DİYET YEMEĞİ SADECE YEMEK DEĞİL KOKLAMAK DA ŞiŞMANLATIYOR Araştırma kapsamında kullanılan tüm fare grupları aynı miktarda yağlı yiyecek yedi. Araştırma sonucunda, koku duyusu olmayan fare en fazla yüzde 10 kilo alırken normal koku duyusuna sahip fareler yüzde 100 kilo aldı. Begüm KURAN AYGÜNDÜ Yük. Hemşire Uzm. Estetisyen oku duyusunu kaybetmiş farelerde obezite gibi metabolik bozukluklara yol açan insülin hassasiyeti ve glikoz tepkisi normal seyrederken, aynı şekilde koku duyusu olmayan glikoz intoleranslı obez farelerde normal glikoz toleransının geri kazanıldığı görüldü. Obez fareler ise koku duyularını kaybettikten sonra diğer farelerle aynı yiyecekleri yedikleri halde kilo vererek ideal boyutlara ulaştı. Bu farelerin kas, organ ya da kemiklerinde herhangi bir hasar meydana gelmedi. Araştırma kanıtladı: Tatlandırıcılar şişmanlatıyor Tıp dünyasında uzun zamandır tartışmalı olan bir konu daha netlik kazandı. Piyasada “diyet” olarak satılan tatlandırıcılı ürünlerin, zayıflamayı engellediği bilimsel olarak kanıtlandı. Amerikalı araştırmacılar, sentetik tatlandırıcılı ürünlerin, ters etki yaparak vücutta obeziteyi engelleyen doğal bir enzimin çalışmasını önlediğini ortaya çıkardı. Tatlandırıcılı bir yiyecek ya da içecek tüketildiğinde, midede “fenilalin” adlı aminoasit oluşuyor ve bu madde, yararlı sindirim enziminin etkilerini sıfıra indiriyor. MİDEDE UYGULANDIĞI BÖLGE ÇOK ÖNEMLİ İşlemin başarısını etkileyen bir diğer önemli faktörün de uygulama şekli ve cerrahın tecrübesi olduğunu söyleyen Kar, “Mide botoksu ile midenin çok geniş bir alanına enjeksiyon yapılarak mide kaslarının etkisiz hale gelmesi sağlanıyor. Midede kasılmayı sağlayan kasların bu özelliğini yapamaması durumunda gıdalar midede uzun süre kalabiliyor. Normalde karbonhidratlar 2-3 saatte ya da 4 saatte, proteinlerle birlikte alındığı zaman 4-4,5 saate boşalabilirken bu uygulamadan sonra mide boşalma süresi 12 saate kadar çıkabiliyor. Ayrıca Ghrelin dediğimiz bir açlık hormonu var. Bu hormon en çok midenin fundusundan salgılanmaktadır. Enjeksiyonların bir kısmı bu bölgeye de yapılıyor. Bu enjeksiyon sonrası açlık hormon seviyesi düzeyi de çok ciddi anlamda düşebiliyor. Bu şekilde hastaların iştahları azalarak midedeki tokluk hissi uzuyor ve hasta kilo vermeye başlıyor” diyor. MİDE BOTOKSU KİMLERE YAPILABİLİR? Yöntemin herkese uygulanabilecek yan etkisiz bir işlem olduğunu aktaran Dr. Fatih Kar, mide botoksu endikasyonu ile ilgili ise şu bilgileri veriyor: “Ancak botoks alerjisi olanlarda, mide ülseri, gastrit, on iki parmak bağırsağı ülseri gibi durumlarda uygulanması önerilmiyor ve öncelikle bu problemin düzeltilmesi gerekiyor. Bu nedenlerle gastroskopi ile işlem öncesi mutlaka midenin değerlendirilmesi gerekir. İşlem sonrası çok sık olmayarak bulantı, şişkinlik şikayetleri olabiliyor. Botoks işleminden sonra ilk 6 aylık sürecin iyi değerlendirilmesi gerekir. Botoksun etki süresi ortalama 4-6 ay kadardır. Bundan sonraki süreçte botoksun tekrarlanıp tekrarlanmaması hastanın genel durumuna bağlıdır. Hastanın sağlık problemleri düzelirse botoksun yenilenmesine gerek duyulmaz 72 ancak diyet ve spor programını devam ettirmelidir. 6 aydan sonra bir miktar daha kilo kaybına ihtiyaç olduğu düşünülürse ve yapılan teknikten başarı elde edilmişse botoks tekrarlanabilir. Literatür bilgilerinde 3 seansa kadar öneriliyor.” Dikkat! Türkiye taş kuşağında ürkiye’de her 10-12 kişiden birinin böbreklerinde taş var. Yüzde 3-5 olan dünya ortalamasının üzerindeki bu oran, bizi ‘taş kuşağı’na sokuyor. Yani böbrek ve idrar yollarındaki taş hastalığının hem çocuk hem de erişkinlerde sık rastlanıldığı ülkeler arasındayız. Taş kuşağındaki ülkelerin en önemli özelliği, sıcak iklime sahip olmaları. Kişilerin çok terleyip az su içmesi de hastalığa zemin hazırlıyor. Bu kuşakta Türkiye’nin yanı sıra İran, S. Arabistan, Pakistan, Hindistan, Amerika’nın güneyi ve kısmen Akdeniz ülkeleri yer alıyor. ERKEKLERDE DAHA ÇOK Avrupa Taş Hastalıkları Derneği ( EULIS) Başkanı Prof. Dr. Kemal Sarıca ise taş hastalığının erkeklerde daha sık görüldüğünü belirtti. İstanbul’da 15-17 Kasım’da düzenlenecek 7’nci Dünya Taş Hastalığı Birliği Kongresi’nin başkanlığını da yapan Prof. Dr. Sarıca, şunları söyledi: “Hormonal ve yaşam tarzı farklılıkları, stres faktörleri gibi etkenler aradaki sıklık farkında rol oynuyor. Taşların idrar kanalından atılımı konusunda alınan sıvı (su) miktarı, hareketli yaşam tarzı ve taşın boyutu önemli rol oynuyor. Yarım santimin altındaki taşların büyük bir kısmı kolaylıkla atılabiliyor. Ancak büyük olanlar, böbrek ve mesane arası kanalı geçerken içinde takılıp kalabiliyor. Kanalı tıkarsa da ağrı ve böbrekte şişme oluşturabiliyor.” Böbrekte oluşan taşlar çoğunlukla hareket (atlama, zıplama, koşma) ve bol sıvı, idrar söktürücü ilaçların alımı sonrasında organdan çıkarak idrar kanalı içine giriyor. Dayanılması zor, şiddetli ağrılara yol açansa idrar kanalındaki taşın, idrar akımına engel olduğu için böbrek içinde basıncın artmasına yol açması. Çoğu hastaya bu ağrıyla taş hastalığı tanısı konuyor. Böbrek taşının beslenmeyle çok yakın ilişkisi var. Sıvı (su) alımının sınırlı olması en büyük risk faktörü. Çok az sıvı tüketen hastalarda daha çok oluşuyor veya tekrar ediyor. Buna ek olarak taş oluşumuna yol açan bazı maddeler (kalsiyum, okzalat, fosfat, ürik asit) bazı yiyeceklerde çok yoğun. Bunların aşırı tüketilmesi de taş oluşumu riskini artırıyor. Tüm taşların büyük bir bölümü (yüzde 60-70) kalsiyum-okzalat içeren taşlar ve yüksek oranda süt ve süt ürünleri, tuz, kırmızı et, fındık, koyu çay, kahve, kola, sakatat tüketimi oluşumunda rol oynuyor. İdrarla (2.5-3 litre su içerek) hem kalsiyum hem de okzalat atılımı artırılabiliyor. Özellikle sık tekrar eden taş durumlarında iyi bir diyet düzenlemesi etkili oluyor.
Spor Ürünlerinin EN KALİTELİ Adresi... Merkez: Cumhuriyet Meydanı No:26 Tel: 0286 213 78 01 - 02 Outlet: İnönü Cad. Sakızlı Çeşme Sk. No:08 Tel: 0286 213 11 32 Biga : İstiklal Mah. Kurtuluş Cad. No:15/A Finansbank Yanı Tel: 0286 316 00 15