Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
en tutulan, en pahalı yağlardır. Bölge dışındaki yurdum insanları, alışamamışlar bu zeytinyağına. Ağır<br />
gelmiş, zengin aroma onlara. Yöre zeytinyağları “tuka kaka“(!) sayılmış, satılamamış.<br />
Gel zaman git zaman, iki binli yıllarda ülkemizde, resmi yetkililerin, resmi verileriyle, insanların sağlıklı ve<br />
en uzun yaşadıkları yer olarak bu yöre -Nazilli- belirlenmiş. Her köyde, yüz yaşının üstünde ve oldukça<br />
sağlıklı birçok insan tespit edilmiş. Görsel ve yazılı medya mensupları yöreye üşüşmüşler. Yüz yaşının<br />
üstündeki sağlıklı insanlara, hep aynı soruları yöneltmişler: “Ne yediniz, içtiniz? Ne yaptınız? Alınan<br />
cevaplar da aynı olmuş: “Ne bulduysak yedik. Bizim burada bulunan; zeytin, üzüm, incir. Pınarlardan su,<br />
yayıklardan ayran içtik. Az yedik, çok yürüdük.”<br />
Bu üne şana rağmen, doğal meyve aroması yönünden oldukça zengin zeytinyağlarını yöre üreticileri yine<br />
satamamışlar. Bir belediyenin düzenlediği zeytinyağı konulu toplantıya konuşmacı olarak Mülkiyeli bir<br />
zeytinciyi de çağırmışlar. Dert aynı: Zengin aromalı memecik zeytinyağına talep yaratmak.<br />
Mülkiyeli zeytinci, yörenin ‘uzun ve sağlıklı yaşam diyarı’ seçildiğini hatırlatarak başlamış konuşmasına.<br />
Bu güzel durumun yöre zeytinyağlarıyla ilintisinin belirlenmesi için bilimsel bir çalışma yapılmasını,<br />
sonuçlarının paylaşılmasını anlatmaya yoğunlaşacakmış ama bir türlü kürsüde konuya ve konuşmaya<br />
odaklanamamış. Kürsünün etrafında, herkesten ayrı, herkese aykırı; aykırılığı, göze mertek gibi batan bir<br />
adam: “Onların torbası delik. Onların torbası” delik diye eşek arısı hızıyla vızıldayıp dururmuş. Zabıtalar<br />
uzaklaştırsalar da, bu adam yine gelir ‘musallat’ olurmuş. Adam, hep aynı cümleyi tekrarlayıp dururmuş.<br />
“Onların torbası delik.”<br />
Kürsüdeki Mülkiyeli zeytincinin gözlerinin bu adama kilitlendiğini fark eden Belediye Başkanı, fısıltıyla:<br />
‘delidir’ demiş. Merakı iyice artmış Mülkiyelinin. “Başkan, hepimiz biraz deliyizdir. Öyle anlar olur ki,<br />
hepimiz deliririz.” diyecekmiş, konu dağılacak. diye söylememiş. Musallat adam daha gür seslenmiş:<br />
“Onların torbası delik. Onların torbası delik” Bu sefer kürsüdeki O’na bağırmış: “Kimlerin torbası delik?”<br />
“Yüz yaşını aşanların, torbası delik” sözü bir şeyler anımsatmış bizimkine. Dal gömlek, yarım pantolonla<br />
dolaşan, uzun saçları sakalları keçeleşmiş ‘deli’ yi yanına çağırmış; “Gel buraya sen, Ağabeyciğim” demiş.<br />
Mikrofonu eline tutuşturmuş. “Şimdi sen anlat, biz dinleyelim.” Ortalık sus pus olmuş; şaşkınlıkla kimse de<br />
karşı çıkamamış ‘deli’ mikrofondan birilerine, resmi yetkililere sövüp saydırabilirmiş. Öyle yapmamış.<br />
Dinleyelim ne anlatmış.<br />
“Heeeeer… Her insanın… Doğuştan bir torbası vardır boynunda. Her gün… Heeeer gün yaşanan dertler<br />
girer torbaya. Torbası sağlam olanlar, torbadaki dertleri atamaaaazlar… Dert yükünün altında çökeeeeeer<br />
kalırlar. Beniiiim gibi. Yetmiş yaşında, yedi yaşından beri torbaya girmiş dertlerle, tasalarla, acılarla,<br />
Sayfa12