Şişman, 1994, alıntılayan Güçlü, 2003).<br />
2.1.4.2. Normlar<br />
Normlar, bireyin ne yapması veya yapmaması gerektiği hakkında toplum<br />
tarafından oluşturulan ortak beklentilere denir. Normlar, nerede, ne zaman, nasıl<br />
davranılması gerektiğini belirleyen davranış kalıplarını oluşturan (Bahar, 2005: 79),<br />
kültürel çevre içinde sosyal organizasyona bağlı olarak insanların davranışlarını<br />
kaplayan ve çevredeki değerler düzenine uymaya mecbur olan elemanlardır (Aslan,<br />
2005: 70).<br />
Genel olarak uyulması gereken kurallar olarak ifade edilen normlar, bazen<br />
açık olarak dile getirilmez, bazen de yazılı değildirler. Ancak, örgüt üyelerinin<br />
sergiledikleri davranışlar üzerinde önemli etkiye sahiptirler. Örneğin, “üstlerinle<br />
tartışma”, “kötü haberi veren sen olma” şeklinde ifade edilen ve paylaşılan normlar,<br />
o örgüt içindeki davranışların nasıl olması gerektiği konusunda bilgiler<br />
iletmektedirler (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1998, alıntılayan Güçlü, 2003).<br />
2.1.4.3. Tutumlar<br />
Tutumlar nesneler, insanlar veya olaylar hakkında olumlu ya da olumsuz<br />
değerleme ifadeleridir. Tutumlar, insanın bir şey hakkında ne hissettiğini ifade eder.<br />
Tutumlar değerlerden farklıdır, değerler daha geniş ve daha kapsamlı bir kavramdır,<br />
tutumlar ise daha özeldir (Robbins, 1994: 17).<br />
10
Kültür kavramının sosyal yaşama olan etkisi genelde dolaylı olarak ortaya<br />
çıkmaktadır. Bir toplumun kültürel yönelimi, toplum tarafından sergilenen değer,<br />
tutum ve davranışların karmaşık etkileşimini yansıtmaktadır. Kültür, bireylerin<br />
sürdükleri yaşam ve çevrelerindeki dünyaya bakış değerleri ile açığa çıkar. Bu<br />
değeler, davranışların öncü uyaranı olan tutumları etkiler ve ardından tutumlar<br />
davranışları oluşturur. Birey ve grup davranışlarının değişen örüntüsü toplumun<br />
kültürünü etkiler, kültür değerlere yeniden şekil verir ve birbirini takip eden şekilde<br />
döngü devam eder (Adler, 1991, alıntılayan Sığrı ve Tığlı, 2006).<br />
2.1.4.4. Varsayımlar<br />
En güçlü kültürel öğelerden biri de varsayımlardır. Varsayımlar örgüt<br />
üyelerinin algı, düşünce, his ve davranışlarını yönlendirerek, onların örgütsel yaşama<br />
ilişkin taşıdıkları doğru-yanlış, anlamlı-anlamsız, olanaklı-olanaksız gibi ön<br />
kabullerini oluşturan tartışmasız doğrulardır. Varsayımlar, değerlere göre daha derin<br />
bir zihinsel yerleşime sahiptirler. Bu nedenle varsayımlar zaman içinde kazandıkları<br />
geçerlilik ile değerleri de yönlendirirler. Dolayısıyla, varsayımlar kültürel değişimde<br />
önemli bir direniş alanı oluştururlar (Sabuncuoğlu ve Tüz, 1998, alıntılayan Güçlü,<br />
2003).<br />
2.1.4.5. Đnançlar<br />
Geçmişte ve şimdi gerçeğin ne olduğuna dair bireysel bilgilerden<br />
oluşmaktadır. Đnançlar, bireylerin sosyal gerçekleri nasıl anlamlandırdığını<br />
gösterirler. Ancak burada kişisel özelliklerle kültürel değerlerin bir sentezi söz<br />
konusudur. Örneğin, kaderciliğin yaygın olduğu bir toplumda, bireylerin inancı daha<br />
çok geleceğin planlanamayacağı ve denetlenemeyeceği yönündedir.<br />
Değerler belirli bir sonucu elde etmek için izlenecek yol konusunda en<br />
derinde yatan inançlardır. Bireyler inanç ve değerlerini değiştirdikleri zaman, karar<br />
ve davranışları da değişir. Eğer belirli sayıda kişinin inanç ve değerlerinde aynı<br />
yönde bir değişiklik olursa, toplumun karar ve davranışları değişir (Baltaş, 2009).<br />
11
2.1.4.6. Hikâyeler ve Efsaneler<br />
Hikâyeler bu günü geçmişe bağlar, mevcut uygulamalara açıklama ve<br />
meşruluk kazandırır. Hikâyeler toplumun geçmişi, mevcut durumu ya da gelecekteki<br />
akışını etkileyen kararlar hakkındaki olayları kapsar (Robbins, 1994: 316).<br />
Gordon'a (1993) göre, hikâye ve efsaneler, örgütsel değerlerin yayılmasına ve<br />
yerleşmesine yardımcı olurlar. Örgütün kahramanlarını ve sembollerini<br />
canlandırırlar. Hikâyeler, örgütsel kültür hakkında önemli ipuçları verirler. Örneğin<br />
bir örgütün kültüründe bireyselliği ya da yarışmayı vurgulayan hikâyeler yaygınsa,<br />
örgütsel değerler de bu doğrultuda gelişir (Aktaran, Çelik, 2000: 50).<br />
2.1.4.7. Kahramanlar<br />
Kahramanlar geçmişte, örgüte çok yararlı hizmetlerde bulunmuş ve bu<br />
hizmetleri nedeniyle devleşmiş, örgütü zafere ulaştırmış kişilerdir. Örgüt<br />
kahramanları, örgüt açısından ideal özelliklere sahip olarak görülen kişiler olup<br />
örgütlerde bir değil birden fazla olabilirler. Bunlar ölmüş ya da yaşayan, gerçek<br />
kişiler olabileceği gibi, gerçek ya da hayali kişiler olmaları da mümkündür (Şişman,<br />
1998, alıntılayan Güçlü, 2003).<br />
2.1.4.8. Semboller<br />
Toplumsal yaşamda egemen olan bazı değerler ve normlar belli bir sembolle<br />
daha somut bir hale gelmekte ve ifade edilebilmektedir. Semboller, ulusal kültürlerde<br />
bayrak, ulusal marş, özel binalar, anıtlar biçiminde oldukça önemli ortak anlamlar<br />
taşıyabilmekle birlikte; bir tören, bir ayin, bir işaret, jest, sözcük veya bir kişi de<br />
sembol olabilmektedir (Akıner, 2004; Balaban, 2006; alıntılayan Korkmaz 2009).<br />
2.1.5. Kültürün Çeşitleri<br />
Çeşitli kıstasları göz önünde bulundurarak, sosyal psikologlar çeşitli kültür<br />
sınıflandırmaları yapmışlardır. Bunlar içerisinde en yaygın olarak kullanılan<br />
sınıflandırmalar aşağıda yer almaktadır.<br />
2.1.5.1. Genel Kültür ve Alt Kültür<br />
Sosyal psikologlar genel kültür ve alt kültür ayrımında, kültürün yaygınlık<br />
derecesini esas almışlardır. Bir toplumdaki geçerli inançlar, değer yargıları, yaşam<br />
12
tarzları, örf ve adetleri, o toplumun genel kültürünü oluşturmaktadır. Genel kültür<br />
ayrımı, kültürün genellik derecesine ya da ait olduğu topluluğun büyüklüğüne göre<br />
yapılan bir sınıflandırmaya dayanır. Genel olarak, bir ülke ya da ırkın kültüründen<br />
söz edilebilir (Silah, 2002: 294).<br />
Toplumların alt kültürleri ise, belli bir toplumsal çevredeki ortak yönler<br />
yanında, kültürel öğelerdeki farklılıkları yansıtmaktadır. Alt kültürler genel kültür<br />
içinde yer aldığı halde, genel kültür, alt kültürlerin toplamı anlamına gelmemektedir<br />
(Silah, 2002: 294). Alt kültür, kendisini oluşturan bütünle, yani onu içine alan<br />
kültürle aynı temel değerlere dayanan, fakat daha çok, ikinci derecede önemli olan<br />
değerler bütünüdür (Tezcan, 1995: 165).<br />
2.1.5.2. Maddi ve Manevi Kültür<br />
Bir toplumun kültürel öğeleri maddi ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır.<br />
Đnsanın yaşamak için yarattığı çevreyi şekillendiren teknoloji ve onun içerdiği tüm<br />
araçlar, maddi kültürü oluşturur. Maddi kültürler toplumdan topluma değişmektedir<br />
(Bahar, 2005: 71). Kültürün, toplumların ruhsal ve psiko-sosyal ihtiyaçlarını<br />
karşılamaya yönelik olan kısmını da manevi kültür oluşturur. Manevi kültür öğeleri,<br />
toplumsal yaşamı düzenleyen değerler, kurallar, bilgiler, gelenekler, görenekler ve<br />
inançlardan oluşur (Đçli, 2002: 83).<br />
2.1.5.3. Karşıt Kültür<br />
Karşı kültür, bir grup insanın, içinde yaşadıkları kültür sisteminin temel<br />
değerlerini yadsıması ve başka birtakım değerleri benimsemesi olayıdır. Karşı kültür,<br />
kendisini içine alan kültürün değerlerini alaya alır veya sert biçimde eleştirir, fakat<br />
bunu yaparken kısmen o değerlere bağlı kalan bir alt kültürdür. Alt kültür, tüm<br />
kültürü reddetmez, ana kültürü kabul eder, oysa karşı kültür kendisini içine alan<br />
kültürün değerlerini alaya alır, tüm ana kültürü reddeder ve onunla çatışır (Tezcan,<br />
1995: 165; Bahar, 2005: 69).<br />
2.1.6.Örgüt ve Örgüt Kültürü<br />
“Örgüt; iki ya da daha çok kişinin bilinçli bir şekilde oluşturdukları eylem<br />
veya güç birliğidir (Erdoğan, 1990: 25).”<br />
13
Örgütler, bireysel ihtiyaçları karşılamak için kurulan, aynı zamanda bireylerin<br />
sosyal ihtiyaçlarını karşılayan sosyal sistemlerdir. Đnsanlar, örgütlerin sağladığı<br />
sosyal tatmine ihtiyaç duyarlar. Örgütlenmenin bir diğer nedeni de, maddi<br />
nedenlerdir. Đnsanlar, örgütlerin yardımıyla tek başlarına yapamayacakları bazı<br />
işlevleri yerine getirmeyi başarırlar (Tutar, 2003: 18).<br />
Örgütler belirli bir amacı yerine getirmek için, bilinçli bir şekilde<br />
oluşturulmuş ve bir düzen çerçevesinde işleyen toplumsal birimlerdir. Örgütlerin en<br />
temel öğesi insandır. Örgütler bir tesadüf sonucu değil, bilinçli bir şekilde ortaya<br />
çıkarlar ve belirli amaçları gerçekleştirmek için kurulurlar. Örgütler bu amaca rast<br />
gele davranışlarla değil, ancak bir düzen çerçevesinde işleyen yapılar sayesinde<br />
ulaşabilirler. Örgütler toplumsal birimlerdir, bir boşlukta değil, ancak sosyal bir<br />
çerçevede faaliyette bulunurlar (Tutar, 2003: 15).<br />
Toplumda bir grubun veya kuruluşun üyesi olmak o topluluğa uyum<br />
sağlamayı gerektirir. Uyum sağlamanın ve grup ya da kuruluş tarafından<br />
benimsenmenin temel koşulu ise, ortak amaçlar, standart ve değerler ile alışkanlıklar,<br />
felsefe ve ideolojileri paylaşma gereğini ortaya koyar. Üyelerin benzer davranışlar,<br />
tutumlar ve işbirliği içinde hareket edebilmeleri için gerekli bir husustur. Bu<br />
açıklamalar ışığında, örgüt kültürünün aileden, toplumdaki tüm kurum, kuruluşlar,<br />
millet ve devlet ile biçimsel ve biçimsel olmayan tüm gruplaşmalarda o topluluğun<br />
özelliklerini yansıtan ve çevresiyle ilişkilerini düzenleyen bir husus olduğu ifade<br />
edilir. O halde örgüt kültürü, “bir örgüt üyelerinin paylaştıkları anahtar değerler,<br />
standartlar, normlar, inançlar ve anlayışlar topluluğu” olarak tanımlanabilir (Eren,<br />
2005: 391).<br />
Örgüt kültürü, o örgütün çevrede tanınmasını, değerini, toplumsal<br />
standartlarını, çevredeki diğer örgüt ve bireylerle ilişkili biçimlerini ve düzeylerini de<br />
yansıtır. Bu fonksiyonu ile kültür, örgütü topluma bağlayan onun toplum içinde<br />
yerini, önemini ve hatta başarısını belirleyen en önemli araçlardan biridir. Ancak her<br />
örgüt kültürü, içinde yaşadığı toplumsal kültürü ve ilişkide bulunduğu diğer örgütsel<br />
kültürlerin etkilerini taşımakta ve oluşumlarında bu kültürlerin de katkısı<br />
bulunmaktadır. Kültür çevreye ters düşmez aksi takdirde örgüt yaşamı tehlikeye<br />
14
girebilir. Ayrıca, çevrenin norm ve değerlerine uygun olduğu takdirde yeni bir kültür<br />
çevreye önemli etkiler yapar (Eren, 1998: 87).<br />
Kültür, toplumun üyesi olan insanların yaşamları boyunca öğrendikleri ve<br />
paylaştıklarının hepsini kapsayan bir kavramdır. Kültür, bir toplumda sosyal<br />
yaşamın, ilerlemenin, değişimin, üretimin, bilimin, sanatın, eğitimin ve düşünce<br />
yapısının düzeyini belirleyen bir faktördür. Kültür, bireyler arasında gerçekleşen bir<br />
etkileşim sonucu ortaya çıkarak toplumsal yaşamın ürünü haline gelir. Bu bağlamda,<br />
örgüt kültürü, bir kurumun ve işletmenin karakteristiğidir. Sadece örgüt bireylerinin<br />
tek tek tutum ve davranışlarından değil aynı zamanda örgütün tamamına ait toplu<br />
tutum ve davranışlardan oluşur. Bu yönüyle örgüt kültürü, örgüt üyelerinin<br />
davranışlarını kontrol altına alan sosyal bir sistemdir (<strong>Demirel</strong> ve Karadal, 2007:<br />
253-270).<br />
2.2. Đletişim<br />
2.2.1. Đletişim Kavramı<br />
Đletişim; kişinin kendisiyle, kişiler arasında, gruplarda, örgütlerde kitleler<br />
düzeyinde bilgi ve anlam aktarmasıdır. Đnsanlığın var oluşundan bu yana iletişim<br />
gerekli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Đnsanlar tek başlarına yaşadıkları<br />
sürece iletişime ihtiyaç duymayacaklardı. Fakat hiçbir insanın tek başına hayatını<br />
sürdürmesi mümkün değil. Bu nedenle topluluk halinde yaşamaya başlayan insanlar<br />
arasında iletişim önem kazanmaya ve iletişim gelişmeye başlamıştır.<br />
“Đletişim, insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve insanın varlık<br />
sürdürme biçimindeki gelişmelere göre değişimlere uğrayan insana özgü bir olgudur”<br />
(Oskay, 2005: 1).<br />
Đletişim, yaşamlarımızın merkezi bölümünü oluşturur ve toplumsal bireyler<br />
olarak varlığımız iletişime dayanır (Scoot, 1997: 97).<br />
Etkileşimin olduğu her yerde iletişim ve iletişimin olduğu her yerde de<br />
etkileşim vardır. Bu iki olgu birbirlerinin vazgeçilmez parçalarıdır (Şakar ve<br />
Küçükarslan, 2006: 4). Đnsanlar sürekli olarak birbirleriyle etkileşim içindedirler. Bu<br />
nedenle insan davranışları bir bakıma toplumsal davranış olarak görülebilir. Đşte<br />
insanlar arasındaki etkileşimi sağlayan araç iletişimdir. Böylelikle kişiler algılarını,<br />
15
isteklerini, duygu ve değerlerini, tutumlarını ve ihtiyaçlarını açığa vurabilirler. Bu<br />
gibi davranışsal özellikler insan eylemleri yoluyla diğerlerine iletilmektedir.<br />
Davranışı etkileyen dış etmenler, örneğin arkadaşlar, grup normları, diğerlerinin<br />
beklentileri kişinin neyi, nasıl ileteceğini belirler (Can, 1994: 239).<br />
Đletişim her zaman her yerdedir; insan istese de, istemese de bir iletişim ağı<br />
içinde yaşamaktadır ve bu nedenle de iletişim kurmaması olanaksızdır.<br />
2.2.2. Đletişimin Tanımı ve Anlamı<br />
Yakın zamanlara kadar, dilimize Fransızcadan ve Fransızca söylenişi ile<br />
geçen komünikasyon (communication) sözcüğü ile birlikte ve aynı anlamı<br />
karşılamak için haberleşme kavramı kullanılıyordu. Günümüzde kullanımı<br />
yaygınlaşan iletişim sözcüğü ise haberleşmeyi de içeren daha geniş kapsamlı bir ileti<br />
alışverişi anlayışını yansıtmaktadır (Zıllıoğlu, 2003: 3).<br />
Bilgi paylaşma faaliyeti olan iletişim, kişilerin kendini ifade edebilme<br />
gereksinimleri sonucunda ortaya çıkar. Đletişim, toplumun temelini oluşturan bir<br />
sistem, örgütsel ve yönetsel yapının düzenli işleyişini sağlayan bir araç ve bireysel<br />
davranışları görüntüleyen ve etkileyen bir teknik, sosyal süreçler bakımından zorunlu<br />
bir bilim, sosyal uyum için gerekli bir sanattır (Tutar, 2003: 41).<br />
Đletişim bilginin, fikirlerin, duyguların, becerilerin simgeler kullanılarak<br />
iletilmesidir. Đletişim bir anlam arama çabasıdır. Đletişim esas olarak simgeler<br />
aracılığıyla bir kişiden ya da gruptan diğerine bilginin, fikirlerin, tutumların veya<br />
duyguların iletimidir. Toplumsal açıdan ise iletişim, mesajlar aracılığıyla gerçekleşen<br />
toplumsal etkileşimdir. Đletişim, tarafların anlam yaratıp, karşılıklı bir anlaşmaya<br />
ulaşmak amacıyla mesajları birbirleriyle paylaştıkları bir süreçtir (Tutar, 2003: 41).<br />
Yazılı kaynakların taranması yöntemiyle yapılan bir araştırmada sözcüğün<br />
4560 kullanımı derlenmiş ve daha sonra 15 anlamı belirlenmiştir. Bunlar (Mısırlı,<br />
2004: 1);<br />
1. Düşüncenin sözel olarak (konuşma ile) karşılıklı değiş tokuşu,<br />
2. Đki kişinin birbirini anlaması, insanın karşısındakine kendisini anlatabilmesi,<br />
3. Organizma düzeyinde bile olsa ortak davranışa olanak veren etkileşim,<br />
16
4. Bireyde benlikle ilgili olarak belirsizliğin azaltılması,<br />
5. Duyguların, düşüncelerin, bilgi ve becerilerin aktarılma süreci,<br />
6. Bir kişi ya da bir şeyin başka bir kişiye/bir şeye içinden aktarımla, değiş-<br />
tokuşla dönüşme, değişme süreci,<br />
7. Yaşayan bir evrenini parçalarının ilintilenmesi, bağlantılarının kurulması<br />
süreci,<br />
8. Bir kişinin tekelinde olanın başkalarıyla paylaştırılması, başkalarına da<br />
aktarılması süreci,<br />
9. Askeri dilde iletinin (komutun) gönderilmesi ile ilgili araç, usul ve teknikler,<br />
10. Đletiyi alanın belleğinin iletiyi gönderenin beklentisine uygun yanıt verecek<br />
biçimde uyarılması,<br />
11. Organizmanın ortamdaki uyarıya verdiği fark edilir yanıt, ortamdaki değişime<br />
uyarlanma yanıtı, bu yanıtla diğerini etkileme,<br />
12. Kaynaktan çıktıktan sonra iletiyi alan için bir uyaran olan davranış,<br />
13. Kaynağın karşı tarafı etkilemeyi amaçlayan davranışı,<br />
14. Belli bir konumda, yapıdan bir diğerine geçiş süreci,<br />
15. Güç (iktidar) kaynağı olarak kullanılan mekanizmadır.<br />
Bütün bu tanımlamalardan çıkarılacak ortak sonuç iletişim sürecinin<br />
oluşabilmesi için mutlaka bireyler arasında bir ilişki kurulması gerektiğidir. Đnsan<br />
olmadan iletişim gerçekleşemez. Đletişim, insan tarihinin başlangıcından bugüne<br />
kadar, bugünden de sonsuza kadar insanları birbirine bağlayan ve onların sosyal bir<br />
grup halinde dengeli ve uyumlu bir biçimde anlaşmalarını sağlayan bir etkileşimler<br />
bütünüdür (Mısırlı, 2004: 1).<br />
2.2.3. Đletişimin Amacı ve Önemi<br />
Bir sosyal yapı içinde iletişime ihtiyaç göstermeyen hiçbir iş yoktur; çünkü<br />
iletişim, insanların birbirlerini anlamaları için gerekli olan bir köprüdür. Sözü edilen<br />
özelliğine dayanarak, iletişimi “bir kişiden başka bir kişiye mesajın aktarılması”<br />
olarak görmek mümkündür. Đletişimi kaynaktan, alacı ya da alıcılara mesajın<br />
17
iletilmesi olarak düşünmek doğru olacaktır; çünkü mesajı gönderen kişinin genellikle<br />
bir amacı vardır; mesaj alacının bir davranışta bulunmasını bekler. Alıcının<br />
göstereceği davranış ise mesajı beklemesine, alma biçimine ve alınma derecesine<br />
bağlıdır. Đletişim ancak mesajı gönderenin istediği davranışın, alıcı tarafından<br />
gösterilmesi halinde gerçekleşir (Tutar, 2003: 42–44).<br />
Đnsanların çevreye uyum sağlayabilmeleri için gerekli olan en önemli<br />
niteliklerinden birisi iletişim becerileridir. Đletişim insan ilişkilerinin temelidir<br />
(Özgüven, 2001:18).<br />
Bütün insanların her iletişim eyleminde bilgilenmek, ikna etmek,<br />
bilgilendirmek, yönetmek, eğlenmek vb. bir dizi nedeni ve amacı vardır. Đletişim<br />
amaçları, karşılığı hemen beklendiğinde “tüketime” yönelik; daha sonraki<br />
ödüllendirmeler hedeflendiğinde “araçsal” olarak ayırt edilebilir (Zıllıoğlu, 2003:<br />
10).<br />
Đletişim insanların toplu yaşamasının ürünü ve gereğidir. Eğer insanlar toplu<br />
yaşamak zorunda olmasalardı iletişim olmazdı. Bu yüzden iletişim toplu yaşamanın<br />
ürünüdür. Toplu yaşamada insanların birbirleriyle ilişki kurmadan ve etkileşmeden<br />
yaşamlarını sürdürmeleri de olanaksız olduğu için iletişim, toplu yaşamanın bir<br />
gereğidir (Başaran, 1984: 283).<br />
Đnsan ister tek başına, ister toplumla birlikte yaşasın, amaçlarına iletişim<br />
kurarak ulaşabilir. Đnsanda iletişim kurma ihtiyacı, çevreyi etkileme isteğinden<br />
kaynaklanır. Bu nedenle iletişim, ister bilgiyi yaymak, ister eğitmek, ister<br />
eğlendirmek, ya da yalnızca anlatmak için olsun, asıl amaç, bilgi verme ve<br />
karşıdakini etkilemektir. Özellikle örgütsel ve grup iletişiminde, birlikte çalışan<br />
insanların davranışlarını kontrol etmek ve belli bir amaç doğrultusunda yönlendirenin<br />
vazgeçilmez aracı, iletişimdir. Bu yönüyle iletişim sadece biri ileti alışverişi değil,<br />
insanın toplumsallaşma sürecinde ortak bir etkinlik biçimidir (Tutar, 2003: 44).<br />
Etkilemek iletişimin amacıdır. Çünkü iletişim etkilemek için yapılmaktadır.<br />
Ama yönetsel olan iletişim yönetsel olmayan iletişeme bakarak karşıdakini<br />
etkilemeye daha çok ağırlık verir. Yönetsel iletişim, karşıdakini eyleme geçirmeyi<br />
amaçlamaktadır. Bu yüzden yönetsel iletişim bir bakıma eğitsel iletişime benzer<br />
18
çünkü eğitimin amacı da eğitilenini davranışını değiştirmek için onu etkilemektir.<br />
Kişiler arası iletişim ise, daha çok ilişki kurma amaçlıdır (Başaran, 1984: 282).<br />
Öğrenmek, öğretmek, anlamak, anlatmak, etkilemek, etkilenmek, paylaşmak<br />
ve sahip olmak için iletişim kurarız. Kısacası insan ilişkilerinin temelinde iletişim<br />
vardır (Tutar, 2003: 44).<br />
Đletişim şüphesiz insanlar ve diğer tüm sosyal sistemler için önemlidir, ancak<br />
iletişim özellikle bugün her zamankinden daha büyük bir öneme sahiptir.<br />
Günümüzde iletişimin öneminin artmasının nedeni, iletişim bugün bir güç kaynağı<br />
olan bilgi iletiminin temel aracı olmasıdır. Yaygın bir tanımlamayla içinde<br />
bulunduğumuz çağ “enformasyon çağı” olarak nitelendirilmektedir. Çağımıza adını<br />
veren bilginin bir değer olarak ortaya çıkması ve iletilmesi, iletişim sayesinde<br />
mümkün olabilmektedir.<br />
Đletişimin en önemli unsuru; “insanları oldukları gibi kabul etmek ve ona göre<br />
davranmaktır.” Đletişimin kurulabilmesi için öncelikle empati yeteneğine sahip<br />
olunması gerekmektedir. Çeşitli kültür ve eğitime sahip insanlar arasındaki iletişimin<br />
sağlıklı bir şekilde kurulabilmesi için bu gereklidir (Dalkılıç, 2004: 19).<br />
Kısaca, iletişimin kişi açısından özel amaçları ne olursa olsun, temeldeki<br />
amacı çevre üzerinde etkin olmak, başkalarında davranış, tutum geliştirmek ve<br />
değiştirmektir (Zıllıoğlu, 2003: 13).<br />
Đletişim insan ilişkilerinin temelidir ve hayatın ayrılmaz bir parçasıdır.<br />
Đletişim sayesinde insanlar fikirlerini açığa vurma, onları paylaşma ve değerlendirme<br />
olanağına sahip olurlar. Đletişim sayesinde başkalarını etkiler ve onlardan etkilenir.<br />
2.2.4. Đletişimin Đşlevleri<br />
Đletişim işlevlerine bakıldığında önemi daha iyi anlaşılır. Đletişimin işlevleri<br />
şu şekilde sıralanabilir (Başaran,1984: 283);<br />
� Bilgi taşır,<br />
� Đlişkiler aracılık eder,<br />
� Etkileşime aracılık eder,<br />
� Kararları taşır, buyrukları taşır,<br />
19
� Geri bildirimi taşır.<br />
Çağdaş Amerikan toplumbiliminin temsilcilerinden Merton’un toplumsal<br />
sistem içinde yer alan öğelerin işlevleri için önerdiği ayrımdan hareketle iletişimin<br />
açık/amacı belirlenmiş işlevleri yanında örtülü/amaçlanmamış işlevleri olduğu kabul<br />
edilir. Açık işlevler iletişimde bulunanlar tarafından arzulanan ve sonuçları<br />
kendilerince öngörülen işlevlerdir. Örtülü işlevler ise iletişimde bulunan tarafların ne<br />
istedikleri, ne de farkında oldukları işlevlerdir (Zıllıoğlu, 2003: 73).<br />
Đletişimin her türü bireyin kendisi ile onun psikolojik gereksinimleri ile<br />
ilgilidir. Bireyin kendisini tanıması, tanımlaması, neleri yapabildiğinin ve<br />
yaptırabildiğini kavraması, kendisini nasıl olduğunu sanıyorsa ya da nasıl olmak<br />
istiyorsa öylece tanıtması; başkalarının ona yönelik davranışlarından kendisini<br />
değerlendirmesi süreçlerinde kendi kendine ve başkalarıyla yaptığı iletişim rol oynar<br />
(Zıllıoğlu, 2003: 75).<br />
2.2.5. Đletişimin Evrimi<br />
Đnsanoğlunun en ilkel araçlarla başlattığı kültürel yaşam günümüze kadar çok<br />
büyük bir hızla değişmiştir. Kültürler, toplumlar ve insanlar arası ilişkilerin artan<br />
yoğunluğu, bilimsel ve teknolojik buluşların yayılma gücü göz önüne alınacak olursa<br />
gelecekte bu sürecin daha da hızlanacağı öngörülebilir. Đletişimin biçimi ve içeriği de<br />
kültürel oluş ve gelişime göre belirlenip, değişmektedir. Aynı zamanda da kültürel<br />
oluş ve değişimin temelinde de iletişimin gelişmesi yatmaktadır (Zıllıoğlu, 2003: 52-<br />
53).<br />
Đnsanoğlu yazı dilinin gelişmesinden çok önce konuşma diline sahip oldu,<br />
böylece kültürü yaratıp yaşatabildi. Avcı-toplayıcı insan yaşayış biçimine ve<br />
gereklerine uygun bir dil ve bildirişim sistemine sahipti. Üretime ve yerleşik düzene<br />
geçişin belli bir aşamasından sonra üretimde artık yaratma, ticaret ve yönetim<br />
sistemlerinin ortaya çıkıp gelişmesi ile birlikte ulaşım ve iletişimde köklü<br />
değişiklikler ortaya çıkmıştır. Matbaanın icadı ise yalnız iletişim açısından değil,<br />
kültürel açıdan da bir devrim yarattı. Avrupa’da diğer toplumsal ve kültürel<br />
gelişmelerle birlikte yazının mekanik çoğaltımı bir çığır açtı. Bilgi tüm kitlelere<br />
değilse de yine de hızla yayılmaya başladı. Sanayileşme ile başlayan sanayi<br />
kültüründe buharlı gemilerin ve demiryollarının gelişmesi 19. yüzyılda Avrupa’da ve<br />
20
Kuzey Amerika’ da yaşamın hızını değiştirdi. Kitaplar, düşünceler her yere taşındı,<br />
insanlar coğrafi hareketlilik kazandı, ilişkilere ve iletişime yeni boyutlar katıldı<br />
(Zıllıoğlu, 2003: 55).<br />
2.2.6. Đletişim Süreci<br />
Süreç, “Bir olayın düzenli olarak ve birbirini izleyen değişmelerle gelişmesi,<br />
başka bir olaya dönüşmesi”dir. M.Ö. 5. yüzyılda Heraklit insanın ayın ırmakta iki<br />
kez yıkanamayacağını ne insanın, nede ırmağın geçen zaman içinde ayın<br />
kalmadıklarını belirtirken doğal ve kültürel olaylardaki sürekli değişimi<br />
vurgulamıştır (Zıllıoğlu, 2003: 93).<br />
Đnsanlığın geçmişinden günümüze ve geleceğe uzanan, bireyin doğumundan<br />
ölümüne yaşamın her alanında ve her an etkin olan iletişimin başı ve sonu yoktur.<br />
Đletişim, insanın ve bireyin kültürel çevresi (hem doğal, hem toplumsal çevresi) ile<br />
ilişkilerine göre değişip gelişen ve buna karşılık insanı değiştiren bir süreçtir<br />
(Zıllıoğlu, 2003: 94).<br />
Yönetsel iletişimin niteliği hakkında iki görüş vardır. Bazılarına göre iletişim<br />
bir insan davranışıdır; bu nedenle, bir grup içindeki karşılıklı etkileşimleri birleştiren<br />
bir süreçtir. Diğer görüşe göre ise, iletişim, yönetsel sistemi oluşturan alt<br />
sistemlerden birisidir. Bu alt sistem aynı zamanda tüm yönetsel sistemi biçimlendirir<br />
ve planlama ve kontrol gibi diğer alt sistemleri birleştirme görevini yerine getirir<br />
(Can, 1994:238).<br />
Diğer yönetsel işlevler gibi iletişim de bir süreçtir. Gerçek iletişimden söz<br />
edilmek isteniyorsa iletişim iki yönlü süreç olarak görülmelidir. Bazen tek yönlü<br />
iletişimden söz edilirse de böyle bir şey olmaz. Tanımı gereği bilginin anlaşılması ve<br />
paylaşılması iki yönlü bir sistemi gerekli kılar. Đletişim daima iki ya da daha fazla<br />
kişi arsında olur (Can, 1994: 239).<br />
Ekonomi bilimine göre insanın gereksinmeleri sonsuz, yararlanabileceği<br />
kaynaklar sınırlıdır. Ekonomik davranış, bu gereksinimlerin karşılanması için<br />
kaynakların nasıl ve ne kadar kullanılacağını belirleyen davranıştır. Aynı şekilde<br />
insanın iletişim gereksinmeleri de değişken ve sınırsızdır. Đletişim bu gereksinimlerin<br />
karşılanmasında kullanılan araç gereçlerin, tekniklerin ve dağarcığın sürekli olarak<br />
değiştirilip geliştirilmesi çabasıdır. Bu çabanın başlangıç tarihini kesin olarak<br />
21
ilemiyoruz. Ama kültürel yaşamın ilk izleriyle birlikte var olması gerektiği de<br />
tartışılmaz bir gerçektir (Zıllıoğlu, 2003: 94).<br />
2.2.7. Đletişim Türleri<br />
2.2.7.1. Kullanılan Kodlara Göre Đletişim Türleri<br />
Kullanılan kodlara göre iletişim türlerini; sözlü iletişim, sözsüz iletişim ve<br />
yazılı iletişim olmak üzere üç gruba ayırabiliriz.<br />
Sözlü iletişim; Sözlü iletişim konuşma dili olarak da adlandırılabilir. Sözlü<br />
iletişim, dil ve dil ötesi olmak üzere iki kısma ayrılır, dil ile iletişimde kişiler<br />
ürettikleri bilgileri birbirlerine iletirler. Dil ötesi iletişim ise sesin niteliği ile ilgilidir,<br />
ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri<br />
özellikler dil ötesi iletişim sayılır. Dil ile iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”, dil<br />
ötesi iletişimde ise “nasıl söyledikleri” önemlidir. Araştırmalar, insanların<br />
birbirlerine ne söylediklerinden çok nasıl söylediklerine dikkat ettiklerini<br />
göstermektedir (Tutar ve Altınöz, 2008:182).<br />
Sözlü iletişim biçimlerinde jest ve mimikler, dil ve dil ötesi anlamlar, şahıstan<br />
şahısa ve kültürden kültüre göre değişmektedir.<br />
Ortalama olarak iletişimi gönderme becerilerinde oransal büyüklükler<br />
şöyledir (Tutar ve Altınöz, 2008: 184);<br />
• Kelimeler % 10,<br />
• Ses tonu % 30,<br />
• Beden dili % 60 rol oynar.<br />
Sözsüz iletişim; sözcükler, iletişimin birincil araçlarıdır, sözlü iletişimde<br />
kullanılan sözcükleri destekleyen daha birçok öğe vardır. Bu öğelere ikincil mesaj<br />
kanalları denir. Đkincil mesaj kanalları sözsüz iletişim kanallarıdır, jestler, hareketler,<br />
zaman ve mekân kullanımı sözsüz iletişimin önemli unsurlarıdır. Beden dili olarak<br />
da adlandırılan sözsüz anlatımlar, insanlığın tarihiyle birlikte başlamıştır. Yapılan<br />
araştırmalar, kişilerin karşılıklı konuşmalarında mesajın %35’inin sesli, % 65’inin ise<br />
sessiz kanallarla iletildiğini göstermektedir (Tutar ve Altınöz, 2008: 185).<br />
22
Yazılı iletişim; Hiç kuşkusuz ki yazı, insanoğlunun en büyük buluşlarından<br />
biridir. Yazı sayesinde dil boşlukta hareket edebilir hale gelmektedir (Lazar, 2001:<br />
81). Yazılı iletişim yöneticiler tarafından çok fazla başvurulan bir iletişim biçimi<br />
değildir, çünkü yazılı iletişimde otorite imajı zayıftır. Yazılı iletişim, zor ve zaman<br />
kullanımı bakımından sözlü iletişime göre bazı dezavantajları vardır. Bunun yanında,<br />
yazılı iletişimin bazı avantajları da söz konusudur. Gönderici mesajını yeniden<br />
gözden geçirebilir, kontrol edebilir, bilgileri toplamaya ve özümsemeye zaman bulur.<br />
Bu nedenle yazılı iletişim, ayrıntıların önemli olduğu durumlarda tercih edilen bir<br />
iletişim biçimidir (Tutar ve Altınöz, 2008: 188).<br />
2.2.7.2. Yer Ve Zaman Ölçeklerine Göre Sınıflandırma<br />
Yer ve zaman boyutlarına göre iletişim, yüz yüze iletişim ve yüz yüze<br />
olmayan (uzaktan) iletişim olarak sınıflandırılabilir (Tutar ve Altınöz, 2008: 181).<br />
Yüz Yüze Đletişim; Yüz yüze iletişim kişiler arasında aynı anda ve yerde,<br />
birbirini görerek ve duyarak yaptığı direk iletişim biçimidir. Yüz yüze iletişimde<br />
egemen tarz sözlü, konuşmayla olan iletişimdir. Yüz yüze iletişimde bulunanlar<br />
arasında zaman ve yer bakımından beraberlik vardır. Herkes günlük yaşamından yüz<br />
yüze iletişimde bulunurlar. Bu iletişim biçimleri büyük çeşitlilik gösterir. Bunları<br />
kategorilere ayırmak da ele alınan ölçülere göre değişir.<br />
Bu tür iletişimde geribildirim olanağı bulunmaktadır. Geri bildirim aynı anda<br />
gerçekleşebilir. Genellikle sonuçları olumludur. Bu tür iletişime örnek olarak<br />
mülakattaki görüşmeler, birilerinin birileriyle sohbet etmeleri, bir seminere katılmak<br />
verilebilir (Mısırlı, 2004: 9).<br />
Yüz Yüze Olmayan Đletişim; Yüz yüze olmayan iletişim yer bakımından<br />
aynı yerde olmamayı anlatır. Yer bakımından farklılık, kullanılan araca göre o anda<br />
olan iletişim ve zaman farkını da çıkaran gecikmiş-iletişim biçimlerini getirir. Bu<br />
iletişim biçimleri, iki tarafın da iletişim üretim araçlarını ve koşullarını kontrol etme<br />
olanaklarına sahip olduğunda simetrik iletişim olanağını sağlar. Bu tür iletişimin<br />
olabilmesi için iletişimin gereği olan sembollerin bir kişiden diğerine taşınması<br />
gerekir. Kişiler arasında yer bakımından farklılık olduğu için, yani yüz yüze<br />
olmadıkları ve yer bakımından farklı yerlerde konumlandırıldıkları için, iletişimi<br />
23
taşıma aracı zorunludur. Bu tür iletişimde daha çok kitle iletişim araçları kullanılır.<br />
Bu tür iletişim üç şekilde gerçekleştirilir (Mısırlı, 2004: 9);<br />
• Görsel Đletişim: Fotoğraf ve afişlerle kurulan iletişim bu tür bir iletişimdir.<br />
• Yazılı ve görsel iletişim: Bu tür iletişime gazeteler, dergiler, broşürler vb.<br />
örnek olarak verilebilir.<br />
• Uzaktan yapılan sesli iletişim: Radyo, televizyon, sinema vb. kanalıyla<br />
yapılan sesli ve görüntülü iletişim türüdür.<br />
2.2.8. Savunucu Đletişim- Destekleyici Đletişim<br />
Đnsan ne zaman savunma davranışı içine girer? Bu soruya, herhangi bir<br />
durumda ve ortamda kendisine yönelik bir tehditle karşılaştığında ya da tehdit<br />
edilmeyi beklediğinde savunmaya geçer diyebiliriz. Böyle bir davranışa<br />
yönelmesinde kendisin korumak isteği kadar, başkalarının katında değerini<br />
sakınmak, yüceltmek eğilimi, gelebilecek cezalardan kaçınma ya da eğilimi,<br />
ödüllendirme isteği çoğu kez birlikte etkili olur. Bu bağlamda savunucu iletişim<br />
insanın benlik bilincini koruma gereksiniminden kaynaklanır ve psikolojik savunma<br />
mekanizmalarıyla yakından ilgilidir (Zıllıoğlu, 2003: 281).<br />
Savunucu iletişim ortamının karşıtı olan destekleyici iletişim ortamı,<br />
dinleyicilerin kendilerinden çok iletilere yönelebildikleri, bu nedenle de daha sağlıklı<br />
ilişkilerin ve iletişimin gerçekleştirilmesine elverişli bir zemin hazırlar (Zıllıoğlu,<br />
2003: 282).<br />
Savunucu iletişim ortamı, kişiler arasında çatışma çıkma olasılığını arttırır.<br />
Destekleyici iletişim ortamında ise genellikle çatışma görülmez. Bir iletişim<br />
ortamında kişilerden biri yargılayıcı, eleştirici, denetleyici, üstünlük ve kesinlik<br />
taşıyan bireysel tavırlar sergilediğinde karşı tarafı savunucu iletişim kurmaya ve<br />
dolayısıyla çatışmaya itmiş olur. Destekleyici iletişime yol açan ve çatışma<br />
doğurmayan tavırlar ise taraflar arasında fark yaratmaya yönelik olmaksızın, tanıtıcı,<br />
soruna yönelik, kendiliğinden, anlayışlı, eşitlikçi tutum ve davranışlardır (Özgüven,<br />
2001: 25).<br />
24
2003: 283)<br />
Tablo 2. 1: Savunucu ve Destekleyici Đletişim Davranışları (Zıllıoğlu,<br />
SAVUNUCU ĐLETĐŞĐM ORTAMI DESTEKLEYĐCĐ ĐLETĐŞĐM<br />
25<br />
ORTAMI<br />
Yargılayıcı davranış Tanımlayıcı davranış<br />
Denetimci davranış Soruna yönelik davranış<br />
Strateji izleyen davranış Kendiliğinden (içten gelen) davranış<br />
Umursamaz davranış Anlamaya yönelik davranış<br />
Üstünlük taslayan davranış Eşitlikçi davranış<br />
Kesinlik taşıyan davranış Araştırıcı davranış<br />
Savunucu ve destekleyici iletişim davranışlarını kısaca açıklayacak olursak<br />
(Zıllıoğlu, 2003: 283);<br />
• Yargılayıcı Davranış-Tanımlayıcı Davranış<br />
Kaynağın iletileri sözel iletişimde, konuşma tarzı, ses tonu ya da sözel ifadesi<br />
yargılayıcı, değerlendirici ise veya öyle algılanırsa hedefe savunma tepkisi<br />
yaratabilir. Konuşmacının duygularını, düşüncelerini, olayları bilgi verici ve yansız<br />
biçimde tanımladığı, hedeften bir davranış, tutum, değer değişimi istemeyen iletiler,<br />
savunucu tepki olasılığını azaltırlar. Đnsanın en azından bakış açısı ve algılama<br />
biçiminde bir yanlılık vardı ve iletilerini oluştururken bu yönünü görmek için çaba<br />
göstermesi gerekir (Zıllıoğlu, 2003: 283).<br />
Suçlama ve olumsuz eleştiri insanların duygularını olduğu gibi belirtmesine<br />
engel olur. Đnsanlar yargılanmaktan hoşlanmazlar. Benlik imajlarını korumak için<br />
savunmaya geçerler. Karşı tarafın yargısı doğru olsa bile tepki gösterirler (Işık,<br />
2002).<br />
• Denetimci Davranış- Soruna Yönelik Davranış<br />
Kaynağın, hedefin bir tutumunu değiştirmek, bir davranışını etkilemek ya da<br />
sınırlandırmak amacını taşıyan veya bu izlenimi veren iletileri savunucu bir iletişim
ortamı yaratabilir. Denetimci davranışın uyarlandığı savunucu tepki, hedefin<br />
kaynağın iletilerinde gizli amaçlardan kuşkulanması boyutuna varabilir. Soruna<br />
yönelik iletişim davranışı ise, belirli bir durumda ilgili olarak kaynağın, alınacak<br />
kararda, verilecek yargıda, getirilecek çözümde sorumluluğu hedefle birlikte<br />
paylaşma isteğini yansıtır. Bu davranış, hedefte kendi düşünce, değer ve yargılarını<br />
açıkça ortaya koyabileceği izlenimini yaratır (Zıllıoğlu, 2003: 283).<br />
Đletişim sürecinde kişinin karşısındaki kişinin duygularını küçümsemesi, onları<br />
reddetmesi onunla ilgilenmediğini ve ona değer vermediğini gösterebilir (Işık, 2002).<br />
Bu da savunucu bir iletişim ortamının ortaya çıkmasına neden olabilir.<br />
• Bir Strateji Đzleyen Davranış-Kendiliğinden Davranış<br />
Đletişimde önceden korkutma, sevindirme, gönül alma vb. taktikler, sonradan<br />
bir şeyi istemeye/yaptırmaya yönelik olursa stratejik bir iletişim davranışından söz<br />
edebiliriz. Buna karşılık, kaynak dürüst, açık ve içten davranırsa ya da öyle<br />
değerlendirilirse iletişimde savunucu bir ortamın gelişmesi tehlikesi azalır (Zıllıoğlu,<br />
2003: 284).<br />
• Umursamaz Davranış-Anlamaya Yönelik Davranış<br />
Đletişimde taraflardan birinin diğerine, onun duygu ve düşüncelerini<br />
umursamaz bir tavrı yansıtması, savunucu bir iletişim ortamının doğmasına neden<br />
olabilir. Kişiler arası iletişimde yalnız sözler değil, ses tonu, yüz ifadesi, jestler ve<br />
vücut duruşu da bu tür bir tavrı yansıtabilir. Karşılıklı anlayış ve ilgi dolu sözler,<br />
davranışlar, karşı tarafın görünüşüne, sorununa değer ve önem veren iletiler ise,<br />
savunucu tutum ve davranışların önlenmesinde önemli rol oynarlar (Zıllıoğlu, 2003:<br />
284).<br />
• Üstünlük Taslayan Davranış- Eşitlikçi Davranış<br />
Bir insan başkalarına, kendisini onlardan toplumsal konumu ve gücü, zekâsı<br />
ve bilgisi, fizik özellikleri açısından daha üstün bulduğunu iletirse ya da iletileriyle<br />
böyle bir izlenim yaratırsa, onlarda savunucu tutum ve davranışların doğmasına<br />
neden olabilir. Oysa iletişimde eşitlikçi bir hava yaratmanın ve böylesi iletişimi<br />
destekleyici bir ortamı oluşturmanın pek çok yolu vardır. Yetenekte, bilgide, görüşte,<br />
toplumsal konum ve güçte gerçekten var olan farklar iletişimde vurgulanmaz,<br />
26
eşitlikçi davranışlar izlenirse, işbirliği ve anlaşmayı gerçekleştirme ya da istenen<br />
amaçlara ulaşma olasılığı artar (Zıllıoğlu, 2003: 285).<br />
Birinin karşısında üstün bir insan gibi davranmak, onu yeterince dinleyip<br />
anlamadan kesin yargılara varmak gibi bir otoriter tutum, iletişimi olumsuz yönde<br />
etkiler (Işık, 2002).<br />
• Kesinlik Taşıyan Davranış- Araştırıcı Davranış<br />
Bütün soruların yanıtlarını bildiğine inanan, kendi doğrularını tartışmayan,<br />
karşısındakileri öğrenci kendisini öğretici gören ve başkalarından öğrenilecek bir<br />
şeyi olmadığını düşünen, hedefte savunma duygu ve davranışlarını geliştirirler.<br />
Bunun karşıtı olarak, araştırmacı iletişimde taraflar kendi bakış açılarını, düşünce ve<br />
yargılarını sorgular ya da sorgulayabileceğini hissettirirler (Zıllıoğlu, 2003: 285).<br />
2.2.9. Đletişim Şekilleri<br />
Đletişim Şekilleri, genel olarak dört başlık altında ele alınabilir. Bunlar;<br />
2.2.9.1. Kişinin Kendisiyle Đletişimi<br />
Simgelerin, bir bireyin dışa vurulmayacak şekilde, kişinin kendi içinde<br />
üretimi, iletilmesi ve yorumlanması, kişinin kendisiyle iletişimidir. Kişinin<br />
kendisiyle iletişimi, insanın kendi içinde, kendisiyle kurduğu iletişimdir. Đnsanın<br />
kendisiyle iletişimi için, “içsel iletişim” ya da “öz-iletişim” terimleri de<br />
kullanılmaktadır. Kişinin ihtiyaçlarının, değerlerinin, tutum, davranış ve<br />
yeteneklerinin farkına varması, düşündüklerini ve hissettiklerini kavramaya çalışması<br />
kendisiyle kurduğu iç iletişimle olur (Tutar, 2008: 189).<br />
2.2.9.2. Kişiler Arası Đletişim<br />
Genel bir tanımlamayla, kaynağını ve hedefini insanların oluşturduğu<br />
iletişime “kişiler arası iletişim” denir. Karşılıklı iletişimde bulunan kişiler,<br />
bilgi/sembol üreterek, bunları birbirlerine aktararak ve yorumlayarak iletişim<br />
kurarlar. Kişiler arası iletişim, örgüt içinde veya örgüt dışında kişiler arasında<br />
yaşanan bilgi ve düşünce alışverişidir. Kişiler arası iletişimde önemli olan,<br />
göndericinin bilgi, haber, görüş ve tutumları ile alıcıya mesajı doğru iletmesidir<br />
(Tutar, 2008: 190).<br />
27
2.2.9.3. Grup Đletişimi<br />
Grup, ortak bir amaç için birbirini etkileyen ve birbirleriyle etkileşim halinde<br />
olan, iki veya daha fazla insan olarak tanımlanabilir. Đki veya daha fazla kişinin<br />
interaktif olarak birbirlerini etkiledikleri ve birbirlerinden etkilendikleri bir yapı<br />
olarak tarif edilen grup iletişimi, örgüt içinde olduğu gibi, örgüt dışında oluşan<br />
informel gruplar arasında da olabilir. Örgütteki formel veya informel grupların kendi<br />
aralarındaki mesaj aktarımına gruplar arası iletişim denir (Tutar, 2008: 193).<br />
Grup içi iletişim, grubun informel veya formel oluşuna göre<br />
farklılaşmaktadır. Formel iletişim, sınırların belinlenebildiği belirli bir çerçevede<br />
gerçekleştirilmektedir. Đnformel iletişim ise meslektaşlar veya dostlar, komşular, aile<br />
üyeleri arasındaki bağlantılar, dahası klan üyeleri arasındaki yerleşik ilişkileri<br />
göstermektedir (Lazar, 2001: 57).<br />
Grubun büyüklüğü ve statü ilişkileri, grup sayısı, grup oluşumu, grubun<br />
fiziksel çalışma ortamı gruplar arası iletişimi etkileyen faktörlerdir.<br />
2.2.9.4. Örgütsel Đletişim<br />
Đletişim, insanların toplu halde yaşamaya başlamalarından itibaren toplumsal<br />
etkileşimlerde rol oynayan sembolik mesajların karşılıklı ulaştırılmasıyla, bazı<br />
anlamları aralarında paylaşmaları sürecidir. Söz konusu süreç kişiler arası ilişkinin<br />
her türünü, örgütleri ve toplumları yaratıp bir arada tutan bir harç işlevi görmektedir<br />
(Alıntılayan, Durğun, 2006).<br />
Ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelen bireyler, gruplar,<br />
topluluklar ve örgütler için iletişim hayati bir öneme sahiptir. Örgütteki bireyler ve<br />
gruplar arasında olması gereken uygun etkileşimi sağlayan öğe ise örgütsel<br />
iletişimdir. Örgütsel iletişim bir örgütün varlığını sürdürmesinde merkezi bir konuma<br />
sahiptir ve tüm örgütsel süreçlerde önemli bir rol oynamaktadır. Örgütsel iletişim<br />
olmadan herhangi bir örgütsel eylemin ya da yönetim sürecinin başarılması<br />
imkânsızdır. Đletişimin yeterli olduğu bir örgütte, örgütün amaçlarının doğru olarak<br />
anlaşılmış ve kavranılmış olması, örgüt üyelerinin bu ortak amaçların<br />
gerçekleştirilmesi doğrultusunda işbirliği içinde eşgüdümlü olarak davranma eğilimi<br />
içinde olmaları beklenilmektedir (Alıntılayan, Durğun, 2006).<br />
28
Örgütsel iletişim, örgütteki tüm bireylerin örgütsel amaçlar doğrultusunda<br />
hareket etmesini sağlar ve örgütsel bütünleşmenin gerçekleştirilmesinde son derece<br />
önemli bir işleve sahiptir. Örgütsel iletişim örgütsel başarının çok önemli bir<br />
belirleyicisidir ve örgütsel değişim sürecinde de çok önemli bir rol oynar.<br />
Örgütler hizmet veya ürün üretirler. Bu hedeflerine ulaşmak için hem örgüt<br />
içinde hem de örgütün ilişkide bulunduğu diğer örgütlerle iletişim kurma<br />
zorunlulukları bulunmaktadır. Örgütün hayatta kalmasını sağlayan unsurlardan birisi<br />
de örgüt çevresindeki bilgilerin örgüte aktarılması işlemleridir. Bu işlemler iletişim<br />
sayesinde gerçekleştirilmektedir. Örgütsel iletişim, örgütün sistemlerini birbirlerine<br />
bağlayan ve kendi aralarındaki uyumu sağlama sürecedir (Mısırlı, 2004: 15).<br />
Örgüt uğraşlarının etkin bir biçimde yerine getirilmesi için, aynı biçimde<br />
sağlıklı ve etkin bir iletişim ağına sahip olması gerekir. Eğer bütün kararların en üst<br />
yönetim tarafından verildiği, katı bir merkeziyetçilik varsa, bütün bilgiler bu üst<br />
yönetimde toplanacak, tekrar buradan birey ve birimlere dağıtılacak demektir. Bu ise<br />
iletişimi yavaşlatacak, buna bağlı olarak örgütün etkinliği de azalacaktır (Üçok,<br />
1992: 146).<br />
Örgütler, bireylerin tek başlarına başaramayacakları amaçları, kolektif bir<br />
çaba sonucunda başarmak amacıyla oluşturulur. Örgütsel unsurların bir araya<br />
getirilip, organize edilmesinden sonra, belirlenen maçalara yönlendirilmeleri<br />
iletişimle olur. Đyi bir iletişim, koordine edilmiş sonuçlara ulaşmak için gereklidir.<br />
Etkin bir iletişim, tüm yönetim faaliyetleri için temel bir öneme sahiptir (Tutar, 2003:<br />
44).<br />
2.3. Kültürel Yaşam ve Đletişim<br />
Đnsanın iletişimi hayvanların iletişiminden asıl olarak ayırt eden<br />
doğuştan/kalıtım yoluyla sahip olduğu özellikler değil, bu özelliklerin insanın toplum<br />
yaşamı içinde gerçekleştirdiği etkinlikler ve etkileşimle kazandığı toplumsal ve<br />
simgesel boyutudur. Bu bağlamda, insan salt iletişim kurabilen değil iletişimin tüm<br />
türleri ve biçimleriyle “konuşabilen” bir varlıktır (Zıllıoğlu, 2003: 45).<br />
Đnsanın geliştirdiği iletişim (dil) ile kültürel yaşam arasında karşılıklı bir ilişki<br />
vardır; iletişim kültürün hem önkoşulu, hem de sonucudur. Bu ilişkiyi kavramak için<br />
kültürün iki temel boyutu üzerinde durulur;<br />
29
1. Yaratma: Genelde gereksinimlerden kaynaklanan yaratma, düşünerek ve<br />
tasarlanarak yapma eyleminin sonucudur.<br />
2. Örgütlenme ve aktarma: Kültürün bir diğer boyutunu insan yaşamının<br />
örgütlenme biçimi oluşturur. Đnsan başta beslenme, barınma ve neslin sürekliliğini<br />
sağlama gibi temel gereksinimlerini karşılamak için geliştirdiği teknoloji ile yalnız<br />
doğayı etkilemek ve değiştirmekle kalmamış, kendisini de tüm etkinliklerine yön<br />
veren inançlar, değerler, davranış kuralları, geleneklerle oluşturduğu bir düzen içinde<br />
üretmeye başlamıştır. Başka deyişle, insanoğlu varlığını sürdürme çabasını kalıtımsal<br />
ya da rastlantısal ve keyfi ilişkilerle gerçekleştirmemiş; bunu belli kurallara,<br />
anlamlandırarak belirlediği değerlere göre biçimlemiş, örgütlemiş ve bireysel<br />
yaşamın süresini aşan bir yaşam ve gelecek anlayışı içinde gelenekselleştirmiştir.<br />
Böylece, kültürel yaşamın her alanında insanın etkinliklerini ve ilişkilerini belirleyen<br />
davranış kuralları, kalıpları, değerler ve bunlarla ilgili simgelerle, maddi öğelerden<br />
oluşan toplumsal/kültürel kurumlar olmuştur (Zıllıoğlu, 2003: 46).<br />
Đletişim, toplum ve kültür kavramlarının her biri farklı inceleme konusu<br />
olabilir ancak, elde edilecek sonuçlar birbirleri ile kaçınılmaz bir etkileşim içinde<br />
olduklarını gösterecektir (Batuş, 2004). Toplumları oluşturmak, kültürü öğrenmek,<br />
aklamak ve aktarmak ancak iletişim ile mümkündür. Toplum, kültür, örgüt ve<br />
iletişim ayrılmaz bir şekilde karşılıklı olarak birbirlerine bağlıdırlar (Durğun, 2006)<br />
Örgüt kültürü örgütsel geleneğin ve istikrarın sürdürülmesine, liderliğe ve<br />
yeniliğe ve örgütle ilgili daha birçok tema ve sürece yol göstericilik yapar. Örgüt<br />
kültürünün yol göstericiliği, bir gerçeklik ve bir süreç olarak örgütsel iletişimle<br />
birlikte başlar.<br />
Đletişim ve kültür arasında doğrudan bir ilişki vardır. Belirli bir iletişim tarzı<br />
belirli bir kültüre özgüdür ve var olan kültürel fenomenler iletişim süreciyle açığa<br />
çıkarlar. Bütün insan eylemleri, bir etkileşim durumu içinde belirli bir değer taşıyan<br />
bir mesaja sahiptir. Her mesaj paylaşılmış semboller sistemidir ve kültürel anlamlar<br />
taşımaktadır. Örgüt kültürü bireysel bir olgu değildir; anlam, değer ve sembollerle<br />
birlikte sosyo-kültürel bir gerçekliktir. Örgütsel iletişim paylaşılan değerlerin,<br />
ideolojinin, çevreye ve insana ilişkin bilginin, rol ilişkilerinin bir özetidir ve kültürel<br />
bir temele dayanmaktadır.<br />
30
Kültür, dil ile iletilerek bireylerin sosyalleşmesi sağlanır ve bireylerin iletme<br />
yolu ve tarzı bireyler veya gruplar arasında uzun bir süre paylaşılırsa dil kültürü<br />
değiştirebilir. Gudykunst’a göre, kültürel boşluk içindeki iletişim çalışmaları söz<br />
konusu ilişkiyi göz ardı etmişlerdir ve araştırmacılar kültürle iletişim arasındaki<br />
karşılıklı ilişkinin tek tarafını çalışmışlardır. Yakın geçmişe kadar kültürün iletişimi<br />
yarattığı kabul edilmekteydi ve araştırmacıların çoğu iletişim olgusunu araya giren<br />
değişken veya nedensel değişken olarak ele almaktaydılar (Alıntılayan, Durğun,<br />
2006).<br />
Kültür ve iletişim karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir. Kültür iletişimi<br />
etkilemektedir, fakat iletişim de kültürü inşa etmede ve değiştirmede merkezi bir rol<br />
üstlenmektedir.<br />
Đletişim çok önemli bir sosyal süreçtir. Đletişim tercihleri bir kültür içinde<br />
gelişir, bireylerin iletişim tarzları kültürel deneyimlerle doğrudan ilgilidir. Kültürel<br />
tutumlarla, tarihle ve değerlerle tutarlı olan iletişim kültürü yansıtır.<br />
Đletişim insan yaşamının tüm alanlarını kuşatan temel bir boyuttur. Bir toplum<br />
içerisindeki bireylerin birbirleriyle kurdukları iletişim biçimleri kültürel olarak<br />
farklılaşmaktadır. Đletişimde etkinlik sağlayabilmek için, içinde bulunulan toplumun<br />
kültürel eğilimlerinin bilinmesi önemli yararlar sağlar. Özellikle farklı kültürel<br />
geçmişi olan kişilerin, insanları anlama ve mesajlarını anlamlandırmada karşıdaki<br />
kişinin kültürel iletişim eğilimlerini bilmeleri gerekir. Kültürel farklılıklardan<br />
habersiz bir şekilde kurulacak iletişim, yanlış anlamalara ve iletişimin etkililiğinin<br />
kaybolmasına neden olur (Erdem ve Günlü, 2006).<br />
Đletişimin farklı kültürlere ve alt kültürel sistemlere göre farklılaşması kadar,<br />
kültürün de iletişimden etkilenmesi söz konusudur. Örneğin bir iletişim sürecini<br />
tanımlamada kullanılan jestler, giyiniş tarzı, duruş, resimler, müzik, film, grafik ve<br />
çizimler, işaretler, davranış ve tutumlar, renkler, dokunma, tolerans düzeyi vb.<br />
konular, aynı zamanda bir kültürü tanımlayan unsurlar arasında da yer almaktadır.<br />
Bu anlamda iletişim ile kültür arasındaki ilişkinin dairesel bir süreç olduğu<br />
söylenebilir (Erdem ve Günlü, 2006).<br />
31
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />
3. KÜLTÜREL FARKLILIKLAR ve KÜLTÜR KONUSUNDA<br />
YAPILAN ÇALISMALAR<br />
3.1.Hofstede’ın Kültürel Boyutları<br />
Hollandalı araştırmacı Geert Hofstede’a (1980) göre, kültür, insanların<br />
yaşadıkları ortamdaki “ortak zihinsel programlama”dır. Kültür bireylere özgü bir<br />
özellik değildir, aynı eğitim ve yaşam tecrübesine sahip bireyleri kuşatan bir<br />
özelliktir, kalıtımsal değildir, kişinin genlerinden değil, sosyal çevresinden<br />
türemektedir. Kültürü değiştirmek çok zordur ve çok yavaştır (Hofstede, 1980).<br />
Hofstede, ulusal kültürlerden kaynaklanan farklılıklar olup olmadığını merak<br />
etmiştir ve bu amaçla dünya çapında bir araştırma gerçekleştirmiştir. Hofstede<br />
örneklem olarak 1967 - 1973 yılları arasında merkezi New York'ta olan Dünya'nın en<br />
büyük çok uluslu organizasyonlarından biri olan IBM (International Business<br />
Machines) 'i ele almıştır. 50'den fazla ülkede şubesi bulunan bu kuruluşun üyelerinin<br />
kültürünü dolayısıyla ulusal kültürlerini ölçmek ve değerlendirmek amacıyla<br />
oluşturulan anket soruları 20 farklı dile çevrilerek, IBM kapsamında çalışan 70 farklı<br />
ülkeden yaklaşık 116.000 kişiye uygulanmıştır. Kültürün dört boyutu tek bir anket<br />
formu ile elde edilen istatistiksel analizler sonucunda elde edilmiştir. Anket yoluyla<br />
toplanan veriler, araştırmaya örgütsel bazda yapılan araştırmaların en büyüğü olma<br />
özelliğini sağlamıştır (Hofstede, 1980).<br />
Hofstede, farklılaşan ulusal kültürler için düşünülebilecek boyutların kesin bir<br />
çerçevesini, yaptığı bir analiz ile çıkartmıştır. Bu çerçeve bazı sınırlamalara tabi ise<br />
de, kültürler arası çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından en sık kullanılan,<br />
geçerliliğine ve güvenilirliğine inanılan bir çerçevedir<br />
Hofstede, bu araştırmaya katılan bireylerin tamamı IBM'in bölgesel<br />
kuruluşlarında çalışan kişilerden seçmiştir ve araştırması tek bir firmaya<br />
odaklandığından dolayı eleştirilmiştir. Hofstede aslında bu eleştirilerin farkındadır.<br />
IBM'in çalışanlarının ulusal kültürü ölçmede belki tam olarak temsili bir örneklem<br />
oluşturamayacağına katılmaktadır. Ancak, uluslararası karşılaştırmalar için temsili<br />
32
ir örneklem olması gerektiğini, üstelik bu örneklemin işlevsel olarak eşit olması<br />
gerektiğini düşünmektedir. IBM çalışanları kısıtlı bir örneklem oluşturmaktadır, ama<br />
karşılaştırma yapmak açısından birbirlerine uygun karşılık göstermektedirler.<br />
Genelde çok uluslu firmaların çalışanları ve özelde IBM çalışanları, ulusal özellikleri<br />
karşılaştırmak için yeterince cazibeli bir bilgi kaynağı oluşturmaktadır. Çünkü bazı<br />
açılardan ulusallığın dışında benzerlikler sergilemektedirler: Çalışanları, iş türleri,<br />
meslekleri ve eğitim seviyeleri benzerdir. Böyle homojen çok uluslu bir popülasyon<br />
içinde, uluslar arasında sistematik ve tutarlı farklılıklar için hesaba katılacak tek şey,<br />
ulusallığın kendisidir. Đnsanlar bu firmada çalışmaya başlamadan önce bir ulusal<br />
çevrede yetiştiler. Sonuç olarak IBM çalışanlarını karşılaştırmak uluslar arasındaki<br />
farklılığı tüm açıklığıyla gösteren ender bir çalışmadır.<br />
Kültür biliminin kurucularından biri olarak nitelendirilen Geert Hofstede'ın<br />
makaleleri Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika başta olmak üzere çok çeşitli ülkelerde<br />
yayınlanmıştır. Disiplinler arası çalışmaları nedeniyle çok geniş çapta bilim dalının<br />
ilgisini çeken Hofstede'ın araştırmalarından psikoloji, sosyoloji, antropoloji, politika<br />
bilimi, dil ve tarih, yönetim konuları, uluslararası ticaret, pazarlama, insan kaynakları<br />
ve mühendisliğin yanı sıra bazı hükümetlerin askeri güvenlik teşkilatlarında da<br />
yararlanılmıştır.<br />
Hofstede, çeşitli kültürlerden insanların nasıl ve niçin etkilendiğini<br />
açıklamaya yardımcı olan dört boyut olduğunu bulgulamıştır. Bunlar Güç Mesafesi,<br />
Belirsizlikten Kaçınma, Bireyselcilik-Toplulukçuluk, Erkek Kültürdür. Daha sonra<br />
bu boyutlara Uzun Dönem-Kısa Dönem uyum boyutunu eklemiştir.<br />
3.1.1. Güç Mesafesi Boyutu<br />
Hofstede'in, ulusal kültürü tanımlamada kullandığı boyutlardan biri olan güç<br />
aralığı, toplum ve kurum içinde, sosyal eşitsizliğin ve sosyal ilişkilerde hiyerarşinin<br />
ne derece kabul gördüğüne işaret etmektedir (Aycan, 2000: 79).<br />
Gücün neden olduğu farklılıkları en aza indirgemeye çalışan toplumlar,<br />
Düşük Güç Mesafesinin söz konusu olduğu kültürü; gücün benimsendiği ve<br />
kurumsallaştırıldığı toplumlar ise, Yüksek Güç Mesafeli kültürü yansıtmaktadır.<br />
Eşitsizlik, farklı kültürlerde farklı sonuçlar doğurmaktadır ve daha çok refah, itibar,<br />
güç gibi alanlarda kendini göstermektedir.<br />
33
Güç mesafesi, örgütlerdeki az güce sahip üyelerin (çalışanların) gücün eşitsiz<br />
dağılımını kabullenme derecesini göstermektedir. Eğer güç mesafesi büyükse, astlar<br />
statü farklılaşmalarını kolayca kabul etmekte, üstler ve astlar ilişkilerde kademe<br />
atlanmasını statü yitirme olarak değerlendirmektedirler. Oysa güç mesafesinin<br />
küçük olduğu kültürlerde astlar, işlerin üstesinden gelebilmek için sık sık üst<br />
kademeleri atlayarak işlerini yürütmektedirler (Sargut, 2001: 139).<br />
Düşük güç mesafesinin egemen kültürel değer olduğu sistemlerde, örgütsel<br />
yapıda merkezleşme eğiliminin zayıf olduğu görülmekte, alt kademelere danışma<br />
sıklığı artmaktadır. Buna karşın, güç mesafesi büyükse, güçlü merkezleşme<br />
oluşmakta, alt kademelere danışma eğilimi azalmaktadır.<br />
Güç Mesafesi, bir toplumun bireyleri ve örgütlerinde gücün eşit olmayan bir<br />
biçimde dağılımı ile ilgilidir. Gücün bir toplumun bireyleri arasında neden olduğu<br />
mesafe, o toplumun değerleri ve normları ölçüsünde gerçekleşmekte ve toplum<br />
tarafından benimsenen güç düzeyindeki farklılıklar, zaman içerisinde<br />
içselleştirilerek, kurumsallaşmaktadır. Çeşitli ülkelerde, belirli yaşta olmanın, belirli<br />
ailelerden gelmenin, ya da belirli eğitim kurumlarında okumuş olmanın; çaba,<br />
yetenekler, teknik eğitim ve deneyime bakılmaksızın bireylere ayrıcalık getirdiği<br />
bilinmektedir. Bu tür toplumlarda hiyerarşik açıdan güçlü kişiler, (patronlar,<br />
rütbeliler, üst makamlarda bulunanlar) haklı olmak için doğruyu bulmak zorunda<br />
değillerdir; çünkü haklılıkları, sahip oldukları güçten kaynaklanmaktadır. Bazı<br />
toplumlarda ve kültürlerde az gücü olan insanlar, gücün eşit olmayan bir biçimde<br />
dağılımını kabullenmişlerdir (Sargut, 2001:182).<br />
Hofstede'a göre Güç Mesafesinin yüksek olduğu toplumların sahip olduğu<br />
temel özelikler şu şekilde sınıflandırılabilir:<br />
• Eşitsizlik düzeninin olduğu bir dünyada herkes hak ettiği yerdedir. Güçlüler<br />
ve güçsüzler bu düzenle korunmaktadır.<br />
• Çok az insan özgür ve insanların çoğu ise diğerlerine bağımlıdır. Hiyerarşi,<br />
varoluşsal eşitsizlik anlamındadır.<br />
• Sosyal sınıfın alt katmanlarında olanlar ile üst katmanlarında olanlar<br />
birbirlerini farklı kategorilerde görürler.<br />
34
• Güç, toplumun temel gerçeğidir ve iyi ve kötüden önce gelir. Gücün<br />
hukuksallığı tartışılmaz. Güç sahipleri ayrıcalıklı olmaya hak kazanırlar.<br />
• Güçlüler, olduklarından daha fazla güçlü görünmeye çalışırlar. Güçsüzler<br />
kınanır.<br />
• Sosyal bir sistemi değiştirmenin yolu güç sahiplerini değiştirmektir.<br />
• Birilerinin gücü diğer insanlar için potansiyel bir tehdittir ve sıklıkla güven<br />
duyulmaz<br />
• Güçlü ve güçsüzler arasında gizli bir çatışma vardır. Güçsüzler arasındaki<br />
işbirliği insanların birbirlerine olan güveninin düşük olması nedeniyle zordur.<br />
Güç Mesafesinin düşük olduğu toplumlarda; toplumdaki eşitsizlikler<br />
azaltılmış, hiyerarşi rollerin eşitsizliği anlamında, sosyal sınıfın alt katmanında<br />
olanlar ile üst katmanında olanlar birbirlerini insan olarak görmekte ve eşit haklara<br />
sahip olduklarını düşünmektedirler. Gücün kullanımı hukuki sosyal sistem içerisinde<br />
sorgulanabilmekte, bir sosyal sistemi değiştirmenin yolu gücü yeniden dağıtmaktan<br />
geçmekte, güçlü ve güçsüzler arasında gizli bir uyum söz konusu ve güçsüzler<br />
arasındaki işbirliği dayanışma temelinde oluşabilmektedir.<br />
Güç Mesafesinin düşük olduğu toplumlardaki organizasyonlarda, katı<br />
olmayan bir merkezileşme, basık bir örgütsel yapı, az sayıda denetleyici kadro, sınırlı<br />
bir ücret farklılaşması vardır; alt kademelerde yüksek nitelik ve işçilerle memurlar<br />
aynı statüye sahiptir. Güç Mesafesinin yüksek olduğu toplumlarda ise,<br />
organizasyonlar katı bir merkezileşme içinde, sivri bir örgütsel yapıya sahip, çok<br />
sayıda denetleyici kadrosu bulunan, büyük bir ücret farklılaşması ve alt kademelerde<br />
düşük nitelik ve beyaz yakalıların mavi yakalılara oranla daha yüksek statüye sahip<br />
oldukları görülmektedir. Güç Mesafesinin yüksek olduğu toplumların<br />
organizasyonlarında biçimsel iletişim yukarıdan aşağıya doğru işler. Biçimsel yatay<br />
iletişim yoktur. Güç aralığı geniş olan kültürlerde unvan, statü, pozisyon gibi<br />
betimleyici öğelere de fazlasıyla önem verilir ve saygı duyulur. Đş yerlerinde işçi ile<br />
işveren arasındaki mesafe hissedilir ve korunur. Gücün neden olduğu farklılıkları en<br />
aza indirgemeye çalışan toplumlar, Düşük Güç Mesafesinin söz konusu olduğu<br />
35
kültürü; gücün benimsendiği ve kurumsallaştırıldığı toplumlar ise, Yüksek Güç<br />
Mesafeli kültürü yansıtmaktadır (Sargut, 2001: 182).<br />
Güç Mesafesi boyutu, Hofstede'ın 1970'li yılların başında yaptığı<br />
araştırmasında ele alınan ülkeler açısından incelendiğinde, Avusturya, Đsrail,<br />
Danimarka, Đngiltere, Almanya, ABD gibi ülkeler Güç Mesafesinin düşük olduğu<br />
ülkeler grubunda; Filipinler, Meksika, Hindistan, Brezilya, Hong Kong, Fransa,<br />
Türkiye gibi ülkeler ise, Yüksek Güç Mesafeli ülkeler grubunda yer almaktadır<br />
(Hofstede, 1980: 104 ).<br />
Güç Mesafesinin toplumsal düzeyde oluşturduğu başlıca normalar Tablo<br />
3.1'de, güç mesafesinin örgütsel ortamdaki başlıca değerleri ve eğilimleri de Tablo<br />
3.2 'de düşük-yüksek ayırımı ile gösterilmiştir.<br />
36
Tablo 3.1: Güç Mesafesinin Toplumsal Normları (Hofstede, 1980: 122)<br />
DÜŞÜK GÜÇ MESAFESĐ YÜKSEK GÜÇ MESAFESĐ<br />
Toplumsal eşitsizlik düşük düzeydedir.<br />
Đnsanlar birbirine eşit düzeyde<br />
bağımlıdır.<br />
Hiyerarşi sadece rollerin eşitsizliği<br />
anlamındadır.<br />
Ayrıcalıklar ve statü sembolleri öne<br />
çıkarılmaz.<br />
Güçlü ve güçsüz arasında uyum vardır.<br />
37<br />
Gücü elinde bulunduranların ayrıcalığı<br />
belirgindir.<br />
Güçsüz insanlar, güçlü insanlara<br />
bağımlıdır.<br />
Hiyerarşi eşitsizlik anlamındadır.<br />
Ayrıcalıklar ve statü sembolleri sürekli<br />
olarak vurgulanır.<br />
Güçlü ve güçsüzler arasında çatışma<br />
vardır.<br />
Güç kullanımı yasaldır. Güçlü olan doğruyu ve yanlışı belirler.<br />
Güçsüzler arasında işbirliği.<br />
Yaşlı insanlara karşı pozitif tutum vardır.<br />
Güçsüzler arasında düşük düzeyde<br />
işbirliği.<br />
Yaşlı insanlara karşı negatif tutum<br />
vardır.<br />
Çocuklara aile bireyi gibi davranılır. Çocuklara itaat öğretilir.<br />
Orta yaş kırktan sonra başlar. Orta yaş kırktan önce başlar.<br />
Özgürlük eşitlikten daha önemlidir. Eşitlik özgürlükten daha önemlidir.
Tablo 3.2: Güç Mesafesinin Örgütsel Ortamdaki Başlıca Değerleri ve Eğilimleri<br />
(Hofstede, 1980: 135)<br />
DÜŞÜK GÜÇ MESAFESĐ YÜKSEK GÜÇ MESAFESĐ<br />
Üst düzey yöneticiler gençtir. Üst düzey yöneticiler yaşlıdır<br />
Merkeziyetçilikten uzaktır, otoriteye<br />
eğilim azdır.<br />
38<br />
Merkeziyetçilik vardır, otoriteye eğilim<br />
fazladır.<br />
Basık örgütsel yapı vardır. Dikey örgütsel yapı vardır.<br />
Denetimsel personel oranı azdır. Denetimsel personel oranı fazladır.<br />
Organizasyonlardaki hiyerarşi rollerin<br />
eşitsizliği ile ilgilidir.<br />
Astların üstleri hakkında düşüncesi<br />
önemlidir.<br />
Üstlerle iletişim ve ulaşma kolaylığı<br />
mevcuttur.<br />
Yöneticiler kişisel olmayan (objektif)<br />
verilerle hareket ederler.<br />
Yöneticiler kişisel tecrübe ve<br />
çalışanlarına güvenirler.<br />
Organizasyonlardaki hiyerarşi üst<br />
düzeyde çalışanlarla daha alt düzeyde<br />
çalışanlar arasındaki eşitsizlikle ilgilidir.<br />
Üstlerin astlar hakkındaki düşüncesi<br />
önemlidir.<br />
Üstlerle iletişim ve ulaşma güçlüğü<br />
mevcuttur.<br />
Yöneticiler sağduyu ile hareket ederler.<br />
Yöneticiler formel kurallara güvenirler.<br />
Yöneticiler demokratik tutum gösterir. Yöneticiler babacan tutum gösterir<br />
Danışman yönetim başarı, performans ve<br />
üretimi sağlar.<br />
Otoriteye bağlı yönetim ve yakın<br />
denetim, başarı, performans ve üretimi<br />
sağlar.<br />
Astlara danışılır. Astlara yapılacakları söylenir.<br />
Güç; pozisyon, uzmanlık ve yeteneğe<br />
bağlıdır.<br />
Yönetici çalışan ilişkisi faydacılık<br />
üzerine kurulmuştur.<br />
Organizasyonun üst ve alt düzeyinde<br />
çalışanlar arasında gelir farkı azdır.<br />
Ayrıcalıklar ve statü sembolleri öne<br />
çıkarılmaz.<br />
Güç; ilişkiler, karizma ve gücü kullanma<br />
yeteneğine bağlıdır.<br />
Yönetici çalışan ilişkisi daha çok<br />
duygusaldır<br />
Organizasyonun üst ve alt düzeyinde<br />
çalışanlar arasında gelir farkı fazladır.<br />
Ayrıcalıklar ve statü sembolleri çok<br />
vurgulanır.
3.1.2.Belirsizlikten Kaçınma Boyutu<br />
Grup üyelerinin belirsiz ya da açıkça tanımlanıp yapılandırılmamış durumlara<br />
ne derece uyum sağlayabildiklerini gösteren yapısal ve zihinsel düzenekleri içerir<br />
(Aycan, 2000: 128). Toplum yaşantısını düzenleyen biçimsel kuralların ve kontrol<br />
sistemlerinin çokluğu, standart prosedür ve planlar, ritüeller, uzmanlık ve kariyer<br />
sürekliliğine verilen önem, bireylerin risk alma eğilimleri, çoğunluğun eğilimlerinden<br />
sapan düşünce ve davranış biçimlerine anlayış gösterme derecesi, belirsizlikten<br />
kaçınma eşiği düşük ve yüksek olan toplumlarda farklılıklar gösterir.<br />
Kişilerin belirsizliğe karşı takındıkları tavır kültürel değerlerden<br />
kaynaklanmaktadır. Belirsizliği tolere etme düzeyi düşük olan bireyler, belirsiz<br />
durumlara uyum göstermekte başarılı olamazlar; değişmeye dirençleri yüksektir.<br />
Uyarı düzeyi yüksek, bilgiyle yüklenmiş ortamlarda bu kişilerin başarı düzeyleri<br />
hızla düşer (Sargut, 2001: 139).<br />
Bir topluluğun, bilginin yetersiz olduğu veya açık olmadığı, karmaşıklığın var<br />
olduğu, değişmelerin hızlı ve kestirilemez bir biçimde geliştiği ortamlardan duyduğu<br />
tedirginliğin düzeyi ile ilgilidir. Belirli bir toplumda yaşayan insanların Belirsizlikten<br />
Kaçınma eğilimleri yüksekse, yaşamı kendileri için daha güvenli hale getirmek<br />
amacıyla iş güvencesini, biçimsel ve yazılı kuralları artırma; farklı düşünce ve<br />
davranışlara karşı çıkıp, mutlak doğrulara yönelme kaçınılmaz olacaktır. Geleceğin<br />
bilinmeyen tarafıyla ilgili olarak toplum üzerindeki baskı düzeyini anlatır. Đnsanlar<br />
belirsizlik içeren ortamlara uyum göstermekte önemli sorunlarla karşılaşırlar.<br />
Bilginin yanlış olduğu ya da açık olmadığı, karmaşıklığın var olduğu, değişimlerin<br />
hızlı ve kestirilemez bir biçimde geliştiği ortamlarda bireyler kendilerini tehdit<br />
altında hissederler. Sargut’a (2001) göre, toplumda insanların belirsizlikten kaçınma<br />
eğilimleri yüksekse, yaşamı kendileri için daha güvenli bir duruma getirmek<br />
amacıyla iş güvencesini, yazılı ve biçimsel kuralları artırmaya çalışacaklardır. Bu<br />
durumda Güç Mesafesi de artacaktır. Toplumlarda aşırı belirsizlik tahammül<br />
edilemez bir gerilim yaratır ve toplumlar bu gerilimle başa çıkma yöntemleri<br />
geliştirirler. Bu yöntemler din, teknoloji ve hukuk alanlarıyla ilgilidir. Teknoloji,<br />
insanın yarattığı maddi şeyleri, hukuk sosyal davranışa rehberlik eden biçimsel ve<br />
biçimsel olmayan kuralları, din bilinmeyenin bilgisini gösterir. Belirsizlikle başa<br />
39
çıkma yollan toplumların kültürel mirasıyla ilişkilidir. Bu yollar aile, okul gibi temel<br />
kurumlar vasıtasıyla yeni nesillere transfer edilir ve desteklenir. Hofstede'a göre<br />
Belirsizlikten Kaçınmanın düşük olduğu toplumlarda, düşük kaygı düzeyi, günlük<br />
yaşamla ilgili iyi niyet, düşük iş stresi ve değişime karşı düşük duygusal tepkiler<br />
görülür. Organizasyonlarda işverene sadakat bir erdem olarak kabul görmez,<br />
kuşaklar arasında çatışma fazla görülmez. Yöneticiler yaş kriterlerinden başka<br />
kriterlerle de seçilebilir. Yüksek risk alma ve bireysel ilerlemeler için güçlü bir<br />
ihtiras vardır. Yöneticinin yönettiği alanda uzman olması gerekmez. Hiyerarşi,<br />
faydacı (pragmatik) nedenlerden dolayı çiğnenebilir.<br />
Belirsizlikten Kaçınmanın yüksek olduğu kültürlerde, belirsizlikten<br />
kaçınmanın düşük olduğu kültürlere göre, biçimsel kurallar ve mutlak gerçeğe daha<br />
fazla gereksinim; farklı fikir ve davranışlar sergileyen kişi ve gruplara daha az<br />
tolerans vardır. Yüksek Belirsizlikten Kaçınma gösteren topluluklar göreceli olarak<br />
daha fazla duygusallık sergileme eğilimindedirler. Bu toplumlarda yüksek kaygı<br />
düzeyi, yüksek iş stresi vardır. Değişime karşı yüksek duygusal tepki gösterilir.<br />
Belirsizlikten Kaçınması düşük olan kültürlerin daha düşük stres düzeyleri ve<br />
daha zayıf süper egoları olup, fikir ayrılığını kabul etme dereceleri yüksektir. Bunlara<br />
ilaveten, belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu kültürlerde göreceli olarak daha<br />
fazla risk alma eğilimi mevcuttur<br />
Örgütlerde hiyerarşik kurallar uygulanmalıdır, örgütsel kurallar çiğnenmez.<br />
Bireysel ilerlemeler için düşük ihtiras görülür.<br />
Belirsizlikten kaçınma çalışma ortamlarında da önemli farklılıklara sebep<br />
olmaktadır. Belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu toplumlarda insanlar sürekli<br />
olarak kendilerini meşgul göstermek isterler. Belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu<br />
toplumlarda ise insanlar gerektiğinde çok çalışırlar, iş yapma istekleri içlerinden gelir<br />
(Buchko, 1994, alıntılayan Sığrı ve Tığlı, 2006).<br />
Hofstede (1980)’ göre Türkiye belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu<br />
ülkeler arasında yer akmaktadır. Yunanistan, Portekiz, Belçika, Japonya, Peru,<br />
Fransa, Đspanya, Çin ve Arjantin ise belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu diğer<br />
ülkelerdir ve Hofstede’in yaptığı sıralamada Türkiye’den daha üst sıralarda yer<br />
40
almaktadırlar. Singapur, Hong Kong, Đsveç, Đrlanda, Hindistan, Kanada gibi ülkeler<br />
ise belirsizlikten kaçınmanın düşük olduğu ülkelerdendir (Hofstede, 1980: 165).<br />
Türk insanı önemli ölçüde belirsizlikten kaçınma eğiliminde olduğu için,<br />
ülkemizde yaygın bir uygulama olan "yaşam boyu istihdam" belirsizlikten kaçınma<br />
eğiliminin doğal bir sonucudur. Japonya, Portekiz ve Yunanistan'da da belirsizliğe<br />
tolerans düşük olduğu için yaşam boyu istihdam tartışılmaz bir hak durumundadır.<br />
Buna karşın belirsizliğe toleransın yüksek olduğu Danimarka, ABD, Đngiltere, Đsveç<br />
gibi ülkelerde işten işe geçme hareketliliğinin yüksek olduğu görülmektedir (Sargut,<br />
2001: 181).<br />
Belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu toplumlarda bireyler değişiklikten<br />
hoşlanmaz, yaşamlarında kesinlik olmasını tercih eder ve risk almaktan kaçınırlar (Aycan,<br />
2000: 206).<br />
Güç Mesafesi ile Belirsizlikten Kaçınma boyutları arasında güçlü bir ilişki<br />
vardır (Hofstede, 1980) .Belirsizlikten Kaçınma, Güç Mesafesi aracılığıyla azaltılır,<br />
kimin kimler üzerinde yetkisi olduğu açıkça belirlenir. Güç Mesafesini büyüten de<br />
bu durumdur. Organizasyonlar tüm işlemleri açık ve seçik olarak tanımlarlar (Sargut,<br />
2001: 182).<br />
Güç mesafesi belirsizlikten kaçınmayla birlikte ele alındığı zaman ülkeler<br />
ilginç bir biçimde kümelenmektedir. Sözgelimi Danimarka, Đsveç gibi güç<br />
mesafesinin ve belirsizlikten kaçınmanın az olduğu ülkelerde, toplumsal ve örgütsel<br />
hiyerarşi azdır. Herkes birbiriyle rahatça diyalog kurabilir ve insanın risk alması<br />
beklenir, desteklenir. Öte yandan Singapur gibi güç mesafesinin çok, belirsizlikten<br />
kaçınmanın az olduğu toplumlarda örgütler geleneksel aileler olarak algılanır. Aynı<br />
ailede olduğu gibi yöneticiler örgüt üyelerini fiziksel ve ekonomik açıdan korurlar.<br />
Karşılığında çalışanlardan da örgüte sadık olmaları beklenir. Türkiye'nin yer aldığı<br />
grupta güç mesafesi de, belirsizlikten kaçınma da fazladır. Bu kümedeki ülkelerde<br />
örgütler insan piramitleri olarak algılanır. Örgütte ve kurumlarda insanlar kime itaat<br />
edeceklerini bilirler. Biçimsel iletişim kanalları yukarıdan aşağıya işler. Biçimsel<br />
yatay iletişim yoktur. Bu sitemlerde belirsizlik güç mesafesi aracılığıyla azaltılır.<br />
Kimin kimler üzerinde yetkisi olduğu açıkça belirlenir. Başka bir deyişle kimin<br />
patron olduğu açıkça bilindiği gibi, patronun sözleri yasa yerine geçer. Güç<br />
41
mesafesini büyüten de bu durumdur. Örgütler, kurumlar ve birimler tüm işlemleri<br />
açık ve seçik olarak tanımlar. Belirsizliğe ya hiç hoşgörü gösterilmez ya da çok az<br />
gösterilir. Đsrail ve Avusturya gibi güç mesafesinin az, ancak belirsizlikten<br />
kaçınmanın çok olduğu ülkelerde, güçlü bir hiyerarşi gereksinmesi duyulmadan<br />
sistemler iyi yağlanmış makineler benzeri çalışırlar. Bu ülkelerde belirsizlik, açıkça<br />
tanımlanmış roller ve işlemler aracılığıyla azaltılır. Türkiye benzeri ülkelerde kül-<br />
türün belirleyici etkisiyle belirsizliğe karşı toleransı azalmış olan insanlar, tehdit<br />
edici belirsizliği azaltmak için güç mesafesini açarak tepki vermektedirler.<br />
Belirsizliğin azaltılamadığı zamanlarda ya da artan belirsizlik toplumda karmaşa<br />
yarattığında insanlar Tanrı'ya, kahramanlara ya da politika liderlerine sığınarak<br />
belirsizliği azaltmaya çalışırlar. Genellikler böyle toplumlarda terör, ekonomik kriz<br />
gibi olgular toplumda karmaşa yaratır. Artan terörü ve ekonomik krizleri (artan<br />
belirsizlik) darbe ve ihtilallerin izlemesi, demokrasiye verilen aranın geniş halk<br />
kitlelerince desteklenmesi, belirsizliği azaltma çabası içinde olan kitlelerin doğal<br />
tepkisidir. Bu gözlemler Türk toplumunun, belirsizliğin üstesinden gelebilmek için<br />
güç mesafesine gereksinme duyduğunu göstermektedir. Đslam dini de, gerek<br />
belirsizliğe toleransın azalmasında, gerekse belirsizlikten kaçma ve belirsizliğin<br />
azaltılmasında önemli rol oynamaktadır (Sargut, 2001: 182-183).<br />
Belirsizlikten kaçınma boyutuna ilişkin olarak, belirsizlikten kaçınma<br />
boyutunun toplumsal düzeyde oluşturduğu başlıca değer ve eğilimler Tablo 3.3'de<br />
gösterilmiştir. Belirsizlikten kaçınmanın örgütsel ortamlarda ve uygulamalarda<br />
oluşturduğu başlıca değer ve eğilimler de Tablo 3.4'de özetlenmiştir.<br />
42
Tablo 3. 3: Belirsizlikten Kaçınmanın Toplumsal Düzeyde Oluşturduğu Başlıca<br />
Değerler ve Eğilimler (Hofstede, 1980: 184)<br />
BELĐRSĐZLĐKTEN KAÇINMA<br />
DÜZEYĐ DÜŞÜK<br />
Belirsizlik vardır ve kaçınılmazdır.<br />
43<br />
BELĐRSĐZLĐKTEN KAÇINMA<br />
DÜZEYĐ YÜKSEK<br />
Belirsizlik tehlikelidir ve azaltılması<br />
gerekir.<br />
Farklı olan durumlar merak uyandırır. Farklı olan durumlar tehlikelidir.<br />
Düşük iş stresi vardır, duygular<br />
gizlenmemelidir.<br />
Yüksek iş stresi vardır, duygular<br />
gizlenmelidir.<br />
Mutsuzluk oranı düşüktür. Mutsuzluk oranı yüksektir.<br />
Duyguların ifade edilmesi normaldir. Duygular kontrol edilmelidir.<br />
Üzüntü ve korkular yüz ifadesinden<br />
kolayca okunur.<br />
Daha genç insanlara karşı olumlu tutum<br />
vardır; nesiller arasındaki boşluk daha<br />
azdır.<br />
Đnsanlar öğrenme ve tartışmaya<br />
dönüktür.<br />
Gerçek duygular diğerleri tarafından<br />
bazen anlaşılamaz<br />
Daha genç insanlara karşı eleştirel tutum<br />
vardır; nesiller arasındaki boşluk<br />
büyüktür.<br />
Đnsanlar düzene ve doğru cevaplara<br />
dönüktür.<br />
Çoğu insan güvenilirdir. Aile dışındaki insanlara güvenilmez.<br />
Karmaşık durumlar rahat karşılanır ve<br />
riske girilir.<br />
Kurallar esnektir. Kurallar katıdır.<br />
Karmaşık durumlar önlenir ve riskten<br />
kaçınılır.<br />
Kurallar gerektiği kadar vardır. Gerekli olmasa da kurallar vardır.<br />
Tembellik yaparken rahatsızlık<br />
duyulmaz.<br />
Birçok doğru olabilir. Tek doğru vardır.<br />
Devamlı meşguliyet tutumu vardır.<br />
Törensel davranışlar azdır Törensel davranışlar çoktur.
Tablo 3. 4: Belirsizlikten Kaçınmanın Örgütsel Ortamlarda Oluşturduğu<br />
Başlıca Değerler ve Eğilimler (Hofstede, 1980: 176)<br />
BELĐRSĐZLĐKTEN KAÇINMA<br />
DÜZEYĐ DÜŞÜK<br />
Patrona sadakat zayıftır ve bir işyerinde<br />
ortalama çalışma süresi kısadır.<br />
Üst düzey yöneticiler stratejiye dâhildir.<br />
Üstlerin gücü pozisyon ve ilişkilere<br />
bağlıdır.<br />
44<br />
BELĐRSĐZLĐKTEN<br />
DÜZEYĐ YÜKSEK<br />
KAÇINMA<br />
Patrona sadakat güçlüdür ve bir işyerinde<br />
ortalama çalışma süresi uzundur.<br />
Üst düzey yöneticiler uygulamalara<br />
dâhildir.<br />
Üstlerin gücü belirsizlikleri kontrol<br />
etmeye bağlıdır.<br />
Organizasyonlar ilişki odaklıdır. Organizasyonlar görev odaklıdır.<br />
Daha az yazılı kurallar. Daha fazla yazılı kurallar.<br />
Uzmanlaşmaya verilen önem az. Uzmanlaşmaya verilen önem fazla.<br />
Yöneticiler çalışanlara yöneliktir. Yöneticiler görevlere yöneliktir.<br />
Yöneticiler stratejiler üzerinde<br />
yoğunlaşırlar.<br />
Yöneticiler ayrıntılar üzerinde<br />
yoğunlaşırlar.<br />
Yöneticilerin risk alma eğilimi yüksektir. Yöneticilerin risk alma eğilimi düşüktür.<br />
Firmaya bağlılık önemli değildir. Firmaya bağlılık önemlidir.<br />
Yöneticiler her şeyi bilmeyebilir Yöneticiler her şeyi bilir.<br />
Yöneticiler geçirdiği tecrübeli yılların<br />
fazlalığından çok bazı kıstaslara göre<br />
seçilir.<br />
Yöneticiler geçirdiği tecrübeli yılların<br />
fazlalığına göre seçilir.<br />
Değişime karşı direnç azdır. Değişime karşı direnç yüksektir.<br />
Çalışmak için küçük organizasyonlar<br />
tercih edilir.<br />
Çatışmanın doğal olduğu vurgulanır .Çatışma istenmez.<br />
Eğer gerekiyorsa çalışanlar firma<br />
kurallarını ihlal edebilirler.<br />
Çalışmak için büyük organizasyonlar<br />
tercih edilir.<br />
Firma kuralları ihlal edilemez.<br />
Başarı ve ait olma duygusu motive eder. Güvenlik ve fiziki imkânlar motive eder<br />
Astlara yetki devri yapılabilir.<br />
Yetki devri yapılsa da, astların yetkileri<br />
kontrol altında tutulmalıdır.<br />
Yüksek iş tatmini vardır. Düşük iş tatmini vardır.<br />
Đş gücü değişimi yüksektir. Đş gücü değişimi düşüktür.
3.1.3. Bireyselcilik ve Toplulukçuluk Boyutu<br />
Hofstede, bu kültürel farklılığı iki kutuplu olarak ölçümlemiştir. Bir uçta<br />
bireyselcilik diğer uçta ise toplulukçuluk (kolektivizm) yer almaktadır. Bireycilik-<br />
Ortaklaşa Davranışçılık, toplum-birey ilişkisini açıklayan, kültürel farklılaşmanın en<br />
önemli boyutudur. Bu boyut, temel olarak, bireyin kendini ne şekilde tanımladığı ile<br />
ilgilidir (Aycan, 2000: 30). Bireyci toplumlarda, kişiler kendilerini diğerlerinden<br />
bağımsız üniteler olarak tanımlarlar. Toplulukçuluğa önem veren kültürlerde ise,<br />
bireyler kendilerini ailelerinin veya diğer önemli toplulukların bir parçası olarak<br />
tanımlarlar. Buna bağlı olarak da, topluluğun çıkarlarını kendi çıkarlarının önünde<br />
tutarlar ve diğerlerinin kendilerinden beklentilerine cevap vermeye çalışırlar. Bireyci<br />
toplumlarda ise, kişiler önemli konulardaki kararlarında kendi isteklerini ön planda<br />
tutarlar ve bireysel başarıya önem verirler.<br />
Toplulukçu kültürleri bireyci kültürlerden ayıran temel özellik toplulukçu<br />
kültürlerde kişinin kendisini kendine yeten, bağımsız bir birey olarak değil de bir<br />
grubun (örneğin aile, kavim, ulus, vb.) parçası olarak görmesi, bunun, sonucunda da<br />
bireysel amaç ve davranışlarının grubunun norm ve beklentileri ile uyumlu olmasını<br />
sağlamak kaygısıdır (Aycan, 2000: 205). Bireyci kültürlerde ise kişinin amaçlan ait<br />
olduğu grupla ortak olmayabilir; anlaşmazlık halinde kişinin amaçları önceliklidir.<br />
Toplulukçu kültürlerde ise, öncelik grubun bütünlüğünü ve uyumunu muhafaza<br />
etmek olduğu için kişinin grubun amaçlan için kendi amaçlarından fedakârlık etmesi<br />
beklenir. Bireyci kültürlerde ise gruplar sadece amaçlar ortak olduğu sürece muhafaza<br />
edilir; amaçlar uyumsuzlaşmaya başladığında kişiler kendilerine amaçlarını<br />
gerçekleştirebilecekleri başka ortamlar, gruplar ararlar.<br />
Türk çalışanların kendilerini ait gördükleri grupların varlığı ve bu gruplardaki<br />
uyumu devam ettirme kaygılan olduğu ortaya çıkmaktadır (Aycan, 2000: 205). Diğer<br />
bir deyişle, Türk çalışanları için, kuruluştan ayrılma kararı sadece bireysel bir getiri-<br />
götürü hesabı değildir. Örneğin, kişinin ailesinin kuruluştan ayrılmasını onaylayıp<br />
onaylamadığı Türk toplumunda önemli bir etmendir. Aynı şekilde, kuruluş içerisinde<br />
gelişen ilişkileri bozmamak, çalışma grubuna ve işverenin koruyuculuğuna sadakat<br />
göstermek ve grup için kendinden fedakârlık etmek (örneğin daha iyi maddi<br />
45
imkânlar için başka bir işyerine gitmemek) gibi grup normları kişilerin örgütsel<br />
bağlılıklarını etkilemektedir.<br />
Toplulukçu kültürlerde iyi bir çalışanın sahip olması gereken özellikler<br />
güvenirlilik, sadakat ve diğer çalışanlarla uyumdur; bireyci kültürlerde ise adayın<br />
yeteneğine öncelik verilir. Bu sebeple, toplulukçu kültürlerde mevcut çalışanların ya<br />
da tanıdıkların referansıyla işe almak daha yaygın bir insan kaynaklan yöntemidir.<br />
Bradburn'un (1963) Türk kuruluşları üzerine yaptığı niteliksel inceleme de bu görüşü<br />
doğrulamaktadır. Bradburn, bu sistemin mevcut çalışanların bağımlılıklarını<br />
arttırması sebebiyle işverenler tarafından da tercih edildiğini belirtmiştir. Nitekim<br />
mülakatlara verilen cevaplardan bazı çalışanların kuruluşlarına girerken referans olan<br />
kişinin yüzünü kara çıkarmamak kaygısıyla, bazılarının da akraba ya da yakınlarının<br />
da aynı kuruluşta çalışıyor olmaları sebebiyle iş değiştirmekten kaçındıkları ortaya<br />
çıkmıştır. Ortaklaşa davranma (kolektivizm) sıkı toplumsal çerçeveleri anlatır.<br />
Đnsanlar kendi kümeleriyle diğerlerini ayrı tutarlar. Đçinde etkinlik gösterilen akraba<br />
grupları, klanlar ve örgütler diğerlerinden farklılaştırılır. Bu gruplar üyelerini kollar,<br />
karşılığında da sadakat bekler. Belirlenimcilik (determinizm) ortaklaşa davranma<br />
kültürlerinde etkilidir. Grubun iradesinin üyelerin inanç ve davranışlarını belirlemesi<br />
beklenir. Ortaklaşa davranışçı kültürler üyelerini dışsal-toplumsal baskıyla denetler.<br />
Bu denetimde temel rolü utanma duygusu oynar. Oysa bireyci kültürlerde denetim<br />
bireyin içsel baskısıyla sağlanır. Bu nedenle bireyci kültürlere suç kültürü de denir.<br />
Ortaklaşa davranışçı kültürlerin üyeleri gruba ahenkli bir uyumu ve yüzlerini<br />
kurtarmayı amaçlarlar. Bireyci kültürlerdeyse öze saygı öne çıkacaktır (Sargut,<br />
2001:185).<br />
Araştırmacılar bireyciliğin ve ortaklaşa davranışçılığın farklı boyutları<br />
olduğunu ileri sürmektedir. Yeni tanımlamaya göre yatay ortaklaşa davranışçılık öz<br />
kimliğin tanımlanması noktasında önem kazanmaktadır. Yatay boyut öne çıktığında<br />
ortaklaşa davranışçı kişi kendisini diğer grup üyeleriyle karşılıklı bir bağımlılık<br />
ilişkisi içinde görmekte ve kaynakların ortak kullanımını önemsemektedir. Ayrıca<br />
grup içi yakınlık akılcılıktan daha fazla önem kazanmaktadır. Başka bir deyişle yatay<br />
ortaklaşa davranışçı kişi, ortaklaşa davranışçılık-bireycilik sürekliliğinde en aşırı<br />
noktaya yerleşebilmektedir. Dikey ortaklaşa davranışçılıkta ise iç gruba hizmet, iç<br />
grubun yararına özveride bulunma öne çıkmaktadır. Bireysel amaçların grubun<br />
46
amaçlarından farklılaşmadığı açıkça görülmekte; normlar, görevler ve sorumluluklar<br />
önem taşımaktadır. Kişinin kendini tanımlamaya ve ilişkili olmaya ilişkin<br />
kategorileri yatay ortaklaşa davranışçılık içinde yer alırken, dikey ortaklaşa<br />
davranışçılık da amaçların yapısı ve normlara ilişkin tavırları kapsamaktadır. Yatay<br />
ve dikey boyutlara ilişkin ayrım bireycilik için de geçerlidir. Yatay bireycilikte<br />
kendine aşırı güven ve bağımsızlık eğilimi önde gider. Akrabalık ilişkisi olmayan ki-<br />
şilerle uzun dönemli ilişkilerden özenle kaçınılır. Amerikalıların bireycilik<br />
anlayışlarının da Đsveçlilerden oldukça farklı olduğu gözlemlenmektedir.<br />
Amerikalılar, toplumsal anlamda eşitliği dile getirmelerine karşın, ekonomik ve si-<br />
yasal açıdan eşitsizliği kabullendikleri izlenimini vermektedirler (Sargut, 2001:188–<br />
189).<br />
Bireycilik ve toplulukçuluk hem kuramsal hem de görgül örgütsel<br />
çalışmalarda en çok incelenen kültürel farklılaşma unsurlarıdır ( Wasti, Erdil, 2007).<br />
Bireycilik – toplulukçuluk çerçevesinde yapılan kültürler arası çalışmaların<br />
çoğunda Hofstede’in ülke düzeyinde yaptığı araştırmanın bulgularına atıfta<br />
bulunarak kültürün ülke ile tanımlandığı ve bir ülkenin tüm bireylerinin kültürel<br />
değerlerinin aynı olduğunun varsayıldığı gözlenmektedir. Ancak, Hofstede’in<br />
örgütsel alanda ölçtüğü bu değerler, yaşamın başka alanlarında (örneğin, kamusal,<br />
sosyal) farklılık gösterebilirler (Wasti, Erdil, 2007).<br />
Ülke düzeyinde sunulan bulguların bireysel düzeyde ölçümleme için de<br />
geçerli olduğunu söylemek hatalı olur. Aynı ülkedeki bireylerin kültürel eğilimleri<br />
birbirinden farklılık gösterebilir. Bu durum çeşitli göçmen ulusları barındıran<br />
kalkınmış ülkelerde olduğu gibi, Türkiye gibi hızlı değişim yaşayan, geçiş<br />
sürecindeki toplumlarda söz konusudur (Wasti, Erdil, 2007).<br />
Triandis bireycilik ve toplulukçuluğu yatay ve dikey boyutları ile birbirinden<br />
farklılaştırmıştır. Bu ayrım temelde eşitlikçi ve hiyerarşik insan ilişkilerine dayanan<br />
ve sırasıyla Hofstede’in güç mesafesine benzeyen bir yapıyı temsil etmektedir (Tan<br />
Şahin, 2007). Triandis, bireycilik ve toplulukçuluk boyutlarını arıtmak için hiyerarşi<br />
(güç mesafesi) kavramını eklemiş ve böylece yatay bireycilik, dikey bireycilik, yatay<br />
toplulukçuluk ve dikey toplulukçuluk olmak üzere dörtlü bir tipoloji önermiştir.<br />
Buna göre, yatay bireycilik özelliklerini taşıyan toplumlarda ya da bireylerde<br />
47
ağımsızlık ve özgünlük ön planda olmakla beraber statü farklılıkları<br />
vurgulanmamaktadır. Dikey bireyci toplum veya bireylerde ise rekabet, kazanmak ve<br />
statü önemlidir. Yatay toplulukçuluk özelliklerini taşıyan toplum ya da bireylerde<br />
grup amaçlarının yanı sıra eşitlik de ön plandadır. Buna karşın dikey toplulukçu<br />
toplum veya bireyler grup amaçlarının önceliğinin yanı sıra hiyerarşik farklılıkları<br />
gözetirler (Wasti, Erdil, 2007).<br />
Türk insanının dikey ortaklaşa davranışçılık alanı içinde yer aldığı<br />
anlaşıldığına göre buradan yola çıkarak örgütsel ortamdaki davranışlarını ve<br />
yönetme ve yönetilmeye ilişkin eğilimlerini saptamak olanaklıdır. Türk insanının<br />
başarıya ilişkin tavrı ve yorumunun dikey ortaklaşa davranış alanı içinde oluştuğu<br />
gözlemlenebilir, insanımız kendi ya da üstlerinin başarısını yetenek gibi kalıcı kişisel<br />
özelliklere dayandırırken, başarısızlığını çaba gibi değişken özelliklere<br />
bağlamaktadır. Oysa konu astları olduğunda bu kez başarıyı çabayla, başarısızlığı ise<br />
yetenekle ilişkilendirmektedir. Genelde tüm ortaklaşa davranışçılar gibi insanlarımız<br />
da grubun amaçları için bireysel amaçlardan vazgeçilmesi gerektiği kanısında<br />
olmakla birlikte, hiyerarşik sistemin farklı kademelerinde farklı amaçların geçerli<br />
olabileceğini kabul etmektedirler. Çalışanlarımıza göre hiyerarşinin tepesinde<br />
olanların amaçlar açısından aşağıdakilere oranla farklılaşmaları hoş görülebilir.<br />
Ancak kişisel amaçları iç gruplarının amaçlarıyla çatıştığında, kendi amaçlarını<br />
bastırırlar.<br />
Yapılan çalışmalar, Türkiye'nin kültürel olarak, 1980'de Hofstede'in<br />
araştırmasına göre bir azalma gösterse de halen toplulukçu ama daha az hiyerarşik<br />
olduğunu göstermektedir (Aycan, 2000: 45-46).<br />
Toplulukçu ve bireyselci kültürlerin özellikleri Tablo 3.5’de ter almaktadır.<br />
48
Tablo 3. 5: Toplulukçu ve Bireyselci Kültürlerin Özellikleri (Hofstede, 1980:<br />
237)<br />
TOPLULUKÇULUK BĐREYSELCĐLĐK<br />
Ekonomik gelişim daha azdır. Ekonomik gelişim daha fazladır.<br />
Kendi başına hareket edebilme ve orta<br />
sınıfın gelişimi azdır.<br />
Birey, büyük grupların bir parçasıdır.<br />
Amaçlar iç grubun amaçlarıyla çakışır.<br />
Toplumsal davranışın belirleyicileri<br />
normlar, görevler ve sorumluluklardır.<br />
Güvenlik sosyal şebekeyle sağlanır.<br />
Enformasyonun ana kaynağı sosyal<br />
şebekedir.<br />
Yarar sağlamasa da öncelikle ilişkiler ve<br />
başkalarının gereksinmeleri gelir<br />
49<br />
Kendi başına hareket edebilme ve orta<br />
sınıfın gelişimi daha fazladır.<br />
Birey, ailenin bir parçasıdır ve kendine<br />
özgüdür.<br />
Amaçlar iç grubun amaçlarından<br />
farklıdır.<br />
Toplumsal davranışların belirleyicileri<br />
tavırlar, kişisel gereksinmeler, algılanan<br />
haklar ve sözleşmelerdir.<br />
Güvenlik ev ve hayat sigortasıyla<br />
sağlanır.<br />
Enformasyonun ana kaynağı medyadır.<br />
Akılcılık, maliyet/yarar oranını önde<br />
tutulur.<br />
Toplu kararlara inanılır. Bireysel kararlara inanılır.<br />
Toplumun çıkarı, kişisel çıkardan<br />
önemlidir.<br />
Kişisel çıkar, toplumun çıkarından<br />
önemlidir<br />
Yönetim gruplara yöneliktir. Yönetim bireylere yöneliktir.<br />
Çalışanlar aileden ve sosyal çevreden<br />
biri olarak görülür<br />
Çalışanlar birey olarak görülür<br />
Đlişkiler görevden önemlidir. Đlişkiler karşılıklı çıkarlara dayalıdır.<br />
Uyum vurgulanır, çatışmalar bastırılır. Farklılık normaldir.
3.1.4. Erkek ve Dişi Kültür Boyutu<br />
Bu varsayım, bir toplumda baskın olan değer sistemlerinin, kadın ya da erkek<br />
cinsiyet rollerine atfedilen tipik özelliklerden hangisine yakın olduğu ile ilgilidir<br />
(Aycan, 2000: 128).<br />
Topluma yansıyan egemen değerlerden yola çıkarak, bir kültürün erkek mi<br />
yoksa dişi mi olduğunu saptamak olanaklıdır. Hofstede'e göre, eğer bir toplumda<br />
atılganlık, para elde etme ve materyalist eğilimler egemen değerler olarak öne<br />
çıkıyorsa, insana verilen önem arka planda kalıyorsa, bu toplumların egemen<br />
değerlerinin erkek kültürünü öne aldığı söylenebilir. Dişi kültürün göstergeleriyse,<br />
insanlar arası ilişkilere ve insana verilen önem, yaşamın genel niteliğini önde tutmak<br />
biçiminde ortaya çıkmaktadır. Toplumlarda geleneksel anlamda dişilikle<br />
ilişkilendirilen kavramlar şefkatli, merhametli, nazik, sadık, çocuklara karşı sevgi<br />
dolu olmak benzeri değerleri içermektedir. Bunların arasına başkalarına karşı<br />
duyarlılık, halden anlamak, genelde sevgi dolu ve anlayışlı olmak, sıcak davranmak<br />
da eklenebilir. Öte yandan toplumlardaki geleneksel erkek değerlerini<br />
irdelediğimizde saldırganlık, yükselme tutkusu, dediğim dedik tavır, atletik ve<br />
yarışmacı olmak, egemen ve baskıcı tavır takınmak, kendine güvenli, bağımsız ve<br />
tavır koyucu olmak öne çıkmaktadır (Sargut,2001: 175).<br />
Hofstede'in çalışmalarında elde edilen sonuçların, bazı ülkelere ilişkin<br />
gözlemlerle uzlaşmadığı, ölçme yöntemlerinin ve çalışmanın varsayımlarının bazı<br />
sorunlar içerdiği birçok kesimde yankı bulmaktadır. Türkiye de, Hofstede'in<br />
sınıflamasında Đran, Tayland, Tayvan, Brezilya, Đsrail, Fransa, Đspanya, Peru, Şili,<br />
Yugoslavya vb. ülkelerle birlikte dişi ülkeler grubunda yer almaktadır. Buna karşın<br />
kültürel açıdan Türkiye'yle benzerlikleri bulunan Japonya, Yunanstan, Meksika vb.<br />
gibi ülkeler erkek kültür grubunda sıralanmışlardır. Kuşkusuz Hofstede kümeleri<br />
oluştururken farklılıkları da belirlemiştir. Sözgelimi dişi ya da erkek kümelerinde yer<br />
alan ülkeleri, daha dişi ya da daha erkek olarak farklılaştırmak olanaklıdır. Sözgelimi<br />
Türkiye erkeklik-dişilik ayrımının orta sınırına en yakın ülkedir. Özellikle kuzey<br />
ülkeleri Türkiye'ye oranla daha çok dişi değerler taşımaktadır (Sargut,2001: 175-<br />
176).<br />
50
Đlk bakışta Türk toplumunun dişi değerleri ve kültürü öne aldığı konusunda<br />
ortaya konan araştırma sonuçları pek inandırıcı gelmemektedir. Kuşkusuz bizim gibi<br />
kadınların yaşamadığı varsayılan bir erkekler toplumu için böylesi bir değerlendirme<br />
bazı kesimler tarafından aşağılayıcı bile bulunabilir. Oysa araştırmanın<br />
varsayımlarından da anlaşılacağı gibi dişi kültür olumlu özellikleri çağrıştırmaktadır<br />
(Sargut, 2001: 176).<br />
Sargut (2001), Hofstede'in Türk toplumu üzerine yaptığı genellemeyi test<br />
etmek üzere, geniş bir zaman aralığı içinde, üniversite öğrencileri üzerinde bir araş-<br />
tırma yapmıştır. Değişik zamanlarda değişik öğrenci grupları üzerinde uygulanan test<br />
sonuçları, Türk toplumunun "erkek toplum" imajına oldukça ters düşen bir tablo<br />
oluşturmuştur. Kız öğrenciler geleneksel kadınsı değerlerin egemen olduğu tavır ve<br />
davranışları eksiksiz sergilerken, erkeklerin de aynı oranda olmasa bile, kadınsı<br />
sayılan değerleri, erkeksi değerlerden daha önde tuttukları görülmüştür.<br />
Dişi ve erkek kültürlerin özellikleri Tablo 3.6’da yer almaktadır.<br />
51
Tablo 3. 6: Erkek ve Dişi Kültür Özellikleri (Hofstede, 1980: 294)<br />
DĐŞĐ KÜLTÜR ERKEK KÜLTÜR<br />
Đş yaşamak içindir. Yaşam iş içindir.<br />
Đş yerinde uyumlu çalışma ve patronla<br />
ilişki çok önemli.<br />
52<br />
En iyisini yapma olanağının verilmesi ve<br />
işte fark edilme önemli.<br />
Yaşanan yer ve iş güvenliği önemli Terfi etme ve yüksek kazanç önemli<br />
Düşük iş stresi. Yüksek iş stresi.<br />
Grup kararlarına inanmak Bireysel kararlara inanmak.<br />
Çalışmak için küçük firmalar tercih<br />
edilir.<br />
Çalışmak için büyük firmalar tercih<br />
edilir.<br />
Đş insan yaşamının merkezinde değil. Đş insan yaşamının merkezindedir.<br />
Rekabet avantajı hizmet<br />
endüstrilerindedir; danışmanlık, yaşamla<br />
ilgili ürünler ve biyokimyasallar.<br />
Başkalarını koruma ve sıcak ilişkiler<br />
önemlidir.<br />
Yöneticiler, sağduyu ve uzlaşmaya önem<br />
verir.<br />
Rekabet avantajı üretim<br />
endüstrilerindedir; ağır sanayi ve kimya<br />
endüstrisi.<br />
Maddi başarılar ve gelişme önemlidir.<br />
Yöneticiler, kararlılığa ve girişimciliğe<br />
önem verir.
3.1.5.Uzun Dönem-Kısa Dönem Uyum Boyutu<br />
Uzun Erimli Uyum, ileriki ödüllere yönelik, özellikle azim ve tutumluluk gibi<br />
erdemlerin tesvik edilmesidir. Ters kutbunda bulunan Kısa Erimli Uyum, geçmiş ve<br />
şimdiye ilişkin, özellikle geleneğe saygı, ‘ün’ün korunması ve toplumsal<br />
yükümlülüklerin yerine getirilmesi gibi erdemlerin teşvik edilmesidir.<br />
Uzun dönem, geleceğe yönelik değerlerle ilgilidir. Kısa dönem ise geçmiş ve<br />
şimdiki zamana işaret eder. Kısa dönemde geleneklere karşı sorumluluk ve sosyal<br />
normlara koşulsuz uyum söz konusudur.<br />
Hofstede'in ortaya koyduğu boyutlan destekler yönde önemli bir bulgu da<br />
'Çin Kültürel Bağlantı' olarak adlandırılan emik çalışmadan alınmaktadır. Bu<br />
çalışmada Çin kültürel bağlamındaki yaygın değerlere dayanarak 22 ülkedeki<br />
öğrenci örnekleminden (20'si Hofstede'in çalışmasıyla aynı) veri toplanmıştır. Bu<br />
çalışma sonucunda dört kültürel boyut ortaya çıkmıştır (birliktelik, Konfüçyist<br />
çalışma dinamiği, yumuşak kalplilik ve moral disiplin). Bu çalışmada ortaya konulan<br />
kültürel boyutlar ile Hofstede'in kültürel boyutlan arasında bazı temel paralellikler<br />
gözlenmiştir. Ancak, Konfüçyist çalışma dinamiği (tutumluluk ve ısrarlılık) ayrık ve<br />
özgün bir kültürel boyut olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışma bulgularına<br />
dayanarak, Hofstede (2001) kültürel boyutlarına zaman yönelimini (uzun-kısa)<br />
'eklemiştir'. Uzun vadeli yönelimde (Konfüçyist çalışma dinamiğinde olduğu gibi),<br />
ihtiyaçların ertelenmesi, tutumluluk ve uzun vadede hedefe ulaşmak gibi değer<br />
eğilimleri ön plana çıkarılırken; kısa vadeli yönelimde ise kısa erimli hedefler ön<br />
plandadır (Çukur, 2007: 51).<br />
Ankette kullanılan sorular Çinli araştırmacılar tarafından tasarlanmıştır. Bu<br />
boyut, bir kültürün geçmişe ve şimdiye yönelmiş (kısa erimli uyum) değerlerle<br />
karsılaştırıldığında geleceğe dönük (uzun erimli uyum) değerlere ne kadar önem<br />
verdiğini ölçer. Uzun erimli uyum, sebat, azimle çalışma, tutumluluk, utanç ve<br />
ilişkilere saygı gibi dinamik, geleceğe dönük bir anlayışı işaret eden değerlerden<br />
oluşur.<br />
Uzun Dönem Oryantasyon Çin, Hong Kong, Tayvan, Japonya ve Güney Kore<br />
gibi Uzakdoğu ülkelerinde; Orta Dönem Oryantasyon Avrupa ülkelerinin çoğunda;<br />
53
Kısa Dönem Oryantasyon ABD ve Đngiltere’de; Çok Kısa Dönem Oryantasyon ise<br />
Afrika ve bazı Đslam ülkelerinde görülmektedir<br />
yer verilmiştir.<br />
Kısa ve Uzun Döneme eğilimli toplumlar arasındaki 10 farka Tablo 3. 7’de<br />
Tablo 3. 7: Kısa ve Uzun Döneme Eğilimli Toplumlar Arasındaki 10 Fark<br />
(Korkmaz, 2009)<br />
KISA DÖNEM UZUN DÖNEM<br />
Hayattaki en önemli olaylar ya geçmişte<br />
oldu veya şimdi oluyor.<br />
Đhtiyaçların hemen karşılanması<br />
beklenir.<br />
Đyi ve kötünün ne olduğu ile ilgili<br />
evrensel kurallar vardır.<br />
54<br />
Hayattaki en önemli olaylar gelecekte<br />
olacaktır.<br />
Đhtiyaçların karşılanması ileri tarihe<br />
ertelenir.<br />
Neyin iyi ve neyin kötü olduğu koşullara<br />
göre değişir.<br />
Gelenekler mukaddestir. Gelenekler değişen koşullara uyumludur.<br />
Aile hayatı, büyükler tarafından<br />
yönlendirilir.<br />
Birinin düşündüğü ve söylediği doğru<br />
olmalı.<br />
Çocuklar tolerans ve saygıyı öğrenmeli.<br />
Aile hayatının paylaşılmış görevlerle<br />
yönlendirilmesi.<br />
Kişinin yaptıkları faziletli olmalı.<br />
Çocuklar, tutumlu/idareci olmayı<br />
öğrenmeli.<br />
Sosyal harcama ve tüketim Biriktirme, yatırım yapma<br />
Yapısı belli olmayan problem çözme.<br />
Đş yaşamında, kısa vadeli kararlara<br />
odaklanma.<br />
Yapısı belli, matematiğe dayalı problem<br />
çözme.<br />
Đş yaşamında, pazardaki gelecek<br />
pozisyonlara odaklanma.
3.2. Trompenaars'ın Kültürel Boyutları<br />
Hofstede gibi Hollandalı bir başka araştırmacı Fons Trompenaars da bu<br />
alanda yaptığı çalışmalarla artan bir ilgiye sahiptir. Trompenaars, 28 farklı ülkeden<br />
toplam 15,000 çalışanın cevapladığı anket ile topladığı verileri analiz ederek beş<br />
ilişkisel oryantasyon elde etmiştir. Bu elde ettiği beş boyut Hofstede’in boyutlarına<br />
paralellik göstermektedir. Bu beş boyuta ilaveten zaman ve çevreye ilişkin tutumları<br />
da inceleyen Trompenaars’ın çalışmaları 10 yıl kadar sürmüş ve 1994'te<br />
yayınlanmıştır (Korkmaz, 2009).<br />
3.2.1. Evrensellik ve Öznellik<br />
Evrensellik fikirlerin ve uygulamaların herhangi bir değişiklik yapılmadan<br />
her yere uygulanabileceğine olan inançtır. Öznellik ise şartların fikir ve<br />
uygulamaların nasıl uygulanacağına dair zorluk getireceğine olan inançtır. Yüksek<br />
evrenselliğin olduğu kültürlerde, ilişkilerden daha çok formel kurallara<br />
odaklanılmıştır. Yüksek öznellik yaşanan kültürlerde ise formel kurallardan çok<br />
kişisel ilişkiler ve güven önemlidir. Öznel bir kültürde yasal sözleşmeler<br />
değiştirilebilir. Trompenaars'a göre ABD, UK, Almanya, Đsveç gibi gelişmiş<br />
ülkelerde evrensellik kültürü çok yüksektir, Venezüella, Eski Sovyetler Birliği ve<br />
Çin gibi ülkeler ise öznelliğin etkisindedir (Korkmaz, 2009).<br />
3.2.2. Bireysellik ve Toplumculuk<br />
Đnsanlar kendilerini öncelikle bireyler olarak mı, yoksa bir grubun parçası<br />
olarak mı görüyorlar? Ayrıca isterlerse istedikleri şekilde topluluğa katkıda<br />
bulunabilsinler diye, bireyler üzerinde odaklanmak mı önemlidir, yoksa çok sayıda<br />
birey tarafından paylaşıldığı için, öncelikle topluluğu dikkate almak mı?<br />
Bireyci anlayışta kişinin bir birey olarak baslı basına değerli olduğu kabul<br />
edilirken, toplumcu anlayışta kişi ancak bir grubun üyesi olarak belli bir değere sahip<br />
olabileceği görüsü hâkimdir. ABD, Arjantin, Meksika, Đngiltere bireysel kültüre<br />
sahip ülkeler olarak belirlenirken, Tayland, Japonya, Endonezya ve Çin toplumcu<br />
kültürün esas alındığı ülkeler olarak ortaya çıkmaktadır.<br />
Trompenaars toplumcul kültürlerin yaşandığı ülkeler ile ticari ilişkiler<br />
kuracak yöneticilerin sabırlı davranmalarını, birey ve toplumlarla uzun süreli, sıcak<br />
55
iliksiler kurmalarını tavsiye etmektedir. Bireysel kültüre sahip ülkelerle ticari<br />
ilişkilerde ise yöneticilerin hızlı kararlar alarak bunları kendi baslarına uygulamaları<br />
gerektiğini vurgulamaktadır (Bakan, 2006:469).<br />
Trompenaars'ın bu boyutu Hofstede’in daha önce bulduğu anahtar boyut<br />
Bireyselcilik / Kollektivizm boyutunun bir benzeridir. Ancak ifade olarak benzese de<br />
içerik olarak Hofstede’in boyutlarıyla zıtlaşmaktadır.<br />
3.2.3. Nötr veya Duygusal Olma<br />
Nötr kültür duyguların kontrol altında tutulduğu kültürdür. Bu kültüre giren<br />
ülkeler duygularını belli etmek istemezler. Duygusal kültürlerde ise duygular açık ve<br />
doğal bir şekilde ifade edilir. Duygusal kültürde olan insanlar sürekli gülümser,<br />
heyecanlandığında yüksek sesle konuşur ve birbirlerini büyük bir istekle selamlarlar.<br />
Đngiltere, Singapur, Almanya’da nötr kültür yaşanırken, Meksika, Hollanda,<br />
Đsviçre’de duygusal kültür hakimdir.<br />
Trompenaars, nötr kültürde iş yapan duygusal kültürden bir bireyin mümkün<br />
olduğunca her şeyi kâğıt üstünde yapıp karşı tarafa iletmesi gerektiğini önermiştir.<br />
Kültürlerarası farklılıklardan dolayı iletişimde ortaya çıkabilecek muhtemel<br />
sorunların önceden önüne geçilmesi açısından tavsiye etmektedir (Bakan, 2006:469).<br />
3.2.4. Özgül veya Yaygın Olma<br />
Đnsanlar diğerleriyle ilişkilerinde belli bir çizgiyi takip ediyor, belli kurallara<br />
bağlı olarak ve sürekli emirler veriyorlarsa bu kültür özgül kültürün etkisindedir.<br />
Đnsanlarla ilişkilerde kuralcılıktan ve emir vermekten uzak bir anlayış sergileniyorsa<br />
yaygın kültürün daha ağır bastığı söylenebilir. Avusturya, Đngiltere, ABD özel<br />
kültürün yaşandığı ülkelerdir. Çin, Đspanya, Đsveç ve Endonezya’da ise yaygın kültür<br />
hâkimdir.<br />
Özgül kültürün yaşandığı ülkeler ile ticari ilişkilere girecek yöneticilerin açık<br />
ve net olmaları gerekirken, yaygın kültürle is yapacak yöneticilerin is yapacakları<br />
ülkelerdeki kişilerin unvan, yas, geçmişteki bağlantı ve tecrübelerine saygı duymaları<br />
gerektiği belirtilmektedir (Bakan, 2006: 470).<br />
56
3.2.5. Başarı veya Övgü<br />
Statülerin kişilerin kendi uğraşlarıyla ulaştıkları başarıları ve de sahip<br />
oldukları yeteneklerine göre belirlendiği kültürler başarı kültürleridir. Statülerin<br />
başarı ya da yeteneğe göre değil de kişilik, soy, para veya unvana göre belirlendiği<br />
kültürler övgü kültürleridir. Avusturya, ABD, Đsviçre başarı odaklı kültürün<br />
yaşandığı ülkelerdir. Venezüella, Endonezya, Çin ise övgü kültürünün hâkim olduğu<br />
ülkelerdir.<br />
Trompenaars’a göre başarı odaklı kültürlere sahip ülkeler ile is yapacak<br />
yöneticilerin resmi pozisyonlarda görev almış, yaslı ve tecrübeli kişilerden seçilmesi<br />
gerektiğini belirtmiştir. Övgü kültürünün yaşandığı ülkelerle yapılacak ticari<br />
iliksilerde ise iyi yetişmiş ve eğitimi yüksek kişilerin seçilmesinin daha iyi sonuçlar<br />
doğuracağı belirtilmektedir (Bakan, 2006:470).<br />
3.3. Schwartz'ın Değer Boyutları<br />
Hofstede ve Trompenaars dışında kültürler değerler üzerine çalışma yapan bir<br />
diğer araştırmacı da Đsrailli sosyolog Schwartz'dır. Schwartz, Hofstede’in yöntemine<br />
benzer şekilde 68 ülkede 75000 den çok katılımcıyla gerçekleştirdiği araştırmasını 56<br />
öğeden oluşturmuştur. Schwartz (1992), uluslararası karşılaştırmalar da yaptığı,<br />
ancak, bireyleri değerlendirmede de kullanılabilecek bir ölçme aracı geliştirmiştir.<br />
Schwartz kültürel değerleri iki temel boyutta incelemektedir. Bunlar, mevcut<br />
durumu korumaya veya değişime açık olma ve çevresindeki kişilerin çıkarlarını şahsi<br />
çıkarların önünde tutma veya etrafındakilere kayıtsız kalarak kendi gelişimini ön<br />
plana alan davranış olarak tanımlanmıştır. Bu iki boyut çerçevesinde belirlenen yedi<br />
değer şöyledir:<br />
1) Muhafazakârlık: Sosyal düzeni koruma, aile güvencesi, geleneklere saygı<br />
ve uyum; 2) ve 3) Entellektüel ve duygusal açıdan bağımsızlık: Kişileri farklı istek<br />
ve amaçlan olan bireyler olarak alan, kişisel düşünce ve duygulara esneklik tanımak;<br />
4) Uyum: Kişinin içerisinde yaşadığı doğa ile ne derece uyumlu olduğu; 5) Eşitlikçi<br />
olma: Başkalarının iyiliği için çalışmaya bağlılık ve sosyal adalet; 6) Başarı güdüsü:<br />
Kişisel şartlarını iyileştirme ve başkalarını geçme güdüsü; 7) Hiyerarşiyi kabul etme:<br />
Kişilerarası rol ve kaynak dağılımıdır (Aycan, 2000: 226).<br />
57
Hofstede'in dört değer boyutu ve Schwartz'ın kültürel değerleri<br />
karşılaştırıldığında bireycilik ve eşitlikçi olma, bireycilik ve entelektüel-duygusal<br />
bağımsızlık arasında; belirsizlikten kaçınma ve uyum arasında; erkeksi değerler ve<br />
basan güdüsü arasında pozitif korelâsyonlar görülmektedir. Bunun yanı sıra,<br />
bireycilik ve muhafazakârlık; bireycilik ve hiyerarşi; güç aralığı ve duygusal<br />
bağımsızlık ve güç aralığı ve eşitlikçi olma arasında negatif korelasyonlar elde<br />
edilmiştir.<br />
Karşılaştırması<br />
3.4. Edward Hall’ın Yüksek Bağlamlı ve Düşük Bağlamlı Kültür<br />
Bireylerin birbirleriyle kurdukları iletişimde tercih ettikleri yöntemin<br />
kültürden kültüre farklılık gösterdiği bilinmektedir. Đletişim biçimleri açısından farklı<br />
kültürleri karşılaştırmada en çok kullanılan yöntemlerden birisi Hall’ın Yüksek<br />
Bağlam-Düşük bağlam ayırımıdır (Erdem, 2006).<br />
Edward Hall’a göre kültürler, farklı derecede sözlü ifadeler kullanarak<br />
iletişim sağlarlar. Hall, kültürleri “geniş bağlamlıdan” (ilişki öncelikli), “dar<br />
bağlamlıya” (iş öncelikli) doğru sıralamıştır (Hall, 1976, alıntılayan Sığrı ve Tığlı,<br />
2006).<br />
Bazı kültürlerde insanlar iletişimde açık ve net olmayı tercih ederler,<br />
mesajlarını alıcılara doğrudan gönderirler. Bu kültürlerde iletilmek istenen duygu ve<br />
düşünceler mesaja olduğu gibi yüklenir. Alıcının da sağlıklı bir iletişim için mesaj<br />
dışında başka faktörlere ihtiyacı bulunmaz. Hall bu kültürlerin bu eğilimlerini “düşük<br />
bağlamlı iletişim” sınıfında görmektedir. Genellikle bireyci Batı ülkeleri düşük<br />
bağlamlı iletişim kuran kültürler olarak gösterilmektedir (Erdem, 2006).<br />
Bazı kültürlerde ise bireyler kapalı, imalı ve dolaylı bir iletişimi tercih<br />
ederler. Gerçekte söylenmek istenen ile söylenenler birbiri ile tam olarak<br />
örtüşmeyebilir. Alıcı sadece söylenenlerle yetinmez, ne söylenmek istendiğini de<br />
farklı bağlamlara bakarak (geçmiş tecrübeler, ses tonu, yüz ifadesi, imalar vb.)<br />
anlamak durumundadır. Bu kültürler de “yüksek bağlamlı iletişim” kategorisinde<br />
değerlendirilmektedir. Bu kültürlere de toplulukçu yönü öne çıkan ülkeler (Çin,<br />
Hindistan, Japonya vb.) örnek olarak verilmektedir (Erdem, 2006).<br />
58
Yüksek bağlamlı bir iletişimde, bilginin çoğu kişide özümsenmiş fiziksel<br />
göstergelerdedir ve çok azı mesaja yüklenmiştir. Düşük bağlamlı bir iletişimde ise<br />
bunun tam tersine bilginin hepsi mesajın kendisinde yüklüdür. Yüksek bağlamlı<br />
iletişim, bilginin çoğunun kişide saklanması ya da fiziksel çevrede bulunması<br />
dolayısıyla, bir kısmının söylendiği ya da yazıldığı bir iletişim biçimini ifade eder.<br />
Yüksek bağlamlı kültürlerde iletilmek istenen bilgi, mesajın kendisinde olmaktan<br />
çok mesajın verildiği ortamdadır. Alıcı ya da dinleyici, asıl iletilmek isteneni<br />
anlayabilmek için, mesajın kendisinden çok nasıl verildiğine ve diğer ortamsal<br />
özelliklere dikkat etmek durumundadır (Erdem ve Günlü, 2006).<br />
Hall’ın modelinde yüksek bağlamlı iletişim boyutunun karşısında düşük<br />
bağlamlı iletişim bulunmaktadır. Bu iletişim kültüründe, bağlamsal faktörlerden daha<br />
çok bilginin yüklendiği mesajın kendisi önemlidir. Düşük bağlamlı kültürlerde,<br />
iletilmek istenen mesajın kendisidir ve dinleyicinin mesajı deşifre etmek için<br />
ortamsal ipuçlarına çok ihtiyacı yoktur; mesaj doğrudan ve açıktır (Erdem ve Günlü,<br />
2006).<br />
Yapılan araştırmalar, Yüksek ve Düşük bağlamlı kültür kategorileriyle<br />
Hofstede'in ortaklaşa davranışçılık ve bireyciliğe ilişkin sınıflamalarının birbirlerini<br />
doğruladığını göstermektedir. Hofstede, Hall’ın Yüksek Bağlam-Düşük Bağlam<br />
ayırımını toplulukçuluk-bireycilik ayırımı ile paralel görmektedir. Yüksek bağlamlı<br />
iletişim toplulukçu kültürlerle, düşük bağlamlı iletişim ise bireyci kültürlerle uyum<br />
göstermektedir. Bu çerçeve içinde ortaklaşa davranışçı kültürler arasında yer alan<br />
Türkiye'nin geniş bağlamlı bir kültürel ortama sahip olmasını doğal karşılamak<br />
gerekir. Batılı ya da bireyci toplumların doğrudan, özlü, dar, kişisel ve araçsal<br />
iletişim kurma biçimleriyle, Türk toplumundaki dolaylı, çaba gerektiren, bağlamsal<br />
ve duygusal iletişim biçimleri arasındaki fark önemlidir. Bireyci, Batılı toplumlarda<br />
yetişmiş kişilerden oluşmuş gruplarda kişiler genellikle belirli konulara odaklanmış,<br />
kısa, "ben" sözcüğünü çok kullanan ve belirgin amaçları vurgulayan bir konuşma<br />
biçimini yeğlerler. Türk toplumunda ise genellikle konudan konuya atlayan, "belki"<br />
ve "olabilir" benzeri tanımlamalar içeren bir konuşma biçimi yürürlüktedir. Ayrıca<br />
konuşma karşıdaki kişinin statüsüne göre uyumlanır ve konuşan kişi dinleyenlerin<br />
duygusal tepkilerini de sürekli gözden geçirir. Farklı kültürlerde yetişmiş insanların<br />
anlaşabilmeleri için tek engelin dilbilgisi olmadığı açıkça görülmektedir. Bu durum<br />
59
iki farklı kültürün insanlarının birbirlerini anlamalarının ne denli zor olduğunu<br />
göstermektedir (Sargut, 2001:149).<br />
Hofstede’e göre, yüksek bağlamlı iletişim daha çok geleneksel kültürlerde,<br />
düşük bağlamlı iletişim ise modern kültürlerde görülür. Bu açıdan Yüksek<br />
Bağlam/Düşük Bağlam ayırımı geleneksel/modern ayırımı olarak da görülebilir.<br />
Türkiye’nin toplumsal kültürel özelliklerini tespit etmeye yönelik yapılan birçok<br />
çalışmada Türk toplumunun kolektivist özelliklerinin bireycilik eğilimlere göre<br />
yüksek olduğu bulunmuştur. Kolektivist eğilimleri yüksek olan Türk toplumunda<br />
yüksek bağlamlı iletişimin düşük bağlamlı iletişime göre daha fazla tercih edileceği<br />
söylenebilir. Sümer’e göre Türk kültüründe “söyleyenden dinleyen arif gerek”, “söz<br />
dediğin yaş deridir, nereye çekersen oraya gider”, “söz gümüşse sükût altındır” ve<br />
“kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” atasözleri, iletişimde açıklık ve<br />
doğrudanlık yerine, dolaylı mesaj vermenin kültürel olarak teşvik edildiğini<br />
göstermektedir (Erdem ve Günlü,2006).<br />
Bazı çalışmalarda yüksek bağlamlı iletişimin güç mesafesinin yüksek olduğu,<br />
düşük bağlamlı iletişimin de güç mesafesinin düşük olduğu kültürlerde görüleceği<br />
belirtilmektedir. Yüksek bağlamlı iletişimin tercih edildiği bir ortamda astlardan<br />
amirlerini açıkça eleştirmelerini, amirlerin yanında onların bakış açılarına ters<br />
düşünceler ileri sürmelerini beklemek yanlış olur (Erdem ve Günlü,2006).<br />
Batı kültürü somut, ölçülebilir ve nesnel kavramları, öngördüğü iletişim<br />
modelinde de kullanmaktadır. Oysa Doğu kültürlerinin kullandığı varsayılan iletişim<br />
modeli soyut, niteliksel ve öznel özellikler içermektedir. Đletişim modellerine dayalı<br />
olarak Batı ve Doğu kültürleri arasında olduğu varsayılan farklılık, kültürel<br />
göreceliği doğrular niteliktedir (Sargut, 2001: 171).<br />
60
YÜKSEK BAĞLAM<br />
• Đletişim, kapalı, imalı,<br />
dolaylıdır.<br />
• Ortamsal faktörlere<br />
(fiziksel ortam, geçmiş<br />
deneyimler, ses tonu, yüz<br />
ifadesi, beden dili vb.)<br />
ihtiyaç vardır.<br />
• Söylenmek istenenle<br />
söylenen farklıdır.<br />
• Mesaj kişilere ve ortama<br />
göre farklı anlam ifade eder<br />
(sübjektif iletişim)<br />
Şekil 3.1. Yüksek Bağlam ve Düşük Bağlam (Erdem, R., Đletişim Eğilimlerinin Yüksek-Düşük<br />
Bağlam Ayırımı ile Ölçülmesi: Türkçe Bir Ölçek Geliştirme Çalışması,Fırat Sağlık Hizmetleri<br />
Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, 2006)<br />
Kültürel Đletişim<br />
61<br />
DÜŞÜK BAĞLAM<br />
• Đletişim, açık, net,<br />
direkttir.<br />
• Ortamsal faktörlere<br />
(fiziksel ortam, geçmiş<br />
deneyimler, ses tonu, yüz<br />
ifadesi, beden dili vb.)<br />
ihtiyaç azdır.<br />
• Söylenmek istenenle<br />
söylenen paraleldir.<br />
• Mesaj herkes için ve her<br />
ortamda aynı anlamı ifade<br />
eder (objektif iletişim)
3.5. Kültürün Paternalizm Boyutu<br />
Son yıllarda önem kazanmaya başlamış diğer bir kültür boyutu ise<br />
paternalizm yani babacanlık veya pederşahilik boyutudur. Özellikle batı dışındaki<br />
toplumlarda gözlenen önemli kültürel özelliktir. Paternalizm genel olarak, devletin<br />
veya yöneten gücün bir toplumun veya bir milletin ihtiyaçlarını bir babanın<br />
çocuklarının ihtiyaçlarını karşılaması gibi karşılaması veya o milletin hayatını<br />
babanın çocuklarının hayatını düzenleyişi gibi düzenlemesi iddia ve girişimi olarak<br />
tanımlanabilir (Şenkal, 2008).<br />
Paternalizm konusunda çalışmaları olan Gerald Dworkin’e (1983) göre<br />
paternalizm, kendi doğrularına dayanarak başka insanların özgür seçimlerine<br />
müdahale etmektir (Howard, 2009).<br />
Paternalist toplumlarda üst ile ast arasındaki ilişki ebeveyn ile evlat<br />
arasındaki ilişkiye benzer. Bu ilişkide, üstün görevi astı korumak, yönlendirmek, yol<br />
göstermek ve onun iyiliğine olacağına inandığı kararlan onun adına vermektir.<br />
Bunun karşılığında da asttan beklenen, üstüne kayıtsız şartsız itaat etmesi ve bağlılık<br />
göstermesidir, Paternalizmin temelleri, aile ve devlet yapısındaki patriarkal düzene<br />
dayanmaktadır. Zamanla, aile ve devlet içinde yer alan bu ilişkilerin işyerlerine de<br />
yansıdığı gözlenmiştir. Paternalizm, bireyci batı toplumlarında, kişilerin hak ve<br />
özgürlüklerini kısıtlayıcı bir olgu olarak algılandığı için, batı yazınında olumsuz bir<br />
anlam ifade etmekte ve otoriteryenlikle eş değerde ele alınmaktadır. Fakat Aycan ve<br />
Kanungo yaptıkları araştırmada, paternalizmin otoriteryenlik ile ilişkisinin kuvvetli<br />
negatif bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Paternalizm, bireyci batı toplumlarında<br />
yadırganan bir olgu olmakla beraber, geleneksel Asya, Güney Amerika, Orta Doğu<br />
toplumlarının en belirgin kültürel özellikleri arasındadır (Aycan, 2000: 31).<br />
Üst-ast arasındaki paternalist ilişki, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa kültürel<br />
ortamında yaygın olmayan ve benimsenmeyen bir ilişki tarzıdır. Bunun yanı sıra,<br />
geleneksel doğu kültürlerinde, yetki sahibi kişilerin bir baba veya ağabey gibi (kadın<br />
ise anne veya abla gibi) davranması kendilerinden beklenir. Paternalist bir amire,<br />
yalnızca işle ilgili değil aileleriyle ilgili konularda da danışılır. Örneğin, amirler,<br />
çalışanların veya çocuklarının düğünlerine katılırlar, onların ailevi veya maddi<br />
problemlerini çözmelerine yardımcı olurlar, aile üyelerinin eğitim ve sağlık<br />
62
masraflarına katkıda bulunurlar ve bunun gibi pek çok konuda onları yönlendirir ve<br />
destek olurlar. Batı toplumlarında ise bu tür girişimler, bireyin özgürlüğünü<br />
kısıtlayıcı ve hayatına müdahale edici hareketler olarak düşünülür. Paternalizm,<br />
kültürleri birbirinden ayıran en belirgin özelliklerden biridir ve iş hayatını pek çok<br />
yönden etkiler (Aycan, 2000: 47).<br />
Paternalizmi bir sosyokültürel boyut olarak araştırdıkları çalışmada Aycan ve<br />
ark. Çin, Türkiye, Hindistan ve Pakistan'ı paternalizm eğilimleri açısından Romanya,<br />
Kanada ve ABD gibi bazı ülkelerden daha yüksek olarak nitelendirir. Yine, 38 ülke<br />
arasında yapılan bir karşılaştırmada, Türk örgütlerinin en dik hiyerarşik yapıya sahip<br />
olmalarının yanı sıra çalışanlarının liderlerinden daha aşağı bir statüde oldukları ve<br />
örgüt yapısının bir 'aile yapısını' çağrıştırdığı gözlemlenir (Aycan, 2000: 227).<br />
Yakın dönemde 445 Türk Ar-Ge personeli üzerinde yapılan bir çalışmada, bu<br />
çalışmaya katılan Ar-Ge personelinin, örgütlerinden ve işlerinden daha çok liderle-<br />
rine bağlılık gösterdikleri görülmüştür. Bu durum, Türk kültür ve örgüt ortamının<br />
göreceli olarak “toplulukçu” ve “paternalist” olmasıyla açıklanabilir (Gümüşlüoğlu,<br />
2009).<br />
Türkiye’de yapılan araştırma bulgularına göre, çalışanlar yönetici veya liderin<br />
paternalist olmasını beklemektedirler. Çalışanların çıkarlarını kollayan, onların<br />
sorunlarına ve sevinçlerine ortak olan, katılımcı, açık, iş dışındaki sorunlarla da<br />
ilgilenen, mesleki gelişime önem veren ve şirkette bir aile ortamı yaratan<br />
yöneticilerin Türk kültürel ortamında tercih edildiği gözlenmektedir. Ayrıca,<br />
yöneticilerin çalışanlarla birebir ilişki içinde olmaları ve onlarla bireysel bazda<br />
ilgilenmeleri de beklenen bir özelliktir. Büyük şirketlerde üst düzey yönetim<br />
kadrolarının bunu başarması zordur. Bu nedenle, belli zaman aralıklarında (örn.,<br />
yılda en az bir veya iki kez), çalışanlarla yapılacak genel toplantılarla, onlara şirketin<br />
geldiği ve gelmeyi hedeflediği durum hakkında bilgi vermek, zihinleri meşgul eden<br />
sorulan açıkça sorabilmelerini teşvik etmek, öneri ve şikayetleri dinlemek ve<br />
kaydetmek gibi uygulamalar son derece yararlı olacaktır. Bunun dışında, şirkette bir<br />
aile ortamı yaratmak için, çalışanların aileleriyle beraber katılabilecekleri faaliyetler<br />
düzenlemek (piknik, yemek, çocuk yetiştirmeye yönelik seminer veya eğitim<br />
programlan, vb.), şirket dergi ve bültenlerinde aile üyelerinden haberlere yer vermek<br />
63
gibi uygulamaların motivasyona olumlu etkisi olacağı düşünülmektedir (Aycan,<br />
2000: 50).<br />
64
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM<br />
4. ARAŞTIRMA YÖNTEMĐ VE VERĐ KAYNAKLARI<br />
4.1. Çalışmanın Amacı ve Yöntemi<br />
Bu tez çalışması, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin iletişim<br />
tarzları üzerinde kültürel değerlerinin etkisinin tespit edilmesi amacıyla yapılmıştır.<br />
Bu amaç kapsamında, bir anket uygulanarak, demografik değişkenlere göre<br />
öğrencilerin kültürel varsayımları ve iletişim tercihleri ile ilgili araştırma verileri elde<br />
edilmiştir.<br />
4.2. Araştırmanın Modeli<br />
Bu çalışmanın modeli, genel olarak bakıldığında anket türünde bir<br />
“betimleme” modelidir<br />
Amaç yönünden irdelendiğinde ise, bu çalışma, değerlendirme ağırlıklı bir<br />
çalışmadır ve Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerinin,<br />
demografik değişkenler karşısında kültürel varsayımlarının ve iletişim tercihlerinin<br />
tespit edilerek, iletişim tarzları üzerinde kültürel değerlerin etkisinin olup olmadığı<br />
elde edilen veriler ışığında değerlendirilmiştir.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerinin kültürel<br />
varsayımlarının ve iletişim tercihleri çeşitli değişkenler açısından incelenmiştir.<br />
Bunun için hazırlanan ölçek, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi<br />
öğrencilerinin bir kısmına uygulanmıştır, anket sonucunda elde edilen veriler ile<br />
öğrencilerin ilgili değişkenlere göre tutumları yorumlanarak, hipotezlere yanıt<br />
aranmaya çalışılmıştır<br />
4.3. Çalışmanın Evreni ve Örneklemi<br />
Bu çalışmanın evreni, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencileri, örneklemi<br />
ise eğitim fakültesi öğrencileridir.<br />
65
Anket, örneklem olarak seçilen Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim<br />
Fakültesinde 2009–2010 eğitim-öğretim yılında öğrenim gören 3026 öğrencinin<br />
752’sine (yaklaşık olarak % 25’ine) uygulanmıştır.<br />
4.4. Veri Toplama Yöntemi<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel varsayımlarının ve<br />
iletişim tercihlerinin tespit edilerek, iletişim tarzları üzerinde kültürel değerlerin<br />
etkisini ölçmek amacıyla hazırlanmış olan bu anket üç ayrı bölümden oluşmaktadır.<br />
Birinci bölüm öğrenciler ile ilgili bilgileri içermektedir ve öğrencilerin kişisel<br />
bilgilerine ulaşmak amaçlanmıştır. Sekiz maddeden oluşmaktadır. Ankette<br />
öğrencilerin yaşları, cinsiyetleri¸ öğrenim gördükleri program, son 15 yıldır<br />
yaşadıkları yer, yetiştikleri coğrafi bölge, ailelerinin gelir miktarı, aile biçimleri, aile<br />
yapıları sorulmuştur.<br />
Đkinci bölümde kültürel varsayımlarla ilgili sorular yer almaktadır. Bu<br />
bölümde paternalizm, güç mesafesi, toplulukçuluk, belirsizlikten kaçınma, kadınsılık<br />
ve erkeksilik boyutlarına iliksin sorular yer almaktadır. Paternalizm, güç mesafesi ve<br />
toplulukçuluk boyutları için Zeynep Aycan ve arkadaşlarının (2000) geliştirdiği<br />
anket sorularından faydalanılmıştır. Belirsizlikten kaçınma boyutu için Nejat<br />
Basım’ın (2000) geliştirdiği anket soruları kullanılmıştır.<br />
Üçüncü bölümde öğrencilerin iletişim tercihlerini belirlemeye yönelik sorular<br />
yer almaktadır. Yüksek bağlamlı ve düşük bağlamlı iletişim boyutları için Ramazan<br />
Erdem’in (2006) geliştirdiği ölçek kullanılmıştır.<br />
Beşli skalaya dayalı Likert ölçeği tipinde hazırlanan ankette toplam 44 soru<br />
yer almaktadır, 43 soru olumlu, 1 soru olumsuz ifadelerden oluşmaktadır. Ankette<br />
paternalizm için 5, Güç mesafesi için 4, toplulukçuluk için 4, belirsizlikten kaçınma<br />
için 10, kadınsılık için 3, erkeksilik için 3, yüksek bağlamlı iletişim için 8, düşük<br />
bağlamlı iletişim için 7 ifade yer almaktadır.<br />
Ankette, kadınsılık ve erkeksilik boyutları için sorulan soruların güvenilirlik<br />
değerlerinin çok düşük çıkması nedeniyle bu boyutlar değerlendirmeye alınmamıştır.<br />
66
4.5. Başvurulan Đstatistiksel Teknikler<br />
Bu araştırmada verilerin sıralı ve kategorik olması, bunun yanı sıra gruplar<br />
arasında dengenin olmaması nedeniyle parametrik olmayan testler kullanılmıştır. Đki<br />
grubun olduğu cinsiyet ve aile yapıları değişkenleri için Mann Whitney U-Testi,<br />
2’den fazla grubun yer aldığı program, son 15 yıldır yaşadıkları yer, yetiştikleri<br />
coğrafi bölge, ailelerinin gelir miktarı, aile biçimleri değişkenleri için Kruskal Wallis<br />
H-Testi kullanılmıştır.<br />
Çalışmada, kadınsılık ve erkeksilik boyutları ile ilgili soruların Cronbach<br />
Alpha değerlerinin düşük çıkması sonucu değerlendirmeye alınmaması nedeniyle,<br />
geriye kalan dört toplumsal kültür eğiliminin (paternalizm, güç mesafesi,<br />
belirsizlikten kaçınma, bireycilik ve toplulukçuluk), öğrencilerin iletişim tarzları<br />
üzerindeki etkileri çoklu regresyon analizi ile incelenmiştir.<br />
Elde puanların aritmetik ortalamaları ve standart sapmaları hesaplanmış ve<br />
çizelgeler halinde gösterilmiştir.<br />
Verilerin yorumlanmasında anlamlılık düzeyi 0.05 olarak alınmıştır. Verileri<br />
çözümlemede “SPSS for Windows 16.0” paket programı kullanılmıştır.<br />
67
BEŞĐNCĐ BÖLÜM<br />
5.ARAŞTIRMA BULGULARI VE YORUM<br />
Bu bölümde; Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi<br />
öğrencilerinin kültürel varsayımları ve iletişim tercihleri incelenmiş, bu varsayımlar<br />
ve tercihlerin; öğrencilerin cinsiyetlerine, öğrenim gördükleri programlara, son 15<br />
yıldır yaşadıkları yere, yetiştikleri coğrafi bölgeye, ailelerinin gelir miktarına, aile<br />
biçimlerine ve aile yapılarına göre farklılaşıp farklılaşmadığına ilişkin elde edilen<br />
bulgular SPSS paket programı verileri kullanılarak sunulmuştur.<br />
almaktadır.<br />
5.1. Bulgular<br />
5.1.1 Demografik Bulgular<br />
Demografik değişkenlere göre katılımcıların oranları Tablo 5.1’de yer<br />
68
Tablo 5.1. Demografik Değişkenler<br />
Değişkenler Sayı Yüzde<br />
Cinsiyet<br />
Erkek 243 32<br />
Kız 509 68<br />
Bölümler<br />
Okul Öncesi Eğitim Öğretmenliği 126 16<br />
Fen Bilgisi Öğretmenliği 166 22<br />
Sınıf Öğretmenliği 234 31<br />
Türkçe Öğretmenliği 111 14<br />
Resim Öğretmenliği 22 3<br />
Đngilizce Öğretmenliği 37 5<br />
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık 36 5<br />
Müzik Öğretmenliği 20 4<br />
Yaşanılan Yer<br />
Đl 353 47<br />
Đlçe 260 34<br />
Kasaba 42 6<br />
Köy 97 13<br />
Yetiştiği Bölge<br />
Akdeniz Bölgesi 339 45<br />
Marmara Bölgesi 47 6<br />
Ege Bölgesi 202 27<br />
Đç Anadolu Bölgesi 97 13<br />
Karadeniz Bölgesi 25 3<br />
Doğu Anadolu Bölgesi 13 2<br />
Güney Doğu Anadolu Bölgesi 29 4<br />
Ailesinin Gelir Miktarı<br />
-700 TL 155 21<br />
701-1500TL 202 27<br />
1501+ 180 24<br />
Aile Biçimi<br />
Çekirdek 661 88<br />
Parçalanmış 27 4<br />
Geniş 64 8<br />
Aile Yapısı<br />
Baskıcı 97 13<br />
Serbest 654 87<br />
Toplam 752 100.0<br />
69
Bu çalışmaya, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Eğitim Fakültesi<br />
öğrencilerinden 752 kişi anketi doldurarak katılmışlardır.<br />
• Katılımcılardan 243’ü (% 32) erkek, 509’u (% 68) kız öğrencidir.<br />
• Katılımcılardan 126 kişi (%16) Okul Öncesi Öğretmenliği bölümü, 166 kişi<br />
(%22) Fen Bilgisi Öğretmenliği bölümü, 234 kişi (%31) Sınıf Öğretmenliği<br />
bölümü, 111 kişi (%14) Türkçe Öğretmenliği bölümü, 22 kişi (%3) Resim<br />
Öğretmenliği bölümü, 37 (%5) kişi Đngilizce Öğretmenliği bölümü,36 (%5) kişi<br />
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümü, 20 kişi (%4) de Müzik<br />
Öğretmenliği bölümü öğrencisidir.<br />
• Katılımcılardan 353 kişi (%47) son 15 yıldır ilde, 260 kişi (%34) ilçede, 42<br />
kişi (%6) kasabada, 97 kişi (%13) köyde yaşamaktadır. Mezrada yaşayan<br />
katılımcı çıkmamıştır.<br />
• Katılımcıların 339 kişi (%45) Akdeniz Bölgesinde, 47 kişi (%6) Marmara<br />
Bölgesinde, 202 kişi (%27) Ege Bölgesinde, 97 kişi (%13) Đç Anadolu<br />
Bölgesinde, 25 kişi (%3) Karadeniz Bölgesinde, 13 kişi (%2) Doğu Anadolu<br />
Bölgesinde, 29 kişi (%4) Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yetişmiştir.<br />
• Katılımcılardan ailesinin aylık gelir miktarı -700 TL ye kadar olanların sayısı<br />
155 (%21), 701–1500 TL arasında olanların sayısı 202 (%27), 1501 ve üzeri<br />
geliri olanların sayısı 180 (%24)dir. 215 kişi (%28) ailesin gelir durumunu çeşitli<br />
nedenlerle belirtmek istememiştir, “çiftçi”, “bilmiyorum” , “yağmura bağlı” gibi<br />
cevaplara rastlanmıştır.<br />
• Katılımcılardan 661 kişi (%88) çekirdek, 27 kişi (%4) parçalanmış ve 64 kişi<br />
(%8) ataerkil-geniş bir ailenin üyesidir.<br />
• Katılımcılardan 97 kişi (%13) aile yapısını baskıcı, kendi kararlarını<br />
vermediği, 654 kişi (%87) de serbest; kendi kararlarını verebildiği şeklinde<br />
tanımlamıştır.<br />
5.1.2. Ölçeklerle Đlgili Bulgular<br />
Araştırmada sosyal bilimlerde kullanılan güvenilirlik analizlerinden birisi<br />
olan Croncbach Alpha yöntemi kullanılmıştır. Test yönteminde kullanılan ölçeğin<br />
70
güvenilirliğinin ölçülebilmesi için “Đçsel Tutarlılık Yöntemi” (ölçme aracının<br />
ölçtüğünü varsaydığımız nitelikleri ölçen sorularının, kendi içlerinde ne kadar<br />
birbirleriyle ilişkili olduklarını, ne kadar homojen bir soru grubu oluşturup<br />
oluşturmadıklarının tespiti) kapsamında “Cronbach Alpha Katsayısı” hesaplanmıştır.<br />
Bu yöntemde sonuç 0,00 ile 1,00 arasında değerler almaktadır. Sonuç 1,00’e<br />
yaklaştıkça güvenilirliği artmakta, 0,00’a yaklaştıkça güvenilirliği azalmaktadır. Alfa<br />
katsayısının değerlendirilmesinde uyulan ölçütüne göre :<br />
0.00 ≤ α < 0.40 ise ölçek güvenilir değil,<br />
0.40 ≤ α < 0.60 ise ölçek düşük güvenilir,<br />
0.60 ≤ α < 0.80 ise oldukça güvenilir,<br />
0.80 ≤ α < 1.00 ise yüksek derecede güvenilir bir ölçektir (Akgül ve Çevik,<br />
2003: 435–436).<br />
Tablo 5.2 de öğrencilerin kültürel boyutlardan aldıkları puanların<br />
dağılımlarına yer verilmiştir.<br />
Tablo 5. 2. Öğrencilerin Kültürel Boyutlardan Aldıkları Puanların Dağılımları<br />
Boyutlar<br />
Đfade<br />
Sayısı<br />
Ölçek<br />
Tipi<br />
71<br />
Aritmetik<br />
Ortalama<br />
Standart<br />
Sapma<br />
Paternalizm 5 1-5 3,504 0,717 0,56<br />
Güç mesafesi 4 1-5 2,606 0,833 0,41<br />
Toplulukçuluk 4 1-5 3,630 0,803 0,58<br />
Belirsizlikten kaçınma 10 1-5 3,878 0,612 0,76<br />
Yüksek bağlamlı iletişim 8 1-5 4,136 0,635 0,78<br />
Düşük bağlamlı iletişim 7 1-5 3,281 0,771 0,72<br />
Cronbach<br />
Alpha (α)<br />
Boyutların alfa değerlerine bakıldığında araştırmada kullanılan ölçeklerden<br />
üçünün 0.40 ≤ alfa < 0.60 aralığında, üçünün ise 0.60 ≤ alfa < 0.80 aralığında yer
aldığı görülmektedir. Güç mesafesi boyutunun alfa değeri 0,41dir ve bu boyutlar için<br />
kullanılan ölçek güvenli değildir. Paternalizm boyutunun alfa değeri 0,56,<br />
toplulukçuluk boyutunun alfa değeri 0,58dir ve ölçek düşük derecede güvenilirdir.<br />
Belirsizlikten kaçınma boyutunun alfa değeri 0,76, düşük bağlamlı iletişim<br />
boyutunun alfa değeri 0,72, yüksek bağlamlı iletişim boyutunun alfa değeri 0,78dir<br />
ve bu boyutlar için kullanılan ölçekler oldukça güvenilirdir.<br />
5.2. Çalışmanın Temel Hipotezleri<br />
Çalışmanın hipotezleri aşağıda belirtilmiştir;<br />
Hipotez 1: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin cinsiyetlerine<br />
göre, kültürel değerleri ve iletişim tercihleri açısından tutum farklılıkları vardır.<br />
Hipotez 2: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde öğrenim gördükleri programlara göre farklılıklar vardır.<br />
Hipotez 3: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde yaşadıkları yere göre tutum farklılıkları vardır.<br />
Hipotez 4: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde yetiştikleri coğrafi bölgeye göre farklılıklar vardır.<br />
Hipotez 5: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde ailelerinin gelir miktarına göre farklılıklar vardır.<br />
Hipotez 6: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde aile biçimlerine göre tutum farklılıkları vardır.<br />
Hipotez 7: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde aile yapılarına göre tutum farklılıkları vardır.<br />
vardır.<br />
vardır.<br />
Hipotez 8: Paternalizm ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir ilişki vardır.<br />
Hipotez 9: Paternalizm ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir ilişki vardır.<br />
Hipotez 10: Güç mesafesi ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
Hipotez 11: Güç mesafesi ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
72
vardır.<br />
vardır.<br />
ilişki vardır.<br />
ilişki vardır.<br />
Hipotez 12: Toplulukçuluk ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
Hipotez 13: Toplulukçuluk ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
Hipotez 14: Belirsizlikten kaçınma ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir<br />
Hipotez 15: Belirsizlikten kaçınma ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir<br />
5.3. Kültürel Boyutlara Đlişkin Değerler<br />
Çalışmanın bu aşamasında Paternalizm, Güç Mesafesi, Toplulukçuluk,<br />
Belirsizlikten Kaçınma, Yüksek Bağlamlı Đletişim ve Düşük Bağlamlı Đletişim<br />
boyutlarının her biri için elde edilen sonuçlara ve demografik değişkenlere göre<br />
karşılaştırmalara yer verilmiştir.<br />
5.3.1. Paternalizm Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Paternalizm boyutunun demografik değişkenlere göre karşılaştırılması Tablo<br />
5.3 de gösterilmektedir.<br />
73
Tablo 5. 3. Paternalizm Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Değişkenler Aritmetik Standart<br />
Cinsiyet<br />
Ortalama Sapma<br />
Erkek 3,511 0,727<br />
Kız<br />
Bölümler<br />
3,501 0,713<br />
Okul Öncesi Eğitim 3,522 0,732<br />
Öğretmenliği<br />
Fen Bilgisi Öğretmenliği 3,474 0,715<br />
Sınıf Öğretmenliği 3,471 0,747<br />
Türkçe Öğretmenliği 3,491 0,653<br />
Resim Öğretmenliği 3,872 0,747<br />
Đngilizce Öğretmenliği 3,664 0,676<br />
Rehberlik<br />
Danışmanlık<br />
ve Psikolojik 3,550 0,656<br />
Müzik Öğretmenliği<br />
Yaşanılan Yer<br />
3,310 0,709<br />
Đl 3,481 0,692<br />
Đlçe 3,530 0,729<br />
Kasaba 3,566 0,750<br />
Köy<br />
Yetiştiği Bölge<br />
3,492 0,764<br />
Akdeniz Bölgesi 3,517 0,735<br />
Marmara Bölgesi 3,319 0,735<br />
Ege Bölgesi 3,452 0,702<br />
Đç Anadolu Bölgesi 3,647 0,700<br />
Karadeniz Bölgesi 3,384 0,571<br />
Doğu Anadolu Bölgesi 3,892 0,580<br />
Güney Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Ailesinin Gelir Miktarı<br />
3,469 0,713<br />
-700 TL 3,536 0,702<br />
701-1500 TL 3,557 0,703<br />
1501+- TL<br />
Aile Biçimi<br />
3,402 0,677<br />
Çekirdek 3,497 0,717<br />
Parçalanmış 3,422 0,785<br />
Geniş<br />
Aile Yapısı<br />
3,612 0,693<br />
Baskıcı 3,523 0,813<br />
Serbest 3,501 0,703<br />
74<br />
Z/X 2<br />
p<br />
-0,317 0,751<br />
11,169 0,131<br />
1,039 0,792<br />
13,296 0,039<br />
6,517 0,259<br />
1,827 0,401<br />
-0,734 0,463
Paternalizm özellikle batı dışındaki toplumlarda gözlenen ve son yıllarda<br />
önem kazanmaya başlamış kültürel bir boyuttur. Özellikle geleneksel doğu<br />
kültürlerinde yetki sahibi kişilerin bir baba gibi davranması, çalışanların ise bağlılık<br />
göstermesi ve kayıtsız şartsız itaat etmesi beklenir. Daha önce Z.Aycan ve<br />
arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada Türk Toplumu’nun paternalizm<br />
eğilimlerinin yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırmada da paternalizm ile<br />
ilgili sonuçlar benzerlik göstermiştir. 752 kişiye uygulanan anket sonuçlarına göre,<br />
paternalizm boyutu ile ilgili sorulara verilen cevapların aritmetik ortalaması<br />
3,504dür.<br />
Cinsiyet değişkenine göre paternalizm boyutunda erkek öğrencilerin aritmetik<br />
ortalamaları 3.511 ve kız öğrencilerinse 3.501’dir. Cinsiyet değişkeni ile paternalizm<br />
boyutu arasında anlamlı bir tutum farklılığı bulunamamıştır. (Z =-0.317, p =0.751)<br />
Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölümlerin paternalist değerler üzerindeki<br />
etkisine bakıldığında, okul öncesi öğretmenliği bölümünün ortalaması 3.522, fen<br />
bilgisi öğretmenliği bölümünün ortalaması 3.474, sınıf öğretmenliği bölümünün<br />
ortalaması 3.471, Türkçe öğretmenliği bölümünün ortalaması 3.491, resim<br />
öğretmenliği bölümünün ortalaması 3.872, ingilizce öğretmenliği bölümünün<br />
ortalaması 3.664, rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği bölümünün<br />
ortalaması 3.550, müzik öğretmenliği bölümünün 3.310’dur. Paternalist değerlerin en<br />
yüksek olduğu bölüm resim öğretmenliği, en düşük olduğu bölüm ise müzik<br />
öğretmenliği olmuştur. Öğrencilerin öğrenim gördüğü bölümler ile paternalist<br />
değerler arasında anlamlı bir tutum farklılığı görülememiştir. (X 2 =11.169, p =0.131)<br />
Öğrencilerin son onbeş yıldır yaşadıkları yere göre paternalizm değerlerine<br />
bakıldığında kasabada yaşayan öğrencilerin paternalist değerlerinin daha yüksek<br />
olduğu görülmektedir. Đlde yaşayanların paternalist değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.481, ilçede yaşayanların 3.430, kasabada yaşayanların 3.566, köyde yaşayanların<br />
ise 3.492’dir. Öğrencilerin yaşadıkları yer ile paternalist değerleri arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. (X 2 =1.039, p =0.792)<br />
Doğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin paternalist değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması diğer bölgelerde yetişen öğrencilerin ortalamalarına göre daha<br />
yüksektir. En düşük sonuç Marmara Bölgesi’nde yetişen öğrencilere aittir.<br />
75
Batılılaşma hızının diğer bölgelere göre yüksek olması ve çok fazla göç alması<br />
nedeniyle çok farklı kültürel grupları barındırması, sanayileşmenin fazla olması,<br />
çekirdek aile tipinin yaygın olması gibi özellikleri olan bu bölgeden gelen<br />
öğrencilerin paternalizm değerlerinin düşük çıkması olağan bir sonuçtur. Doğu<br />
Anadolu Bölgesinden gelen öğrencilerin paternalist değerlerinin yüksek çıkması da<br />
olağan bir sonuçtur, bu bölgede genellikle geniş – ataerkil aile tipine rastlanmaktadır<br />
ve göç alma hızı çok düşük olduğu için bu bölgedeki bireylerin benzer kültürel<br />
değerleri mevcuttur.<br />
Akdeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin paternalist değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.517, Marmara Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin paternalist değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması3.319, Ege Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin paternalist<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.452, Đç Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin<br />
paternalist değerlerinin aritmetik ortalaması 3.647, Karadeniz Bölgesi’nde yetişen<br />
öğrencilerin paternalist değerlerinin aritmetik ortalaması 3.384, Doğu Anadolu<br />
Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin paternalist değerlerinin aritmetik ortalaması 3.892,<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin paternalist değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 3.469’dur. Öğrencilerin yetiştiği bölge ile paternalist değerleri<br />
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır. (X 2 =13.296, p =0.039)<br />
Öğrencilerin ailelerinin gelir miktarları göz önüne alınarak yapılan sıralamada<br />
0-700TL arasındaki gelir düzeylerine göre paternalist değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.536, 701-1500TL arasındaki gelir düzeylerine göre paternalist<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.557, 1501TL ve üzeri gelir düzeylerine göre<br />
paternalist değerlerinin aritmetik ortalaması 3.402’dir. Gelir düzeyi ile paternalist<br />
değerler arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır. (X 2 =6.517, p =0.259)<br />
Öğrencilerin aile biçimlerine bakıldığında geniş, ataerkil bir ailede yetişen<br />
öğrencilerin paternalist değerlerinin diğer öğrencilere oranla daha yüksek olduğu<br />
görülmektedir. Parçalanmış bir aileye ait öğrencilerin değerleri ise daha düşüktür.<br />
Çekirdek aile biçimine sahip öğrencilerin paternalist değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.497, parçalanmış aile biçimine sahip öğrencilerin paternalist<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.422, geniş aile biçimine sahip öğrencilerin<br />
76
paternalist değerlerinin aritmetik ortalaması 3.612’dir. Aile biçimi ile paternalist<br />
değerler arasında anlamlı bir tutum farklılığı bulunamamıştır. (X 2 =1.827, p =0.401)<br />
Öğrencilerin aile yapıların bakıldığında baskıcı bir ailede büyüyen<br />
öğrencilerin paternalist değerlerinin serbest bir ailede büyüyenlere göre daha yüksek<br />
olduğu görülmektedir. Baskıcı aile yapısına sahip bireylerin paternalist değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 3.523, Serbest aile yapısına sahip bireylerin paternalist<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.501’dir. Aile yapısı ile paternalist değerler<br />
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. (Z = -0.734, p =0.463)<br />
5.3.2. Güç Mesafesi Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Güç mesafesi boyutunun demografik değişkenlere göre karşılaştırılmasına<br />
Tablo 5.4. de yer verilmiştir.<br />
77
Tablo 5. 4. Güç Mesafesi Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Değişkenler Aritmetik Standart<br />
Cinsiyet<br />
Ortalama Sapma<br />
Erkek 2,677 0,850<br />
Kız<br />
Bölümler<br />
2,572 0,823<br />
Okul Öncesi Eğitim 2,592 0,841<br />
Öğretmenliği<br />
Fen Bilgisi Öğretmenliği 2,676 0,838<br />
Sınıf Öğretmenliği 2,581 0,823<br />
Türkçe Öğretmenliği 2,525 0,794<br />
Resim Öğretmenliği 2,651 0,983<br />
Đngilizce Öğretmenliği 2,783 0,927<br />
Rehberlik<br />
Danışmanlık<br />
ve Psikolojik 2,685 0,689<br />
Müzik Öğretmenliği<br />
Yaşanılan Yer<br />
2,333 0,948<br />
Đl 2,615 0,862<br />
Đlçe 2,551 0,807<br />
Kasaba 2,674 0,794<br />
Köy<br />
Yetiştiği Bölge<br />
2,690 0,811<br />
Akdeniz Bölgesi 2,648 0,866<br />
Marmara Bölgesi 2,524 0,734<br />
Ege Bölgesi 2,539 0,837<br />
Đç Anadolu Bölgesi 2,573 0,791<br />
Karadeniz Bölgesi 2,706 0,654<br />
Doğu Anadolu Bölgesi 2,743 1,106<br />
Güney Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Ailesinin Gelir Miktarı<br />
2,678 0,704<br />
-700 TL 2,735 0,831<br />
701-1500 TL 2,514 0,815<br />
1501+ -TL<br />
Aile Biçimi<br />
2,555 0,821<br />
Çekirdek 2,603 0,836<br />
Parçalanmış 2,814 0,807<br />
Geniş<br />
Aile Yapısı<br />
2,552 0,814<br />
Baskıcı 2,556 0,877<br />
Serbest 2,610 0,823<br />
78<br />
Z/X 2<br />
P<br />
-1,599 0,110<br />
7,113 0,417<br />
3,549 0,314<br />
4,484 0,611<br />
6,070 0,048<br />
1,629 0,443<br />
-0,554 0,579
Hofstede’in (1980) yaptığı çalışmada Türkiye yüksek güç mesafeli ülkeler<br />
grubunda yer almaktadır. Ancak bu araştırmada öğrencilerin güç mesafesi boyutuna<br />
ilişkin sorulara verdikleri cevaplar sonucunda aritmetik ortalama 2.606 olarak<br />
bulunmuştur.<br />
Bu çalışma öğrenciler yerine daha farklı bir örneklem grubu ile örneğin<br />
hiyerarşinin olduğu kamu daireleri veya bankalarda yapılmış olsaydı sonuç daha<br />
farklı olabilirdi ve daha önceki araştırmalarla benzerlik gösterebilirdi.<br />
Güç mesafesi için cinsiyet değişkeni ile karşılaştırma yapıldığında erkek<br />
öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin, kız öğrencilerin güç mesafesi değerlerine<br />
göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Erkek öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 2.677, kız öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması ise 2.572’dır. Cinsiyet değişkeni ile güç mesafesi arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. (Z =-1.599, p =0.154)<br />
Öğrencilerin güç mesafesi değerleri öğrenim gördükleri bölümlere göre<br />
karşılaştırıldığında Đngilizce öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin güç<br />
mesafesi değerleri diğer bölümlerde öğrenim gören öğrencilere göre daha yüksek<br />
çıkmıştır. Güç mesafesi değeri en düşük olan öğrenciler ise müzik öğretmenliği<br />
bölümünde öğrenim gören öğrencilerdir. Okul öncesi eğitimi öğretmenliği<br />
bölümünde öğrenim gören öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 2.592, fen bilgisi öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin güç<br />
mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.676, sınıf öğretmenliği bölümünde<br />
öğrenim gören öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.581,<br />
Türkçe öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 2.525, resim öğretmenliği bölümünde öğrenim<br />
gören öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.651, Đngilizce<br />
öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 2.783, rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği<br />
bölümünde öğrenim gören öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 2.685, müzik öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin güç<br />
mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.333’dir. Öğrencilerin öğrenim<br />
79
gördükleri programlar ile güç mesafesi boyutu arasında anlamlı bir tutum farklılığı<br />
bulunamamıştır. (X 2 =7.113, p =0.417)<br />
Güç mesafesi boyutu, öğrencilerin son 15 yıldır yaşadığı yere göre<br />
incelendiğinde en yüksek değerin köyde yaşayan öğrencilere ait olduğu<br />
görülmektedir. En düşük değer ise ilçede yaşayan öğrencilere aittir. Đlde yaşayan<br />
öğrencilerin güç mesafesine ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması 2.615, ilçede<br />
yaşayan öğrencilerin güç mesafesine ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması 2.551,<br />
kasabada yaşayan öğrencilerin güç mesafesine ilişkin değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 2.674, köyde yaşayan öğrencilerin güç mesafesine ilişkin değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 2.690’tür. Öğrencilerin yaşadıkları yer ile güç mesafesi değerleri<br />
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. (X 2 = 3.549, p = 0.314)<br />
Öğrencilerin güç mesafesi değerleri yetiştiği bölgelere göre<br />
değerlendirildiğinde, Karadeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerleri, diğer bölgelerde yetişenlere göre daha yüksektir. Güç mesafesi değerinin<br />
en düşük olduğu bölge Ege Bölgesi’dir. Akdeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin<br />
güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.648, Marmara Bölgesi’nde yetişen<br />
öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.524, Ege Bölgesi’nde<br />
yetişen öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.539, Đç Anadolu<br />
Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
2.573, Karadeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 2.706, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin güç<br />
mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.743, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde<br />
yetişen öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.678’dir.<br />
Öğrencilerin yetiştiği bölgeler ile güç mesafesi değerleri arasında anlamlı bir tutum<br />
farklılığı bulunamamıştır. (X 2 = 4.484, p = 0.611)<br />
Güç mesafesi boyutu öğrencilerin ailelerinin gelir miktarına göre<br />
incelendiğinde en düşük gelir grubu aralığında yer alan öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerlerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Hofstede (1980)’e göre güç<br />
mesafesi yüksek olan toplumlarda güçsüz insanlar, güçlü insanlara bağımlıdır. Bu<br />
çalışmada gelir miktarı değişkenine göre ortaya çıkan sonuç bu yöndedir. Ailesinin<br />
80
ekonomik durumu daha düşük olan öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin ortalaması<br />
daha yüksek çıkmıştır.<br />
Ailesinin geliri 0-700TL aralığında olan öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 2.735, 701-1500TL aralığında olan öğrencilerin güç<br />
mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.514, 1501 TL ve üzeri olan öğrencilerin<br />
güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2,555’dir. Gelir miktarı değişkenine<br />
göre güç mesafesi eğilimi anlamlı bir fark göstermektedir. (X 2 = 6.070, p = 0.048)<br />
Güç mesafesi boyutu öğrencilerin aile biçimlerine göre incelendiğinde,<br />
parçalanmış bir aileye sahip olan öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin daha yüksek<br />
olduğu görülmektedir. Çekirdek ailede büyüyen öğrencilerin güç mesafesi değerinin<br />
aritmetik ortalaması 2.603, parçalanmış ailede büyüyen öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerinin aritmetik ortalaması 2.814, geniş ailede büyüyen öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerinin aritmetik ortalaması 2.552’dir. Aile biçimi ile güç mesafesi boyutu<br />
arasında anlamlı bir tutum farklılığı bulunamamıştır. (X 2 =1.629, p = 0.443)<br />
Güç mesafesi boyutu öğrencilerin aile yapısına göre incelendiğinde, serbest<br />
ailede yetişen öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin daha yüksek olduğu<br />
görülmektedir. Baskıcı aile yapısı olan öğrencilerin güç mesafesi değerlerine ilişkin<br />
aritmetik ortalama 2.556, serbest aile yapısı olan öğrencilerin güç mesafesi<br />
değerlerine ilişkin aritmetik ortalama 2.610’dur. Aile yapısı ile güç mesafesi<br />
arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir. (Z = -0.554, p = 0.579)<br />
5.3.3. Toplulukçuluk Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Toplulukçuluk boyutunun demografik değişkenlere göre karşılaştırılmasına<br />
Tablo 5. 5.de yer verilmiştir.<br />
81
Tablo 5. 5. Toplulukçuluk Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Değişkenler Aritmetik Standart<br />
Cinsiyet<br />
Ortalama Sapma<br />
Erkek 3,662 0,815<br />
Kız<br />
Bölümler<br />
3,615 0,797<br />
Okul Öncesi Eğitim 3,583 0,834<br />
Öğretmenliği<br />
Fen Bilgisi Öğretmenliği 3,658 0,788<br />
Sınıf Öğretmenliği 3,568 0,780<br />
Türkçe Öğretmenliği 3,596 0,787<br />
Resim Öğretmenliği 4,125 0,667<br />
Đngilizce Öğretmenliği 3,871 0,956<br />
Rehberlik<br />
Danışmanlık<br />
ve Psikolojik 3,777 0,629<br />
Müzik Öğretmenliği<br />
Yaşanılan Yer<br />
3,362 0,968<br />
Đl 3,623 0,797<br />
Đlçe 3,621 0,793<br />
Kasaba 3,791 0,685<br />
Köy<br />
Gelinen Bölge<br />
3,613 0,897<br />
Akdeniz Bölgesi 3,650 0,783<br />
Marmara Bölgesi 3,627 0,765<br />
Ege Bölgesi 3,523 0,845<br />
Đç Anadolu Bölgesi 3,827 0,734<br />
Karadeniz Bölgesi 3,700 0,750<br />
Doğu Anadolu Bölgesi 3,576 1,067<br />
Güney Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Ailesinin Gelir Miktarı<br />
3,456 0,853<br />
-700 TL 3,683 0,772<br />
701-1500 TL 3,622 0,855<br />
1501+ -TL<br />
Aile Biçimi<br />
3,512 0,793<br />
Çekirdek 3,629 0,797<br />
Parçalanmış 3,805 0,738<br />
Geniş<br />
Aile Yapısı<br />
3,574 0,891<br />
Baskıcı 3,556 0,824<br />
Serbest 3,639 0,799<br />
82<br />
Z/X 2<br />
p<br />
-0,762 0,446<br />
18,642 0,009<br />
1,037 0,792<br />
8,852 0,182<br />
10,888 0,054<br />
1,089 0,580<br />
-0,864 0,387
Hofstede’e (1980) göre Türk toplumu toplulukçu kültürlere ait özellikleri<br />
sergilemektedir. Bu çalışmada da, bu yönde sonuçlar elde edilmiştir. Öğrencilerin<br />
toplulukçuluk boyutuna ait sorulara vermiş oldukları cevaplar sonucunda<br />
toplulukçuluk boyutunun aritmetik ortalaması 3.630 olarak bulunmuştur<br />
Cinsiyet değişkenine göre toplulukçuluk boyutuna bakıldığında erkek<br />
öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin kız öğrencilerin toplulukçuluk değerlerine<br />
göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Erkek öğrencilerin bu boyuta ilişkin<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.662, kız öğrencilerinki ise 3.615’tir. Cinsiyet<br />
değişkeni ile toplulukçuluk boyutu arasında anlamlı bir tutum farklılığı<br />
bulunamamıştır. (Z = -0.762, p=0.446)<br />
Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölümlere göre toplulukçuluk boyutuna<br />
bakıldığında resim bölümünde öğrenim gören öğrencilerin diğer bölümlerde öğrenim<br />
gören öğrencilere göre çok yüksek toplulukçuluk değerine sahip olduğu<br />
görülmektedir. En düşük değer ise müzik öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencilere aittir. Okul öncesi eğitimi öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.583, fen bilgisi<br />
öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 3.658, sınıf öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.568, Türkçe öğretmenliği<br />
bölümünde öğrenim gören öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.596, resim öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 4.125, Đngilizce öğretmenliği<br />
bölümünde öğrenim gören öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.871, rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği bölümünde<br />
öğrenim gören öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.777,<br />
müzik öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin toplulukçuluk<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.362’dir. Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölüm<br />
ile toplulukçuluk değerleri arasında anlamlı bir tutum farklılığı vardır. (X 2 = 18.642,<br />
p = 0,009)<br />
Öğrencilerin son onbeş yıldır yaşadıkları yere göre toplulukçuluk boyutu<br />
incelendiğinde kasabada yaşayan öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin daha<br />
83
yüksek olduğu görülmektedir. Đlde yaşayan öğrencilerin toplulukçuluk boyutuna<br />
ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması 3.623, ilçede yaşayan öğrencilerin<br />
toplulukçuluk boyutuna ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması 3.621, kasabada<br />
yaşayan öğrencilerin toplulukçuluk boyutuna ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.791, köyde yaşayan öğrencilerin toplulukçuluk boyutuna ilişkin değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 3.613’tür. Öğrencilerin yaşadıkları yer ile toplulukçuluk boyutu<br />
arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildir. (X 2 = 1.037, p = 0,792)<br />
Öğrencilerin yetiştikleri bölgeye göre toplulukçuluk boyutuna bakıldığında en<br />
yüksek değerin Đç Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilere, en düşük değerin ise<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilere ait olduğu görülmektedir.<br />
Akdeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.650, Marmara Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin toplulukçuluk<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.627, Ege Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.523, Đç Anadolu Bölgesi’nde<br />
yetişen öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.827, Karadeniz<br />
Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.700, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 3.576, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.456’dir. Öğrencilerin yetiştiği<br />
bölge ile toplulukçuluk boyutu arasında anlamlı bir tutum farklılığı bulunamamıştır.<br />
(X 2 = 8.852, p = 0.182)<br />
Öğrencilerin ailelerinin gelir miktarları dikkate alınarak toplulukçuluk boyutu<br />
incelendiğinde ailesinin gelir seviyesi düşük olan öğrencilerin toplulukçuluk<br />
değerlerinin daha yüksek, ailesinin gelir seviyesi yüksek olan öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerlerinin daha düşük olduğu görülmektedir. Hofstede’e (1980) göre<br />
toplulukçuluk değerleri yüksek olan kültürlerde ekonomik gelişim daha az,<br />
bireysellik değerleri yüksek olan kültürlerde ise ekonomik gelişim daha fazladır. Bu<br />
çalışmada da sonuçlar bu yöndedir, en düşük gelir seviyesine sahip öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerleri daha yüksek çıkmıştır.<br />
Ailesinin gelir seviyesi 0-700 TL aralığında olan bireylerin toplulukçuluk<br />
değerlerine ilişkin aritmetik ortalama 3.683, 701-1500 TL aralığında olan bireylerin<br />
84
toplulukçuluk değerlerine ilişkin aritmetik ortalama 3.622, 1501TL ve üzeri olan<br />
bireylerin toplulukçuluk değerlerine ilişkin aritmetik ortalama 3.512’dir. Gelir<br />
seviyesi ile toplulukçuluk boyutu arasın arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı<br />
değildir. (X 2 = 10.888, p = 0.054)<br />
Öğrencilerin aile biçimlerine göre toplulukçuluk boyutuna bakıldığında<br />
parçalanmış aile yapısı olan öğrencilerin toplulukçuluk değerleri diğer öğrencilere<br />
göre daha yüksek çıkmıştır. Geniş-ataerkil aile yapısı olan öğrencilerin toplulukçuluk<br />
değerleri ise düşük çıkmıştır. Çekirdek aile biçimi olan öğrencilerin toplulukçuluk<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.629, parçalanmış aile biçimi olan öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.805, geniş-ataerkil aile biçimi olan<br />
öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.574’tür. Bu<br />
araştırmada aile biçimi ile toplulukçuluk boyutu arasında anlamlı arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. (X 2 = 1.089, p = 0,580)<br />
Aile yapısı değişkenine göre toplulukçuluk boyutuna bakıldığında aile yapısı<br />
serbest olan öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin, baskıcı aile yapısı olan<br />
öğrencilere göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Baskıcı bir ailede yetişen<br />
öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.556, serbest bir ailede<br />
yetişen öğrencilerin toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.639’dur. Aile<br />
yapısı ile toplulukçuluk boyutu arasında anlamlı bir tutum farklılığı bulunamamıştır.<br />
(Z= -0.864, p = 0.387)<br />
5.3.4. Belirsizlikten Kaçınma Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Belirsizlikten kaçınma boyutunun demografik değişkenlere göre<br />
karşılaştırılmasına Tablo 5. 6.de yer verilmiştir<br />
85
Tablo 5. 6. Belirsizlikten Kaçınma Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Değişkenler Aritmetik Standart<br />
Cinsiyet<br />
Ortalama Sapma<br />
Erkek 3,860 0,644<br />
Kız<br />
Bölümler<br />
3,887 0,596<br />
Okul Öncesi Eğitimi 3,740 0,643<br />
Öğretmenliği<br />
Fen Bilgisi Öğretmenliği 3,866 0,649<br />
Sınıf Öğretmenliği 3,825 0,596<br />
Türkçe Öğretmenliği 3,973 0,565<br />
Resim Öğretmenliği 4,104 0,588<br />
Đngilizce Öğretmenliği 4,105 0,559<br />
Rehberlik<br />
Danışmanlık<br />
ve Psikolojik 4,030 0,411<br />
Müzik Öğretmenliği<br />
Yaşanılan Yer<br />
4,020 0,699<br />
Đl 3,900 0,608<br />
Đlçe 3,830 0,618<br />
Kasaba 3,978 0,554<br />
Köy<br />
Yetiştiği Bölge<br />
3,887 0,630<br />
Akdeniz Bölgesi 3,890 0,619<br />
Marmara Bölgesi 3,944 0,483<br />
Ege Bölgesi 3,847 0,617<br />
Đç Anadolu Bölgesi 3,943 0,649<br />
Karadeniz Bölgesi 3,844 0,604<br />
Doğu Anadolu Bölgesi 3,800 0,532<br />
Güney Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Ailesinin Gelir Miktarı<br />
3,703 0,585<br />
-700 TL 3,940 0,570<br />
701-1500 TL 3,895 0,634<br />
1501+ -TL<br />
Aile Biçimi<br />
3,790 0,679<br />
Çekirdek 3,884 0,614<br />
Parçalanmış 3,814 0,543<br />
Geniş<br />
Aile Yapısı<br />
3,845 0,621<br />
Baskıcı 3,738 0,643<br />
Serbest 3,899 0,604<br />
86<br />
Z/X 2<br />
P<br />
-0,371 0,710<br />
23,071 0,002<br />
2,862 0,413<br />
6,799 0,340<br />
15,987 0,007<br />
0,976 0,614<br />
-2,351 0,019
Hofstede’e (1980) göre Türk toplumu belirsizlikten kaçınan bir toplumdur.<br />
Bu araştırmada da benzer sonuçlar elde edilmiştir. Öğrencilerin belirsizlikten<br />
kaçınma boyutuna ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması 3.878dir.<br />
Cinsiyet değişkenine göre bu boyuta bakıldığında kız öğrencilerin<br />
belirsizlikten kaçınma değerlerinin erkek öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerine göre daha yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Kadın haklarının tam olarak<br />
uygulanamadığı ülkemizde bu durum olağan bir sonuçtur. Kadınların geleceklerini<br />
garantiye almak istemeleri, örneğin bu nedenle iş hayatında özel sektör yerine kamu<br />
sektörünü tercih etmeleri belirsizlikten kaçınma eğilimlerinin yüksek olmasından<br />
kaynaklanmaktadır. Aynı durum erkek öğrenciler için de geçerlidir, erkek<br />
öğrencilerin belirsizlikten kaçınma eğilimleri de oldukça yüksektir ancak kız<br />
öğrencilerin ki, çok az da olsa, erkek öğrencilere göre biraz daha fazladır. Erkek<br />
öğrencilerin değerlerinin aritmetik ortalaması 3.860, kız öğrencilerininki ise<br />
3.887’dir. Cinsiyet ile belirsizlikten kaçınma boyutu arasında anlamlı bir tutum<br />
farklılığı bulunamamıştır. (Z= -0.371, p = 0.710 )<br />
Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölümlere göre belirsizlikten kaçınma<br />
boyutuna bakıldığında Đngilizce öğretmenliği bölümündeki öğrencilerin değerlerinin<br />
oldukça yüksek olduğu görülmüştür. Son yıllarda ingilizce öğretmenlerinin<br />
atamalarının fazla olması, belirsizlikten kaçınma eğilimi yüksek olan öğrencileri bu<br />
bölümü seçmeye yöneltmiş olabilir. En düşük değer ise okul öncesi eğitimi bölümü<br />
öğrencilerine aittir. Okul öncesi eğitimi öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 3.740, fen<br />
bilgisi öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.866, sınıf öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 3.825, Türkçe<br />
öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.973, resim öğretmenliği bölümünde öğrenim<br />
gören öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 4.104,<br />
Đngilizce öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 4.105, rehberlik ve psikolojik danışmanlık<br />
öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
87
değerlerinin aritmetik ortalaması 4.030, müzik öğretmenliği bölümünde öğrenim<br />
gören öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 4.020’dir.<br />
Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölümler ile belirsizlikten kaçınma boyutu arasında<br />
anlamlı bir tutum farklılığı vardır. (X 2 = 23.071, p = 0.002)<br />
Öğrencilerin son onbeş yıldır yaşadığı yere göre belirsizlikten kaçınma<br />
boyutuna bakıldığında en yüksek değerin kasabada yaşayan öğrencilere, en düşük<br />
değerin ise ilçede yaşayan öğrencilere ait olduğu görülmektedir. Đlde yaşayan<br />
öğrencilerin belirsizlikten kaçınma boyutuna ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.900, ilçede yaşayan öğrencilerin belirsizlikten kaçınma boyutuna ilişkin<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.830, kasabada yaşayan öğrencilerin belirsizlikten<br />
kaçınma boyutuna ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması 3.978, köyde yaşayan<br />
öğrencilerin belirsizlikten kaçınma boyutuna ilişkin değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.887’dir. Öğrencilerin yaşadığı yer ile belirsizlikten kaçınma boyutu arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. (X 2 = 2.862, p = 0.413)<br />
Öğrencilerin yetiştikleri bölgelere göre belirsizlikten kaçınma boyutuna<br />
bakıldığında en yüksek değerin Marmara Bölgesi’ndeki, en düşük değerin ise<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki öğrencilere ait olduğu görülmektedir. Akdeniz<br />
Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.890, Marmara Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.944, Ege Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin<br />
belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 3.847, Đç Anadolu<br />
Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.943, Karadeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.844, Doğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen<br />
öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 3.800,<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.703’dür.Öğrencilerin yetiştiği bölge ile<br />
belirsizlikten kaçınma eğilimleri arasında anlamlı bir tutum farklılığı<br />
bulunamamıştır. (X 2 = 6.799, p = 0.340)<br />
Öğrencilerin belirsizlikten kaçınma eğilimleri ailelerin gelir miktarın göre<br />
incelendiğinde, ailesinin gelir seviyesi düşük olan bireylerin belirsizlikten kaçınma<br />
88
değerlerinin daha yüksek olduğu, ailesinin gelir seviyesi yüksek olan bireylerin ise<br />
belirsizlikten kaçınma eğilimlerinin daha düşük olduğu görülmüştür. Hofstede’in<br />
(1980) araştırmasında Türkiye'nin yer aldığı grupta güç mesafesi de, belirsizlikten<br />
kaçınma da fazladır. Sargut’a (2001) göre Türk toplumu, belirsizliğin üstesinden<br />
gelebilmek için güç mesafesine gereksinme duyduğunu göstermektedir. Bu<br />
çalışmada da öğrencilerin gelir seviyeleri ile güç mesafesi ve belirsizlikten kaçınma<br />
eğilimleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Güç mesafesi ve belirsizlikten<br />
kaçınma eğilimlerinde, gelir seviyesi düşük olan öğrencilerin güç mesafesi ve<br />
belirsizlikten kaçınma eğilimleri yüksek, gelir seviyesi yüksek olan öğrencilerinki ise<br />
düşüktür.<br />
Ailesinin gelir miktarı 0-700 TL arasında olan öğrencilerin belirsizlikten<br />
kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 3.940, ailesinin geliri 701 TL-1500 TL<br />
arasında olan öğrencilerin belirsizlikten kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.895, ailesinin geliri 1501 TL ve üzeri arasında olan öğrencilerin belirsizlikten<br />
kaçınma değerlerinin aritmetik ortalaması 3.790’dır.Gelir miktarı ile belirsizlikten<br />
kaçınma eğilimleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır. (X 2 =15.987,<br />
p=0,007)<br />
Aile biçimi değişkenine göre belirsizlikten kaçınma boyutuna bakıldığında en<br />
yüksek değerin çekirdek aile biçimi olan öğrencilere ait olduğu görülmektedir.<br />
Çekirdek aile biçimine sahip öğrencilerin aritmetik ortalaması 3.884, parçalanmış<br />
aile biçimine sahip öğrencilerin aritmetik ortalaması 3.814, geniş aile biçimine sahip<br />
öğrencilerin aritmetik ortalaması 3.845’tir. Aile biçimi ile belirsizlikten kaçınma<br />
boyutu arasında anlamlı bir tutum farklılığı yoktur. (X 2 = 0.976, p = 0,614)<br />
Öğrencilerin aile yapısı dikkate alınarak belirsizlikten kaçınma boyutuna<br />
bakıldığında serbest aile yapısı olan bireylerin baskıcı aile yapısı olan bireylere göre<br />
belirsizlikten kaçınma eğilimlerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Baskıcı aile<br />
yapısı olan öğrencilerin değerlerinin aritmetik ortalaması 3.738, serbest aile yapısı<br />
olan öğrencilerin değerlerinin aritmetik ortalaması 3.899’dur. Aile yapısı değişkenine<br />
göre belirsizlikten kaçınma eğilimi anlamlı bir fark göstermektedir. (Z= -2,351,<br />
p=0.019)<br />
89
5.3.5. Yüksek Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere<br />
Göre Karşılaştırılması<br />
Tablo 5.7.Yüksek Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Değişkenler Aritmetik Standart<br />
Cinsiyet<br />
Ortalama Sapma<br />
Erkek 4,050 0,629<br />
Kız<br />
Bölümler<br />
4,177 0,634<br />
Okul Öncesi Eğitim 4,115 0,602<br />
Öğretmenliği<br />
Fen Bilgisi Öğretmenliği 4,042 0,697<br />
Sınıf Öğretmenliği 4,130 0,673<br />
Türkçe Öğretmenliği 4,232 0,589<br />
Resim Öğretmenliği 4,295 0,367<br />
Đngilizce Öğretmenliği 4,341 0,543<br />
Rehberlik<br />
Danışmanlık<br />
ve Psikolojik 4,045 0,451<br />
Müzik Öğretmenliği<br />
Yaşanılan Yer<br />
4,212 0,655<br />
Đl 4,138 0,672<br />
Đlçe 4,143 0,590<br />
Kasaba 4,202 0,585<br />
Köy<br />
Yetiştiği Bölge<br />
4,082 0,639<br />
Akdeniz Bölgesi 4,137 0,660<br />
Marmara Bölgesi 4,095 0,613<br />
Ege Bölgesi 4,139 0,617<br />
Đç Anadolu Bölgesi 4,144 0,628<br />
Karadeniz Bölgesi 4,040 0,724<br />
Doğu Anadolu Bölgesi 4,384 0,466<br />
Güney Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Ailesinin Gelir Miktarı<br />
4,116 0,520<br />
-700 TL 4,248 0,523<br />
701-1500 TL 4,141 0,660<br />
1501+ -TL<br />
Aile Biçimi<br />
4,054 0,702<br />
Çekirdek 4,120 0,641<br />
Parçalanmış 4,398 0,446<br />
Geniş<br />
Aile Yapısı<br />
4,191 0,618<br />
Baskıcı 4,194 0,635<br />
Serbest 4,128 0,635<br />
90<br />
Z/X 2<br />
P<br />
-2,933 0,003<br />
14,367 0,045<br />
1,810 0,613<br />
2,932 0,817<br />
9,239 0,100<br />
4,852 0,088<br />
-0,956 0,339
Yüksek bağlamlı iletişim boyutunun demografik değişkenlere göre<br />
karşılaştırılmasına Tablo 5.7. de yer verilmiştir<br />
Daha önce yapılan çalışmalar sonucunda Türk toplumunun yüksek bağlamlı<br />
iletişimi tercih ettiği sonucuna ulaşılmıştır (Erdem, 2006). Bu araştırmada da elde<br />
edilen sonuçlar bu yöndedir. Yüksek bağlamlı iletişim boyutunun aritmetik<br />
ortalaması 4,136’dır.<br />
Cinsiyet değişkenine göre öğrencilerin iletişim tercihlerine bakıldığında kız<br />
öğrencilerin erkek öğrencilere göre yüksek bağlamlı iletişimi daha çok tercih ettikleri<br />
görülmektedir. Toplumumuzun büyük bir çoğunluğunda, genellikle kız çocukları<br />
erkek çocuklarına göre daha baskıcı, kapalı bir ortamda yetiştirilmektedir. Son<br />
zamanlarda bu durumda gözlemlenebilen değişiklikler vardır ancak yakın zamana<br />
kadar kız çocukları üzerindeki baskının daha fazla olduğu da bir gerçektir. Bu<br />
durumun etkisiyle kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha fazla yüksek bağlamlı<br />
iletişimi tercih etmeleri şaşırtıcı bir durum değildir. Erkek öğrencilerin yüksek<br />
bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.050, kız öğrencilerinki ise<br />
4.177’dir. Cinsiyet ile yüksek bağlamlı iletişim arasındaki fark istatistiksel olarak<br />
anlamlıdır. (Z = -2.933, p = 0.003)<br />
Öğrencilerin öğrenim gördüğü bölümlere göre yüksek bağlamlı iletişim<br />
değerlerine bakıldığında en yüksek aritmetik ortalamaya sahip bölümün Đngilizce<br />
öğretmenliği, en düşük aritmetik ortalamaya sahip bölümün ise fen bilgisi<br />
öğretmenliği olduğu görülmektedir. Okul öncesi eğitimi öğretmenliği bölümünde<br />
öğrenim gören öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin<br />
aritmetik ortalaması 4.115, fen bilgisi öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencileri yüksek bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması<br />
4.042, sınıf öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin yüksek bağlamlı<br />
iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması 4.130, Türkçe öğretmenliği<br />
bölümünde öğrenim gören öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişimi tercih etme<br />
eğilimlerinin aritmetik ortalaması 4.232, resim öğretmenliği bölümünde öğrenim<br />
gören öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik<br />
ortalaması 4.295, Đngilizce öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin<br />
yüksek bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması 4.341,<br />
91
ehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması<br />
4.045, müzik öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin yüksek bağlamlı<br />
iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması 4.212’dir. Öğrencilerin<br />
öğrenim gördükleri bölümler ile yüksek bağlamlı iletişim arasında anlamlı bir tutum<br />
farklılığı vardır. (X 2 = 14.367, p = 0,045)<br />
Öğrencilerin son onbeş yıldır yaşadıkları yere göre yüksek bağlamlı iletişim<br />
değerlerine bakıldığında en düşük aritmetik ortalamaya sahip öğrencilerin köyde, en<br />
yüksek aritmetik ortalamaya sahip öğrencilerin de kasabada yaşadıkları görülmüştür.<br />
Đlde yaşayan öğrencilerin aritmetik ortalamaları 4.138, ilçede Đlde yaşayan<br />
öğrencilerin aritmetik ortalamaları 4.143, kasabada Đlde yaşayan öğrencilerin<br />
aritmetik ortalamaları 4.202, köyde Đlde yaşayan öğrencilerin aritmetik ortalamaları<br />
4.082 olduğu görülmüştür. Yaşanılan yer ile yüksek bağlamlı iletişim arasında<br />
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. (X 2 = 1.810, p = 0.613)<br />
Öğrencilerin yetiştiği bölgeye göre yüksek bağlamlı iletişim değerlerine<br />
bakıldığında Doğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin değerlerinin oldukça<br />
yüksek olduğu görülmektedir. Bu boyutun en düşük değerde olduğu bölge ise<br />
Karadeniz Bölgesi’dir. Akdeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin yüksek bağlamlı<br />
iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.137, Marmara Bölgesi’nde yetişen<br />
öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.095, Ege<br />
Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 4.139, Đç Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin yüksek bağlamlı<br />
iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.144, Karadeniz Bölgesi’nde yetişen<br />
öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.040, Doğu<br />
Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 4.384, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin<br />
yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.116’dır. Bu değişken ile<br />
yüksek bağlamlı iletişim boyutu arasında anlamlı bir tutum farklılığı bulunamamıştır.<br />
(X 2 =2.932, p = 0.817)<br />
Öğrencilerin ailelerinin gelir miktarına göre yüksek bağlamlı iletişim<br />
eğilimlerine bakıldığında, ailesinin gelir miktarı düşük olan öğrencilerde yüksek<br />
92
ağlamlı iletişim eğiliminin yüksek, gelir miktarı yüksek olanlarda ise yüksek<br />
bağlamlı iletişim eğiliminin düşük olduğu görülmüştür. Ailesinin gelir miktarı 0-700<br />
TL arasında olan öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 4.248, ailesinin gelir miktarı 701-1500TL arasında olan öğrencilerin<br />
yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.141, ailesinin gelir<br />
miktarı 1501TL ve üzeri olan öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 4.054’tür. Gelir miktarı ile yüksek bağlamlı iletişim boyutu<br />
arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir. (X 2 =9.239, p = 0.100)<br />
Öğrencilerin aile biçimlerine göre yüksek bağlamlı iletişim değerlerine<br />
bakıldığında çekirdek aile biçimine sahip öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim<br />
değerlerinin düşük, parçalanmış aile biçimine sahip öğrencilerin ise yüksek bağlamlı<br />
iletişim değerlerinin yüksek olduğu görülmüştür. Çekirdek aile biçimine sahip<br />
öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.120,<br />
parçalanmış aile biçimine sahip öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 4.398, geniş aile biçimine sahip öğrencilerin yüksek bağlamlı<br />
iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 4.191’dir. Aile biçimi ile yüksek bağlamlı<br />
iletişim boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir tutum farklılığı<br />
bulunamamıştır. (X 2 = 4.852, p = 0.088)<br />
Öğrencilerin aile yapılarına göre yüksek bağlamlı iletişim değerlerine<br />
bakıldığında baskıcı bir ailede yetişen öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim<br />
değerlerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Yüksek bağlamlı iletişimin baskıcı<br />
ortamlarda kullanıldığı bilinmektedir, bu nedenle de bu sonuç olağandır. Baskıcı aile<br />
yapısı olan öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
4.194, serbest aile yapısı olan öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması ise 4.128’dir. Bu boyut ile aile yapısı arasında anlamlı bir tutum<br />
farklılığı bulunamamıştır. (Z = -0.956, p = 0.339)<br />
5.3.6. Düşük Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere<br />
Göre Karşılaştırılması<br />
Düşük bağlamlı iletişim boyutunun demografik değişkenlere göre<br />
karşılaştırılması Tablo 5. 8 da yer almaktadır.<br />
93
Tablo 5. 8. Düşük Bağlamlı Đletişim Boyutunun Demografik Değişkenlere Göre<br />
Karşılaştırılması<br />
Değişkenler Aritmetik Standart<br />
Cinsiyet<br />
Ortalama Sapma<br />
Erkek 3,410 0,771<br />
Kız<br />
Bölümler<br />
3,218 0,764<br />
Okul Öncesi Eğitim 3,274 0,765<br />
Öğretmenliği<br />
Fen Bilgisi Öğretmenliği 3,396 0,774<br />
Sınıf Öğretmenliği 3,192 0,788<br />
Türkçe Öğretmenliği 3,284 0,734<br />
Resim Öğretmenliği 3,792 0,869<br />
Đngilizce Öğretmenliği 3,131 0,790<br />
Rehberlik<br />
Danışmanlık<br />
ve Psikolojik 3,023 0,562<br />
Müzik Öğretmenliği<br />
Yaşanılan Yer<br />
3,550 0,603<br />
Đl 3,293 0,758<br />
Đlçe 3,253 0,765<br />
Kasaba 3,428 0,722<br />
Köy<br />
Yetiştiği Bölge<br />
3,245 0,853<br />
Akdeniz Bölgesi 3,336 0,764<br />
Marmara Bölgesi 3,370 0,736<br />
Ege Bölgesi 3,176 0,799<br />
Đç Anadolu Bölgesi 3,269 0,778<br />
Karadeniz Bölgesi 3,142 0,734<br />
Doğu Anadolu Bölgesi 3,274 0,747<br />
Güney Doğu Anadolu Bölgesi<br />
Ailesinin Gelir Miktarı<br />
3,374 0,706<br />
-700 TL 3,233 0,723<br />
701-1500 TL 3,262 0,768<br />
1501+ -TL<br />
Aile Biçimi<br />
3,273 0,750<br />
Çekirdek 3,291 0,776<br />
Parçalanmış 3,216 0,838<br />
Geniş<br />
Aile Yapısı<br />
3,203 0,805<br />
Baskıcı 3,150 0,840<br />
Serbest 3,300 0,760<br />
94<br />
Z/X 2<br />
P<br />
-3,219 0,001<br />
25,605 0,001<br />
2,789 0,425<br />
6,293 0,391<br />
7,071 0,215<br />
1,202 0,548<br />
-1,438 0,151
Türk Toplumu iletişim tercihlerinde genel olarak yüksek bağlamlı iletişimi<br />
tercih etmesine rağmen, düşük bağlamlı iletişim için de ortalamanın üzerinde bir<br />
değer elde edilmiştir. Öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.281’dir.<br />
Cinsiyet değişkenine göre düşük bağlamlı iletişim boyutu incelendiğinde<br />
erkek öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin kız öğrencilerinkine göre<br />
daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu çalışmada, cinsiyet değişkeninin düşük<br />
bağlamlı iletişim üzerindeki etkisine benzer bir şekilde, kız öğrencilerin yüksek<br />
bağlamlı iletişim eğilimlerinin ortalaması erkek öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim<br />
eğilimlerinin ortalamasından daha yüksek çıkmıştır. Erkek öğrencilerin düşük<br />
bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.410, kız öğrencilerinki ise<br />
3.218’dir. Cinsiyet değişkeni ile düşük bağlamlı iletişim boyutu arasında istatistiksel<br />
olarak anlamlı bir fark bulunmuştur. (Z = -3.219, p = 0.001)<br />
Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölümlere göre düşük bağlamlı iletişim<br />
değerlerine bakıldığında resim öğretmenliği bölümünde okuyan öğrencilerin düşük<br />
bağlamlı iletişim değerlerinin oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Buna karşılık<br />
rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği bölümü öğrencilerinin değerleri<br />
diğer bölümler içinde en düşüktür. Okul öncesi eğitimi öğretmenliği bölümünde<br />
öğrenim gören öğrencilerin düşük bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin<br />
aritmetik ortalaması 3.274, fen bilgisi öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencileri düşük bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.396, sınıf öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin düşük bağlamlı<br />
iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması 3.192, Türkçe öğretmenliği<br />
bölümünde öğrenim gören öğrencilerin düşük bağlamlı iletişimi tercih etme<br />
eğilimlerinin aritmetik ortalaması 3.284, resim öğretmenliği bölümünde öğrenim<br />
gören öğrencilerin düşük bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.792, Đngilizce öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin<br />
düşük bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması 3.131,<br />
rehberlik ve psikolojik danışmanlık öğretmenliği bölümünde öğrenim gören<br />
öğrencilerin düşük bağlamlı iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.023, müzik öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin düşük bağlamlı<br />
95
iletişimi tercih etme eğilimlerinin aritmetik ortalaması 3.550’dir. Bu değişken ile<br />
düşük bağlamlı iletişim boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark<br />
bulunmuştur. (X 2 = 25.605, p = 0.001)<br />
Öğrencilerin son onbeş yıldır yaşadıkları yer göz önüne alınarak düşük<br />
bağlamlı iletişim değerlerine bakıldığında en düşük oranın köyde yaşayan<br />
öğrencilere ait olduğu görülmektedir. Đlde yaşayan öğrencilerin düşük bağlamlı<br />
iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.293, ilçede yaşayan öğrencilerin düşük<br />
bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.253, kasabada yaşayan<br />
öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.428, köyde<br />
yaşayan öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması<br />
3.245’dir. Bu değişken ile düşük bağlamlı iletişim boyutu arasında anlamlı bir tutum<br />
farklılığı bulunamamıştır. (X 2 = 2.789, p = 0.425)<br />
Öğrencilerin yetiştikleri bölgelere göre düşük bağlamlı iletişim değerlerine<br />
bakıldığında en düşük değerin Karadeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilere, en yüksek<br />
değerin ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilere ait olduğu<br />
görülmektedir. Akdeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.336, Marmara Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin<br />
düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.370, Ege Bölgesi’nde<br />
yetişen öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.176,<br />
Đç Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin<br />
aritmetik ortalaması 3.269, Karadeniz Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin düşük<br />
bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.142, Doğu Anadolu Bölgesi’nde<br />
yetişen öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.274,<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yetişen öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması 3.374’dür. Bu değişken ile düşük bağlamlı iletişim<br />
boyutu arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir. (X 2 = 6.293, p = 0.391)<br />
Öğrencilerin ailelerinin gelir miktarına göre düşük bağlamlı iletişim<br />
tercihlerine bakıldığında gelir miktarı düşük olan öğrencilerin düşük bağlamlı<br />
iletişim değerlerinin de düşük olduğu, yüksek geliri olan öğrencilerin ise düşük<br />
bağlamlı iletişim değerlerinin de yüksek olduğu görülmektedir. Ailesinin gelir<br />
miktarı 0-700TL arasında olan öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin<br />
96
aritmetik ortalaması 3.233, ailesinin gelir miktarı 701–1500 TL arasında olan<br />
öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.262 ve<br />
ailesinin gelir miktarı 1501TL ve üzeri olan öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması ise 3.273’tür. Gelir miktarı ile düşük bağlamlı<br />
iletişim boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir tutum farklılığı<br />
bulunamamıştır. (X 2 = 7.071, p = 0.215)<br />
Öğrencilerin aile biçimlerine göre düşük bağlamlı iletişim değerlerine<br />
bakıldığında çekirdek aile biçimine sahip olan öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim<br />
değerlerinin daha yüksek, geniş aile biçimi olanların ise daha düşük olduğu<br />
görülmektedir. Çekirdek aile biçimi olan öğrencilerin değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.291, parçalanmış aileye sahip öğrencilerin değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması 3.216, geniş aileye sahip öğrencilerinki ise 3.203’tür. Aile biçimi ile<br />
düşük bağlamlı iletişim arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır.<br />
(X 2 = 1.202, p = 0.548)<br />
Öğrencilerin aile yapısına göre düşük bağlamlı iletişim değerlerine<br />
bakıldığında serbest bir ailede yetişen öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim<br />
değerlerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Baskıcı aile yapısına sahip<br />
öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik ortalaması 3.150, serbest<br />
aile yapısına sahip olan öğrencilerin düşük bağlamlı iletişim değerlerinin aritmetik<br />
ortalaması ise 3.300’dür. Aile yapısıyla düşük bağlamlı iletişim tercihleri arasında<br />
anlamlı bir fark bulunamamıştır. (Z = -1.438, p = 0. 151)<br />
5.3.7. Toplumsal Kültürel Eğilimlerin Đletişim Tarzları Üzerine Etkisi<br />
Araştırmada dört toplumsal kültür eğiliminin öğrencilerin iletişim tarzları<br />
üzerindeki etkileri çoklu regresyon analizi ile incelenmiştir. Çoklu regresyon<br />
analizinde R 2 , regresyon denklemindeki bağımsız değişkenin, bağımlı değişkende<br />
meydana getirdiği varyansın yüzdesini; R 2 , bağımsız değişkenin açıklanan varyansa<br />
olan katkısını; ß değeri, bağımlı ve bağımsız değişkenler arasındaki ilişkinin gücünü<br />
ve yönünü göstermektedir. En yüksek ß değerine sahip olan bağımsız değişken,<br />
göreli olarak en önemli yordayıcıdır (Büyüköztürk, 2002).<br />
97
Toplumsal kültürel eğilimlerin yüksek bağlamlı iletişim üzerindeki etkisini<br />
sınamak için yapılan regresyon analizi sonuçları Tablo 5.9’da gösterilmektedir.<br />
Tablo 5. 9. Toplumsal Kültürel Eğilimlerin Yüksek Bağlamlı Đletişim Üzerine<br />
Etkisi<br />
Bağımsız Değişken<br />
1. Paternalizm<br />
Model Özeti Katsayılar ANOVA<br />
R R 2<br />
0.390 0.152<br />
ß t p F p<br />
0.014 0.364 0.716<br />
2. Toplulukçuluk 0.042 1.085 0.278<br />
3.Belirsizlikten<br />
Kaçınma<br />
0.369 9.543 0.000<br />
4. Güç Mesafesi -0.134 -3.754 0.000<br />
98<br />
33.560 0.000<br />
Tablo 5.9’dan de anlaşılacağı gibi, dört toplumsal kültürel boyut ile yüksek<br />
bağlamlı iletişim arasında kurulan çoklu regresyon modeli önemli bulunmuştur<br />
(F=33.560, p=0.000). Bu model, yüksek bağlamlı iletişim değişkenindeki değişimin<br />
%15’ini (R 2 =0.152) açıklamaktadır.<br />
Tablo 5.9’daki ß değerlerine dayanarak, yüksek bağlamlı iletişim değişkenini<br />
yordayan toplumsal kültürel eğilimleri görmek mümkündür. Belirsizlikten kaçınma,<br />
yüksek bağlamlı iletişim eğilimini etkileyen en önemli bağımsız değişkendir ve bu<br />
iki değişken arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki bulunmaktadır (ß=0.369, t=9.543,<br />
p=0.000). Bunun dışında güç mesafesi de yüksek bağlamlı iletişimi etkilemektedir ve<br />
güç mesafesi ile yüksek bağlamlı iletişim arasında negatif bir ilişki bulunmaktadır<br />
(ß= -0.134, t= -3.754, p=0.000).<br />
Regresyon denklemine alınan paternalizm (ß= -0.014, t= 0.364, p=0.716) ve<br />
toplulukçuluk (ß= 0.042, t= 1.085, p=0.278) boyutlarının yüksek bağlamlı iletişim<br />
üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı bulunmuştur.<br />
Toplumsal kültürel eğilimlerin düşük bağlamlı iletişim üzerindeki etkisini<br />
sınamak için yapılan regresyon analizi sonuçları Tablo 5.10’da gösterilmektedir.
Tablo 5.10. Toplumsal Kültürel Eğilimlerin Düşük Bağlamlı Đletişim Üzerine<br />
Etkisi<br />
Bağımsız Değişken<br />
1. Paternalizm<br />
Model Özeti Katsayılar ANOVA<br />
R R 2<br />
0.287 0.082<br />
ß t p F p<br />
0.140 3.521 0.000<br />
2. Toplulukçuluk 0.031 0.768 0.443<br />
3.Belirsizlikten<br />
Kaçınma<br />
0.172 4.286 0.000<br />
4. Güç Mesafesi 0.027 0.733 0.464<br />
99<br />
16.725 0.000<br />
Tablo 5.10’da görüldüğü gibi, dört toplumsal kültürel boyut ile düşük<br />
bağlamlı iletişim arasında kurulan çoklu regresyon modeli önemli bulunmuştur<br />
(F=16.725, p=0.000). Bu model, düşük bağlamlı iletişim değişkenindeki değişimin<br />
%8’ini (R 2 =0.082) açıklamaktadır.<br />
Tablo 5.10’daki ß değerlerine dayanarak, düşük bağlamlı iletişim değişkenini<br />
yordayan toplumsal kültürel eğilimleri görmek mümkündür. Belirsizlikten kaçınma,<br />
düşük bağlamlı iletişim eğilimini etkileyen en önemli bağımsız değişkendir ve bu iki<br />
değişken arasında anlamlı ve pozitif bir ilişki bulunmaktadır (ß=0.172, t=4.286,<br />
p=0.000). Bunun dışında paternalizm de düşük bağlamlı iletişimi etkilemektedir ve<br />
paternalizm ile düşük bağlamlı iletişim arasında pozitif bir ilişki bulunmaktadır (ß=<br />
0.140, t= 3.521, p=0.000).<br />
Regresyon denklemine alınan toplulukçuluk (ß= 0.031, t= 0.768, p=0.443) ve<br />
güç mesafesi (ß= 0.027, t= 0.733, p=0.464) boyutlarının düşük bağlamlı iletişim<br />
üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı bulunmuştur.
6. SONUÇ VE ÖNERĐLER<br />
ALTINCI BÖLÜM<br />
Bu çalışmada Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin iletişim tarzları<br />
üzerinde kültürel değerlerin etkisinin olup olmadığı çeşitli değişkenler açısından<br />
incelenmiştir. Uygulanan istatistiksel işlemler sonucunda elde edilen bulgular bir<br />
önceki bölümde verilmiştir. Bu bölümde de, elde edilen bu bulguların<br />
yorumlanmasına çalışılmıştır.<br />
6.1. Hipotezlerin Yorumları<br />
Bu çalışma kapsamında 15 adet hipotez belirlenmiştir;<br />
Hipotez 1: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin cinsiyetlerine göre,<br />
kültürel değerleri ve iletişim tercihleri açısından tutum farklılıkları vardır.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin cinsiyetlerine göre kültürel<br />
değerleri ve iletişim tercihlerine bakıldığı zaman, bu değişken ile yüksek ve düşük<br />
bağlamlı iletişim tercileri arasında anlamlı bir tutum farklılığı bulunduğundan söz<br />
edilebilir.<br />
Hipotez 2: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde öğrenim gördükleri programlara göre farklılıklar vardır.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin öğrenim gördükleri bölümlere<br />
göre kültürel değerleri ve iletişim tercihlerine bakıldığında, bu değişken ile<br />
toplulukçuluk, belirsizlikten kaçınma boyutları, yüksek ve düşük bağlamlı iletişim<br />
tercihleri arasındaki farklılıkların istatistiksel olarak anlamlı olduğundan söz<br />
edilebilir.<br />
Hipotez 3: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde yaşadıkları yere göre tutum farklılıkları vardır.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin son 15 yıldır yaşadıkları yer<br />
ile kültürel değerleri ve iletişim tercihleri arasında anlamlı tutum farklılıkları<br />
görülememiştir.<br />
100
Hipotez 4: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde yetiştikleri coğrafi bölgeye göre farklılıklar vardır.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin yetişmiş oldukları bölgelere<br />
göre kültürel değerleri ve iletişim tercihlerine bakıldığı zaman, bu değişken ile<br />
paternalizm boyutu arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu<br />
söylenebilir.<br />
Hipotez 5: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde ailelerinin gelir miktarına göre farklılıklar vardır.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin ailelerinin gelir miktarına<br />
göre kültürel değerleri ve iletişim tercihlerine bakıldığı zaman, bu değişken ile<br />
belirsizlikten kaçınma ve güç mesafesi boyutları arasında istatistiksel olarak anlamlı<br />
bir fark bulunduğu söylenebilir.<br />
Hipotez 6: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde aile biçimlerine göre tutum farklılıkları vardır.<br />
Aile biçimi değişkenine göre kültürel boyutlar ve iletişim tercihleri arasında<br />
anlamlı farklılıklar bulunamamıştır.<br />
Hipotez 7: Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin kültürel değerleri<br />
ve iletişim tercihlerinde aile yapılarına göre tutum farklılıkları vardır.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin aile yapılarına göre kültürel<br />
değerleri ve iletişim tercihlerine bakıldığında, bu değişken ile Belirsizlikten Kaçınma<br />
boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı tutum farklılığı bulunmuştur.<br />
Hipotez 8: Paternalizm ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir ilişki vardır.<br />
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi öğrencilerinin, iletişim tarzları üzerinde<br />
kültürel değerlerin etkisinin olup olmadığını belirlemek amacıyla yapılan çoklu<br />
regresyon analizi sonucunda, paternalizm ile yüksek bağlamlı iletişim arasında<br />
anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.<br />
Hipotez 9: Paternalizm ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir ilişki vardır.<br />
Çalışma sonucunda paternalizm ile düşük bağlamlı iletişim arasında anlamlı<br />
bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.<br />
101
vardır.<br />
Hipotez 10: Güç mesafesi ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
Bu çalışmaya göre güç mesafesi boyutu ile yüksek bağlamlı iletişim arasında<br />
negatif bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür.<br />
vardır.<br />
Hipotez 11: Güç mesafesi ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
Çalışmadan elde edilen veriler doğrultusunda, güç mesafesi ile düşük<br />
bağlamlı iletişim arasında ilişki olmadığını söylemek mümkündür.<br />
vardır.<br />
Hipotez 12: Toplulukçuluk ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
Bu çalışma sonucunda, toplulukçuluk boyutu ile yüksek bağlamlı iletişim<br />
arasında bir ilişki bulunamamıştır.<br />
vardır.<br />
Hipotez 13: Toplulukçuluk ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir ilişki<br />
Çalışmada, iletişim tarzları üzerinde kültürel değerlerin etkisinin olup<br />
olmadığını belirlemek amacıyla yapılan çoklu regresyon analizi sonucuna göre,<br />
toplulukçuluk boyutu ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir ilişki olduğu<br />
söylenemez.<br />
ilişki vardır.<br />
Hipotez 14: Belirsizlikten kaçınma ile yüksek bağlamlı iletişim arasında bir<br />
Çoklu regresyon analizi sonucuna göre belirsizlikten kaçınma ile yüksek<br />
bağlamlı iletişim arasında bir ilişki olduğundan bahsedilebilir.<br />
ilişki vardır.<br />
Hipotez 15: Belirsizlikten kaçınma ile düşük bağlamlı iletişim arasında bir<br />
Bu çalışma sonucuna göre, belirsizlikten kaçınma ile düşük bağlamlı iletişim<br />
arasında bir ilişki vardır.<br />
Çalışma sonucunda toplam dokuz hipotezin doğruluğu kabul etmek<br />
mümkündür. 1, 2, 4, 5, 7, 9, 10, 14 ve 15. hipotezlerde beklenen sonuçlar elde<br />
edilmiştir ancak 3, 6, 8, 11, 12 ve 13. hipotezlerde beklenenin aksine bir sonuca<br />
102
ulaşılmıştır. Öğrencilerin kültürel varsayımları ve iletişim tercihleri cinsiyete,<br />
öğrenim gördükleri bölüme, yetiştikleri coğrafi bölgeye, ailelerinin gelir miktarına,<br />
aile yapılarına göre değişmektedir, bu değişkenler ile kültürel varsayımları ve<br />
iletişim tercihleri arasında anlamlı tutum farklılıkları vardır. Çalışmada elde edilen<br />
verilere göre, öğrencilerin son 15 yıldır yaşadıkları yer ve aile biçimleri kültürel<br />
varsayımları ve iletişim tercihlerini etkilememektedir, bu değişkenler ile kültürel<br />
varsayımları ve iletişim tercihleri arasında anlamlı tutum farklılıkları<br />
bulunamamıştır.<br />
Öğrencilerin iletişim tarzları üzerinde hangi kültürel değerlerinin etkisinin<br />
olduğunu belirlemek üzere 8 hipotez oluşturulmuştur bunlardan 9, 10, 14 ve 15.<br />
hipotezlerin doğruluğu kabul edilebilir. Đletişim tarzları üzerinde kültürel değerlerin<br />
etkisini belirlemek amacıyla yapılan çoklu regresyon analizine göre, Öğrencilerin<br />
yüksek bağlamlı iletişim tercihleri ile belirsizlikten kaçınma ve güç mesafesi<br />
değerleri arasında; düşük bağlamlı iletişim tercihleri ile de paternalizm ve<br />
belirsizlikten kaçınma değerleri arasında bir ilişki olduğu söylenebilir.<br />
Çalışma verileri ile paternalizm ve toplulukçuluk boyutları ile yüksek<br />
bağlamlı iletişim, güç mesafesi ve toplulukçuluk boyutları ile de düşük bağlamlı<br />
iletişim arasında anlamlı ilişkiler elde edilememiştir.<br />
6.2. Tartışma<br />
Hofstede’in 1967 – 1973 yılları arasında, 116.000 kişi ile yaptığı ve<br />
sonuçlarını 1980 yılında yayınladığı çalışması, kültürün boyutları ile ilgili olarak<br />
uluslararası boyutlarda yapılan en büyük çaptaki çalışma olma özelliğini hala<br />
korumaktadır.<br />
Hofstede, anketler ile 52 ülkeden elde ettiği sonuçları 100 üzerinden<br />
değerlendirerek her ülkelerin puanlarını belirlemiştir. Hofstede’in (1980), Türkiye'yi<br />
de içeren geniş kapsamlı kültürlerarası çalışmasına göre Türkiye’nin güç mesafesi<br />
boyutuna ilişkin puanı 66, bireycilik boyutu puanı 37, erkeksilik boyutuna ilişkin<br />
puanı 45, belirsizlikten kaçınma boyutu puanı ise 85’tir. Buna göre Türkiye, güç<br />
aralığının ve belirsizlikten kaçınmanın yüksek olduğu, erkeksi değerler yerine<br />
kadınsı değerlerin baskın olduğu, bireyselliğin tercih edilmediği oldukça toplulukçu<br />
103
ir kültür olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada da toplulukçuluk ve belirsizlikten<br />
kaçınma boyutları için elde edilen sonuçlar Hofstede’in çalışmasıyla benzerlik<br />
göstermektedir, ancak güç mesafesi boyutunda aynı sonuç elde edilememiştir.<br />
Hofstede’in Türkiye için belirlemiş olduğu sonuçlar 5 üzerinden değerlendirilecek<br />
olursa güç mesafesi boyutunun puanının 3. 3, bireycilik boyutunun puanının 1.85,<br />
belirsizlikten kaçınma boyutunun puanının ise 4.25 olduğu söylenebilir. Bu<br />
çalışmada ise öğrencilerin güç mesafesi değerlerinin aritmetik ortalaması 2.60,<br />
toplulukçuluk değerlerinin aritmetik ortalaması 3.63, belirsizlikten kaçınma<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması ise 3.87 olarak bulunmuştur.<br />
Bu çalışmada güç mesafesi boyutuna ilişkin değerlerin düşük çıkması ile ilgili<br />
olarak, çalışmanın öğrenciler ile yapılmış olmasından kaynaklandığı düşünülebilir.<br />
Henüz iş hayatına atılmamış, yaş ortalamaları çok genç olan bir örneklem grubu<br />
olması böyle bir sonuç elde etmemize yol açmış olabilir. Anketler daha fazla<br />
sorumluluğu olan ve iş hayatına atılmış kişilerle, hiyerarşinin olağan kabul edildiği,<br />
örneğin devlet dairelerinde çalışanlarla yapılmış olsaydı, elde edilen sonuçlar<br />
Hofstede’in çalışmasıyla paralellik gösterebilirdi. Ancak örneklem gurubunun<br />
özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle bu çalışma Hofstede’in elde ettiği sonuçlar<br />
ile paralellik göstermemiş olabilir.<br />
Öğrencilerin belirsizlikten kaçınma eğilimleri ile ilgili olarak ulaşılan sonuç,<br />
Hofstede’in çalışmasıyla aynı yöndedir ve öğrencilerin belirsizlikten kaçınma<br />
eğilimlerinin oldukça yüksek olduğunu göstermektedir.<br />
Hofstede (1980), Türkiye’nin bireysellikten uzak bir toplum olduğunu<br />
belirtmektedir ve çalışmasında Türkiye’nin bireycilik puanının çok düşük olduğunu<br />
göstermektedir. Bu çalışmada da, öğrencilere uygulanan ankette sadece<br />
toplulukçuluk ile ilgili sorulara yer verilmiş olması nedeniyle öğrencilerin<br />
toplulukçuluk değerleri elde edilmeye çalışılmıştır. Öğrencilerin toplulukçuluk<br />
değerlerinin aritmetik ortalaması ile elde edilen puan ortalamanın üzerindedir, bu da<br />
Hofstede’in çalışmasıyla benzer bir sonuç elde edildiğini göstermektedir.<br />
Öğrencilerin iletişim tercihlerine baktığımızda, yüksek bağlamlı iletişimin<br />
daha fazla tercih edildiği görülmektedir. Öğrencilerin düşük bağlamlı iletişime ilişkin<br />
104
puanları da ortalamanın üzerindedir ancak yüksek bağlamlı iletişim puanları oldukça<br />
yüksektir.<br />
Bu çalışmada belirsizlikten kaçınma ve güç mesafesi boyutlarının, yüksek<br />
bağlamlı iletişim üzerinde anlamlı etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.<br />
Paternalizm ve belirsizlikten kaçınma boyutlarının düşük bağlamlı iletişim tercihleri<br />
üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olduğu bulunmuştur.<br />
Çalışmada beklenenin aksine sonuçlarda elde edilmiştir, güç mesafesi ile<br />
yüksek bağlamlı iletişim arasındaki ilişki negatif yönlüdür. Ayrıca belirsizlikten<br />
kaçınma boyutunun, yüksek ve düşük bağlamlı iletişim tercihlerinin her ikisi<br />
üzerinde de anlamlı bir etkiye sahip olduğu görülmüştür.<br />
Çalışma verileri ile paternalizm ve toplulukçuluk boyutlarının yüksek<br />
bağlamlı iletişim üzerinde, güç mesafesi ve toplulukçuluk boyutlarının ise düşük<br />
bağlamlı iletişim üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.<br />
6.3. Öneriler<br />
Öğrencilerin genel olarak paternalizm eğilimine sahip oldukları<br />
görülmektedir. Okul yönetiminin ve ders hocalarının öğrencilere yaklaşımının daha<br />
koruyucu, himaye edici özellikler sergilemeleri öğrenciler üzerinde daha etkili<br />
olmalarını sağlayabilir.<br />
Öğrencilerin güç mesafesi eğilimleri, toplumun genelinden farklı olarak daha<br />
düşük düzeydedir. Derslerde öğrencilerin de fikirlerinin alınması, onların<br />
düşüncelerine önem verilmesi, öğrencilerin okul yönetimine ve hocalara<br />
ulaşmalarında kolay sağlanması öğrencilerin başarılarını arttırabilir.<br />
Öğrencilerin toplulukçuluk eğilimlerinin oldukça yüksek olduğu<br />
görülmektedir. Öğrenciler kendi başlarına hareket etmek yerine bir grubun parçası<br />
olmayı tercih etmektedirler. Örneğin bireysel çalışmalar yerine grup ödevleri gibi<br />
çalışmalar öğrencilerin gelişimine daha fazla katkı sağlayabilir.<br />
Öğrencilerin belirsizlikten kaçınma eğilimleri de oldukça yüksektir. Okul<br />
idaresi ve hocaların, öğrencilerle çatışmadan kaçınıp, uzlaşmanın daha fazla olduğu<br />
bir ortam yaratması öğrencilerin üzerindeki etkinliklerini arttırabilir.<br />
105
Öğrencilerin yüksek bağlamlı iletişim eğilimlerinin oldukça yüksek olduğu<br />
görülmektedir. Daha kapalı, dolaylı, imalı bir iletişimin tercih edilmesi, yüz ifadeleri<br />
ve beden dilinin kıllanılması öğrencilerle kurulan iletişimin daha etkili olmasını<br />
sağlayabilir.<br />
106
Kitaplar<br />
KAYNAKÇA<br />
Akgül, A. ve Çevik, O.), istatistiksel Analiz Teknikleri “SPSS’te işletme Yönetimi<br />
Uygulamaları, 2003, Ankara, Emek Ofset Ltd. Sti<br />
ASLAN, Cahit, Sosyolojiye Giriş, Karahan Kitabevi, 1. Baskı, Eylül 2005.<br />
AYCAN, Z., Türkiye’de Yönetim, Liderlik Ve Đnsan Kaynakları Uygulamaları,1.<br />
Baskı, Türk Psikologlar Derneği Yayınları,Ankara, 2000.<br />
BAHAR, Halil Đbrahim, Sosyoloji, Siyasal Yayınevi, Ankara, Kasım, 2005<br />
BAKAN, Đ., 2006. Dış Ticaret Đşlemler ve Uygulamalar, Gazi Yayınları, Ankara<br />
BAŞARAN, Đ. E., Yönetimde Đnsan Đlişkileri- Yönetsel Davranış, Yeniden Yazım,<br />
Ankara, Aydan Yayıncılık, 1998<br />
BOZKURT, Đ., Đletişim Odaklı Pazarlama, 1. Baskı, Đstanbul, Mediacat Akademi,<br />
Nisan 2004<br />
Büyüköztürk, Şener (2002), Sosyal Bilimler Đçin Veri Analizi Elkitabı, Ankara:<br />
Pegem A Yayınları.<br />
CAN, H., Organizasyon ve Yönetim, 3. Baskı, Ankara, Siyasal Kitabevi, 1994<br />
DALKILIÇ, A., Đletişimde Đletişim, 1. Baskı, Antalya, Elma Yayınevi, Temmuz<br />
2004<br />
Kültürel Bağlamda Yönetsel – Örgütsel Davranış, Editörler ERDEM, R., ÇUKUR,<br />
C,Ş., Türk Psikologlar Derneği Yayınları 1. Basım, Şubat, Ankara, 2007<br />
ERDOĞAN, Đ., Đşletmelerde Kişi Değerlemede Psikotenik, 4. Baskı, Đstanbul,<br />
Đstanbul Üniversitesi Đşletme Fakültesi Yayınları, 1990<br />
EREN, E., Yönetim ve Organizasyon (Çağdaş ve Küresel Yaklaşımlar), Beta,<br />
Đstanbul, 2003.<br />
EREN, E., Örgütsel Davranış ve Yönetim Psikolojisi, 8. Baskı, Đstanbul, Beta<br />
Yayıncılık, Ocak 2004<br />
107
EROĞLU, F., Davranış Bilimleri, 4. Baskı, Đstanbul, Beta Basım Yayım, Şubat 1998<br />
GÜVENÇ, B., Đnsan ve kültür 9. basım Remzi Kitabevi, 2002.<br />
HALL, E. T., 1976. Beyond Culture. Anchor Press-Doubleday, New York<br />
HOFSTEDE, G., Culture's Consequences: International Differences in Work Related<br />
Values. Sage Publications, London, 1980.<br />
ĐÇLĐ, Gönül, Sosyolojiye Giriş, Anı Yayıncılık, Eylül, 2002<br />
ĐPŞĐROĞLU, N., Çağdaş Kültürümüz: Olgular - Sorunlar, ÇYDD Yayını, No:2,Cem<br />
Yayınevi, Đstanbul 1991<br />
ĐZGÖREN, A. Ş., Avucunuzdaki Kelebek, 2. Baskı, Ankara, Elma Yayınevi, Mayıs<br />
2004<br />
KARTARI, A.,. Farklılıklarla Yasamak: Kültürlerarası Đletişim, Ürün Yayınları,<br />
2001<br />
LAZAR, J., Çeviren: Cengiz Anık, Đletişim Bilimi, 1. Basım, Ankara, Vadi<br />
Yayıncılık, Ekim 2001<br />
MISIRLI, Đ., Genel ve Teknik Đletişim, 2. Baskı, Ankara, Detay Yayıncılık, Ekim<br />
2004<br />
OSKAY, Ü., Đletişimin ABC’ si, 4. Basım, Đstanbul, Der Yayınları, 2005<br />
ROBBĐNS, S. P., Örgütsel Davranışın Temelleri, Çeviren Sevgi Ayşe Öztürk, 1994<br />
SABUNCUOĞLU, Z., Đşletmelerde Halkla Đlişkiler, 7. Baskı, Đstanbul, Aktüel,<br />
Ağustos 2004<br />
SABUNCUOĞLU, Z., Tüz, M, Örgütsel Psikoloji, 3.Baskı,Yayın No: 464, ALFA<br />
Yayınları, Bursa,1998<br />
SARGUT, A.S., Kültürler Arası Farklılaşma ve Yönetim, Đmge Kitabevi, 2. Baskı,<br />
Ankara,2001<br />
SĐLAH, Mehmet, Sosyal Psikoloji, Gazi Kitabevi, Mart, 2000,1. Baskı.<br />
SCOOT, Martin, Zaman Yönetimi, Çeviren: Aslı Çılgın Çelik, 2. Baskı, Đstanbul,<br />
Rota Yayıncılık, Ağustos 1997<br />
108
ŞĐMŞEK,M, Ş., AKGEMCĐ,T., ve ÇELĐK, A., Davranış Bilimlerine Giriş ve<br />
Örgütlerde Davranış, 2. Baskı, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım, 2001<br />
TAN ŞAHĐN, K., Đşlem Maliyeti Yaklaşımının Kültürel Temelleri, Ekim 2007<br />
TEZCAN, Mahmut; Sosyolojiye Giriş, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1995.<br />
TERZĐ, A.R.. Örgüt kültürü., 2000, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.<br />
TUTAR, H., Kriz ve Stres Ortamında Yönetim, 1. Baskı, Đstanbul, Hayat Yayınları,<br />
2000<br />
TUTAR, H., Örgütsel Đletişim, 1. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, Haziran 2003<br />
TÜZ, M., Đşletmelerde Yönetim Modelleri, 1. Baskı, Đstanbul, Aktüel Yayınevi,<br />
Ekim 2004<br />
UYGUR, N., 1984. Kültür Kavramı, Remzi Kitabevi, Đstanbul<br />
ÜÇOK, T., Yönetim Đlkeleri, 3. Baskı, Ankara, Gazi Kitabevi, 1992<br />
VURAL, B. A., Kurum Kültürü., Đletişim Yayınları, Đstanbul, 2003.<br />
ZILLIOĞLU, M., Đletişim Nedir? 2. Basım, Đstanbul, Cem Yayınevi, Şubat 2003<br />
Makaleler<br />
BATUŞ,G., Sözlü Kültürden Kitle Kültürüne Geçiş Sürecine Direnen Değerler ,<br />
2004<br />
DEMĐREL, Y., KARADAL, H., Örgüt Kültürünün Örgüt Đçi Bireysel Becerilerin<br />
Kullanımına Etkisi Üzerine Bir Araştırma.Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Đktisadi ve<br />
Đdari Bilimler Fakültesi Dergisi Y.2007, C.12, S.3 s.253-270.<br />
DURĞUN, S., Örgüt Kültürü ve Örgütsel Đletişim, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim<br />
Fakültesi Dergisi, Aralık 2006. Cilt:II1, Sayı:II, 112-132<br />
ERDEM, R., Đletişim Eğilimlerinin Yüksek-Düşük Bağlam Ayırımı ile Ölçülmesi:<br />
Türkçe Bir Ölçek Geliştirme Çalışması,Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:1,<br />
Sayı:2, 2006<br />
ERDEM, R., GÜNLÜ, E., Đletişim Eğilimlerinin Yüksek Bağlam-Düşük Bağlam<br />
Ayırımı Đle Đncelenmesi:Hastane Çalışanları Örneği, Hacettepe Sağlık Đdaresi<br />
Dergisi, Cilt:9, Sayı 2 (2006)<br />
109
GÜÇLÜ, N., (2003). "Örgüt Kültürü," Kırgızistan Manas Üniversitesi, Sosyal<br />
Bilimler Dergisi, Sayı:6, 147-159.<br />
HOFSTEDE,G,.Motivation, Leadership, and Organization:Do American Theories<br />
Apply Abroad? Organizational Dynamics, 1980<br />
HOFSTEDE,G., Natıonal Cultures In Four Dımensıons, A <strong>Research</strong>-based Theory of<br />
Cultural Differences among Nations, Jnt. Studies of Man. & Org.. Vol. Xlll. No. 1-2,<br />
pp. 46-74, M.E. Sharpc. Inc.. 1983<br />
HOWARD, D., Paternalism As Non-Dominatıon:A Republican Argument, April 24,<br />
2009 Prepared for the Northwestern <strong>University</strong> Society for Ethical Theory and<br />
Political Philosophy 3rd Annual Conference<br />
SIĞRI, Ü., ve TIĞLI, M., Hofstede’nin Belirsizlikten Kaçınma Kültürel Boyutunun<br />
Yönetsel- Örgütsel Süreçlere Ve Pazarlama Açısından Tüketici Davranışlarına Etisi,<br />
Marmara Üniversitesi Đ.Đ.B.F. Dergisi, cilt XXI, Sayı 1,2006<br />
WASTĐ,A., ERDĐL, S,E., Bireycilik Ve Toplulukçuluk Değerlerinin Ölçülmesi:<br />
Benlik Kurgusu Ve Indcol Ölçeklerinin Türkçe Geçerlemesi ,2007<br />
Tezler<br />
KORKMAZ,A., Đnşaat Sektöründe Lisans Eğitimi Ve Sonrasında Mesleki<br />
Kültürlerin Karşılaştırılması,Çukurova Üniversitesi Đnşaat Mühendisliği Anabilim<br />
Dalı Yüksek Lisans Tezi 2009<br />
Đnternet Kaynakları<br />
BALTAŞ, A., Değerlerin Değeri, 2009, http://blog.baltas-baltas.com/?p=50<br />
ERDOĞAN, Đrfan, Kişiler Arası Đletişim: Kendimizi ve başkalarını anlama ve<br />
anlamlandırma, http://www.irfanerdogan.com/intro2com/intrprsnl.html<br />
FĐLĐZ, Atilla, Yönetimde Đletişimin Rolü http://www.atillafiliz.com/makale.php<br />
?id=19<br />
http://www.geert-hofstede.com/<br />
IŞIK, A., Đletişim Çeşitleri, 2002, http://www.adiyamanram.com/makaleveyazilar/<br />
iletisim.doc<br />
110
ŞENKAL, A., (2008),http://www.calisma.org/index.php?option=comcontent&task=<br />
view&id=2260&Itemid=43)<br />
Anket Kaynakları<br />
AYCAN, Z. ve ark. (2000). Impact of Culture on Human Resource management<br />
practices: a ten country comparison. Applied Psychology: An International Review,<br />
49 (1):192-220<br />
BASIM, N.; “Belirsizlikten Kaçınma ve Güç Mesafesi Kültürel Boyutları<br />
Bağlamında Asker Yöneticiler Üzerine Görgül Bir Araştırma”, Kara Harp Okulu<br />
Bilim Dergisi, 10 (2), 2000a:33-52.<br />
ERDEM, R., Đletişim Eğilimlerinin Yüksek-Düşük Bağlam Ayırımı ile Ölçülmesi:<br />
Türkçe Bir Ölçek Geliştirme Çalışması,Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi, Cilt:1, Sayı:2<br />
(2006)<br />
111
EKLER<br />
112
Ek 1: Anket Örneği<br />
KÜLTÜREL GÖRÜŞ ANKETĐ<br />
Bu araştırma ile çalışanların kültürel bakış açılarının incelenmesi amaçlanmaktadır.<br />
Anketlerden elde edilecek bilgiler bu alandaki çalışmalara ışık tutacak ve kesinlikle gizli<br />
tutulacaktır. Sorulara vereceğiniz cevaplar ne kadar objektif olursa araştırma sonucu da o<br />
ölçüde doğru olacaktır. Gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim.<br />
I. BÖLÜM: ÖĞRENCĐLER ĐLE ĐLGĐLĐ BĐLGĐLER<br />
1. Yaşınız?......................<br />
2. Cinsiyetiniz? A. Erkek ( ) B. Kadın ( )<br />
3. Öğrenim gördüğünüz program? …………………..<br />
4. Son 15 yıldır yaşadığınız yer? A. Đl ( ) B. Đlçe ( ) C. Kasaba ( ) D. Köy ( )<br />
E. Mezra ( )<br />
5. Yetiştiğiniz coğrafi bölge ? A. Akdeniz Bölgesi ( ) B. Marmara Bölgesi ( ) C. Ege<br />
Bölgesi ( ) D. Đç Anadolu Bölgesi ( ) E. Karadeniz Bölgesi ( ) F. Doğu<br />
Anadolu Bölgesi ( ) G. Güneydoğu Anadolu Bölgesi ( )<br />
6. Ailenizin gelir miktarı? …………………….<br />
7. Aile biçiminiz nasıldır? A. Çekirdek ( ) B. Parçalanmış ( ) C. Ataerkil- geniş ( )<br />
8.. Aile yapınızı nasıl tanımlayabilirsiniz? a.baskıcı; kendi kararlarınızı veremediğiniz<br />
Sıra No<br />
b.serbest; kendi kararlarınızı verebildiğiniz<br />
II. BÖLÜM: ÖĞRENCĐLERĐN KÜLTÜREL VARSAYIMLARI<br />
Bu ankette bir dizi ifadelerle karşılaşacaksınız. Her<br />
ifadeye ne ölçüde katıldığınız lütfen 1 ile 5 arasında bir<br />
sayıyı işaretleyerek gösteriniz.<br />
113<br />
Kesinlikle<br />
Katılmıyorum<br />
Katılmıyorum<br />
Kararsızım<br />
Kısmen<br />
Katılıyorum<br />
Tamamen<br />
Katılıyorum<br />
1. Toplumumuzda ideal yönetici, bir aile büyüğü gibidir. 1 2 3 4 5<br />
2.<br />
3.<br />
4.<br />
5.<br />
6.<br />
Toplumumuzda yöneticiler, çalışanlar için neyin iyi<br />
olduğunu en iyi bilir.<br />
Toplumumuzda yöneticiler çalışanlarına bir baba gibi<br />
öğüt verip yol göstermelidir.<br />
Toplumumuzda otorite sahibi kişiler, yönettikleri<br />
kesime karşı, kendi çocuklarına gösterdikleri ilgi ve<br />
titizliği göstermelidir.<br />
Toplumumuzda, çalışanlar için en iyi yol gösterici,<br />
yöneticilerin deneyim ve bilgisidir.<br />
Bizim toplumumuzda bir otorite hiyerarşisine gerek<br />
vardır.<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5
7.<br />
Toplumumuzda insanlar arası statü (seviye) farkı<br />
kabul edilmez.<br />
114<br />
1 2 3 4 5<br />
8. Otorite sahibi kişilere her zaman boyun eğmelidir. 1 2 3 4 5<br />
9.<br />
10.<br />
11.<br />
12.<br />
13.<br />
Otorite sahibi olan kişilere bulundukları yerden<br />
(seviyeden) ötürü saygı gösterilmelidir.<br />
Kişinin yakın çevresinin (aile, akrabalar, arkadaşlar)<br />
talepleri ağır olsa bile, kişi bu topluluklarla bağlarını<br />
koparmamalıdır.<br />
Bizim kültürümüzde kişilerden beklenen, toplumun<br />
istekleri kendilerine ters düşse bile topluma bağlı ve<br />
sadık kalmaktır<br />
Eğer bir kişi yakın çevresinin desteği ve<br />
koruyuculuğunu talep ediyorsa, karşılığında<br />
çevresindekilere bağlılık ve sadakat göstermelidir.<br />
Kültürümüzde, grubun çıkarları kişinin çıkarlarından<br />
önde gelir.<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
14. Yöneticiler kendilerine sorulan her şeyi bilmelidir 1 2 3 4 5<br />
15.<br />
16.<br />
Alışılagelmiş olandan farklı şeylere yönelme bir çok<br />
tehlikeyi beraberinde getirir<br />
Organizasyon içerisinde meydana gelecek çatışmalar<br />
mutlaka önlenmelidir<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
17. Belirsizlik tehlikedir ve azaltılması gereklidir 1 2 3 4 5<br />
18. Kurallara uyum konusunda asla taviz verilmemelidir 1 2 3 4 5<br />
19.<br />
20.<br />
21.<br />
Kurallar çok önemlidir ve her iş için belirlenen<br />
kurallar esas alınmalıdır<br />
Đnsanlar işyerinde boş kalmamalı, mutlaka meşgul<br />
olmalıdırlar.<br />
Yöneticiler ayrıntıya inmeli ve hiçbir ayrıntıyı gözden<br />
kaçırmamalıdırlar<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
22. Kurallar mümkün olduğunca yazılı olmalıdır 1 2 3 4 5<br />
23.<br />
24.<br />
Bir yönetsel ortamda görev herşeyin önünde<br />
gelmelidir.<br />
Grup ahengini yakalamak için daima işbirliği<br />
yaparım.<br />
1 2 3 4 5<br />
1 2 3 4 5<br />
25. Đşim, hayatımın birçok parçasından sadece biridir 1 2 3 4 5<br />
26.<br />
Büyük bir işletmede çalışmaktansa küçük bir<br />
işletmede çalışmayı tercih ederim.<br />
1 2 3 4 5<br />
27. Đş ortamında kendimi kanıtlamaya önem veririm. 1 2 3 4 5<br />
28.<br />
Başarmaya karar verdiğimde başaramayacağım hiçbir<br />
şey yoktur.<br />
1 2 3 4 5
29<br />
Grup çalışması yaparken lider olmak benim için<br />
önemlidir<br />
III. BÖLÜM: ÖĞRENCĐLERĐN ĐLETĐŞĐM TERCĐHLERĐ<br />
115<br />
1 2 3 4 5<br />
30<br />
Đletişim kurarken karşıdakinin söylediğinden çok<br />
söylemek istediği önemlidir<br />
1 2 3 4 5<br />
Türk toplumunda direkt konuşmak yerine imalı<br />
31.<br />
anlatım tercih edilir<br />
1 2 3 4 5<br />
Türkiye de insanların yüzüne başka, arkasından başka<br />
32.<br />
konuşulur<br />
1 2 3 4 5<br />
Türkiye de insanlar iletişimde “kızım sana<br />
33.<br />
söylüyorum, gelinim sen anla” yöntemini kullanırlar..<br />
1 2 3 4 5<br />
Türk insanları eleştirilerini direkt olarak söylemekten<br />
34.<br />
kaçınırlar.<br />
1 2 3 4 5<br />
Verilen mesajın yanında söylenme biçimi, söyleyenin<br />
35.<br />
hal ve harekeleri de önemlidir.<br />
1 2 3 4 5<br />
Toplumumuzda insanların yüzüne söyledikleri ile<br />
36.<br />
içlerinde sakladıkları farklıdır<br />
1 2 3 4 5<br />
Türkiye de astlar yöneticilerini açıkça eleştirmekten<br />
37.<br />
çekinirler<br />
1 2 3 4 5<br />
Toplumda iletişim kurarken açık konuşmak takdir<br />
38.<br />
edilir.<br />
1 2 3 4 5<br />
39. Verilen mesajlarda açık ve net ifadeler kullanılır 1 2 3 4 5<br />
Đnsanların arkasında konuşulmaz, iletilmek istenen<br />
40.<br />
mesaj yüzlerine karşı söylenir<br />
1 2 3 4 5<br />
Mesajı anlamak için insanların söyledikleri dışında<br />
41.<br />
başka faktörlere ihtiyaç yoktur<br />
1 2 3 4 5<br />
Đnsanların vermek istedikleri mesajı satır aralarında<br />
42.<br />
aramaya gerek yoktur<br />
1 2 3 4 5<br />
Đnsanlar her ortamda eleştirilerini açıkça ve direkt<br />
43.<br />
olarak ifade ederler<br />
1 2 3 4 5<br />
Bir kişi size “Evet” demişse ondan yeterli cevabı<br />
44.<br />
almışsınızdır.<br />
1 2 3 4 5<br />
Anket bitti. Gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederiz...
ÖZGEÇMĐŞ<br />
Kişisel Bilgiler<br />
Adı ve Soyadı : Gamze MACĐT<br />
Doğum Yeri: Gemerek<br />
Doğum Yılı : 1984<br />
Medeni Hali: Evli<br />
Eğitim Durumu:<br />
Lise: 1997 – 2000 / Antalya Gazi Lisesi<br />
Lisans: 2000-2004 / Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Đşletme Bölümü<br />
Yüksek Lisans: 2005-2010 / Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Đşletme A.B.D Yönetim<br />
ve Organizasyon Bölümü<br />
Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi:<br />
Đngilizce / Đyi<br />
Đş Deneyimi:<br />
2006-2007 / T. Đş Bankası<br />
2007- / Maliye Bakanlığı Burdur Defterdarlığı Tefenni Malmüdürlüğü<br />
116