18.05.2019 Views

KIVILCIM

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dan onların duygularını hisseder. Örneğin;<br />

Bebek göz teması kurabilme çünkü bu bebeklerin<br />

güvenlik ihtiyaçları giderilmesine<br />

rağmen sevgi ihtiyaçları giderilmemiştir.<br />

Anneler bunu deneyerek, duygularının dışa<br />

vurum şekillerinin bebeklerindeki yansımalarını<br />

görmüşlerdir. Ayrıca sevgi ihtiyacının<br />

giderilmesinin yeni doğan bebekler için<br />

yaşamsal bir önemi vardır. Yurda bırakılan<br />

yeni doğanlarda ölüm oranı diğer çocuklara<br />

göre daha fazla görülmüştür çünkü bu<br />

bebeklerin güvenlik ihtiyaçları giderilmesine<br />

rağmen sevgi ihtiyaçları giderilmemiştir.<br />

Bununla birlikte sevildiğini hissetmeyen<br />

çocukların beyin gelişimleri de daha yavaş<br />

seyretmektedir. beyin gelişimi ve sevgi ilişkisini<br />

şu şekilde açıklayabiliriz; Sevilen çocuk<br />

mutlu çocuktur. Sevginin beyin gelişimine<br />

katkısı da mutlulukla açıklanabilir. Mutlu olduğumuzda<br />

beynimizde Seratonin hormonu<br />

salgılanır. Seratonin hormonu gibi mutlu olduğumuzda<br />

salgılanan bir diğer hormonda<br />

dopamindir. Dopamin dikkat, algı gibi gibi<br />

işlevlerde aktif rol oynar. Sevginin gösterim<br />

şekillerinden biri olan “sarılmak” eylemi de<br />

yapılan son araştırmalara göre beyinde dopamin-seratonin<br />

salgılamasını etkilemektedir.<br />

Ayrıca sarılmak olumsuz hiçbir duyguyu<br />

açığa çıkarmaz. Bedavadan mutlu eder<br />

insanı üstelik dopaminde salgılandığı için<br />

dikkati ve hafızayı güçlendirir. Küçücük bir<br />

sarılmanın insan beynindeki etkisi bu kadar<br />

büyüktür.<br />

Sarılmak sevgi dili dokunmak olan bir insan<br />

için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Sadece sevmek<br />

her zaman yarım kalan bir eylemdir. Bazı<br />

ebeveynler ‘ seviyorum ama belli edemiyorum’<br />

ya da ‘ailemden sevgi görmedim nasıl göstereceğimi<br />

bilmiyorum’ gibi açıklamalarda bulunurlar.<br />

Bu açıklamaların aksine çocukluğunda doya<br />

doya sevilmiş, anne baba sevgisine doymuş<br />

çocuk sakin, bilinçli, huzurlu, güler yüzlü, güvenen<br />

ve haline şükreden bir yetişkin olur. Biz<br />

çocuklarımıza sevgimizi gösteremezsek onları<br />

birçok yönden eksik yetiştirmiş oluruz. Sevilen<br />

ve sevildiğini hisseden çocuk sağlıklı bir birey<br />

olur. Sevginin gösterilememe sorunu sadece<br />

çocuğun hayatını değil, eşlerin evlilik hayatını<br />

da etkiler. Eşler birbirlerinin beklentilerine cevap<br />

verdiği sürece sağlıklı bir ilişki sürdürebilir.<br />

Çocuğun içine doğduğu evlilik ilişkisi, onun geleceği<br />

açısından büyük bir önem taşır. Bir çocuğun<br />

üç ebeveyni vardır; anne, baba ve anne-babanın<br />

birbiriyle olan ilişkisi. Çocuk yetişkin bir birey<br />

olup yuvadan ayrılana dek bu ilişkiye şahit olur.<br />

Eşler bir sorunla karşılaştıklarında birbirlerine<br />

nasıl tepki veriyorlar; tartışarak mı, küserek mi,<br />

şiddet yoluyla mı, konuşarak mı? Hangi yolu<br />

seçiyorlarsa bu seçim çocuğun gelecekteki ilişkisinde<br />

seçeceği yolu belirlemesine büyük etki<br />

eder. İnsanlar genellikle bilmediği yola girmeye<br />

çekinir, kişi bilmediğinden korkar. Bu sebeple<br />

olacaktır ki bize en tanıdık yolküsmekse eşimizle<br />

olan problemimizde küsmeyi tercih ederiz. Eskilerin<br />

‘kızlar annelerinin kaderini yaşar’ sözü vardır.<br />

Bu söz kızlar için söylenmiş olsa da aslında<br />

her iki cinsiyet içinde geçerlidir. Kişi içinde büyüdüğü<br />

anne-baba ilişkisindeki rolleri benimser.<br />

Pasif bir baba rolüne sahip ebeveynle yaşıyorsa<br />

çocuk, ilerde bu tipte kişilerle yakın ilişki kurar.<br />

İnsan kendisine yakın olana yönelir.<br />

Arkadaş çevremizi kendimize yakın hissettiğimiz<br />

kişilerden seçeriz. Sağlıksız bir ailede büyüyen çocuğun<br />

sağlıksız bir evlilik hayatı sürme olasılığı daha<br />

yüksektir. Sağlıksız bir evlilik ilişkisi içinde büyüyen<br />

çocuk kendini geliştirmediği sürece doğru yolu bulamaz.<br />

Gelişmek, olgunlaşmak, kendiliğinden olmaz;<br />

emek ister, zaman ister. Zor veya sorunlu bir aileden<br />

gelmenin artıları da vardır. Çocuğunuza ya da eşinize<br />

nasıl davranmamanız gerektiğini öğrenirsiniz.<br />

Bazı ebeveynlerin bahanesi olan ‘ben ailemden<br />

görmedim, bilmiyorum’ demek yerine ben ailemen,<br />

bakışlarından kıskançlık duygusunu görebiliriz.<br />

Açığa çıkan bu duygulara yaklaşımımızda annelik<br />

ya da babalığımızın nasıl olduğunun göstergesidir.<br />

Kardeşini kıskanan çocuğa sen ablasın, sen abisin<br />

büyüdün demek yerine onu kıskançlığa iten sebebi<br />

bulup buna çözüm getirmek doğru olan davranıştır.<br />

Kardeşi olan çocuk hemen büyümez oda çocuktur,<br />

abi ya da abla olmayı belki de o istememiştir anne<br />

ve babası istemiştir. İstemediği bir rolü çocuğa benimsetmeye<br />

çalışmak kıskançlık<br />

duygusunun yanında öfke duygusunun da ortaya<br />

çıkmasına sebep olabilir. Çocuğu anlamaya çalışmadan<br />

kendi düşüncelerimizi onlara benimsetmeye<br />

çalışmak daha büyük sorunlara, içinden çıkılmaz bir<br />

duygu karmaşasına sebep olabilir. Çocuğu anlamaya<br />

çalışmak, söylediklerimizde tutarlı olarak onlara<br />

yaklaşmak ailedeki ilişkiyi güçlendirir. Tutarsız bir<br />

aile ortamında büyüyen çocuk çıkarlarına göre davranır.<br />

İsteklerine her zaman evet diyen bir babaya<br />

sahipse çocuk bir şey istediğinde ilk babaya gider.<br />

Annesinin kendisine kızacağını hisseden çocuk babaannesinin<br />

şefkatli kollarına sığınır. Büyükanne ve<br />

büyükbabalar hatalı olsalar da torunlarını korurlar.<br />

Kısacası tutarsız bir aile ilişkisinde olan çocuk çıkarına<br />

uygun kim davranıyorsa ona yaklaşmayı tercih<br />

eder.<br />

Tüm bu anlattıklarımı özetlersek kişinin kendisiyle<br />

olan ilişkisi; evlilik hayatında karı-koca ilişkisini, bebek<br />

sahibi olduğunda da anne-baba ilişkisini etkiler.<br />

Çocuğun üçüncü ebeveyni yani anne-babanın ilişkisi<br />

anne ve baba olmaktan daha önemlidir. Tüm bu<br />

ilişkileri güçlendirense aralarındaki sevgi bağıdır.<br />

Biz çocuklarımıza sevgimizi gösteremezsek, onları<br />

geleceğe sağlıklı bakamayan ve kendi benlik algısı<br />

gelişmemiş bireyler olarak emanet ederiz. Aile sevgisinden<br />

yoksun büyütülmüş çocuk, en temel ihtiyacı<br />

giderilmemiş bir nesil, sevgiyi görmemiş ve gösteremeyen<br />

bir toplum olarak karşımıza çıkar...<br />

NEZİHA AKDOĞAN<br />

<strong>KIVILCIM</strong><br />

13

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!