16.01.2013 Views

pecya - Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi Üye ...

pecya - Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi Üye ...

pecya - Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi Üye ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü<br />

Meltem SUKAN * Fulya MANER **, Musa TOSUN ***<br />

ÖZET<br />

Bu derleme yaz ıs ında cildiye <strong>ve</strong> psikiyatrinin ortak konusu bir hastal ık olan vitiligoda sosyodemografik, klinik<br />

özellikler, psikolojik etkiler <strong>ve</strong> tedaviye ili şkin yaz ın gözden geçirilmi ştir. Cilt <strong>ve</strong> psi şe ayn ı embriyonik kökeni<br />

paylaştığı için, psikolojik etmenler çe şitli cilt hastalıklarının başlang ıc ın ı <strong>ve</strong> alevlenmesini etkileyebilmektedir.<br />

Vitiligo toplumun % 1-4' ünü etkileyen, yayg ın, kazan ılm ış, depigmente edici bir bozukluktur. Beyaz Leke Hastalığı,<br />

lökoderma <strong>ve</strong> beyaz lepra olarak da adlandırılmaktadır. Sebebi <strong>ve</strong> geli şimi tam olarak bilinmemesine rağmen<br />

otoimmün, nöral <strong>ve</strong> özy ık ım kuramları öne sürülmektedir. Günümüzde en geçerli olan ı , melanosit özy ık ım<br />

varsayım ıdır. Vitiligonun ileri safhas ında melanositlerin y ık ım ı ortaya çıkmaktad ır. Bu y ıkımı melanosit reseptörlerinin<br />

aktivasyonu sonucu melanogenez düzeninin bozulmas ı neden olur. Hastalığı tetikleyici etmenler olarak<br />

ciddi güneş yan ıkları, mantar <strong>ve</strong> bakteri enfeksiyonlar ı , yineleyici travma <strong>ve</strong> emosyonel stres vurgulanm ıştır. Vitiligo<br />

lezyonlar ı utanma, öfke, kayg ı , engellenme, sosyal geri çekilme, hayal k ırıkl ığı , damgalanma duygusu, sosyal,<br />

iş, okul ya şam ında aksamalara, karşı cinsle ilişki sorunlarına <strong>ve</strong> cinsel sorunlara neden olabilmektedir. Vitiligo<br />

hastalarında, dermatolojik tedaviyle birlikte, psikotrop ilaç tedavisi, psikoterapi önemli olup, dermatolog<br />

<strong>ve</strong> psikiyatrist i şbirliğinin en etkili tedavi yakla şım ı olduğu gözlenmektedir.<br />

Anahtar kelimeler: Vitiligo, psikokutanöz hastal ık, stres, psikiyatri, dermatoloji<br />

<strong>Düşünen</strong> <strong>Adam</strong>; 2005, 18 (1): 21-31<br />

ABSTRACT<br />

Psychiatric Aspect of Vitiligo: A Review<br />

In this article, literature has been reviewed about the sociodemographical, clinical features, psychological impact<br />

and treatment in a psychocutaneous disorder, vitiligo. The skin and psyche share embryonic origins so<br />

psychological factors may affect the onset and progression of various skin conditions. Vitiligo is a common, acquired<br />

and depigmentating disorder which has a prevalence 1-4 % in general population. It is also named as<br />

White Spot Disease, leucoderma and white leprosis. Although patogenesis of vitiligo is not accurately known, otoimmune,<br />

neural and self-destruction theories ha<strong>ve</strong> been proposed. Currently, the most valid theory is self-destruction<br />

of melanocytes. In the terminal phase of vitiligo, the self-destruction of rnelanocytes occurs. Melanogenesis<br />

disregulation which is caused by the activation of melanocyte receptors leads to this destruction. Se<strong>ve</strong>re sun<br />

burns, mycotic and bacterial infections, repeated trauma and emotional stress ha<strong>ve</strong> been emphasized as precipitating<br />

factors in vitiligo. Vitiligo lesions may lead to the feeling of shame, rage, anxiety, frustration, social isolation,<br />

disappointment, stigmatization and patients experience troubles in social, professional and school life, problematic<br />

relations with opposite sex and sexual problems. Psychotropic medications and psychotherapy together<br />

with dermatological therapy in the treatment of vitiligo patients and the collaboration of dermatologists and<br />

psychiatrists are crucial.<br />

<strong>pecya</strong><br />

Key words: Vitiligo, psychocutaneous disease, stress, psychiatry, dermatology<br />

* Bak ırköy Ruh <strong>ve</strong> Sinir Hastal ıklar ı Hastanesi 10. <strong>Psikiyatri</strong> Birimi, Ass. Dr., ** Klinik Şef Yrd., Doç. Dr., *** Klinik Şefi, Prof. Dr.<br />

21


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

GİRİŞ<br />

Tan ım<br />

Vitiligo, toplumun % 1-4'ünü etkileyen, nispeten<br />

yayg ın, kazan ılmış depigmente edici bir bozukluktur<br />

( 1). White Spot Disease olarak da adland<br />

ırıl ır (2). Hindistan'da bu hastal ık için `lökoderma'<br />

teriminin kullan ım ı yayg ınd ır. Cilt <strong>ve</strong><br />

psi şe ayn ı embriyonik kökeni payla ştığı için,<br />

psikolojik etmenler çe şitli cilt hastal ıkların ın<br />

başlang ıc ını <strong>ve</strong> alevlenmesini etkileyebilmektedir.<br />

Tarihçe<br />

Dermatoloji literatüründe cilt hastal ıklarının<br />

psikolojik <strong>ve</strong> psikanalitik yönüyle ilgili makalelere<br />

giderek daha s ıkça rastlanmaktad ır. Brosig<br />

<strong>ve</strong> ark., çocuklukta cinsel tacize u ğradığını hatırladığında<br />

ürtikeri ba şlayan 34 ya şında bir kad<br />

ın olgusu bildirmiştir. Kısa psikoterapi s ıras ında,<br />

hasta önceden bast ırmış olduğu olay <strong>ve</strong> duygular<br />

ı hat ırladığında, cilt belirtilerinin kaybolduğu<br />

görülmü ştür (3).<br />

Antik çağlardan beri vitiligo hastalar ı, lepral ılara<br />

benzer şekilde toplum taraf ından kötü muameleye<br />

maruz kalm ıştır. Sweta Kustha'n ın sözünü<br />

etti ği gibi vitiligo, 'beyaz lepra' olarak tan<br />

ımlanm ıştır. Vitiligo bütün ırklarda şekil bozukluğu<br />

yaratmakla birlikte, güçlü kontrast<br />

olu şturduğundan, koyu renkli ki şilerde daha çok<br />

göze çarpmaktad ır (4,5). S ıcak yaz aylannda güneşlenme<br />

sonucu lezyonlar daha belirgin hale<br />

geldiğinden, vitiligo hastalar ı bu sorunu daha<br />

ağır olarak ya şarlar. Hindistan gibi koyu renklilerin<br />

çoğunluğu olu şturduğu ülkelerde, yüzünde<br />

vitiligo olan kad ın, erkek <strong>ve</strong> çocuklar; ciddi psikolojik<br />

<strong>ve</strong> sosyal sorunlar ya şamaktad ır. Genç<br />

kad ın <strong>ve</strong> çocuklarda bu durum, daha fazla s ıkıntı<br />

yaratmaktad ır. Hindistan' ın ilk Ba şbakan ı Ja-<br />

22<br />

waharlal Nehru, lepra <strong>ve</strong> malaryadan sonra, vitiligoyu<br />

3. önemli sağl ık sorunu olarak s ıralam ıştır.<br />

Hindistan'da s ıklıkla `lökoderma' olarak da<br />

bilinen vitiligo, baz ı dini inan ışlarla da ili şkilidir.<br />

Baz ı dini Hint kitaplar ında reenkarnasyon<br />

inanc ından söz edilir <strong>ve</strong> önceki ya şamlar ında<br />

`Guru Droh' yapm ış olan ki şilerin, şimdiki yaşamlar<br />

ında vitiligo olduklan inanc ı yayg ınd ır.<br />

Guru kelimesinin anlam ı mürşit, rehber yani<br />

özünde yol gösteren anlam ına gelmektedir. Burada<br />

hassas nokta 'götüren' de ğil, yolu gösteren<br />

insan olmas ıdır. Gurulann getirilme amaçlar ından<br />

birisi, dünyaya farkl ı bir bakış, bir vizyon<br />

edinme iste ği, "ne yap ılabilir?" sorusuna yan ıt<br />

aramad ır.<br />

Ülkemizde çe şitli cilt hastal ıkların ın psikiyatrik<br />

yönü ile ilgili çal ışmalar yap ılmış olmakla birlikte,<br />

vitiligoya ili şkin bir çal ışma ya da makaleye<br />

rastlanmam ıştır.<br />

Epidemiyoloji<br />

<strong>pecya</strong><br />

Beyaz ırkta vitiligo epidemiyolojisi üzerine yap<br />

ılan çoğu çal ışma, 1970 y ılından önce yap ılm<br />

ıştır <strong>ve</strong> görülme s ıklığın ın % 1-2 oldu ğu tahmin<br />

edilmektedir. Baz ı kaynaklara göre ise bu<br />

oran 1 ile 4 aras ıdır (6-8). Yak ın tarihlerde yap<br />

ılan yay ınlarda, bu değerlerin olduğundan fazla<br />

tahmin edildiği bildirilmiştir. Görülme s ıkl ığının<br />

Danimarka'da % 0.36, Kalküta'da % 0.46,<br />

Libya'da % 0.33 olduğu saptanm ıştır (9). Siyah<br />

ırktaki az say ıda yap ılan çalışmalardan biri olan<br />

Nijerya'da hastanede yap ılan bir çal ışmada, % 6<br />

oran ında görülme s ıklığı saptanm ış olup; bu<br />

yüksek değerin hastane örnekleminden al ınışına<br />

bağlı olduğu var say ılmışt ır <strong>ve</strong> vitiligonun siyah<br />

ırkta daha belirgin <strong>ve</strong> rahats ız edici görüntüsü,<br />

hastaneye daha fazla ba şvurma nedeni olabilir<br />

(lo) .<br />

Vitiligo herhangi bir ya şta ba şlayabilmesine


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

kar şın; genç eri şkinleri <strong>ve</strong> özellikle kad ınlan daha<br />

s ıklıkla tutmaktad ır ( 1 ). Tüm ırklarda görülebilir.<br />

En çok görülme s ıklığı 10-30 yaş aras ıdır.<br />

Hastaların yarıs ında 20 yaşından önce görülmektedir.<br />

Olgular ın % 30'unda ise hastal ık yakla<br />

şık 20 ya şında başlar. Hastal ığın kendisi kalıt<br />

ımsal olmamas ına rağmen, vitiligoya yakalan-<br />

ma yatk ınlığı kal ıtımsald ır. HLA antijenlen r ırklara<br />

göre farkl ılık gösterir. Siyah ırkta HLA-DR,<br />

Fasl ı Musevilerde B13, Yemen Musevileri'nde<br />

B35 s ıklığı daha fazlad ır. Vakalar ın % 25-<br />

30'unda ailede vitiligo öyküsü mevcuttur. Genetik<br />

aktar ım henüz net olarak ortaya konmam ıştır;<br />

ancak ya poligenik ya da otozomal dominant<br />

geçi ş öne sürülmektedir ( 1 ).<br />

Boisseau-Garsaud, Martinik 'te, bir üni<strong>ve</strong>rsite<br />

dermatoloji kliniğinde hastalar ın % 72'sini kadın,<br />

% 28'ini erkek, ba şlama yaşın ı 29 olarak<br />

bildirmi ştir ( 11 ).<br />

Nedenleri<br />

Vitiligonun olu şum nedenleri tam olarak bilin-<br />

memesine rağmen, üç kuram öne sürülmektedir:<br />

1) Otoimmün kuram: Otoimmün bozukluğu<br />

olan hastalar ın önemli bir k ısmında vitiligo saptanmas<br />

ı <strong>ve</strong> immünopresipitasyon yöntemleriyle<br />

bu hastalar ın laboratuar bulgulannda melanositlere<br />

kar şı antikorlara rastlanmas ına dair klinik<br />

gözleme dayanmaktad ır. Bir çal ışmada, vitiligo<br />

antikorlarm ın düzeyleri, depigmentasyon yayg<br />

ınlığıyla ili şkili bulunmu ştur.<br />

2) Nöral kuram: Bu kurama göre, vitiligoya sinir<br />

uçlar ında seçici olarak melanositleri yok<br />

eden bir nörokimyasal arac ı yol açmaktad ır. Vitiligonun<br />

segmental dermatomal şekilleri, bu<br />

kuram ı destekleyen bir bulgudur.<br />

3) Özy ıkım kuram ı : Vitiligonun sitotoksik me-<br />

<strong>pecya</strong><br />

lanin prekürsörlerine kar şı, melanositlerdeki koruyucu<br />

düzeneklerin kendi kendini y ıkım sürecinden<br />

kaynakland ığı öne sürülmektedir. Bu kuramlar<br />

hastal ığın nedenlerini tek ba şına aç ıklamada<br />

yetersiz olduğundan, ba şka yazarlar tarafından<br />

bile şik bir varsay ım öne sürülmü ştür.<br />

Ancak günümüzde en geçerli olan ı, melanosit<br />

özyık ım varsay ımıd ır ( 12).<br />

Güncel vitiligo nedenleri olarak melanositlere<br />

karşı patolojik otoimmün yan ıt sonucu vitiligonun<br />

olu ştuğu yada vitiligonun otoimmün yan ıt ı<br />

akti<strong>ve</strong> edecek olan melanositlerin kendi kendilerini<br />

yıkım ını tetikleyen genetik, çevresel yada<br />

nöral etmenler sonucu ortaya ç ıktığı ileri sürülmektedir.<br />

Vitiligo nedenleri aras ında melanosit<br />

reseptörlerinin olas ı rolü üzerinde Slorninski <strong>ve</strong><br />

ark'n ın varsay ımı önemlidir (13). Burada vitiligoda<br />

sonunda melanositlerin y ıkımı, melanosit<br />

reseptörlerinin aktivasyonu sonucu olu şan, melanogenez<br />

düzeninin bozulmas ı ile başlayan bir<br />

dizi tepki sonucu ortaya ç ıkmaktad ır. Bu olaylar<br />

sonucunda yüksek oranda, kontrol edilemeyen,<br />

serbest radikaller <strong>ve</strong> toksik melanogenez ürünleri<br />

ortaya ç ıkmakta <strong>ve</strong> bunlar melanosit <strong>ve</strong> keratinositleri<br />

harap etmekte ya da yok etmekte, sonunda<br />

kar şılaştıklan hücre içindeki ya da hücre<br />

yüzeylerinde deği şmiş antijenlere kar şı otoimmün<br />

yan ıt oluşturmakta <strong>ve</strong> melanositlerin habis<br />

değişime doğru gitme eğilimini arttırmaktad ır<br />

(14) .<br />

Hastalığı tetikleyici etmenler olarak; ciddi güneş<br />

yan ıkları, mantar <strong>ve</strong> bakteri enfeksiyonlar ı ,<br />

yineleyici travma <strong>ve</strong> emosyonel stres vurgulanmıştır.<br />

Savaşlarda bombal ı saldınlar sonras ı vitiligoya<br />

s ıklıkla rastlanm ıştır; ancak bu ili şkilerin<br />

doğrulanmas ı zordur. Vakalar ın yaklaşık %<br />

10'unda tirotoksikoz görülebilir. Vitiligo belirgin<br />

olarak; pernisiyöz anemi, Hashimoto tiroiditi,<br />

diabetes mellitus, Addison Hastal ığı, alopesia<br />

areata, sistemik lupus eritematosus, myasteni-<br />

23


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

a gravis, Crohn Hastal ığı, skleroderma <strong>ve</strong> bilir<br />

yer sirozla birlikte s ıkça görülür. Aynca vitiligoda<br />

tiroid hücreleri, tiroglobülin, midenin pariyetal<br />

hücreleri <strong>ve</strong> suprarenal kortekse kar şı otoantikorlar<br />

görülebilir. Malign melanom seyri s ıras<br />

ında da vitiligonun gözlenme olas ılığı anlamlı<br />

derecede yüksektir (I).<br />

Salzer <strong>ve</strong> Schallreuter (1995), hücre d ışı kalsiyum<br />

geri al ım ının bozuk olmas ı ile bağlant ıl ı<br />

olarak vitilijinöz keratinositlerin farkl ılaşmas ında,<br />

[32-adrenoseptör yo ğunluğunun artm ış olduğunu<br />

göstermi ştir. Bu çal ışmada hastalar ın<br />

% 31'inin idrarlar ında <strong>ve</strong> 98'inin plazmalarında<br />

norepinefrin düzeylerinin artm ış olduğu<br />

bulunmu ştur; plazmadaki norepinefrin de ğerleri<br />

anlaml ı olarak kontrollere göre daha yüksek<br />

olup, epinefrin düzeyleri normal s ın ırlardad ır.<br />

Hastalara yakla şık % 75'i orta derecede ya da<br />

dayan ıl,i ölçüde şekil bozukluğu ya da psikolojik<br />

rahats ızl ık bildirmi ştir. Bu çal ışmanın sonucunda,<br />

katekolaminlerle ili şkili stres <strong>ve</strong> bu depigmente<br />

edici hastal ığın ba şlang ıc ı, ilerlemesiyle<br />

ilgili genetik yatk ınlık aras ında muhtemel<br />

bir bağlantı olduğu ileri sürülebilir. Hastal ığın<br />

başlang ıc ı <strong>ve</strong> ilerlemesine ili şkin, hastalar ın<br />

2/3 'ü fizik, psikolojik, çevresel, hormonal etkilerin<br />

varl ığını bildirmi ştir. Bu ki şilerde acelecilik,<br />

aşın hassasiyet, stres alt ında kalma <strong>ve</strong> a şın<br />

yüklenme duygusu gibi özellikler gözlenmi ştir<br />

(15) .<br />

Le Poole <strong>ve</strong> ark. (1993), stresin katekolamin<br />

üretimini artt ırdığın ı <strong>ve</strong> böylece depigmentasyonu<br />

doğrudan etkileyebilece ğini öne sürmektedir.<br />

Stres ayr ıca adrenokortikotropik hormon<br />

(ACTH) düzeylerinde yükselmeye neden olarak,<br />

kortikosteroidlerin sal ınım ını artt ırabilir.<br />

Bunun sonucunda glükoz <strong>ve</strong> ya ğ asitleri mobilize<br />

olarak, insülin sal ınımı uyanlır. Beyinde doğrudan<br />

L-triptofan ı uyararak, serotonin sentezinin<br />

artmas ına yol açabilir. Melatonin bir seroto-<br />

24<br />

<strong>pecya</strong><br />

nin metabolitidir <strong>ve</strong> melatonin reseptörlerinin<br />

hiperaktivitesinin vitiligoda rolü oldu ğu dü şünülmektedir.<br />

Bu şekildeki bir hiperaktivasyon,<br />

melanogenezi bask ılayan enzimlerin aktivasyonunun<br />

artmas ına yol açabilmektedir ( 16).<br />

Klinik Görünüm <strong>ve</strong> Hastal ığın Seyri<br />

Hipopigmente <strong>ve</strong> depigmente lezyonlar; güne şe<br />

maruz kalan yerler, k ıvnm büklüm yerleri <strong>ve</strong><br />

kabaca simetrik olarak yerle şimli kemik ç ık ınt ılann<br />

ın üstündeki alanlar ı yeğler. Burun <strong>ve</strong> a ğız<br />

gibi beden aç ıklıklan da s ıklıkla tutulur. Etkilenen<br />

bölgede saç beyazlayabilir. Depigmente<br />

bölgeler genellikle iyi s ın ırlanm ıştır <strong>ve</strong> hiperpigmente<br />

bir halka ile çevrelenebilirler (trikrom<br />

vitiligo). S ınırlar hafif olarak yang ı sonucu kabarm<br />

ış ise, `marjinal inflamatuar vitiligo' olarak<br />

adlandırılır. Seyrek olmayarak vitiligolu alanlann<br />

dağılım ı, segmental ya da lineer biçimde<br />

uçuk benzeri (zosteriform) olabilir. Ender<br />

olarak süreç, melanin pigmentinin sadece gözlerde<br />

bulunduğu, tüm cildi tutan yayg ın bir biçime<br />

dönü şebilir. S ıkl ıkla vitiligo pigmente nevüslerin<br />

yuvarlak (halo) formuna dönü şmesiyle<br />

başlar. Merkezi nevüs s ıkl ıkla zaman içinde bütünüyle<br />

ortadan kaybolur. Di ğer birçok cilt bozukluğunda<br />

olduğu gibi hastalar, vitiligo ba şlang<br />

ıc ının öncesinde ciddi fiziksel ya da emosyonel<br />

stres bildirmektedir ( 17).<br />

Vitiligo hastalann ın çoğunluğu sağlıklı olmakla<br />

birlikte, melanin yokluğuna bağlı olarak di ğer<br />

enfeksiyonlara yatk ınlık gösterirler ( 12). Otoimmün<br />

özelliklerin birlikte olduğu olgular nadir<br />

değildir. Göz tutulumu s ıklıkla görülür. Bir çalışmada,<br />

vitiligo hastalann ın % 40' ında retinan<br />

ın koroid tabakas ı ya da pigment epitelinde<br />

melanositlerin y ıkım ı saptanm ıştır. Bununla birlikte<br />

genellikle görme keskinli ği, bu sürecin daha<br />

çok fo<strong>ve</strong>an ın distal k ıs ımlarında meydana<br />

gelmesinden dolay ı etkilenmemi ştir (1,14).


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

Vitiligo ilerleyici bir hastal ık olmasına karşın,<br />

bazen sessiz (latent) dönemlerle seyredebilir,<br />

hastalann küçük bir k ısmında kendi kendine düzelme<br />

görülebilir ( 12). Genç hastalarda lezyonlann<br />

ilk dönemlerinde <strong>ve</strong> saçl ı bölgelerde prognoz<br />

daha iyidir. Tedavi ile repigmentasyon kendiliğinden<br />

ortaya ç ıkabilir <strong>ve</strong> repigmentasyon, k ıl<br />

foliküllerinden ya da çevresindeki normal ciltten,<br />

melanositlerin depigmente deriye yeniden<br />

toplanmas ı ile sağlan ır.<br />

George, Nijerya'da 1980-1983 y ıllan aras ında<br />

vitiligo görülme s ıklığın ı % 6 bularak, inceledikleri<br />

64 olguda erkek/kad ın oran ını 2/1, yaş<br />

dağılımını 3-68 ya şları aras ı, yakla şık % 70'inin<br />

30 ya ş yada daha a şağısında olduğunu, aile öyküsü<br />

saptanmad ığını, % 51.6' s ımn ba şvurudan<br />

bir y ıl ya da daha k ısa sürede lezyonlann olu ştuğunu,<br />

bir olguda ise, ba şlangıçtan 20 y ıl sonra<br />

klinik ba şvurusu olduğunu, % 63 'ünün yüz, boyun,<br />

kol, bacak gibi görünen yerlerinin,<br />

% 37.5'unun dudaklarının (tek ya da di ğer bölgelerle<br />

birlikte) tutuldu ğunu, tüm sosyokültürel<br />

düzeylerde ortaya ç ıkabildiğini bildirmi ştir ( 18).<br />

Singh <strong>ve</strong> ark., Libya Benghazi polikliniklerinde<br />

9 ayl ık süre içerisinde 192 olgu saptayarak, vitiligo<br />

görülme s ıklığın ı % 33, ortalama ba şlang ıç<br />

yaşını 19.38 (5-39 y ıl), kadın erkek oran ını hemen<br />

hemen e şit (% 49.47, % 50.52 s ıras ıyla),<br />

hastalar ın yaş ortalamas ını 23.06 (1-63 y ıl), %<br />

1.56's ında ailede vitiligo öyküsü oldu ğunu, hastal<br />

ık süresinin bir ay ile 39 y ıl aras ında olup, çoğunluğun<br />

ba şlang ıçtan 9 y ıl sonra klinik başvurusu<br />

yapt ıkların ı, tuttuğu bölgelere göre prognozun<br />

deği ştiğini, vitiligo areata (VA) olgulann ın<br />

vitiligo akrofasiyalis (VAF), vitiligo vulgaris<br />

(VV) <strong>ve</strong> vitiligo mukoza (VM)'ye göre tedaviye<br />

daha olumlu yan ıt <strong>ve</strong>rdiklerini, VAF <strong>ve</strong> VM'nin<br />

en dirençli tipler oldu ğunu, iyi prognozun daha<br />

genç ya ş, kısa hastal ık süresi, küçük alanlar ın<br />

tutulu şu, lökotri şiya yokluğu, çevresel hiperpig-<br />

<strong>pecya</strong><br />

mentasyon varl ığı, lezyonlann bedenin aç ıkta<br />

kalan bölgelerinde olmamas ı ile bağlantılı olduğunu,<br />

tutulan bölgeler aç ısından kadın <strong>ve</strong> erkek<br />

aras ında farklar bulundu ğunu, en çok kadmlarda<br />

göğüsler <strong>ve</strong> s ırt, erkeklerde ise güne şe maruz kalan<br />

bölgelerin tutuldu ğunu bildirmi ştir ( 19).<br />

Handa <strong>ve</strong> Kaur'a ait, şimdiye dek yap ılmış en<br />

kapsaml ı klinik vitiligo ara ştırmas ında, 1989-<br />

1993 yılları aras ında 1436 hastay ı inceleyerek,<br />

% 54.5'inin erkek, % 45.5'inin kad ın, ortalama<br />

yaşın 25, hastal ık başlang ıcından sonra hastaneye<br />

başvuru süresinin ortalama 3.7 y ıl, % 69.8'inin<br />

vitiligo vulgaris, % 14.9'unun fokal, % 5 'inin segmental<br />

vitiligo, başlangıç bölgelerinin en s ık yüz,<br />

gövde <strong>ve</strong> bacaldar olduğunu, % 94.4'ünde bedenin<br />

% 20'den az k ısm ında lezyon görüldü ğünü,<br />

% 11.5'inde lökotri şiya, % 5'inde Koebner fenomeni,<br />

% 2' sinde halo nevi, hastalar ın bir k ısmında<br />

vitiligo ile birlikte ba şka hastal ıklar da<br />

olup, bunlar ın % 1.4'ünde atopik/numuler ekzema,<br />

% 0.7'sinde bron şiyal astma, % 0.6's ında<br />

diyabet, % 5'inde tiroid hastal ığı, % 0.4'ünde<br />

alopesia saptand ığını, % 11.5 'inde ailede vitiligo<br />

öyküsü bildirmi ştir (7).<br />

Papadopoulos <strong>ve</strong> ark.'n ın (1998) Londra'da Vitiligo<br />

Demeği'ndeki 73 hasta <strong>ve</strong> kontrol grubunu<br />

karşılaştırdığı çal ışmas ında, vitiligo grubunun<br />

en s ık olarak ekonomik durumlar ında<br />

önemli bir de ği şiklik bildirmesine rağmen, bunun<br />

kontrol grubundan anlaml ı bir fark ının olmadığı,<br />

vitiligo grubunun % 28'inin yak ın bir<br />

akraba, % 13'ünün yak ın bir arkada ş ölümünü<br />

bildirdiği, sonuçta yas ın en s ık rastlanan stresör<br />

etmen oldu ğu saptanm ıştır (20).<br />

Vitiligonun S ın ıfland ırmas ı<br />

Güncel S ınıflandırma:( 1 )<br />

1. Lokalize<br />

a) Fokal: Tek ya da birçok vitiligo makülü vard ır.<br />

25


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü<br />

b) Segmental: Tek ya da birçok vitiligo makülü<br />

vard ır. Dermatomal ya da hemen hemen dermatomaldir.<br />

2. Yayg ın<br />

a) Akrofasiyal: Yüzde <strong>ve</strong> ekstremitelerin distal<br />

k ısımlarında pek çok lezyon vard ır.<br />

b) Vulgaris: Lezyonlar klasik olarak simetrik<br />

yada asimetrik şekilde da ğılmıştır.<br />

3. Üni<strong>ve</strong>rsal (Total): Tam ya da tama yak ın olarak<br />

tüm beden tutulmu ştur.<br />

Karışık form: Segmental <strong>ve</strong> vulgaris ya da akrofasiyal<br />

şekil birlikte bulunur.<br />

Vitiligonun Ruhsal Etkileri <strong>ve</strong> <strong>Psikiyatri</strong>k<br />

Yönü ile ili şkili Yap ılm ış Çal ışmalar<br />

Vitiligo lezyonlan utanma, öfke, engellenme <strong>ve</strong><br />

hayal k ırıklığına yol açabilir. Hastalar, di ğerlerinin<br />

kendilerini nas ıl alg ılad ıklanna çok duyarl ıdır<br />

<strong>ve</strong> d ışlanacaklar ı beklentisiyle s ıklıkla geri<br />

çekilirler. Bazen tan ımadıkları ki şiler, hatta yakın<br />

ark., oldukça yaralay ıc ı <strong>ve</strong> aşağılayıc ı yorumlarda<br />

bulunabilir. Bunlar ın etkisiyle, derin<br />

emosyonel rahats ızl ık yaşayarak, i ş hayatlar ında<br />

sorunlar; alkol-madde dahil gerilimi azalt ıc ı<br />

maddeler kullanabilirler (21 ). Ciddi depresyon,<br />

özkıy ım giri şimlerine neden olabilir (22).<br />

Görünen yerlerdeki vitiligo lezyonlan, yeni i ş<br />

başvurular ındaki görü şmelerde, hastan ın şans ını<br />

azalt ır, i ş seçimlerini s ınırlandınr. Çocuklukta<br />

başlayan vitiligo, özgü<strong>ve</strong>nde uzun süre olumsuz<br />

etkilenmeye yol açan psikolojik travma ile de<br />

ilişkilidir. Vitiligo lezyonu olan çocuklar, ebe<strong>ve</strong>yn,<br />

akran, karde ş, akraba, öğretmenleri, bak ıc<br />

ı <strong>ve</strong> ark.'n ın tutumlanna bağlı olarak, hastal ıklarıyla<br />

başa ç ıkabilir ya da y ıkıc ı biçimde etkilenebilirler<br />

(23 ).<br />

26<br />

<strong>pecya</strong><br />

Sukan, Maner, Tosun<br />

Çalışmalar, vitiligo hastalar ın ın üçte ikisinin<br />

utanma duygusu içinde olduğunu, yandan fazlasın<br />

ın sosyal kayg ı yaşadıklarını, bunlar ın kendilerini<br />

çirkin hissettiğinden, o bölgeleri saklamak<br />

için uygunsuz giyindikleri <strong>ve</strong> kar şı cinsle rahatlıkla<br />

ili şki kuramad ıkların ı göstermektedir. Hastaların<br />

2/3'ü yabanc ıların onlara sürekli bakt ığından<br />

bahsetmi şlerdir; % 75'i yabanc ıların bu<br />

konuda soru sorduğunu (23) <strong>ve</strong> % 16's ı da insanlann<br />

onlara bak ıp, yüzlerini buru şturduğunu,<br />

kaba sözlere maruz kald ıkların ı <strong>ve</strong> % 13'ü i ş<br />

başvurularında bir aynmla kar şılaştıkların ı belirtmi<br />

ştir (24).<br />

Kent <strong>ve</strong> Al-Abadie (1996), İngiltere'de Vitiligo<br />

Derneği'nden 640 hastaya Genel Sa ğlık Anketi<br />

(GHQ) uygulam ış <strong>ve</strong> % 35'inin GHQ skorlar ının<br />

yüksek olduğunu, GHQ skorları yüksek bulunanların<br />

damgalanma duygusunu daha çok alg<br />

ıladıklanm, çevresindeki ki şilerle olumsuz ili şkiler<br />

yaşadıklarını, etkinliklerden kaç ınd ıklarını<br />

<strong>ve</strong> % 59'unun son 3 hafta içinde lezyonlar ı etkileyen<br />

bir ya şam olay ı yaşadıklann ı bildirmi ştir<br />

(25) .<br />

Porter <strong>ve</strong> ark., 326 vitiligo hastas ını değerlendirerek,<br />

% 65'inin hastal ıklarına ilişkin endişe yaşadıkların<br />

ı, % 41'inin çevresindekilere <strong>ve</strong> çocuklanna<br />

bulaşacağından, yeni tedavilerin bulunamayacağından<br />

korktuklar ını, % 57' si insanların<br />

kendilerine bakt ıklarını, % 20'si tammad ıklannın<br />

kaba ifadelerine maruz kald ıklarını, % 23'ü<br />

karşı cinsle ili şkilerinde vitiligonun olumsuz etkilerini,<br />

% 8'i i şe al ınma konusunda sorun ya şayacaklanna<br />

inand ıklarını, depigmente bölgelerini<br />

kapatmak için % 44'ünün makyaj yapt ığını,<br />

% 51'inin uzun kollu elbiseler, şapka, eldi<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong><br />

uzun çorap giydiklerini, % 7'sinin a ğır derecede<br />

depresyon ya şadığını, bunlardan yar ıs ına yak ınının<br />

özkıyım düşünceleri olduğunu, % 32'sinin<br />

hastal ıklarından çok utand ıklannı, % 27'sinin<br />

hafif derecede utand ıklarını, ancak % 34'ünün


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

herhangi bir sosyal sorun ya da utanma hissi yaşamad<br />

ıklanm bildirmi ştir (26).<br />

Hastalığa uyumu kötü olanlar daha çok kad ın,<br />

lezyonlar ı ileri derecede <strong>ve</strong> görünen yerlerde<br />

olanlar, ergenlik <strong>ve</strong> genç eri şkin dönemindekiler,<br />

tek ya şayan ki şiler, sosyoekonomik alt s ın ıfta<br />

olanlar, siyah cilde sahip olanlar, görünüme<br />

önem <strong>ve</strong>renler, özgü<strong>ve</strong>ni dü şük olanlar <strong>ve</strong> ay ınmc<br />

ıl ık yap ıldığın ı sürekli belirtenlerdir (27).<br />

Porter <strong>ve</strong> ark., 158 vitiligo hastas ının % 10-<br />

15'inde cinsel ili şkilerde hastal ığın olumsuz etkisi<br />

olduğunu, 1/4-1/2' sinde yeni ki şilerle tam şt<br />

ıklarında ya da soyunurken utanma duygusu<br />

hissettiklerini, 1/2'sinde olumsuz etkinin utanma<br />

sorunlar ı ile ili şkili olduğunu, hastalığından<br />

etkilenenlerin özgü<strong>ve</strong>ni dü şük, erkek, görünüme<br />

önem <strong>ve</strong>ren <strong>ve</strong> tek ki şiler olduğunu bildirmi ştir<br />

(28) .<br />

Porter <strong>ve</strong> Beuf (1991), 158 hastada beyaz <strong>ve</strong> siyah<br />

ırklar aras ında dağıl ım aç ısından farkl ıl ık<br />

olmad ığın ı, özgü<strong>ve</strong>n <strong>ve</strong> damgalanma hissinin<br />

her iki ırkta da hastal ıktan rahats ızlık şiddeti ile<br />

bağlant ılı olduğunu, cinsiyet, ya ş <strong>ve</strong> lezyonlar ın<br />

görünürlüğünün, her iki ırkta farkl ılık göstermemesine<br />

rağmen, hastal ıktan rahats ızl ık şiddeti<br />

ile ilişkili olduğunu, görünümün öneminin sadece<br />

beyazlarda rahats ızlık şiddeti ile ili şkili olduğunu<br />

bildirmi ştir. Oysa siyahların damgalanmay<br />

ı, depigmentasyonun siyah ciltte, daha çok göze<br />

çarpaca ğı <strong>ve</strong> kozmetiklerle daha zor saklanacağı<br />

için beyaz ırka göre daha fazla ya şadığı var<br />

say ılmaktad ır (29).<br />

Weiss <strong>ve</strong> ark., Hindistan'da vitiligo hastalar ı <strong>ve</strong><br />

lepra hastalar ın ın ya şadığı zorluklan karşılaştırmışt<br />

ır <strong>ve</strong> ayaktan tedavi edilen vitiligo hastalarında<br />

% 37 oran ında psikiyatrik bozukluk oran ı<br />

bildirmi ştir ( 313). Leprada % 50, tinea <strong>ve</strong>rsikolorda<br />

% 8 oran ında psikopatoloji saptam ışlardır.<br />

Porter <strong>ve</strong> ark., hastalar ın çoğunluğunun, bir yabanc<br />

ıyla karşılaştıklar ında ya da yeni bir e şle<br />

duygusal <strong>ve</strong> cinsel ili şki ba şlattıklannda s ıkıntı<br />

<strong>ve</strong> utanç ya şadıklarını, birçoğunun kendilerini<br />

kaba, k ırıcı sözlere maruz kalm ış kurbanlar olarak<br />

hissettiklerini bildirmi ştir (23,24,26,27). Salzer<br />

<strong>ve</strong> Schallreuter (1995), hastalar ın % 75'inin<br />

şekil bozukluklarını orta ya da ağır derecede tolere<br />

edilemez olarak alg ılad ıklarını bildirmiştir<br />

(31) .<br />

Al'Abadie <strong>ve</strong> ark., psikososyal stresin nöroendokrin<br />

hormonlann düzeyini art ırdığın ı, bunun<br />

da immün sistemi etkiledi ğini <strong>ve</strong> beynin özgün<br />

bölgelerinde nöropeptid düzeylerini de ğiştirdiğini<br />

göstermi ştir (32). Liu, Bondesson <strong>ve</strong> Johansson,<br />

vitiligo vulgariste nöropeptidler <strong>ve</strong> ciltteki<br />

sinir uçlar ın ın ortaya ç ıkışın ı incelemi ş <strong>ve</strong><br />

emosyonel travma <strong>ve</strong> stres yaratan ya şam olaylarının,<br />

böbreküstü bezinde a şırı salgılanmaya<br />

neden olduğunu <strong>ve</strong> bunun sonucunda akut ba şlang<br />

ıçlı vitiligonun ortaya ç ıkabileceğini ileri<br />

sürmü ştür (33) .<br />

Hautmann <strong>ve</strong> Panconesi, 27 ya şında ağzın ın sol<br />

kö şesine yak ın, düzensiz pigmente alanlar ın 7<br />

y ıldır devam etti ği bir kadından bahsetmi ştir.<br />

Evlenerek ailesinden uza ğa yerle ştikten hemen<br />

sonra vitiligo ortaya ç ıkan kad ın hasta, e şinin<br />

ailesiyle birlikte ya şamakta <strong>ve</strong> e şiyle ili şkileri<br />

pek yolunda gitmemektedir. E şi, işine eşinden<br />

daha çok vakit ay ırmaktad ır. Hipnoterapi seansları<br />

s ıras ında depresyon, utanç <strong>ve</strong> suçluluk duyguları<br />

üzerine odaklan ılmıştır. Hipnozun 6. seans<br />

ından sonra, kad ının yüzü renklenmeye <strong>ve</strong><br />

beyaz noktalar ufalmaya ba şlam ıştır. 3. seans s ıras<br />

ında, beyaz alanlar % 50 azalm ış; 6. seans<br />

sonras ında tamamen kaybolmu ştur. Doktorun<br />

önerisiyle kocas ı kad ına daha fazla zaman ay ırmaya<br />

ba şlamış; onu sinemaya, piknik <strong>ve</strong> yürüyü<br />

şe ç ıkarm ıştır. Takip sonunda kad ın tamamen<br />

iyile şmiştir. Bu olgu, hipnozun immün sistem<br />

<strong>pecya</strong><br />

27


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

yetersizliğini düzeltmede rolü olabileceğini yan-<br />

s ıtmas ı yan ında, her olgunun hipnozla bu kadar<br />

dramatik bir şekilde düzelebilece ği beklenemez<br />

(34,35) .<br />

Duygusall ıkla yüzle şmeme, olumsuz duygusallıklardan<br />

kaç ınma, kendiyle ban şık olma, stres<br />

duyarl ılığının azlığı, aşırı genelle ştirmeden <strong>ve</strong><br />

içine kapanmadan kaç ınma gibi başa ç ıkma<br />

yöntemlerini kullanabilen hastalar; cilt bozukluklar<br />

ından daha az etkilenirken, kendi kendisiyle<br />

fazla me şgul olma eğilimi, hastal ıktan aşırı<br />

etkilenmeye neden olmaktad ır. Ki şide başa<br />

ç ıkma düzenekleri yüksek ise, bedensel belirtilere<br />

bakmaks ız ın, ruhsal sağlığın iyiliği <strong>ve</strong> yaşam<br />

kalitesi artmaktad ır (36).<br />

Papadopoulos <strong>ve</strong> ark., 16 vitiligo hastas ında 5<br />

ay süre ile bili şsel-davran ışçı terapi (BDT) etkilerini,<br />

kontrol grubuyla kar şılaştırmış <strong>ve</strong> 8 hafta<br />

süre ile psikoterapi yap ılm ış olup, 8. haftada <strong>ve</strong><br />

5. ay ın sonunda değerlendirmeye tabii tutmu şlardır.<br />

Psikoterapi uygulanan grupta, bu süreler<br />

sonunda kontrol grubuna göre, özgü<strong>ve</strong>n, beden<br />

imgesi <strong>ve</strong> ya şam kalitesi skorlannda anlaml ı bir<br />

yükselme saptam ışlardır. Tedaviyi takiben en<br />

yüksek derecede düzelme, Rosenberg Kendilik<br />

Sayg ısı Envanteri skorlar ında olmu ş; hastalar<br />

daha önce zorland ıkları davranışları daha kolay<br />

yapabilmeye başlamışlard ır. Örneğin lezyonlu<br />

bölgeleri aç ıkta b ırakarak giyinme, makyajla<br />

gizlemeksizin toplum içine ç ıkma, rahats ızl ıklanyla<br />

ilgili daha rahat konu şabilme becerisine sahip<br />

olmuşlard ır. Tedavi s ıras ında hastalar, kendilerini<br />

kötü hissettikleri durumlar ı belirleyerek<br />

tedavi sonland ıktan sonra, destek almalar ı konusunda<br />

cesaretlendirilmi ştir. Bu, özellikle hastaların<br />

kazand ıkları yeni davran ışları devam ettirmeleri<br />

aç ısından önemlidir. BDT'nin olumlu<br />

düşünceleri artt ırmaktan ziyade, olumsuz düşüncelerin<br />

azalmas ı üzerinde büyük etkisi olmu<br />

ştur. Psikoterapi yap ılan hastaların üçünde,<br />

28<br />

<strong>pecya</strong><br />

lezyonlar ın boyutunda % 25 'ten daha fazla<br />

oranda gerileme <strong>ve</strong> tedavi almayan grupta lezyonlarda<br />

kötüle şme; kontrol grubunda 3 üyede<br />

lezyon boyutlar ında % 50'den daha fazla oranda<br />

genişleme saptanmıştır (37).<br />

Hipo <strong>ve</strong>ya depigmentasyonla ilgili stigma, ço ğu<br />

geli şmi ş ülkelerde yaşayan renkli ırklarda muhtemelen<br />

daha ağırdır (38). Vitiligo hem ilerleyici,<br />

hem de epizodik bir hastal ık olduğundan dolay<br />

ı, hastalar kar şı karşıya kald ıkları bedensel<br />

değişimlere uyum yapmay ı öğrenmeli <strong>ve</strong> hastal<br />

ıklarının yaygınlaşma ya da daha kötüle şme<br />

olas ılığına karşı da haz ırlıkl ı olmal ıdır. Hastalar,<br />

vitiligonun ilerlemesi konusunda belirsizlik hissedebilir<br />

<strong>ve</strong> bu durumla nas ıl ba şa ç ıkacağma<br />

ili şkin haz ırlıkl ı olmayabilir. Hastal ık nedenlerinin<br />

tam olarak bilinmemesi de ayr ıca s ıkıntı yaratan<br />

bir durumdur. Sonuçta vitiligo hastas ı, yeni<br />

vitiligo lezyonlann ın ortaya ç ıkmas ına ili şkin<br />

bir korku duyabilir (37).<br />

Çocuklukta görülen vitiligoya ili şkin olarak ise,<br />

birçok çal ışmada ba şlang ıç ya şının çoğunlukla<br />

4-12 yaşları aras ında (38), başvuru ya şın ın ise,<br />

çoğunlukla 9-12 ya şları aras ında olduğu bildirilmektedir<br />

(7). Handa <strong>ve</strong> Dogra (2003), k ızlarda<br />

erkeklere oranla vitiligo görülme s ıklığın ın anlamlı<br />

olarak daha fazla oldu ğunu bildirmi ştir<br />

(% 57.1, % 42.9) (p


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

şadığı; spor, akademik ba şarı ya da sanatsal yetenekleri<br />

yoluyla yeteneklerini ispatlayan çocuklar<br />

ın kendilerini çabuk toparlad ıkları bildirilmi<br />

ştir (42,43).<br />

Hastalar ın yak ınmalarından biri de, doktorlar ın<br />

onların gereksinim <strong>ve</strong> sorunlar ına duyars ız kalmas<br />

ıd ır. Hastalar daha fazla bireysel ilgiye, cesaretlendirilmeye<br />

<strong>ve</strong> deste ğe ihtiyaç duyar. Has-<br />

ta bu isteklerinin tamamen do ğal olduğunu dü- .<br />

şünmesine rağmen, cildiye uzman ı daha çok<br />

hastal ığa yönelik davran ır. Dolay ısıyla hastalar ı<br />

tatmin etmek için psikoterapi, hastaya destek olma<br />

<strong>ve</strong> hastal ığa uyum aç ısından faydal ı olabilir<br />

(26) .<br />

Tedavi<br />

Birçok tedavi seçene ği olmas ına rağmen, vitiligonun<br />

tedavisi ki şiye özel olmal ıdır. Hastalara<br />

bilgi <strong>ve</strong>rmek, prognoz hakk ında konu şmak,<br />

avantaj <strong>ve</strong> dezavantajlanyla birlikte tedavi seçeneklerinin<br />

anlat ılmas ı önemlidir. Vitiligo tedavisinde<br />

dermatoloji kliniklerinde PUVA tedavisi,<br />

Khellin (UVA ile birlikte), beta karotenler,<br />

sistemik fotokemoterapi, potent topikal kortikosteroidler,<br />

homeopati, cerrahi yakla şımlar,<br />

güne ş ekranlan (sunscreens) kullan ılmaktad ır<br />

(17) .<br />

Farmakoterapi d ışındaki tedavi yaklaşımlar ı<br />

1) Biofeedback terapi (Biyogeribildirim tedavisi):<br />

Bir çe şit ko şullama yöntemidir. Kas gerilimi,<br />

kan ak ım ı <strong>ve</strong> temperatürü kontrol etme e ğitimi<br />

en s ık kullanılan biçimleridir. Kas geriliminin<br />

azalmas ı <strong>ve</strong> kan ak ımının artmas ına ek olarak,<br />

biyogeribildirim eğitimiyle gev şeme yan ıtı<br />

elde edilir. Hastan ın kendi otonom belirtilerini<br />

tan ımas ı <strong>ve</strong> onlar ı yat ıştırmas ı (37), gev şeme<br />

duygusunda art ış, kendini daha iyi hissetme, belirtilerin<br />

azalmas ı <strong>ve</strong> hastan ın bedensel kontrol<br />

hissinin artmas ı sağlanır. Eğitim süresi genellikle<br />

45-60 dakika süreli olup, 8-20 oturum halindedir.<br />

2) Gev şeme eğitimi: Amaç sempatik aktiviteyi<br />

en aza indirerek, parasempatik aktiviteyi artt ırmakt<br />

ır. Bu yaklaşımlar aras ında, ilerleyici kas<br />

gev şemesi, kendi kendisinin e ğitimi (autogenic<br />

training), yönlendirerek hayal kurma (guided<br />

imagery), transandantal <strong>ve</strong> di ğer meditasyon<br />

yöntemleri <strong>ve</strong> gev şemeye yönelik di ğer yaklaşımlar<br />

(nefes alma egzersizleri, kendi kendine<br />

konu şma <strong>ve</strong> di ğerleri) yer al ır.<br />

3) Hipnoz: Yoğun zihinsel odaklanma durumu<br />

olarak tan ımlanır.<br />

4) Psikoterapi: Hastalar ba şlang ıçta herhangi bir<br />

psikolojik sorunun varl ığını yads ıyabilir <strong>ve</strong> psikiyatrik<br />

tedaviyi kabul etmeyebilir. Fruensgaard,<br />

baz ı hastalarda tek ba şına psikiyatrik müdahalenin<br />

iyile şmeyi başlattığını gözlemlemi ştir<br />

(44) Empatik, destekleyici bir yakla şım ın, içgörü<br />

yönelimli terapilerden daha etkili oldu ğu bildirilmi<br />

ştir (45). Kronik ya da şekil bozukluğu ile<br />

seyreden cilt bozukluğu olan hastalar ın, daha<br />

uzun süreli, destekleyici ya da içgörüye yönelik<br />

psikoterapiye gereksinimleri olabilir. Hastal ığın<br />

hoşnutsuzluk yaratan gerçeklerini kabullenme<br />

<strong>ve</strong> bu hastal ığın yaratt ığı kısıtlamalar <strong>ve</strong> zorluklarla<br />

başa ç ıkma stratejilerini geli ştirmeye yardımc<br />

ı olma hedeflenir. Psikoterapi bireysel ya<br />

da grup şeklinde olabilir. Psikoterapi sonucunda<br />

cilt bozukluğunda düzelme yan ısıra, ya şam kalitesinde<br />

belirgin bir iyile şme gözlenir (46).<br />

<strong>pecya</strong><br />

5) Psikoeğitim <strong>ve</strong> destek: Hastalara cilt hastal ıkları<br />

hakkında nedenleri, tedavi seçenekleri <strong>ve</strong><br />

hastal ığın seyri dahil olmak üzere bilgi <strong>ve</strong>rmek,<br />

tedaviye uyumunu artt ınr <strong>ve</strong> hastan ın emosyonel<br />

durumunu düzeltir (47). Hastay ı cilt hastal ığına<br />

kar şı emosyonel tepkileri hakk ında eğitme-<br />

29


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü Sukan, Maner, Tosun<br />

yi amaçlayan psikoe ğitim, yalnızl ık <strong>ve</strong> karma şa<br />

duygusunu azalt ır.<br />

Cilt bozukluklar ında s ıklıkla kar şılaşılan psikiyatrik<br />

sendromlar için seçici serotonin gerial ım<br />

inhibitörlerinin (SSGI) yararl ı olduğu bilinmektedir.<br />

SONUÇ<br />

Vitiligo hastalar ında, cilt tedavisiyle birlikte,<br />

psikotrop ilaç tedavisi, psikoterapi önemli olup,<br />

cildiye uzman ı <strong>ve</strong> psikiyatrist i şbirliğinin en etkili<br />

tedavi yakla şım ı olduğu gözlenmektedir.<br />

KANAKLAR<br />

1.Moschella SL, Hurley HJ: Dermatology. W.B. Sounders<br />

Company, third edition, volume two, Philadelphia, 1442-<br />

1474, 1992.<br />

2. Braun O, Plewig FG, Wolff HH, Winkelmann RK: Dermatology.<br />

Springer-Verlog, Berlin, third edition, 686-709,<br />

1991.<br />

3. Brosig B, Niemeier V, Kupfer J, et al: Urticaria and the<br />

recall of sexual trauma. Dermatol Psychosom 1:72-75,<br />

2000.<br />

4. Mattoo SK, Handa S, Kaur I et al: Psychiatric morbidity<br />

in vitiligo: prevalence and correlates in India. J Eur Acad<br />

Dermatol Venereol 16(61:573-578, 2002.<br />

5. Parsad D, Dogra S, Kanwar AJ: Quality of life in patients<br />

with vitiligo. Health Qual Life Outcomes 23:1(1):58,<br />

2003.<br />

6. Bolognia JL, Pawelek JM: Biology of hypopigmentation.<br />

J Am Acad Dermatol 19(21):217-255, 1988.<br />

7. Handa S, Kaur I: Vitiligo: clinical findings in 1436 patients.<br />

J Dermatol 26(10):653-657, 1999.<br />

8. Handa S, Dogra S: Epidemiology of childhood vitiligo:<br />

a study of 625 patients from north India. Pediatr Dermatol<br />

20(3):207-210, 2003.<br />

9. Singh M, Singh G, Kanwar AJ, Belhaj MS: Clinical pat-<br />

tern of vitiligo in Libya. Int J Dermatol 24(4):233-235,<br />

1985.<br />

10. George AO: Vitiligo in Ibadan, Nigeria. Incidence,<br />

presentation, and problems in management. Int J Dermatol<br />

28(6):385-387, 1989.<br />

11.Boisseau-Garsaud AM, Garsaud P, Cales-Quist D et al:<br />

Epidemiology of vitiligo in the French West Indies (Ille of<br />

Martinique). Int J Dermatol 39(1):18-20, 2000.<br />

12.Gupta G, Gupta N, Singh V: Efficacy of homoeopathic<br />

drugs in cases of leucoderma: A clinical study. The Homoeopathic<br />

Heritage, 2002.<br />

13.Slominski A, Paus R, Bomirski A: Hypothesis: possible<br />

role for the melatonin receptor in vitiligo: discussion paper.<br />

J R Soc Med. 82(9):539-541, 1989.<br />

14. Lerner AB: On the etiology of vitiligo and gray hair.<br />

30<br />

<strong>pecya</strong><br />

Am J Med. 51(2):141-147, 1971.<br />

15.Salzer BA, Schallreuter KU: In<strong>ve</strong>stigation of the personality<br />

structure in patients with vitiligo and a possible association<br />

with impaired catecholamine metabolism. Dermatology<br />

190(2):109-15, 1995.<br />

16. Le Poole IC, Das PK, van den Wijngaard RM, et al:<br />

Review of the ethiopathomechanism of vitiligo: a con<strong>ve</strong>rgence<br />

theory. Exp Dermatol 2(4):145-53, 1993.<br />

17.Nordlund JJ, Halder RM, Grimes P: Management of vitiligo.<br />

Dermatol Clin 11(1):27-33, 1993.<br />

18.George AO: Vitiligo in Ibadan, Nigeria. Incidence, presentation,<br />

and problems in management. Int J Dermatol<br />

28(6):385-387, 1989.<br />

19. Singh M, Singh G, Kanwar AJ, Belhaj MS: Clinical<br />

pattem of vitiligo in Libya. Int J Dermatol 24(4):233-235,<br />

1985.<br />

20. Papadopoulos L, Bor R, Legg C, Hawk JL: Impact of<br />

life e<strong>ve</strong>nts on the onset of vitiligo in adults: preliminary<br />

evidence for a psychological dimension in aetiology. Clin<br />

Exp Dermatol 23(6):243-8, 1998.<br />

21. Ginsburg IH: The psychosocial impact of skin disease.<br />

An o<strong>ve</strong>rview. Demıatol Clin 14(3):473-484, 1996.<br />

22. Cotterill JA, Cunliffe WJ: Suicide in dermatological<br />

patients. Br J Dermatol 137(2):246-250, 1997.<br />

23. Porter J, Beuf AH, Nordlund JJ, Lerner AB: Psychological<br />

reaction to chronic skin disorders: a study of patients<br />

with vitiligo. Gen Hosp Psychiatry 1(1):73-77, 1979.<br />

24. Porter JR, Beuf AH, Lemer A, Nordlund J: Psychosocial<br />

effect of vitiligo: a comparison of vitiligo patients with<br />

"normal" control subjects, with psoriasis patients, and with<br />

patients with other pigmentary disorders. J Am Acad Dermatol<br />

15 (21):220-224, 1986.<br />

25. Kent G, Al-Abadie M: Psychologic effects of vitiligo:<br />

a critical incident analysis. J Am Acad Dermatol<br />

35(6):895-898, 1996.<br />

26. Porter J, Beuf AH, Lemer A, Nordlund J: Response to<br />

cosmetic disfigurement: patients with vitiligo. Cutis<br />

39(6):493-494, 1987.<br />

27. Porter J, Beuf A: Response of old people to impaired<br />

appearance: the effect of age on disturbance by vitiligo. J<br />

Aging Stud 2:167-181, 1988.<br />

28. Porter JR, Beuf AH, Lerner AB, Nordlund JJ: The effect<br />

of vitiligo on sexual relationships. J Am Acad Dermatol<br />

22 (21):221-222, 1990.<br />

29. Porter JR, Beuf AH: Racial variation in reaction to<br />

physical stigma: a study of degree of disturbance by vitiligo<br />

among black and white patients. J Health Soc Behav<br />

32(2):192-204, 1991.<br />

30. Weiss MG, Doongaji DR, Siddhartha S, et al: The Explanatory<br />

Model Interview Catalogue (EMIC). Contribution<br />

to cross-cultural research methods from a study of leprosy<br />

and mental health. Br J Psychiatry 160:819-830, 1992.<br />

31. Salzer BA, Schallreuter KU: In<strong>ve</strong>stigation of the personality<br />

structure in patients with vitiligo and a possible association<br />

with impaired catecholamine metabolism. Dermatology<br />

190(2):109-115, 1995.<br />

32. Al'Abadie MS, Kent GG, Gawkrodger DJ: The relationship<br />

between stress and the onset and exacerbation of<br />

psoriasis and other skin conditions. Br J Dermatol 130<br />

(2):199-203, 1994.<br />

33. Koblenzer CS: Psychosomatic concepts in dermatology.<br />

A dermatologist-psychoanalyst's viewpoint. Arch<br />

Dermatol 119(6): 501-512, 1983.


Vitiligonun <strong>Psikiyatri</strong>k Yönü<br />

34. Silvan M: The psychological aspects of vitiligo. Cutis<br />

73(3): 163-167, 2004.<br />

35. Shenefelt PD: Hypnosis in dermatology. Arch Dermatol<br />

136(3):393-399, 2000.<br />

36. Wahl A, Hanestad BR, Wiklund I, Moum T: Coping<br />

and quality of life in patients with psoriasis. Qual Life Res<br />

8(5):427-433, 1999.<br />

37. Papadopoulos L, Bor R, Legg C: Coping with the disfiguring<br />

effects of vitiligo: a preliminary in<strong>ve</strong>stigation into<br />

the effects of cogniti<strong>ve</strong>-behavioural therapy. Br J Med<br />

Psychol 72 (3):385-396, 1999.<br />

38. Mattoo SK, Handa S, Kaur I, et al: Psyçhiatric morbidity<br />

in vitiligo and psoriasis: a comparati<strong>ve</strong> study from India.<br />

J Dermatol 28(8):424-432, 2001.<br />

39. Halder RM: Childhood vitiligo. Clin Dermatol<br />

15(6):899-906, 1997.<br />

40. Halder RM, Grimes PE, Cowan CA, et al: Childhood<br />

vitiligo. J Am Acad Dermatol 16(51):948-954, 1987.<br />

41. Schallreuter KU, Mann M, Weintraub R, Hashimoto K:<br />

Focal dermal hypoplasia presenting with an initial inflammatory<br />

stage. Pediatr Dermatol 7:278-282, 1991.<br />

<strong>pecya</strong><br />

Sukan, Maner, Tosun<br />

42. Hill-Beuf A, Porter JD: Children coping with impaired<br />

appearance: social and psychologic influences. Gen Hosp<br />

Psychiatry 6(4):294-301, 1984.<br />

43. Rauch PK, Jellinek MS, Murphy JM, et al: Screening<br />

for psychosocial dysfunction in pediatric dermatology<br />

practice. Clin Pediatr 30(8):493-497, 1991.<br />

44. Fruensgaard K: Neurotic excoriations. A controlled<br />

psychiatric examination. Acta Psychiatr Scand Suppl<br />

312:1-52, 1984.<br />

45. Welkowitz LA, Held JL, Held AL: Management of neurotic<br />

scratching with behavioral therapy. J Am Acad Dermatol<br />

21(4):802-804, 1989.<br />

46. Spiegel D, Sephton SE, Terr AL et al: Effect of psychosocial<br />

treatment in prolonging cancer survival may be mediated<br />

by neuroimmun pathways. Ann N Y Acad Sci<br />

840:674-683, 1998.<br />

47. Roberts AH, Kewman DG, Mercier L et al: The power<br />

of nonspecific effects in healing: Implications for psychosocial<br />

and biological treatments. Clinical Psychology Review<br />

13:375-391, 1993.<br />

31

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!