Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
Kasım & Aralık 2018 | Yıl: 14 | Sayı: <strong>84</strong> | Fiyatı: 7.50 TL<br />
KADIKÖY’ÜN ENERJİSİ<br />
SAKLI TARİHİNDE<br />
YATIYOR<br />
PERRAN KUTMAN // NERMİN BEZMEN // BÜLENT ORTAÇGİL // NİNO VARON<br />
KÜRŞAT BAŞAR // BAĞDAT CADDESİ’NDE BİR GÜN // KADIKÖY’DE SAHAF KÜLTÜRÜ
Advertorial<br />
SUNSETPARK MARİNA<br />
Kalamış’a bir tatlı huzur ve<br />
neşe vermeye geldik<br />
Kadıköy’ün en değerli lokasyonu<br />
Kalamış’a bir tatlı huzur ve neşe<br />
vermeye geldik. Her sabah gözlerinizi<br />
lavanta ve gül bahçelerinin içinde<br />
açarak Kalamış Marina, Adalar ve<br />
Moda Koyu manzarası eşliğinde<br />
kahvaltınızı edip, kahvenizi<br />
yudumlamak muhteşem olmaz mıydı?<br />
66 metrekare salonunuzda bu<br />
olağanüstü manzara eşliğinde<br />
hayatınızda yepyeni bir döneme<br />
yer açın. 3+1’den 6+1’e farklı daire<br />
alternatifleri, 1.000 metrekare peyzaj<br />
alanı, bölgenin en zengin yeşil alanına<br />
sahip Sunsetpark Marina’da yepyeni<br />
bir yaşam başlıyor.<br />
10 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Advertorial<br />
◆ ◆ ◆<br />
◆ ◆ ◆<br />
◆ ◆ ◆<br />
◆ ◆ ◆<br />
Bölgenin en büyük peyzaj<br />
alanında çocuk oyun alanları,<br />
koşu parkuru, yürüyüş ve<br />
dinlenme alanları, ½ metre<br />
derinliğinde süs göletlerinin<br />
yer aldığı, tüm bitkilerin doğal<br />
yaşamı desteklemek için İstanbul<br />
iklimine adapte olan ve her dem<br />
yeşil türlerden seçildiği bir peyzaj<br />
düzenlemesi.<br />
Projede bulunan<br />
kapalı devre kamera<br />
sistemi, 7/24<br />
güvenlik görevlisi ve<br />
şifreli giriş sistemi ile<br />
siz ve sevdiklerinizin<br />
güvenliği ön planda<br />
tutulmuştur.<br />
◆ ◆ ◆<br />
İki katlı kapalı<br />
otopark alanında<br />
3+1 daireler için iki,<br />
çatı dubleksleri için<br />
üç, 6+1 daireler için<br />
dört araçlık tahsisli<br />
otopark alanları.<br />
◆ ◆ ◆<br />
Banyo ve<br />
mutfaklarda üç<br />
farklı dekorasyon<br />
alternatifi ile<br />
dilediğiniz renk ve<br />
modelde tercih<br />
yapabilme olanağı.<br />
◆ ◆ ◆<br />
◆ ◆ ◆<br />
Sunsetpark Caddebostan, Sunsetpark<br />
Göztepe, Sunsetpark Kalamış<br />
projelerimizdeki deneyimlerimize,<br />
Sunsetpark Marina projemizi de ekliyoruz.<br />
Kalamış’ın yeni markası SUNSETPARK<br />
MARİNA’da sınırlı sayıdaki dairelerden biri de<br />
sizin olmalı...<br />
Satış Ofisi:<br />
KENTPARK - AKFEN İŞ ORTAKLIĞI<br />
Erenköy Cami Sokak No: 1/9 Kadıköy - İstanbul<br />
Tel: (0216) 301 20 21 - Mobile: (0552) 296 15 00<br />
www.sunsetparkmarina.com<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 11
Editör<br />
Aidiyet Kadıköy’e yakışıyor<br />
“Bir erguvan ağacına mor salkım ve leylak sarılarak tırmanmış, hepsinin çiçekleri birbirine<br />
karışmış, tabiat sanki pembe ile lacivert arasında bütün bir renk skalasını göstermek istemişti.<br />
Ortadaki havuzun etrafında iki halka lale vardı, pembe ve sarı. Daha etrafı mavi minelerle<br />
bilezik gibi kuşatılmış. Burası asrî bir bahçe değil, bilakis alaturka bir bahçe...”<br />
Kadıköy’ün kitabını yazmış olan Safiye Erol’un<br />
kaleminden dökülen bu nadide söylemler, yaşadığımız<br />
toprakların güzellikleriyle beraber enerjisinin<br />
de bizleri ne kadar etkilediğinin kanıtı niteliğinde.<br />
Peki, yakın bir zamanda gerçekleşen araştırmayla<br />
dünyanın en havalı semtlerinden biri kabul edilen<br />
Kadıköy’ün çoook eskilere uzanan derin tarihinden<br />
günümüze neler yaşanmış çevremizde hiç merak<br />
ettiniz mi?<br />
Bunun cevabı aslında Kadıköy’ün saklı tarihinde<br />
gizli. Yeni kitabı ile okuyucularına yine daha önce<br />
fark etmedikleri bir tarih anlatacak olan Araştırmacı-Yazar<br />
Erhan Altunay’a kulak verince, siz de Kadıköy<br />
sokaklarını artık başka bir gözle gezeceksiniz.<br />
Biz yazarımızla konuşurken, ana sütunlarla çevrili<br />
Roma yolundan yukarı Altıyol’a çıktık. Hekate<br />
Tapınağı’nın üzerindeki Barlar Sokağı’nda soluklandık.<br />
Yeldeğirmeni’ndeki tapınakta Khalkedon<br />
Konsili’nin toplandığına şahit olduk. Fenerbahçe<br />
çayırlarındaki Athena Tapınağı’ndan Kalamış’taki<br />
mezarlıklara yürüdük. Fenerbahçe Burnu’ndan<br />
Hera Tapınağı’nı seyrettik.<br />
Arkadaşımız Dilek Karagöz ile yaklaşık bir yıl önce<br />
Kadıköy’ün Pagan tarihine ışık tutmak amacıyla<br />
yayın planımıza aldığımız “Kadıköy’ün enerjisi<br />
saklı tarihinde yatıyor” kapak dosyamızda Altunay,<br />
insanlara Kadıköy’de dolaşırken aslında Aspendos,<br />
Side ya da Efes gibi çok büyük bir kentin üstünde<br />
dolaştıklarını göstermek istediğini söylüyor. Hadi<br />
gelin, Kadıköy Life eşliğinde zaman tüneline girelim,<br />
geçmişin izini Kadıköy’den sürelim.<br />
Ülkemizin yetiştirdiği en önemli diplomatlardan,<br />
Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı bünyesinde<br />
önemli görevlerde bulunmuş Modalı Ender<br />
Arat’ın Tarihçi Kitabevi’nden çıkan “Türklere<br />
Güvendiler” kitabı, ikinci baskısını yaptı. Tarih boyunca<br />
ülkemize sığınan özel isimleri konu edinen<br />
Arat’a neden Kadıköy’ün bir müzesi olmadığını<br />
sorduk ve ondan müjdeli haberler aldık.<br />
Bir zamandır Amerika’da yaşayan Nermin Bezmen<br />
ise, Ekim ayında raflarda yerini alan son kitabı<br />
“Havva’nın Cezası” ile Türkiye’deki kadınların ve<br />
çocuk gelinlerin çektikleri ıstıraba isyan etti ve<br />
Kadıköy Life’a özel açıklamalarında bu sorunun<br />
çözümü için Atatürk’ü hatırlattı: “Amerika’da,<br />
Avrupa’da kadınlar hakları, bireysellik kavgaları<br />
için sokaklara dökülüp can verirken, Atatürk, bize<br />
altın tepsi içinde kanunlarla koruyarak hediye etti<br />
saygınlığımızı, insan, kadın olmanın gururunu...<br />
Atatürk’ün devrimlerini anlamak, anlatmak yeter<br />
bu terbiye için. Burada da esas görev yine kadınlara<br />
düşüyor.”<br />
***<br />
Perran Kutman, Kandemir Konduk, Bülent Ortaçgil,<br />
Kadıköy hatıralarıyla bizimle olurken, önümüzdeki<br />
Mart ayında gerçekleşecek yerel seçimler<br />
çerçevesinde “Belediye Başkanı nasıl olmalı?”<br />
sorusunun cevabı yaşam duayeni Enis Fosforoğlu’ndan<br />
geldi.<br />
Dolu, dopdolu Kadıköy Life sayfalarından yeniden<br />
merhaba... Gelecek sene görüşmek üzere...<br />
Canan Toprakkaya<br />
Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika<br />
TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,<br />
MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,<br />
POLİTİKA DERGİSİ<br />
İmtiyaz Sahibi ve<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Fatma Canan Toprakkaya<br />
Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />
Kadir Toprakkaya<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
İrem Toprakkaya<br />
Yayın Kurulu<br />
Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp,<br />
Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,<br />
İnal Aydınoğlu, Bülent Turan,<br />
Enis Fosforoğlu<br />
Haber Müdürü<br />
Cenay Toprakkaya<br />
Editörler<br />
Figen Sabırcan, Sedef Turan,<br />
Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,<br />
Reha Kadak, Deniz İhsan Taşdelen<br />
Görsel Yönetim<br />
Kubilay Şenyiğit<br />
Kapak Görseli<br />
Gamze Tavukçuoğlu<br />
Reklam ve Halkla İlişkiler<br />
Benusen Sağdan<br />
Tel: 0532 208 <strong>84</strong> 42<br />
Basım<br />
Yusuf Harmanşa<br />
Kültür Sanat Basımevi Rek. ve Org.<br />
San. Tic. Ltd. Şti.<br />
Litros Yolu 2. Matbaacılar Sit. ZB7 -<br />
ZB11 Topkapı - Zeytinburnu / İstanbul<br />
Tel: +90 212 674 00 21 - 29 - 46<br />
Faks: +90 212 674 00 61<br />
info@kulturbasim.com<br />
www.kulturbasim.com<br />
Sertifika No: 22032<br />
Dağıtım<br />
Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinin birinci sayfasından<br />
son sayfasına kadar olan yazılardan imza<br />
sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların<br />
sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinde yayınlanan her<br />
türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her<br />
hakkı saklıdır.<br />
İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’ın hiçbir kurum ve kuruluşla<br />
doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.<br />
Yayıncı<br />
K-İletişim Basın Yayın ve<br />
Tanıtım Hizmetleri<br />
Karanfil Sokak No: 27/13<br />
Göztepe / İstanbul<br />
Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17<br />
Gsm: 0532 266 82 43<br />
E-posta: kadikoylife@yahoo.com<br />
www.kadikoylife.com<br />
İrtibat Bürosu<br />
Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.<br />
No: 44/6 Kadıköy / İstanbul<br />
Tel: 0532 470 73 05<br />
ISSN 1307-5535<br />
Kasım & Aralık 2018<br />
Yıl: 14 Sayı: <strong>84</strong> Fiyat: 7.50 TL<br />
Basım Tarihi: 13 Kasım 2018<br />
Yayın türü: İki aylık, bölgesel,<br />
süreli yayındır.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />
Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği<br />
üyesidir.<br />
12 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
İçindekiler<br />
12<br />
92<br />
30<br />
86<br />
12<br />
30<br />
64<br />
Tarihi çarşımız isyanda!<br />
DÜKKÂNLAR KAPANIYOR<br />
Kadıköy’ün artan nüfusuyla beraber Kadıköy Çarşısı da<br />
her geçen gün dolup taşıyor. Peki, Kadıköy Çarşı esnafının<br />
dertleri neler? Belediye ne gibi olanaklar sağlayabiliyor?<br />
Bu nüfus artışıyla beraber eski ve yeni Kadıköy<br />
arasında ne gibi farklar var? Esnaf çarşı içerisinde hangi<br />
sıkıntıları yaşıyor ve belediyeden neler istiyor? Sizler<br />
için Tarihi Kadıköy Çarşısı esnafının nabzını tuttuk.<br />
Buyurun, esnafın sesini beraber dinleyelim...<br />
Kadıköy’ün enerjisi<br />
SAKLI TARİHİNDE YATIYOR<br />
Kadıköy’ün saklı tarihini Araştırmacı-Yazar Erhan<br />
Altunay ile konuştuk. Kadıköy’ü bugün özel ve<br />
popüler bir yer haline getiren enerjisini anlamaya<br />
çalıştık. Yeni kitabı ile okuyucularına yine daha önce<br />
fark etmedikleri bir tarih anlatacak olan Altunay’a<br />
kulak verince, siz de Kadıköy sokaklarını artık başka<br />
bir gözle gezeceksiniz.<br />
Zuhal Olcay ve Burak Sergen,<br />
‘AŞK HALLERİ’NDE BULUŞTU<br />
“Hangisini söyleyebilmek daha iyi; ‘Yıllar seni<br />
çok değiştirmiş’ mi, yoksa ‘Yıllar seni hiç<br />
değiştirmemiş’ mi?”<br />
86<br />
92<br />
94<br />
Doğal güzelliğin uzmanı:<br />
SUNA DUMANKAYA<br />
Bitki bilimi ve güzellik uzmanı Suna Dumankaya,<br />
Türkiye’nin ilk yerli kozmetik ve bakım ürünlerini<br />
üreterek, doğal güzelliğin kapılarını aralıyor. Doğanın<br />
iyileştirici gücüne inanarak, bilimin ışığında<br />
ürünler sunan Dumankaya’nın, Kadıköy Life okurlarına<br />
sırları var.<br />
Kadıköylü bir mizah ustası:<br />
KANDEMİR KONDUK<br />
Haldun Taner, Sadık Şendil, Aziz Nesin gibi mizah ustalarının<br />
izinden giden, yazdığı tiyatro oyunları ve dizi<br />
senaryolarıyla Türk mizah yazınına başyapıt değerinde<br />
işler armağan eden, Kadıköylü bir mizah ustasını<br />
sayfalarımıza taşımaktan mutluluk duyuyoruz. O,<br />
“Perihan Abla” ve “Mahallenin Muhtarları” gibi dev<br />
dizilerin yaratıcısı; “Yasaklar”, “Artiz Mektebi” oyunları<br />
gibi eşsiz komedileri yazan isim Kandemir Konduk.<br />
64<br />
94<br />
Kadıköy’de yetişen bir kent ozanı:<br />
BÜLENT ORTAÇGİL<br />
“Benimle Oynar Mısın”, “Olmalı mı Olmamalı mı”, “Şık<br />
Latife”, “Yüzünü Dökme Küçük Kız”, “Sensiz Olmaz”,<br />
“Bütün Sokaklarım Sana Doğru”, “İntegral”, “Eylül<br />
Akşamı”, “Bozburun”... Bu şarkılar size kimi hatırlattı?<br />
Bülent Ortaçgil ile müziğinin temellerini attığı Kadıköy’de,<br />
Kadıköy’e ve yaşamına dair konuştuk.<br />
96<br />
96<br />
Büyük bir aktrist, büyük bir yürek:<br />
PERRAN KUTMAN<br />
“Çocukluğum Kalamış sahilinde geçti. O zaman<br />
sahil dolgu değil, deniz neredeyse Kızıltoprak’a<br />
kadar. Sahili boydan boya yürür, pislikleri toplardım.<br />
İskelede ‘Köhne’ diye bir yer vardı, sahilde otururduk.<br />
Sonra İkizler, Toraman ve Kalamış sinemaları...<br />
En önemlisi Kadıköy, her dönem güvenilir bir yer<br />
olmuştur. O zaman da bugün de bir kadın gecenin<br />
bir vakti Kadıköy’de rahat rahat ve güvenli olarak<br />
istediği yere gider.” Perran Kutman, dergimizi onurlandıran<br />
özel isimlerden...<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 13
Özel Haber<br />
Kadıköy’ün tarihi çarşısı isyanda!<br />
DÜKKÂNLAR<br />
KAPANIYOR<br />
BERK DEMİRTAŞ<br />
Anadolu Yakası’nın incisi, barındırdığı çok<br />
sayıda tarihi ve kültürel yapı ile Kadıköy,<br />
her geçen gün değişiyor. Ulaşım ağlarının<br />
artması ve İstiklal Caddesi’nde kafelerin<br />
azalmasıyla birlikte Kadıköy’ün nüfusu<br />
oldukça artış gösterdi. Sosyal anlamda<br />
pek çok farklılığı barındıran Kadıköy, aynı<br />
zamanda gezmek için gelenlere de tarihsel<br />
yapısıyla çeşitli olanaklar sunuyor. Bu tarihi<br />
yerlerden biri de Kadıköy Çarşısı...<br />
Kadıköy Çarşısı, geniş alana yayılmış dükkânlarıyla,<br />
güler yüzlü esnafıyla göze hoş<br />
gelen, alışveriş yapabileceğiniz mükemmel<br />
bir yaşam alanı. Kadıköy’ün artan nüfusuyla<br />
beraber Kadıköy Çarşısı da her geçen gün<br />
dolup taşıyor. Peki, Kadıköy Çarşı esnafının<br />
dertleri neler? Belediye ne gibi olanaklar<br />
sağlayabiliyor? Bu nüfus artışıyla beraber<br />
eski ve yeni Kadıköy arasında ne gibi farklar<br />
var? Esnaf çarşı içerisinde hangi sıkıntıları<br />
yaşıyor ve belediyeden neler istiyor? Sizler<br />
için Tarihi Kadıköy Çarşısı esnafının nabzını<br />
tuttuk. Buyurun, esnafın sesini beraber<br />
dinleyelim...<br />
“ARTIK ALIŞVERİŞE DEĞİL,<br />
GEZMEYE GELİYORLAR”<br />
Uzun yıllardır Kadıköy Çarşısı’nda esnaflık<br />
yapan İlhan Manav’ın sahibi Ahmet Çelik,<br />
eski çarşı insanının artık kalmadığını ve<br />
oluşan kalabalığın kuru kalabalık olduğunu<br />
dile getirerek, şunları aktardı: “Kadıköy kabuk<br />
değiştirdi, bunun en büyük sebebi de<br />
Taksim ve civarındaki insanların Kadıköy’e<br />
gelmesi. Örneğin, eskiden Kadıköy’de hayat<br />
gece 11-12 gibi biterken, artık sabahlara<br />
kadar süren bir eğlence hayatı var. Gece<br />
kulüplerinin açılması, her yerde insan<br />
akışının geç saatlere kadar sürmesini sağlıyor.<br />
Fakat çarşı kötü halde, birçok dükkân<br />
kapanıyor. Balıkçılar da buradan kalkarsa<br />
çarşı biter. Müşterilerimiz artık eskisi kadar<br />
fazla değil ve gün geçtikçe de azalmaya<br />
devam ediyor. Artık buraya gelen insanlar<br />
alışverişe değil, gezmeye veya meyhaneye<br />
içki içmeye geliyor. Belediye gerekirse<br />
burası için tanıtıcı afişler hazırlayıp, halkı ve<br />
turistleri bilgilendirmeli. Bir farkındalık yaratılması<br />
şart. Yoksa çoğu alışveriş dükkânı<br />
kapatıp gidecek.”<br />
Ahmet Çelik<br />
“ÇARŞININ DEĞERİ<br />
YETERİ KADAR BİLİNMİYOR”<br />
Bir başka Kadıköy Çarşısı esnafı ve Ecevitler<br />
Şarküteri’nin sahibi Nural Ecevit’in de<br />
yorumlarına başvurduk. Çarşının değerinin<br />
yeterli kadar bilinmediğini ve içki mekânları<br />
dışındaki esnafın oldukça zorluk çektiğini<br />
aktaran Ecevit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu<br />
anda benim bildiğim Kadıköy’de yirminin<br />
üzerinde oyun ve tiyatro salonu var. Sanata<br />
büyük yatırım yapılıyor. Hal böyle olunca<br />
sanatsever halk, Kadıköy’e akın etmeye<br />
başlıyor. Fakat Kadıköy, alışveriş bakımından<br />
kuru kalabalığa sahip. Bu kalabalıktan<br />
doğal olarak içki mekânları veya yemek<br />
dükkânları bir hayli memnundurlar. Fakat<br />
bizim gibi şarküterilerde veya baharatçılarda<br />
çok büyük sıkıntılar oluyor.”<br />
Nural Ecevit<br />
14 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Özel Haber<br />
“BELEDİYE, TİNERCİLER KONUSUNDA<br />
ÖNLEM ALMALI”<br />
Kadıköy Çarşısı dendiği zaman aklımıza<br />
hemen Kadıköy balıkçıları gelir. Çarşının bel<br />
kemiği diye nitelendirilen balıkçılar, buranın<br />
olmazsa olmazı olarak görülüyor. Çarşıya<br />
girdiğimiz zaman hemen sol tarafta kalan<br />
Şen Balık’ın sahibi, elli yıllık esnaf Cengiz<br />
Uğur ise; “Belediyenin çarşıya gerektiği<br />
kadar ilgi gösterdiğini düşünmüyorum.<br />
Özellikle bu tinerciler, dilenciler nasıl bu kadar<br />
artabilir?! Müşteri gelmiş, benden balık<br />
alacak, tinerci geliyor yapışıyor, ‘Abla bana<br />
da alır mısın, para verir misin?’ diye. E bu<br />
olaydan sonra müşteri tekrar gelmez ki buraya<br />
alışveriş yapmaya. Kadıköy Belediyesi<br />
bu dilencileri görmüyor mu? Sanki tinercilerin<br />
iş yeri burasıymış gibi insanları rahatsız<br />
ediyorlar. 300 yıllık bir tarihten bahsediyoruz,<br />
bu kadar umursamazlık olmamalı. Bir<br />
an önce önlem alınmalı” şeklinde konuştu.<br />
Cengiz Uğur<br />
“ÇARŞI ÜZERİNİN KAPATILMASI ŞART”<br />
Tarihi Kadıköy Çarşısı’nın üzerinin kapatılması<br />
için yıllardır uğraşan çarşı esnafı,<br />
hâlâ bir sonuç alabilmiş değil. Zamanında<br />
esnafın çarşının üstünün kapatılması için<br />
başvurduğunu, fakat “yangın çıkabilir”<br />
sebebi sunularak reddedildiğini belirten<br />
Baloğlu Kuruyemiş Baharat’ın sahibi Ayhan<br />
Baloğlu; “Çok değerli bir çarşımız var ama<br />
belediyemizin yeteri kadar umursadığını<br />
düşünmüyorum. Bu çarşının üzerinin kapatılması<br />
kesinlikle şart... Belediyeye zamanında<br />
‘Çarşının üstünü kapatalım. İnsanlar<br />
kışın yağmur, çamur içinde yürümesin’ diye<br />
başvuruda bulunuldu ama olumlu sonuç<br />
alınmadı. Yangından korkuyorsan ona göre<br />
tasarımını yaparsın, önlemleri aldırtırsın.<br />
Örneğin, her iş yerinde yangına karşı kullanılacak<br />
alet edevatı zorunlu tutarsın. Yani<br />
deprem oluyor diye ev yapmamak gibi bir<br />
şey olabilir mi? Yakın bir zamanda çözüm<br />
bulunur umarım” dedi.<br />
“KADIKÖY’ÜN KALBİ BURADA ATIYOR”<br />
Bir diğer Kadıköy Çarşısı esnafı, Kadıköy<br />
Saki Meyhane’nin sahibi Melih Kırçuvaloğlu<br />
da görüşlerini şöyle paylaştı: “Avrupa<br />
Yakası’nda meyhane olarak sayabileceğimiz<br />
bir Nevizade var ama Kadıköy Çarşısı’na<br />
bakınca bir sürü Nevizade gibi mekân bulabilirsiniz.<br />
Durum böyle olunca Kadıköy’ün<br />
de çekiciliği artıyor. Bu nüfus artışı tabi<br />
ki bizim gibi meyhaneler için oldukça iyi,<br />
müşterilerimiz çoğaldı. Fakat şunu belirtmeliyim<br />
ki Kadıköy Belediyesi’nin kesinlikle<br />
önceliği bu çarşı olmalı. Kadıköy’ün kalbi<br />
burada atıyor diyebiliriz. Belediyenin bir<br />
an önce etrafı sarmış olan tinercilere karşı<br />
yaptırım uygulaması gerekiyor. Çünkü hem<br />
esnaf hem de müşteriler oldukça rahatsız.<br />
Böyle bir tarihi çarşıda insanların rahatça<br />
ve güvenlik içerisinde gezebilmesi lâzım...<br />
Örneğin, bir zabıta birliği kurulabilir ve<br />
çarşıyı tinercilerden veya başka rahatsızlık<br />
oluşturabilecek şeylerden koruyabilirler.<br />
Onun dışında belediyemize karşı bir sıkıntım<br />
yok. Çarşıdaki mazgallar olsun, giderler<br />
olsun hepsi temizleniyor. Hiç sel sorunu<br />
gibi olaylar yaşamıyoruz.”<br />
“TARİHİ ÇARŞI’NIN BİR KİMLİĞİ YOK”<br />
Çarşının balıkçıları, meyhaneleri ünlü olduğu<br />
kadar kahvecileri de bir o kadar meşhur.<br />
Çarşının alt girişinin hemen sağında bulunan<br />
Niyazi Bey’in Türk Kahvesi mekânının<br />
işletmecisi Sinan Alaca, Kadıköy’ün artan<br />
popülasyonuna dikkat çekerek; “Son<br />
zamanlarda popülerleşen Kadıköy’de<br />
bizler de müşteri konusunda artış yaşadık.<br />
Özellikle metronun gelmesiyle beraber<br />
Kadıköy’e ulaşımın kolaylaşması, insan<br />
kalabalığının artmasını sağladı. Bu çarşıyı<br />
ayakta tutmak istiyorsak bazı yenilikler<br />
yapılmalı, çarşının üstü kesinlikle kapatılmalı.<br />
Şöyle bir çarşının başından sonuna<br />
bakmaya çalışın, göremezsiniz. Çünkü, ne<br />
yazık ki etrafta bir tente kirliliği var. Bu tarihi<br />
çarşının bir kimliği yok. Umarım belediye<br />
artık sesimizi duyar ve Kadıköy Çarşısı’nın<br />
üstünü kapatır” ifadelerini kullandı.<br />
Ayhan Baloğlu<br />
Melih Kırçuvaloğlu<br />
Sinan Alaca<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 15
Ulaşım<br />
İstanbul’un yeni ulaşım merkezi artık<br />
Söğütlüçeşme<br />
DENİZ İHSAN TAŞDELEN<br />
Nüfusu hızla artan İstanbul’da ulaşım<br />
yatırımlarının merkezi haline gelen Kadıköy;<br />
Gebze-Halkalı banliyö hattı, metro,<br />
metrobüs, Marmaray ve Avrasya Tüneli’nin<br />
ardından ‘Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli’<br />
ile de ana aktarma istasyonu niteliğini<br />
pekiştirecek. Konumu itibariyle Söğütlüçeşme,<br />
tüm İstanbul’a yayılan ulaşım ağlarıyla<br />
milyonlarca yolcuyu ağırlayacak.<br />
2018 yılı sona ermeden ihale edilmesi<br />
öngörülen Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli,<br />
Asya ile Avrupa arasında doğrudan ulaşım<br />
kolaylığı sağlayarak, yeni hizmete giren 3.<br />
Havalimanı ile Sabiha Gökçen Havalimanı<br />
arasındaki mesafeyi 1 saate indirecek;<br />
İncirli’den Söğütlüçeşme’ye hızlı metro ile<br />
40 dakikada, Hasdal kavşağından Ümraniye<br />
Çamlık kavşağına ise araçla 14 dakikada<br />
gidilebilecek. Günde 6,5 milyon yolcunun<br />
yararlandığı dokuz farklı şehir içi raylı sistem,<br />
hızlı metro ile entegre olacak ve kıtalar<br />
arası yolculuk kolaylaşacak. Projenin,<br />
seyahat süresinin azalması ve güvenliğin<br />
artmasının yanı sıra hem gürültü hem de<br />
hava kirliliğine de önemli katkıları olacak.<br />
SÖĞÜTLÜÇEŞME İSTASYONU’NDA<br />
İNCE İŞLER BİTMEK ÜZERE<br />
Diğer yandan yıllardır atıl durumda kalarak<br />
tepkilere neden olan, Kadıköylüler ve<br />
İstanbulların dört gözle açılışını beklediği,<br />
yıl sonuna kadar hizmete girmesi beklenen<br />
Gebze-Pendik-Sirkeci-Halkalı Demiryolu<br />
Projesi’nin de iyileştirme çalışmaları tüm<br />
hızıyla devam ediyor. Ulaştırma ve Altyapı<br />
Bakanlığı’na bağlı Altyapı Yatırımları Genel<br />
Müdürlüğü’nün yürüttüğü yeni hat çalışmasında,<br />
istasyon ve sanat yapıları işlerinin<br />
tamamlanmak üzere olduğu açıklandı.<br />
Proje kapsamında Söğütlüçeşme İstasyonu’ndaki<br />
ince işlerin yapımına başlandı.<br />
1980’li yıllarda yapılan viyadük şeklindeki<br />
Söğütlüçeşme İstasyonu’na, Marmaray<br />
kapsamında revize edilerek sene sonuna<br />
kadar işlerlik kazandırılacağı ifade edildi.<br />
İnce işlerin ardından halka açılacak olan<br />
istasyonun mevcut şekli korunacak.<br />
MARMARAY İLE ENTEGRE EDİLECEK<br />
Gebze’den Halkalı’ya kadar banliyö treni<br />
şeklinde faaliyet gösterecek olan projeye,<br />
şehirlerarası yük trenleri ve ekspres trenler<br />
ile Pendik’te sonlanan hızlı trenler de dâhil<br />
edilecek. Üç hattan ikisi banliyö trenleri için<br />
ayrılırken, diğer hat ise şehirlerarası yük trenleri<br />
ve ekspres trenler için kullanılacak. Daha<br />
önce Gebze’den başlayan ve Haydarpaşa<br />
Tren Garı’nda sonlanan ulaşım hattında en<br />
çok kullanılan durak Söğütlüçeşme İstasyonu’ydu.<br />
Yine aynı şekilde faaliyet göstermesi<br />
planlanan istasyon, Ayrılık Çeşmesi’nde<br />
sonlanan Marmaray ile entegreli bir şekilde<br />
çalışacak. Banliyö trenleri, Söğütlüçeşme<br />
veya Haydarpaşa’da son durak yapmayacak;<br />
doğrudan Ayrılık Çeşmesi’ne geçerek, Halkalı’ya<br />
kadar devam edecekler.<br />
İSTANBUL TRAFİĞİNE RAHATLAMA<br />
GETİRECEK<br />
Metrobüsün alternatifi olmaya aday gösterilen,<br />
Anadolu Yakası’nı Avrupa Yakası’na<br />
bağlayan banliyö hattı projesinin, yüksek<br />
kapasiteli yolcu taşıması bakımından İstanbul<br />
trafiğine de önemli bir rahatlama getireceği<br />
düşünülüyor. Söğütlüçeşme İstasyonu’nun<br />
ince işlerini yapan As Dede İnşaat<br />
İnce İşler Bölümü’nden aldığımız bilgiye<br />
göre, yapılan çalışma modern bir şekilde<br />
gerçekleştirilecek. Kaliteli, uzun ömürlü ve<br />
teknolojik malzemeler kullanılırken, ayrıca<br />
engelli vatandaşların da göz ardı edilmediği<br />
bir proje olarak hayata geçirilecek.<br />
16 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Çevre<br />
Beton santralleri<br />
TBMM gündeminde!<br />
Kadıköylüler<br />
ŞIKÂYETÇI<br />
CENAY TOPRAKKAYA<br />
Kadıköy Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi Meclisi CHP Üyesi Mimar Ülkü<br />
Koçar, Kadıköylülerin son dönemde başlıca<br />
şikâyet konuları arasında yer alan beton<br />
santrallerini TBMM gündemine taşıdı. Hazırladığı<br />
yazılı soru önergesini Meclis toplantısında<br />
okuyan Koçar; “Kadıköy’de okulların<br />
ve konutların yakın mesafelerinde kurulan<br />
ve yüksek gürültü yapan 11 tane beton<br />
santralinin tozları, öğrencilere ve vatandaşa<br />
nefes aldırtmıyor. Okulların yakın mesafesine<br />
bir büyük santral daha yapılıyor. Buna<br />
DUR denilsin” mesajı verdi.<br />
CHP’li Meclis Üyesi Ülkü Koçar, İBB Meclis<br />
gündemine getirdiği yazılı soru önergesinde<br />
şu ifadelere yer verdi: “Kadıköy İlçesi<br />
Merdivenköy Mahallesi’nde, Yumurtacı Abdi<br />
Bey Caddesi ile Çömlekçi Çukuru sokak<br />
arasında bulunan 1174 adanın tamamına<br />
yakın parsellerin içinde Mustafa Saffet<br />
Anadolu Lisesi’ne, Hacı Mustafa Tarman<br />
Kız Öğrenci Yurdu’na, konutlara ve çocuk<br />
yuvalarına komşu arazide beton santrali<br />
yapılma izninin İBB tarafından verilmesi<br />
ile ilgili olarak, söz konusu alanda başlamış<br />
olan kazı işlemleri nedeniyle mahalle<br />
halkının haklı tepkilerini iletmek isterim.<br />
Kadıköy’de kangren olan Fikirtepe kentsel<br />
yenilemesi gerekçesiyle yapılmış 11 adet<br />
beton santrali ile artan hava kirliliğine ilave<br />
olarak yeni bir beton santralinin, üstelik de<br />
okulların ve konutların dibinde yapılmasına<br />
izin verilmesinin sebebi nedir?<br />
40 BİN KİŞİNİN SAĞLIĞI RİSK ALTINDA<br />
Hollanda firması Mel 1 Gayrimenkul’e ait<br />
arazide beton santrali yapılma izninin bir<br />
yandan konut alanlarına olan yakınlığı,<br />
diğer yandan hemen yakınındaki okullar<br />
göz önünde tutulduğunda çocuklarımızın<br />
ve mahallede yaşayan insanlarımızın,<br />
beton santrali kazısının sebep olduğu 7/24<br />
toz ve gürültü altında olmaktan mağdur<br />
olmuşken, beton santrali tamamlandığında<br />
1 kilometre çapındaki alanı etkileyecek ve<br />
havada uçuşan partiküllerin nefes yoluyla<br />
hastalıklara sebep olmasının geri dönüşü<br />
yoktur. Sağlığımızın tehlikeye atılmasına İBB<br />
neden göz yummaktadır? Özel mülkiyette ve<br />
kent yaşamının ortasındaki bu alanda İBB<br />
Göztepe Metrosu için beton ihalesini alan<br />
Demirtaş firmasının ısrarla ruhsatsız çalışmaya<br />
devam etmesi nedeniyle verilen bu izin<br />
belgesinin çevredeki okullardaki çocukların<br />
ve mahallede yaşayan 40 bin kişinin sağlığı<br />
düşünülerek iptal edilmesi gereklidir.<br />
İZNİN İPTALİ GEREKİYOR<br />
İmar planında sanayi alanına ayrılmamış<br />
taşınmaz üzerine beton santrali yapılmasına<br />
imar mevzuatı uyarınca olanak bulunmamasına<br />
rağmen, aynı zamanda meri planda<br />
da konut ticaret alanı üzerinde bu tesisin<br />
kurulma izni neye dayanarak verilmiştir? Kadıköy<br />
İlçe Belediyesi’nin ruhsat vermemesi<br />
ve mühürlemesine rağmen gece mühürlerin<br />
sökülerek çalışma yapılması gücü nereden<br />
alınmaktadır? Tüm bunlar bile İBB’nin verdiği<br />
iznin iptalini gerektirmektedir. Bu konuda<br />
gereken yapılacak mıdır? Beton santrali için<br />
kamu arazilerinde kamu yararı gerekçesi ile<br />
belli sınırlarda izinler verilebilir. Bu konularda<br />
gereken hassasiyetlerin gösterilmediği ve<br />
gereken mesafelere uyulmadığı görülmekte<br />
iken, bu izin neden verilmiştir? ÇED raporu<br />
istenmiş midir?”
Şaşkınbakkalda<br />
450m Şaşkınbakkalda<br />
Dükkan 130.000 TL<br />
2<br />
2<br />
0532 243 62 41 450m Dükkan 130.000 TL 0542 243 62 41<br />
0532 243 62 41 0542 DORA 243 HASON 62 41<br />
1993’ten Bugüne<br />
1993’ten Bugüne<br />
DORA HASON<br />
Bağdat<br />
Caddemizdeki<br />
Caddemizdeki<br />
Gayrimenkullerinizde<br />
Gayrimenkullerinizde<br />
Sizlere<br />
Hizmet<br />
Vermekten<br />
Vermekten<br />
Onur Onur<br />
Duyuyoruz...<br />
Duyuyoruz...
Çevre<br />
Karadut ve Vişne Sokak’ta<br />
değişimin ayak izleri<br />
Özellikle haftasonları, Karadut Sokak tam bir açık hava festivalini andıran görüntülere<br />
sahne oluyor. Mekânların ve atölyelerin yaptığı birçok etkinlik, ortamı herhangi bir<br />
Avrupa şehrinden farksız hale getiriyor.<br />
CEYHUN DİRİBAŞ<br />
Kadıköy’de çok değil, bundan 6-7 yıl kadar önce yedek parçacıların<br />
sokakları olarak adlandırılan Vişne ve Karadut’ta<br />
değişimin izleri fazlasıyla hissediliyor. Karadut Sokak’ın trafiğe<br />
kapatılarak yeniden düzenlenmesi, kentsel dönüşüm,<br />
kentsel yenileme ve Kadıköy’ün son yıllarda çekim merkezi<br />
olması, sokakların çehresini bir hayli değiştirmişe benziyor.<br />
Kadıköy’ün kültür-sanat hayatının önemli tiyatrolarından<br />
Tiyatro Kılçık’ın Karadut Sokak’ta sahne-mekân açması, arkasından<br />
birçok cafe-restoranın da ardı ardına sıralanmasına<br />
sebep oldu. Schlepp Bar, Istanbul Arabesque Project’in<br />
Arabecks Cafe’si, Rustik, eski müdavimlerin Sanat Cafe<br />
Bar’ı sokağa renk getiren işletmeler olarak göze çarpıyor.<br />
OLAĞANÜSTÜ BİR ÇEKİM MERKEZİ<br />
Özellikle haftasonları, Karadut Sokak tam bir açık hava<br />
festivalini andıran görüntülere sahne oluyor. Mekânların<br />
ve atölyelerin yaptığı birçok etkinlik, ortamı herhangi bir<br />
Avrupa şehrinden farksız hale getiriyor. Sokağın bu aralar<br />
revaçta olmasının önemli nedenlerinden biri de Kadıköy’de<br />
hemen her sokağın artık mekânlar tarafından doldurulması...<br />
Taksim’in sosyo-kültürel açıdan değerini kaybetmesi,<br />
ulaşım akslarının kolaylaşması neticesinde Kadıköy, son<br />
yıllarda olağanüstü bir çekim merkezi durumunda...<br />
“KADIKÖY’ÜN MAHMUTPAŞA’SI”<br />
Karadut Sokak’ın bir alt paralelinde yer alan Vişne ve Çilek<br />
sokaklar ise değişimi daha çok giyim, tuhafiye ve aksesuar<br />
merkezleri olarak yaşıyor. Genelde “Kadıköy’ün Mahmutpaşa’sı”<br />
olarak adlandırılan sokaklarda gelinlikten çoraba,<br />
çantadan ayakkabıya kadar son derece uygun fiyatlarla<br />
alışveriş yapılabiliyor. Her üç sokaktaki eski binaların yavaş<br />
da olsa kentsel dönüşüme girerek yenilenmesi neticesinde,<br />
önümüzdeki dönemde “yedek parçacılar” sokağının<br />
Kadıköy’ün yeni cazibe merkezleri olacağını şimdiden<br />
söylemek mümkün gibi gözüküyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 21
Çevre<br />
Emlaktaki durgunluk,<br />
Bağdat Caddesi’ni de vurdu!<br />
CEYHUN DİRİBAŞ<br />
2018 yılının sonlarına doğru geldiğimiz<br />
süreçte yaşanan son ekonomik gelişmelerin<br />
ışığında, Bağdat Caddesi’nde satılık-kiralık<br />
emlak piyasasının izini sürdük. Cadde’nin<br />
önemli gayrimenkul danışmanlarından<br />
Aybars Kibarer, faizler ve piyasanın mevcut<br />
durumu nedeniyle gayrimenkul alıp satmak<br />
için uygun bir zaman diliminde olunmadığını<br />
ifade ederken; bir diğer uzman gayrimenkul<br />
danışmanı Emre Çevik ise fiyatların ciddi<br />
oranda düştüğünü, gayrimenkul için tam<br />
alım zamanı olduğunu, 2019 sonunda piyasanın<br />
düzeleceğini öngördüklerini belirtti.<br />
“MAL SAHİPLERİ PES ETMEYE BAŞLADI”<br />
Aybars Gayrimenkul Danışmanlık sahibi<br />
Aybars Kibarer, Bağdat Caddesi’nde<br />
Aybars Kibarer<br />
Doğal afet eğitimlerinin verilmeye başlandığı<br />
parkın amaçları arasında; doğal afetlerin<br />
oluşumlarını, afet esnasında yapılması<br />
gerekenleri, afet öncesinde ve sonrasında<br />
alınabilecek önlemleri çeşitli simülasyonların<br />
da yardımıyla uygulamalı bir şekilde<br />
anlatmak yer alıyor. Kadıköy Belediyesi<br />
çalışanlarına, Kadıköylü yetişkinlere ve<br />
çocuklara yönelik eğitim ve etkinlikler, Kauzun<br />
süre boş kalan daire ve dükkânların<br />
dövizin sürekli yükselmesinden sonra<br />
orta ölçekli ve bireysel işletmelere<br />
kiralanmaya başlandığını söyleyerek;<br />
“10 bin-30 bin TL gibi rakamlar eskiden<br />
telaffuz bile edilmezdi. Mal sahipleri<br />
uzun süre kiralanamayan, satılamayan<br />
gayrimenkuller, kiracıların yüksek rakamları<br />
ödeyememesi, pazarlık yapması ve tabi son<br />
olarak piyasanın kötüleşmesinin etkisiyle<br />
Emre Çevik<br />
pes etmeye başladı. Emlak sahipleri, boş<br />
kalan daire ya da dükkân için her ay aidat<br />
ve masraf ödüyor, tabi kendi şahsi giderleri<br />
de çok artınca fiyatlar aslında olması<br />
gereken yerlere gelmiş durumda” şeklinde<br />
konuştu.<br />
“PİYASALAR 2019’UN SONUNDA<br />
DÜZELECEK”<br />
Gazetemize açıklamalarda bulunan gayrimenkul<br />
danışmanı Emre Çevik ise; “Bağdat<br />
Caddesi’nde fiyatlar ciddi düşüşte. Aslında<br />
yatırımcı için tam alım zamanı. Ancak<br />
banka faizlerinin yüksek olması, dolayısıyla<br />
kredi faizlerinin de paralel olarak yükselmesi<br />
emlak piyasasını zorluyor. Bizim öngörümüz,<br />
2019 sonunda piyasanın düzeleceği<br />
yönünde. Döviz ve faiz dizginlenebilirse,<br />
emlak piyasasında hareketlenme olabilir<br />
kanaatini taşıyoruz” dedi.<br />
Kadıköy’e Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı<br />
Doğal afetler konusunda halkı bilinçlendirmek,<br />
afet esnasında yapılması gerekenleri<br />
ve afet sonrasında alınabilecek önlemleri<br />
uygulamalı bir şekilde anlatabilmek amacıyla<br />
hayata geçirilen Afet Eğitim ve Bilinçlendirme<br />
Parkı, Kozyatağı Mahallesi Saniye<br />
Ermutlu Sokak’ta düzenlenen törenle açıldı.<br />
Afet sonrası toplanma alanı olarak da kullanılacak<br />
parkta, deprem simülasyonunun<br />
yer aldığı deprem deneyim odasından 5<br />
boyutlu sinemaya, yangın simülasyonundan<br />
oyun alanlarına afet bilincine yönelik<br />
birçok aktivite bulmak mümkün.<br />
dıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma<br />
Takımı eğitmenleri tarafından yürütülüyor.<br />
Her yaştan ve meslekten afet konusunda<br />
bilinçlenmek isteyen yurttaşlara açık olan<br />
Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı’na en<br />
büyük ilgi ise çocuklardan.<br />
DEPREM DENEYİM ODASI<br />
Depremin nasıl oluştuğu, deprem<br />
sırasında ve sonrasında neler yapılması<br />
gerektiğinin uygulamalı olarak anlatıldığı<br />
Deprem Deneyim Odası’nda, deprem<br />
simülasyon sistemiyle ülkemizde ve<br />
dünyada olmuş bazı hasar verici depremler<br />
gerçeğe yakın olarak yansıtılıyor.<br />
Düşebilecek eşyalardan korunmak için<br />
mobilyaların sabitlenmesinin önemi, deprem<br />
sırası ve hemen sonrasında doğalgaz,<br />
su ve elektriğin neden ve nasıl kesilmesi<br />
gerektiği tecrübe ediliyor.<br />
22 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Çevre<br />
Ali Suavi Sokak<br />
İsimleri<br />
İstanbul<br />
sokaklarında<br />
yaşayacak!<br />
İstanbul’da vatandaş şikayetleri<br />
üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />
tarafından 90 sokağın ismi değiştirildi.<br />
İBB Meclisi’nin Ekim ayı oturumunda<br />
oybirliği ile alınan karara göre, yaşamını<br />
yitiren birçok önemli ismin adı İstanbul<br />
sokaklarında yaşayacak.<br />
Cemal Süreya Sokak<br />
MÜNİR ÖZKUL’DAN<br />
TUNCEL KURTİZ’E...<br />
Geçtiğimiz Ocak ayında hayatını kaybeden,<br />
Türk sinemasına damga vurmuş<br />
Münir Özkul’un ismi Üsküdar Kandilli<br />
Mahallesi’ndeki Işık Sokağı’na verildi.<br />
Kadıköy Dumlupınar Mahallesi’ndeki<br />
Zaman Sokağı, Melih Cevdet Anday<br />
Sokağı olurken; 2013 yılında hayatını<br />
kaybeden ünlü oyuncu Tuncel Kurtiz’in<br />
adı ise, Maltepe Zümrütevler Mahallesi’ndeki<br />
Dumanlı Sokağı’nda yaşayacak.<br />
Kadıköy’de ayrıca yıllardır sokaklara adı<br />
verilen birçok ünlü sanatçı, hatıralarımızda<br />
yaşamaya devam ediyor. Son<br />
yıllarını Kadıköy’deki bir apartman<br />
dairesinde geçiren Cemal Süreya ve<br />
Bahariye’de “Sanatçılar Sokağı” olarak<br />
da anılan Ali Suavi Sokak bunlardan<br />
sadece bazıları...<br />
Suadiye Hatboyu Sokak<br />
trafiğe açılıyor<br />
Gebze-Halkalı Banliyö Hattı inşaatının sonlara<br />
doğru yaklaşması ile birlikte ara sokaklardaki<br />
yollar ve köprüler de tekrar açılıyor. Bunlardan<br />
biri de 2015’de sürpriz bir şekilde kapanıp, çıkmaz<br />
sokak hüviyetine giren Suadiye’deki Hatboyu<br />
Sokak oldu.<br />
Havacı Binbaşı Sokağı’ndan Hatboyu’na devam<br />
eden yolun (tenis kortlarını geçince sola devam<br />
eden yan yol) inşaat nedeniyle kesilmesi Bağdat<br />
Caddesi’nde ciddi trafik sorunlarına yol açmış,<br />
birçok sürücünün şikâyetine neden olmuştu. Çıkmaz<br />
sokaktaki yol açma çalışmaları, son günlerde<br />
vatandaşları oldukça memnun etmişe benziyor.<br />
TRAFİĞİ RAHATLATACAK<br />
Genelde dolmuşların trafik yoğunluğundan<br />
dolayı kestirme olarak kullandığı<br />
sokak, üst geçit ayağının sokak<br />
ortasına konması ile çıkmaz sokak<br />
olmuş, vatandaşların büyük tepkisine<br />
yol açmıştı. Bundan böyle sürücüler,<br />
Havacı Binbaşı Sokapı’ndan devam<br />
edip, Hatboyu Sokak’tan Ayşe Çavuş<br />
Köprüsü’ne çıkarak, trafiğe girmeden<br />
Minibüs Caddesi’ne ulaşabilecek.<br />
Yetkililerden aldığımız bilgiye göre,<br />
sokağın tamamen trafiğe açılması ise<br />
önümüzdeki haftalarda netleşecek.<br />
Bostancı Kasadar Köprüsü’nde<br />
trafik açmazı<br />
Gebze-Halkalı arasında yapılan ve Marmaray’a entegre edilen banliyö inşaatı, Bağdat<br />
Caddesi’nin kimi yerlerinde trafiği arapsaçına döndürüyor. “Minibüs Yolu” olarak bilinen<br />
Fahrettin Kerim Gökay Caddesi ve Şemsettin Günaltay Caddesi ile Bağdat Caddesi arasında<br />
sayılı bağlantı yollarından olan ve yoğun bir şekilde kullanılan Bostancı Kasadar Köprüsü<br />
de (eski Taşköprü) daralan yollar nedeniyle bu trafik çilesinden nasibini yoğun olarak<br />
almışa benziyor.<br />
Cemal Süreya Sokak<br />
Geçen sene inşası biten köprüye Cadde’den tek gidiş verilmiş, daha sonra bu hata giderilmiş<br />
ve çift yön olarak düzeltilmişti. Sahil yolundan gelen araçların köprüden sağa dönüşleri<br />
yolun dar olması sebebiyle zorlaşırken, araçların yavaşlaması da trafiği olumsuz etkiliyor.<br />
Vatandaşlar, Kasadar Köprüsü’nde bir an önce inşaatın bitmesini dört gözle bekliyor ve<br />
yetkililerden önlem alınmasını istiyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 23
NISSAN QASHQAI<br />
121.500 TL’DEN<br />
BAŞLAYAN FİYATLAR<br />
VE %0 FAİZ AVANTAJIYLA.<br />
NISSAN YÜZBAŞIOĞLU<br />
Şile Otobanı Taşdelen Mevkii, Ekşioğlu Mah. Ulusal Cad. No: 1<br />
Çekmeköy - İSTANBUL Tel: 0212 225 49 59<br />
wwww.yuzbasiogluoto.com.tr<br />
Kampanya 2-30 Kasım 2018 tarihleri arasında, gerçek kişilerin perakende kanalıyla yaptığı Qashqai alımlarında katılım gösteren Nissan Yetkili Satıcıları’nda<br />
geçerli olup stoklarla sınırlıdır. 121.500 TL başlangıç fiyatı 1.2 Visia X-Tronic versiyondur. 40.000 TL’ye 12 ay, %0 faiz oranı BAMO: %0,08 BYMO: %0,98 olarak<br />
sunulmaktadır. Tahsis ücreti bir kereye mahsus, kullandırılan toplam kredi tutarının binde beşi olacak şekilde sınırlandırılmıştır. Tahsis ücretinin %5’ine<br />
denk gelen BSMV müşteri tarafından ödenir. Kampanyada belirtilen vade ve tutarın dışında yapılan kullanımlardan oluşabilecek farklar müşteri<br />
tarafından karşılanır. Görülen model üzerindeki aksesuar ve donanımlar Türkiye paketinde farklılık gösterebilir. Qashqai‘nin ortalama CO2 emisyon<br />
değeri 99-129 gr/km ve ortalama yakıt tüketimi 3,8-5,6 lt/100 km arasında versiyonlarına göre değişmektedir. Yakıt tüketimi 715/2007/EC‘ye göredir.<br />
Nissan Otomotiv A.Ş. kampanya koşullarında önceden haber vermeksizin değişiklik yapma hakkını saklı tutar. Belirtilen faiz oranı tavsiye niteliğindedir,<br />
tüm yetkili satıcılar satış fiyatını belirlemekte serbesttir. Detaylı bilgi için: www.nissan.com.tr<br />
BAMO: Bireysel aylık maliyet oranı, BYMO: Bireysel yıllık maliyet oranı, BSMV: Banka sigorta muamele vergisi
Çevre<br />
Tarihi Göztepe İstasyonu<br />
‘kültür merkezi’ oluyor<br />
PINAR BALTACI<br />
19. yüzyılda yapımına başlandığı tahmin edilen ve 1871<br />
yılında inşası tamamlanan 91 kilometrelik Haydarpaşa-Pendik<br />
banliyö tren hattının tarihi yapılarından biri olan<br />
Göztepe İstasyonu ‘kültür merkezi’ oluyor.<br />
Göztepe Mahallesi Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi<br />
üzerinde yer alan ve İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat<br />
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1988 yılında<br />
korunması gerekli kültür varlığı olarak kabul edilen Tarihi<br />
Göztepe Tren İstasyonu’nun restorasyon çalışmaları<br />
hızlandı.<br />
İstanbul için önemli bir ulaşım projesi olan Marmaray’ın bu<br />
etabında hem yeni hat sisteminin teknik gereklerini yerine<br />
getirecek hem de demiryolu mirası ve Göztepe semtinin,<br />
yıllardır yapıyı kullanan semt sakinlerinin kollektif<br />
hafızasındaki yerini koruyacak şekilde restore edilen Tarihi<br />
Göztepe Tren İstasyonu’nun, 2019 yılında yeniden semt<br />
sakinleriyle kültür merkezi olarak buluşması bekleniyor.<br />
ÖNERİ YILLAR ÖNCE SUNAY AKIN’DAN GELMİŞTİ<br />
Osmanlı döneminde 19. yüzyılda inşasına başlanan ve<br />
1872 yılında işletmeye açılan Anadolu Demiryolu’nun<br />
Haydarpaşa-İzmit Hattı’nda yer alan Göztepe Tren İstasyonu,<br />
eski istasyonun yüksek kotta kalması nedeniyle<br />
mevcut hattın üzerine köprü yapısı olarak 1915 yılında inşa<br />
edilmişti. Çatısına şimdilerde koruma kubbesi yerleştirilen<br />
istasyonun kültür merkezi olma fikri, Araştırmacı-Yazar<br />
Sunay Akın tarafından Kadıköy Belediyesi’ne önerilmiş,<br />
dönemin Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk de<br />
durumu o zamanki Ulaştırma Bakanı<br />
Binali Yıldırım’a iletmişti.<br />
İSTASYON FONKSİYONU DEVAM<br />
ETMEYECEK<br />
Projeye dair aldığımız bilgilere göre;<br />
İstanbul Gebze-Haydarpaşa-Sirkeci-Halkalı<br />
Banliyö Hattının İyileştirilmesi<br />
ve Demiryolu Boğaz Geçişi Projesi<br />
(Marmaray) kapsamında tarihi Anadolu<br />
Demiryolu’nun bir parçası olan bu<br />
güzergâhta, mevcutta iki hatlı olan sistem<br />
üç hatta çıkarılacak. Yeni sistemde<br />
teknik gerekçeler nedeniyle ise Göztepe<br />
Tren İstasyonu, özgün istasyon fonksiyonuna<br />
devam etmeyecek.<br />
Marmaray Projesi Ulaştırma<br />
Bakanlığı AYGM tarafından<br />
yürütülülen proje, Göztepe<br />
Tren İstasyonu Restorasyon<br />
Projesi Koruma Uzmanı Y.<br />
Mimar Mehmet ÜNAL (MVG<br />
Mimarlık) tarafından hazırlanırken,<br />
projenin bilimsel<br />
danışmanlığını Yıldız Tenik<br />
Üniversitesi Mimarlık Fakültesi<br />
Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim<br />
Üyesi Prof. Dr. Zeynep<br />
Gül Ünal yürütüyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 25
Çevre<br />
Bakan Murat Kurum açıkladı:<br />
Yüksek binalara izin yok!<br />
“Bunları artık yaptırmayacağız. Evet, biz de kendi içimizde<br />
hatalar yaptık. Fakat, bundan sonra yatay mimaride ve<br />
sosyal donatıları olan projeler yapmak zorundayız.”<br />
HABER MERKEZİ<br />
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Ankara’da düzenlenen<br />
Kentsel Gelişim Zirvesi’ne katıldı. Burada önemli<br />
açıklamalarda bulunan Kurum, yüksek yapıları eleştirerek<br />
artık bu yapılara izin verilmeyeceğinin altını çizdi.<br />
“SOSYAL DONATILARI OLAN PROJELER YAPMALIYIZ”<br />
“Bir zamanlar ülkemizde yüksek binalar gerçekten<br />
ihtiyaçtı. İmar planlarının azlığı, nüfus yoğunluğu ve<br />
büyük kentlere yaşanan hızlı göç, yüksek bina ihtiyacını<br />
beraberinde getirdi. Ancak bugün yüksek binalar, bizleri<br />
gerçekten rahatsız ediyor. 30-40 katlı binaları kentsel<br />
dönüşümde de görüyoruz” diyen Bakan Kurum, açıklamalarına<br />
şöyle devam etti: “Bunları artık yaptırmayacağız.<br />
Evet, biz de kendi içimizde hatalar yaptık. Fakat, bundan<br />
sonra yatay mimaride ve sosyal donatıları olan projeler<br />
yapmak zorundayız.<br />
KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ DE PLANLAMALIYIZ<br />
81 ilde mekânsal plan yapılması gerekiyor. Mekânsal<br />
stratejik plan ne demek? Şehrin geleceği, nüfusu, alt<br />
yapısı, üst yapısı için gerekli olan her şeyini planlamamız<br />
gerekiyor. Kentsel dönüşümde bu sıkıntıları sahada görüyoruz.<br />
Her biri kendi içinde kentsel dönüşüm projelerine<br />
gidiyorlar. Ancak şehir ölçeğinde kentsel dönüşümü de<br />
planlamamız gerekiyor. Şehirde satılabilecek konut sayısı<br />
belli. Bir ilçede satılabilecekten, arz-talep dengesinden<br />
fazla bir üretim yaparsanız, bu defa öbür ilçeyi ve tüm<br />
şehri etkiler. Şehirler için kentsel dönüşümü acilen planlamamız<br />
lâzım. Hangi ilçelerden başlayacağız, önceliğimiz<br />
ne veya rezerv alanına taşıyacağımız alanlar neresidir<br />
diye çalışmasını yapmamız gerekiyor.”<br />
26 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Aktüel<br />
İZAK HASON:<br />
Olası bir depremde<br />
yeni binalar değer kazanır<br />
PINAR BALTACI<br />
Sektörde tam 25 yıllık deneyime sahip olan ünlü emlak<br />
danışmanı İzak Hason, dergimize emlak sektöründeki<br />
değişime dair önemli açıklamalarda bulundu. Olası bir<br />
depremde emlak sektöründe de dalgalanmalar olacağının<br />
altını çizen Hason; “İstanbul’da herkes tarafından hissedilebilecek<br />
6 ve üzeri şiddetinde bir deprem olması halinde<br />
yeni binalar değer kazanırken, eski binalar değer kaybedecek”<br />
şeklinde konuştu.<br />
ESKİ BİNALARDA DEĞER KAYBI YAŞANIR<br />
1991 yılında Erzincan’da yaşanan büyük depremi yakından<br />
hisseden biri olarak bu açıklamalarda bulunduğunu ifade<br />
eden İzak Hason, sözlerine şöyle devam etti: “Depremin<br />
insanları ne kadar zor şartlar altında bıraktığını bilen ve<br />
yaklaşık on ay çadırda yatmış biri olarak bu konuya duyarlılık<br />
gösteriyorum. Elbette depremin hiç olmaması yegâne<br />
dileğimdir, ancak arkamıza baktığımızda tarih bize bunu<br />
hatırlatıyor. İstanbul ve çevresinde 6 ve üzeri şiddetinde ve<br />
herkes tarafından hissedilebilecek bir deprem sonrasında<br />
gayrimenkul fiyatlarında iki yönlü hareketler yaşanacaktır.<br />
Böylesi bir durumda yeni yapılmış binalardaki konutlar,<br />
yüzde 20 ve üzerinde değer kazanabilecek. Eski binalarda<br />
ise tam tersi bir gelişme yaşanarak, yüzde 20 ve üzerinde<br />
değer kayıpları yaşanacak.”<br />
YENİ BİNALAR DEPREME DAYANIKLI<br />
Deprem yıkıcılığına karşı her zaman yeni binaların yapılmasını<br />
doğru bulduğunu ifade eden emlak danışmanı İzak<br />
Hason, açıklamalarını şöyle noktaladı: “1991 yılında nasıl<br />
bir korku yaşadığımı bildiğim için, her zaman yeni binaların<br />
yapılmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Biz aslında<br />
bu yenilenmeden olumsuz etkilendik. Cadde halkı burayı<br />
terk etti, piyasalar durma seviyesine bile geldi. Fakat, insanların<br />
hayatı piyasaların durmasından çok daha değerli<br />
olduğu için bunlara izin verilmesi taraftarıyım. Çünkü yeni<br />
binalarda depreme karşı daha çok çelik, daha kuvvetli<br />
beton, daha iyi malzeme kullanılıyor. İnsan hayatı her<br />
şeyden daha değerli olduğu için ve korkuyu yaşayan biri<br />
olarak binaların kesinlikle yenilenmesi konusunda verilen<br />
kararlarla hemfikirim.”<br />
BAĞDAT CADDESİ’NDE KALİTE ARTACAK<br />
2025 yıllarında Bağdat Caddesi’nin daha kaliteli bir hale<br />
geleceğinin de vurgulayan Hason; “Kurumsal firmaların<br />
daha doğru rakamlarla kiralayacakları yerler olacağı için<br />
para kazanacak ve orada kalıcı olacaklar. Yani eskisi gibi bir<br />
sene Cadde’de tabelayla ilgili reklamımızı yapalım, sonra<br />
çıkarız demeyecekler. Bu anlamda da Bağdat Caddesi<br />
daha kaliteli hale gelecek” dedi.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 27
Çevre<br />
“Tarihi Çarşıyı Kalkındırma Projesi”<br />
Erenköy’den ret aldı!<br />
BERK DEMİRTAŞ<br />
Tarihi Erenköy Çarşısı, güler yüzlü esnafı ve<br />
yardımsever sakinleriyle hem gidip alışveriş<br />
yapabileceğiniz hem de oturup çay, kahve<br />
içerek dinlenebileceğiniz mükemmel bir yaşam<br />
alanı... Yemek mekânları dışında sağlık<br />
ocağı, cami ve okulu da bulunan çarşı,<br />
içerisinde 14 adet de dükkân bulunduruyor.<br />
Alışveriş için gelen müşterilerin büyük<br />
çoğunluğu ise Erenköy sakinleri...<br />
Oldukça iyi bir esnaf-halk ilişkisine sahip<br />
olan Erenköy Çarşısı, son günlerde Kadıköy<br />
Belediyesi’nin “Tarihi Çarşıyı Kalkındırma<br />
Projesi” kapsamında yenilenme işlemleriyle<br />
gündemde. Proje kapsamında çeşme çarşıya<br />
dahil edilirken, meydanda bir de Kazım<br />
Karabekir heykeli düşünülüyor. Bunun<br />
yanında çarşı tarihi özelliklerine uygun olarak<br />
korunarak, mevcut anıt ağaçlara ilave<br />
ağaçlandırma yapılacak; kent mobilyası,<br />
sanat öğeleri vb. araçlar ile alanın nitelik<br />
ve konforu arttırılacak. Yaşlılar, gençler ve<br />
çocuklar, yani bütün yaş grupları alanı farklı<br />
amaçlarla kullanabilecek. Böylelikle tüm<br />
Erenköylüler, etkin şekilde yer alacakları bir<br />
kamusal alana sahip olacak. Fakat proje<br />
kapsamında trafiğe kapatılması konuşulan<br />
çarşıda esnaf ve halk tepkili... İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi Ulaşım Koordinasyon<br />
Müdürlüğü’ne (UKOME) başvuruda bulunan<br />
semt sakinleri, Büyükşehir tarafından<br />
yapılan anketlerde çarşı düzenlenmesine<br />
“hayır” dedi.<br />
“BURASI TRAFİĞE KAPATILIRSA,<br />
BİZİ İDAM ETMİŞ OLURLAR!”<br />
20 seneyi aşkın süredir Erenköy Çarşısı’nda<br />
esnaflık yapan Atilla Refik Erdilek, buradan<br />
geçen yolun Erenköy’ün can damarı olduğunu,<br />
kapandığı takdirde büyük bir kaosun<br />
Atilla Refik Erdilek<br />
oluşacağını dile getirerek, dergimize şunları<br />
aktardı: “Eğer bu yolu trafiğe kapatırlarsa<br />
çarşı esnafı tam anlamıyla batar, bizi idam<br />
etmiş olurlar. Belediye resmen ‘Bu çarşıya<br />
gelme, git başka büyük firmalardan alışveriş<br />
yap’ diyor. Burası Bostancı, Suadiye ve etraftaki<br />
bütün yerlerin birleşme ağı, Erenköy’ün<br />
can damarı. Bu yol kapanırsa insanlar nasıl<br />
Bağdat Caddesi’ne inecek? Kapanmaması<br />
için sonuna kadar direneceğiz, kapanırsa<br />
da toparlanır gideriz. Zaten gitmesek de yol<br />
kapandığı için iflas etmiş olacağız.”<br />
28 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Çevre<br />
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ANKET YAPTI<br />
Çarşıya girdiğiniz zaman hemen sağ tarafta<br />
bulunan Sırma Pastanesi’nin sahibi Birsen<br />
Yalçın ise, Kadıköy Belediyesi’nin seslerini<br />
duymaması üzerine İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi’ne başvurarak, burada olası<br />
proje için anket yapılmasının istendiğini ve<br />
anket sonucunun yüzde 90’a yakın “hayır”<br />
çıktığını belirterek; “Çarşımız, içinde<br />
yaklaşık 14 dükkânın bulunduğu küçük<br />
bir alan... Müşterilerimiz genelde burada<br />
oturan semt sakinleri oluyor. Çoğunun<br />
yaş ortalaması yüksek olduğu için de araç<br />
kullanarak çarşıya ulaşım sağlıyorlar. 23<br />
senedir bu çarşıda esnafım, eğer çarşımızı<br />
güzelleştirmek istiyorlarsa önce çöplerimizi<br />
temizleyerek, elektrik sistemlemlerimizde<br />
oluşan sorunlara çözüm bulsunlar.<br />
Kadıköy Belediyesi’nin projeyi oluşturma<br />
sürecinde bizlere de danışması gerekirdi”<br />
ifadelerini kullandı.<br />
“HASTALARIMIZ BURAYA<br />
NASIL GELECEK?”<br />
Üç nesildir Erenköy’de yaşayan, hem<br />
eski bir çarşı esnafı hem de şu an çarşı<br />
içerisinde mülk sahibi olan İbrahim Kenan<br />
Eren de projeyi duyduğu zaman çok<br />
şaşırdığını ve bu projede kamu yararının<br />
ne olduğunu anlayamadığını vurgulayarak;<br />
“Kadıköy Belediyesi’nin böyle bir projeyi<br />
buradaki esnafa, yaşayan insanlara anket<br />
yapmadan, sormadan, oldu bittiye getirmesi<br />
beni çok şaşırttı. Olayı araştırınca trafiğe<br />
kapatma yetkisinin İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü’nde<br />
olduğunu öğrendik ve oraya<br />
başvurduk. Oradaki yetkililer buraya<br />
gelerek bir anket yaptılar. Ben şahsen bu<br />
yolun kapanmasına karşıyım. Burada trafiğin<br />
kapanması demek, esnafın sonunun<br />
gelmesi demektir. Çarşımızda bulunan<br />
polikliniğe günde yaklaşık 850-1000 arası<br />
hasta geliyor. Eğer araç trafiği kapanırsa, bu<br />
hastalar nasıl buraya gelecekler? Ambulanslar<br />
nasıl hasta getirecek?” şeklinde<br />
konuştu.<br />
“TRAFİK SORUNU KONUSUNDA<br />
ÇEKİNCELERİMİZ VAR”<br />
Projeye ilişkin görüşlerine başvurduğumuz<br />
Erenköy Mahallesi Muhtarı Necla Alpüstün<br />
ise projeyi desteklediklerini vurgularken,<br />
semt sakinleri ve esnafın çekincelerini<br />
de şöyle anlattı: “Tarihi Çarşıyı Kalkındırma<br />
Projesi’ni destekliyoruz. Son derece<br />
güzel ve Erenköy’ü cazibe merkezi haline<br />
getirebilecek bir proje. Proje kapsamında<br />
çarşı merkezine Kazım Karabekir heykeli<br />
konulacak ve tarihi çeşme, çarşıya dahil<br />
edilecek. Fakat, trafik konusunda doğacak<br />
sıkıntılardan dolayı kaygılıyız. Esnaf ve<br />
halkımızın bölgenin trafiğe kapatılması konusunda<br />
çekinceleri var. Bu noktayı esnaf<br />
ve semt sakinlerimizin yorumuna bırakmayı<br />
doğru buluyorum. Trafiği rahatlatacak<br />
ve herkesi mutlu edecek bir düzenleme<br />
yapılacağına inanıyorum.”<br />
Birsen Yalçın İbrahim Kenan Eren Muhtar Necla Alpüstün<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 29
Fikri Takip<br />
Haydarpaşa tam bin yıldır yaşıyor!<br />
Haydarpaşa Garı çevresinde sürdürülen<br />
arkeolojik kazılarda her geçen gün yeni<br />
bulgulara rastlanıyor. Arkeoloji Müzeler<br />
Müdürlüğü tarafından yürütülen arkeolojik<br />
kazılarda iki bin yıl öncesine ait olduğunu<br />
düşünülen bir iskelet ve Bizans dönemine<br />
ait hâlâ akan bir çeşme bulundu.<br />
İstanbul V Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma<br />
Bölge Kurulu’nun kararıyla 11 Mayıs’ta<br />
başlayan kazı çalışmalarında şimdiye kadar<br />
onlarca mezar kalıntısı çıkartıldı. Yapılan<br />
son çalışmalarda ortaya çıkarılan mezarda<br />
ise, bütünlüğü çok fazla bozulmayan ve bin<br />
yaşında olduğu düşünülen bir iskelet ve<br />
üzerinde bir de koku kolyesi mevcut.<br />
İŞLEVİNİ YÜTİRMEYEN BİZANS ÇEŞMESİ<br />
Haydarpşa kazılarıyla birlikte ortaya çıkan<br />
Bizans dönemine ait çeşmenin özelliği,<br />
aktif olması. Yetkililerin verdiği bilgilere<br />
göre, kazı alanında bulunan su kanalları<br />
bu çeşmeye bağlanıyor. İstanbul’un akar<br />
durumda olan tek Bizans çeşmesi olduğu<br />
belirtilen çeşmenin suyu, yapılan testlere<br />
göre içilebilir kalitede. Arkeologlar, suyun<br />
temiz kalmasının o dönemki mimari faaliyetlerin<br />
özenle yapıldığını gösterir nitelikte<br />
olduğunu ifade etti.<br />
HELLENİSTİK DÖNEME AİT<br />
PODYUM BULUNDU<br />
Alanda, 3 müze uzmanı, 18 serbest arkeolog,<br />
1 restoratör, 1 fotoğrafçı ve yaklaşık 400<br />
işçi görev alıyor. Alanın, peronların olduğu<br />
kısımda Hellenistik döneme ait olduğu<br />
düşünülen ve demir kenetlerle birbirine<br />
bağlı kesme dörtgen blok taşlardan yapılan<br />
bir podyum bulundu. Peronların kuzeyindeki<br />
alanda sürdürülen çalışmalarda ise,<br />
batı yüzü kesme dörtgen blok taşlarla çok<br />
düzgün bir şekilde inşa edilmiş, sandık<br />
duvar tekniğiyle yapılmış büyük bir duvar<br />
tespit edildi. Yer yer kesintiye uğrayan,<br />
ancak uzunluğu 100 metre, genişliği ise 3<br />
metre olan bu duvarın henüz hangi döneme<br />
ait olduğu kesinleşmiş değil. Arkeologlar<br />
duvarın iki bin yıllık geçmişe sahip sur<br />
duvarının devamı olduğunu düşünüyor.<br />
Duvarın önündeki toprak yapısını inceleyen<br />
arkeologlar, limanın bu noktadan başladığını<br />
ifade ediyor. İbrahimağa bölgesinde<br />
yapılan kazılarda da Orta Bizans dönemine<br />
ait seramik tuğla fırını açığa çıktı.<br />
İKİ BİN ADET SİKKE<br />
Kazı alanında yapılan çalışmalarda aynı<br />
zamanda şimdiye kadar yaklaşık iki bin<br />
adet sikke bulundu. Altın ve gümüş sikkeler,<br />
titizlikle incelenip numaralandırılıyor.<br />
Bazı sikkelerin oldukça temiz durumda ve<br />
üzerindeki yazılardan nerede basıldığına ve<br />
dönemine ait bilgiler de yer alıyor. Bulunan<br />
sikkelerden bazıları M.S 610- 641 III. Konstantinos,<br />
M.S 527- 565 I. Justinianus’a ait.<br />
“İSTANBUL GELECEĞİNE IŞIK TUTAN<br />
BİR ALAN”<br />
Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu,<br />
kazı çalışmalarının sürdüğü alanı ziyaret<br />
etti. Nuhoğlu’na kazı alanındaki arkeologlar<br />
da eşlik etti. Çalışmalar hakkında bilgi<br />
edinen Aykurt Nuhoğlu, kazı alanından<br />
çıkartılan sikkeleri ve süs eşyalarını da<br />
inceledi. Haydarpaşa’nın çok önemli bir<br />
alan olduğunu vurgulayan Başkan Nuhoğlu;<br />
“Bu önemli alanı koruyarak, kimliğine<br />
yakışır bir biçimde gelecek kuşaklara<br />
aktarmak gerekiyor. Bu kazılarla da gün<br />
yüzüne çıktığı üzere Kadıköy’ün, İstanbul’un<br />
geleceğine ışık tutan bir alan... Biz<br />
de zaman zaman kazıyı yerinde izliyoruz,<br />
gelişmeleri takip ediyoruz. Türkiye için<br />
çok önemli bir alan olan gar ve çevresinin,<br />
hem tarihi hem kültürel mirası ile korunarak<br />
sahip çıkılması gerekiyor. Biz belediye<br />
ve Kadıköylüler olarak bu konuda oldukça<br />
duyarlıyız. Gar eski canlılığına kavuşacak.<br />
Trenler gelecek, gar canlı bir şekilde devam<br />
edecek” şeklinde konuştu.<br />
30 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kapak<br />
KADIKÖY’ÜN ENERJİSİ<br />
SAKLI TARİHİNDE YATIYOR<br />
Kadıköy’ün saklı tarihini Araştırmacı-Yazar Erhan Altunay ile konuştuk. Kadıköy’ü bugün<br />
özel ve popüler bir yer haline getiren enerjisini anlamaya çalıştık. Yeni kitabı ile okuyucularına<br />
yine daha önce fark etmedikleri bir tarih anlatacak olan Altunay’a kulak verince, siz de<br />
Kadıköy sokaklarını artık farklı bir gözle gezeceksiniz.<br />
DİLEK KARAGÖZ<br />
Biz insanların, içinde bulunduğumuz bu çağda en önemli<br />
problemlerinden biri zaman. Çoğunlukla onu iyi değerlendirebilmek<br />
kaygısı içinde, nasıl kullanacağımızı düşünürüz.<br />
Zamanı iyi kullanabilmek temennisini gerçekleştirebilmek ise<br />
aslında onu nasıl algıladığımız ile ilgilidir. Ne var ki, popüler<br />
kültür ‘anı yaşama’yı keşfettiğinden bu yana, zaman üzerine<br />
düşüncelerimiz de derinliğini kaybetmeye başladı.<br />
İnsan üç boyutlu bir varlık; geçmiş, şimdi ve gelecek... İçinde<br />
bulunduğumuz ve dolayısıyla zihnimizi şekillendiren boyutta,<br />
geçmişin geride, geleceğin de ileride olduğuna dair bir algıya<br />
sahibiz. Peki, ya biri size hem geçmişinizin hem de geleceğinizin<br />
yaşadığınız anın içinde saklı olduğunu söylerse? Üç boyutun da<br />
yaşadığınız anın içinde olduğunu ve akmaya devam ettiğini…<br />
Bu akışı dengede tutmak, yani ‘an’da kalmanın ise sadece<br />
zihnin farkındalık ve bilinç düzeyi ile ilgili olduğunu…<br />
32 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kapak<br />
Bu, varlığınızın biyolojik yaşınızdan ibaret<br />
olmadığına ve geleceğinizi de bugünkü<br />
eylemleriniz ve bakış açınızla inşa ettiğinize<br />
dair bir bilinç. Ancak hafıza güçlendikçe<br />
yükselen bilinç sayesinde insan varlığını<br />
inşa edebilir. Yani, kökleri, gövdesi ve dalları<br />
ile aynı ‘an’da yaşayabilir.<br />
‘AN’LAR İÇİNDE YOLCULUK<br />
Peki, bu yazdıklarımızın Kadıköy’ün tarihi<br />
ile ne ilgisi var? Bunları yazıyoruz çünkü<br />
varlığımız, anlamını içinde bulunduğu<br />
zaman ve mekân ile tamamlıyor. Yaşadığımız<br />
mekânda varlığımızın izi kalıyor,<br />
oraya enerjimizden bir parça siniyor. Ve biz<br />
bugün dolaştığımız, yaşadığımız yerlerde,<br />
bizden öncekilerin enerjisini soluyoruz. Biz<br />
hatırladığımız sürece de onlar yaşamaya<br />
devam ediyor.<br />
Bugün Kadıköy, İstanbul’un en özel ilçelerinden<br />
biri... Fiziken her geçen gün tahrip<br />
edilen bir şehir olsa da Bahariye’de yürümek,<br />
Barlar Sokağı’nda soluklanmak ya da<br />
Fenerbahçe Burnu’nda ruhunuzu dinlendiren<br />
bir gün geçirmek hâlâ vazgeçilmez...<br />
Sizce Kadıköy bu gücü nereden alıyor?<br />
Sürekli fiziksel bir tahribatla karşılaşmasına<br />
rağmen, nasıl kendini koruyor?<br />
Bunun cevabı aslında Kadıköy’ün saklı tarihinde<br />
gizli. Araştırmacı-Yazar Erhan Altunay<br />
ile Kadıköy’ü konuşurken, ana sütunlarla<br />
çevrili Roma yolundan yukarı Altıyol’a çıktık.<br />
Hekate Tapınağı’nın üzerindeki Barlar<br />
Sokağı’nda soluklandık. Yeldeğirmeni’ndeki<br />
tapınakta Khalkedon Konsili’nin toplandığına<br />
şahit olduk. Fenerbahçe çayırlarındaki<br />
Athena Tapınağı’ndan Kalamış’taki mezarlıklara<br />
yürüdük. Fenerbahçe Burnu’ndan<br />
Hera Tapınağı’nı seyrettik. Siz Kadıköy’ü<br />
daha önce hiç böyle gezmiş miydiniz?<br />
KADIKÖY’ÜN PAGAN TARİHİ<br />
Ezoterizm, dinler tarihi ve paganizm üzerine<br />
araştırmalar yürüten Erhan Altunay, son<br />
romanı ‘Masalcı’ ile okuyucularını İstanbul<br />
sokaklarında, Kutsal Emanetler’in peşinde<br />
şövalyelere karşı nefes kesen bir serüvene<br />
çıkarmıştı. Zamanın insan zihnine ket<br />
vurmadığı, bir ‘an’da kendinizi İstanbul’un<br />
farklı zamanlarında bulabildiğiniz ve ‘an’lar<br />
içinde yolculuk edebildiğiniz kitap, her gün<br />
üzerinde dolaştığınız sokaklara başka bir<br />
gözle bakabilmenizi sağlıyordu.<br />
Altunay, hazırlıklarını sürdürdüğü yeni<br />
çalışmasında ise bu kez İstanbul’un pagan<br />
tarihine ışık tutacak. Kadıköy’ün gizli<br />
kalmış tarihi de bu çalışmada yerini alacak.<br />
İstanbul’un saklı kalmış tarihini çalıştığını<br />
söyleyen Erhan Altunay, hazırladığı kitapta<br />
Kadıköy ile ilgili çok açıklanmamış arkeolojik<br />
keşifler olduğunu söylüyor:<br />
“Kitapta, Kadıköy ile ilgili çok açıklanmamış<br />
arkeolojik keşifleri bulacaksınız. Kadıköy’de<br />
yürüdüğünüz zaman ayağınızın altında ne<br />
olduğunu bileceksiniz. Altıyol’da yürürken<br />
aslında Roma yolunda yürüdüğünüzü fark<br />
edeceksiniz. Şu anda biliyorum ki Altıyol’da<br />
bir mağazaya girdiğimde, aslında o mağazanın<br />
altında Roma döneminde de yine<br />
mağazalar bulunuyor. Mesela Kadıköy’de<br />
Rıhtım’dan yukarı çıkarken ya da emektar<br />
berber Turan Usta’ya giderken, Kırtasiyeci<br />
Sokak’taki tepeden mutlaka geçiyorum,<br />
geçerken de hayallere dalıyorum. Çünkü<br />
biliyorum ki, aslında Bizans Sarayı’nın<br />
üstünde yürüyorum. Sarayın üstüne ev<br />
yapma iznini kim vermiş, burayı kimler<br />
saklıyor bilmiyorum ama saray şu anda evlerin<br />
altında kalmış. Eğer Barlar Sokağı’na<br />
gidiyorsam, tapınağın üzerinde yürüdüğümü<br />
biliyorum. Bütün Moda ve Mühürdar’ı<br />
dolaşırken, Roma yollarında yürüdüğümün<br />
ve altta koskoca bir şehir olduğunun farkındayım.<br />
Dr. Esat Işık Caddesi’nden aşağıya<br />
inerken altta tiyatro olduğunu hatırlayarak<br />
yürüyorum. Bu kitap ile amaç, insanlara<br />
Kadıköy’de dolaşırken aslında Aspendos<br />
gibi, Side gibi ya da Efes gibi çok büyük bir<br />
kentin üstünde dolaştıklarını gösterebilmek.<br />
Daha Bizans kurulmadan önce, burada<br />
büyük bir antik şehrin olduğunu ve onun<br />
üzerinde gezindiğimizi anlatabilmek.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 33
Kapak<br />
Söğütlüçeşme’de<br />
Khalkedon mezar<br />
buluntuları...<br />
Fenerbahçe Dalyan’a bu yıl gerçekleştirilen bir<br />
inşaat çalışmasında apartmanın altından işte<br />
bu eserler çıktı. Gözler, önümüzdeki süreçte<br />
gerçekleşecek gelişmelere çevrilirken birçok<br />
yerde olduğu gibi burada da inşaat çalışmaları<br />
durduruldu. Görüştüğümüz uzman arkeologlar,<br />
eserlerin Bizans dönemine ait olduğunda hemfikir.<br />
“KADIKÖY’ÜN ALTINDA EFES GİBİ BİR<br />
ŞEHİR VAR”<br />
Üzerinde çalıştığı dönemin 4 bin yıl kadar<br />
geriye gittiğini söyleyen Altunay, Kadıköy’ün<br />
tarihinin 6 bin ile 8 bin yıl kadar<br />
önceye gittiğini tahmin ettiğini ifade ediyor:<br />
“4 bin yıl öncesine kadar giden Kalkolitik<br />
dönemi çalışıyorum. Fikirtepe kültürüne<br />
kadar gidiyor. İstanbul’un tarihi 8 bin yıl önceye<br />
uzanıyor. Kadıköy’ün de bu kadar eski<br />
olduğunu düşünüyorum. Çünkü Pendik’te<br />
Neolitik döneme rastlandı. Aynı şekilde<br />
Dudullu’da da var ve Pendik’in Fikirtepe’nin<br />
alt katmanlarında olduğu düşünülüyor. Şu<br />
an çarpık yapılaşma olduğu için Kadıköy’ün<br />
alt katmanlarına ait yapılar bulunamıyor.<br />
En büyük bulgular Fikirtepe’deydi. Onlar<br />
da son kentsel dönüşüm projeleri ile yok<br />
oldu. Bu yüzden Kadıköy tarihinin Fikirtepe<br />
bölümünü hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Efsanelere<br />
göre Kadıköy, Byzantion’dan önce<br />
kuruldu. Yani Tarihi Yarımada’dan önce Kadıköy’de<br />
yerleşim vardı. Kadıköy’e ilk gelenler,<br />
Yunanlıların Dor kolundan gelen Megara<br />
kolonisi. O zaman Kadıköy, Kurbağalıdere<br />
ile Seyit Ahmet Deresi arasında yer alan çok<br />
güzel bir yarımada olduğundan ilk yerleşim<br />
Kadıköy’e oluyor. Boğaza hükmeden bir<br />
yer ve Kadıköy’de çok değerli madenler var.<br />
Madenleri işletiyorlar. Sonra Byzantion, yani<br />
İstanbul kuruluyor. Hatta, Byzantion gibi bir<br />
yer dururken buraya yerleşim kurmuşlar,<br />
kör bunlar deniyor. Efsaneye göre Bizans’a<br />
şehri nereye kurulacağı sorulduğunda ‘Körler<br />
Ülkesi’nin karşısına diyor. Tabi bunlar<br />
efsane... Khalkedon ismi etimolojik olarak<br />
buradaki büyük bakır yataklarından geliyor.<br />
Kadıköy bizim için neden önemli? Çünkü<br />
İstanbul’dan önce var olan bir kültür ve<br />
üzerinde yaşadığımız toprakların kültürü.”<br />
“KADIKÖY BÜYÜK BİR KEHANET<br />
MERKEZİYDİ”<br />
Kadıköy’de ilk çağa dair kalıntı bulunamadığını<br />
ama toprağın altında büyük bir<br />
arkeolojik hazine bulunduğunu söyleyen<br />
Erhan Altunay, tarihi kaynaklardan bu<br />
bilgilere ulaşılabildiğini söylüyor. Latince ve<br />
Yunanca tarihi kaynaklardan bilgi edindiğini<br />
belirten Altunay, Kadıköy’ün büyük bir<br />
kehanet merkezi olduğunu ifade ediyor:<br />
“Kadıköy’de ilkçağa ait her şey toprağın<br />
altında... Kadıköy’ün birçok bölgesinde<br />
Roma ve daha eski dönemlere ait kalıntılar<br />
çıkıyor ama bunlar yok ediliyor. Örneğin,<br />
Söğütlüçeşme’de 1970 ve 1980’li yıllarda<br />
kazı yapılırken Roma dönemine ait lahitler<br />
çıktı. Çok sayıda Kadıköy sikkesi var ve<br />
bu sikkelerde üç ayaklı kazan simgesi var.<br />
Üç ayaklı kazan simgesi, o dönemlerde<br />
bilicilik ya da kehanet merkezini simgeliyor.<br />
Yani Kadıköy, ezoterik olarak büyük bir<br />
kehanet merkezi. Kadıköy’e o dönemde<br />
insanlar bu yüzden geliyor. Bu merkez<br />
Kadıköy’ün içinde ama şu anda yerini<br />
tam olarak bilemiyoruz. Yine çok büyük<br />
bir tiyatro var burada. Altıyol’dan aşağıya<br />
inerken ya da Saint Joseph Lisesi’nden<br />
aşağıya inerken olduğu düşünülüyor. Düşünülüyor<br />
diyorum, çünkü daha elimizde<br />
fiziksel kanıtlar yok.<br />
Bugün Barlar Sokağı’nın yer aldığı yerde<br />
Hekate Tapınağı’nın olduğu da düşünülüyor.<br />
Hekate, Ay ve büyücülerin tanrıçası kabul<br />
ediliyor. Bütün bu bilgiler ve bu yapıların<br />
varlığı tarihi kaynaklarda mevcut. Dönemin<br />
gezginlerinin ve Yunan yazarların eserleri...<br />
Latince ve Yunanca olan bu kaynaklar, Türkçeye<br />
de çevrildi. Ancak zaman içinde artan<br />
yapılaşma yüzünden ve kazı yapılamadığı<br />
için kalıntılara ulaşamıyoruz. Eğer kaçak kazı<br />
yapılmazsa ve yapılan binaların temellerine<br />
bakılırsa belki ileride Kadıköy’ün tarihi<br />
biraz daha aydınlanır. Özellikle Kızıltoprak<br />
ve Yoğurtçu Parkı civarında kazılan bina<br />
temellerinden kalıntılar çıkınca, müteahhit<br />
firmaların gece gelerek bu kalıntıların üzerlerine<br />
beton döktüklerini duyuyorum.<br />
KHALKEDON KONSİLİ<br />
YELDEĞİRMENİ’NDE TOPLANMIŞ<br />
Tarihi kaynaklarda Kadıköy, coğrafi olarak<br />
tarif edilmiş. Yeldeğirmeni, bir tepelik.<br />
Altına deniz giriyor, dere akıyor. Stadın<br />
olduğu yere kadar bir yarımada var. Tam<br />
o bölgede, Afrodit Tapınağı bulunuyor.<br />
Biraz yukarıda Poseidon Tapınağı var.<br />
Bugün Yeldeğirmeni’nin olduğu yerde<br />
aynı zamanda büyük bir tapınak var. Hatta<br />
o tapınak daha sonraları kilise oluyor.<br />
Khalkedon Konsili’nin orada toplandığı<br />
düşünülüyor. O dönemde de Altıyol’dan<br />
itibaren çarşı başlıyor. Tıpkı bugün olduğu<br />
gibi... Bugünkü otobüs durağının olduğu<br />
yerde deniz var. Nitekim otobüs durağı kazıldığında<br />
Roma dönemine ait mermer yol<br />
çıktı. Üzerini asfalt ile kapattılar. Sahilden<br />
yukarıya ana sütunlu Roma yolu ile çıkılıyor.<br />
Bugün olduğu gibi o zaman da yine<br />
orada dükkânlar var. Diğer taraftan duraktan<br />
Altıyol’a çıkarken Kırtasiyeci Sokak’ın<br />
Bugünkü Kalamış Yat Limanı’nda<br />
bulunan Fikirtepe Kültürü eserleri...<br />
Karma ekonomi modeli ile birlikte<br />
Fikirtepe ve bugünkü Kalamış<br />
arasında kaynaşmayı da<br />
sembolize ediyor.<br />
34 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kapak<br />
tepe yaptığı yerin altı saray. Kayıtlarda<br />
Konstantine Sarayı olarak geçen yapının<br />
orası olduğu düşünülüyor. Bunları Roma<br />
tarihinden öğreniyoruz. Dediğim gibi kayıtlarda<br />
var ama kalıntılarına ulaşamıyoruz.”<br />
“ALTIYOL’DA MEZARLIĞIN<br />
ÜZERİNDE GEZİYORUZ”<br />
Erhan Altunay, Kadıköy’ün önce Pagan,<br />
ardından da Hıristiyan Roma döneminden<br />
sonra Türk egemenliğine girdiğini anlatıyor.<br />
Kadıköy’ün Türk egemenliğine girdiği<br />
1300’lü yıllardan sonra ıssızlaştığını ve<br />
önemini kaybettiğini ifade eden Altunay,<br />
“Altıyol’da aslında bir mezarlığın üzerinde<br />
geziyoruz” diyor ve ekliyor:<br />
“Türkler, 1300’lü yıllarda İstanbul’u almadan<br />
önce Kadıköy’ü alıyorlar. Böylece<br />
Kadıköy önemini kaybediyor, ıssızlaşıyor.<br />
Kadıköy ıssızlaşınca Yeldeğirmeni de dökülüyor<br />
ve çayır çimen haline geliyor. Daha<br />
sonra tek tek yapılar, değirmenler, çiftlikler<br />
öne çıkıyor. Sonra, Abdülhamit buraya<br />
yapılar inşa ettiriyor. Bugünkü Yahudi evleri<br />
yapılıyor, alt katmanlar yok oluyor. Sonraları,<br />
bir zamanlar Paris Caddesi’nin olduğu<br />
yerde işgal yıllarında genelevler açılıyor. Bu<br />
nedenle popüler hale geliyor ama bütün o<br />
binalar yapılırken alt katmanlar yok oluyor.<br />
Abdülhamit’in yaptırdığı evlerin temeli çok<br />
derine inmiyor. Bu yüzden kentsel dönüşüme<br />
girmezse hâlâ bir şeyler çıkabilir. Şu an<br />
arkeolojik olarak en iyi bildiğimiz, Altıyol’da<br />
mezarlık olduğu. Çünkü bir yığın mezar taşı<br />
ve lahit çıktı. Altıyol’da bir mezarlığın üzerinde<br />
geziyoruz. Kalamış Marina yapılırken de<br />
inanılmaz derecede lahit ve gözyaşı şişesi<br />
çıktı. Çünkü oralar dere toprağı ile dolduğu<br />
için temelleri sağlam değil. Romalılar bu<br />
yüzden orayı mezarlık olarak kullanmış. Ayrıca<br />
Çiftehavuzlar’da da çok büyük mezarlık<br />
çıktı. Oradaki İlk Çağ’a ait mezarlıkta yine<br />
üç ayaklı kazan var. Çiftehavuzlar’da da bir<br />
kehanet merkezi mi vardı yoksa Kadıköy’de<br />
yaşayan bir kâhin mi oraya gömüldü, bilmiyoruz.<br />
Ancak Çiftehavuzlar’ın çok eski bir<br />
yerleşim yeri olduğunu biliyoruz.”<br />
“GEÇMİŞTE ENERJİ MERKEZİ OLMASI<br />
KADIKÖY’Ü HÂLÂ ETKİLİYOR”<br />
“Geçmişte bir dönem kehanet ve enerji<br />
merkezi olması, bugün Kadıköy’ü hâlâ<br />
etkiliyor” diyen Erhan Altunay, yeryüzündeki<br />
kutsal alanların her dönem kutsallığını<br />
sürdürdüğünü söylüyor. Aynı zamanda bir<br />
nükleer enerji mühendisi olan araştırmacı-yazar,<br />
maddenin hafızasını her zaman<br />
koruduğunu belirtiyor:<br />
Yoğurtçu Parkı yanında yine bu sene<br />
apartmanın kentsel yenileme için yıkılması ile<br />
birlikte ortaya çıkan eserler... Kalın duvarların<br />
dikkat çektiği yapılar, sadece bir kilometre<br />
uzaklıktaki Dalyan’da günyüzüne çıkan<br />
kalıntılarla büyük benzerlik gösteriyor. Bu da<br />
aynı döneme ait olduklarının kuvvetli kanıtı.<br />
Lahit yüzü tipinde mezar taşı... Geç Helenistik<br />
döneme ait eser, Çiftehavuzlar’dan çıkarıldı.<br />
Ariston oğlu asker Ariston ile eşi Gykeia’ya<br />
ait olduğu tespit edildi. Taşın üzerinde kişisel<br />
eşya kabartmaları dikkat çekiyor.<br />
“Yeryüzündeki kutsal alanlar, her dönemde<br />
kutsallığını sürdürür. Geçmişte buranın bir<br />
kehanet merkezi olması, bugün Kadıköy’ün<br />
atmosferini etkiliyor. Burada bir kehanet yeteneği<br />
var ve Kadıköy’ü dolaşırken aslında<br />
hâlâ o hissi alıyorsunuz. Mesela Kadıköy’de<br />
hiç el değmeden kalan yer Fenerbahçe Burnu’dur.<br />
Biliyoruz ki, eskiden orada çok büyük<br />
bir Hera Tapınağı vardı. Hera, Zeus’un<br />
eşi ve aynı zamanda evlilik ve aile tanrıçası.<br />
Tapınak, yarımadanın tam üstünde... Hatta<br />
şimdi de denizin üzerinde bir kayalık vardır<br />
ve gece üzerinde bir lamba yanar. O kayalık<br />
Hera Altarı’dır. En son kalıntıları maalesef<br />
define aramaya kalkanlar dinamitle patlattı.<br />
Bu şu anlama geliyor; orada Hera’nın bütün<br />
enerjisini hissediyorsunuz. Hera’ya tapan<br />
rahibelerin yıllarca kaldığı yermiş orası.<br />
Hıristiyan döneme geçildiğinde de İmparotoriçe<br />
Thedora, sarayını aynı yere yaptırıyor.<br />
Hristiyanlığın kutsal emanetleri İstanbul’a<br />
geldiğinde bu sarayda bekletiyorlar. İmparator<br />
da kutsal emanetleri görmek için bu<br />
saraya geliyor. Daha sonraki dönemlerde<br />
orada Atatürk için bir köşk yapmak istiyorlar<br />
ama o kendisi için çok fazla olduğunu<br />
söyleyerek reddediyor. Alanın, halka<br />
açılmasını istiyor. Bana göre orası bütün<br />
enerjisini hâlâ koruyor. Fenerbahçe’de ana<br />
tanrıçanın enerjisi vardır. Çünkü maddenin<br />
hafızası vardır. Bir madde, içindeki her bir<br />
atom oluşturduğu maddeyi yani geneli<br />
görebiliyor ve genelde ne oluşturduğunun<br />
farkında. Maddeyi ne kadar parçalarsan<br />
bu hafıza o kadar dağılır. Eski yapılar da<br />
bu şekilde hafızalarını koruyor ve enerjileri<br />
şehrin atmosferine yansıyor. Dolayısıyla<br />
bir mekânda kutsallık varsa o hiçbir zaman<br />
kaybolmuyor.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 35
Kapak<br />
“İNSANLARI BESLEYEN ŞEHRİN<br />
ENERJİSİDİR”<br />
Altunay’a, Kadıköy’ün bu dönemde birçok<br />
yazar ve sanatçı tarafından tercih edilen<br />
popüler bir yer olduğunu hatırlatıyoruz.<br />
“Sanatçıları besleyen şehrin enerjisidir”<br />
diyerek devam ediyor:<br />
“Şehirlerde insanları ruhen besleyen<br />
binaların şekli ve fiziksel görünümlerinden<br />
çok, o yerin enerjisidir. Özellikle sanatçılar,<br />
bu tarihi ve yaşanmışlıktan gelen enerjiden<br />
beslenir. Bu yaşamın içindeki özel<br />
noktalardır. İnsanların özelliği bu enerjiyi<br />
besler. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar,<br />
Narmanlı Han’da kalmış. Uzun yıllar da aynı<br />
şekilde Fatih’teki Şekerci Han’da kalmış.<br />
Yani Fatih’deki yaşamı da biliyor, Cadde-i<br />
Kebir’deki yaşamı da… Oradaki çok özel<br />
hayatları tanıyor ve kendi içinde harmanlıyor.<br />
Öte yandan bir yazar biteviye hep<br />
aynı apartmana bağlı kalırsa veya bugün<br />
AVM’lerde geçen hayatlar gibi hep aynı<br />
yaşamları görürse beslenemez. Aynı şekilde<br />
Sait Faik’i okuduğunuzda da nasıl beslendiğini<br />
görüyorsunuz. Bu noktada şehirlerin<br />
enerji alanları da önemli tabii… O anlamda<br />
bana göre el değmemiş enerji alanı Çengelköy’dür.<br />
Orada bir ayazma yani kutsal<br />
su kaynağı var ve hâlâ insanları beslemeye<br />
devam ediyor. Kanlıca ve Anadolu Hisarı da<br />
bu şekilde yaşamaya devam ediyor. Oradaki<br />
tapınak temelleri duruyor. Yine İstinye’de<br />
hâlâ bir Hekate Tapınağı mevcut. Üzerine<br />
ev yapılmış ama duruyor.”<br />
İmparotoriçe Thedora<br />
“HİÇBİR MEKÂN KEMİKLER ÜZERİNDE<br />
AYAKTA DURMAZ”<br />
“Her mekânın kendi kutsallığı var” diyen<br />
Altunay’a göre, bir yerde hangi inanış hâkim<br />
olursa olsun, her mekân kendi ayakları<br />
üzerinde durur ve o kutsallık devam eder.<br />
Müslümanlar, İstanbul türbelerin ve erenlerin<br />
sayesinde ayakta duruyor, diyebilir. Hıristiyan<br />
dönemde şehri azizlerin koruduğuna<br />
inanılır. Biri aziz diğeri evliya ama hiçbir<br />
mekân kemikler sayesinde ayakta durmaz,<br />
ancak kutsallığı halkın belleğinde kalır:<br />
“Hekate, Ay ve büyücülerin tanrıçası olduğu<br />
için, Kadıköy büyücülerin yaşadığı yer. Bu<br />
yeri kehanet merkezi haline getiren enerji<br />
hâlâ devam ediyor. Eski yazarların anlatımına<br />
göre Kadıköy’ün en önemli yönü,<br />
içine kapanık oluşu. Çünkü sır barındırıyor.<br />
İstanbul ile Kadıköy birlikte hareket ediyor.<br />
Aynı birliğe ve savaşa katılıyorlar ama bir<br />
Ay ve büyücülerin tanrıçası kabul edilen Hekate...<br />
yandan Kadıköy bu içine kapanık halini<br />
devam ettiriyor. O dönemde İstanbul Güneş’i,<br />
Kadıköy Ay’ı simgeler. Kadıköy, daha<br />
duygusal ve mistiktir. Kadıköy dişildir, İstanbul<br />
erili temsil eder. İstanbul’da da Hekate<br />
Tapınağı var ama oradaki adı ‘Phosphoros’,<br />
yani Işıksaçan. Bir de Kadıköy, İznik, Gemlik<br />
gibi bölgelere açıldığı için, daha sonra<br />
oralardan da besleniyor. Yani Pagan ile aynı<br />
zamanda Hıristiyan kültürüne de çok yakın.<br />
Hıristiyan kültürü açısından bakacak olursak<br />
Ayia Efimia, Kadıköy’de bir önemli isim.<br />
Efimia’nın kemikleri şu anda Patrikhane’de.<br />
Eskiden Kadıköy’de Afrodit Tapınağı’nın<br />
olduğu yerde korunuyormuş. Bizans zamanında<br />
Kadıköy’de afrodizyak bir kültür bulunuyordu.<br />
Haçlılar geldiğinde de Kadıköy’e<br />
yerleşiyordu. Haçlılar’dan bu yana şövalye<br />
tapınakları burada. Türkler, Kadıköy’ü aldığında<br />
ise bugün E-5 olarak kullandığımız<br />
yol yine ana yol olarak kullanılıyordu. Bugün<br />
Bağdat Caddesi’nin Ayrılıkçeşme’den<br />
başlamasının nedeni, Khalkedon surlarının<br />
Ayrılıkçeşme’de bitmesidir. Bağdat<br />
Caddesi, Kızıltoprak’tan Bostancı’ya kadar<br />
aslında sur dibinden ve deniz kenarından<br />
gider. Bugün Cadde’nin aşağısında kalan<br />
her yer o dönemde deniz. O yüzden de<br />
bugün oradaki binalar tehlikede. Türkler,<br />
Kadıköy’ü aldığı zaman Pontus’tan yardım<br />
gelecek diye korkuyorlar ve ana yolun üstüne<br />
gözcüleri yerleştiriyorlar. Buraların adı<br />
daha sonra Gözcübaba ve Göztepe oluyor.<br />
Göztepe’de büyük bir höyük var. Bugün de<br />
36 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kapak<br />
Gözcübaba’da kulenin arkeolojik kalıntıları<br />
var. Gözcübaba’da daha önce de kutsal<br />
kabul edilen alana erenleri yerleştiriyorlar<br />
ve oranın adı da Erenköy oluyor.<br />
Ben çocukken Erenköy’ün her yanında<br />
Bizans sütunları vardı. Erenler, oraya gelmeden<br />
önce inşa edilen yapıların sütunları.<br />
Şimdi hiçbiri kalmadı tabii. Şunu söylemek<br />
gerekir; Müslümanlar, bugün İstanbul’un<br />
maneviyatını türbe ve erenlere bağlayabilir.<br />
Hıristiyanlar da azizlerin kemiklerini<br />
İstanbul’a getiriyordu ve İstanbul’u azizlerin<br />
koruduğuna inanıyordu. Hıristiyanlardan<br />
önce de tapınaklar vardı. Ancak hiçbir yer<br />
kemiklerin üzerinde durmaz. Biri aziz der,<br />
diğeri eren ama her mekân kendi ayakları<br />
üzerinde durur. Her mekânın kendi kutsallığı<br />
vardır ve o kutsallık bir şekilde hep<br />
devam eder.”<br />
“KAPİTALİZM TARİH SEVMEZ”<br />
Bugüne kadar gelen yapılaşma süreci ve şu<br />
anda kentsel dönüşüm çalışmalarıyla tarihin<br />
üzerinin örtüldüğünü söyleyen Altunay,<br />
bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Şimdi<br />
İstanbul türbelerin ve erenlerin sayesinde<br />
ayakta duruyor deniliyor. O dönemde de<br />
aynı inanış var. Bizans azizlerin kemiklerini<br />
getiriyor buraya. Azizler, İstanbul’u koruyor<br />
deniliyor. Biri aziz diyor diğeri evliya diyor.<br />
Aynı şey… Her mekânın kendi kutsallığı<br />
vardır. Ama biz koruyamıyoruz.<br />
Ona bakarsanız İstanbul’da ayazmalar var.<br />
Mesela en önemlisi, Ayvansaray’da Panayia<br />
Vleharna Ayazması. Baktığın zaman daha<br />
önceden ana tanrıça kutsal su kaynağı. Ana<br />
tanrıçadan Meryem’e geçmiş. Ne yaptık<br />
biz, civarındaki eski ve tarihi evleri yıkıp<br />
çirkin bir otel diktik. Asya yakasında en<br />
önemli ayazma ise Bulgurlu’da. Hâlâ Roma<br />
sütunları ile çevrili bir çeşme var. Roma<br />
döneminin kutsal su kaynağı. Civarındaki<br />
erkekler hamamında Roma sütunlarını<br />
görüyorsunuz. Sonrasında oradaki su Aziz<br />
Mahmud Hüdayi’nin şifalı suları olmuş. Yani<br />
o kutsallık her zaman devam ediyor ama<br />
biz her tarafını evlerle doldurmuşuz.<br />
Bina temeli kazarken tarihi bir kalıntı<br />
çıkıyorsa üzerini hemen kapatıyorlar. Çok<br />
dikkatli bir göz ile bilerek baktığınızda<br />
görebiliyorsunuz. Ben araştırmalarımı her<br />
yanı yürüyerek yapıyorum. Ama bu tahribat<br />
sadece Kadıköy’de değil. Salacak çok<br />
önemlidir. Radarın olduğu yer Damalis burnudur.<br />
Bütün orduların buluştuğu noktadır.<br />
Salacak içine kapanık bir yapıda, her şey<br />
yok oldu. Beylerbeyi’nin ise asıl adı İstavroz<br />
Vadisi. Çünkü orada İstavroz yani kutsal<br />
haç kilisesi ve kutsal haçın da kalıntıları<br />
vardı, yok olmuştu ama kilise geçenlerde<br />
bulundu. Çok kazı yapılıyor ve bizim<br />
işimizi engelliyor diye esnaf kilisenin üzerini<br />
kapattı. Ama bu tür şeylere bütün ülkelerde<br />
rastlıyoruz. Roma’da Roma forumu üzerinden<br />
altı şeritli yol geçiyor. Bütün dünyada<br />
bu tür şeylere rastlıyoruz. Fransa’da metro<br />
yapılırken Kelt kalıntıları çıktı, kapattılar<br />
üzerini. Çünkü kapitalizm tarihi sevmez.”<br />
Giyimli kadın heykeli<br />
parçası... Roma<br />
devrine ait mermer<br />
eser, Kadıköy’den<br />
çıkarıldı. Bu boyutta<br />
büyük eserlerin<br />
daha çok Tarihi<br />
Yarımada’da<br />
çıktığı görülürken<br />
Kadıköy’de bu<br />
bulguya rastlanması,<br />
belki de derinliklerde<br />
çok fazla benzerlerinin<br />
olduğunun da işareti.<br />
Diğer yandan her iki<br />
yakada eser transferi<br />
olabileceği de<br />
tahminler arasında.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 37
İlçelerimiz<br />
Faytona son, atlara özgürlük!<br />
Atlı faytonların kaldırılmasını ve atların özgürleştirilmesini<br />
savunan yüzlerce hayvan<br />
gönüllüsü, Büyükada’da protesto eylemi<br />
gerçekleştirdi. Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi,<br />
Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu,<br />
Hayvanlara Adalet Derneği gibi hayvan<br />
mücadelesi veren platformların yanı sıra<br />
Ankara Vegan Platformu, Vegan Aksiyon<br />
gibi vegan oluşumların ortak çağrısıyla<br />
Büyükada’da toplanan aktivistler, faytonculuğun<br />
kaldırılmasını ve hayvanların yaşam<br />
güvencesi altına alınmasını talep etti.<br />
“Hayvanlar mülk değildir”, “Faytona son,<br />
atlara özgürlük” pankartları açan grup<br />
adına basın açıklamasını Hayvan Özgürlüğü<br />
İnisiyatifi’nden Esra Yıldırım, Adalar’da her<br />
yıl yüzlerce tutsak atın öldüğüne dikkat<br />
çekerek, şunları ifade etti: “Faytonlarda<br />
atların kullanılması meselesi, Yenikapı’da<br />
Erdoğan’ın mitinginde ‘Atları faytonların<br />
boyunduruğundan kurtaracağız’ sözleriyle<br />
yeniden gündeme geldi. Seçimden sonra<br />
gereğinin yapılacağı sözü verilmişti. Ancak,<br />
bakanlığın atların özgürleşeceği değil,<br />
günde 6 saat kullanılmalarının öngörüldüğü<br />
kanun taslağı hazırlığı içinde olduğunu<br />
basından gördük.<br />
DAHA İYİ ŞARTLAR DEĞİL,<br />
KALICI ÖZGÜRLÜK!<br />
Kavurucu sıcaklarda dur durak bilmeden<br />
koşturuldukları için ayakları kanayan, kış<br />
olunca öylece bir kenara bırakılan, acısı ve<br />
çaresizliği ancak yorgun gözlerinin içine<br />
bakıldığında görülen, bir parça ot ve birkaç<br />
yudum su ile idare etmesini öğrenmek<br />
zorunda kalan, turizm ve nostaljinin köleleri<br />
atların, sırtlarında şaklayan kamçıdan azat<br />
olmaları için vicdana, sağduyuya ve adalete<br />
sığmayan bu kanlı sektörün çarklarının durması<br />
için Adalar’da, Türkiye’nin diğer illerinde<br />
ve yeryüzünün herhangi bir noktasında<br />
kullanılan atların özgürlüğü için, daha iyi<br />
şartlar değil, bir kölelik olan atlı faytonların<br />
kaldırılmasını ve atların ömürleri boyunca<br />
kullanılmadan yaşamasının güvence altına<br />
alınmalarını talep ediyoruz.”<br />
Tarihi Küçüksu Çayırı<br />
şenlendi<br />
Osmanlı döneminin gözde mesire alanlarından, yakın<br />
tarihe kadar ilçenin renkli sosyal alanlarından biri olan<br />
Tarihi Küçüksu Çayırı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve<br />
Beykoz Belediyesi tarafından yürütülen projeyle İstanbul’a<br />
kazandırıldı, geçmişteki canlı günlerine yeniden kavuştu.<br />
Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin inşaatları<br />
sırasında şantiye alanı olarak kullanılan ve yeşil dokusu<br />
büyük oranda zarar gören Küçüksu Mesiresi, doğal ve tarihi<br />
yapısına uygun olarak düzenlendi. Tarihi mekânda yapılan<br />
yeşil alan, park ve yürüyüş yollarının ardından İstanbul ve<br />
Beykozlular, mesire alanına<br />
gelmeye başladı. Aileleri<br />
ve çocuklarıyla dinlenmek,<br />
yürüyüş ve spor yapmak<br />
için alana gelen vatandaşlar<br />
renkli görüntüler oluşturuyor.<br />
Tarihi mesirede geçmişteki<br />
gibi mısır kazanları kaynıyor.<br />
Sancaktepe Belediyesi,<br />
PARDUS’a hazırlanıyor<br />
Sancaktepe Belediyesi, hizmetlerinde yerli ve milli işletim sistemi<br />
olan PARDUS’a geçmek için çalışmalarına aralıksız devam ediyor.<br />
Sancaktepe Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü tarafından, TÜBİ-<br />
TAK’ın geliştirmiş olduğu yerli işletim sistemi PARDUS hakkında<br />
belediye bünyesindeki personele eğitim verilmeye başlandı.<br />
Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem, eğitimin ilk dersinde<br />
yaptığı konuşmada her alanda yerli ve milli ürün çağrısına destek<br />
verilmesi gerektiği vurguladı. Türkiye’ye karşı yapılan saldırılara<br />
üretim ile karşılık vereceklerini belirten Başkan Erdem; “Ülkemiz<br />
üzerine oynanan oyunlardan yola çıkarak, milli ve yerli olan<br />
ürünlere dönüş noktasında bu eğitim programını düzenliyoruz.<br />
Bu eğitimler çerçevesinde milli işletim sistemimiz olan PARDUS’a<br />
geçiş sürecimiz devam ediyor. Dışa bağımlılığı azaltan, düşük maliyeti<br />
ile kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasına fayda<br />
sağlayan PARDUS’un göç projesini uyguluyoruz, teknik altyapı ve<br />
sistemimizi uygun hale getiriyoruz” şeklinde konuştu.<br />
38 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
İlçelerimiz<br />
Pendik’e bir spor<br />
kompleksi daha!<br />
Pendik Kaynarca Mahallesi sakinlerinin<br />
merakla beklediği, toplam 11 bin 582 metrekare<br />
alana sahip dev spor kompleksinin<br />
ihalesi yapıldı. Yüzme havuzu, fitness, basketbol,<br />
tekvando, jimnastik ve çok amaçlı<br />
spor salonlarının yer alacağı Kaynarca Spor<br />
Kompleksi’nin 600 gün içerisinde tamamlanması<br />
hedefleniyor. Kaynarca Mahallesi’nde<br />
D-100 Karayolu (E-5) kenarına inşa<br />
edilecek kompleks içerisinde, İSMEK ve<br />
kütüphanenin yanı sıra bir de kapalı otopark<br />
yer alacak.<br />
Pendik Belediye Başkanı Dr. Kenan Şahin’in<br />
kamuoyuna duyurduğu 14 spor kompleksi<br />
projesinden dördünün inşasına başlanmıştı.<br />
Güllübağlar, Kavakpınar, Sanayi ve<br />
Yayalar Spor Komplekslerinin inşaları devam<br />
ediyor. İçerisinde yüzme havuzu ve çok<br />
amaçlı spor salonları da bulunacak Kaynarca<br />
Spor Kompleksi’nin inşasına ihale sürecinden<br />
hemen sonra başlanacak. Esenyalı<br />
Yüzme Havuzu, Çınardere Spor Kompleksi,<br />
Çamçeşme Basketbol Salonu, Çamçeşme<br />
Kapalı Yüzme Havuzu, Sapanbağları Kapalı<br />
Yüzme Havuzu, Yenişehir Spor Kompleksi,<br />
Çamlık Kapalı Yüzme Havuzu ve Ahmet<br />
Yesevi Mahallesi’nde iki spor kompleksinin<br />
proje çalışmaları ise devam ediyor.<br />
Sultanbeyli’de<br />
beklenen gün geldi<br />
Sultanbeyli’nin uzun süredir beklediği gün geldi.<br />
Hisseli parsellerle ilgili yıllardır verilen mücadele<br />
meyvesini verdi, ilk tebligatlar hak sahiplerine<br />
teslim edildi.<br />
Göreve geldiği ilk günden bu yana hisseli parsellerle<br />
ilgili çalışmalar yürüten Sultanbeyli Belediye<br />
Başkanı Hüseyin Keskin, ilçeye bir sevinci daha<br />
yaşattı. TEM, Gölet ve Devlet Hastanesi gibi dev<br />
eserleri ilçeye kazandıran Keskin, mülkiyet sürecinin<br />
nihayete ermesi için de gece gündüz çalıştı. Yapılan çalışmalar sonucunda tüm tapular<br />
belediyeye devredildi. Devir işlemlerinin ardından kadastro çalışmaları başlatıldı.<br />
1331 ve 1337 parsellerde tebligatlar, hak sahiplerine ulaşmaya başladı.<br />
PEŞİN ÖDEMELERDE İNDİRİM, AYRICA TAKSİT İMKÂNI<br />
Konuyla ilgili açıklamada bulunan Başkan Keskin; “İlçemizin önündeki en büyük engel<br />
olan mülkiyet sorununu çözdük. İlk tebligatları hak sahiplerine ulaştırmaya başladık.<br />
Hemşehrilerimizi gözeten bir ödeme planı ortaya koyduk. 2B’de olan tüm imkânları<br />
uyguladık. Peşin ödemelerde indirimler olacak, taksit imkânı da sunduk. Tebligatlarını<br />
alan hemşehrilerimizin bir yıl içinde belediyemize başvuru yapması gerekiyor” dedi.<br />
Kartallı kadınlara özel ring turu<br />
Göreve geldiği 2009 yılından bu yana<br />
birbirinden başarılı projelere imza atan<br />
Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’ün<br />
öncülüğündeki Kartal Belediyesi, ilçeye<br />
kazandırılan son projeleri Kartallı kadınlara<br />
tanıtmak amacıyla ring turu başlattı.<br />
Ring turlarıyla hem vatandaşların projeler<br />
hakkında bilgi sahibi olması sağlanıyor,<br />
hem de projeler tanıtılarak halk tarafından<br />
kullanımlarının artırılması amaçlanıyor.<br />
Kartal Belediyesi Basın Yayın ve Halkla<br />
İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlanan<br />
program kapsamında gerçekleştirilen kent<br />
turunda; Neyzen Tevfik Kolaylı Heykeli,<br />
Eşekli Kütüphaneci Anıtı, Srebrenitsa<br />
Soykırım Anıtı, Kartal Sanat Akademisi,<br />
Dragos Kazı Alanı, Ceviz Meydanı Sosyal<br />
ve Kültürel Aktivite Merkezi Proje Alanı,<br />
Mehmet Ali Büklü Parkı, Buz ve Kaykay<br />
Pisti, Kartallı Kazım Meydanı, Masal Müzesi,<br />
Rauf Denktaş Anıtı, Bayram Demirkol<br />
Parkı, Kartal Belediyesi Yaşlı Bakım ve<br />
Huzurevi Binası katılımcılara gezdiriliyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 39
İlçelerimiz<br />
Otizmli çocuklara<br />
bir destek de Ataşehir’den<br />
Ataşehir Belediyesi çalışanları, otizmli çocukların eğitimlerine destek sağlamak için hazırlanan<br />
atık elektrikli ve elektronik eşyaların toplanması projesine destek oldu. Otizme<br />
farkındalık oluşturabilmek için Ataşehir Belediyesi’nin CarrefourSA, Tohum Otizm Vakfı,<br />
AGİD ve Exitcom ile ortaklaşa gerçekleştirdiği projeyle kullanılmayan elektronik eşyalar,<br />
otizmli çocukların eğitimlerine katkı sağlayacak.<br />
Bu projeyle, çevreye ve insan sağlığına büyük zararlar verebilen<br />
atık elektronik eşyaların geri dönüşümünden elde edilen<br />
gelir, otizmli çocukların eğitimi için bursa dönüşecek. Ataşehir<br />
Belediyesi çalışanları da evlerinde bulunan bozulmuş ve<br />
atık haline gelmiş elektronik eşyaları, belediye binasındaki<br />
kumbaralara atarak, projeye destek oldu. Projeye duyarlı<br />
belediye çalışanları; bozuk haldeki küçük ev aletleri, kişisel<br />
bakım cihazları ve lambalar getirerek, hem geri dönüşüme<br />
destek hem de otizmli çocukların eğitimlerine katkı sağladı.<br />
Ümraniye Belediyesi’nden<br />
yaşam boyu eğitim<br />
Ümraniye Belediyesi tarafından 2013 yılı itibariyle hizmet vermeye başlayan Trafik Çocuk<br />
Eğitim Parkı, yaşam boyu sürecek eğitim düşüncesinden yola çıkarak çocuklara trafik bilincini<br />
aşılamayı ve trafik kurallarına uymayı bir davranış biçimi haline getirmeyi hedefliyor.<br />
Geleceğin<br />
bilim insanları<br />
Çekmeköy’den<br />
çıkacak<br />
İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) Yönetim<br />
Kurulu tarafından 2018 Yılı Mali Destek<br />
Programları kapsamında kuruma yapılan<br />
proje başvurularından 89 adedi başarılı bulundu<br />
ve bu projelerin desteklenmesi kararlaştırıldı.<br />
Bu projelerden biri de, Çocuklar ve<br />
Gençler Mali Destek Programı kapsamında<br />
Çekmeköy Belediyesi tarafından hazırlanan<br />
“Çekmeköy Bilişim ve Yaratıcılık Atölyeleri /<br />
BİLYA” isimli proje oldu.<br />
Çekmeköy Bilişim ve Yaratıcılık Atölyeleri<br />
/ BİLYA Projesi’nin amacı; 2014-2023<br />
İstanbul Bölge Planı’nın hedeflediği küresel<br />
ekonomide söz sahibi, yüksek katma değer<br />
üreten, yenilikçi ve yaratıcı, farkındalığı<br />
ve özgüveni yüksek çocuklar ve gençlerin<br />
yetiştirilmesi. Bu doğrultuda Çekmeköy ilçesinde<br />
10-17 (ortaokul-lise öğrencileri) yaş<br />
grubundaki çocukların bilimsel ve teknolojik<br />
eğitim, uygulama hizmetlerine erişimleri<br />
artırılarak, yenilikçilik ve yaratıcılık yeteneklerinin<br />
geliştirilmesi hedefleniyor.<br />
KARİYER GELİŞİMLERİ DESTEKLENECEK<br />
Projeyle çocukların gerçekleştirilecek<br />
eğitim ve uygulama çalışmaları aracılığıyla<br />
yeteneklerini keşfetme, üretici düşünme,<br />
hayal gücünü kullanma, bilimsel düşünme<br />
ve problem çözme, kolektif çalışma becerilerinin<br />
geliştirilmesine katkı sağlanacak.<br />
Böylelikle öne çıkan başarılı çocuklar için<br />
ileri seviyede proje geliştirme, girişimde<br />
bulunma ve akredite yarışmalarına katılım<br />
fırsatları oluşturularak, kariyer gelişimleri<br />
desteklenecek.<br />
Bu kapsamda 2017 yılında toplamda 8 bin 128 öğrencinin eğitim gördüğü Trafik Çocuk<br />
Eğitim Parkı’ndan Ümraniye’de ikamet eden ilkokul dördüncü sınıf öğrencileri, hafta içi<br />
sabah ve öğleden sonra randevu alarak, teorik ve pratik eğitim ile destekleniyor. Ayrıca,<br />
Necip Fazıl Mahallesi’nde açılan bölgenin en büyük Trafik Çocuk Eğitim Parkı’nda,<br />
çocuklara trafik eğitiminin yanı sıra güzel vakit geçirebilmeleri için basketbol ve futbol<br />
sahası da bulunuyor.<br />
40 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
İlçelerimiz<br />
Cumhuriyet Parkı’na<br />
görkemli açılış<br />
Cumhuriyet’in 95. yılında Maltepe Belediyesi tarafından 44 dönümlük<br />
arazi üzerine yapılan dev Cumhuriyet Parkı açıldı. On binlerce<br />
Maltepelinin katıldığı açılışta konuşan Maltepe Belediye Başkanı Ali<br />
Kılıç; “Bu parkta vatandaşlarımız yürüyecek, gezecek, eğlenebilecek.<br />
Biz burayı AVM’lere, rezidanslara peşkeş çekmedik, Maltepe halkının<br />
hizmetine sunduk. İstedik ki çocuklarımız, yeşil alanda ailece hoş<br />
vakit geçirebilsin” dedi.<br />
PARKTA YOK YOK<br />
Anadolu Yakası’nın en büyük yeşil alanı olarak nitelendirilen parkın<br />
yüzde 65 gibi büyük bir bölümü, sosyal donatı alanı olarak halkın<br />
kullanımı için düzenlendi. Proje ile Maltepe; güvenli büyük bir parka,<br />
yürüyüş parkurlarına ve yapay<br />
bir gölete kavuştu. Cumhuriyet<br />
Parkı’nda 4 bin 500 metrekare<br />
yapay gölet, etrafında iki adet<br />
seyir terası, etkinlikler için 500<br />
kişilik anfi tiyatro, bebek bakım<br />
odaları, engelli lavaboları, 400<br />
metrekare çocuk oyun grubu<br />
ve 900 metrekarelik koşu<br />
parkuru bulunuyor.<br />
Tuzla ve Gebze metroyla<br />
birbirine bağlanacak<br />
İstanbul’un Tuzla ilçesiyle Kocaeli’nin Gebze ilçesi arasını<br />
bağlayacak olan metro hattı projesinin ön yeterlilik ihalesi<br />
yapıldı. Kadıköy-Tavşantepe Metrosu’nun devamı niteliğindeki<br />
Pendik-Kaynarca-Tuzla arasındaki metro hattı tamamlanmak<br />
üzere olduğundan, Tuzla’dan Gebze’ye uzanacak<br />
15,6 kilometrelik metro hattının ihalesine dev firmalar ilgi<br />
gösterdi. Gebze Metrosu için 15 firma ön yeterlilik başvurusunda<br />
bulundu. Dört buçuk yıl sürmesi planlanan hattın<br />
yüzde 94’ü yer altında olacak.<br />
İhale sonrası açıklamalarda bulunan Gebze Büyükşehir Belediyesi<br />
Genel Sekreteri İlhan Bayram; “Bugüne kadar Büyükşehir<br />
Belediyesi’nin yaptığı en büyük ihale. Kentimizin önemli<br />
bir ihtiyacıydı, projemizin ön yeterlilik ihalesini yaptık. 15 firma<br />
katılım gösterdi. Bu firmalardan yedi tanesi yeterlilik alarak<br />
ikinci aşamaya geçecek. Gelen firmalar arasında Türkiye’nin<br />
en büyük firmaları var. Bu anlamda mutluyuz” dedi.<br />
Üsküdarlılara müjde: Üsküdar-Çekmeköy Metrosu hizmette!<br />
Üsküdar-Çekmeköy Metrosu, binlerce kişinin katılımıyla Madenler<br />
Meydanı’nda hizmete girdi. Üsküdar-Çekmeköy arasını<br />
27 dakikaya indiren ve toplamda 16 istasyon bulunan hatta,<br />
126 aracın hizmet vermesi ve bu araçların saatte 130 bin yolcu<br />
taşıması bekleniyor.<br />
Üsküdar-Çekmeköy Metrosu’nun açılışında konuşan Cumhurbaşkanı<br />
Recep Tayyip Erdoğan; “Toplamda 20 kilometre ve 16<br />
istasyonun yer aldığı bu hattın günlük yolcu kapasitesi 700 bin.<br />
Metro hattının devreye girmesiyle trafik yoğunluğunda 15 bin<br />
araçlık bir azalma hesaplanıyor. Güzergah üzerindeki vatandaşlarımız<br />
Üsküdar’dan Marmaray’a, oradan Yenikapı üzerinden<br />
karşı taraftaki tüm metro hattına erişebilecek. Aynı şekilde bu<br />
yakada da Altunizade’den metrobüs hatlarına, tamamlandıklarında<br />
Dudullu’dan Bostancı Metrosu’na, Çekmeköy’den Sabiha<br />
Gökçen Metrosu’na geçiş yapılabilecek” ifadelerini kullandı.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 41
Sivil Toplum<br />
Adalar’ın çevre sorunlarına çözüm:<br />
ADALAR SAVUNMASI<br />
BERK DEMİRTAŞ<br />
Adalar, tüm İstanbulluların her mevsim<br />
kaçış noktası ve en keyifli mekânı... Vapurlu<br />
güzel bir yolculuğun ardından iç açıcı havası,<br />
küçük ve sevimli restoranları, tarihi eski<br />
köşkleri, yemyeşil ormanlarıyla İstanbul’un<br />
gözbebeği...<br />
Tüm bu güzelliklerin yanında birçok çevresel<br />
ve sosyal konuyla da boğuşan Adalar’ın<br />
gönüllüleri, 2015 yılında sorunlara çözüm<br />
bulmak amacıyla Adalar Savunması’nı<br />
kurdu. O zamandan bu yana tüm problemlere<br />
karşı farkındalık yaratarak, çözümler<br />
üretmeyi amaç edinen platform adına<br />
Ömer Süvari ile Adalar’ın çok konuşulan<br />
sorunlarını mercek altına aldık.<br />
Öncelikle kuruluş sürecinizden bahseder<br />
misiniz? Ne zaman ve nerede kuruldu<br />
Adalar Savunması?<br />
2013 yılında gerçekleşen Gezi eylemleri<br />
sonrasında ilçelerde başlayan park<br />
forumları Adalar’a da yansıdı. Yaklaşık iki<br />
sene park forumu olarak Adalar’daki çevre,<br />
imar, sağlık, ulaşım gibi sorunları çözüme<br />
ulaştırmaya dönük konuşma ve etkinlikler<br />
düzenledik. Sonraki süreçte ise forumları<br />
birleştirmek ve dayanışmayı kalıcı kılmak<br />
amacıyla, 2015 yılında ‘Adalar Savunması’<br />
olarak çalışmalarımıza başladık.<br />
Tabi o süreçte oluşumumuzun ortaya<br />
çıkmasında Sivriada ve Yassıada’nın<br />
imara açılması da etkili oldu. Bu iki adanın,<br />
Adalar’dan ayrı sosyal ve hukuki statüye<br />
oturtularak bir turizm merkezi haline<br />
getirilmesine karşı çıkarak, binlerce eylem<br />
ve forum düzenledik. Kurulma sürecimiz ve<br />
sonrasında Adalar Belediyesi, İstanbul Büyükşehir<br />
Belediyesi ile bazı sorunlar, tartışmalar<br />
yaşandı. Bu tartışmalar ve sorunlar,<br />
çevre gönüllüleri ve hayvan severlerin bizim<br />
çatımız altında birleşmesine sebep oldu.<br />
Peki, Adalar Savunması genel olarak<br />
hangi konularla ilgileniyor, buradaki<br />
problemlerden bahseder misiniz?<br />
Adalar Savunması, temel olarak “kent hakkı,<br />
ada hakkı” kavramları etrafında mücadele<br />
ediyor. Tabi bunun alt gündemleri var;<br />
çevre sorunu, imar sorunu, hayvan hakları<br />
mücadelesi, doğal varlıkların korunması,<br />
Adalar’ın turizm baskısına karşı direnebilmesi<br />
gibi... Adalar, 19<strong>84</strong> yılından beri sit<br />
alanı. Bu sit alanını koruyacak Adalar halkı<br />
dışında kimse yok ne yazık ki. Buranın derdini<br />
ancak Adalar halkı anlayabilir.<br />
Son dönemin en önemli gündemi, fayton<br />
sorunu... Bunun yanında imar planlama çalışmaları<br />
ve son zamanlarda artan turizme<br />
karşı neler yapılabilir gibi konu tartışmaları<br />
var. Tabi sağlık, eğitim ve ulaşım gibi<br />
genel sorunlarla da ilgileniyoruz. Tüm bu<br />
problemlere farkındalık yaratmak ve çözüm<br />
üretmek için sık sık toplantı ve etkinlikler<br />
düzenliyoruz. Mesela, Burgazada ve Kınalıada’da<br />
hâlâ bir sağlık kurumu yok. Eğer<br />
Adalar’a çok sık gelip gidiyorsanız, ulaşımın<br />
ne kadar zor olduğunu görüyorsunuzdur.<br />
Şehir Hatları’nın özelleştirilmesiyle birlikte<br />
daha da zorlaştı.<br />
“Adalar Savunması<br />
olarak bir proje yapma<br />
gibi misyonumuz yok.<br />
Fakat tüm sorunlarla<br />
alakalı düşüncelerimiz<br />
ve fikirlerimiz var. Her<br />
arkadaşımız, farklı<br />
düşüncelerde olsalar bile<br />
görüşlerini aktarıyor,<br />
sorunlar ile alakalı fikirler<br />
ve çözümler bulmaya<br />
çalışıyoruz.”<br />
Adalar Savunması olarak kaç kişilik bir<br />
ekipsiniz. Çalışmalarınızda gönüllük<br />
esasını mı uyguluyorsunız?<br />
Evet, Adalar Savunması bütünü ile gönüllülük<br />
üzerinden ilerliyor. Herhangi bir kurum<br />
veya başka bir şey yok. Bu yüzden bütünüyle<br />
bir mücadele ekibi olarak görüyoruz<br />
kendimizi. Herhangi bir müdür, sözcü vs.<br />
gibi görevlendirmelerimiz yok. Tamamen<br />
44 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Sivil Toplum<br />
adalı arkadaşlarımızdan oluşan bir ekibimizle<br />
aylık olarak toplantılarımız oluyor.<br />
O zamanki ada gündemine göre katılım<br />
sayımız değişebiliyor.<br />
Yayın organınız var mı? Herhangi bir<br />
gazete veya dergi çıkarıyor musunuz?<br />
‘Dokuzadabirdeniz.com’ adında bir internet<br />
sitemiz var. Orada farklı adalardan arkadaşlarımız<br />
söyleşi yapıyor, makaleler yazıyor<br />
ve görüşlerini aktarıyorlar. Onun dışında<br />
sosyal medya hesaplarımızdan da etkinliklerimizi<br />
duyuruyoruz.<br />
Adalar’daki ulaşım sorununu biraz daha<br />
detaylandırabilir misiniz? Bu konuda<br />
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile<br />
irtibata geçtiniz mi?<br />
İBB’nin temel yaklaşımı, 2000’li yılların<br />
başından itibaren Şehir Hatları vapurlarını<br />
azaltmak (özellikle Adalar’a gidenleri)<br />
ve bunun yerine özel motor şirketlerine<br />
devretmek, onların seferlerini ön plana<br />
çıkarmaktı. Eskiden Adalar’dan<br />
Bostancı’ya yaklaşık on tane vapur seferi<br />
varken, bu sayı şimdilerde üçe düşürüldü.<br />
Bunun için eylem ve imza toplama<br />
kampanyaları yaptık, fakat cevap olarak<br />
“Ada vapurlarından kâr edemiyoruz. Bu<br />
yüzden özel vapurlara yöneldik” denildi.<br />
Bu arada İstanbul’da en çok insan taşınan<br />
üçüncü hat Adalar, yani 1,5-2 milyon arası<br />
insan taşınıyor adalara. Nasıl kâr edilmeyebilir?<br />
Ayrıca kâr etmek gibi bir düşünce de<br />
olması enteresan, çünkü ulaşım bir sosyal<br />
hizmettir ve sosyal hizmetler kâr odaklı algı<br />
olmamalıdır.<br />
Adalarla ilgili sorunlar denince akla<br />
tabiî ki faytonlar geliyor. Sizce faytonlar<br />
kaldırılmalı mı? Bazı ada halkı da<br />
faytonların kaldırılmaması gerektiğini,<br />
onların buranın simgesi olduğunu<br />
söylüyor. Adalar Savunması bu konuda<br />
ne söylüyor?<br />
Tabi bu konuda çok farklı bakış açısı var.<br />
Ben kendi adıma kaldırılmasını savunuyorum.<br />
Çünkü bu bir hayvan köleliği... Fayton<br />
sorununun son günlerde patlamasının<br />
sebebi de kesinlikle turizm baskısı. Teknoloji<br />
sayesinde atların durumları telefonlar<br />
ile çekilip sosyal medyada paylaşılabiliyor.<br />
Böylelikle biz de daha hızlı haberdar olabiliyoruz.<br />
Belediye yılda 400 atın öldüğünü<br />
söylerken, her üç günde iki at ölüyor. Atlar<br />
artık bu kadar fazla insan yükünü kaldıramayacak<br />
noktada.<br />
Atlar, tarihi binalar gibi kültürel miras olamaz.<br />
Büyükada’da çürüyüp giden yetimhane<br />
kültürel miras olarak görülmüyor da<br />
atlar mı kültürel miras olarak görülüyor?<br />
Avrupa’nın çeşitli yerlerinde olan fayton<br />
gezileri, düz ve kısa mesafelerde olur. Fakat<br />
Adalar’da fayton, bir taşıma aracı olarak<br />
kullanılıyor. İnsanlar gece yarısı eve gitmek<br />
için fayton kullanıyor. Ne yerel yönetim ne<br />
de Büyükşehir bu konuda kalıcı bir çözüm<br />
getirmiyor, herhangi bir proje bile oluşturmuyorlar.<br />
Ne yazık ki bunun tek bedelini de<br />
atlarımız ödüyor. Seçim vaatlerinin gerçeği<br />
yansıttığını düşünmüyorum.<br />
Heybeliada Çam Limanı’ndaki imar sorunu<br />
hakkında neler söylemek istersiniz?<br />
Çam Limanı, Heybeliada’nın en önemli doğal<br />
ve kültürel miras alanıdır. Tarih boyunca bakır<br />
ve demir madenlerinin olduğu, bildiğimiz<br />
kadarıyla İstanbul’un en önemli doğal limanlarından.<br />
Birçok bitki ve hayvan türüne de ev<br />
sahipliği yapmakta. Orada üç ayrı parsel var<br />
ve o üç parselin birleştirilerek Diyanet İşleri’ne<br />
devredileceğini öğrendik. Bunu da Adalar<br />
Savunması gündeme getirdi zaten. Genel<br />
olarak ülke çapında bir dizi tescilli tarihi<br />
binanın veya bölgenin Maliye Hazinesi tarafından<br />
satılma ve emlak piyasasına sokulma<br />
planının bir parçası aslında. Yani Haydarpaşa,<br />
Ankara Garı gibi önemli yerler de bu planın<br />
içinde. Heybeliada Sanatoryum’u da bu kapsamda<br />
emlak piyasasına sokulmak isteniyor.<br />
O bölgenin Heybeliada’dan koparılmasını ne<br />
biz ne de ada halkı istiyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 45
Semtlerimiz<br />
Bağdat<br />
Caddesi’nde<br />
bir gün<br />
REHA KADAK<br />
Bir ülkenin bir şehrini, meydanlar ve caddeleri şehir yapar.<br />
İstanbul’da Avrupa Yakası’nda Taksim Meydanı ve İstiklal<br />
Caddesi neyse, Anadolu Yakası’nın başkenti olan Kadıköy ilçemizde<br />
de Bağdat Caddesi odur. Tarihi çok eskilere kadar uzanan,<br />
Osmanlı’nın Anadolu’ya sefere çıktığı ve Kabe’ye gidilecek<br />
yolun başlangıcı olan Ayrılık Çeşmesi’nden sonraki bu cadde,<br />
4. Murat’ın Bağdat seferine çıkışından itibaren “Bağdat Yolu”<br />
adını almış. 1934 yılından itibaren de Pendik’e kadar uzanan<br />
caddeye “Bağdat Caddesi” denilmiş.<br />
Günümüzde oldukça uzun olan Bağdat Caddesi adı, daha<br />
çok Bostancı ve Kızıltoprak arasında kalan yol için kullanılır.<br />
Bir de Bağdat Caddesi’ne gelenler, burada yaşayanlar için<br />
“Cadde” diye bir ad kullanılır ki, bu da Suadiye ve Caddebostan<br />
arasında kalan kısmı ifade eder. Biz de dergimizin<br />
“bir gün” yazı dizisinde; Anadolu Yakası’nın prestijli yeri olan,<br />
“Cadde” diye tabir edilen Suadiye ve Caddebostan arasında<br />
kalan Bağdat Caddesi yolu üzerindeki, ara sokaklarındaki<br />
ve sahilindeki geniş bir alanı mercek altına alıyor ve size “bir<br />
gün” içerisinde spordan geziye, alışverişten yeme-içmeye<br />
kadar yeni bir rota çiziyoruz.<br />
SABAH SPORU İÇİN HER ZAMAN CADDEBOSTAN SAHİL<br />
Caddebostan sahil, bölgenin en önemli sahil parkurlarının<br />
başında geliyor. Bölgede yaşayanlar ya da çevre semtlerden<br />
gelenlerin sabahları bisiklet, koşu gibi sporları yapabilecekleri<br />
en özel alanlardan biri. Caddebostan noktasından ister<br />
Moda’ya isterseniz de Maltepe’ye kadar keyifli bir sürüş ya da<br />
koşu yapabilirsiniz. Spordan yana olmayanlar için de çimlere<br />
serdikleri örtülerine uzanıp, denize karşı keyif yapmak kalır.<br />
KAHVALTININ ADRESİ; LE PAIN QUOTIDIEN<br />
Bağdat Caddesi’nde hareketlilik sabahın erken saatlerinde<br />
başlar. Hele ki hafta sonu gelmişse, Cadde’nin en iddialı<br />
kahvaltı mekânlarından birinin önünde kalabalık oluşur. Belçika’nın<br />
önemli yeme-içme markalarından Le Pain Quotidien,<br />
Türkiye’deki ilk mağazasını 2006 yılında Kanyon AVM’de açtıktan<br />
sonra Eylül 2010 itibariyle Suadiye’de de hizmet vermeye<br />
başladı. Keçi peynirli kahvaltı tabağı ve keçi peynirli Brioche’si<br />
ile nam salan Le Pain, esas ününü özel yapım organik ekmeklerinden<br />
alıyor. Kendine ait kış bahçesi de olan Le Pain’nin<br />
patates ve yeşil soğanlı omletini kahvaltıda mutlaka denemelisiniz.<br />
Mekânın diğer kahvaltılık çeşitleri arasında yer alan füme<br />
somonlu egss benedict, granola parfe, pesto soslu ve parmesan<br />
peynirli omlet ile kahvaltı keyfiniz ikiye katlanıyor.<br />
YENİ NESİL KAHVECİLİĞİN<br />
CADDE’DEKİ DURAĞI;<br />
MEET LAB COFFEE<br />
Dünyanın en lezzetli kahvelerini<br />
kimyagerliğin ustalığını kullanarak<br />
buluşturup eşsiz tatlar yaratan ve<br />
ziyaretçileri tam bir kahve tiryakisi<br />
haline getiren kahvenin laboratuvarı<br />
“MEET LAB Coffee”, Cadde’de<br />
iyi kahve içmek isteyenlerin adresi.<br />
Mekânda iyi kavrulmuş kahve<br />
çekirdeklerini yeni nesil kahveciliğin<br />
chemex, v60, aeropress,<br />
cold brew, cold drip gibi demleme<br />
çeşitleriyle tadabilirsiniz.<br />
46 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Semtlerimiz<br />
NİTELİKLİ KİTAPLARIN ADRESİ; GERGEDAN KİTABEVİ<br />
1992 yılında Tarık Kaşkal tarafından açılan, 2008 yılından bu<br />
yana da Rüyam Yılmaz’ın sahipliğini yaptığı Gergedan Kitabevi<br />
sadece Bağdat Caddesi’nin değil, İstanbul’un seçkin kitabevlerinden<br />
biri. Gergedan Kitabevi’nde dünya ve ülke yazının,<br />
önemli yayınevlerinin seçkin eserlerini bulabilirsiniz. Aynı<br />
zamanda yıl içinde düzenlediği atölyelere ve imza günlerine<br />
katılarak, Gergedan Kitabevi’nin kitap kokan atmosferinde<br />
ruhunuza ve beyninize keyifli dakikalar geçirtebilirsiniz.<br />
TATLIDAN FAZLASI BİR MEKÂN; SWEET & MORE<br />
Duygu Ayaz Beykont’un Tuzla’da açtıktan sonra Caddebostan’a<br />
taşıdığı bu küçük tatlı mekânda, adından da anlaşılacağı üzere<br />
bir tatlıda aradığınızdan fazlasını bulacaksınız. Sweet & More,<br />
özel günlerinize dair butik hizmet de veriyor. En güzel anlarınız<br />
için tatlı ve pasta hazırlayarak, gülümsemenize neden oluyor.<br />
İYİ YEMEĞİN ADRESİ; BRASSERIE NOIR<br />
Anadolu Yakası’nın kaliteli yemek yenecek sayılı mekânlarından<br />
olan Brasserie Noir, Bağdat Caddesi turumuzun önemli<br />
mekânlarından. Şık dekorasyonu, nazik ve güleryüzlü personeliyle<br />
öne çıkan, daha önce Çatalçeşme’de Rotisserie Noir olarak<br />
hizmet veren işletme, ana yemekleri kadar şaraplarıyla da iddialı<br />
bir menüye sahip. Ana<br />
yemeklerden kuzu karski,<br />
ördek konfit, bonfile, antrikot<br />
önemli lezzetlerden.<br />
Bu güzel yemeklerin yanına<br />
fırınlanmış sebzeler tercih<br />
edilebilir. Tatlı seçenekleri<br />
arasında limonlu tart,<br />
çikolatalı cookie güveç ve<br />
süt karamelli cheesecake,<br />
güzel final yapmanıza dair<br />
önerilerimiz arasında.<br />
İSTANBUL’UN BİR<br />
KÜLTÜR-SANAT KLASİĞİ;<br />
CKM<br />
Kadıköy Belediyesi tarafından<br />
2005 yılında sanatseverlere<br />
merhaba diyen<br />
Caddebostan Kültür Merkezi<br />
(CKM) sadece bölgenin değil, İstanbul<br />
ve Türkiye’nin en önemli kültür ve sanat<br />
merkezlerinden biri. Büyük salonunda 655,<br />
küçük salonunda 126 seyirci ağırlayabilen<br />
CKM; tiyatro oyunlarına, caz ve klasik<br />
konserlere, sinema gösterimlerine, ulusal<br />
ve uluslararası sanatçıların sergi ve panellerine<br />
ev sahipliği yapıyor. Ekim-Haziran<br />
dönemi içinde CKM’ye giderek, kendinize<br />
bir iyilik yapın.<br />
GECENİN FİNALİ ASTERİ’DE YAPILIR<br />
İşletmeciliğini Fedon’un oğlu Theo Kalyoncu’nun<br />
yaptığı Asteri; Bostancı sahilindeki<br />
eşsiz konumu, özel dekoru, Yunan ve Ege<br />
mutfağının spesiyallerinden oluşan leziz<br />
menüsü, hızlı ve kaliteli servisi, buzuki<br />
eşliğinde özel programlarıyla zeybekler,<br />
sirtakiler ve Greek müziğin en renkli<br />
nameleriyle misafirlerini en güzel şekilde<br />
ağırlamakta. Gecenizin finalini güzel bir<br />
eğlenceyle Asteri’de yapın.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 47
Sektör<br />
Yüzde 90 enerji tasarruflu şehirler için çözüm;<br />
MULTİ KONFOR BİNALAR<br />
Özellikle çarpık yapılaşma içindeki niteliksiz konut stokunun hızla ve güvenli<br />
yenilenmesi, etkin enerji verimliliği sağlanması, sağlıklı çevre ortamına kavuşulması<br />
açısından kentsel dönüşüm önemli bir fırsat yaratıyor.<br />
8 Kasım, her yıl dünyada ve Türkiye’de Dünya Şehircilik Günü<br />
olarak kutlanıyor. Şehirciliği her açıdan ele alan ve gelişimini<br />
hedefleyen bu özel günde İzocam, standartlara uygun kalınlıkta<br />
doğru malzemelerle yapılan doğru yalıtım uygulamalarının<br />
enerji verimliliği, ısı, ses yalıtımı ve yangın güvenliğindeki<br />
rolü ile binalarda yaşayan insanların sağlığı ve yaşanan<br />
ortamın kalitesi üzerindeki etkilerine dikkat çekti.<br />
Enerji verimliliği konusunu en önemli gündem konusu<br />
olarak benimseyen İzocam, 8 Kasım Dünya Şehircilik<br />
Günü’nde multi konfor bina tasarımları ve doğru yalıtım<br />
uygulamalarının, mümkün olan en yüksek düzeyde enerji<br />
verimliliği sağladığının altını çiziyor. Yalıtım ile sağlanacak<br />
enerji verimliliğinin ülke ekonomisine sağlayacağı büyük<br />
katkıya dikkat çeken İzocam, en fazla enerji verimliliğine<br />
Multi Konfor Binalar ile ulaşıldığını ve kentsel dönüşümün<br />
bu çerçevede büyük bir fırsat sunduğu görüşünde.<br />
Sıfıra yakın enerjili ev kavramından türeyen ve biyo<br />
iklimsel tasarımı hedefleyen; sürdürülebilir, ekolojik,<br />
ekonomik ve sosyal etmenleri göz önünde bulunduran<br />
Multi Konfor Binalar, yüksek enerji tasarrufuyla<br />
birlikte azami ısıl konforu sunuyor. Kusursuz akustik ve<br />
görsel konfor, kaliteli iç ortam havası, yangın korunumu<br />
ve güvenliği sağlayan, hem iç mekânlarda hem de<br />
dış mekânlarda son derece esnek tasarım çözümleri<br />
barındırabilen Multi Konfor Binalar, en az yüzde 90<br />
enerji tasarrufu hedefliyor.<br />
Özellikle çarpık yapılaşma içindeki niteliksiz konut stokunun<br />
hızla ve güvenli yenilenmesi, etkin enerji verimliliği<br />
sağlanması, sağlıklı çevre ortamına kavuşulması<br />
açısından kentsel dönüşüm önemli bir fırsat yaratıyor.<br />
Isı ve ses yalıtımlı, enerji verimliliği yüksek, yangın<br />
güvenliği sağlanmış yeni binaların inşa edilmesi, enerji<br />
tüketiminin azalmasını sağlıyor.<br />
YALITIM-İNSAN SAĞLIĞI İLİŞKİSİ<br />
Yalıtımın enerji verimliliği, ısı, ses yalıtımı ve yangın<br />
güvenliği alanlarındaki önemine odaklanan İzocam,<br />
yalıtımı olmayan ya da yanlış yalıtım uygulanmış<br />
binalarda yaşayan insanların binadaki aşırı ısı kaybı,<br />
gürültü ve yangın emniyeti eksikliği gibi nedenlerle<br />
sağlık sorunları ve ekonomik dezavantajlar yaşadıklarına<br />
da dikkat çekti. Yalıtımın daha proje safhasında<br />
ele alınması gerektiğinin altını çizen İzocam, yalıtımlı<br />
binalarda yaşamanın insan sağlığı üzerindeki olumlu<br />
etkisini de vurgulayarak, binaların sadece yapım<br />
maliyeti değil kullanım maliyetleri de dikkate alınarak<br />
projelendirilmesi gerektiğini belirtti.<br />
48 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
0850 460 6334<br />
0850 460 MEDI<br />
www.medicana.com.tr<br />
0216 970 4 970
İçimizdeki Yabancılar<br />
Carles Isern Inigo:<br />
Türkiye’nin kültürü zengin,<br />
insanları sıcak<br />
AYDAN GENCER<br />
Değerli Kadıköy Life okuyucuları, farkında mısınız, son<br />
yıllarda birçok ülkeden Türkiye’ye hem çalışmak hem<br />
de yaşamak için gelen yabancıların sayısında oldukça<br />
fazla bir artış var. Türkiye’de yaşayan yabancılar, o<br />
kadar da ‘yabancı’ değiller aslında. Onlar neredeyse<br />
Türkler gibi, hatta biraz daha farklı açıdan bakmasını<br />
beceren, renkli kişiler... Bizlerin onlardan öğrenecekleri<br />
ve tabii onlara öğretebilecekleri pek çok şey var.<br />
Söyleşilerde yabancıların Türkiye’yi ve Türkleri gerçekten<br />
çok sevdiğini fark ettim. Çoğu, kendisini her ne<br />
kadar ‘dünya vatandaşı’ olarak hissetse de Türkiye’ye<br />
ve buradaki hayatına özel bir önem vererek, sevgisini<br />
sık sık dile getiriyor. Gerçi bir kısmı Türkiye vatandaşlığına<br />
henüz geçmemiş olsa da, onların sevgisi<br />
resmi prosedürlerle ilgili değil. Şu bir gerçek ki yarım<br />
Türkçeleriyle sorularımıza cevap veren bu yabancılar,<br />
duygularını bize aktardığında “sonuçta konuşan pasaportunuz<br />
değil, kalbinizdir” diyorlar. Böyle bakmak,<br />
hem kültürel zenginliği artırmanın yollarını açıyor,<br />
hem de milliyetçi söylemlerle başkalarını aşağılama<br />
tavırlarını sınırlıyor.<br />
Söyleşimizi Katalonya Üniversitesi Hukuk Bölümü mezunu,<br />
Yeditepe Üniversitesi’nde de MBA yapmış olan ve<br />
halen Yeditepe Üniversitesi İspanyol Dili ve Edebiyatı<br />
bölümünde öğretim üyesi olarak öğrencilerine ders<br />
veren Carles Isern Inigo ile gerçekleştirdik.<br />
Bir avukat olarak Türkiye’de mesleğinizi<br />
icra edebiliyor musunuz?<br />
Avukat olarak çalışabilmem için Türkiye’de denklik<br />
almam gerekiyordu. Fakat maalesef Türkçem fark derslerini<br />
alabilmek için yeterli değil. Belki hukuk bürolarına<br />
danışmanlık yapabilirdim ancak İspanya hukuku üzerine<br />
eğitim aldığım için, o alanda danışmanlık yapan hukuk<br />
bürolarının sayısı da sınırlı. Türkiye’ye ilk geldiğimde<br />
öğretmenlik yapmaya başladım ve hâlen üniversitede<br />
öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Mesleğimi seviyorum,<br />
bu sebeple farklı bir iş arayışına da girmedim.<br />
Türkiye’ye gelme nedeniniz neydi? Burada sizi<br />
en çok zorlayan ne oldu?<br />
Eşimle İspanya’da tanıştık, Türkiye’ye onun için geldim.<br />
Daha önce burada hiç bulunmamıştım. Dil bilmiyor-<br />
50 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
İçimizdeki Yabancılar<br />
dum ve maalesef birçok yabancı gibi Türkiye<br />
hakkında yanlış bir izlenime sahiptim.<br />
Eşimle ilk tanıştığımızda orada develer<br />
olup olmadığını ve ülkesine döndüğünde<br />
başını kapatıp kapatmadığını sordum. Tabii<br />
ki geldiğimde Türkiye’nin biz yabancıların<br />
düşündüğünden çok daha farklı olduğunu<br />
gördüm. Burayı çok sevdim ve yerleşmeye<br />
karar verdim. Türkiye güzel bir ülke, fakat<br />
kültür farkı çok büyük tabii ki... Beni de<br />
başlarda zorlayan bu oldu. Hâlâ bazı şeyleri<br />
anlayamıyorum ama kabullenmeyi öğrendim.<br />
Burada en büyük bulunma sebebim<br />
eşim ve kızım.<br />
Türkiye’de kendinizi nasıl<br />
hissediyorsunuz? Uyum sorununuz<br />
oldu mu?<br />
Başlarda elbette uyum sorunu yaşadım.<br />
Çünkü aile yaşantısından iş yaşantısına<br />
her şey farklı... Biz İspanyollar, Türklere<br />
göre biraz daha rahatız, fakat iş yaşantısında<br />
çok disiplinliyiz. Trafikte de yine aynı<br />
şekilde, kurallara sıkı bir şekilde uyuyoruz.<br />
Uymamanın çok ciddi cezaları var<br />
çünkü. Burada hâlâ trafikte uyum sorunu<br />
yaşıyorum. Gündelik yaşantıda da biz<br />
kurallara çok sadığız. Özellikle metrobüse<br />
ilk bindiğimde çok şaşırmıştım. İnsanların<br />
birbirlerine yol vermemeleri bana biraz<br />
garip gelmişti.<br />
kalıyordum. Mahalledeki fırın, bakkal, terzi<br />
ve tüm esnaf beni tanıyordu. Hepsiyle<br />
Türkçe konuşmaya çalıştığım için öğrenme<br />
sürecim de hızlı oldu. Ev arkadaşlarım<br />
ve öğrencilerimin de büyük katkısıyla,<br />
geldikten iki sene sonra çok güzel Türkçe<br />
konuşabiliyordum.<br />
Türkiye’de en çok şikâyetçi olduğunuz<br />
şey nedir?<br />
Ekonominin bu kadar dengesiz olması<br />
beni çok zora soktu. Burada Türk Lirası<br />
kazanıyor olsak bile ben daha önce hep<br />
Avrupa’da yaşadığım için her şeyi kafamda<br />
Euro’ya çeviriyorum. Dolayısıyla maaşımın<br />
orada bu kadar değersiz olması beni<br />
üzüyor. Yılda iki kez İspanya’ya gidiyoruz.<br />
Gittiğimizde her şey bize çok pahalı geliyor.<br />
Türkiye’ye ilk geldiğimde Euro ikiydi.<br />
Şimdi ise neredeyse sekizleri gördük. Bu<br />
çok üzücü... Umarım Türkiye ekonomisi bir<br />
an önce toparlanır.<br />
Burada kendi ülkenizin vatandaşlarıyla<br />
görüşüyor musunuz? Ortak<br />
aktiviteleriniz var mı?<br />
Eskiden daha fazla yabancı arkadaşım<br />
vardı, fakat siyasi ve ekonomik istikrarsızlık<br />
nedeniyle birçoğu ülkelerine geri döndü.<br />
O yüzden çok fazla görüştüğüm yabancı<br />
arkadaşım yok. Ailece görüştüğümüz birkaç<br />
arkadaşımız var sadece. Yakın oturduğumuzdan<br />
ve çocuklarımız aynı yaşlarda olduğundan<br />
için genelde Anadolu Yakası’nda<br />
çocuklar için uygun mekânlarda buluşuyoruz.<br />
Cervantes Enstitüsü bazı etkinlikler<br />
düzenliyor, fakat Avrupa Yakası’nda olduğu<br />
için fazla katılamıyoruz.<br />
Ülkenizdeki gelişmeleri nasıl takip<br />
ediyorsunuz?<br />
Ülkemdeki gelişmeleri genelde gazetelerden<br />
takip ediyorum. Her gün mutlaka<br />
ülkemdeki ulusal gazeteleri internetten<br />
okuyorum. Sosyal medya da günümüzde<br />
haber almak için önemli bir araç. Türkiye’de<br />
bildiğim kadarıyla İspanyolca yayın yapan<br />
bir basın aracı yok.<br />
Özetlemek gerekirse, Türkiye’yi<br />
üç kelimeyle nasıl tanımlarsınız?<br />
Türkiye’yi üç kelimeyle özetlemek<br />
çok zor... Fakat beni etkileyenler kültürel<br />
zenginlik, özellikle İstanbul’un doğal<br />
güzelliği ve burada yaşayan insanların<br />
sıcaklığı oldu.<br />
Türkçeyi nasıl öğrendiniz? Öğrenirken<br />
çok zorlandınız mı?<br />
Türkçe, İspanyolca ve İngilizce çok<br />
farklı diller olduğu için başlarda tabii<br />
ki zorlandım. Çünkü tek kelime Türkçe<br />
bilmiyordum, fakat sosyal bir insan olmam<br />
sayesinde çok hızlı öğrendim. İlk geldiğim<br />
yıllarda Fikirtepe’de bir öğrenci evinde<br />
Inigo:<br />
“Başlarda elbette uyum<br />
sorunu yaşadım. Çünkü aile<br />
yaşantısından iş yaşantısına<br />
her şey farklı...”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 51
Söyleşi<br />
Bir diplomatın gözünden,<br />
dünden günümüze sığınmacılar:<br />
Modalı Ender Arat ve<br />
“Türklere Güvendiler”<br />
REHA KADAK<br />
Ülke topraklarımız, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar<br />
önemli bir hoşgörü merkezi olmuş. Kendi ülkelerinde<br />
ama dinen ama iç savaş yüzünden ama milli durumlardan<br />
dolayı sıkıntı yaşayan insanlar, topraklarımıza sığınarak<br />
uzun süre yaşamış ve bazıları da bu topraklarda<br />
vefat etmişler. Bu insanlar arasında kendi ülkelerinde<br />
çok özel isimler de Türkiye’ye gelerek, alanlarına dair<br />
bizlere katkı sağlamışlar.<br />
Ülkemizin yetiştirdiği<br />
en önemli<br />
diplomatlardan,<br />
Dışişleri Bakanlığı<br />
ve Cumhurbaşkanlığı<br />
bünyesinde çok<br />
önemli görevlerde<br />
bulunmuş<br />
Modalı Ender<br />
Arat, dünyanın<br />
çeşitli ülkelerinden<br />
gelerek<br />
ülkemize sığınan<br />
bu özel isimleri<br />
konu ettiği çalışmasıyla<br />
sergiler<br />
düzenlemiş,<br />
belgeseller<br />
hazırlamış. Ses<br />
getiren bu çalışması,<br />
Tarihçi Kitabevi tarafından “Türklere Güvendiler”<br />
adlıyla raflarda yerini alarak, ikinci baskısını yaptı.<br />
Biz de Kadıköy Life Dergisi olarak ülkemizin önemli<br />
değerlerinden Ender Arat’ı ziyaret ettik ve çalışmaları<br />
üzerine konuştuk.<br />
Ender Arat, ülkemizin yetiştirdiği önemli<br />
diplomatlardan biri. Sayfalarımıza biraz<br />
kendinizden bahseder misin?<br />
1947 İzmir doğumluyum. Galatasaray Lisesi’ni<br />
bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden<br />
mezun oldum. Ardından, 1973 yılında Dışişleri<br />
Bakanlığı’na girdim. 39-40 sene bakanlık bünyesinde<br />
büyükelçilik ve diplomasi alanlarında görev aldım.<br />
Ayrıca, Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde<br />
özel kalem müdürlüğü yaptım. Recep Tayyip<br />
Erdoğan’ın başbakanlığında dışişleri başdanışmanlığı<br />
görevindeydim. Oradan da İspanya’ya tayin olup,<br />
büyükelçilik yaparak emekli oldum.<br />
Sayın Arat, siz İzmir doğumlusunuz. İstanbul ve<br />
Ankara’da eğitim hayatınızı sürdürdünüz ama<br />
Kadıköy’de yaşıyorsunuz. Kadıköy’e gelişiniz<br />
nasıl oldu?<br />
Ben aslında baba tarafından İstanbul Arnavutköylüyüm.<br />
Eşim de Kadıköylü. Emekli olunca eşimle Kadıköy’e<br />
yerleşmeye karar verdik. Burayı çok seviyoruz.<br />
İstanbul’un entelektüel insanlarının, çağdaş insanların<br />
merkezi Kadıköy... Bizim için önemli bir yaşam alanı ve<br />
hatta merkezi.<br />
52 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Söyleşi<br />
En son çalışmanız olan “Türklere<br />
Güvendiler”, Moda’nın önemli yayınevi<br />
Tarihçi Kitabevi’nden çıktı ve hatta ikinci<br />
baskıyı yaptı. Bu çalışmanız önemli<br />
bir tarihsel kaynak. Bu çalışmanızdan<br />
konuşalım istiyorum.<br />
Evet, bu çalışmamda tarih boyunca ülkemize<br />
sığınan özel isimleri konu ediniyorum.<br />
Biz “sığınmacı” deyince genelde geçmişte<br />
ülkemize sığınmış olan; Portekiz, İspanya,<br />
Almanya, İtalya gibi yerlerden kaçıp gelen<br />
Yahudileri biliyoruz daha çok. Halbuki sadece<br />
onlar değil. Görev yaptığım ülkelerde ve<br />
özellikle de Macaristan’da önemli isimlerin<br />
ülkemize sığınmış olduğunu ve yıllarca<br />
topraklarımızda yaşadığını öğrendim.<br />
İkinci Dünya Savaşı’nda da Macaristan’dan,<br />
Polonya’dan, Almanya’dan bizlere sığınan<br />
isimlere denk gelince, bu çalışmaya doğru<br />
yönelmeye başladım. Baktım ki bu bir<br />
dipsiz kuyu. Mesela Sri Lanka’dan gelenler<br />
var, sonra Kerkük’ten gelenler, Afganistan’dan<br />
gelenler var. 1917’de Rusya’da Ekim<br />
Devrimi sonrası birçok Beyaz Rus gelip,<br />
başta Beyoğlu olmak üzere çeşitli semtlere<br />
yerleşmiş.<br />
Hatta Beyaz Ruslar, Beyoğlu’na<br />
yerleşerek pastane ve lokanta gibi<br />
kültürün yer etmesine, yeme-içme<br />
kültürlerinin ülkemizin menülerine de<br />
girmesine vesile oluyorlar...<br />
Çok doğru, yeme-içme ve eğlence alanlarına<br />
katkı sağlamışlar. Ayrıca, devrim karşıtı<br />
Beyaz Ruslar kaçmış ve sonra da devrimin<br />
öncülerinden Troçki de Stalin döneminde<br />
sürgün yiyerek, İstanbul’da Büyükada’ya<br />
yerleşmiş. Hatta Troçki, Büyükada’dan evvel<br />
çok kısa bir dönem de Kadıköy’de yaşamış.<br />
Büyükada’da yaşadıktan sonra da Meksika’ya<br />
sığınarak, uzun bir süre de orada<br />
yaşamış ve bir suikast sonucu öldürülmüş.<br />
Meksika’da Troçki’nin yaşadığı yer şu an bir<br />
müze, yıl içinde onlarca turist bu müzeyi<br />
ziyaret ediyor. Oysa biz de Büyükada’daki<br />
evini restore edip, iyi şartlarda bir müze<br />
yapabilirdik.<br />
Mesela Kadıköy, birçok sığınmacının<br />
uğradığı yer olmuş. Kendilerini Kadıköy’de<br />
rahat hissetmişler. Çok önemli isimler<br />
Kadıköy’de yaşamış. Onların kaldığı evler<br />
müze olabilir. Bu durumların bilinmesi<br />
gerek, ne yazık ki biz bunları bilmiyoruz.<br />
Halkımız bunları bölük pörçük biliyor. Ben<br />
bunları ortaya koymak, insanların bunları<br />
bilmesi gerektiğini düşünerek, 2016 yılında<br />
Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 60 panoluk<br />
bir sergi düzenledim. Bu sergide dünyanın<br />
çeşitli ülkelerinde devlet adamlığı, yazarlık,<br />
şairlik ve siyasetçilik yapmış özel isimlerin<br />
ülkemize sığınma hikâyelerini konu ettik.<br />
Çok dikkat çeken bir sergi oldu. Bunun<br />
üzerine sergi, bütün dünyayı dolaşmaya<br />
başladı. Bu ilgiyi görünce bu çalışmanın<br />
sergiyle sınırlı kalmaması gerektiğine karar<br />
verdik ve rahmetli Mehmet Ali Birand ile<br />
birlikte sekiz bölümlük bir belgesel hazırladık.<br />
Bunu Türk Tarih Kurumu finanse etti,<br />
hükümet de destek verdi. Sonra bunu bir<br />
kitap olarak tasarladım. Tarihçi Kitabevi<br />
tarafından yayımlandı, ertesi sene de ikinci<br />
baskısı yapıldı. Kitap üzerine İlber Ortaylı,<br />
Doğan Hızlan gibi isimler makaleler kaleme<br />
aldı. Oldukça yankı bulan bir kitap oldu.<br />
Derken şimdi müze girişiminde bulunanlar<br />
var. Birisi İstanbul’daki TAÇ Vakfı, ikincisi de<br />
İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Mustafa<br />
Aydın ile müze üzerine çalışıyoruz.<br />
Bu müze Kadıköy’ümüze çok yakışırdı...<br />
Düşüncemiz de zaten bu yönde. Ne güzel<br />
olurdu Kadıköy sınırları içerisinde olsa.<br />
Bir binaya ihtiyacımız var. Düşünebiliyor<br />
musunuz, bu müze Kadıköy’de olsa dünyanın<br />
birçok yerinden devlet adamlarının<br />
ilçemize akın etmesine neden olur. Kadıköy<br />
gibi modern, çağdaş bir ilçeye çok yakışır<br />
bu müze. Kadıköy’de yaşamış, sığınan özel,<br />
bilinen isimler var. Mesela yönetmen Akim<br />
Tamiroff, üç yıl Kadıköy’de yaşamış burada.<br />
Sonra bale sanatının en önemli ismi Arzumanova<br />
var. Rus asıllı çevirmen Erol Güney<br />
de Kadıköy’de yaşamış. Birçok önemli isim,<br />
Kadıköy’ü kendilerine yaşam alanı olarak<br />
seçmişler. Hâlâ da birçok sığınmacı var<br />
İstanbul’a ve Kadıköy’e yerleşmiş olan. Bu<br />
müze çalışması, Kadıköy’e ayrı bir katma<br />
değer katmış olur.<br />
Umarım yetkililerimiz, dergimiz<br />
aracılığıyla bu çağrınıza kulak verir.<br />
Son olarak başka çalışmalarınız da<br />
olacak mı?<br />
Rusya ve Türkiye Devleti hükümetlerinin<br />
gerçekleştireceği; kültür-sanat, ekonomi<br />
ve tarihin de içinde olacağı ortaklaşa bir<br />
çalışma olacak. Bu çalışma içinde önemli<br />
bir görevde bulunacağım. Bununla ilgili<br />
toplantılar ve çalışmalar sürüyor. Yakında<br />
bunlardan da haberdar olursunuz.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 53
Söyleşi<br />
Nermin Bezmen:<br />
Türkiye büyük<br />
bir çöküş yaşıyor<br />
Akıcı üslubu ve duygu aktarımı ile her romanı okuyucularında<br />
iz bırakan bir isim; Nermin Bezmen. O, hayatı derinden<br />
izlemeye devam ediyor. Bu kez kaleminden dökülenler,<br />
Türkiye’deki kadınların ve çocuk gelinlerin çektikleri ıztıraba<br />
bir isyan. Bezmen, Türkiye’nin büyük bir çöküş yaşadığı<br />
görüşünde.”<br />
DİLEK KARAGÖZ<br />
Mevlana der ki; “Ateş alev alınca dumanı tütmez.” Öyledir; bilinç yükseldiğinde<br />
sesler kısılır. Dünya medeniyet ve insanlık tarihi, bunun sayısız<br />
örnekleriyle doludur. İktidar sahibi ve güçlü olanın, bunun bilinciyle ve özgüveniyle<br />
hareket edenin pek gürültü patırtı çıkardığını duyamazsınız. Tıpkı<br />
domates, biber, patlıcan satanın bağıra çağıra dolaşıp da, kitap satanın<br />
sesini yükseltmemesi gibi...<br />
İktidar isteği sadece devlet ve toplum ilişkilerinde değil, bireysel ilişkilerde<br />
hatta insanın kendisiyle ilişkisinde bile çoğunlukla temel belirleyici unsur.<br />
Davranışların kökeninde, bilinçaltının dehlizlerinde hayatta kalma dürtüsüyle<br />
türeyen bir kavram. Ne var ki, insanoğlu içindeki daha iyiye ulaşma<br />
güdüsünü yanlış bir bilinçle yönlendirdiğinde bütün ahlaksızlıkların temeli<br />
olabilecek bir zehir.<br />
Son yıllarda Türkiye’de kadın cinayetleri, kız çocuklarının evlendirilmesi ve<br />
fiziksel ya da psikolojik olarak toplumun bütün katmanlarındaki kadınların<br />
yaşadıkları zulüm artıyor. Adem ile Havva’dan bu yana bir tartışma konusu<br />
54 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Söyleşi<br />
olan kadın-erkek ilişkilerinin derinine<br />
baktığınızda ve çoğunlukla kadınların yaşadığı<br />
zulmün de iktidar meselesi ile ilişkili<br />
olduğunu anlıyorsunuz. Kadın ile erkek<br />
arasındaki iktidar ilişkisi...<br />
BİR İSYAN MANİFESTOSU:<br />
HAVVA’NIN CEZASI<br />
Ekim ayı içerisinde okuyucusu ile buluşan<br />
“Havva’nın Cezası”, Türkiye’de bu soruna<br />
karşı bir isyan... Yazarı, akıcı üslubu ve<br />
duygu aktarımı ile her romanı okuyucularında<br />
iz bırakan bir isim; Nermin Bezmen.<br />
“Evrende ne kadar önemli ama aynı zamanda<br />
ne kadar ‘yok gibi’ bir yerim olduğuna<br />
inanıyorum. Hep kendime ait, kendime<br />
sahip kalmak prensibindeyim. Her şeye<br />
rağmen sevgiyle, aşkla yaşamak ve hiçbir<br />
şeyin beni dibe çekmesine izin vermeden,<br />
cesur seçimlerle cesur yaşamaktan yanayım.<br />
Elbette bunun diyetleri var ama korkak<br />
yaşamanın bedellerini ödemektense cesur<br />
kararların diyetini ödemeyi tercih ederim”<br />
diyen Bezmen, hayatı derinden izlemeye<br />
devam ediyor.<br />
Son romanındaki karakteri Havva, kendisi<br />
gibi acı çeken diğerlerinin de ıstırabını<br />
içinde hisseden on iki yaşında bir çocuk.<br />
Küçücük yaşında mahkûm edildiği hayatın<br />
kendisinde yaratığı tahribat, zamanla bu<br />
sezilerini farklı bir boyuta taşıyor. Havva’nın<br />
Cezası, küçük bir kızın hikâyesi üzerinden<br />
bu zulme maruz kalmış bütün kız çocuklarının<br />
acısını içinizde hissedeceğiniz bir eser.<br />
Nermin Bezmen, diğer romanlarında<br />
olduğu gibi yine yüreklerde iz bırakacak son<br />
romanını şöyle anlatıyor: “Havva’nın Cezası,<br />
kendi kendini yazdırdı. Muhtelif coğrafyalarda<br />
da örneklerini gördüğümüz ama<br />
ülkemizde özellikle son yıllarda gittikçe tırmanan;<br />
çocuklara ve kadınlara karşı şiddet,<br />
taciz, tecavüz ve ensest vakalarına, bunları<br />
neredeyse koruma altına alan söylemlere<br />
ve sisteme karşı bir isyan manifestosu bu<br />
roman. Benim gibi daha milyonların bu<br />
olaylar karşısında yüreğinin yandığını, gözlerine<br />
yaş dolduğunu ve hırsla, kızgınlıkla,<br />
çaresizlik içinde haykırdığını biliyorum. Ben<br />
de hem kendimin hem de bu vicdan ve<br />
ahlâk sahibi milyonların sesi olmak üzere<br />
en büyük silahımı, kalemimi kullanmayı<br />
seçtim.”<br />
“İNSANLAR AHLAKİ ÇÖKÜŞ YAŞIYOR”<br />
Adem ile Havva’dan günümüze kadar süren<br />
kadın-erkek ilişkilerindeki problemlere ve<br />
şiddete neden bir çözüm bulamıyoruz?<br />
Neden artan teknoloji ve bilimsel bilgi ile<br />
geliştiğimizi düşünürken, insani ilişkilerimizde<br />
geriye gidiyoruz? Bezmen’in bu<br />
sorulara cevabı çok net:<br />
“Teknolojik ve bilimsel ilerlemenin ahlâki<br />
kuralları, sadece söz konusu olan sistemin<br />
doğru kullanılması ve suistimâl edilmemesi<br />
üzerine bir kontrol normu geliştiriyor. Ancak<br />
insanın kendisiyle, bir diğeriyle, dünyayla<br />
ve evrenle saygı ve vicdan anlayışı içinde<br />
uyum sağlayabilmesi, bunu koruyabilmesi<br />
için yüksek değerlere ulaşmasını sağlamıyor.<br />
‘Ne olursa olsun vicdanlı ve her şartta<br />
dürüst yaşamak’ olgusu, genel karakteri<br />
itibariyle ancak baskı ve korku hissederse<br />
kontrole giren insanoğlu için asırlardır<br />
kanunlar, gelenek, görenek ve özellikle din<br />
öğretisi ile verilmeye çalışılmış, çalışılıyor.<br />
Ne yazık ki, aynen teknoloji örneğinde olduğu<br />
gibi bu öğretileri görsel olarak en sadık<br />
uygulayanlar da her zaman en vicdanlı ve<br />
dürüst insanlar değiller. Tam aksine, bugün<br />
dünyanın birçok yerinde her dinden dini<br />
söylemleri, kararları, uygulamaları elinde<br />
tutan ve din kisvesi altında yalan-yanlış<br />
yorumlarla beyin yıkayan nice din görevlisi,<br />
kanunları kişisel fanatiği olduğu anlayışların<br />
hizmetinde kullanan kanun yürütücüsü var.<br />
Kadını cinsiyetinden dolayı horlayan,<br />
aşağılayan, üreme aracı olmaktan başka<br />
gözle görmeyen, kız ve erkek çocuklarına<br />
tacizi, tecavüzü, ensesti din kisvesi altında<br />
uygun veya olağan kabul eden zihniyetteki<br />
erkeklerin kendi yarattıkları kurallarla insanlar<br />
ahlâk çöküşüne sürükleniyor. Bugün<br />
Türkiye’de en acı olanı, bu tip adamların ve<br />
söylemlerinin yönetici, eğitici, uygulayıcı<br />
kadrolardan birçok yetkili isim tarafından<br />
destek bulması. Daha da acısı, bazı kadınların<br />
bunlara destek çıkması..,”<br />
“KADIN, ERKEĞİN SAHİP OLMADIĞI<br />
GÜCE SAHİP”<br />
Nermin Bezmen, insanlık tarihi ile yaşıt<br />
bu mesele için yine insanlık tarihinden<br />
örneklerle cevabını güçlendiriyor: “Kadının<br />
problemi semavi dinlerin kitaplarında,<br />
Adem-Havva ilişkisinde Âdem’i güvenle,<br />
saygıyla sahiplenip Havva’yı ‘Ayartıcı, baştan<br />
çıkaran, Adem’i aldatan, cennetten kovduran,<br />
şeytanın işbirlikçisi’ gibi tanımlamalarla<br />
yorumlamasından çok önce başlıyor<br />
aslında. Çağlar boyunca kadın, vücudunda<br />
hayatı beslediği, dünyaya yeni hayatlar<br />
sunduğu için kutsal kabul edilmiş. Henüz<br />
erkeğin işlevselliğinin farkında değiller o<br />
zaman. Doğumu kadın ve ayın yörüngesi<br />
arasında bir ilişki zannediyorlar. Dünyanın<br />
tüm coğrafyalarında arkaik çağlardan<br />
bugüne ulaşmış bereket, hayat, üreme<br />
sembolü kadın ve tanrıça heykellerine<br />
rastlarsınız. Kadın, erkeğin sahip olmadığı<br />
bir güce, yaratıcılığa sahip... Bu da hürmetin<br />
ve hayranlığın yanı sıra bir rekabet hissi yaratmış<br />
olmalı ki, antik Yunan ve Uzak Doğu<br />
mitolojilerinde doğum yapan erkek tanrılar<br />
da yaratılmıştır.<br />
Dönüm noktası; insanoğlunun, kadının<br />
doğurganlığında erkek sperminin rolünü<br />
fark ettiği zamandır. O andan itibaren<br />
artık kadının yavaş yavaş aşağıya çekilme,<br />
hırpalanma, öç alınma devridir. Zaman<br />
içinde din tacirlerinin, dinleri kendi politik,<br />
ekonomik güçlerini sağlamlaştırmak<br />
yolunda yorumlaması ile kadının nasıl<br />
sosyal yaşamdan, kimliğinden soyutlandığını<br />
ve ‘korunması gerektiği’ şemsiyesi<br />
altında aciz bırakıldığını izlemek mümkün.<br />
Bu kafalar için kadın, kendi öz toplumları<br />
içindeki en büyük düşman, alt edilmesi gereken<br />
rakiptir. Ne var ki, kadının ve tabiatın<br />
yüceliğini gelenekleri, görenekleri olarak<br />
kabul etmiş toplumlar ki Orta Asya Türkleri<br />
bunların başında gelir, tarihin akışı içinde<br />
hiçbir şartta ‘kadının değeri’ konusunda<br />
sahip oldukları yüceltici olguyu kaybetmemişlerdir.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 55
Söyleşi<br />
SADECE ERKEK İÇİN VAR OLAN<br />
BİR ‘BEN ÇAĞI’<br />
Dini, ticari olarak kullanan zihniyetin bu<br />
sorunu beslediğinin altını çizen Bezmen,<br />
asıl istenenin, kadının aciz bırakılması<br />
olduğunu belirtiyor. Soruyoruz: “Asıl mesele<br />
bugünün ‘ben çağı’nda erkeğin iktidar<br />
kaygısı mı?” Nermin Bezmen, yine dünya ve<br />
Türkiye tarihinden örneklerle cevaplıyor:<br />
“İnsanoğlu var olduğu günden itibaren<br />
erkek cinsi, fiziki gücüyle varlığını ispatlamak<br />
zorunda kalmış. İlkel adam dişisini<br />
de, mağarasını da, vurduğu hayvanı da<br />
bileğinin gücüyle kazanabilmiş. Sonra<br />
toprak kavgaları, beylikler, dükalıklar,<br />
senatörlükler, imparatorluklar yine o güçle<br />
kazanılmış, ayakta tutulmuş. Yazılı tarihte<br />
birkaç cesur, zeki ve atak kadının dışında<br />
hep erkektir kahramanlar. O kadınların<br />
birçoğu da kurban edilmiştir. Tarihi erkekler<br />
yazmış, kadına yer vermemek için ellerinden<br />
geleni yapmıştır. En azılı düşmanı bile<br />
olsa, erkek düşmanıyla mücadele bir gurur<br />
konusu ama kadınla mücadele zayıflık<br />
işareti gelmiş erkeklere.<br />
İktidarlarını önce kendi toplumları, kendi<br />
aileleri içindeki kadın üzerinden sağlamış<br />
erkek. Her adamın şövalye, prens, kral<br />
olacak hali yok ya. Her konumdaki erkeğe<br />
kendi kadını üzerinden güçlülük ve sahiplik<br />
hakkı verilerek kadının susturulması sağlanmış.<br />
Kadının miras hakları gibi kendi bedeni,<br />
seçimleri, fikirleri üzerindeki hakları yok<br />
sayılarak hepsi erkeğe devredilmiş. Kadınlar<br />
bir babanın malı olmaktan, bir kocanın malı<br />
olmaya adres değiştirmişler.<br />
Kısacası, yüzyıllardır hep sadece erkek için<br />
var olan bir ‘ben çağı’ yaşanmakta aslında.<br />
Avrupa’nın Rönesans ve Reform ile yaptığı<br />
büyük aşamadan sonra bile kaç asır geçmesine<br />
rağmen, Atatürk Cumhuriyeti’nin biz<br />
Türk kadınlarına verdiği saygın kimlik ve<br />
haklar, o tarihte daha Avrupa’da yoktu. O<br />
kadar derin yerleşmişti erkek hegemonyası.<br />
Şimdi biz Türkiye’de, böyle arkaik kafalardaki<br />
erkek çoğunluğu ve onlara yaranmak<br />
adına bağnazlıklarına çanak tutan, kadınlığın<br />
kutsallığını, bireyselliğinin kıymetini<br />
bilmekten aciz maalesef hemcinslerim<br />
tarafından yaratılan ve korunan zavallı bir<br />
anlayışın içinde kaldık.”<br />
“ÇÖZÜMÜ ATATÜRK TEPSİDE<br />
SUNMUŞTU”<br />
Bezmen, bu sorunun çözümü için<br />
Atatürk’ü hatırlatıyor: “Bunu yeniden keşfetmeye<br />
gerek yok ki. O muhteşem deha,<br />
ışık insan Atatürk bize bunu hazırlamış,<br />
tepside sunmuştu zaten. Amerika’da, Avrupa’da<br />
kadınlar hakları, bireysellik kavgaları<br />
için sokaklara dökülüp kan verirken, bize<br />
altın tepsi içinde kanunlarla koruyarak<br />
hediye etti saygınlığımızı, insan, kadın<br />
olmanın gururunu. Atatürk’ün devrimlerini<br />
anlamak, anlatmak yeter bu terbiye<br />
için. Burada da esas görev yine kadınlara<br />
düşüyor.<br />
Atatürk Cumhuriyeti, bize Anadolu’nun ve<br />
Türklerin kültürel birikimlerini bir potada<br />
birleştirerek medeniyete bir köprü kurdu.<br />
Toplumu ‘biz’, ‘siz’, ‘onlar’ diye ayırırsanız,<br />
tabii ki sıra kadın-erkeği de ayırmaya gelir.<br />
Bir söylemin, bir inanışın ardında her size<br />
‘dinsiz’, ‘yanlış’, ‘kötü’ diye belletilenden<br />
sonra kadını da düşman bilmek çok kolaydır.<br />
Bu politikaya kimi kadınlar karşı durur,<br />
yok edilmeyi kabullenmez; kimi de bu<br />
yobaz kalabalığa yaranmak üzere sessiz bir<br />
kabulcüyü oynamayı tercih eder.<br />
Bugün, kimilerinin öne sürdüğü ahlâk korumacılığı<br />
adı altında kızlar oğlanlardan,<br />
kadınlar erkeklerden ayrı, karantinada<br />
yaşatılmak isteniyor. Sevgililerin, eşlerin<br />
el ele dolaşmaları, sarılmaları, masumane<br />
öpücükleri, gebe kadının sokakta dolaşması,<br />
kısa etek boyu, açık saç, rujlu dudak,<br />
dans, bale, sanat ahlâksızlık sayılıyor.<br />
Buna mukabil, bu saydıklarım için ahkâm<br />
kesenler, bazı yurtlardaki, bunların kimi<br />
din eğitimi veren yurtlar, erkek çocuklarına,<br />
kız çocuklarına cinsel taciz, tecavüz<br />
uygulanmasına ses çıkarmıyor. Yetkili<br />
ağızlar ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyor.<br />
Kadınlara karşı şiddet, olağan sayılmaya<br />
başlandı. Sokak ortasında insanların seyrederek<br />
geçtiği kadın cinayetleri işleniyor.<br />
Kız çocukları babalarından, ağabeylerinden<br />
hamile kalıyor, kürtajları engelleniyor.<br />
Minicik masum yavrular, tecavüzcüleriyle<br />
evlendirilerek sapıklar korunuyor. Bir köy<br />
dolusu erkek, küçücük özürlü bir kızın<br />
defalarca ırzına geçiyor, o köy halkı bu<br />
pisliği saklamayı ahlâk sayıyor. Mahkemeye<br />
düşerse, kızın ‘sesi çıkmadığı’ için<br />
sapıkların ceza almaması artık şaşırtmıyor<br />
Türkiye’de. Tabiat yeşili, mavisiyle,<br />
hayvanıyla bu sefih düşünce tarzından<br />
nasibini alıyor. Ne acı, ne zavallı bir durum<br />
ki; bu ahlâk çöküntüsü nice resmi ağızdan<br />
da aldığı tasviple korunuyor ve arsızca bir<br />
iştahla çoğalıyor.”<br />
ABD’ye yerleşen ve yılın büyük bir bölümünü<br />
ABD’de geçiren Nermin Bezmen,<br />
Türkiye’de isyan ettiği pek çok şey olduğunu<br />
anlatsa da ülkesinden kopmadığı, son<br />
romanında tercih ettiği konu ile anlaşılıyor.<br />
Havva’nın Cezası için; “Kurban olup sinmiş<br />
nice küçüğümüz, kadınımız ve onları sevenler<br />
için bir silkinme, bir seste birleşme şansı<br />
verebilirse ne mutlu bana” diyor Bezmen.<br />
Türkiye’nin büyük bir çöküş yaşadığını ifade<br />
etse de, yine de umutla bitiriyor sözlerini:<br />
“Bu aslında Türkiye’nin tümünün çöküşüne<br />
giden bir süreç. Kimi lâiklikten nefret ettiği<br />
için, kimi hiç tanımadığı, görse kendisini<br />
sarayın ahırına yanaştırmayacak Osmanlı’ya<br />
özendiği için, kimi kalemini, sanatını,<br />
kimi ruhunu sattığı için, elbirliğiyle bu hale<br />
getirdiler ülkeyi. Bu sebepten en büyük<br />
hayal kırıklığını yine vatandaşlarımızla ilgili<br />
yaşıyorum. Bu kadar dağılmış, ayrışmış,<br />
kimi kapı kulu olmuş, kimi ibriktarbaşı, kimi<br />
yüksek ideallere sahip milletin aynı hedefte<br />
bir Türkiye konusunda buluşup seferberlik<br />
ilân etmesi zor görünüyor ve yanılmış olmayı<br />
çok umut ediyorum.”<br />
56 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kent Hafızası<br />
CADI BOSTANI’NDAN<br />
CADDEBOSTAN’A...<br />
Yaklaşık 180 yıl önce İstanbul’un kenar<br />
mahallelerinden biriymiş Caddebostan...<br />
Fenerbahçe’den Bostancı’ya uzanan sahildeki<br />
bostanlarda, İstanbulluların ihtiyacı olan<br />
sebze ve meyveler yetiştirilirmiş. Yerleşim ise<br />
yok denecek kadar azmış. Bostanların içinde<br />
bulunan bağ evleri, genellikle yaz aylarında<br />
kullanılırmış.<br />
Bugün on binlerce insanın yaşadığı bu<br />
NİHAL CENGİZ<br />
Caddebostan Mahallesi bölgede, deyim yerindeyse inlerle cinler top<br />
Muhtarı<br />
oynarmış! Bölge o kadar tenhaymış ki, hava<br />
karardıktan sonra buralarda dolaşmak yürek<br />
istermiş. Çünkü uçsuz bucaksız tarlalardaki viran bağ evlerinde<br />
hortlakların ve cadıların yaşadığına inanılırmış. İşte, bu yüzden<br />
de bu talihsiz semtin adı Cadı Bostanı’na çıkmış.<br />
Kötü ününden dolayı bölgedeki arazi fiyatları o kadar düşükmüş<br />
ki, semtin neredeyse tamamını Cemal Bey isimli bir piyade çavuşu<br />
satın almış İkinci Abdülhamit döneminde. Yıllar geçip “paşa”<br />
rütbesine ulaşınca da semtin Kadıköy’e yakın olan bölümüne<br />
çifte havuzlu muhteşem bir köşk yaptırmış. İşte, bu köşkün<br />
yapımından sonra da bölgenin kaderi değişmiş. Parası olanlar,<br />
Cemal Bey’den toprak satın alarak yazlık yaptırmaya başlamış.<br />
Köşkün olduğu yeri merak ettiniz değil mi? Bugünkü Çiftehavuzlar!<br />
Emlak fiyatlarının günümüzde astronomik düzeye<br />
ulaştığı, İstanbul’un, hatta Türkiye’nin en gözde mahallesi<br />
Caddebostan’ın tarihi işte böyle... Peki, yaklaşık iki yıldır<br />
“muhtarlık” görevini üstlendiğim Caddebostan benim için ne<br />
ifade ediyor? Çok şey! Her şeyden önce “çağdaşlık”... Paris’ten<br />
daha “Batılı”, Brüksel’den daha “Avrupalı”, Londra’dan daha<br />
“gururlu”, Cannes’dan daha “şenlikli”, Viyana’dan daha “kültürlü”,<br />
Roma’dan daha “eğlenceli” bir “kent”tir benim Caddebostan’ım.<br />
Biraz Ankara, biraz İzmir, biraz Selanik’tir ayrıca! Yani<br />
dibine kadar Atatürk, sonuna kadar Cumhuriyet’tir! Laikliktir,<br />
eşitliktir, özgürlüktür!<br />
Uykusu kaçan genç kızların sabahın üçünde tek başlarına dolaşabildikleri<br />
güvenlik beldesidir. Yılda birkaç kez düzenlenen ve<br />
milyonların katıldığı yürüyüşlerde kimsenin başkasının ayağına<br />
bile basmadığı, yere bir tek sigara izmaritinin atılmadığı huzur<br />
kentidir. Saygıdır, sıcaklıktır, hoşgörüdür.<br />
İstanbul’da şortunuzla, keyif içinde gezebileceğiniz Bodrum’dur!<br />
Kilometrelerce sahil alanını yaz kış, yirmi dört saat<br />
dolduran çocuklarıyla “delikanlı”dır. Maksim’i yıllar önce<br />
yıkılmıştır ama artık her yeri Maksim’dir! Zeki Müren’in “güzel<br />
manolyası”, şairlerin dizesi, ressamların fırçasıdır! “Aman”<br />
diyene anında onlarca yardım elinin uzandığı “yufka yürek”tir.<br />
Dayanışmadır, yalnızlaşan ve hoyratlaşan İstanbul’a inat komşuluktur,<br />
sımsıcak bir “merhaba”dır.<br />
Dedim ya İzmir’e benzer biraz; bu yüzden “sokakları tuz,<br />
çocukları deniz kokar”. Lakin aynı zamanda Samsun’dur; her 19<br />
Mayıs’ta Mustafa Kemal Paşa, bizim buralarda bir kez daha iner<br />
Bandırma Vapuru’ndan... Ankara’dır; her 29 Ekim’de Cumhuriyet<br />
yeniden ilan edilir Bağdat Caddesi’nde...<br />
Öğrenimi üniversite, cinsiyeti kadın, rengi kırmızı beyazdır!<br />
Devletten alan değil, verendir. Hakimdir, savcıdır, doktordur,<br />
mühendistir, sanatçıdır, yazardır, yöneticidir, iş adamıdır.<br />
“Doğru”dur Caddebostan ve Caddebostanlı “çalışkan”dır. Ve ne<br />
zaman taşın altına el koymak gerekirse, o ilk koşandır. Varlığı<br />
her zaman Türk varlığına armağandır! Sorarım size, ben böyle<br />
bir Cadı Bostanı’nı sevmeyeyim de ne yapayım?..<br />
58 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Zanaatkâr<br />
Çelebi Ertürk:<br />
Çerçeveler, anıları<br />
yaşamın içine katıyor<br />
PINAR BALTACI<br />
Dede ve baba mesleği olan çerçeveciliği<br />
tam 40 yıldır Kadıköy Rasimpaşa’da<br />
sürdüren Ertürk Çerçeve, ahşap ve plastik<br />
olmak üzere iki farklı türde çerçeveler<br />
üretiyor. İşletmenin sahiplerinden Çelebi<br />
Ertürk, çerçeveyi sanat eserinin koruyucusu<br />
olarak görüyor ve ekliyor: “Çerçeve ayrıca,<br />
anılarınızı yaşamın içine katarak duvarlarınızı<br />
süslüyor.”<br />
Resimlere çerçeve takmak ve baskı, yağlı<br />
boya resimlerin alım satımıyla ilgilenen<br />
Ertürk Çerçeve’nin başta Kadıköy olmak<br />
üzere, İstanbul Ümraniye ve Samandıra’da<br />
da şubeleri bulunuyor. Ankara’da hâlâ<br />
faaliyet gösteren bir imalathanelerinin de<br />
olduğunu belirten Ertürk Çerçeve ortaklarından<br />
Çelebi Ertürk; “Babamızdan kalan<br />
çerçevecilik işini uzun yıllardır kardeşim<br />
Ünal Çelebi ile devam ettiriyoruz. Türkiye’de<br />
ilk olarak biz toplu şekilde çerçeve üretimi<br />
yaparak satışa sunduk. Bunun ismi çerçeve<br />
tüccarlığı” şeklinde konuşuyor.<br />
“DEKORATİF ÇERÇEVELERDE<br />
SADELİĞE GİDİLDİ”<br />
İsteğe uygun olarak özel tasarım çerçeveler<br />
de ürettiklerini ifade eden Çelebi Ertürk’e<br />
göre, evdeki dekoratif çerçevelerde son zamanlarda<br />
sadeliğe gidildi: “Dükkânlarımızda<br />
hem plastik hem de ahşap çerçeveler<br />
bulunuyor. Kendi üretimlerimiz dışındaki<br />
plastik çerçevelerin bir kısmını Kore ve<br />
İngiltere’den ithal ediyoruz. Üretimlerimize<br />
genel olarak yerli desek de hammaddeler<br />
dışarıdan geliyor ve biz burada kesip, biçip,<br />
boyuyoruz. Örneğin, bizim ülkemizde ahşap<br />
çerçevede kullanabileceğimiz bir ağaç yok.<br />
Yumuşak, düz ve dönmeyen bir araç türünü<br />
çerçevede kullanmak adına Afrika’dan<br />
getirtiyoruz, boyası ise İtalya’dan geliyor.<br />
Üretimlerin son halini burada veriyoruz.”<br />
“ÇERÇEVELER SANAT ESERLERİNİ<br />
KORUYOR”<br />
Çerçevelerin kuşkusuz sanat eserine katkısı<br />
var. Bu düşünceyi bu defa bir sanatçıya<br />
değil, çerçeveciye yöneltiyoruz: “Çerçeve<br />
öncelikle sanat eserine değer katarak,<br />
koruma altına alıyor. Ama tabi ki sanat eseri<br />
bambaşka bir şey ve çerçevelerin çok büyük<br />
katkısı olduğunu söyleyemem. Mesleğimiz<br />
hiç kimse için zaruri bir ihtiyaç değil,<br />
zevke hizmet ediyor. Bu nedenle de hitap<br />
ettiğimiz kesim için de ekstra özen, itina,<br />
temizlik ve özel işçilik istiyor. Özen ve itinayı<br />
gösterebildiğimiz için de çerçevede ülke<br />
olarak etrafımızdaki ülkelere nazaran çok<br />
daha ilerideyiz. Azerbeycan, Bulgaristan ve<br />
Gürcistan gibi ülkelere çerçeve satıyoruz.”<br />
“DAHA ÇOK PLASTİK ÇERÇEVELER<br />
TERCİH EDİLİYOR”<br />
Bugünlerde dükkânda satılan çerçevelerin<br />
yüzde 70’e yakını plastik... Bu tercihlerde<br />
maliyetin büyük etkisi olduğunu söyleyen<br />
Çelebi Ertürk, fiyat olarak ucuz olan<br />
çerçevelerin kesinlikle kalitesiz olmadığını,<br />
sadece çerçevelerde biçimsel olarak bir<br />
inceliğe gidildiğini özel olarak vurguluyor.<br />
“BİZİM SEMTİN KÖTÜSÜ AZDIR”<br />
Tam 40 yıldır Kadıköy Rasimpaşa’da olduklarını<br />
paylaşan Ertürk; “Mahallemizdeki<br />
esnafın büyük çoğunluğunu çok eskiden<br />
beri tanırız. Bizim semtin kötüsü azdır.<br />
Herkes birbirini tanır, saygılıdır. Komşuluk<br />
ilişkileri hâlâ o eski zamanlardaki gibi<br />
devam ediyor. Çok fazla sıkıntımız ve<br />
problemimiz yok. İşlerimizin başında ben<br />
ve kardeşim duruyor. Yüksek okul mezunu<br />
olan çocuklarımız da baba meslekleriyle<br />
ilgileniyor ve devam ettirmek istiyorlar.<br />
İşletmemizi uzun yıllar daha sürdürmek,<br />
temel gayemiz” mesajı verdi.<br />
60 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Fosforca<br />
Bir belediye başkanı<br />
nasıl olmalıdır?<br />
ENİS<br />
FOSFOROĞLU<br />
Merhaba;<br />
Bu yazıyı ve konusunu dostlarla görüştüğümüzde,<br />
nasıl olsa belediye başkanlığını<br />
konuşuyoruz diye başlığı bir başkan nasıl<br />
olmalıdır diye düşünmüştüm. Toplantı gece<br />
yarısı idi, bir süre sonra eve gidip uyudum.<br />
Düşümde yazı başlığı ‘Bir belediye başkanı<br />
nasıl olmalıdır?’ diye çıkıyor ve peşinden<br />
tazminat davaları uçuşuyordu. Sabaha karşı<br />
gördüğüm düşün son bölümünde ise bindiğim<br />
minibüs, Silivri tabelasını gösteren bir<br />
yola sapıyordu. Ter içinde uyandım. ‘Düştü, kuruntuydu’ dedim<br />
kendi kendime...<br />
Haddine mi senin diye bir iki fırça attım aynaya bakıp. Toparlanmıştım,<br />
‘Bir belediye başkanı nasıl olmalıdır?’ yazımı<br />
yazmak için bilgisayar başına oturdum. Bu konuda Kadıköy’ü<br />
çıkış noktası alalım. İsteyen her bölgeye taşıyabilir düşüncelerini.<br />
Yıllardır Kadıköy’de yaşayan biri olarak 12 Eylül sonrası<br />
atanan başkanın ardından Cengiz başkanı, Osman başkanı,<br />
daha sonra uzun süre Selami başkanı, son yıllarda da Aykurt<br />
başkanı gördüm, tanıdım. İlk iki başkan zaman aşımına girer,<br />
fakat Selami Öztürk ve Aykurt Nuhoğlu’yla (son zamanlarda<br />
moda olan sözle) helalleşirim.<br />
Eğitimli insanların yaşadığı bölgeleri yönetmek daha zordur.<br />
Aykurt Bey’in devam edip etmeyeceğini bilmiyorum ama iki<br />
başkan da değerli çalışmalar yapmışlardır. Bundan sonra yazacaklarım<br />
ise hiçbir ismi, hiçbir adayı hedef almadan anlatmak<br />
istediğim düşünceler olacaktır. Sizi de içine alan bir laboratuvar<br />
çalışması...<br />
...<br />
Belediye başkanı nasıl olmalıdır?<br />
* Seçime giderken elini sıktığı esnafı ve halkı, süresi biterken<br />
de dolaşabilecek bir moral ve motivasyon içinde olmalıdır.<br />
* Siyaset kirlenirken ‘İşte bizim burası temiz’ dedirtebilmeli ve<br />
bu sözleri yakın çevresinden önce halk söylemelidir.<br />
* Bir çalışanının yanlış ve değer bilmez davranışı, direkt olarak<br />
başkana küstürür maruz kalanı. Özellikle ‘Atadım müdürü<br />
işte, bana ne’ diye düşünmemelidir.<br />
* Hizmet, kültür ve eğitim binası yapmak hoştur ama o binaları<br />
içine girenler yaşatır. İnsana yatırım öne alınmalıdır.<br />
* ‘Ben bu yılı nasıl olsa idare ederim’ diye düşünmemeli, ‘Sonrasına<br />
bakarız’ tavrında olmamalıdır.<br />
* Kentinin ya da ilçesinin halkını ileriye taşıyabilecek bir vizyonu<br />
olmalıdır.<br />
* Bazı müteahhitleri ihale zamanı dışında da belediyeye gelip,<br />
halkın sorunları ile ilgilenmeye özendirmelidir.<br />
* İnsana dokunmalıdır. Bazı siyasetçiler size bakar gibi<br />
yaparken akıllarında bambaşka<br />
düşünceler vardır ve sizi dinler,<br />
size bakar gibi yaparken aslında<br />
boşluğa bakmaktadırlar. Bakan<br />
değil, gören başkan olmalıdır.<br />
* Bilim ve kültür adamlarını,<br />
sanatçıları, dostlar alışverişte<br />
görsün toplantıları ile değil,<br />
birebir ilgi ile ve sahici bir sevgi,<br />
saygı içinde izlemelidir.<br />
* Ulaşılabilir, halkçı olmalı,<br />
gülümsemeli ve hayatı<br />
güzelleştirmeye çalışmalıdır.<br />
...<br />
Merak etmeyin, bu yaştan sonra<br />
siyasette gözüm yok! Kendim için<br />
bir şey istiyorsam namerdim. Hep<br />
birlikte mutlu olalım istiyorum.<br />
Haddimi aştımsa af ola…<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 61
Sivil Toplum<br />
Ataşehir Rotary<br />
yeni döneme hazır!<br />
PINAR BALTACI<br />
‘Daha iyi bir dünya’ mottosuyla refahın arttırılması,<br />
eğitime katkı sağlanması, yoksulluğun<br />
önlenmesi amacıyla topluma hizmet<br />
etmeyi amaç edinen Rotary, gönüllülük<br />
esasına dayanan bir sivil toplum kuruluşu. İstanbul’un<br />
birçok il ve ilçesinde çalışmalarını<br />
sürdüren Rotary’nin Ataşehir’deki faaliyetleri,<br />
Füsun Bayar başkanlığında devam ediyor.<br />
Özellikle öğrencilere dönük çalışmalarıyla<br />
dikkat çeken Ataşehir Rotary Kulübü’nü,<br />
Başkan Füsun Bayar ile konuştuk.<br />
Öncelikle Rotary hakkında bilgi verir<br />
misiniz? Ne zaman, nasıl kuruldu?<br />
23 Şubat 1905 tarihinde ABD’nin Illinois eyaletinde,<br />
Avukat Paul Harris ve üç arkadaşı<br />
tarafından dostluk ve arkadaşlık ilişkilerini<br />
geliştirmek, kulüp üyelerinin mesleki ve<br />
sosyal çıkarlarına hizmet etmek düşüncesiyle,<br />
dünyanın ilk hizmet kulübü olan Chicago<br />
Rotary’nin kurulmasıyla başlamış bir oluşum.<br />
Bu serüven bugün “Kendinden Önce<br />
Hizmet” anlayışıyla insanlığa hizmet adına<br />
sayısız projelere imza atan, dünyada iyi niyet<br />
ve barışın gelişmesine katkıda bulunan,<br />
160’dan fazla ülkedeki yaklaşık 30 bin Rotary<br />
kulübünde 1,2 milyon Rotaryeni içine alan<br />
uluslararası kocaman bir aileye dönüştü.<br />
Rotary’nin genel olarak ilgilendiği<br />
ve duyarlılık gösterdiği konulardan<br />
bahseder misiniz?<br />
Rotary, dünya çapında tüm meslek gruplarında<br />
iş ve mesleğinde kendini ispatlamış,<br />
toplumda saygınlığı bulunan, iyi niyet ve<br />
barışın korunmasına inanan, ‘daha iyi bir<br />
dünya’ görüşünü benimsemiş, kâr amacı<br />
gütmeyen ve tamamen<br />
gönüllülük esasına dayanarak<br />
dünyada refahın<br />
artırılması, eğitime katkı<br />
sağlanması, yoksulluğun<br />
önlenmesi amacıyla topluma<br />
hizmeti benimsiyor.<br />
Başta çocuk felci (polio)<br />
ile mücadele olmak<br />
üzere pek çok anlamlı<br />
projeyi de gerçekleştiren<br />
Rotaryenler; din, dil, mezhep,<br />
ırk ve siyaset ayrımı<br />
olmadan tüm insanlığa<br />
hizmet etmeyi kendine<br />
amaç ediniyor.<br />
Yüzümüzü Ataşehir Rotary Kulübü’ne<br />
dönelim... 2018-2019 döneminde<br />
Füsun Bayar liderliğinde neler olacak<br />
Ataşehir’de?<br />
Ataşehir Rotary Kulübü’nün projeleri, sürekliliği<br />
olan projeler olup, her yıl yenilerinin de<br />
eklenmesiyle hizmet skalasını arttırıyor. Her<br />
yıl maddi imkânı yetersiz başarılı üniversite<br />
öğrencilerine burs imkânı sağlayarak<br />
bu öğrencileri sosyal, kültürel ve eğitim<br />
faaliyetleriyle de hayata hazırlıyoruz. Bunun<br />
yanında bursiyerlere kaynak sağlamak ve<br />
Ataşehir halkı ile birlikte olmak amacıyla<br />
her yil çeşitli konser ve etkinlikler içeren<br />
“Bahar Şenliği” düzenliyoruz. Ayrıca, sağlık<br />
projelerine destek sağlamak amacıyla geçtiğimiz<br />
yıl Marmara Üniversitesi Yenidoğan<br />
Bölümü’ne ECHO cihazı ve engellilerin<br />
hizmetinde kullanılmak üzere Engelli Taksi<br />
dizayn ederek Ataşehir Belediyesi’ne bağışladık.<br />
Ataşehir Belediyesi tarafından düzenlenen<br />
‘Atık Elektronik Toplama’ etkinliğine<br />
katılarak, “Otizme hayır!” dedik. Tüm bunlar<br />
projelerimizin sadece bir kısmı. ‘Kendinden<br />
Önce Hizmet’ anlayışı ile hizmetlerimizi<br />
sürdürmeye, fark yaratmaya, kişilere ve<br />
gönüllere dokunmaya devam edeceğiz.<br />
Ataşehir Rotary Kulübü,<br />
burslu öğrencileriyle<br />
dönemin ilk kaynaşma<br />
toplantısını gerçekleştirerek,<br />
her ay öğrencilere yapılan<br />
kişisel gelişim etkinliklerinin<br />
planını da yaptı.<br />
Ataşehir Rotary tarafından yıl içerisinde<br />
gerçekleştirilen diğer projeler<br />
şöyle: ‘Sevgi Kütüphanesi’ projesiyle<br />
ihtiyaç sahibi okullara kütüphaneler<br />
kurmak, ‘Kitap Kardeşliği’ projesi ile<br />
okullara kitap yardımında bulunmak,<br />
toplanan pet şişelerin geri dönüşümüyle<br />
elde edilen elyaftan mont<br />
yapılarak ihtiyaç sahibi öğrencilere<br />
dağıtmak, okullarda öğrenci ve<br />
velilere yönelik ‘Trafik Kazalarını Önleme’<br />
eğitimi vermek, STK ve UNICEF<br />
işbirliğiyle ortak projeler yürütmek,<br />
kadınlara yönelik ilk yardım, doğuma<br />
hazırlık ve meme kanseri bilinçlendirme<br />
eğitimleri vermek.<br />
62 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Sosyal Sorumluluk<br />
ADD Kadıköy:<br />
Cumhuriyet’in çocuklarına<br />
sahip çıkıyoruz<br />
PINAR BALTACI<br />
19 Mayıs 1989 tarihinde bir araya gelen 50<br />
yurtseverin öncülüğünde kurulan Atatürkçü<br />
Düşünce Derneği (ADD), o zamandan bu<br />
yana Atatürkçülüğü en doğru şekilde yeni<br />
nesillere aktarma misyonunu sürdürüyor.<br />
Kurulduğu yıllarda Onursal Genel Başkanlığını<br />
Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu,<br />
Kurucu Genel Başkanlığını ise Prof. Dr.<br />
Muammer Aksoy’un üstlendiği dernek,<br />
ilk faaliyetlerine Ankara’da başlasa da günümüzde<br />
Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde<br />
çalışmalarına devam etmekte.<br />
Tüm Türkiye’de kamu yararına çalışan<br />
dernek statüsünde olan ADD’nin en büyük<br />
projeleri ise eğitimde kendini gösteriyor.<br />
Kadıköy Life Dergisi olarak ziyaret ettiğimiz<br />
ADD Kadıköy Şube Başkanı Nahit Kubilay;<br />
“Atatürk’ün değerlerine sahip çıkarak, en<br />
doğru şekilde yeni kuşaklara aktarabilmek<br />
temel amacımız. Cumhuriyet’in çocuklarına<br />
elimizden geldiğince burslarla yardım ederek,<br />
eğitimlerine katkı sunmaya çalışıyoruz”<br />
ifadelerini kullandı.<br />
ADD KADIKÖY’DEN ÖĞRENCİLERE BURS<br />
Geçtiğimiz eğitim ve öğretim yılında ADD<br />
Kadıköy olarak toplam 70 öğrenciye burs<br />
verdiklerini belirten Nahit Kubilay, eğitim<br />
kampanyalarına dair şunları söyledi:<br />
“Bütün Türkiye çapında Atatürkçü Düşünce<br />
Derneği’nin en büyük projesi eğitim<br />
alanında. ‘Cumhuriyet’in Çocuklarına<br />
Sahip Çıkıyoruz’ sloganıyla yürütülen bir<br />
burs kampanyamız var. Her şube, kendi<br />
bütçesi ve gelir durumuna göre üniversite<br />
ve lise çocuklarına burs veriyor. Amacımız,<br />
Cumhuriyet gençlerinin tarikat yuvalarına<br />
düşmesini engellemek. Burs verdiğimiz çocuklardan<br />
sadece iki şey istiyoruz. Birincisi<br />
ve bizim için en önemlisi, derslerinde başarılı<br />
olmaları. Bunun yanında hafta sonları<br />
düşük gelirli ailelerin çocuklarına burada<br />
ders vermelerini rica ediyoruz.”<br />
‘İSTANBUL’DA TOPLAMDA<br />
28 ŞUBEMİZ BULUNUYOR’<br />
Bağışlarla ayakta durduklarını ve faaliyetlerini<br />
yürütebildiklerini vurgulayan Kubilay,<br />
dergimiz aracılığıyla şu çağrıda bulundu:<br />
“Herkesi kurumumuza bağış yapmaya ve<br />
etkinliklerimize katılmaya davet ediyoruz.<br />
Bugün ADD’nin İstanbul’da toplamda 28<br />
şubesi bulunuyor. Beş tanesi de kurulma<br />
aşamasında. Herkes yaşadığı semtteki<br />
kurumumuza giderek, faaliyetler konusunda<br />
bilgi alabilir. Alanlarda çalışmalarımız<br />
sürüyor. Yakın zamanda çocuk gelinlere ve<br />
çocuk istismarına hayır demek için sokaklara<br />
çıktık ve bu konuda farkındalık yarattık.<br />
Bunun yanında şeker fabrikalarının özelleştirilmesini<br />
önlemek amacıyla bir imza<br />
kampanyası düzenleyerek, 100 bin imza<br />
topladık. Nitelikli üye sayımızın artması ve<br />
burs kampanyalarımızın başarıya ulaşması<br />
için herkesin desteklerini bekliyoruz.”<br />
ADD Kadıköy Şube<br />
Başkanı Nahit Kubilay<br />
ADD Genel Başkanı<br />
Prof. Dr. Süheyl Batum<br />
ADD Kadıköy<br />
sosyal medya hesapları:<br />
Facebook: /addkadikoy<br />
İnstagram: /addkadikoy<br />
Mail: kadikoyadd@gmail.com<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 63
Analiz<br />
Sahaf kültürü,<br />
kitap endüstrisi ve<br />
Kadıköy...<br />
DENİZ İHSAN TAŞDELEN<br />
Günümüz okuma kültürü, gelişen teknolojiyle birlikte dönüşümü<br />
de beraberinde getirdi. Eski olan sahaf kültürü ile<br />
yeni olan kitap endüstrisi arasındaki etkileşimleri, Kadıköy<br />
sahaflarına sorduk. Her sahafın içinde bulunduğumuz kitap<br />
kültürüne bakışının farklı olmasının yanında, sahaflığa<br />
bakışta da ayrı düşünceler mevcut. Kadıköylülerin uzun<br />
yıllardır tanıdığı İmge Sahaf, Akmar Pasajı esnafı, Kafkas<br />
Pasajı esnafı ve Yolda Sahaf ile bir araya geldik. Kadıköy’ün<br />
okuma alışkanlığı açısından en iyi yer olduğu vurgulanırken,<br />
öte yandan sahaflar Türkiye’deki okur niteliğinin<br />
azalmasına dikkat çekti.<br />
“Yeni kitap satanların bize herhangi bir etkisi yok. Bizim<br />
kendi satış kanallarımız var internette. Bir web sitemiz var,<br />
satışları gayet iyi olan bir site. Nadir Kitap gibi... Sahafların<br />
satış yaptığı siteler bunlar. Genellikle ikinci el kitaplar satıyoruz.<br />
Yeni kitapların da ikinci ellerini satıyoruz ama işin<br />
ana döngüsü, asıl mantığı baskısı tükenmiş eski kitaplar.<br />
Nadir olan Osmanlıca kitaplar, 1700-1800’lerden kalma<br />
kitaplar... Bunlarla döngü sağladığımız için popüler kitapçıların<br />
bize herhangi bir etkisi yok” şeklinde konuşan İmge<br />
Sahaf işletmecisi Orçun Ceylandağ; “Yeni kitap satana sahaf<br />
denmez. Yanlış bir algı bu, onlar kitap tüccarıdır. Sahaf,<br />
eski baskı olan ve nadir kitapları satan kişidir. Bu sebeple<br />
kitapçıyla sahaf arasında çok ciddi bir ayrım var. Şunu da<br />
eklemek istiyorum, hem yazarların hem de sektörün ayakta<br />
kalması açısından korsan kitapların okunması yerine ikinci<br />
el kitapların okunmasını öneriyorum. Bu çok önemli” dedi.<br />
Orçun Ceylandağ<br />
64 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Analiz<br />
Ramazan Tekce<br />
“MÜŞTERİ POTANSİYELİNDE CİDDİ<br />
DEĞİŞİMLER OLMAYA BAŞLADI”<br />
İnternet ile beraber hem kitap alımında<br />
hem kitap satımında ciddi bir azalmanın<br />
olduğunu vurgulayan Akmar Pasajı<br />
içerisindeki Şimal Kitabevi’nin işletmecisi<br />
Ramazan Tekce ise; “Sahafta kitap arayan<br />
kalmadı. Herkes internetten yapıyor kitap<br />
alışverişini. Ancak hiç bulunmayan kitaplar<br />
arandığı zaman ziyaret ediliyoruz. Müşteri<br />
potansiyelinde de ciddi anlamda değişimler<br />
olmaya başladı. Bundan beş sene önce<br />
nadir kitaplara değer veren müşterilerimiz<br />
vardı, bu müşterilerimiz de kayboldu.<br />
Birçok dükkân internet üzerinden satış<br />
yapıyor artık. Boşa kira verme gereği<br />
hissetmiyor arkadaşlar. Beş yıl öncesinde<br />
10-15 tane olan sahaf dükkânı, bugün<br />
2-3 tane kaldı. Onlar da yavaş yavaş sona<br />
doğru gidiyor. Bütün bunları göz önünde<br />
bulunduracak olursak, biz de internete<br />
dönmeye başladık. Çözüm olarak da en<br />
azından internet üzerindeki iskontonun<br />
bu derece haksız rekabete yol açmamasını<br />
istiyoruz” diyerek, internetin sahaf üzerindeki<br />
etkisine dikkat çekti.<br />
“TÜRKİYE’DE KİTAP OKUMA DURUMU<br />
İÇLER ACISI”<br />
Günümüzde kapanan yayınevlerinden ve<br />
bunun kitap üzerine etkisinden bahseden<br />
Onur Sahaf işletmecisi Barış Soysal da<br />
insanların sahaflara eskisi gibi gelmemesinden<br />
söz ederken, en çok etkilendikleri durumun<br />
ekonomik krizler olduğunu belirtti.<br />
“Ayda 20 bin kitap satan siteyi biz sahaflarla<br />
karşılaştıran bir kesim var. Çok saçma bir<br />
durum bu. Sokaktaki bakkalla Migros’u<br />
karşılaştırmak gibi bir şey. Öte yandan, Türkiye’deki<br />
kitap okuma ile ilgili içler acısı bir<br />
durum da söz konusu” değerlendirmesinde<br />
bulunan Soysal, şunları ifade etti: “Özellikle<br />
üniversite öğrencilerini çok kötü buluyorum.<br />
Üniversiteli öğrenciler, Eylül-Ekim gibi<br />
uğrar ve ders kitapları sorarlar bize. Yok<br />
deyince bakakalıyorlar, algılarında yok. Bu<br />
kötü... Fakat azınlıkta da olsa bazı öğrenciler<br />
geliyor. Böyle çok öğrenciyi mezun ettim<br />
ben. Hâlâ gelirler Barış Ağabey diye. İyi<br />
çocuklar, bir şeylerin farkına varan çocuklar<br />
var. Az da olsa var.”<br />
“KADIKÖY, KİTAP TALEBİNİN EN YÜKSEK<br />
OLDUĞU SEMTLER ARASINDA”<br />
On senedir Yeldeğirmeni’nde yaşayan ve<br />
mahalledeki dönüşüme dikkat çeken, bu<br />
dönüşümün mahallenin kültürel yapısını<br />
ne derece etkilediğini anlatan Yolda Sahaf<br />
işletmecisi Anıl Güler, sahafların mevcut<br />
durumunu şöyle paylaştı: “Mahallenin<br />
eski yerlileri çok fazla bir taleple gelmiyor<br />
açıkçası. Fakat benim gibi sonradan gelmiş<br />
insanlar için kitaba ulaşmak önemli bir<br />
durum. Türkiye standartları üzerinden konuşacak<br />
olursak Kadıköy, kitap talebinin en<br />
yüksek olduğu semtlerden biri. Bu yüzden<br />
bu mesleği burada yapmak çok keyifli... Burada<br />
olunca güzel bir duygu bu durum ama<br />
keşke başka yerlerde daha fazlası olsaydı.<br />
O keşkeyi her zaman taşıyoruz.<br />
Anıl Güler<br />
MANEVİ TATMİN YARATAN BİR MESLEK<br />
Öncelikle benim sahaflıktan anladığım şöyle<br />
bir şey; elinde bir kitap var ve sahaflık, bu<br />
kitabı hak ettiği yere ulaştırmak, o kitabı alan<br />
kişinin kim olduğunun önemli olması. Bu sebeple<br />
sahaflık benim için maddi getiriden çok<br />
daha farklı bir yerde. Manevi tatmin yaratan<br />
bir meslek... Bunun yanında kitabın endüstri<br />
haline gelmesine rağmen kitapçılık, hâlâ çok<br />
rağbet gören bir piyasa işi değil. Bizim sattığımız<br />
ürünlerin çoğu ana akımın dışında şeyler.<br />
Bu yüzden internet ortamında çok fazla<br />
bulunamayacak şeyler ki e-kitap gibi şeylerin<br />
normal kitabın verdiği duyguyu hissettirdiğini<br />
düşünmüyorum. Bir makale, Türkiye’deki<br />
e-kitap satışlarında yüzde 50’ye varan bir<br />
düşüş olduğunu söylüyordu. E-kitap’ın<br />
toplumsallaşması çok mümkün görünmüyor<br />
ki bu gerçekleşse bile illa ki sahaflara ihtiyaç<br />
daha geç tükenecek. Böyle bir tüketimin<br />
artması elbet bizi de vurur, fakat sahaflar bu<br />
bakımdan daha korunaklı duruyor.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 65
Sahne Sanatları<br />
Zuhal Olcay ve Burak Sergen,<br />
‘Aşk Halleri’nde buluştu<br />
“Hangisini söyleyebilmek daha iyi; ‘Yıllar seni çok değiştirmiş’ mi,<br />
yoksa ‘Yıllar seni hiç değiştirmemiş’ mi?”<br />
PINAR BALTACI<br />
Hollandalı yazar Maria Goos’un sevilen oyunu<br />
“Doek!”, “Aşk Halleri” adıyla ilk kez Türkçe olarak<br />
sahneleniyor. Başrollerini Zuhal Olcay ve Burak<br />
Sergen’in paylaştığı oyun, konsevatuvar hayatları<br />
boyunca çok iyi bir ikili olan Liz ve Richard’ın hikâyesini<br />
konu alıyor. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ndeki<br />
oyun öncesi kuliste bir araya geldiğimiz Zuhal<br />
Olcay ve Burak Sergen ile Aşk Halleri’ni ve tiyatroyu<br />
konuştuk.<br />
Nasıl ortaya çıktı oyun fikri, bir araya gelme<br />
sürecinizden bahseder misiniz?<br />
Zuhal Olcay: Zaten bir süredir oyun arayışı içerisindeydik.<br />
Oyunu önce menajerim Filiz Hanım ile<br />
beraber izledik. Uzun bir süre erkek oyuncu ararken,<br />
en sonunda Burak’ı bulduk. İyi ki de öyle oldu<br />
diyoruz şimdi, güzel bir ikili olduk. Hem sahnede<br />
hem de sahne dışında güzel bir bağ kurduk ve ekip<br />
oluşturduk.<br />
Oyuna dair neler söylersiniz? Türkiye’de ilk defa<br />
sahnelendi Aşk Halleri…<br />
Zuhal Olcay: Evet doğru, ilk defa biz sergiliyoruz.<br />
Hollandalı bir yazar olan Maria Goos’tur yazarı.<br />
Hatta kendisini Nisan ya da Mayıs gibi davet de<br />
edeceğiz oyunumuza. Belki kapanış oyununda<br />
aramızda olacak.<br />
Ne anlatılıyor ‘Aşk Halleri’nde? Seyircilerden ne<br />
tür tepkiler alıyorsunuz?<br />
Zuhal Olcay: Oyunun çok enteresan bir kurgusu<br />
var. İki oyuncunun provalarında geçtiği için bizim<br />
için de fazlasıyla eğlenceli. Bu yönleriyle bir oyuncu<br />
için çok elverişli ve olanaklı bir oyun. Seyirci için ise<br />
izlemesi bilmece gibi… İşte bu sebeple izleyenlere<br />
enteresan geliyor diye düşünüyorum.<br />
Burak Sergen: Oyunda bütün kadınları Zuhal,<br />
bütün erkekleri de ben oynuyorum. İzleyici oyunu<br />
66 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Sahne Sanatları<br />
değişen sahnelerle çözmeye çalışıyor. Bu<br />
oyunu esasında güzel yapan, hem çok dramatik<br />
hem de komik anlarının olması. Tıpkı<br />
hayat gibi... Dolayısıyla, hem seyirci hem de<br />
bizim için çok renkli bir oyun oldu.<br />
Peki, sizce ilişkilere, geride bırakılanlara,<br />
özlemlere dair bir sorgulama var mı<br />
oyunda?<br />
Zuhal Olcay: Tabii her ilişkinin kendi içerisinde<br />
böyle bir sorgulaması oluyordur illaki.<br />
Burada çok eskiden sevgili ve çok iyi birer<br />
dost olan Liz ve Richard, 10 yıl aradan sonra<br />
bir araya geldiklerinde tüm bu sorgulamaların<br />
içerisine giriyorlar. Bir oyunun provasında<br />
hem provalarını hem de ilişkilerini<br />
sorguluyorlar.<br />
Burak Sergen: ‘Aşk Halleri’ dediğimizde bu<br />
oyunda aşkın gerçekten her hali olduğunu<br />
görüyorsunuz. Hem geçmişe hem de bugüne<br />
dair sorgulamalar, hesaplaşmalar var. ‘Şöyle<br />
yapsaydım böyle mi olurdu? Şurada şu kelimeyi<br />
kullansaydım her şey başka olur muydu?’<br />
gibi sorgulamalar bunlar. Pişmanlıklar,<br />
beklentiler, tekrar geri dönüşler var. Bunlar<br />
olduğuna göre yaşantımızdan ve bizden de<br />
bir şeyler oluyor. Söz konusu kadın ve erkek<br />
olunca, bu gibi durumlar evrensel zaten.<br />
Ayrı ayrı oynadığınız karakterlere dair<br />
neler söylersiniz? Liz ve Richard’da<br />
kendinizden birer parça bulup,<br />
özdeştirebildiğiniz noktalar oldu mu?<br />
Zuhal Olcay: Liz ve Richard birer oyuncu<br />
olduğu için tabii ki kendimizle özdeşleştirdiğimiz<br />
noktalar oldu. Çok iyi bildiğimiz bir<br />
hayat ve yaşam biçimi.<br />
Oyunda Liz bana daha derin geldi, onu<br />
çok daha iyi anlayabildim…<br />
Zuhal Olcay: Richard, hayata karşı farklı<br />
duruşu olan bir adam... Aslında o da çok<br />
önemli biri ama alkol sorunu var, kendisine<br />
hayran olunmasından hoşlanıyor. Bence de<br />
kadın daha derin, daha duygusal ve hatta<br />
daha aşık. Çok farklı iki karakter olan Liz ve<br />
Richard, aşkta doğal olan iki zıt karakterin<br />
birbirini çekmesi haline iyi bir örnek. Her aşkta<br />
biraz bu durum yok mudur? Gerçi sonra<br />
o farklılıklar yüzünden de ayrılık gelebiliyor.<br />
Başlarda çok hoş ve harika gelen tavırlar, zaman<br />
geçip aşk suyunu çekmeye başlayınca<br />
batmaya başlıyor. Tıpkı oyundaki gibi...<br />
Burak Sergen: Zuhal’e tamamen katılıyorum,<br />
Richard hercai ve marjinal bir tip.<br />
Oyunun sonunda gerçekten Richard’a çok<br />
göndermeler var. Oyun sırasında izleyenler<br />
adama çok kızıyor ama aldığımız tepkiler<br />
hep en sonunda birlikte olsalardı keşke şeklinde<br />
oluyor. Bu marjinal adamı seviyorlar.<br />
Tiyatro neresinde duruyor hayatınızın?<br />
Birer cümle ile anlatırsanız, tiyatro nedir<br />
Zuhal Olcay ve Burak Sergen için?<br />
Zuhal Olcay: Tiyatro, benim için hayatımın<br />
merkezi. Çünkü onun eğitimini aldım. Tiyatro<br />
disiplini ile büyüdüğüm için çok şanslı<br />
hissediyorum kendimi.<br />
Burak Sergen: Benim için ise yaşam tarzı.<br />
Gençlere bu anlamda söyleyeceğim tek bir<br />
şey var; eğer bu işi meşhur olmak için değil<br />
de hayat tarzı ve gerçekten meslek aşkıyla<br />
yaparlarsa, çok daha fazla keyif alırlar. Fakat<br />
kısa yoldan meşhur olmak adına tiyatroyu<br />
da basamak olarak kullanayım diye düşünüyorlarsa<br />
hiç girişmesinler. Çünkü zaten<br />
yeterince bu işin dışında olup da içine giren<br />
insan var. Yeterli bence...<br />
Geledim Kadıköy’e... İstanbul’un çok<br />
farklı semtlerindeki seyirci kitlesini<br />
gözlemleme fırsatınız oluyor. Kadıköy’ün<br />
seyirci kitlesi ve semt dokusuna oyuncu<br />
gözüyle bakarsanız neler söylersiniz?<br />
Zuhal Olcay: Kadıköy benim bir kere çocukluğum,<br />
gençliğim, hayatım… Üsküdar’da<br />
doğup büyüdüm, böyle olunca da zamanımın<br />
çoğu Kadıköy’de geçti. Şu günlerde de<br />
Kadıköy, İstanbul’un medarı iftiharı. Soluk<br />
alabildiğimiz yer... İyi ki var…<br />
Burak Sergen: İzmir, Kadıköy gibi yerlerde<br />
gerçekten de soluk alabiliyoruz. Oyunumuz<br />
seyirci ile birlikte coşan bir oyun. Yani biraz<br />
seyircinin nefesi, gülmesi, ağlaması, ilgili<br />
gözleri etkiliyor bizi. Onların vücuduna,<br />
duygularına göre bizler de motive oluyoruz.<br />
İşte Kadıköy’ün böyle yaşayan bir izleyici<br />
kitlesi var.<br />
Yakın zamandaki projelerinizden<br />
bahseder misiniz? Yine ortak bir projede<br />
görebilecek miyiz sizi?<br />
Zuhal Olcay: Şu an benim için tiyatro ve<br />
konserlerim dışında şekillenmiş bir proje<br />
yok. İkisi de devam ediyor.<br />
Burak Sergen: Ben yeni bir diziye başlıyorum<br />
bu sezon. Onun haricinde de tiyatro...<br />
Ortak bir proje şu an yok ama bakalım,<br />
zamanın ne göstereceğini bilemeyiz.<br />
Liz ve Richard konservatuvarı<br />
beraber okudular, beraber bitirdiler.<br />
Okul hayatları boyunca iyi bir ikili<br />
oldular ve birlikte sahneye çıktıkları<br />
mezuniyet oyunlarının ardından tam<br />
20 yıl beraber sahne aldılar. Sonra<br />
Liz, her şeyi geride bırakıp Güney<br />
Fransa’ya yerleşti; sahnelerden uzak,<br />
sakin bir yaşam sürmeyi tercih etti.<br />
Liz’in gidişinin üzerinden 10 yıl geçti.<br />
Şimdi Richard, Liz ile 30 yıl önce<br />
oynadıkları mezuniyet oyunlarını<br />
tekrar sahneye koymaya hazırlanıyor.<br />
Fakat hâlâ bu oyunda kendisine<br />
eşlik edecek doğru kişiyi bulamadı.<br />
Son şansını deniyor ve Liz’i, 30 yıl<br />
önce kariyerlerini başlatan bu oyunu<br />
tekrar beraber oynamaya davet ediyor.<br />
Maria Goos’un “Aşk Halleri”nde<br />
bir kadın-erkek, karşı cinslerden iki<br />
meslektaş, eski iki arkadaş ve eski iki<br />
sevgili olarak Richard ve Liz üzerinden<br />
kurduğu dünya, ilişkilere dair bir<br />
sorgulama...<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 67
Bir Yönetmenin Gözünden<br />
Yıllarca Kadıköy’ü<br />
güldüren büyük usta:<br />
Tevfik Gelenbe<br />
Radyo mikrofonları karşısında, TV ekranlarında ve<br />
tabi gerçek yeri olan tiyatro sahnelerinde geçen 40 yıl…<br />
Uzunca bir süre beraber çalıştığımız Tevfik<br />
Gelenbe’nin çok ilginç yaşamı, O’nu bu<br />
sayfalara taşımayı gerekli kıldı. Zira hayatından<br />
kısa kesitler sunacağım büyük ustanın<br />
zorluklar içinde geçen çocukluğu, ilk gençliği,<br />
sonrasında gelen şöhret ve sahnede geçen<br />
yıllar, genç arkadaşlara ve yeni sanatçı adaylarına<br />
gerçekten ışık tutacak.<br />
Tevfik Gelenbe, küçük yaşta anne ve babasını<br />
YİĞİT UYGUN<br />
y_uygun@superonline.com kaybediyor, akrabalarının desteğiyle ayakta<br />
kalmaya çalışıyor. Ve tabi ki mecburen hep<br />
çalışıyor. Neler mi yapıyor yaşama tutunabilmek adına? Soba<br />
tamirciliği, oto elektrikçiliği, sünger avcılığı, gazetede mürettiplik,<br />
muhasebecilik, profesyonel futbolculuk... Dahası da var...<br />
Peki tiyatro? İşte o vazgeçilmezi Gelenbe’nin... Kıt kanaat<br />
biriktirdiği birkaç kuruşla hemen her akşam bir tiyatronun en<br />
ön sırasında yerini alıyor. Ve hayranlıkla sahnedeki oyuncuları<br />
izlerken, “Bir gün ben de orada olabilir miyim?” diye soruyor<br />
kendi kendine. Yıllar bu çaba ile geçip gidiyor.<br />
Sonrasında bin bir güçlükle Vefa Lisesi bitmiş, kendisine bir yol<br />
çizmenin vakti de gelmiştir usta için! Tiyatro camiasında elde<br />
ettiği küçük çaplı çevre, gün gelir işine yarar Tevfik Usta’nın!<br />
1957-58 sezonunda İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Sahne<br />
Amirliği’nden bir davet alır. Deneme amaçlı bir sınava 60 kişi ile<br />
beraber katılır. Ve sonuç; iki kişi kazanmıştır sınavı, biri Tevfik<br />
Gelenbe’dir. Sonrasında katıldığı kursu da birincilikle bitirir. Ve<br />
hayat sahnesinde zil çalmış, oyun başlamıştır; ta ki 2004’de son<br />
nefese kadar...<br />
Şehir Tiyatroları’nda tanıştığı ve pek çok kez sahne paylaştığı<br />
büyük ustalar Gazanfer Özcan ve Gönül Ülkü ile müthiş bir<br />
dostluk kurar Tevfik ağabey. Birkaç yıl sonra ‘memur sanatçı’<br />
olmayı reddederek Şehir Tiyatroları’ndan ayrılıp, kendi tiyatrolarını<br />
kurar bu üçlü. Yaklaşık yedi sezon Gönül Ülkü-Gazanfer<br />
Özcan Tiyatrosu’nda çok sayıda oyun sergiler ve müthiş başarılı<br />
olurlar. Takvimler 1969-70 sezonunu gösterdiğinde, Tevfik<br />
Gelenbe artık kendi kanatları ile uçmaya karar verir. Ve Tevfik<br />
Gelenbe Tiyatrosu’nu kurar.<br />
68 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Bir Yönetmenin Gözünden<br />
Kadıköy’e gelince, o yıllarda her gece<br />
sayısız perde açılır İstanbul’da. Fakat<br />
büyük kısmı Beyoğlu ve civarındadır.<br />
Oysa Kadıköy’ün gerçekten çok elit,<br />
üst düzey bir kitlesi vardır. Günümüzde<br />
de bu böyle. Tevfik Gelenbe Tiyatrosu,<br />
Kadıköy’de vücut bulur. O yıllardan<br />
turneler hariç son nefesine kadar da<br />
ayrılmaz Kadıköy’den. Her akşam, bazen<br />
bin bir güçlükle açılan perdesinden<br />
kahkaha saçar Kadıköy’e.<br />
Kadıköy deyince; sonrasında tiyatrolarını<br />
burada kuran Kenan Büke, Enis Fosforoğlu,<br />
bir ara Şemsi İnkaya-Tomris Özekit ve<br />
emek harcayan diğer ustaları da analım.<br />
Oyunlar büyük başarı ile sürerken, zaman<br />
içinde radyoda fenomen haline gelen<br />
Uğurlugiller’de ‘Bacı Kalfa’yı konuşmaya<br />
başlar, kendine has üslubuyla... Şöhreti<br />
gittikçe artar bu tiplemeyle. Bir süre<br />
sonra kamera ile de tanışacaktır Gelenbe.<br />
Birçok dizi ve filmin yanı sıra Bacı Kalfa’yı<br />
ekranlarda da yıllarca canlandırır.<br />
Çekimlerini yaptığım yıllarda tiyatroda<br />
kuliste, tabi salonda keyifli anları paylaştık<br />
Tevfik ağabey ile ve diğer oyuncu dostlarla.<br />
Eski anılardan söz ederken, içtiğimiz bir<br />
bardak çay daha lezzetli gelirdi sanki. Sevim<br />
ablaya gelince; Tevfik ağabeyin değerli<br />
eşi, sahnede de rol arkadaşı... Onunla da<br />
keyifli anılar yaşadık. Bir iki kez de aynı seti<br />
paylaştık yardımcı yönetmenlik günlerimde,<br />
sinemada...<br />
Tevfik Gelenbe Tiyatrosu, yıllar boyunca<br />
oyuncu yetiştirmek adına parasız kurslar<br />
düzenledi ve sektöre çok sayıda oyuncu<br />
kazandırdı. Diğer yandan; çocuk tiyatrosu<br />
kavramını ciddiyetle ele aldı ve güldürürken<br />
düşündüren oyunlar sahneleyerek,<br />
çocukların bilinçli biçimde topluma kazandırılmasında<br />
pay sahibi oldu. Cumartesi ve<br />
Pazar sabahları salonu dolduran çocukların<br />
kahkahaları, alkışları hâlâ kulaklarımda...<br />
Bir akşam ‘Öp Babanın Elini’ oynanıyor<br />
sahnede; bir seyirci kahkaha komasına girerek,<br />
koltukların arasına yuvarlanıyor! Oyun<br />
bir süre duruyor. Herkes kendine gelince<br />
de devam ediyor. Gece elbette gözyaşları<br />
ile bitiyor, ama gülmekten! Hangi topluluk<br />
bunu yaşamak istemez ki? Tevfik Gelenbe<br />
bunu yaşıyor! Böyle anı çok!<br />
Hastalığının en üst seviyesinde, doktorların<br />
izin vermediği zamanlarda bile perde açan<br />
bir usta! Acılar içinde, yine güldürmeyi sürdürüyor!<br />
Bu tiyatrodan yıllar içinde kimler geldi,<br />
kimler geçti. Birçoğunu başka sahnelerde,<br />
dizilerde, filmlerde de izlediniz, izliyorsunuz.<br />
Mehmet Beyazıt, Ayşen Tekin, Erdoğan<br />
Dikmen, Yıldıray Şahinler, Mehtap Ar, Hakan<br />
Yılmaz, Esra Akkaya, Ferdi Akarnur, Jale Şengün,<br />
Tekin Siper, Ali İhsan Bozdemir, Ortans<br />
Kıvanç, Aysel Üzer, İbrahim Gündoğan, Savaş<br />
Taner, Murat Akkoyunlu, Esin Karakaya, Fatih<br />
Hürkan, Bülent Seyran, Tolga Evren, Halil<br />
Ayan, Kahraman Sivri, Rüya Önal, Özden<br />
Özgürdal, Ümmühan Kıldiş, Yılmaz Meydaneri,<br />
Metin Zakoğlu ve daha niceleri... Aramızda<br />
olmayanların, ışıklar üzerinde olsun!<br />
Tevfik Gelenbe Tiyatrosu artık yok, tabi<br />
binası da… Yıllar içinde yerinde bir iş merkezi<br />
yükseldi. Fakat sayısız oyundan kalan<br />
replikler, tiratlar belki bir yerlerdedir hâlâ,<br />
Bahariye yokuşunda; kim bilir?<br />
Ustanın büyük bölümünü yönetip başrolünü<br />
oynadığı oyunlardan bazıları; “Sorma<br />
Söylemem”, “Öp Babanın Elini”, “Davetsiz<br />
Misafir”, “Şekerpare”, “En İyisi Evlenmek”,<br />
“Herkes Kendi Yerine”, “Kime Niyet Kime<br />
Kısmet”, “Bacım Sana Muhtacım”, “Kırkından<br />
Sonra”, “Hem Ağlarım Hem Giderim”<br />
anılarda yerini koruyor hâlâ. Dizi ya da<br />
filmlerine gelince; başta elbette “Uğurlugiller”,<br />
“Biz İnsan Değil Miyiz?”, “Şen Dullar”,<br />
“Huzursuzlar” ilk akla gelenlerden…<br />
Gelenbe’nin üç evliliğinden dört çocuğu<br />
var. İki tanesi, babaları gibi sanatı seçmiş.<br />
Evet, bir Tevfik Gelenbe geçti Kadıköy’den.<br />
Yıllarca bizi güldürürken düşündüren...<br />
Bugün o tiyatro, o bina yok. Ama Tevfik<br />
Gelenbe adını taşıyan bir sokak var Kadıköy’de,<br />
ne güzel...<br />
Işıklar üzerinde olsun... Tiyatroya emek<br />
vermiş ve aramızda olmayan ustalara, günümüzde<br />
bin bir emekle perde açanlara ve<br />
gelecekte bu köklü sanata gönül vereceklere<br />
selam olsun. Alkışınız, seyirciniz her daim<br />
bol olsun...<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 69
Sanat<br />
Işığın peşinde bir ömür:<br />
ADİL OCAK<br />
“Sanat için ışığın peşinde 41 yıldır<br />
koşmaktayım. Tam o ışığa yaklaştım derken,<br />
o hep ileri doğru yol alarak beni de kendisiyle<br />
birlikte hızla hareket ettiriyor, bana ve<br />
sanatıma sürekli güç sağlıyor. Bunca yıl sanat<br />
adına çektiğim bunca sıkıntıya karşılık, bir<br />
gün o ışığı yakalayacağıma olan inancımı hiç<br />
kaybetmedim.”<br />
VECDİ UZUN<br />
Işığı resimlerinin vazgeçilmez bir öğesi olarak kullanan, farklı<br />
konulu resimler yapsa da kendi coğrafyası olan Karadeniz<br />
üzerine eserler üreten tecrübeli ressam Adil Ocak, dergimizin<br />
ressamlar serisinin bu sayıdaki konuğu. Genç ressamlara<br />
verdiği önemi, onlara somut olarak destek olmanın yanında<br />
tecrübelerini aktararak da ortaya koyan Ocak ile söyleşimizin<br />
detayları için buyurunuz...<br />
Sanat yolculuğunuzu bizimle paylaşır mısınız?<br />
Bir ressam olarak kırk bir yıldır hiç durmadan tuval karşısında<br />
boya ve fırçalarımla sanat adına çabalarımı ortaya koymaya çalışıyorum.<br />
Bu zorlu süreç, ilkokulda çizgi roman kahramanlarını<br />
çizerek başladı. Ortaokulda bugün Türkiye’nin önemli resim<br />
sanatçılarından olan Ali Candaş’ın teşviki ve arkadaşlarımın<br />
olumlu yaklaşımları, resim konusundaki umutlarımı artırdı.<br />
Daha sonra resim öğretmenim Nusret Karaca ile yaptığımız<br />
çalışmalar resme olan ilgimi pekiştirdi. Bugünlere gelmemi<br />
sağlayan ve emeği geçen tüm hocalarımı rahmetle anıyorum.<br />
Bir sonraki adım ise Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü oldu.<br />
Bu okuldan 1977 yılındaki mezuniyetim sonucunda resim<br />
öğretmenliği yapmam ile başlayan yeni süreçte, hem eğitimci<br />
hem de ressam olarak hiç durmadan sanata hizmet etmeye<br />
başladım. Çok önemli sağlık sorunlarım olmadığı sürece<br />
boyalarımın yanından hiç ayrılmadım. Resim yapamadığım<br />
zamanlarda da düşünce olarak sanatın içinde oldum.<br />
Kırk bir yıllık sanat hayatımda edindiğim en önemli ilkem,<br />
belirli disiplin içinde yeni arayışlarla sürekli çalışmaktır. Günlük<br />
çalışma planlarını bir hafta öncesinden yaptığım için, ne<br />
70 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Sanat<br />
zaman ne yapacağım bellidir.<br />
Bu planlı çalışmam yeniliklere<br />
kapalı olmamdan değil, tam<br />
tersi yeniliğe yeterli zaman<br />
ayırmamı sağlamak içindir.<br />
Bazı günler yakın ve sanat<br />
camiasındaki arkadaş ve<br />
dostlarım ile bir araya gelerek,<br />
onlarla karşılıklı durum değerlendirmesi<br />
yaparım. Sanatçı,<br />
arayışı ve yeniliği terk ettiği an<br />
yok olur gider.<br />
Resminizi nasıl<br />
tanımlarsınız?<br />
Her sanatçı yaptığı çalışmaları<br />
bir şekilde kendince adlandırabilir.<br />
Fakat, sanat camiasında<br />
algılanan ile sanatçının<br />
adlandırdığı arasında farklılık<br />
olabilir. Resim sanatını bildiğini<br />
iddia eden bazı kişiler,<br />
benim resmimi zaman zaman<br />
“naif” olarak niteleseler de,<br />
sanatseverleri bilgilendirmek<br />
için açıklama yapmak zorunda<br />
kalmaktayım. Ben doğayı kendime<br />
göre geometrik formlarla<br />
betimlerken, ışığında resmimin<br />
temelini oluşturması nedeniyle<br />
benim resmim “plastik<br />
soyutlama”dır. Resimlerimdeki<br />
mesaj var olanı değil de, bana<br />
göre var olması gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır.<br />
Resimlerim dikkatle incelenirse,<br />
fantastik algılamalarım ve bu algılarımın<br />
üzerine kurulmuş bana has betimlemelerim<br />
fark edilecektir. Işık, resimlerimin vazgeçilmez<br />
bir ögesi olup, resimle karşı karşıya<br />
kalan izleyici önce bu ışığın farkına varır.<br />
Resimlerinizde Karadeniz’in öne<br />
çıkmasını neye bağlıyorsunuz?<br />
Resimlerimde Karadeniz’in çok öne çıkması,<br />
önce Trabzonlu bir sanatçı olmamdandır.<br />
O coğrafyanın yağmurlarıyla ıslandığım<br />
ve deniziyle büyüdüğüm için, genlerimde<br />
taşıdığım duygularımı ve mevcut olan bu<br />
güzellikleri harmanlayıp tuvale aktararak,<br />
o coğrafyaya da vefa borcumu ödemeye<br />
çalışmaktayım. Farklı konulu resimler yapsam<br />
da resimlerim kendi coğrafyam üzerine<br />
oluşmaktadır.<br />
Sanatta özgür olma konusundaki<br />
düşünceniz nedir?<br />
Sanatta özgün olmak ve özgür kalabilmenin<br />
yolu, sahip olduğunuz yaratıcılığı ortaya<br />
çıkarak sürdürebilmekten geçer. Gerçek<br />
sanat, çalarak ve kopyalayarak değil, kendi<br />
duygu ve düşüncelerinizi ortaya koyarak<br />
yapılır. Buna uymayana sanatçı değil,<br />
sadece resim çizen denir. “Resim sanatçısı”,<br />
“ressam” ve “resim çizen” arasındaki fark,<br />
öncelikle özgünlükle başlar. Benim resmimin<br />
özgünlüğü; var olandan daha çok, var<br />
olması gerektiğini düşündüklerimi ortaya<br />
koyan betimlemelerle yola çıkmamdır.<br />
Sizi etkileyen en önemli<br />
sanatçılar kimdir?<br />
Türkiye’de plastik sanatlar 19. yüzyıl sonu<br />
ve 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştır.<br />
Bizim referansımız bizden daha önce bu<br />
yolda ilerleyen Batı sanatçıları olduğu için,<br />
gerek eğitimimiz gerekse devam eden sanat<br />
yaşamımız boyunca Batılı sanatçıları ve<br />
eserlerini dikkatlice izledim ve detaylı inceledim.<br />
Özellikle, Rembrandt ve Caravaggio<br />
resimlerindeki ışık beni çok etkilemiştir.<br />
Ben de buradan aldığım ilhamla hâlâ ışığın<br />
peşinde gitmekteyim.<br />
En önemli hedefiniz nedir?<br />
Hedeflerimi geçmişte olduğu gibi bugün<br />
de ortaya koymaya devam ediyorum. Şu<br />
an geldiğim noktayı son derece önemsesem<br />
de, henüz tam olarak gerçekleştiremediğim,<br />
bizim sanat camiasında eksik<br />
olan gençlere önderliğin giderilmesine,<br />
bu tecrübe ve bilgilerimi genç ressamlara<br />
aktarmaya, onlara önder olmaya çalışmaktayım.<br />
Bu hedefim doğrultusunda genç<br />
ressamların sanat camiasında yer alması<br />
ve tanınması için sergi ve fuarlara katılmalarını<br />
sağlamaktayım. Onların gelecekte bizim<br />
sanatımızın yeniden inşasında önemli<br />
birer usta sanatçılar olarak yer alacağına<br />
inanmaktayım. Genç ressamlara verdiğim<br />
önemi, onlara somut olarak destek<br />
olmanın yanında tecrübelerimi aktararak<br />
da ortaya koymaktayım. Son dönemde<br />
eğitimli bir genç ressam topluluğu geliyor.<br />
Bizim yaş kuşağı sanatçıların bu gençlerin<br />
elinden tutmaması halinde çoğu, sanat<br />
piyasasının kötü aktörleri elinde savrulup<br />
kaybolacaktır.<br />
Sanatçı ve aydın olma ilişkisini<br />
nasıl değerlendirirsiniz?<br />
Bilim ve teknolojinin hızla değiştiği çağımızda,<br />
ülkemizin ve birey olarak bizler ile bizi<br />
çevreleyen sanatın etkilenmemiş olması<br />
mümkün değildir. Biz Türk sanatçıları da<br />
bu değişim ve dönüşümün farkında olarak,<br />
yeni koşulların gerektirdiği donanıma sahip<br />
olmak için gerekli sanatsal, kültürel ve<br />
felsefi çalışmaları yapmalıyız. Ülkemizde<br />
yaşanan bunca sıkıntıyı aşmamızı sağlayacak<br />
grubun içinde, aydınların yanında<br />
sanatçıların da mutlaka yer alması gerekir.<br />
Sanatçı, sanatını ortaya koymanın yanında<br />
gerektiğinde karşı durmayı da bilen bir<br />
cesur aydın insan olmak zorundadır.<br />
ADİL OCAK<br />
HAKKINDA<br />
1951 yılında Trabzon’da doğan<br />
sanatçı, 1977 yılında Gazi Eğitim<br />
Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdi.<br />
Resimlerinde var olanı değil de,<br />
ona göre var olması gerekenin<br />
peşine takılan Adil Ocak, doğadaki<br />
ağaçları soyutlayıp kendine göre<br />
biçimlendirirken, değişken olan<br />
tüm ağaçları bir geometrik formun<br />
içeriğinde yuvarlak bir biçim olarak<br />
algılıyor ve tuvallerine yansıtıyor.<br />
41 yıllık sanat hayatında yurtiçi ve<br />
yurtdışında çok sayıda kişisel ve<br />
karma sergilere katıldı.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 71
Kültür-Sanat<br />
Kadıköy Belediyesi’nden müjde!<br />
Kadıköylüler, 2019’da<br />
etkinliğe doyacak<br />
PINAR BALTACI<br />
Çok sayıda kültür-sanat etkinliğine ev<br />
sahipliği yaparak, İstanbul’un kültür<br />
başkenti olma yolunda ilerleyen Kadıköy,<br />
yeni sezonda da birçok etkinlik ve projeye<br />
imza atıyor. Kadıköy Belediyesi’ne ait kültür<br />
merkezlerinde sergiden konsere, tiyatro<br />
gösterimlerine kadar pek çok etkinlik Kadıköylüleri<br />
bekliyor.<br />
Yaklaşık dört yıl önce kurulan Kadıköy Belediyesi<br />
Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, tüm<br />
bu etkinliklerin mimarı konumunda. Yıllarca<br />
Güzel Sanatlar ve İletişim Fakültelerinde<br />
öğretim görevlisi ve dekan olarak görev<br />
alan Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sosyal<br />
İşler Müdürü Simten Gündeş, Kadıköy<br />
Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada “Kültür<br />
ve Sosyal İşler Müdürlüğü, ilk kurulduğu<br />
zamanlardan bu yana 17 birimi bünyesine<br />
alarak büyüdü ve çok sayıda projeye imza<br />
attı. 2019 yılı da sürprizlerle dolu olacak.<br />
Uluslararası bir festival ile tüm Kadıköy’ü<br />
sokaklara davet edeceğiz. Aynı zamanda<br />
yeni açılacak sanat merkezlerimiz ile kış<br />
aylarının sıkıcı havasını bir nebze de olsa<br />
Kadıköy’de yok edeceğiz” dedi.<br />
“KADIKÖY’DE PROJE ÜRETMEK ZOR”<br />
Yaklaşık dört yıl önce Kültür ve Sosyal İşler<br />
Müdürlüğü’nün kurulmasının ardından<br />
akademik hayatından ayrılarak birimin<br />
başına geçen Prof. Dr. Simten Gündeş;<br />
“Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde<br />
dekan olarak göreve başladığım<br />
sıralarda Kadıköy Belediyesi’nden teklif<br />
aldım. Kadıköy’e olan sevgim, inancım<br />
ve saygım ile buradaki görevim başladı.<br />
Kadıköy’de kültür-sanat alanında projeler<br />
yapmak hem güzel hem zor. Fransız<br />
Devlet Başkanı, geçenlerde ‘Fransa’da bir<br />
değişiklik ve reform yapmak çok zor, çünkü<br />
Fransızlar çok kültürlüler. Onlara hiçbir<br />
şey beğendiremiyoruz’ dedi. İşte Kadıköy<br />
de tam olarak böyle bir semt. Fakat yine<br />
de biz tüm eleştirilere dikkat ederek, her<br />
seferinde çıta yükselterek yolumuzda ilerliyoruz”<br />
şeklinde konuştu.<br />
“MEKÂNLARIMIZ TEMATİKLEŞİYOR”<br />
Kadıköy’de bulunan kültür merkezlerini<br />
klasik ‘kültür merkezi’ kavramı dışına<br />
çıkarmayı hedeflediklerini dile getiren<br />
Gündeş, tüm birimlerinde bir tematikleşme<br />
oluşturduklarını belirterek dergimize şunları<br />
söyledi: “Şu an Kadıköylüler, hangi kültür<br />
merkezinde ne tarz bir etkinlik olacağını<br />
kestirebiliyor. Bunu bilinçli olarak yaptık.<br />
Örneğin, Caddebostan Kültür Merkezi’nde<br />
(CKM) genelde tiyatrolar oluyor. Sinematek<br />
açıldığında, orası sadece sinemaya ait bir<br />
merkez olacak. Tiyatro için ise 2019 yılında<br />
büyük bir tiyatro salonu projemiz var,<br />
temelini geçtiğimiz günlerde birçok ünlü<br />
sanatçımızın katılımıyla attık. Her merkez,<br />
kendi sanat alanlarındaki üretimlere ev<br />
sahipliği yapsın istiyoruz.”<br />
BU MERKEZLER ÇOCUKLARA VE<br />
GENÇLERE ÖZEL<br />
Barış Manço Kültür Merkezi’nin gerek etkinlikleri<br />
gerekse bulunduğu konumla daha<br />
çok gençlere yönelik bir nitelik kazanmış<br />
durumda olduğunu ifade eden Simten<br />
Gündeş, yaklaşık 10 yıldır çocuklara dönük<br />
72 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kültür-Sanat<br />
hizmet eden Çocuk Sanat Merkezi ve yeni<br />
açılan Gençlik Sanat Merkezi’nin önemine<br />
de vurgu yapıyor ve ekliyor:<br />
“Çocuk Sanat Merkezi’nde yıllarca Kadıköylü<br />
çocuklara ücretsiz drama, resim ve müzik<br />
dersi verildi ve hâlâ devam ediliyor. Çok başarılı<br />
olduğunu gözlemlediğimiz bu merkezin<br />
bir devamı niteliğinde olan Gençlik Sanat<br />
Merkezi projesini de Hasanpaşa’da hayata<br />
geçirdik. Bu iki merkez, her sınıftan ve politik<br />
görüşten ailelerin çocuklarının bulunduğu,<br />
çok boyutlu ve nitelikli merkezler. Ayrıca, etüt<br />
merkezlerimize de çocuklar için bu sene yeni<br />
arkeoloji dersleri ekledik. Tarihi anlamda<br />
çocukların ne kadar değerli bir bölgede yaşadıklarının<br />
farkına vararak, geçmişini bilmeleri<br />
gerekiyor. Merkezlerimize temel derslerin<br />
yanı sıra bu tarz atölyeler de koyduk. Atölye<br />
çalışmalarının da diğer derslerdeki başarı<br />
oranını artırdığının farkındayız.”<br />
KARİKATÜR EVİ<br />
Kadıköylülere yakın zamanda eski bir<br />
köşkün restore edlmesiyle kazandırılan Karikatür<br />
Evi, kısa zamanda çocukların uğrak<br />
yeri oldu. Buranın çok sevimli ve eğlenceli<br />
bir mekân olduğunu söyleyen Güneş’e göre;<br />
“Çocuklar Karikatür Evi’ni çok seviyor. İçeriye<br />
girdiğinizde onların heyecanını hemen<br />
anlıyorsunuz. Burayı açtıktan sonra anladık<br />
ki gerçekten bir ihtiyaçmış. Sergilere ve<br />
diğer etkinliklere katılım her zaman yüksek<br />
sayılara ulaşıyor. Gelenler, tüm çizim türlerini<br />
keyifle çalışabiliyor.”<br />
“CAZ İLK DEFA YELDEĞİRMENİ’NE GELDİ”<br />
Biraz yüzümüzü son zamanlarda sanat atölyeleri,<br />
etkinlikleri ve kafeleriyle dikkatleri<br />
üzerine çeken Yeldeğirmeni’ne çeviriyoruz.<br />
“Kadıköy Belediyesi’nin bu bölgeyle ilgili<br />
herhangi bir projesi var mı?” şeklindeki<br />
sorumuzu şöyle yanıtlıyor Simten Gündeş:<br />
“Yeldeğirmeni ile ilgili her zaman projelerimiz<br />
mevcut ama orası çok hassas bir bölge.<br />
Kadıköy Belediyesi’nin orada Yeldeğirmeni<br />
Sanat Merkezi var. İlk defa o merkezle<br />
Anadolu Yakası’na caz müziğini biz getirdik.<br />
Sonrasında sokaklarda ve kafelerde de çok<br />
sayıda etkinlik oldu. Yeldeğirmeni’ne dair<br />
gerçekleştirmek istediğimiz bir diğer proje,<br />
oradaki sanatçıların eserlerini sergileyebilecekleri<br />
bir mekân bulmak. Fakat bu bizi<br />
zorladı, mahallede o tarz bir yer bulmak<br />
çok zor. Biz de sanatçılarımızı geçen yıl CKM<br />
Sanat Galerisi’ne davet ederek, uzun süredir<br />
hayalini kurduğumuz bir sergi yaptık. Bu<br />
sene de ikincisini gerçekleştireceğiz. Sanatçılarımıza<br />
bu şekilde desteklerimiz devam<br />
ediyor. Amacımız, Yeldeğirmeni’nden<br />
Cihangir yaratmak değil, kendi dokusuyla<br />
kalmasını istiyoruz. Yeldeğirmeni sanatçılarındır<br />
ve umarız öyle kalır.”<br />
KADIKÖY, 2019’DA FESTİVALE DOYACAK<br />
Son olarak 2019 yılına dair projelerine<br />
değinen Prof. Gündeş, ilk defa önümüzdeki<br />
Mayıs ayında gerçekleştirilecek ‘Uluslararası<br />
Kadıköy Festivali’ne dair şunları aktardı: “En<br />
büyük projemiz, yazın yapacağımız Uluslararası<br />
Kadıköy Festivali. Bu proje bizleri çok<br />
mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Mayıs<br />
ayında başlayıp, Kasım ayında bitecek uzun<br />
soluklu bir festival olacak. Zaten halihazırda<br />
çeşitli festivallerimiz var. Bu festivallere<br />
Heykel Günleri, tamamen çocuklara yönelik<br />
Çocuk Sanat Günleri, Caz Günleri, Klasik<br />
Müzik Günleri de eklenecek. Ayrıca, daha<br />
önceki yıllarda gerçekleştirdiğimiz Sinema<br />
Günleri, Plak Günleri, Tiyatro Şenlikleri de<br />
uluslararası bir boyuta evrilecek.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 73
Kitap<br />
KÜRŞAT BAŞAR:<br />
Her şeyin temelinde<br />
yazı var<br />
DENİZ İHSAN TAŞDELEN<br />
Gazeteci, müzisyen ve yazar Kürşat Başar ile<br />
D&R Suadiye’deki imza gününde bir araya<br />
geldik. Son kitabı “Bazen Unutmak İstersin”<br />
hakkında konuştuğumuz Başar’a yazmaya<br />
nasıl başladığını; müzisyenlik, gazetecilik ve<br />
yazarlık mesleklerinin birbirini ne derece beslediğini<br />
sorduk. “Bana göre sanatın her alanı<br />
birbirini besliyor. Felsefe de aslında bütün<br />
bunları besliyor. Çünkü her şeyin temelinde<br />
yazı var” şeklinde konuşan yazar; “Yazarken<br />
kendi cümlelerimi nasıl korumaya çalışıyorsam,<br />
müzikte de kendi cümlelerimi korumaya<br />
çalışıyorum. Aslında ifade biçimi farkı var,<br />
enstrüman değişmiş oluyor” mesajı verdi.<br />
“Bazen Unutmak İstersin” kitabınıza ilgiyi<br />
nasıl buluyorsunuz? Nasıl başladı yazma<br />
maceranız?<br />
İlgi gayet iyi... Çıkalı iki ay oldu, üçüncü<br />
baskısı yapıldı. Gelen tepkiler de çok güzel.<br />
Mail yoluyla olsun, sosyal medya yoluyla<br />
olsun, genel olarak güzel tepkiler alıyorum.<br />
Bu kitabın macerası ise şöyle başladı:<br />
Üniversite döneminde kendi kendime<br />
yazdığım hikâyeler vardı. Sonra bazı insanlar<br />
onları gördü. Yazarlar, yayıncılar gibi...<br />
O zaman o çevrede çalışıyordum, Gösteri<br />
Dergisi’ndeydim. Ondan sonra birkaç kişi<br />
ısrar etti bunları yayınlayalım diye. İlk önce<br />
o kadar üstünde durmadım. Sonra ısrarlar<br />
neticesinde ilk hikâye kitabım “Kış İkindisinin<br />
Evinde” yayımlandı. Hemen sonra da<br />
Haldun Taner Ödülü aldı. Tabi bu durum, o<br />
dönemde çok büyük bir sansasyon yarattı.<br />
Çünkü hep yaşlı yazarlara ödül veriliyordu<br />
o sıralarda. İlk defa böyle genç bir yazara<br />
verilince çok büyük bir ilgi oldu. Gençler tarafından<br />
okundu, gazeteler de çok ilgilendi.<br />
Böyle başladı.<br />
Bazen Unutmak İstersin’de aşk, ilişkiler,<br />
evlilik, kadınlar ve erkeklerden, yani<br />
hepimizin hayatına dokunan konulardan<br />
bahsediyorsunuz. Bu konulara eğilme<br />
ihtiyacını ilk ne zaman hissettiniz?<br />
Yeni Yüzyıl Gazetesi’nde başlamıştım bu tür<br />
yazılar yazmaya. Köşe yazarlığını sadece<br />
siyasetten çıkarıp, biraz da değişik bir şeyler<br />
olsun diye düşündüm ve öyle birtakım<br />
yazılar yazdım. Onlar da çok ilgi gördü.<br />
Hatta böyle yazılar yazan insanlar çıkmaya<br />
74 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kitap<br />
başladı. O zamandan beri zaman zaman<br />
bu konuyla da ilgili notlar alıyorum. Birtakım<br />
yazılar yazıyorum, bunların bazıları<br />
yayınlandı. Bazen evde aklıma bir şey<br />
gelir yazarım ve onu bir dosyaya atarım.<br />
Durur o dosyada. Sonra yayıncım onlar<br />
için hazırlamamı istedi. Tabi biraz uzun<br />
sürüyor benim roman yazmam. Yayımcım<br />
da haklı olarak “Çok uzun oluyor, arada bir<br />
şey çıkarsak mı?” dedi. Bir gün masaüstünü<br />
toplarken bir baktım, çok olmuş bu<br />
yazılar. Tekrar üstünden geçmem gerekti.<br />
Güncel olmayan şeyler de vardı. Bütün<br />
yazı bu kitapla uğraşarak geçirdim. Sonra<br />
bu temalar üzerine olan yazıları bu kitapta<br />
topladık. Aslında bir bu kadar daha yazı<br />
var ama onlar bu temada değil. Onu da<br />
gelecek seneye çıkartırlar diye düşünüyorum.<br />
Onu da teslim ettim.<br />
Asıl mesleğiniz gazetecilik.<br />
Gazetecilikten yazarlığa geçiş hikâyeniz<br />
nasıl oldu?<br />
Aslında aynı sıralarda başladı diyebilirim.<br />
Çünkü ben üniversitede felsefe bölümüne<br />
girdiğimde, aynı zamanda Hürriyet’te Gösteri<br />
Dergisi’nde çalışmaya başladım. Yani<br />
gazetecilik hayatım başlamıştı. Bir iki sene<br />
sonra da kitap çıktı. Hepsi iç içe aslında.<br />
Aynı zamanda müzisyensiniz de...<br />
Yazarlık, müzisyenlik ve gazetecilik<br />
birbirini ne derece besliyor?<br />
Bana göre sanatın her alanı birbirini<br />
besliyor. Felsefe de aslında bütün bunları<br />
besliyor. Çünkü her şeyin temelinde yazı<br />
var. Bir proje üretiyorsunuz ve onu yazıyorsunuz.<br />
Müzik de yazı aslında. Önce notayı<br />
yazıyorsunuz ki sonra onu çalabilesiniz.<br />
Tabi müzikle yazarlık arasında şöyle bir fark<br />
var: Yazmak, yalnız yapılan bir şey. Tek başına<br />
evde oturup yazıyorsunuz. Bir diğerinde<br />
ise dinleniyorsunuz. Orkestra ile beraber bir<br />
şey yapıyorsunuz. Sonuçta yazarken kendi<br />
cümlelerimi nasıl korumaya çalışıyorsam,<br />
müzikte de kendi cümlelerimi korumaya<br />
çalışıyorum. Aslında ifade biçimi farkı var,<br />
enstrüman değişmiş oluyor.<br />
Gerek kültürel anlamda<br />
gerek yaşamsal anlamda<br />
Kadıköy hakkında ne<br />
düşünüyorsunuz?<br />
Biraz zor bir soru bu benim<br />
için. Çünkü ben bu konuda<br />
biraz tembel bir insanım.<br />
Oturduğum yerde kalırım,<br />
başka yerlere gitmem. Karşıda<br />
oturuyorum, hep Etiler<br />
tarafında yaşadım çocukluğumdan<br />
beri. Onun için de<br />
çok uzak yerlere gitmiyorum.<br />
Anadolu Yakası’na çok nadir<br />
geçiyorum. Tabi Bağdat Caddesi’ni<br />
çok severim, Moda’yı<br />
mesela çok severim. Burada<br />
biraz daha kültürel bir ortam<br />
var karşıya nazaran. Sanayi<br />
burada çok fazla olmadığı<br />
için... Daha eski ailelerin<br />
çoğunlukta olduğu bir yer.<br />
O açıdan keyifli. Burada çok<br />
arkadaşım var ama maalesef<br />
çok gelemiyorum.<br />
Yakındaki projelerinizden<br />
bahseder misiniz?<br />
Kürşat Başar Orkestrası<br />
devam ediyor, çeşitli yerlerde<br />
çıkıyoruz. Onun dışında yeni<br />
bir roman var. Bitmek üzere.<br />
Yayıncım karar verecek ne<br />
zaman çıkacağına. O da herhalde<br />
yılbaşından sonra çıkar.<br />
KİTAP HAKKINDA<br />
Tarihin ilk dönemlerinden kalan eşyaların sergilendiği<br />
müzelere hiç gitmediniz mi? Bir yanda balta, mızrak,<br />
bıçak, ok türü şeyler, öte yanda bugün de hemen<br />
hemen aynıları kullanılan küpe, gerdanlık, bilezik, göz<br />
boyası gibi şeyler... Kadınların milattan önce kullandığı<br />
kolyeler, küpeler, taraklar, bilezikler, tokalar; bugün en<br />
havalı mağazalardan dünya parasına alacaklarınızla<br />
birebir aynı. Peki, aynı dönemde erkekler ellerindeki<br />
bütün aletlerle uğraşa didine ne yapmış? Balta! Erkekle<br />
kadın arasındaki farkı soruyorsanız buyurun: Baltayla<br />
küpe arasındaki fark...<br />
Aşk, ilişkiler, evlilik, kadınlar, erkekler... Kürşat Başar, bu<br />
kitabında hepimizin hayatına dokunan kısa hikâyeler<br />
ve yazılarla karşımıza<br />
çıkıyor. Düşündüren,<br />
sevindiren, kederlendiren,<br />
yeri geldiğinde<br />
kahkaha attıran<br />
yazılar bunlar. Kimi<br />
zaman bize can alıcı<br />
sorular soruyor, kimi<br />
zaman yine yüreğimize<br />
dokunan hüzünlü<br />
bir hikâye anlatıyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 75
Geçmişten Geleceğe<br />
Yüz yılı aşkın tarih,<br />
Erenköy Kız Lisesi’nin<br />
anılarında...<br />
PINAR BALTACI<br />
Ülkemizin köklü liseleri arasında bulunan<br />
Erenköy Kız Lisesi, mezunlarının desteğiyle<br />
geçmişini yeni nesillerde yaşatmaya devam<br />
ediyor. 1914 yılında Erenköy Numune<br />
Mektebi, 1916 yılında ise Erenköy Sultanisi<br />
olan okul, 1924’de Erenköy Kız Lisesi adını<br />
alarak, Cumhuriyet dönemindeki nadir kız<br />
okullarından biri olarak hizmet vermeye<br />
başladı. 1940’lı yıllara kadar tarihi Rıdvan<br />
Paşa Köşkü’nde eğitimine devam eden<br />
Erenköy Kız Lisesi, 1945 yılında köşkte çıkan<br />
bir yangının ardından hâlâ kullanılmakta<br />
olan okul binasına yerleşti.<br />
TOPLUMA ÖNCÜ KADINLAR<br />
O yıllarda ve hâlihazırda ülkemizde farklı<br />
alanlarda öncü olmuş kadınların eğitimine<br />
büyük katkı sağlayan lise, 1945 yılındaki<br />
yangının ardından bir derneğe sahip olarak,<br />
bu sayede geleneklerini günüzümüze<br />
kadar sürdürebildi. 1945 yılında kurulan<br />
Erenköy Kız Liseliler Derneği, aynı zamanda<br />
Türkiye’deki en eski sivil toplum kuruluşları<br />
arasında bulunuyor. Dernek yönetimi, tüm<br />
mezunlarını aynı çatı altında birleştimeyi<br />
hedeflerken, aynı zamanda kız çocuklarının<br />
eğitimi için çeşitli projelere de imza atıyor.<br />
“KIZ ÇOCUKLARINA BURS VERİYORUZ”<br />
Derneğin geçtiğimiz Nisan ayında değişen<br />
yeni yönetim kurulunda başkanlık görevini<br />
üstlenen Güzin Arıtan Övünç, Erenköy Kız<br />
Lisesi’nden mezun olan kadınların toplumda<br />
birçok alanda öncü olduğuna vurgu<br />
yaparak, çok büyük bir sorumluluk altında<br />
olduklarını şöyle dile getirdi: “Lisemizin<br />
tarihine lâyık olmak adına elimizden geleni<br />
yapıyoruz. Amacımız, derneğimizin üye<br />
sayısını arttırarak kız kardeşlerimizin hepsine<br />
ulaşmak, geçmiş günleri yad ederken<br />
Erenköy Kız Lisesi ruhunu yaşatmak. Köklü<br />
tarihimizin devamı ancak tüm mezunlarımızın<br />
bir araya gelmesiyle mümkün olur.<br />
Aynı zamanda kız çocuklarının eğitimi<br />
için burslarımız var. Bu konuda da destek<br />
bekliyoruz. Kendi çabalarımızla profesyonel<br />
bir hale getirdik burs işini, fakat herkese<br />
ulaşmak istiyoruz. Sadece Erenköy Lisesi’ndeki<br />
kızlara değil,<br />
Anadolu’daki<br />
kız çocuklarının<br />
okumasına da<br />
katkı sunmak<br />
istedik. Bu<br />
noktada karşımıza<br />
e-Bursum<br />
(www.e-bursum.<br />
com) çıktı.<br />
Bu web sitesi<br />
aracılığıyla burs<br />
başvurularını<br />
kabul ediyoruz.<br />
Böylelikle tüm<br />
Türkiye’ye ulaşabiliyoruz.”<br />
Güzin Arıtan Övünç<br />
Eski okul binası olan Rıdvan Paşa Köşkü 1945’de yanmıştı.<br />
76 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Geçmişten Geleceğe<br />
MÜZE ÇOK YAKINDA HAYATA GEÇECEK<br />
Yakın zamanda gerçekleştirmeyi planladıkları<br />
projelerinden de bahseden Övünç,<br />
şunları söyledi: “Okulumuzda yazılım ve<br />
kodlamayı merak eden gençlerimiz var,<br />
onlar için bir kurs açmayı planlıyoruz. Bir<br />
de binalarımızın yenilenme süreci var. Bu<br />
noktada bize de düşen görevler olabilir.<br />
Daha önceki yıllarda okulumuzun arşivini<br />
yenilemiştik. Tarihi evrakların korunmasına<br />
ilişkin çalışmalarımız oldu. Şu anda ne yazık<br />
ki okulumuzda bir müze yok ama tarihi<br />
yaşatan bir proje gerçekleştirmek istiyoruz.<br />
Bu konuda beklememizin sebebi, okulumuzun<br />
deprem projesiyle yenilecek olması<br />
ve tarihinin belli olmaması. Yenilenmeden<br />
sonra müzeyi, tarihi yaşatma ya da konsept<br />
odası olarak hayata geçireceğiz.”<br />
LİSENİN TARİHİ ÖZEL BİR<br />
KİTAPLA TAÇLANDI<br />
Erenköy Kız Lisesi mezunları, yürüttükleri<br />
“100 Yüze” projesi kapsamında “Genç Fidanlar<br />
Bahçesi” adlı bir de kitap yayımladı. Kitap,<br />
kendilerini topluma kabul ettirdiklerinin<br />
araştırmalarda ortaya çıktığını belirten eş<br />
editör Elif Sungur, EKL 19<strong>84</strong> mezunlarından,<br />
aynı zamanda Erenköy Kız Liseliler<br />
Derneği 2018-2021 Yönetim Kurulu Başkan<br />
Yardımcısı. Sungur, hazırladıkları kitap için<br />
ikincil kaynaklardan, EKL mezunlarının<br />
otobiyografik eserlerinden de yararlanıldığını,<br />
devlet arşivlerinin tarandığını belirtiyor.<br />
Arşiv çalışmalarında saray hekimlerinden<br />
Osman Paşa’nın kızı, Erenköy İnas Sultani<br />
Muallimesi Behice Osman’ın eğitimi için<br />
yurtdışına gönderilmesine ilişkin bir belge<br />
dahi tespit edilmiş. Kitaba “Genç Fidanlar<br />
Bahçesi” adı verilmesinin nedeni ise, aynı<br />
adı taşıyan okul marşı olmuş.<br />
DERNEĞİN NİŞANESİ,<br />
ESKİ BİR AVİZE PARÇASI<br />
Liselerinin tarihine de değinen Erenköy Kız<br />
Liseliler Derneği Yönetim Kurulu Başkan<br />
Yardımcısı Elif Sungur, lise binalarının 1945<br />
yangınından önce Göztepe’deki Rıdvanpaşa<br />
Köşkü’nde yer aldığını ifade ederek, şu bilgiilk<br />
dekan ve astronomi profesörü Nüzhet<br />
Gökdoğan, ilk radyologlardan Saadet Gören,<br />
ilk kadın emniyet müfettişi Nebahat Kunt<br />
gibi önemli isimler de yer alıyor. Başarılarıyla<br />
ülkemizin gurur kaynağı olan kadınlar, Erenköy<br />
Kız Liseliler Derneği’ni aynı zamanda bir<br />
kadın derneği olarak nitelendiriyor.<br />
Elif Sungur<br />
Erenköy Kız Liseliler Derneği’nin burs verdiği<br />
73 kız öğrenci yararına, 100 TL bağış karşılığında<br />
dernekten temin edilebiliyor. “Genç<br />
Fidanlar Bahçesi, Erenköy İnas Sultanisi’nden<br />
Erenköy Kız Lisesi’ne, 1916-2016” adlı kitap,<br />
Osmanlı İmparatorluğu döneminde kızların<br />
yüksek düzeyden eğitimi (sultani) için açılan<br />
ilk kız liselerinden olan EKL’nin arşivinde<br />
yapılan çalışmalarla 2015’de başlatılmış. Yaşayan<br />
eski mezunlarla sözlü tarih yöntemiyle<br />
yapılan görüşmeler, Erenköy Kız Liseliler<br />
Derneği arşivinden ve üyeler ilişkiler ağından<br />
yararlanılarak ulaşılan hatıra, belge ve fotoğraf<br />
albümleri, kitabın ana eksenini mezunların<br />
anlatıları üzerinden kurgulamayı sağlamış.<br />
Editörlüğünü Maltepe Üniversitesi İletişim<br />
Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hakan Aytekin ve<br />
Öğretim Görevlisi Elif Sungur’un yaptığı kitap,<br />
adeta bir sivil tarih çalışması olmuş.<br />
GENÇ FİDANLAR BAHÇESİ<br />
Erenköy Kız Lisesi’nin Cumhuriyet’in<br />
ilk dönemlerindeki mezunlarının daha<br />
önce erkeklere has görülen mesleklerde<br />
leri verdi: “Orada eğitim öğretim yapılırken,<br />
İstanbul’un ne yazık ki eski binalarının sık<br />
sık başına gelen olmuş, 1945 yılının 22 Şubat’ında<br />
çocuklar da içindeyken bir yangın<br />
çıkmış. Neyse ki can kaybı olmamış ama<br />
bina harabeye dönmüş. Yangından hemen<br />
sonra, o zamana kadar okuldan mezun olan<br />
23 kadın bir araya geliyor ve derneğimizi<br />
kurmaya karar veriyorlar. Derneğimizin simgesi<br />
de, okul yangını harabesinde bulunan<br />
bir avize parçası. Kurucularımızdan Doktor<br />
Mutlu Urcun, yangın kalıntıları arasında<br />
okulun eski avizesinden bir parça buluyor ve<br />
ömrü boyunca saklıyor. Biz de derneğin bir<br />
nişanesi olarak bugünlere getirdik.”<br />
“DERNEĞİMİZ, AYNI ZAMANDA<br />
BİR KADIN DERNEĞİ”<br />
Ülkemizde önemli bir yeri olan Erenköy<br />
Kız Lisesi’nin kadın mezunları, birçok farklı<br />
mesleği ülkemizde ilk kez icra eden kadınlar<br />
olarak da tarihe isimlerini yazdırmış. Köşk<br />
yangınının ardından oluşumuna karar verilen<br />
derneğin kurucuları arasında; Türkiye’nin<br />
Göztepe Rıdvan İsmail Paşa Köşkü;<br />
İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında,<br />
Kadıköy ilçesinin Erenköy semtinde<br />
halen Erenköy Kız lisesi olarak hizmet<br />
veren üç katlı kagir bir konak. Binanın<br />
ismi Erenköy Kız Lisesi olsa da yapı<br />
Göztepe’de. Bu isimlendirme eskiden<br />
Göztepe’nin nahiye olarak Erenköy’e<br />
bağlı olmasından kaynaklanmakta. Bu<br />
konak, daha sonra okul olarak kullanılmaya<br />
başlandı. 1911 yılında “İnas<br />
Numune Mektebi” ismiyle eğitime açıldı.<br />
İstanbul’da kurulmuş ilk kız liselerinden<br />
biri. 1924 yılında okula Erenköy Kız Lisesi<br />
ismi verildi. Köşk, 1945 yılında çıkan bir<br />
yangınla harabeye dönerken, Erenköy<br />
Kız Lisesi o tarihten bu yana yeni binasında<br />
eğitim ve öğretime devam ediyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 77
Yaşamın İçinden<br />
Kadıköy’ün bisiklet doktoru:<br />
ALİ SÖZEN<br />
REHA KADAK<br />
Bebeklik zamanlarımızdan ayağa kalkış<br />
evremizde heves ettiğimiz bir oyuncaktır<br />
evvela bizler için bisiklet... Bisiklet, bir<br />
çocuğun hayallerini daima süsler. Çocukluk<br />
hayalinden bir tutkuya dönüşür büyüdükçe.<br />
Kimilerimiz için yaşam biçimini alır; spor<br />
dalı olur, ulaşım aracı olur.<br />
Bisiklet, hayata her daim renk katar. Filmlere<br />
dahi konu olur. İtalyan yönetmen Vittorio<br />
De Sica’nın dünya sinemasına kazandırdığı<br />
Yeni Gerçekçilik akımının en güzel filmlerindendir<br />
“Bisiklet Hırsızları”. Filmdeki ana<br />
karakterlerinden ziyade esas başrol bisiklettir.<br />
Bisiklet hayattır, hele ki Kadıköy’de<br />
yaşayanlar için...<br />
Kadıköy’den Pendik’e uzanan sahil parkurunun<br />
en yakışıklı, en güzel ulaşım aracı<br />
ve spor dalı bisiklettir. Bundan dolayıdır ki<br />
bisiklet tamircileri Kadıköy’de hayli önemlidir.<br />
Bunlardan biri tam 55 yıldır Kadıköy’de,<br />
Kuşdili Çayırı diye tabir edilen bölgede<br />
“yaşamın içinden” olan bisiklet doktoru Ali<br />
Sözen’dir.<br />
“UZAKTAN BİSİKLETLERİ İZLERDİM”<br />
Ali Sözen, bebek yaşlarda Nevşehir’den<br />
İstanbul’a gelen bir ailenin ferdidir. Belli bir<br />
süre Boğaziçi’ndeki Arnavutköy semtinde<br />
yaşadıktan sonra sekiz yaşındayken Kadıköy’e,<br />
Kuşdili Çayırı’na taşınırlar. Buyurun,<br />
Sözen’in hikâyesine kulak verelim: “Sekiz<br />
yaşındaydım Kadıköy’e geldiğimizde.<br />
Bisiklet kiralayan biri vardı Kuşdili’nde.<br />
Param yoktu, uzaktan bisikletleri izlerdim.<br />
Uzaktan izleye izleye bisiklet nasıl tamir<br />
edilir, nasıl yapılır görmeye başladım.<br />
Sonra o bisiklet kiralayan adama, ‘Ben<br />
de bisikletleri tamir edeyim mi yanında’<br />
dedim. O da tamir yapmayı sevmezdi zaten,<br />
‘Gel başla’ deyince hemen başladım.<br />
Haftalık on lira alarak, sekiz yıl boyunca<br />
on lira olan haftalığım hiç değişmeden<br />
çalıştım. Sekiz yıl sonra da dükkân açmaya<br />
karar verdim.<br />
BİSİKLET BİR SEVDA İŞİDİR, AŞKTIR<br />
55 yıldır tamir yapıyorum, dile kolay. 1975<br />
yılından bu yana da kendi dükkânım var.<br />
Yıllardır müşterilerimiz gelip gider ama<br />
bisikletin eski popülerliği yok. Aslında son<br />
yıllarda popüler, fakat heves amaçlı bisiklet<br />
alıyorlar. Bir bisiklete onlarca para verip,<br />
sonra kullanmıyorlar. Buna çok üzülüyorum.<br />
Bisiklet bir sevda işidir, aşktır.<br />
KADIKÖY, TÜRKİYE’DE BİSİKLET<br />
SÜRMEYE EN UYGUN YER<br />
Kadıköy’de yıllardır bir bisiklet kültürü var.<br />
Alabildiğine uzanan böylesine düz bir sahil<br />
parkuru başka hiçbir yerde yok. Yıllardır<br />
böyle bu. Dediğim gibi bisiklet, sadece<br />
heves amaçlı kullanılmamalı. Bisiklet<br />
almadan önce de internete değil, bisikletçiye<br />
danışılmalı. Bisikletçiye danışmadan<br />
bisiklet alınmamalı.”<br />
78 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Yaşamın İçinden<br />
Bağdat Caddesi’nin lezzet şöleni:<br />
SİMİTÇİ VELİ<br />
CEYHUN DİRİBAŞ<br />
Bağdat Caddesi’nde her lezzetin bir hikâyesi var<br />
kuşkusuz. Biz de Cadde’de zaman zaman gizli<br />
kalmış lezzetleri sizler için araştırıyoruz. Her<br />
lezzetin kendine özel hikâyesinden yola çıkarak,<br />
Cadde’de uzun zamandır efsane olan ve ünü<br />
Kadıköy ilçesinin sınırlarını aşmış Simitçi Veli’ye<br />
yolumuz düşüyor.<br />
Bostancı’dan Kadıköy yönüne doğru giderken<br />
Şaşkınbakkal ışıklarda, yolun sol tarafında<br />
rahatlıkla görebileceğiniz Simitçi Veli, bildiğiniz<br />
sıradan bir simidi adeta modifiye ederek<br />
lezzet şölenine dönüştürüyor. 1980 yılından<br />
bu yana aynı yerde simit satan Veli<br />
Altun, namı diğer Simitçi Veli, memleketi<br />
Ardahan’dan getirdiği özel yapım Kars<br />
kaşarını simidin arasına koyarak, simidi<br />
harika bir lezzete çeviriyor. Kendi elleriyle<br />
demlediği taze çayı ikram eden, artık<br />
örneğine pek rastlayamadığımız güler<br />
yüzü ve cana yakınlığı ile insanı hemen<br />
sarmalayan Simitçi Veli, başlıyor hikâyesini<br />
anlatmaya...<br />
İŞİN SIRRI, “SAMİMİYET” VE “SEVGİ”<br />
İlk başta 38 yıldır nasıl burada kaldığını<br />
merak ederek soruyorum, “Samimiyet ve<br />
sevgi” diyerek içtenlikle cevap veriyor ve<br />
ekliyor: “Bu işi severek yapıyorum. Gece<br />
saat 03:00’e kadar burada hizmet veriyorum.<br />
Sabahları saat 06:00’da kardeşim<br />
geliyor tezgâhın başına, daha sonra ben<br />
devralıyorum. Sadece simit yok bende,<br />
özgün tost spesiyallerimle Bağdat Caddesi’nde<br />
geç saatlerde karnınızı ucuza<br />
doyurabilirsiniz. Herkese içten ve saygı ile<br />
yaklaşıyorum. Sanıyorum civardakiler de<br />
beni bu yüzden sevdiler ki 38 yıldır buradayım.<br />
İnsanlara iyi davranırsanız, dürüst<br />
bir satıcı olursanız, doğal olarak kalıcı<br />
olursunuz. Gücüm yettiğince de burada<br />
kalmayı hedefliyorum.”<br />
ÖZEL SPESİYALLERİYLE İLGİ ODAĞI<br />
“İki çocuğum var, onlar da okuyor şu<br />
anda. Onlara bırakacağım en güzel miras,<br />
herhalde işini sevmek ve insanlara saygı<br />
olacak” diyerek sözlerine devam eden<br />
Veli Altun ile söyleşimiz, genelde gececi<br />
olan taksicilerin istediği özel spesiyal<br />
ürünlerle kesiliyor. Pazarlaması da oldukça<br />
zekice; sadece simit almaya gelen çay<br />
da alıyor, ayran da. Hayranlıkla seyrediyorum<br />
kendisini. Evet, herkese karşı<br />
nazik ve samimi olan Simitçi Veli, kişiliği<br />
ile nasıl burada uzun yıllar kaldığını o an<br />
kanıtlıyor sanki hareketleriyle.<br />
İğne iplik de dikiş de ondan sorulur:<br />
DURSUN ÜNAL<br />
REHA KADAK<br />
Çocukken terzi olmak isterdim. Beyoğlu’nda<br />
aile terzilerimiz vardı, onlar<br />
bizim ailenin içinden insanlar gibiydi.<br />
Beyoğlu’nun ruhu olan hanlarından Nil<br />
Han’daki terzimiz Faik Gülcan ile Kallavi<br />
Sokak’taki ısmarlama gömlekçi Celalettin<br />
Benli’nin dükkânlarında geçti çocukluğum.<br />
Onlara baka baka dikiş dikmeyi, ölçü<br />
almayı ve ütü yapmayı öğrendim. Faik<br />
amca maalesef yıllar önce rahmetli oldu;<br />
Celalettin amca ise aynı yerinde, Beyoğlu’nun<br />
en eski esnafı unvanıyla hâlâ işinin<br />
başında.<br />
Kadıköy’e taşındığımdan beri terzi ararken,<br />
tavsiyeler Osmanağa’da Kırtasiyeci<br />
Sokak’taki terzi Dursun Ünal’a gelmeme<br />
neden oldu. İşini hakkıyla yapan Ünal, eski<br />
gelenekli ustalar gibi ailemizin değişmez<br />
terzisi oldu.<br />
“KADIKÖY HALKI ESNAFINA BAĞLIDIR”<br />
Dursun Ünal’ın hikâyesi Konya’da başlıyor.<br />
Konya’da doğan, yokluktan dolayı<br />
İstanbul’a çalışmaya gelen Ünal, terzilik<br />
mesleğine 1980’li yılların başında Fatih’te<br />
adım atıyor. Başka yerlerde de çalıştıktan<br />
sonra 2004 yılında yolu Kadıköy’e düşüyor.<br />
“Rızkımız buradaymış” diyerek, Kırtasiyeci<br />
Sokak’taki dükkânını kiralıyor. “Yıllardır<br />
değişmeyen müşterilerim var. Kimi buradan<br />
ayrılsa bile bana gelmeye devam ediyor.<br />
Kadıköy halkı esnafına bağlıdır” diyen<br />
Dursun Ünal, sözlerini şöyle sonlandırıyor:<br />
“Kumaştan, dikişten anlayan bir halka sahip<br />
Kadıköy. Burada olmaktan, Kadıköylülere<br />
hizmet vermekten mutluyum.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 79
Geçmişten Günümüze<br />
İstanbul’a kimlik<br />
kazandıran aile:<br />
BALYANLAR<br />
İstanbul’un sembolü birçok<br />
yapının mimarlarından Balyan<br />
Ailesi’nin anıt olan Üsküdar<br />
Bağlarbaşı’ndaki mezarlığı<br />
görenleri büyülüyor.<br />
PINAR BALTACI<br />
Aralarında Sarkis ve Krikor gibi Osmanlı’nın saray mimarlarının<br />
bulunduğu Balyan Ailesi’nin Üsküdar Surp<br />
Haç Mezarlığı’nda bulunan aile mezarlığı, 2016 yılında<br />
Ermeni Mimar ve Mühendisleri Derneği’nin (HAYCAR)<br />
inisiyatifi ve Anuşavan Hraç Kırmızıyan’ın sponsorluğunda<br />
restore edilerek anıt haline getirilmişti. Mimar<br />
Tavit Aynalı’nın imzasını taşıyan proje, bir Balyan eseri<br />
olan Beşiktaş Meryem Ana Kilisesi’nin Horan (Sunak)<br />
bölümünden ilham alınarak hayata geçirilmiş. Proje<br />
kapsamında, Kartal Belediyesi’nin inşaat şantiyesinde<br />
bulunan ve yıllarca Arkeoloji Müzesi’nde yer alan Garabet<br />
Balyan’ın mezarı da aile mezarlığına eklenmiş.<br />
OSMANLI TUĞRASI VE<br />
HAÇ SEMBOLÜ<br />
BİR ARADA<br />
Anıt mezar projesi, üçer<br />
metrelik tek parça mermer<br />
sütunlar ve üzerlerine yerleşen<br />
kubbe ve kemerden<br />
meydana getirilirken; arka<br />
bölümde yer alan blok<br />
mermerlerde Balyan Ailesi’nin<br />
belli başlı eserlerinin<br />
isimleri, Osmanlı tuğrası ve<br />
Ermeni haçı bulunuyor. Projede kullanılan mermerler<br />
Marmara Adası’ndan seçilerek, Afyonkarahisar’da<br />
işlenmiş. Proje ve uygulaması iki yılda tamamlanan<br />
anıt mezarda var olan tüm lahitler de temizlenerek<br />
onarılırken; bu süreçte mezarlığın genel çevre düzenleme,<br />
aydınlatma ve sulama sistemlerinin yenilenme çalışmaları<br />
da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />
yürütülürek bugünkü halini almış.<br />
200 YILLIK<br />
BALYAN<br />
AİLESİ’NİN<br />
TARİHİ<br />
Anıt mezarın<br />
tasarımını yapan<br />
Tavit Aynalı,<br />
Balyan Ailesi’nin<br />
Osmanlı tarihindeki<br />
yerini şu cümlelerle anlatıyor: “Balyanlar 600 yıllık<br />
İstanbul’un, 200 yılında var. Anıtın onlara yakışan bir<br />
yapı içinde olmasını istedim. O yapı da kutsal bir yer<br />
olmalı. Beşiktaş’taki kilisenin sunağı en güzel örneklerinden<br />
birisi... Burayı tasarlarken de oradan esinlendim.<br />
Onlardan bir alıntı yaptım, onları layık oldukları<br />
yere koymak istedim.”<br />
DOLMABAHÇE, SELİMİYE KIŞLASI,<br />
BEYLERBEYİ SARAYI<br />
Balyan Ailesi, 18. ve 19. yüzyıllarda hassa mimarı olarak<br />
Osmanlı Devleti tarafından yaptırılan birçok önemli<br />
mimari esere imzasını atan, Ermeni bir mimarlar ailesi.<br />
Çok sayıda büyük boyutlu yapının tasarım ve uygulamasını<br />
yapan, İstanbul’a karakterini kazandıran, birçok<br />
önemli yapıya mimarlık eden ailenin 18. ve 19. yüzyıla<br />
yayılan eserleri arasında hastaneler, su kemerleri,<br />
askeri kışlalar, camii ve kiliseler de bulunuyor. Osmanlı<br />
İmparatorluğu’nun son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarının<br />
tanığı Dolmabahçe Sarayı, zarafetiyle büyüleyen<br />
Ortaköy Camii, Beyazıt’taki Yangın Kulesi, hâlâ hizmet<br />
veren Selimiye Kışlası ve daha niceleri Balyanların<br />
imzasını taşıyor. Çırağın’ın mimarı Krikor Balyan,<br />
Beyazıt Yangın Kulesi’nin mimarı Senekerim Balyan,<br />
Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı Garabet Balyan, Bezm-i<br />
Alem Valide Sultan Camii’nin mimarı Nigoğayos Balyan,<br />
Beylerbeyi Sarayı’nın mimarı Sarkis Balyan olarak<br />
kayıtlara geçmiş.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 81
YENİ YILI<br />
TITANIC HOTELS<br />
İSTANBUL’DA<br />
KARŞILAYIN!<br />
Titanic Port Bakırköy’de orkestraları eşliğinde Hande Gençörnek ve<br />
Tuğba Lofçalı ile iki ayrı program, Titanic Business Golden Horn’da<br />
Sibel Mirkelam, Titanic Business Kartal’da Haydar Yılmaz ve<br />
orkestrası, oryantal dans gösterileri,dj performansı ve<br />
zengin gala menüsüyle yeni yıla eğlenceli bir başlangıç yapın.<br />
TITANIC BUSINESS GOLDEN HORN<br />
0543 939 87 71<br />
TITANIC PORT BAKIRKÖY<br />
0543 939 87 75<br />
TITANIC BUSINESS KARTAL<br />
0543 939 87 70<br />
titanic.com.tr<br />
TITANIC HOTELS<br />
ANTALYA | ISTANBUL | BODRUM | BERLIN<br />
#MyTitanicStory
Röportaj: Duygu FirdevsYılmaz<br />
Fotoğraf: Fatih Can Yıldırım - Furkan Akın<br />
Röportaj: Duygu Firdevs Yılmaz<br />
Fotoğraf: Fatih Şiranlı<br />
Wilma Elles<br />
Aktüel<br />
Life Exclusive Dergisi:<br />
TASARIM HER ŞEYDİR<br />
RÖPORTAJ<br />
mobilya ve dekorasyon olmak üzere birçok<br />
kategori barındırıyor. Gelenekselleşmiş mobilya ve<br />
dekorasyon dergilerinde bulamayacağınız, daha<br />
çok görsel bir bombardımanın içeriği az yayınlarına<br />
alternatif olarak insan yaşamını, emeği ve tasarımı<br />
markaja alıyor.<br />
SONBAHAR <strong>SAYI</strong>SI YENİ TRENDLERLE<br />
RENKLENİYOR<br />
Life Exclusive Dergisi, 28. ‘Sonbahar’ sayısı ile yine<br />
birbirinden dolu içeriklere sahip. Dergi, Modoko’nun<br />
masum ve genç ruhunu yansıtan genç<br />
odaları ve bebe mobilya markaları, yatak odalarının<br />
son dönem trendleri, geleceğimiz için Led<br />
sertifikalı yapılar, zeki, çevik ve ahlaklı, Survivor<br />
birinciliği ile adından söz ettiren, kürek şampiyonu<br />
Ogeday Girişken özel röportajı ve tasarıma dair birçok<br />
özenli başlığından oluşan içeriğiyle gününüze<br />
güzellik katacak.<br />
TÜRKİYE’NİN SEÇKİN KİTAPEVLERİNDE<br />
BULABİLİRSİNİZ<br />
Genel Yayın Yönetmenliğini Modoko Yönetim<br />
Kurulu Üyesi Bayram Bilinmez’in üstlendiği dergi,<br />
Türkiye’nin Mobilya Başkenti Modoko’nun fonu ile<br />
ulusal özel yayın olarak hazırlanıyor. Life Exclusive,<br />
tüm Türkiye’de seçkin bayii, Migros, Carrefour, D&R,<br />
Nezih gibi özel kitapevlerinde bulunabiliyor.<br />
“Baba Olunca Kendimi Bile<br />
Sevmeyi Öğrendim”<br />
RÖPORTAJ<br />
E<br />
rkan Bey babalık denince ilk aklınıza geleni<br />
söyler misiniz?<br />
Babam geliyor tabiî ki. Babamla çok güzel<br />
vakit geçirdim ve babamla geçirdiğim vakti ben<br />
İsimlerin karakterlere yansıdığını<br />
kendi çocuğumla elbette aynı ölçüde geçiremiyorum.<br />
Teknoloji çok ilerledi, hayat hızlandı, benim<br />
biliriz. Bülent, Yılmaz, Ömer, Yiğit,<br />
Galip, Ali Kaptan, Cihan… Kimi hayatım bambaşkaydı. Çok kıymetli bir babam<br />
vardır. Memurdur.<br />
iyi niyetlidir, kimi ustadır, kimi<br />
İstanbul’da yaşıyor.<br />
kurnazdır kimi de şefkatlidir. Edebiyat bilir, şiir<br />
Deneyimli oyuncu Erkan bilir, kalbi çok temizdir;<br />
annem de<br />
Petekaya’nın onlarca ruha ruh<br />
öyledir. Babam doğal<br />
bir adamdır. Bu<br />
katan, farklı çalışan bir yüreği<br />
var. Üstelik bu yürek yalnızca yüzden onu kandırmaya<br />
çalıştıklarında<br />
çok sinirlenirdim.<br />
mesleği için atmıyor. Etrafındaki<br />
her detaya aynı hassasiyetle Annemle babam<br />
yaklaşan ve yaşamı çok ciddiye bana karşı çok saygılıdır,<br />
tabii ki ben<br />
alan Erkan Petekkaya ile Beykoz<br />
de onlara… 7 yaşımda<br />
da saygı gördüm<br />
Acarkent taraflarında MESTET<br />
Restoranı’nda buluştuk ve sizler onlardan, şimdi de<br />
görüyorum. Beni<br />
için röportajdan ziyade sanki<br />
özgür ve özgüvenli<br />
anlaşmış da buluşmuş gibi doyumu büyüttüler.<br />
yüksek, içten bir gün geçirdik.<br />
Kaç kardeşsiniz nasıl<br />
bir ağabeysiniz?<br />
İki kardeşiz, bir kız<br />
We all know that names reflect kardeşim var. Korumacı<br />
bir ağabeydim<br />
characters: Bulent, Yilmaz, Omer, Yigit,<br />
Galip, Ali Kaptan, Cihan - sometimes gençken ama sonra<br />
a gracious and compassionate man, kardeşim evlendi ve<br />
Ankara’da okudu.<br />
sometimes a shrewd or a skilled one.<br />
Çaktırmadan ben de Eskişehir’de okurken atlar<br />
Experienced actor Erkan Petekkaya has<br />
Ankara’ya giderdim, uzaktan takip ederdim.<br />
a special heart; he gives spirit to the<br />
characters he plays. And it is not only Baba olmak nasıl bir duygu hali?<br />
for his profession that his heart beats Baba olmak çok garip bir şeydir. Çocuğunuz olduğunda<br />
bunu anlayacaksınız. Çocuğu olmayana bunu anlatabilirsiniz<br />
ancak hissettiremezsiniz. Baba olduğum<br />
for: Petekkaya takes life seriously and<br />
is equally closely interested in every<br />
zaman sevginin ne demek olduğunu öğrendim. Tabii<br />
detail around. We met him at MESTET ki ben de sevgi dolu bir insanım, insanları seviyorum,<br />
Restaurant near Beykoz Acarkent hayvanları, doğayı, arkadaşlarımı seviyorum ancak<br />
for an interview and the result was mutlaka karşılık beklenir. Karşılıksız bir histir baba olmak...<br />
Sevmenin, aşkın ne olduğunu öğrendim. Kendi-<br />
a satisfying, nice day and a cordial<br />
mi bile sevmenin ne olduğunu öğrendim. 33 yaşımda<br />
conversation.<br />
evlendim ve 11 yaşında oğlum var. Evlilik için geç<br />
bile kalmıştım, benim kuşağımda böyleydi. 1970 do-<br />
Türk 22 Tasarımlarını<br />
Feminen Buluyorum!<br />
Onu önce “Öyle Bir Geçer Zaman ki’” dizisi’nin tehlikeli kadını Caroline olarak tanıdık ve hemen<br />
kabullendik. Sıcacık gülümsemesi, kurnaz mimikleri ile ekran başındaki izleyiciyi bile kandırabilecek<br />
güçte ve tutkuda bir oyunculuk gücüne sahipti. Onun ismi Wilma Elles. Bizden biri ve yepyeni<br />
bir anne adayı. Onu en yoğun zamanında, Filinta Dizisi’nin setinde yakaladık ve dizilerdeki<br />
karakterlerinin aksine bambaşka sıcaklıkta bir Wilma ile karşılaştık.<br />
We first knew and embraced her as the dangerous women “Caroline” in the series “ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ” (As Time Goes By). She had<br />
an acting talent with a great power and passion, convincing even the watchers at home with her warm smile and tricky gestures. Her name is<br />
Wilma ELLES. She is one of us and a mum-to-be. We caught her on shooting of her new series “FİLİNTA” (Flintlock) and Wilma was too warm<br />
and sincere despite her characters in the series.<br />
Bir dizinin sizin için doğru olduğuna nasıl karar<br />
veriyorsunuz?<br />
Bu çok ilginç ama ben bu durumu ilk önce sezgilerimle<br />
hissediyorum, bir de tabii ki projelerin detaylarına<br />
bakıyorum “ne kadar büyük bir prodüksiyon” diye.<br />
Özellikle de dizilerde… Bazı experimentell (deneysel)<br />
sinema filmlerinde de yer alıyorum. Ama diziler tabii ki<br />
daha ticari işler oluyor. Filinta’yı burada büyük bir platoda<br />
çekiyoruz. Her bölüme yaklaşık bin figüran katılıyor.<br />
Çok dev bir prodüksiyon ve Avrupa’nın en büyük<br />
dizi prodüksiyonlarından sayılabiliriz. Benim için bu<br />
işe karar vermek çok kolay oldu. Diziye 11. bölümde<br />
geldim. Yani 10 bölüme bakabildim ve çok beğendim.<br />
O yüzden benim için az riskli oldu ama mesela bazı<br />
projeler geliyor, sadece senaryo var ortada. O zaman<br />
da durum çok zorlaşıyor. Nasıl olacağını bilemiyorsun.<br />
Sizi ilk kez “Öyle Bir Geçer Zaman ki’ Dizisi’nde”<br />
Caroline rolüyle tanıdık. Role kendinizi kaptırdığınız<br />
oluyor muydu? Çünkü emek gerektiren bir<br />
rolünüz vardı. Risk sever bir yanınız var.<br />
Hazırlık sürecinde bazen günde birkaç saat, rolün<br />
içinde kalıyordum kendimi alıştırmak için. Ama normal<br />
hayatta, rolden istediğiniz zaman çıkabilmeniz lazım.<br />
İlk başlarda özellikle çocukken, bu konuda biraz zorlanıyordum.<br />
Çok yoğun bir tiyatro oyununda (The Zoostory<br />
Edward Albee’de) Jerry rolünü oynuyordum ve<br />
90 dakikalık oyunda, bir saat boyunca sadece ben konuşuyordum.<br />
O rolden bazen çıkamıyordum. O zaman<br />
hocam bana çok kızdı ve “psikolojin için bu çok kötü”<br />
dedi, ama artık çok iyi öğrendim. Bir rolde oynadıktan<br />
sonra onun etkisinden çıkmanız lazım. Artık bunu<br />
daha çok bu şekilde görüyorum. Her rolden bir şeyler<br />
öğreniyorum. Tabii ki benden de bir parçası var. Ama<br />
onlar ilk önce benimle arkadaş gibi oluyorlar.<br />
38<br />
ğumluyum ve o dönem için oldukça geç bir evlilik<br />
yaşıydı.<br />
Evlilik sizce bir gün tamamen biter mi? Sosyologlar<br />
iki kuşak sonra bu iş bitebilir diyorlar ne<br />
dersiniz?<br />
Bence bu bir hipotezdir. Evlilik bence bitmez. Ben<br />
de 5 yıl sonra dünya<br />
tersine dönecek<br />
diyebilirim. Kadın ve<br />
erkek arasında bir<br />
anlam var, büyüsü<br />
sihri olan bir şey. Çok<br />
da anlaşılır bir kavram<br />
değil aslında. Evlilik<br />
sihirli bir şeydir.<br />
Eskiden boşanmak<br />
bu kadar kolay değildi.<br />
İnsanlar peynir<br />
ekmek gibi evlenip,<br />
çerez gibi boşanıyorlar.<br />
Eskiden biz çocukken<br />
birinin anne<br />
babası boşanmışsa<br />
“aaa!” der, şaşırırdık.<br />
Boşanan kişinin çocuğuna<br />
daha değişik<br />
davranırdık, sahiplenirdik.<br />
Boşanmak<br />
çok korkunç bir şeydi.<br />
Şimdi öyle değil.<br />
Evleniyor musun?<br />
Evlendim. Boşandın<br />
mı? Boşandım diyor.<br />
Her şey çok hızlı tüketiliyor ki ilişkiler de bunun içine<br />
giriyor ve bu yalnızca evlilik değil, arkadaşlıklar da bir<br />
tuhaflaştı. Arkadaşsan arkadaştın eskiden, şimdi biriyle<br />
arkadaş oluyorsun, bir bakıyorsun yok adam. İnsanlar<br />
kendilerine duvarlar ördüler. O duvarların içine<br />
birini sokmak, eskisi kadar kolay değil. Duvarlar bu kadar<br />
sıkı örülmüşken, öte yandan toz gibi de dağılabilir.<br />
İyiye gitmiyor bazı şeyler.<br />
Evlilik zor bir şeydir. Hiç tanımadığın, senden bambaşka<br />
ortamda büyümüş biri ile bir anda aynı evde uyanıyorsun.<br />
Bir anda mutluluğunu ya da acını sadece ailenle<br />
paylaşırken, bunu o kişiyle de paylaşmaya başlıyorsun.<br />
Zor ama güzel, sihirli bir şeydir. İnsanlar gelişiyor. Zaman<br />
akıyor ve insanlar da akıyor.<br />
1969 yılında kurulan Türkiye’nin en<br />
seçkin mobilyacılar sitesi Modoko’nun<br />
yaklaşık altı yıl önce yayın<br />
hayatına başlayan Life Exclusive<br />
Dergisi, “Tasarım Her Şeydir” mottosu<br />
ile birbirinden farklı haber başlıklarını<br />
okuyucuları ile paylaşmaya<br />
devam ediyor.<br />
Bilgi kirliliğinin önlenemediği günümüzde<br />
dergi haberi niteliği taşıyan<br />
başlıkları gündeme yakın durarak,<br />
zamanın ruhunu iyi okuyarak<br />
global ölçekte de takip eden Life<br />
Exclusive Dergisi; içeriğinde zanaat,<br />
sanat, moda, tekstil, life style özel<br />
biyografiler, global markalar ve<br />
tasarımlar, emlak yaşam dünyası,<br />
teknoloji, sağlık, geçmişin tozlu<br />
rafları, mekânlar, seyahat, kariyer,<br />
yaşam ve nihayetinde hayatımızın<br />
vazgeçilmezi odak noktamız<br />
Bayram Bilinmez<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 83
Spor<br />
Uluslararası Yoga Federasyonu<br />
Başkanı Akif Manaf:<br />
Yoga felsefe değil,<br />
varoluşsal bilgeliktir!<br />
PINAR BALTACI<br />
Tarihi 5 bin yıl öncesine dayanan yoga, çağımızda<br />
her geçen gün etkinliğini arttırarak<br />
çeşitli bilimsel araştırmalara konu oluyor.<br />
Batıda ‘alternatif tıp’ olarak nitelendirilen<br />
yoga, tüm dünyada kişinin kendini bir<br />
bütün olarak keşfetme yolu ve bir yaşam<br />
biçimi şeklinde algılanıyor.<br />
Ülkemizde de her geçen gün gelişme gösteren<br />
yoga, son dönemlerin en gözde ruhsal<br />
arınma ve spor trendlerinin başında yerini<br />
alıyor. Yoğun iş yaşamının stresinden kurtulmak<br />
isteyerek, metropülün yorgunluğundan<br />
kaçıp nefes almak isteyen birçok kişi,<br />
çözümü yogada buluyor. Yoga Academy’nin<br />
kurucusu ve Uluslararası Yoga Federasyonu<br />
Başkanı Akif Manaf ile yogaya başlayarak,<br />
huzurlu rota arayanlar için merak edilenleri<br />
konuştuk.<br />
Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?<br />
Nasıl başladı yoga ile tanışma süreciniz?<br />
Tüm hayatımı Orijinal Yoga Sistemi ile<br />
insanlığa hizmet olarak özetleyebiliriz.<br />
Daha beş yaşındayken ilk kez yoga uygulamaya<br />
başladım. Eğitim hayatım boyunca<br />
devam ettim ve daha sonra eğitim sürecim<br />
bitince kendimi tamamen yoganın ezoterik<br />
temellerini anlamaya ve gerçek, dejenere<br />
olmamış, suistimal edilmemiş halini bulup<br />
çıkararak, insanlığa sunmaya adadım. Bunda<br />
da başarılı olduğumu görüyorum.<br />
Yoganın hayatınızdaki yeri nedir?<br />
Felsefesini biraz anlatır mısınız?<br />
1980’lerde Hindistan’a gittim, Sanskrit<br />
dilini öğrendim, kadim yoga metinlerini<br />
inceledim. Daha sonra Himalaya Dağları’nda<br />
yaşayan gerçek yoga üstadını buldum,<br />
kendisinden yoganın gizli tutulan bilgilerini<br />
ve uygulamalarını öğrendim. Himalaya<br />
Dağları’nda gerçek yoga üstadından, yani<br />
yoganın bu dünyadaki kaynağından öğrendiğim<br />
bilgiler ışığında gerçek yogayı insanlara<br />
sunuyoruz. Buna ‘Orijinal Yoga Sistemi’<br />
diyoruz. Gerçek yoga bilgilerine ulaşınca,<br />
bugün dünyada uygulanan ve yoga türleri<br />
denilen şeylerin aslında yogadan ne kadar<br />
uzak ve yozlaşmış olduğunu görüyoruz.<br />
Bunu sadece biz söylemiyoruz. Uluslararası<br />
Yoga Federasyonu üyelerimiz de birçok<br />
yerde yoga çalışmalarına katılıyor ve daha<br />
sonra federasyon bünyesinde Orijinal Yoga<br />
Sistemi’ni uygulayınca, dışarıda yaptıklarının<br />
bizim burada uyguladığımız yoga<br />
ile hiçbir ilgisi olmadığını, ilk defa bizimle<br />
gerçekten yoga yaptıklarını söylüyorlar.<br />
Uluslararası Yoga Federasyonu’ndan<br />
ve başkanlık sürecinizden bahseder<br />
misiniz? Ne gibi çalışmalarınız oluyor?<br />
Uluslararası Yoga Federasyonu (UYF),<br />
2013 yılında kuruldu. Bugün 8 Türk ve 5<br />
yabancı olmak üzere 13 dernek, 6 spor<br />
kulübü ve 1 yabancı ulusal federasyon<br />
bünyemizde faaliyet gösteriyor. UYF olarak<br />
yoga sporunun olimpiyatlarda yer alması<br />
bizim en büyük projemiz. Bu konuda 2016<br />
yılından beri adımlar atıyoruz ve bayağı<br />
da yol aldık. 2016 yılında Uluslararası Spor<br />
Federasyonları Küresel Birliği GAISF’e tam<br />
üye olmak için ilk başvuruyu yaptık. Çünkü<br />
olimpiyatlarda yer alacak spor dalının<br />
dünyadaki temsilcisi olan uluslararası<br />
federasyonun GAISF’e üye olması gere-<br />
<strong>84</strong> : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Spor<br />
kiyor. Başvurumuz kabul edildi ve üyelik<br />
sürecimiz başlatıldı. Yoganın olimpiyatlarda<br />
yer alması, ayrıca yoga yarışmalarının<br />
da yapılmasını gerektiriyor. Bu nedenle<br />
biz de 2016 yılından beri Uluslararası Yoga<br />
Koreografi Yarışmaları yapıyoruz.<br />
Uluslararası Yoga Federasyonu<br />
donanımlı eğitmenler yetiştiriyor.<br />
Eğitmenlik programınız hakkında bilgi<br />
verir misiniz?<br />
Evet, eğitmenlerimizin tam donanımlı<br />
olmasına önem veriyoruz. Yoga bizim hayatımız,<br />
o yüzden bizim yetiştirdiğimiz eğitmenlerin<br />
de yogaya çok önem vermesini<br />
ve gerçek yoga bilgilerinden sapmamasını<br />
istiyoruz. Bir üyenin yoga eğitmeni olması,<br />
en az 6 aylık bir süreci kapsıyor ve tabi eğitmen<br />
olunca da eğitim bitmiyor. Federasyon<br />
bünyesindeki eğitmenlerin de sürekli<br />
eğitimlerine devam etmeleri gerekiyor, bu<br />
konuda taviz vermiyoruz. Ve şunu da söyleyebiliriz<br />
ki, bu kadar kapsamlı eğitim veren<br />
başka hiçbir kuruluş yok yeryüzünde.<br />
bağlanması sayemizde oldu, fakat bunun<br />
devamının da gelmesi gerekiyor. Biz kurum<br />
olarak yoganın suiistimal edilmesi ve bir<br />
Hinduizm propaganda aracı olarak kullanılmasını<br />
önlemek için yıllardır çalışıyoruz.<br />
Devletimizden de bu şekilde yoga adı<br />
altında başka amaçlar güden kişileri, gerçek<br />
yoga yapanlardan ayırıp engellemesini<br />
bekliyoruz.<br />
Yoga ile ilgilenmek isteyen<br />
okuyucularımıza neler söylemek<br />
istersiniz?<br />
Her şeyde olduğu gibi yogada da yozlaşma<br />
ve suistimal var. O yüzden yoga yapmak<br />
isteyen kişilere tavsiyemiz iyi araştırmaları,<br />
gerçek yoga bilgilerinin aktarıldığı yerlere<br />
gitmeleri. Aksi halde sakatlanabilirler, bunun<br />
örneklerini görüyoruz. İsmi çok bilinen<br />
bazı yoga merkezlerine gidip, oralarda<br />
zorlayıcı hareketler nedeniyle boyun ve bel<br />
fıtığı olanlar, düşüp sakatlananlar, eklem<br />
ağrıları çekenler var. Gerçek yogada asla<br />
zorlama yoktur, her şey teknikler sayesinde<br />
kendiliğinden olur. Eğer böyle değilse, eğer<br />
zorlanması gerektiği söyleniyorsa, bilin ki<br />
bu gerçek yoga değildir. Çünkü teknik doğru<br />
uygulandığında her şey kendiliğinden olur.<br />
Yoga diye size saatlerce tespih çektirilip, bazı<br />
kelimeler tekrarlatılıyorsa veya meditasyon<br />
yapıyoruz deniyorsa, bilin ki bu da bir<br />
kandırmaca. Gerçek yogada böyle şeyler<br />
olmaz. Yoga sadece bir uygulamadır. Doğru<br />
teknikler düzenli uygulanır ve başarı gelir.<br />
Vücut esner, güçlenir, zihin sabitleşir, gevşer,<br />
duygular yatışır, kişi güç ve enerji kazanır.<br />
Biraz da kitaplarınıza değinelim<br />
isterseniz. İçeriksel anlamda ne anlatıyor<br />
Akif Manaf kitapları?<br />
Yoga üzerine yazılmış ansiklopedik diyebileceğimiz<br />
10 kitabımız var. Bu kitaplarda<br />
yoga konusunda daha önce hiçbir yerde<br />
verilmemiş, bugüne kadar gizli tutulmuş<br />
çok kapsamlı bilgileri aktarıyoruz. Yoganın<br />
kaynağından alınmış bilgelik, bu kitaplarda<br />
günümüz insanının anlayacağı ve sindirebileceği<br />
şekilde sunulmakta. Hem teorik hem<br />
de pratik bilgiler verilmekte.<br />
Ülkemizde yoga ne kadar iyi biliniyor?<br />
Bu konuda neler yapılması gerekir?<br />
Yoga, sayemizde artık büyük bir kesim<br />
tarafından biliniyor. Uluslararası Yoga<br />
Federasyonu’na duyulan güven nedeniyle<br />
yoga hakkındaki önyargılar aşılmaya başlandı.<br />
Artık her geçen gün daha fazla insan<br />
Orijinal Yoga Sistemi’ni uyguluyor. Yoganın<br />
spor olarak tanınması ve Spor Bakanlığı’na<br />
“Orijinal Yoga Sistemi bir felsefe<br />
değil, varoluşsal bilgeliktir. Felsefe<br />
denilen şey, belirli kalıplara ve<br />
öğretilere dayalı ölü enformasyondur,<br />
laf kalabalığıdır, canlı<br />
hayata pek bir katkısı yoktur.<br />
Oysa biz burada canlı bilgelik<br />
aktarıyoruz. Bu varoluşsaldır;<br />
hiçbir kalıba, öğretiye, kültüre<br />
sığmaz, tüm varoluşa aittir.<br />
Orijinal Yoga Sistemi’nde verilen<br />
tüm bilgiler ve yapılan tüm<br />
uygulamalar, insanın hayatında<br />
hemen fark yaratır. Çünkü canlıdır,<br />
fiziksel, zihinsel ve duygusal<br />
yapıyı daha ilk uygulamada<br />
değiştirmeye başlar.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 85
Zanaatkâr<br />
Mobilyalarınızı baştan yaratan atölye:<br />
DENİZ DÖŞEME<br />
Mesleğini icra ederken kadın olmanın aynı anda avantaj ve dezavantajlarını yaşadığını dile<br />
getiren döşeme atölyesinin sahibi Havva Usta; “Siz işinizi ne kadar sever ve önem verirseniz,<br />
o kadar çok müşteriniz olur. Benim için para hiçbir zaman öncelik olmadı. Mesleğimi en güzel<br />
şekilde yaptım, müşteriler zaten sonrasında gelmeye başladılar.”<br />
PINAR BALTACI<br />
Deniz Döşeme, 1997 yılından bu yana Erenköy’de<br />
Havva Usta’nın tasarımlarıyla varlığını sürdürüyor.<br />
Bir kadın olarak yıllardır dükkânın tüm işlerini tek<br />
başına yürüten Usta; “Hem kızımı hem de dükkânımı<br />
tek başıma bugünlere getirdim” diyor ve ekliyor:<br />
“Kadınlar her alanda kendilerini var ettirebilmeli.<br />
İşini severek yapan herkes başarıyı elde ediyor.”<br />
Deniz Döşeme’de müşterilerin taleplerine göre eski<br />
koltukları yeniden yaratan Havva Usta, sadece ustalık<br />
değil, aynı zamanda eski mobilyaların tasarımlarını<br />
da üstleniyor.<br />
MÜCADELEYLE KAZANILAN BİR HAYAT<br />
1997 yılında eşiyle beraber dükkânı bugünkü yerinde<br />
kurduklarını ifade eden Havva Usta, 2000’li yılların<br />
başında eşinden ayrılarak hem o zamanlar üç yaşında<br />
olan kızının hem de dükkânın tüm sorumluluğunu<br />
üstüne alıyor: “Çok borçlarımız vardı. Tek başıma<br />
kızımı büyütmeye çalışırken, bir taraftan da dükkân<br />
işleriyle ilgilendim. Borçlarımı ödüyor, geçimimi<br />
sağlıyordum ki meme kanseri olduğumu öğrendim.<br />
Benim için zor dönemlerdi ama üstesinden gelmeyi<br />
başardım. Kanser kötü bir komşu gibiydi benim gözümde,<br />
onu işim sayesinde defedebildim. İşime çok<br />
86 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Zanaatkâr<br />
yoğunlaştım ve hastalık aklıma bile gelmedi.<br />
Mücadelelerim sonucunda da başardım.<br />
Kızım ise iyi okullarda okudu. Şu an Kadir<br />
Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyor.<br />
Her şey yoluna girdi.”<br />
“EŞYALARA YENİ BİR RUH VERİYORUM”<br />
Deniz Döşeme’de tüm eski mobilyalarınız<br />
yeniden dönüşüyor, üstelik Havva Usta’nın<br />
tasarımcı gözüyle... Yeniden yaratılan birçok<br />
eşyada kendisinin dokunuşlarını bulmak<br />
mümkün... Bir tahtanın koltuğa dönüşüm<br />
sürecini şu sözlerle anlatıyor Usta:<br />
“Bir dönem atölyemi mağazaya çevirdim<br />
ama sevmedim o işi. Ben eşyaları kendim<br />
değiştirmeyi, onlara yeni bir ruh vermeyi<br />
seviyorum. Tıpkı bir bebeği büyütür gibi...<br />
Bir koltuğun mesela kasasından tutun da<br />
içinde kullanılan her şey sizin ürününüz<br />
oluyor. Bu işin içinde biraz sanat da var. Ben<br />
eşyayı görüyor ve müşterilerime önerilerde<br />
bulunuyorum. Kaplanacak kumaş, renk,<br />
tarz konusunda... Ben bir mimar değilim,<br />
alaylıyım ama günde neredeyse dört farklı<br />
evin içine bakıp yönlendiriyoruz. Öneride<br />
bulunduğum konulara müşteriler genellikle<br />
karşı çıkmıyor. Koltuklarının yeni halini<br />
gördüklerinde gözlerine inanamıyorlar.”<br />
“EN ÖNEMLİSİ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ”<br />
Mesleğini icra ederken kadın olmanın aynı<br />
anda avantaj ve dezavantajlarını yaşadığını<br />
dile getiren Havva Usta; “Siz işinizi ne<br />
kadar sever ve önem verirseniz, o kadar<br />
çok müşteriniz olur. Benim için para hiçbir<br />
zaman öncelik olmadı. Mesleğimi en güzel<br />
şekilde yaptım, müşteriler zaten sonrasında<br />
gelmeye başladılar. Bir kadın olduğum için<br />
kadınlar beni rahatlıkla istedikleri saatlerde<br />
arayarak sorular sorabiliyor. Zorlukları da<br />
var tabii. Çünkü esasında bu bir erkek işi...<br />
Fakat çalışanınızla işiniz arasına bir mesafe<br />
koyduğunuz sürece işleriniz iyi gidiyor,<br />
zor bir şey değil. Tam 22 senedir bu işi<br />
yapıyorum. Sevgi ile her şeyin üstesinden<br />
geldim. Bir daha dünyaya gelsem, yine aynı<br />
işi yapmak isterim” ifadelerini kullandı.<br />
“MOBİLYADA SADELİĞE GİDİLDİ”<br />
“Son yıllarda mobilya ve koltuk seçimlerinde<br />
ne gibi değişiklikler oldu?” diye sorduğumuzda<br />
şunları söylüyor Usta: “Son zamanlarda<br />
salonlarda artık daha sade modeller<br />
var. Eskiden süslü, varaklı, klasik modeller<br />
tercih edilirken, şimdi sade koltular yer<br />
alıyor. Bir ikili, üçlü ve tekli koltuk yetiyor<br />
artık salonlar için. Çünkü evler de eskisi<br />
kadar büyük değil. Bir de silinebilir kumaş<br />
istiyor müşteri. Bizim kumaşlarımızın yüzde<br />
80’i böyle. Eğer temizleme konusunda<br />
müşteri doğru yönlendirilirse, bir koltuğun<br />
kullanma süresi 15-18 yıl arasında değişebiliyor.<br />
Koltuğu yaptırırken malzemeleri de iyi<br />
seçmek lâzım tabi.”<br />
Havva Usta, Deniz Döşeme’de<br />
eski koltukları alıp, tamamen<br />
sil baştan yapıyor. Koltuların<br />
kumaşları yeniden kaplanırken,<br />
isteğe göre tahta ve mobilyalarına<br />
da müdahale edilebiliyor,<br />
cilaları atölyede yapılıyor. Bunun<br />
yanında Havva Usta’nın anlaşmalı<br />
olduğu bir marangozhaneye<br />
giderek, evinizdeki tüm eşyaları<br />
yenileyebilirsiniz.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 87
Güzellik<br />
Doğal<br />
güzelliğin<br />
uzmanı:<br />
SUNA<br />
DUMANKAYA<br />
PINAR BALTACI<br />
Bitki bilimi ve güzellik uzmanı Suna Dumankaya, Türkiye’nin<br />
ilk yerli kozmetik ve bakım ürünlerini üreterek<br />
doğal güzelliğin kapılarını aralıyor. Doğanın iyileştirici<br />
gücüne inanarak, bilimin ışığında ürünler sunan Dumankaya’nın<br />
sırları, nenesinden yadigâr. Çocuk yaşta<br />
görüp duyduklarını bugünlere geliştirerek getiren Suna<br />
Dumankaya, artık tüm dünyaya açılan bir marka...<br />
TÜRKİYE’NİN İLK LOKMAN HEKİMİ<br />
Sırlarını lokman hekim olarak adlandırdığı nenesinden<br />
daha küçük yaşlardayken alan Suna Dumankaya, bugünlerde<br />
Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde<br />
üretim ve Ar-Ge çalışmalarına devam ediyor. Çocukluk<br />
yıllarına iz bırakmış nenesinin bilgeliğini ise şu sözlerle<br />
anlatıyor Dumankaya: “Nenem, Türkiye’nin ilk lokman<br />
hekimiydi. Hem sağlık hem de güzellik konusunda ilk<br />
stajımı onun yanında yaptım desem doğru olur. Çok<br />
genç yaşta evlendim. Eşim iş için sık sık yurtdışına gider,<br />
ben de kendisine eşlik ederdim. Oradaki zamanımı<br />
güzellik merkezlerine giderek, makyaj ve cilt bakımı<br />
konusunda fikirler edinerek geçirirdim. Hepsini yerinde<br />
gözleme fırsatım oldu. Ardından Hindistan’a gittim ve<br />
orada da incelemelerde bulundum. Bana orada ‘Siz<br />
bizden bir şey öğrenemezsiniz. En güzel bilgileri zaten<br />
neneniz vermiş’ dediler. Böylelikle bana ne kadar büyük<br />
bir miras kalmış olduğunu daha net gördüm.”<br />
HER ŞEYİN BAŞI DOĞA VE SEVGİ<br />
Avrupa’dan önce kendi özümüzdeki değerlere sahip<br />
çıkmamız gerektiğini ifade eden Suna Dumankaya; “Ne<br />
yazık ki kendi ülkemizdeki değerlerin bilincinde değiliz<br />
ve hep Avrupa’yı merak ediyoruz. Her türlü problemin<br />
çözümü doğada... Eskiden insanlar çok daha fazla<br />
yaşarlardı. Bunun nedeni sağlıklı düşünerek, sağlıklı<br />
beslenmelerinde saklı. Doğaya saygılı oldukları için<br />
doğa her türlü nimetini sunardı. Her şeyin başı sevgi...<br />
Büyük ve modern kentler her şeyi tüketiyor. Siz estetikler,<br />
botokslar yaptırdıkça çıta daha da yükseliyor. Bu<br />
da mutsuz insanların dünyasını yaratıyor. Etrafımızda<br />
o kadar çok biyonik insan var ki, hiçbiri görüntüsünden<br />
memnun değil. Her şeyden önce özgür bir ruha<br />
sahip değiller, mutsuzlar, sevgisizler. Sonra bu mutsuz<br />
88 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Güzellik<br />
bireyler, mutsuz çocuklar yetiştiriyorlar.<br />
Her şey birbiriyle çok bağlantılı... Doğadan<br />
uzaklaşmayalım.”<br />
BİR TÜRK MARKASI: SUNA DUMANKAYA<br />
Suna Dumankaya’nın tüm Türkiye’de tanınma<br />
dönemleri ise 1980’li yıllara dayanıyor:<br />
“19<strong>84</strong> yılında ilk defa siyah-beyaz televizyon<br />
varken ekranlara çıktım. O dönemlerde<br />
göğüs silikonu yaptırmak çok popülerdi.<br />
Ben de doğal yöntemlerle, yosunlu göğüs<br />
bakımı yaptım. Bakım dekolteden başladığı<br />
için çok ses getirdi. Ardından, 15 yıllık<br />
serüvenim başladı. Hürriyet Gazetesi’nin<br />
Kelebek ekinde yazılarım yayınlandı. Sonra<br />
Sabah’ta, şimdi de Sözcü’de yazıyorum.<br />
Çalışmalarım o yıllarda basında çok ses<br />
getirince Bedrettin Dalan’ın ilgisini çekmiş.<br />
Marka olma fikri ondan çıktı yaklaşık 12<br />
sene önce. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık<br />
Fakültesi’nin katkılarıyla üretimlerimiz<br />
gerçekleşti. Böylelikle Suna Dumankaya, bir<br />
Türk markası olarak raflarda yerini aldı.”<br />
ÜNLÜLERİN VAZGEÇİLMEZ ADRESİ<br />
Suna Dumankaya markasının tüm ürünleri<br />
Sağlık Bakanlığı onaylı, patentli ve bol<br />
ödüllü. Tüm ürünlerde kullanılan bitkiler,<br />
ülkemizin farklı noktalarından tamamen<br />
organik olarak geliyor. Ürünlerinin detaylarına<br />
dair şu bilgileri aktarıyor Dumankaya:<br />
“Suna Dumankaya’nın bir Türk markası<br />
olarak rağbet görmesi beni çok mutlu<br />
ediyor. Her cilt tipine özel ürünlerimiz<br />
mevcut. Ürünler yurtdışından gelmediği<br />
ve ülkemizde üretildiği için fiyat olarak<br />
piyasanın çok altında. Birçok ünlü isim<br />
ürünlerimizi kullanıyor. Bunlardan biri<br />
olan Gülben Ergen, bana sık sık ‘Çok pahalı<br />
ve farklı ürünler kullandım ama seninkiler<br />
hepsinden daha iyi geldi’ diyor.”<br />
SUNA DUMANKAYA MARKASI<br />
TÜM TÜRKİYE’DE!<br />
Suna Dumankaya, Türkiye’nin dört tarafında<br />
açtığı güzellik merkezleriyle de adından<br />
söz ettirmeye devam ediyor. WIB Suna Dumankaya<br />
Bahçeşehir Güzellik Merkezi’nin<br />
yanı sıra Van Suna Dumankaya Sağlıklı<br />
Yaşam ve Güzellik Salonu’nu da hizmete<br />
açıldı. Yakın zamanda Antalya, Şanlıurfa,<br />
Mardin gibi pek çok il de Suna Dumankaya<br />
ürünleriyle tanışmaya hazırlanıyor. Ayrıca,<br />
kadınların çalışma yaşamında aktif rol<br />
alabilmesi için geri dönüşümlü kurslara<br />
destek sunan Dumankaya, kadınlara eğitim<br />
olanağı sunarak, kendi salonlarını açmaya<br />
teşvik ediyor.<br />
KADIKÖY <strong>LIFE</strong> OKURLARINA<br />
ÖZEL TÜYOLAR<br />
Kış soğuklarının kendini hissettirmeye<br />
başladığı bugünlerde Suna Dumankaya’dan<br />
hem sağlığımız hem de soğuğa maruz kalan<br />
cildimiz için tüyolar istediğimizde, büyük<br />
bir cömertle Kadıköy Life okurlarına özel şu<br />
karışımları paylaşıyor: “Kış soğuklarına karşı<br />
rahmetli nenemin önerilerini paylaşmak<br />
isterim. Bunları uyguladığınızda tüm kış<br />
boyunca hastalıktan uzak kalabilirsiniz. Bir<br />
su bardağı ılık suyun içine bir limon, bir<br />
çorba kaşığı da kestane balı ekleyip içerseniz,<br />
bağışıklığınız güçlenecektir. Duş alınca<br />
bedenimiz nasıl rahatlıyorsa, bu karışım<br />
da iç organlarımıza duş etkisi yaratacak ve<br />
rahatlatacaktır.<br />
Soğuklarda kuruyan ve zarar gören ciltler<br />
için ise size önerim; 1 tatlı kaşığı kakao,<br />
1 tatlı kaşığı yoğurt ve yine eşit miktarda<br />
bal, çeyrek mayayı karıştırıp, boynunuz<br />
ve göz çevresiniz de dahil tüm yüzünüze<br />
sürün. Karışım kuruyup yüzünüzü gerene<br />
kadar bekleyin. Yıkamadan önce pamukla<br />
yüzünüzü ıslatırsanız, yıkamanız daha kolay<br />
olacaktır. Bunun yanında cildinize uygun<br />
kremler kullanmanız da çok önemli.”<br />
CİLT LEKELERİ VE<br />
KIRIŞIKLIKLARA ÖZEL<br />
DOĞAL PEELİNG<br />
“Yüz lekelerine karşı uygulanabilecek<br />
en güzeli peeling, patates<br />
ile olur. İnce rendeden küçük taze<br />
patatesi geçirin. Bir tatlı kaşığı<br />
yüzme yoğurt, bir çay kaşığı kadar<br />
karbonat ve iki damla limon suyu<br />
ekleyerek, yaklaşık yarım saat yüzünüzde<br />
bekletin. Kuruyan maskeyi<br />
yüzünüzde ovarak, doğal peeling<br />
uygulayabilirsiniz. Cilt kırışıklıkları<br />
için ise avokado olmazsa olmaz.<br />
Atılmak üzere olan avokadoyu ezerek,<br />
içerisine bir tatlı kaşığı bal ve<br />
yine iki damla limon suyu ekleyip,<br />
yüzünüze masaj yaparak yedirir ve<br />
sabaha kadar bekletirseniz, sabah<br />
kalktığınızda yüzünüzde kırışıklık<br />
olmadığını görünce şaşkınlığınızı<br />
gizleyemeyeceksiniz.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 89
Aktüel<br />
Yüzlerce kişi organ bağışına<br />
dikkat çekmek için Kadıköy sahilinde koştu<br />
HAYAT KURTARMAK İÇİN<br />
YARIŞTILAR<br />
KADİR TOPRAKKAYA<br />
Ülkemizin en güçlü sağlık kuruluşları arasında yer<br />
alan Medicana Sağlık Grubu; “Hayat kurtarmak için<br />
yarıştayız” diyerek, son derece önemli bir etkinliğe<br />
ev sahipliği yaptı. Organ bağışına dikkat çekmek ve<br />
farkındalık yaratmak adına bu yıl dördüncü kez düzenlenen<br />
yarış, yüzlerce gönüllüyü Caddebostan sahilinde<br />
buluşturdu. Türkiye genelinde organ nakli bekleyen<br />
25 bin kişiye dikkat çekilen yarışı ilk üçte tamamlayan<br />
gönüllü şampiyonların ödül kazandığı etkinlikte, 100<br />
kişi de organ bağışçısı oldu.<br />
Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr.<br />
Hüseyin Bozkurt, Grubun CEO’su Reha Özkaya, MBA<br />
Okulları CEO’su Okan Dilik, Medicana Sağlık Grubu<br />
yöneticileri, doktorları ve sağlık çalışanları, Kadıköy<br />
Belediye Başkan Yardımcısı Keriman Nalbant, Kadıköy<br />
Kızılay Şube Başkanı Numan Hocaoğlu, Gençlik ve<br />
Spor Müdürlüğü Başkanı Zafer Batar, Fenerbahçe Spor<br />
Kulübü Atletizm Şubesi’nin yanı sıra duyarlı vatandaşlar,<br />
sporcular, nakil bekleyen hastalar ve hasta yakınları<br />
ile sağlık çalışanlarının katıldığı etkinliğe, profesyonel<br />
bisiklet sürücüleri İbrahim Talha Pınar ve Osman Şirin<br />
de Ankara’dan İstanbul’a pedal çevirerek destek verdi.<br />
İkili, Ankara’dan İstanbul’a kadar taşıdıkları organ nakli<br />
manifestosunu alana ulaştırdı.<br />
GÖNÜLLÜ ŞAMPİYONLARA SAĞLIK ÖDÜLÜ<br />
Medicana Sağlık Grubu Organ Nakli Bölüm Başkanı<br />
Prof. Dr. Murat Tuncer’in manifestoyu okumasının<br />
Yarışın birinciliğini elde eden Necla Erberk ve Şafak Nalbantoğlu’na<br />
plaketlerini, Medicana Sağlık Grubu CEO’su Reha Özkaya verdi.<br />
90 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Aktüel<br />
Organ bağışının önemine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen yarışa, profesyonel bisiklet sürücüleri<br />
İbrahim Talha Pınar ve Osman Şirin, Ankara’dan İstanbul’a pedal çevirerek destek verdi. Medicana Sağlık<br />
Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozkurt, onlara teşekkürlerini iletti ve hatıra fotoğrafı çektirdi…<br />
Medicana’nın “Hayat kurtarmak için yarıştayız”<br />
koşusuna, Fenerbahçe’nin alt yapısındaki<br />
sporcular da katıldı. Onları ilk kutlayan<br />
isimlerden biri de Kadıköy Life Dergisi Genel<br />
Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya oldu.<br />
ardından, Carnaval Turco Perküsyon Topluluğu’nun<br />
ritim performansı eşliğinde yarışa<br />
start verildi. 7’den 70’e her yaş grubunun<br />
katıldığı, Caddebostan Migros ışıkların<br />
önünden başlayarak Caddebostan etkinlik<br />
alanında son bulan 5 km’lik parkur, sporcuların<br />
anlamlı mücadelesine sahne oldu.<br />
Hakemler tarafından yapılan değerlendirme<br />
sonucunda kadınlar kategorisinde<br />
Necla Erberk birincilik, Merva Nur Çokel<br />
ikincilik, Rana Elik üçüncülük elde etti.<br />
Erkekler kategorisinde Şafak Nalbantoğlu<br />
yarışı birincilik, Fikri Erdoğan ikincilik,<br />
Metin Deniz üçüncülükle tamamladı.<br />
Dereceye giren katılımcılara altın, gümüş<br />
ve bronz plaket ile check-up hediye edildi.<br />
Ayrıca tüm katılımcılara madalya verildi.<br />
Konuşmalar ve ödül töreninin ardından<br />
Carnaval Turco Perküsyon Topluluğu’nun<br />
gösterdiği ritim performansı, yoğun ilgi<br />
gördü. Etkinlik, tüm katılımcılarla birlikte<br />
zumba dansı ile sona erdi.<br />
HER GÜN 28 DİYALİZ HASTASI<br />
HAYATINI KAYBEDİYOR<br />
Türkiye’de organ bağışı konusundaki<br />
farkındalık düzeyinin henüz ihtiyaca yanıt<br />
verecek seviyeye ulaşmadığına dikkat<br />
çeken Medicana Sağlık Grubu Organ Nakli<br />
Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer;<br />
“Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre<br />
Küçük bir doğum günü organizasyonunun bile ne denli zor<br />
olduğunu düşündüğümüzde, bu anlamlı etkinlikte emeği<br />
geçen isimler arasında bulunan Kurtuluş Okutan ve Gülşah<br />
Sadık’a “değerler” adına teşekkürlerimizi iletiyoruz…<br />
Etkinliğin sonunda Sibel Esen önderliğinde yapılan zumba dans performansına eşlik eden katılımcılar,<br />
pazar gününü en iyi şekilde değerlendirmiş olmanın keyfini yaşadı.<br />
başta 21 bin 551 böbrek, 2 bin 93 karaciğer,<br />
918 kalp hastası olmak üzere toplam 24 bin<br />
819 insanımız organ bekleme listelerindedir.<br />
Hâlihazırda 58 bin 635 diyaliz hastasına,<br />
860 diyaliz merkezinde 16 bin 675 makine<br />
ile hizmet verilmektedir. Bütün bu maliyete<br />
rağmen Türk Nefroloji Derneği 2017 registry<br />
kayıtlarına göre, sadece 2017 yılında 10 bin<br />
98 insanımız diyalizde hayatını kaybetmiştir.<br />
Yani günde 28 diyaliz hastasını kaybetmek<br />
gibi ağır bir durumla karşı karşıyayız.<br />
Nakil ihtiyacındaki hastaların seslerinin<br />
daha yaygın duyurulmasına, organ bağışı<br />
konusunda farkındalığın arttırılmasına<br />
ihtiyaç var” dedi.<br />
MEDICANA ÇAMLICA’DAN MEDICANA<br />
BEYLİKDÜZÜ’NE HAYAT NAKLİ<br />
Organ bağışı bilincinin geliştirilmesi,<br />
halkın organ ve doku bağışı konusunda<br />
teşvik edilmesinin artık olmazsa olmaz<br />
bir gereklilik olduğuna dikkat çeken<br />
Tuncer; “Yasal desteğe sahip olmasına<br />
rağmen organ ve doku nakli hizmetlerinin<br />
geliştirilmesinde en önemli husus, organ<br />
ve doku bağışının temini için farkındalık<br />
yaratmaktır. Bizler de buradan yola<br />
çıkarak, bu organizasyonu dördüncü kez<br />
düzenledik. Bu konuda bütün eğitim kurumlarına,<br />
basına ve sivil toplum kuruluşlarına<br />
önemli görevler düşmektedir. Örneğin,<br />
geçtiğimiz akşam Medicana Çamlıca<br />
Hastanemizde beyin ölümü gerçekleşen<br />
bir hastamızın organları, şu dakikalarda<br />
Medicana Beylikdüzü Hastanemizde bir<br />
başka hastamıza nakil ediliyor. Lütfen bu<br />
konuda farkındalık yaratma çabalarımıza,<br />
çevrenizdeki herkesi dâhil ederek katkı<br />
verin” mesajı verdi.<br />
KURUMLARDAN TAM DESTEK<br />
Medicana Sağlık Grubu’nun önderliğinde<br />
bu yıl dördüncü kez gerçekleştirilen etkinlik;<br />
Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı,<br />
İstanbul Valiliği, Türkiye Atletizm Federasyonu,<br />
Türk Kızılayı, TÜRKÖK, Kadıköy<br />
Belediyesi, Carnaval Turco Perküsyon Topluluğu,<br />
Revita Nişantaşı işbirliğiyle hayata<br />
geçirildi. Etkinliğin medya sponsorları ise<br />
Kadıköy Life Dergisi, Kent FM ve Radyospor<br />
oldu. Sivasspor, Beylikdüzü Basket İhtisas,<br />
Samsun Canik Belediyespor kulüpleri ile<br />
AHBAP Platformu da organizasyona gönüllü<br />
destek verdi.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 91
Frida’nın Dünyası<br />
Kış mevsimine<br />
adım atarken...<br />
REHA KADAK<br />
Sonbaharı tam geride bırakmadan, kışa da henüz adım atmadan Kasım & Aralık sayımızda<br />
da Frida ruhundaki özgür, çağdaş ve modern Anadolu Yakası kadınlarımızı unutmuyoruz.<br />
Bu defa güzel bir kahvaltıdan saç ve kişisel bakımınıza, göz sağlınızdan kuru temizleme<br />
ihtiyacınıza, fotoğraf çekiminden güzel bir akşam geçirmek isteyenler için fasıllı eğlence<br />
programına kadar keyifli bir rota çiziyoruz sizlere.<br />
Yoğurtçu Parkı’ndaki<br />
Brekkie’de Kahvaltı<br />
Kadıköy’ün ruhu olan<br />
yerlerinden Yoğurtçu<br />
Parkı’nda Can Akdaşlı’nın<br />
işletmeciliği ve<br />
Şef Cansu Tahmaz’ın<br />
el lezzetiyle, başrolü<br />
kruvasan ve cookie’nin<br />
aldığı yeni bir Fransız usulü<br />
kahvaltı mekânında kahvaltı etmek size<br />
fazlasıyla iyi gelecek. Menüdeki “Brekkie 1” kahvaltıda birbirinden<br />
leziz şarküteri tabağında yöresel peynir çeşitleri, füme et, dana<br />
jambonun yanında mekânın kendi yapımı taze petso sos, Can<br />
Akdaşlı’nın anneannesinin geleneksel usullerle yaptığı reçeller,<br />
güzel bir zahter, kaymak, zeytinyağı ve tabi ki mekâna adını<br />
veren, harika bir tereyağıyla yapılan kruvasan çeşitlerinden bir<br />
seçki bulunuyor. İsteğinize göre kruvasandan yapılan özel içerikli<br />
sandviçler de başka bir alternatif. Finalinizi de muhteşem cookie<br />
çeşitlerinden bir tabak ve buram buram kokan kahveyle yapın.<br />
Friends, Saçlarınıza İyi Gelecek<br />
Türkiye’nin önde gelen kuaförlerinden Muzaffer Sarıkaya’nın<br />
ABD dönüşünde Feneryolu’da açtığı Friends Unisex Hair<br />
Salon’da saçlarınıza bir iyilik yapın. Sarıkaya’nın New York’ta<br />
kazandığı başarısını ve deneyimlerini Feneryolu’ndaki kadrosuna<br />
aktardığı kuaför salonunda, yeni saç tasarımlarınızı ve<br />
kişisel bakımlarınızı yaptırabilirsiniz.<br />
Dry Center’da Giysileriniz Emin Ellerde<br />
Yusuf Can’ın kurmuş olduğu Dry Center, ülkenin önde gelen kuru temizleme<br />
markalarından biri olarak, Anadolu Yakası’ndaki yaygın şube<br />
ağıyla hem kıyafet hem de halı gibi eşyalarınızı iki saat gibi kısa sürede<br />
temizleyerek, sizleri zamandan ve uğraşmaktan kurtarıyor. İnatçı lekelerinizle,<br />
halılarınızla mücadeleyi Dry Center’ın deneyimine bırakın.<br />
Veni Vidi<br />
Göz’de<br />
Gözlerinize<br />
İyilik Yapın<br />
Gözler, kadınların en önem verdikleri yerlerinden. Gözlerinize<br />
iyi bakımın adresi, Bağdat Caddesi’ndeki Veni Vidi Göz’ün son<br />
teknoloji ve uzman kadrosuyla göz sağlınıza dair sıkıntılarınızı<br />
giderebilirsiniz<br />
Stüdyo<br />
Süleyman’da<br />
Güzel Anlarınızı<br />
Ölümsüzeştirin<br />
Kodak Film tarafından ‘Uluslararası<br />
Profesyonel Fotoğraf<br />
Stüdyosu’ listesine girmiş olan Süleyman Akpınar’ın “Stüdyo<br />
Süleyman” markası, 1970 yılından beri Caddebostan’da fotoğraf ve<br />
video hizmeti veriyor. Anadolu Yakası’nın marka fotoğraf stüdyosu,<br />
profesyonel ekibiyle fotoğraf çekiminden kurgu-montaj hizmetine<br />
kadar özel günlerinizde yanınızda...<br />
Bizbize<br />
Fasıl’da<br />
Gecenize<br />
Renk Katın<br />
Bir “Mehmet Aşkın”<br />
markası olan Bizbize<br />
Fasıl, Anadolu<br />
Yakası’nın en önemli<br />
fasıl-eğlence mekânlarından. Bizbize Fasıl’da Türk Sanat Müziği’nin<br />
en özel seslerinden Gökhan Sezen sahne alıyor. Türk müziğinin eşsiz<br />
eserleri eşliğinde mekânın özel mezelerini ve yemeklerini tadarak,<br />
yakınlarınızla keyifli bir gece geçirin.<br />
92 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Kadıköy’de yetişen<br />
bir kent ozanı<br />
Bülent Ortaçgil<br />
Nino Varon<br />
Hayallerinizin<br />
anahtarı bestelerimde<br />
Kadıköylü bir mizah ustası<br />
Kandemir Konduk<br />
Derya Köroğlu<br />
Bize güç veren<br />
hakiki olmak<br />
Büyük bir aktrist,<br />
büyük bir yürek<br />
PERRAN<br />
KUTMAN
Life Magazin<br />
Kadıköylü bir<br />
mizah ustası:<br />
Kandemir<br />
Konduk<br />
REHA KADAK<br />
Mizah, ciddi bir iştir. Ülkemizde son zamanlarda mizahın<br />
‘gülünçlük yapmak’ olarak algılandığı bir süreçte,<br />
geçmişteki mizah ustalarımızı anmadan edemiyoruz.<br />
Haldun Taner, Sadık Şendil, Aziz Nesin gibi mizah<br />
ustalarının izinden giden, yazdığı tiyatro oyunları ve dizi<br />
senaryolarıyla Türk mizah yazınına başyapıt değerinde<br />
işler armağan eden, Kadıköylü bir mizah ustasını sayfalarımıza<br />
taşımaktan mutluluk duyuyoruz. O, “Perihan Abla”<br />
ve “Mahallenin Muhtarları” gibi dev dizilerin yaratıcısı;<br />
“Yasaklar”, “Artiz Mektebi” oyunları gibi eşsiz komedileri<br />
yazan isim Kandemir Konduk.<br />
Kandemir Ağabey, 26 yaşındasın ve Çevre<br />
Tiyatrosu’nda ilk oyunun olan “Yüzsüz Zühtü”<br />
oynanıyor. Dönem, tiyatroların en popüler olduğu<br />
zamanlar, usta yazarlar var. Bir şekilde onların<br />
arasından sıyrılmışsın ve oyunun oynanmaya<br />
değer görmüş. Bu evreye kadar Kandemir Konduk<br />
ne yapıyordu?<br />
Ben Kadıköylüyüm. Kazasker tarafında doğdum. Kadıköy<br />
ilçesinde büyüdüm ama babamın mesleği gereği<br />
ortaokuldan sonra lise evrem Trakya bölgelerinde geçti.<br />
Sonra yeniden Kadıköy’e geldik. Oyunumun kabul<br />
görmesinden evvel, 16-17 yaşlarından itibaren iyi bir<br />
tiyatro izleyicisiydim, tiyatro aşığıydım. Aslına bakarsan<br />
ilk oyunum kabul görene kadar profesyonel olarak<br />
tiyatro yaşamım hiç olmamıştı. Bir ara oyun koymak için<br />
çabamız olmuştu, rahmetli Mehmet Ulusoy ile gençlik<br />
zamanlarımızda. Protest bir oyundu, 20 dakikalık kadar<br />
kısmını ben kaleme almıştım. Sonra Mehmet Ulusoy,<br />
Fransa’da çok önemli bir yönetmen oldu.<br />
Liseden sonra iş hayatına atıldım. Gazetelere, dergilere ufak tefek yazılar<br />
yolluyordum. Bir gün ilk defa oyun yazmak istedim. Altan Erbulak’ın<br />
bir gazete yazısına denk geldim; “Bana birer lira borç verir misiniz?” diye<br />
yazmıştı. Ben de o zaman kendisine mektup yazdım; “Size 1 lira değil de<br />
bir oyun yazıp versem oynar mısınız?” diye. Füsun Erbulak da “Gönderin<br />
bir bakalım” dedi. Ben de eve kapandım, iki ay boyunca oyun<br />
yazmaya çalıştım. O zamana kadar da hiç tiyatro oyunu yazmamıştım<br />
adam akıllı. Erbulak’lar, 10-15 gün sonra beni evlerine davet etti. Evde<br />
Metin-Nevra Serezli ve Altan-Füsun Erbulak var, oturdum karşılarına. Altan<br />
Erbulak; “Valla delikanlı, elimizde altı tanınmış Türk yazarının oyunu<br />
vardı. Onlardan birini mi oynasak diye düşünürken senin oyunun geldi<br />
ve onu oynamak istiyoruz” dedi. 26 yaşındaydım ve ilk oyunum öyle<br />
oynandı. Sonra sırasıyla birçok tiyatroya oyun yazmaya başladım.<br />
94 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Life Magazin<br />
Tiyatro yazarı olarak yazın hayatına<br />
başladıktan sonra televizyon<br />
dizi işleri nasıl geldi?<br />
1972 yılında ilk oyunum oynandıktan sonra,<br />
televizyon işleri de aynı dönemde gelişmeye<br />
başladı. Altan Erbulak-Metin Serezli<br />
Tiyatrosu’na, TRT’den yılbaşı programı<br />
çekimlerine dair teklif gelmiş. Onlar da<br />
bunu benim yazmamı istediler. Televizyon<br />
yaşamım da öyle başlamış oldu.<br />
Anadolu Yakası’nda çekilen Perihan<br />
Abla ve Mahallenin Muhtarları gibi<br />
televizyon tarihimizin efsane dizilerinde<br />
sizin imzanız var. Bu diziler bir mahalle<br />
kültürünü yansıtan diziler ve hâlâ<br />
o dizileri anıyoruz. Bu dizilerin sırrı<br />
neydi ve yeni dizi sektörünü nasıl<br />
buluyorsunuz?<br />
Benim dizilerim, orta sınıfın insan ilişkilerine<br />
dair senaryolardır. Kendim de orta sınıf<br />
insanıydım, bu nedenle kendime yakın olan<br />
bu sınıfı ve bu sınıfın altındaki yaşamları<br />
yazdım. Silah kullanmamaya gayret ettim<br />
dizilerimde. Sonra çocukları düşünerek<br />
senaryoları yazıyordum. Çünkü çocuklar<br />
çok önemlidir. Uzman bir pedagog ile çalışıyorduk<br />
bunun için. O sorumlulukları almam<br />
gerekiyordu. Yeni diziler tabii ki teknolojik<br />
olarak çok üstün ama içerikleri tartışılır.<br />
Benzer hikâyeler var. Tutan bir hikâye varsa<br />
hemen ona yakın işler yapılıyor. Sonra cinayetler,<br />
kavgalar, silahlar, tartışmalar çok üst<br />
seviyede; ticari kaygılar düşünülerek bunlar<br />
çok yapılmamalı.<br />
Mizah yazarlığının çok ustaca yapılması<br />
gereken bir iş olduğunu düşünüyorum.<br />
Günümüzde sanırım mizah ile gülünçlüğü<br />
birbirine karıştırıyorlar. Hatta sizin Müjdat<br />
Gezen ile kurmuş olduğunuz bir Güldürü<br />
Üretim Merkezi projeniz de olmuştu.<br />
Yani mizah bu kadar ciddi bir iş ki bir<br />
ekip kuruyor ve mizahın üzerine kafa<br />
yoruyorsunuz. Mizah yazarlığı üzerine<br />
düşüncelerinizi almak istiyorum...<br />
Bu işin uzmanları, mizahta güldürmenin<br />
esas olduğunu söylerler. Çok az karşı çıkan<br />
olur buna. Kimileri ise “Güldürmeden de<br />
mizah olabilir” der. Buna katılmıyorum.<br />
Güldürmek esastır ama güldürmenin<br />
“sorumluluk” bilincinde olması gerekir.<br />
Mizah ülkelere, bölgelere göre değişir.<br />
Ülkemizde yapılacak olan mizahın ülkeye<br />
yararlı olmasının yanındayım. Dönemin<br />
politik sorunlarını yansıtmaya çalıştım mesela<br />
mizahta. Sorunlara değinmeden asla<br />
mizah olmaz. Özgürce yapılmalı mizah ama<br />
hoşgörü de şart. Benim bütün oyunlarıma<br />
Demirel, Özal, Ecevit gibi isimler sıkça geldiler<br />
ve onları hiciv ettiğimizde de katıla katıla<br />
güldüler. Mizah, ciddi bir iştir.<br />
Önemli insanlarla çalıştınız; Perran<br />
Kutman, Müjdat Gezen, Şevket<br />
Altuğ, Zeki Alasya, Metin Akpınar,<br />
Altan Erbulak, Metin Sezerli, Ayşen<br />
Gruda ve daha nice önemli oyuncu...<br />
Türkiye’de komedi/mizah üzerine yetkin<br />
oyunculardı. Mizah oyunculuğunu nasıl<br />
görüyorsunuz yeni dönemde?<br />
Yeni dönemde son derece iyi genç oyuncu<br />
var, son derece başarılı gençler yetişiyor.<br />
Ama mizahtan söz ediyorsak, yine içerik<br />
sorununda takılıyoruz. O iyi genç oyuncular,<br />
o güzel performanslarını sergilerken<br />
salt güldürü amaçlı, boyutsuz güldürüyle<br />
yani fiziksel ve yüzeysel düzeyde kalıyorlar,<br />
içlerini dolduramıyorlar. Mizahı iyi bilmek<br />
gerekli, içini doldurmak gerekli... Bizler<br />
Nasreddin Hoca’nın torunlarıysak eğer<br />
tıpkı onun gibi, Timur’un gücüne mizahla<br />
karşı koyduğu gibi zeki olmalıyız. Çalıştığım<br />
oyuncular konusunda çok şanslıyım ben.<br />
Perran çok iyi bir kadın oyuncuydu. Sonra<br />
Müjdat olsun, Şevket Altuğ olsun, Zeki ve<br />
Metin olsun çok zeki oyunculardı ve mizahın<br />
içini doldururlardı.<br />
Perihan Abla’da Kuzguncuk, Mahallenin<br />
Muhtarları’nda Maltepe gibi Anadolu<br />
Yakası’nın önemli semtlerini plato olarak<br />
kullandınız. Anadolu Yakası’nda doğup<br />
yaşamanız mı neden oldu biraz da?<br />
Evet, o da çok etkili. Mahalle kültürüne yakın<br />
semtler var Anadolu Yakası’nda. Kuzguncuk<br />
olsun, Maltepe olsun böyle yerlerdi. Yazdığım<br />
sosyal sınıfa uygun mahallelerdi. Ben<br />
de oraları seçtim plato olarak. Sonra zaten<br />
Anadolu Yakası başkadır. Mesela ben çocukken<br />
Caddebostan, Kalamış sahilleri boyunca<br />
yüzerdim. Yazın İstanbulluların yazlık yeriydi<br />
buralar. Bildiğin arabalı vapurlar yanaşırdı;<br />
insanlar bavullarla, çantalarla yazlıklarına<br />
yerleşirlerdi. 3-4 ay buralardı yaşarlardı.<br />
Kandemir Ağabey, son dönemde yeni<br />
bir kitabın ve yeni bir oyun projen var.<br />
Bunlardan bahsedelim mi?<br />
Yeni kitabım “Ağustosta Kocam Donuyor”,<br />
Eylül ayında Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.<br />
Olamayacak durumları anlattığım bir kitap<br />
bu. Absürt hikâyeler üzerine kurulu konularla<br />
dolu. “Televizyon Çorbası” adlı yeni bir<br />
oyunum var. Adından da anlaşılacağı üzere<br />
televizyona dair mizahi eleştiriler yapan bir<br />
oyun. Burada Ayşen Gruda ve İlhan Daner<br />
başrolleri paylaşıyorlar. Kasım ayında Müjdat<br />
Gezen Tiyatrosu’nda oynanacak.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 95
Life Magazin<br />
Kadıköy’de yetişen bir kent ozanı:<br />
BÜLENT ORTAÇGİL<br />
REHA KADAK<br />
Müzik ruhun gıdasıysa, buna neden olan bir müziği/şarkıyı<br />
yaratan besteci, söz yazarı ve de yorumcusudur. Ülke<br />
geleneğimizde “ozan” kavramı; sözü yazan, bestesini yapan,<br />
şarkıyı söyleyen ve de yaşadığın yöreden, bölgeden<br />
yola çıkarak ulusala ulaşan “anlatıcı”lara verilen addır.<br />
Popüler müzik piyasasında şarkıcı kavramları içerisinde<br />
öyle isimler vardır ki, onlar tıpkı Aşık Veysel gibi, Neşet<br />
Ertaş gibi, Aşık Mahsuni gibi bir şarkıcıdan ziyade bir<br />
“anlatıcı”, bir “ozan”dır. O isimler arasında kent yaşamı<br />
içinde varolan, 1960’lı yılların dünya müzik akımlarından<br />
etkilenerek kentteki yaşamı yazdığı sözlerle bir hikâye<br />
gibi anlatan “anlatıcı”lar da “kent ozanı”dır.<br />
O kent ozanlarının en önemlisi ise, Kadıköy sınırlarımız<br />
içinde yetişen Bülent Ortaçgil’dir. Sanatçıyı hepimiz biliyoruz.<br />
O, “Benimle Oynar Mısın”dır, “Olmalı mı Olmamalı<br />
mı”dır, “Şık Latife”dir, “Yüzünü Dökme Küçük Kız”dır,<br />
“Sensiz Olmaz”dır, “Bütün Sokaklarım Sana Doğru”dur,<br />
“İntegral”dir, “Eylül Akşamı”dır, “Bozburun”dur, ama ilk<br />
önce Kadıköy’dür. Bülent Ortaçgil’le müziğinin temellerini<br />
attığı Kadıköy’de, Kadıköy’e ve yaşamına dair konuştuk.<br />
Bülent Ağabey, ortaokul zamanlarından seni<br />
biliyor, “Benimle Oynar Mısın?”, “Olmalı mı<br />
Olmamalı mı?” gibi şarkılarını dinliyordum ama<br />
hiç albümünü almamıştım. Yani senin bir hayranın<br />
değildim daha. Derken, 1998 yılında çıkan “Light”<br />
albümünü alarak bir Bülent Ortaçgil hayranlığına<br />
lise zamanımda adım attım. Ben de şimdi senden,<br />
Bülent Ortaçgil olmadan önce ortaokul-lise<br />
günlerindeki, yani Kadıköy Maarif Koleji’ndeki<br />
Bülent zamanından başlamak istiyorum.<br />
1961 yılında Kadıköy Maarif Koleji’nin İngilizce hazırlık<br />
sınıfında, ortaokula başladığım yıllarda Kadıköy’le<br />
tanıştım. O zaman Beyazıt’ta yaşıyorduk, karşıya gelip<br />
gitmesi de zordu. Ben de yatılı olarak okula başladım.<br />
1968 yılına kadar 7 yıl boyunca bilfiil Kadıköy’de ikamet<br />
ettim sayılır. Dönemin popüler müziğinin doğduğu, Beatles<br />
gibi fenomen bir grubun ortalığı kasıp kavurduğu<br />
zamanlarda bizler de müziğe heves ettik. Yani o dönem<br />
dünyada yaşayan ve şu an müzik tarihine geçen bu<br />
isimlerin müzik tarzına o yıllarda şahit olduk. Dolayısıyla<br />
lise yıllarında müziğe başladım. Okulda bir müzik<br />
96 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Life Magazin<br />
grubumuz da vardı. Tiyatroyla da ilgiliydim<br />
ama zamanımızı müzik alıyordu. O yıllarda<br />
Avrupa’da olmakla Türkiye’de olmak arasında<br />
çok fazla uçurum vardı. Doğru dürüst<br />
müzik aleti yoktu, kayıt cihazları yoktu,<br />
anfiler yoktu. Bunları mecburen Avrupa’dan<br />
sipariş veriyorduk. Tam da bu dönemim<br />
Kadıköy’de geçti.<br />
Okul sonrası Kadıköy’le olan ilişkiniz<br />
nasıl devam etti?<br />
Üniversiteyi bitirip iş hayatına adım atmaya<br />
çalışırken, kitap çevirileri yapmayı planlıyordum.<br />
Yolum yeniden Kadıköy sınırları içine<br />
düştü. 1975-78 yılları arasında Bostancı ve<br />
Kalamış semtlerinde yaşadım. Yani Kadıköylüyüm<br />
diyebilirim.<br />
Lise zamanlarınızda hem okuldan<br />
hem de çevre okullardan ve o zamanın<br />
Kadıköy’ünden, ana akım müzikten<br />
uzak, Türkiye için alternatif olacak müzik<br />
akımının öncüleri yetişti. Sen, Fikret<br />
Kızılok, Barış Manço, Mazhar Alanson,<br />
Fuat Güner, Özkan Uğur gibi isimlerle aynı<br />
dönemde Kadıköy bölgesinde müziğe<br />
başladınız. Bu isimlerin Kadıköy’de<br />
yetişmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
‘Kadıköylülük’ diye bir tabir ne kadar var<br />
bilmiyorum ama 60’lı yıllarda Kadıköy, Avrupa<br />
Yakası’nda yaşayanların yazlık olarak tercih<br />
ettikleri bir bölgeydi. İnsanlar yazın yazlık<br />
için buraya gelir, 3-5 ay burada yaşarlardı.<br />
Kadıköy’de bir yaz havası hâkimdi daima. Yaz<br />
havası olduğu için o dönemin gençleri olarak<br />
da bizler daima sahillerde, deniz kenarlarında<br />
bir araya gelip, çalıp söylerdik. Açıkçası rahat<br />
bir ortamımız vardı ve bence bu rahatlık, müziği<br />
rahat ve özgürce yapmamıza neden oldu.<br />
Çünkü Kadıköy kültür seviyesi yüksek, eğitimli<br />
kadın ve erkeğin bir arada özgürce yaşadığı<br />
bir yerdi, hâlâ da öyle. İnanın bizim müzik<br />
yaşamımızın ilerlemesinin nedenidir bu. Tabii<br />
burada okuduğumuz okulların kalitesi de müziğimize<br />
etki yaptı. Hepsi birleşince sanırım<br />
bizler müzik yapıp, bu işi sürdürebildik.<br />
Sizler çalıp söylerken Ali Kocatepe ile<br />
karşılaşıyorsunuz ve size plak yapmaya<br />
karar veriyor. Yıl 1974... Bu süreç nasıl<br />
ilerledi?<br />
Ali Kocatepe’den evvel 1971 yılında bir<br />
45’lik yaptım aslında. “Anlamsız” ve “Yüzünü<br />
Dökme Küçük Kız” gibi parçalar vardı. Sonra<br />
Ali, plak şirketini kurduğu zaman benimle<br />
albüm yapmak istedi. Benim yaptığım müzik<br />
o zaman da Türkiye’deki ana akım müzikten<br />
fazlasıyla uzak, o dinleyici kesimine hitap<br />
etmeyen bir tarzdı. Ali’yi uyardım aslında, bir<br />
tiraj yakalaması zordu. Fakat Ali ısrarlıydı. Albümü<br />
yaptık ancak dediğim gibi o ana akım<br />
müzik içinde yer edinmedi o dönem. Belli bir<br />
kitle oldu dinleyicisi. Aslında benim kişisel<br />
amacım da o kitleydi. Fakat bir yapımcı için<br />
riskli bir durumdu. O dönem itibariyle ses getirmeyen<br />
albüm ve ben, yıllar içinde sanırım<br />
alttan alta demlenmeye, yavaş yavaş büyümeye<br />
başladım ki o ilk albüm beni buralara<br />
getirdi ve hâlâ da dinlenen bir albüm.<br />
1974 yılından sonra 1990’a kadar albüm<br />
de yapmadınız üstelik...<br />
Evet ama Fikret Kızılok’la birlikte Çekirdek<br />
Sanatevi içindeki kayıtlardan oluşan birlikte<br />
bir çalışma çıktı 1986’da. Benim solo albümüm<br />
değildi tabi.<br />
1974’ten sonra 1990 yılında çıkan ikinci<br />
albüm çalışmanız “İkinci Perde”yi<br />
doğurdu diyebilir miyiz Çekirdek<br />
Sanatevi için?<br />
Kısmen denebilir. 1990 yılı artık Fikret ile yollarımızın<br />
müzikal olarak ayrıldığı bir dönemdi.<br />
O dönemden sonra benim müzikal anlamda<br />
biriken işlerimin ürünü oldu “İkinci Perde”.<br />
Dile kolay, 16 yıl ara vermiştim. Aslında ekonomik<br />
nedenlerden dolayı mecburi bir alan<br />
değiştirmeydi benimki. Röportajda da dile<br />
getirdiğim gibi ana akım müzikten uzak bir<br />
çalışma yapıyordum ve o dönemler para kazanamazdım.<br />
Derken, 1990’da “İkinci Perde”,<br />
sonra “Oyuna Devam”, “Eski Defterler”, “Light”,<br />
“Gece Yalanları” gibi albümler devam etti. Bu<br />
arada bir de tribute albümü yapıldı.<br />
Bülent Ağabey, sen ve senin içinde<br />
olduğun müziğin temsilcileri için ben<br />
şarkıcı kavramı değil de “anlatıcı”<br />
kavramını kullanıyorum. Şarkıcı, sizler<br />
için hafif bir tanımlama. Sen, benim için<br />
müzikli bir hikâye anlatıcısısın. Bizlere<br />
kent hikâyeni anlatıyorsun. Biz de bu<br />
hikâye içinde düşünüp gidiyoruz.<br />
Doğru bir tanımlama. Türk popüler müzik<br />
geleneğinde şarkı yazıcılığı yeni bir kavram<br />
aslında... Geleneksel müziğimizdeki<br />
ozanlarımız, bu şarkı yazıcılığı kavramını<br />
çok iyi icra ediyorlardı. Fakat bunu folklorik<br />
öğelerle yapıyorlardı. Bizim yaptığımız ise<br />
bir kent müziği. Kent müziğinin yorumunu<br />
yapıyoruz. Dolayısıyla, şarkı yazarlığı işi şöhreti<br />
de getirebilir. Genel olarak gerçek şarkı<br />
yazarı, hit parça üretmez. Öyle bir gayesi<br />
yoktur. Onları bir kitap okur gibi dinlersin,<br />
o zevki alırsın adeta.<br />
Ortaçgil müziğinden bahsediyorsunuz<br />
devamlı. Bu müziğin oluşumunda en az<br />
20 yıldır aynı müzisyenlerle, aynı plak<br />
şirketiyle, aynı menajerle çalışmanızın<br />
etkisi vardır diye düşünüyorum.<br />
Bu tarz koşullarda birbirine yakın insanlar<br />
bir şekilde buluşuyor ve hemen dayanışma<br />
içerisine giriyorlar. Örneğin, Erkan Oğur ile<br />
çocukluktan beri tanışıyoruz. Baki Duyarlar,<br />
Cem Aksel 20 yılı aşkındır bir arada olduğum<br />
üst düzey müzisyenler. Albümlerim<br />
Ada Müzik etiketiyle çıkıyor. Dolayısıyla,<br />
Ortaçgil müziğinin öğeleri onlar da. Biz bir<br />
arada olmaktan çok keyif alıyoruz.<br />
Ada Müzik’in “Burada Müzik Var”<br />
konserleri için Moda Kayıkhane’de,<br />
yani yıllar sonra Ortaçgil müziğinin<br />
temellerini attığın Kadıköy’de<br />
sahne alıyorsun. Kadıköy’deki son<br />
birkaç yıldaki müzik iklimini, konser<br />
mekânlarını ve dinleyici kitlesini,<br />
senin okul zamanlarına göre nasıl<br />
değerlendiriyorsun?<br />
Bir dönem Taksim bu işin merkeziyken,<br />
artık Kadıköy’e kaydı. Çünkü, Kadıköy<br />
nüfusu müziğe yatkın bir kitleye sahip.<br />
Üniversiteli gençlerin vakit geçirdiği bir yer<br />
oldu Kadıköy. Taksim sonrası müzik çalışmaları<br />
için Kadıköy, güzel merkez... Moda<br />
Kayıkhane, Sahne, Dorock XL gibi yerler,<br />
biz müzisyenler için önemli konser mekânları.<br />
İyi bir kitleyle buluşuyoruz buralarda.<br />
Kadıköy’deki müzik iklimi, bizim gençlik<br />
zamanlarımıza döndü.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 97
Life Magazin<br />
Büyük bir aktrist,<br />
büyük bir yürek:<br />
PERRAN<br />
KUTMAN<br />
REHA KADAK<br />
Bir röportaj için o kişi ya da konuya dair mutlaka bir giriş yazısı<br />
yazılır. Ancak, bu röportajın öznesi Perran Kutman ise ona<br />
uzun uzun giriş yapmaya, methiyeler düzmeye gerek yok. O,<br />
tek kelimeyle büyük bir oyuncu ve büyük bir insan: Perran<br />
Kutman...<br />
Bizlerin daha tanımadığı, o büyük ve mutlu aileniz<br />
içindeki Perran zamanlarınızdan başlayalım istiyorum.<br />
O günlerinize dönelim mi?<br />
Perran, İstanbul Aksaray’da dünyaya geliyor. O büyük konağa<br />
ve kalabalık bir aileye gelen ilk çocuk olduğu için de çok<br />
şımartılıyor. Ailede eli dikiş tutan herkes Perran’a kumaşlar<br />
alıyor, elbiseler dikiyor, Perran çok şık giyiniyor. Hatta o kumaşlardan<br />
özel ayakkabılar da yaptırılıp, giydiriliyor Perran’a.<br />
Babaannem, yaşadığımız mahallenin çok büyük bir bakkalıydı,<br />
bugünlerin süper marketleri gibi büyük bir bakkal-marketti.<br />
Dolayısıyla herkes tarafından biliniyor, saygı duyuluyordu<br />
babaanneme ve ben de bu sayede çok göz önündeydim. Bir<br />
de o mahallede dünyaya gelen ilk torunum aynı zamanda.<br />
Derken ben 8 yaşındayken anne ve babam ayrıldılar ama iletişimleri<br />
çok güzel bir düzeyde devam etti. Beni hiç üzmediler.<br />
Babaannem büyüttü beni. Mahallenin göz bebeğiydim, tüm<br />
esnaf severdi beni. Özellikle karşı kahvenin sahibi Piri Dede’yi<br />
hiç unutmam. Nur içinde yatsın.<br />
98 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Life Magazin<br />
Yeteneklisiniz, ailenize taklitler<br />
yapıyorsunuz ve sonunda adres<br />
konservatuvar oluyor. Konservatuvara<br />
ilk girişinizi hatırlıyor musunuz?<br />
Nasıl bir ortam içindeydiniz orada?<br />
O sınıfta kimler vardı?<br />
Evet, taklit vs. yapardım, yetenekliydim<br />
ama öyle konservatuvara gitme niyetinde<br />
değildim. Ailem bir nevi zorla sınava soktu<br />
beni. İlk önce Ankara’daki konservatuvarın<br />
sınavına girdim. Ancak, yetenek sınavına<br />
başlamadan önce jüride Cüneyt Gökçer<br />
bana adımı sordu, ben söyleyemedim. Yine<br />
adımı sordu, yine söyleyemedim. Ağzımdan<br />
kelimeler çıkmıyor. Son kez yine sordu,<br />
benden yine ses yok. Haliyle adını bile söyleyemeyenden<br />
oyuncu da olmaz diyerek<br />
beni elbette okula almadılar.<br />
Sonra İstanbul’daki konservatuvarın sınavına<br />
girdim. Jüride Yıldız Kenter, Seyit Mısırlı,<br />
Melih Cevdet Anday, Ahmet Kutsi Tecer vardı.<br />
İlk parça Antigone’den bir eserdi. O parçanın<br />
da ilk cümlesini söylüyorum, gerisi gelmiyor.<br />
Yıldız Hoca, baştan almamı istiyor. Yeniden<br />
başlayacağım, yine ilk cümleden sonra<br />
gelmiyor. “O zaman başka parça alalım”<br />
dedi. “Sultan Gelin” adlı oyun vardı, oradan<br />
karı-kocanın karşılıklı olan sahnelerini bir<br />
kadın olarak, bir de erkek olarak oynuyorum.<br />
Dramatik bir sahnedir ama jüri gülmekten<br />
kırılıyor. Yıldız Hoca ayaklarını yere vura<br />
vura, katıla katıla gülüyor. Ben dramatik<br />
sahneyi yaptım komedi. Şiir istediler, şiirim<br />
Han Duvarları’ydı, bitmeyen bir şiirdir. Ben<br />
şiire başladım, başlar başlamaz jüri kesti.<br />
Yoksa şiir bitmeyecek. Bir baktım birincilikle<br />
kazanmışım okulu. İyi ki de girmişim okula.<br />
Okulda Erdal Özyağcılar, Güzin Özyağcılar<br />
sınıf arkadaşlarımdı. Ali Poyrazoğlu, Mustafa<br />
Alabora da üst sınıflarımızdaydı.<br />
Peki, profesyonel olarak ilk tiyatro<br />
oyununuza nasıl dâhil oldunuz?<br />
Konservatuvar hazırlık sınıfını geçmiştim,<br />
1. sınıftaydım. İlk olarak Gülriz Sururi-Engin<br />
Cezzar Tiyatrosu’nda başladım. Güngör Dilmen’in<br />
“Kurban” adlı oyunuydu, ben koroda<br />
yer alan kişiler arasındaydım, yüzümde<br />
maske vardı. Haliyle babaannemler oyuna<br />
geldiler. Torunum diye beni göstermiş<br />
herkese, halbuki yüzüm bile gözükmüyor.<br />
Ondan sonra aynı tiyatroda devam ettim.<br />
Beyoğlu’nun meşhur Elhamra Tiyatrosu’nda<br />
oyun oynuyoruz. Şöyle ki, bir tiyatro<br />
grubu saat 18.00’de oyun oynuyor, akabinde<br />
de farklı bir tiyatro ekibi, aynı sahnede<br />
saat 21.00’de başka bir oyun oynuyor. Arka<br />
arkaya aynı salonda farklı oyunlar oynanırdı.<br />
Yine bizim oyun biter, yüzümüzü sileriz,<br />
Toto Karaca’ların İstanbul Tiyatrosu oyun<br />
oynar, hemen onların oyunlarını izlerdik.<br />
Tiyatroyu, o insanları seyrede seyrede,<br />
oralarda, o insanların adabından öğrendik.<br />
Sonra bir de Ulvi Uraz vardı ki, kendisi tiyatronun<br />
ummanıydı. Ondan çok şey öğrendik.<br />
Ulvi Uraz erkenden tiyatroya gelir, biz de<br />
erken giderdik, saatlerce bizlerle konuşurdu.<br />
Ondan erken gelme alışkanlığı öğrendim.<br />
Setlere bile iki saat evvel gidiyorum o yüzden.<br />
Ulvi Uraz’dan aynı zamanda, tiyatronun<br />
o ayak bastığımız sahnesindeki tahtaya saygı<br />
duymayı öğrendik. Tahtaya saygı önemlidir.<br />
Bugünden bakınca 70’li yıllarda sizi<br />
sinemada küçük ve ara rollerde, Zeki<br />
Alasya-Metin Akpınar filmlerinde, Arzu<br />
Film’in bazı yapımlarında görürken<br />
Gırgıriye serileriyle birlikte artık<br />
başrollerden biri oluyorsunuz. Başrolleri<br />
paylaştığınız o filmlere geçişiniz nasıl oldu?<br />
O dönemler tiyatro bizler için çok önemliydi.<br />
Çok yoğunduk. Tiyatrodaki yoğunluktan<br />
dolayı da 70’li yıllarda sinema filmlerine zar<br />
zor giderdik, gittiğimde de öyle ara rollerde<br />
yer alabilirdim. Bir de genciz tabii, hemen rol<br />
de verilmiyor. Bir gün Müjdat Gezen ile “Kanlı<br />
Nigar” müzikalini oynuyoruz. Türker İnanoğlu<br />
müzikale geldi ve bana Gırgıriye’yi teklif<br />
etti ama ben oynamak istemedim; “Tiyatro<br />
var, yapamam” dedim. Derken bir şekilde<br />
kabul ettim. İyi ki de kabul ettim, çok keyifli<br />
işler oldu. Hemen akabinde Gırgıriye daha<br />
yeni sinemaya çıkmış, bizi Avustralya’ya davet<br />
ettiler. Gitmek istemedim. Film daha yeni<br />
çıkmış, kimse beni tanımıyor, onca mesafeyi<br />
gideceğiz ve bir de rezil olacağım. Derken<br />
Müjdat’ın zoruyla gittik. Meğer bizden önce<br />
oraya filmin beta video kasetleri gitmiş. Tüm<br />
gurbetçiler filmi izlemiş, neredeyse ezbere<br />
biliyorlar. Starlar gibi karşılandık birden.<br />
Şaşırdık, çok güzel bir anıydı.<br />
Fakat, Perran Kutman’ı bence Perran<br />
Kutman yapan işlerin televizyon<br />
dizileri olduğu kanaatindeyim. Sizin<br />
gibi yetenekli bir oyuncu televizyon<br />
dizileriyle daha geniş kitlelere ulaştı<br />
ve birbirinden farklı karakterlere arka<br />
arkaya can verdiniz. Perihan Abla çok<br />
özel projeydi, sonra Şehnaz Tango ve<br />
Hayat Bilgisi. Kuzguncuk’ta sokaklara<br />
adı verilen, efsane dizi Perihan Abla<br />
zamanlarına gidelim mi?<br />
Ferzan Özpetek’in ablası Zeynep Aksu ile<br />
aynı apartmanda oturuyorduk. Zeynep de<br />
ben bir şey yapmıyorum diye çok üzülüyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 99
Life Magazin<br />
Bir gün Kadıköy’de, Dalyan Kulüp’te oturuyoruz.<br />
“TRT 2” adlı bir kanal açılmış, müdür<br />
de bizimle aynı mekânda. Zeynep, müdüre<br />
“Perran bir şey yapmıyor bu aralar” demiş.<br />
Müdür bey de bize “Bir dizi yapalım mı?”<br />
dedi. Ondan sonra bunu Kandemir Konduk’a<br />
söyledik. Kandemir de “Bir mahalle<br />
dizisi yapalım. Ben seni yazıyım, ama adın<br />
Perran değil de Perihan olsun. Daha kolay<br />
olur insanlar için söylemesi” dedi. TRT 2’ye<br />
dört bölüm oynadı. Herkes anten almaya<br />
başladı, çünkü anten olmadan seyredilmiyordu<br />
TRT 2. Sonra çok beğenildi dizi,<br />
TRT 1’e alındı. Sonra da çok sevildi. Ve de<br />
dediğin gibi dizilerle birlikte ben daha çok<br />
tanınmaya başladım, daha önemli rolleri<br />
canlandırdım.<br />
O kadar özel oyuncularla birlikteydiniz<br />
ki, hepsi alanlarında çok özel isimlerdi.<br />
Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan, Zeki<br />
Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal, Şener<br />
Şen, İlyas Salman, Müjdat Gezen, Savaş<br />
Dincel, Şevket Altuğ, Erdal Özyağcılar,<br />
Ayşen Gruda ve dahası. Bu isimlerle<br />
olmak ne kadar büyüleyici değil mi?<br />
Hem de nasıldı. Biliyor musun, o gün onların<br />
içindeyken değil de bugünden bakınca<br />
o filmlere ağzım açık kalıyor. Çok üzülüyorum.<br />
Gençler o insanları, o kadroları göremedi.<br />
Bu konuda ne yazık ki çok şanssızlar.<br />
O deneyimli oyunculardan feyz alamadılar<br />
maalesef.<br />
Hocam, benim oynadığım ilk yetişkin<br />
oyun Müjdat Gezen-Kandemir Konduk<br />
yazımı olan “Artiz Mektebi” idi. Bu oyun,<br />
sizin de 1987 yılında en son tiyatroda<br />
oynadığınız oyundu. Tüm tiplemeleri ve<br />
karakterleri orada çok iyi oynamıştınız.<br />
31 yıldır bir oyunda yer alamadınız. Bu<br />
kadar uzun bir aradan sonra olur mu<br />
yeniden tiyatro?<br />
Oynayacağınız oyun çok önemli. Sadece<br />
Haldun Dormen’in ricası üzerine bir<br />
gecelik Broadway müzikali için Harbiye Açık<br />
Hava’da sahne aldım. Selçuk Yöntem ve<br />
Emre Altuğ da var. Final bir şarkımız olacak<br />
ve bitecek, o kadar. Biz çıktık, birden alkış<br />
koptu. Alkış bitmiyor ve şarkıya da başlayamıyoruz.<br />
Neyse bitti ve alkışlarla uğurlandık.<br />
Sonra Haldun Dormen geldi yanıma;<br />
“Bu alkışlar için değmez miydi sence bu<br />
sahneye çıkmaya?” dedi ve o an çok mutlu<br />
oldum, duygulandım. Haldun Dormen’in<br />
bana “Gel” demesi yeter. Elbette sahneleri<br />
özlüyorum ama ben biraz tutucuyum.<br />
Yeniden oynayacaksam sabit sahnesi olan,<br />
bir gün orada bir burada sahneden sahneye<br />
geçen bir tiyatro ekibi içinde olamam.<br />
Çünkü sabit tiyatro içinde sahneye hâkim<br />
olmam gerek. Yani sahnenin kendisine,<br />
atmosferine hâkim olmam gerekir ki oynadığım<br />
role yansısın. O sahneyi solumalıyım<br />
iyice. Çok güzel bir oyunla ve sabit sahnesi<br />
olan bir ekip içinde yeniden sahneye çıkmak<br />
isterim.<br />
Beykoz’da yaşıyorsunuz, dergimiz de bir<br />
Anadolu Yakası dergisi. Anadolu Yakası<br />
ve özellikle de Kadıköy’e dair hafızanızda<br />
ilk neler var?<br />
Annem ve babam ayrıldığında, annem<br />
abisinin yanına Kızıltoprak’a taşındı. O<br />
zaman ben de tabii baba ile anne arasında<br />
Kadıköy’e geliyorum. Annemde kaldığım<br />
zamanlar, çocukluğum Kalamış sahilinde<br />
geçerdi. O zaman sahil dolgu değil,<br />
deniz neredeyse Kızıltoprak’a kadar. Sahili<br />
boydan boya yürür, pislikleri toplardım.<br />
İskelede “Köhne” diye bir yer vardı, sahilde<br />
otururduk. Sonra İkizler, Toraman ve<br />
Kalamış sinemaları vardı. Yazlık sinemalar<br />
vardı, aynı yerde oturur izlerdik. İstanbul’un<br />
yazlık yeriydi zaten yaşadığımız yer. Fakat<br />
Kadıköy, her dönem güvenilir bir yer olmuştur.<br />
O zaman da bugün de bir kadın gecenin<br />
bir vakti Kadıköy’de rahat rahat ve güvenli<br />
olarak istediği yere gider. O kadar özel ve<br />
çağdaş bir yerdir Kadıköy.<br />
100 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Life Magazin<br />
Derya Köroğlu:<br />
Bize güç veren<br />
hakiki olmak<br />
Türkiye’nin yaklaşık yarım asırlık “yeni”<br />
grubu, Yeni Türkü’nün kaptanı Derya Köroğlu<br />
ile buluştuk. Uzun ömürlü sanatın sırrından<br />
grubun gelecek planlarına, toplumsal kültür<br />
hayatımızdan Kadıköy’e uzanan keyifli bir<br />
sohbet gerçekleştirdik.<br />
DİLEK KARAGÖZ<br />
Yeni Türkü... Şarkılarını duymaya bile gerek kalmadan,<br />
daha isimlerini işittiğimizde birçoğumuzun yüzüne sıcak<br />
bir gülümseme yayılıyor. Samimiyetin, umudun ve neşenin<br />
simgesi olmuş, Türkiye’nin köşe taşı gruplarından biri<br />
onlar. Öyle ki; hüznü, ayrılığı, acıyı anlatırken, sitemi dillendirirken<br />
bile umutla yükselen enerjilerini hissetmemek<br />
mümkün değil. Aşk Yeniden, Fırtına, Olmasa Mektubun,<br />
Destina, Çengelköy Olur Masal ve ruhumuzu saran daha<br />
pek çok şarkıyı, yaklaşık yarım asırdır ilk kez duyarmışçasına<br />
heyecanla dinliyoruz.<br />
Hem babanın hem oğulun dinlediği, deyim yerindeyse<br />
kuşak çatışmasını ortadan kaldıran, her daim “yeni” kalan<br />
grubun kaptanı Derya Köroğlu’na soruyoruz; “Nedir bu işin<br />
sırrı?” Usta sanatçı, sihirli bir sözcük ile güçlerinin anahtarını<br />
işaret ediyor: “Samimiyet!”<br />
“Sanat ne kadar hakiki ve samimi ise, o kadar uzun ömürlü<br />
oluyor” diyen Köroğlu, Yeni Türkü’yü adeta özetliyor:<br />
“Bunu hem söz hem müziğe gösterdiğimiz özen ve ticari<br />
bir amaç gütmeden başlamış olmaya borçluyuz. Gerçekten<br />
müzik yaparak büyüdük. Bir yandan eğitimimizi alırken, bir<br />
yandan da müziğe ara vermeden devam ettik. Lise yıllarımdan<br />
bu yana birlikte olduğum arkadaşım Selim Atakan ile<br />
çalışmaya başladık. 1978-1979 yıllarında daha Yeni Türkü<br />
ismini bile oluşturmadan yeni besteler yapmaya başladık.<br />
Zannediyorum, biz de hakikaten çıkarsız ve özgürlük<br />
isteyen gençlik hareketinin çok güçlü olduğu bir dönemin<br />
rüzgârlarıyla hareket ettik. Sanat ne kadar hakikiyse, ne<br />
kadar samimiyse o kadar uzun ömürlü ve gerçek oluyor.<br />
Bize güç veren budur.”<br />
“KENDİMİZİ ESKİ ŞARKILARIMIZLA<br />
YENİLEYEBİLİYORUZ”<br />
Türkiye’de hangi alan olursa olsun istikrarı korumak ve<br />
uzun ömürlü işler yapmak pek kolay olmuyor. Peki, bir<br />
müzik grubu olarak Yeni Türkü, bu enerji ve sinerjisini<br />
nasıl koruyor? Derya Köroğlu’nun cevabı tıpkı bir Yeni<br />
Türkü dinleyicisi gibi: “Hâlâ o şarkı sözlerinin güzelliğini<br />
yaşıyoruz. Grupların başından çok olaylar geçer. Bizim<br />
de geçti. Ayrılıklar, yeniden birleşmeler... Ki zaten 40 yıla<br />
yaklaşan bir geçmişimiz var. Yeni arkadaşlarım ve daha eski<br />
arkadaşlarım var. Keza yeni arkadaşlarım 20 yıldır bizimle.<br />
102 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Life Magazin<br />
Buna rağmen biz son dönem çok yüksek bir performans<br />
grubu haline geldik. Daha profesyonel, konservatuvardan<br />
arkadaşlarım oldu. Daha önce hepimiz gündüz insan, gece<br />
kurttuk. Öyle diyorum, çünkü bir yandan işlerimizi yaparken,<br />
bir yandan da müzik ile uğraşıyorduk. Gerçi ben diğer<br />
işlerimi 1980’lerin sonundan itibaren tamamen müzik için<br />
bıraktım ama arkadaşlarım öyle değildi.<br />
Bu durumun birtakım eksikleri vardı ama bu son 20 yılda<br />
da bunları tamamlamış olduk. Özel bir ekiple çok sayıda<br />
konser vermeye başladık. İnsanlara sadece eski günlerde<br />
kasetler ve CD’ler aracılığıyla ulaşırken, son yıllarda tamamen<br />
konserler ile ulaşıyoruz. Doğrusu her konserde ben<br />
hâlâ o şarkı sözlerinin güzelliğini yaşayabiliyorum. Kendimizi<br />
hâlâ o şarkılarla yenileyebiliyoruz. Çok üst üste konser<br />
vermek kolay bir şey değil. Demek ki böyle bir güç hâlâ<br />
yaşıyor ve yine taze bir güçle sahnede var olabiliyoruz.”<br />
Köroğlu, zamanın üstüne çıkmayı başarmış ve nostalji sayılabilecekken<br />
güncelliğini korumalarının sadece kendilerine<br />
bağlı olmadığını da anlatıyor: “Bu sadece bize bağlı bir şey<br />
değil. Hayat çok beklenmedik yollardan ilerliyor. Bizim dönemin<br />
rüzgârları, o samimiyet, şimdi artık özlenen değerler<br />
haline geldi. Belki de hakikaten insanlar, ruhları, aradığını<br />
bulamadığı için eskiye dönüyorlar. Bir dönem eski Türk<br />
filmleri yeniden keşfedilmişti. Çünkü oradaki naiflik,<br />
hesapsızlık, daha amatör olarak yapılmış filmler olmasına<br />
rağmen, insanların yürekten çalışmalarıyla oluşmuştu. Bizde<br />
de o yürekten varoluş, o sözlerin samimiyeti, dinleyiciyi<br />
çekiyor. Çünkü bu dönemde o samimiyeti insanlar bizde<br />
buluyor. Biz de heyecanla konserlere devam ediyoruz.”<br />
“DAHA ÇOK ÖZGÜR, DAHA AZ TİCARİ OLMALI”<br />
Türkiye’nin kültür ve toplumsal yaşamının nasıl değiştiğini<br />
de soruyoruz. Cevap; daha çok özgürlük, daha az ticaret<br />
olması talebiyle geliyor: “Bir kere sosyal hayatın iyice gerilediğini<br />
düşünüyorum. Örneğin Wikipedia’nın bile ulaşılamaz<br />
olduğu bir ülkede yaşamak, tıpkı eleştirdiğimiz Çin ya da<br />
İran gibi olmak demek. Bunlar tek tek başımıza geliyor.<br />
Eskiden 70’lerde ve 80’lerin başında askeri darbelerle gelen<br />
sansürler vardı, şimdi böyle... Dolayısıyla kültür hayatı geriliyor.<br />
Bir yandan teknolojik olarak ya da konser mekânları<br />
açısından olanaklar gelişmiş durumda. Son derece güzel<br />
mekânlar var ve yaz-kış çok iyi konserler verebiliyorsunuz.<br />
Fakat bu dünyanın üzerinde hep bir baskı var. Müzik ve sosyal<br />
olarak insanların bir araya gelip kültürel hayatlarını geliştirmelerinin<br />
önünde hep birtakım engeller var. Olanaklar ne<br />
kadar gelişse de o engeller yüzünden bir gerileme var.<br />
Yeni Türkü’nün bu ortamda izleyeceği yolu da sözlerine ekleyen<br />
Derya Köroğlu, insanların albüm satın alma ve dinleme<br />
alışkanlıklarının değiştiğini belirterek, “single”lar yaparak ve<br />
konserler vermeye devam ederek ilerleyeceklerini söylüyor<br />
ve ekliyor: “Yalnız memleketimizin ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’<br />
konumuna gelmesini dileyerek söylüyorum.”<br />
“KADIKÖY’ÜN GELENEKSEL BİR GÜZELLİĞİ VAR”<br />
“Çengelköy Olur Masal” şarkısı ve Süper Baba dizisinin<br />
müzikleriyle hafızalarda ayrı bir yere sahip olan ve zihinlerde<br />
Çengelköy ile özdeşleştirilen Yeni Türkü’nün kaptanı için<br />
ise Anadolu Yakası, İstanbul’un kozmopolit kültürünün bir<br />
simgesi:<br />
“İşin doğrusu ben Kadıköy’de uzun süre yaşamadım. Öğrenciliğim<br />
Ankara’da geçti ama bütün ailem İstanbul’da olduğu için,<br />
son 50 yılımız Beşiktaş’ta geçti. Ankara’da olduğum zamanlarda<br />
bile sürekli İstanbul ile bağım sürdü. Yürüyerek İstanbul’u<br />
dolaşmayı çok severdim. Bu yakada Kızıltoprak Eski Karakol<br />
Sokak’ta iki sene yaşamışlığım var. Benim için Avrupa Yakası’na<br />
göre İstanbul’un oturma ve yaşama yeri burası. İnsanların<br />
güzel bir çevre oluşturup, dostlukların sürdüğü bir yer. Anadolu<br />
Yakası’nda Boğaz kenarına baktığınızda da Kuzguncuk, Beylerbeyi,<br />
Çengelköy’ü düşündüğünüzde, buranın ruhunun asla<br />
karşıda olmadığını görürsünüz. Kadıköy’ün sizi eskiye bağlı tutan,<br />
geleneksel bir güzelliği var. Hâlâ, Süper Baba döneminde<br />
yaptığımız şarkıları istiyor dinleyicilerimiz. O ruh kaldı mı şimdi<br />
bilmiyorum. Kuzguncuk gibi başka bir yer bulabilir misiniz? O<br />
nasıl güzeldi... 1960’ların başlarında bu sözünü ettiğimiz İstanbul’u<br />
kaybediyoruz diye hayıflanan akademisyenlerimiz vardı.<br />
İstanbul’un kozmopolit yapısı besliyordu o kültürü. Maalesef<br />
haklı oldukları giderek ortaya çıktı. Artık o kültürler yaşamıyor.”<br />
Burada ekonomi de çok belirleyici bir faktördür. Ekonomi<br />
ne kadar iyi giderse, kültürel hayatta o kadar zenginleşir.<br />
Tabii dünyada konjonktürel ve politik olarak zorlu dönemlerden<br />
geçiyor olmak, insanların ülke içerisinde ayrışması<br />
ve birbirine düşman edilmesi, kültürü tamamen<br />
öldüren durumlar. Yaratıcılık ancak özgür bir ortamda<br />
olabilir. Özgürlüğün olmadığı ortam yaratıcılığı baltalar.<br />
Yasaklar yaratıcılığı bitiriyor ve biz de bunu yaşıyoruz.<br />
Toplumsal problemlerin çözülmesi gerekir ki, kültür de<br />
kendini toplasın.<br />
Bir de özellikle pop müzikte, o müziğe gözünü açan bir müzisyen<br />
ya da sanatçı adayı, ilk önce ticari olmayı düşünüyor.<br />
Nereden para kazanabilirim, düşüncesi ile yola çıkıyor.<br />
Dünyada da bu böyle belki ama Batı Dünyası’nda hâlâ<br />
ayakta duran değerler var. Burada ise sadece özenti olarak<br />
yapılan ve dediğim gibi ticari amaçlı işler çok arttı.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 103
Life Magazin<br />
NİNO VARON:<br />
Bestelerimde hayallerinizin<br />
anahtarını veriyorum<br />
1960’lar, Club Çatı’da bir gece... Piyanoda C. Kovos, bas gitarda<br />
S. Matalon, davulda (görünmeyen) L. Habip, solist Sandro Mordo,<br />
gitarda vazgeçilmez kasketiyle Nino Varon... Varon, o günü<br />
“Ciddi olarak çaldığım ilk orkestra” sözleriyle anıyor.<br />
1977 yılı... Nova Plak Sahibi Nino Varon, Rezzan Yücel,<br />
Attila Atasoy ve Bilgen Bengü…<br />
PINAR BALTACI<br />
Müziğin ruhun gıdası olduğu söylenir kendimizi bildik<br />
bileli, öyledir de kuşkusuz. En mutlu, en çaresiz, en aşık<br />
anlarımızda başucumuzda ruhumuza fısıldar, sonraları biz<br />
o anları her hatırladığımızda anın müziğinden bağımsız düşünemeyiz.<br />
Bazen çılgınlar gibi dans ettirir, bazen sadece<br />
uzun uzun dinlettirir anlamsız bir manzaraya karşı. Müzikleri<br />
yaratanlar ve ses verenler de o anın sırdaşı olurlar.<br />
Nino Varon, işte o müziği olan anların şahitlerinden biri...<br />
Birçok duyguyu dile getiren, Nilüfer’i sanat dünyasına kazandıran,<br />
Tanju Okan’ın yorumuyla taçlanan Hasret’in yaratıcısı,<br />
‘Bir Kadın Bu Kadar Özlenir mi?’ şarkısının başkahramanı...<br />
Sıra bizde, gelin hep beraber bu kez de biz şahitlik edelim<br />
yaşanmışlıkların bestecisi Nino Varon’un yaşamına...<br />
“SAÇLARIMI KAYBETTİM, MÜZİĞİ KAZANDIM”<br />
Sohbete “Tam bir İstanbul çocuğuyum ben” sözleriyle başlıyor<br />
Varon. 13 yaşında geçirdiği bir rahatsızlık sonucu önce<br />
saçlarını kaybediyor, ardından spordaki kariyerini... Tüm<br />
bu kaybedişler yepyeni kazanımlara dönüşüyor kısa sürede;<br />
önce bir gitar, ardından muazzam bir gözlem yeteneği:<br />
“13 yaşımda kaybettiğim saçlarım bende büyük bir travma<br />
yarattı. O zamanlar uzun saçlar moda, ben de ergenliğe geçiş<br />
sürecindeyim. Bir şekilde kızların dikkatini çekmem gerekiyor.<br />
Futbol oynuyordum, iyi kaleciydim ama top oynasam<br />
kızlar beni göremeyecekti. O zamanlar her yaz Ada’ya<br />
gelirdik. Aldım bir gitar, Ada’daki Rum ağabeylerimden<br />
dersler almaya başladım. Belki sizlere trajikomik gelecek<br />
ama müziğe tam olarak böyle başladım. Bu bahsettiğim<br />
yıllar 1950’ler. Sonrasında nasıl olduysa kendimi bir anda<br />
Cem Karaca ile buldum, bir ara Karavan Pavyon’da beraber<br />
sahne aldık. Artık müzik benim için vazgeçilmezdi.”<br />
“GELİŞEN GÖZLEM GÜCÜM, MÜZİĞİMİ DE BESLEDİ”<br />
Saçlarını kaybetmesinin ardından gözlem gücünün<br />
fazlasıyla arttığını ve bu durumun müziğine de etki ettiğini<br />
dile getiren Nino Varon, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Askere<br />
gittiğim yıllarda da müzikle iç içe oldum. Sivas’ta yaptığım<br />
askerliğim, memleketi de yakından tanıma fırsatı sundu<br />
bana. Saçlarımı kaybettiğim zamanlarda sık sık ‘acaba<br />
kızlar bana nasıl bakıyor?’ diye düşündüğüm için gözlem<br />
gücüm çok gelişmişti. Gözlem gücü okulda öğrenilmiyor,<br />
104 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Life Magazin<br />
özel bir durum olması şart. Bu nedenle<br />
saçlarımın dökülmesini bir dönüm noktası<br />
saydım ve bugünkü müziğimi dahi hep bu<br />
gözlem gücümle geliştirdim.”<br />
70’lerin başı, ‘Hasret’ şarkısının başarısı<br />
sonrası... Odeon Plak ofisinde Tansu Okan ve<br />
Nino Varon... Dekorda figüran AGA Radyosu...<br />
VE NİNO VARON’DAN BÜYÜK KEŞİF:<br />
NİLÜFER<br />
Askerden dönmesinin ardından ‘Odeon’<br />
isimli büyük bir plak şirketinden teklif alan<br />
Varon, Türkiye’ye gelen yabancı şarkıları<br />
seçip, ülkemizdeki radyolara ve gazetelere<br />
gönderme görevini üstlenir. Böylelikle,<br />
Nino Varon’un müziğin ruhuna dokunma<br />
dönemleri başlamış olur: “Önemli<br />
şarkılar seçtim o dönemde. Gözlemlerim<br />
sonucunda şunu gördüm ki önemli olan<br />
sadece söz, müzik değildi, doğru zamanda<br />
doğru sanatçı tarafından yorumlanması da<br />
gerekiyordu.”<br />
Nilüfer, “Dünya Dönüyor” ile aldığı ilk<br />
altın plak ve Nino Varon ile birlikte...<br />
“Nilüfer’i keşfettiğiniz anın sihri neydi,<br />
neden Nilüfer?” diye sorduğumuzda, “Orada<br />
birçok müzik adamı vardı ama hiçbiri<br />
Nilüfer’i görmedi” diyor ve ekliyor Varon:<br />
“O gencecik kız, yarışma anında sahnede<br />
İtalyanca bir parça söylemişti ve ben İtalyanca’yı<br />
çok seviyordum. Ben Nilüfer’i çıkarınca<br />
‘vay be, kimmiş bu Nino Varon?’ diye<br />
sözler söylenmeye başladı. Öyle olunca da<br />
bütün şöhretli artistler benim prodüksiyon<br />
şirketim ile çalışmaya karar verdi, çünkü<br />
ben iyi şarkılar seçiyordum.”<br />
“BÜTÜN SIR, KENDİNDEN ÇIKACAK<br />
GÜZELLİKTE”<br />
Gelelim bestelere... Neden bu denli çok<br />
sevildiğinin cevabını en iyi Nino Varon veriyor<br />
kuşkusuz: “Benim yaptığım şarkıları<br />
kadınlar daha çok dinliyor. Kaybettiğim<br />
eşime yazdığım ‘Bir kadın bu kadar özlenmez<br />
ki, bir erkek bu kadar sevilmez ki...’<br />
parçasında insanlara hayallerinin anahtarını<br />
veriyorum. Gece saat üçte Ada’da<br />
yaptım bu besteyi. Martı sesleri geliyordu<br />
kulağıma, Mayıs ayıydı. Çok sebepli yazılmış,<br />
tamamen benden bir şarkı... O kaydı<br />
hep saklarım.<br />
‘Hoşgeldin efkâr daha sabaha çok var’,<br />
‘Aç şu kapıyı gir içeri otur şu masaya, al şu<br />
kadehi eline sana da yer var’, ‘Dün tam bir<br />
hafta oldu seni okşayan ellerimi yıkamaya<br />
kıyamadım, tam bir hafta oldu kaderin<br />
kadehimde…’ Tüm bu sözler hayallere dokunuyor.<br />
Buradaki bütün sır ise, kendinden<br />
çıkacak güzelliği yakalamak. Müzik öyle<br />
bir büyüdür ki, hem sıkıntıyı def eder hem<br />
de beslenir. Eşimle geçen yıllar inanılmazdı<br />
ama bizim gibi adamlar, doğru giden<br />
ilişkilerimizde yer yer zorluyoruz ki o durumlardan<br />
beslenelim. Çünkü üzülmemiz<br />
gerek ki şarkı yazalım ama değil mi? Bana<br />
kalırsa aşk; tenle başlar, kıskançlıkla artar,<br />
toleransla uzar, hepsi bu kadar... Müzik de<br />
benim aşkım.”<br />
NİNO VARON’UN TANJU OKAN’I<br />
Müzik, söz ve sanatçı uyumunun önemine<br />
vurgu yapan Varon, şunları söylüyor: “Eski<br />
zamanlarda Nilüfer genç kızların, Ajda<br />
Pekkan aşkların sözcüsüydü. Ben de onlara<br />
göre şarkı seçiyordum. Halkın taleplerine<br />
de kulak veriyordum tabii. Bir gün yanımızda<br />
çalışan çaycıyı çağırıp, Nilüfer’e söylettiğim<br />
bir şarkıyı dinlettim. Çaycı; ‘ağabey ne<br />
olmuş, bu kız genelde şarkılarında bağırırdı’<br />
dedi. O zaman anladım ki halk Nilüfer’den<br />
güçlü sesini öne çıkaracak parçalar bekliyor.<br />
Bir de benim vazgeçilmezim Tanju<br />
Okan vardı. Bir bölümünü yazdığım ‘Hasret’<br />
adlı parça ile patlama yaptı Tanju. Benden<br />
sonra Mehmet Teoman’ın yazdığı ‘Kadınım’<br />
ve ‘Öyle Sarhoş Olsam ki’ onun en mühim<br />
şarkılarındandır. Asla ölmeyecek şarkılar...<br />
Hepsi Tanju’ya özgüydü. Artiste göre şarkı<br />
seçmenin önemini Tanju’da net bir şekilde<br />
görebiliyorsunuz.”<br />
“EVRENİN EN BÜYÜK HEDİYESİDİR<br />
MÜZİK”<br />
Müziğin evrenin en büyük hediyelerinden<br />
biri olduğunu ifade eden Nino Varon, günümüzdeki<br />
müzik anlayışına dair ise şunları<br />
aktarıyor: “Müziğe ulaşmak günümüzde artık<br />
çok kolaylaştı. Böyle olunca da saygı bitti. Bir<br />
sürü insanın emeği olan üretimlerin bu şekilde<br />
harcanmaması gerekir. Günümüzdeki bu<br />
tüketme hali beni fazlasıyla üzüyor. Umarım<br />
müzik tekrar hak ettiği değeri görecektir.”<br />
KADIKÖY, İSTANBUL’UN İZMİR’İ!<br />
“Ada’da ve Avrupa Yakası’nda geçen yıllarımda<br />
Kadıköy’ü daima çok kıskandım” diyor<br />
usta sanatçı ve ekliyor: “Biz müzisyenler<br />
için Kadıköy’ün özel bir yeri var. Çünkü, ilk<br />
müzik hareketleri hep Kadıköy’de başladı.<br />
Barış Manço’ların ilk konserleri, ilk müzik<br />
dergileri hep önce Kadıköy’deydi. Kadıköy,<br />
İstanbul’un İzmir’i! Çok kültürlü bir dinleyici<br />
kitlesine sahip... Bana kalırsa aydınlık<br />
insanlarıyla, İstanbul’un en güzel caddesi<br />
de Bağdat Caddesi’dir. Biz de Adalılar olarak<br />
sizin uzantınızız. Hâlâ da sokaklarında müzik<br />
hareketi var olan Kadıköy’ü çok seviyorum.”<br />
Yakında çıkacak bir de albüm müjdesini<br />
ilk defa Kadıköy Life sayfalarında<br />
duyuran Nino Varon’un eserleri, bu<br />
albümde Sezen Aksu, Candan Erçetin,<br />
Nilüfer, Ziynet Sali var. Nil Karaibrahimgil<br />
var. Bulutsuzluk Özlemi, Duman,<br />
Recep Aktuğ, Akrep Nalan, Fedon gibi<br />
çok sayıda sanatçı tarafından seslendirilecek.<br />
Albümdeki en özel parçalarından<br />
olan ‘Bir kadın bu kadar özlenir<br />
mi?’ ise, tüm yaşanmışlıklarıyla yine<br />
Nino Varon’dan dinlenecek. Müziğin<br />
genç nesillere aktarılmasına ilişkin bir<br />
de önerisi var usta sanatçının: “Her<br />
aile, çocuğunu müzikle tanıştırmalı. Bir<br />
gitar alın ve duvarınıza asın. Alt tarafı<br />
duvara bir delik açacaksınız.”<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 105
Mekân<br />
Moda Kayıkhane’nin<br />
yeni markası ve şefi:<br />
FLINT & ŞEF<br />
YİĞİT EMİN<br />
BOYACI<br />
REHA KADAK<br />
Kadıköy’de Moda Sahil Restaurant ve Moda Kayıkhane gibi<br />
mekânların yaratıcısı Erkan Ulutaş’tan yeni bir marka daha<br />
Kadıköy ve İstanbulluların gece yaşantısına renk katacak.<br />
Flint; Erkan Ulutaş’ın Yusuf Gürlek ve Emre Güçlü’yle işletmeciliğini<br />
yaptığı, Şef Yiğit Emin Boyacı’nın enfes lezzetlerini<br />
sunduğu, yemek-müzik konseptinin birleştiği bir işletme<br />
olarak Moda Kayıkhane ve Moda Sahil Restaurant’a eklenen<br />
üçüncü halka...<br />
Konum itibariyle Moda Kayıkhane ve Moda Sahil Restaurant<br />
markalarıyla aynı bina içerisinde yer alan Flint; bir yandan<br />
Kalamış Marina, diğer yandan enfes Moda İskelesi ve Adalar<br />
manzarasıyla müşterilerine eğlence anlayışı kadar güzel bir<br />
manzarada olmanın keyfini de yaşatacak.<br />
ÇEKİRDEKTEN YETİŞEN ŞEF; YİĞİT EMİN BOYACI<br />
Moda Kayıkhane, Moda Sahil Restaurant ve yeni marka<br />
Flint’in şef koltuğunda Yiğit Emin Boyacı var. Yiğit Şef, yıllar<br />
içinde eğlence ve yeme-içme sektörüne yeni girecek mekân<br />
ve semtlerin oluşumunda bulunan, bu yerlerin gelişmesine<br />
öncülük eden bir uzman... Kadıköy Life Dergisi’ne yeni<br />
oluşumlarıyla ilgili bilgi veren Boyacı; “12 yıldır sektörün<br />
içindeyim. Lise zamanlarımda dönercilikle başlayan bir hikâyem<br />
var. Harçlığımı çıkartmak için bir dönercinin yanında<br />
çalışmaya başladım. Üniversite zamanımda da ailelerimizin<br />
kafeleri vardı. O mutfaklarımızda da çalıştım. Sonra mutfak<br />
işinde ilerlemek istedim. Giresun’da bir balık lokantasında<br />
komi olarak işe girdim. Oradan çıktığımda lokantanın su şefi<br />
olmuştum. Çekirdekten bu işe başladım. Bir işi sahiplenmek<br />
ve sevmekle başlar her şey. Ben de yemek ve mutfak işine<br />
bu tutkuyla başlamış oldum. Şeflik kavramı Türkiye’de bence<br />
biraz yanlış anlaşılıyor. Masa başında oturmak olarak bir algı<br />
106 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Mekân<br />
var şeflik işinde. Aslında şef, hiç oturmadan mutfak işinin<br />
başında olan, koşturan ve çalışan ekibe de örnek olan kişi<br />
olmalı. Bunu kendime amaç edindim ve yıllar içerisinde<br />
Türkiye’nin önemli ve lüks yeme-içme, eğlence mekânlarında<br />
şef olarak görev aldım” dedi.<br />
KARAKÖY’Ü KARAKÖY YAPAN İLK ŞEFLERDEN<br />
Avrupa Yakası’nda beş yıl kadar önce yeme-içme ve eğlence<br />
anlayışına yeni bir soluk getiren Karaköy’ün ilk şeflerinden<br />
olan Yiğit Şef, bölgedeki birçok markanın menüsünü<br />
hazırlayan ve mutfağında eli olan bir şef aynı zamanda...<br />
“Karaköy, bugünkü anlamda Karaköy değilken, birkaç şef<br />
ile birlikte Karaköy’de yeme-içme anlayışının gelişmesine<br />
öncülük edenlerdenim. İlk olarak ‘Komodor’ adlı bir pizzacıyla<br />
orada çok ses getirdik ve ödüller aldık. Bölgenin yeni<br />
nesil genç şeflerinden biriydim.<br />
işletmelerden ayrılıyor. Yiğit Şef’in taze olarak hazırladığı<br />
makarnalar, kendi mayaladığı keçi peyniri, hamburger<br />
ekmeği ve köftesi, kendi formülüyle yaptığı sosisler, başka<br />
bir mekânda kolay kolay bulamayacağınız lezzetler.<br />
GÜZEL YEMEK, GÜZEL MÜZİK VE<br />
GÜZEL MANZARA: FLINT<br />
Kadıköy’deki Moda Kayıkhane ve Moda Sahil gibi eğlence<br />
ve yeme-içme anlayışının öncü ve deneyimli mekânının<br />
yeni zinciri Flint, bu markaların tüm deneyimlerini<br />
yeni nesil bir anlayışla Kadıköy ve İstanbul müşterilerine<br />
sunacak. Anadolu Yakası’nda saat 04.00’e kadar açık olan<br />
tek eğlence mekânı olmasıyla da ses getirecek olan Flint’te<br />
güzel yemek, güzel müzik ve güzel manzaranın müdavimi<br />
olacaksınız.<br />
Moda Sahil ve Moda Kayıkhane, bölgenin önemli mekânlarından...<br />
Erkan Ulutaş, Yusuf Gürlek ve Emre Güçlü<br />
ortaklığında da Flint’i açtık. Üç mekânımızın konsepti de<br />
birbirinden farklı. Moda Sahil’de Ege mezeleri üzerinden ve<br />
balık ağırlıklı bir menüyle misafirlerimizi ağırlıyoruz. Moda<br />
Kayıkhane ise önemli bir konser mekânı... Onların menülerine<br />
de yeni dokunuşlar yapıyoruz. Flint, Anadolu Yakası’nda<br />
en iyi müzikle en iyi yemeği birleştiren bir mekân<br />
olacak. Mottomuz ‘İyi müzik, iyi yemek’. Eski unutulmuş<br />
lezzetlere yeni dokunuşlar<br />
yapacağız. İnsanlar buraya<br />
geldiğinde iyi bir DJ müzikle<br />
iyi bir yemeği aynı anda,<br />
bu eşsiz manzara eşliğinde<br />
bulacak. Sabahtan kahvaltıyla<br />
başlayan Flint, gece<br />
sabah 04.00’e kadar hizmet<br />
veren ve 12 saat yaşayan bir<br />
mekân.”<br />
MENÜSÜNDEKİ HER ŞEY<br />
MUTFAKTAN ÇIKIYOR<br />
Flint, yemek olarak sizlere<br />
geniş bir yelpaze sunarken;<br />
ekmekten makarnaya, peynirden<br />
şarküteri ürünlerine<br />
kadar kendi imalatını yapan<br />
bir mekân olarak da diğer<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 107
Mekân<br />
Ataşehir ve Anadolu Yakası’nın balık adresi:<br />
MAREA SEA FOOD<br />
REHA KADAK<br />
Balık ve deniz mahsulleri, vazgeçilmez besinlerden. Ancak bu<br />
özel lezzetleri ehli yerlerden yemek esas... Anadolu Yakası’nda<br />
balık restorancılığında 20 yıldır bir marka olmuş Çapari’nin kurucusu<br />
Metin Kocabaş, mutfakta ve serviste balık lokantacılığından<br />
gelen ekibiyle yeni bir markaya yine Anadolu Yakası’nda, bu defa<br />
Ataşehir’de imza attı.<br />
Marea Sea Food; mimarisi, lezzeti ve konumu itibariyle 1 yıldır<br />
sektöre hızlı bir giriş yapmış durumda. Deneyimli işletmeci Metin<br />
Kocabaş, Marea Sea Food’u Kadıköy Life Dergisi’ne anlattı.<br />
108 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Mekân<br />
Sayın Metin Kocabaş, Anadolu<br />
Yakası’nda geçmişten bugüne marka<br />
olmuş yeme-içme işletmelerinin<br />
kurucusu. Çalışmalarınızdan ve<br />
kendinizden bahseder misiniz?<br />
Metin Kocabaş olarak 33 yıldır yeme-içme<br />
sektöründeyim. 1985 yılında toplu yemek<br />
sektörüne girdim ve ‘Damak’ markası ile<br />
çalışmalarıma başladım. Damak, 2009 yılına<br />
kadar büyüyerek yoluna devam etti ve<br />
Türkiye’de yüzde 100 yerli sermayeli toplu<br />
yemek firmaları arasında kendine önemli<br />
bir yer edindi. Bu arada 1997 yılında da restorancılığa<br />
adım atarak, Anadolu Yakası’nda<br />
büyük ses getiren Çapari’yi kurdum. Laila<br />
ve Sorti gibi İstanbul’un en önemli eğlence<br />
mekânlarının içine de Çapari markası ile<br />
restoranlar açtım. 2008 yılında hisselerimi<br />
devredip, 2011 yılında Bağdat Caddesi’nde<br />
Vino Steakhouse’ın kuruluş aşamasında<br />
yer aldım. 1 Ocak 2018 yılında da Ataşehir<br />
Palladium Tower’ın altında yer alan Marea<br />
Sea Food’un açılışını gerçekleştirdik.<br />
İşin toplu yemek kısmında ise, Damak<br />
hisselerimin tamamını devrettikten sonra<br />
2015 yılında SOA Toplu Yemek’in başına<br />
geçtim. SOA markası toplu yemek sektöründe<br />
faaliyet gösteriyor ve iş merkezleri,<br />
hastane, fabrika, okul gibi birçok farklı iş<br />
kolunda günde yaklaşık 20 bin kişiye yemek<br />
hizmeti veriyor.<br />
Marea Sea Food, balık ve deniz<br />
mahsulleri üzerine bir lokanta.<br />
Menünüzde müşterilerinizi neler<br />
bekliyor?<br />
Marea, İtalyanca “med cezir (gelgit)”<br />
anlamına geliyor. Marea Sea Food, deniz<br />
gastronomisine dair menüye sahip bir balık<br />
restoranı. Ege mutfağının da tüm soğuk<br />
mezeleri ve ara sıcakları mevcut. Türkiye’de<br />
çıkan tüm yerli balıklarımız, mevsimine<br />
göre taze olarak menümüzde bulunuyor.<br />
Kabuklu deniz mahsullerine de ayrıca çok<br />
önem veriyoruz. Tüm bunların yanı sıra deniz<br />
mahsullü makarna, risotto ve paellalar<br />
da menümüzün spesiyallerinden.<br />
Marea Sea Food, menüsü kadar işinde<br />
uzman bir kadroya da sahip aynı<br />
zamanda. Ekibinizi nasıl kurdunuz?<br />
Ben restorancılığa balık menüsü ve ekibiyle<br />
başladım. Şefimizden servis elemanlarımıza<br />
kadar çalışanlarım da balık ve deniz<br />
mahsullerinde uzman olan ve benim en<br />
az 20 yıldır birlikte çalıştığım isimlerden<br />
oluşuyor. Dolayısıyla da yılların deneyim<br />
ve uzmanlıkları ile Marea Sea Food çatısı<br />
altında müşterilerimize hizmet veriyorlar.<br />
Anadolu Yakası’nda birçok yerde<br />
işletmecilik yaptınız. Şu anda bölgenin<br />
önemli ilçelerinden Ataşehir’de faaliyet<br />
gösteriyorsunuz. Ataşehir müşterilerinize<br />
dair görüşleriniz nelerdir?<br />
Ataşehir’de yaklaşık 700 bin civarında çok<br />
ciddi bir nüfus var. Burada çok iyi bir müşteri<br />
kitlesi söz konusu... Bölgede çok fazla<br />
balık lokantası yok. Bu anlamda ilçede yeni<br />
bir trend oluşturduk. “Fine Dining” tarzında<br />
yeni nesil bir balık lokantası yarattık.<br />
Müşteri kapasiteniz nasıl? Ne tür<br />
organizasyonlara ev sahipliği<br />
yapıyorsunuz?<br />
Burada aile ve şirket yemekleri düzenliyoruz.<br />
Alanımız oldukça geniş. Yazın da kışın<br />
da 150 kişilik bir oturum kapasitesine sahibiz.<br />
Mekânımızda iki açık alan var. Ayrıca<br />
bu alanlar, kışın oturmaya da müsait hale<br />
gelebiliyor. İç mimari ve serviste deniz atmosferine<br />
uygun bir çalışma yaptık. Mimar<br />
Müge Coşkun ile çalıştık. Tüm bu ambiyans,<br />
Müge Hanım’ın zevkli ellerinden çıktı.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 109
Gastronomi<br />
‘‘Türkiye’nin balık uzmanı’’<br />
DARDENIA<br />
ARTIK MODA’DA!<br />
KADİR TOPRAKKAYA<br />
Geleneksel balık ekmek lezzetini modern ve yenilikçi<br />
bir yorumla sunan Dardenia, yeni şube açılışları<br />
ile büyümeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde<br />
İstanbul’un yükselen değeri Kadıköy Moda’da yeni<br />
şubesinin açılışını gerçekleştiren Dardenia, aynı bölgede<br />
üçüncü şubesini de açmayı planlıyor.<br />
Balık tutkunlarının vazgeçilmez adresi Dardenia; Fish<br />
& Sushi konseptiyle ton kokoreç, Hawaiian poke,<br />
fener kavurma, dinamit karides, Brüksel midye gibi<br />
ürünleri Moda şubesinde balık severlerin beğenisine<br />
sunacak. Anadolu Yakası’nın en uğrak noktası olmayı<br />
hedefleyen Dardenia Moda şubesi, aynı anda 120<br />
balık severe hizmet verebilecek kapasiteye sahip.<br />
Dardenia Genel Koordinatörü Selin Daniyel, kurulduğu<br />
ilk günden itibaren istikrarlı büyümesiyle<br />
toplamda 14 şube açan markanın yatırım ve büyüme<br />
hedeflerinin yanı sıra yeni yatırım planlarını da Kadıköy<br />
Life’a anlattı.<br />
Dardenia Genel Koordinatörü<br />
Selin Daniyel...<br />
Dardenia hakkında bilgi verir misiniz?<br />
Öncelikle Dardenia’nın kuruluş öyküsünden biraz bahsetmek<br />
isterim. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde,<br />
maalesef balık tüketimi birçok Avrupa ülkesinin<br />
çok altında... Türkiye’de kişi başı balık tüketimi, 2017<br />
yıl sonu verileri itibariyle yıllık 5.3 kg civarında. Dünya<br />
ortalaması 13 kg olan balık tüketimi, Avrupa ülkelerinde<br />
ise 23 kg’a kadar çıkıyor. Dolayısıyla bu tablo, bizim<br />
Dardenia’yı kurarken çıkış noktamız oldu. Böylece<br />
Türkiye’nin ilk ve tek balık ekmek zinciri olan Dardenia,<br />
30 yıllık Dardanel tecrübesiyle sürdürülebilir balıkçılık<br />
ilkelerini kılavuz alarak, 2011 yılında kuruldu.<br />
110 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Gastronomi<br />
Biz kendimize ‘Türkiye’nin balık uzmanı’<br />
diyoruz. Dardanel Şirketler Grubu olarak<br />
hedefimiz, Türk halkına balığı ve deniz<br />
ürünlerini sevdirmek. Dardenia’nın ilk restoranı<br />
Bağdat Caddesi’nde açıldı. Geleneksel<br />
balık ekmek lezzetini modern<br />
ve yenilikçi bir yorumla sunarak,<br />
ilk yılımızda 150 binin üzerinde<br />
İstanbulluya ulaştık. 2012<br />
yılında ikinci restoranımız<br />
Maslak’ta, üçüncü restoran<br />
ise Buyaka AVM’de hizmet<br />
vermeye başladı. İlk sushi<br />
konseptli restoranımız<br />
Dardenia Fish & Sushi’yi,<br />
2014 yılının Ocak ayında<br />
Göktürk’te hizmete<br />
sunduk. Şu ana kadar 14<br />
şube açtık. Balık ve deniz<br />
ürünlerinin tüketicilere<br />
kolay ulaşılabilir olması<br />
için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.<br />
Hem şubelerimiz<br />
hem evlere paket servisimiz<br />
ile Türk insanına balığı sevdirmek<br />
ve balık tüketimindeki<br />
bu direnci kırmak<br />
istiyoruz.<br />
Dardenia, bu yıl kuruluşunun yedinci yılını<br />
kutluyor. İlk şubemizi açtığımız günkü heyecanımızla<br />
çalışmalarımıza devam ediyoruz.<br />
Yedi yılda ulaştığımız şube ve müşteri sayısı,<br />
işimizi iyi yaptığımızın en güzel göstergelerinden<br />
biri. Bundan sonra da müşterilerimize<br />
en iyi şekilde hizmet vermeye devam<br />
edeceğiz. Şubemize gelip, ürünlerimizi<br />
deneyenlerden oldukça olumlu geri dönüşler<br />
alıyoruz. 30 yılı aşkın Dardanel deneyimi<br />
ve güvencesiyle yola çıktığımızdan dolayı<br />
insanlar güvenerek tüketiyor. Biz balık ekmeğin,<br />
günümüzün ihtiyacını karşılayacak<br />
bir konsept ile sunumunu gerçekleştiriyo-<br />
ruz. Özellikle bekâr beyaz yakalı çalışan ve<br />
öğrenciler için hayat kurtarıcı bir konsept<br />
oldu. Balık yemeyi sevenler ama evinde<br />
temizlemek ve pişirmekle uğraşamayanlar<br />
için son derece hızlı ve pratik bir çözüm<br />
sunuyoruz. Rakamsal olarak gelişimimizi<br />
ifade etmek gerekirse, Dardenia’da yedi<br />
yılda şubelerimizde toplam 2 milyon kişiyi<br />
ağırladık ve yaklaşık 1000 ton balık ve<br />
deniz ürünü tüketildi. Paket satışlarımızla<br />
birlikte toplam 5 milyon müşteriye ulaştık.<br />
Dardenia’nın büyüme hedefi nedir?<br />
Dardenia, kurulduğu günden bu yana<br />
sevilerek hızla büyümeye devam<br />
ediyor. Uluslararası alanda tanınan<br />
geleneksel lezzet markası olmak<br />
hedefiyle yola çıkan Dardenia;<br />
doğal ortamında yetişen, katkısız<br />
lezzetleriyle balık tutkunlarına<br />
enfes deneyimler sunuyor<br />
ve sunmaya devam edecek.<br />
Önümüzdeki aylarda yeni şube<br />
açılışlarımız olacak. Bu arada<br />
çok agresif büyüme planlarımız<br />
yok. Her zaman bize en doğru<br />
lokasyonlarda yatırım yapıp, istikrarlı<br />
büyüme stratejimiz bulunmakta. Hızlı<br />
ve kontrolsüz büyüme yerine sağlıklı bir<br />
şekilde büyümeyi tercih ediyoruz.<br />
Dardenia, kendi açacağı ve franchise<br />
vereceği yeni şubelerle önce İstanbul, daha<br />
sonra da tüm Türkiye’ye yayılmayı istiyor.<br />
Şube sayılarımızda ise belirli bir limitimiz<br />
yok. Ciro-kira dengesini ve hedef müşteri<br />
kitlemizi yakaladığımız lokasyonlarda şube<br />
açmaya devam edeceğiz. Agresif değil,<br />
kontrollü büyümek önceliğimiz. Kadıköy<br />
Moda şubemizden sonra aynı bölge üzerinde<br />
üçüncü şube olacak Kadıköy Suadiye<br />
şubesini açmayı planlıyoruz. İlerleyen<br />
zamanda bu şube açılışı ile ilgili detayları<br />
sizlerle paylaşıyor olacağız.<br />
Tabii öncelikle Türkiye genelindeki büyümemizi<br />
tamamlamamız gerekiyor. Etap<br />
etap bunları gerçekleştirdikten sonra uzun<br />
vadede çevre ülkelere açılmak istiyoruz.<br />
Özetle; Dardenia adıyla kurduğumuz<br />
balık-ekmek restoranlarını önce Türkiye’de,<br />
daha sonra da dünyada yaygınlaştıracağız.<br />
İlerleyen dönemde kendi içimizde ve franchising’lerle<br />
büyüme planlarımız var ama şu<br />
anda rakamsal bir hedef vermemiz doğru<br />
olmayacaktır.<br />
Franchise veriyor musunuz?<br />
Faaliyet gösteren tüm şubelerimiz bize ait<br />
ve mağazalarımızın tamamını kendimiz<br />
yönetiyoruz. Aynı zamanda şubemizde<br />
konuklarımıza ikram ettiğimiz tüm ekmeklerimiz,<br />
soslarımız da bizim üretimimiz.<br />
Türkiye’de balığın ne kadar faydalı ürün<br />
olduğunu göstererek, balığın herkes için<br />
kolay ulaşılabilir olmasını sağlamak istiyoruz.<br />
Bunun için öncelikli hedefimiz organik<br />
büyümek. Şu an için franchising vermeyi<br />
düşünmüyoruz. Çünkü Dardenia, çok genç<br />
bir marka. Biraz daha kendimiz büyüttükten<br />
sonra franchise vermeyi düşünebiliriz. Avrupa<br />
ve yurtdışından da franchising talepleri<br />
alıyoruz. Amerika’dan bile talep geliyor,<br />
bu talepleri değerlendireceğiz. Dünyada<br />
böyle bir konsept yok. Bunu tüm dünyada<br />
duyurmak istiyoruz.<br />
Menülerde en çok hangi ürünler<br />
satılıyor?<br />
Dardenia şubelerimizde ortalama günde<br />
1000 kişiyi ağırlıyoruz. Özelikle genç kesimden<br />
büyük ilgi var. Mevsimselliğe göre değişmekle<br />
birlikte her damak tadına uygun oldukça zengin<br />
bir menümüz var. Çorba ve atıştırmalıklar,<br />
balık salataları, balık ekmek ızgara, balık dürüm,<br />
balık ekmek tava, balık pilavın yanı sıra<br />
tencere midye, kalamarlı ızgara balık köfte,<br />
dinamit karides, fener kavurma gibi meşhur<br />
Dardenia efsanelerimiz de bulunmakta. Deniz<br />
ürünleri çeşitlerimiz arasında ise; ton balığı,<br />
midye, somon, karides, sardalya, uskumru,<br />
mezgit, levrek ve kalamara kadar geniş bir<br />
ürün yelpazemiz var. Balık ürün grubunda şubelerimizi<br />
ziyaret edenler en çok levreği tercih<br />
ediyor. Ardından ton balığı ve somon geliyor.<br />
Dardenia Fish & Sushi restoranlarımızda ise<br />
sushi çeşitlerimiz müşterilerimizin büyük<br />
beğenisini kazandı. Menülerimizi farklı ürünler<br />
ile zenginleştiriyoruz, müşterilerimizin talep<br />
ve beklentileri doğrultusunda da geliştirmeye<br />
devam edeceğiz.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 111
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Ziya Kaçar & Veli Şahin’in<br />
CALIPSO BAŞARISI TESADÜF DEĞİL<br />
“Gezmeden, görmeden, incelemeden, emek harcamadan olmaz...<br />
Geziyoruz, görüyoruz, araştırıyoruz, emek harcıyoruz...”<br />
Bundan yıllar önce bir elin parmakları ile sayılabilecek<br />
balık mekânının bulunduğu dünya başkenti İstanbul’da<br />
şimdi yüzlerce, hatta binlerce mekân olduğunu düşünebiliyor<br />
musunuz? Peki, bunların kaç tanesi başarılı? Çok az<br />
bir kısmı elbette. Kadıköy Life Dergisi olarak bir tarafında<br />
bulunduğumuz işimiz gereği bu başarılı markaları araştırmak,<br />
başarılarının ardındaki nedenleri gelecek kuşaklara<br />
aktarabilmek misyonu ile dikkatimizi çeken iki isime<br />
zoom yaptık.<br />
DAHA İYİNİN DÜŞMANI, MÜKEMMELİ ARAMAK<br />
Tabi objektiflerimizle birlikte dikkatimizi de yoğunlaştırdık<br />
bu ikiliye. Sonu olmadığını bildikleri halde sürekli iyinin,<br />
daha iyinin peşinde koştuklarını gördük. Dayanamayıp<br />
sorduk, “Hiç bilmez misiniz? İYİ’nin düşmanı MÜKEMMEL<br />
olmuştur hep.” Aldığımız cevap, “Biz mükemmeli hatta varsa<br />
daha da ötesini arıyoruz” olunca, bir kez daha şaşırdık.<br />
“EN İYİSİNİ VERİRSEN, EN İYİ SONUCU ALIRSIN”<br />
Bu klasik cevabın arkasından refleks olarak, “Neden?” diye<br />
de sormadan edemedik. Aldığımız cevap çok sık duyduğumuz,<br />
kullandığımız ama bir türlü uygulamadığımız ya<br />
da uyguladığımızı sandığımız bir cevap oldu. “En iyisini<br />
verirsen, en iyi sonucu alırsın…”<br />
ÖZVERİDE BULUNMAK, EMEK HARCAMAK<br />
Bir an için doğru, işte bu kadar basit diye düşündük ancak<br />
görüşmemizin ilerleyen saatlerinde fotoğrafları incelerken<br />
bir yandan aldığımız cevaplar bizleri şaşırtmaya devam<br />
etti. Büyük özveride bulunmanın yanında oldukça fazla<br />
emek harcamak gerektiğini öğrendik.<br />
MÜŞTERİYE ÖZEL MENÜ<br />
Sabahın erken saatlerinde işe koyulan ikilinin en taze ve<br />
en kaliteli ürünlerin alımını planladıktan sonra araştırmaya<br />
112 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
İkilin son derece uyumlu, BEN değil BİZ mottosuyla ve sıfır<br />
egoyla yol kat ediyor olmaları da imkânsızı imkânlı kılabilen<br />
özellikler olarak karşımıza çıktı.<br />
BÜYÜK USTALARDAN BÜYÜK YORUMLAR, ÖDÜLLER<br />
Hal böyle olunca bunu keşfedebilen, aralarında Vedat<br />
Milor gibi büyük ustaların da yer aldığı övgü dolu yazılar,<br />
röportajlar, ödüller markanın anı defterini doldurmuş<br />
durumda. Bunların en dikkat çekeni ise, geçtiğimiz yılın<br />
sonunda Gecce Mekân Ödülleri’nde “Anadolu Yakası’nın<br />
En İyi Balık Mekânı Ödülü” almış olmaları. Fakat onlar en<br />
çok sosyal medya puanlarının 9,6 ortalaması ile hareket<br />
etmesinden büyük övünç duyduklarını dile getiriyorlar.<br />
Alkışlıyoruz…<br />
koyulduklarını, ardından akşam rezervasyonları belli olan<br />
konuklar için “konuğa özel” menü hazırladıklarını öğrenince<br />
çok şaşırdık.<br />
Ne demekti konuğa özel menü? “Bizim müşterilerimizin<br />
çoğunluğu, 15-20 yıldır birlikte olduğumuz müşterilerimizdir.<br />
Kendilerinin bu süre içinde ne tür lezzetlerden<br />
hoşlandığını belirleyip, ona göre hareket ederiz” cevabı ile<br />
bir kez daha şaşırdık…<br />
YILDA ÜÇ DEFA YURT DIŞINDA İNCELEME<br />
Ziya Kaçar & Veli Şahin ikilisinin her yıl en az üç defa<br />
yurtdışına çıkıp dünyanın en ünlü restoranlarında incelemelerde<br />
bulunduklarını, bunun için kazandıkları paranın<br />
büyük bölümünü bu yolda harcamak zorunda kaldıklarını<br />
öğrenince, bir kez daha şaşırdık ve “Hangi mekân sahibi<br />
bunu yapıyordur acaba?” diye sormadan edemedik kendi<br />
kendimize… Örneğin geçtiğimiz ay yaptıkları İtalya gezisinde<br />
“Zeytinyağı ve Zeytinyağlı Lezzetler” konusunda farklı<br />
şeyler keşfettiklerini öğrendik.<br />
SIFIRDAN SİNDİRİLEREK YÜKSELEN<br />
BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ<br />
İkilinin başarı öyküsündeki detayların, mesleğe sıfırdan<br />
komilik ile başlayıp bütün aşamalardan geçerek bugüne<br />
gelmeleri, iyi ile kötü, güzellik ile çirkinlik adına her şeyi<br />
görüp yaşamış olmalarında saklı olduğunu da belirtmek<br />
isteriz. Tabi sadece bu aşamalardan geçmek de yetmez.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 113
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
ŞEYDA’DAN ESKİ ŞARKIYA<br />
YENİ KLİP<br />
O Ses Türkiye 2017 yarışmasının güçlü isimlerinden olan<br />
Şeyda Erbaş Kasap, geçtiğimiz yıl seslendirdiği ve “Abacus”<br />
adını verdiği tekli çalışmasına klip çekti. Büyük Kulüp ile<br />
birlikte İstanbul Yelken Kulübü’nde de zaman zaman sahne<br />
alan sanatçı, “Kadıköy benim için nefes aldığım, kendimi<br />
bulduğum ve iyi hissettiğim bir yer. Bu nedenle Kadıköy’de<br />
sahne almaktan her zaman büyük keyif alıyorum” dedi.<br />
Klip’in fotoğraf sponsoru Stüdyo Süleyman olurken,<br />
makyajını Ümran Güven, görüntü yönetmenliğini ise Burcu<br />
Kösoğlu yaptı.
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Şebnem Mardini,<br />
YEPUD BAŞKANI<br />
SEÇİLDİ<br />
Yaratıcı Etkinlik Uygulama ve Planlama Derneği (YEPUD),<br />
Olağanüstü Genel Kurulu’nda yeni başkanını seçti. Geçtiğimiz<br />
ay Baltalimanı Portaxe’de gerçekleşen genel kurulda<br />
tek aday olarak gösterilen Şebnem Mardini, oy birliği ile<br />
derneğin yeni başkanı oldu.<br />
GENÇ BİR YÖNETİM KADROSU İLE<br />
Türkiye’deki etkinlik ve organizasyon şirketlerini tek bir<br />
çatı altında toplama amacıyla faaliyetlerine 2006 yılında<br />
başlayan Yaratıcı Etkinlik Uygulama ve Planlama Derneği’nin<br />
yeni başkanı yaptığı teşekkür konuşmasında, genç<br />
bir yönetim kadrosuyla bayrak yarışını sürdüreceklerini ve<br />
YEPUD’u her geçen gün daha da geliştireceklerini dile getirdi.<br />
YEPUD olarak tüm sektörü kucaklayacaklarını ve daha<br />
geniş kitlelere ulaşmayı da hedefledikleri bilgisini paylaşan<br />
Şebnem Mardini, “Bizi takip edin” dedi.<br />
HEDEF YURTDIŞINDAN DA ETKİNLİK GETİRMEK<br />
Yenilenen kadro ile birlikte yeni hedefleri de hayata<br />
geçireceklerini aktaran Başkan Mardini; “Önümüzdeki<br />
süreçte birçok sosyal sorumluluk projesine imza atacağız.<br />
Bununla birlikte en büyük hedeflerimizin başında ülkemize<br />
yurtdışından davet, etkinlik ve düğün gibi organizasyonlar<br />
getirmek olacaktır” şeklinde konuştu.<br />
BÜLENT ULUÇAY YÖNETİM KURULUNDA<br />
Genç ve son derece dinamik bir yönetim oluşturan Yaratıcı<br />
Etkinlik Uygulama ve Planlama Derneği’nin yönetim<br />
kurulunda, Kadıköylü fotoğraf sanatçısı Bülent Uluçay da<br />
yer aldı. Amerika’ya fotoğraf ve baskı teknolojileri hakkında<br />
inceleme gezisi için gittiği sırada yönetim kuruluna<br />
seçildiğini öğrenen Bülent Uluçay, “Başkan<br />
Şebnem Mardini inandığım ve güvendiğim<br />
bir isimdir. Onunla pek çok konuda aynı<br />
yöne bakıyoruz. Kendileri uygun görmüşler,<br />
ben de memnuniyet duyacağımı ve<br />
elimden geldiği ölçüde yardımcı olacağımı<br />
bildirdim. Diğer arkadaşlarımla birlikte iyi<br />
bir performans sergileyeceğimizi düşünüyorum”<br />
dedi.<br />
Şebnem Mardini başkanlığında Bülent Uluçay<br />
ile birlikte oluşan diğer yönetim kurulu<br />
üyelerinin isimleri şöyle: Başkan Yardımcısı<br />
Zümra Oktayoğlu, Genel Sekreter Serdar<br />
Uğur Girgin, Sayman Zerrin Özkan, Yönetim<br />
Kurulu Üyesi Cenk Yıldız, Yönetim Kurulu<br />
Üyesi Beyhan Gürdil, Yönetim Kurulu Üyesi<br />
Cihan Oğhan, Yönetim Kurulu Üyesi Erol<br />
Yıldırım…<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 115
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
AYHAN SİCİMOĞLU’NDAN<br />
TRÜF MANTARI<br />
PERFORMANSI<br />
Aynı zamanda Moda Sahil ve Kayıkhane markasının sahibi Erkan Ulutaş’a,<br />
çektiği videolar üzerinden bilgi aktaran Sicimoğlu, bu özel mantarın elde<br />
edilme sürecini ve zorluklarını anlattı. Erkan Ulutaş ise gülümseyerek,<br />
“Kusura bakmasınlar ben bu kadar uğraşamam. Sipariş verir, getirtirim” dedi.<br />
İtalya’da düzenlenen Uluslararası Alba Beyaz Trüf Mantarı<br />
Fuarı’na katılan Ayhan Sicimoğlu, müzayededen satın aldığı<br />
beyaz trüf mantarını orkestra arkadaşlarına test ettirdi.<br />
Moda Kayıkhane’de verdiği konser öncesinde Moda Sahil<br />
Restaurant’ın mutfağına giren Ayhan Sicimoğlu, burada<br />
mantarın hazırlanmasını ve beraberinde İtalya’da çok popüler<br />
olan “Chitarra” makarnasını pişirerek, üzerinde beyaz<br />
trüf mantarı ile orkestra arkadaşlarına ikram etti.<br />
Ayhan Sicimoğlu’nun birlikte müzik yaptığı ve “Latin All<br />
Stars” adını verdiği orkestrasına yeni katılan Leman Sam’ın<br />
kızı Şelale Şehnaz Sam, beyaz trüf mantarı için, “Olağanüstü”<br />
yorumunda bulunurken, orkestranın Kübalı solisti<br />
Reynier Magre Avilla, “Değerli şefimizin bu lezzeti bizlerle<br />
paylaşmasını anlamlı buldum” dedi.<br />
‘MUTFAĞIN ELMASI’ BEYAZ TRÜF MANTARI HAKKINDA<br />
İtalya’nın kuzeyindeki Piemonte bölgesinde yer alan Alba<br />
kasabasında bugünlerde kilosu 3500 - 5000 Euro arasında<br />
satılan beyaz trüf mantarını tatmak ya da sadece koklamak<br />
için dünyanın her yerinden binlerce kişi akın ediyor.<br />
Moda Sahil’in mutfak bölümünde önce beyaz trüf mantarının<br />
yıkanması işlemini gerçekleştiren Ayhan Sicimoğlu, bu işlemi<br />
İtalya’daki fuarda çektiği videoyu izleyerek yaptırdı.<br />
“Mutfağın elması” olarak adlandırılan beyaz trüf için<br />
Alba’da her yıl Ekim-Kasım ayları arasında Uluslararası<br />
Alba Beyaz Trüf Mantarı Fuarı düzenleniyor. Fuara her yıl<br />
yaklaşık 100 bin kişi geliyor. Bu yıl 87. düzenlenen Uluslararası<br />
Alba Beyaz Trüf Mantarı Fuarı’nda geçen hafta sonu<br />
dünyanın hemen her yerinden gelen 60 kadar gazeteciye<br />
bilgi veren uzmanlar, dünyanın en kıymetli mantarının<br />
sırlarını şöyle anlatıyor:<br />
BULMAK, ÇIKARMAK, HATTA YEMEK<br />
BÜYÜK USTALIK İSTİYOR<br />
Piemonte bölgesinde “trifolao” diye adlandırılan lisanslı<br />
trüf mantarı avcılarının sayısı 5000 civarında. Bu mantar<br />
avcıları, meslek sırlarını açık etmemek için geceleri, hiçbir<br />
yapay ışık kullanmadan köpekleriyle birlikte mantar toplamaya<br />
çıkıyor.<br />
Beyaz trüf mantarının altında<br />
yer alacak makarnanın<br />
kaynama süresinin çok önemli<br />
olduğu bilgisini aktaran Ayhan<br />
Sicimoğlu; “Kaynamanın<br />
lezzete olan etkisi dakikalarla<br />
değil, saniyelerle fark<br />
edebiliyor” dedi.<br />
Yalnızca ay ışığı altında, ay ışığını daha iyi yansıtması için tercihen<br />
beyaz tüylü köpeklerinin koku almadaki uzmanlığına<br />
güvenerek ormanlarda saatlerce trüf mantarı arıyorlar.. Ancak<br />
köpekler mantarın yerini tespit edince hasar vermeden<br />
toprak altından çıkarmak da hem köpeğin eğitimine hem de<br />
mantar avcısının zamanında ve yerinde müdahalesine dayanıyor.<br />
Trüf avlayan köpekler bu sektör için o kadar önemli<br />
ki, rakip avcıların zaman zaman birbirlerinin köpeklerini<br />
zehirleyerek öldürdükleri haberleri çıkıyor.<br />
Trüf mantarını satın aldıktan sonra kâğıt havluya sararak<br />
cam bir kavanozda buzdolabında muhafaza etmek ve kâğıt<br />
havluyu her gün değiştirmek gerekiyor. Alba’nın beyaz trüf<br />
mantarını pişirmeye kalkmak ise büyük bir mutfak suçu<br />
sayılıyor. Bu narin ama müthiş aromatik mantar özel bir<br />
rendeyle, hazır tabağın üzerine serpiştiriliyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 117
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Yeşilyaprak’ların Kızı<br />
ADA 1 YAŞINDA<br />
Sedat & Gamze Yeşilyaprak çifti, kızları Ada’nın 1. yaşını kutladı.<br />
Beykoz Liva Köşk’de gerçekleşen kutlamaya yaklaşık 100<br />
davetli katıldı.<br />
Çift, 2012 yılında görkemli bir düğünle hayatlarını birleştirmişti.<br />
Yaş günü kutlamasında en çok eğlenen ise çocuklar oldu. Tam<br />
bir oyun bahçesi konseptinde hazırlanan alanda eğlence dolu<br />
saatler geçiren çocuklar, “Seneye gene burada olsun” demekten<br />
kendilerini alamadılar.<br />
118 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Abdullah Bulut’tan, oğlu<br />
Aras için Kayıkhane’de<br />
DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ<br />
Oyuncu Menajerliği, Basın İlişkileri ve Dizi-Sinema Projelerinin<br />
Cast Direktörlüğü’nü yapmakta olan Abdullah Bulut, oğlu Aras<br />
için bir doğum günü partisi düzenledi. Moda Kayıkhane’de gerçekleşen<br />
kutlamaya başta dizi sektörü olmak üzere ünlü isimler<br />
katıldı. Özellikle Öykü Çelik, Aras’ı sevmelere doyamadı.<br />
Abdullah Bulut, ‘Her Şey Yolunda Merkez’ adlı dizide canlandırdığı<br />
‘Erkek Fatma’ karakteriyle dikkatleri üzerine çeken Ayşen<br />
Batıgün ile 2013 yılında görkemli bir düğünle evlenmişlerdi.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 119
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Gönlünü kaptırdığı Burcu<br />
Topuz ile hayatını birleştiren<br />
TOLGA ŞAHLIOĞLU’NDAN<br />
BEKÂRLIĞA VEDA<br />
Kadıköy’ün mimari ve siyasi tarihinde önemli izleri olan Nüvit Şahlıoğlu’nun<br />
prensi Tolga Şahlıoğlu; “Bekârlığa artık veda ediyorum” diyerek,<br />
gönlünü kaptırdığı Burcu Topuz ile hayatını birleştirdi.<br />
Çiftin düğünleri, Fenerbahçe Dalyan Club Tesisleri’nde gerçekleşti. Kadıköy’ün<br />
geçmiş dönemlerdeki belediye başkanı Selami Öztürk’ün de nikâh<br />
şahitleri arasında yer aldığı düğünde, iş ve siyaset çevrelerinden 300’e<br />
yakın davetli vardı.<br />
120 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Kadıköy’ün geçmiş dönemlerde belediye başkanlığı<br />
görevinde bulunan Selami Öztürk, eşi ve çocukları<br />
ile birlikte katıldığı nikâhın şahitleri arasındaydı.<br />
Diğer şahitler ise şu isimlerden oluştu: Aykan<br />
Kantoplu, Bilal Savaş Araç, Başar Necipoğlu, Yonca<br />
Güzelosman, Derya Ayan ve Selin Fındık.<br />
Düğünün olmazsa olmaz<br />
davetlilerinden, mimarlığın son<br />
zamanlardaki popüler ismi Ahmet<br />
Erkurtoğlu da bu önemli gecede<br />
yerini almıştı. Kendi adı ve soyadı<br />
dışında, AE Mimarlık’ın “E” harfine<br />
adını verin kızı Ezgi ile Tolga<br />
Şahlıoğlu & Burcu Topuz çiftinin<br />
özel gününe katılan Erkurtoğlu’nun<br />
öyküsünü, Kadıköy Life Dergisi’nin<br />
yeni sayısında okuyabileceksiniz…<br />
İş ve siyaset çevrelerinin büyük ilgi gösterdiği<br />
düğünde adı Kadıköy Belediye Başkanlığı için<br />
geçen isimlerden Hakan Şişik de vardı. Şişik’i<br />
hemen yanında bir zamanlar Kadıköy siyasetine<br />
yön veren isimlerden Şeref Ekşi ile görüntüledik.<br />
“Biz çekildik izzeti ikbal ile” diyen Ekşi, “Konuya<br />
uzağım” mesajı verdi.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 121
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Nikâhın şahitleri arasında Ali Şan ile birlikte, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Büyük, Iğdır ve Sultan<br />
Gazi Emniyet Müdürleri de vardı. Tarık Sönmez, Yusuf Büyük, Alişan, Bengü Yılmaz, Buket Ağgül, Okan Ağgül,<br />
Hüseyin Göllüce ve Mehmet Karaca…<br />
Ali Şan,“Manevi Oğlum” Dediği<br />
OKAN AĞGÜL’ÜN ŞAHİDİ OLDU<br />
Ünlü sanatçı Alişan, ‘Manevi oğlum’ dediği Okan Ağgül’ün düğününe katıldı,<br />
şahitlik yaptı. Geçtiğimiz ay Buket Yılmaz ile hayatını birleştiren Okan Ağgül’ün<br />
Kartal Titanic otelde yapılan düğününe eşi Buse Tektaş ile katılan Ali Şan, aynı<br />
zamanda iki de şarkı seslendirdi.<br />
Okan Ağgül’ü 5 yaşından beri tanıdığını, kendisine BABA dediğini dile getiren Ali<br />
Şan, “Ben de onu manevi oğlum kabul ettim” açıklamasında bulundu.<br />
Yaklaşık 500 davetlinin katıldığı düğün, gelin Buket Yılmaz’ın aynı zamanda önemli<br />
bir organizasyon firmasının sahibi olmasından dolayı son derece renkliydi.<br />
Gecenin geç saatlerine kadar süren düğünde davetliler çılgınca eğlendiler.<br />
DÜĞÜN İÇİN<br />
ADANA’DAN GELDİ<br />
Avukat Kerem Yağız Arslan ile Avukat Eda Furat<br />
evlilik kararı alıp, bunu gerçekleştiren mutlu çiftler<br />
arasında sayfalarımızda yer aldı. Bizim için haber<br />
değeri olan bir başka özelliği ise, gönül adamı oluşu,<br />
vefakâr kişiliği ile tanınan Aydın Aras’ın bu düğün için<br />
Adana’dan gelmiş olmasıydı. Kadıköy Life Ailesi olarak<br />
çifte mutluluklar diliyoruz. Mehmet Uygur, Gülçin<br />
Uygur, Kerem Yağız Arslan, Eda Arslan, Neval Budak,<br />
Esabil Budak ve Aydın Aras…<br />
122 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Lale Acarbay, Çakallarla Dans’ın Gala<br />
Gecesi’ndeydi. FBİAD sponsorluğunda<br />
gerçekleşen gecede ev sahiplerinden<br />
biri de, derneğin kurumsal iletişim<br />
sorumlusu Berna Yılmaz idi...<br />
Çakallarla Dans 5’in<br />
5. GALASI WATERGARDEN’DA<br />
Türkiye’de çok sevilen film serisi Çakallarla Dans 5’in beşinci galası<br />
Ataşehir Watergarden’da yapıldı. Öncesinde ise yine Watergarden’ın<br />
ünlü mekânlarından HuQQabaz’da bir kokteyl verildi.<br />
Fenerbahçeli İşadamları<br />
Derneği FBİAD ev<br />
sahipliğinde gerçekleşen<br />
galaya, filmin<br />
yönetmeni Murat<br />
Şeker başta olmak<br />
üzere oyuncuları<br />
ve davetliler katıldı.<br />
Filmin dördüncü kez<br />
düzenlenen galasına<br />
ise Emaar Square AVM<br />
ev sahipliği yapmıştı.<br />
Galada en fazla ilgi Timur Acar’a gösterildi.<br />
Gala gecesine ev sahipliği<br />
yapan FBİAD Başkanı Güven<br />
Güleşçi’ye eşi Ülkü Hanım<br />
gece boyunca eşlik ederek,<br />
kusursuz bir ev sahipliği<br />
sergiledi.<br />
Müge Arslanoğlu, Mustafa Arslanoğlu, Volkan Öztürk,<br />
Fikriye Öztürk, Kübra Kanatlı...<br />
Başrollerini Şevket<br />
Çoruh, İlker Ayrık,<br />
Murat Akkoyunlu,<br />
Timur Acar ve Didem<br />
Balçın’ın da yer<br />
aldığı filmin galasına,<br />
oyuncularla birlikte<br />
çekim ekibinden de<br />
katılanlar oldu.<br />
NİCE YILLAR<br />
MÜNTEHA ADALI’YA<br />
Sosyal sorumluluk projelerinde hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak<br />
faaliyet gösteren Münteha Adalı, yeni yaşını<br />
çok sevdiği dostları ile birlikte<br />
Anadoluhisarı Hisarbuselik’te<br />
karşıladı. Ona nice yıllar<br />
dileklerini iletenler arasında<br />
Aydan Baktır, Meltem Gürler,<br />
Dilara Koçak gibi isimler de<br />
vardı. Kadıköy Life Ailesi olarak<br />
değerli dostumuza bizler<br />
de nice yıllar dileklerimizi<br />
iletiyoruz…<br />
124 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Mehmet Gökpınar’a<br />
SÜRPRİZ DOĞUM GÜNÜ<br />
Ünlü balık mekânlarımızdan Çatana’nın sahiplerinden Mehmet<br />
Gökpınar için Theo Kalyoncu tarafından sürpriz bir doğum<br />
günü partisi düzenlendi. Asteri By Theo’da gerçekleşen<br />
kutlamanın diğer kahramanları ise, mekânın şefi Veli Kızıltan<br />
ile solisti Pelin Alptekin idi.<br />
HAYATINIZIN<br />
EN DEĞERLİ<br />
ANLARINI<br />
TATLANDIRIYORUZ<br />
TATLI VE ÖTESİ DİYENLER<br />
Bağdat Caddesi’nin Caddebostan bölümünde harika bir<br />
mekân var. Duygu Ayaz Beykont tarafından kazandırılan<br />
Sweet & More, kapılarını açar açmaz müdavimlerini de<br />
oluşturdu. Sizler de “Tatlı ve Ötesi” diyorsanız, uğramayı<br />
ihmal etmeyin. Zeynep İskenderoğlu, Işıl Tarlabaşı,<br />
Duygu Ayaz, Burcu Tüzel, Rudil Topal...<br />
SWEET & MORE / Butik Pasta &Patisserie<br />
Bağdat Caddesi No: 292 Caddebostan ( CKM Sokağı Cephesi)<br />
Telefon: 0216 393 33 32 - 0543 629 29 30<br />
Facebook: sweet&morepatisserie<br />
Instagram: sweetandmorepatisserie
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
CENK SOYER’İ SAKİN BİR YAŞAMA UĞURLADILAR<br />
Şişecam Ailesi’nin önde gelen yöneticilerinden<br />
Cenk Soyer’i emekliliğe uğurladılar.<br />
Şişecam’ın iştiraklerinden Soda A.Ş.’nin<br />
Başkan Yardımcısı ve Galatasaray Kulübü Yönetim<br />
Kurulu Üyesi de olan Cenk Soyer için<br />
Küçükyalı Calipso’da bir veda yemeği verildi.<br />
BURHAN ERGENE EV SAHİPLİĞİNDE<br />
Veda gecesine, Şişecam Topluluğu Kimyasallar<br />
Grubu Başkanı Burhan Ergene ev<br />
sahipliği yaptı. Buluşmada, Cenk Soyer’in<br />
çalışma arkadaşları ile birlikte yine topluluğun<br />
önde gelen isimleri arasında yer<br />
alan Tamer Sarı ile Gizep Sayın da vardı.<br />
Calipso’nun olağanüstü lezzetleri eşliğinde<br />
gerçekleşen veda yemeği geç saatlere<br />
kadar sürdü.<br />
HATIRA ORMANI HEDİYE EDİLDİ<br />
Gecenin sonunda Burhan Ergene tarafından<br />
Cenk Soyer adına Tema Vakfı tarafından<br />
ağaçlandırma çalışmaları yürütülen<br />
Denizli Sundurlu Hatıra Ormanı’nda 450<br />
adet fidan dikildiğinin belgesi verildi. Burhan<br />
Ergene yaptığı kısa konuşmada; “Cenk<br />
arkadaşımız ile çok başarılı çalışmalara<br />
imza attık. Kendisi çalışmaya çok seven,<br />
adeta yerinde duramayan bir arkadaşımız.<br />
Şimdi umarım kendisine artık gerekli olan<br />
sakin bir yaşamı tercih edecektir” dedi.<br />
CENK SOYER HAKKINDA<br />
1964 yılında İstanbul’da doğan Soyer,<br />
1992 yılında San Diego National Üniversitesi<br />
İşletme Bölümü’nden mezun oldu ve<br />
1993 yılında aynı üniversiteden İş idaresi<br />
ve Pazarlama konusunda yüksek lisans<br />
derecesi aldı. Pazarlama ve satış alanında<br />
çeşitli görevlerde toplam 18 yıl yöneticilik<br />
yapan Cenk Soyer, 2014 yılı Ocak ayı<br />
itibari ile Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları<br />
A.Ş. Kimyasallar Grubu Pazarlama ve Satış<br />
Başkan Yardımcılığı görevine atandı. İngilizce<br />
ve Fransızca bilen Soyer, evli ve<br />
iki çocuk babası...<br />
GÖKHAN SEZEN’E<br />
SEVGİ SELİ<br />
Ataşehir’in tek fasıl mekânı Bizbize Fasıl’da sahne alan<br />
Gökhan Sezen’e ilgi her geçen gün artarak sürüyor. Bu<br />
ilgiden yeni solistler çıkar mı bilinmez ama gecelerinden<br />
birinde şarkılarına eşlik eden Alev Çelebi ve Yeşim<br />
Arslan ikilisi, konuklardan büyük alkış aldılar.<br />
Gökhan Sezen ve Aysel Gündoğdu...<br />
Gökhan Sezen ve<br />
Sevgi Özbatur...<br />
126 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Moda Deniz Kulübü, üyeleri ve sanatseverler tarafından büyük<br />
ilgi gören,” Hülya Botasun ile Ressam Sofraları” buluşmalarına<br />
tekrar başladı.<br />
MODA DENİZ KULÜBÜ’NDE<br />
CÉZANNE YOLCULUĞU<br />
Buluşmanın Kasım ayı konuğu, Fransız post-empresyonist<br />
ressam Paul Cézanne oldu. Modern sanatın gelişmesine yaptığı<br />
katkılar ve etkisi nedeniyle çoğu zaman modern sanatın babası<br />
olarak anılan, empresyonizm ile kübizm arasında bir köprü<br />
oluşturması ile büyük ün kazanan ressam hakkında az bilinen<br />
pek çok bilgiyi konuklara aktaran Botasun, “Louvre Müzesi’nde<br />
saatlerini ustaların eserlerini izleyerek geçiren Cézanne’ın<br />
görsel hafızasının bu anlamda oldukça gelişmesi, onun şöhreti<br />
yakalamasına etkili olmuştur” dedi.<br />
GASTRONOMİYE OLAN TUTKUSU<br />
Büyük ustanın sanatı yanında gastronomiye olan tutkusundan<br />
söz eden Hülya Botasun; sunuma, hazırlattığı sevdiği yemekler<br />
hakkında da bilgi aktararak<br />
devam etti. Moda Deniz<br />
Kulübü’nün executive şefi<br />
Feyyaz Usta tarafından<br />
hazırlanan ve Cézanne’nin<br />
her sofrasında mutlaka olan<br />
Cézanne usülü domates<br />
mantarlı omlet, şarap soslu<br />
ördek ve kuzu kol yahnisinden<br />
oluşan menü, ballı<br />
armut tatlısı ile noktalandı. Cézanne sofrasının olmazsa olmazları<br />
arasında yer alan şarap menüsü ise, Çamlıca Şarapları<br />
tarafından geceye gönderildi. Gusto Mehmet Yalçın’ın şarapları<br />
sunumu geceyi tamamlayan noktalardan biriydi.<br />
TEŞEKKÜR PLAKETLERİ<br />
Tekrarı yaşanması çok zor olan böylesi bir geceye katılmak<br />
elbette çok güzel ve çok değerliydi ancak, hazırlanması da<br />
bir o kadar zordu. Başta değerli ressamlarımızdan Hülya<br />
Botasun olmak üzere Moda Deniz Kulübü yönetiminden<br />
mutfağına, servis elemanlarından iletişim bölümüne kadar<br />
herkes yoğun bir çaba harcadı. Gecenin ödülü ise başarıyla<br />
noktalanmış olmasıydı. Moda Deniz Kulübü Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Teoman Taşpınar’ın da katıldığı gecede Hülya<br />
Botasun ve Mehmet Yalçın’a teşekkür plaketleri verilirken,<br />
başta Feyyaz Usta olmak üzere mutfak ekibi ve servis personeliine<br />
teşekkür edildi.<br />
PAUL CÉZANNE HAKKINDA<br />
Paul Cézanne, 1839 ile 1906 yılları<br />
arasında yaşamış ünlü Fransız<br />
ressam ve aynı zamanda gezgin...<br />
Empresyonizm ve kübizm arasındaki<br />
geçişi sağladığı öne sürülerek,<br />
modern sanatın en önemli<br />
isimleri arasında anılmakta.<br />
Eserleri, yaşarken takdir görmedi,<br />
1906’da hayatını kaybettikten<br />
sonra büyük ilgi gördü. Önemli<br />
eserlerinden bazıları; Asılmış<br />
Adamın Evi, Pere Lacroix’nin Evi,<br />
Modern Olympia, Harlequin, Kâğıt<br />
Oynayanlar, Üç Kafatasından<br />
Natürmort, Madam Cézanne,<br />
Otoportre, Yıkanan Kadınlar,<br />
Sainte-Victoire Dağı...<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 127
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
ELAZIĞLILARDAN GÜZEL<br />
HABERLERIMIZI BEKLEYIN<br />
Merkezi Üsküdar’da bulunan ve başkanlığını Türk siyasetinin<br />
önde gelen isimlerinden Faik İçmeli’nin yürüttüğü<br />
Elazığ Dernekler Federasyonu (ELFED), her üç haftada bir<br />
yaptığı buluşmalarda iyilik ve değerler adına son derece<br />
önemli kararlar alıyorlar.<br />
Bu toplantılardan birine konuk olduk. Eski Milletvekili Mehmet Ağar<br />
ve yeni Milletvekili oğlu Tolga Ağar da konuklar arasındaydı. Derneğin<br />
üyelerinden Medicana Kadıköy Hastanesi Genel Müdürü Gürsoy<br />
Yalçın Yıldırım ise, ELFED’in çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bir söyleşi<br />
için randevu organizasyonunda bulunacağı bilgisini aktardı…<br />
Engin Çelik, Sevda<br />
Acar ve Gül Öncü.<br />
“FASIL BİZİM İÇİN OLMAZSA OLMAZ”<br />
Meltem Acar Güler, Sevda Acar ve<br />
Hande Su Kökçü…<br />
Ataşehir Bizbize<br />
Fasıl’ın konukları<br />
arasında rastladığımız<br />
Kadıköylü hanımlar,<br />
“Fasıl bizim için<br />
olmazsa olmazlarımızdan.<br />
Caddebostan<br />
Bizbize Fasıl’ın her<br />
hafta müdavimleri<br />
arasındaydık. Şimdi<br />
Ataşehir’e geliyoruz ve<br />
çok memnunuz” yorumunda<br />
bulundular.<br />
YANLIŞ DEĞİL,<br />
OSMAN SONANT<br />
Şimdilerde “Ufak Tefek Cinayetler” dizisinin<br />
yeni sakini Kerim Adil Sağlam rolü<br />
ile bambaşka bir karakteri canlandıran<br />
Osman Sonant’a, Cadde’nin butik pasta<br />
cafe’si Sweet & More’da rastladığımızda<br />
üç defa dönüp baktık emin olmak için...<br />
Sonrasında hoşgörüsüne sığınarak bastık<br />
deklanşöre…<br />
128 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
MOR MİMARLIK<br />
MODA SAHİL’DE<br />
Özellikle Irak, Azerbaycan, Somali ve Rusya’daki projeleri<br />
ile gündemde olan Mor Mimarlık kurucuları Okan & Demet<br />
Utkan çifti, Moda Sahil’de objektiflerimize takıldı. Konukları<br />
ise, D&S Damat Genel Müdürü Gökay Erol ve eşi Berrin Erol<br />
idi. Fotoğrafın çekildiği anda konuşulan konu, Moda’nın<br />
hâlâ İstanbul’un en gözde semtleri arasında olduğuydu.<br />
Rüzgâr Güler 5 Yaşında<br />
YAZILIMCI ADAYI<br />
Mutfak Sanatları Akademisi’nden Professional Chefs Diploması’nı en<br />
yüksek puanla almaya hak kazanan isimler arasında yer alan Seda<br />
Sayman’a Ataşehir Marea’da rastladık. Masasında ise Güler Ailesi ve<br />
5 yaşındaki oğulları Rüzgâr vardı. Bir türlü objektife baktıramadığımız<br />
Rüzgâr’ın yazılımcı olmak gibi bir hedefi olduğunu öğrendik. Rüzgâr<br />
Güler, Nil Feyman Güler, Gül Güler ve Seda Sayman…<br />
Çobanbaş’lar Kalbur’un<br />
PAZAR KAHVALTISINDA<br />
Kalbur’un Pazar Kahvaltısı için gelenler arasında SNK Gümrük<br />
Müşavirliği’nin sahibi Savaş Çobanbaş da vardı. Eşi Emine Hanım<br />
ile birlikte geldikleri mekânda konukları Mehmet & Sevcan<br />
Karakaş çifti ve 5 yaşındaki oğulları Batu Karakaş oldu.<br />
Erden Ailesi de<br />
PARK ADANA’NIN<br />
MÜDAVİMLERİNDEN<br />
Park Adana’nın müdavimleri arasında yer alan Erden Ailesi,<br />
objektiflerimize yansıdı. Canan ve Dursun Erden çifti, mekânın<br />
lezzetlerinden öylesine memnun kaldılar ki, kızları Ece ile birlikte<br />
lezzetlere adeta ruhunu veren Şeyhmus Usta’yı masalarına çağırarak,<br />
teşekkürlerini ilettiler.<br />
“CESUR ANNELER” DÖRDÜNCÜ<br />
YILLARINI KUTLADI<br />
Kadıköy Belediyesi Rana Beşe Sağlık Polikliniği’nin Gebe Okulu<br />
programında tanışan ve yıllar içerisinde dostluklarını pekiştirerek çocuklarını<br />
birlikte büyüten “Cesur Anneler” grubu, bir araya gelmelerinin<br />
dördüncü yıldönümünü Selamiçeşme Nakkaş Kebap’ta kutladı.<br />
Hollanda’ya yerleşen bir grup üyesi de buluşma için Türkiye’ye gelerek,<br />
bu özel günde arkadaşlarını yalnız bırakmadı. Keyifli bir sohbet<br />
eşliğinde hem annelik serüvenleri hem de çocuklarının yeni başlayan<br />
anaokulu maceraları hakkında uzun uzun sohbet eden “Cesur Anneler”,<br />
bir sonraki etkinlikte görüşmek üzere geceyi noktaladı.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 129
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
UNIQUE EVENT MERİH<br />
ÖZGÜZ’ÜN KONUKLARI<br />
Geçtiğimiz yıl kurduğu Unique Event ile pek çok ünlü<br />
markaya event hizmetleri veren Merih Özgüz’e Moda<br />
Sahil’de rastladık. Konukları arasında, Doğuş Grubu İnsan<br />
Kaynakları Yöneticisi Nağme Babalık Katip de vardı. Elçin<br />
Yüksel, Ünal Güner, Aslı Filiz, Nağme Babalık Katip, Can<br />
Katip, Merih Özgüz ve Mustafa Katip…<br />
BT ORGANİZASYON<br />
PARK ADANA’DA<br />
Sahne Organizasyonları ve Menajerlik Hizmetleri konusunda<br />
önemli isimlere hizmet veren Haktan Erip ve Ailesi, Park Adana’daydı.<br />
BT Organizasyon olarak son derece yoğun bir yaz<br />
dönemi geçiren Erip Ailesi, “Ege ve Akdeniz’de dolu dolu bir<br />
sezon geçirdik. Şimdi dinlenme zamanı” dedi. Görkem Yılmaz,<br />
Batu Erip, Cengiz Yılmaz, Asuman Yılmaz, Gül Karakaş, Sevim Erip<br />
ve Haktan Erip…<br />
DÜNDAR ÇETİN BY ESAT’TA<br />
Akasya Sitesi sakinlerinden Dündar Çetin’i ailesi ile birlikte<br />
By Esat Balıkçısı’nda balık keyfinde görüntüledik. Gülistan<br />
Abdurrahman, Burcu Dubash, Ayşe Çetin, Dündar Çetin ve<br />
Özge Serra Çetin…<br />
IRMAK ZİLELİ’NİN<br />
DARDENIA RANDEVUSU<br />
Ünlü romancı Irmak Zileli’ye Dardenia Moda’da rastladık. Beylerbeyi<br />
İTÜ Vakfı Okulu’nun 3’ncü sınıf öğrencisi olan kızı Çağla ile başbaşa<br />
bir haftasonu geçiren Irmak Hanım ile son romanı “Gölgesinde”<br />
hakkında bir söyleşi sözü alarak ayrıldık.<br />
KOSOVALI ZANE GASHI<br />
KALBUR’DA<br />
Ataşehir Kalbur’da çifte doğum günü kutlaması vardı. Aslı Özkan ve<br />
Nur Avcı aynı güne tesadüf eden doğum günlerini Pazar Kahvaltısı<br />
ile kutladılar. Kutlamanın bir de Kosovalı konuğu vardı. Lezzetlere<br />
hayran kalan konuklar, “Sık sık buraya geleceğiz” yorumunda bulundular.<br />
Aslı Özkan, Kerem Özkan, Nur Avcı, Can Avcı, Yüce Özkan,<br />
Saadet Atakin, Tuğba Atakin, Zane Gashi, Berk Uçmak, Toprak Deniz<br />
Atakin, Erdinç Sucu ve Buse Sucu…<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 131
EGE MUTFAĞINDAN<br />
HABERİNİZ OLSUN<br />
Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan<br />
Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda<br />
sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...<br />
Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No: 2 Küçükyalı-Maltepe<br />
(Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi Yanı)<br />
T: 0216 489 28 58 - 489 28 68 // F: 0216 489 28 38<br />
E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Eski Dostlar<br />
KALBUR’DA BULUŞTU<br />
Aralarında THY pilotlarımızdan Gökhan Arısoy<br />
ile Honda’dan Evren Baykara’nın da bulunduğu<br />
çoğunluğu Erenköy’de oturan, “Eski Dostlar<br />
Grubu”, bu defa Ataşehir Kalbur’da buluştu.<br />
Doyasıya eğlenerek geçirdikleri yaz tatili<br />
anılarını paylaşan grup, bir sonraki buluşmanın<br />
da burada yapılmasını kararlaştırdı. Bahar Barutçu,<br />
Gökçe Barutçu, Gönül Tengerli, Cüneyt<br />
Tengerli, Evren Baykara, Semra Mollaoğlu,<br />
Gökhan Arısoy ve Volkan Barutçu…<br />
ÇEKMEKÖY’DEN<br />
MODA’YA<br />
Çekmeköy’de oturan Elif & Altuğ Toprakçı çifti,<br />
Lojistik sektöründen konukları Şebnem Yetkin Yıldız<br />
ve Haldun Yıldız çifti ile Moda Sahil’de sohbet dolu<br />
saatler geçirdiler.<br />
Fenerbahçe TV<br />
BY ESAT BALIKÇISI’NDA<br />
Yeniden yapılanma içinde olan Fenerbahçe TV’nin programcılarından<br />
Zeynep Öztürk’e By Esat Balıkçısı’nda rastladık. Çok<br />
yoğun geçen yapılanma ve programlardan dolayı hayli yorgun<br />
olduğu gözlenen Zeynep Hanım’a, Songül Güneser ve Merve<br />
Akçıl eşlik ediyordu…<br />
Murat Melikoğlu<br />
‘KALBUR KAHVALTISI’NDA<br />
Kalbur’un Almanya’da bile bilinen kahvaltısının bu ülkeden<br />
konuğu vardı. Eğitim hayatını orada sürdüren Murat Melikoğlu,<br />
15 günlük bir tatil için geldiği ülkesinde arkadaşı Ekatarina<br />
Borinova ile birlikte Kalbur Kahvaltısı’na gitmek istedi. Bunu da<br />
yazılım mühendisi arkadaşı Aziz Şentürk’den rica etti. Sonuç,<br />
“Söyledikleri kadar varmış” oldu. Murat Melikoğlu, Ekatarina<br />
Borinova, Selin İsşam ve Aziz Şentürk…<br />
Bu Masa<br />
ŞEYHMUS USTA’DAN TORPİLLİ<br />
Ataşehir Park Adana’nın müdavimleri arasında yer alan iki arkadaş<br />
Sezen Yılmaz ve Sibel Karaman… Damak zevkine son derece düşkün<br />
olan bu ikilinin her haftasonunda mutlaka Park Adana’yı tercih etmelerindeki<br />
nedenlerden birinin de mekânın kurucularından Şeyhmus<br />
Uyar’dan torpilli olmaları. Şeyhmus Usta, onlara hazırlanan kebapları<br />
bizzat kendisi hazırlıyor ve servis yapıyor.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 133
DÖRT GÜZELİN FASIL KEYFİ<br />
Vesile Fasıl’da Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kadın üyelerinden<br />
Meliha Yaman, Mimar Arzu Sarpkaya, Atlas Toplu Yemek’ten<br />
Zeynep Peker ve Kozzy AVM Müdürü Şule Gökel’e rastladık.<br />
“Fasıl bahane, muhabbet şahane” masanın ortak düşüncesiydi.<br />
NİCE YILLAR İLKNUR İLERİ<br />
Vesile Fasıl, İlknur İleri’nin 28. yaşına günü kutlamasına ev<br />
sahipliği yaptı. Risk yönetimi danışmanlığı hizmeti veren<br />
AON Türkiye’de yönetici asistanı olan İleri’ye “Nice yıllar”<br />
dileklerini iletenler arasında, sanatçı Gülben Çetinel ile birlikte<br />
Yağmur Kabaoğlu, Iraz Çelfiş, Savaş Kurtaran, Ezgi Kurtiş ve<br />
Timur Kurtiş de bulunuyordu.<br />
“Türk Sanat Müziği Dolu Bir Gece Yaşamak<br />
SON DERECE İYİ GELDİ”<br />
Vesile’nin bir başka masasında<br />
ise Ayşe Şeşen<br />
Durmuş’a rastladık. Bu<br />
yaz gezdiği Artvin’de<br />
yeşilin binbir tonu ile<br />
bezenmiş yaylaların<br />
güzelliğini dostları<br />
Semra Sarpkaya ve<br />
Hülya Mete ile paylaşan<br />
Ayşe Hanım; “O güzelliklerin ardından Türk Sanat Müziği dolu<br />
bir gece yaşamak son derece iyi geldi” dedi.<br />
TANITKAN’LARIN TSM TUTKUSU<br />
Türk Sanat Müziği söz konusu ise, neresi olursa olsun mekânın<br />
ilk konukları arasında bulunmayı olmazsa olmaz kabul<br />
eden Melahat ve Recai Tanıtkan çifti, Vesile Fasıl’ın konukları<br />
arasındaydı. Onlara, Kadıköy Life Dergisi Genel Yayın Yönetmeni<br />
Canan Toprakkaya ve mekânın kurumsal iletişim sorumlusu<br />
Esra Uçar eşlik etti.
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
Motivasyon Yemeği ile<br />
ENERJİ DEPOLADILAR<br />
Gündoğdu Group bünyesinde Ümraniye, Çekmeköy ve Ataşehir<br />
ilçelerinde yer alan dil okullarının yöneticileri, yeni eğitim dönemi<br />
başlarında verdikleri motivasyon yemeği ile enerji depoladı. Ataşehir<br />
Polonez Grill Restoran’daki kutlama yemeğine, Gündoğdu Group Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Aşkın Gündoğdu ve Amerikan Kültür Yabancı<br />
Dil Okulu Çekmeköy Şubesi Kurucusu Alper Gündoğdu da katıldı.<br />
TEKİNARSLAN’LARIN<br />
HAFTA SONU RANDEVUSU<br />
Efes Pilsen Bölge Direktörü Olcay Tekinarslan, sevgili eşi<br />
Rahşan Hanım ve biricik kızları Zeynep ile hafta sonları<br />
mutlaka uğradıkları Marea’da balık keyfindeydiler. Tekinarslan’ları<br />
sayfalarımıza konuk ederken, Biyoteknoloji<br />
Uzmanı ve TÜBİTAK Biyoloji Bilim Danışmanı olan Rahşan<br />
Tekinarslan’dan röportaj sözü de aldık.<br />
HABERAL’LARDAN<br />
HABER VAR<br />
İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü -<br />
Kalp Damar Cerrahisi doktorlarından İsmail<br />
Haberal’ı, eşi Kadın Hastalıkları ve Doğum<br />
Uzmanı Dr. Esra Haberal ile birlikte Ataşehir<br />
Kalbur’da görüntüledik. Konukları ise<br />
Gökay & Belma Başaran çiftiydi. Vatan Haberal,<br />
Gökay Başaran, Belma Başaran, Esra<br />
Haberal, Alphan Haberal, İsmail Haberal ve<br />
Damla Başaran…<br />
EVRENSEL ÇİFTİNİN<br />
PARK ADANA BULUŞMASI<br />
Kebap tutkunu olarak bilinen Ataşehirli Evrensel çiftine müdavimleri<br />
arasında oldukları Park Adana’da rastladık. “Bizim için<br />
lezzet olmazsa olmaz” açıklamasında bulunan Mehmet & Nilgün<br />
Evrensel çifti, “Her haftasonunda mutlaka buradayız” dediler.<br />
İlker Şentürk Tv’den<br />
FENERBAHÇE MAÇINI İZLEDİ<br />
Türkiye Hentbol Federasyonu’nun yeni döneminde A Milli Erkek<br />
Takımı’nda baş antrenörlük görevine getirilen İlker Şentürk, İsmail<br />
Şef’in lezzetlerini test etmek bahanesiyle Moshonis Balıkçısı’ndaydı.<br />
Şentürk’ün Beşiktaşlı olmasına rağmen, Ümit Karahasan, Saadettin<br />
Karabacak ve Hulusi Özalpay ile Fenerbahçe maçını izliyor olması<br />
dikkatlerden kaçmadı.<br />
138 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
Dalyan Club Müzik<br />
Dünyasının İki Starına<br />
EV SAHİPLİĞİ YAPTI<br />
Biri Türk Sanat Müziği’nin diğeri Türk Pop Müziği’nin starı<br />
olan Aysel İpar ve Serpil Barlas’a Dalyan Club ev sahipliği<br />
yaptı. Kadıköy life Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Canan<br />
Toprakkaya ile yaptıkları söyleşi için buluşan ikilinin sohbeti<br />
saatlerce sürdü.<br />
“Konutta Kdv İndirimi Sürecek”<br />
HABERİNİ KUTLADILAR<br />
Konut sektöründe genel kabulün aksine yap-sat değil, yap-yaşat felsefesiyle<br />
projeler hayata geçirdiklerini dile getiren AND Gayrimenkul<br />
Genel Müdürü Ali Baki Usta’ya Ataşehir Marea’da rastladık. Masadaki<br />
diğer isimlerin çoğunlukla mali konulardaki uzman danışmanlar<br />
olduğunu görünce, kutlamanın birkaç gün önce açıklanan konutlardaki<br />
KDV indirimi desteğinin süreceği haberinin kutlaması olduğunu<br />
anladık. Bilgütay Yaşar, Feridun Güngör, Niyazi Çömez, Erdoğan<br />
Sağlam, Ali Baki Usta, Recep Bıyık, Osman Özen ve Can Doğan…<br />
Ege Bilim Koleji,<br />
ERASMUS KONUKLARI’NI<br />
MARİA’NIN BAHÇESİ’NDE AĞIRLADI<br />
Erasmus öğrenci değişim programı kapsamında ülkemize<br />
gelen konuklar, uzun yıllar unutulmayacak anılar ve dostluklarla<br />
ülkelerine döndüler.<br />
Ege Bilim Koleji ile yürütülen çalışmanın sonunda, Yunanistan,<br />
Romanya ve Polonya’dan gelen konuklar için bir de<br />
Gala Yemeği verildi. Küçükyalı sahilinin ünlü mekânlarından<br />
Maria’nın Bahçesi’nde gerçekleşen yemekte konuklar<br />
bir kez daha farklı lezzetleri test edebilme olanağı buldular.<br />
Yalçın Manav ve<br />
Hüseyin Kurtoğulları,<br />
SKAL İSTANBUL’UN<br />
KONUKLARIYDI<br />
SKAL International İstanbul Kulübü’nün Ekim ayı buluşması<br />
Gayrettep Point Otel’de gerçekleşti. Buluşmaya katılanlar arasında,<br />
Plan Tours Kurucusu Hüseyin Kurtoğulları ile Turizm Bakanlığı eski<br />
müsteşarlarından Yalçın Manav da vardı. Türk turizminin iki duayen<br />
ismine TOURMAG Turizm Dergisi Sahibi Kadir Toprakkaya, Genel<br />
Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya, UFTAA Başkan Yardımcısı Çetin<br />
Gürcün, Karacı Tour Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Ciga ve Oman Air<br />
GSA Genel Müdürü Haluk Aksoy eşlik ettiler.<br />
Gecede ünlü gitar virtüözü Moreno, seslendirdiği İtalyanca,<br />
Fransızca, Yunanca ve Türkçe şarkılar ile konuklara<br />
unutulmayacak bir gece yaşattı. Öğrenciler Moreno’nun<br />
müzikleri eşliğinde uzun süre dans ettiler. Ayrılırken ise mekânın<br />
önünde çektirdikleri hatıra fotoğrafı ile yaşanan geceyi<br />
ölümsüzleştirdiler.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 141
YILLAR SONRA<br />
GERÇEKLEŞEN BULUŞMA<br />
Yaklaşık 6 yıl önce Figen & Levent Gilan çiftinin biricik kızları Şebnem’in<br />
Serkan Bütüner ile evlenme kararı almaları sonrasında<br />
Çatana’da verilen söz yemeği kutlamasına tanık olmuştuk. Ortak<br />
noktalarımız olduğunu anlayınca bir yemekte de bir araya gelmek<br />
istedik. İşte o randevu ancak gerçekleşti. Pendik Marina’da<br />
Bebek Balıkçısı’nda konuk ettiğimiz Figen & Levent Gilan çiftinin<br />
de, bizim de Kemal adını taşıyan torunlarımız yanımızdaydı.<br />
ÇATANA’DA LÜFER GECESİ<br />
Lüfer sezonunun başlaması, Çatana müdavimlerini sevindirdi.<br />
“Lüfer sezonu en çok bize yaradı” diyen Halit Gürsular, Çatana’nın<br />
lakerdası ve balık köftesine bayıldıklarını, mekânın her<br />
zaman favorileri olduğunu ifade etti. Halit Gürsular, Naile Serdar,<br />
Umut Fırat, Fatma Fırat, Nesrin Gürtuna ve İlhami Gürtuna...<br />
Carwest:<br />
DURGUNLUK BİZİ ETKİLEMEDİ<br />
Sıradışı otomobillerin satıcısı CARWEST’in sahibi Cüneyt<br />
Melekoğlu’nu yakın arkadaşı Erbil Mobilya’nın sahibi Mehmet<br />
Bilinmez ile birlikte Marea Balıkçısı’nda görüntüledik. Otomotiv<br />
sektöründeki durgunluğu sorduğumuzda aldığımız cevap, “Bizi<br />
pek etkilemedi. Zira biz sıradışı otomobiller satıyoruz. Alıcılarımız<br />
da sıradışı” cevabını aldık.
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
MCE Kargo’nun<br />
RUSYA’DAN KONUKLARI<br />
Deniz Taşımacılığı’nın önde gelen markalarından MCE<br />
Kargo’nun Rusya’dan konukları vardı. İstanbul’da üç gün<br />
süren çalışmalarını tamamlayan konukları ülkelerine dönmeden<br />
önce By Esat Balıkçısı’nda harika bir balık ziyafeti<br />
ile uğurlandılar. Mikhail Naumov, Adna Keven, Bülent<br />
Göksal, Mahmut Can Eğerci ve Alexey Shchukin…<br />
TUNCER AİLESİ’NDEN<br />
MAREA’YA TAM NOT<br />
Türkiye’nin ilk zincir marketi Migros’un Genel Müdür Yardımcısı<br />
Şevki Tuncer’e ailesi ile birlikte Ataşehir Marea’da rastladık.<br />
Yaklaşık 30 yıldan beri MİGROS’da çalıştığını öğrendiğimiz Tuncer<br />
Ailesi’nden, “Marea, kendimizi evimizde kadar rahat hissettiğimiz,<br />
güvendiğimiz bir mekân. Bu nedenle buradayız” yorumunu aldık.<br />
Şevki Tuncer, Gül Tuncer, Mert Tuncer…<br />
ÖZEL İNDİRİMİ KOPARDILAR<br />
Saint-Joseph’liler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Derya Öztürk<br />
ve Dernek Müdürü Begüm Dündar, ziyarette bulundukları<br />
Moda Kayıkhane’de Erkan Ulutaş’tan üyeler için tesis bazında<br />
hattırı sayılır bir indirim almayı başardılar. Bu duruma Kadıköy<br />
Gazetesi’nden Kadir Toprakkaya da tanık olunca fotoğraf olarak<br />
anın sabitlenmesini sağladı. Evet, bundan böyle Saint-Joseph<br />
Fransız Lisesi mezunlarının Moda Sahil, Moda Kayıkhane, Moda<br />
Flint ve diğer tesislerinden özel indirim imkânları olacak.<br />
KASTAMONU MUTFAĞI MI,<br />
KALBUR MU?<br />
Ataşehir Kalbur’da objektiflerimize takılan bu masanın Kastamonulu<br />
olduğunu öğrendiğimizde hemen, “Kastamonu mutfağı mı, Kalbur<br />
mu?” sorusunu sormak aklımıza geldi. Sorunun akabinde arkamızda<br />
beliren mekânın sahibi Metin Akpınar’ı gören dörtlü bu soruya, “Elbette<br />
Kalbur” cevabını verdi ama bize pek inandırıcı gelmedi. Şerife<br />
Bulkur, Songül Karat, Fazıl Bulkur ve Recep Karadeniz…<br />
Kayıkhane Konseri Öncesi<br />
BALIK KEYFİ<br />
Moda Sahil Balık Restaurantı ile Moda Kayıkhane’nin aynı<br />
alan içinde olmasını büyük şans olarak değerlendiren<br />
konuklar, bu durumun keyfini de yaşamaya başladılar.<br />
İşte Kayıkhane’de saat 22:00 sularında başlayacak konser<br />
öncesi harika bir balık keyfi yaşayıp sonrasında konser<br />
için Kayıkhane’ye geçenler: Eylül Kemal, Aslı Yavaş, Ayça<br />
Akın, Fikri Akın, Yalçın Akın, Miray Akın, Yenal Yavaş ve<br />
Mehmet Kemal…<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 143
Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />
ALPER TOKYÜREK VE<br />
DOSTLARI KAYIKHANE<br />
GAZİNOSU’NDA<br />
Geçtiğimiz ay Moda Kayıkhane’de,<br />
Hakan Eren imzası taşıyan “Kayıkhane<br />
Gazinosu” adıyla harika bir<br />
performans vardı. Neşe Karaböcek<br />
ve Seçil Heper’in çift assolist olarak<br />
sahne aldığı gece tek kelime<br />
ile izlenmeye değerdi. Kayıkhane<br />
Gazinosu’nun programını izlemeye<br />
gelenler arasında Kadıköy’ün<br />
ilk Belediye Başkanı Osman<br />
Hızlan’ın yeğeni Alper Tokyürek ve<br />
dostları da vardı.<br />
MEDICADENT 30 YAŞINDA<br />
MedicaDent Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi‘nin 30. Kuruluş Yıldönümü<br />
için Varyap Meridian’ın bahçe katında düzenlenen kutlama<br />
oldukça coşkuluydu. 30. kuruluş yıldönümü pastasını İstanbul<br />
Band Orkestrası eşliğinde ailesi ve çalışanlarıyla birlikte<br />
kesen Zafer Kazak, bugünlere ulaşmış olmaktan dolayı çok<br />
mutlu olduğunu<br />
belirtti, konuklara<br />
teşekkürlerini iletti.<br />
Katılanlar arasında,<br />
Özlem Üsküdarlı,<br />
Hatice Özdemir,<br />
Nazan Altunalan,<br />
Akif Aydın, Bilge Şahiner,<br />
Çela Sim ve<br />
Nurten Aydın gibi<br />
isimler de vardı.<br />
İstanbul Dostları<br />
Platformu’ndan<br />
UĞURLAMA GECESİ<br />
İMES Yönetim Kurulu Başkanı ve kanaat önderi Kemal<br />
Akar’ın başkanlığını yürüttüğü, kurucuları arasında Kadıköylü<br />
ünlü mimar Ahmet Erkurtoğlu’nun da bulunduğu<br />
İstanbul Dostları Platformu, duygu dolu bir uğurlamaya ev<br />
sahipliği yaptı. Ataşehir’de beş yıldır kaymakamlık görevini<br />
yürüten ve olağanüstü başarılı bir yönetim sergileyen<br />
Zafer Karamehmetoğlu ile üç yıldan bu yana emniyet<br />
müdürlüğü görevini yürüten Oğuz Kaan için düzenlenen<br />
veda gecesine, Ataşehir’in önde gelen isimleri katıldı.<br />
Hazım Giray’ın sahibi olduğu Ataşehir Cabana Bistro’da<br />
gerçekleşen gecede yapılan<br />
konuşmalar hayli duygu yüklüydü.<br />
Ataşehir İlçe Emniyet<br />
Müdürü Oğuz Kaan, Kartal İlçe<br />
Emniyet Müdürlüğü görevine<br />
getirilirken; Ataşehir Kaymakamı<br />
Zafer Karamehmetoğlu<br />
ise Hatay’ın Kırıkhan İlçesi<br />
Kaymakamlığı’na atandı.<br />
FENERBAHÇE LİSESİ<br />
MEZUNLARI BULUŞTU<br />
Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’nun da mezunları<br />
arasına bulunduğu Fenerbahçe Lisesi’nin 1983 yılı mezunlarından<br />
bir grup Moshonis Balıkçısı’nda buluştu. Grup buluşmayı ekonomik<br />
olması adına iki kişinin doğum günü kutlaması ile birleştirmeyi de<br />
başardı. Cemil Ersöz ile Fatma Baysan’ın bir gün önce, bir gün sonra<br />
olan doğum günlerini birlikte kutladılar.<br />
144 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018
Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />
YKB Müşteri<br />
İletişim Merkezi<br />
PARK ADANA’DA<br />
Yapı ve Kredi Bankası’nın Müşteri İletişim<br />
Merkezi çalışanlarından bir grup, müdürleri<br />
Berkay Güven önderliğinde yoğun geçen<br />
haftanın yorgunluğunu Park Adana’da düzenledikleri<br />
bir ziyafetle gidermeye çalıştılar.<br />
Halit Arslan, Berkay Güven, Hande Aydan,<br />
Cem Hakan Aydan, Ebru Asar, Pınar Ergin,<br />
Esin Yalçın Kuru, Doğa Uçar ve Oğuz Erden…<br />
YORGUNLUK KAHVALTISI<br />
Kadıköy Gazetesi’ni baskıya verip TOURMAG Turizm<br />
Dergisi’nin son kontrollerini yapan ekibimiz, Kalbur’daki<br />
mükellef bir Pazar Kahvaltısı’nın ardından<br />
öğleden sonra Kadıköy Life Dergisi’nin elinizde bulunan<br />
sayısının hazırlıklarına başladı. <strong>84</strong>’ncü sayı hatırası<br />
olarak bu fotoğraf ise, Masal Toprakkaya ve Kemal<br />
Babalık arşivine de girdi.<br />
TÜMERKAN’LAR MODA SAHİL’DE<br />
Kadıköy’ün renkli isimlerinden Tolga Tümerkan ve ailesini dostlarıyla<br />
birlikte Moda Sahil’de görüntüledik. Konuklar arasında, Türkiye’nin en<br />
iyi, en özgün ve en içten kadın haberleri sitesi olan “Kentli Kadın” editörlerinden<br />
Tülin Tekinkaya da vardı. Demir Tümerkan, Aykut Çetinkaya,<br />
Deniz Tümerken, Tülin Tekinkaya, Ayten Tekinkaya, Batuhan Tekinkaya<br />
ve Tolga Tümerkan…<br />
Çatana’da<br />
KORE BURSU KUTLAMASI<br />
Bilişim uzmanı Levent Kutlucan ve mali müşavir Bülent Özden’i,<br />
çocukları ile birlikte Çatana’da bir kutlama sırasında görüntüledik.<br />
Buluşmanın konusu ise, Levent Bey’in oğlu Bora Kutlucan’ın<br />
Kore Konsolosluğu’ndan burs almasıydı. Küçük Bora, dedesi<br />
Sami Kutlucan’ın Kore savaşındaki başarılarıyla gurur duyduğunu<br />
belirtti ve aldığı bursu gururla bize gösterdi. Levent Kutlucan,<br />
Bülent Özden, Bulut Özden ve Bora Kutlucan..<br />
MÜSLÜM BABA ÖNCESİ<br />
Henüz iki ay önce hayatlarını birleştiren Can & Melisa<br />
Arslan çifti, şarkılarının aşklarında izi olan Müslüm<br />
Gürses’in filmine girmeden önce ByEsat Balıkçısı’nda<br />
başbaşa bir balık keyfi yaşadılar.<br />
Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 145