21.01.2018 Views

Melul-Pasa-Sayi1-Orginal

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Şiiliğe karşıysanız o zaman Sünni olmaktasınız” diyerek<br />

Müminleri irinli kalıplara sokmuştu. Halbuki İslamiyet<br />

ve Müslümanlık, ne başına ne önüne sıfat gelmeyecek<br />

kadar mükemmel kavramlardı. Her zaman ki gibi buraya<br />

leke çalan, bu kavramların içini boşaltan biz aciz kullar ola<br />

gelmişti. İşte bu bağlamda fetihlerin sultanı iki kumandanın<br />

asıl dertleri, Acem Diyarından daha çok oraları<br />

yöneten, rayından çıkmış zihniyetler olacaktı.<br />

Bu mesele çok başka kadim bir derinliğe ve<br />

karmaşıklığa sahip meseledir. Amacımız bu kocaman<br />

konuyu mümkün olduğunca kısa ve net anlatabilmektir.<br />

Öncelikle mektuplara gelmeden evvel ceddimiz<br />

açısından fitilin ateşlendiği tarihe kısa bir bakış<br />

atmak faydalı olur düşüncesindeyiz. Bu sayımızda<br />

bunu irdeledikten sonra bir dahaki sayılarımızda o<br />

bahsettiğimiz 2500 yıllık yolculuğun hikayesini ve bu<br />

hikayede üst aklın ve bizim topraklarımızın durduğu<br />

yerleri anlatmaya gayret göstereceğiz.<br />

Fakat dediğimiz gibi önce üst aklın bizim tarihimiz<br />

açısından fitili ilk ateşlediği zamana, mektuplardan biraz<br />

öncesine, yani Osmanlı’nın felaket devri olan meşum<br />

fetret devrine uzanalım.<br />

Selçuklu’nun çökmeye yakın, Anadolu’nun berzah<br />

zamanında Ertuğrul ve onun soylarını hesap edemeyecek<br />

olan üst akıl, Osmanlı Devleti’nin kurulmasına mani<br />

olamamıştı. Fakat mani olamamaları, hep yaptıkları<br />

ve usta oldukları fitne tohumlarını devlete ekmelerine<br />

engel değildi. Orhan gaziyi takip eden dönemlerde<br />

devlete yavaş yavaş sirayet edecekler, Yıldırım Bayezid’ın<br />

Timur’a yenilmesiyle devletin fetret dönemine girmesine<br />

sebep olacaklardı. Şehzadeler arasında taht kavgasından<br />

yol bulacaklar, Anadolu topraklarında Şii mezhebinin<br />

resmileşmesi için devlet kurma çabalarına girişeceklerdi.<br />

Ve bu yolda üç tane adam kullanılacaktı. Şeyh Bedrettin,<br />

Börklice Mustafa ve Torlak Kemal…<br />

Şeyh Bedrettin İslamiyet ile beslenen, ilmi yerinde ama<br />

beslendiği yere ihanet eden İrfansız bir ibahiyyeciydi.<br />

Kendisi; mezhep devletinin lideri olma hülyasında, Misyoner<br />

Börklice ve Yahudi Torlak ile beraber Osmanlı Devletinin<br />

berzah zamanında, Anadolu’yu sapkın isyanlarla ateşlere<br />

salarak Müslüman Osmanlı’nın balansı olacak bir yapı kurma<br />

telaşına tutulmuştu. Sermaye ve mülkiyet rejimine yalandan<br />

karşıymış gibi durarak, bir nevi “dini solculuk” oynayan bu<br />

üç adam, Çelebi Mehmet ve onun oğlu ikinci Murat’ı çok<br />

uğraştıracaklardı. Üç tane yoldan çıkmışın, din mefhumunu<br />

kullanarak yaptıkları bozgunculuk pek çok akılsız masumun<br />

da kanını zehirleyecekti.<br />

Börklice’nin vazifesi saliplerden kaynak sağlamak, Torlak’ın<br />

vazifesi ise mezhebin dervişlerini yanına katarak kafalarında<br />

oluşturdukları dini yapıyı sağlamlaştırmaktı. Bedrettin<br />

niyetini her ne kadar İslamiyet çatısı altında olduğunu<br />

söylemiş olsa bile, bir Müslüman kişinin sağında salip bir<br />

misyoner, solunda bir Yahudi varsa konuşmaya ne hacetti.<br />

O sebepten günümüzde bir kesimin Bedrettin’i kahraman<br />

gösterme emelleri ancak aynı bozgun zihniyetin tezahürüdür.<br />

Zaten kahraman sanılan Şeyh Bedrettin yakalanıp kadının<br />

huzuruna çıktığında, kadı efendinin ona “söyle bakalım<br />

şeyh efendi, sen ilim sahibi bir adamsın. Bu yaptığının<br />

Din-i Mübin’de karşılığı nedir? Ne ceza vermeli sana?”<br />

diye sorduğunda, kendisi “elbet idamdır” diye gelecekti.<br />

Yani kendisi yüz yıllar öncesinden, kendisini kutsallaştıran<br />

günümüz cahillerini tekzip edecekti. Börklice ve Torlak’a ise<br />

idam edilirken şeyhe gösterilen hoşgörü gösterilmeyecek,<br />

feci akıbetleri diyar diyar gezdirilerek teşhir edilecekti. Olur<br />

ya ibret alınır ve İslamiyet’in belası tefrika ağacına kimse<br />

bundan sonra su dökmez diye gelinecekti. Fakat ne gam.<br />

Bedrettin gidecek, Uzun Hasan gelecek, o gidecek Şah İsmail<br />

gelecek ve bu böyle sürüp gidecek, üst aklın kuklaları hiç<br />

bitmeyecekti. Fatih’in ve Yavuzun namelerinden anlaşılacağı<br />

üzere oradaki ateş bir el tarafından hep harlana gelecekti.<br />

Nedense persepolis zamanından günümüze değin, oralar ile<br />

üst aklın ilişkileri yüzlerce yıl boyunca anlaşılmaz ve bir o<br />

kadar zararlı ola gelecekti.<br />

Osmanlı, ilk büyük cüret ve deneme olan Bedrettin vakasını<br />

derdest edecek, devlete sulh gelerek Fatih ve Yavuzun önü<br />

açılacaktı. Şimdi ise Devletimiz geçtiğimiz asrın başında<br />

girdiği yüzyıllık berzah aleminden çıkmak üzereyken yine<br />

içimize sinmiş olan bu mezhebin mutasyon uzantılarından,<br />

farklı oluşumlarından kurtulmak zorundadır. Önce sözlü<br />

uyarı, sonra yazılı ve en nihayetinde yakılmalı artık bu tefrika<br />

ağacı. Ancak ve ancak böyle çıkar ortaya bu toprakların<br />

başka aslanları.<br />

Zerdüşt persepolisten günümüze uzanan 2500 yıllık<br />

yolculuğun son halkası 1979 İran Şii devrimidir. Sanmayın<br />

ki o yıllarda olan İslam Devrimiydi. Evet herkes bu zokayı<br />

yutmuştu, çünkü istenen buydu. Dünyayı yöneten, işgal<br />

ettiği topraklarda zulüm saçan üst aklın var olabilmesi ve o<br />

zehirli nefesini soluyabilmesinin yolu bundan geçmekteydi.<br />

Bize göre yeryüzünde İran, Türkiye ve Rusya’dan sonra gelen<br />

üçüncü ülkedir. Sakın aldanmayın ABD, İngiltere, Fransa,<br />

Almanya yada Çin ülkelerine. Onlar jeopolitik konumları ve<br />

tarihsel duruşlarıyla hep bir adım geride olacaklardır. Buna<br />

mahkumlardır. Hiçbiri üst aklın tam olarak ne olduğunu idrak<br />

edemez. Hiç biri dünyayı yönettiklerini zannederken, aslında<br />

kimin kucağında neye hizmet ettiğini bilemez. Bu konuda<br />

ancak ve ancak Müslümanlar idrak mertebesinde bir yerlere<br />

oturtulabilir.<br />

Maalesef idrak mertebesinde olması gerekenler, ikiyüz<br />

yıldan beri içlerine düştükleri ateşle yanmakta, düştükleri<br />

dipsiz kuyularda debelenip durmaktadır.<br />

Ülkemizin dikkat etmesi gereken husus, Acem diyarını tarih ve<br />

Din-i Mübin vasıtasıyla tanımlayarak doğru konumlandırmak<br />

ve bu konumlandırma ışığında birbirimizi yiyip tüketmeden<br />

ve garp ülkelerini denklemden çıkartarak, olması gereken<br />

ilişkiyi sağlamak olmalıdır.<br />

(not: Bir daha ki sayımızda nasipse “Zerdüşt ve Persepolis”<br />

ile başlayacak bir garip yolculuğumuz...)<br />

mel<br />

l pasa .<br />

26

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!