13.11.2018 Views

KADIKOY LIFE SAYI 84 DIGITAL

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Kasım & Aralık 2018 | Yıl: 14 | Sayı: <strong>84</strong> | Fiyatı: 7.50 TL<br />

KADIKÖY’ÜN ENERJİSİ<br />

SAKLI TARİHİNDE<br />

YATIYOR<br />

PERRAN KUTMAN // NERMİN BEZMEN // BÜLENT ORTAÇGİL // NİNO VARON<br />

KÜRŞAT BAŞAR // BAĞDAT CADDESİ’NDE BİR GÜN // KADIKÖY’DE SAHAF KÜLTÜRÜ


Advertorial<br />

SUNSETPARK MARİNA<br />

Kalamış’a bir tatlı huzur ve<br />

neşe vermeye geldik<br />

Kadıköy’ün en değerli lokasyonu<br />

Kalamış’a bir tatlı huzur ve neşe<br />

vermeye geldik. Her sabah gözlerinizi<br />

lavanta ve gül bahçelerinin içinde<br />

açarak Kalamış Marina, Adalar ve<br />

Moda Koyu manzarası eşliğinde<br />

kahvaltınızı edip, kahvenizi<br />

yudumlamak muhteşem olmaz mıydı?<br />

66 metrekare salonunuzda bu<br />

olağanüstü manzara eşliğinde<br />

hayatınızda yepyeni bir döneme<br />

yer açın. 3+1’den 6+1’e farklı daire<br />

alternatifleri, 1.000 metrekare peyzaj<br />

alanı, bölgenin en zengin yeşil alanına<br />

sahip Sunsetpark Marina’da yepyeni<br />

bir yaşam başlıyor.<br />

10 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Advertorial<br />

◆ ◆ ◆<br />

◆ ◆ ◆<br />

◆ ◆ ◆<br />

◆ ◆ ◆<br />

Bölgenin en büyük peyzaj<br />

alanında çocuk oyun alanları,<br />

koşu parkuru, yürüyüş ve<br />

dinlenme alanları, ½ metre<br />

derinliğinde süs göletlerinin<br />

yer aldığı, tüm bitkilerin doğal<br />

yaşamı desteklemek için İstanbul<br />

iklimine adapte olan ve her dem<br />

yeşil türlerden seçildiği bir peyzaj<br />

düzenlemesi.<br />

Projede bulunan<br />

kapalı devre kamera<br />

sistemi, 7/24<br />

güvenlik görevlisi ve<br />

şifreli giriş sistemi ile<br />

siz ve sevdiklerinizin<br />

güvenliği ön planda<br />

tutulmuştur.<br />

◆ ◆ ◆<br />

İki katlı kapalı<br />

otopark alanında<br />

3+1 daireler için iki,<br />

çatı dubleksleri için<br />

üç, 6+1 daireler için<br />

dört araçlık tahsisli<br />

otopark alanları.<br />

◆ ◆ ◆<br />

Banyo ve<br />

mutfaklarda üç<br />

farklı dekorasyon<br />

alternatifi ile<br />

dilediğiniz renk ve<br />

modelde tercih<br />

yapabilme olanağı.<br />

◆ ◆ ◆<br />

◆ ◆ ◆<br />

Sunsetpark Caddebostan, Sunsetpark<br />

Göztepe, Sunsetpark Kalamış<br />

projelerimizdeki deneyimlerimize,<br />

Sunsetpark Marina projemizi de ekliyoruz.<br />

Kalamış’ın yeni markası SUNSETPARK<br />

MARİNA’da sınırlı sayıdaki dairelerden biri de<br />

sizin olmalı...<br />

Satış Ofisi:<br />

KENTPARK - AKFEN İŞ ORTAKLIĞI<br />

Erenköy Cami Sokak No: 1/9 Kadıköy - İstanbul<br />

Tel: (0216) 301 20 21 - Mobile: (0552) 296 15 00<br />

www.sunsetparkmarina.com<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 11


Editör<br />

Aidiyet Kadıköy’e yakışıyor<br />

“Bir erguvan ağacına mor salkım ve leylak sarılarak tırmanmış, hepsinin çiçekleri birbirine<br />

karışmış, tabiat sanki pembe ile lacivert arasında bütün bir renk skalasını göstermek istemişti.<br />

Ortadaki havuzun etrafında iki halka lale vardı, pembe ve sarı. Daha etrafı mavi minelerle<br />

bilezik gibi kuşatılmış. Burası asrî bir bahçe değil, bilakis alaturka bir bahçe...”<br />

Kadıköy’ün kitabını yazmış olan Safiye Erol’un<br />

kaleminden dökülen bu nadide söylemler, yaşadığımız<br />

toprakların güzellikleriyle beraber enerjisinin<br />

de bizleri ne kadar etkilediğinin kanıtı niteliğinde.<br />

Peki, yakın bir zamanda gerçekleşen araştırmayla<br />

dünyanın en havalı semtlerinden biri kabul edilen<br />

Kadıköy’ün çoook eskilere uzanan derin tarihinden<br />

günümüze neler yaşanmış çevremizde hiç merak<br />

ettiniz mi?<br />

Bunun cevabı aslında Kadıköy’ün saklı tarihinde<br />

gizli. Yeni kitabı ile okuyucularına yine daha önce<br />

fark etmedikleri bir tarih anlatacak olan Araştırmacı-Yazar<br />

Erhan Altunay’a kulak verince, siz de Kadıköy<br />

sokaklarını artık başka bir gözle gezeceksiniz.<br />

Biz yazarımızla konuşurken, ana sütunlarla çevrili<br />

Roma yolundan yukarı Altıyol’a çıktık. Hekate<br />

Tapınağı’nın üzerindeki Barlar Sokağı’nda soluklandık.<br />

Yeldeğirmeni’ndeki tapınakta Khalkedon<br />

Konsili’nin toplandığına şahit olduk. Fenerbahçe<br />

çayırlarındaki Athena Tapınağı’ndan Kalamış’taki<br />

mezarlıklara yürüdük. Fenerbahçe Burnu’ndan<br />

Hera Tapınağı’nı seyrettik.<br />

Arkadaşımız Dilek Karagöz ile yaklaşık bir yıl önce<br />

Kadıköy’ün Pagan tarihine ışık tutmak amacıyla<br />

yayın planımıza aldığımız “Kadıköy’ün enerjisi<br />

saklı tarihinde yatıyor” kapak dosyamızda Altunay,<br />

insanlara Kadıköy’de dolaşırken aslında Aspendos,<br />

Side ya da Efes gibi çok büyük bir kentin üstünde<br />

dolaştıklarını göstermek istediğini söylüyor. Hadi<br />

gelin, Kadıköy Life eşliğinde zaman tüneline girelim,<br />

geçmişin izini Kadıköy’den sürelim.<br />

Ülkemizin yetiştirdiği en önemli diplomatlardan,<br />

Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı bünyesinde<br />

önemli görevlerde bulunmuş Modalı Ender<br />

Arat’ın Tarihçi Kitabevi’nden çıkan “Türklere<br />

Güvendiler” kitabı, ikinci baskısını yaptı. Tarih boyunca<br />

ülkemize sığınan özel isimleri konu edinen<br />

Arat’a neden Kadıköy’ün bir müzesi olmadığını<br />

sorduk ve ondan müjdeli haberler aldık.<br />

Bir zamandır Amerika’da yaşayan Nermin Bezmen<br />

ise, Ekim ayında raflarda yerini alan son kitabı<br />

“Havva’nın Cezası” ile Türkiye’deki kadınların ve<br />

çocuk gelinlerin çektikleri ıstıraba isyan etti ve<br />

Kadıköy Life’a özel açıklamalarında bu sorunun<br />

çözümü için Atatürk’ü hatırlattı: “Amerika’da,<br />

Avrupa’da kadınlar hakları, bireysellik kavgaları<br />

için sokaklara dökülüp can verirken, Atatürk, bize<br />

altın tepsi içinde kanunlarla koruyarak hediye etti<br />

saygınlığımızı, insan, kadın olmanın gururunu...<br />

Atatürk’ün devrimlerini anlamak, anlatmak yeter<br />

bu terbiye için. Burada da esas görev yine kadınlara<br />

düşüyor.”<br />

***<br />

Perran Kutman, Kandemir Konduk, Bülent Ortaçgil,<br />

Kadıköy hatıralarıyla bizimle olurken, önümüzdeki<br />

Mart ayında gerçekleşecek yerel seçimler<br />

çerçevesinde “Belediye Başkanı nasıl olmalı?”<br />

sorusunun cevabı yaşam duayeni Enis Fosforoğlu’ndan<br />

geldi.<br />

Dolu, dopdolu Kadıköy Life sayfalarından yeniden<br />

merhaba... Gelecek sene görüşmek üzere...<br />

Canan Toprakkaya<br />

Haber • Magazin • Aktüalite • Ekonomi • Politika<br />

TARAFSIZ, BÖLGESEL,HABER,<br />

MAGAZİN, AKTÜALİTE, EKONOMİ,<br />

POLİTİKA DERGİSİ<br />

İmtiyaz Sahibi ve<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Fatma Canan Toprakkaya<br />

Yayın ve Yönetim Kurulu Başkanı<br />

Kadir Toprakkaya<br />

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />

İrem Toprakkaya<br />

Yayın Kurulu<br />

Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp,<br />

Dr. R. Sertaç Kayserilioğlu,<br />

İnal Aydınoğlu, Bülent Turan,<br />

Enis Fosforoğlu<br />

Haber Müdürü<br />

Cenay Toprakkaya<br />

Editörler<br />

Figen Sabırcan, Sedef Turan,<br />

Pınar Baltacı, Yiğit Uygun,<br />

Reha Kadak, Deniz İhsan Taşdelen<br />

Görsel Yönetim<br />

Kubilay Şenyiğit<br />

Kapak Görseli<br />

Gamze Tavukçuoğlu<br />

Reklam ve Halkla İlişkiler<br />

Benusen Sağdan<br />

Tel: 0532 208 <strong>84</strong> 42<br />

Basım<br />

Yusuf Harmanşa<br />

Kültür Sanat Basımevi Rek. ve Org.<br />

San. Tic. Ltd. Şti.<br />

Litros Yolu 2. Matbaacılar Sit. ZB7 -<br />

ZB11 Topkapı - Zeytinburnu / İstanbul<br />

Tel: +90 212 674 00 21 - 29 - 46<br />

Faks: +90 212 674 00 61<br />

info@kulturbasim.com<br />

www.kulturbasim.com<br />

Sertifika No: 22032<br />

Dağıtım<br />

Arıksoy Basın Yayın Dağıtım Ltd. Şti.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinin birinci sayfasından<br />

son sayfasına kadar olan yazılardan imza<br />

sahipleri sorumludur. Yayınlanan reklamların<br />

sorumluluğu reklam sahiplerine aittir.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong> dergisinde yayınlanan her<br />

türlü yazı, fotoğraf ve illüstrasyonların her<br />

hakkı saklıdır.<br />

İzinsiz, kısmen veya tümüyle yayınlanamaz.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong>’ın hiçbir kurum ve kuruluşla<br />

doğrudan veya dolaylı bağlantısı yoktur.<br />

Yayıncı<br />

K-İletişim Basın Yayın ve<br />

Tanıtım Hizmetleri<br />

Karanfil Sokak No: 27/13<br />

Göztepe / İstanbul<br />

Tel: 0216 360 72 04 - 0216 550 11 17<br />

Gsm: 0532 266 82 43<br />

E-posta: kadikoylife@yahoo.com<br />

www.kadikoylife.com<br />

İrtibat Bürosu<br />

Kuşdili Cad. Misk-i Amber Sok.<br />

No: 44/6 Kadıköy / İstanbul<br />

Tel: 0532 470 73 05<br />

ISSN 1307-5535<br />

Kasım & Aralık 2018<br />

Yıl: 14 Sayı: <strong>84</strong> Fiyat: 7.50 TL<br />

Basım Tarihi: 13 Kasım 2018<br />

Yayın türü: İki aylık, bölgesel,<br />

süreli yayındır.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong><br />

Anadolu Yakası Gazeteciler Derneği<br />

üyesidir.<br />

12 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


İçindekiler<br />

12<br />

92<br />

30<br />

86<br />

12<br />

30<br />

64<br />

Tarihi çarşımız isyanda!<br />

DÜKKÂNLAR KAPANIYOR<br />

Kadıköy’ün artan nüfusuyla beraber Kadıköy Çarşısı da<br />

her geçen gün dolup taşıyor. Peki, Kadıköy Çarşı esnafının<br />

dertleri neler? Belediye ne gibi olanaklar sağlayabiliyor?<br />

Bu nüfus artışıyla beraber eski ve yeni Kadıköy<br />

arasında ne gibi farklar var? Esnaf çarşı içerisinde hangi<br />

sıkıntıları yaşıyor ve belediyeden neler istiyor? Sizler<br />

için Tarihi Kadıköy Çarşısı esnafının nabzını tuttuk.<br />

Buyurun, esnafın sesini beraber dinleyelim...<br />

Kadıköy’ün enerjisi<br />

SAKLI TARİHİNDE YATIYOR<br />

Kadıköy’ün saklı tarihini Araştırmacı-Yazar Erhan<br />

Altunay ile konuştuk. Kadıköy’ü bugün özel ve<br />

popüler bir yer haline getiren enerjisini anlamaya<br />

çalıştık. Yeni kitabı ile okuyucularına yine daha önce<br />

fark etmedikleri bir tarih anlatacak olan Altunay’a<br />

kulak verince, siz de Kadıköy sokaklarını artık başka<br />

bir gözle gezeceksiniz.<br />

Zuhal Olcay ve Burak Sergen,<br />

‘AŞK HALLERİ’NDE BULUŞTU<br />

“Hangisini söyleyebilmek daha iyi; ‘Yıllar seni<br />

çok değiştirmiş’ mi, yoksa ‘Yıllar seni hiç<br />

değiştirmemiş’ mi?”<br />

86<br />

92<br />

94<br />

Doğal güzelliğin uzmanı:<br />

SUNA DUMANKAYA<br />

Bitki bilimi ve güzellik uzmanı Suna Dumankaya,<br />

Türkiye’nin ilk yerli kozmetik ve bakım ürünlerini<br />

üreterek, doğal güzelliğin kapılarını aralıyor. Doğanın<br />

iyileştirici gücüne inanarak, bilimin ışığında<br />

ürünler sunan Dumankaya’nın, Kadıköy Life okurlarına<br />

sırları var.<br />

Kadıköylü bir mizah ustası:<br />

KANDEMİR KONDUK<br />

Haldun Taner, Sadık Şendil, Aziz Nesin gibi mizah ustalarının<br />

izinden giden, yazdığı tiyatro oyunları ve dizi<br />

senaryolarıyla Türk mizah yazınına başyapıt değerinde<br />

işler armağan eden, Kadıköylü bir mizah ustasını<br />

sayfalarımıza taşımaktan mutluluk duyuyoruz. O,<br />

“Perihan Abla” ve “Mahallenin Muhtarları” gibi dev<br />

dizilerin yaratıcısı; “Yasaklar”, “Artiz Mektebi” oyunları<br />

gibi eşsiz komedileri yazan isim Kandemir Konduk.<br />

64<br />

94<br />

Kadıköy’de yetişen bir kent ozanı:<br />

BÜLENT ORTAÇGİL<br />

“Benimle Oynar Mısın”, “Olmalı mı Olmamalı mı”, “Şık<br />

Latife”, “Yüzünü Dökme Küçük Kız”, “Sensiz Olmaz”,<br />

“Bütün Sokaklarım Sana Doğru”, “İntegral”, “Eylül<br />

Akşamı”, “Bozburun”... Bu şarkılar size kimi hatırlattı?<br />

Bülent Ortaçgil ile müziğinin temellerini attığı Kadıköy’de,<br />

Kadıköy’e ve yaşamına dair konuştuk.<br />

96<br />

96<br />

Büyük bir aktrist, büyük bir yürek:<br />

PERRAN KUTMAN<br />

“Çocukluğum Kalamış sahilinde geçti. O zaman<br />

sahil dolgu değil, deniz neredeyse Kızıltoprak’a<br />

kadar. Sahili boydan boya yürür, pislikleri toplardım.<br />

İskelede ‘Köhne’ diye bir yer vardı, sahilde otururduk.<br />

Sonra İkizler, Toraman ve Kalamış sinemaları...<br />

En önemlisi Kadıköy, her dönem güvenilir bir yer<br />

olmuştur. O zaman da bugün de bir kadın gecenin<br />

bir vakti Kadıköy’de rahat rahat ve güvenli olarak<br />

istediği yere gider.” Perran Kutman, dergimizi onurlandıran<br />

özel isimlerden...<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 13


Özel Haber<br />

Kadıköy’ün tarihi çarşısı isyanda!<br />

DÜKKÂNLAR<br />

KAPANIYOR<br />

BERK DEMİRTAŞ<br />

Anadolu Yakası’nın incisi, barındırdığı çok<br />

sayıda tarihi ve kültürel yapı ile Kadıköy,<br />

her geçen gün değişiyor. Ulaşım ağlarının<br />

artması ve İstiklal Caddesi’nde kafelerin<br />

azalmasıyla birlikte Kadıköy’ün nüfusu<br />

oldukça artış gösterdi. Sosyal anlamda<br />

pek çok farklılığı barındıran Kadıköy, aynı<br />

zamanda gezmek için gelenlere de tarihsel<br />

yapısıyla çeşitli olanaklar sunuyor. Bu tarihi<br />

yerlerden biri de Kadıköy Çarşısı...<br />

Kadıköy Çarşısı, geniş alana yayılmış dükkânlarıyla,<br />

güler yüzlü esnafıyla göze hoş<br />

gelen, alışveriş yapabileceğiniz mükemmel<br />

bir yaşam alanı. Kadıköy’ün artan nüfusuyla<br />

beraber Kadıköy Çarşısı da her geçen gün<br />

dolup taşıyor. Peki, Kadıköy Çarşı esnafının<br />

dertleri neler? Belediye ne gibi olanaklar<br />

sağlayabiliyor? Bu nüfus artışıyla beraber<br />

eski ve yeni Kadıköy arasında ne gibi farklar<br />

var? Esnaf çarşı içerisinde hangi sıkıntıları<br />

yaşıyor ve belediyeden neler istiyor? Sizler<br />

için Tarihi Kadıköy Çarşısı esnafının nabzını<br />

tuttuk. Buyurun, esnafın sesini beraber<br />

dinleyelim...<br />

“ARTIK ALIŞVERİŞE DEĞİL,<br />

GEZMEYE GELİYORLAR”<br />

Uzun yıllardır Kadıköy Çarşısı’nda esnaflık<br />

yapan İlhan Manav’ın sahibi Ahmet Çelik,<br />

eski çarşı insanının artık kalmadığını ve<br />

oluşan kalabalığın kuru kalabalık olduğunu<br />

dile getirerek, şunları aktardı: “Kadıköy kabuk<br />

değiştirdi, bunun en büyük sebebi de<br />

Taksim ve civarındaki insanların Kadıköy’e<br />

gelmesi. Örneğin, eskiden Kadıköy’de hayat<br />

gece 11-12 gibi biterken, artık sabahlara<br />

kadar süren bir eğlence hayatı var. Gece<br />

kulüplerinin açılması, her yerde insan<br />

akışının geç saatlere kadar sürmesini sağlıyor.<br />

Fakat çarşı kötü halde, birçok dükkân<br />

kapanıyor. Balıkçılar da buradan kalkarsa<br />

çarşı biter. Müşterilerimiz artık eskisi kadar<br />

fazla değil ve gün geçtikçe de azalmaya<br />

devam ediyor. Artık buraya gelen insanlar<br />

alışverişe değil, gezmeye veya meyhaneye<br />

içki içmeye geliyor. Belediye gerekirse<br />

burası için tanıtıcı afişler hazırlayıp, halkı ve<br />

turistleri bilgilendirmeli. Bir farkındalık yaratılması<br />

şart. Yoksa çoğu alışveriş dükkânı<br />

kapatıp gidecek.”<br />

Ahmet Çelik<br />

“ÇARŞININ DEĞERİ<br />

YETERİ KADAR BİLİNMİYOR”<br />

Bir başka Kadıköy Çarşısı esnafı ve Ecevitler<br />

Şarküteri’nin sahibi Nural Ecevit’in de<br />

yorumlarına başvurduk. Çarşının değerinin<br />

yeterli kadar bilinmediğini ve içki mekânları<br />

dışındaki esnafın oldukça zorluk çektiğini<br />

aktaran Ecevit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şu<br />

anda benim bildiğim Kadıköy’de yirminin<br />

üzerinde oyun ve tiyatro salonu var. Sanata<br />

büyük yatırım yapılıyor. Hal böyle olunca<br />

sanatsever halk, Kadıköy’e akın etmeye<br />

başlıyor. Fakat Kadıköy, alışveriş bakımından<br />

kuru kalabalığa sahip. Bu kalabalıktan<br />

doğal olarak içki mekânları veya yemek<br />

dükkânları bir hayli memnundurlar. Fakat<br />

bizim gibi şarküterilerde veya baharatçılarda<br />

çok büyük sıkıntılar oluyor.”<br />

Nural Ecevit<br />

14 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Özel Haber<br />

“BELEDİYE, TİNERCİLER KONUSUNDA<br />

ÖNLEM ALMALI”<br />

Kadıköy Çarşısı dendiği zaman aklımıza<br />

hemen Kadıköy balıkçıları gelir. Çarşının bel<br />

kemiği diye nitelendirilen balıkçılar, buranın<br />

olmazsa olmazı olarak görülüyor. Çarşıya<br />

girdiğimiz zaman hemen sol tarafta kalan<br />

Şen Balık’ın sahibi, elli yıllık esnaf Cengiz<br />

Uğur ise; “Belediyenin çarşıya gerektiği<br />

kadar ilgi gösterdiğini düşünmüyorum.<br />

Özellikle bu tinerciler, dilenciler nasıl bu kadar<br />

artabilir?! Müşteri gelmiş, benden balık<br />

alacak, tinerci geliyor yapışıyor, ‘Abla bana<br />

da alır mısın, para verir misin?’ diye. E bu<br />

olaydan sonra müşteri tekrar gelmez ki buraya<br />

alışveriş yapmaya. Kadıköy Belediyesi<br />

bu dilencileri görmüyor mu? Sanki tinercilerin<br />

iş yeri burasıymış gibi insanları rahatsız<br />

ediyorlar. 300 yıllık bir tarihten bahsediyoruz,<br />

bu kadar umursamazlık olmamalı. Bir<br />

an önce önlem alınmalı” şeklinde konuştu.<br />

Cengiz Uğur<br />

“ÇARŞI ÜZERİNİN KAPATILMASI ŞART”<br />

Tarihi Kadıköy Çarşısı’nın üzerinin kapatılması<br />

için yıllardır uğraşan çarşı esnafı,<br />

hâlâ bir sonuç alabilmiş değil. Zamanında<br />

esnafın çarşının üstünün kapatılması için<br />

başvurduğunu, fakat “yangın çıkabilir”<br />

sebebi sunularak reddedildiğini belirten<br />

Baloğlu Kuruyemiş Baharat’ın sahibi Ayhan<br />

Baloğlu; “Çok değerli bir çarşımız var ama<br />

belediyemizin yeteri kadar umursadığını<br />

düşünmüyorum. Bu çarşının üzerinin kapatılması<br />

kesinlikle şart... Belediyeye zamanında<br />

‘Çarşının üstünü kapatalım. İnsanlar<br />

kışın yağmur, çamur içinde yürümesin’ diye<br />

başvuruda bulunuldu ama olumlu sonuç<br />

alınmadı. Yangından korkuyorsan ona göre<br />

tasarımını yaparsın, önlemleri aldırtırsın.<br />

Örneğin, her iş yerinde yangına karşı kullanılacak<br />

alet edevatı zorunlu tutarsın. Yani<br />

deprem oluyor diye ev yapmamak gibi bir<br />

şey olabilir mi? Yakın bir zamanda çözüm<br />

bulunur umarım” dedi.<br />

“KADIKÖY’ÜN KALBİ BURADA ATIYOR”<br />

Bir diğer Kadıköy Çarşısı esnafı, Kadıköy<br />

Saki Meyhane’nin sahibi Melih Kırçuvaloğlu<br />

da görüşlerini şöyle paylaştı: “Avrupa<br />

Yakası’nda meyhane olarak sayabileceğimiz<br />

bir Nevizade var ama Kadıköy Çarşısı’na<br />

bakınca bir sürü Nevizade gibi mekân bulabilirsiniz.<br />

Durum böyle olunca Kadıköy’ün<br />

de çekiciliği artıyor. Bu nüfus artışı tabi<br />

ki bizim gibi meyhaneler için oldukça iyi,<br />

müşterilerimiz çoğaldı. Fakat şunu belirtmeliyim<br />

ki Kadıköy Belediyesi’nin kesinlikle<br />

önceliği bu çarşı olmalı. Kadıköy’ün kalbi<br />

burada atıyor diyebiliriz. Belediyenin bir<br />

an önce etrafı sarmış olan tinercilere karşı<br />

yaptırım uygulaması gerekiyor. Çünkü hem<br />

esnaf hem de müşteriler oldukça rahatsız.<br />

Böyle bir tarihi çarşıda insanların rahatça<br />

ve güvenlik içerisinde gezebilmesi lâzım...<br />

Örneğin, bir zabıta birliği kurulabilir ve<br />

çarşıyı tinercilerden veya başka rahatsızlık<br />

oluşturabilecek şeylerden koruyabilirler.<br />

Onun dışında belediyemize karşı bir sıkıntım<br />

yok. Çarşıdaki mazgallar olsun, giderler<br />

olsun hepsi temizleniyor. Hiç sel sorunu<br />

gibi olaylar yaşamıyoruz.”<br />

“TARİHİ ÇARŞI’NIN BİR KİMLİĞİ YOK”<br />

Çarşının balıkçıları, meyhaneleri ünlü olduğu<br />

kadar kahvecileri de bir o kadar meşhur.<br />

Çarşının alt girişinin hemen sağında bulunan<br />

Niyazi Bey’in Türk Kahvesi mekânının<br />

işletmecisi Sinan Alaca, Kadıköy’ün artan<br />

popülasyonuna dikkat çekerek; “Son<br />

zamanlarda popülerleşen Kadıköy’de<br />

bizler de müşteri konusunda artış yaşadık.<br />

Özellikle metronun gelmesiyle beraber<br />

Kadıköy’e ulaşımın kolaylaşması, insan<br />

kalabalığının artmasını sağladı. Bu çarşıyı<br />

ayakta tutmak istiyorsak bazı yenilikler<br />

yapılmalı, çarşının üstü kesinlikle kapatılmalı.<br />

Şöyle bir çarşının başından sonuna<br />

bakmaya çalışın, göremezsiniz. Çünkü, ne<br />

yazık ki etrafta bir tente kirliliği var. Bu tarihi<br />

çarşının bir kimliği yok. Umarım belediye<br />

artık sesimizi duyar ve Kadıköy Çarşısı’nın<br />

üstünü kapatır” ifadelerini kullandı.<br />

Ayhan Baloğlu<br />

Melih Kırçuvaloğlu<br />

Sinan Alaca<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 15


Ulaşım<br />

İstanbul’un yeni ulaşım merkezi artık<br />

Söğütlüçeşme<br />

DENİZ İHSAN TAŞDELEN<br />

Nüfusu hızla artan İstanbul’da ulaşım<br />

yatırımlarının merkezi haline gelen Kadıköy;<br />

Gebze-Halkalı banliyö hattı, metro,<br />

metrobüs, Marmaray ve Avrasya Tüneli’nin<br />

ardından ‘Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli’<br />

ile de ana aktarma istasyonu niteliğini<br />

pekiştirecek. Konumu itibariyle Söğütlüçeşme,<br />

tüm İstanbul’a yayılan ulaşım ağlarıyla<br />

milyonlarca yolcuyu ağırlayacak.<br />

2018 yılı sona ermeden ihale edilmesi<br />

öngörülen Üç Katlı Büyük İstanbul Tüneli,<br />

Asya ile Avrupa arasında doğrudan ulaşım<br />

kolaylığı sağlayarak, yeni hizmete giren 3.<br />

Havalimanı ile Sabiha Gökçen Havalimanı<br />

arasındaki mesafeyi 1 saate indirecek;<br />

İncirli’den Söğütlüçeşme’ye hızlı metro ile<br />

40 dakikada, Hasdal kavşağından Ümraniye<br />

Çamlık kavşağına ise araçla 14 dakikada<br />

gidilebilecek. Günde 6,5 milyon yolcunun<br />

yararlandığı dokuz farklı şehir içi raylı sistem,<br />

hızlı metro ile entegre olacak ve kıtalar<br />

arası yolculuk kolaylaşacak. Projenin,<br />

seyahat süresinin azalması ve güvenliğin<br />

artmasının yanı sıra hem gürültü hem de<br />

hava kirliliğine de önemli katkıları olacak.<br />

SÖĞÜTLÜÇEŞME İSTASYONU’NDA<br />

İNCE İŞLER BİTMEK ÜZERE<br />

Diğer yandan yıllardır atıl durumda kalarak<br />

tepkilere neden olan, Kadıköylüler ve<br />

İstanbulların dört gözle açılışını beklediği,<br />

yıl sonuna kadar hizmete girmesi beklenen<br />

Gebze-Pendik-Sirkeci-Halkalı Demiryolu<br />

Projesi’nin de iyileştirme çalışmaları tüm<br />

hızıyla devam ediyor. Ulaştırma ve Altyapı<br />

Bakanlığı’na bağlı Altyapı Yatırımları Genel<br />

Müdürlüğü’nün yürüttüğü yeni hat çalışmasında,<br />

istasyon ve sanat yapıları işlerinin<br />

tamamlanmak üzere olduğu açıklandı.<br />

Proje kapsamında Söğütlüçeşme İstasyonu’ndaki<br />

ince işlerin yapımına başlandı.<br />

1980’li yıllarda yapılan viyadük şeklindeki<br />

Söğütlüçeşme İstasyonu’na, Marmaray<br />

kapsamında revize edilerek sene sonuna<br />

kadar işlerlik kazandırılacağı ifade edildi.<br />

İnce işlerin ardından halka açılacak olan<br />

istasyonun mevcut şekli korunacak.<br />

MARMARAY İLE ENTEGRE EDİLECEK<br />

Gebze’den Halkalı’ya kadar banliyö treni<br />

şeklinde faaliyet gösterecek olan projeye,<br />

şehirlerarası yük trenleri ve ekspres trenler<br />

ile Pendik’te sonlanan hızlı trenler de dâhil<br />

edilecek. Üç hattan ikisi banliyö trenleri için<br />

ayrılırken, diğer hat ise şehirlerarası yük trenleri<br />

ve ekspres trenler için kullanılacak. Daha<br />

önce Gebze’den başlayan ve Haydarpaşa<br />

Tren Garı’nda sonlanan ulaşım hattında en<br />

çok kullanılan durak Söğütlüçeşme İstasyonu’ydu.<br />

Yine aynı şekilde faaliyet göstermesi<br />

planlanan istasyon, Ayrılık Çeşmesi’nde<br />

sonlanan Marmaray ile entegreli bir şekilde<br />

çalışacak. Banliyö trenleri, Söğütlüçeşme<br />

veya Haydarpaşa’da son durak yapmayacak;<br />

doğrudan Ayrılık Çeşmesi’ne geçerek, Halkalı’ya<br />

kadar devam edecekler.<br />

İSTANBUL TRAFİĞİNE RAHATLAMA<br />

GETİRECEK<br />

Metrobüsün alternatifi olmaya aday gösterilen,<br />

Anadolu Yakası’nı Avrupa Yakası’na<br />

bağlayan banliyö hattı projesinin, yüksek<br />

kapasiteli yolcu taşıması bakımından İstanbul<br />

trafiğine de önemli bir rahatlama getireceği<br />

düşünülüyor. Söğütlüçeşme İstasyonu’nun<br />

ince işlerini yapan As Dede İnşaat<br />

İnce İşler Bölümü’nden aldığımız bilgiye<br />

göre, yapılan çalışma modern bir şekilde<br />

gerçekleştirilecek. Kaliteli, uzun ömürlü ve<br />

teknolojik malzemeler kullanılırken, ayrıca<br />

engelli vatandaşların da göz ardı edilmediği<br />

bir proje olarak hayata geçirilecek.<br />

16 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Çevre<br />

Beton santralleri<br />

TBMM gündeminde!<br />

Kadıköylüler<br />

ŞIKÂYETÇI<br />

CENAY TOPRAKKAYA<br />

Kadıköy Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Meclisi CHP Üyesi Mimar Ülkü<br />

Koçar, Kadıköylülerin son dönemde başlıca<br />

şikâyet konuları arasında yer alan beton<br />

santrallerini TBMM gündemine taşıdı. Hazırladığı<br />

yazılı soru önergesini Meclis toplantısında<br />

okuyan Koçar; “Kadıköy’de okulların<br />

ve konutların yakın mesafelerinde kurulan<br />

ve yüksek gürültü yapan 11 tane beton<br />

santralinin tozları, öğrencilere ve vatandaşa<br />

nefes aldırtmıyor. Okulların yakın mesafesine<br />

bir büyük santral daha yapılıyor. Buna<br />

DUR denilsin” mesajı verdi.<br />

CHP’li Meclis Üyesi Ülkü Koçar, İBB Meclis<br />

gündemine getirdiği yazılı soru önergesinde<br />

şu ifadelere yer verdi: “Kadıköy İlçesi<br />

Merdivenköy Mahallesi’nde, Yumurtacı Abdi<br />

Bey Caddesi ile Çömlekçi Çukuru sokak<br />

arasında bulunan 1174 adanın tamamına<br />

yakın parsellerin içinde Mustafa Saffet<br />

Anadolu Lisesi’ne, Hacı Mustafa Tarman<br />

Kız Öğrenci Yurdu’na, konutlara ve çocuk<br />

yuvalarına komşu arazide beton santrali<br />

yapılma izninin İBB tarafından verilmesi<br />

ile ilgili olarak, söz konusu alanda başlamış<br />

olan kazı işlemleri nedeniyle mahalle<br />

halkının haklı tepkilerini iletmek isterim.<br />

Kadıköy’de kangren olan Fikirtepe kentsel<br />

yenilemesi gerekçesiyle yapılmış 11 adet<br />

beton santrali ile artan hava kirliliğine ilave<br />

olarak yeni bir beton santralinin, üstelik de<br />

okulların ve konutların dibinde yapılmasına<br />

izin verilmesinin sebebi nedir?<br />

40 BİN KİŞİNİN SAĞLIĞI RİSK ALTINDA<br />

Hollanda firması Mel 1 Gayrimenkul’e ait<br />

arazide beton santrali yapılma izninin bir<br />

yandan konut alanlarına olan yakınlığı,<br />

diğer yandan hemen yakınındaki okullar<br />

göz önünde tutulduğunda çocuklarımızın<br />

ve mahallede yaşayan insanlarımızın,<br />

beton santrali kazısının sebep olduğu 7/24<br />

toz ve gürültü altında olmaktan mağdur<br />

olmuşken, beton santrali tamamlandığında<br />

1 kilometre çapındaki alanı etkileyecek ve<br />

havada uçuşan partiküllerin nefes yoluyla<br />

hastalıklara sebep olmasının geri dönüşü<br />

yoktur. Sağlığımızın tehlikeye atılmasına İBB<br />

neden göz yummaktadır? Özel mülkiyette ve<br />

kent yaşamının ortasındaki bu alanda İBB<br />

Göztepe Metrosu için beton ihalesini alan<br />

Demirtaş firmasının ısrarla ruhsatsız çalışmaya<br />

devam etmesi nedeniyle verilen bu izin<br />

belgesinin çevredeki okullardaki çocukların<br />

ve mahallede yaşayan 40 bin kişinin sağlığı<br />

düşünülerek iptal edilmesi gereklidir.<br />

İZNİN İPTALİ GEREKİYOR<br />

İmar planında sanayi alanına ayrılmamış<br />

taşınmaz üzerine beton santrali yapılmasına<br />

imar mevzuatı uyarınca olanak bulunmamasına<br />

rağmen, aynı zamanda meri planda<br />

da konut ticaret alanı üzerinde bu tesisin<br />

kurulma izni neye dayanarak verilmiştir? Kadıköy<br />

İlçe Belediyesi’nin ruhsat vermemesi<br />

ve mühürlemesine rağmen gece mühürlerin<br />

sökülerek çalışma yapılması gücü nereden<br />

alınmaktadır? Tüm bunlar bile İBB’nin verdiği<br />

iznin iptalini gerektirmektedir. Bu konuda<br />

gereken yapılacak mıdır? Beton santrali için<br />

kamu arazilerinde kamu yararı gerekçesi ile<br />

belli sınırlarda izinler verilebilir. Bu konularda<br />

gereken hassasiyetlerin gösterilmediği ve<br />

gereken mesafelere uyulmadığı görülmekte<br />

iken, bu izin neden verilmiştir? ÇED raporu<br />

istenmiş midir?”


Şaşkınbakkalda<br />

450m Şaşkınbakkalda<br />

Dükkan 130.000 TL<br />

2<br />

2<br />

0532 243 62 41 450m Dükkan 130.000 TL 0542 243 62 41<br />

0532 243 62 41 0542 DORA 243 HASON 62 41<br />

1993’ten Bugüne<br />

1993’ten Bugüne<br />

DORA HASON<br />

Bağdat<br />

Caddemizdeki<br />

Caddemizdeki<br />

Gayrimenkullerinizde<br />

Gayrimenkullerinizde<br />

Sizlere<br />

Hizmet<br />

Vermekten<br />

Vermekten<br />

Onur Onur<br />

Duyuyoruz...<br />

Duyuyoruz...


Çevre<br />

Karadut ve Vişne Sokak’ta<br />

değişimin ayak izleri<br />

Özellikle haftasonları, Karadut Sokak tam bir açık hava festivalini andıran görüntülere<br />

sahne oluyor. Mekânların ve atölyelerin yaptığı birçok etkinlik, ortamı herhangi bir<br />

Avrupa şehrinden farksız hale getiriyor.<br />

CEYHUN DİRİBAŞ<br />

Kadıköy’de çok değil, bundan 6-7 yıl kadar önce yedek parçacıların<br />

sokakları olarak adlandırılan Vişne ve Karadut’ta<br />

değişimin izleri fazlasıyla hissediliyor. Karadut Sokak’ın trafiğe<br />

kapatılarak yeniden düzenlenmesi, kentsel dönüşüm,<br />

kentsel yenileme ve Kadıköy’ün son yıllarda çekim merkezi<br />

olması, sokakların çehresini bir hayli değiştirmişe benziyor.<br />

Kadıköy’ün kültür-sanat hayatının önemli tiyatrolarından<br />

Tiyatro Kılçık’ın Karadut Sokak’ta sahne-mekân açması, arkasından<br />

birçok cafe-restoranın da ardı ardına sıralanmasına<br />

sebep oldu. Schlepp Bar, Istanbul Arabesque Project’in<br />

Arabecks Cafe’si, Rustik, eski müdavimlerin Sanat Cafe<br />

Bar’ı sokağa renk getiren işletmeler olarak göze çarpıyor.<br />

OLAĞANÜSTÜ BİR ÇEKİM MERKEZİ<br />

Özellikle haftasonları, Karadut Sokak tam bir açık hava<br />

festivalini andıran görüntülere sahne oluyor. Mekânların<br />

ve atölyelerin yaptığı birçok etkinlik, ortamı herhangi bir<br />

Avrupa şehrinden farksız hale getiriyor. Sokağın bu aralar<br />

revaçta olmasının önemli nedenlerinden biri de Kadıköy’de<br />

hemen her sokağın artık mekânlar tarafından doldurulması...<br />

Taksim’in sosyo-kültürel açıdan değerini kaybetmesi,<br />

ulaşım akslarının kolaylaşması neticesinde Kadıköy, son<br />

yıllarda olağanüstü bir çekim merkezi durumunda...<br />

“KADIKÖY’ÜN MAHMUTPAŞA’SI”<br />

Karadut Sokak’ın bir alt paralelinde yer alan Vişne ve Çilek<br />

sokaklar ise değişimi daha çok giyim, tuhafiye ve aksesuar<br />

merkezleri olarak yaşıyor. Genelde “Kadıköy’ün Mahmutpaşa’sı”<br />

olarak adlandırılan sokaklarda gelinlikten çoraba,<br />

çantadan ayakkabıya kadar son derece uygun fiyatlarla<br />

alışveriş yapılabiliyor. Her üç sokaktaki eski binaların yavaş<br />

da olsa kentsel dönüşüme girerek yenilenmesi neticesinde,<br />

önümüzdeki dönemde “yedek parçacılar” sokağının<br />

Kadıköy’ün yeni cazibe merkezleri olacağını şimdiden<br />

söylemek mümkün gibi gözüküyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 21


Çevre<br />

Emlaktaki durgunluk,<br />

Bağdat Caddesi’ni de vurdu!<br />

CEYHUN DİRİBAŞ<br />

2018 yılının sonlarına doğru geldiğimiz<br />

süreçte yaşanan son ekonomik gelişmelerin<br />

ışığında, Bağdat Caddesi’nde satılık-kiralık<br />

emlak piyasasının izini sürdük. Cadde’nin<br />

önemli gayrimenkul danışmanlarından<br />

Aybars Kibarer, faizler ve piyasanın mevcut<br />

durumu nedeniyle gayrimenkul alıp satmak<br />

için uygun bir zaman diliminde olunmadığını<br />

ifade ederken; bir diğer uzman gayrimenkul<br />

danışmanı Emre Çevik ise fiyatların ciddi<br />

oranda düştüğünü, gayrimenkul için tam<br />

alım zamanı olduğunu, 2019 sonunda piyasanın<br />

düzeleceğini öngördüklerini belirtti.<br />

“MAL SAHİPLERİ PES ETMEYE BAŞLADI”<br />

Aybars Gayrimenkul Danışmanlık sahibi<br />

Aybars Kibarer, Bağdat Caddesi’nde<br />

Aybars Kibarer<br />

Doğal afet eğitimlerinin verilmeye başlandığı<br />

parkın amaçları arasında; doğal afetlerin<br />

oluşumlarını, afet esnasında yapılması<br />

gerekenleri, afet öncesinde ve sonrasında<br />

alınabilecek önlemleri çeşitli simülasyonların<br />

da yardımıyla uygulamalı bir şekilde<br />

anlatmak yer alıyor. Kadıköy Belediyesi<br />

çalışanlarına, Kadıköylü yetişkinlere ve<br />

çocuklara yönelik eğitim ve etkinlikler, Kauzun<br />

süre boş kalan daire ve dükkânların<br />

dövizin sürekli yükselmesinden sonra<br />

orta ölçekli ve bireysel işletmelere<br />

kiralanmaya başlandığını söyleyerek;<br />

“10 bin-30 bin TL gibi rakamlar eskiden<br />

telaffuz bile edilmezdi. Mal sahipleri<br />

uzun süre kiralanamayan, satılamayan<br />

gayrimenkuller, kiracıların yüksek rakamları<br />

ödeyememesi, pazarlık yapması ve tabi son<br />

olarak piyasanın kötüleşmesinin etkisiyle<br />

Emre Çevik<br />

pes etmeye başladı. Emlak sahipleri, boş<br />

kalan daire ya da dükkân için her ay aidat<br />

ve masraf ödüyor, tabi kendi şahsi giderleri<br />

de çok artınca fiyatlar aslında olması<br />

gereken yerlere gelmiş durumda” şeklinde<br />

konuştu.<br />

“PİYASALAR 2019’UN SONUNDA<br />

DÜZELECEK”<br />

Gazetemize açıklamalarda bulunan gayrimenkul<br />

danışmanı Emre Çevik ise; “Bağdat<br />

Caddesi’nde fiyatlar ciddi düşüşte. Aslında<br />

yatırımcı için tam alım zamanı. Ancak<br />

banka faizlerinin yüksek olması, dolayısıyla<br />

kredi faizlerinin de paralel olarak yükselmesi<br />

emlak piyasasını zorluyor. Bizim öngörümüz,<br />

2019 sonunda piyasanın düzeleceği<br />

yönünde. Döviz ve faiz dizginlenebilirse,<br />

emlak piyasasında hareketlenme olabilir<br />

kanaatini taşıyoruz” dedi.<br />

Kadıköy’e Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı<br />

Doğal afetler konusunda halkı bilinçlendirmek,<br />

afet esnasında yapılması gerekenleri<br />

ve afet sonrasında alınabilecek önlemleri<br />

uygulamalı bir şekilde anlatabilmek amacıyla<br />

hayata geçirilen Afet Eğitim ve Bilinçlendirme<br />

Parkı, Kozyatağı Mahallesi Saniye<br />

Ermutlu Sokak’ta düzenlenen törenle açıldı.<br />

Afet sonrası toplanma alanı olarak da kullanılacak<br />

parkta, deprem simülasyonunun<br />

yer aldığı deprem deneyim odasından 5<br />

boyutlu sinemaya, yangın simülasyonundan<br />

oyun alanlarına afet bilincine yönelik<br />

birçok aktivite bulmak mümkün.<br />

dıköy Belediyesi Kentsel Arama Kurtarma<br />

Takımı eğitmenleri tarafından yürütülüyor.<br />

Her yaştan ve meslekten afet konusunda<br />

bilinçlenmek isteyen yurttaşlara açık olan<br />

Afet Eğitim ve Bilinçlendirme Parkı’na en<br />

büyük ilgi ise çocuklardan.<br />

DEPREM DENEYİM ODASI<br />

Depremin nasıl oluştuğu, deprem<br />

sırasında ve sonrasında neler yapılması<br />

gerektiğinin uygulamalı olarak anlatıldığı<br />

Deprem Deneyim Odası’nda, deprem<br />

simülasyon sistemiyle ülkemizde ve<br />

dünyada olmuş bazı hasar verici depremler<br />

gerçeğe yakın olarak yansıtılıyor.<br />

Düşebilecek eşyalardan korunmak için<br />

mobilyaların sabitlenmesinin önemi, deprem<br />

sırası ve hemen sonrasında doğalgaz,<br />

su ve elektriğin neden ve nasıl kesilmesi<br />

gerektiği tecrübe ediliyor.<br />

22 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Çevre<br />

Ali Suavi Sokak<br />

İsimleri<br />

İstanbul<br />

sokaklarında<br />

yaşayacak!<br />

İstanbul’da vatandaş şikayetleri<br />

üzerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi<br />

tarafından 90 sokağın ismi değiştirildi.<br />

İBB Meclisi’nin Ekim ayı oturumunda<br />

oybirliği ile alınan karara göre, yaşamını<br />

yitiren birçok önemli ismin adı İstanbul<br />

sokaklarında yaşayacak.<br />

Cemal Süreya Sokak<br />

MÜNİR ÖZKUL’DAN<br />

TUNCEL KURTİZ’E...<br />

Geçtiğimiz Ocak ayında hayatını kaybeden,<br />

Türk sinemasına damga vurmuş<br />

Münir Özkul’un ismi Üsküdar Kandilli<br />

Mahallesi’ndeki Işık Sokağı’na verildi.<br />

Kadıköy Dumlupınar Mahallesi’ndeki<br />

Zaman Sokağı, Melih Cevdet Anday<br />

Sokağı olurken; 2013 yılında hayatını<br />

kaybeden ünlü oyuncu Tuncel Kurtiz’in<br />

adı ise, Maltepe Zümrütevler Mahallesi’ndeki<br />

Dumanlı Sokağı’nda yaşayacak.<br />

Kadıköy’de ayrıca yıllardır sokaklara adı<br />

verilen birçok ünlü sanatçı, hatıralarımızda<br />

yaşamaya devam ediyor. Son<br />

yıllarını Kadıköy’deki bir apartman<br />

dairesinde geçiren Cemal Süreya ve<br />

Bahariye’de “Sanatçılar Sokağı” olarak<br />

da anılan Ali Suavi Sokak bunlardan<br />

sadece bazıları...<br />

Suadiye Hatboyu Sokak<br />

trafiğe açılıyor<br />

Gebze-Halkalı Banliyö Hattı inşaatının sonlara<br />

doğru yaklaşması ile birlikte ara sokaklardaki<br />

yollar ve köprüler de tekrar açılıyor. Bunlardan<br />

biri de 2015’de sürpriz bir şekilde kapanıp, çıkmaz<br />

sokak hüviyetine giren Suadiye’deki Hatboyu<br />

Sokak oldu.<br />

Havacı Binbaşı Sokağı’ndan Hatboyu’na devam<br />

eden yolun (tenis kortlarını geçince sola devam<br />

eden yan yol) inşaat nedeniyle kesilmesi Bağdat<br />

Caddesi’nde ciddi trafik sorunlarına yol açmış,<br />

birçok sürücünün şikâyetine neden olmuştu. Çıkmaz<br />

sokaktaki yol açma çalışmaları, son günlerde<br />

vatandaşları oldukça memnun etmişe benziyor.<br />

TRAFİĞİ RAHATLATACAK<br />

Genelde dolmuşların trafik yoğunluğundan<br />

dolayı kestirme olarak kullandığı<br />

sokak, üst geçit ayağının sokak<br />

ortasına konması ile çıkmaz sokak<br />

olmuş, vatandaşların büyük tepkisine<br />

yol açmıştı. Bundan böyle sürücüler,<br />

Havacı Binbaşı Sokapı’ndan devam<br />

edip, Hatboyu Sokak’tan Ayşe Çavuş<br />

Köprüsü’ne çıkarak, trafiğe girmeden<br />

Minibüs Caddesi’ne ulaşabilecek.<br />

Yetkililerden aldığımız bilgiye göre,<br />

sokağın tamamen trafiğe açılması ise<br />

önümüzdeki haftalarda netleşecek.<br />

Bostancı Kasadar Köprüsü’nde<br />

trafik açmazı<br />

Gebze-Halkalı arasında yapılan ve Marmaray’a entegre edilen banliyö inşaatı, Bağdat<br />

Caddesi’nin kimi yerlerinde trafiği arapsaçına döndürüyor. “Minibüs Yolu” olarak bilinen<br />

Fahrettin Kerim Gökay Caddesi ve Şemsettin Günaltay Caddesi ile Bağdat Caddesi arasında<br />

sayılı bağlantı yollarından olan ve yoğun bir şekilde kullanılan Bostancı Kasadar Köprüsü<br />

de (eski Taşköprü) daralan yollar nedeniyle bu trafik çilesinden nasibini yoğun olarak<br />

almışa benziyor.<br />

Cemal Süreya Sokak<br />

Geçen sene inşası biten köprüye Cadde’den tek gidiş verilmiş, daha sonra bu hata giderilmiş<br />

ve çift yön olarak düzeltilmişti. Sahil yolundan gelen araçların köprüden sağa dönüşleri<br />

yolun dar olması sebebiyle zorlaşırken, araçların yavaşlaması da trafiği olumsuz etkiliyor.<br />

Vatandaşlar, Kasadar Köprüsü’nde bir an önce inşaatın bitmesini dört gözle bekliyor ve<br />

yetkililerden önlem alınmasını istiyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 23


NISSAN QASHQAI<br />

121.500 TL’DEN<br />

BAŞLAYAN FİYATLAR<br />

VE %0 FAİZ AVANTAJIYLA.<br />

NISSAN YÜZBAŞIOĞLU<br />

Şile Otobanı Taşdelen Mevkii, Ekşioğlu Mah. Ulusal Cad. No: 1<br />

Çekmeköy - İSTANBUL Tel: 0212 225 49 59<br />

wwww.yuzbasiogluoto.com.tr<br />

Kampanya 2-30 Kasım 2018 tarihleri arasında, gerçek kişilerin perakende kanalıyla yaptığı Qashqai alımlarında katılım gösteren Nissan Yetkili Satıcıları’nda<br />

geçerli olup stoklarla sınırlıdır. 121.500 TL başlangıç fiyatı 1.2 Visia X-Tronic versiyondur. 40.000 TL’ye 12 ay, %0 faiz oranı BAMO: %0,08 BYMO: %0,98 olarak<br />

sunulmaktadır. Tahsis ücreti bir kereye mahsus, kullandırılan toplam kredi tutarının binde beşi olacak şekilde sınırlandırılmıştır. Tahsis ücretinin %5’ine<br />

denk gelen BSMV müşteri tarafından ödenir. Kampanyada belirtilen vade ve tutarın dışında yapılan kullanımlardan oluşabilecek farklar müşteri<br />

tarafından karşılanır. Görülen model üzerindeki aksesuar ve donanımlar Türkiye paketinde farklılık gösterebilir. Qashqai‘nin ortalama CO2 emisyon<br />

değeri 99-129 gr/km ve ortalama yakıt tüketimi 3,8-5,6 lt/100 km arasında versiyonlarına göre değişmektedir. Yakıt tüketimi 715/2007/EC‘ye göredir.<br />

Nissan Otomotiv A.Ş. kampanya koşullarında önceden haber vermeksizin değişiklik yapma hakkını saklı tutar. Belirtilen faiz oranı tavsiye niteliğindedir,<br />

tüm yetkili satıcılar satış fiyatını belirlemekte serbesttir. Detaylı bilgi için: www.nissan.com.tr<br />

BAMO: Bireysel aylık maliyet oranı, BYMO: Bireysel yıllık maliyet oranı, BSMV: Banka sigorta muamele vergisi


Çevre<br />

Tarihi Göztepe İstasyonu<br />

‘kültür merkezi’ oluyor<br />

PINAR BALTACI<br />

19. yüzyılda yapımına başlandığı tahmin edilen ve 1871<br />

yılında inşası tamamlanan 91 kilometrelik Haydarpaşa-Pendik<br />

banliyö tren hattının tarihi yapılarından biri olan<br />

Göztepe İstasyonu ‘kültür merkezi’ oluyor.<br />

Göztepe Mahallesi Tütüncü Mehmet Efendi Caddesi<br />

üzerinde yer alan ve İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat<br />

Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 1988 yılında<br />

korunması gerekli kültür varlığı olarak kabul edilen Tarihi<br />

Göztepe Tren İstasyonu’nun restorasyon çalışmaları<br />

hızlandı.<br />

İstanbul için önemli bir ulaşım projesi olan Marmaray’ın bu<br />

etabında hem yeni hat sisteminin teknik gereklerini yerine<br />

getirecek hem de demiryolu mirası ve Göztepe semtinin,<br />

yıllardır yapıyı kullanan semt sakinlerinin kollektif<br />

hafızasındaki yerini koruyacak şekilde restore edilen Tarihi<br />

Göztepe Tren İstasyonu’nun, 2019 yılında yeniden semt<br />

sakinleriyle kültür merkezi olarak buluşması bekleniyor.<br />

ÖNERİ YILLAR ÖNCE SUNAY AKIN’DAN GELMİŞTİ<br />

Osmanlı döneminde 19. yüzyılda inşasına başlanan ve<br />

1872 yılında işletmeye açılan Anadolu Demiryolu’nun<br />

Haydarpaşa-İzmit Hattı’nda yer alan Göztepe Tren İstasyonu,<br />

eski istasyonun yüksek kotta kalması nedeniyle<br />

mevcut hattın üzerine köprü yapısı olarak 1915 yılında inşa<br />

edilmişti. Çatısına şimdilerde koruma kubbesi yerleştirilen<br />

istasyonun kültür merkezi olma fikri, Araştırmacı-Yazar<br />

Sunay Akın tarafından Kadıköy Belediyesi’ne önerilmiş,<br />

dönemin Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk de<br />

durumu o zamanki Ulaştırma Bakanı<br />

Binali Yıldırım’a iletmişti.<br />

İSTASYON FONKSİYONU DEVAM<br />

ETMEYECEK<br />

Projeye dair aldığımız bilgilere göre;<br />

İstanbul Gebze-Haydarpaşa-Sirkeci-Halkalı<br />

Banliyö Hattının İyileştirilmesi<br />

ve Demiryolu Boğaz Geçişi Projesi<br />

(Marmaray) kapsamında tarihi Anadolu<br />

Demiryolu’nun bir parçası olan bu<br />

güzergâhta, mevcutta iki hatlı olan sistem<br />

üç hatta çıkarılacak. Yeni sistemde<br />

teknik gerekçeler nedeniyle ise Göztepe<br />

Tren İstasyonu, özgün istasyon fonksiyonuna<br />

devam etmeyecek.<br />

Marmaray Projesi Ulaştırma<br />

Bakanlığı AYGM tarafından<br />

yürütülülen proje, Göztepe<br />

Tren İstasyonu Restorasyon<br />

Projesi Koruma Uzmanı Y.<br />

Mimar Mehmet ÜNAL (MVG<br />

Mimarlık) tarafından hazırlanırken,<br />

projenin bilimsel<br />

danışmanlığını Yıldız Tenik<br />

Üniversitesi Mimarlık Fakültesi<br />

Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Zeynep<br />

Gül Ünal yürütüyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 25


Çevre<br />

Bakan Murat Kurum açıkladı:<br />

Yüksek binalara izin yok!<br />

“Bunları artık yaptırmayacağız. Evet, biz de kendi içimizde<br />

hatalar yaptık. Fakat, bundan sonra yatay mimaride ve<br />

sosyal donatıları olan projeler yapmak zorundayız.”<br />

HABER MERKEZİ<br />

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Ankara’da düzenlenen<br />

Kentsel Gelişim Zirvesi’ne katıldı. Burada önemli<br />

açıklamalarda bulunan Kurum, yüksek yapıları eleştirerek<br />

artık bu yapılara izin verilmeyeceğinin altını çizdi.<br />

“SOSYAL DONATILARI OLAN PROJELER YAPMALIYIZ”<br />

“Bir zamanlar ülkemizde yüksek binalar gerçekten<br />

ihtiyaçtı. İmar planlarının azlığı, nüfus yoğunluğu ve<br />

büyük kentlere yaşanan hızlı göç, yüksek bina ihtiyacını<br />

beraberinde getirdi. Ancak bugün yüksek binalar, bizleri<br />

gerçekten rahatsız ediyor. 30-40 katlı binaları kentsel<br />

dönüşümde de görüyoruz” diyen Bakan Kurum, açıklamalarına<br />

şöyle devam etti: “Bunları artık yaptırmayacağız.<br />

Evet, biz de kendi içimizde hatalar yaptık. Fakat, bundan<br />

sonra yatay mimaride ve sosyal donatıları olan projeler<br />

yapmak zorundayız.<br />

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ DE PLANLAMALIYIZ<br />

81 ilde mekânsal plan yapılması gerekiyor. Mekânsal<br />

stratejik plan ne demek? Şehrin geleceği, nüfusu, alt<br />

yapısı, üst yapısı için gerekli olan her şeyini planlamamız<br />

gerekiyor. Kentsel dönüşümde bu sıkıntıları sahada görüyoruz.<br />

Her biri kendi içinde kentsel dönüşüm projelerine<br />

gidiyorlar. Ancak şehir ölçeğinde kentsel dönüşümü de<br />

planlamamız gerekiyor. Şehirde satılabilecek konut sayısı<br />

belli. Bir ilçede satılabilecekten, arz-talep dengesinden<br />

fazla bir üretim yaparsanız, bu defa öbür ilçeyi ve tüm<br />

şehri etkiler. Şehirler için kentsel dönüşümü acilen planlamamız<br />

lâzım. Hangi ilçelerden başlayacağız, önceliğimiz<br />

ne veya rezerv alanına taşıyacağımız alanlar neresidir<br />

diye çalışmasını yapmamız gerekiyor.”<br />

26 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Aktüel<br />

İZAK HASON:<br />

Olası bir depremde<br />

yeni binalar değer kazanır<br />

PINAR BALTACI<br />

Sektörde tam 25 yıllık deneyime sahip olan ünlü emlak<br />

danışmanı İzak Hason, dergimize emlak sektöründeki<br />

değişime dair önemli açıklamalarda bulundu. Olası bir<br />

depremde emlak sektöründe de dalgalanmalar olacağının<br />

altını çizen Hason; “İstanbul’da herkes tarafından hissedilebilecek<br />

6 ve üzeri şiddetinde bir deprem olması halinde<br />

yeni binalar değer kazanırken, eski binalar değer kaybedecek”<br />

şeklinde konuştu.<br />

ESKİ BİNALARDA DEĞER KAYBI YAŞANIR<br />

1991 yılında Erzincan’da yaşanan büyük depremi yakından<br />

hisseden biri olarak bu açıklamalarda bulunduğunu ifade<br />

eden İzak Hason, sözlerine şöyle devam etti: “Depremin<br />

insanları ne kadar zor şartlar altında bıraktığını bilen ve<br />

yaklaşık on ay çadırda yatmış biri olarak bu konuya duyarlılık<br />

gösteriyorum. Elbette depremin hiç olmaması yegâne<br />

dileğimdir, ancak arkamıza baktığımızda tarih bize bunu<br />

hatırlatıyor. İstanbul ve çevresinde 6 ve üzeri şiddetinde ve<br />

herkes tarafından hissedilebilecek bir deprem sonrasında<br />

gayrimenkul fiyatlarında iki yönlü hareketler yaşanacaktır.<br />

Böylesi bir durumda yeni yapılmış binalardaki konutlar,<br />

yüzde 20 ve üzerinde değer kazanabilecek. Eski binalarda<br />

ise tam tersi bir gelişme yaşanarak, yüzde 20 ve üzerinde<br />

değer kayıpları yaşanacak.”<br />

YENİ BİNALAR DEPREME DAYANIKLI<br />

Deprem yıkıcılığına karşı her zaman yeni binaların yapılmasını<br />

doğru bulduğunu ifade eden emlak danışmanı İzak<br />

Hason, açıklamalarını şöyle noktaladı: “1991 yılında nasıl<br />

bir korku yaşadığımı bildiğim için, her zaman yeni binaların<br />

yapılmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Biz aslında<br />

bu yenilenmeden olumsuz etkilendik. Cadde halkı burayı<br />

terk etti, piyasalar durma seviyesine bile geldi. Fakat, insanların<br />

hayatı piyasaların durmasından çok daha değerli<br />

olduğu için bunlara izin verilmesi taraftarıyım. Çünkü yeni<br />

binalarda depreme karşı daha çok çelik, daha kuvvetli<br />

beton, daha iyi malzeme kullanılıyor. İnsan hayatı her<br />

şeyden daha değerli olduğu için ve korkuyu yaşayan biri<br />

olarak binaların kesinlikle yenilenmesi konusunda verilen<br />

kararlarla hemfikirim.”<br />

BAĞDAT CADDESİ’NDE KALİTE ARTACAK<br />

2025 yıllarında Bağdat Caddesi’nin daha kaliteli bir hale<br />

geleceğinin de vurgulayan Hason; “Kurumsal firmaların<br />

daha doğru rakamlarla kiralayacakları yerler olacağı için<br />

para kazanacak ve orada kalıcı olacaklar. Yani eskisi gibi bir<br />

sene Cadde’de tabelayla ilgili reklamımızı yapalım, sonra<br />

çıkarız demeyecekler. Bu anlamda da Bağdat Caddesi<br />

daha kaliteli hale gelecek” dedi.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 27


Çevre<br />

“Tarihi Çarşıyı Kalkındırma Projesi”<br />

Erenköy’den ret aldı!<br />

BERK DEMİRTAŞ<br />

Tarihi Erenköy Çarşısı, güler yüzlü esnafı ve<br />

yardımsever sakinleriyle hem gidip alışveriş<br />

yapabileceğiniz hem de oturup çay, kahve<br />

içerek dinlenebileceğiniz mükemmel bir yaşam<br />

alanı... Yemek mekânları dışında sağlık<br />

ocağı, cami ve okulu da bulunan çarşı,<br />

içerisinde 14 adet de dükkân bulunduruyor.<br />

Alışveriş için gelen müşterilerin büyük<br />

çoğunluğu ise Erenköy sakinleri...<br />

Oldukça iyi bir esnaf-halk ilişkisine sahip<br />

olan Erenköy Çarşısı, son günlerde Kadıköy<br />

Belediyesi’nin “Tarihi Çarşıyı Kalkındırma<br />

Projesi” kapsamında yenilenme işlemleriyle<br />

gündemde. Proje kapsamında çeşme çarşıya<br />

dahil edilirken, meydanda bir de Kazım<br />

Karabekir heykeli düşünülüyor. Bunun<br />

yanında çarşı tarihi özelliklerine uygun olarak<br />

korunarak, mevcut anıt ağaçlara ilave<br />

ağaçlandırma yapılacak; kent mobilyası,<br />

sanat öğeleri vb. araçlar ile alanın nitelik<br />

ve konforu arttırılacak. Yaşlılar, gençler ve<br />

çocuklar, yani bütün yaş grupları alanı farklı<br />

amaçlarla kullanabilecek. Böylelikle tüm<br />

Erenköylüler, etkin şekilde yer alacakları bir<br />

kamusal alana sahip olacak. Fakat proje<br />

kapsamında trafiğe kapatılması konuşulan<br />

çarşıda esnaf ve halk tepkili... İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Ulaşım Koordinasyon<br />

Müdürlüğü’ne (UKOME) başvuruda bulunan<br />

semt sakinleri, Büyükşehir tarafından<br />

yapılan anketlerde çarşı düzenlenmesine<br />

“hayır” dedi.<br />

“BURASI TRAFİĞE KAPATILIRSA,<br />

BİZİ İDAM ETMİŞ OLURLAR!”<br />

20 seneyi aşkın süredir Erenköy Çarşısı’nda<br />

esnaflık yapan Atilla Refik Erdilek, buradan<br />

geçen yolun Erenköy’ün can damarı olduğunu,<br />

kapandığı takdirde büyük bir kaosun<br />

Atilla Refik Erdilek<br />

oluşacağını dile getirerek, dergimize şunları<br />

aktardı: “Eğer bu yolu trafiğe kapatırlarsa<br />

çarşı esnafı tam anlamıyla batar, bizi idam<br />

etmiş olurlar. Belediye resmen ‘Bu çarşıya<br />

gelme, git başka büyük firmalardan alışveriş<br />

yap’ diyor. Burası Bostancı, Suadiye ve etraftaki<br />

bütün yerlerin birleşme ağı, Erenköy’ün<br />

can damarı. Bu yol kapanırsa insanlar nasıl<br />

Bağdat Caddesi’ne inecek? Kapanmaması<br />

için sonuna kadar direneceğiz, kapanırsa<br />

da toparlanır gideriz. Zaten gitmesek de yol<br />

kapandığı için iflas etmiş olacağız.”<br />

28 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Çevre<br />

BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ANKET YAPTI<br />

Çarşıya girdiğiniz zaman hemen sağ tarafta<br />

bulunan Sırma Pastanesi’nin sahibi Birsen<br />

Yalçın ise, Kadıköy Belediyesi’nin seslerini<br />

duymaması üzerine İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi’ne başvurarak, burada olası<br />

proje için anket yapılmasının istendiğini ve<br />

anket sonucunun yüzde 90’a yakın “hayır”<br />

çıktığını belirterek; “Çarşımız, içinde<br />

yaklaşık 14 dükkânın bulunduğu küçük<br />

bir alan... Müşterilerimiz genelde burada<br />

oturan semt sakinleri oluyor. Çoğunun<br />

yaş ortalaması yüksek olduğu için de araç<br />

kullanarak çarşıya ulaşım sağlıyorlar. 23<br />

senedir bu çarşıda esnafım, eğer çarşımızı<br />

güzelleştirmek istiyorlarsa önce çöplerimizi<br />

temizleyerek, elektrik sistemlemlerimizde<br />

oluşan sorunlara çözüm bulsunlar.<br />

Kadıköy Belediyesi’nin projeyi oluşturma<br />

sürecinde bizlere de danışması gerekirdi”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

“HASTALARIMIZ BURAYA<br />

NASIL GELECEK?”<br />

Üç nesildir Erenköy’de yaşayan, hem<br />

eski bir çarşı esnafı hem de şu an çarşı<br />

içerisinde mülk sahibi olan İbrahim Kenan<br />

Eren de projeyi duyduğu zaman çok<br />

şaşırdığını ve bu projede kamu yararının<br />

ne olduğunu anlayamadığını vurgulayarak;<br />

“Kadıköy Belediyesi’nin böyle bir projeyi<br />

buradaki esnafa, yaşayan insanlara anket<br />

yapmadan, sormadan, oldu bittiye getirmesi<br />

beni çok şaşırttı. Olayı araştırınca trafiğe<br />

kapatma yetkisinin İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Müdürlüğü’nde<br />

olduğunu öğrendik ve oraya<br />

başvurduk. Oradaki yetkililer buraya<br />

gelerek bir anket yaptılar. Ben şahsen bu<br />

yolun kapanmasına karşıyım. Burada trafiğin<br />

kapanması demek, esnafın sonunun<br />

gelmesi demektir. Çarşımızda bulunan<br />

polikliniğe günde yaklaşık 850-1000 arası<br />

hasta geliyor. Eğer araç trafiği kapanırsa, bu<br />

hastalar nasıl buraya gelecekler? Ambulanslar<br />

nasıl hasta getirecek?” şeklinde<br />

konuştu.<br />

“TRAFİK SORUNU KONUSUNDA<br />

ÇEKİNCELERİMİZ VAR”<br />

Projeye ilişkin görüşlerine başvurduğumuz<br />

Erenköy Mahallesi Muhtarı Necla Alpüstün<br />

ise projeyi desteklediklerini vurgularken,<br />

semt sakinleri ve esnafın çekincelerini<br />

de şöyle anlattı: “Tarihi Çarşıyı Kalkındırma<br />

Projesi’ni destekliyoruz. Son derece<br />

güzel ve Erenköy’ü cazibe merkezi haline<br />

getirebilecek bir proje. Proje kapsamında<br />

çarşı merkezine Kazım Karabekir heykeli<br />

konulacak ve tarihi çeşme, çarşıya dahil<br />

edilecek. Fakat, trafik konusunda doğacak<br />

sıkıntılardan dolayı kaygılıyız. Esnaf ve<br />

halkımızın bölgenin trafiğe kapatılması konusunda<br />

çekinceleri var. Bu noktayı esnaf<br />

ve semt sakinlerimizin yorumuna bırakmayı<br />

doğru buluyorum. Trafiği rahatlatacak<br />

ve herkesi mutlu edecek bir düzenleme<br />

yapılacağına inanıyorum.”<br />

Birsen Yalçın İbrahim Kenan Eren Muhtar Necla Alpüstün<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 29


Fikri Takip<br />

Haydarpaşa tam bin yıldır yaşıyor!<br />

Haydarpaşa Garı çevresinde sürdürülen<br />

arkeolojik kazılarda her geçen gün yeni<br />

bulgulara rastlanıyor. Arkeoloji Müzeler<br />

Müdürlüğü tarafından yürütülen arkeolojik<br />

kazılarda iki bin yıl öncesine ait olduğunu<br />

düşünülen bir iskelet ve Bizans dönemine<br />

ait hâlâ akan bir çeşme bulundu.<br />

İstanbul V Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma<br />

Bölge Kurulu’nun kararıyla 11 Mayıs’ta<br />

başlayan kazı çalışmalarında şimdiye kadar<br />

onlarca mezar kalıntısı çıkartıldı. Yapılan<br />

son çalışmalarda ortaya çıkarılan mezarda<br />

ise, bütünlüğü çok fazla bozulmayan ve bin<br />

yaşında olduğu düşünülen bir iskelet ve<br />

üzerinde bir de koku kolyesi mevcut.<br />

İŞLEVİNİ YÜTİRMEYEN BİZANS ÇEŞMESİ<br />

Haydarpşa kazılarıyla birlikte ortaya çıkan<br />

Bizans dönemine ait çeşmenin özelliği,<br />

aktif olması. Yetkililerin verdiği bilgilere<br />

göre, kazı alanında bulunan su kanalları<br />

bu çeşmeye bağlanıyor. İstanbul’un akar<br />

durumda olan tek Bizans çeşmesi olduğu<br />

belirtilen çeşmenin suyu, yapılan testlere<br />

göre içilebilir kalitede. Arkeologlar, suyun<br />

temiz kalmasının o dönemki mimari faaliyetlerin<br />

özenle yapıldığını gösterir nitelikte<br />

olduğunu ifade etti.<br />

HELLENİSTİK DÖNEME AİT<br />

PODYUM BULUNDU<br />

Alanda, 3 müze uzmanı, 18 serbest arkeolog,<br />

1 restoratör, 1 fotoğrafçı ve yaklaşık 400<br />

işçi görev alıyor. Alanın, peronların olduğu<br />

kısımda Hellenistik döneme ait olduğu<br />

düşünülen ve demir kenetlerle birbirine<br />

bağlı kesme dörtgen blok taşlardan yapılan<br />

bir podyum bulundu. Peronların kuzeyindeki<br />

alanda sürdürülen çalışmalarda ise,<br />

batı yüzü kesme dörtgen blok taşlarla çok<br />

düzgün bir şekilde inşa edilmiş, sandık<br />

duvar tekniğiyle yapılmış büyük bir duvar<br />

tespit edildi. Yer yer kesintiye uğrayan,<br />

ancak uzunluğu 100 metre, genişliği ise 3<br />

metre olan bu duvarın henüz hangi döneme<br />

ait olduğu kesinleşmiş değil. Arkeologlar<br />

duvarın iki bin yıllık geçmişe sahip sur<br />

duvarının devamı olduğunu düşünüyor.<br />

Duvarın önündeki toprak yapısını inceleyen<br />

arkeologlar, limanın bu noktadan başladığını<br />

ifade ediyor. İbrahimağa bölgesinde<br />

yapılan kazılarda da Orta Bizans dönemine<br />

ait seramik tuğla fırını açığa çıktı.<br />

İKİ BİN ADET SİKKE<br />

Kazı alanında yapılan çalışmalarda aynı<br />

zamanda şimdiye kadar yaklaşık iki bin<br />

adet sikke bulundu. Altın ve gümüş sikkeler,<br />

titizlikle incelenip numaralandırılıyor.<br />

Bazı sikkelerin oldukça temiz durumda ve<br />

üzerindeki yazılardan nerede basıldığına ve<br />

dönemine ait bilgiler de yer alıyor. Bulunan<br />

sikkelerden bazıları M.S 610- 641 III. Konstantinos,<br />

M.S 527- 565 I. Justinianus’a ait.<br />

“İSTANBUL GELECEĞİNE IŞIK TUTAN<br />

BİR ALAN”<br />

Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu,<br />

kazı çalışmalarının sürdüğü alanı ziyaret<br />

etti. Nuhoğlu’na kazı alanındaki arkeologlar<br />

da eşlik etti. Çalışmalar hakkında bilgi<br />

edinen Aykurt Nuhoğlu, kazı alanından<br />

çıkartılan sikkeleri ve süs eşyalarını da<br />

inceledi. Haydarpaşa’nın çok önemli bir<br />

alan olduğunu vurgulayan Başkan Nuhoğlu;<br />

“Bu önemli alanı koruyarak, kimliğine<br />

yakışır bir biçimde gelecek kuşaklara<br />

aktarmak gerekiyor. Bu kazılarla da gün<br />

yüzüne çıktığı üzere Kadıköy’ün, İstanbul’un<br />

geleceğine ışık tutan bir alan... Biz<br />

de zaman zaman kazıyı yerinde izliyoruz,<br />

gelişmeleri takip ediyoruz. Türkiye için<br />

çok önemli bir alan olan gar ve çevresinin,<br />

hem tarihi hem kültürel mirası ile korunarak<br />

sahip çıkılması gerekiyor. Biz belediye<br />

ve Kadıköylüler olarak bu konuda oldukça<br />

duyarlıyız. Gar eski canlılığına kavuşacak.<br />

Trenler gelecek, gar canlı bir şekilde devam<br />

edecek” şeklinde konuştu.<br />

30 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kapak<br />

KADIKÖY’ÜN ENERJİSİ<br />

SAKLI TARİHİNDE YATIYOR<br />

Kadıköy’ün saklı tarihini Araştırmacı-Yazar Erhan Altunay ile konuştuk. Kadıköy’ü bugün<br />

özel ve popüler bir yer haline getiren enerjisini anlamaya çalıştık. Yeni kitabı ile okuyucularına<br />

yine daha önce fark etmedikleri bir tarih anlatacak olan Altunay’a kulak verince, siz de<br />

Kadıköy sokaklarını artık farklı bir gözle gezeceksiniz.<br />

DİLEK KARAGÖZ<br />

Biz insanların, içinde bulunduğumuz bu çağda en önemli<br />

problemlerinden biri zaman. Çoğunlukla onu iyi değerlendirebilmek<br />

kaygısı içinde, nasıl kullanacağımızı düşünürüz.<br />

Zamanı iyi kullanabilmek temennisini gerçekleştirebilmek ise<br />

aslında onu nasıl algıladığımız ile ilgilidir. Ne var ki, popüler<br />

kültür ‘anı yaşama’yı keşfettiğinden bu yana, zaman üzerine<br />

düşüncelerimiz de derinliğini kaybetmeye başladı.<br />

İnsan üç boyutlu bir varlık; geçmiş, şimdi ve gelecek... İçinde<br />

bulunduğumuz ve dolayısıyla zihnimizi şekillendiren boyutta,<br />

geçmişin geride, geleceğin de ileride olduğuna dair bir algıya<br />

sahibiz. Peki, ya biri size hem geçmişinizin hem de geleceğinizin<br />

yaşadığınız anın içinde saklı olduğunu söylerse? Üç boyutun da<br />

yaşadığınız anın içinde olduğunu ve akmaya devam ettiğini…<br />

Bu akışı dengede tutmak, yani ‘an’da kalmanın ise sadece<br />

zihnin farkındalık ve bilinç düzeyi ile ilgili olduğunu…<br />

32 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kapak<br />

Bu, varlığınızın biyolojik yaşınızdan ibaret<br />

olmadığına ve geleceğinizi de bugünkü<br />

eylemleriniz ve bakış açınızla inşa ettiğinize<br />

dair bir bilinç. Ancak hafıza güçlendikçe<br />

yükselen bilinç sayesinde insan varlığını<br />

inşa edebilir. Yani, kökleri, gövdesi ve dalları<br />

ile aynı ‘an’da yaşayabilir.<br />

‘AN’LAR İÇİNDE YOLCULUK<br />

Peki, bu yazdıklarımızın Kadıköy’ün tarihi<br />

ile ne ilgisi var? Bunları yazıyoruz çünkü<br />

varlığımız, anlamını içinde bulunduğu<br />

zaman ve mekân ile tamamlıyor. Yaşadığımız<br />

mekânda varlığımızın izi kalıyor,<br />

oraya enerjimizden bir parça siniyor. Ve biz<br />

bugün dolaştığımız, yaşadığımız yerlerde,<br />

bizden öncekilerin enerjisini soluyoruz. Biz<br />

hatırladığımız sürece de onlar yaşamaya<br />

devam ediyor.<br />

Bugün Kadıköy, İstanbul’un en özel ilçelerinden<br />

biri... Fiziken her geçen gün tahrip<br />

edilen bir şehir olsa da Bahariye’de yürümek,<br />

Barlar Sokağı’nda soluklanmak ya da<br />

Fenerbahçe Burnu’nda ruhunuzu dinlendiren<br />

bir gün geçirmek hâlâ vazgeçilmez...<br />

Sizce Kadıköy bu gücü nereden alıyor?<br />

Sürekli fiziksel bir tahribatla karşılaşmasına<br />

rağmen, nasıl kendini koruyor?<br />

Bunun cevabı aslında Kadıköy’ün saklı tarihinde<br />

gizli. Araştırmacı-Yazar Erhan Altunay<br />

ile Kadıköy’ü konuşurken, ana sütunlarla<br />

çevrili Roma yolundan yukarı Altıyol’a çıktık.<br />

Hekate Tapınağı’nın üzerindeki Barlar<br />

Sokağı’nda soluklandık. Yeldeğirmeni’ndeki<br />

tapınakta Khalkedon Konsili’nin toplandığına<br />

şahit olduk. Fenerbahçe çayırlarındaki<br />

Athena Tapınağı’ndan Kalamış’taki mezarlıklara<br />

yürüdük. Fenerbahçe Burnu’ndan<br />

Hera Tapınağı’nı seyrettik. Siz Kadıköy’ü<br />

daha önce hiç böyle gezmiş miydiniz?<br />

KADIKÖY’ÜN PAGAN TARİHİ<br />

Ezoterizm, dinler tarihi ve paganizm üzerine<br />

araştırmalar yürüten Erhan Altunay, son<br />

romanı ‘Masalcı’ ile okuyucularını İstanbul<br />

sokaklarında, Kutsal Emanetler’in peşinde<br />

şövalyelere karşı nefes kesen bir serüvene<br />

çıkarmıştı. Zamanın insan zihnine ket<br />

vurmadığı, bir ‘an’da kendinizi İstanbul’un<br />

farklı zamanlarında bulabildiğiniz ve ‘an’lar<br />

içinde yolculuk edebildiğiniz kitap, her gün<br />

üzerinde dolaştığınız sokaklara başka bir<br />

gözle bakabilmenizi sağlıyordu.<br />

Altunay, hazırlıklarını sürdürdüğü yeni<br />

çalışmasında ise bu kez İstanbul’un pagan<br />

tarihine ışık tutacak. Kadıköy’ün gizli<br />

kalmış tarihi de bu çalışmada yerini alacak.<br />

İstanbul’un saklı kalmış tarihini çalıştığını<br />

söyleyen Erhan Altunay, hazırladığı kitapta<br />

Kadıköy ile ilgili çok açıklanmamış arkeolojik<br />

keşifler olduğunu söylüyor:<br />

“Kitapta, Kadıköy ile ilgili çok açıklanmamış<br />

arkeolojik keşifleri bulacaksınız. Kadıköy’de<br />

yürüdüğünüz zaman ayağınızın altında ne<br />

olduğunu bileceksiniz. Altıyol’da yürürken<br />

aslında Roma yolunda yürüdüğünüzü fark<br />

edeceksiniz. Şu anda biliyorum ki Altıyol’da<br />

bir mağazaya girdiğimde, aslında o mağazanın<br />

altında Roma döneminde de yine<br />

mağazalar bulunuyor. Mesela Kadıköy’de<br />

Rıhtım’dan yukarı çıkarken ya da emektar<br />

berber Turan Usta’ya giderken, Kırtasiyeci<br />

Sokak’taki tepeden mutlaka geçiyorum,<br />

geçerken de hayallere dalıyorum. Çünkü<br />

biliyorum ki, aslında Bizans Sarayı’nın<br />

üstünde yürüyorum. Sarayın üstüne ev<br />

yapma iznini kim vermiş, burayı kimler<br />

saklıyor bilmiyorum ama saray şu anda evlerin<br />

altında kalmış. Eğer Barlar Sokağı’na<br />

gidiyorsam, tapınağın üzerinde yürüdüğümü<br />

biliyorum. Bütün Moda ve Mühürdar’ı<br />

dolaşırken, Roma yollarında yürüdüğümün<br />

ve altta koskoca bir şehir olduğunun farkındayım.<br />

Dr. Esat Işık Caddesi’nden aşağıya<br />

inerken altta tiyatro olduğunu hatırlayarak<br />

yürüyorum. Bu kitap ile amaç, insanlara<br />

Kadıköy’de dolaşırken aslında Aspendos<br />

gibi, Side gibi ya da Efes gibi çok büyük bir<br />

kentin üstünde dolaştıklarını gösterebilmek.<br />

Daha Bizans kurulmadan önce, burada<br />

büyük bir antik şehrin olduğunu ve onun<br />

üzerinde gezindiğimizi anlatabilmek.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 33


Kapak<br />

Söğütlüçeşme’de<br />

Khalkedon mezar<br />

buluntuları...<br />

Fenerbahçe Dalyan’a bu yıl gerçekleştirilen bir<br />

inşaat çalışmasında apartmanın altından işte<br />

bu eserler çıktı. Gözler, önümüzdeki süreçte<br />

gerçekleşecek gelişmelere çevrilirken birçok<br />

yerde olduğu gibi burada da inşaat çalışmaları<br />

durduruldu. Görüştüğümüz uzman arkeologlar,<br />

eserlerin Bizans dönemine ait olduğunda hemfikir.<br />

“KADIKÖY’ÜN ALTINDA EFES GİBİ BİR<br />

ŞEHİR VAR”<br />

Üzerinde çalıştığı dönemin 4 bin yıl kadar<br />

geriye gittiğini söyleyen Altunay, Kadıköy’ün<br />

tarihinin 6 bin ile 8 bin yıl kadar<br />

önceye gittiğini tahmin ettiğini ifade ediyor:<br />

“4 bin yıl öncesine kadar giden Kalkolitik<br />

dönemi çalışıyorum. Fikirtepe kültürüne<br />

kadar gidiyor. İstanbul’un tarihi 8 bin yıl önceye<br />

uzanıyor. Kadıköy’ün de bu kadar eski<br />

olduğunu düşünüyorum. Çünkü Pendik’te<br />

Neolitik döneme rastlandı. Aynı şekilde<br />

Dudullu’da da var ve Pendik’in Fikirtepe’nin<br />

alt katmanlarında olduğu düşünülüyor. Şu<br />

an çarpık yapılaşma olduğu için Kadıköy’ün<br />

alt katmanlarına ait yapılar bulunamıyor.<br />

En büyük bulgular Fikirtepe’deydi. Onlar<br />

da son kentsel dönüşüm projeleri ile yok<br />

oldu. Bu yüzden Kadıköy tarihinin Fikirtepe<br />

bölümünü hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Efsanelere<br />

göre Kadıköy, Byzantion’dan önce<br />

kuruldu. Yani Tarihi Yarımada’dan önce Kadıköy’de<br />

yerleşim vardı. Kadıköy’e ilk gelenler,<br />

Yunanlıların Dor kolundan gelen Megara<br />

kolonisi. O zaman Kadıköy, Kurbağalıdere<br />

ile Seyit Ahmet Deresi arasında yer alan çok<br />

güzel bir yarımada olduğundan ilk yerleşim<br />

Kadıköy’e oluyor. Boğaza hükmeden bir<br />

yer ve Kadıköy’de çok değerli madenler var.<br />

Madenleri işletiyorlar. Sonra Byzantion, yani<br />

İstanbul kuruluyor. Hatta, Byzantion gibi bir<br />

yer dururken buraya yerleşim kurmuşlar,<br />

kör bunlar deniyor. Efsaneye göre Bizans’a<br />

şehri nereye kurulacağı sorulduğunda ‘Körler<br />

Ülkesi’nin karşısına diyor. Tabi bunlar<br />

efsane... Khalkedon ismi etimolojik olarak<br />

buradaki büyük bakır yataklarından geliyor.<br />

Kadıköy bizim için neden önemli? Çünkü<br />

İstanbul’dan önce var olan bir kültür ve<br />

üzerinde yaşadığımız toprakların kültürü.”<br />

“KADIKÖY BÜYÜK BİR KEHANET<br />

MERKEZİYDİ”<br />

Kadıköy’de ilk çağa dair kalıntı bulunamadığını<br />

ama toprağın altında büyük bir<br />

arkeolojik hazine bulunduğunu söyleyen<br />

Erhan Altunay, tarihi kaynaklardan bu<br />

bilgilere ulaşılabildiğini söylüyor. Latince ve<br />

Yunanca tarihi kaynaklardan bilgi edindiğini<br />

belirten Altunay, Kadıköy’ün büyük bir<br />

kehanet merkezi olduğunu ifade ediyor:<br />

“Kadıköy’de ilkçağa ait her şey toprağın<br />

altında... Kadıköy’ün birçok bölgesinde<br />

Roma ve daha eski dönemlere ait kalıntılar<br />

çıkıyor ama bunlar yok ediliyor. Örneğin,<br />

Söğütlüçeşme’de 1970 ve 1980’li yıllarda<br />

kazı yapılırken Roma dönemine ait lahitler<br />

çıktı. Çok sayıda Kadıköy sikkesi var ve<br />

bu sikkelerde üç ayaklı kazan simgesi var.<br />

Üç ayaklı kazan simgesi, o dönemlerde<br />

bilicilik ya da kehanet merkezini simgeliyor.<br />

Yani Kadıköy, ezoterik olarak büyük bir<br />

kehanet merkezi. Kadıköy’e o dönemde<br />

insanlar bu yüzden geliyor. Bu merkez<br />

Kadıköy’ün içinde ama şu anda yerini<br />

tam olarak bilemiyoruz. Yine çok büyük<br />

bir tiyatro var burada. Altıyol’dan aşağıya<br />

inerken ya da Saint Joseph Lisesi’nden<br />

aşağıya inerken olduğu düşünülüyor. Düşünülüyor<br />

diyorum, çünkü daha elimizde<br />

fiziksel kanıtlar yok.<br />

Bugün Barlar Sokağı’nın yer aldığı yerde<br />

Hekate Tapınağı’nın olduğu da düşünülüyor.<br />

Hekate, Ay ve büyücülerin tanrıçası kabul<br />

ediliyor. Bütün bu bilgiler ve bu yapıların<br />

varlığı tarihi kaynaklarda mevcut. Dönemin<br />

gezginlerinin ve Yunan yazarların eserleri...<br />

Latince ve Yunanca olan bu kaynaklar, Türkçeye<br />

de çevrildi. Ancak zaman içinde artan<br />

yapılaşma yüzünden ve kazı yapılamadığı<br />

için kalıntılara ulaşamıyoruz. Eğer kaçak kazı<br />

yapılmazsa ve yapılan binaların temellerine<br />

bakılırsa belki ileride Kadıköy’ün tarihi<br />

biraz daha aydınlanır. Özellikle Kızıltoprak<br />

ve Yoğurtçu Parkı civarında kazılan bina<br />

temellerinden kalıntılar çıkınca, müteahhit<br />

firmaların gece gelerek bu kalıntıların üzerlerine<br />

beton döktüklerini duyuyorum.<br />

KHALKEDON KONSİLİ<br />

YELDEĞİRMENİ’NDE TOPLANMIŞ<br />

Tarihi kaynaklarda Kadıköy, coğrafi olarak<br />

tarif edilmiş. Yeldeğirmeni, bir tepelik.<br />

Altına deniz giriyor, dere akıyor. Stadın<br />

olduğu yere kadar bir yarımada var. Tam<br />

o bölgede, Afrodit Tapınağı bulunuyor.<br />

Biraz yukarıda Poseidon Tapınağı var.<br />

Bugün Yeldeğirmeni’nin olduğu yerde<br />

aynı zamanda büyük bir tapınak var. Hatta<br />

o tapınak daha sonraları kilise oluyor.<br />

Khalkedon Konsili’nin orada toplandığı<br />

düşünülüyor. O dönemde de Altıyol’dan<br />

itibaren çarşı başlıyor. Tıpkı bugün olduğu<br />

gibi... Bugünkü otobüs durağının olduğu<br />

yerde deniz var. Nitekim otobüs durağı kazıldığında<br />

Roma dönemine ait mermer yol<br />

çıktı. Üzerini asfalt ile kapattılar. Sahilden<br />

yukarıya ana sütunlu Roma yolu ile çıkılıyor.<br />

Bugün olduğu gibi o zaman da yine<br />

orada dükkânlar var. Diğer taraftan duraktan<br />

Altıyol’a çıkarken Kırtasiyeci Sokak’ın<br />

Bugünkü Kalamış Yat Limanı’nda<br />

bulunan Fikirtepe Kültürü eserleri...<br />

Karma ekonomi modeli ile birlikte<br />

Fikirtepe ve bugünkü Kalamış<br />

arasında kaynaşmayı da<br />

sembolize ediyor.<br />

34 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kapak<br />

tepe yaptığı yerin altı saray. Kayıtlarda<br />

Konstantine Sarayı olarak geçen yapının<br />

orası olduğu düşünülüyor. Bunları Roma<br />

tarihinden öğreniyoruz. Dediğim gibi kayıtlarda<br />

var ama kalıntılarına ulaşamıyoruz.”<br />

“ALTIYOL’DA MEZARLIĞIN<br />

ÜZERİNDE GEZİYORUZ”<br />

Erhan Altunay, Kadıköy’ün önce Pagan,<br />

ardından da Hıristiyan Roma döneminden<br />

sonra Türk egemenliğine girdiğini anlatıyor.<br />

Kadıköy’ün Türk egemenliğine girdiği<br />

1300’lü yıllardan sonra ıssızlaştığını ve<br />

önemini kaybettiğini ifade eden Altunay,<br />

“Altıyol’da aslında bir mezarlığın üzerinde<br />

geziyoruz” diyor ve ekliyor:<br />

“Türkler, 1300’lü yıllarda İstanbul’u almadan<br />

önce Kadıköy’ü alıyorlar. Böylece<br />

Kadıköy önemini kaybediyor, ıssızlaşıyor.<br />

Kadıköy ıssızlaşınca Yeldeğirmeni de dökülüyor<br />

ve çayır çimen haline geliyor. Daha<br />

sonra tek tek yapılar, değirmenler, çiftlikler<br />

öne çıkıyor. Sonra, Abdülhamit buraya<br />

yapılar inşa ettiriyor. Bugünkü Yahudi evleri<br />

yapılıyor, alt katmanlar yok oluyor. Sonraları,<br />

bir zamanlar Paris Caddesi’nin olduğu<br />

yerde işgal yıllarında genelevler açılıyor. Bu<br />

nedenle popüler hale geliyor ama bütün o<br />

binalar yapılırken alt katmanlar yok oluyor.<br />

Abdülhamit’in yaptırdığı evlerin temeli çok<br />

derine inmiyor. Bu yüzden kentsel dönüşüme<br />

girmezse hâlâ bir şeyler çıkabilir. Şu an<br />

arkeolojik olarak en iyi bildiğimiz, Altıyol’da<br />

mezarlık olduğu. Çünkü bir yığın mezar taşı<br />

ve lahit çıktı. Altıyol’da bir mezarlığın üzerinde<br />

geziyoruz. Kalamış Marina yapılırken de<br />

inanılmaz derecede lahit ve gözyaşı şişesi<br />

çıktı. Çünkü oralar dere toprağı ile dolduğu<br />

için temelleri sağlam değil. Romalılar bu<br />

yüzden orayı mezarlık olarak kullanmış. Ayrıca<br />

Çiftehavuzlar’da da çok büyük mezarlık<br />

çıktı. Oradaki İlk Çağ’a ait mezarlıkta yine<br />

üç ayaklı kazan var. Çiftehavuzlar’da da bir<br />

kehanet merkezi mi vardı yoksa Kadıköy’de<br />

yaşayan bir kâhin mi oraya gömüldü, bilmiyoruz.<br />

Ancak Çiftehavuzlar’ın çok eski bir<br />

yerleşim yeri olduğunu biliyoruz.”<br />

“GEÇMİŞTE ENERJİ MERKEZİ OLMASI<br />

KADIKÖY’Ü HÂLÂ ETKİLİYOR”<br />

“Geçmişte bir dönem kehanet ve enerji<br />

merkezi olması, bugün Kadıköy’ü hâlâ<br />

etkiliyor” diyen Erhan Altunay, yeryüzündeki<br />

kutsal alanların her dönem kutsallığını<br />

sürdürdüğünü söylüyor. Aynı zamanda bir<br />

nükleer enerji mühendisi olan araştırmacı-yazar,<br />

maddenin hafızasını her zaman<br />

koruduğunu belirtiyor:<br />

Yoğurtçu Parkı yanında yine bu sene<br />

apartmanın kentsel yenileme için yıkılması ile<br />

birlikte ortaya çıkan eserler... Kalın duvarların<br />

dikkat çektiği yapılar, sadece bir kilometre<br />

uzaklıktaki Dalyan’da günyüzüne çıkan<br />

kalıntılarla büyük benzerlik gösteriyor. Bu da<br />

aynı döneme ait olduklarının kuvvetli kanıtı.<br />

Lahit yüzü tipinde mezar taşı... Geç Helenistik<br />

döneme ait eser, Çiftehavuzlar’dan çıkarıldı.<br />

Ariston oğlu asker Ariston ile eşi Gykeia’ya<br />

ait olduğu tespit edildi. Taşın üzerinde kişisel<br />

eşya kabartmaları dikkat çekiyor.<br />

“Yeryüzündeki kutsal alanlar, her dönemde<br />

kutsallığını sürdürür. Geçmişte buranın bir<br />

kehanet merkezi olması, bugün Kadıköy’ün<br />

atmosferini etkiliyor. Burada bir kehanet yeteneği<br />

var ve Kadıköy’ü dolaşırken aslında<br />

hâlâ o hissi alıyorsunuz. Mesela Kadıköy’de<br />

hiç el değmeden kalan yer Fenerbahçe Burnu’dur.<br />

Biliyoruz ki, eskiden orada çok büyük<br />

bir Hera Tapınağı vardı. Hera, Zeus’un<br />

eşi ve aynı zamanda evlilik ve aile tanrıçası.<br />

Tapınak, yarımadanın tam üstünde... Hatta<br />

şimdi de denizin üzerinde bir kayalık vardır<br />

ve gece üzerinde bir lamba yanar. O kayalık<br />

Hera Altarı’dır. En son kalıntıları maalesef<br />

define aramaya kalkanlar dinamitle patlattı.<br />

Bu şu anlama geliyor; orada Hera’nın bütün<br />

enerjisini hissediyorsunuz. Hera’ya tapan<br />

rahibelerin yıllarca kaldığı yermiş orası.<br />

Hıristiyan döneme geçildiğinde de İmparotoriçe<br />

Thedora, sarayını aynı yere yaptırıyor.<br />

Hristiyanlığın kutsal emanetleri İstanbul’a<br />

geldiğinde bu sarayda bekletiyorlar. İmparator<br />

da kutsal emanetleri görmek için bu<br />

saraya geliyor. Daha sonraki dönemlerde<br />

orada Atatürk için bir köşk yapmak istiyorlar<br />

ama o kendisi için çok fazla olduğunu<br />

söyleyerek reddediyor. Alanın, halka<br />

açılmasını istiyor. Bana göre orası bütün<br />

enerjisini hâlâ koruyor. Fenerbahçe’de ana<br />

tanrıçanın enerjisi vardır. Çünkü maddenin<br />

hafızası vardır. Bir madde, içindeki her bir<br />

atom oluşturduğu maddeyi yani geneli<br />

görebiliyor ve genelde ne oluşturduğunun<br />

farkında. Maddeyi ne kadar parçalarsan<br />

bu hafıza o kadar dağılır. Eski yapılar da<br />

bu şekilde hafızalarını koruyor ve enerjileri<br />

şehrin atmosferine yansıyor. Dolayısıyla<br />

bir mekânda kutsallık varsa o hiçbir zaman<br />

kaybolmuyor.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 35


Kapak<br />

“İNSANLARI BESLEYEN ŞEHRİN<br />

ENERJİSİDİR”<br />

Altunay’a, Kadıköy’ün bu dönemde birçok<br />

yazar ve sanatçı tarafından tercih edilen<br />

popüler bir yer olduğunu hatırlatıyoruz.<br />

“Sanatçıları besleyen şehrin enerjisidir”<br />

diyerek devam ediyor:<br />

“Şehirlerde insanları ruhen besleyen<br />

binaların şekli ve fiziksel görünümlerinden<br />

çok, o yerin enerjisidir. Özellikle sanatçılar,<br />

bu tarihi ve yaşanmışlıktan gelen enerjiden<br />

beslenir. Bu yaşamın içindeki özel<br />

noktalardır. İnsanların özelliği bu enerjiyi<br />

besler. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar,<br />

Narmanlı Han’da kalmış. Uzun yıllar da aynı<br />

şekilde Fatih’teki Şekerci Han’da kalmış.<br />

Yani Fatih’deki yaşamı da biliyor, Cadde-i<br />

Kebir’deki yaşamı da… Oradaki çok özel<br />

hayatları tanıyor ve kendi içinde harmanlıyor.<br />

Öte yandan bir yazar biteviye hep<br />

aynı apartmana bağlı kalırsa veya bugün<br />

AVM’lerde geçen hayatlar gibi hep aynı<br />

yaşamları görürse beslenemez. Aynı şekilde<br />

Sait Faik’i okuduğunuzda da nasıl beslendiğini<br />

görüyorsunuz. Bu noktada şehirlerin<br />

enerji alanları da önemli tabii… O anlamda<br />

bana göre el değmemiş enerji alanı Çengelköy’dür.<br />

Orada bir ayazma yani kutsal<br />

su kaynağı var ve hâlâ insanları beslemeye<br />

devam ediyor. Kanlıca ve Anadolu Hisarı da<br />

bu şekilde yaşamaya devam ediyor. Oradaki<br />

tapınak temelleri duruyor. Yine İstinye’de<br />

hâlâ bir Hekate Tapınağı mevcut. Üzerine<br />

ev yapılmış ama duruyor.”<br />

İmparotoriçe Thedora<br />

“HİÇBİR MEKÂN KEMİKLER ÜZERİNDE<br />

AYAKTA DURMAZ”<br />

“Her mekânın kendi kutsallığı var” diyen<br />

Altunay’a göre, bir yerde hangi inanış hâkim<br />

olursa olsun, her mekân kendi ayakları<br />

üzerinde durur ve o kutsallık devam eder.<br />

Müslümanlar, İstanbul türbelerin ve erenlerin<br />

sayesinde ayakta duruyor, diyebilir. Hıristiyan<br />

dönemde şehri azizlerin koruduğuna<br />

inanılır. Biri aziz diğeri evliya ama hiçbir<br />

mekân kemikler sayesinde ayakta durmaz,<br />

ancak kutsallığı halkın belleğinde kalır:<br />

“Hekate, Ay ve büyücülerin tanrıçası olduğu<br />

için, Kadıköy büyücülerin yaşadığı yer. Bu<br />

yeri kehanet merkezi haline getiren enerji<br />

hâlâ devam ediyor. Eski yazarların anlatımına<br />

göre Kadıköy’ün en önemli yönü,<br />

içine kapanık oluşu. Çünkü sır barındırıyor.<br />

İstanbul ile Kadıköy birlikte hareket ediyor.<br />

Aynı birliğe ve savaşa katılıyorlar ama bir<br />

Ay ve büyücülerin tanrıçası kabul edilen Hekate...<br />

yandan Kadıköy bu içine kapanık halini<br />

devam ettiriyor. O dönemde İstanbul Güneş’i,<br />

Kadıköy Ay’ı simgeler. Kadıköy, daha<br />

duygusal ve mistiktir. Kadıköy dişildir, İstanbul<br />

erili temsil eder. İstanbul’da da Hekate<br />

Tapınağı var ama oradaki adı ‘Phosphoros’,<br />

yani Işıksaçan. Bir de Kadıköy, İznik, Gemlik<br />

gibi bölgelere açıldığı için, daha sonra<br />

oralardan da besleniyor. Yani Pagan ile aynı<br />

zamanda Hıristiyan kültürüne de çok yakın.<br />

Hıristiyan kültürü açısından bakacak olursak<br />

Ayia Efimia, Kadıköy’de bir önemli isim.<br />

Efimia’nın kemikleri şu anda Patrikhane’de.<br />

Eskiden Kadıköy’de Afrodit Tapınağı’nın<br />

olduğu yerde korunuyormuş. Bizans zamanında<br />

Kadıköy’de afrodizyak bir kültür bulunuyordu.<br />

Haçlılar geldiğinde de Kadıköy’e<br />

yerleşiyordu. Haçlılar’dan bu yana şövalye<br />

tapınakları burada. Türkler, Kadıköy’ü aldığında<br />

ise bugün E-5 olarak kullandığımız<br />

yol yine ana yol olarak kullanılıyordu. Bugün<br />

Bağdat Caddesi’nin Ayrılıkçeşme’den<br />

başlamasının nedeni, Khalkedon surlarının<br />

Ayrılıkçeşme’de bitmesidir. Bağdat<br />

Caddesi, Kızıltoprak’tan Bostancı’ya kadar<br />

aslında sur dibinden ve deniz kenarından<br />

gider. Bugün Cadde’nin aşağısında kalan<br />

her yer o dönemde deniz. O yüzden de<br />

bugün oradaki binalar tehlikede. Türkler,<br />

Kadıköy’ü aldığı zaman Pontus’tan yardım<br />

gelecek diye korkuyorlar ve ana yolun üstüne<br />

gözcüleri yerleştiriyorlar. Buraların adı<br />

daha sonra Gözcübaba ve Göztepe oluyor.<br />

Göztepe’de büyük bir höyük var. Bugün de<br />

36 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kapak<br />

Gözcübaba’da kulenin arkeolojik kalıntıları<br />

var. Gözcübaba’da daha önce de kutsal<br />

kabul edilen alana erenleri yerleştiriyorlar<br />

ve oranın adı da Erenköy oluyor.<br />

Ben çocukken Erenköy’ün her yanında<br />

Bizans sütunları vardı. Erenler, oraya gelmeden<br />

önce inşa edilen yapıların sütunları.<br />

Şimdi hiçbiri kalmadı tabii. Şunu söylemek<br />

gerekir; Müslümanlar, bugün İstanbul’un<br />

maneviyatını türbe ve erenlere bağlayabilir.<br />

Hıristiyanlar da azizlerin kemiklerini<br />

İstanbul’a getiriyordu ve İstanbul’u azizlerin<br />

koruduğuna inanıyordu. Hıristiyanlardan<br />

önce de tapınaklar vardı. Ancak hiçbir yer<br />

kemiklerin üzerinde durmaz. Biri aziz der,<br />

diğeri eren ama her mekân kendi ayakları<br />

üzerinde durur. Her mekânın kendi kutsallığı<br />

vardır ve o kutsallık bir şekilde hep<br />

devam eder.”<br />

“KAPİTALİZM TARİH SEVMEZ”<br />

Bugüne kadar gelen yapılaşma süreci ve şu<br />

anda kentsel dönüşüm çalışmalarıyla tarihin<br />

üzerinin örtüldüğünü söyleyen Altunay,<br />

bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “Şimdi<br />

İstanbul türbelerin ve erenlerin sayesinde<br />

ayakta duruyor deniliyor. O dönemde de<br />

aynı inanış var. Bizans azizlerin kemiklerini<br />

getiriyor buraya. Azizler, İstanbul’u koruyor<br />

deniliyor. Biri aziz diyor diğeri evliya diyor.<br />

Aynı şey… Her mekânın kendi kutsallığı<br />

vardır. Ama biz koruyamıyoruz.<br />

Ona bakarsanız İstanbul’da ayazmalar var.<br />

Mesela en önemlisi, Ayvansaray’da Panayia<br />

Vleharna Ayazması. Baktığın zaman daha<br />

önceden ana tanrıça kutsal su kaynağı. Ana<br />

tanrıçadan Meryem’e geçmiş. Ne yaptık<br />

biz, civarındaki eski ve tarihi evleri yıkıp<br />

çirkin bir otel diktik. Asya yakasında en<br />

önemli ayazma ise Bulgurlu’da. Hâlâ Roma<br />

sütunları ile çevrili bir çeşme var. Roma<br />

döneminin kutsal su kaynağı. Civarındaki<br />

erkekler hamamında Roma sütunlarını<br />

görüyorsunuz. Sonrasında oradaki su Aziz<br />

Mahmud Hüdayi’nin şifalı suları olmuş. Yani<br />

o kutsallık her zaman devam ediyor ama<br />

biz her tarafını evlerle doldurmuşuz.<br />

Bina temeli kazarken tarihi bir kalıntı<br />

çıkıyorsa üzerini hemen kapatıyorlar. Çok<br />

dikkatli bir göz ile bilerek baktığınızda<br />

görebiliyorsunuz. Ben araştırmalarımı her<br />

yanı yürüyerek yapıyorum. Ama bu tahribat<br />

sadece Kadıköy’de değil. Salacak çok<br />

önemlidir. Radarın olduğu yer Damalis burnudur.<br />

Bütün orduların buluştuğu noktadır.<br />

Salacak içine kapanık bir yapıda, her şey<br />

yok oldu. Beylerbeyi’nin ise asıl adı İstavroz<br />

Vadisi. Çünkü orada İstavroz yani kutsal<br />

haç kilisesi ve kutsal haçın da kalıntıları<br />

vardı, yok olmuştu ama kilise geçenlerde<br />

bulundu. Çok kazı yapılıyor ve bizim<br />

işimizi engelliyor diye esnaf kilisenin üzerini<br />

kapattı. Ama bu tür şeylere bütün ülkelerde<br />

rastlıyoruz. Roma’da Roma forumu üzerinden<br />

altı şeritli yol geçiyor. Bütün dünyada<br />

bu tür şeylere rastlıyoruz. Fransa’da metro<br />

yapılırken Kelt kalıntıları çıktı, kapattılar<br />

üzerini. Çünkü kapitalizm tarihi sevmez.”<br />

Giyimli kadın heykeli<br />

parçası... Roma<br />

devrine ait mermer<br />

eser, Kadıköy’den<br />

çıkarıldı. Bu boyutta<br />

büyük eserlerin<br />

daha çok Tarihi<br />

Yarımada’da<br />

çıktığı görülürken<br />

Kadıköy’de bu<br />

bulguya rastlanması,<br />

belki de derinliklerde<br />

çok fazla benzerlerinin<br />

olduğunun da işareti.<br />

Diğer yandan her iki<br />

yakada eser transferi<br />

olabileceği de<br />

tahminler arasında.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 37


İlçelerimiz<br />

Faytona son, atlara özgürlük!<br />

Atlı faytonların kaldırılmasını ve atların özgürleştirilmesini<br />

savunan yüzlerce hayvan<br />

gönüllüsü, Büyükada’da protesto eylemi<br />

gerçekleştirdi. Hayvan Özgürlüğü İnisiyatifi,<br />

Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu,<br />

Hayvanlara Adalet Derneği gibi hayvan<br />

mücadelesi veren platformların yanı sıra<br />

Ankara Vegan Platformu, Vegan Aksiyon<br />

gibi vegan oluşumların ortak çağrısıyla<br />

Büyükada’da toplanan aktivistler, faytonculuğun<br />

kaldırılmasını ve hayvanların yaşam<br />

güvencesi altına alınmasını talep etti.<br />

“Hayvanlar mülk değildir”, “Faytona son,<br />

atlara özgürlük” pankartları açan grup<br />

adına basın açıklamasını Hayvan Özgürlüğü<br />

İnisiyatifi’nden Esra Yıldırım, Adalar’da her<br />

yıl yüzlerce tutsak atın öldüğüne dikkat<br />

çekerek, şunları ifade etti: “Faytonlarda<br />

atların kullanılması meselesi, Yenikapı’da<br />

Erdoğan’ın mitinginde ‘Atları faytonların<br />

boyunduruğundan kurtaracağız’ sözleriyle<br />

yeniden gündeme geldi. Seçimden sonra<br />

gereğinin yapılacağı sözü verilmişti. Ancak,<br />

bakanlığın atların özgürleşeceği değil,<br />

günde 6 saat kullanılmalarının öngörüldüğü<br />

kanun taslağı hazırlığı içinde olduğunu<br />

basından gördük.<br />

DAHA İYİ ŞARTLAR DEĞİL,<br />

KALICI ÖZGÜRLÜK!<br />

Kavurucu sıcaklarda dur durak bilmeden<br />

koşturuldukları için ayakları kanayan, kış<br />

olunca öylece bir kenara bırakılan, acısı ve<br />

çaresizliği ancak yorgun gözlerinin içine<br />

bakıldığında görülen, bir parça ot ve birkaç<br />

yudum su ile idare etmesini öğrenmek<br />

zorunda kalan, turizm ve nostaljinin köleleri<br />

atların, sırtlarında şaklayan kamçıdan azat<br />

olmaları için vicdana, sağduyuya ve adalete<br />

sığmayan bu kanlı sektörün çarklarının durması<br />

için Adalar’da, Türkiye’nin diğer illerinde<br />

ve yeryüzünün herhangi bir noktasında<br />

kullanılan atların özgürlüğü için, daha iyi<br />

şartlar değil, bir kölelik olan atlı faytonların<br />

kaldırılmasını ve atların ömürleri boyunca<br />

kullanılmadan yaşamasının güvence altına<br />

alınmalarını talep ediyoruz.”<br />

Tarihi Küçüksu Çayırı<br />

şenlendi<br />

Osmanlı döneminin gözde mesire alanlarından, yakın<br />

tarihe kadar ilçenin renkli sosyal alanlarından biri olan<br />

Tarihi Küçüksu Çayırı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve<br />

Beykoz Belediyesi tarafından yürütülen projeyle İstanbul’a<br />

kazandırıldı, geçmişteki canlı günlerine yeniden kavuştu.<br />

Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin inşaatları<br />

sırasında şantiye alanı olarak kullanılan ve yeşil dokusu<br />

büyük oranda zarar gören Küçüksu Mesiresi, doğal ve tarihi<br />

yapısına uygun olarak düzenlendi. Tarihi mekânda yapılan<br />

yeşil alan, park ve yürüyüş yollarının ardından İstanbul ve<br />

Beykozlular, mesire alanına<br />

gelmeye başladı. Aileleri<br />

ve çocuklarıyla dinlenmek,<br />

yürüyüş ve spor yapmak<br />

için alana gelen vatandaşlar<br />

renkli görüntüler oluşturuyor.<br />

Tarihi mesirede geçmişteki<br />

gibi mısır kazanları kaynıyor.<br />

Sancaktepe Belediyesi,<br />

PARDUS’a hazırlanıyor<br />

Sancaktepe Belediyesi, hizmetlerinde yerli ve milli işletim sistemi<br />

olan PARDUS’a geçmek için çalışmalarına aralıksız devam ediyor.<br />

Sancaktepe Belediyesi Bilgi İşlem Müdürlüğü tarafından, TÜBİ-<br />

TAK’ın geliştirmiş olduğu yerli işletim sistemi PARDUS hakkında<br />

belediye bünyesindeki personele eğitim verilmeye başlandı.<br />

Sancaktepe Belediye Başkanı İsmail Erdem, eğitimin ilk dersinde<br />

yaptığı konuşmada her alanda yerli ve milli ürün çağrısına destek<br />

verilmesi gerektiği vurguladı. Türkiye’ye karşı yapılan saldırılara<br />

üretim ile karşılık vereceklerini belirten Başkan Erdem; “Ülkemiz<br />

üzerine oynanan oyunlardan yola çıkarak, milli ve yerli olan<br />

ürünlere dönüş noktasında bu eğitim programını düzenliyoruz.<br />

Bu eğitimler çerçevesinde milli işletim sistemimiz olan PARDUS’a<br />

geçiş sürecimiz devam ediyor. Dışa bağımlılığı azaltan, düşük maliyeti<br />

ile kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılmasına fayda<br />

sağlayan PARDUS’un göç projesini uyguluyoruz, teknik altyapı ve<br />

sistemimizi uygun hale getiriyoruz” şeklinde konuştu.<br />

38 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


İlçelerimiz<br />

Pendik’e bir spor<br />

kompleksi daha!<br />

Pendik Kaynarca Mahallesi sakinlerinin<br />

merakla beklediği, toplam 11 bin 582 metrekare<br />

alana sahip dev spor kompleksinin<br />

ihalesi yapıldı. Yüzme havuzu, fitness, basketbol,<br />

tekvando, jimnastik ve çok amaçlı<br />

spor salonlarının yer alacağı Kaynarca Spor<br />

Kompleksi’nin 600 gün içerisinde tamamlanması<br />

hedefleniyor. Kaynarca Mahallesi’nde<br />

D-100 Karayolu (E-5) kenarına inşa<br />

edilecek kompleks içerisinde, İSMEK ve<br />

kütüphanenin yanı sıra bir de kapalı otopark<br />

yer alacak.<br />

Pendik Belediye Başkanı Dr. Kenan Şahin’in<br />

kamuoyuna duyurduğu 14 spor kompleksi<br />

projesinden dördünün inşasına başlanmıştı.<br />

Güllübağlar, Kavakpınar, Sanayi ve<br />

Yayalar Spor Komplekslerinin inşaları devam<br />

ediyor. İçerisinde yüzme havuzu ve çok<br />

amaçlı spor salonları da bulunacak Kaynarca<br />

Spor Kompleksi’nin inşasına ihale sürecinden<br />

hemen sonra başlanacak. Esenyalı<br />

Yüzme Havuzu, Çınardere Spor Kompleksi,<br />

Çamçeşme Basketbol Salonu, Çamçeşme<br />

Kapalı Yüzme Havuzu, Sapanbağları Kapalı<br />

Yüzme Havuzu, Yenişehir Spor Kompleksi,<br />

Çamlık Kapalı Yüzme Havuzu ve Ahmet<br />

Yesevi Mahallesi’nde iki spor kompleksinin<br />

proje çalışmaları ise devam ediyor.<br />

Sultanbeyli’de<br />

beklenen gün geldi<br />

Sultanbeyli’nin uzun süredir beklediği gün geldi.<br />

Hisseli parsellerle ilgili yıllardır verilen mücadele<br />

meyvesini verdi, ilk tebligatlar hak sahiplerine<br />

teslim edildi.<br />

Göreve geldiği ilk günden bu yana hisseli parsellerle<br />

ilgili çalışmalar yürüten Sultanbeyli Belediye<br />

Başkanı Hüseyin Keskin, ilçeye bir sevinci daha<br />

yaşattı. TEM, Gölet ve Devlet Hastanesi gibi dev<br />

eserleri ilçeye kazandıran Keskin, mülkiyet sürecinin<br />

nihayete ermesi için de gece gündüz çalıştı. Yapılan çalışmalar sonucunda tüm tapular<br />

belediyeye devredildi. Devir işlemlerinin ardından kadastro çalışmaları başlatıldı.<br />

1331 ve 1337 parsellerde tebligatlar, hak sahiplerine ulaşmaya başladı.<br />

PEŞİN ÖDEMELERDE İNDİRİM, AYRICA TAKSİT İMKÂNI<br />

Konuyla ilgili açıklamada bulunan Başkan Keskin; “İlçemizin önündeki en büyük engel<br />

olan mülkiyet sorununu çözdük. İlk tebligatları hak sahiplerine ulaştırmaya başladık.<br />

Hemşehrilerimizi gözeten bir ödeme planı ortaya koyduk. 2B’de olan tüm imkânları<br />

uyguladık. Peşin ödemelerde indirimler olacak, taksit imkânı da sunduk. Tebligatlarını<br />

alan hemşehrilerimizin bir yıl içinde belediyemize başvuru yapması gerekiyor” dedi.<br />

Kartallı kadınlara özel ring turu<br />

Göreve geldiği 2009 yılından bu yana<br />

birbirinden başarılı projelere imza atan<br />

Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz’ün<br />

öncülüğündeki Kartal Belediyesi, ilçeye<br />

kazandırılan son projeleri Kartallı kadınlara<br />

tanıtmak amacıyla ring turu başlattı.<br />

Ring turlarıyla hem vatandaşların projeler<br />

hakkında bilgi sahibi olması sağlanıyor,<br />

hem de projeler tanıtılarak halk tarafından<br />

kullanımlarının artırılması amaçlanıyor.<br />

Kartal Belediyesi Basın Yayın ve Halkla<br />

İlişkiler Müdürlüğü tarafından hazırlanan<br />

program kapsamında gerçekleştirilen kent<br />

turunda; Neyzen Tevfik Kolaylı Heykeli,<br />

Eşekli Kütüphaneci Anıtı, Srebrenitsa<br />

Soykırım Anıtı, Kartal Sanat Akademisi,<br />

Dragos Kazı Alanı, Ceviz Meydanı Sosyal<br />

ve Kültürel Aktivite Merkezi Proje Alanı,<br />

Mehmet Ali Büklü Parkı, Buz ve Kaykay<br />

Pisti, Kartallı Kazım Meydanı, Masal Müzesi,<br />

Rauf Denktaş Anıtı, Bayram Demirkol<br />

Parkı, Kartal Belediyesi Yaşlı Bakım ve<br />

Huzurevi Binası katılımcılara gezdiriliyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 39


İlçelerimiz<br />

Otizmli çocuklara<br />

bir destek de Ataşehir’den<br />

Ataşehir Belediyesi çalışanları, otizmli çocukların eğitimlerine destek sağlamak için hazırlanan<br />

atık elektrikli ve elektronik eşyaların toplanması projesine destek oldu. Otizme<br />

farkındalık oluşturabilmek için Ataşehir Belediyesi’nin CarrefourSA, Tohum Otizm Vakfı,<br />

AGİD ve Exitcom ile ortaklaşa gerçekleştirdiği projeyle kullanılmayan elektronik eşyalar,<br />

otizmli çocukların eğitimlerine katkı sağlayacak.<br />

Bu projeyle, çevreye ve insan sağlığına büyük zararlar verebilen<br />

atık elektronik eşyaların geri dönüşümünden elde edilen<br />

gelir, otizmli çocukların eğitimi için bursa dönüşecek. Ataşehir<br />

Belediyesi çalışanları da evlerinde bulunan bozulmuş ve<br />

atık haline gelmiş elektronik eşyaları, belediye binasındaki<br />

kumbaralara atarak, projeye destek oldu. Projeye duyarlı<br />

belediye çalışanları; bozuk haldeki küçük ev aletleri, kişisel<br />

bakım cihazları ve lambalar getirerek, hem geri dönüşüme<br />

destek hem de otizmli çocukların eğitimlerine katkı sağladı.<br />

Ümraniye Belediyesi’nden<br />

yaşam boyu eğitim<br />

Ümraniye Belediyesi tarafından 2013 yılı itibariyle hizmet vermeye başlayan Trafik Çocuk<br />

Eğitim Parkı, yaşam boyu sürecek eğitim düşüncesinden yola çıkarak çocuklara trafik bilincini<br />

aşılamayı ve trafik kurallarına uymayı bir davranış biçimi haline getirmeyi hedefliyor.<br />

Geleceğin<br />

bilim insanları<br />

Çekmeköy’den<br />

çıkacak<br />

İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) Yönetim<br />

Kurulu tarafından 2018 Yılı Mali Destek<br />

Programları kapsamında kuruma yapılan<br />

proje başvurularından 89 adedi başarılı bulundu<br />

ve bu projelerin desteklenmesi kararlaştırıldı.<br />

Bu projelerden biri de, Çocuklar ve<br />

Gençler Mali Destek Programı kapsamında<br />

Çekmeköy Belediyesi tarafından hazırlanan<br />

“Çekmeköy Bilişim ve Yaratıcılık Atölyeleri /<br />

BİLYA” isimli proje oldu.<br />

Çekmeköy Bilişim ve Yaratıcılık Atölyeleri<br />

/ BİLYA Projesi’nin amacı; 2014-2023<br />

İstanbul Bölge Planı’nın hedeflediği küresel<br />

ekonomide söz sahibi, yüksek katma değer<br />

üreten, yenilikçi ve yaratıcı, farkındalığı<br />

ve özgüveni yüksek çocuklar ve gençlerin<br />

yetiştirilmesi. Bu doğrultuda Çekmeköy ilçesinde<br />

10-17 (ortaokul-lise öğrencileri) yaş<br />

grubundaki çocukların bilimsel ve teknolojik<br />

eğitim, uygulama hizmetlerine erişimleri<br />

artırılarak, yenilikçilik ve yaratıcılık yeteneklerinin<br />

geliştirilmesi hedefleniyor.<br />

KARİYER GELİŞİMLERİ DESTEKLENECEK<br />

Projeyle çocukların gerçekleştirilecek<br />

eğitim ve uygulama çalışmaları aracılığıyla<br />

yeteneklerini keşfetme, üretici düşünme,<br />

hayal gücünü kullanma, bilimsel düşünme<br />

ve problem çözme, kolektif çalışma becerilerinin<br />

geliştirilmesine katkı sağlanacak.<br />

Böylelikle öne çıkan başarılı çocuklar için<br />

ileri seviyede proje geliştirme, girişimde<br />

bulunma ve akredite yarışmalarına katılım<br />

fırsatları oluşturularak, kariyer gelişimleri<br />

desteklenecek.<br />

Bu kapsamda 2017 yılında toplamda 8 bin 128 öğrencinin eğitim gördüğü Trafik Çocuk<br />

Eğitim Parkı’ndan Ümraniye’de ikamet eden ilkokul dördüncü sınıf öğrencileri, hafta içi<br />

sabah ve öğleden sonra randevu alarak, teorik ve pratik eğitim ile destekleniyor. Ayrıca,<br />

Necip Fazıl Mahallesi’nde açılan bölgenin en büyük Trafik Çocuk Eğitim Parkı’nda,<br />

çocuklara trafik eğitiminin yanı sıra güzel vakit geçirebilmeleri için basketbol ve futbol<br />

sahası da bulunuyor.<br />

40 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


İlçelerimiz<br />

Cumhuriyet Parkı’na<br />

görkemli açılış<br />

Cumhuriyet’in 95. yılında Maltepe Belediyesi tarafından 44 dönümlük<br />

arazi üzerine yapılan dev Cumhuriyet Parkı açıldı. On binlerce<br />

Maltepelinin katıldığı açılışta konuşan Maltepe Belediye Başkanı Ali<br />

Kılıç; “Bu parkta vatandaşlarımız yürüyecek, gezecek, eğlenebilecek.<br />

Biz burayı AVM’lere, rezidanslara peşkeş çekmedik, Maltepe halkının<br />

hizmetine sunduk. İstedik ki çocuklarımız, yeşil alanda ailece hoş<br />

vakit geçirebilsin” dedi.<br />

PARKTA YOK YOK<br />

Anadolu Yakası’nın en büyük yeşil alanı olarak nitelendirilen parkın<br />

yüzde 65 gibi büyük bir bölümü, sosyal donatı alanı olarak halkın<br />

kullanımı için düzenlendi. Proje ile Maltepe; güvenli büyük bir parka,<br />

yürüyüş parkurlarına ve yapay<br />

bir gölete kavuştu. Cumhuriyet<br />

Parkı’nda 4 bin 500 metrekare<br />

yapay gölet, etrafında iki adet<br />

seyir terası, etkinlikler için 500<br />

kişilik anfi tiyatro, bebek bakım<br />

odaları, engelli lavaboları, 400<br />

metrekare çocuk oyun grubu<br />

ve 900 metrekarelik koşu<br />

parkuru bulunuyor.<br />

Tuzla ve Gebze metroyla<br />

birbirine bağlanacak<br />

İstanbul’un Tuzla ilçesiyle Kocaeli’nin Gebze ilçesi arasını<br />

bağlayacak olan metro hattı projesinin ön yeterlilik ihalesi<br />

yapıldı. Kadıköy-Tavşantepe Metrosu’nun devamı niteliğindeki<br />

Pendik-Kaynarca-Tuzla arasındaki metro hattı tamamlanmak<br />

üzere olduğundan, Tuzla’dan Gebze’ye uzanacak<br />

15,6 kilometrelik metro hattının ihalesine dev firmalar ilgi<br />

gösterdi. Gebze Metrosu için 15 firma ön yeterlilik başvurusunda<br />

bulundu. Dört buçuk yıl sürmesi planlanan hattın<br />

yüzde 94’ü yer altında olacak.<br />

İhale sonrası açıklamalarda bulunan Gebze Büyükşehir Belediyesi<br />

Genel Sekreteri İlhan Bayram; “Bugüne kadar Büyükşehir<br />

Belediyesi’nin yaptığı en büyük ihale. Kentimizin önemli<br />

bir ihtiyacıydı, projemizin ön yeterlilik ihalesini yaptık. 15 firma<br />

katılım gösterdi. Bu firmalardan yedi tanesi yeterlilik alarak<br />

ikinci aşamaya geçecek. Gelen firmalar arasında Türkiye’nin<br />

en büyük firmaları var. Bu anlamda mutluyuz” dedi.<br />

Üsküdarlılara müjde: Üsküdar-Çekmeköy Metrosu hizmette!<br />

Üsküdar-Çekmeköy Metrosu, binlerce kişinin katılımıyla Madenler<br />

Meydanı’nda hizmete girdi. Üsküdar-Çekmeköy arasını<br />

27 dakikaya indiren ve toplamda 16 istasyon bulunan hatta,<br />

126 aracın hizmet vermesi ve bu araçların saatte 130 bin yolcu<br />

taşıması bekleniyor.<br />

Üsküdar-Çekmeköy Metrosu’nun açılışında konuşan Cumhurbaşkanı<br />

Recep Tayyip Erdoğan; “Toplamda 20 kilometre ve 16<br />

istasyonun yer aldığı bu hattın günlük yolcu kapasitesi 700 bin.<br />

Metro hattının devreye girmesiyle trafik yoğunluğunda 15 bin<br />

araçlık bir azalma hesaplanıyor. Güzergah üzerindeki vatandaşlarımız<br />

Üsküdar’dan Marmaray’a, oradan Yenikapı üzerinden<br />

karşı taraftaki tüm metro hattına erişebilecek. Aynı şekilde bu<br />

yakada da Altunizade’den metrobüs hatlarına, tamamlandıklarında<br />

Dudullu’dan Bostancı Metrosu’na, Çekmeköy’den Sabiha<br />

Gökçen Metrosu’na geçiş yapılabilecek” ifadelerini kullandı.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 41


Sivil Toplum<br />

Adalar’ın çevre sorunlarına çözüm:<br />

ADALAR SAVUNMASI<br />

BERK DEMİRTAŞ<br />

Adalar, tüm İstanbulluların her mevsim<br />

kaçış noktası ve en keyifli mekânı... Vapurlu<br />

güzel bir yolculuğun ardından iç açıcı havası,<br />

küçük ve sevimli restoranları, tarihi eski<br />

köşkleri, yemyeşil ormanlarıyla İstanbul’un<br />

gözbebeği...<br />

Tüm bu güzelliklerin yanında birçok çevresel<br />

ve sosyal konuyla da boğuşan Adalar’ın<br />

gönüllüleri, 2015 yılında sorunlara çözüm<br />

bulmak amacıyla Adalar Savunması’nı<br />

kurdu. O zamandan bu yana tüm problemlere<br />

karşı farkındalık yaratarak, çözümler<br />

üretmeyi amaç edinen platform adına<br />

Ömer Süvari ile Adalar’ın çok konuşulan<br />

sorunlarını mercek altına aldık.<br />

Öncelikle kuruluş sürecinizden bahseder<br />

misiniz? Ne zaman ve nerede kuruldu<br />

Adalar Savunması?<br />

2013 yılında gerçekleşen Gezi eylemleri<br />

sonrasında ilçelerde başlayan park<br />

forumları Adalar’a da yansıdı. Yaklaşık iki<br />

sene park forumu olarak Adalar’daki çevre,<br />

imar, sağlık, ulaşım gibi sorunları çözüme<br />

ulaştırmaya dönük konuşma ve etkinlikler<br />

düzenledik. Sonraki süreçte ise forumları<br />

birleştirmek ve dayanışmayı kalıcı kılmak<br />

amacıyla, 2015 yılında ‘Adalar Savunması’<br />

olarak çalışmalarımıza başladık.<br />

Tabi o süreçte oluşumumuzun ortaya<br />

çıkmasında Sivriada ve Yassıada’nın<br />

imara açılması da etkili oldu. Bu iki adanın,<br />

Adalar’dan ayrı sosyal ve hukuki statüye<br />

oturtularak bir turizm merkezi haline<br />

getirilmesine karşı çıkarak, binlerce eylem<br />

ve forum düzenledik. Kurulma sürecimiz ve<br />

sonrasında Adalar Belediyesi, İstanbul Büyükşehir<br />

Belediyesi ile bazı sorunlar, tartışmalar<br />

yaşandı. Bu tartışmalar ve sorunlar,<br />

çevre gönüllüleri ve hayvan severlerin bizim<br />

çatımız altında birleşmesine sebep oldu.<br />

Peki, Adalar Savunması genel olarak<br />

hangi konularla ilgileniyor, buradaki<br />

problemlerden bahseder misiniz?<br />

Adalar Savunması, temel olarak “kent hakkı,<br />

ada hakkı” kavramları etrafında mücadele<br />

ediyor. Tabi bunun alt gündemleri var;<br />

çevre sorunu, imar sorunu, hayvan hakları<br />

mücadelesi, doğal varlıkların korunması,<br />

Adalar’ın turizm baskısına karşı direnebilmesi<br />

gibi... Adalar, 19<strong>84</strong> yılından beri sit<br />

alanı. Bu sit alanını koruyacak Adalar halkı<br />

dışında kimse yok ne yazık ki. Buranın derdini<br />

ancak Adalar halkı anlayabilir.<br />

Son dönemin en önemli gündemi, fayton<br />

sorunu... Bunun yanında imar planlama çalışmaları<br />

ve son zamanlarda artan turizme<br />

karşı neler yapılabilir gibi konu tartışmaları<br />

var. Tabi sağlık, eğitim ve ulaşım gibi<br />

genel sorunlarla da ilgileniyoruz. Tüm bu<br />

problemlere farkındalık yaratmak ve çözüm<br />

üretmek için sık sık toplantı ve etkinlikler<br />

düzenliyoruz. Mesela, Burgazada ve Kınalıada’da<br />

hâlâ bir sağlık kurumu yok. Eğer<br />

Adalar’a çok sık gelip gidiyorsanız, ulaşımın<br />

ne kadar zor olduğunu görüyorsunuzdur.<br />

Şehir Hatları’nın özelleştirilmesiyle birlikte<br />

daha da zorlaştı.<br />

“Adalar Savunması<br />

olarak bir proje yapma<br />

gibi misyonumuz yok.<br />

Fakat tüm sorunlarla<br />

alakalı düşüncelerimiz<br />

ve fikirlerimiz var. Her<br />

arkadaşımız, farklı<br />

düşüncelerde olsalar bile<br />

görüşlerini aktarıyor,<br />

sorunlar ile alakalı fikirler<br />

ve çözümler bulmaya<br />

çalışıyoruz.”<br />

Adalar Savunması olarak kaç kişilik bir<br />

ekipsiniz. Çalışmalarınızda gönüllük<br />

esasını mı uyguluyorsunız?<br />

Evet, Adalar Savunması bütünü ile gönüllülük<br />

üzerinden ilerliyor. Herhangi bir kurum<br />

veya başka bir şey yok. Bu yüzden bütünüyle<br />

bir mücadele ekibi olarak görüyoruz<br />

kendimizi. Herhangi bir müdür, sözcü vs.<br />

gibi görevlendirmelerimiz yok. Tamamen<br />

44 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Sivil Toplum<br />

adalı arkadaşlarımızdan oluşan bir ekibimizle<br />

aylık olarak toplantılarımız oluyor.<br />

O zamanki ada gündemine göre katılım<br />

sayımız değişebiliyor.<br />

Yayın organınız var mı? Herhangi bir<br />

gazete veya dergi çıkarıyor musunuz?<br />

‘Dokuzadabirdeniz.com’ adında bir internet<br />

sitemiz var. Orada farklı adalardan arkadaşlarımız<br />

söyleşi yapıyor, makaleler yazıyor<br />

ve görüşlerini aktarıyorlar. Onun dışında<br />

sosyal medya hesaplarımızdan da etkinliklerimizi<br />

duyuruyoruz.<br />

Adalar’daki ulaşım sorununu biraz daha<br />

detaylandırabilir misiniz? Bu konuda<br />

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile<br />

irtibata geçtiniz mi?<br />

İBB’nin temel yaklaşımı, 2000’li yılların<br />

başından itibaren Şehir Hatları vapurlarını<br />

azaltmak (özellikle Adalar’a gidenleri)<br />

ve bunun yerine özel motor şirketlerine<br />

devretmek, onların seferlerini ön plana<br />

çıkarmaktı. Eskiden Adalar’dan<br />

Bostancı’ya yaklaşık on tane vapur seferi<br />

varken, bu sayı şimdilerde üçe düşürüldü.<br />

Bunun için eylem ve imza toplama<br />

kampanyaları yaptık, fakat cevap olarak<br />

“Ada vapurlarından kâr edemiyoruz. Bu<br />

yüzden özel vapurlara yöneldik” denildi.<br />

Bu arada İstanbul’da en çok insan taşınan<br />

üçüncü hat Adalar, yani 1,5-2 milyon arası<br />

insan taşınıyor adalara. Nasıl kâr edilmeyebilir?<br />

Ayrıca kâr etmek gibi bir düşünce de<br />

olması enteresan, çünkü ulaşım bir sosyal<br />

hizmettir ve sosyal hizmetler kâr odaklı algı<br />

olmamalıdır.<br />

Adalarla ilgili sorunlar denince akla<br />

tabiî ki faytonlar geliyor. Sizce faytonlar<br />

kaldırılmalı mı? Bazı ada halkı da<br />

faytonların kaldırılmaması gerektiğini,<br />

onların buranın simgesi olduğunu<br />

söylüyor. Adalar Savunması bu konuda<br />

ne söylüyor?<br />

Tabi bu konuda çok farklı bakış açısı var.<br />

Ben kendi adıma kaldırılmasını savunuyorum.<br />

Çünkü bu bir hayvan köleliği... Fayton<br />

sorununun son günlerde patlamasının<br />

sebebi de kesinlikle turizm baskısı. Teknoloji<br />

sayesinde atların durumları telefonlar<br />

ile çekilip sosyal medyada paylaşılabiliyor.<br />

Böylelikle biz de daha hızlı haberdar olabiliyoruz.<br />

Belediye yılda 400 atın öldüğünü<br />

söylerken, her üç günde iki at ölüyor. Atlar<br />

artık bu kadar fazla insan yükünü kaldıramayacak<br />

noktada.<br />

Atlar, tarihi binalar gibi kültürel miras olamaz.<br />

Büyükada’da çürüyüp giden yetimhane<br />

kültürel miras olarak görülmüyor da<br />

atlar mı kültürel miras olarak görülüyor?<br />

Avrupa’nın çeşitli yerlerinde olan fayton<br />

gezileri, düz ve kısa mesafelerde olur. Fakat<br />

Adalar’da fayton, bir taşıma aracı olarak<br />

kullanılıyor. İnsanlar gece yarısı eve gitmek<br />

için fayton kullanıyor. Ne yerel yönetim ne<br />

de Büyükşehir bu konuda kalıcı bir çözüm<br />

getirmiyor, herhangi bir proje bile oluşturmuyorlar.<br />

Ne yazık ki bunun tek bedelini de<br />

atlarımız ödüyor. Seçim vaatlerinin gerçeği<br />

yansıttığını düşünmüyorum.<br />

Heybeliada Çam Limanı’ndaki imar sorunu<br />

hakkında neler söylemek istersiniz?<br />

Çam Limanı, Heybeliada’nın en önemli doğal<br />

ve kültürel miras alanıdır. Tarih boyunca bakır<br />

ve demir madenlerinin olduğu, bildiğimiz<br />

kadarıyla İstanbul’un en önemli doğal limanlarından.<br />

Birçok bitki ve hayvan türüne de ev<br />

sahipliği yapmakta. Orada üç ayrı parsel var<br />

ve o üç parselin birleştirilerek Diyanet İşleri’ne<br />

devredileceğini öğrendik. Bunu da Adalar<br />

Savunması gündeme getirdi zaten. Genel<br />

olarak ülke çapında bir dizi tescilli tarihi<br />

binanın veya bölgenin Maliye Hazinesi tarafından<br />

satılma ve emlak piyasasına sokulma<br />

planının bir parçası aslında. Yani Haydarpaşa,<br />

Ankara Garı gibi önemli yerler de bu planın<br />

içinde. Heybeliada Sanatoryum’u da bu kapsamda<br />

emlak piyasasına sokulmak isteniyor.<br />

O bölgenin Heybeliada’dan koparılmasını ne<br />

biz ne de ada halkı istiyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 45


Semtlerimiz<br />

Bağdat<br />

Caddesi’nde<br />

bir gün<br />

REHA KADAK<br />

Bir ülkenin bir şehrini, meydanlar ve caddeleri şehir yapar.<br />

İstanbul’da Avrupa Yakası’nda Taksim Meydanı ve İstiklal<br />

Caddesi neyse, Anadolu Yakası’nın başkenti olan Kadıköy ilçemizde<br />

de Bağdat Caddesi odur. Tarihi çok eskilere kadar uzanan,<br />

Osmanlı’nın Anadolu’ya sefere çıktığı ve Kabe’ye gidilecek<br />

yolun başlangıcı olan Ayrılık Çeşmesi’nden sonraki bu cadde,<br />

4. Murat’ın Bağdat seferine çıkışından itibaren “Bağdat Yolu”<br />

adını almış. 1934 yılından itibaren de Pendik’e kadar uzanan<br />

caddeye “Bağdat Caddesi” denilmiş.<br />

Günümüzde oldukça uzun olan Bağdat Caddesi adı, daha<br />

çok Bostancı ve Kızıltoprak arasında kalan yol için kullanılır.<br />

Bir de Bağdat Caddesi’ne gelenler, burada yaşayanlar için<br />

“Cadde” diye bir ad kullanılır ki, bu da Suadiye ve Caddebostan<br />

arasında kalan kısmı ifade eder. Biz de dergimizin<br />

“bir gün” yazı dizisinde; Anadolu Yakası’nın prestijli yeri olan,<br />

“Cadde” diye tabir edilen Suadiye ve Caddebostan arasında<br />

kalan Bağdat Caddesi yolu üzerindeki, ara sokaklarındaki<br />

ve sahilindeki geniş bir alanı mercek altına alıyor ve size “bir<br />

gün” içerisinde spordan geziye, alışverişten yeme-içmeye<br />

kadar yeni bir rota çiziyoruz.<br />

SABAH SPORU İÇİN HER ZAMAN CADDEBOSTAN SAHİL<br />

Caddebostan sahil, bölgenin en önemli sahil parkurlarının<br />

başında geliyor. Bölgede yaşayanlar ya da çevre semtlerden<br />

gelenlerin sabahları bisiklet, koşu gibi sporları yapabilecekleri<br />

en özel alanlardan biri. Caddebostan noktasından ister<br />

Moda’ya isterseniz de Maltepe’ye kadar keyifli bir sürüş ya da<br />

koşu yapabilirsiniz. Spordan yana olmayanlar için de çimlere<br />

serdikleri örtülerine uzanıp, denize karşı keyif yapmak kalır.<br />

KAHVALTININ ADRESİ; LE PAIN QUOTIDIEN<br />

Bağdat Caddesi’nde hareketlilik sabahın erken saatlerinde<br />

başlar. Hele ki hafta sonu gelmişse, Cadde’nin en iddialı<br />

kahvaltı mekânlarından birinin önünde kalabalık oluşur. Belçika’nın<br />

önemli yeme-içme markalarından Le Pain Quotidien,<br />

Türkiye’deki ilk mağazasını 2006 yılında Kanyon AVM’de açtıktan<br />

sonra Eylül 2010 itibariyle Suadiye’de de hizmet vermeye<br />

başladı. Keçi peynirli kahvaltı tabağı ve keçi peynirli Brioche’si<br />

ile nam salan Le Pain, esas ününü özel yapım organik ekmeklerinden<br />

alıyor. Kendine ait kış bahçesi de olan Le Pain’nin<br />

patates ve yeşil soğanlı omletini kahvaltıda mutlaka denemelisiniz.<br />

Mekânın diğer kahvaltılık çeşitleri arasında yer alan füme<br />

somonlu egss benedict, granola parfe, pesto soslu ve parmesan<br />

peynirli omlet ile kahvaltı keyfiniz ikiye katlanıyor.<br />

YENİ NESİL KAHVECİLİĞİN<br />

CADDE’DEKİ DURAĞI;<br />

MEET LAB COFFEE<br />

Dünyanın en lezzetli kahvelerini<br />

kimyagerliğin ustalığını kullanarak<br />

buluşturup eşsiz tatlar yaratan ve<br />

ziyaretçileri tam bir kahve tiryakisi<br />

haline getiren kahvenin laboratuvarı<br />

“MEET LAB Coffee”, Cadde’de<br />

iyi kahve içmek isteyenlerin adresi.<br />

Mekânda iyi kavrulmuş kahve<br />

çekirdeklerini yeni nesil kahveciliğin<br />

chemex, v60, aeropress,<br />

cold brew, cold drip gibi demleme<br />

çeşitleriyle tadabilirsiniz.<br />

46 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Semtlerimiz<br />

NİTELİKLİ KİTAPLARIN ADRESİ; GERGEDAN KİTABEVİ<br />

1992 yılında Tarık Kaşkal tarafından açılan, 2008 yılından bu<br />

yana da Rüyam Yılmaz’ın sahipliğini yaptığı Gergedan Kitabevi<br />

sadece Bağdat Caddesi’nin değil, İstanbul’un seçkin kitabevlerinden<br />

biri. Gergedan Kitabevi’nde dünya ve ülke yazının,<br />

önemli yayınevlerinin seçkin eserlerini bulabilirsiniz. Aynı<br />

zamanda yıl içinde düzenlediği atölyelere ve imza günlerine<br />

katılarak, Gergedan Kitabevi’nin kitap kokan atmosferinde<br />

ruhunuza ve beyninize keyifli dakikalar geçirtebilirsiniz.<br />

TATLIDAN FAZLASI BİR MEKÂN; SWEET & MORE<br />

Duygu Ayaz Beykont’un Tuzla’da açtıktan sonra Caddebostan’a<br />

taşıdığı bu küçük tatlı mekânda, adından da anlaşılacağı üzere<br />

bir tatlıda aradığınızdan fazlasını bulacaksınız. Sweet & More,<br />

özel günlerinize dair butik hizmet de veriyor. En güzel anlarınız<br />

için tatlı ve pasta hazırlayarak, gülümsemenize neden oluyor.<br />

İYİ YEMEĞİN ADRESİ; BRASSERIE NOIR<br />

Anadolu Yakası’nın kaliteli yemek yenecek sayılı mekânlarından<br />

olan Brasserie Noir, Bağdat Caddesi turumuzun önemli<br />

mekânlarından. Şık dekorasyonu, nazik ve güleryüzlü personeliyle<br />

öne çıkan, daha önce Çatalçeşme’de Rotisserie Noir olarak<br />

hizmet veren işletme, ana yemekleri kadar şaraplarıyla da iddialı<br />

bir menüye sahip. Ana<br />

yemeklerden kuzu karski,<br />

ördek konfit, bonfile, antrikot<br />

önemli lezzetlerden.<br />

Bu güzel yemeklerin yanına<br />

fırınlanmış sebzeler tercih<br />

edilebilir. Tatlı seçenekleri<br />

arasında limonlu tart,<br />

çikolatalı cookie güveç ve<br />

süt karamelli cheesecake,<br />

güzel final yapmanıza dair<br />

önerilerimiz arasında.<br />

İSTANBUL’UN BİR<br />

KÜLTÜR-SANAT KLASİĞİ;<br />

CKM<br />

Kadıköy Belediyesi tarafından<br />

2005 yılında sanatseverlere<br />

merhaba diyen<br />

Caddebostan Kültür Merkezi<br />

(CKM) sadece bölgenin değil, İstanbul<br />

ve Türkiye’nin en önemli kültür ve sanat<br />

merkezlerinden biri. Büyük salonunda 655,<br />

küçük salonunda 126 seyirci ağırlayabilen<br />

CKM; tiyatro oyunlarına, caz ve klasik<br />

konserlere, sinema gösterimlerine, ulusal<br />

ve uluslararası sanatçıların sergi ve panellerine<br />

ev sahipliği yapıyor. Ekim-Haziran<br />

dönemi içinde CKM’ye giderek, kendinize<br />

bir iyilik yapın.<br />

GECENİN FİNALİ ASTERİ’DE YAPILIR<br />

İşletmeciliğini Fedon’un oğlu Theo Kalyoncu’nun<br />

yaptığı Asteri; Bostancı sahilindeki<br />

eşsiz konumu, özel dekoru, Yunan ve Ege<br />

mutfağının spesiyallerinden oluşan leziz<br />

menüsü, hızlı ve kaliteli servisi, buzuki<br />

eşliğinde özel programlarıyla zeybekler,<br />

sirtakiler ve Greek müziğin en renkli<br />

nameleriyle misafirlerini en güzel şekilde<br />

ağırlamakta. Gecenizin finalini güzel bir<br />

eğlenceyle Asteri’de yapın.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 47


Sektör<br />

Yüzde 90 enerji tasarruflu şehirler için çözüm;<br />

MULTİ KONFOR BİNALAR<br />

Özellikle çarpık yapılaşma içindeki niteliksiz konut stokunun hızla ve güvenli<br />

yenilenmesi, etkin enerji verimliliği sağlanması, sağlıklı çevre ortamına kavuşulması<br />

açısından kentsel dönüşüm önemli bir fırsat yaratıyor.<br />

8 Kasım, her yıl dünyada ve Türkiye’de Dünya Şehircilik Günü<br />

olarak kutlanıyor. Şehirciliği her açıdan ele alan ve gelişimini<br />

hedefleyen bu özel günde İzocam, standartlara uygun kalınlıkta<br />

doğru malzemelerle yapılan doğru yalıtım uygulamalarının<br />

enerji verimliliği, ısı, ses yalıtımı ve yangın güvenliğindeki<br />

rolü ile binalarda yaşayan insanların sağlığı ve yaşanan<br />

ortamın kalitesi üzerindeki etkilerine dikkat çekti.<br />

Enerji verimliliği konusunu en önemli gündem konusu<br />

olarak benimseyen İzocam, 8 Kasım Dünya Şehircilik<br />

Günü’nde multi konfor bina tasarımları ve doğru yalıtım<br />

uygulamalarının, mümkün olan en yüksek düzeyde enerji<br />

verimliliği sağladığının altını çiziyor. Yalıtım ile sağlanacak<br />

enerji verimliliğinin ülke ekonomisine sağlayacağı büyük<br />

katkıya dikkat çeken İzocam, en fazla enerji verimliliğine<br />

Multi Konfor Binalar ile ulaşıldığını ve kentsel dönüşümün<br />

bu çerçevede büyük bir fırsat sunduğu görüşünde.<br />

Sıfıra yakın enerjili ev kavramından türeyen ve biyo<br />

iklimsel tasarımı hedefleyen; sürdürülebilir, ekolojik,<br />

ekonomik ve sosyal etmenleri göz önünde bulunduran<br />

Multi Konfor Binalar, yüksek enerji tasarrufuyla<br />

birlikte azami ısıl konforu sunuyor. Kusursuz akustik ve<br />

görsel konfor, kaliteli iç ortam havası, yangın korunumu<br />

ve güvenliği sağlayan, hem iç mekânlarda hem de<br />

dış mekânlarda son derece esnek tasarım çözümleri<br />

barındırabilen Multi Konfor Binalar, en az yüzde 90<br />

enerji tasarrufu hedefliyor.<br />

Özellikle çarpık yapılaşma içindeki niteliksiz konut stokunun<br />

hızla ve güvenli yenilenmesi, etkin enerji verimliliği<br />

sağlanması, sağlıklı çevre ortamına kavuşulması<br />

açısından kentsel dönüşüm önemli bir fırsat yaratıyor.<br />

Isı ve ses yalıtımlı, enerji verimliliği yüksek, yangın<br />

güvenliği sağlanmış yeni binaların inşa edilmesi, enerji<br />

tüketiminin azalmasını sağlıyor.<br />

YALITIM-İNSAN SAĞLIĞI İLİŞKİSİ<br />

Yalıtımın enerji verimliliği, ısı, ses yalıtımı ve yangın<br />

güvenliği alanlarındaki önemine odaklanan İzocam,<br />

yalıtımı olmayan ya da yanlış yalıtım uygulanmış<br />

binalarda yaşayan insanların binadaki aşırı ısı kaybı,<br />

gürültü ve yangın emniyeti eksikliği gibi nedenlerle<br />

sağlık sorunları ve ekonomik dezavantajlar yaşadıklarına<br />

da dikkat çekti. Yalıtımın daha proje safhasında<br />

ele alınması gerektiğinin altını çizen İzocam, yalıtımlı<br />

binalarda yaşamanın insan sağlığı üzerindeki olumlu<br />

etkisini de vurgulayarak, binaların sadece yapım<br />

maliyeti değil kullanım maliyetleri de dikkate alınarak<br />

projelendirilmesi gerektiğini belirtti.<br />

48 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


0850 460 6334<br />

0850 460 MEDI<br />

www.medicana.com.tr<br />

0216 970 4 970


İçimizdeki Yabancılar<br />

Carles Isern Inigo:<br />

Türkiye’nin kültürü zengin,<br />

insanları sıcak<br />

AYDAN GENCER<br />

Değerli Kadıköy Life okuyucuları, farkında mısınız, son<br />

yıllarda birçok ülkeden Türkiye’ye hem çalışmak hem<br />

de yaşamak için gelen yabancıların sayısında oldukça<br />

fazla bir artış var. Türkiye’de yaşayan yabancılar, o<br />

kadar da ‘yabancı’ değiller aslında. Onlar neredeyse<br />

Türkler gibi, hatta biraz daha farklı açıdan bakmasını<br />

beceren, renkli kişiler... Bizlerin onlardan öğrenecekleri<br />

ve tabii onlara öğretebilecekleri pek çok şey var.<br />

Söyleşilerde yabancıların Türkiye’yi ve Türkleri gerçekten<br />

çok sevdiğini fark ettim. Çoğu, kendisini her ne<br />

kadar ‘dünya vatandaşı’ olarak hissetse de Türkiye’ye<br />

ve buradaki hayatına özel bir önem vererek, sevgisini<br />

sık sık dile getiriyor. Gerçi bir kısmı Türkiye vatandaşlığına<br />

henüz geçmemiş olsa da, onların sevgisi<br />

resmi prosedürlerle ilgili değil. Şu bir gerçek ki yarım<br />

Türkçeleriyle sorularımıza cevap veren bu yabancılar,<br />

duygularını bize aktardığında “sonuçta konuşan pasaportunuz<br />

değil, kalbinizdir” diyorlar. Böyle bakmak,<br />

hem kültürel zenginliği artırmanın yollarını açıyor,<br />

hem de milliyetçi söylemlerle başkalarını aşağılama<br />

tavırlarını sınırlıyor.<br />

Söyleşimizi Katalonya Üniversitesi Hukuk Bölümü mezunu,<br />

Yeditepe Üniversitesi’nde de MBA yapmış olan ve<br />

halen Yeditepe Üniversitesi İspanyol Dili ve Edebiyatı<br />

bölümünde öğretim üyesi olarak öğrencilerine ders<br />

veren Carles Isern Inigo ile gerçekleştirdik.<br />

Bir avukat olarak Türkiye’de mesleğinizi<br />

icra edebiliyor musunuz?<br />

Avukat olarak çalışabilmem için Türkiye’de denklik<br />

almam gerekiyordu. Fakat maalesef Türkçem fark derslerini<br />

alabilmek için yeterli değil. Belki hukuk bürolarına<br />

danışmanlık yapabilirdim ancak İspanya hukuku üzerine<br />

eğitim aldığım için, o alanda danışmanlık yapan hukuk<br />

bürolarının sayısı da sınırlı. Türkiye’ye ilk geldiğimde<br />

öğretmenlik yapmaya başladım ve hâlen üniversitede<br />

öğretim görevlisi olarak çalışıyorum. Mesleğimi seviyorum,<br />

bu sebeple farklı bir iş arayışına da girmedim.<br />

Türkiye’ye gelme nedeniniz neydi? Burada sizi<br />

en çok zorlayan ne oldu?<br />

Eşimle İspanya’da tanıştık, Türkiye’ye onun için geldim.<br />

Daha önce burada hiç bulunmamıştım. Dil bilmiyor-<br />

50 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


İçimizdeki Yabancılar<br />

dum ve maalesef birçok yabancı gibi Türkiye<br />

hakkında yanlış bir izlenime sahiptim.<br />

Eşimle ilk tanıştığımızda orada develer<br />

olup olmadığını ve ülkesine döndüğünde<br />

başını kapatıp kapatmadığını sordum. Tabii<br />

ki geldiğimde Türkiye’nin biz yabancıların<br />

düşündüğünden çok daha farklı olduğunu<br />

gördüm. Burayı çok sevdim ve yerleşmeye<br />

karar verdim. Türkiye güzel bir ülke, fakat<br />

kültür farkı çok büyük tabii ki... Beni de<br />

başlarda zorlayan bu oldu. Hâlâ bazı şeyleri<br />

anlayamıyorum ama kabullenmeyi öğrendim.<br />

Burada en büyük bulunma sebebim<br />

eşim ve kızım.<br />

Türkiye’de kendinizi nasıl<br />

hissediyorsunuz? Uyum sorununuz<br />

oldu mu?<br />

Başlarda elbette uyum sorunu yaşadım.<br />

Çünkü aile yaşantısından iş yaşantısına<br />

her şey farklı... Biz İspanyollar, Türklere<br />

göre biraz daha rahatız, fakat iş yaşantısında<br />

çok disiplinliyiz. Trafikte de yine aynı<br />

şekilde, kurallara sıkı bir şekilde uyuyoruz.<br />

Uymamanın çok ciddi cezaları var<br />

çünkü. Burada hâlâ trafikte uyum sorunu<br />

yaşıyorum. Gündelik yaşantıda da biz<br />

kurallara çok sadığız. Özellikle metrobüse<br />

ilk bindiğimde çok şaşırmıştım. İnsanların<br />

birbirlerine yol vermemeleri bana biraz<br />

garip gelmişti.<br />

kalıyordum. Mahalledeki fırın, bakkal, terzi<br />

ve tüm esnaf beni tanıyordu. Hepsiyle<br />

Türkçe konuşmaya çalıştığım için öğrenme<br />

sürecim de hızlı oldu. Ev arkadaşlarım<br />

ve öğrencilerimin de büyük katkısıyla,<br />

geldikten iki sene sonra çok güzel Türkçe<br />

konuşabiliyordum.<br />

Türkiye’de en çok şikâyetçi olduğunuz<br />

şey nedir?<br />

Ekonominin bu kadar dengesiz olması<br />

beni çok zora soktu. Burada Türk Lirası<br />

kazanıyor olsak bile ben daha önce hep<br />

Avrupa’da yaşadığım için her şeyi kafamda<br />

Euro’ya çeviriyorum. Dolayısıyla maaşımın<br />

orada bu kadar değersiz olması beni<br />

üzüyor. Yılda iki kez İspanya’ya gidiyoruz.<br />

Gittiğimizde her şey bize çok pahalı geliyor.<br />

Türkiye’ye ilk geldiğimde Euro ikiydi.<br />

Şimdi ise neredeyse sekizleri gördük. Bu<br />

çok üzücü... Umarım Türkiye ekonomisi bir<br />

an önce toparlanır.<br />

Burada kendi ülkenizin vatandaşlarıyla<br />

görüşüyor musunuz? Ortak<br />

aktiviteleriniz var mı?<br />

Eskiden daha fazla yabancı arkadaşım<br />

vardı, fakat siyasi ve ekonomik istikrarsızlık<br />

nedeniyle birçoğu ülkelerine geri döndü.<br />

O yüzden çok fazla görüştüğüm yabancı<br />

arkadaşım yok. Ailece görüştüğümüz birkaç<br />

arkadaşımız var sadece. Yakın oturduğumuzdan<br />

ve çocuklarımız aynı yaşlarda olduğundan<br />

için genelde Anadolu Yakası’nda<br />

çocuklar için uygun mekânlarda buluşuyoruz.<br />

Cervantes Enstitüsü bazı etkinlikler<br />

düzenliyor, fakat Avrupa Yakası’nda olduğu<br />

için fazla katılamıyoruz.<br />

Ülkenizdeki gelişmeleri nasıl takip<br />

ediyorsunuz?<br />

Ülkemdeki gelişmeleri genelde gazetelerden<br />

takip ediyorum. Her gün mutlaka<br />

ülkemdeki ulusal gazeteleri internetten<br />

okuyorum. Sosyal medya da günümüzde<br />

haber almak için önemli bir araç. Türkiye’de<br />

bildiğim kadarıyla İspanyolca yayın yapan<br />

bir basın aracı yok.<br />

Özetlemek gerekirse, Türkiye’yi<br />

üç kelimeyle nasıl tanımlarsınız?<br />

Türkiye’yi üç kelimeyle özetlemek<br />

çok zor... Fakat beni etkileyenler kültürel<br />

zenginlik, özellikle İstanbul’un doğal<br />

güzelliği ve burada yaşayan insanların<br />

sıcaklığı oldu.<br />

Türkçeyi nasıl öğrendiniz? Öğrenirken<br />

çok zorlandınız mı?<br />

Türkçe, İspanyolca ve İngilizce çok<br />

farklı diller olduğu için başlarda tabii<br />

ki zorlandım. Çünkü tek kelime Türkçe<br />

bilmiyordum, fakat sosyal bir insan olmam<br />

sayesinde çok hızlı öğrendim. İlk geldiğim<br />

yıllarda Fikirtepe’de bir öğrenci evinde<br />

Inigo:<br />

“Başlarda elbette uyum<br />

sorunu yaşadım. Çünkü aile<br />

yaşantısından iş yaşantısına<br />

her şey farklı...”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 51


Söyleşi<br />

Bir diplomatın gözünden,<br />

dünden günümüze sığınmacılar:<br />

Modalı Ender Arat ve<br />

“Türklere Güvendiler”<br />

REHA KADAK<br />

Ülke topraklarımız, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar<br />

önemli bir hoşgörü merkezi olmuş. Kendi ülkelerinde<br />

ama dinen ama iç savaş yüzünden ama milli durumlardan<br />

dolayı sıkıntı yaşayan insanlar, topraklarımıza sığınarak<br />

uzun süre yaşamış ve bazıları da bu topraklarda<br />

vefat etmişler. Bu insanlar arasında kendi ülkelerinde<br />

çok özel isimler de Türkiye’ye gelerek, alanlarına dair<br />

bizlere katkı sağlamışlar.<br />

Ülkemizin yetiştirdiği<br />

en önemli<br />

diplomatlardan,<br />

Dışişleri Bakanlığı<br />

ve Cumhurbaşkanlığı<br />

bünyesinde çok<br />

önemli görevlerde<br />

bulunmuş<br />

Modalı Ender<br />

Arat, dünyanın<br />

çeşitli ülkelerinden<br />

gelerek<br />

ülkemize sığınan<br />

bu özel isimleri<br />

konu ettiği çalışmasıyla<br />

sergiler<br />

düzenlemiş,<br />

belgeseller<br />

hazırlamış. Ses<br />

getiren bu çalışması,<br />

Tarihçi Kitabevi tarafından “Türklere Güvendiler”<br />

adlıyla raflarda yerini alarak, ikinci baskısını yaptı.<br />

Biz de Kadıköy Life Dergisi olarak ülkemizin önemli<br />

değerlerinden Ender Arat’ı ziyaret ettik ve çalışmaları<br />

üzerine konuştuk.<br />

Ender Arat, ülkemizin yetiştirdiği önemli<br />

diplomatlardan biri. Sayfalarımıza biraz<br />

kendinizden bahseder misin?<br />

1947 İzmir doğumluyum. Galatasaray Lisesi’ni<br />

bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden<br />

mezun oldum. Ardından, 1973 yılında Dışişleri<br />

Bakanlığı’na girdim. 39-40 sene bakanlık bünyesinde<br />

büyükelçilik ve diplomasi alanlarında görev aldım.<br />

Ayrıca, Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde<br />

özel kalem müdürlüğü yaptım. Recep Tayyip<br />

Erdoğan’ın başbakanlığında dışişleri başdanışmanlığı<br />

görevindeydim. Oradan da İspanya’ya tayin olup,<br />

büyükelçilik yaparak emekli oldum.<br />

Sayın Arat, siz İzmir doğumlusunuz. İstanbul ve<br />

Ankara’da eğitim hayatınızı sürdürdünüz ama<br />

Kadıköy’de yaşıyorsunuz. Kadıköy’e gelişiniz<br />

nasıl oldu?<br />

Ben aslında baba tarafından İstanbul Arnavutköylüyüm.<br />

Eşim de Kadıköylü. Emekli olunca eşimle Kadıköy’e<br />

yerleşmeye karar verdik. Burayı çok seviyoruz.<br />

İstanbul’un entelektüel insanlarının, çağdaş insanların<br />

merkezi Kadıköy... Bizim için önemli bir yaşam alanı ve<br />

hatta merkezi.<br />

52 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Söyleşi<br />

En son çalışmanız olan “Türklere<br />

Güvendiler”, Moda’nın önemli yayınevi<br />

Tarihçi Kitabevi’nden çıktı ve hatta ikinci<br />

baskıyı yaptı. Bu çalışmanız önemli<br />

bir tarihsel kaynak. Bu çalışmanızdan<br />

konuşalım istiyorum.<br />

Evet, bu çalışmamda tarih boyunca ülkemize<br />

sığınan özel isimleri konu ediniyorum.<br />

Biz “sığınmacı” deyince genelde geçmişte<br />

ülkemize sığınmış olan; Portekiz, İspanya,<br />

Almanya, İtalya gibi yerlerden kaçıp gelen<br />

Yahudileri biliyoruz daha çok. Halbuki sadece<br />

onlar değil. Görev yaptığım ülkelerde ve<br />

özellikle de Macaristan’da önemli isimlerin<br />

ülkemize sığınmış olduğunu ve yıllarca<br />

topraklarımızda yaşadığını öğrendim.<br />

İkinci Dünya Savaşı’nda da Macaristan’dan,<br />

Polonya’dan, Almanya’dan bizlere sığınan<br />

isimlere denk gelince, bu çalışmaya doğru<br />

yönelmeye başladım. Baktım ki bu bir<br />

dipsiz kuyu. Mesela Sri Lanka’dan gelenler<br />

var, sonra Kerkük’ten gelenler, Afganistan’dan<br />

gelenler var. 1917’de Rusya’da Ekim<br />

Devrimi sonrası birçok Beyaz Rus gelip,<br />

başta Beyoğlu olmak üzere çeşitli semtlere<br />

yerleşmiş.<br />

Hatta Beyaz Ruslar, Beyoğlu’na<br />

yerleşerek pastane ve lokanta gibi<br />

kültürün yer etmesine, yeme-içme<br />

kültürlerinin ülkemizin menülerine de<br />

girmesine vesile oluyorlar...<br />

Çok doğru, yeme-içme ve eğlence alanlarına<br />

katkı sağlamışlar. Ayrıca, devrim karşıtı<br />

Beyaz Ruslar kaçmış ve sonra da devrimin<br />

öncülerinden Troçki de Stalin döneminde<br />

sürgün yiyerek, İstanbul’da Büyükada’ya<br />

yerleşmiş. Hatta Troçki, Büyükada’dan evvel<br />

çok kısa bir dönem de Kadıköy’de yaşamış.<br />

Büyükada’da yaşadıktan sonra da Meksika’ya<br />

sığınarak, uzun bir süre de orada<br />

yaşamış ve bir suikast sonucu öldürülmüş.<br />

Meksika’da Troçki’nin yaşadığı yer şu an bir<br />

müze, yıl içinde onlarca turist bu müzeyi<br />

ziyaret ediyor. Oysa biz de Büyükada’daki<br />

evini restore edip, iyi şartlarda bir müze<br />

yapabilirdik.<br />

Mesela Kadıköy, birçok sığınmacının<br />

uğradığı yer olmuş. Kendilerini Kadıköy’de<br />

rahat hissetmişler. Çok önemli isimler<br />

Kadıköy’de yaşamış. Onların kaldığı evler<br />

müze olabilir. Bu durumların bilinmesi<br />

gerek, ne yazık ki biz bunları bilmiyoruz.<br />

Halkımız bunları bölük pörçük biliyor. Ben<br />

bunları ortaya koymak, insanların bunları<br />

bilmesi gerektiğini düşünerek, 2016 yılında<br />

Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 60 panoluk<br />

bir sergi düzenledim. Bu sergide dünyanın<br />

çeşitli ülkelerinde devlet adamlığı, yazarlık,<br />

şairlik ve siyasetçilik yapmış özel isimlerin<br />

ülkemize sığınma hikâyelerini konu ettik.<br />

Çok dikkat çeken bir sergi oldu. Bunun<br />

üzerine sergi, bütün dünyayı dolaşmaya<br />

başladı. Bu ilgiyi görünce bu çalışmanın<br />

sergiyle sınırlı kalmaması gerektiğine karar<br />

verdik ve rahmetli Mehmet Ali Birand ile<br />

birlikte sekiz bölümlük bir belgesel hazırladık.<br />

Bunu Türk Tarih Kurumu finanse etti,<br />

hükümet de destek verdi. Sonra bunu bir<br />

kitap olarak tasarladım. Tarihçi Kitabevi<br />

tarafından yayımlandı, ertesi sene de ikinci<br />

baskısı yapıldı. Kitap üzerine İlber Ortaylı,<br />

Doğan Hızlan gibi isimler makaleler kaleme<br />

aldı. Oldukça yankı bulan bir kitap oldu.<br />

Derken şimdi müze girişiminde bulunanlar<br />

var. Birisi İstanbul’daki TAÇ Vakfı, ikincisi de<br />

İstanbul Aydın Üniversitesi’nden Mustafa<br />

Aydın ile müze üzerine çalışıyoruz.<br />

Bu müze Kadıköy’ümüze çok yakışırdı...<br />

Düşüncemiz de zaten bu yönde. Ne güzel<br />

olurdu Kadıköy sınırları içerisinde olsa.<br />

Bir binaya ihtiyacımız var. Düşünebiliyor<br />

musunuz, bu müze Kadıköy’de olsa dünyanın<br />

birçok yerinden devlet adamlarının<br />

ilçemize akın etmesine neden olur. Kadıköy<br />

gibi modern, çağdaş bir ilçeye çok yakışır<br />

bu müze. Kadıköy’de yaşamış, sığınan özel,<br />

bilinen isimler var. Mesela yönetmen Akim<br />

Tamiroff, üç yıl Kadıköy’de yaşamış burada.<br />

Sonra bale sanatının en önemli ismi Arzumanova<br />

var. Rus asıllı çevirmen Erol Güney<br />

de Kadıköy’de yaşamış. Birçok önemli isim,<br />

Kadıköy’ü kendilerine yaşam alanı olarak<br />

seçmişler. Hâlâ da birçok sığınmacı var<br />

İstanbul’a ve Kadıköy’e yerleşmiş olan. Bu<br />

müze çalışması, Kadıköy’e ayrı bir katma<br />

değer katmış olur.<br />

Umarım yetkililerimiz, dergimiz<br />

aracılığıyla bu çağrınıza kulak verir.<br />

Son olarak başka çalışmalarınız da<br />

olacak mı?<br />

Rusya ve Türkiye Devleti hükümetlerinin<br />

gerçekleştireceği; kültür-sanat, ekonomi<br />

ve tarihin de içinde olacağı ortaklaşa bir<br />

çalışma olacak. Bu çalışma içinde önemli<br />

bir görevde bulunacağım. Bununla ilgili<br />

toplantılar ve çalışmalar sürüyor. Yakında<br />

bunlardan da haberdar olursunuz.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 53


Söyleşi<br />

Nermin Bezmen:<br />

Türkiye büyük<br />

bir çöküş yaşıyor<br />

Akıcı üslubu ve duygu aktarımı ile her romanı okuyucularında<br />

iz bırakan bir isim; Nermin Bezmen. O, hayatı derinden<br />

izlemeye devam ediyor. Bu kez kaleminden dökülenler,<br />

Türkiye’deki kadınların ve çocuk gelinlerin çektikleri ıztıraba<br />

bir isyan. Bezmen, Türkiye’nin büyük bir çöküş yaşadığı<br />

görüşünde.”<br />

DİLEK KARAGÖZ<br />

Mevlana der ki; “Ateş alev alınca dumanı tütmez.” Öyledir; bilinç yükseldiğinde<br />

sesler kısılır. Dünya medeniyet ve insanlık tarihi, bunun sayısız<br />

örnekleriyle doludur. İktidar sahibi ve güçlü olanın, bunun bilinciyle ve özgüveniyle<br />

hareket edenin pek gürültü patırtı çıkardığını duyamazsınız. Tıpkı<br />

domates, biber, patlıcan satanın bağıra çağıra dolaşıp da, kitap satanın<br />

sesini yükseltmemesi gibi...<br />

İktidar isteği sadece devlet ve toplum ilişkilerinde değil, bireysel ilişkilerde<br />

hatta insanın kendisiyle ilişkisinde bile çoğunlukla temel belirleyici unsur.<br />

Davranışların kökeninde, bilinçaltının dehlizlerinde hayatta kalma dürtüsüyle<br />

türeyen bir kavram. Ne var ki, insanoğlu içindeki daha iyiye ulaşma<br />

güdüsünü yanlış bir bilinçle yönlendirdiğinde bütün ahlaksızlıkların temeli<br />

olabilecek bir zehir.<br />

Son yıllarda Türkiye’de kadın cinayetleri, kız çocuklarının evlendirilmesi ve<br />

fiziksel ya da psikolojik olarak toplumun bütün katmanlarındaki kadınların<br />

yaşadıkları zulüm artıyor. Adem ile Havva’dan bu yana bir tartışma konusu<br />

54 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Söyleşi<br />

olan kadın-erkek ilişkilerinin derinine<br />

baktığınızda ve çoğunlukla kadınların yaşadığı<br />

zulmün de iktidar meselesi ile ilişkili<br />

olduğunu anlıyorsunuz. Kadın ile erkek<br />

arasındaki iktidar ilişkisi...<br />

BİR İSYAN MANİFESTOSU:<br />

HAVVA’NIN CEZASI<br />

Ekim ayı içerisinde okuyucusu ile buluşan<br />

“Havva’nın Cezası”, Türkiye’de bu soruna<br />

karşı bir isyan... Yazarı, akıcı üslubu ve<br />

duygu aktarımı ile her romanı okuyucularında<br />

iz bırakan bir isim; Nermin Bezmen.<br />

“Evrende ne kadar önemli ama aynı zamanda<br />

ne kadar ‘yok gibi’ bir yerim olduğuna<br />

inanıyorum. Hep kendime ait, kendime<br />

sahip kalmak prensibindeyim. Her şeye<br />

rağmen sevgiyle, aşkla yaşamak ve hiçbir<br />

şeyin beni dibe çekmesine izin vermeden,<br />

cesur seçimlerle cesur yaşamaktan yanayım.<br />

Elbette bunun diyetleri var ama korkak<br />

yaşamanın bedellerini ödemektense cesur<br />

kararların diyetini ödemeyi tercih ederim”<br />

diyen Bezmen, hayatı derinden izlemeye<br />

devam ediyor.<br />

Son romanındaki karakteri Havva, kendisi<br />

gibi acı çeken diğerlerinin de ıstırabını<br />

içinde hisseden on iki yaşında bir çocuk.<br />

Küçücük yaşında mahkûm edildiği hayatın<br />

kendisinde yaratığı tahribat, zamanla bu<br />

sezilerini farklı bir boyuta taşıyor. Havva’nın<br />

Cezası, küçük bir kızın hikâyesi üzerinden<br />

bu zulme maruz kalmış bütün kız çocuklarının<br />

acısını içinizde hissedeceğiniz bir eser.<br />

Nermin Bezmen, diğer romanlarında<br />

olduğu gibi yine yüreklerde iz bırakacak son<br />

romanını şöyle anlatıyor: “Havva’nın Cezası,<br />

kendi kendini yazdırdı. Muhtelif coğrafyalarda<br />

da örneklerini gördüğümüz ama<br />

ülkemizde özellikle son yıllarda gittikçe tırmanan;<br />

çocuklara ve kadınlara karşı şiddet,<br />

taciz, tecavüz ve ensest vakalarına, bunları<br />

neredeyse koruma altına alan söylemlere<br />

ve sisteme karşı bir isyan manifestosu bu<br />

roman. Benim gibi daha milyonların bu<br />

olaylar karşısında yüreğinin yandığını, gözlerine<br />

yaş dolduğunu ve hırsla, kızgınlıkla,<br />

çaresizlik içinde haykırdığını biliyorum. Ben<br />

de hem kendimin hem de bu vicdan ve<br />

ahlâk sahibi milyonların sesi olmak üzere<br />

en büyük silahımı, kalemimi kullanmayı<br />

seçtim.”<br />

“İNSANLAR AHLAKİ ÇÖKÜŞ YAŞIYOR”<br />

Adem ile Havva’dan günümüze kadar süren<br />

kadın-erkek ilişkilerindeki problemlere ve<br />

şiddete neden bir çözüm bulamıyoruz?<br />

Neden artan teknoloji ve bilimsel bilgi ile<br />

geliştiğimizi düşünürken, insani ilişkilerimizde<br />

geriye gidiyoruz? Bezmen’in bu<br />

sorulara cevabı çok net:<br />

“Teknolojik ve bilimsel ilerlemenin ahlâki<br />

kuralları, sadece söz konusu olan sistemin<br />

doğru kullanılması ve suistimâl edilmemesi<br />

üzerine bir kontrol normu geliştiriyor. Ancak<br />

insanın kendisiyle, bir diğeriyle, dünyayla<br />

ve evrenle saygı ve vicdan anlayışı içinde<br />

uyum sağlayabilmesi, bunu koruyabilmesi<br />

için yüksek değerlere ulaşmasını sağlamıyor.<br />

‘Ne olursa olsun vicdanlı ve her şartta<br />

dürüst yaşamak’ olgusu, genel karakteri<br />

itibariyle ancak baskı ve korku hissederse<br />

kontrole giren insanoğlu için asırlardır<br />

kanunlar, gelenek, görenek ve özellikle din<br />

öğretisi ile verilmeye çalışılmış, çalışılıyor.<br />

Ne yazık ki, aynen teknoloji örneğinde olduğu<br />

gibi bu öğretileri görsel olarak en sadık<br />

uygulayanlar da her zaman en vicdanlı ve<br />

dürüst insanlar değiller. Tam aksine, bugün<br />

dünyanın birçok yerinde her dinden dini<br />

söylemleri, kararları, uygulamaları elinde<br />

tutan ve din kisvesi altında yalan-yanlış<br />

yorumlarla beyin yıkayan nice din görevlisi,<br />

kanunları kişisel fanatiği olduğu anlayışların<br />

hizmetinde kullanan kanun yürütücüsü var.<br />

Kadını cinsiyetinden dolayı horlayan,<br />

aşağılayan, üreme aracı olmaktan başka<br />

gözle görmeyen, kız ve erkek çocuklarına<br />

tacizi, tecavüzü, ensesti din kisvesi altında<br />

uygun veya olağan kabul eden zihniyetteki<br />

erkeklerin kendi yarattıkları kurallarla insanlar<br />

ahlâk çöküşüne sürükleniyor. Bugün<br />

Türkiye’de en acı olanı, bu tip adamların ve<br />

söylemlerinin yönetici, eğitici, uygulayıcı<br />

kadrolardan birçok yetkili isim tarafından<br />

destek bulması. Daha da acısı, bazı kadınların<br />

bunlara destek çıkması..,”<br />

“KADIN, ERKEĞİN SAHİP OLMADIĞI<br />

GÜCE SAHİP”<br />

Nermin Bezmen, insanlık tarihi ile yaşıt<br />

bu mesele için yine insanlık tarihinden<br />

örneklerle cevabını güçlendiriyor: “Kadının<br />

problemi semavi dinlerin kitaplarında,<br />

Adem-Havva ilişkisinde Âdem’i güvenle,<br />

saygıyla sahiplenip Havva’yı ‘Ayartıcı, baştan<br />

çıkaran, Adem’i aldatan, cennetten kovduran,<br />

şeytanın işbirlikçisi’ gibi tanımlamalarla<br />

yorumlamasından çok önce başlıyor<br />

aslında. Çağlar boyunca kadın, vücudunda<br />

hayatı beslediği, dünyaya yeni hayatlar<br />

sunduğu için kutsal kabul edilmiş. Henüz<br />

erkeğin işlevselliğinin farkında değiller o<br />

zaman. Doğumu kadın ve ayın yörüngesi<br />

arasında bir ilişki zannediyorlar. Dünyanın<br />

tüm coğrafyalarında arkaik çağlardan<br />

bugüne ulaşmış bereket, hayat, üreme<br />

sembolü kadın ve tanrıça heykellerine<br />

rastlarsınız. Kadın, erkeğin sahip olmadığı<br />

bir güce, yaratıcılığa sahip... Bu da hürmetin<br />

ve hayranlığın yanı sıra bir rekabet hissi yaratmış<br />

olmalı ki, antik Yunan ve Uzak Doğu<br />

mitolojilerinde doğum yapan erkek tanrılar<br />

da yaratılmıştır.<br />

Dönüm noktası; insanoğlunun, kadının<br />

doğurganlığında erkek sperminin rolünü<br />

fark ettiği zamandır. O andan itibaren<br />

artık kadının yavaş yavaş aşağıya çekilme,<br />

hırpalanma, öç alınma devridir. Zaman<br />

içinde din tacirlerinin, dinleri kendi politik,<br />

ekonomik güçlerini sağlamlaştırmak<br />

yolunda yorumlaması ile kadının nasıl<br />

sosyal yaşamdan, kimliğinden soyutlandığını<br />

ve ‘korunması gerektiği’ şemsiyesi<br />

altında aciz bırakıldığını izlemek mümkün.<br />

Bu kafalar için kadın, kendi öz toplumları<br />

içindeki en büyük düşman, alt edilmesi gereken<br />

rakiptir. Ne var ki, kadının ve tabiatın<br />

yüceliğini gelenekleri, görenekleri olarak<br />

kabul etmiş toplumlar ki Orta Asya Türkleri<br />

bunların başında gelir, tarihin akışı içinde<br />

hiçbir şartta ‘kadının değeri’ konusunda<br />

sahip oldukları yüceltici olguyu kaybetmemişlerdir.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 55


Söyleşi<br />

SADECE ERKEK İÇİN VAR OLAN<br />

BİR ‘BEN ÇAĞI’<br />

Dini, ticari olarak kullanan zihniyetin bu<br />

sorunu beslediğinin altını çizen Bezmen,<br />

asıl istenenin, kadının aciz bırakılması<br />

olduğunu belirtiyor. Soruyoruz: “Asıl mesele<br />

bugünün ‘ben çağı’nda erkeğin iktidar<br />

kaygısı mı?” Nermin Bezmen, yine dünya ve<br />

Türkiye tarihinden örneklerle cevaplıyor:<br />

“İnsanoğlu var olduğu günden itibaren<br />

erkek cinsi, fiziki gücüyle varlığını ispatlamak<br />

zorunda kalmış. İlkel adam dişisini<br />

de, mağarasını da, vurduğu hayvanı da<br />

bileğinin gücüyle kazanabilmiş. Sonra<br />

toprak kavgaları, beylikler, dükalıklar,<br />

senatörlükler, imparatorluklar yine o güçle<br />

kazanılmış, ayakta tutulmuş. Yazılı tarihte<br />

birkaç cesur, zeki ve atak kadının dışında<br />

hep erkektir kahramanlar. O kadınların<br />

birçoğu da kurban edilmiştir. Tarihi erkekler<br />

yazmış, kadına yer vermemek için ellerinden<br />

geleni yapmıştır. En azılı düşmanı bile<br />

olsa, erkek düşmanıyla mücadele bir gurur<br />

konusu ama kadınla mücadele zayıflık<br />

işareti gelmiş erkeklere.<br />

İktidarlarını önce kendi toplumları, kendi<br />

aileleri içindeki kadın üzerinden sağlamış<br />

erkek. Her adamın şövalye, prens, kral<br />

olacak hali yok ya. Her konumdaki erkeğe<br />

kendi kadını üzerinden güçlülük ve sahiplik<br />

hakkı verilerek kadının susturulması sağlanmış.<br />

Kadının miras hakları gibi kendi bedeni,<br />

seçimleri, fikirleri üzerindeki hakları yok<br />

sayılarak hepsi erkeğe devredilmiş. Kadınlar<br />

bir babanın malı olmaktan, bir kocanın malı<br />

olmaya adres değiştirmişler.<br />

Kısacası, yüzyıllardır hep sadece erkek için<br />

var olan bir ‘ben çağı’ yaşanmakta aslında.<br />

Avrupa’nın Rönesans ve Reform ile yaptığı<br />

büyük aşamadan sonra bile kaç asır geçmesine<br />

rağmen, Atatürk Cumhuriyeti’nin biz<br />

Türk kadınlarına verdiği saygın kimlik ve<br />

haklar, o tarihte daha Avrupa’da yoktu. O<br />

kadar derin yerleşmişti erkek hegemonyası.<br />

Şimdi biz Türkiye’de, böyle arkaik kafalardaki<br />

erkek çoğunluğu ve onlara yaranmak<br />

adına bağnazlıklarına çanak tutan, kadınlığın<br />

kutsallığını, bireyselliğinin kıymetini<br />

bilmekten aciz maalesef hemcinslerim<br />

tarafından yaratılan ve korunan zavallı bir<br />

anlayışın içinde kaldık.”<br />

“ÇÖZÜMÜ ATATÜRK TEPSİDE<br />

SUNMUŞTU”<br />

Bezmen, bu sorunun çözümü için<br />

Atatürk’ü hatırlatıyor: “Bunu yeniden keşfetmeye<br />

gerek yok ki. O muhteşem deha,<br />

ışık insan Atatürk bize bunu hazırlamış,<br />

tepside sunmuştu zaten. Amerika’da, Avrupa’da<br />

kadınlar hakları, bireysellik kavgaları<br />

için sokaklara dökülüp kan verirken, bize<br />

altın tepsi içinde kanunlarla koruyarak<br />

hediye etti saygınlığımızı, insan, kadın<br />

olmanın gururunu. Atatürk’ün devrimlerini<br />

anlamak, anlatmak yeter bu terbiye<br />

için. Burada da esas görev yine kadınlara<br />

düşüyor.<br />

Atatürk Cumhuriyeti, bize Anadolu’nun ve<br />

Türklerin kültürel birikimlerini bir potada<br />

birleştirerek medeniyete bir köprü kurdu.<br />

Toplumu ‘biz’, ‘siz’, ‘onlar’ diye ayırırsanız,<br />

tabii ki sıra kadın-erkeği de ayırmaya gelir.<br />

Bir söylemin, bir inanışın ardında her size<br />

‘dinsiz’, ‘yanlış’, ‘kötü’ diye belletilenden<br />

sonra kadını da düşman bilmek çok kolaydır.<br />

Bu politikaya kimi kadınlar karşı durur,<br />

yok edilmeyi kabullenmez; kimi de bu<br />

yobaz kalabalığa yaranmak üzere sessiz bir<br />

kabulcüyü oynamayı tercih eder.<br />

Bugün, kimilerinin öne sürdüğü ahlâk korumacılığı<br />

adı altında kızlar oğlanlardan,<br />

kadınlar erkeklerden ayrı, karantinada<br />

yaşatılmak isteniyor. Sevgililerin, eşlerin<br />

el ele dolaşmaları, sarılmaları, masumane<br />

öpücükleri, gebe kadının sokakta dolaşması,<br />

kısa etek boyu, açık saç, rujlu dudak,<br />

dans, bale, sanat ahlâksızlık sayılıyor.<br />

Buna mukabil, bu saydıklarım için ahkâm<br />

kesenler, bazı yurtlardaki, bunların kimi<br />

din eğitimi veren yurtlar, erkek çocuklarına,<br />

kız çocuklarına cinsel taciz, tecavüz<br />

uygulanmasına ses çıkarmıyor. Yetkili<br />

ağızlar ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyor.<br />

Kadınlara karşı şiddet, olağan sayılmaya<br />

başlandı. Sokak ortasında insanların seyrederek<br />

geçtiği kadın cinayetleri işleniyor.<br />

Kız çocukları babalarından, ağabeylerinden<br />

hamile kalıyor, kürtajları engelleniyor.<br />

Minicik masum yavrular, tecavüzcüleriyle<br />

evlendirilerek sapıklar korunuyor. Bir köy<br />

dolusu erkek, küçücük özürlü bir kızın<br />

defalarca ırzına geçiyor, o köy halkı bu<br />

pisliği saklamayı ahlâk sayıyor. Mahkemeye<br />

düşerse, kızın ‘sesi çıkmadığı’ için<br />

sapıkların ceza almaması artık şaşırtmıyor<br />

Türkiye’de. Tabiat yeşili, mavisiyle,<br />

hayvanıyla bu sefih düşünce tarzından<br />

nasibini alıyor. Ne acı, ne zavallı bir durum<br />

ki; bu ahlâk çöküntüsü nice resmi ağızdan<br />

da aldığı tasviple korunuyor ve arsızca bir<br />

iştahla çoğalıyor.”<br />

ABD’ye yerleşen ve yılın büyük bir bölümünü<br />

ABD’de geçiren Nermin Bezmen,<br />

Türkiye’de isyan ettiği pek çok şey olduğunu<br />

anlatsa da ülkesinden kopmadığı, son<br />

romanında tercih ettiği konu ile anlaşılıyor.<br />

Havva’nın Cezası için; “Kurban olup sinmiş<br />

nice küçüğümüz, kadınımız ve onları sevenler<br />

için bir silkinme, bir seste birleşme şansı<br />

verebilirse ne mutlu bana” diyor Bezmen.<br />

Türkiye’nin büyük bir çöküş yaşadığını ifade<br />

etse de, yine de umutla bitiriyor sözlerini:<br />

“Bu aslında Türkiye’nin tümünün çöküşüne<br />

giden bir süreç. Kimi lâiklikten nefret ettiği<br />

için, kimi hiç tanımadığı, görse kendisini<br />

sarayın ahırına yanaştırmayacak Osmanlı’ya<br />

özendiği için, kimi kalemini, sanatını,<br />

kimi ruhunu sattığı için, elbirliğiyle bu hale<br />

getirdiler ülkeyi. Bu sebepten en büyük<br />

hayal kırıklığını yine vatandaşlarımızla ilgili<br />

yaşıyorum. Bu kadar dağılmış, ayrışmış,<br />

kimi kapı kulu olmuş, kimi ibriktarbaşı, kimi<br />

yüksek ideallere sahip milletin aynı hedefte<br />

bir Türkiye konusunda buluşup seferberlik<br />

ilân etmesi zor görünüyor ve yanılmış olmayı<br />

çok umut ediyorum.”<br />

56 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kent Hafızası<br />

CADI BOSTANI’NDAN<br />

CADDEBOSTAN’A...<br />

Yaklaşık 180 yıl önce İstanbul’un kenar<br />

mahallelerinden biriymiş Caddebostan...<br />

Fenerbahçe’den Bostancı’ya uzanan sahildeki<br />

bostanlarda, İstanbulluların ihtiyacı olan<br />

sebze ve meyveler yetiştirilirmiş. Yerleşim ise<br />

yok denecek kadar azmış. Bostanların içinde<br />

bulunan bağ evleri, genellikle yaz aylarında<br />

kullanılırmış.<br />

Bugün on binlerce insanın yaşadığı bu<br />

NİHAL CENGİZ<br />

Caddebostan Mahallesi bölgede, deyim yerindeyse inlerle cinler top<br />

Muhtarı<br />

oynarmış! Bölge o kadar tenhaymış ki, hava<br />

karardıktan sonra buralarda dolaşmak yürek<br />

istermiş. Çünkü uçsuz bucaksız tarlalardaki viran bağ evlerinde<br />

hortlakların ve cadıların yaşadığına inanılırmış. İşte, bu yüzden<br />

de bu talihsiz semtin adı Cadı Bostanı’na çıkmış.<br />

Kötü ününden dolayı bölgedeki arazi fiyatları o kadar düşükmüş<br />

ki, semtin neredeyse tamamını Cemal Bey isimli bir piyade çavuşu<br />

satın almış İkinci Abdülhamit döneminde. Yıllar geçip “paşa”<br />

rütbesine ulaşınca da semtin Kadıköy’e yakın olan bölümüne<br />

çifte havuzlu muhteşem bir köşk yaptırmış. İşte, bu köşkün<br />

yapımından sonra da bölgenin kaderi değişmiş. Parası olanlar,<br />

Cemal Bey’den toprak satın alarak yazlık yaptırmaya başlamış.<br />

Köşkün olduğu yeri merak ettiniz değil mi? Bugünkü Çiftehavuzlar!<br />

Emlak fiyatlarının günümüzde astronomik düzeye<br />

ulaştığı, İstanbul’un, hatta Türkiye’nin en gözde mahallesi<br />

Caddebostan’ın tarihi işte böyle... Peki, yaklaşık iki yıldır<br />

“muhtarlık” görevini üstlendiğim Caddebostan benim için ne<br />

ifade ediyor? Çok şey! Her şeyden önce “çağdaşlık”... Paris’ten<br />

daha “Batılı”, Brüksel’den daha “Avrupalı”, Londra’dan daha<br />

“gururlu”, Cannes’dan daha “şenlikli”, Viyana’dan daha “kültürlü”,<br />

Roma’dan daha “eğlenceli” bir “kent”tir benim Caddebostan’ım.<br />

Biraz Ankara, biraz İzmir, biraz Selanik’tir ayrıca! Yani<br />

dibine kadar Atatürk, sonuna kadar Cumhuriyet’tir! Laikliktir,<br />

eşitliktir, özgürlüktür!<br />

Uykusu kaçan genç kızların sabahın üçünde tek başlarına dolaşabildikleri<br />

güvenlik beldesidir. Yılda birkaç kez düzenlenen ve<br />

milyonların katıldığı yürüyüşlerde kimsenin başkasının ayağına<br />

bile basmadığı, yere bir tek sigara izmaritinin atılmadığı huzur<br />

kentidir. Saygıdır, sıcaklıktır, hoşgörüdür.<br />

İstanbul’da şortunuzla, keyif içinde gezebileceğiniz Bodrum’dur!<br />

Kilometrelerce sahil alanını yaz kış, yirmi dört saat<br />

dolduran çocuklarıyla “delikanlı”dır. Maksim’i yıllar önce<br />

yıkılmıştır ama artık her yeri Maksim’dir! Zeki Müren’in “güzel<br />

manolyası”, şairlerin dizesi, ressamların fırçasıdır! “Aman”<br />

diyene anında onlarca yardım elinin uzandığı “yufka yürek”tir.<br />

Dayanışmadır, yalnızlaşan ve hoyratlaşan İstanbul’a inat komşuluktur,<br />

sımsıcak bir “merhaba”dır.<br />

Dedim ya İzmir’e benzer biraz; bu yüzden “sokakları tuz,<br />

çocukları deniz kokar”. Lakin aynı zamanda Samsun’dur; her 19<br />

Mayıs’ta Mustafa Kemal Paşa, bizim buralarda bir kez daha iner<br />

Bandırma Vapuru’ndan... Ankara’dır; her 29 Ekim’de Cumhuriyet<br />

yeniden ilan edilir Bağdat Caddesi’nde...<br />

Öğrenimi üniversite, cinsiyeti kadın, rengi kırmızı beyazdır!<br />

Devletten alan değil, verendir. Hakimdir, savcıdır, doktordur,<br />

mühendistir, sanatçıdır, yazardır, yöneticidir, iş adamıdır.<br />

“Doğru”dur Caddebostan ve Caddebostanlı “çalışkan”dır. Ve ne<br />

zaman taşın altına el koymak gerekirse, o ilk koşandır. Varlığı<br />

her zaman Türk varlığına armağandır! Sorarım size, ben böyle<br />

bir Cadı Bostanı’nı sevmeyeyim de ne yapayım?..<br />

58 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Zanaatkâr<br />

Çelebi Ertürk:<br />

Çerçeveler, anıları<br />

yaşamın içine katıyor<br />

PINAR BALTACI<br />

Dede ve baba mesleği olan çerçeveciliği<br />

tam 40 yıldır Kadıköy Rasimpaşa’da<br />

sürdüren Ertürk Çerçeve, ahşap ve plastik<br />

olmak üzere iki farklı türde çerçeveler<br />

üretiyor. İşletmenin sahiplerinden Çelebi<br />

Ertürk, çerçeveyi sanat eserinin koruyucusu<br />

olarak görüyor ve ekliyor: “Çerçeve ayrıca,<br />

anılarınızı yaşamın içine katarak duvarlarınızı<br />

süslüyor.”<br />

Resimlere çerçeve takmak ve baskı, yağlı<br />

boya resimlerin alım satımıyla ilgilenen<br />

Ertürk Çerçeve’nin başta Kadıköy olmak<br />

üzere, İstanbul Ümraniye ve Samandıra’da<br />

da şubeleri bulunuyor. Ankara’da hâlâ<br />

faaliyet gösteren bir imalathanelerinin de<br />

olduğunu belirten Ertürk Çerçeve ortaklarından<br />

Çelebi Ertürk; “Babamızdan kalan<br />

çerçevecilik işini uzun yıllardır kardeşim<br />

Ünal Çelebi ile devam ettiriyoruz. Türkiye’de<br />

ilk olarak biz toplu şekilde çerçeve üretimi<br />

yaparak satışa sunduk. Bunun ismi çerçeve<br />

tüccarlığı” şeklinde konuşuyor.<br />

“DEKORATİF ÇERÇEVELERDE<br />

SADELİĞE GİDİLDİ”<br />

İsteğe uygun olarak özel tasarım çerçeveler<br />

de ürettiklerini ifade eden Çelebi Ertürk’e<br />

göre, evdeki dekoratif çerçevelerde son zamanlarda<br />

sadeliğe gidildi: “Dükkânlarımızda<br />

hem plastik hem de ahşap çerçeveler<br />

bulunuyor. Kendi üretimlerimiz dışındaki<br />

plastik çerçevelerin bir kısmını Kore ve<br />

İngiltere’den ithal ediyoruz. Üretimlerimize<br />

genel olarak yerli desek de hammaddeler<br />

dışarıdan geliyor ve biz burada kesip, biçip,<br />

boyuyoruz. Örneğin, bizim ülkemizde ahşap<br />

çerçevede kullanabileceğimiz bir ağaç yok.<br />

Yumuşak, düz ve dönmeyen bir araç türünü<br />

çerçevede kullanmak adına Afrika’dan<br />

getirtiyoruz, boyası ise İtalya’dan geliyor.<br />

Üretimlerin son halini burada veriyoruz.”<br />

“ÇERÇEVELER SANAT ESERLERİNİ<br />

KORUYOR”<br />

Çerçevelerin kuşkusuz sanat eserine katkısı<br />

var. Bu düşünceyi bu defa bir sanatçıya<br />

değil, çerçeveciye yöneltiyoruz: “Çerçeve<br />

öncelikle sanat eserine değer katarak,<br />

koruma altına alıyor. Ama tabi ki sanat eseri<br />

bambaşka bir şey ve çerçevelerin çok büyük<br />

katkısı olduğunu söyleyemem. Mesleğimiz<br />

hiç kimse için zaruri bir ihtiyaç değil,<br />

zevke hizmet ediyor. Bu nedenle de hitap<br />

ettiğimiz kesim için de ekstra özen, itina,<br />

temizlik ve özel işçilik istiyor. Özen ve itinayı<br />

gösterebildiğimiz için de çerçevede ülke<br />

olarak etrafımızdaki ülkelere nazaran çok<br />

daha ilerideyiz. Azerbeycan, Bulgaristan ve<br />

Gürcistan gibi ülkelere çerçeve satıyoruz.”<br />

“DAHA ÇOK PLASTİK ÇERÇEVELER<br />

TERCİH EDİLİYOR”<br />

Bugünlerde dükkânda satılan çerçevelerin<br />

yüzde 70’e yakını plastik... Bu tercihlerde<br />

maliyetin büyük etkisi olduğunu söyleyen<br />

Çelebi Ertürk, fiyat olarak ucuz olan<br />

çerçevelerin kesinlikle kalitesiz olmadığını,<br />

sadece çerçevelerde biçimsel olarak bir<br />

inceliğe gidildiğini özel olarak vurguluyor.<br />

“BİZİM SEMTİN KÖTÜSÜ AZDIR”<br />

Tam 40 yıldır Kadıköy Rasimpaşa’da olduklarını<br />

paylaşan Ertürk; “Mahallemizdeki<br />

esnafın büyük çoğunluğunu çok eskiden<br />

beri tanırız. Bizim semtin kötüsü azdır.<br />

Herkes birbirini tanır, saygılıdır. Komşuluk<br />

ilişkileri hâlâ o eski zamanlardaki gibi<br />

devam ediyor. Çok fazla sıkıntımız ve<br />

problemimiz yok. İşlerimizin başında ben<br />

ve kardeşim duruyor. Yüksek okul mezunu<br />

olan çocuklarımız da baba meslekleriyle<br />

ilgileniyor ve devam ettirmek istiyorlar.<br />

İşletmemizi uzun yıllar daha sürdürmek,<br />

temel gayemiz” mesajı verdi.<br />

60 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Fosforca<br />

Bir belediye başkanı<br />

nasıl olmalıdır?<br />

ENİS<br />

FOSFOROĞLU<br />

Merhaba;<br />

Bu yazıyı ve konusunu dostlarla görüştüğümüzde,<br />

nasıl olsa belediye başkanlığını<br />

konuşuyoruz diye başlığı bir başkan nasıl<br />

olmalıdır diye düşünmüştüm. Toplantı gece<br />

yarısı idi, bir süre sonra eve gidip uyudum.<br />

Düşümde yazı başlığı ‘Bir belediye başkanı<br />

nasıl olmalıdır?’ diye çıkıyor ve peşinden<br />

tazminat davaları uçuşuyordu. Sabaha karşı<br />

gördüğüm düşün son bölümünde ise bindiğim<br />

minibüs, Silivri tabelasını gösteren bir<br />

yola sapıyordu. Ter içinde uyandım. ‘Düştü, kuruntuydu’ dedim<br />

kendi kendime...<br />

Haddine mi senin diye bir iki fırça attım aynaya bakıp. Toparlanmıştım,<br />

‘Bir belediye başkanı nasıl olmalıdır?’ yazımı<br />

yazmak için bilgisayar başına oturdum. Bu konuda Kadıköy’ü<br />

çıkış noktası alalım. İsteyen her bölgeye taşıyabilir düşüncelerini.<br />

Yıllardır Kadıköy’de yaşayan biri olarak 12 Eylül sonrası<br />

atanan başkanın ardından Cengiz başkanı, Osman başkanı,<br />

daha sonra uzun süre Selami başkanı, son yıllarda da Aykurt<br />

başkanı gördüm, tanıdım. İlk iki başkan zaman aşımına girer,<br />

fakat Selami Öztürk ve Aykurt Nuhoğlu’yla (son zamanlarda<br />

moda olan sözle) helalleşirim.<br />

Eğitimli insanların yaşadığı bölgeleri yönetmek daha zordur.<br />

Aykurt Bey’in devam edip etmeyeceğini bilmiyorum ama iki<br />

başkan da değerli çalışmalar yapmışlardır. Bundan sonra yazacaklarım<br />

ise hiçbir ismi, hiçbir adayı hedef almadan anlatmak<br />

istediğim düşünceler olacaktır. Sizi de içine alan bir laboratuvar<br />

çalışması...<br />

...<br />

Belediye başkanı nasıl olmalıdır?<br />

* Seçime giderken elini sıktığı esnafı ve halkı, süresi biterken<br />

de dolaşabilecek bir moral ve motivasyon içinde olmalıdır.<br />

* Siyaset kirlenirken ‘İşte bizim burası temiz’ dedirtebilmeli ve<br />

bu sözleri yakın çevresinden önce halk söylemelidir.<br />

* Bir çalışanının yanlış ve değer bilmez davranışı, direkt olarak<br />

başkana küstürür maruz kalanı. Özellikle ‘Atadım müdürü<br />

işte, bana ne’ diye düşünmemelidir.<br />

* Hizmet, kültür ve eğitim binası yapmak hoştur ama o binaları<br />

içine girenler yaşatır. İnsana yatırım öne alınmalıdır.<br />

* ‘Ben bu yılı nasıl olsa idare ederim’ diye düşünmemeli, ‘Sonrasına<br />

bakarız’ tavrında olmamalıdır.<br />

* Kentinin ya da ilçesinin halkını ileriye taşıyabilecek bir vizyonu<br />

olmalıdır.<br />

* Bazı müteahhitleri ihale zamanı dışında da belediyeye gelip,<br />

halkın sorunları ile ilgilenmeye özendirmelidir.<br />

* İnsana dokunmalıdır. Bazı siyasetçiler size bakar gibi<br />

yaparken akıllarında bambaşka<br />

düşünceler vardır ve sizi dinler,<br />

size bakar gibi yaparken aslında<br />

boşluğa bakmaktadırlar. Bakan<br />

değil, gören başkan olmalıdır.<br />

* Bilim ve kültür adamlarını,<br />

sanatçıları, dostlar alışverişte<br />

görsün toplantıları ile değil,<br />

birebir ilgi ile ve sahici bir sevgi,<br />

saygı içinde izlemelidir.<br />

* Ulaşılabilir, halkçı olmalı,<br />

gülümsemeli ve hayatı<br />

güzelleştirmeye çalışmalıdır.<br />

...<br />

Merak etmeyin, bu yaştan sonra<br />

siyasette gözüm yok! Kendim için<br />

bir şey istiyorsam namerdim. Hep<br />

birlikte mutlu olalım istiyorum.<br />

Haddimi aştımsa af ola…<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 61


Sivil Toplum<br />

Ataşehir Rotary<br />

yeni döneme hazır!<br />

PINAR BALTACI<br />

‘Daha iyi bir dünya’ mottosuyla refahın arttırılması,<br />

eğitime katkı sağlanması, yoksulluğun<br />

önlenmesi amacıyla topluma hizmet<br />

etmeyi amaç edinen Rotary, gönüllülük<br />

esasına dayanan bir sivil toplum kuruluşu. İstanbul’un<br />

birçok il ve ilçesinde çalışmalarını<br />

sürdüren Rotary’nin Ataşehir’deki faaliyetleri,<br />

Füsun Bayar başkanlığında devam ediyor.<br />

Özellikle öğrencilere dönük çalışmalarıyla<br />

dikkat çeken Ataşehir Rotary Kulübü’nü,<br />

Başkan Füsun Bayar ile konuştuk.<br />

Öncelikle Rotary hakkında bilgi verir<br />

misiniz? Ne zaman, nasıl kuruldu?<br />

23 Şubat 1905 tarihinde ABD’nin Illinois eyaletinde,<br />

Avukat Paul Harris ve üç arkadaşı<br />

tarafından dostluk ve arkadaşlık ilişkilerini<br />

geliştirmek, kulüp üyelerinin mesleki ve<br />

sosyal çıkarlarına hizmet etmek düşüncesiyle,<br />

dünyanın ilk hizmet kulübü olan Chicago<br />

Rotary’nin kurulmasıyla başlamış bir oluşum.<br />

Bu serüven bugün “Kendinden Önce<br />

Hizmet” anlayışıyla insanlığa hizmet adına<br />

sayısız projelere imza atan, dünyada iyi niyet<br />

ve barışın gelişmesine katkıda bulunan,<br />

160’dan fazla ülkedeki yaklaşık 30 bin Rotary<br />

kulübünde 1,2 milyon Rotaryeni içine alan<br />

uluslararası kocaman bir aileye dönüştü.<br />

Rotary’nin genel olarak ilgilendiği<br />

ve duyarlılık gösterdiği konulardan<br />

bahseder misiniz?<br />

Rotary, dünya çapında tüm meslek gruplarında<br />

iş ve mesleğinde kendini ispatlamış,<br />

toplumda saygınlığı bulunan, iyi niyet ve<br />

barışın korunmasına inanan, ‘daha iyi bir<br />

dünya’ görüşünü benimsemiş, kâr amacı<br />

gütmeyen ve tamamen<br />

gönüllülük esasına dayanarak<br />

dünyada refahın<br />

artırılması, eğitime katkı<br />

sağlanması, yoksulluğun<br />

önlenmesi amacıyla topluma<br />

hizmeti benimsiyor.<br />

Başta çocuk felci (polio)<br />

ile mücadele olmak<br />

üzere pek çok anlamlı<br />

projeyi de gerçekleştiren<br />

Rotaryenler; din, dil, mezhep,<br />

ırk ve siyaset ayrımı<br />

olmadan tüm insanlığa<br />

hizmet etmeyi kendine<br />

amaç ediniyor.<br />

Yüzümüzü Ataşehir Rotary Kulübü’ne<br />

dönelim... 2018-2019 döneminde<br />

Füsun Bayar liderliğinde neler olacak<br />

Ataşehir’de?<br />

Ataşehir Rotary Kulübü’nün projeleri, sürekliliği<br />

olan projeler olup, her yıl yenilerinin de<br />

eklenmesiyle hizmet skalasını arttırıyor. Her<br />

yıl maddi imkânı yetersiz başarılı üniversite<br />

öğrencilerine burs imkânı sağlayarak<br />

bu öğrencileri sosyal, kültürel ve eğitim<br />

faaliyetleriyle de hayata hazırlıyoruz. Bunun<br />

yanında bursiyerlere kaynak sağlamak ve<br />

Ataşehir halkı ile birlikte olmak amacıyla<br />

her yil çeşitli konser ve etkinlikler içeren<br />

“Bahar Şenliği” düzenliyoruz. Ayrıca, sağlık<br />

projelerine destek sağlamak amacıyla geçtiğimiz<br />

yıl Marmara Üniversitesi Yenidoğan<br />

Bölümü’ne ECHO cihazı ve engellilerin<br />

hizmetinde kullanılmak üzere Engelli Taksi<br />

dizayn ederek Ataşehir Belediyesi’ne bağışladık.<br />

Ataşehir Belediyesi tarafından düzenlenen<br />

‘Atık Elektronik Toplama’ etkinliğine<br />

katılarak, “Otizme hayır!” dedik. Tüm bunlar<br />

projelerimizin sadece bir kısmı. ‘Kendinden<br />

Önce Hizmet’ anlayışı ile hizmetlerimizi<br />

sürdürmeye, fark yaratmaya, kişilere ve<br />

gönüllere dokunmaya devam edeceğiz.<br />

Ataşehir Rotary Kulübü,<br />

burslu öğrencileriyle<br />

dönemin ilk kaynaşma<br />

toplantısını gerçekleştirerek,<br />

her ay öğrencilere yapılan<br />

kişisel gelişim etkinliklerinin<br />

planını da yaptı.<br />

Ataşehir Rotary tarafından yıl içerisinde<br />

gerçekleştirilen diğer projeler<br />

şöyle: ‘Sevgi Kütüphanesi’ projesiyle<br />

ihtiyaç sahibi okullara kütüphaneler<br />

kurmak, ‘Kitap Kardeşliği’ projesi ile<br />

okullara kitap yardımında bulunmak,<br />

toplanan pet şişelerin geri dönüşümüyle<br />

elde edilen elyaftan mont<br />

yapılarak ihtiyaç sahibi öğrencilere<br />

dağıtmak, okullarda öğrenci ve<br />

velilere yönelik ‘Trafik Kazalarını Önleme’<br />

eğitimi vermek, STK ve UNICEF<br />

işbirliğiyle ortak projeler yürütmek,<br />

kadınlara yönelik ilk yardım, doğuma<br />

hazırlık ve meme kanseri bilinçlendirme<br />

eğitimleri vermek.<br />

62 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Sosyal Sorumluluk<br />

ADD Kadıköy:<br />

Cumhuriyet’in çocuklarına<br />

sahip çıkıyoruz<br />

PINAR BALTACI<br />

19 Mayıs 1989 tarihinde bir araya gelen 50<br />

yurtseverin öncülüğünde kurulan Atatürkçü<br />

Düşünce Derneği (ADD), o zamandan bu<br />

yana Atatürkçülüğü en doğru şekilde yeni<br />

nesillere aktarma misyonunu sürdürüyor.<br />

Kurulduğu yıllarda Onursal Genel Başkanlığını<br />

Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu,<br />

Kurucu Genel Başkanlığını ise Prof. Dr.<br />

Muammer Aksoy’un üstlendiği dernek,<br />

ilk faaliyetlerine Ankara’da başlasa da günümüzde<br />

Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde<br />

çalışmalarına devam etmekte.<br />

Tüm Türkiye’de kamu yararına çalışan<br />

dernek statüsünde olan ADD’nin en büyük<br />

projeleri ise eğitimde kendini gösteriyor.<br />

Kadıköy Life Dergisi olarak ziyaret ettiğimiz<br />

ADD Kadıköy Şube Başkanı Nahit Kubilay;<br />

“Atatürk’ün değerlerine sahip çıkarak, en<br />

doğru şekilde yeni kuşaklara aktarabilmek<br />

temel amacımız. Cumhuriyet’in çocuklarına<br />

elimizden geldiğince burslarla yardım ederek,<br />

eğitimlerine katkı sunmaya çalışıyoruz”<br />

ifadelerini kullandı.<br />

ADD KADIKÖY’DEN ÖĞRENCİLERE BURS<br />

Geçtiğimiz eğitim ve öğretim yılında ADD<br />

Kadıköy olarak toplam 70 öğrenciye burs<br />

verdiklerini belirten Nahit Kubilay, eğitim<br />

kampanyalarına dair şunları söyledi:<br />

“Bütün Türkiye çapında Atatürkçü Düşünce<br />

Derneği’nin en büyük projesi eğitim<br />

alanında. ‘Cumhuriyet’in Çocuklarına<br />

Sahip Çıkıyoruz’ sloganıyla yürütülen bir<br />

burs kampanyamız var. Her şube, kendi<br />

bütçesi ve gelir durumuna göre üniversite<br />

ve lise çocuklarına burs veriyor. Amacımız,<br />

Cumhuriyet gençlerinin tarikat yuvalarına<br />

düşmesini engellemek. Burs verdiğimiz çocuklardan<br />

sadece iki şey istiyoruz. Birincisi<br />

ve bizim için en önemlisi, derslerinde başarılı<br />

olmaları. Bunun yanında hafta sonları<br />

düşük gelirli ailelerin çocuklarına burada<br />

ders vermelerini rica ediyoruz.”<br />

‘İSTANBUL’DA TOPLAMDA<br />

28 ŞUBEMİZ BULUNUYOR’<br />

Bağışlarla ayakta durduklarını ve faaliyetlerini<br />

yürütebildiklerini vurgulayan Kubilay,<br />

dergimiz aracılığıyla şu çağrıda bulundu:<br />

“Herkesi kurumumuza bağış yapmaya ve<br />

etkinliklerimize katılmaya davet ediyoruz.<br />

Bugün ADD’nin İstanbul’da toplamda 28<br />

şubesi bulunuyor. Beş tanesi de kurulma<br />

aşamasında. Herkes yaşadığı semtteki<br />

kurumumuza giderek, faaliyetler konusunda<br />

bilgi alabilir. Alanlarda çalışmalarımız<br />

sürüyor. Yakın zamanda çocuk gelinlere ve<br />

çocuk istismarına hayır demek için sokaklara<br />

çıktık ve bu konuda farkındalık yarattık.<br />

Bunun yanında şeker fabrikalarının özelleştirilmesini<br />

önlemek amacıyla bir imza<br />

kampanyası düzenleyerek, 100 bin imza<br />

topladık. Nitelikli üye sayımızın artması ve<br />

burs kampanyalarımızın başarıya ulaşması<br />

için herkesin desteklerini bekliyoruz.”<br />

ADD Kadıköy Şube<br />

Başkanı Nahit Kubilay<br />

ADD Genel Başkanı<br />

Prof. Dr. Süheyl Batum<br />

ADD Kadıköy<br />

sosyal medya hesapları:<br />

Facebook: /addkadikoy<br />

İnstagram: /addkadikoy<br />

Mail: kadikoyadd@gmail.com<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 63


Analiz<br />

Sahaf kültürü,<br />

kitap endüstrisi ve<br />

Kadıköy...<br />

DENİZ İHSAN TAŞDELEN<br />

Günümüz okuma kültürü, gelişen teknolojiyle birlikte dönüşümü<br />

de beraberinde getirdi. Eski olan sahaf kültürü ile<br />

yeni olan kitap endüstrisi arasındaki etkileşimleri, Kadıköy<br />

sahaflarına sorduk. Her sahafın içinde bulunduğumuz kitap<br />

kültürüne bakışının farklı olmasının yanında, sahaflığa<br />

bakışta da ayrı düşünceler mevcut. Kadıköylülerin uzun<br />

yıllardır tanıdığı İmge Sahaf, Akmar Pasajı esnafı, Kafkas<br />

Pasajı esnafı ve Yolda Sahaf ile bir araya geldik. Kadıköy’ün<br />

okuma alışkanlığı açısından en iyi yer olduğu vurgulanırken,<br />

öte yandan sahaflar Türkiye’deki okur niteliğinin<br />

azalmasına dikkat çekti.<br />

“Yeni kitap satanların bize herhangi bir etkisi yok. Bizim<br />

kendi satış kanallarımız var internette. Bir web sitemiz var,<br />

satışları gayet iyi olan bir site. Nadir Kitap gibi... Sahafların<br />

satış yaptığı siteler bunlar. Genellikle ikinci el kitaplar satıyoruz.<br />

Yeni kitapların da ikinci ellerini satıyoruz ama işin<br />

ana döngüsü, asıl mantığı baskısı tükenmiş eski kitaplar.<br />

Nadir olan Osmanlıca kitaplar, 1700-1800’lerden kalma<br />

kitaplar... Bunlarla döngü sağladığımız için popüler kitapçıların<br />

bize herhangi bir etkisi yok” şeklinde konuşan İmge<br />

Sahaf işletmecisi Orçun Ceylandağ; “Yeni kitap satana sahaf<br />

denmez. Yanlış bir algı bu, onlar kitap tüccarıdır. Sahaf,<br />

eski baskı olan ve nadir kitapları satan kişidir. Bu sebeple<br />

kitapçıyla sahaf arasında çok ciddi bir ayrım var. Şunu da<br />

eklemek istiyorum, hem yazarların hem de sektörün ayakta<br />

kalması açısından korsan kitapların okunması yerine ikinci<br />

el kitapların okunmasını öneriyorum. Bu çok önemli” dedi.<br />

Orçun Ceylandağ<br />

64 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Analiz<br />

Ramazan Tekce<br />

“MÜŞTERİ POTANSİYELİNDE CİDDİ<br />

DEĞİŞİMLER OLMAYA BAŞLADI”<br />

İnternet ile beraber hem kitap alımında<br />

hem kitap satımında ciddi bir azalmanın<br />

olduğunu vurgulayan Akmar Pasajı<br />

içerisindeki Şimal Kitabevi’nin işletmecisi<br />

Ramazan Tekce ise; “Sahafta kitap arayan<br />

kalmadı. Herkes internetten yapıyor kitap<br />

alışverişini. Ancak hiç bulunmayan kitaplar<br />

arandığı zaman ziyaret ediliyoruz. Müşteri<br />

potansiyelinde de ciddi anlamda değişimler<br />

olmaya başladı. Bundan beş sene önce<br />

nadir kitaplara değer veren müşterilerimiz<br />

vardı, bu müşterilerimiz de kayboldu.<br />

Birçok dükkân internet üzerinden satış<br />

yapıyor artık. Boşa kira verme gereği<br />

hissetmiyor arkadaşlar. Beş yıl öncesinde<br />

10-15 tane olan sahaf dükkânı, bugün<br />

2-3 tane kaldı. Onlar da yavaş yavaş sona<br />

doğru gidiyor. Bütün bunları göz önünde<br />

bulunduracak olursak, biz de internete<br />

dönmeye başladık. Çözüm olarak da en<br />

azından internet üzerindeki iskontonun<br />

bu derece haksız rekabete yol açmamasını<br />

istiyoruz” diyerek, internetin sahaf üzerindeki<br />

etkisine dikkat çekti.<br />

“TÜRKİYE’DE KİTAP OKUMA DURUMU<br />

İÇLER ACISI”<br />

Günümüzde kapanan yayınevlerinden ve<br />

bunun kitap üzerine etkisinden bahseden<br />

Onur Sahaf işletmecisi Barış Soysal da<br />

insanların sahaflara eskisi gibi gelmemesinden<br />

söz ederken, en çok etkilendikleri durumun<br />

ekonomik krizler olduğunu belirtti.<br />

“Ayda 20 bin kitap satan siteyi biz sahaflarla<br />

karşılaştıran bir kesim var. Çok saçma bir<br />

durum bu. Sokaktaki bakkalla Migros’u<br />

karşılaştırmak gibi bir şey. Öte yandan, Türkiye’deki<br />

kitap okuma ile ilgili içler acısı bir<br />

durum da söz konusu” değerlendirmesinde<br />

bulunan Soysal, şunları ifade etti: “Özellikle<br />

üniversite öğrencilerini çok kötü buluyorum.<br />

Üniversiteli öğrenciler, Eylül-Ekim gibi<br />

uğrar ve ders kitapları sorarlar bize. Yok<br />

deyince bakakalıyorlar, algılarında yok. Bu<br />

kötü... Fakat azınlıkta da olsa bazı öğrenciler<br />

geliyor. Böyle çok öğrenciyi mezun ettim<br />

ben. Hâlâ gelirler Barış Ağabey diye. İyi<br />

çocuklar, bir şeylerin farkına varan çocuklar<br />

var. Az da olsa var.”<br />

“KADIKÖY, KİTAP TALEBİNİN EN YÜKSEK<br />

OLDUĞU SEMTLER ARASINDA”<br />

On senedir Yeldeğirmeni’nde yaşayan ve<br />

mahalledeki dönüşüme dikkat çeken, bu<br />

dönüşümün mahallenin kültürel yapısını<br />

ne derece etkilediğini anlatan Yolda Sahaf<br />

işletmecisi Anıl Güler, sahafların mevcut<br />

durumunu şöyle paylaştı: “Mahallenin<br />

eski yerlileri çok fazla bir taleple gelmiyor<br />

açıkçası. Fakat benim gibi sonradan gelmiş<br />

insanlar için kitaba ulaşmak önemli bir<br />

durum. Türkiye standartları üzerinden konuşacak<br />

olursak Kadıköy, kitap talebinin en<br />

yüksek olduğu semtlerden biri. Bu yüzden<br />

bu mesleği burada yapmak çok keyifli... Burada<br />

olunca güzel bir duygu bu durum ama<br />

keşke başka yerlerde daha fazlası olsaydı.<br />

O keşkeyi her zaman taşıyoruz.<br />

Anıl Güler<br />

MANEVİ TATMİN YARATAN BİR MESLEK<br />

Öncelikle benim sahaflıktan anladığım şöyle<br />

bir şey; elinde bir kitap var ve sahaflık, bu<br />

kitabı hak ettiği yere ulaştırmak, o kitabı alan<br />

kişinin kim olduğunun önemli olması. Bu sebeple<br />

sahaflık benim için maddi getiriden çok<br />

daha farklı bir yerde. Manevi tatmin yaratan<br />

bir meslek... Bunun yanında kitabın endüstri<br />

haline gelmesine rağmen kitapçılık, hâlâ çok<br />

rağbet gören bir piyasa işi değil. Bizim sattığımız<br />

ürünlerin çoğu ana akımın dışında şeyler.<br />

Bu yüzden internet ortamında çok fazla<br />

bulunamayacak şeyler ki e-kitap gibi şeylerin<br />

normal kitabın verdiği duyguyu hissettirdiğini<br />

düşünmüyorum. Bir makale, Türkiye’deki<br />

e-kitap satışlarında yüzde 50’ye varan bir<br />

düşüş olduğunu söylüyordu. E-kitap’ın<br />

toplumsallaşması çok mümkün görünmüyor<br />

ki bu gerçekleşse bile illa ki sahaflara ihtiyaç<br />

daha geç tükenecek. Böyle bir tüketimin<br />

artması elbet bizi de vurur, fakat sahaflar bu<br />

bakımdan daha korunaklı duruyor.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 65


Sahne Sanatları<br />

Zuhal Olcay ve Burak Sergen,<br />

‘Aşk Halleri’nde buluştu<br />

“Hangisini söyleyebilmek daha iyi; ‘Yıllar seni çok değiştirmiş’ mi,<br />

yoksa ‘Yıllar seni hiç değiştirmemiş’ mi?”<br />

PINAR BALTACI<br />

Hollandalı yazar Maria Goos’un sevilen oyunu<br />

“Doek!”, “Aşk Halleri” adıyla ilk kez Türkçe olarak<br />

sahneleniyor. Başrollerini Zuhal Olcay ve Burak<br />

Sergen’in paylaştığı oyun, konsevatuvar hayatları<br />

boyunca çok iyi bir ikili olan Liz ve Richard’ın hikâyesini<br />

konu alıyor. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ndeki<br />

oyun öncesi kuliste bir araya geldiğimiz Zuhal<br />

Olcay ve Burak Sergen ile Aşk Halleri’ni ve tiyatroyu<br />

konuştuk.<br />

Nasıl ortaya çıktı oyun fikri, bir araya gelme<br />

sürecinizden bahseder misiniz?<br />

Zuhal Olcay: Zaten bir süredir oyun arayışı içerisindeydik.<br />

Oyunu önce menajerim Filiz Hanım ile<br />

beraber izledik. Uzun bir süre erkek oyuncu ararken,<br />

en sonunda Burak’ı bulduk. İyi ki de öyle oldu<br />

diyoruz şimdi, güzel bir ikili olduk. Hem sahnede<br />

hem de sahne dışında güzel bir bağ kurduk ve ekip<br />

oluşturduk.<br />

Oyuna dair neler söylersiniz? Türkiye’de ilk defa<br />

sahnelendi Aşk Halleri…<br />

Zuhal Olcay: Evet doğru, ilk defa biz sergiliyoruz.<br />

Hollandalı bir yazar olan Maria Goos’tur yazarı.<br />

Hatta kendisini Nisan ya da Mayıs gibi davet de<br />

edeceğiz oyunumuza. Belki kapanış oyununda<br />

aramızda olacak.<br />

Ne anlatılıyor ‘Aşk Halleri’nde? Seyircilerden ne<br />

tür tepkiler alıyorsunuz?<br />

Zuhal Olcay: Oyunun çok enteresan bir kurgusu<br />

var. İki oyuncunun provalarında geçtiği için bizim<br />

için de fazlasıyla eğlenceli. Bu yönleriyle bir oyuncu<br />

için çok elverişli ve olanaklı bir oyun. Seyirci için ise<br />

izlemesi bilmece gibi… İşte bu sebeple izleyenlere<br />

enteresan geliyor diye düşünüyorum.<br />

Burak Sergen: Oyunda bütün kadınları Zuhal,<br />

bütün erkekleri de ben oynuyorum. İzleyici oyunu<br />

66 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Sahne Sanatları<br />

değişen sahnelerle çözmeye çalışıyor. Bu<br />

oyunu esasında güzel yapan, hem çok dramatik<br />

hem de komik anlarının olması. Tıpkı<br />

hayat gibi... Dolayısıyla, hem seyirci hem de<br />

bizim için çok renkli bir oyun oldu.<br />

Peki, sizce ilişkilere, geride bırakılanlara,<br />

özlemlere dair bir sorgulama var mı<br />

oyunda?<br />

Zuhal Olcay: Tabii her ilişkinin kendi içerisinde<br />

böyle bir sorgulaması oluyordur illaki.<br />

Burada çok eskiden sevgili ve çok iyi birer<br />

dost olan Liz ve Richard, 10 yıl aradan sonra<br />

bir araya geldiklerinde tüm bu sorgulamaların<br />

içerisine giriyorlar. Bir oyunun provasında<br />

hem provalarını hem de ilişkilerini<br />

sorguluyorlar.<br />

Burak Sergen: ‘Aşk Halleri’ dediğimizde bu<br />

oyunda aşkın gerçekten her hali olduğunu<br />

görüyorsunuz. Hem geçmişe hem de bugüne<br />

dair sorgulamalar, hesaplaşmalar var. ‘Şöyle<br />

yapsaydım böyle mi olurdu? Şurada şu kelimeyi<br />

kullansaydım her şey başka olur muydu?’<br />

gibi sorgulamalar bunlar. Pişmanlıklar,<br />

beklentiler, tekrar geri dönüşler var. Bunlar<br />

olduğuna göre yaşantımızdan ve bizden de<br />

bir şeyler oluyor. Söz konusu kadın ve erkek<br />

olunca, bu gibi durumlar evrensel zaten.<br />

Ayrı ayrı oynadığınız karakterlere dair<br />

neler söylersiniz? Liz ve Richard’da<br />

kendinizden birer parça bulup,<br />

özdeştirebildiğiniz noktalar oldu mu?<br />

Zuhal Olcay: Liz ve Richard birer oyuncu<br />

olduğu için tabii ki kendimizle özdeşleştirdiğimiz<br />

noktalar oldu. Çok iyi bildiğimiz bir<br />

hayat ve yaşam biçimi.<br />

Oyunda Liz bana daha derin geldi, onu<br />

çok daha iyi anlayabildim…<br />

Zuhal Olcay: Richard, hayata karşı farklı<br />

duruşu olan bir adam... Aslında o da çok<br />

önemli biri ama alkol sorunu var, kendisine<br />

hayran olunmasından hoşlanıyor. Bence de<br />

kadın daha derin, daha duygusal ve hatta<br />

daha aşık. Çok farklı iki karakter olan Liz ve<br />

Richard, aşkta doğal olan iki zıt karakterin<br />

birbirini çekmesi haline iyi bir örnek. Her aşkta<br />

biraz bu durum yok mudur? Gerçi sonra<br />

o farklılıklar yüzünden de ayrılık gelebiliyor.<br />

Başlarda çok hoş ve harika gelen tavırlar, zaman<br />

geçip aşk suyunu çekmeye başlayınca<br />

batmaya başlıyor. Tıpkı oyundaki gibi...<br />

Burak Sergen: Zuhal’e tamamen katılıyorum,<br />

Richard hercai ve marjinal bir tip.<br />

Oyunun sonunda gerçekten Richard’a çok<br />

göndermeler var. Oyun sırasında izleyenler<br />

adama çok kızıyor ama aldığımız tepkiler<br />

hep en sonunda birlikte olsalardı keşke şeklinde<br />

oluyor. Bu marjinal adamı seviyorlar.<br />

Tiyatro neresinde duruyor hayatınızın?<br />

Birer cümle ile anlatırsanız, tiyatro nedir<br />

Zuhal Olcay ve Burak Sergen için?<br />

Zuhal Olcay: Tiyatro, benim için hayatımın<br />

merkezi. Çünkü onun eğitimini aldım. Tiyatro<br />

disiplini ile büyüdüğüm için çok şanslı<br />

hissediyorum kendimi.<br />

Burak Sergen: Benim için ise yaşam tarzı.<br />

Gençlere bu anlamda söyleyeceğim tek bir<br />

şey var; eğer bu işi meşhur olmak için değil<br />

de hayat tarzı ve gerçekten meslek aşkıyla<br />

yaparlarsa, çok daha fazla keyif alırlar. Fakat<br />

kısa yoldan meşhur olmak adına tiyatroyu<br />

da basamak olarak kullanayım diye düşünüyorlarsa<br />

hiç girişmesinler. Çünkü zaten<br />

yeterince bu işin dışında olup da içine giren<br />

insan var. Yeterli bence...<br />

Geledim Kadıköy’e... İstanbul’un çok<br />

farklı semtlerindeki seyirci kitlesini<br />

gözlemleme fırsatınız oluyor. Kadıköy’ün<br />

seyirci kitlesi ve semt dokusuna oyuncu<br />

gözüyle bakarsanız neler söylersiniz?<br />

Zuhal Olcay: Kadıköy benim bir kere çocukluğum,<br />

gençliğim, hayatım… Üsküdar’da<br />

doğup büyüdüm, böyle olunca da zamanımın<br />

çoğu Kadıköy’de geçti. Şu günlerde de<br />

Kadıköy, İstanbul’un medarı iftiharı. Soluk<br />

alabildiğimiz yer... İyi ki var…<br />

Burak Sergen: İzmir, Kadıköy gibi yerlerde<br />

gerçekten de soluk alabiliyoruz. Oyunumuz<br />

seyirci ile birlikte coşan bir oyun. Yani biraz<br />

seyircinin nefesi, gülmesi, ağlaması, ilgili<br />

gözleri etkiliyor bizi. Onların vücuduna,<br />

duygularına göre bizler de motive oluyoruz.<br />

İşte Kadıköy’ün böyle yaşayan bir izleyici<br />

kitlesi var.<br />

Yakın zamandaki projelerinizden<br />

bahseder misiniz? Yine ortak bir projede<br />

görebilecek miyiz sizi?<br />

Zuhal Olcay: Şu an benim için tiyatro ve<br />

konserlerim dışında şekillenmiş bir proje<br />

yok. İkisi de devam ediyor.<br />

Burak Sergen: Ben yeni bir diziye başlıyorum<br />

bu sezon. Onun haricinde de tiyatro...<br />

Ortak bir proje şu an yok ama bakalım,<br />

zamanın ne göstereceğini bilemeyiz.<br />

Liz ve Richard konservatuvarı<br />

beraber okudular, beraber bitirdiler.<br />

Okul hayatları boyunca iyi bir ikili<br />

oldular ve birlikte sahneye çıktıkları<br />

mezuniyet oyunlarının ardından tam<br />

20 yıl beraber sahne aldılar. Sonra<br />

Liz, her şeyi geride bırakıp Güney<br />

Fransa’ya yerleşti; sahnelerden uzak,<br />

sakin bir yaşam sürmeyi tercih etti.<br />

Liz’in gidişinin üzerinden 10 yıl geçti.<br />

Şimdi Richard, Liz ile 30 yıl önce<br />

oynadıkları mezuniyet oyunlarını<br />

tekrar sahneye koymaya hazırlanıyor.<br />

Fakat hâlâ bu oyunda kendisine<br />

eşlik edecek doğru kişiyi bulamadı.<br />

Son şansını deniyor ve Liz’i, 30 yıl<br />

önce kariyerlerini başlatan bu oyunu<br />

tekrar beraber oynamaya davet ediyor.<br />

Maria Goos’un “Aşk Halleri”nde<br />

bir kadın-erkek, karşı cinslerden iki<br />

meslektaş, eski iki arkadaş ve eski iki<br />

sevgili olarak Richard ve Liz üzerinden<br />

kurduğu dünya, ilişkilere dair bir<br />

sorgulama...<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 67


Bir Yönetmenin Gözünden<br />

Yıllarca Kadıköy’ü<br />

güldüren büyük usta:<br />

Tevfik Gelenbe<br />

Radyo mikrofonları karşısında, TV ekranlarında ve<br />

tabi gerçek yeri olan tiyatro sahnelerinde geçen 40 yıl…<br />

Uzunca bir süre beraber çalıştığımız Tevfik<br />

Gelenbe’nin çok ilginç yaşamı, O’nu bu<br />

sayfalara taşımayı gerekli kıldı. Zira hayatından<br />

kısa kesitler sunacağım büyük ustanın<br />

zorluklar içinde geçen çocukluğu, ilk gençliği,<br />

sonrasında gelen şöhret ve sahnede geçen<br />

yıllar, genç arkadaşlara ve yeni sanatçı adaylarına<br />

gerçekten ışık tutacak.<br />

Tevfik Gelenbe, küçük yaşta anne ve babasını<br />

YİĞİT UYGUN<br />

y_uygun@superonline.com kaybediyor, akrabalarının desteğiyle ayakta<br />

kalmaya çalışıyor. Ve tabi ki mecburen hep<br />

çalışıyor. Neler mi yapıyor yaşama tutunabilmek adına? Soba<br />

tamirciliği, oto elektrikçiliği, sünger avcılığı, gazetede mürettiplik,<br />

muhasebecilik, profesyonel futbolculuk... Dahası da var...<br />

Peki tiyatro? İşte o vazgeçilmezi Gelenbe’nin... Kıt kanaat<br />

biriktirdiği birkaç kuruşla hemen her akşam bir tiyatronun en<br />

ön sırasında yerini alıyor. Ve hayranlıkla sahnedeki oyuncuları<br />

izlerken, “Bir gün ben de orada olabilir miyim?” diye soruyor<br />

kendi kendine. Yıllar bu çaba ile geçip gidiyor.<br />

Sonrasında bin bir güçlükle Vefa Lisesi bitmiş, kendisine bir yol<br />

çizmenin vakti de gelmiştir usta için! Tiyatro camiasında elde<br />

ettiği küçük çaplı çevre, gün gelir işine yarar Tevfik Usta’nın!<br />

1957-58 sezonunda İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Sahne<br />

Amirliği’nden bir davet alır. Deneme amaçlı bir sınava 60 kişi ile<br />

beraber katılır. Ve sonuç; iki kişi kazanmıştır sınavı, biri Tevfik<br />

Gelenbe’dir. Sonrasında katıldığı kursu da birincilikle bitirir. Ve<br />

hayat sahnesinde zil çalmış, oyun başlamıştır; ta ki 2004’de son<br />

nefese kadar...<br />

Şehir Tiyatroları’nda tanıştığı ve pek çok kez sahne paylaştığı<br />

büyük ustalar Gazanfer Özcan ve Gönül Ülkü ile müthiş bir<br />

dostluk kurar Tevfik ağabey. Birkaç yıl sonra ‘memur sanatçı’<br />

olmayı reddederek Şehir Tiyatroları’ndan ayrılıp, kendi tiyatrolarını<br />

kurar bu üçlü. Yaklaşık yedi sezon Gönül Ülkü-Gazanfer<br />

Özcan Tiyatrosu’nda çok sayıda oyun sergiler ve müthiş başarılı<br />

olurlar. Takvimler 1969-70 sezonunu gösterdiğinde, Tevfik<br />

Gelenbe artık kendi kanatları ile uçmaya karar verir. Ve Tevfik<br />

Gelenbe Tiyatrosu’nu kurar.<br />

68 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Bir Yönetmenin Gözünden<br />

Kadıköy’e gelince, o yıllarda her gece<br />

sayısız perde açılır İstanbul’da. Fakat<br />

büyük kısmı Beyoğlu ve civarındadır.<br />

Oysa Kadıköy’ün gerçekten çok elit,<br />

üst düzey bir kitlesi vardır. Günümüzde<br />

de bu böyle. Tevfik Gelenbe Tiyatrosu,<br />

Kadıköy’de vücut bulur. O yıllardan<br />

turneler hariç son nefesine kadar da<br />

ayrılmaz Kadıköy’den. Her akşam, bazen<br />

bin bir güçlükle açılan perdesinden<br />

kahkaha saçar Kadıköy’e.<br />

Kadıköy deyince; sonrasında tiyatrolarını<br />

burada kuran Kenan Büke, Enis Fosforoğlu,<br />

bir ara Şemsi İnkaya-Tomris Özekit ve<br />

emek harcayan diğer ustaları da analım.<br />

Oyunlar büyük başarı ile sürerken, zaman<br />

içinde radyoda fenomen haline gelen<br />

Uğurlugiller’de ‘Bacı Kalfa’yı konuşmaya<br />

başlar, kendine has üslubuyla... Şöhreti<br />

gittikçe artar bu tiplemeyle. Bir süre<br />

sonra kamera ile de tanışacaktır Gelenbe.<br />

Birçok dizi ve filmin yanı sıra Bacı Kalfa’yı<br />

ekranlarda da yıllarca canlandırır.<br />

Çekimlerini yaptığım yıllarda tiyatroda<br />

kuliste, tabi salonda keyifli anları paylaştık<br />

Tevfik ağabey ile ve diğer oyuncu dostlarla.<br />

Eski anılardan söz ederken, içtiğimiz bir<br />

bardak çay daha lezzetli gelirdi sanki. Sevim<br />

ablaya gelince; Tevfik ağabeyin değerli<br />

eşi, sahnede de rol arkadaşı... Onunla da<br />

keyifli anılar yaşadık. Bir iki kez de aynı seti<br />

paylaştık yardımcı yönetmenlik günlerimde,<br />

sinemada...<br />

Tevfik Gelenbe Tiyatrosu, yıllar boyunca<br />

oyuncu yetiştirmek adına parasız kurslar<br />

düzenledi ve sektöre çok sayıda oyuncu<br />

kazandırdı. Diğer yandan; çocuk tiyatrosu<br />

kavramını ciddiyetle ele aldı ve güldürürken<br />

düşündüren oyunlar sahneleyerek,<br />

çocukların bilinçli biçimde topluma kazandırılmasında<br />

pay sahibi oldu. Cumartesi ve<br />

Pazar sabahları salonu dolduran çocukların<br />

kahkahaları, alkışları hâlâ kulaklarımda...<br />

Bir akşam ‘Öp Babanın Elini’ oynanıyor<br />

sahnede; bir seyirci kahkaha komasına girerek,<br />

koltukların arasına yuvarlanıyor! Oyun<br />

bir süre duruyor. Herkes kendine gelince<br />

de devam ediyor. Gece elbette gözyaşları<br />

ile bitiyor, ama gülmekten! Hangi topluluk<br />

bunu yaşamak istemez ki? Tevfik Gelenbe<br />

bunu yaşıyor! Böyle anı çok!<br />

Hastalığının en üst seviyesinde, doktorların<br />

izin vermediği zamanlarda bile perde açan<br />

bir usta! Acılar içinde, yine güldürmeyi sürdürüyor!<br />

Bu tiyatrodan yıllar içinde kimler geldi,<br />

kimler geçti. Birçoğunu başka sahnelerde,<br />

dizilerde, filmlerde de izlediniz, izliyorsunuz.<br />

Mehmet Beyazıt, Ayşen Tekin, Erdoğan<br />

Dikmen, Yıldıray Şahinler, Mehtap Ar, Hakan<br />

Yılmaz, Esra Akkaya, Ferdi Akarnur, Jale Şengün,<br />

Tekin Siper, Ali İhsan Bozdemir, Ortans<br />

Kıvanç, Aysel Üzer, İbrahim Gündoğan, Savaş<br />

Taner, Murat Akkoyunlu, Esin Karakaya, Fatih<br />

Hürkan, Bülent Seyran, Tolga Evren, Halil<br />

Ayan, Kahraman Sivri, Rüya Önal, Özden<br />

Özgürdal, Ümmühan Kıldiş, Yılmaz Meydaneri,<br />

Metin Zakoğlu ve daha niceleri... Aramızda<br />

olmayanların, ışıklar üzerinde olsun!<br />

Tevfik Gelenbe Tiyatrosu artık yok, tabi<br />

binası da… Yıllar içinde yerinde bir iş merkezi<br />

yükseldi. Fakat sayısız oyundan kalan<br />

replikler, tiratlar belki bir yerlerdedir hâlâ,<br />

Bahariye yokuşunda; kim bilir?<br />

Ustanın büyük bölümünü yönetip başrolünü<br />

oynadığı oyunlardan bazıları; “Sorma<br />

Söylemem”, “Öp Babanın Elini”, “Davetsiz<br />

Misafir”, “Şekerpare”, “En İyisi Evlenmek”,<br />

“Herkes Kendi Yerine”, “Kime Niyet Kime<br />

Kısmet”, “Bacım Sana Muhtacım”, “Kırkından<br />

Sonra”, “Hem Ağlarım Hem Giderim”<br />

anılarda yerini koruyor hâlâ. Dizi ya da<br />

filmlerine gelince; başta elbette “Uğurlugiller”,<br />

“Biz İnsan Değil Miyiz?”, “Şen Dullar”,<br />

“Huzursuzlar” ilk akla gelenlerden…<br />

Gelenbe’nin üç evliliğinden dört çocuğu<br />

var. İki tanesi, babaları gibi sanatı seçmiş.<br />

Evet, bir Tevfik Gelenbe geçti Kadıköy’den.<br />

Yıllarca bizi güldürürken düşündüren...<br />

Bugün o tiyatro, o bina yok. Ama Tevfik<br />

Gelenbe adını taşıyan bir sokak var Kadıköy’de,<br />

ne güzel...<br />

Işıklar üzerinde olsun... Tiyatroya emek<br />

vermiş ve aramızda olmayan ustalara, günümüzde<br />

bin bir emekle perde açanlara ve<br />

gelecekte bu köklü sanata gönül vereceklere<br />

selam olsun. Alkışınız, seyirciniz her daim<br />

bol olsun...<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 69


Sanat<br />

Işığın peşinde bir ömür:<br />

ADİL OCAK<br />

“Sanat için ışığın peşinde 41 yıldır<br />

koşmaktayım. Tam o ışığa yaklaştım derken,<br />

o hep ileri doğru yol alarak beni de kendisiyle<br />

birlikte hızla hareket ettiriyor, bana ve<br />

sanatıma sürekli güç sağlıyor. Bunca yıl sanat<br />

adına çektiğim bunca sıkıntıya karşılık, bir<br />

gün o ışığı yakalayacağıma olan inancımı hiç<br />

kaybetmedim.”<br />

VECDİ UZUN<br />

Işığı resimlerinin vazgeçilmez bir öğesi olarak kullanan, farklı<br />

konulu resimler yapsa da kendi coğrafyası olan Karadeniz<br />

üzerine eserler üreten tecrübeli ressam Adil Ocak, dergimizin<br />

ressamlar serisinin bu sayıdaki konuğu. Genç ressamlara<br />

verdiği önemi, onlara somut olarak destek olmanın yanında<br />

tecrübelerini aktararak da ortaya koyan Ocak ile söyleşimizin<br />

detayları için buyurunuz...<br />

Sanat yolculuğunuzu bizimle paylaşır mısınız?<br />

Bir ressam olarak kırk bir yıldır hiç durmadan tuval karşısında<br />

boya ve fırçalarımla sanat adına çabalarımı ortaya koymaya çalışıyorum.<br />

Bu zorlu süreç, ilkokulda çizgi roman kahramanlarını<br />

çizerek başladı. Ortaokulda bugün Türkiye’nin önemli resim<br />

sanatçılarından olan Ali Candaş’ın teşviki ve arkadaşlarımın<br />

olumlu yaklaşımları, resim konusundaki umutlarımı artırdı.<br />

Daha sonra resim öğretmenim Nusret Karaca ile yaptığımız<br />

çalışmalar resme olan ilgimi pekiştirdi. Bugünlere gelmemi<br />

sağlayan ve emeği geçen tüm hocalarımı rahmetle anıyorum.<br />

Bir sonraki adım ise Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü oldu.<br />

Bu okuldan 1977 yılındaki mezuniyetim sonucunda resim<br />

öğretmenliği yapmam ile başlayan yeni süreçte, hem eğitimci<br />

hem de ressam olarak hiç durmadan sanata hizmet etmeye<br />

başladım. Çok önemli sağlık sorunlarım olmadığı sürece<br />

boyalarımın yanından hiç ayrılmadım. Resim yapamadığım<br />

zamanlarda da düşünce olarak sanatın içinde oldum.<br />

Kırk bir yıllık sanat hayatımda edindiğim en önemli ilkem,<br />

belirli disiplin içinde yeni arayışlarla sürekli çalışmaktır. Günlük<br />

çalışma planlarını bir hafta öncesinden yaptığım için, ne<br />

70 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Sanat<br />

zaman ne yapacağım bellidir.<br />

Bu planlı çalışmam yeniliklere<br />

kapalı olmamdan değil, tam<br />

tersi yeniliğe yeterli zaman<br />

ayırmamı sağlamak içindir.<br />

Bazı günler yakın ve sanat<br />

camiasındaki arkadaş ve<br />

dostlarım ile bir araya gelerek,<br />

onlarla karşılıklı durum değerlendirmesi<br />

yaparım. Sanatçı,<br />

arayışı ve yeniliği terk ettiği an<br />

yok olur gider.<br />

Resminizi nasıl<br />

tanımlarsınız?<br />

Her sanatçı yaptığı çalışmaları<br />

bir şekilde kendince adlandırabilir.<br />

Fakat, sanat camiasında<br />

algılanan ile sanatçının<br />

adlandırdığı arasında farklılık<br />

olabilir. Resim sanatını bildiğini<br />

iddia eden bazı kişiler,<br />

benim resmimi zaman zaman<br />

“naif” olarak niteleseler de,<br />

sanatseverleri bilgilendirmek<br />

için açıklama yapmak zorunda<br />

kalmaktayım. Ben doğayı kendime<br />

göre geometrik formlarla<br />

betimlerken, ışığında resmimin<br />

temelini oluşturması nedeniyle<br />

benim resmim “plastik<br />

soyutlama”dır. Resimlerimdeki<br />

mesaj var olanı değil de, bana<br />

göre var olması gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır.<br />

Resimlerim dikkatle incelenirse,<br />

fantastik algılamalarım ve bu algılarımın<br />

üzerine kurulmuş bana has betimlemelerim<br />

fark edilecektir. Işık, resimlerimin vazgeçilmez<br />

bir ögesi olup, resimle karşı karşıya<br />

kalan izleyici önce bu ışığın farkına varır.<br />

Resimlerinizde Karadeniz’in öne<br />

çıkmasını neye bağlıyorsunuz?<br />

Resimlerimde Karadeniz’in çok öne çıkması,<br />

önce Trabzonlu bir sanatçı olmamdandır.<br />

O coğrafyanın yağmurlarıyla ıslandığım<br />

ve deniziyle büyüdüğüm için, genlerimde<br />

taşıdığım duygularımı ve mevcut olan bu<br />

güzellikleri harmanlayıp tuvale aktararak,<br />

o coğrafyaya da vefa borcumu ödemeye<br />

çalışmaktayım. Farklı konulu resimler yapsam<br />

da resimlerim kendi coğrafyam üzerine<br />

oluşmaktadır.<br />

Sanatta özgür olma konusundaki<br />

düşünceniz nedir?<br />

Sanatta özgün olmak ve özgür kalabilmenin<br />

yolu, sahip olduğunuz yaratıcılığı ortaya<br />

çıkarak sürdürebilmekten geçer. Gerçek<br />

sanat, çalarak ve kopyalayarak değil, kendi<br />

duygu ve düşüncelerinizi ortaya koyarak<br />

yapılır. Buna uymayana sanatçı değil,<br />

sadece resim çizen denir. “Resim sanatçısı”,<br />

“ressam” ve “resim çizen” arasındaki fark,<br />

öncelikle özgünlükle başlar. Benim resmimin<br />

özgünlüğü; var olandan daha çok, var<br />

olması gerektiğini düşündüklerimi ortaya<br />

koyan betimlemelerle yola çıkmamdır.<br />

Sizi etkileyen en önemli<br />

sanatçılar kimdir?<br />

Türkiye’de plastik sanatlar 19. yüzyıl sonu<br />

ve 20. yüzyıl başlarında ortaya çıkmıştır.<br />

Bizim referansımız bizden daha önce bu<br />

yolda ilerleyen Batı sanatçıları olduğu için,<br />

gerek eğitimimiz gerekse devam eden sanat<br />

yaşamımız boyunca Batılı sanatçıları ve<br />

eserlerini dikkatlice izledim ve detaylı inceledim.<br />

Özellikle, Rembrandt ve Caravaggio<br />

resimlerindeki ışık beni çok etkilemiştir.<br />

Ben de buradan aldığım ilhamla hâlâ ışığın<br />

peşinde gitmekteyim.<br />

En önemli hedefiniz nedir?<br />

Hedeflerimi geçmişte olduğu gibi bugün<br />

de ortaya koymaya devam ediyorum. Şu<br />

an geldiğim noktayı son derece önemsesem<br />

de, henüz tam olarak gerçekleştiremediğim,<br />

bizim sanat camiasında eksik<br />

olan gençlere önderliğin giderilmesine,<br />

bu tecrübe ve bilgilerimi genç ressamlara<br />

aktarmaya, onlara önder olmaya çalışmaktayım.<br />

Bu hedefim doğrultusunda genç<br />

ressamların sanat camiasında yer alması<br />

ve tanınması için sergi ve fuarlara katılmalarını<br />

sağlamaktayım. Onların gelecekte bizim<br />

sanatımızın yeniden inşasında önemli<br />

birer usta sanatçılar olarak yer alacağına<br />

inanmaktayım. Genç ressamlara verdiğim<br />

önemi, onlara somut olarak destek<br />

olmanın yanında tecrübelerimi aktararak<br />

da ortaya koymaktayım. Son dönemde<br />

eğitimli bir genç ressam topluluğu geliyor.<br />

Bizim yaş kuşağı sanatçıların bu gençlerin<br />

elinden tutmaması halinde çoğu, sanat<br />

piyasasının kötü aktörleri elinde savrulup<br />

kaybolacaktır.<br />

Sanatçı ve aydın olma ilişkisini<br />

nasıl değerlendirirsiniz?<br />

Bilim ve teknolojinin hızla değiştiği çağımızda,<br />

ülkemizin ve birey olarak bizler ile bizi<br />

çevreleyen sanatın etkilenmemiş olması<br />

mümkün değildir. Biz Türk sanatçıları da<br />

bu değişim ve dönüşümün farkında olarak,<br />

yeni koşulların gerektirdiği donanıma sahip<br />

olmak için gerekli sanatsal, kültürel ve<br />

felsefi çalışmaları yapmalıyız. Ülkemizde<br />

yaşanan bunca sıkıntıyı aşmamızı sağlayacak<br />

grubun içinde, aydınların yanında<br />

sanatçıların da mutlaka yer alması gerekir.<br />

Sanatçı, sanatını ortaya koymanın yanında<br />

gerektiğinde karşı durmayı da bilen bir<br />

cesur aydın insan olmak zorundadır.<br />

ADİL OCAK<br />

HAKKINDA<br />

1951 yılında Trabzon’da doğan<br />

sanatçı, 1977 yılında Gazi Eğitim<br />

Enstitüsü Resim Bölümü’nü bitirdi.<br />

Resimlerinde var olanı değil de,<br />

ona göre var olması gerekenin<br />

peşine takılan Adil Ocak, doğadaki<br />

ağaçları soyutlayıp kendine göre<br />

biçimlendirirken, değişken olan<br />

tüm ağaçları bir geometrik formun<br />

içeriğinde yuvarlak bir biçim olarak<br />

algılıyor ve tuvallerine yansıtıyor.<br />

41 yıllık sanat hayatında yurtiçi ve<br />

yurtdışında çok sayıda kişisel ve<br />

karma sergilere katıldı.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 71


Kültür-Sanat<br />

Kadıköy Belediyesi’nden müjde!<br />

Kadıköylüler, 2019’da<br />

etkinliğe doyacak<br />

PINAR BALTACI<br />

Çok sayıda kültür-sanat etkinliğine ev<br />

sahipliği yaparak, İstanbul’un kültür<br />

başkenti olma yolunda ilerleyen Kadıköy,<br />

yeni sezonda da birçok etkinlik ve projeye<br />

imza atıyor. Kadıköy Belediyesi’ne ait kültür<br />

merkezlerinde sergiden konsere, tiyatro<br />

gösterimlerine kadar pek çok etkinlik Kadıköylüleri<br />

bekliyor.<br />

Yaklaşık dört yıl önce kurulan Kadıköy Belediyesi<br />

Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, tüm<br />

bu etkinliklerin mimarı konumunda. Yıllarca<br />

Güzel Sanatlar ve İletişim Fakültelerinde<br />

öğretim görevlisi ve dekan olarak görev<br />

alan Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sosyal<br />

İşler Müdürü Simten Gündeş, Kadıköy<br />

Life Dergisi’ne yaptığı açıklamada “Kültür<br />

ve Sosyal İşler Müdürlüğü, ilk kurulduğu<br />

zamanlardan bu yana 17 birimi bünyesine<br />

alarak büyüdü ve çok sayıda projeye imza<br />

attı. 2019 yılı da sürprizlerle dolu olacak.<br />

Uluslararası bir festival ile tüm Kadıköy’ü<br />

sokaklara davet edeceğiz. Aynı zamanda<br />

yeni açılacak sanat merkezlerimiz ile kış<br />

aylarının sıkıcı havasını bir nebze de olsa<br />

Kadıköy’de yok edeceğiz” dedi.<br />

“KADIKÖY’DE PROJE ÜRETMEK ZOR”<br />

Yaklaşık dört yıl önce Kültür ve Sosyal İşler<br />

Müdürlüğü’nün kurulmasının ardından<br />

akademik hayatından ayrılarak birimin<br />

başına geçen Prof. Dr. Simten Gündeş;<br />

“Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde<br />

dekan olarak göreve başladığım<br />

sıralarda Kadıköy Belediyesi’nden teklif<br />

aldım. Kadıköy’e olan sevgim, inancım<br />

ve saygım ile buradaki görevim başladı.<br />

Kadıköy’de kültür-sanat alanında projeler<br />

yapmak hem güzel hem zor. Fransız<br />

Devlet Başkanı, geçenlerde ‘Fransa’da bir<br />

değişiklik ve reform yapmak çok zor, çünkü<br />

Fransızlar çok kültürlüler. Onlara hiçbir<br />

şey beğendiremiyoruz’ dedi. İşte Kadıköy<br />

de tam olarak böyle bir semt. Fakat yine<br />

de biz tüm eleştirilere dikkat ederek, her<br />

seferinde çıta yükselterek yolumuzda ilerliyoruz”<br />

şeklinde konuştu.<br />

“MEKÂNLARIMIZ TEMATİKLEŞİYOR”<br />

Kadıköy’de bulunan kültür merkezlerini<br />

klasik ‘kültür merkezi’ kavramı dışına<br />

çıkarmayı hedeflediklerini dile getiren<br />

Gündeş, tüm birimlerinde bir tematikleşme<br />

oluşturduklarını belirterek dergimize şunları<br />

söyledi: “Şu an Kadıköylüler, hangi kültür<br />

merkezinde ne tarz bir etkinlik olacağını<br />

kestirebiliyor. Bunu bilinçli olarak yaptık.<br />

Örneğin, Caddebostan Kültür Merkezi’nde<br />

(CKM) genelde tiyatrolar oluyor. Sinematek<br />

açıldığında, orası sadece sinemaya ait bir<br />

merkez olacak. Tiyatro için ise 2019 yılında<br />

büyük bir tiyatro salonu projemiz var,<br />

temelini geçtiğimiz günlerde birçok ünlü<br />

sanatçımızın katılımıyla attık. Her merkez,<br />

kendi sanat alanlarındaki üretimlere ev<br />

sahipliği yapsın istiyoruz.”<br />

BU MERKEZLER ÇOCUKLARA VE<br />

GENÇLERE ÖZEL<br />

Barış Manço Kültür Merkezi’nin gerek etkinlikleri<br />

gerekse bulunduğu konumla daha<br />

çok gençlere yönelik bir nitelik kazanmış<br />

durumda olduğunu ifade eden Simten<br />

Gündeş, yaklaşık 10 yıldır çocuklara dönük<br />

72 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kültür-Sanat<br />

hizmet eden Çocuk Sanat Merkezi ve yeni<br />

açılan Gençlik Sanat Merkezi’nin önemine<br />

de vurgu yapıyor ve ekliyor:<br />

“Çocuk Sanat Merkezi’nde yıllarca Kadıköylü<br />

çocuklara ücretsiz drama, resim ve müzik<br />

dersi verildi ve hâlâ devam ediliyor. Çok başarılı<br />

olduğunu gözlemlediğimiz bu merkezin<br />

bir devamı niteliğinde olan Gençlik Sanat<br />

Merkezi projesini de Hasanpaşa’da hayata<br />

geçirdik. Bu iki merkez, her sınıftan ve politik<br />

görüşten ailelerin çocuklarının bulunduğu,<br />

çok boyutlu ve nitelikli merkezler. Ayrıca, etüt<br />

merkezlerimize de çocuklar için bu sene yeni<br />

arkeoloji dersleri ekledik. Tarihi anlamda<br />

çocukların ne kadar değerli bir bölgede yaşadıklarının<br />

farkına vararak, geçmişini bilmeleri<br />

gerekiyor. Merkezlerimize temel derslerin<br />

yanı sıra bu tarz atölyeler de koyduk. Atölye<br />

çalışmalarının da diğer derslerdeki başarı<br />

oranını artırdığının farkındayız.”<br />

KARİKATÜR EVİ<br />

Kadıköylülere yakın zamanda eski bir<br />

köşkün restore edlmesiyle kazandırılan Karikatür<br />

Evi, kısa zamanda çocukların uğrak<br />

yeri oldu. Buranın çok sevimli ve eğlenceli<br />

bir mekân olduğunu söyleyen Güneş’e göre;<br />

“Çocuklar Karikatür Evi’ni çok seviyor. İçeriye<br />

girdiğinizde onların heyecanını hemen<br />

anlıyorsunuz. Burayı açtıktan sonra anladık<br />

ki gerçekten bir ihtiyaçmış. Sergilere ve<br />

diğer etkinliklere katılım her zaman yüksek<br />

sayılara ulaşıyor. Gelenler, tüm çizim türlerini<br />

keyifle çalışabiliyor.”<br />

“CAZ İLK DEFA YELDEĞİRMENİ’NE GELDİ”<br />

Biraz yüzümüzü son zamanlarda sanat atölyeleri,<br />

etkinlikleri ve kafeleriyle dikkatleri<br />

üzerine çeken Yeldeğirmeni’ne çeviriyoruz.<br />

“Kadıköy Belediyesi’nin bu bölgeyle ilgili<br />

herhangi bir projesi var mı?” şeklindeki<br />

sorumuzu şöyle yanıtlıyor Simten Gündeş:<br />

“Yeldeğirmeni ile ilgili her zaman projelerimiz<br />

mevcut ama orası çok hassas bir bölge.<br />

Kadıköy Belediyesi’nin orada Yeldeğirmeni<br />

Sanat Merkezi var. İlk defa o merkezle<br />

Anadolu Yakası’na caz müziğini biz getirdik.<br />

Sonrasında sokaklarda ve kafelerde de çok<br />

sayıda etkinlik oldu. Yeldeğirmeni’ne dair<br />

gerçekleştirmek istediğimiz bir diğer proje,<br />

oradaki sanatçıların eserlerini sergileyebilecekleri<br />

bir mekân bulmak. Fakat bu bizi<br />

zorladı, mahallede o tarz bir yer bulmak<br />

çok zor. Biz de sanatçılarımızı geçen yıl CKM<br />

Sanat Galerisi’ne davet ederek, uzun süredir<br />

hayalini kurduğumuz bir sergi yaptık. Bu<br />

sene de ikincisini gerçekleştireceğiz. Sanatçılarımıza<br />

bu şekilde desteklerimiz devam<br />

ediyor. Amacımız, Yeldeğirmeni’nden<br />

Cihangir yaratmak değil, kendi dokusuyla<br />

kalmasını istiyoruz. Yeldeğirmeni sanatçılarındır<br />

ve umarız öyle kalır.”<br />

KADIKÖY, 2019’DA FESTİVALE DOYACAK<br />

Son olarak 2019 yılına dair projelerine<br />

değinen Prof. Gündeş, ilk defa önümüzdeki<br />

Mayıs ayında gerçekleştirilecek ‘Uluslararası<br />

Kadıköy Festivali’ne dair şunları aktardı: “En<br />

büyük projemiz, yazın yapacağımız Uluslararası<br />

Kadıköy Festivali. Bu proje bizleri çok<br />

mutlu ediyor ve heyecanlandırıyor. Mayıs<br />

ayında başlayıp, Kasım ayında bitecek uzun<br />

soluklu bir festival olacak. Zaten halihazırda<br />

çeşitli festivallerimiz var. Bu festivallere<br />

Heykel Günleri, tamamen çocuklara yönelik<br />

Çocuk Sanat Günleri, Caz Günleri, Klasik<br />

Müzik Günleri de eklenecek. Ayrıca, daha<br />

önceki yıllarda gerçekleştirdiğimiz Sinema<br />

Günleri, Plak Günleri, Tiyatro Şenlikleri de<br />

uluslararası bir boyuta evrilecek.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 73


Kitap<br />

KÜRŞAT BAŞAR:<br />

Her şeyin temelinde<br />

yazı var<br />

DENİZ İHSAN TAŞDELEN<br />

Gazeteci, müzisyen ve yazar Kürşat Başar ile<br />

D&R Suadiye’deki imza gününde bir araya<br />

geldik. Son kitabı “Bazen Unutmak İstersin”<br />

hakkında konuştuğumuz Başar’a yazmaya<br />

nasıl başladığını; müzisyenlik, gazetecilik ve<br />

yazarlık mesleklerinin birbirini ne derece beslediğini<br />

sorduk. “Bana göre sanatın her alanı<br />

birbirini besliyor. Felsefe de aslında bütün<br />

bunları besliyor. Çünkü her şeyin temelinde<br />

yazı var” şeklinde konuşan yazar; “Yazarken<br />

kendi cümlelerimi nasıl korumaya çalışıyorsam,<br />

müzikte de kendi cümlelerimi korumaya<br />

çalışıyorum. Aslında ifade biçimi farkı var,<br />

enstrüman değişmiş oluyor” mesajı verdi.<br />

“Bazen Unutmak İstersin” kitabınıza ilgiyi<br />

nasıl buluyorsunuz? Nasıl başladı yazma<br />

maceranız?<br />

İlgi gayet iyi... Çıkalı iki ay oldu, üçüncü<br />

baskısı yapıldı. Gelen tepkiler de çok güzel.<br />

Mail yoluyla olsun, sosyal medya yoluyla<br />

olsun, genel olarak güzel tepkiler alıyorum.<br />

Bu kitabın macerası ise şöyle başladı:<br />

Üniversite döneminde kendi kendime<br />

yazdığım hikâyeler vardı. Sonra bazı insanlar<br />

onları gördü. Yazarlar, yayıncılar gibi...<br />

O zaman o çevrede çalışıyordum, Gösteri<br />

Dergisi’ndeydim. Ondan sonra birkaç kişi<br />

ısrar etti bunları yayınlayalım diye. İlk önce<br />

o kadar üstünde durmadım. Sonra ısrarlar<br />

neticesinde ilk hikâye kitabım “Kış İkindisinin<br />

Evinde” yayımlandı. Hemen sonra da<br />

Haldun Taner Ödülü aldı. Tabi bu durum, o<br />

dönemde çok büyük bir sansasyon yarattı.<br />

Çünkü hep yaşlı yazarlara ödül veriliyordu<br />

o sıralarda. İlk defa böyle genç bir yazara<br />

verilince çok büyük bir ilgi oldu. Gençler tarafından<br />

okundu, gazeteler de çok ilgilendi.<br />

Böyle başladı.<br />

Bazen Unutmak İstersin’de aşk, ilişkiler,<br />

evlilik, kadınlar ve erkeklerden, yani<br />

hepimizin hayatına dokunan konulardan<br />

bahsediyorsunuz. Bu konulara eğilme<br />

ihtiyacını ilk ne zaman hissettiniz?<br />

Yeni Yüzyıl Gazetesi’nde başlamıştım bu tür<br />

yazılar yazmaya. Köşe yazarlığını sadece<br />

siyasetten çıkarıp, biraz da değişik bir şeyler<br />

olsun diye düşündüm ve öyle birtakım<br />

yazılar yazdım. Onlar da çok ilgi gördü.<br />

Hatta böyle yazılar yazan insanlar çıkmaya<br />

74 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kitap<br />

başladı. O zamandan beri zaman zaman<br />

bu konuyla da ilgili notlar alıyorum. Birtakım<br />

yazılar yazıyorum, bunların bazıları<br />

yayınlandı. Bazen evde aklıma bir şey<br />

gelir yazarım ve onu bir dosyaya atarım.<br />

Durur o dosyada. Sonra yayıncım onlar<br />

için hazırlamamı istedi. Tabi biraz uzun<br />

sürüyor benim roman yazmam. Yayımcım<br />

da haklı olarak “Çok uzun oluyor, arada bir<br />

şey çıkarsak mı?” dedi. Bir gün masaüstünü<br />

toplarken bir baktım, çok olmuş bu<br />

yazılar. Tekrar üstünden geçmem gerekti.<br />

Güncel olmayan şeyler de vardı. Bütün<br />

yazı bu kitapla uğraşarak geçirdim. Sonra<br />

bu temalar üzerine olan yazıları bu kitapta<br />

topladık. Aslında bir bu kadar daha yazı<br />

var ama onlar bu temada değil. Onu da<br />

gelecek seneye çıkartırlar diye düşünüyorum.<br />

Onu da teslim ettim.<br />

Asıl mesleğiniz gazetecilik.<br />

Gazetecilikten yazarlığa geçiş hikâyeniz<br />

nasıl oldu?<br />

Aslında aynı sıralarda başladı diyebilirim.<br />

Çünkü ben üniversitede felsefe bölümüne<br />

girdiğimde, aynı zamanda Hürriyet’te Gösteri<br />

Dergisi’nde çalışmaya başladım. Yani<br />

gazetecilik hayatım başlamıştı. Bir iki sene<br />

sonra da kitap çıktı. Hepsi iç içe aslında.<br />

Aynı zamanda müzisyensiniz de...<br />

Yazarlık, müzisyenlik ve gazetecilik<br />

birbirini ne derece besliyor?<br />

Bana göre sanatın her alanı birbirini<br />

besliyor. Felsefe de aslında bütün bunları<br />

besliyor. Çünkü her şeyin temelinde yazı<br />

var. Bir proje üretiyorsunuz ve onu yazıyorsunuz.<br />

Müzik de yazı aslında. Önce notayı<br />

yazıyorsunuz ki sonra onu çalabilesiniz.<br />

Tabi müzikle yazarlık arasında şöyle bir fark<br />

var: Yazmak, yalnız yapılan bir şey. Tek başına<br />

evde oturup yazıyorsunuz. Bir diğerinde<br />

ise dinleniyorsunuz. Orkestra ile beraber bir<br />

şey yapıyorsunuz. Sonuçta yazarken kendi<br />

cümlelerimi nasıl korumaya çalışıyorsam,<br />

müzikte de kendi cümlelerimi korumaya<br />

çalışıyorum. Aslında ifade biçimi farkı var,<br />

enstrüman değişmiş oluyor.<br />

Gerek kültürel anlamda<br />

gerek yaşamsal anlamda<br />

Kadıköy hakkında ne<br />

düşünüyorsunuz?<br />

Biraz zor bir soru bu benim<br />

için. Çünkü ben bu konuda<br />

biraz tembel bir insanım.<br />

Oturduğum yerde kalırım,<br />

başka yerlere gitmem. Karşıda<br />

oturuyorum, hep Etiler<br />

tarafında yaşadım çocukluğumdan<br />

beri. Onun için de<br />

çok uzak yerlere gitmiyorum.<br />

Anadolu Yakası’na çok nadir<br />

geçiyorum. Tabi Bağdat Caddesi’ni<br />

çok severim, Moda’yı<br />

mesela çok severim. Burada<br />

biraz daha kültürel bir ortam<br />

var karşıya nazaran. Sanayi<br />

burada çok fazla olmadığı<br />

için... Daha eski ailelerin<br />

çoğunlukta olduğu bir yer.<br />

O açıdan keyifli. Burada çok<br />

arkadaşım var ama maalesef<br />

çok gelemiyorum.<br />

Yakındaki projelerinizden<br />

bahseder misiniz?<br />

Kürşat Başar Orkestrası<br />

devam ediyor, çeşitli yerlerde<br />

çıkıyoruz. Onun dışında yeni<br />

bir roman var. Bitmek üzere.<br />

Yayıncım karar verecek ne<br />

zaman çıkacağına. O da herhalde<br />

yılbaşından sonra çıkar.<br />

KİTAP HAKKINDA<br />

Tarihin ilk dönemlerinden kalan eşyaların sergilendiği<br />

müzelere hiç gitmediniz mi? Bir yanda balta, mızrak,<br />

bıçak, ok türü şeyler, öte yanda bugün de hemen<br />

hemen aynıları kullanılan küpe, gerdanlık, bilezik, göz<br />

boyası gibi şeyler... Kadınların milattan önce kullandığı<br />

kolyeler, küpeler, taraklar, bilezikler, tokalar; bugün en<br />

havalı mağazalardan dünya parasına alacaklarınızla<br />

birebir aynı. Peki, aynı dönemde erkekler ellerindeki<br />

bütün aletlerle uğraşa didine ne yapmış? Balta! Erkekle<br />

kadın arasındaki farkı soruyorsanız buyurun: Baltayla<br />

küpe arasındaki fark...<br />

Aşk, ilişkiler, evlilik, kadınlar, erkekler... Kürşat Başar, bu<br />

kitabında hepimizin hayatına dokunan kısa hikâyeler<br />

ve yazılarla karşımıza<br />

çıkıyor. Düşündüren,<br />

sevindiren, kederlendiren,<br />

yeri geldiğinde<br />

kahkaha attıran<br />

yazılar bunlar. Kimi<br />

zaman bize can alıcı<br />

sorular soruyor, kimi<br />

zaman yine yüreğimize<br />

dokunan hüzünlü<br />

bir hikâye anlatıyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 75


Geçmişten Geleceğe<br />

Yüz yılı aşkın tarih,<br />

Erenköy Kız Lisesi’nin<br />

anılarında...<br />

PINAR BALTACI<br />

Ülkemizin köklü liseleri arasında bulunan<br />

Erenköy Kız Lisesi, mezunlarının desteğiyle<br />

geçmişini yeni nesillerde yaşatmaya devam<br />

ediyor. 1914 yılında Erenköy Numune<br />

Mektebi, 1916 yılında ise Erenköy Sultanisi<br />

olan okul, 1924’de Erenköy Kız Lisesi adını<br />

alarak, Cumhuriyet dönemindeki nadir kız<br />

okullarından biri olarak hizmet vermeye<br />

başladı. 1940’lı yıllara kadar tarihi Rıdvan<br />

Paşa Köşkü’nde eğitimine devam eden<br />

Erenköy Kız Lisesi, 1945 yılında köşkte çıkan<br />

bir yangının ardından hâlâ kullanılmakta<br />

olan okul binasına yerleşti.<br />

TOPLUMA ÖNCÜ KADINLAR<br />

O yıllarda ve hâlihazırda ülkemizde farklı<br />

alanlarda öncü olmuş kadınların eğitimine<br />

büyük katkı sağlayan lise, 1945 yılındaki<br />

yangının ardından bir derneğe sahip olarak,<br />

bu sayede geleneklerini günüzümüze<br />

kadar sürdürebildi. 1945 yılında kurulan<br />

Erenköy Kız Liseliler Derneği, aynı zamanda<br />

Türkiye’deki en eski sivil toplum kuruluşları<br />

arasında bulunuyor. Dernek yönetimi, tüm<br />

mezunlarını aynı çatı altında birleştimeyi<br />

hedeflerken, aynı zamanda kız çocuklarının<br />

eğitimi için çeşitli projelere de imza atıyor.<br />

“KIZ ÇOCUKLARINA BURS VERİYORUZ”<br />

Derneğin geçtiğimiz Nisan ayında değişen<br />

yeni yönetim kurulunda başkanlık görevini<br />

üstlenen Güzin Arıtan Övünç, Erenköy Kız<br />

Lisesi’nden mezun olan kadınların toplumda<br />

birçok alanda öncü olduğuna vurgu<br />

yaparak, çok büyük bir sorumluluk altında<br />

olduklarını şöyle dile getirdi: “Lisemizin<br />

tarihine lâyık olmak adına elimizden geleni<br />

yapıyoruz. Amacımız, derneğimizin üye<br />

sayısını arttırarak kız kardeşlerimizin hepsine<br />

ulaşmak, geçmiş günleri yad ederken<br />

Erenköy Kız Lisesi ruhunu yaşatmak. Köklü<br />

tarihimizin devamı ancak tüm mezunlarımızın<br />

bir araya gelmesiyle mümkün olur.<br />

Aynı zamanda kız çocuklarının eğitimi<br />

için burslarımız var. Bu konuda da destek<br />

bekliyoruz. Kendi çabalarımızla profesyonel<br />

bir hale getirdik burs işini, fakat herkese<br />

ulaşmak istiyoruz. Sadece Erenköy Lisesi’ndeki<br />

kızlara değil,<br />

Anadolu’daki<br />

kız çocuklarının<br />

okumasına da<br />

katkı sunmak<br />

istedik. Bu<br />

noktada karşımıza<br />

e-Bursum<br />

(www.e-bursum.<br />

com) çıktı.<br />

Bu web sitesi<br />

aracılığıyla burs<br />

başvurularını<br />

kabul ediyoruz.<br />

Böylelikle tüm<br />

Türkiye’ye ulaşabiliyoruz.”<br />

Güzin Arıtan Övünç<br />

Eski okul binası olan Rıdvan Paşa Köşkü 1945’de yanmıştı.<br />

76 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Geçmişten Geleceğe<br />

MÜZE ÇOK YAKINDA HAYATA GEÇECEK<br />

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi planladıkları<br />

projelerinden de bahseden Övünç,<br />

şunları söyledi: “Okulumuzda yazılım ve<br />

kodlamayı merak eden gençlerimiz var,<br />

onlar için bir kurs açmayı planlıyoruz. Bir<br />

de binalarımızın yenilenme süreci var. Bu<br />

noktada bize de düşen görevler olabilir.<br />

Daha önceki yıllarda okulumuzun arşivini<br />

yenilemiştik. Tarihi evrakların korunmasına<br />

ilişkin çalışmalarımız oldu. Şu anda ne yazık<br />

ki okulumuzda bir müze yok ama tarihi<br />

yaşatan bir proje gerçekleştirmek istiyoruz.<br />

Bu konuda beklememizin sebebi, okulumuzun<br />

deprem projesiyle yenilecek olması<br />

ve tarihinin belli olmaması. Yenilenmeden<br />

sonra müzeyi, tarihi yaşatma ya da konsept<br />

odası olarak hayata geçireceğiz.”<br />

LİSENİN TARİHİ ÖZEL BİR<br />

KİTAPLA TAÇLANDI<br />

Erenköy Kız Lisesi mezunları, yürüttükleri<br />

“100 Yüze” projesi kapsamında “Genç Fidanlar<br />

Bahçesi” adlı bir de kitap yayımladı. Kitap,<br />

kendilerini topluma kabul ettirdiklerinin<br />

araştırmalarda ortaya çıktığını belirten eş<br />

editör Elif Sungur, EKL 19<strong>84</strong> mezunlarından,<br />

aynı zamanda Erenköy Kız Liseliler<br />

Derneği 2018-2021 Yönetim Kurulu Başkan<br />

Yardımcısı. Sungur, hazırladıkları kitap için<br />

ikincil kaynaklardan, EKL mezunlarının<br />

otobiyografik eserlerinden de yararlanıldığını,<br />

devlet arşivlerinin tarandığını belirtiyor.<br />

Arşiv çalışmalarında saray hekimlerinden<br />

Osman Paşa’nın kızı, Erenköy İnas Sultani<br />

Muallimesi Behice Osman’ın eğitimi için<br />

yurtdışına gönderilmesine ilişkin bir belge<br />

dahi tespit edilmiş. Kitaba “Genç Fidanlar<br />

Bahçesi” adı verilmesinin nedeni ise, aynı<br />

adı taşıyan okul marşı olmuş.<br />

DERNEĞİN NİŞANESİ,<br />

ESKİ BİR AVİZE PARÇASI<br />

Liselerinin tarihine de değinen Erenköy Kız<br />

Liseliler Derneği Yönetim Kurulu Başkan<br />

Yardımcısı Elif Sungur, lise binalarının 1945<br />

yangınından önce Göztepe’deki Rıdvanpaşa<br />

Köşkü’nde yer aldığını ifade ederek, şu bilgiilk<br />

dekan ve astronomi profesörü Nüzhet<br />

Gökdoğan, ilk radyologlardan Saadet Gören,<br />

ilk kadın emniyet müfettişi Nebahat Kunt<br />

gibi önemli isimler de yer alıyor. Başarılarıyla<br />

ülkemizin gurur kaynağı olan kadınlar, Erenköy<br />

Kız Liseliler Derneği’ni aynı zamanda bir<br />

kadın derneği olarak nitelendiriyor.<br />

Elif Sungur<br />

Erenköy Kız Liseliler Derneği’nin burs verdiği<br />

73 kız öğrenci yararına, 100 TL bağış karşılığında<br />

dernekten temin edilebiliyor. “Genç<br />

Fidanlar Bahçesi, Erenköy İnas Sultanisi’nden<br />

Erenköy Kız Lisesi’ne, 1916-2016” adlı kitap,<br />

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kızların<br />

yüksek düzeyden eğitimi (sultani) için açılan<br />

ilk kız liselerinden olan EKL’nin arşivinde<br />

yapılan çalışmalarla 2015’de başlatılmış. Yaşayan<br />

eski mezunlarla sözlü tarih yöntemiyle<br />

yapılan görüşmeler, Erenköy Kız Liseliler<br />

Derneği arşivinden ve üyeler ilişkiler ağından<br />

yararlanılarak ulaşılan hatıra, belge ve fotoğraf<br />

albümleri, kitabın ana eksenini mezunların<br />

anlatıları üzerinden kurgulamayı sağlamış.<br />

Editörlüğünü Maltepe Üniversitesi İletişim<br />

Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hakan Aytekin ve<br />

Öğretim Görevlisi Elif Sungur’un yaptığı kitap,<br />

adeta bir sivil tarih çalışması olmuş.<br />

GENÇ FİDANLAR BAHÇESİ<br />

Erenköy Kız Lisesi’nin Cumhuriyet’in<br />

ilk dönemlerindeki mezunlarının daha<br />

önce erkeklere has görülen mesleklerde<br />

leri verdi: “Orada eğitim öğretim yapılırken,<br />

İstanbul’un ne yazık ki eski binalarının sık<br />

sık başına gelen olmuş, 1945 yılının 22 Şubat’ında<br />

çocuklar da içindeyken bir yangın<br />

çıkmış. Neyse ki can kaybı olmamış ama<br />

bina harabeye dönmüş. Yangından hemen<br />

sonra, o zamana kadar okuldan mezun olan<br />

23 kadın bir araya geliyor ve derneğimizi<br />

kurmaya karar veriyorlar. Derneğimizin simgesi<br />

de, okul yangını harabesinde bulunan<br />

bir avize parçası. Kurucularımızdan Doktor<br />

Mutlu Urcun, yangın kalıntıları arasında<br />

okulun eski avizesinden bir parça buluyor ve<br />

ömrü boyunca saklıyor. Biz de derneğin bir<br />

nişanesi olarak bugünlere getirdik.”<br />

“DERNEĞİMİZ, AYNI ZAMANDA<br />

BİR KADIN DERNEĞİ”<br />

Ülkemizde önemli bir yeri olan Erenköy<br />

Kız Lisesi’nin kadın mezunları, birçok farklı<br />

mesleği ülkemizde ilk kez icra eden kadınlar<br />

olarak da tarihe isimlerini yazdırmış. Köşk<br />

yangınının ardından oluşumuna karar verilen<br />

derneğin kurucuları arasında; Türkiye’nin<br />

Göztepe Rıdvan İsmail Paşa Köşkü;<br />

İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında,<br />

Kadıköy ilçesinin Erenköy semtinde<br />

halen Erenköy Kız lisesi olarak hizmet<br />

veren üç katlı kagir bir konak. Binanın<br />

ismi Erenköy Kız Lisesi olsa da yapı<br />

Göztepe’de. Bu isimlendirme eskiden<br />

Göztepe’nin nahiye olarak Erenköy’e<br />

bağlı olmasından kaynaklanmakta. Bu<br />

konak, daha sonra okul olarak kullanılmaya<br />

başlandı. 1911 yılında “İnas<br />

Numune Mektebi” ismiyle eğitime açıldı.<br />

İstanbul’da kurulmuş ilk kız liselerinden<br />

biri. 1924 yılında okula Erenköy Kız Lisesi<br />

ismi verildi. Köşk, 1945 yılında çıkan bir<br />

yangınla harabeye dönerken, Erenköy<br />

Kız Lisesi o tarihten bu yana yeni binasında<br />

eğitim ve öğretime devam ediyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 77


Yaşamın İçinden<br />

Kadıköy’ün bisiklet doktoru:<br />

ALİ SÖZEN<br />

REHA KADAK<br />

Bebeklik zamanlarımızdan ayağa kalkış<br />

evremizde heves ettiğimiz bir oyuncaktır<br />

evvela bizler için bisiklet... Bisiklet, bir<br />

çocuğun hayallerini daima süsler. Çocukluk<br />

hayalinden bir tutkuya dönüşür büyüdükçe.<br />

Kimilerimiz için yaşam biçimini alır; spor<br />

dalı olur, ulaşım aracı olur.<br />

Bisiklet, hayata her daim renk katar. Filmlere<br />

dahi konu olur. İtalyan yönetmen Vittorio<br />

De Sica’nın dünya sinemasına kazandırdığı<br />

Yeni Gerçekçilik akımının en güzel filmlerindendir<br />

“Bisiklet Hırsızları”. Filmdeki ana<br />

karakterlerinden ziyade esas başrol bisiklettir.<br />

Bisiklet hayattır, hele ki Kadıköy’de<br />

yaşayanlar için...<br />

Kadıköy’den Pendik’e uzanan sahil parkurunun<br />

en yakışıklı, en güzel ulaşım aracı<br />

ve spor dalı bisiklettir. Bundan dolayıdır ki<br />

bisiklet tamircileri Kadıköy’de hayli önemlidir.<br />

Bunlardan biri tam 55 yıldır Kadıköy’de,<br />

Kuşdili Çayırı diye tabir edilen bölgede<br />

“yaşamın içinden” olan bisiklet doktoru Ali<br />

Sözen’dir.<br />

“UZAKTAN BİSİKLETLERİ İZLERDİM”<br />

Ali Sözen, bebek yaşlarda Nevşehir’den<br />

İstanbul’a gelen bir ailenin ferdidir. Belli bir<br />

süre Boğaziçi’ndeki Arnavutköy semtinde<br />

yaşadıktan sonra sekiz yaşındayken Kadıköy’e,<br />

Kuşdili Çayırı’na taşınırlar. Buyurun,<br />

Sözen’in hikâyesine kulak verelim: “Sekiz<br />

yaşındaydım Kadıköy’e geldiğimizde.<br />

Bisiklet kiralayan biri vardı Kuşdili’nde.<br />

Param yoktu, uzaktan bisikletleri izlerdim.<br />

Uzaktan izleye izleye bisiklet nasıl tamir<br />

edilir, nasıl yapılır görmeye başladım.<br />

Sonra o bisiklet kiralayan adama, ‘Ben<br />

de bisikletleri tamir edeyim mi yanında’<br />

dedim. O da tamir yapmayı sevmezdi zaten,<br />

‘Gel başla’ deyince hemen başladım.<br />

Haftalık on lira alarak, sekiz yıl boyunca<br />

on lira olan haftalığım hiç değişmeden<br />

çalıştım. Sekiz yıl sonra da dükkân açmaya<br />

karar verdim.<br />

BİSİKLET BİR SEVDA İŞİDİR, AŞKTIR<br />

55 yıldır tamir yapıyorum, dile kolay. 1975<br />

yılından bu yana da kendi dükkânım var.<br />

Yıllardır müşterilerimiz gelip gider ama<br />

bisikletin eski popülerliği yok. Aslında son<br />

yıllarda popüler, fakat heves amaçlı bisiklet<br />

alıyorlar. Bir bisiklete onlarca para verip,<br />

sonra kullanmıyorlar. Buna çok üzülüyorum.<br />

Bisiklet bir sevda işidir, aşktır.<br />

KADIKÖY, TÜRKİYE’DE BİSİKLET<br />

SÜRMEYE EN UYGUN YER<br />

Kadıköy’de yıllardır bir bisiklet kültürü var.<br />

Alabildiğine uzanan böylesine düz bir sahil<br />

parkuru başka hiçbir yerde yok. Yıllardır<br />

böyle bu. Dediğim gibi bisiklet, sadece<br />

heves amaçlı kullanılmamalı. Bisiklet<br />

almadan önce de internete değil, bisikletçiye<br />

danışılmalı. Bisikletçiye danışmadan<br />

bisiklet alınmamalı.”<br />

78 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Yaşamın İçinden<br />

Bağdat Caddesi’nin lezzet şöleni:<br />

SİMİTÇİ VELİ<br />

CEYHUN DİRİBAŞ<br />

Bağdat Caddesi’nde her lezzetin bir hikâyesi var<br />

kuşkusuz. Biz de Cadde’de zaman zaman gizli<br />

kalmış lezzetleri sizler için araştırıyoruz. Her<br />

lezzetin kendine özel hikâyesinden yola çıkarak,<br />

Cadde’de uzun zamandır efsane olan ve ünü<br />

Kadıköy ilçesinin sınırlarını aşmış Simitçi Veli’ye<br />

yolumuz düşüyor.<br />

Bostancı’dan Kadıköy yönüne doğru giderken<br />

Şaşkınbakkal ışıklarda, yolun sol tarafında<br />

rahatlıkla görebileceğiniz Simitçi Veli, bildiğiniz<br />

sıradan bir simidi adeta modifiye ederek<br />

lezzet şölenine dönüştürüyor. 1980 yılından<br />

bu yana aynı yerde simit satan Veli<br />

Altun, namı diğer Simitçi Veli, memleketi<br />

Ardahan’dan getirdiği özel yapım Kars<br />

kaşarını simidin arasına koyarak, simidi<br />

harika bir lezzete çeviriyor. Kendi elleriyle<br />

demlediği taze çayı ikram eden, artık<br />

örneğine pek rastlayamadığımız güler<br />

yüzü ve cana yakınlığı ile insanı hemen<br />

sarmalayan Simitçi Veli, başlıyor hikâyesini<br />

anlatmaya...<br />

İŞİN SIRRI, “SAMİMİYET” VE “SEVGİ”<br />

İlk başta 38 yıldır nasıl burada kaldığını<br />

merak ederek soruyorum, “Samimiyet ve<br />

sevgi” diyerek içtenlikle cevap veriyor ve<br />

ekliyor: “Bu işi severek yapıyorum. Gece<br />

saat 03:00’e kadar burada hizmet veriyorum.<br />

Sabahları saat 06:00’da kardeşim<br />

geliyor tezgâhın başına, daha sonra ben<br />

devralıyorum. Sadece simit yok bende,<br />

özgün tost spesiyallerimle Bağdat Caddesi’nde<br />

geç saatlerde karnınızı ucuza<br />

doyurabilirsiniz. Herkese içten ve saygı ile<br />

yaklaşıyorum. Sanıyorum civardakiler de<br />

beni bu yüzden sevdiler ki 38 yıldır buradayım.<br />

İnsanlara iyi davranırsanız, dürüst<br />

bir satıcı olursanız, doğal olarak kalıcı<br />

olursunuz. Gücüm yettiğince de burada<br />

kalmayı hedefliyorum.”<br />

ÖZEL SPESİYALLERİYLE İLGİ ODAĞI<br />

“İki çocuğum var, onlar da okuyor şu<br />

anda. Onlara bırakacağım en güzel miras,<br />

herhalde işini sevmek ve insanlara saygı<br />

olacak” diyerek sözlerine devam eden<br />

Veli Altun ile söyleşimiz, genelde gececi<br />

olan taksicilerin istediği özel spesiyal<br />

ürünlerle kesiliyor. Pazarlaması da oldukça<br />

zekice; sadece simit almaya gelen çay<br />

da alıyor, ayran da. Hayranlıkla seyrediyorum<br />

kendisini. Evet, herkese karşı<br />

nazik ve samimi olan Simitçi Veli, kişiliği<br />

ile nasıl burada uzun yıllar kaldığını o an<br />

kanıtlıyor sanki hareketleriyle.<br />

İğne iplik de dikiş de ondan sorulur:<br />

DURSUN ÜNAL<br />

REHA KADAK<br />

Çocukken terzi olmak isterdim. Beyoğlu’nda<br />

aile terzilerimiz vardı, onlar<br />

bizim ailenin içinden insanlar gibiydi.<br />

Beyoğlu’nun ruhu olan hanlarından Nil<br />

Han’daki terzimiz Faik Gülcan ile Kallavi<br />

Sokak’taki ısmarlama gömlekçi Celalettin<br />

Benli’nin dükkânlarında geçti çocukluğum.<br />

Onlara baka baka dikiş dikmeyi, ölçü<br />

almayı ve ütü yapmayı öğrendim. Faik<br />

amca maalesef yıllar önce rahmetli oldu;<br />

Celalettin amca ise aynı yerinde, Beyoğlu’nun<br />

en eski esnafı unvanıyla hâlâ işinin<br />

başında.<br />

Kadıköy’e taşındığımdan beri terzi ararken,<br />

tavsiyeler Osmanağa’da Kırtasiyeci<br />

Sokak’taki terzi Dursun Ünal’a gelmeme<br />

neden oldu. İşini hakkıyla yapan Ünal, eski<br />

gelenekli ustalar gibi ailemizin değişmez<br />

terzisi oldu.<br />

“KADIKÖY HALKI ESNAFINA BAĞLIDIR”<br />

Dursun Ünal’ın hikâyesi Konya’da başlıyor.<br />

Konya’da doğan, yokluktan dolayı<br />

İstanbul’a çalışmaya gelen Ünal, terzilik<br />

mesleğine 1980’li yılların başında Fatih’te<br />

adım atıyor. Başka yerlerde de çalıştıktan<br />

sonra 2004 yılında yolu Kadıköy’e düşüyor.<br />

“Rızkımız buradaymış” diyerek, Kırtasiyeci<br />

Sokak’taki dükkânını kiralıyor. “Yıllardır<br />

değişmeyen müşterilerim var. Kimi buradan<br />

ayrılsa bile bana gelmeye devam ediyor.<br />

Kadıköy halkı esnafına bağlıdır” diyen<br />

Dursun Ünal, sözlerini şöyle sonlandırıyor:<br />

“Kumaştan, dikişten anlayan bir halka sahip<br />

Kadıköy. Burada olmaktan, Kadıköylülere<br />

hizmet vermekten mutluyum.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 79


Geçmişten Günümüze<br />

İstanbul’a kimlik<br />

kazandıran aile:<br />

BALYANLAR<br />

İstanbul’un sembolü birçok<br />

yapının mimarlarından Balyan<br />

Ailesi’nin anıt olan Üsküdar<br />

Bağlarbaşı’ndaki mezarlığı<br />

görenleri büyülüyor.<br />

PINAR BALTACI<br />

Aralarında Sarkis ve Krikor gibi Osmanlı’nın saray mimarlarının<br />

bulunduğu Balyan Ailesi’nin Üsküdar Surp<br />

Haç Mezarlığı’nda bulunan aile mezarlığı, 2016 yılında<br />

Ermeni Mimar ve Mühendisleri Derneği’nin (HAYCAR)<br />

inisiyatifi ve Anuşavan Hraç Kırmızıyan’ın sponsorluğunda<br />

restore edilerek anıt haline getirilmişti. Mimar<br />

Tavit Aynalı’nın imzasını taşıyan proje, bir Balyan eseri<br />

olan Beşiktaş Meryem Ana Kilisesi’nin Horan (Sunak)<br />

bölümünden ilham alınarak hayata geçirilmiş. Proje<br />

kapsamında, Kartal Belediyesi’nin inşaat şantiyesinde<br />

bulunan ve yıllarca Arkeoloji Müzesi’nde yer alan Garabet<br />

Balyan’ın mezarı da aile mezarlığına eklenmiş.<br />

OSMANLI TUĞRASI VE<br />

HAÇ SEMBOLÜ<br />

BİR ARADA<br />

Anıt mezar projesi, üçer<br />

metrelik tek parça mermer<br />

sütunlar ve üzerlerine yerleşen<br />

kubbe ve kemerden<br />

meydana getirilirken; arka<br />

bölümde yer alan blok<br />

mermerlerde Balyan Ailesi’nin<br />

belli başlı eserlerinin<br />

isimleri, Osmanlı tuğrası ve<br />

Ermeni haçı bulunuyor. Projede kullanılan mermerler<br />

Marmara Adası’ndan seçilerek, Afyonkarahisar’da<br />

işlenmiş. Proje ve uygulaması iki yılda tamamlanan<br />

anıt mezarda var olan tüm lahitler de temizlenerek<br />

onarılırken; bu süreçte mezarlığın genel çevre düzenleme,<br />

aydınlatma ve sulama sistemlerinin yenilenme çalışmaları<br />

da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından<br />

yürütülürek bugünkü halini almış.<br />

200 YILLIK<br />

BALYAN<br />

AİLESİ’NİN<br />

TARİHİ<br />

Anıt mezarın<br />

tasarımını yapan<br />

Tavit Aynalı,<br />

Balyan Ailesi’nin<br />

Osmanlı tarihindeki<br />

yerini şu cümlelerle anlatıyor: “Balyanlar 600 yıllık<br />

İstanbul’un, 200 yılında var. Anıtın onlara yakışan bir<br />

yapı içinde olmasını istedim. O yapı da kutsal bir yer<br />

olmalı. Beşiktaş’taki kilisenin sunağı en güzel örneklerinden<br />

birisi... Burayı tasarlarken de oradan esinlendim.<br />

Onlardan bir alıntı yaptım, onları layık oldukları<br />

yere koymak istedim.”<br />

DOLMABAHÇE, SELİMİYE KIŞLASI,<br />

BEYLERBEYİ SARAYI<br />

Balyan Ailesi, 18. ve 19. yüzyıllarda hassa mimarı olarak<br />

Osmanlı Devleti tarafından yaptırılan birçok önemli<br />

mimari esere imzasını atan, Ermeni bir mimarlar ailesi.<br />

Çok sayıda büyük boyutlu yapının tasarım ve uygulamasını<br />

yapan, İstanbul’a karakterini kazandıran, birçok<br />

önemli yapıya mimarlık eden ailenin 18. ve 19. yüzyıla<br />

yayılan eserleri arasında hastaneler, su kemerleri,<br />

askeri kışlalar, camii ve kiliseler de bulunuyor. Osmanlı<br />

İmparatorluğu’nun son, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarının<br />

tanığı Dolmabahçe Sarayı, zarafetiyle büyüleyen<br />

Ortaköy Camii, Beyazıt’taki Yangın Kulesi, hâlâ hizmet<br />

veren Selimiye Kışlası ve daha niceleri Balyanların<br />

imzasını taşıyor. Çırağın’ın mimarı Krikor Balyan,<br />

Beyazıt Yangın Kulesi’nin mimarı Senekerim Balyan,<br />

Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı Garabet Balyan, Bezm-i<br />

Alem Valide Sultan Camii’nin mimarı Nigoğayos Balyan,<br />

Beylerbeyi Sarayı’nın mimarı Sarkis Balyan olarak<br />

kayıtlara geçmiş.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 81


YENİ YILI<br />

TITANIC HOTELS<br />

İSTANBUL’DA<br />

KARŞILAYIN!<br />

Titanic Port Bakırköy’de orkestraları eşliğinde Hande Gençörnek ve<br />

Tuğba Lofçalı ile iki ayrı program, Titanic Business Golden Horn’da<br />

Sibel Mirkelam, Titanic Business Kartal’da Haydar Yılmaz ve<br />

orkestrası, oryantal dans gösterileri,dj performansı ve<br />

zengin gala menüsüyle yeni yıla eğlenceli bir başlangıç yapın.<br />

TITANIC BUSINESS GOLDEN HORN<br />

0543 939 87 71<br />

TITANIC PORT BAKIRKÖY<br />

0543 939 87 75<br />

TITANIC BUSINESS KARTAL<br />

0543 939 87 70<br />

titanic.com.tr<br />

TITANIC HOTELS<br />

ANTALYA | ISTANBUL | BODRUM | BERLIN<br />

#MyTitanicStory


Röportaj: Duygu FirdevsYılmaz<br />

Fotoğraf: Fatih Can Yıldırım - Furkan Akın<br />

Röportaj: Duygu Firdevs Yılmaz<br />

Fotoğraf: Fatih Şiranlı<br />

Wilma Elles<br />

Aktüel<br />

Life Exclusive Dergisi:<br />

TASARIM HER ŞEYDİR<br />

RÖPORTAJ<br />

mobilya ve dekorasyon olmak üzere birçok<br />

kategori barındırıyor. Gelenekselleşmiş mobilya ve<br />

dekorasyon dergilerinde bulamayacağınız, daha<br />

çok görsel bir bombardımanın içeriği az yayınlarına<br />

alternatif olarak insan yaşamını, emeği ve tasarımı<br />

markaja alıyor.<br />

SONBAHAR <strong>SAYI</strong>SI YENİ TRENDLERLE<br />

RENKLENİYOR<br />

Life Exclusive Dergisi, 28. ‘Sonbahar’ sayısı ile yine<br />

birbirinden dolu içeriklere sahip. Dergi, Modoko’nun<br />

masum ve genç ruhunu yansıtan genç<br />

odaları ve bebe mobilya markaları, yatak odalarının<br />

son dönem trendleri, geleceğimiz için Led<br />

sertifikalı yapılar, zeki, çevik ve ahlaklı, Survivor<br />

birinciliği ile adından söz ettiren, kürek şampiyonu<br />

Ogeday Girişken özel röportajı ve tasarıma dair birçok<br />

özenli başlığından oluşan içeriğiyle gününüze<br />

güzellik katacak.<br />

TÜRKİYE’NİN SEÇKİN KİTAPEVLERİNDE<br />

BULABİLİRSİNİZ<br />

Genel Yayın Yönetmenliğini Modoko Yönetim<br />

Kurulu Üyesi Bayram Bilinmez’in üstlendiği dergi,<br />

Türkiye’nin Mobilya Başkenti Modoko’nun fonu ile<br />

ulusal özel yayın olarak hazırlanıyor. Life Exclusive,<br />

tüm Türkiye’de seçkin bayii, Migros, Carrefour, D&R,<br />

Nezih gibi özel kitapevlerinde bulunabiliyor.<br />

“Baba Olunca Kendimi Bile<br />

Sevmeyi Öğrendim”<br />

RÖPORTAJ<br />

E<br />

rkan Bey babalık denince ilk aklınıza geleni<br />

söyler misiniz?<br />

Babam geliyor tabiî ki. Babamla çok güzel<br />

vakit geçirdim ve babamla geçirdiğim vakti ben<br />

İsimlerin karakterlere yansıdığını<br />

kendi çocuğumla elbette aynı ölçüde geçiremiyorum.<br />

Teknoloji çok ilerledi, hayat hızlandı, benim<br />

biliriz. Bülent, Yılmaz, Ömer, Yiğit,<br />

Galip, Ali Kaptan, Cihan… Kimi hayatım bambaşkaydı. Çok kıymetli bir babam<br />

vardır. Memurdur.<br />

iyi niyetlidir, kimi ustadır, kimi<br />

İstanbul’da yaşıyor.<br />

kurnazdır kimi de şefkatlidir. Edebiyat bilir, şiir<br />

Deneyimli oyuncu Erkan bilir, kalbi çok temizdir;<br />

annem de<br />

Petekaya’nın onlarca ruha ruh<br />

öyledir. Babam doğal<br />

bir adamdır. Bu<br />

katan, farklı çalışan bir yüreği<br />

var. Üstelik bu yürek yalnızca yüzden onu kandırmaya<br />

çalıştıklarında<br />

çok sinirlenirdim.<br />

mesleği için atmıyor. Etrafındaki<br />

her detaya aynı hassasiyetle Annemle babam<br />

yaklaşan ve yaşamı çok ciddiye bana karşı çok saygılıdır,<br />

tabii ki ben<br />

alan Erkan Petekkaya ile Beykoz<br />

de onlara… 7 yaşımda<br />

da saygı gördüm<br />

Acarkent taraflarında MESTET<br />

Restoranı’nda buluştuk ve sizler onlardan, şimdi de<br />

görüyorum. Beni<br />

için röportajdan ziyade sanki<br />

özgür ve özgüvenli<br />

anlaşmış da buluşmuş gibi doyumu büyüttüler.<br />

yüksek, içten bir gün geçirdik.<br />

Kaç kardeşsiniz nasıl<br />

bir ağabeysiniz?<br />

İki kardeşiz, bir kız<br />

We all know that names reflect kardeşim var. Korumacı<br />

bir ağabeydim<br />

characters: Bulent, Yilmaz, Omer, Yigit,<br />

Galip, Ali Kaptan, Cihan - sometimes gençken ama sonra<br />

a gracious and compassionate man, kardeşim evlendi ve<br />

Ankara’da okudu.<br />

sometimes a shrewd or a skilled one.<br />

Çaktırmadan ben de Eskişehir’de okurken atlar<br />

Experienced actor Erkan Petekkaya has<br />

Ankara’ya giderdim, uzaktan takip ederdim.<br />

a special heart; he gives spirit to the<br />

characters he plays. And it is not only Baba olmak nasıl bir duygu hali?<br />

for his profession that his heart beats Baba olmak çok garip bir şeydir. Çocuğunuz olduğunda<br />

bunu anlayacaksınız. Çocuğu olmayana bunu anlatabilirsiniz<br />

ancak hissettiremezsiniz. Baba olduğum<br />

for: Petekkaya takes life seriously and<br />

is equally closely interested in every<br />

zaman sevginin ne demek olduğunu öğrendim. Tabii<br />

detail around. We met him at MESTET ki ben de sevgi dolu bir insanım, insanları seviyorum,<br />

Restaurant near Beykoz Acarkent hayvanları, doğayı, arkadaşlarımı seviyorum ancak<br />

for an interview and the result was mutlaka karşılık beklenir. Karşılıksız bir histir baba olmak...<br />

Sevmenin, aşkın ne olduğunu öğrendim. Kendi-<br />

a satisfying, nice day and a cordial<br />

mi bile sevmenin ne olduğunu öğrendim. 33 yaşımda<br />

conversation.<br />

evlendim ve 11 yaşında oğlum var. Evlilik için geç<br />

bile kalmıştım, benim kuşağımda böyleydi. 1970 do-<br />

Türk 22 Tasarımlarını<br />

Feminen Buluyorum!<br />

Onu önce “Öyle Bir Geçer Zaman ki’” dizisi’nin tehlikeli kadını Caroline olarak tanıdık ve hemen<br />

kabullendik. Sıcacık gülümsemesi, kurnaz mimikleri ile ekran başındaki izleyiciyi bile kandırabilecek<br />

güçte ve tutkuda bir oyunculuk gücüne sahipti. Onun ismi Wilma Elles. Bizden biri ve yepyeni<br />

bir anne adayı. Onu en yoğun zamanında, Filinta Dizisi’nin setinde yakaladık ve dizilerdeki<br />

karakterlerinin aksine bambaşka sıcaklıkta bir Wilma ile karşılaştık.<br />

We first knew and embraced her as the dangerous women “Caroline” in the series “ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ” (As Time Goes By). She had<br />

an acting talent with a great power and passion, convincing even the watchers at home with her warm smile and tricky gestures. Her name is<br />

Wilma ELLES. She is one of us and a mum-to-be. We caught her on shooting of her new series “FİLİNTA” (Flintlock) and Wilma was too warm<br />

and sincere despite her characters in the series.<br />

Bir dizinin sizin için doğru olduğuna nasıl karar<br />

veriyorsunuz?<br />

Bu çok ilginç ama ben bu durumu ilk önce sezgilerimle<br />

hissediyorum, bir de tabii ki projelerin detaylarına<br />

bakıyorum “ne kadar büyük bir prodüksiyon” diye.<br />

Özellikle de dizilerde… Bazı experimentell (deneysel)<br />

sinema filmlerinde de yer alıyorum. Ama diziler tabii ki<br />

daha ticari işler oluyor. Filinta’yı burada büyük bir platoda<br />

çekiyoruz. Her bölüme yaklaşık bin figüran katılıyor.<br />

Çok dev bir prodüksiyon ve Avrupa’nın en büyük<br />

dizi prodüksiyonlarından sayılabiliriz. Benim için bu<br />

işe karar vermek çok kolay oldu. Diziye 11. bölümde<br />

geldim. Yani 10 bölüme bakabildim ve çok beğendim.<br />

O yüzden benim için az riskli oldu ama mesela bazı<br />

projeler geliyor, sadece senaryo var ortada. O zaman<br />

da durum çok zorlaşıyor. Nasıl olacağını bilemiyorsun.<br />

Sizi ilk kez “Öyle Bir Geçer Zaman ki’ Dizisi’nde”<br />

Caroline rolüyle tanıdık. Role kendinizi kaptırdığınız<br />

oluyor muydu? Çünkü emek gerektiren bir<br />

rolünüz vardı. Risk sever bir yanınız var.<br />

Hazırlık sürecinde bazen günde birkaç saat, rolün<br />

içinde kalıyordum kendimi alıştırmak için. Ama normal<br />

hayatta, rolden istediğiniz zaman çıkabilmeniz lazım.<br />

İlk başlarda özellikle çocukken, bu konuda biraz zorlanıyordum.<br />

Çok yoğun bir tiyatro oyununda (The Zoostory<br />

Edward Albee’de) Jerry rolünü oynuyordum ve<br />

90 dakikalık oyunda, bir saat boyunca sadece ben konuşuyordum.<br />

O rolden bazen çıkamıyordum. O zaman<br />

hocam bana çok kızdı ve “psikolojin için bu çok kötü”<br />

dedi, ama artık çok iyi öğrendim. Bir rolde oynadıktan<br />

sonra onun etkisinden çıkmanız lazım. Artık bunu<br />

daha çok bu şekilde görüyorum. Her rolden bir şeyler<br />

öğreniyorum. Tabii ki benden de bir parçası var. Ama<br />

onlar ilk önce benimle arkadaş gibi oluyorlar.<br />

38<br />

ğumluyum ve o dönem için oldukça geç bir evlilik<br />

yaşıydı.<br />

Evlilik sizce bir gün tamamen biter mi? Sosyologlar<br />

iki kuşak sonra bu iş bitebilir diyorlar ne<br />

dersiniz?<br />

Bence bu bir hipotezdir. Evlilik bence bitmez. Ben<br />

de 5 yıl sonra dünya<br />

tersine dönecek<br />

diyebilirim. Kadın ve<br />

erkek arasında bir<br />

anlam var, büyüsü<br />

sihri olan bir şey. Çok<br />

da anlaşılır bir kavram<br />

değil aslında. Evlilik<br />

sihirli bir şeydir.<br />

Eskiden boşanmak<br />

bu kadar kolay değildi.<br />

İnsanlar peynir<br />

ekmek gibi evlenip,<br />

çerez gibi boşanıyorlar.<br />

Eskiden biz çocukken<br />

birinin anne<br />

babası boşanmışsa<br />

“aaa!” der, şaşırırdık.<br />

Boşanan kişinin çocuğuna<br />

daha değişik<br />

davranırdık, sahiplenirdik.<br />

Boşanmak<br />

çok korkunç bir şeydi.<br />

Şimdi öyle değil.<br />

Evleniyor musun?<br />

Evlendim. Boşandın<br />

mı? Boşandım diyor.<br />

Her şey çok hızlı tüketiliyor ki ilişkiler de bunun içine<br />

giriyor ve bu yalnızca evlilik değil, arkadaşlıklar da bir<br />

tuhaflaştı. Arkadaşsan arkadaştın eskiden, şimdi biriyle<br />

arkadaş oluyorsun, bir bakıyorsun yok adam. İnsanlar<br />

kendilerine duvarlar ördüler. O duvarların içine<br />

birini sokmak, eskisi kadar kolay değil. Duvarlar bu kadar<br />

sıkı örülmüşken, öte yandan toz gibi de dağılabilir.<br />

İyiye gitmiyor bazı şeyler.<br />

Evlilik zor bir şeydir. Hiç tanımadığın, senden bambaşka<br />

ortamda büyümüş biri ile bir anda aynı evde uyanıyorsun.<br />

Bir anda mutluluğunu ya da acını sadece ailenle<br />

paylaşırken, bunu o kişiyle de paylaşmaya başlıyorsun.<br />

Zor ama güzel, sihirli bir şeydir. İnsanlar gelişiyor. Zaman<br />

akıyor ve insanlar da akıyor.<br />

1969 yılında kurulan Türkiye’nin en<br />

seçkin mobilyacılar sitesi Modoko’nun<br />

yaklaşık altı yıl önce yayın<br />

hayatına başlayan Life Exclusive<br />

Dergisi, “Tasarım Her Şeydir” mottosu<br />

ile birbirinden farklı haber başlıklarını<br />

okuyucuları ile paylaşmaya<br />

devam ediyor.<br />

Bilgi kirliliğinin önlenemediği günümüzde<br />

dergi haberi niteliği taşıyan<br />

başlıkları gündeme yakın durarak,<br />

zamanın ruhunu iyi okuyarak<br />

global ölçekte de takip eden Life<br />

Exclusive Dergisi; içeriğinde zanaat,<br />

sanat, moda, tekstil, life style özel<br />

biyografiler, global markalar ve<br />

tasarımlar, emlak yaşam dünyası,<br />

teknoloji, sağlık, geçmişin tozlu<br />

rafları, mekânlar, seyahat, kariyer,<br />

yaşam ve nihayetinde hayatımızın<br />

vazgeçilmezi odak noktamız<br />

Bayram Bilinmez<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 83


Spor<br />

Uluslararası Yoga Federasyonu<br />

Başkanı Akif Manaf:<br />

Yoga felsefe değil,<br />

varoluşsal bilgeliktir!<br />

PINAR BALTACI<br />

Tarihi 5 bin yıl öncesine dayanan yoga, çağımızda<br />

her geçen gün etkinliğini arttırarak<br />

çeşitli bilimsel araştırmalara konu oluyor.<br />

Batıda ‘alternatif tıp’ olarak nitelendirilen<br />

yoga, tüm dünyada kişinin kendini bir<br />

bütün olarak keşfetme yolu ve bir yaşam<br />

biçimi şeklinde algılanıyor.<br />

Ülkemizde de her geçen gün gelişme gösteren<br />

yoga, son dönemlerin en gözde ruhsal<br />

arınma ve spor trendlerinin başında yerini<br />

alıyor. Yoğun iş yaşamının stresinden kurtulmak<br />

isteyerek, metropülün yorgunluğundan<br />

kaçıp nefes almak isteyen birçok kişi,<br />

çözümü yogada buluyor. Yoga Academy’nin<br />

kurucusu ve Uluslararası Yoga Federasyonu<br />

Başkanı Akif Manaf ile yogaya başlayarak,<br />

huzurlu rota arayanlar için merak edilenleri<br />

konuştuk.<br />

Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?<br />

Nasıl başladı yoga ile tanışma süreciniz?<br />

Tüm hayatımı Orijinal Yoga Sistemi ile<br />

insanlığa hizmet olarak özetleyebiliriz.<br />

Daha beş yaşındayken ilk kez yoga uygulamaya<br />

başladım. Eğitim hayatım boyunca<br />

devam ettim ve daha sonra eğitim sürecim<br />

bitince kendimi tamamen yoganın ezoterik<br />

temellerini anlamaya ve gerçek, dejenere<br />

olmamış, suistimal edilmemiş halini bulup<br />

çıkararak, insanlığa sunmaya adadım. Bunda<br />

da başarılı olduğumu görüyorum.<br />

Yoganın hayatınızdaki yeri nedir?<br />

Felsefesini biraz anlatır mısınız?<br />

1980’lerde Hindistan’a gittim, Sanskrit<br />

dilini öğrendim, kadim yoga metinlerini<br />

inceledim. Daha sonra Himalaya Dağları’nda<br />

yaşayan gerçek yoga üstadını buldum,<br />

kendisinden yoganın gizli tutulan bilgilerini<br />

ve uygulamalarını öğrendim. Himalaya<br />

Dağları’nda gerçek yoga üstadından, yani<br />

yoganın bu dünyadaki kaynağından öğrendiğim<br />

bilgiler ışığında gerçek yogayı insanlara<br />

sunuyoruz. Buna ‘Orijinal Yoga Sistemi’<br />

diyoruz. Gerçek yoga bilgilerine ulaşınca,<br />

bugün dünyada uygulanan ve yoga türleri<br />

denilen şeylerin aslında yogadan ne kadar<br />

uzak ve yozlaşmış olduğunu görüyoruz.<br />

Bunu sadece biz söylemiyoruz. Uluslararası<br />

Yoga Federasyonu üyelerimiz de birçok<br />

yerde yoga çalışmalarına katılıyor ve daha<br />

sonra federasyon bünyesinde Orijinal Yoga<br />

Sistemi’ni uygulayınca, dışarıda yaptıklarının<br />

bizim burada uyguladığımız yoga<br />

ile hiçbir ilgisi olmadığını, ilk defa bizimle<br />

gerçekten yoga yaptıklarını söylüyorlar.<br />

Uluslararası Yoga Federasyonu’ndan<br />

ve başkanlık sürecinizden bahseder<br />

misiniz? Ne gibi çalışmalarınız oluyor?<br />

Uluslararası Yoga Federasyonu (UYF),<br />

2013 yılında kuruldu. Bugün 8 Türk ve 5<br />

yabancı olmak üzere 13 dernek, 6 spor<br />

kulübü ve 1 yabancı ulusal federasyon<br />

bünyemizde faaliyet gösteriyor. UYF olarak<br />

yoga sporunun olimpiyatlarda yer alması<br />

bizim en büyük projemiz. Bu konuda 2016<br />

yılından beri adımlar atıyoruz ve bayağı<br />

da yol aldık. 2016 yılında Uluslararası Spor<br />

Federasyonları Küresel Birliği GAISF’e tam<br />

üye olmak için ilk başvuruyu yaptık. Çünkü<br />

olimpiyatlarda yer alacak spor dalının<br />

dünyadaki temsilcisi olan uluslararası<br />

federasyonun GAISF’e üye olması gere-<br />

<strong>84</strong> : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Spor<br />

kiyor. Başvurumuz kabul edildi ve üyelik<br />

sürecimiz başlatıldı. Yoganın olimpiyatlarda<br />

yer alması, ayrıca yoga yarışmalarının<br />

da yapılmasını gerektiriyor. Bu nedenle<br />

biz de 2016 yılından beri Uluslararası Yoga<br />

Koreografi Yarışmaları yapıyoruz.<br />

Uluslararası Yoga Federasyonu<br />

donanımlı eğitmenler yetiştiriyor.<br />

Eğitmenlik programınız hakkında bilgi<br />

verir misiniz?<br />

Evet, eğitmenlerimizin tam donanımlı<br />

olmasına önem veriyoruz. Yoga bizim hayatımız,<br />

o yüzden bizim yetiştirdiğimiz eğitmenlerin<br />

de yogaya çok önem vermesini<br />

ve gerçek yoga bilgilerinden sapmamasını<br />

istiyoruz. Bir üyenin yoga eğitmeni olması,<br />

en az 6 aylık bir süreci kapsıyor ve tabi eğitmen<br />

olunca da eğitim bitmiyor. Federasyon<br />

bünyesindeki eğitmenlerin de sürekli<br />

eğitimlerine devam etmeleri gerekiyor, bu<br />

konuda taviz vermiyoruz. Ve şunu da söyleyebiliriz<br />

ki, bu kadar kapsamlı eğitim veren<br />

başka hiçbir kuruluş yok yeryüzünde.<br />

bağlanması sayemizde oldu, fakat bunun<br />

devamının da gelmesi gerekiyor. Biz kurum<br />

olarak yoganın suiistimal edilmesi ve bir<br />

Hinduizm propaganda aracı olarak kullanılmasını<br />

önlemek için yıllardır çalışıyoruz.<br />

Devletimizden de bu şekilde yoga adı<br />

altında başka amaçlar güden kişileri, gerçek<br />

yoga yapanlardan ayırıp engellemesini<br />

bekliyoruz.<br />

Yoga ile ilgilenmek isteyen<br />

okuyucularımıza neler söylemek<br />

istersiniz?<br />

Her şeyde olduğu gibi yogada da yozlaşma<br />

ve suistimal var. O yüzden yoga yapmak<br />

isteyen kişilere tavsiyemiz iyi araştırmaları,<br />

gerçek yoga bilgilerinin aktarıldığı yerlere<br />

gitmeleri. Aksi halde sakatlanabilirler, bunun<br />

örneklerini görüyoruz. İsmi çok bilinen<br />

bazı yoga merkezlerine gidip, oralarda<br />

zorlayıcı hareketler nedeniyle boyun ve bel<br />

fıtığı olanlar, düşüp sakatlananlar, eklem<br />

ağrıları çekenler var. Gerçek yogada asla<br />

zorlama yoktur, her şey teknikler sayesinde<br />

kendiliğinden olur. Eğer böyle değilse, eğer<br />

zorlanması gerektiği söyleniyorsa, bilin ki<br />

bu gerçek yoga değildir. Çünkü teknik doğru<br />

uygulandığında her şey kendiliğinden olur.<br />

Yoga diye size saatlerce tespih çektirilip, bazı<br />

kelimeler tekrarlatılıyorsa veya meditasyon<br />

yapıyoruz deniyorsa, bilin ki bu da bir<br />

kandırmaca. Gerçek yogada böyle şeyler<br />

olmaz. Yoga sadece bir uygulamadır. Doğru<br />

teknikler düzenli uygulanır ve başarı gelir.<br />

Vücut esner, güçlenir, zihin sabitleşir, gevşer,<br />

duygular yatışır, kişi güç ve enerji kazanır.<br />

Biraz da kitaplarınıza değinelim<br />

isterseniz. İçeriksel anlamda ne anlatıyor<br />

Akif Manaf kitapları?<br />

Yoga üzerine yazılmış ansiklopedik diyebileceğimiz<br />

10 kitabımız var. Bu kitaplarda<br />

yoga konusunda daha önce hiçbir yerde<br />

verilmemiş, bugüne kadar gizli tutulmuş<br />

çok kapsamlı bilgileri aktarıyoruz. Yoganın<br />

kaynağından alınmış bilgelik, bu kitaplarda<br />

günümüz insanının anlayacağı ve sindirebileceği<br />

şekilde sunulmakta. Hem teorik hem<br />

de pratik bilgiler verilmekte.<br />

Ülkemizde yoga ne kadar iyi biliniyor?<br />

Bu konuda neler yapılması gerekir?<br />

Yoga, sayemizde artık büyük bir kesim<br />

tarafından biliniyor. Uluslararası Yoga<br />

Federasyonu’na duyulan güven nedeniyle<br />

yoga hakkındaki önyargılar aşılmaya başlandı.<br />

Artık her geçen gün daha fazla insan<br />

Orijinal Yoga Sistemi’ni uyguluyor. Yoganın<br />

spor olarak tanınması ve Spor Bakanlığı’na<br />

“Orijinal Yoga Sistemi bir felsefe<br />

değil, varoluşsal bilgeliktir. Felsefe<br />

denilen şey, belirli kalıplara ve<br />

öğretilere dayalı ölü enformasyondur,<br />

laf kalabalığıdır, canlı<br />

hayata pek bir katkısı yoktur.<br />

Oysa biz burada canlı bilgelik<br />

aktarıyoruz. Bu varoluşsaldır;<br />

hiçbir kalıba, öğretiye, kültüre<br />

sığmaz, tüm varoluşa aittir.<br />

Orijinal Yoga Sistemi’nde verilen<br />

tüm bilgiler ve yapılan tüm<br />

uygulamalar, insanın hayatında<br />

hemen fark yaratır. Çünkü canlıdır,<br />

fiziksel, zihinsel ve duygusal<br />

yapıyı daha ilk uygulamada<br />

değiştirmeye başlar.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 85


Zanaatkâr<br />

Mobilyalarınızı baştan yaratan atölye:<br />

DENİZ DÖŞEME<br />

Mesleğini icra ederken kadın olmanın aynı anda avantaj ve dezavantajlarını yaşadığını dile<br />

getiren döşeme atölyesinin sahibi Havva Usta; “Siz işinizi ne kadar sever ve önem verirseniz,<br />

o kadar çok müşteriniz olur. Benim için para hiçbir zaman öncelik olmadı. Mesleğimi en güzel<br />

şekilde yaptım, müşteriler zaten sonrasında gelmeye başladılar.”<br />

PINAR BALTACI<br />

Deniz Döşeme, 1997 yılından bu yana Erenköy’de<br />

Havva Usta’nın tasarımlarıyla varlığını sürdürüyor.<br />

Bir kadın olarak yıllardır dükkânın tüm işlerini tek<br />

başına yürüten Usta; “Hem kızımı hem de dükkânımı<br />

tek başıma bugünlere getirdim” diyor ve ekliyor:<br />

“Kadınlar her alanda kendilerini var ettirebilmeli.<br />

İşini severek yapan herkes başarıyı elde ediyor.”<br />

Deniz Döşeme’de müşterilerin taleplerine göre eski<br />

koltukları yeniden yaratan Havva Usta, sadece ustalık<br />

değil, aynı zamanda eski mobilyaların tasarımlarını<br />

da üstleniyor.<br />

MÜCADELEYLE KAZANILAN BİR HAYAT<br />

1997 yılında eşiyle beraber dükkânı bugünkü yerinde<br />

kurduklarını ifade eden Havva Usta, 2000’li yılların<br />

başında eşinden ayrılarak hem o zamanlar üç yaşında<br />

olan kızının hem de dükkânın tüm sorumluluğunu<br />

üstüne alıyor: “Çok borçlarımız vardı. Tek başıma<br />

kızımı büyütmeye çalışırken, bir taraftan da dükkân<br />

işleriyle ilgilendim. Borçlarımı ödüyor, geçimimi<br />

sağlıyordum ki meme kanseri olduğumu öğrendim.<br />

Benim için zor dönemlerdi ama üstesinden gelmeyi<br />

başardım. Kanser kötü bir komşu gibiydi benim gözümde,<br />

onu işim sayesinde defedebildim. İşime çok<br />

86 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Zanaatkâr<br />

yoğunlaştım ve hastalık aklıma bile gelmedi.<br />

Mücadelelerim sonucunda da başardım.<br />

Kızım ise iyi okullarda okudu. Şu an Kadir<br />

Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuyor.<br />

Her şey yoluna girdi.”<br />

“EŞYALARA YENİ BİR RUH VERİYORUM”<br />

Deniz Döşeme’de tüm eski mobilyalarınız<br />

yeniden dönüşüyor, üstelik Havva Usta’nın<br />

tasarımcı gözüyle... Yeniden yaratılan birçok<br />

eşyada kendisinin dokunuşlarını bulmak<br />

mümkün... Bir tahtanın koltuğa dönüşüm<br />

sürecini şu sözlerle anlatıyor Usta:<br />

“Bir dönem atölyemi mağazaya çevirdim<br />

ama sevmedim o işi. Ben eşyaları kendim<br />

değiştirmeyi, onlara yeni bir ruh vermeyi<br />

seviyorum. Tıpkı bir bebeği büyütür gibi...<br />

Bir koltuğun mesela kasasından tutun da<br />

içinde kullanılan her şey sizin ürününüz<br />

oluyor. Bu işin içinde biraz sanat da var. Ben<br />

eşyayı görüyor ve müşterilerime önerilerde<br />

bulunuyorum. Kaplanacak kumaş, renk,<br />

tarz konusunda... Ben bir mimar değilim,<br />

alaylıyım ama günde neredeyse dört farklı<br />

evin içine bakıp yönlendiriyoruz. Öneride<br />

bulunduğum konulara müşteriler genellikle<br />

karşı çıkmıyor. Koltuklarının yeni halini<br />

gördüklerinde gözlerine inanamıyorlar.”<br />

“EN ÖNEMLİSİ MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ”<br />

Mesleğini icra ederken kadın olmanın aynı<br />

anda avantaj ve dezavantajlarını yaşadığını<br />

dile getiren Havva Usta; “Siz işinizi ne<br />

kadar sever ve önem verirseniz, o kadar<br />

çok müşteriniz olur. Benim için para hiçbir<br />

zaman öncelik olmadı. Mesleğimi en güzel<br />

şekilde yaptım, müşteriler zaten sonrasında<br />

gelmeye başladılar. Bir kadın olduğum için<br />

kadınlar beni rahatlıkla istedikleri saatlerde<br />

arayarak sorular sorabiliyor. Zorlukları da<br />

var tabii. Çünkü esasında bu bir erkek işi...<br />

Fakat çalışanınızla işiniz arasına bir mesafe<br />

koyduğunuz sürece işleriniz iyi gidiyor,<br />

zor bir şey değil. Tam 22 senedir bu işi<br />

yapıyorum. Sevgi ile her şeyin üstesinden<br />

geldim. Bir daha dünyaya gelsem, yine aynı<br />

işi yapmak isterim” ifadelerini kullandı.<br />

“MOBİLYADA SADELİĞE GİDİLDİ”<br />

“Son yıllarda mobilya ve koltuk seçimlerinde<br />

ne gibi değişiklikler oldu?” diye sorduğumuzda<br />

şunları söylüyor Usta: “Son zamanlarda<br />

salonlarda artık daha sade modeller<br />

var. Eskiden süslü, varaklı, klasik modeller<br />

tercih edilirken, şimdi sade koltular yer<br />

alıyor. Bir ikili, üçlü ve tekli koltuk yetiyor<br />

artık salonlar için. Çünkü evler de eskisi<br />

kadar büyük değil. Bir de silinebilir kumaş<br />

istiyor müşteri. Bizim kumaşlarımızın yüzde<br />

80’i böyle. Eğer temizleme konusunda<br />

müşteri doğru yönlendirilirse, bir koltuğun<br />

kullanma süresi 15-18 yıl arasında değişebiliyor.<br />

Koltuğu yaptırırken malzemeleri de iyi<br />

seçmek lâzım tabi.”<br />

Havva Usta, Deniz Döşeme’de<br />

eski koltukları alıp, tamamen<br />

sil baştan yapıyor. Koltuların<br />

kumaşları yeniden kaplanırken,<br />

isteğe göre tahta ve mobilyalarına<br />

da müdahale edilebiliyor,<br />

cilaları atölyede yapılıyor. Bunun<br />

yanında Havva Usta’nın anlaşmalı<br />

olduğu bir marangozhaneye<br />

giderek, evinizdeki tüm eşyaları<br />

yenileyebilirsiniz.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 87


Güzellik<br />

Doğal<br />

güzelliğin<br />

uzmanı:<br />

SUNA<br />

DUMANKAYA<br />

PINAR BALTACI<br />

Bitki bilimi ve güzellik uzmanı Suna Dumankaya, Türkiye’nin<br />

ilk yerli kozmetik ve bakım ürünlerini üreterek<br />

doğal güzelliğin kapılarını aralıyor. Doğanın iyileştirici<br />

gücüne inanarak, bilimin ışığında ürünler sunan Dumankaya’nın<br />

sırları, nenesinden yadigâr. Çocuk yaşta<br />

görüp duyduklarını bugünlere geliştirerek getiren Suna<br />

Dumankaya, artık tüm dünyaya açılan bir marka...<br />

TÜRKİYE’NİN İLK LOKMAN HEKİMİ<br />

Sırlarını lokman hekim olarak adlandırdığı nenesinden<br />

daha küçük yaşlardayken alan Suna Dumankaya, bugünlerde<br />

Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde<br />

üretim ve Ar-Ge çalışmalarına devam ediyor. Çocukluk<br />

yıllarına iz bırakmış nenesinin bilgeliğini ise şu sözlerle<br />

anlatıyor Dumankaya: “Nenem, Türkiye’nin ilk lokman<br />

hekimiydi. Hem sağlık hem de güzellik konusunda ilk<br />

stajımı onun yanında yaptım desem doğru olur. Çok<br />

genç yaşta evlendim. Eşim iş için sık sık yurtdışına gider,<br />

ben de kendisine eşlik ederdim. Oradaki zamanımı<br />

güzellik merkezlerine giderek, makyaj ve cilt bakımı<br />

konusunda fikirler edinerek geçirirdim. Hepsini yerinde<br />

gözleme fırsatım oldu. Ardından Hindistan’a gittim ve<br />

orada da incelemelerde bulundum. Bana orada ‘Siz<br />

bizden bir şey öğrenemezsiniz. En güzel bilgileri zaten<br />

neneniz vermiş’ dediler. Böylelikle bana ne kadar büyük<br />

bir miras kalmış olduğunu daha net gördüm.”<br />

HER ŞEYİN BAŞI DOĞA VE SEVGİ<br />

Avrupa’dan önce kendi özümüzdeki değerlere sahip<br />

çıkmamız gerektiğini ifade eden Suna Dumankaya; “Ne<br />

yazık ki kendi ülkemizdeki değerlerin bilincinde değiliz<br />

ve hep Avrupa’yı merak ediyoruz. Her türlü problemin<br />

çözümü doğada... Eskiden insanlar çok daha fazla<br />

yaşarlardı. Bunun nedeni sağlıklı düşünerek, sağlıklı<br />

beslenmelerinde saklı. Doğaya saygılı oldukları için<br />

doğa her türlü nimetini sunardı. Her şeyin başı sevgi...<br />

Büyük ve modern kentler her şeyi tüketiyor. Siz estetikler,<br />

botokslar yaptırdıkça çıta daha da yükseliyor. Bu<br />

da mutsuz insanların dünyasını yaratıyor. Etrafımızda<br />

o kadar çok biyonik insan var ki, hiçbiri görüntüsünden<br />

memnun değil. Her şeyden önce özgür bir ruha<br />

sahip değiller, mutsuzlar, sevgisizler. Sonra bu mutsuz<br />

88 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Güzellik<br />

bireyler, mutsuz çocuklar yetiştiriyorlar.<br />

Her şey birbiriyle çok bağlantılı... Doğadan<br />

uzaklaşmayalım.”<br />

BİR TÜRK MARKASI: SUNA DUMANKAYA<br />

Suna Dumankaya’nın tüm Türkiye’de tanınma<br />

dönemleri ise 1980’li yıllara dayanıyor:<br />

“19<strong>84</strong> yılında ilk defa siyah-beyaz televizyon<br />

varken ekranlara çıktım. O dönemlerde<br />

göğüs silikonu yaptırmak çok popülerdi.<br />

Ben de doğal yöntemlerle, yosunlu göğüs<br />

bakımı yaptım. Bakım dekolteden başladığı<br />

için çok ses getirdi. Ardından, 15 yıllık<br />

serüvenim başladı. Hürriyet Gazetesi’nin<br />

Kelebek ekinde yazılarım yayınlandı. Sonra<br />

Sabah’ta, şimdi de Sözcü’de yazıyorum.<br />

Çalışmalarım o yıllarda basında çok ses<br />

getirince Bedrettin Dalan’ın ilgisini çekmiş.<br />

Marka olma fikri ondan çıktı yaklaşık 12<br />

sene önce. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık<br />

Fakültesi’nin katkılarıyla üretimlerimiz<br />

gerçekleşti. Böylelikle Suna Dumankaya, bir<br />

Türk markası olarak raflarda yerini aldı.”<br />

ÜNLÜLERİN VAZGEÇİLMEZ ADRESİ<br />

Suna Dumankaya markasının tüm ürünleri<br />

Sağlık Bakanlığı onaylı, patentli ve bol<br />

ödüllü. Tüm ürünlerde kullanılan bitkiler,<br />

ülkemizin farklı noktalarından tamamen<br />

organik olarak geliyor. Ürünlerinin detaylarına<br />

dair şu bilgileri aktarıyor Dumankaya:<br />

“Suna Dumankaya’nın bir Türk markası<br />

olarak rağbet görmesi beni çok mutlu<br />

ediyor. Her cilt tipine özel ürünlerimiz<br />

mevcut. Ürünler yurtdışından gelmediği<br />

ve ülkemizde üretildiği için fiyat olarak<br />

piyasanın çok altında. Birçok ünlü isim<br />

ürünlerimizi kullanıyor. Bunlardan biri<br />

olan Gülben Ergen, bana sık sık ‘Çok pahalı<br />

ve farklı ürünler kullandım ama seninkiler<br />

hepsinden daha iyi geldi’ diyor.”<br />

SUNA DUMANKAYA MARKASI<br />

TÜM TÜRKİYE’DE!<br />

Suna Dumankaya, Türkiye’nin dört tarafında<br />

açtığı güzellik merkezleriyle de adından<br />

söz ettirmeye devam ediyor. WIB Suna Dumankaya<br />

Bahçeşehir Güzellik Merkezi’nin<br />

yanı sıra Van Suna Dumankaya Sağlıklı<br />

Yaşam ve Güzellik Salonu’nu da hizmete<br />

açıldı. Yakın zamanda Antalya, Şanlıurfa,<br />

Mardin gibi pek çok il de Suna Dumankaya<br />

ürünleriyle tanışmaya hazırlanıyor. Ayrıca,<br />

kadınların çalışma yaşamında aktif rol<br />

alabilmesi için geri dönüşümlü kurslara<br />

destek sunan Dumankaya, kadınlara eğitim<br />

olanağı sunarak, kendi salonlarını açmaya<br />

teşvik ediyor.<br />

KADIKÖY <strong>LIFE</strong> OKURLARINA<br />

ÖZEL TÜYOLAR<br />

Kış soğuklarının kendini hissettirmeye<br />

başladığı bugünlerde Suna Dumankaya’dan<br />

hem sağlığımız hem de soğuğa maruz kalan<br />

cildimiz için tüyolar istediğimizde, büyük<br />

bir cömertle Kadıköy Life okurlarına özel şu<br />

karışımları paylaşıyor: “Kış soğuklarına karşı<br />

rahmetli nenemin önerilerini paylaşmak<br />

isterim. Bunları uyguladığınızda tüm kış<br />

boyunca hastalıktan uzak kalabilirsiniz. Bir<br />

su bardağı ılık suyun içine bir limon, bir<br />

çorba kaşığı da kestane balı ekleyip içerseniz,<br />

bağışıklığınız güçlenecektir. Duş alınca<br />

bedenimiz nasıl rahatlıyorsa, bu karışım<br />

da iç organlarımıza duş etkisi yaratacak ve<br />

rahatlatacaktır.<br />

Soğuklarda kuruyan ve zarar gören ciltler<br />

için ise size önerim; 1 tatlı kaşığı kakao,<br />

1 tatlı kaşığı yoğurt ve yine eşit miktarda<br />

bal, çeyrek mayayı karıştırıp, boynunuz<br />

ve göz çevresiniz de dahil tüm yüzünüze<br />

sürün. Karışım kuruyup yüzünüzü gerene<br />

kadar bekleyin. Yıkamadan önce pamukla<br />

yüzünüzü ıslatırsanız, yıkamanız daha kolay<br />

olacaktır. Bunun yanında cildinize uygun<br />

kremler kullanmanız da çok önemli.”<br />

CİLT LEKELERİ VE<br />

KIRIŞIKLIKLARA ÖZEL<br />

DOĞAL PEELİNG<br />

“Yüz lekelerine karşı uygulanabilecek<br />

en güzeli peeling, patates<br />

ile olur. İnce rendeden küçük taze<br />

patatesi geçirin. Bir tatlı kaşığı<br />

yüzme yoğurt, bir çay kaşığı kadar<br />

karbonat ve iki damla limon suyu<br />

ekleyerek, yaklaşık yarım saat yüzünüzde<br />

bekletin. Kuruyan maskeyi<br />

yüzünüzde ovarak, doğal peeling<br />

uygulayabilirsiniz. Cilt kırışıklıkları<br />

için ise avokado olmazsa olmaz.<br />

Atılmak üzere olan avokadoyu ezerek,<br />

içerisine bir tatlı kaşığı bal ve<br />

yine iki damla limon suyu ekleyip,<br />

yüzünüze masaj yaparak yedirir ve<br />

sabaha kadar bekletirseniz, sabah<br />

kalktığınızda yüzünüzde kırışıklık<br />

olmadığını görünce şaşkınlığınızı<br />

gizleyemeyeceksiniz.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 89


Aktüel<br />

Yüzlerce kişi organ bağışına<br />

dikkat çekmek için Kadıköy sahilinde koştu<br />

HAYAT KURTARMAK İÇİN<br />

YARIŞTILAR<br />

KADİR TOPRAKKAYA<br />

Ülkemizin en güçlü sağlık kuruluşları arasında yer<br />

alan Medicana Sağlık Grubu; “Hayat kurtarmak için<br />

yarıştayız” diyerek, son derece önemli bir etkinliğe<br />

ev sahipliği yaptı. Organ bağışına dikkat çekmek ve<br />

farkındalık yaratmak adına bu yıl dördüncü kez düzenlenen<br />

yarış, yüzlerce gönüllüyü Caddebostan sahilinde<br />

buluşturdu. Türkiye genelinde organ nakli bekleyen<br />

25 bin kişiye dikkat çekilen yarışı ilk üçte tamamlayan<br />

gönüllü şampiyonların ödül kazandığı etkinlikte, 100<br />

kişi de organ bağışçısı oldu.<br />

Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr.<br />

Hüseyin Bozkurt, Grubun CEO’su Reha Özkaya, MBA<br />

Okulları CEO’su Okan Dilik, Medicana Sağlık Grubu<br />

yöneticileri, doktorları ve sağlık çalışanları, Kadıköy<br />

Belediye Başkan Yardımcısı Keriman Nalbant, Kadıköy<br />

Kızılay Şube Başkanı Numan Hocaoğlu, Gençlik ve<br />

Spor Müdürlüğü Başkanı Zafer Batar, Fenerbahçe Spor<br />

Kulübü Atletizm Şubesi’nin yanı sıra duyarlı vatandaşlar,<br />

sporcular, nakil bekleyen hastalar ve hasta yakınları<br />

ile sağlık çalışanlarının katıldığı etkinliğe, profesyonel<br />

bisiklet sürücüleri İbrahim Talha Pınar ve Osman Şirin<br />

de Ankara’dan İstanbul’a pedal çevirerek destek verdi.<br />

İkili, Ankara’dan İstanbul’a kadar taşıdıkları organ nakli<br />

manifestosunu alana ulaştırdı.<br />

GÖNÜLLÜ ŞAMPİYONLARA SAĞLIK ÖDÜLÜ<br />

Medicana Sağlık Grubu Organ Nakli Bölüm Başkanı<br />

Prof. Dr. Murat Tuncer’in manifestoyu okumasının<br />

Yarışın birinciliğini elde eden Necla Erberk ve Şafak Nalbantoğlu’na<br />

plaketlerini, Medicana Sağlık Grubu CEO’su Reha Özkaya verdi.<br />

90 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Aktüel<br />

Organ bağışının önemine dikkat çekmek amacıyla gerçekleştirilen yarışa, profesyonel bisiklet sürücüleri<br />

İbrahim Talha Pınar ve Osman Şirin, Ankara’dan İstanbul’a pedal çevirerek destek verdi. Medicana Sağlık<br />

Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozkurt, onlara teşekkürlerini iletti ve hatıra fotoğrafı çektirdi…<br />

Medicana’nın “Hayat kurtarmak için yarıştayız”<br />

koşusuna, Fenerbahçe’nin alt yapısındaki<br />

sporcular da katıldı. Onları ilk kutlayan<br />

isimlerden biri de Kadıköy Life Dergisi Genel<br />

Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya oldu.<br />

ardından, Carnaval Turco Perküsyon Topluluğu’nun<br />

ritim performansı eşliğinde yarışa<br />

start verildi. 7’den 70’e her yaş grubunun<br />

katıldığı, Caddebostan Migros ışıkların<br />

önünden başlayarak Caddebostan etkinlik<br />

alanında son bulan 5 km’lik parkur, sporcuların<br />

anlamlı mücadelesine sahne oldu.<br />

Hakemler tarafından yapılan değerlendirme<br />

sonucunda kadınlar kategorisinde<br />

Necla Erberk birincilik, Merva Nur Çokel<br />

ikincilik, Rana Elik üçüncülük elde etti.<br />

Erkekler kategorisinde Şafak Nalbantoğlu<br />

yarışı birincilik, Fikri Erdoğan ikincilik,<br />

Metin Deniz üçüncülükle tamamladı.<br />

Dereceye giren katılımcılara altın, gümüş<br />

ve bronz plaket ile check-up hediye edildi.<br />

Ayrıca tüm katılımcılara madalya verildi.<br />

Konuşmalar ve ödül töreninin ardından<br />

Carnaval Turco Perküsyon Topluluğu’nun<br />

gösterdiği ritim performansı, yoğun ilgi<br />

gördü. Etkinlik, tüm katılımcılarla birlikte<br />

zumba dansı ile sona erdi.<br />

HER GÜN 28 DİYALİZ HASTASI<br />

HAYATINI KAYBEDİYOR<br />

Türkiye’de organ bağışı konusundaki<br />

farkındalık düzeyinin henüz ihtiyaca yanıt<br />

verecek seviyeye ulaşmadığına dikkat<br />

çeken Medicana Sağlık Grubu Organ Nakli<br />

Bölüm Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer;<br />

“Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre<br />

Küçük bir doğum günü organizasyonunun bile ne denli zor<br />

olduğunu düşündüğümüzde, bu anlamlı etkinlikte emeği<br />

geçen isimler arasında bulunan Kurtuluş Okutan ve Gülşah<br />

Sadık’a “değerler” adına teşekkürlerimizi iletiyoruz…<br />

Etkinliğin sonunda Sibel Esen önderliğinde yapılan zumba dans performansına eşlik eden katılımcılar,<br />

pazar gününü en iyi şekilde değerlendirmiş olmanın keyfini yaşadı.<br />

başta 21 bin 551 böbrek, 2 bin 93 karaciğer,<br />

918 kalp hastası olmak üzere toplam 24 bin<br />

819 insanımız organ bekleme listelerindedir.<br />

Hâlihazırda 58 bin 635 diyaliz hastasına,<br />

860 diyaliz merkezinde 16 bin 675 makine<br />

ile hizmet verilmektedir. Bütün bu maliyete<br />

rağmen Türk Nefroloji Derneği 2017 registry<br />

kayıtlarına göre, sadece 2017 yılında 10 bin<br />

98 insanımız diyalizde hayatını kaybetmiştir.<br />

Yani günde 28 diyaliz hastasını kaybetmek<br />

gibi ağır bir durumla karşı karşıyayız.<br />

Nakil ihtiyacındaki hastaların seslerinin<br />

daha yaygın duyurulmasına, organ bağışı<br />

konusunda farkındalığın arttırılmasına<br />

ihtiyaç var” dedi.<br />

MEDICANA ÇAMLICA’DAN MEDICANA<br />

BEYLİKDÜZÜ’NE HAYAT NAKLİ<br />

Organ bağışı bilincinin geliştirilmesi,<br />

halkın organ ve doku bağışı konusunda<br />

teşvik edilmesinin artık olmazsa olmaz<br />

bir gereklilik olduğuna dikkat çeken<br />

Tuncer; “Yasal desteğe sahip olmasına<br />

rağmen organ ve doku nakli hizmetlerinin<br />

geliştirilmesinde en önemli husus, organ<br />

ve doku bağışının temini için farkındalık<br />

yaratmaktır. Bizler de buradan yola<br />

çıkarak, bu organizasyonu dördüncü kez<br />

düzenledik. Bu konuda bütün eğitim kurumlarına,<br />

basına ve sivil toplum kuruluşlarına<br />

önemli görevler düşmektedir. Örneğin,<br />

geçtiğimiz akşam Medicana Çamlıca<br />

Hastanemizde beyin ölümü gerçekleşen<br />

bir hastamızın organları, şu dakikalarda<br />

Medicana Beylikdüzü Hastanemizde bir<br />

başka hastamıza nakil ediliyor. Lütfen bu<br />

konuda farkındalık yaratma çabalarımıza,<br />

çevrenizdeki herkesi dâhil ederek katkı<br />

verin” mesajı verdi.<br />

KURUMLARDAN TAM DESTEK<br />

Medicana Sağlık Grubu’nun önderliğinde<br />

bu yıl dördüncü kez gerçekleştirilen etkinlik;<br />

Sağlık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı,<br />

İstanbul Valiliği, Türkiye Atletizm Federasyonu,<br />

Türk Kızılayı, TÜRKÖK, Kadıköy<br />

Belediyesi, Carnaval Turco Perküsyon Topluluğu,<br />

Revita Nişantaşı işbirliğiyle hayata<br />

geçirildi. Etkinliğin medya sponsorları ise<br />

Kadıköy Life Dergisi, Kent FM ve Radyospor<br />

oldu. Sivasspor, Beylikdüzü Basket İhtisas,<br />

Samsun Canik Belediyespor kulüpleri ile<br />

AHBAP Platformu da organizasyona gönüllü<br />

destek verdi.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 91


Frida’nın Dünyası<br />

Kış mevsimine<br />

adım atarken...<br />

REHA KADAK<br />

Sonbaharı tam geride bırakmadan, kışa da henüz adım atmadan Kasım & Aralık sayımızda<br />

da Frida ruhundaki özgür, çağdaş ve modern Anadolu Yakası kadınlarımızı unutmuyoruz.<br />

Bu defa güzel bir kahvaltıdan saç ve kişisel bakımınıza, göz sağlınızdan kuru temizleme<br />

ihtiyacınıza, fotoğraf çekiminden güzel bir akşam geçirmek isteyenler için fasıllı eğlence<br />

programına kadar keyifli bir rota çiziyoruz sizlere.<br />

Yoğurtçu Parkı’ndaki<br />

Brekkie’de Kahvaltı<br />

Kadıköy’ün ruhu olan<br />

yerlerinden Yoğurtçu<br />

Parkı’nda Can Akdaşlı’nın<br />

işletmeciliği ve<br />

Şef Cansu Tahmaz’ın<br />

el lezzetiyle, başrolü<br />

kruvasan ve cookie’nin<br />

aldığı yeni bir Fransız usulü<br />

kahvaltı mekânında kahvaltı etmek size<br />

fazlasıyla iyi gelecek. Menüdeki “Brekkie 1” kahvaltıda birbirinden<br />

leziz şarküteri tabağında yöresel peynir çeşitleri, füme et, dana<br />

jambonun yanında mekânın kendi yapımı taze petso sos, Can<br />

Akdaşlı’nın anneannesinin geleneksel usullerle yaptığı reçeller,<br />

güzel bir zahter, kaymak, zeytinyağı ve tabi ki mekâna adını<br />

veren, harika bir tereyağıyla yapılan kruvasan çeşitlerinden bir<br />

seçki bulunuyor. İsteğinize göre kruvasandan yapılan özel içerikli<br />

sandviçler de başka bir alternatif. Finalinizi de muhteşem cookie<br />

çeşitlerinden bir tabak ve buram buram kokan kahveyle yapın.<br />

Friends, Saçlarınıza İyi Gelecek<br />

Türkiye’nin önde gelen kuaförlerinden Muzaffer Sarıkaya’nın<br />

ABD dönüşünde Feneryolu’da açtığı Friends Unisex Hair<br />

Salon’da saçlarınıza bir iyilik yapın. Sarıkaya’nın New York’ta<br />

kazandığı başarısını ve deneyimlerini Feneryolu’ndaki kadrosuna<br />

aktardığı kuaför salonunda, yeni saç tasarımlarınızı ve<br />

kişisel bakımlarınızı yaptırabilirsiniz.<br />

Dry Center’da Giysileriniz Emin Ellerde<br />

Yusuf Can’ın kurmuş olduğu Dry Center, ülkenin önde gelen kuru temizleme<br />

markalarından biri olarak, Anadolu Yakası’ndaki yaygın şube<br />

ağıyla hem kıyafet hem de halı gibi eşyalarınızı iki saat gibi kısa sürede<br />

temizleyerek, sizleri zamandan ve uğraşmaktan kurtarıyor. İnatçı lekelerinizle,<br />

halılarınızla mücadeleyi Dry Center’ın deneyimine bırakın.<br />

Veni Vidi<br />

Göz’de<br />

Gözlerinize<br />

İyilik Yapın<br />

Gözler, kadınların en önem verdikleri yerlerinden. Gözlerinize<br />

iyi bakımın adresi, Bağdat Caddesi’ndeki Veni Vidi Göz’ün son<br />

teknoloji ve uzman kadrosuyla göz sağlınıza dair sıkıntılarınızı<br />

giderebilirsiniz<br />

Stüdyo<br />

Süleyman’da<br />

Güzel Anlarınızı<br />

Ölümsüzeştirin<br />

Kodak Film tarafından ‘Uluslararası<br />

Profesyonel Fotoğraf<br />

Stüdyosu’ listesine girmiş olan Süleyman Akpınar’ın “Stüdyo<br />

Süleyman” markası, 1970 yılından beri Caddebostan’da fotoğraf ve<br />

video hizmeti veriyor. Anadolu Yakası’nın marka fotoğraf stüdyosu,<br />

profesyonel ekibiyle fotoğraf çekiminden kurgu-montaj hizmetine<br />

kadar özel günlerinizde yanınızda...<br />

Bizbize<br />

Fasıl’da<br />

Gecenize<br />

Renk Katın<br />

Bir “Mehmet Aşkın”<br />

markası olan Bizbize<br />

Fasıl, Anadolu<br />

Yakası’nın en önemli<br />

fasıl-eğlence mekânlarından. Bizbize Fasıl’da Türk Sanat Müziği’nin<br />

en özel seslerinden Gökhan Sezen sahne alıyor. Türk müziğinin eşsiz<br />

eserleri eşliğinde mekânın özel mezelerini ve yemeklerini tadarak,<br />

yakınlarınızla keyifli bir gece geçirin.<br />

92 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Kadıköy’de yetişen<br />

bir kent ozanı<br />

Bülent Ortaçgil<br />

Nino Varon<br />

Hayallerinizin<br />

anahtarı bestelerimde<br />

Kadıköylü bir mizah ustası<br />

Kandemir Konduk<br />

Derya Köroğlu<br />

Bize güç veren<br />

hakiki olmak<br />

Büyük bir aktrist,<br />

büyük bir yürek<br />

PERRAN<br />

KUTMAN


Life Magazin<br />

Kadıköylü bir<br />

mizah ustası:<br />

Kandemir<br />

Konduk<br />

REHA KADAK<br />

Mizah, ciddi bir iştir. Ülkemizde son zamanlarda mizahın<br />

‘gülünçlük yapmak’ olarak algılandığı bir süreçte,<br />

geçmişteki mizah ustalarımızı anmadan edemiyoruz.<br />

Haldun Taner, Sadık Şendil, Aziz Nesin gibi mizah<br />

ustalarının izinden giden, yazdığı tiyatro oyunları ve dizi<br />

senaryolarıyla Türk mizah yazınına başyapıt değerinde<br />

işler armağan eden, Kadıköylü bir mizah ustasını sayfalarımıza<br />

taşımaktan mutluluk duyuyoruz. O, “Perihan Abla”<br />

ve “Mahallenin Muhtarları” gibi dev dizilerin yaratıcısı;<br />

“Yasaklar”, “Artiz Mektebi” oyunları gibi eşsiz komedileri<br />

yazan isim Kandemir Konduk.<br />

Kandemir Ağabey, 26 yaşındasın ve Çevre<br />

Tiyatrosu’nda ilk oyunun olan “Yüzsüz Zühtü”<br />

oynanıyor. Dönem, tiyatroların en popüler olduğu<br />

zamanlar, usta yazarlar var. Bir şekilde onların<br />

arasından sıyrılmışsın ve oyunun oynanmaya<br />

değer görmüş. Bu evreye kadar Kandemir Konduk<br />

ne yapıyordu?<br />

Ben Kadıköylüyüm. Kazasker tarafında doğdum. Kadıköy<br />

ilçesinde büyüdüm ama babamın mesleği gereği<br />

ortaokuldan sonra lise evrem Trakya bölgelerinde geçti.<br />

Sonra yeniden Kadıköy’e geldik. Oyunumun kabul<br />

görmesinden evvel, 16-17 yaşlarından itibaren iyi bir<br />

tiyatro izleyicisiydim, tiyatro aşığıydım. Aslına bakarsan<br />

ilk oyunum kabul görene kadar profesyonel olarak<br />

tiyatro yaşamım hiç olmamıştı. Bir ara oyun koymak için<br />

çabamız olmuştu, rahmetli Mehmet Ulusoy ile gençlik<br />

zamanlarımızda. Protest bir oyundu, 20 dakikalık kadar<br />

kısmını ben kaleme almıştım. Sonra Mehmet Ulusoy,<br />

Fransa’da çok önemli bir yönetmen oldu.<br />

Liseden sonra iş hayatına atıldım. Gazetelere, dergilere ufak tefek yazılar<br />

yolluyordum. Bir gün ilk defa oyun yazmak istedim. Altan Erbulak’ın<br />

bir gazete yazısına denk geldim; “Bana birer lira borç verir misiniz?” diye<br />

yazmıştı. Ben de o zaman kendisine mektup yazdım; “Size 1 lira değil de<br />

bir oyun yazıp versem oynar mısınız?” diye. Füsun Erbulak da “Gönderin<br />

bir bakalım” dedi. Ben de eve kapandım, iki ay boyunca oyun<br />

yazmaya çalıştım. O zamana kadar da hiç tiyatro oyunu yazmamıştım<br />

adam akıllı. Erbulak’lar, 10-15 gün sonra beni evlerine davet etti. Evde<br />

Metin-Nevra Serezli ve Altan-Füsun Erbulak var, oturdum karşılarına. Altan<br />

Erbulak; “Valla delikanlı, elimizde altı tanınmış Türk yazarının oyunu<br />

vardı. Onlardan birini mi oynasak diye düşünürken senin oyunun geldi<br />

ve onu oynamak istiyoruz” dedi. 26 yaşındaydım ve ilk oyunum öyle<br />

oynandı. Sonra sırasıyla birçok tiyatroya oyun yazmaya başladım.<br />

94 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Life Magazin<br />

Tiyatro yazarı olarak yazın hayatına<br />

başladıktan sonra televizyon<br />

dizi işleri nasıl geldi?<br />

1972 yılında ilk oyunum oynandıktan sonra,<br />

televizyon işleri de aynı dönemde gelişmeye<br />

başladı. Altan Erbulak-Metin Serezli<br />

Tiyatrosu’na, TRT’den yılbaşı programı<br />

çekimlerine dair teklif gelmiş. Onlar da<br />

bunu benim yazmamı istediler. Televizyon<br />

yaşamım da öyle başlamış oldu.<br />

Anadolu Yakası’nda çekilen Perihan<br />

Abla ve Mahallenin Muhtarları gibi<br />

televizyon tarihimizin efsane dizilerinde<br />

sizin imzanız var. Bu diziler bir mahalle<br />

kültürünü yansıtan diziler ve hâlâ<br />

o dizileri anıyoruz. Bu dizilerin sırrı<br />

neydi ve yeni dizi sektörünü nasıl<br />

buluyorsunuz?<br />

Benim dizilerim, orta sınıfın insan ilişkilerine<br />

dair senaryolardır. Kendim de orta sınıf<br />

insanıydım, bu nedenle kendime yakın olan<br />

bu sınıfı ve bu sınıfın altındaki yaşamları<br />

yazdım. Silah kullanmamaya gayret ettim<br />

dizilerimde. Sonra çocukları düşünerek<br />

senaryoları yazıyordum. Çünkü çocuklar<br />

çok önemlidir. Uzman bir pedagog ile çalışıyorduk<br />

bunun için. O sorumlulukları almam<br />

gerekiyordu. Yeni diziler tabii ki teknolojik<br />

olarak çok üstün ama içerikleri tartışılır.<br />

Benzer hikâyeler var. Tutan bir hikâye varsa<br />

hemen ona yakın işler yapılıyor. Sonra cinayetler,<br />

kavgalar, silahlar, tartışmalar çok üst<br />

seviyede; ticari kaygılar düşünülerek bunlar<br />

çok yapılmamalı.<br />

Mizah yazarlığının çok ustaca yapılması<br />

gereken bir iş olduğunu düşünüyorum.<br />

Günümüzde sanırım mizah ile gülünçlüğü<br />

birbirine karıştırıyorlar. Hatta sizin Müjdat<br />

Gezen ile kurmuş olduğunuz bir Güldürü<br />

Üretim Merkezi projeniz de olmuştu.<br />

Yani mizah bu kadar ciddi bir iş ki bir<br />

ekip kuruyor ve mizahın üzerine kafa<br />

yoruyorsunuz. Mizah yazarlığı üzerine<br />

düşüncelerinizi almak istiyorum...<br />

Bu işin uzmanları, mizahta güldürmenin<br />

esas olduğunu söylerler. Çok az karşı çıkan<br />

olur buna. Kimileri ise “Güldürmeden de<br />

mizah olabilir” der. Buna katılmıyorum.<br />

Güldürmek esastır ama güldürmenin<br />

“sorumluluk” bilincinde olması gerekir.<br />

Mizah ülkelere, bölgelere göre değişir.<br />

Ülkemizde yapılacak olan mizahın ülkeye<br />

yararlı olmasının yanındayım. Dönemin<br />

politik sorunlarını yansıtmaya çalıştım mesela<br />

mizahta. Sorunlara değinmeden asla<br />

mizah olmaz. Özgürce yapılmalı mizah ama<br />

hoşgörü de şart. Benim bütün oyunlarıma<br />

Demirel, Özal, Ecevit gibi isimler sıkça geldiler<br />

ve onları hiciv ettiğimizde de katıla katıla<br />

güldüler. Mizah, ciddi bir iştir.<br />

Önemli insanlarla çalıştınız; Perran<br />

Kutman, Müjdat Gezen, Şevket<br />

Altuğ, Zeki Alasya, Metin Akpınar,<br />

Altan Erbulak, Metin Sezerli, Ayşen<br />

Gruda ve daha nice önemli oyuncu...<br />

Türkiye’de komedi/mizah üzerine yetkin<br />

oyunculardı. Mizah oyunculuğunu nasıl<br />

görüyorsunuz yeni dönemde?<br />

Yeni dönemde son derece iyi genç oyuncu<br />

var, son derece başarılı gençler yetişiyor.<br />

Ama mizahtan söz ediyorsak, yine içerik<br />

sorununda takılıyoruz. O iyi genç oyuncular,<br />

o güzel performanslarını sergilerken<br />

salt güldürü amaçlı, boyutsuz güldürüyle<br />

yani fiziksel ve yüzeysel düzeyde kalıyorlar,<br />

içlerini dolduramıyorlar. Mizahı iyi bilmek<br />

gerekli, içini doldurmak gerekli... Bizler<br />

Nasreddin Hoca’nın torunlarıysak eğer<br />

tıpkı onun gibi, Timur’un gücüne mizahla<br />

karşı koyduğu gibi zeki olmalıyız. Çalıştığım<br />

oyuncular konusunda çok şanslıyım ben.<br />

Perran çok iyi bir kadın oyuncuydu. Sonra<br />

Müjdat olsun, Şevket Altuğ olsun, Zeki ve<br />

Metin olsun çok zeki oyunculardı ve mizahın<br />

içini doldururlardı.<br />

Perihan Abla’da Kuzguncuk, Mahallenin<br />

Muhtarları’nda Maltepe gibi Anadolu<br />

Yakası’nın önemli semtlerini plato olarak<br />

kullandınız. Anadolu Yakası’nda doğup<br />

yaşamanız mı neden oldu biraz da?<br />

Evet, o da çok etkili. Mahalle kültürüne yakın<br />

semtler var Anadolu Yakası’nda. Kuzguncuk<br />

olsun, Maltepe olsun böyle yerlerdi. Yazdığım<br />

sosyal sınıfa uygun mahallelerdi. Ben<br />

de oraları seçtim plato olarak. Sonra zaten<br />

Anadolu Yakası başkadır. Mesela ben çocukken<br />

Caddebostan, Kalamış sahilleri boyunca<br />

yüzerdim. Yazın İstanbulluların yazlık yeriydi<br />

buralar. Bildiğin arabalı vapurlar yanaşırdı;<br />

insanlar bavullarla, çantalarla yazlıklarına<br />

yerleşirlerdi. 3-4 ay buralardı yaşarlardı.<br />

Kandemir Ağabey, son dönemde yeni<br />

bir kitabın ve yeni bir oyun projen var.<br />

Bunlardan bahsedelim mi?<br />

Yeni kitabım “Ağustosta Kocam Donuyor”,<br />

Eylül ayında Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıktı.<br />

Olamayacak durumları anlattığım bir kitap<br />

bu. Absürt hikâyeler üzerine kurulu konularla<br />

dolu. “Televizyon Çorbası” adlı yeni bir<br />

oyunum var. Adından da anlaşılacağı üzere<br />

televizyona dair mizahi eleştiriler yapan bir<br />

oyun. Burada Ayşen Gruda ve İlhan Daner<br />

başrolleri paylaşıyorlar. Kasım ayında Müjdat<br />

Gezen Tiyatrosu’nda oynanacak.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 95


Life Magazin<br />

Kadıköy’de yetişen bir kent ozanı:<br />

BÜLENT ORTAÇGİL<br />

REHA KADAK<br />

Müzik ruhun gıdasıysa, buna neden olan bir müziği/şarkıyı<br />

yaratan besteci, söz yazarı ve de yorumcusudur. Ülke<br />

geleneğimizde “ozan” kavramı; sözü yazan, bestesini yapan,<br />

şarkıyı söyleyen ve de yaşadığın yöreden, bölgeden<br />

yola çıkarak ulusala ulaşan “anlatıcı”lara verilen addır.<br />

Popüler müzik piyasasında şarkıcı kavramları içerisinde<br />

öyle isimler vardır ki, onlar tıpkı Aşık Veysel gibi, Neşet<br />

Ertaş gibi, Aşık Mahsuni gibi bir şarkıcıdan ziyade bir<br />

“anlatıcı”, bir “ozan”dır. O isimler arasında kent yaşamı<br />

içinde varolan, 1960’lı yılların dünya müzik akımlarından<br />

etkilenerek kentteki yaşamı yazdığı sözlerle bir hikâye<br />

gibi anlatan “anlatıcı”lar da “kent ozanı”dır.<br />

O kent ozanlarının en önemlisi ise, Kadıköy sınırlarımız<br />

içinde yetişen Bülent Ortaçgil’dir. Sanatçıyı hepimiz biliyoruz.<br />

O, “Benimle Oynar Mısın”dır, “Olmalı mı Olmamalı<br />

mı”dır, “Şık Latife”dir, “Yüzünü Dökme Küçük Kız”dır,<br />

“Sensiz Olmaz”dır, “Bütün Sokaklarım Sana Doğru”dur,<br />

“İntegral”dir, “Eylül Akşamı”dır, “Bozburun”dur, ama ilk<br />

önce Kadıköy’dür. Bülent Ortaçgil’le müziğinin temellerini<br />

attığı Kadıköy’de, Kadıköy’e ve yaşamına dair konuştuk.<br />

Bülent Ağabey, ortaokul zamanlarından seni<br />

biliyor, “Benimle Oynar Mısın?”, “Olmalı mı<br />

Olmamalı mı?” gibi şarkılarını dinliyordum ama<br />

hiç albümünü almamıştım. Yani senin bir hayranın<br />

değildim daha. Derken, 1998 yılında çıkan “Light”<br />

albümünü alarak bir Bülent Ortaçgil hayranlığına<br />

lise zamanımda adım attım. Ben de şimdi senden,<br />

Bülent Ortaçgil olmadan önce ortaokul-lise<br />

günlerindeki, yani Kadıköy Maarif Koleji’ndeki<br />

Bülent zamanından başlamak istiyorum.<br />

1961 yılında Kadıköy Maarif Koleji’nin İngilizce hazırlık<br />

sınıfında, ortaokula başladığım yıllarda Kadıköy’le<br />

tanıştım. O zaman Beyazıt’ta yaşıyorduk, karşıya gelip<br />

gitmesi de zordu. Ben de yatılı olarak okula başladım.<br />

1968 yılına kadar 7 yıl boyunca bilfiil Kadıköy’de ikamet<br />

ettim sayılır. Dönemin popüler müziğinin doğduğu, Beatles<br />

gibi fenomen bir grubun ortalığı kasıp kavurduğu<br />

zamanlarda bizler de müziğe heves ettik. Yani o dönem<br />

dünyada yaşayan ve şu an müzik tarihine geçen bu<br />

isimlerin müzik tarzına o yıllarda şahit olduk. Dolayısıyla<br />

lise yıllarında müziğe başladım. Okulda bir müzik<br />

96 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Life Magazin<br />

grubumuz da vardı. Tiyatroyla da ilgiliydim<br />

ama zamanımızı müzik alıyordu. O yıllarda<br />

Avrupa’da olmakla Türkiye’de olmak arasında<br />

çok fazla uçurum vardı. Doğru dürüst<br />

müzik aleti yoktu, kayıt cihazları yoktu,<br />

anfiler yoktu. Bunları mecburen Avrupa’dan<br />

sipariş veriyorduk. Tam da bu dönemim<br />

Kadıköy’de geçti.<br />

Okul sonrası Kadıköy’le olan ilişkiniz<br />

nasıl devam etti?<br />

Üniversiteyi bitirip iş hayatına adım atmaya<br />

çalışırken, kitap çevirileri yapmayı planlıyordum.<br />

Yolum yeniden Kadıköy sınırları içine<br />

düştü. 1975-78 yılları arasında Bostancı ve<br />

Kalamış semtlerinde yaşadım. Yani Kadıköylüyüm<br />

diyebilirim.<br />

Lise zamanlarınızda hem okuldan<br />

hem de çevre okullardan ve o zamanın<br />

Kadıköy’ünden, ana akım müzikten<br />

uzak, Türkiye için alternatif olacak müzik<br />

akımının öncüleri yetişti. Sen, Fikret<br />

Kızılok, Barış Manço, Mazhar Alanson,<br />

Fuat Güner, Özkan Uğur gibi isimlerle aynı<br />

dönemde Kadıköy bölgesinde müziğe<br />

başladınız. Bu isimlerin Kadıköy’de<br />

yetişmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

‘Kadıköylülük’ diye bir tabir ne kadar var<br />

bilmiyorum ama 60’lı yıllarda Kadıköy, Avrupa<br />

Yakası’nda yaşayanların yazlık olarak tercih<br />

ettikleri bir bölgeydi. İnsanlar yazın yazlık<br />

için buraya gelir, 3-5 ay burada yaşarlardı.<br />

Kadıköy’de bir yaz havası hâkimdi daima. Yaz<br />

havası olduğu için o dönemin gençleri olarak<br />

da bizler daima sahillerde, deniz kenarlarında<br />

bir araya gelip, çalıp söylerdik. Açıkçası rahat<br />

bir ortamımız vardı ve bence bu rahatlık, müziği<br />

rahat ve özgürce yapmamıza neden oldu.<br />

Çünkü Kadıköy kültür seviyesi yüksek, eğitimli<br />

kadın ve erkeğin bir arada özgürce yaşadığı<br />

bir yerdi, hâlâ da öyle. İnanın bizim müzik<br />

yaşamımızın ilerlemesinin nedenidir bu. Tabii<br />

burada okuduğumuz okulların kalitesi de müziğimize<br />

etki yaptı. Hepsi birleşince sanırım<br />

bizler müzik yapıp, bu işi sürdürebildik.<br />

Sizler çalıp söylerken Ali Kocatepe ile<br />

karşılaşıyorsunuz ve size plak yapmaya<br />

karar veriyor. Yıl 1974... Bu süreç nasıl<br />

ilerledi?<br />

Ali Kocatepe’den evvel 1971 yılında bir<br />

45’lik yaptım aslında. “Anlamsız” ve “Yüzünü<br />

Dökme Küçük Kız” gibi parçalar vardı. Sonra<br />

Ali, plak şirketini kurduğu zaman benimle<br />

albüm yapmak istedi. Benim yaptığım müzik<br />

o zaman da Türkiye’deki ana akım müzikten<br />

fazlasıyla uzak, o dinleyici kesimine hitap<br />

etmeyen bir tarzdı. Ali’yi uyardım aslında, bir<br />

tiraj yakalaması zordu. Fakat Ali ısrarlıydı. Albümü<br />

yaptık ancak dediğim gibi o ana akım<br />

müzik içinde yer edinmedi o dönem. Belli bir<br />

kitle oldu dinleyicisi. Aslında benim kişisel<br />

amacım da o kitleydi. Fakat bir yapımcı için<br />

riskli bir durumdu. O dönem itibariyle ses getirmeyen<br />

albüm ve ben, yıllar içinde sanırım<br />

alttan alta demlenmeye, yavaş yavaş büyümeye<br />

başladım ki o ilk albüm beni buralara<br />

getirdi ve hâlâ da dinlenen bir albüm.<br />

1974 yılından sonra 1990’a kadar albüm<br />

de yapmadınız üstelik...<br />

Evet ama Fikret Kızılok’la birlikte Çekirdek<br />

Sanatevi içindeki kayıtlardan oluşan birlikte<br />

bir çalışma çıktı 1986’da. Benim solo albümüm<br />

değildi tabi.<br />

1974’ten sonra 1990 yılında çıkan ikinci<br />

albüm çalışmanız “İkinci Perde”yi<br />

doğurdu diyebilir miyiz Çekirdek<br />

Sanatevi için?<br />

Kısmen denebilir. 1990 yılı artık Fikret ile yollarımızın<br />

müzikal olarak ayrıldığı bir dönemdi.<br />

O dönemden sonra benim müzikal anlamda<br />

biriken işlerimin ürünü oldu “İkinci Perde”.<br />

Dile kolay, 16 yıl ara vermiştim. Aslında ekonomik<br />

nedenlerden dolayı mecburi bir alan<br />

değiştirmeydi benimki. Röportajda da dile<br />

getirdiğim gibi ana akım müzikten uzak bir<br />

çalışma yapıyordum ve o dönemler para kazanamazdım.<br />

Derken, 1990’da “İkinci Perde”,<br />

sonra “Oyuna Devam”, “Eski Defterler”, “Light”,<br />

“Gece Yalanları” gibi albümler devam etti. Bu<br />

arada bir de tribute albümü yapıldı.<br />

Bülent Ağabey, sen ve senin içinde<br />

olduğun müziğin temsilcileri için ben<br />

şarkıcı kavramı değil de “anlatıcı”<br />

kavramını kullanıyorum. Şarkıcı, sizler<br />

için hafif bir tanımlama. Sen, benim için<br />

müzikli bir hikâye anlatıcısısın. Bizlere<br />

kent hikâyeni anlatıyorsun. Biz de bu<br />

hikâye içinde düşünüp gidiyoruz.<br />

Doğru bir tanımlama. Türk popüler müzik<br />

geleneğinde şarkı yazıcılığı yeni bir kavram<br />

aslında... Geleneksel müziğimizdeki<br />

ozanlarımız, bu şarkı yazıcılığı kavramını<br />

çok iyi icra ediyorlardı. Fakat bunu folklorik<br />

öğelerle yapıyorlardı. Bizim yaptığımız ise<br />

bir kent müziği. Kent müziğinin yorumunu<br />

yapıyoruz. Dolayısıyla, şarkı yazarlığı işi şöhreti<br />

de getirebilir. Genel olarak gerçek şarkı<br />

yazarı, hit parça üretmez. Öyle bir gayesi<br />

yoktur. Onları bir kitap okur gibi dinlersin,<br />

o zevki alırsın adeta.<br />

Ortaçgil müziğinden bahsediyorsunuz<br />

devamlı. Bu müziğin oluşumunda en az<br />

20 yıldır aynı müzisyenlerle, aynı plak<br />

şirketiyle, aynı menajerle çalışmanızın<br />

etkisi vardır diye düşünüyorum.<br />

Bu tarz koşullarda birbirine yakın insanlar<br />

bir şekilde buluşuyor ve hemen dayanışma<br />

içerisine giriyorlar. Örneğin, Erkan Oğur ile<br />

çocukluktan beri tanışıyoruz. Baki Duyarlar,<br />

Cem Aksel 20 yılı aşkındır bir arada olduğum<br />

üst düzey müzisyenler. Albümlerim<br />

Ada Müzik etiketiyle çıkıyor. Dolayısıyla,<br />

Ortaçgil müziğinin öğeleri onlar da. Biz bir<br />

arada olmaktan çok keyif alıyoruz.<br />

Ada Müzik’in “Burada Müzik Var”<br />

konserleri için Moda Kayıkhane’de,<br />

yani yıllar sonra Ortaçgil müziğinin<br />

temellerini attığın Kadıköy’de<br />

sahne alıyorsun. Kadıköy’deki son<br />

birkaç yıldaki müzik iklimini, konser<br />

mekânlarını ve dinleyici kitlesini,<br />

senin okul zamanlarına göre nasıl<br />

değerlendiriyorsun?<br />

Bir dönem Taksim bu işin merkeziyken,<br />

artık Kadıköy’e kaydı. Çünkü, Kadıköy<br />

nüfusu müziğe yatkın bir kitleye sahip.<br />

Üniversiteli gençlerin vakit geçirdiği bir yer<br />

oldu Kadıköy. Taksim sonrası müzik çalışmaları<br />

için Kadıköy, güzel merkez... Moda<br />

Kayıkhane, Sahne, Dorock XL gibi yerler,<br />

biz müzisyenler için önemli konser mekânları.<br />

İyi bir kitleyle buluşuyoruz buralarda.<br />

Kadıköy’deki müzik iklimi, bizim gençlik<br />

zamanlarımıza döndü.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 97


Life Magazin<br />

Büyük bir aktrist,<br />

büyük bir yürek:<br />

PERRAN<br />

KUTMAN<br />

REHA KADAK<br />

Bir röportaj için o kişi ya da konuya dair mutlaka bir giriş yazısı<br />

yazılır. Ancak, bu röportajın öznesi Perran Kutman ise ona<br />

uzun uzun giriş yapmaya, methiyeler düzmeye gerek yok. O,<br />

tek kelimeyle büyük bir oyuncu ve büyük bir insan: Perran<br />

Kutman...<br />

Bizlerin daha tanımadığı, o büyük ve mutlu aileniz<br />

içindeki Perran zamanlarınızdan başlayalım istiyorum.<br />

O günlerinize dönelim mi?<br />

Perran, İstanbul Aksaray’da dünyaya geliyor. O büyük konağa<br />

ve kalabalık bir aileye gelen ilk çocuk olduğu için de çok<br />

şımartılıyor. Ailede eli dikiş tutan herkes Perran’a kumaşlar<br />

alıyor, elbiseler dikiyor, Perran çok şık giyiniyor. Hatta o kumaşlardan<br />

özel ayakkabılar da yaptırılıp, giydiriliyor Perran’a.<br />

Babaannem, yaşadığımız mahallenin çok büyük bir bakkalıydı,<br />

bugünlerin süper marketleri gibi büyük bir bakkal-marketti.<br />

Dolayısıyla herkes tarafından biliniyor, saygı duyuluyordu<br />

babaanneme ve ben de bu sayede çok göz önündeydim. Bir<br />

de o mahallede dünyaya gelen ilk torunum aynı zamanda.<br />

Derken ben 8 yaşındayken anne ve babam ayrıldılar ama iletişimleri<br />

çok güzel bir düzeyde devam etti. Beni hiç üzmediler.<br />

Babaannem büyüttü beni. Mahallenin göz bebeğiydim, tüm<br />

esnaf severdi beni. Özellikle karşı kahvenin sahibi Piri Dede’yi<br />

hiç unutmam. Nur içinde yatsın.<br />

98 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Life Magazin<br />

Yeteneklisiniz, ailenize taklitler<br />

yapıyorsunuz ve sonunda adres<br />

konservatuvar oluyor. Konservatuvara<br />

ilk girişinizi hatırlıyor musunuz?<br />

Nasıl bir ortam içindeydiniz orada?<br />

O sınıfta kimler vardı?<br />

Evet, taklit vs. yapardım, yetenekliydim<br />

ama öyle konservatuvara gitme niyetinde<br />

değildim. Ailem bir nevi zorla sınava soktu<br />

beni. İlk önce Ankara’daki konservatuvarın<br />

sınavına girdim. Ancak, yetenek sınavına<br />

başlamadan önce jüride Cüneyt Gökçer<br />

bana adımı sordu, ben söyleyemedim. Yine<br />

adımı sordu, yine söyleyemedim. Ağzımdan<br />

kelimeler çıkmıyor. Son kez yine sordu,<br />

benden yine ses yok. Haliyle adını bile söyleyemeyenden<br />

oyuncu da olmaz diyerek<br />

beni elbette okula almadılar.<br />

Sonra İstanbul’daki konservatuvarın sınavına<br />

girdim. Jüride Yıldız Kenter, Seyit Mısırlı,<br />

Melih Cevdet Anday, Ahmet Kutsi Tecer vardı.<br />

İlk parça Antigone’den bir eserdi. O parçanın<br />

da ilk cümlesini söylüyorum, gerisi gelmiyor.<br />

Yıldız Hoca, baştan almamı istiyor. Yeniden<br />

başlayacağım, yine ilk cümleden sonra<br />

gelmiyor. “O zaman başka parça alalım”<br />

dedi. “Sultan Gelin” adlı oyun vardı, oradan<br />

karı-kocanın karşılıklı olan sahnelerini bir<br />

kadın olarak, bir de erkek olarak oynuyorum.<br />

Dramatik bir sahnedir ama jüri gülmekten<br />

kırılıyor. Yıldız Hoca ayaklarını yere vura<br />

vura, katıla katıla gülüyor. Ben dramatik<br />

sahneyi yaptım komedi. Şiir istediler, şiirim<br />

Han Duvarları’ydı, bitmeyen bir şiirdir. Ben<br />

şiire başladım, başlar başlamaz jüri kesti.<br />

Yoksa şiir bitmeyecek. Bir baktım birincilikle<br />

kazanmışım okulu. İyi ki de girmişim okula.<br />

Okulda Erdal Özyağcılar, Güzin Özyağcılar<br />

sınıf arkadaşlarımdı. Ali Poyrazoğlu, Mustafa<br />

Alabora da üst sınıflarımızdaydı.<br />

Peki, profesyonel olarak ilk tiyatro<br />

oyununuza nasıl dâhil oldunuz?<br />

Konservatuvar hazırlık sınıfını geçmiştim,<br />

1. sınıftaydım. İlk olarak Gülriz Sururi-Engin<br />

Cezzar Tiyatrosu’nda başladım. Güngör Dilmen’in<br />

“Kurban” adlı oyunuydu, ben koroda<br />

yer alan kişiler arasındaydım, yüzümde<br />

maske vardı. Haliyle babaannemler oyuna<br />

geldiler. Torunum diye beni göstermiş<br />

herkese, halbuki yüzüm bile gözükmüyor.<br />

Ondan sonra aynı tiyatroda devam ettim.<br />

Beyoğlu’nun meşhur Elhamra Tiyatrosu’nda<br />

oyun oynuyoruz. Şöyle ki, bir tiyatro<br />

grubu saat 18.00’de oyun oynuyor, akabinde<br />

de farklı bir tiyatro ekibi, aynı sahnede<br />

saat 21.00’de başka bir oyun oynuyor. Arka<br />

arkaya aynı salonda farklı oyunlar oynanırdı.<br />

Yine bizim oyun biter, yüzümüzü sileriz,<br />

Toto Karaca’ların İstanbul Tiyatrosu oyun<br />

oynar, hemen onların oyunlarını izlerdik.<br />

Tiyatroyu, o insanları seyrede seyrede,<br />

oralarda, o insanların adabından öğrendik.<br />

Sonra bir de Ulvi Uraz vardı ki, kendisi tiyatronun<br />

ummanıydı. Ondan çok şey öğrendik.<br />

Ulvi Uraz erkenden tiyatroya gelir, biz de<br />

erken giderdik, saatlerce bizlerle konuşurdu.<br />

Ondan erken gelme alışkanlığı öğrendim.<br />

Setlere bile iki saat evvel gidiyorum o yüzden.<br />

Ulvi Uraz’dan aynı zamanda, tiyatronun<br />

o ayak bastığımız sahnesindeki tahtaya saygı<br />

duymayı öğrendik. Tahtaya saygı önemlidir.<br />

Bugünden bakınca 70’li yıllarda sizi<br />

sinemada küçük ve ara rollerde, Zeki<br />

Alasya-Metin Akpınar filmlerinde, Arzu<br />

Film’in bazı yapımlarında görürken<br />

Gırgıriye serileriyle birlikte artık<br />

başrollerden biri oluyorsunuz. Başrolleri<br />

paylaştığınız o filmlere geçişiniz nasıl oldu?<br />

O dönemler tiyatro bizler için çok önemliydi.<br />

Çok yoğunduk. Tiyatrodaki yoğunluktan<br />

dolayı da 70’li yıllarda sinema filmlerine zar<br />

zor giderdik, gittiğimde de öyle ara rollerde<br />

yer alabilirdim. Bir de genciz tabii, hemen rol<br />

de verilmiyor. Bir gün Müjdat Gezen ile “Kanlı<br />

Nigar” müzikalini oynuyoruz. Türker İnanoğlu<br />

müzikale geldi ve bana Gırgıriye’yi teklif<br />

etti ama ben oynamak istemedim; “Tiyatro<br />

var, yapamam” dedim. Derken bir şekilde<br />

kabul ettim. İyi ki de kabul ettim, çok keyifli<br />

işler oldu. Hemen akabinde Gırgıriye daha<br />

yeni sinemaya çıkmış, bizi Avustralya’ya davet<br />

ettiler. Gitmek istemedim. Film daha yeni<br />

çıkmış, kimse beni tanımıyor, onca mesafeyi<br />

gideceğiz ve bir de rezil olacağım. Derken<br />

Müjdat’ın zoruyla gittik. Meğer bizden önce<br />

oraya filmin beta video kasetleri gitmiş. Tüm<br />

gurbetçiler filmi izlemiş, neredeyse ezbere<br />

biliyorlar. Starlar gibi karşılandık birden.<br />

Şaşırdık, çok güzel bir anıydı.<br />

Fakat, Perran Kutman’ı bence Perran<br />

Kutman yapan işlerin televizyon<br />

dizileri olduğu kanaatindeyim. Sizin<br />

gibi yetenekli bir oyuncu televizyon<br />

dizileriyle daha geniş kitlelere ulaştı<br />

ve birbirinden farklı karakterlere arka<br />

arkaya can verdiniz. Perihan Abla çok<br />

özel projeydi, sonra Şehnaz Tango ve<br />

Hayat Bilgisi. Kuzguncuk’ta sokaklara<br />

adı verilen, efsane dizi Perihan Abla<br />

zamanlarına gidelim mi?<br />

Ferzan Özpetek’in ablası Zeynep Aksu ile<br />

aynı apartmanda oturuyorduk. Zeynep de<br />

ben bir şey yapmıyorum diye çok üzülüyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 99


Life Magazin<br />

Bir gün Kadıköy’de, Dalyan Kulüp’te oturuyoruz.<br />

“TRT 2” adlı bir kanal açılmış, müdür<br />

de bizimle aynı mekânda. Zeynep, müdüre<br />

“Perran bir şey yapmıyor bu aralar” demiş.<br />

Müdür bey de bize “Bir dizi yapalım mı?”<br />

dedi. Ondan sonra bunu Kandemir Konduk’a<br />

söyledik. Kandemir de “Bir mahalle<br />

dizisi yapalım. Ben seni yazıyım, ama adın<br />

Perran değil de Perihan olsun. Daha kolay<br />

olur insanlar için söylemesi” dedi. TRT 2’ye<br />

dört bölüm oynadı. Herkes anten almaya<br />

başladı, çünkü anten olmadan seyredilmiyordu<br />

TRT 2. Sonra çok beğenildi dizi,<br />

TRT 1’e alındı. Sonra da çok sevildi. Ve de<br />

dediğin gibi dizilerle birlikte ben daha çok<br />

tanınmaya başladım, daha önemli rolleri<br />

canlandırdım.<br />

O kadar özel oyuncularla birlikteydiniz<br />

ki, hepsi alanlarında çok özel isimlerdi.<br />

Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan, Zeki<br />

Alasya, Metin Akpınar, Kemal Sunal, Şener<br />

Şen, İlyas Salman, Müjdat Gezen, Savaş<br />

Dincel, Şevket Altuğ, Erdal Özyağcılar,<br />

Ayşen Gruda ve dahası. Bu isimlerle<br />

olmak ne kadar büyüleyici değil mi?<br />

Hem de nasıldı. Biliyor musun, o gün onların<br />

içindeyken değil de bugünden bakınca<br />

o filmlere ağzım açık kalıyor. Çok üzülüyorum.<br />

Gençler o insanları, o kadroları göremedi.<br />

Bu konuda ne yazık ki çok şanssızlar.<br />

O deneyimli oyunculardan feyz alamadılar<br />

maalesef.<br />

Hocam, benim oynadığım ilk yetişkin<br />

oyun Müjdat Gezen-Kandemir Konduk<br />

yazımı olan “Artiz Mektebi” idi. Bu oyun,<br />

sizin de 1987 yılında en son tiyatroda<br />

oynadığınız oyundu. Tüm tiplemeleri ve<br />

karakterleri orada çok iyi oynamıştınız.<br />

31 yıldır bir oyunda yer alamadınız. Bu<br />

kadar uzun bir aradan sonra olur mu<br />

yeniden tiyatro?<br />

Oynayacağınız oyun çok önemli. Sadece<br />

Haldun Dormen’in ricası üzerine bir<br />

gecelik Broadway müzikali için Harbiye Açık<br />

Hava’da sahne aldım. Selçuk Yöntem ve<br />

Emre Altuğ da var. Final bir şarkımız olacak<br />

ve bitecek, o kadar. Biz çıktık, birden alkış<br />

koptu. Alkış bitmiyor ve şarkıya da başlayamıyoruz.<br />

Neyse bitti ve alkışlarla uğurlandık.<br />

Sonra Haldun Dormen geldi yanıma;<br />

“Bu alkışlar için değmez miydi sence bu<br />

sahneye çıkmaya?” dedi ve o an çok mutlu<br />

oldum, duygulandım. Haldun Dormen’in<br />

bana “Gel” demesi yeter. Elbette sahneleri<br />

özlüyorum ama ben biraz tutucuyum.<br />

Yeniden oynayacaksam sabit sahnesi olan,<br />

bir gün orada bir burada sahneden sahneye<br />

geçen bir tiyatro ekibi içinde olamam.<br />

Çünkü sabit tiyatro içinde sahneye hâkim<br />

olmam gerek. Yani sahnenin kendisine,<br />

atmosferine hâkim olmam gerekir ki oynadığım<br />

role yansısın. O sahneyi solumalıyım<br />

iyice. Çok güzel bir oyunla ve sabit sahnesi<br />

olan bir ekip içinde yeniden sahneye çıkmak<br />

isterim.<br />

Beykoz’da yaşıyorsunuz, dergimiz de bir<br />

Anadolu Yakası dergisi. Anadolu Yakası<br />

ve özellikle de Kadıköy’e dair hafızanızda<br />

ilk neler var?<br />

Annem ve babam ayrıldığında, annem<br />

abisinin yanına Kızıltoprak’a taşındı. O<br />

zaman ben de tabii baba ile anne arasında<br />

Kadıköy’e geliyorum. Annemde kaldığım<br />

zamanlar, çocukluğum Kalamış sahilinde<br />

geçerdi. O zaman sahil dolgu değil,<br />

deniz neredeyse Kızıltoprak’a kadar. Sahili<br />

boydan boya yürür, pislikleri toplardım.<br />

İskelede “Köhne” diye bir yer vardı, sahilde<br />

otururduk. Sonra İkizler, Toraman ve<br />

Kalamış sinemaları vardı. Yazlık sinemalar<br />

vardı, aynı yerde oturur izlerdik. İstanbul’un<br />

yazlık yeriydi zaten yaşadığımız yer. Fakat<br />

Kadıköy, her dönem güvenilir bir yer olmuştur.<br />

O zaman da bugün de bir kadın gecenin<br />

bir vakti Kadıköy’de rahat rahat ve güvenli<br />

olarak istediği yere gider. O kadar özel ve<br />

çağdaş bir yerdir Kadıköy.<br />

100 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Life Magazin<br />

Derya Köroğlu:<br />

Bize güç veren<br />

hakiki olmak<br />

Türkiye’nin yaklaşık yarım asırlık “yeni”<br />

grubu, Yeni Türkü’nün kaptanı Derya Köroğlu<br />

ile buluştuk. Uzun ömürlü sanatın sırrından<br />

grubun gelecek planlarına, toplumsal kültür<br />

hayatımızdan Kadıköy’e uzanan keyifli bir<br />

sohbet gerçekleştirdik.<br />

DİLEK KARAGÖZ<br />

Yeni Türkü... Şarkılarını duymaya bile gerek kalmadan,<br />

daha isimlerini işittiğimizde birçoğumuzun yüzüne sıcak<br />

bir gülümseme yayılıyor. Samimiyetin, umudun ve neşenin<br />

simgesi olmuş, Türkiye’nin köşe taşı gruplarından biri<br />

onlar. Öyle ki; hüznü, ayrılığı, acıyı anlatırken, sitemi dillendirirken<br />

bile umutla yükselen enerjilerini hissetmemek<br />

mümkün değil. Aşk Yeniden, Fırtına, Olmasa Mektubun,<br />

Destina, Çengelköy Olur Masal ve ruhumuzu saran daha<br />

pek çok şarkıyı, yaklaşık yarım asırdır ilk kez duyarmışçasına<br />

heyecanla dinliyoruz.<br />

Hem babanın hem oğulun dinlediği, deyim yerindeyse<br />

kuşak çatışmasını ortadan kaldıran, her daim “yeni” kalan<br />

grubun kaptanı Derya Köroğlu’na soruyoruz; “Nedir bu işin<br />

sırrı?” Usta sanatçı, sihirli bir sözcük ile güçlerinin anahtarını<br />

işaret ediyor: “Samimiyet!”<br />

“Sanat ne kadar hakiki ve samimi ise, o kadar uzun ömürlü<br />

oluyor” diyen Köroğlu, Yeni Türkü’yü adeta özetliyor:<br />

“Bunu hem söz hem müziğe gösterdiğimiz özen ve ticari<br />

bir amaç gütmeden başlamış olmaya borçluyuz. Gerçekten<br />

müzik yaparak büyüdük. Bir yandan eğitimimizi alırken, bir<br />

yandan da müziğe ara vermeden devam ettik. Lise yıllarımdan<br />

bu yana birlikte olduğum arkadaşım Selim Atakan ile<br />

çalışmaya başladık. 1978-1979 yıllarında daha Yeni Türkü<br />

ismini bile oluşturmadan yeni besteler yapmaya başladık.<br />

Zannediyorum, biz de hakikaten çıkarsız ve özgürlük<br />

isteyen gençlik hareketinin çok güçlü olduğu bir dönemin<br />

rüzgârlarıyla hareket ettik. Sanat ne kadar hakikiyse, ne<br />

kadar samimiyse o kadar uzun ömürlü ve gerçek oluyor.<br />

Bize güç veren budur.”<br />

“KENDİMİZİ ESKİ ŞARKILARIMIZLA<br />

YENİLEYEBİLİYORUZ”<br />

Türkiye’de hangi alan olursa olsun istikrarı korumak ve<br />

uzun ömürlü işler yapmak pek kolay olmuyor. Peki, bir<br />

müzik grubu olarak Yeni Türkü, bu enerji ve sinerjisini<br />

nasıl koruyor? Derya Köroğlu’nun cevabı tıpkı bir Yeni<br />

Türkü dinleyicisi gibi: “Hâlâ o şarkı sözlerinin güzelliğini<br />

yaşıyoruz. Grupların başından çok olaylar geçer. Bizim<br />

de geçti. Ayrılıklar, yeniden birleşmeler... Ki zaten 40 yıla<br />

yaklaşan bir geçmişimiz var. Yeni arkadaşlarım ve daha eski<br />

arkadaşlarım var. Keza yeni arkadaşlarım 20 yıldır bizimle.<br />

102 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Life Magazin<br />

Buna rağmen biz son dönem çok yüksek bir performans<br />

grubu haline geldik. Daha profesyonel, konservatuvardan<br />

arkadaşlarım oldu. Daha önce hepimiz gündüz insan, gece<br />

kurttuk. Öyle diyorum, çünkü bir yandan işlerimizi yaparken,<br />

bir yandan da müzik ile uğraşıyorduk. Gerçi ben diğer<br />

işlerimi 1980’lerin sonundan itibaren tamamen müzik için<br />

bıraktım ama arkadaşlarım öyle değildi.<br />

Bu durumun birtakım eksikleri vardı ama bu son 20 yılda<br />

da bunları tamamlamış olduk. Özel bir ekiple çok sayıda<br />

konser vermeye başladık. İnsanlara sadece eski günlerde<br />

kasetler ve CD’ler aracılığıyla ulaşırken, son yıllarda tamamen<br />

konserler ile ulaşıyoruz. Doğrusu her konserde ben<br />

hâlâ o şarkı sözlerinin güzelliğini yaşayabiliyorum. Kendimizi<br />

hâlâ o şarkılarla yenileyebiliyoruz. Çok üst üste konser<br />

vermek kolay bir şey değil. Demek ki böyle bir güç hâlâ<br />

yaşıyor ve yine taze bir güçle sahnede var olabiliyoruz.”<br />

Köroğlu, zamanın üstüne çıkmayı başarmış ve nostalji sayılabilecekken<br />

güncelliğini korumalarının sadece kendilerine<br />

bağlı olmadığını da anlatıyor: “Bu sadece bize bağlı bir şey<br />

değil. Hayat çok beklenmedik yollardan ilerliyor. Bizim dönemin<br />

rüzgârları, o samimiyet, şimdi artık özlenen değerler<br />

haline geldi. Belki de hakikaten insanlar, ruhları, aradığını<br />

bulamadığı için eskiye dönüyorlar. Bir dönem eski Türk<br />

filmleri yeniden keşfedilmişti. Çünkü oradaki naiflik,<br />

hesapsızlık, daha amatör olarak yapılmış filmler olmasına<br />

rağmen, insanların yürekten çalışmalarıyla oluşmuştu. Bizde<br />

de o yürekten varoluş, o sözlerin samimiyeti, dinleyiciyi<br />

çekiyor. Çünkü bu dönemde o samimiyeti insanlar bizde<br />

buluyor. Biz de heyecanla konserlere devam ediyoruz.”<br />

“DAHA ÇOK ÖZGÜR, DAHA AZ TİCARİ OLMALI”<br />

Türkiye’nin kültür ve toplumsal yaşamının nasıl değiştiğini<br />

de soruyoruz. Cevap; daha çok özgürlük, daha az ticaret<br />

olması talebiyle geliyor: “Bir kere sosyal hayatın iyice gerilediğini<br />

düşünüyorum. Örneğin Wikipedia’nın bile ulaşılamaz<br />

olduğu bir ülkede yaşamak, tıpkı eleştirdiğimiz Çin ya da<br />

İran gibi olmak demek. Bunlar tek tek başımıza geliyor.<br />

Eskiden 70’lerde ve 80’lerin başında askeri darbelerle gelen<br />

sansürler vardı, şimdi böyle... Dolayısıyla kültür hayatı geriliyor.<br />

Bir yandan teknolojik olarak ya da konser mekânları<br />

açısından olanaklar gelişmiş durumda. Son derece güzel<br />

mekânlar var ve yaz-kış çok iyi konserler verebiliyorsunuz.<br />

Fakat bu dünyanın üzerinde hep bir baskı var. Müzik ve sosyal<br />

olarak insanların bir araya gelip kültürel hayatlarını geliştirmelerinin<br />

önünde hep birtakım engeller var. Olanaklar ne<br />

kadar gelişse de o engeller yüzünden bir gerileme var.<br />

Yeni Türkü’nün bu ortamda izleyeceği yolu da sözlerine ekleyen<br />

Derya Köroğlu, insanların albüm satın alma ve dinleme<br />

alışkanlıklarının değiştiğini belirterek, “single”lar yaparak ve<br />

konserler vermeye devam ederek ilerleyeceklerini söylüyor<br />

ve ekliyor: “Yalnız memleketimizin ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’<br />

konumuna gelmesini dileyerek söylüyorum.”<br />

“KADIKÖY’ÜN GELENEKSEL BİR GÜZELLİĞİ VAR”<br />

“Çengelköy Olur Masal” şarkısı ve Süper Baba dizisinin<br />

müzikleriyle hafızalarda ayrı bir yere sahip olan ve zihinlerde<br />

Çengelköy ile özdeşleştirilen Yeni Türkü’nün kaptanı için<br />

ise Anadolu Yakası, İstanbul’un kozmopolit kültürünün bir<br />

simgesi:<br />

“İşin doğrusu ben Kadıköy’de uzun süre yaşamadım. Öğrenciliğim<br />

Ankara’da geçti ama bütün ailem İstanbul’da olduğu için,<br />

son 50 yılımız Beşiktaş’ta geçti. Ankara’da olduğum zamanlarda<br />

bile sürekli İstanbul ile bağım sürdü. Yürüyerek İstanbul’u<br />

dolaşmayı çok severdim. Bu yakada Kızıltoprak Eski Karakol<br />

Sokak’ta iki sene yaşamışlığım var. Benim için Avrupa Yakası’na<br />

göre İstanbul’un oturma ve yaşama yeri burası. İnsanların<br />

güzel bir çevre oluşturup, dostlukların sürdüğü bir yer. Anadolu<br />

Yakası’nda Boğaz kenarına baktığınızda da Kuzguncuk, Beylerbeyi,<br />

Çengelköy’ü düşündüğünüzde, buranın ruhunun asla<br />

karşıda olmadığını görürsünüz. Kadıköy’ün sizi eskiye bağlı tutan,<br />

geleneksel bir güzelliği var. Hâlâ, Süper Baba döneminde<br />

yaptığımız şarkıları istiyor dinleyicilerimiz. O ruh kaldı mı şimdi<br />

bilmiyorum. Kuzguncuk gibi başka bir yer bulabilir misiniz? O<br />

nasıl güzeldi... 1960’ların başlarında bu sözünü ettiğimiz İstanbul’u<br />

kaybediyoruz diye hayıflanan akademisyenlerimiz vardı.<br />

İstanbul’un kozmopolit yapısı besliyordu o kültürü. Maalesef<br />

haklı oldukları giderek ortaya çıktı. Artık o kültürler yaşamıyor.”<br />

Burada ekonomi de çok belirleyici bir faktördür. Ekonomi<br />

ne kadar iyi giderse, kültürel hayatta o kadar zenginleşir.<br />

Tabii dünyada konjonktürel ve politik olarak zorlu dönemlerden<br />

geçiyor olmak, insanların ülke içerisinde ayrışması<br />

ve birbirine düşman edilmesi, kültürü tamamen<br />

öldüren durumlar. Yaratıcılık ancak özgür bir ortamda<br />

olabilir. Özgürlüğün olmadığı ortam yaratıcılığı baltalar.<br />

Yasaklar yaratıcılığı bitiriyor ve biz de bunu yaşıyoruz.<br />

Toplumsal problemlerin çözülmesi gerekir ki, kültür de<br />

kendini toplasın.<br />

Bir de özellikle pop müzikte, o müziğe gözünü açan bir müzisyen<br />

ya da sanatçı adayı, ilk önce ticari olmayı düşünüyor.<br />

Nereden para kazanabilirim, düşüncesi ile yola çıkıyor.<br />

Dünyada da bu böyle belki ama Batı Dünyası’nda hâlâ<br />

ayakta duran değerler var. Burada ise sadece özenti olarak<br />

yapılan ve dediğim gibi ticari amaçlı işler çok arttı.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 103


Life Magazin<br />

NİNO VARON:<br />

Bestelerimde hayallerinizin<br />

anahtarını veriyorum<br />

1960’lar, Club Çatı’da bir gece... Piyanoda C. Kovos, bas gitarda<br />

S. Matalon, davulda (görünmeyen) L. Habip, solist Sandro Mordo,<br />

gitarda vazgeçilmez kasketiyle Nino Varon... Varon, o günü<br />

“Ciddi olarak çaldığım ilk orkestra” sözleriyle anıyor.<br />

1977 yılı... Nova Plak Sahibi Nino Varon, Rezzan Yücel,<br />

Attila Atasoy ve Bilgen Bengü…<br />

PINAR BALTACI<br />

Müziğin ruhun gıdası olduğu söylenir kendimizi bildik<br />

bileli, öyledir de kuşkusuz. En mutlu, en çaresiz, en aşık<br />

anlarımızda başucumuzda ruhumuza fısıldar, sonraları biz<br />

o anları her hatırladığımızda anın müziğinden bağımsız düşünemeyiz.<br />

Bazen çılgınlar gibi dans ettirir, bazen sadece<br />

uzun uzun dinlettirir anlamsız bir manzaraya karşı. Müzikleri<br />

yaratanlar ve ses verenler de o anın sırdaşı olurlar.<br />

Nino Varon, işte o müziği olan anların şahitlerinden biri...<br />

Birçok duyguyu dile getiren, Nilüfer’i sanat dünyasına kazandıran,<br />

Tanju Okan’ın yorumuyla taçlanan Hasret’in yaratıcısı,<br />

‘Bir Kadın Bu Kadar Özlenir mi?’ şarkısının başkahramanı...<br />

Sıra bizde, gelin hep beraber bu kez de biz şahitlik edelim<br />

yaşanmışlıkların bestecisi Nino Varon’un yaşamına...<br />

“SAÇLARIMI KAYBETTİM, MÜZİĞİ KAZANDIM”<br />

Sohbete “Tam bir İstanbul çocuğuyum ben” sözleriyle başlıyor<br />

Varon. 13 yaşında geçirdiği bir rahatsızlık sonucu önce<br />

saçlarını kaybediyor, ardından spordaki kariyerini... Tüm<br />

bu kaybedişler yepyeni kazanımlara dönüşüyor kısa sürede;<br />

önce bir gitar, ardından muazzam bir gözlem yeteneği:<br />

“13 yaşımda kaybettiğim saçlarım bende büyük bir travma<br />

yarattı. O zamanlar uzun saçlar moda, ben de ergenliğe geçiş<br />

sürecindeyim. Bir şekilde kızların dikkatini çekmem gerekiyor.<br />

Futbol oynuyordum, iyi kaleciydim ama top oynasam<br />

kızlar beni göremeyecekti. O zamanlar her yaz Ada’ya<br />

gelirdik. Aldım bir gitar, Ada’daki Rum ağabeylerimden<br />

dersler almaya başladım. Belki sizlere trajikomik gelecek<br />

ama müziğe tam olarak böyle başladım. Bu bahsettiğim<br />

yıllar 1950’ler. Sonrasında nasıl olduysa kendimi bir anda<br />

Cem Karaca ile buldum, bir ara Karavan Pavyon’da beraber<br />

sahne aldık. Artık müzik benim için vazgeçilmezdi.”<br />

“GELİŞEN GÖZLEM GÜCÜM, MÜZİĞİMİ DE BESLEDİ”<br />

Saçlarını kaybetmesinin ardından gözlem gücünün<br />

fazlasıyla arttığını ve bu durumun müziğine de etki ettiğini<br />

dile getiren Nino Varon, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Askere<br />

gittiğim yıllarda da müzikle iç içe oldum. Sivas’ta yaptığım<br />

askerliğim, memleketi de yakından tanıma fırsatı sundu<br />

bana. Saçlarımı kaybettiğim zamanlarda sık sık ‘acaba<br />

kızlar bana nasıl bakıyor?’ diye düşündüğüm için gözlem<br />

gücüm çok gelişmişti. Gözlem gücü okulda öğrenilmiyor,<br />

104 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Life Magazin<br />

özel bir durum olması şart. Bu nedenle<br />

saçlarımın dökülmesini bir dönüm noktası<br />

saydım ve bugünkü müziğimi dahi hep bu<br />

gözlem gücümle geliştirdim.”<br />

70’lerin başı, ‘Hasret’ şarkısının başarısı<br />

sonrası... Odeon Plak ofisinde Tansu Okan ve<br />

Nino Varon... Dekorda figüran AGA Radyosu...<br />

VE NİNO VARON’DAN BÜYÜK KEŞİF:<br />

NİLÜFER<br />

Askerden dönmesinin ardından ‘Odeon’<br />

isimli büyük bir plak şirketinden teklif alan<br />

Varon, Türkiye’ye gelen yabancı şarkıları<br />

seçip, ülkemizdeki radyolara ve gazetelere<br />

gönderme görevini üstlenir. Böylelikle,<br />

Nino Varon’un müziğin ruhuna dokunma<br />

dönemleri başlamış olur: “Önemli<br />

şarkılar seçtim o dönemde. Gözlemlerim<br />

sonucunda şunu gördüm ki önemli olan<br />

sadece söz, müzik değildi, doğru zamanda<br />

doğru sanatçı tarafından yorumlanması da<br />

gerekiyordu.”<br />

Nilüfer, “Dünya Dönüyor” ile aldığı ilk<br />

altın plak ve Nino Varon ile birlikte...<br />

“Nilüfer’i keşfettiğiniz anın sihri neydi,<br />

neden Nilüfer?” diye sorduğumuzda, “Orada<br />

birçok müzik adamı vardı ama hiçbiri<br />

Nilüfer’i görmedi” diyor ve ekliyor Varon:<br />

“O gencecik kız, yarışma anında sahnede<br />

İtalyanca bir parça söylemişti ve ben İtalyanca’yı<br />

çok seviyordum. Ben Nilüfer’i çıkarınca<br />

‘vay be, kimmiş bu Nino Varon?’ diye<br />

sözler söylenmeye başladı. Öyle olunca da<br />

bütün şöhretli artistler benim prodüksiyon<br />

şirketim ile çalışmaya karar verdi, çünkü<br />

ben iyi şarkılar seçiyordum.”<br />

“BÜTÜN SIR, KENDİNDEN ÇIKACAK<br />

GÜZELLİKTE”<br />

Gelelim bestelere... Neden bu denli çok<br />

sevildiğinin cevabını en iyi Nino Varon veriyor<br />

kuşkusuz: “Benim yaptığım şarkıları<br />

kadınlar daha çok dinliyor. Kaybettiğim<br />

eşime yazdığım ‘Bir kadın bu kadar özlenmez<br />

ki, bir erkek bu kadar sevilmez ki...’<br />

parçasında insanlara hayallerinin anahtarını<br />

veriyorum. Gece saat üçte Ada’da<br />

yaptım bu besteyi. Martı sesleri geliyordu<br />

kulağıma, Mayıs ayıydı. Çok sebepli yazılmış,<br />

tamamen benden bir şarkı... O kaydı<br />

hep saklarım.<br />

‘Hoşgeldin efkâr daha sabaha çok var’,<br />

‘Aç şu kapıyı gir içeri otur şu masaya, al şu<br />

kadehi eline sana da yer var’, ‘Dün tam bir<br />

hafta oldu seni okşayan ellerimi yıkamaya<br />

kıyamadım, tam bir hafta oldu kaderin<br />

kadehimde…’ Tüm bu sözler hayallere dokunuyor.<br />

Buradaki bütün sır ise, kendinden<br />

çıkacak güzelliği yakalamak. Müzik öyle<br />

bir büyüdür ki, hem sıkıntıyı def eder hem<br />

de beslenir. Eşimle geçen yıllar inanılmazdı<br />

ama bizim gibi adamlar, doğru giden<br />

ilişkilerimizde yer yer zorluyoruz ki o durumlardan<br />

beslenelim. Çünkü üzülmemiz<br />

gerek ki şarkı yazalım ama değil mi? Bana<br />

kalırsa aşk; tenle başlar, kıskançlıkla artar,<br />

toleransla uzar, hepsi bu kadar... Müzik de<br />

benim aşkım.”<br />

NİNO VARON’UN TANJU OKAN’I<br />

Müzik, söz ve sanatçı uyumunun önemine<br />

vurgu yapan Varon, şunları söylüyor: “Eski<br />

zamanlarda Nilüfer genç kızların, Ajda<br />

Pekkan aşkların sözcüsüydü. Ben de onlara<br />

göre şarkı seçiyordum. Halkın taleplerine<br />

de kulak veriyordum tabii. Bir gün yanımızda<br />

çalışan çaycıyı çağırıp, Nilüfer’e söylettiğim<br />

bir şarkıyı dinlettim. Çaycı; ‘ağabey ne<br />

olmuş, bu kız genelde şarkılarında bağırırdı’<br />

dedi. O zaman anladım ki halk Nilüfer’den<br />

güçlü sesini öne çıkaracak parçalar bekliyor.<br />

Bir de benim vazgeçilmezim Tanju<br />

Okan vardı. Bir bölümünü yazdığım ‘Hasret’<br />

adlı parça ile patlama yaptı Tanju. Benden<br />

sonra Mehmet Teoman’ın yazdığı ‘Kadınım’<br />

ve ‘Öyle Sarhoş Olsam ki’ onun en mühim<br />

şarkılarındandır. Asla ölmeyecek şarkılar...<br />

Hepsi Tanju’ya özgüydü. Artiste göre şarkı<br />

seçmenin önemini Tanju’da net bir şekilde<br />

görebiliyorsunuz.”<br />

“EVRENİN EN BÜYÜK HEDİYESİDİR<br />

MÜZİK”<br />

Müziğin evrenin en büyük hediyelerinden<br />

biri olduğunu ifade eden Nino Varon, günümüzdeki<br />

müzik anlayışına dair ise şunları<br />

aktarıyor: “Müziğe ulaşmak günümüzde artık<br />

çok kolaylaştı. Böyle olunca da saygı bitti. Bir<br />

sürü insanın emeği olan üretimlerin bu şekilde<br />

harcanmaması gerekir. Günümüzdeki bu<br />

tüketme hali beni fazlasıyla üzüyor. Umarım<br />

müzik tekrar hak ettiği değeri görecektir.”<br />

KADIKÖY, İSTANBUL’UN İZMİR’İ!<br />

“Ada’da ve Avrupa Yakası’nda geçen yıllarımda<br />

Kadıköy’ü daima çok kıskandım” diyor<br />

usta sanatçı ve ekliyor: “Biz müzisyenler<br />

için Kadıköy’ün özel bir yeri var. Çünkü, ilk<br />

müzik hareketleri hep Kadıköy’de başladı.<br />

Barış Manço’ların ilk konserleri, ilk müzik<br />

dergileri hep önce Kadıköy’deydi. Kadıköy,<br />

İstanbul’un İzmir’i! Çok kültürlü bir dinleyici<br />

kitlesine sahip... Bana kalırsa aydınlık<br />

insanlarıyla, İstanbul’un en güzel caddesi<br />

de Bağdat Caddesi’dir. Biz de Adalılar olarak<br />

sizin uzantınızız. Hâlâ da sokaklarında müzik<br />

hareketi var olan Kadıköy’ü çok seviyorum.”<br />

Yakında çıkacak bir de albüm müjdesini<br />

ilk defa Kadıköy Life sayfalarında<br />

duyuran Nino Varon’un eserleri, bu<br />

albümde Sezen Aksu, Candan Erçetin,<br />

Nilüfer, Ziynet Sali var. Nil Karaibrahimgil<br />

var. Bulutsuzluk Özlemi, Duman,<br />

Recep Aktuğ, Akrep Nalan, Fedon gibi<br />

çok sayıda sanatçı tarafından seslendirilecek.<br />

Albümdeki en özel parçalarından<br />

olan ‘Bir kadın bu kadar özlenir<br />

mi?’ ise, tüm yaşanmışlıklarıyla yine<br />

Nino Varon’dan dinlenecek. Müziğin<br />

genç nesillere aktarılmasına ilişkin bir<br />

de önerisi var usta sanatçının: “Her<br />

aile, çocuğunu müzikle tanıştırmalı. Bir<br />

gitar alın ve duvarınıza asın. Alt tarafı<br />

duvara bir delik açacaksınız.”<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 105


Mekân<br />

Moda Kayıkhane’nin<br />

yeni markası ve şefi:<br />

FLINT & ŞEF<br />

YİĞİT EMİN<br />

BOYACI<br />

REHA KADAK<br />

Kadıköy’de Moda Sahil Restaurant ve Moda Kayıkhane gibi<br />

mekânların yaratıcısı Erkan Ulutaş’tan yeni bir marka daha<br />

Kadıköy ve İstanbulluların gece yaşantısına renk katacak.<br />

Flint; Erkan Ulutaş’ın Yusuf Gürlek ve Emre Güçlü’yle işletmeciliğini<br />

yaptığı, Şef Yiğit Emin Boyacı’nın enfes lezzetlerini<br />

sunduğu, yemek-müzik konseptinin birleştiği bir işletme<br />

olarak Moda Kayıkhane ve Moda Sahil Restaurant’a eklenen<br />

üçüncü halka...<br />

Konum itibariyle Moda Kayıkhane ve Moda Sahil Restaurant<br />

markalarıyla aynı bina içerisinde yer alan Flint; bir yandan<br />

Kalamış Marina, diğer yandan enfes Moda İskelesi ve Adalar<br />

manzarasıyla müşterilerine eğlence anlayışı kadar güzel bir<br />

manzarada olmanın keyfini de yaşatacak.<br />

ÇEKİRDEKTEN YETİŞEN ŞEF; YİĞİT EMİN BOYACI<br />

Moda Kayıkhane, Moda Sahil Restaurant ve yeni marka<br />

Flint’in şef koltuğunda Yiğit Emin Boyacı var. Yiğit Şef, yıllar<br />

içinde eğlence ve yeme-içme sektörüne yeni girecek mekân<br />

ve semtlerin oluşumunda bulunan, bu yerlerin gelişmesine<br />

öncülük eden bir uzman... Kadıköy Life Dergisi’ne yeni<br />

oluşumlarıyla ilgili bilgi veren Boyacı; “12 yıldır sektörün<br />

içindeyim. Lise zamanlarımda dönercilikle başlayan bir hikâyem<br />

var. Harçlığımı çıkartmak için bir dönercinin yanında<br />

çalışmaya başladım. Üniversite zamanımda da ailelerimizin<br />

kafeleri vardı. O mutfaklarımızda da çalıştım. Sonra mutfak<br />

işinde ilerlemek istedim. Giresun’da bir balık lokantasında<br />

komi olarak işe girdim. Oradan çıktığımda lokantanın su şefi<br />

olmuştum. Çekirdekten bu işe başladım. Bir işi sahiplenmek<br />

ve sevmekle başlar her şey. Ben de yemek ve mutfak işine<br />

bu tutkuyla başlamış oldum. Şeflik kavramı Türkiye’de bence<br />

biraz yanlış anlaşılıyor. Masa başında oturmak olarak bir algı<br />

106 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Mekân<br />

var şeflik işinde. Aslında şef, hiç oturmadan mutfak işinin<br />

başında olan, koşturan ve çalışan ekibe de örnek olan kişi<br />

olmalı. Bunu kendime amaç edindim ve yıllar içerisinde<br />

Türkiye’nin önemli ve lüks yeme-içme, eğlence mekânlarında<br />

şef olarak görev aldım” dedi.<br />

KARAKÖY’Ü KARAKÖY YAPAN İLK ŞEFLERDEN<br />

Avrupa Yakası’nda beş yıl kadar önce yeme-içme ve eğlence<br />

anlayışına yeni bir soluk getiren Karaköy’ün ilk şeflerinden<br />

olan Yiğit Şef, bölgedeki birçok markanın menüsünü<br />

hazırlayan ve mutfağında eli olan bir şef aynı zamanda...<br />

“Karaköy, bugünkü anlamda Karaköy değilken, birkaç şef<br />

ile birlikte Karaköy’de yeme-içme anlayışının gelişmesine<br />

öncülük edenlerdenim. İlk olarak ‘Komodor’ adlı bir pizzacıyla<br />

orada çok ses getirdik ve ödüller aldık. Bölgenin yeni<br />

nesil genç şeflerinden biriydim.<br />

işletmelerden ayrılıyor. Yiğit Şef’in taze olarak hazırladığı<br />

makarnalar, kendi mayaladığı keçi peyniri, hamburger<br />

ekmeği ve köftesi, kendi formülüyle yaptığı sosisler, başka<br />

bir mekânda kolay kolay bulamayacağınız lezzetler.<br />

GÜZEL YEMEK, GÜZEL MÜZİK VE<br />

GÜZEL MANZARA: FLINT<br />

Kadıköy’deki Moda Kayıkhane ve Moda Sahil gibi eğlence<br />

ve yeme-içme anlayışının öncü ve deneyimli mekânının<br />

yeni zinciri Flint, bu markaların tüm deneyimlerini<br />

yeni nesil bir anlayışla Kadıköy ve İstanbul müşterilerine<br />

sunacak. Anadolu Yakası’nda saat 04.00’e kadar açık olan<br />

tek eğlence mekânı olmasıyla da ses getirecek olan Flint’te<br />

güzel yemek, güzel müzik ve güzel manzaranın müdavimi<br />

olacaksınız.<br />

Moda Sahil ve Moda Kayıkhane, bölgenin önemli mekânlarından...<br />

Erkan Ulutaş, Yusuf Gürlek ve Emre Güçlü<br />

ortaklığında da Flint’i açtık. Üç mekânımızın konsepti de<br />

birbirinden farklı. Moda Sahil’de Ege mezeleri üzerinden ve<br />

balık ağırlıklı bir menüyle misafirlerimizi ağırlıyoruz. Moda<br />

Kayıkhane ise önemli bir konser mekânı... Onların menülerine<br />

de yeni dokunuşlar yapıyoruz. Flint, Anadolu Yakası’nda<br />

en iyi müzikle en iyi yemeği birleştiren bir mekân<br />

olacak. Mottomuz ‘İyi müzik, iyi yemek’. Eski unutulmuş<br />

lezzetlere yeni dokunuşlar<br />

yapacağız. İnsanlar buraya<br />

geldiğinde iyi bir DJ müzikle<br />

iyi bir yemeği aynı anda,<br />

bu eşsiz manzara eşliğinde<br />

bulacak. Sabahtan kahvaltıyla<br />

başlayan Flint, gece<br />

sabah 04.00’e kadar hizmet<br />

veren ve 12 saat yaşayan bir<br />

mekân.”<br />

MENÜSÜNDEKİ HER ŞEY<br />

MUTFAKTAN ÇIKIYOR<br />

Flint, yemek olarak sizlere<br />

geniş bir yelpaze sunarken;<br />

ekmekten makarnaya, peynirden<br />

şarküteri ürünlerine<br />

kadar kendi imalatını yapan<br />

bir mekân olarak da diğer<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 107


Mekân<br />

Ataşehir ve Anadolu Yakası’nın balık adresi:<br />

MAREA SEA FOOD<br />

REHA KADAK<br />

Balık ve deniz mahsulleri, vazgeçilmez besinlerden. Ancak bu<br />

özel lezzetleri ehli yerlerden yemek esas... Anadolu Yakası’nda<br />

balık restorancılığında 20 yıldır bir marka olmuş Çapari’nin kurucusu<br />

Metin Kocabaş, mutfakta ve serviste balık lokantacılığından<br />

gelen ekibiyle yeni bir markaya yine Anadolu Yakası’nda, bu defa<br />

Ataşehir’de imza attı.<br />

Marea Sea Food; mimarisi, lezzeti ve konumu itibariyle 1 yıldır<br />

sektöre hızlı bir giriş yapmış durumda. Deneyimli işletmeci Metin<br />

Kocabaş, Marea Sea Food’u Kadıköy Life Dergisi’ne anlattı.<br />

108 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Mekân<br />

Sayın Metin Kocabaş, Anadolu<br />

Yakası’nda geçmişten bugüne marka<br />

olmuş yeme-içme işletmelerinin<br />

kurucusu. Çalışmalarınızdan ve<br />

kendinizden bahseder misiniz?<br />

Metin Kocabaş olarak 33 yıldır yeme-içme<br />

sektöründeyim. 1985 yılında toplu yemek<br />

sektörüne girdim ve ‘Damak’ markası ile<br />

çalışmalarıma başladım. Damak, 2009 yılına<br />

kadar büyüyerek yoluna devam etti ve<br />

Türkiye’de yüzde 100 yerli sermayeli toplu<br />

yemek firmaları arasında kendine önemli<br />

bir yer edindi. Bu arada 1997 yılında da restorancılığa<br />

adım atarak, Anadolu Yakası’nda<br />

büyük ses getiren Çapari’yi kurdum. Laila<br />

ve Sorti gibi İstanbul’un en önemli eğlence<br />

mekânlarının içine de Çapari markası ile<br />

restoranlar açtım. 2008 yılında hisselerimi<br />

devredip, 2011 yılında Bağdat Caddesi’nde<br />

Vino Steakhouse’ın kuruluş aşamasında<br />

yer aldım. 1 Ocak 2018 yılında da Ataşehir<br />

Palladium Tower’ın altında yer alan Marea<br />

Sea Food’un açılışını gerçekleştirdik.<br />

İşin toplu yemek kısmında ise, Damak<br />

hisselerimin tamamını devrettikten sonra<br />

2015 yılında SOA Toplu Yemek’in başına<br />

geçtim. SOA markası toplu yemek sektöründe<br />

faaliyet gösteriyor ve iş merkezleri,<br />

hastane, fabrika, okul gibi birçok farklı iş<br />

kolunda günde yaklaşık 20 bin kişiye yemek<br />

hizmeti veriyor.<br />

Marea Sea Food, balık ve deniz<br />

mahsulleri üzerine bir lokanta.<br />

Menünüzde müşterilerinizi neler<br />

bekliyor?<br />

Marea, İtalyanca “med cezir (gelgit)”<br />

anlamına geliyor. Marea Sea Food, deniz<br />

gastronomisine dair menüye sahip bir balık<br />

restoranı. Ege mutfağının da tüm soğuk<br />

mezeleri ve ara sıcakları mevcut. Türkiye’de<br />

çıkan tüm yerli balıklarımız, mevsimine<br />

göre taze olarak menümüzde bulunuyor.<br />

Kabuklu deniz mahsullerine de ayrıca çok<br />

önem veriyoruz. Tüm bunların yanı sıra deniz<br />

mahsullü makarna, risotto ve paellalar<br />

da menümüzün spesiyallerinden.<br />

Marea Sea Food, menüsü kadar işinde<br />

uzman bir kadroya da sahip aynı<br />

zamanda. Ekibinizi nasıl kurdunuz?<br />

Ben restorancılığa balık menüsü ve ekibiyle<br />

başladım. Şefimizden servis elemanlarımıza<br />

kadar çalışanlarım da balık ve deniz<br />

mahsullerinde uzman olan ve benim en<br />

az 20 yıldır birlikte çalıştığım isimlerden<br />

oluşuyor. Dolayısıyla da yılların deneyim<br />

ve uzmanlıkları ile Marea Sea Food çatısı<br />

altında müşterilerimize hizmet veriyorlar.<br />

Anadolu Yakası’nda birçok yerde<br />

işletmecilik yaptınız. Şu anda bölgenin<br />

önemli ilçelerinden Ataşehir’de faaliyet<br />

gösteriyorsunuz. Ataşehir müşterilerinize<br />

dair görüşleriniz nelerdir?<br />

Ataşehir’de yaklaşık 700 bin civarında çok<br />

ciddi bir nüfus var. Burada çok iyi bir müşteri<br />

kitlesi söz konusu... Bölgede çok fazla<br />

balık lokantası yok. Bu anlamda ilçede yeni<br />

bir trend oluşturduk. “Fine Dining” tarzında<br />

yeni nesil bir balık lokantası yarattık.<br />

Müşteri kapasiteniz nasıl? Ne tür<br />

organizasyonlara ev sahipliği<br />

yapıyorsunuz?<br />

Burada aile ve şirket yemekleri düzenliyoruz.<br />

Alanımız oldukça geniş. Yazın da kışın<br />

da 150 kişilik bir oturum kapasitesine sahibiz.<br />

Mekânımızda iki açık alan var. Ayrıca<br />

bu alanlar, kışın oturmaya da müsait hale<br />

gelebiliyor. İç mimari ve serviste deniz atmosferine<br />

uygun bir çalışma yaptık. Mimar<br />

Müge Coşkun ile çalıştık. Tüm bu ambiyans,<br />

Müge Hanım’ın zevkli ellerinden çıktı.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 109


Gastronomi<br />

‘‘Türkiye’nin balık uzmanı’’<br />

DARDENIA<br />

ARTIK MODA’DA!<br />

KADİR TOPRAKKAYA<br />

Geleneksel balık ekmek lezzetini modern ve yenilikçi<br />

bir yorumla sunan Dardenia, yeni şube açılışları<br />

ile büyümeye devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde<br />

İstanbul’un yükselen değeri Kadıköy Moda’da yeni<br />

şubesinin açılışını gerçekleştiren Dardenia, aynı bölgede<br />

üçüncü şubesini de açmayı planlıyor.<br />

Balık tutkunlarının vazgeçilmez adresi Dardenia; Fish<br />

& Sushi konseptiyle ton kokoreç, Hawaiian poke,<br />

fener kavurma, dinamit karides, Brüksel midye gibi<br />

ürünleri Moda şubesinde balık severlerin beğenisine<br />

sunacak. Anadolu Yakası’nın en uğrak noktası olmayı<br />

hedefleyen Dardenia Moda şubesi, aynı anda 120<br />

balık severe hizmet verebilecek kapasiteye sahip.<br />

Dardenia Genel Koordinatörü Selin Daniyel, kurulduğu<br />

ilk günden itibaren istikrarlı büyümesiyle<br />

toplamda 14 şube açan markanın yatırım ve büyüme<br />

hedeflerinin yanı sıra yeni yatırım planlarını da Kadıköy<br />

Life’a anlattı.<br />

Dardenia Genel Koordinatörü<br />

Selin Daniyel...<br />

Dardenia hakkında bilgi verir misiniz?<br />

Öncelikle Dardenia’nın kuruluş öyküsünden biraz bahsetmek<br />

isterim. Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde,<br />

maalesef balık tüketimi birçok Avrupa ülkesinin<br />

çok altında... Türkiye’de kişi başı balık tüketimi, 2017<br />

yıl sonu verileri itibariyle yıllık 5.3 kg civarında. Dünya<br />

ortalaması 13 kg olan balık tüketimi, Avrupa ülkelerinde<br />

ise 23 kg’a kadar çıkıyor. Dolayısıyla bu tablo, bizim<br />

Dardenia’yı kurarken çıkış noktamız oldu. Böylece<br />

Türkiye’nin ilk ve tek balık ekmek zinciri olan Dardenia,<br />

30 yıllık Dardanel tecrübesiyle sürdürülebilir balıkçılık<br />

ilkelerini kılavuz alarak, 2011 yılında kuruldu.<br />

110 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Gastronomi<br />

Biz kendimize ‘Türkiye’nin balık uzmanı’<br />

diyoruz. Dardanel Şirketler Grubu olarak<br />

hedefimiz, Türk halkına balığı ve deniz<br />

ürünlerini sevdirmek. Dardenia’nın ilk restoranı<br />

Bağdat Caddesi’nde açıldı. Geleneksel<br />

balık ekmek lezzetini modern<br />

ve yenilikçi bir yorumla sunarak,<br />

ilk yılımızda 150 binin üzerinde<br />

İstanbulluya ulaştık. 2012<br />

yılında ikinci restoranımız<br />

Maslak’ta, üçüncü restoran<br />

ise Buyaka AVM’de hizmet<br />

vermeye başladı. İlk sushi<br />

konseptli restoranımız<br />

Dardenia Fish & Sushi’yi,<br />

2014 yılının Ocak ayında<br />

Göktürk’te hizmete<br />

sunduk. Şu ana kadar 14<br />

şube açtık. Balık ve deniz<br />

ürünlerinin tüketicilere<br />

kolay ulaşılabilir olması<br />

için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.<br />

Hem şubelerimiz<br />

hem evlere paket servisimiz<br />

ile Türk insanına balığı sevdirmek<br />

ve balık tüketimindeki<br />

bu direnci kırmak<br />

istiyoruz.<br />

Dardenia, bu yıl kuruluşunun yedinci yılını<br />

kutluyor. İlk şubemizi açtığımız günkü heyecanımızla<br />

çalışmalarımıza devam ediyoruz.<br />

Yedi yılda ulaştığımız şube ve müşteri sayısı,<br />

işimizi iyi yaptığımızın en güzel göstergelerinden<br />

biri. Bundan sonra da müşterilerimize<br />

en iyi şekilde hizmet vermeye devam<br />

edeceğiz. Şubemize gelip, ürünlerimizi<br />

deneyenlerden oldukça olumlu geri dönüşler<br />

alıyoruz. 30 yılı aşkın Dardanel deneyimi<br />

ve güvencesiyle yola çıktığımızdan dolayı<br />

insanlar güvenerek tüketiyor. Biz balık ekmeğin,<br />

günümüzün ihtiyacını karşılayacak<br />

bir konsept ile sunumunu gerçekleştiriyo-<br />

ruz. Özellikle bekâr beyaz yakalı çalışan ve<br />

öğrenciler için hayat kurtarıcı bir konsept<br />

oldu. Balık yemeyi sevenler ama evinde<br />

temizlemek ve pişirmekle uğraşamayanlar<br />

için son derece hızlı ve pratik bir çözüm<br />

sunuyoruz. Rakamsal olarak gelişimimizi<br />

ifade etmek gerekirse, Dardenia’da yedi<br />

yılda şubelerimizde toplam 2 milyon kişiyi<br />

ağırladık ve yaklaşık 1000 ton balık ve<br />

deniz ürünü tüketildi. Paket satışlarımızla<br />

birlikte toplam 5 milyon müşteriye ulaştık.<br />

Dardenia’nın büyüme hedefi nedir?<br />

Dardenia, kurulduğu günden bu yana<br />

sevilerek hızla büyümeye devam<br />

ediyor. Uluslararası alanda tanınan<br />

geleneksel lezzet markası olmak<br />

hedefiyle yola çıkan Dardenia;<br />

doğal ortamında yetişen, katkısız<br />

lezzetleriyle balık tutkunlarına<br />

enfes deneyimler sunuyor<br />

ve sunmaya devam edecek.<br />

Önümüzdeki aylarda yeni şube<br />

açılışlarımız olacak. Bu arada<br />

çok agresif büyüme planlarımız<br />

yok. Her zaman bize en doğru<br />

lokasyonlarda yatırım yapıp, istikrarlı<br />

büyüme stratejimiz bulunmakta. Hızlı<br />

ve kontrolsüz büyüme yerine sağlıklı bir<br />

şekilde büyümeyi tercih ediyoruz.<br />

Dardenia, kendi açacağı ve franchise<br />

vereceği yeni şubelerle önce İstanbul, daha<br />

sonra da tüm Türkiye’ye yayılmayı istiyor.<br />

Şube sayılarımızda ise belirli bir limitimiz<br />

yok. Ciro-kira dengesini ve hedef müşteri<br />

kitlemizi yakaladığımız lokasyonlarda şube<br />

açmaya devam edeceğiz. Agresif değil,<br />

kontrollü büyümek önceliğimiz. Kadıköy<br />

Moda şubemizden sonra aynı bölge üzerinde<br />

üçüncü şube olacak Kadıköy Suadiye<br />

şubesini açmayı planlıyoruz. İlerleyen<br />

zamanda bu şube açılışı ile ilgili detayları<br />

sizlerle paylaşıyor olacağız.<br />

Tabii öncelikle Türkiye genelindeki büyümemizi<br />

tamamlamamız gerekiyor. Etap<br />

etap bunları gerçekleştirdikten sonra uzun<br />

vadede çevre ülkelere açılmak istiyoruz.<br />

Özetle; Dardenia adıyla kurduğumuz<br />

balık-ekmek restoranlarını önce Türkiye’de,<br />

daha sonra da dünyada yaygınlaştıracağız.<br />

İlerleyen dönemde kendi içimizde ve franchising’lerle<br />

büyüme planlarımız var ama şu<br />

anda rakamsal bir hedef vermemiz doğru<br />

olmayacaktır.<br />

Franchise veriyor musunuz?<br />

Faaliyet gösteren tüm şubelerimiz bize ait<br />

ve mağazalarımızın tamamını kendimiz<br />

yönetiyoruz. Aynı zamanda şubemizde<br />

konuklarımıza ikram ettiğimiz tüm ekmeklerimiz,<br />

soslarımız da bizim üretimimiz.<br />

Türkiye’de balığın ne kadar faydalı ürün<br />

olduğunu göstererek, balığın herkes için<br />

kolay ulaşılabilir olmasını sağlamak istiyoruz.<br />

Bunun için öncelikli hedefimiz organik<br />

büyümek. Şu an için franchising vermeyi<br />

düşünmüyoruz. Çünkü Dardenia, çok genç<br />

bir marka. Biraz daha kendimiz büyüttükten<br />

sonra franchise vermeyi düşünebiliriz. Avrupa<br />

ve yurtdışından da franchising talepleri<br />

alıyoruz. Amerika’dan bile talep geliyor,<br />

bu talepleri değerlendireceğiz. Dünyada<br />

böyle bir konsept yok. Bunu tüm dünyada<br />

duyurmak istiyoruz.<br />

Menülerde en çok hangi ürünler<br />

satılıyor?<br />

Dardenia şubelerimizde ortalama günde<br />

1000 kişiyi ağırlıyoruz. Özelikle genç kesimden<br />

büyük ilgi var. Mevsimselliğe göre değişmekle<br />

birlikte her damak tadına uygun oldukça zengin<br />

bir menümüz var. Çorba ve atıştırmalıklar,<br />

balık salataları, balık ekmek ızgara, balık dürüm,<br />

balık ekmek tava, balık pilavın yanı sıra<br />

tencere midye, kalamarlı ızgara balık köfte,<br />

dinamit karides, fener kavurma gibi meşhur<br />

Dardenia efsanelerimiz de bulunmakta. Deniz<br />

ürünleri çeşitlerimiz arasında ise; ton balığı,<br />

midye, somon, karides, sardalya, uskumru,<br />

mezgit, levrek ve kalamara kadar geniş bir<br />

ürün yelpazemiz var. Balık ürün grubunda şubelerimizi<br />

ziyaret edenler en çok levreği tercih<br />

ediyor. Ardından ton balığı ve somon geliyor.<br />

Dardenia Fish & Sushi restoranlarımızda ise<br />

sushi çeşitlerimiz müşterilerimizin büyük<br />

beğenisini kazandı. Menülerimizi farklı ürünler<br />

ile zenginleştiriyoruz, müşterilerimizin talep<br />

ve beklentileri doğrultusunda da geliştirmeye<br />

devam edeceğiz.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 111


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Ziya Kaçar & Veli Şahin’in<br />

CALIPSO BAŞARISI TESADÜF DEĞİL<br />

“Gezmeden, görmeden, incelemeden, emek harcamadan olmaz...<br />

Geziyoruz, görüyoruz, araştırıyoruz, emek harcıyoruz...”<br />

Bundan yıllar önce bir elin parmakları ile sayılabilecek<br />

balık mekânının bulunduğu dünya başkenti İstanbul’da<br />

şimdi yüzlerce, hatta binlerce mekân olduğunu düşünebiliyor<br />

musunuz? Peki, bunların kaç tanesi başarılı? Çok az<br />

bir kısmı elbette. Kadıköy Life Dergisi olarak bir tarafında<br />

bulunduğumuz işimiz gereği bu başarılı markaları araştırmak,<br />

başarılarının ardındaki nedenleri gelecek kuşaklara<br />

aktarabilmek misyonu ile dikkatimizi çeken iki isime<br />

zoom yaptık.<br />

DAHA İYİNİN DÜŞMANI, MÜKEMMELİ ARAMAK<br />

Tabi objektiflerimizle birlikte dikkatimizi de yoğunlaştırdık<br />

bu ikiliye. Sonu olmadığını bildikleri halde sürekli iyinin,<br />

daha iyinin peşinde koştuklarını gördük. Dayanamayıp<br />

sorduk, “Hiç bilmez misiniz? İYİ’nin düşmanı MÜKEMMEL<br />

olmuştur hep.” Aldığımız cevap, “Biz mükemmeli hatta varsa<br />

daha da ötesini arıyoruz” olunca, bir kez daha şaşırdık.<br />

“EN İYİSİNİ VERİRSEN, EN İYİ SONUCU ALIRSIN”<br />

Bu klasik cevabın arkasından refleks olarak, “Neden?” diye<br />

de sormadan edemedik. Aldığımız cevap çok sık duyduğumuz,<br />

kullandığımız ama bir türlü uygulamadığımız ya<br />

da uyguladığımızı sandığımız bir cevap oldu. “En iyisini<br />

verirsen, en iyi sonucu alırsın…”<br />

ÖZVERİDE BULUNMAK, EMEK HARCAMAK<br />

Bir an için doğru, işte bu kadar basit diye düşündük ancak<br />

görüşmemizin ilerleyen saatlerinde fotoğrafları incelerken<br />

bir yandan aldığımız cevaplar bizleri şaşırtmaya devam<br />

etti. Büyük özveride bulunmanın yanında oldukça fazla<br />

emek harcamak gerektiğini öğrendik.<br />

MÜŞTERİYE ÖZEL MENÜ<br />

Sabahın erken saatlerinde işe koyulan ikilinin en taze ve<br />

en kaliteli ürünlerin alımını planladıktan sonra araştırmaya<br />

112 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

İkilin son derece uyumlu, BEN değil BİZ mottosuyla ve sıfır<br />

egoyla yol kat ediyor olmaları da imkânsızı imkânlı kılabilen<br />

özellikler olarak karşımıza çıktı.<br />

BÜYÜK USTALARDAN BÜYÜK YORUMLAR, ÖDÜLLER<br />

Hal böyle olunca bunu keşfedebilen, aralarında Vedat<br />

Milor gibi büyük ustaların da yer aldığı övgü dolu yazılar,<br />

röportajlar, ödüller markanın anı defterini doldurmuş<br />

durumda. Bunların en dikkat çekeni ise, geçtiğimiz yılın<br />

sonunda Gecce Mekân Ödülleri’nde “Anadolu Yakası’nın<br />

En İyi Balık Mekânı Ödülü” almış olmaları. Fakat onlar en<br />

çok sosyal medya puanlarının 9,6 ortalaması ile hareket<br />

etmesinden büyük övünç duyduklarını dile getiriyorlar.<br />

Alkışlıyoruz…<br />

koyulduklarını, ardından akşam rezervasyonları belli olan<br />

konuklar için “konuğa özel” menü hazırladıklarını öğrenince<br />

çok şaşırdık.<br />

Ne demekti konuğa özel menü? “Bizim müşterilerimizin<br />

çoğunluğu, 15-20 yıldır birlikte olduğumuz müşterilerimizdir.<br />

Kendilerinin bu süre içinde ne tür lezzetlerden<br />

hoşlandığını belirleyip, ona göre hareket ederiz” cevabı ile<br />

bir kez daha şaşırdık…<br />

YILDA ÜÇ DEFA YURT DIŞINDA İNCELEME<br />

Ziya Kaçar & Veli Şahin ikilisinin her yıl en az üç defa<br />

yurtdışına çıkıp dünyanın en ünlü restoranlarında incelemelerde<br />

bulunduklarını, bunun için kazandıkları paranın<br />

büyük bölümünü bu yolda harcamak zorunda kaldıklarını<br />

öğrenince, bir kez daha şaşırdık ve “Hangi mekân sahibi<br />

bunu yapıyordur acaba?” diye sormadan edemedik kendi<br />

kendimize… Örneğin geçtiğimiz ay yaptıkları İtalya gezisinde<br />

“Zeytinyağı ve Zeytinyağlı Lezzetler” konusunda farklı<br />

şeyler keşfettiklerini öğrendik.<br />

SIFIRDAN SİNDİRİLEREK YÜKSELEN<br />

BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ<br />

İkilinin başarı öyküsündeki detayların, mesleğe sıfırdan<br />

komilik ile başlayıp bütün aşamalardan geçerek bugüne<br />

gelmeleri, iyi ile kötü, güzellik ile çirkinlik adına her şeyi<br />

görüp yaşamış olmalarında saklı olduğunu da belirtmek<br />

isteriz. Tabi sadece bu aşamalardan geçmek de yetmez.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 113


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

ŞEYDA’DAN ESKİ ŞARKIYA<br />

YENİ KLİP<br />

O Ses Türkiye 2017 yarışmasının güçlü isimlerinden olan<br />

Şeyda Erbaş Kasap, geçtiğimiz yıl seslendirdiği ve “Abacus”<br />

adını verdiği tekli çalışmasına klip çekti. Büyük Kulüp ile<br />

birlikte İstanbul Yelken Kulübü’nde de zaman zaman sahne<br />

alan sanatçı, “Kadıköy benim için nefes aldığım, kendimi<br />

bulduğum ve iyi hissettiğim bir yer. Bu nedenle Kadıköy’de<br />

sahne almaktan her zaman büyük keyif alıyorum” dedi.<br />

Klip’in fotoğraf sponsoru Stüdyo Süleyman olurken,<br />

makyajını Ümran Güven, görüntü yönetmenliğini ise Burcu<br />

Kösoğlu yaptı.


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Şebnem Mardini,<br />

YEPUD BAŞKANI<br />

SEÇİLDİ<br />

Yaratıcı Etkinlik Uygulama ve Planlama Derneği (YEPUD),<br />

Olağanüstü Genel Kurulu’nda yeni başkanını seçti. Geçtiğimiz<br />

ay Baltalimanı Portaxe’de gerçekleşen genel kurulda<br />

tek aday olarak gösterilen Şebnem Mardini, oy birliği ile<br />

derneğin yeni başkanı oldu.<br />

GENÇ BİR YÖNETİM KADROSU İLE<br />

Türkiye’deki etkinlik ve organizasyon şirketlerini tek bir<br />

çatı altında toplama amacıyla faaliyetlerine 2006 yılında<br />

başlayan Yaratıcı Etkinlik Uygulama ve Planlama Derneği’nin<br />

yeni başkanı yaptığı teşekkür konuşmasında, genç<br />

bir yönetim kadrosuyla bayrak yarışını sürdüreceklerini ve<br />

YEPUD’u her geçen gün daha da geliştireceklerini dile getirdi.<br />

YEPUD olarak tüm sektörü kucaklayacaklarını ve daha<br />

geniş kitlelere ulaşmayı da hedefledikleri bilgisini paylaşan<br />

Şebnem Mardini, “Bizi takip edin” dedi.<br />

HEDEF YURTDIŞINDAN DA ETKİNLİK GETİRMEK<br />

Yenilenen kadro ile birlikte yeni hedefleri de hayata<br />

geçireceklerini aktaran Başkan Mardini; “Önümüzdeki<br />

süreçte birçok sosyal sorumluluk projesine imza atacağız.<br />

Bununla birlikte en büyük hedeflerimizin başında ülkemize<br />

yurtdışından davet, etkinlik ve düğün gibi organizasyonlar<br />

getirmek olacaktır” şeklinde konuştu.<br />

BÜLENT ULUÇAY YÖNETİM KURULUNDA<br />

Genç ve son derece dinamik bir yönetim oluşturan Yaratıcı<br />

Etkinlik Uygulama ve Planlama Derneği’nin yönetim<br />

kurulunda, Kadıköylü fotoğraf sanatçısı Bülent Uluçay da<br />

yer aldı. Amerika’ya fotoğraf ve baskı teknolojileri hakkında<br />

inceleme gezisi için gittiği sırada yönetim kuruluna<br />

seçildiğini öğrenen Bülent Uluçay, “Başkan<br />

Şebnem Mardini inandığım ve güvendiğim<br />

bir isimdir. Onunla pek çok konuda aynı<br />

yöne bakıyoruz. Kendileri uygun görmüşler,<br />

ben de memnuniyet duyacağımı ve<br />

elimden geldiği ölçüde yardımcı olacağımı<br />

bildirdim. Diğer arkadaşlarımla birlikte iyi<br />

bir performans sergileyeceğimizi düşünüyorum”<br />

dedi.<br />

Şebnem Mardini başkanlığında Bülent Uluçay<br />

ile birlikte oluşan diğer yönetim kurulu<br />

üyelerinin isimleri şöyle: Başkan Yardımcısı<br />

Zümra Oktayoğlu, Genel Sekreter Serdar<br />

Uğur Girgin, Sayman Zerrin Özkan, Yönetim<br />

Kurulu Üyesi Cenk Yıldız, Yönetim Kurulu<br />

Üyesi Beyhan Gürdil, Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Cihan Oğhan, Yönetim Kurulu Üyesi Erol<br />

Yıldırım…<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 115


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

AYHAN SİCİMOĞLU’NDAN<br />

TRÜF MANTARI<br />

PERFORMANSI<br />

Aynı zamanda Moda Sahil ve Kayıkhane markasının sahibi Erkan Ulutaş’a,<br />

çektiği videolar üzerinden bilgi aktaran Sicimoğlu, bu özel mantarın elde<br />

edilme sürecini ve zorluklarını anlattı. Erkan Ulutaş ise gülümseyerek,<br />

“Kusura bakmasınlar ben bu kadar uğraşamam. Sipariş verir, getirtirim” dedi.<br />

İtalya’da düzenlenen Uluslararası Alba Beyaz Trüf Mantarı<br />

Fuarı’na katılan Ayhan Sicimoğlu, müzayededen satın aldığı<br />

beyaz trüf mantarını orkestra arkadaşlarına test ettirdi.<br />

Moda Kayıkhane’de verdiği konser öncesinde Moda Sahil<br />

Restaurant’ın mutfağına giren Ayhan Sicimoğlu, burada<br />

mantarın hazırlanmasını ve beraberinde İtalya’da çok popüler<br />

olan “Chitarra” makarnasını pişirerek, üzerinde beyaz<br />

trüf mantarı ile orkestra arkadaşlarına ikram etti.<br />

Ayhan Sicimoğlu’nun birlikte müzik yaptığı ve “Latin All<br />

Stars” adını verdiği orkestrasına yeni katılan Leman Sam’ın<br />

kızı Şelale Şehnaz Sam, beyaz trüf mantarı için, “Olağanüstü”<br />

yorumunda bulunurken, orkestranın Kübalı solisti<br />

Reynier Magre Avilla, “Değerli şefimizin bu lezzeti bizlerle<br />

paylaşmasını anlamlı buldum” dedi.<br />

‘MUTFAĞIN ELMASI’ BEYAZ TRÜF MANTARI HAKKINDA<br />

İtalya’nın kuzeyindeki Piemonte bölgesinde yer alan Alba<br />

kasabasında bugünlerde kilosu 3500 - 5000 Euro arasında<br />

satılan beyaz trüf mantarını tatmak ya da sadece koklamak<br />

için dünyanın her yerinden binlerce kişi akın ediyor.<br />

Moda Sahil’in mutfak bölümünde önce beyaz trüf mantarının<br />

yıkanması işlemini gerçekleştiren Ayhan Sicimoğlu, bu işlemi<br />

İtalya’daki fuarda çektiği videoyu izleyerek yaptırdı.<br />

“Mutfağın elması” olarak adlandırılan beyaz trüf için<br />

Alba’da her yıl Ekim-Kasım ayları arasında Uluslararası<br />

Alba Beyaz Trüf Mantarı Fuarı düzenleniyor. Fuara her yıl<br />

yaklaşık 100 bin kişi geliyor. Bu yıl 87. düzenlenen Uluslararası<br />

Alba Beyaz Trüf Mantarı Fuarı’nda geçen hafta sonu<br />

dünyanın hemen her yerinden gelen 60 kadar gazeteciye<br />

bilgi veren uzmanlar, dünyanın en kıymetli mantarının<br />

sırlarını şöyle anlatıyor:<br />

BULMAK, ÇIKARMAK, HATTA YEMEK<br />

BÜYÜK USTALIK İSTİYOR<br />

Piemonte bölgesinde “trifolao” diye adlandırılan lisanslı<br />

trüf mantarı avcılarının sayısı 5000 civarında. Bu mantar<br />

avcıları, meslek sırlarını açık etmemek için geceleri, hiçbir<br />

yapay ışık kullanmadan köpekleriyle birlikte mantar toplamaya<br />

çıkıyor.<br />

Beyaz trüf mantarının altında<br />

yer alacak makarnanın<br />

kaynama süresinin çok önemli<br />

olduğu bilgisini aktaran Ayhan<br />

Sicimoğlu; “Kaynamanın<br />

lezzete olan etkisi dakikalarla<br />

değil, saniyelerle fark<br />

edebiliyor” dedi.<br />

Yalnızca ay ışığı altında, ay ışığını daha iyi yansıtması için tercihen<br />

beyaz tüylü köpeklerinin koku almadaki uzmanlığına<br />

güvenerek ormanlarda saatlerce trüf mantarı arıyorlar.. Ancak<br />

köpekler mantarın yerini tespit edince hasar vermeden<br />

toprak altından çıkarmak da hem köpeğin eğitimine hem de<br />

mantar avcısının zamanında ve yerinde müdahalesine dayanıyor.<br />

Trüf avlayan köpekler bu sektör için o kadar önemli<br />

ki, rakip avcıların zaman zaman birbirlerinin köpeklerini<br />

zehirleyerek öldürdükleri haberleri çıkıyor.<br />

Trüf mantarını satın aldıktan sonra kâğıt havluya sararak<br />

cam bir kavanozda buzdolabında muhafaza etmek ve kâğıt<br />

havluyu her gün değiştirmek gerekiyor. Alba’nın beyaz trüf<br />

mantarını pişirmeye kalkmak ise büyük bir mutfak suçu<br />

sayılıyor. Bu narin ama müthiş aromatik mantar özel bir<br />

rendeyle, hazır tabağın üzerine serpiştiriliyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 117


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Yeşilyaprak’ların Kızı<br />

ADA 1 YAŞINDA<br />

Sedat & Gamze Yeşilyaprak çifti, kızları Ada’nın 1. yaşını kutladı.<br />

Beykoz Liva Köşk’de gerçekleşen kutlamaya yaklaşık 100<br />

davetli katıldı.<br />

Çift, 2012 yılında görkemli bir düğünle hayatlarını birleştirmişti.<br />

Yaş günü kutlamasında en çok eğlenen ise çocuklar oldu. Tam<br />

bir oyun bahçesi konseptinde hazırlanan alanda eğlence dolu<br />

saatler geçiren çocuklar, “Seneye gene burada olsun” demekten<br />

kendilerini alamadılar.<br />

118 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Abdullah Bulut’tan, oğlu<br />

Aras için Kayıkhane’de<br />

DOĞUM GÜNÜ PARTİSİ<br />

Oyuncu Menajerliği, Basın İlişkileri ve Dizi-Sinema Projelerinin<br />

Cast Direktörlüğü’nü yapmakta olan Abdullah Bulut, oğlu Aras<br />

için bir doğum günü partisi düzenledi. Moda Kayıkhane’de gerçekleşen<br />

kutlamaya başta dizi sektörü olmak üzere ünlü isimler<br />

katıldı. Özellikle Öykü Çelik, Aras’ı sevmelere doyamadı.<br />

Abdullah Bulut, ‘Her Şey Yolunda Merkez’ adlı dizide canlandırdığı<br />

‘Erkek Fatma’ karakteriyle dikkatleri üzerine çeken Ayşen<br />

Batıgün ile 2013 yılında görkemli bir düğünle evlenmişlerdi.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 119


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Gönlünü kaptırdığı Burcu<br />

Topuz ile hayatını birleştiren<br />

TOLGA ŞAHLIOĞLU’NDAN<br />

BEKÂRLIĞA VEDA<br />

Kadıköy’ün mimari ve siyasi tarihinde önemli izleri olan Nüvit Şahlıoğlu’nun<br />

prensi Tolga Şahlıoğlu; “Bekârlığa artık veda ediyorum” diyerek,<br />

gönlünü kaptırdığı Burcu Topuz ile hayatını birleştirdi.<br />

Çiftin düğünleri, Fenerbahçe Dalyan Club Tesisleri’nde gerçekleşti. Kadıköy’ün<br />

geçmiş dönemlerdeki belediye başkanı Selami Öztürk’ün de nikâh<br />

şahitleri arasında yer aldığı düğünde, iş ve siyaset çevrelerinden 300’e<br />

yakın davetli vardı.<br />

120 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Kadıköy’ün geçmiş dönemlerde belediye başkanlığı<br />

görevinde bulunan Selami Öztürk, eşi ve çocukları<br />

ile birlikte katıldığı nikâhın şahitleri arasındaydı.<br />

Diğer şahitler ise şu isimlerden oluştu: Aykan<br />

Kantoplu, Bilal Savaş Araç, Başar Necipoğlu, Yonca<br />

Güzelosman, Derya Ayan ve Selin Fındık.<br />

Düğünün olmazsa olmaz<br />

davetlilerinden, mimarlığın son<br />

zamanlardaki popüler ismi Ahmet<br />

Erkurtoğlu da bu önemli gecede<br />

yerini almıştı. Kendi adı ve soyadı<br />

dışında, AE Mimarlık’ın “E” harfine<br />

adını verin kızı Ezgi ile Tolga<br />

Şahlıoğlu & Burcu Topuz çiftinin<br />

özel gününe katılan Erkurtoğlu’nun<br />

öyküsünü, Kadıköy Life Dergisi’nin<br />

yeni sayısında okuyabileceksiniz…<br />

İş ve siyaset çevrelerinin büyük ilgi gösterdiği<br />

düğünde adı Kadıköy Belediye Başkanlığı için<br />

geçen isimlerden Hakan Şişik de vardı. Şişik’i<br />

hemen yanında bir zamanlar Kadıköy siyasetine<br />

yön veren isimlerden Şeref Ekşi ile görüntüledik.<br />

“Biz çekildik izzeti ikbal ile” diyen Ekşi, “Konuya<br />

uzağım” mesajı verdi.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 121


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Nikâhın şahitleri arasında Ali Şan ile birlikte, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Büyük, Iğdır ve Sultan<br />

Gazi Emniyet Müdürleri de vardı. Tarık Sönmez, Yusuf Büyük, Alişan, Bengü Yılmaz, Buket Ağgül, Okan Ağgül,<br />

Hüseyin Göllüce ve Mehmet Karaca…<br />

Ali Şan,“Manevi Oğlum” Dediği<br />

OKAN AĞGÜL’ÜN ŞAHİDİ OLDU<br />

Ünlü sanatçı Alişan, ‘Manevi oğlum’ dediği Okan Ağgül’ün düğününe katıldı,<br />

şahitlik yaptı. Geçtiğimiz ay Buket Yılmaz ile hayatını birleştiren Okan Ağgül’ün<br />

Kartal Titanic otelde yapılan düğününe eşi Buse Tektaş ile katılan Ali Şan, aynı<br />

zamanda iki de şarkı seslendirdi.<br />

Okan Ağgül’ü 5 yaşından beri tanıdığını, kendisine BABA dediğini dile getiren Ali<br />

Şan, “Ben de onu manevi oğlum kabul ettim” açıklamasında bulundu.<br />

Yaklaşık 500 davetlinin katıldığı düğün, gelin Buket Yılmaz’ın aynı zamanda önemli<br />

bir organizasyon firmasının sahibi olmasından dolayı son derece renkliydi.<br />

Gecenin geç saatlerine kadar süren düğünde davetliler çılgınca eğlendiler.<br />

DÜĞÜN İÇİN<br />

ADANA’DAN GELDİ<br />

Avukat Kerem Yağız Arslan ile Avukat Eda Furat<br />

evlilik kararı alıp, bunu gerçekleştiren mutlu çiftler<br />

arasında sayfalarımızda yer aldı. Bizim için haber<br />

değeri olan bir başka özelliği ise, gönül adamı oluşu,<br />

vefakâr kişiliği ile tanınan Aydın Aras’ın bu düğün için<br />

Adana’dan gelmiş olmasıydı. Kadıköy Life Ailesi olarak<br />

çifte mutluluklar diliyoruz. Mehmet Uygur, Gülçin<br />

Uygur, Kerem Yağız Arslan, Eda Arslan, Neval Budak,<br />

Esabil Budak ve Aydın Aras…<br />

122 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Lale Acarbay, Çakallarla Dans’ın Gala<br />

Gecesi’ndeydi. FBİAD sponsorluğunda<br />

gerçekleşen gecede ev sahiplerinden<br />

biri de, derneğin kurumsal iletişim<br />

sorumlusu Berna Yılmaz idi...<br />

Çakallarla Dans 5’in<br />

5. GALASI WATERGARDEN’DA<br />

Türkiye’de çok sevilen film serisi Çakallarla Dans 5’in beşinci galası<br />

Ataşehir Watergarden’da yapıldı. Öncesinde ise yine Watergarden’ın<br />

ünlü mekânlarından HuQQabaz’da bir kokteyl verildi.<br />

Fenerbahçeli İşadamları<br />

Derneği FBİAD ev<br />

sahipliğinde gerçekleşen<br />

galaya, filmin<br />

yönetmeni Murat<br />

Şeker başta olmak<br />

üzere oyuncuları<br />

ve davetliler katıldı.<br />

Filmin dördüncü kez<br />

düzenlenen galasına<br />

ise Emaar Square AVM<br />

ev sahipliği yapmıştı.<br />

Galada en fazla ilgi Timur Acar’a gösterildi.<br />

Gala gecesine ev sahipliği<br />

yapan FBİAD Başkanı Güven<br />

Güleşçi’ye eşi Ülkü Hanım<br />

gece boyunca eşlik ederek,<br />

kusursuz bir ev sahipliği<br />

sergiledi.<br />

Müge Arslanoğlu, Mustafa Arslanoğlu, Volkan Öztürk,<br />

Fikriye Öztürk, Kübra Kanatlı...<br />

Başrollerini Şevket<br />

Çoruh, İlker Ayrık,<br />

Murat Akkoyunlu,<br />

Timur Acar ve Didem<br />

Balçın’ın da yer<br />

aldığı filmin galasına,<br />

oyuncularla birlikte<br />

çekim ekibinden de<br />

katılanlar oldu.<br />

NİCE YILLAR<br />

MÜNTEHA ADALI’YA<br />

Sosyal sorumluluk projelerinde hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak<br />

faaliyet gösteren Münteha Adalı, yeni yaşını<br />

çok sevdiği dostları ile birlikte<br />

Anadoluhisarı Hisarbuselik’te<br />

karşıladı. Ona nice yıllar<br />

dileklerini iletenler arasında<br />

Aydan Baktır, Meltem Gürler,<br />

Dilara Koçak gibi isimler de<br />

vardı. Kadıköy Life Ailesi olarak<br />

değerli dostumuza bizler<br />

de nice yıllar dileklerimizi<br />

iletiyoruz…<br />

124 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Mehmet Gökpınar’a<br />

SÜRPRİZ DOĞUM GÜNÜ<br />

Ünlü balık mekânlarımızdan Çatana’nın sahiplerinden Mehmet<br />

Gökpınar için Theo Kalyoncu tarafından sürpriz bir doğum<br />

günü partisi düzenlendi. Asteri By Theo’da gerçekleşen<br />

kutlamanın diğer kahramanları ise, mekânın şefi Veli Kızıltan<br />

ile solisti Pelin Alptekin idi.<br />

HAYATINIZIN<br />

EN DEĞERLİ<br />

ANLARINI<br />

TATLANDIRIYORUZ<br />

TATLI VE ÖTESİ DİYENLER<br />

Bağdat Caddesi’nin Caddebostan bölümünde harika bir<br />

mekân var. Duygu Ayaz Beykont tarafından kazandırılan<br />

Sweet & More, kapılarını açar açmaz müdavimlerini de<br />

oluşturdu. Sizler de “Tatlı ve Ötesi” diyorsanız, uğramayı<br />

ihmal etmeyin. Zeynep İskenderoğlu, Işıl Tarlabaşı,<br />

Duygu Ayaz, Burcu Tüzel, Rudil Topal...<br />

SWEET & MORE / Butik Pasta &Patisserie<br />

Bağdat Caddesi No: 292 Caddebostan ( CKM Sokağı Cephesi)<br />

Telefon: 0216 393 33 32 - 0543 629 29 30<br />

Facebook: sweet&morepatisserie<br />

Instagram: sweetandmorepatisserie


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

CENK SOYER’İ SAKİN BİR YAŞAMA UĞURLADILAR<br />

Şişecam Ailesi’nin önde gelen yöneticilerinden<br />

Cenk Soyer’i emekliliğe uğurladılar.<br />

Şişecam’ın iştiraklerinden Soda A.Ş.’nin<br />

Başkan Yardımcısı ve Galatasaray Kulübü Yönetim<br />

Kurulu Üyesi de olan Cenk Soyer için<br />

Küçükyalı Calipso’da bir veda yemeği verildi.<br />

BURHAN ERGENE EV SAHİPLİĞİNDE<br />

Veda gecesine, Şişecam Topluluğu Kimyasallar<br />

Grubu Başkanı Burhan Ergene ev<br />

sahipliği yaptı. Buluşmada, Cenk Soyer’in<br />

çalışma arkadaşları ile birlikte yine topluluğun<br />

önde gelen isimleri arasında yer<br />

alan Tamer Sarı ile Gizep Sayın da vardı.<br />

Calipso’nun olağanüstü lezzetleri eşliğinde<br />

gerçekleşen veda yemeği geç saatlere<br />

kadar sürdü.<br />

HATIRA ORMANI HEDİYE EDİLDİ<br />

Gecenin sonunda Burhan Ergene tarafından<br />

Cenk Soyer adına Tema Vakfı tarafından<br />

ağaçlandırma çalışmaları yürütülen<br />

Denizli Sundurlu Hatıra Ormanı’nda 450<br />

adet fidan dikildiğinin belgesi verildi. Burhan<br />

Ergene yaptığı kısa konuşmada; “Cenk<br />

arkadaşımız ile çok başarılı çalışmalara<br />

imza attık. Kendisi çalışmaya çok seven,<br />

adeta yerinde duramayan bir arkadaşımız.<br />

Şimdi umarım kendisine artık gerekli olan<br />

sakin bir yaşamı tercih edecektir” dedi.<br />

CENK SOYER HAKKINDA<br />

1964 yılında İstanbul’da doğan Soyer,<br />

1992 yılında San Diego National Üniversitesi<br />

İşletme Bölümü’nden mezun oldu ve<br />

1993 yılında aynı üniversiteden İş idaresi<br />

ve Pazarlama konusunda yüksek lisans<br />

derecesi aldı. Pazarlama ve satış alanında<br />

çeşitli görevlerde toplam 18 yıl yöneticilik<br />

yapan Cenk Soyer, 2014 yılı Ocak ayı<br />

itibari ile Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları<br />

A.Ş. Kimyasallar Grubu Pazarlama ve Satış<br />

Başkan Yardımcılığı görevine atandı. İngilizce<br />

ve Fransızca bilen Soyer, evli ve<br />

iki çocuk babası...<br />

GÖKHAN SEZEN’E<br />

SEVGİ SELİ<br />

Ataşehir’in tek fasıl mekânı Bizbize Fasıl’da sahne alan<br />

Gökhan Sezen’e ilgi her geçen gün artarak sürüyor. Bu<br />

ilgiden yeni solistler çıkar mı bilinmez ama gecelerinden<br />

birinde şarkılarına eşlik eden Alev Çelebi ve Yeşim<br />

Arslan ikilisi, konuklardan büyük alkış aldılar.<br />

Gökhan Sezen ve Aysel Gündoğdu...<br />

Gökhan Sezen ve<br />

Sevgi Özbatur...<br />

126 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Moda Deniz Kulübü, üyeleri ve sanatseverler tarafından büyük<br />

ilgi gören,” Hülya Botasun ile Ressam Sofraları” buluşmalarına<br />

tekrar başladı.<br />

MODA DENİZ KULÜBÜ’NDE<br />

CÉZANNE YOLCULUĞU<br />

Buluşmanın Kasım ayı konuğu, Fransız post-empresyonist<br />

ressam Paul Cézanne oldu. Modern sanatın gelişmesine yaptığı<br />

katkılar ve etkisi nedeniyle çoğu zaman modern sanatın babası<br />

olarak anılan, empresyonizm ile kübizm arasında bir köprü<br />

oluşturması ile büyük ün kazanan ressam hakkında az bilinen<br />

pek çok bilgiyi konuklara aktaran Botasun, “Louvre Müzesi’nde<br />

saatlerini ustaların eserlerini izleyerek geçiren Cézanne’ın<br />

görsel hafızasının bu anlamda oldukça gelişmesi, onun şöhreti<br />

yakalamasına etkili olmuştur” dedi.<br />

GASTRONOMİYE OLAN TUTKUSU<br />

Büyük ustanın sanatı yanında gastronomiye olan tutkusundan<br />

söz eden Hülya Botasun; sunuma, hazırlattığı sevdiği yemekler<br />

hakkında da bilgi aktararak<br />

devam etti. Moda Deniz<br />

Kulübü’nün executive şefi<br />

Feyyaz Usta tarafından<br />

hazırlanan ve Cézanne’nin<br />

her sofrasında mutlaka olan<br />

Cézanne usülü domates<br />

mantarlı omlet, şarap soslu<br />

ördek ve kuzu kol yahnisinden<br />

oluşan menü, ballı<br />

armut tatlısı ile noktalandı. Cézanne sofrasının olmazsa olmazları<br />

arasında yer alan şarap menüsü ise, Çamlıca Şarapları<br />

tarafından geceye gönderildi. Gusto Mehmet Yalçın’ın şarapları<br />

sunumu geceyi tamamlayan noktalardan biriydi.<br />

TEŞEKKÜR PLAKETLERİ<br />

Tekrarı yaşanması çok zor olan böylesi bir geceye katılmak<br />

elbette çok güzel ve çok değerliydi ancak, hazırlanması da<br />

bir o kadar zordu. Başta değerli ressamlarımızdan Hülya<br />

Botasun olmak üzere Moda Deniz Kulübü yönetiminden<br />

mutfağına, servis elemanlarından iletişim bölümüne kadar<br />

herkes yoğun bir çaba harcadı. Gecenin ödülü ise başarıyla<br />

noktalanmış olmasıydı. Moda Deniz Kulübü Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Teoman Taşpınar’ın da katıldığı gecede Hülya<br />

Botasun ve Mehmet Yalçın’a teşekkür plaketleri verilirken,<br />

başta Feyyaz Usta olmak üzere mutfak ekibi ve servis personeliine<br />

teşekkür edildi.<br />

PAUL CÉZANNE HAKKINDA<br />

Paul Cézanne, 1839 ile 1906 yılları<br />

arasında yaşamış ünlü Fransız<br />

ressam ve aynı zamanda gezgin...<br />

Empresyonizm ve kübizm arasındaki<br />

geçişi sağladığı öne sürülerek,<br />

modern sanatın en önemli<br />

isimleri arasında anılmakta.<br />

Eserleri, yaşarken takdir görmedi,<br />

1906’da hayatını kaybettikten<br />

sonra büyük ilgi gördü. Önemli<br />

eserlerinden bazıları; Asılmış<br />

Adamın Evi, Pere Lacroix’nin Evi,<br />

Modern Olympia, Harlequin, Kâğıt<br />

Oynayanlar, Üç Kafatasından<br />

Natürmort, Madam Cézanne,<br />

Otoportre, Yıkanan Kadınlar,<br />

Sainte-Victoire Dağı...<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 127


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

ELAZIĞLILARDAN GÜZEL<br />

HABERLERIMIZI BEKLEYIN<br />

Merkezi Üsküdar’da bulunan ve başkanlığını Türk siyasetinin<br />

önde gelen isimlerinden Faik İçmeli’nin yürüttüğü<br />

Elazığ Dernekler Federasyonu (ELFED), her üç haftada bir<br />

yaptığı buluşmalarda iyilik ve değerler adına son derece<br />

önemli kararlar alıyorlar.<br />

Bu toplantılardan birine konuk olduk. Eski Milletvekili Mehmet Ağar<br />

ve yeni Milletvekili oğlu Tolga Ağar da konuklar arasındaydı. Derneğin<br />

üyelerinden Medicana Kadıköy Hastanesi Genel Müdürü Gürsoy<br />

Yalçın Yıldırım ise, ELFED’in çalışmaları ile ilgili ayrıntılı bir söyleşi<br />

için randevu organizasyonunda bulunacağı bilgisini aktardı…<br />

Engin Çelik, Sevda<br />

Acar ve Gül Öncü.<br />

“FASIL BİZİM İÇİN OLMAZSA OLMAZ”<br />

Meltem Acar Güler, Sevda Acar ve<br />

Hande Su Kökçü…<br />

Ataşehir Bizbize<br />

Fasıl’ın konukları<br />

arasında rastladığımız<br />

Kadıköylü hanımlar,<br />

“Fasıl bizim için<br />

olmazsa olmazlarımızdan.<br />

Caddebostan<br />

Bizbize Fasıl’ın her<br />

hafta müdavimleri<br />

arasındaydık. Şimdi<br />

Ataşehir’e geliyoruz ve<br />

çok memnunuz” yorumunda<br />

bulundular.<br />

YANLIŞ DEĞİL,<br />

OSMAN SONANT<br />

Şimdilerde “Ufak Tefek Cinayetler” dizisinin<br />

yeni sakini Kerim Adil Sağlam rolü<br />

ile bambaşka bir karakteri canlandıran<br />

Osman Sonant’a, Cadde’nin butik pasta<br />

cafe’si Sweet & More’da rastladığımızda<br />

üç defa dönüp baktık emin olmak için...<br />

Sonrasında hoşgörüsüne sığınarak bastık<br />

deklanşöre…<br />

128 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

MOR MİMARLIK<br />

MODA SAHİL’DE<br />

Özellikle Irak, Azerbaycan, Somali ve Rusya’daki projeleri<br />

ile gündemde olan Mor Mimarlık kurucuları Okan & Demet<br />

Utkan çifti, Moda Sahil’de objektiflerimize takıldı. Konukları<br />

ise, D&S Damat Genel Müdürü Gökay Erol ve eşi Berrin Erol<br />

idi. Fotoğrafın çekildiği anda konuşulan konu, Moda’nın<br />

hâlâ İstanbul’un en gözde semtleri arasında olduğuydu.<br />

Rüzgâr Güler 5 Yaşında<br />

YAZILIMCI ADAYI<br />

Mutfak Sanatları Akademisi’nden Professional Chefs Diploması’nı en<br />

yüksek puanla almaya hak kazanan isimler arasında yer alan Seda<br />

Sayman’a Ataşehir Marea’da rastladık. Masasında ise Güler Ailesi ve<br />

5 yaşındaki oğulları Rüzgâr vardı. Bir türlü objektife baktıramadığımız<br />

Rüzgâr’ın yazılımcı olmak gibi bir hedefi olduğunu öğrendik. Rüzgâr<br />

Güler, Nil Feyman Güler, Gül Güler ve Seda Sayman…<br />

Çobanbaş’lar Kalbur’un<br />

PAZAR KAHVALTISINDA<br />

Kalbur’un Pazar Kahvaltısı için gelenler arasında SNK Gümrük<br />

Müşavirliği’nin sahibi Savaş Çobanbaş da vardı. Eşi Emine Hanım<br />

ile birlikte geldikleri mekânda konukları Mehmet & Sevcan<br />

Karakaş çifti ve 5 yaşındaki oğulları Batu Karakaş oldu.<br />

Erden Ailesi de<br />

PARK ADANA’NIN<br />

MÜDAVİMLERİNDEN<br />

Park Adana’nın müdavimleri arasında yer alan Erden Ailesi,<br />

objektiflerimize yansıdı. Canan ve Dursun Erden çifti, mekânın<br />

lezzetlerinden öylesine memnun kaldılar ki, kızları Ece ile birlikte<br />

lezzetlere adeta ruhunu veren Şeyhmus Usta’yı masalarına çağırarak,<br />

teşekkürlerini ilettiler.<br />

“CESUR ANNELER” DÖRDÜNCÜ<br />

YILLARINI KUTLADI<br />

Kadıköy Belediyesi Rana Beşe Sağlık Polikliniği’nin Gebe Okulu<br />

programında tanışan ve yıllar içerisinde dostluklarını pekiştirerek çocuklarını<br />

birlikte büyüten “Cesur Anneler” grubu, bir araya gelmelerinin<br />

dördüncü yıldönümünü Selamiçeşme Nakkaş Kebap’ta kutladı.<br />

Hollanda’ya yerleşen bir grup üyesi de buluşma için Türkiye’ye gelerek,<br />

bu özel günde arkadaşlarını yalnız bırakmadı. Keyifli bir sohbet<br />

eşliğinde hem annelik serüvenleri hem de çocuklarının yeni başlayan<br />

anaokulu maceraları hakkında uzun uzun sohbet eden “Cesur Anneler”,<br />

bir sonraki etkinlikte görüşmek üzere geceyi noktaladı.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 129


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

UNIQUE EVENT MERİH<br />

ÖZGÜZ’ÜN KONUKLARI<br />

Geçtiğimiz yıl kurduğu Unique Event ile pek çok ünlü<br />

markaya event hizmetleri veren Merih Özgüz’e Moda<br />

Sahil’de rastladık. Konukları arasında, Doğuş Grubu İnsan<br />

Kaynakları Yöneticisi Nağme Babalık Katip de vardı. Elçin<br />

Yüksel, Ünal Güner, Aslı Filiz, Nağme Babalık Katip, Can<br />

Katip, Merih Özgüz ve Mustafa Katip…<br />

BT ORGANİZASYON<br />

PARK ADANA’DA<br />

Sahne Organizasyonları ve Menajerlik Hizmetleri konusunda<br />

önemli isimlere hizmet veren Haktan Erip ve Ailesi, Park Adana’daydı.<br />

BT Organizasyon olarak son derece yoğun bir yaz<br />

dönemi geçiren Erip Ailesi, “Ege ve Akdeniz’de dolu dolu bir<br />

sezon geçirdik. Şimdi dinlenme zamanı” dedi. Görkem Yılmaz,<br />

Batu Erip, Cengiz Yılmaz, Asuman Yılmaz, Gül Karakaş, Sevim Erip<br />

ve Haktan Erip…<br />

DÜNDAR ÇETİN BY ESAT’TA<br />

Akasya Sitesi sakinlerinden Dündar Çetin’i ailesi ile birlikte<br />

By Esat Balıkçısı’nda balık keyfinde görüntüledik. Gülistan<br />

Abdurrahman, Burcu Dubash, Ayşe Çetin, Dündar Çetin ve<br />

Özge Serra Çetin…<br />

IRMAK ZİLELİ’NİN<br />

DARDENIA RANDEVUSU<br />

Ünlü romancı Irmak Zileli’ye Dardenia Moda’da rastladık. Beylerbeyi<br />

İTÜ Vakfı Okulu’nun 3’ncü sınıf öğrencisi olan kızı Çağla ile başbaşa<br />

bir haftasonu geçiren Irmak Hanım ile son romanı “Gölgesinde”<br />

hakkında bir söyleşi sözü alarak ayrıldık.<br />

KOSOVALI ZANE GASHI<br />

KALBUR’DA<br />

Ataşehir Kalbur’da çifte doğum günü kutlaması vardı. Aslı Özkan ve<br />

Nur Avcı aynı güne tesadüf eden doğum günlerini Pazar Kahvaltısı<br />

ile kutladılar. Kutlamanın bir de Kosovalı konuğu vardı. Lezzetlere<br />

hayran kalan konuklar, “Sık sık buraya geleceğiz” yorumunda bulundular.<br />

Aslı Özkan, Kerem Özkan, Nur Avcı, Can Avcı, Yüce Özkan,<br />

Saadet Atakin, Tuğba Atakin, Zane Gashi, Berk Uçmak, Toprak Deniz<br />

Atakin, Erdinç Sucu ve Buse Sucu…<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 131


EGE MUTFAĞINDAN<br />

HABERİNİZ OLSUN<br />

Biz, 25 yılı aşkın süredir çeşitli mekanlarda sizleri özel lezzetlerle buluşturan<br />

Ziya KAÇAR & Veli ŞAHİN olarak, bu defa Küçükyalı sahilindeki kendi mekanımızda<br />

sizleri ağırlamaktan mutluluk duyarız...<br />

Turgut Özal Bulvarı, Cumhuriyet Caddesi No: 2 Küçükyalı-Maltepe<br />

(Küçükyalı Sahilyolu Evlendirme Dairesi Yanı)<br />

T: 0216 489 28 58 - 489 28 68 // F: 0216 489 28 38<br />

E-posta: info@calipsorestaurant.com // web: www.calipsorestaurant.com


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Eski Dostlar<br />

KALBUR’DA BULUŞTU<br />

Aralarında THY pilotlarımızdan Gökhan Arısoy<br />

ile Honda’dan Evren Baykara’nın da bulunduğu<br />

çoğunluğu Erenköy’de oturan, “Eski Dostlar<br />

Grubu”, bu defa Ataşehir Kalbur’da buluştu.<br />

Doyasıya eğlenerek geçirdikleri yaz tatili<br />

anılarını paylaşan grup, bir sonraki buluşmanın<br />

da burada yapılmasını kararlaştırdı. Bahar Barutçu,<br />

Gökçe Barutçu, Gönül Tengerli, Cüneyt<br />

Tengerli, Evren Baykara, Semra Mollaoğlu,<br />

Gökhan Arısoy ve Volkan Barutçu…<br />

ÇEKMEKÖY’DEN<br />

MODA’YA<br />

Çekmeköy’de oturan Elif & Altuğ Toprakçı çifti,<br />

Lojistik sektöründen konukları Şebnem Yetkin Yıldız<br />

ve Haldun Yıldız çifti ile Moda Sahil’de sohbet dolu<br />

saatler geçirdiler.<br />

Fenerbahçe TV<br />

BY ESAT BALIKÇISI’NDA<br />

Yeniden yapılanma içinde olan Fenerbahçe TV’nin programcılarından<br />

Zeynep Öztürk’e By Esat Balıkçısı’nda rastladık. Çok<br />

yoğun geçen yapılanma ve programlardan dolayı hayli yorgun<br />

olduğu gözlenen Zeynep Hanım’a, Songül Güneser ve Merve<br />

Akçıl eşlik ediyordu…<br />

Murat Melikoğlu<br />

‘KALBUR KAHVALTISI’NDA<br />

Kalbur’un Almanya’da bile bilinen kahvaltısının bu ülkeden<br />

konuğu vardı. Eğitim hayatını orada sürdüren Murat Melikoğlu,<br />

15 günlük bir tatil için geldiği ülkesinde arkadaşı Ekatarina<br />

Borinova ile birlikte Kalbur Kahvaltısı’na gitmek istedi. Bunu da<br />

yazılım mühendisi arkadaşı Aziz Şentürk’den rica etti. Sonuç,<br />

“Söyledikleri kadar varmış” oldu. Murat Melikoğlu, Ekatarina<br />

Borinova, Selin İsşam ve Aziz Şentürk…<br />

Bu Masa<br />

ŞEYHMUS USTA’DAN TORPİLLİ<br />

Ataşehir Park Adana’nın müdavimleri arasında yer alan iki arkadaş<br />

Sezen Yılmaz ve Sibel Karaman… Damak zevkine son derece düşkün<br />

olan bu ikilinin her haftasonunda mutlaka Park Adana’yı tercih etmelerindeki<br />

nedenlerden birinin de mekânın kurucularından Şeyhmus<br />

Uyar’dan torpilli olmaları. Şeyhmus Usta, onlara hazırlanan kebapları<br />

bizzat kendisi hazırlıyor ve servis yapıyor.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 133


DÖRT GÜZELİN FASIL KEYFİ<br />

Vesile Fasıl’da Fenerbahçe Spor Kulübü’nün kadın üyelerinden<br />

Meliha Yaman, Mimar Arzu Sarpkaya, Atlas Toplu Yemek’ten<br />

Zeynep Peker ve Kozzy AVM Müdürü Şule Gökel’e rastladık.<br />

“Fasıl bahane, muhabbet şahane” masanın ortak düşüncesiydi.<br />

NİCE YILLAR İLKNUR İLERİ<br />

Vesile Fasıl, İlknur İleri’nin 28. yaşına günü kutlamasına ev<br />

sahipliği yaptı. Risk yönetimi danışmanlığı hizmeti veren<br />

AON Türkiye’de yönetici asistanı olan İleri’ye “Nice yıllar”<br />

dileklerini iletenler arasında, sanatçı Gülben Çetinel ile birlikte<br />

Yağmur Kabaoğlu, Iraz Çelfiş, Savaş Kurtaran, Ezgi Kurtiş ve<br />

Timur Kurtiş de bulunuyordu.<br />

“Türk Sanat Müziği Dolu Bir Gece Yaşamak<br />

SON DERECE İYİ GELDİ”<br />

Vesile’nin bir başka masasında<br />

ise Ayşe Şeşen<br />

Durmuş’a rastladık. Bu<br />

yaz gezdiği Artvin’de<br />

yeşilin binbir tonu ile<br />

bezenmiş yaylaların<br />

güzelliğini dostları<br />

Semra Sarpkaya ve<br />

Hülya Mete ile paylaşan<br />

Ayşe Hanım; “O güzelliklerin ardından Türk Sanat Müziği dolu<br />

bir gece yaşamak son derece iyi geldi” dedi.<br />

TANITKAN’LARIN TSM TUTKUSU<br />

Türk Sanat Müziği söz konusu ise, neresi olursa olsun mekânın<br />

ilk konukları arasında bulunmayı olmazsa olmaz kabul<br />

eden Melahat ve Recai Tanıtkan çifti, Vesile Fasıl’ın konukları<br />

arasındaydı. Onlara, Kadıköy Life Dergisi Genel Yayın Yönetmeni<br />

Canan Toprakkaya ve mekânın kurumsal iletişim sorumlusu<br />

Esra Uçar eşlik etti.


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

Motivasyon Yemeği ile<br />

ENERJİ DEPOLADILAR<br />

Gündoğdu Group bünyesinde Ümraniye, Çekmeköy ve Ataşehir<br />

ilçelerinde yer alan dil okullarının yöneticileri, yeni eğitim dönemi<br />

başlarında verdikleri motivasyon yemeği ile enerji depoladı. Ataşehir<br />

Polonez Grill Restoran’daki kutlama yemeğine, Gündoğdu Group Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Aşkın Gündoğdu ve Amerikan Kültür Yabancı<br />

Dil Okulu Çekmeköy Şubesi Kurucusu Alper Gündoğdu da katıldı.<br />

TEKİNARSLAN’LARIN<br />

HAFTA SONU RANDEVUSU<br />

Efes Pilsen Bölge Direktörü Olcay Tekinarslan, sevgili eşi<br />

Rahşan Hanım ve biricik kızları Zeynep ile hafta sonları<br />

mutlaka uğradıkları Marea’da balık keyfindeydiler. Tekinarslan’ları<br />

sayfalarımıza konuk ederken, Biyoteknoloji<br />

Uzmanı ve TÜBİTAK Biyoloji Bilim Danışmanı olan Rahşan<br />

Tekinarslan’dan röportaj sözü de aldık.<br />

HABERAL’LARDAN<br />

HABER VAR<br />

İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü -<br />

Kalp Damar Cerrahisi doktorlarından İsmail<br />

Haberal’ı, eşi Kadın Hastalıkları ve Doğum<br />

Uzmanı Dr. Esra Haberal ile birlikte Ataşehir<br />

Kalbur’da görüntüledik. Konukları ise<br />

Gökay & Belma Başaran çiftiydi. Vatan Haberal,<br />

Gökay Başaran, Belma Başaran, Esra<br />

Haberal, Alphan Haberal, İsmail Haberal ve<br />

Damla Başaran…<br />

EVRENSEL ÇİFTİNİN<br />

PARK ADANA BULUŞMASI<br />

Kebap tutkunu olarak bilinen Ataşehirli Evrensel çiftine müdavimleri<br />

arasında oldukları Park Adana’da rastladık. “Bizim için<br />

lezzet olmazsa olmaz” açıklamasında bulunan Mehmet & Nilgün<br />

Evrensel çifti, “Her haftasonunda mutlaka buradayız” dediler.<br />

İlker Şentürk Tv’den<br />

FENERBAHÇE MAÇINI İZLEDİ<br />

Türkiye Hentbol Federasyonu’nun yeni döneminde A Milli Erkek<br />

Takımı’nda baş antrenörlük görevine getirilen İlker Şentürk, İsmail<br />

Şef’in lezzetlerini test etmek bahanesiyle Moshonis Balıkçısı’ndaydı.<br />

Şentürk’ün Beşiktaşlı olmasına rağmen, Ümit Karahasan, Saadettin<br />

Karabacak ve Hulusi Özalpay ile Fenerbahçe maçını izliyor olması<br />

dikkatlerden kaçmadı.<br />

138 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

Dalyan Club Müzik<br />

Dünyasının İki Starına<br />

EV SAHİPLİĞİ YAPTI<br />

Biri Türk Sanat Müziği’nin diğeri Türk Pop Müziği’nin starı<br />

olan Aysel İpar ve Serpil Barlas’a Dalyan Club ev sahipliği<br />

yaptı. Kadıköy life Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Canan<br />

Toprakkaya ile yaptıkları söyleşi için buluşan ikilinin sohbeti<br />

saatlerce sürdü.<br />

“Konutta Kdv İndirimi Sürecek”<br />

HABERİNİ KUTLADILAR<br />

Konut sektöründe genel kabulün aksine yap-sat değil, yap-yaşat felsefesiyle<br />

projeler hayata geçirdiklerini dile getiren AND Gayrimenkul<br />

Genel Müdürü Ali Baki Usta’ya Ataşehir Marea’da rastladık. Masadaki<br />

diğer isimlerin çoğunlukla mali konulardaki uzman danışmanlar<br />

olduğunu görünce, kutlamanın birkaç gün önce açıklanan konutlardaki<br />

KDV indirimi desteğinin süreceği haberinin kutlaması olduğunu<br />

anladık. Bilgütay Yaşar, Feridun Güngör, Niyazi Çömez, Erdoğan<br />

Sağlam, Ali Baki Usta, Recep Bıyık, Osman Özen ve Can Doğan…<br />

Ege Bilim Koleji,<br />

ERASMUS KONUKLARI’NI<br />

MARİA’NIN BAHÇESİ’NDE AĞIRLADI<br />

Erasmus öğrenci değişim programı kapsamında ülkemize<br />

gelen konuklar, uzun yıllar unutulmayacak anılar ve dostluklarla<br />

ülkelerine döndüler.<br />

Ege Bilim Koleji ile yürütülen çalışmanın sonunda, Yunanistan,<br />

Romanya ve Polonya’dan gelen konuklar için bir de<br />

Gala Yemeği verildi. Küçükyalı sahilinin ünlü mekânlarından<br />

Maria’nın Bahçesi’nde gerçekleşen yemekte konuklar<br />

bir kez daha farklı lezzetleri test edebilme olanağı buldular.<br />

Yalçın Manav ve<br />

Hüseyin Kurtoğulları,<br />

SKAL İSTANBUL’UN<br />

KONUKLARIYDI<br />

SKAL International İstanbul Kulübü’nün Ekim ayı buluşması<br />

Gayrettep Point Otel’de gerçekleşti. Buluşmaya katılanlar arasında,<br />

Plan Tours Kurucusu Hüseyin Kurtoğulları ile Turizm Bakanlığı eski<br />

müsteşarlarından Yalçın Manav da vardı. Türk turizminin iki duayen<br />

ismine TOURMAG Turizm Dergisi Sahibi Kadir Toprakkaya, Genel<br />

Yayın Yönetmeni Canan Toprakkaya, UFTAA Başkan Yardımcısı Çetin<br />

Gürcün, Karacı Tour Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Ciga ve Oman Air<br />

GSA Genel Müdürü Haluk Aksoy eşlik ettiler.<br />

Gecede ünlü gitar virtüözü Moreno, seslendirdiği İtalyanca,<br />

Fransızca, Yunanca ve Türkçe şarkılar ile konuklara<br />

unutulmayacak bir gece yaşattı. Öğrenciler Moreno’nun<br />

müzikleri eşliğinde uzun süre dans ettiler. Ayrılırken ise mekânın<br />

önünde çektirdikleri hatıra fotoğrafı ile yaşanan geceyi<br />

ölümsüzleştirdiler.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 141


YILLAR SONRA<br />

GERÇEKLEŞEN BULUŞMA<br />

Yaklaşık 6 yıl önce Figen & Levent Gilan çiftinin biricik kızları Şebnem’in<br />

Serkan Bütüner ile evlenme kararı almaları sonrasında<br />

Çatana’da verilen söz yemeği kutlamasına tanık olmuştuk. Ortak<br />

noktalarımız olduğunu anlayınca bir yemekte de bir araya gelmek<br />

istedik. İşte o randevu ancak gerçekleşti. Pendik Marina’da<br />

Bebek Balıkçısı’nda konuk ettiğimiz Figen & Levent Gilan çiftinin<br />

de, bizim de Kemal adını taşıyan torunlarımız yanımızdaydı.<br />

ÇATANA’DA LÜFER GECESİ<br />

Lüfer sezonunun başlaması, Çatana müdavimlerini sevindirdi.<br />

“Lüfer sezonu en çok bize yaradı” diyen Halit Gürsular, Çatana’nın<br />

lakerdası ve balık köftesine bayıldıklarını, mekânın her<br />

zaman favorileri olduğunu ifade etti. Halit Gürsular, Naile Serdar,<br />

Umut Fırat, Fatma Fırat, Nesrin Gürtuna ve İlhami Gürtuna...<br />

Carwest:<br />

DURGUNLUK BİZİ ETKİLEMEDİ<br />

Sıradışı otomobillerin satıcısı CARWEST’in sahibi Cüneyt<br />

Melekoğlu’nu yakın arkadaşı Erbil Mobilya’nın sahibi Mehmet<br />

Bilinmez ile birlikte Marea Balıkçısı’nda görüntüledik. Otomotiv<br />

sektöründeki durgunluğu sorduğumuzda aldığımız cevap, “Bizi<br />

pek etkilemedi. Zira biz sıradışı otomobiller satıyoruz. Alıcılarımız<br />

da sıradışı” cevabını aldık.


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

MCE Kargo’nun<br />

RUSYA’DAN KONUKLARI<br />

Deniz Taşımacılığı’nın önde gelen markalarından MCE<br />

Kargo’nun Rusya’dan konukları vardı. İstanbul’da üç gün<br />

süren çalışmalarını tamamlayan konukları ülkelerine dönmeden<br />

önce By Esat Balıkçısı’nda harika bir balık ziyafeti<br />

ile uğurlandılar. Mikhail Naumov, Adna Keven, Bülent<br />

Göksal, Mahmut Can Eğerci ve Alexey Shchukin…<br />

TUNCER AİLESİ’NDEN<br />

MAREA’YA TAM NOT<br />

Türkiye’nin ilk zincir marketi Migros’un Genel Müdür Yardımcısı<br />

Şevki Tuncer’e ailesi ile birlikte Ataşehir Marea’da rastladık.<br />

Yaklaşık 30 yıldan beri MİGROS’da çalıştığını öğrendiğimiz Tuncer<br />

Ailesi’nden, “Marea, kendimizi evimizde kadar rahat hissettiğimiz,<br />

güvendiğimiz bir mekân. Bu nedenle buradayız” yorumunu aldık.<br />

Şevki Tuncer, Gül Tuncer, Mert Tuncer…<br />

ÖZEL İNDİRİMİ KOPARDILAR<br />

Saint-Joseph’liler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Derya Öztürk<br />

ve Dernek Müdürü Begüm Dündar, ziyarette bulundukları<br />

Moda Kayıkhane’de Erkan Ulutaş’tan üyeler için tesis bazında<br />

hattırı sayılır bir indirim almayı başardılar. Bu duruma Kadıköy<br />

Gazetesi’nden Kadir Toprakkaya da tanık olunca fotoğraf olarak<br />

anın sabitlenmesini sağladı. Evet, bundan böyle Saint-Joseph<br />

Fransız Lisesi mezunlarının Moda Sahil, Moda Kayıkhane, Moda<br />

Flint ve diğer tesislerinden özel indirim imkânları olacak.<br />

KASTAMONU MUTFAĞI MI,<br />

KALBUR MU?<br />

Ataşehir Kalbur’da objektiflerimize takılan bu masanın Kastamonulu<br />

olduğunu öğrendiğimizde hemen, “Kastamonu mutfağı mı, Kalbur<br />

mu?” sorusunu sormak aklımıza geldi. Sorunun akabinde arkamızda<br />

beliren mekânın sahibi Metin Akpınar’ı gören dörtlü bu soruya, “Elbette<br />

Kalbur” cevabını verdi ama bize pek inandırıcı gelmedi. Şerife<br />

Bulkur, Songül Karat, Fazıl Bulkur ve Recep Karadeniz…<br />

Kayıkhane Konseri Öncesi<br />

BALIK KEYFİ<br />

Moda Sahil Balık Restaurantı ile Moda Kayıkhane’nin aynı<br />

alan içinde olmasını büyük şans olarak değerlendiren<br />

konuklar, bu durumun keyfini de yaşamaya başladılar.<br />

İşte Kayıkhane’de saat 22:00 sularında başlayacak konser<br />

öncesi harika bir balık keyfi yaşayıp sonrasında konser<br />

için Kayıkhane’ye geçenler: Eylül Kemal, Aslı Yavaş, Ayça<br />

Akın, Fikri Akın, Yalçın Akın, Miray Akın, Yenal Yavaş ve<br />

Mehmet Kemal…<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 143


Cemiyet | Yaşayan Kadıköy<br />

ALPER TOKYÜREK VE<br />

DOSTLARI KAYIKHANE<br />

GAZİNOSU’NDA<br />

Geçtiğimiz ay Moda Kayıkhane’de,<br />

Hakan Eren imzası taşıyan “Kayıkhane<br />

Gazinosu” adıyla harika bir<br />

performans vardı. Neşe Karaböcek<br />

ve Seçil Heper’in çift assolist olarak<br />

sahne aldığı gece tek kelime<br />

ile izlenmeye değerdi. Kayıkhane<br />

Gazinosu’nun programını izlemeye<br />

gelenler arasında Kadıköy’ün<br />

ilk Belediye Başkanı Osman<br />

Hızlan’ın yeğeni Alper Tokyürek ve<br />

dostları da vardı.<br />

MEDICADENT 30 YAŞINDA<br />

MedicaDent Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi‘nin 30. Kuruluş Yıldönümü<br />

için Varyap Meridian’ın bahçe katında düzenlenen kutlama<br />

oldukça coşkuluydu. 30. kuruluş yıldönümü pastasını İstanbul<br />

Band Orkestrası eşliğinde ailesi ve çalışanlarıyla birlikte<br />

kesen Zafer Kazak, bugünlere ulaşmış olmaktan dolayı çok<br />

mutlu olduğunu<br />

belirtti, konuklara<br />

teşekkürlerini iletti.<br />

Katılanlar arasında,<br />

Özlem Üsküdarlı,<br />

Hatice Özdemir,<br />

Nazan Altunalan,<br />

Akif Aydın, Bilge Şahiner,<br />

Çela Sim ve<br />

Nurten Aydın gibi<br />

isimler de vardı.<br />

İstanbul Dostları<br />

Platformu’ndan<br />

UĞURLAMA GECESİ<br />

İMES Yönetim Kurulu Başkanı ve kanaat önderi Kemal<br />

Akar’ın başkanlığını yürüttüğü, kurucuları arasında Kadıköylü<br />

ünlü mimar Ahmet Erkurtoğlu’nun da bulunduğu<br />

İstanbul Dostları Platformu, duygu dolu bir uğurlamaya ev<br />

sahipliği yaptı. Ataşehir’de beş yıldır kaymakamlık görevini<br />

yürüten ve olağanüstü başarılı bir yönetim sergileyen<br />

Zafer Karamehmetoğlu ile üç yıldan bu yana emniyet<br />

müdürlüğü görevini yürüten Oğuz Kaan için düzenlenen<br />

veda gecesine, Ataşehir’in önde gelen isimleri katıldı.<br />

Hazım Giray’ın sahibi olduğu Ataşehir Cabana Bistro’da<br />

gerçekleşen gecede yapılan<br />

konuşmalar hayli duygu yüklüydü.<br />

Ataşehir İlçe Emniyet<br />

Müdürü Oğuz Kaan, Kartal İlçe<br />

Emniyet Müdürlüğü görevine<br />

getirilirken; Ataşehir Kaymakamı<br />

Zafer Karamehmetoğlu<br />

ise Hatay’ın Kırıkhan İlçesi<br />

Kaymakamlığı’na atandı.<br />

FENERBAHÇE LİSESİ<br />

MEZUNLARI BULUŞTU<br />

Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu’nun da mezunları<br />

arasına bulunduğu Fenerbahçe Lisesi’nin 1983 yılı mezunlarından<br />

bir grup Moshonis Balıkçısı’nda buluştu. Grup buluşmayı ekonomik<br />

olması adına iki kişinin doğum günü kutlaması ile birleştirmeyi de<br />

başardı. Cemil Ersöz ile Fatma Baysan’ın bir gün önce, bir gün sonra<br />

olan doğum günlerini birlikte kutladılar.<br />

144 : kadikoylife.com Kasım & Aralık 2018


Yaşayan Kadıköy | Cemiyet<br />

YKB Müşteri<br />

İletişim Merkezi<br />

PARK ADANA’DA<br />

Yapı ve Kredi Bankası’nın Müşteri İletişim<br />

Merkezi çalışanlarından bir grup, müdürleri<br />

Berkay Güven önderliğinde yoğun geçen<br />

haftanın yorgunluğunu Park Adana’da düzenledikleri<br />

bir ziyafetle gidermeye çalıştılar.<br />

Halit Arslan, Berkay Güven, Hande Aydan,<br />

Cem Hakan Aydan, Ebru Asar, Pınar Ergin,<br />

Esin Yalçın Kuru, Doğa Uçar ve Oğuz Erden…<br />

YORGUNLUK KAHVALTISI<br />

Kadıköy Gazetesi’ni baskıya verip TOURMAG Turizm<br />

Dergisi’nin son kontrollerini yapan ekibimiz, Kalbur’daki<br />

mükellef bir Pazar Kahvaltısı’nın ardından<br />

öğleden sonra Kadıköy Life Dergisi’nin elinizde bulunan<br />

sayısının hazırlıklarına başladı. <strong>84</strong>’ncü sayı hatırası<br />

olarak bu fotoğraf ise, Masal Toprakkaya ve Kemal<br />

Babalık arşivine de girdi.<br />

TÜMERKAN’LAR MODA SAHİL’DE<br />

Kadıköy’ün renkli isimlerinden Tolga Tümerkan ve ailesini dostlarıyla<br />

birlikte Moda Sahil’de görüntüledik. Konuklar arasında, Türkiye’nin en<br />

iyi, en özgün ve en içten kadın haberleri sitesi olan “Kentli Kadın” editörlerinden<br />

Tülin Tekinkaya da vardı. Demir Tümerkan, Aykut Çetinkaya,<br />

Deniz Tümerken, Tülin Tekinkaya, Ayten Tekinkaya, Batuhan Tekinkaya<br />

ve Tolga Tümerkan…<br />

Çatana’da<br />

KORE BURSU KUTLAMASI<br />

Bilişim uzmanı Levent Kutlucan ve mali müşavir Bülent Özden’i,<br />

çocukları ile birlikte Çatana’da bir kutlama sırasında görüntüledik.<br />

Buluşmanın konusu ise, Levent Bey’in oğlu Bora Kutlucan’ın<br />

Kore Konsolosluğu’ndan burs almasıydı. Küçük Bora, dedesi<br />

Sami Kutlucan’ın Kore savaşındaki başarılarıyla gurur duyduğunu<br />

belirtti ve aldığı bursu gururla bize gösterdi. Levent Kutlucan,<br />

Bülent Özden, Bulut Özden ve Bora Kutlucan..<br />

MÜSLÜM BABA ÖNCESİ<br />

Henüz iki ay önce hayatlarını birleştiren Can & Melisa<br />

Arslan çifti, şarkılarının aşklarında izi olan Müslüm<br />

Gürses’in filmine girmeden önce ByEsat Balıkçısı’nda<br />

başbaşa bir balık keyfi yaşadılar.<br />

Kasım & Aralık 2018 kadikoylife.com : 145

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!