23.08.2015 Views

KAZIM KARABEKİR - ATILIM ÜNİVERSİTESİ Kurumsal Arşivi - Atılım ...

KAZIM KARABEKİR - ATILIM ÜNİVERSİTESİ Kurumsal Arşivi - Atılım ...

KAZIM KARABEKİR - ATILIM ÜNİVERSİTESİ Kurumsal Arşivi - Atılım ...

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

DÜNÜ UNUTMA Kİ, YARINA HAKKIN OLSUNKonuşmacılar: Timsal Karabekir Yıldıran,Osman Arslan, Suat Turgut, Metin SoyluKonu: Dününü Unutma ki, Yarına Hakkın OlsunYer: Atılım Üniversitesi Seyhan Cengiz konferans salonuTarih: 14.10.2008Sunucu: Sevgili Konuklar ve Sevgili Arkadaşlarım, Atılımcı Hukukçular Topluluğunun 2008-2009 öğretim yılının ilk aktivitesi olan Timsal Karabekir ve Yerleşke 2023 Dergisi söyleşisinehepiniz hoş geldiniz. Bugün Sayın Timsal Karabekir bizlere Milli Mücadelemizin ŞarkCephesi Komutanı ve önemli bir siyaset adamı olan Kazım Karabekir‟i, Milli Mücadeleyıllarını ve Sözde Ermeni Soykırımı hakkında değerli bilgilerini paylaşacak. Bunların yanındabiz gençler için bir çok alanda yararlı ve güncel konuları her ay bizlerle paylaşan Yerleşke2023 Dergisi ekibi de bizlerle olacak. Bizleri kırmayarak üniversitemize teşriflerinden dolayıdeğerli konuklarımıza Atılımcı Hukukçular Topluluğu olarak şükranlarımızı sunuyoruz.Topluluğumuzun Başkanı sevgili arkadaşımız Meltem Bankoya da bu organizasyonungerçekleşmesi için harcadığı çabalar adına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Sözü daha fazlauzatmadan sizleri değerli konuklarımızla baş başa bırakıyoruz.Osman Arslan: Teşekkür ederiz. Arkadaşlar “Yerleşke 2023” olarak sizlere merhabadiyoruz. Herhalde Metin Beyin sunacağı bir slayt gösterimiz olacak. O ana kadar biz sizlerlebiraz sohbet edelim. Arkasından da Timsal Hanımın hepimizin istifade edeceği sunumunageçeriz. Biz şöyle konuştuk: Suat Beyle başlayalım, ben kısaca geçerim. Ondan sonra sözüasıl sahibine bırakalım.Timsal Karabekir Yıldıran: Estağfurullah.Osman Arslan: İzniniz olursaSuat Turgut: Arkadaşlar, Yerleşke 2023 daha doğrusu 2023 neyi ifade ediyor?-Cumhuriyet‟in 100. yılı mı?Suat Turgut: Efendim-Cumhuriyet‟in 100. yılı olabilir mi?Suat Turgut: Evet. Peki Cumhuriyet‟in 100. yılıyla ilgili ne gibi hayalleriniz var? Toplumolarak, birey olarak böyle bir hayaliniz var mı? “Cumhuriyet’in 20., 100. yılı geldiğinde nasılbir Türk Devleti görmek istiyoruz”, şeklinde bir sorunun cevabını düşündük mü arkadaşlar?-Kesinlikle evet.- Daha rahat ekonomi…Suat Turgut: Evet.-Tamamen bağımsız devlet olabilir, her şeyden önceSuat Turgut: Eğer böyle bir soru sormasak, yani böyle bir soru bizi ilgilendirmezse ve böylebir sorumuz olmasa daha doğrusu kişi soru sormuyorsa, başkasının hipnozuna açık bir kitlekarşımızda var, demektir. Bir toplum soru sormuyorsa arkadaşlar, o toplum sürüklenmeyemahkumdur, güdülmeye mahkumdur. Çünkü düşünün hayali olmayanın, hedefi olabilir mi?1


-Hayır.Suat Turgut: Hayali olmayanın hedefi olmaz, peki hedefi olmayanın sonuçları olabilir mi?Yani mesela siz banker olma ihtimaliniz var mı?-Hayır.Suat Turgut: Çünkü böyle bir hayali yok, doğru mu? Mesela başka bir örnek verecekolursak, arkadaşlarımızdan bir tanesi için diyelim ki, hukuku seven birisi dünyanın en iyiressamı olma gibilerden bir seçenek var mı önünde; yok. Neyi hayal ederseniz, aslındasistem karşınıza onu çıkarıyor. Kısaca arkadaşlar bakın özet geçmek istiyorum. Çünkü beniçok duygulandıran nokta var. O noktaya aslında bende susamış olarak hemen geçmesiniarzu ediyorum Timsal ablamızın. Ama sizinle de birkaç kelime de konuşmak istiyorum.Çünkü sizden bütünleşme isteğimiz var yani “Yerleşke 2023” le ilgili bütünleşme isteğimizvar. Şimdi dünyayı yöneten bir grup var, değil mi? Dikkat ediyorsanız, belli bir kitle var.Bunların sayısını hesap etseniz, mesela Amerika‟yı yöneten 1 milyon kişidir, 1 milyon,eğitimli kişi var. Daha da başka yok. O 1 milyon kişiyi de güden toplam saysanız, 10 kişidir.Şimdi arkadaşlar dünyayı yöneten bu grup acaba dünyayı tesadüfen mi yönetiyor? Hayır,baştan ben dünyayı yönetmeliyim ya da dünyaya egemen olmalıyım, şeklinde bir hayaltaşıyor, bu grup veya bu insanlar. Bakın hiç önemi yok, o insanların kim olduğunun.Düşmanlıkta yok, çünkü biz anne babamızı seçtik mi? Yok. Nerede doğacağımıza kararverdik mi? Yok. Eski moda olabilirdik, Fransa‟ da kötü insanda olabilirdik. Tanrı bize güzelözellik verdiyse, bir başkasına vermediyse, bizim daha alçak gönüllü olmamız lazım. Ama iyiinsanlara düşen iyi bir görev olması lazım, demek istiyorum. Eğer biz iyi insansak, Adem‟ denbu yana iyi var, kötü var; mutlaka olacak bu. Ama biz neredeyiz, hangi noktadan bakıyoruz?Buna benzer bir sorumluluğumuz var mı? İşte bu soruların cevabıyla diyorum ki, bizde biryerden bakmalıyız. O açıdan bir perspektif çiziyorum, yoksa falan grubu, falan insanıdüşmanlığıyla ilgili bir söylem manası çıkmasın. Şimdi bu 10 kişi dünyayı yönetmeyi hayalediyor. Peki şöyle bir soruyu sorsanız. Mesela ben dünyayı nasıl yönetebilirim? Böyle birhayaliniz olsa, bunun cevapları var mıdır? Saklıdır, değil mi? Bir başka deyim söyleyeyim,arkadaşlar. Siz bakın yarının, Türkiye‟nin kalbi olacaksınız, büyüğü olacaksınız, yöneticisiolacaksınız. Bir soru düşünelim. Cevabını bilseniz de, bilmeseniz de o soruyu sorun. Cevabıvar mıdır? Bir yerde saklıdır. Çok zor bir soru hayal edin şimdi. Ama çok zor, hayaledemeyeceğiniz kadar zor bir soru hayal edin. O soru ise, sorunun cevabı bir yerde saklımıdır? Saklıdır. Bize düşen ne kalıyor? O sorunun cevabını talep etmek, aramak. Demek kiarkadaşlar bir şey soru ise onun cevabı var. Ben dünyayı nasıl yönetebilirim şeklinde birsorunun cevabını ararsak bununda bir formülü var. İşte bu 10 kişi böyle bir hayalitaşıyorlardı, kendilerini üstün görüyorlardı.Bunu doğru bulmuyorum ayrıca. Üstün görüyorlardı, diğer insanların da kendilerine hizmetiçin yaratıldığına inanıyordu. Böyle bir felsefeleri vardı. Arkasından, ben bu insanları nasılkullanabilirim, şeklinde bir soru sordu. Tamam böyle bir hedefim var, nasıl kullanabilirim? Buinsanları hipnoz etmeliyim. Ne yapmalıyım? Mesela medyayla, TV‟yle, vd. bir kısmınıoyalamalıyım, bir kısmını uyutmalıyım, bir kısmını hipnoz etmeliyim. Kısaca cevabını yinebuldu ve onu verdi. Sonra sürüklenen toplumlar yaratıldı. Güdülen toplumlar yaratıldı vearkasından bakın sonuç şu oluyor: Neyi hayal ediyorsanız, Tanrı sistemi ona göre inşaediyor, önünüze geliyor. Ben bir sözle sonlandırmak istiyorum, ama sizin beni hissettiğinizigörüyorum, anlıyorum. Gandhi‟nin bir sözü var. Aslında tam hayatı anlatıyor, belki 10 ciltlikbir kitabın özeti gibi geliyor bana. “Sözlerinize dikkat edin” diyor. “Düşüncelere dönüşür.”Bunu biliyorsunuz, değil mi bir çoğunuz? Bilmeyen var mı? Cesur adam arıyorum ben.Bilmiyorum diyen var mı? Harika bilmiyorum dedi, çok güzel. Bilmediğini biliyor musun?Süper hiçbir sorun yok. “Sözlerinize dikkat edin, düşüncelere dönüşür, düşüncelerinize dikkatedin, duygulara dönüşür.” Bakın neyi düşünürseniz, beyin o kimyayı salgılar. Kötü bir şeydüşünenin, bedeninde de o tür bir kimyasal işlem olur. Mutlu bir şey düşündüğünüzde neolur? Endorfin adrenalin değil mi? Mutluluk hormonu salgılar. Kısaca düşüncelerinize dikkat2


edin diyor, duygulara dönüşür. Duygular sonucunda ne yaparız arkadaşlar? Davranışlaradönüşür değil mi? Motivasyon sağlar. Mesela seni çok önemsedim, seni görmek istiyorum.Değil mi? Bu bir duygu. Otomatik olarak özlediğim için senin yanına yürüyebilirim. O birgüdülenmedir. Duygular, davranışları ortaya çıkarır. O duygulara dikkat et diyor, davranışlaradönüşür. “Davranışlarınıza dikkat edin” diyor, belli davranışları tekrar ettiğinizde sonuç neolur arkadaşlar? Alışkanlık haline gelir değil mi? “Alışkanlıklara dönüşür”, diyor.“Alışkanlıklarınıza dikkat edin”, diyor. Neye dönüşür, alışkanlıklar? Artık sizin bir fotoğrafınızolur, değil mi? Kaderinize dönüşür. “Karakterinize dönüşür” diyor. Karakter olur, ondan sonra.“Karakterinize dikkat edin” diyor. “Kaderinize dönüşür” diyor. Yani sistem, bakın sistem,başınıza gelen her şey aslında sizin ilk dileme halinizle, sizin talebinizle, sizin başınızageliyor, arkadaşlar. Hayatta her insanın ya hikayesi vardır ya da sonuçları vardır. Doğruyubilir, konuşursunuz. Siz hukukçusunuz, çok özelsiniz. Yani ülkenize sahip çıkacak,insanlarsınız. Doğruyu bilir, konuşur ondan sonra ne der? “Ama” der ve ama kelimesinikullanan -kendimizi de dahil etmek üzere konuşuyorum- kullandığınızda dikkat edin, birhikayeye kaçış vardı, bahanelere kaçış vardır. Onun için amansız yaşamak, teşbihsizyaşamak. Bu anlamda arkadaşlar eminim ki bu ülkenin size ihtiyacı var. Peki bizim birsloganımız var, onu gördünüz mü veya aklında kalan var mı, arkadaşlar? Bu ülkenin tamambize ihtiyacı var, ama elbette birisi çıkar. Kim gibi? Atatürk gibi. Kim gibi? Kazım Paşa gibi.Kim gibi? Bir tanesi gibi çıkar, değil mi? O zaman bize ne iş var? Arkadaşlar siz talepetmediğiniz zaman onlar da çıkmaz. Bakın, bu halkın kurtuluşu, sonuçta bu halkın genlerindemevcut olan program sonucunda Atatürk‟ü yarattı; Kazım Karabekir‟i oluşturdu. Eğer siztalep etmezseniz, lider de oluşmaz, yönetici de oluşmaz. Onun için sizin bir hayaliniz olacakki, siz temsil ettiğiniz insanı oluşturasınız. Peki birisini hayal etmek ayrı bir şey yani birtanesini oluşturmak bu değil. Ama en başta hepimiz birey olarak bir kurtarıcı beklemekyerine, sürüklenmek yerine, kendi hayaliniz olacak ya da bir başkasının figüranı olacaksınız.Bir başkasının güdülmesini beklemek yerine biz, o birisi benim diyerek, kendi alanımızda herne yapıyorsak onu yapmalıyız. O birisi benim diyerek, herkesin kendi alanında en iyisi olmaşeklinde bir hedefi olmalı; yani bunu ben size söylüyorum değil; sizin zaten cevabınıvermeniz gereken bir konu bu. Böyle bir hedefiniz olsa, herkes o birisi benim dese,kendinden başlasa; bakın ben şuanda sizden hiçbir şey talep etmiyorum.Elbette buraya sadece sizinle bilgimizi paylaşmaya geldim. Zaten bir başka insana bir insanbir şey veremez. Kişi kendisi almayı ve kendi varlığında toplamayı talep etmiyorsa, sadeceben ne yapabilirim? Size esin kaynağı olabilirim. Bir ayna tutabilirim. Orada kendinizi yagörürsünüz ya görmezsiniz. O birisi benim diyerek kendinizden başlamanız ve o birisi benimdiyerek milyonları oluşturmanız size düşer. İşte Yerleşke 2023, hedef 2023 diyor. Yerleşke2023 diyor ki insanlık tarihinden beri kötülük, iyilik var. İyi insanlar, koyunluk sizin kaderinizdeğildir. Güzel insanlar, doğruluk değerlerine sahip çıkalım. Güzel insanlar, kötülüklerkarşısında kurtarıcı beklemeyelim. Güzel insanlar, kötülüğün beslendiği şey korkulardır. Sizeverilmiş öğrenmiş korkulardır, öğrenilmiş güçsüzlüktür. Karanlıklardan beslenen o korkularıngücünü, egemenliğini yenmenizin tek bir yolu var. Çok basit, oraya taş atmak değil, sadeceışık yakmak. Işığın olduğu yerde de karanlık zaten yoktur. Arif‟e tarif gerekmiyor. Bu aradasize söyleyeyim. Ben hemen söylerim düşüncemi. Sizi çok seviyorum. İyi ki gelmişim. Bir şeydaha izninizle söylemek istiyorum. Bu da tabi ki özellikle güzel ablamızla ilgili. Siz KazımKarabekir Paşamızın müzesini gördünüz mü? Gören var mı, içinizde? Sizi götürürüz, oraya.Çok duygulanacaksınız, inanıyorum. Yani bir yanından savaşan, bir yandan bir bilim adamıgibi bütün olup bitenleri ülkenin geleceğine ışık olması için not alan aydın bir büyüğümüz,Türk büyüğümüz ve Timsal ablamızla tanıştığımız zaman ben ona hayran oldum söylemeyegerek yok. Çok duygulandım. “Ben 2023‟ ün Cumhurbaşkanıyım” dedim, O da bana inandı.Bu bir örnektir arkadaşlar. Bir şeyi istemezseniz, başınıza gelmeyecek. Bunu lütfen her günönünüze koyun, biraz önce söylediğim o Gandhi‟ nin sözünü de sistem olarak yazınalgılayabileceğiniz şekilde, emin olun neyi zikrederseniz, başınıza o gelecek. Neyi talepederseniz, sabahki bir olayı anlatacağım ve kapatacağım, dedim ya Kazım Paşamızla ilgiliözellikle. Şimdi sabahın çok erken saatinde Metin‟imiz, -Atom Karıncayı hatırlıyor musunuz-?Böyle bir çizgi film vardı.3


Beteridir; yatmaz, uyumaz, yemez, yutmaz öyle bir şey. Bizde baya değişik çalışmalariçerisindeyken, yorgun düşmüşken, fakat Metin maşallah aynı zamanda da bizi de denetliyor.Aman gelmemezlik etmesinler, aman gecikmesinler, şu bu. “Suat ağabey 5‟te kaldıracağım”,sizi. “Tamam Metin”. Fakat işte ben falan saatte gideceğim. Marş Cd‟ miz var bizim. İnşallahberaber paylaşacağız. Çok duygulanacaksınız, inanıyorum. Özel bir çalışma yaptık. Dedimonları arkadaşlarımıza izletmek için kaydedeyim. “Senin bilgisayarında son versiyon var mı?”“Evet, son rötuşları yaptım”, dedim. Metin oradan kaydet, gidip ofisten onu kaydedecek. Bizitelefonla aradı ve neyse biz çıktık. Erenköy‟de Timsal ablamızın evine gidiyoruz. Osmankardeşim, bir şey dedi. “Suat ağabey hani fırınların önünden geçeriz ekmek kokusu olur yabayılıyorum ona pastaların kokusu falan”. Hemen orada bir fırın yaratılmış oldu, sağdagerçekten hemen köşede fırın. Neyse girdim, ben. Fırıncılar şaşırdı. Bu ne güzellik diye birdeğişik merhaba ettim onlara. Şaşırdılar. Bu kadar güzel kokuları her gün siz kokluyorsunuzdiye şakalar yaptım. Sağ olsunlar hepsi gülümsedi. Simit aldım, şunu aldım, bunu aldım. Osempatik insanlara otomatik olarak ne verirsen o sana dönüyor. Bunu biliyorsunuz, herzaman unutmayın diye, söylüyorum. “Ağabey şundan yer misin?” dedi. Ne bu dedim?Selanik Gevreği dedi. Atatürk‟ ün silah arkadaşının yanına gidiyorum, bana uzattığı şeydeSelanik Gevreği. Benim gözlerim doldu, hemen.5 yıl önce Çanakkale‟ye gittiğim zaman 15 yaşındaki o liselilerin ki duydum bunu.Galatasaray Lisesindeki, İstanbul Erkek Lisesindeki Tıp Fakültesindeki Hukuktaki ozamanınki tüm eğitim camiasındaki okullardaki 15 yaşındaki delikanlılar, 15 yaşındakiler kimesela bir tanesini söyleyeyim; Galatasaray Lisesinde hamama gidiyorum diye izin alıpcepheye giden ve şehit düşen 15 yaşındaki çocuklar. 15‟ li türküsünü hatırlıyorsunuz değilmi? O oyun havası değil. 15 yaşındaki çocukların cepheye gidişiyle ilgili bir ağıttır. Onlarınbiraz sonra öleceğini bildiği halde, bakın biraz sonra öleceğini bildiği halde ülkesiyle ilgili,vatanıyla ilgili, şerefiyle ilgili canlarını verişlerini gördüğüm zaman dedim ki “Suat hani sentamam böyle yaşıyorsun da senin bu ülkeye borcun yok mu?” dedim ve arkadaşlar bakın 3yılda 30 tane Türk Tarihi gerçek öykülerini, çizgi romanlarını yaptım. Allah nasip ederse,bunların filmlerini yapacağız. Çocuklarımız Örümcek Adamın ağına düşmeyecek bir kere.Teşekkür ediyorum.Osman Arslan: Evet, Suat Beyin bu güzel özetinden sonra Timsal ablaya giriş olmasıaçısından bende sizinle bazı duygularımı paylaşayım. Ben Siyasal mezunuyum. Bu mevzuatbizim işimiz. Ama mevzuatı da siz yaparsanız, hani takip edersiniz. Eğer bir dahaüniversiteye girseydim, Hukuk yazardım. Onu da belirteyim, mülkiyenin bütün insanı tatmineden tarafına rağmen. Bir kurtarıcı aramaktan falan bahsetti de Suat ağabey, hep insanlardevletten bir şeyler bekler.Aklıma bir fıkra geldi. “Adamın birisi bir bataklığa düşmüş. Kurtulmak için çırpınmışçırpındıkça batmış, çırpındıkça batmış. Aman Allah‟ım yani kimse de yok etrafta neyapacağım? Fakat gidiyor, gittikçe artık boğazına doğru geliyor. İyisi mi kıpırdamayayım,artık demiş. Hiç kıpırdamayayım, birisi gelene kadar durayım. Geldiğinde ona söylerim, obeni çıkartır. Elini şöyle uzatmış, kendisini bırakmış ve beklemiş. Gerçekten batmıyormuş,artık. Bir süre sonra bir vatandaşı geçerken görmüş, fark etmiş ve heyecanlanmış. Bağırmış,arkadaş bakar mısın? Dönmüş, etrafa bakmış adam, bir daha seslenince, bataklığın içindebir kafa görmüş. Adam, ben batıyorum bataklıktayım; çırpındıkça batıyorum. Bana bir daluzatır mısın? Adam şöyle bir bakmış etrafına. Demiş ki, “valla ben hukukçuyum, bu işleribilirim. Burası hazine arazisi, hazineden hiçbir şey alınmaz. Ben şimdi seni çekip oradançıkaramam”. “Ya sen ne diyorsun, saçmalıyor musun? Bak ölüyorum”. “Vallaha yapacağımbir şey yok”. “Yahu şimdi benim ölümüme sen göz mü yumacaksın?” diye bağırmış.Demiş “hayır göz yumar mıyım, insanlık öldü mü? Şimdi derhal her işimi bırakıyorum,gidiyorum; Vali Beye bir dilekçe veriyorum. Vali Bey hemen emniyete bildirecek. Emniyet birekip gönderip, burada böyle bir şeyin olup olmadığını tespit edecek. Tabi Milli Emlak‟ tan dabirilerini alacak ki koordinatı tam tespit edebilsinler. Tespit ettikleri koordinatta böyle birisininolduğunu Valiliğe bildirecekler. Valilikte, İtfaiyeye görev verecek.araç ve eleman gönderip,4


getirip seni çekip çıkaracak”. “Yahu o zamana kadar ben ölürüm”, demiş adam. Demiş ki“ölürsün hemşerim bir şey demiyorum. Ölürsün ama mevzuata uygun ölürsün.”Şimdi işlerimizi biz devlet babaya havale etmeye alışmışız ya. Onun için mevzuata uygun birbiçimde memleket halinde ölüyoruz; milletçe ölüyoruz. Hepimiz sürünüyoruz. Halbuki birgerçeği görmemiz lazım. Az gelişmiş insanlardan, gelişmiş toplum çıkmaz. Az gelişmiştoplumların, gelişmiş uygarlığı, devleti olmaz. Eğer bir 2023 hedefimiz varsa, öncekendimizden başlayacağız, önce biz kendimizi geliştireceğiz. Bir farkımız olacak, artımızolacak. Hukuk Fakültesini bitiren kaç kişi oluyor, her yıl ve şuanda kaç hukukçu vardırTürkiye‟de? Sorumuz bu olacak, benim farkım ne olacak? Dikkat ederseniz, bir alandauzmanlaşan ve fark yaratabilenler öne çıkıyorlar ve onlar tarihi de belirliyorlar.Arkadaşlar “fark” ne demek? Yani fark neyi meydana getirir? Bakınız, mobil markasınıbilirsiniz, benzin istasyonları zinciridir. Bütün dünya şuanda İngiltere merkezli fakatbaşlangıçta Amerika merkezliydi ve şuanda bütün dünyada bir ağı var. Dünyanın en çok ciroyapan ikinci markası, bir zamanlar bu marka batıyordu, iflasa gelmişti. İflas ederken,kendisini, markasını satışa çıkarttı. Alıcı bulamıyordu. Dünya ekonomisi kriz şartlarındaydı.Birisi çıktı dedi ki, bir reklamcıydı o. Bana %51 hisse ver, ben seni kurtaracağım. Birliktekazanacağız. Ya peki tamam vereyim, sende bana şu kadar para ver. Ne parası sana parafalan vermiyorum. Sana sadece bilgimi, birikimimi vereceğim. Ya sen saçmalıyorsun. Yatamam, başaramazsan bana süre ver, ben sana söylüyorum. 6 aya kadar çıkaracağım. Eğerçıkartamazsam geri al. Peki denemeye değer deyip girmiş. Yaptığı şey sadece ne biliyormusunuz? Mobil sadece lacivert yazardı, o lacivert yazının içerisindeki “O” var ya “O” yukırmızıya çevirdi ve tabelalarını yenileyerek ışıklı hale getirdi. Bütün dünya da, bütünsürücüler bir konu da taa çocukluktan itibaren annesi, okulu, televizyonu, radyosu herkes neder? Kırmızı da dur, kırmızı da dur, kırmızı da dur, kırmızı da dur. Sadece o kırmızı noktaylabütün sürücülerin uzaktan gördüğü o kırmızı noktayı elektrik sinyalizasyon direklerinseviyesine koyunca, uzaktan o ışığı gören sürücü ayağını gazdan çekiyor. Sonra bakıyor kimobilmiş birde yakıtına bakıyor, evet yakıtta ihtiyacım var yavaşlamışken şuraya gideyimdiyor. 1‟re 723 artıyor, girip çıkanlar. Bakın bu adamın çok paraya ihtiyacı yokmuş. O adamınbir farka ihtiyacı varmış. Sorumuz bu olacak. Farkımız ne olsun, farkımız ne olacak? Birfarkımızın olabilmesi için temel şart nedir, biliyor musunuz? Kendimiz olmak, önce kendimizolmak. Birisini düşünün, sürekli başkalarının söylediği ile arkadaşının söylediği, annesininsöylediği; kendi aklı yokken de fikri yok, sürekli yönlendirilerek yaşıyor. Siz bu kişiye ne kadarsaygı duyarsınız? Saygı duymazsınız değil mi? Az önce 2023 hedefi nedir dedi Suat bey. Birarkadaşımız önden “Tam bağımsız Türkiye” dedi. Arkadaşlar, bağımsız olmakta böyle bir şeyişteO kadar babasına benzeyen, gerçekten Kazım Karabekir‟i, timsali olmuş bir değerli ablamız,büyüğümüz aramızda. “Yerleşke 2023”, sizlerle onu buluşturduğundan dolayı hepimiz iftiharediyoruz. Önemli bir şey yaptığımıza inanıyoruz. Çünkü o Kurtuluş Savaşını verenlerianlamamız gerekiyor, arkadaşlar. Anlamamız, tanımamız gerekiyor. Çünkü Türkiye, hanisözüm ona dünyanın süper devletinin büyük yani önemli Dışişleri Bakanlarından ve şuandada Baş danışmanlarından birisinin “Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar önemli birülkedir”, sözünün bugün hala Türkiye‟nin 1919 şartlarındaki emellerle muhatap olduğugerçeğini fark etmemiz açısından da önemlidir. Ben sadece bir şeye dikkat etmeniziistiyorum. Arkadaşlar sene 1863‟tü. Petrol işleme tekniğini İngiltere buldu ve İngiltere petrolüolmayan, petrol işleme tekniğini bilen ülke olarak petrol aradı ve dünyada petrol olan ülkenoktaları buldu. Hepsi Osmanlı toprağı altında, sınırları içerisinde Türklerin kontrolüaltındaydı. İşte bildiğimiz yerler şuandaki Irak toprakları, Arabistan ve Kafkasya hepsi deTürklerin elindeydi ve bunu fark ettiği an o devrin Osmanlı Padişahı paniğe kapıldı. Dedi ki,İngiltere Osmanlı‟yı parçalayacak ve bu topraklara gelecek, hem de ufkunda güneşbatmayan imparatorluk olarak, yani bütün dünya adeta sömürgesi olmuş bir dünya süperiolarak Osmanlı‟nın karşısına bir baş belası çıkmıştı. Türkler tarihte ilk defa hem dezayıfladıkları bir anda güçlü bir kuvvet bulmuşlardı, karşılarında. Ne yaptılar? Avrupa yekpare5


ve Atatürk diyor ki, “Vatan ve bayrağı için şehit olan bu kahraman askerleri minnet veşükranla selamlıyorum. Seve seve canlarınızı verdiğiniz kutsal vatan topraklarında rahatuyuyunuz. Aziz ruhunuz şad olsun.” Mustafa Kemal ve Mustafa Kemal‟i görüyoruz,Çanakkale‟de “Ben size ölmeyi emrediyorum” dediği zaman, o gencecik fidanlar tereddütetmeden bir gül bahçesine girer gibi ölüme koşuyorlar. Çünkü bizler ölürken, arkamızdanbaşka kuvvetler gelecek. Düşmanı biz oyalayacağız. Öleceğini biliyor, insan; 5 saniye sonraöleceğini bile bile ölüme koşuyor. Kan, yangın gerçek bir dehşet o gün Çanakkale ve bu topugördüğünüz zaman bugün Çanakkale‟ye giderseniz. Ama bir babaanne, bir anneanne olaraksize tavsiyem Çanakkale‟ye şu gözle gitmeyin. Turist olarak iki kart postal alıp, iki hatıraeşyasıyla geri dönersiniz. Çanakkale‟ye şu gözle gidin, yüreğinizle gidin, ecdadınızıdüşünerek bir Türk evladı düşünemem ki, geçmişinde ya şehidi ya gazisi olmasın; o bizimgenlerimize geçti artık. O yüce insanı anmadan geçemezsin. Edremitli Koca Seyit yerden276 kiloluk mermiyi almaya gelince Koca Seyit bir dev kesiliyor adeta. Sırtına vurduğumermiyi topuna sürüyor ve bir tek yüce insanın gücüyle bir zırhlı batıyor. Sonradan diyorlar kiKoca Seyit nasıl yaptın. Bir kez daha yapsana, hayır kaldıramıyor. Neydi, ona o gücü veren?Aşktı, vatanına duyduğu aşk; Allah‟ına duyduğu imandı. Kan, yangın gerçek bir dehşet o günÇanakkale. O günkü bugünkü haliyle siperleri görüyorsunuz.Birazcık toprağı kazsanız, kurşunu kurşuna geçmiş görürsünüz, Çanakkale‟de. O kadar çokkurşun geziyor ki, ortada kurşun kurşuna geçmiş ve Kereviz Dere bugünkü haliyle, KazımKarabekir‟i görüyoruz, Kereviz Dere‟de ve şurada bir an kalalım. Bu Kazım Karabekir,Kereviz Dere‟de Fransızlarla çarpışırken, Kurban Bayramı oluyor ve Kurban Bayramındaaskerinin Kurban Bayramını tebrik ediyor. Kelime kelime okumaya kalksam, sonunugetiremem, çok ağlıyorum. Ama mealleri şöyle; diyor ki, bu yıl düşmanların zulmü nedeniyleOsmanlı‟dan hiç kimse hac görevini yapamıyor. Ama bu gayretullaha dokunacaktır. Gelecekyıl muzaffer olarak Allah‟ın huzurunda Kabe‟ye gidip, ehlibeyt diye hac görevimizi yapacağız.Her evde tekbirlerle kurbanlar kesildiği bu Kurban Bayramı gününde bizde Çanakkale‟deverdiğimiz kurbanlara Fatiha‟lar okuyalım. Allah bizi de ya şehitlik ya gazilikle şereflendirsin.Mübarek Kurban Bayramınızı kutluyorum, Yarbay Kazım Karabekir. Kaymakam makamıYarbaya denk geliyormuş ve gene Çanakkale‟den bazı hatıra fotoğraflar, bu fotoğraflarıntümü Kazım Karabekir Müzesinin arşivinden derlendi. Değerli konuşmacımız Suat Beyinhakikaten çok etkilenmiştik, hep beraber. Gelirseniz, onun dediği gibi müzeye. Zaten orayagelirseniz, Dede evine geleceksiniz. Kendi dedenizin evine geleceksiniz, her zaman vemutlaka gelin. Bu mantar şapkaları, kıyafetleri yani o gün sanki karargahın içi, o müzeninkalbi diyorum, ben o bir odaya. Karargahın içini olduğu gibi göreceksiniz, orada.Gene Çanakkale‟den bu ilerde gördüğünüz hali, çok önemli o gün için hareket edebilenışıldak; aldığı madalyanın beratı ve aldığı madalyalar ve o günün bir listesine dikkatiniziçekiyorum. Yani Mehmetçik sadece yedi düvel düşmanla değil, açlıkla da savaştı,Çanakkale‟de. Öyle bir an geliyor ki, artık ekmek tam verilemeyecek, un kalmamış. İşte buvatanın nasıl kazanıldığını bilmeyenlere ya da bilip de bilmek istemeyenlere duyurmakhepimizin en kutsal görevidir. Çanakkale geçilmez. Burada biraz kalalım. Çok kötü bir resim,resim olarak da kötü, anlam olarak da çok kötü. Çanakkale‟de destan üzerine destan yazmışTürk askeri. Ama gelin görün ki, uğursuz bir Mondros Ateşkes imzalanmış. Buraya küçücükkardeşleri getirip sorsak, ateşkes ne demek? Ateşkes adı üzerinde diyecek. Sen ateşi kes,ben ateşi keseyim. Hayır, Türkler için ateşkes gel vatanımızı zapt et olmuş. Bugün pırıl pırılmavi sularında özgürce yaşadığımız Boğaziçi burası, Dolmabahçe önleri; ama gelin görün ki,yabancı zırhlılar hatta toplarını saraya mevzilemişler. Kazım Karabekir, Osmanlı‟nın sonPaşası, Kars‟ı Ruslardan kurtarıyor. Şanlı bayrağımızı Kars Kalesine dikiyor.Azerbaycan‟daki canlarımız kurtarmaya, Azerbaycan‟a gidiyor. Onları da düşmandantemizliyor. Tebriz‟e gittiği zaman geri dön emri alıyor. Geri dön, Mondros Ateşkes imzalandıve Kazım Karabekir, deniz yoluyla Batum‟ dan Trabzon‟a oradan da, İstanbul Boğazı yoluylaİstanbul‟a gelecektir. Fakat bir kurtuluş mücadelesi bu insanların yüreklerinde var. Nasıl,bakın? Diyor ki anılarında hafif Japon toplarını geminin arkasındaki şaftta yükledim. Niyeyükledi? Anadolu‟ ya silah getiriyor ve bunları Trabzon‟a bıraktım, diyor. Hafif Japon toplarıTrabzon‟a bırakılıyor ve Kazım Karabekir deniz yoluyla İstanbul‟a geliyor. O günkü şartları7


düşünün, her konuda o gün yani her konuda o gün yaşanmışları ve o günün şartlarınıdüşünün. Boğaz‟dan geçerken Kazım Karabekir sağ sol tabyalarda İngiliz, Fransızbayraklarını dalgalanır, görüyor ve Büyük Dere önlerinde bir Türk gemisinde İngiliz zabiti,Türk zabitine emir verdiğine şahit oluyor. Türk Bayrağını indir, yerine İngiliz bayrağınıçekeceksin. Hayatımda hiç bu kadar acı çekmemiştim, diyor.Fakat o an karşımda Süleymaniye Camii vakur içinde yükselen minareleriyle bana şu kararıaldırttı. Tek dağ başı mezar oluncaya kadar çarpışacağım ve İstanbul‟a gelir, KazımKarabekir. İstanbul‟da, Abdullah Paşaya çıkar. Paşam der, ben size çok resim, yazıgönderdim. Ermenilerin yaptığı mezalimi bir risale halinde çıkardım. Hatta yabancı lisanlardabu ilerde bizim başımıza tersine dönecektir. Bakın bugünü ta 1919‟larda Ermeni Sorunu,bizim üzerimize oynanan oyunlar tersine dönecektir, diyor. Nerede bunlar diyor? AbdullahPaşanın cevabı: “Bunlardan hiç haberim yok, Kazım.” Sağda solda buldurttum, risale halinegetirttim. Hatta bunu Fransızca‟ya çevrilmesi gerekti, fakat o günün örtülü ödeneğinde bunuFransızca‟ya çevirecek para yoktu. Cebimden verdim ve Fransızca‟ya çevrildi. Daha sonra oparayı bana ödediler, diyor ve Kazım Karabekir, bir sonraya alalım. Burası İstiklal Caddesi,ama gelin görün ki yabancı kuvvetler, hatta Fransız General, Fatih Sultan Mehmet‟i taklitediyor. Bir beyaz atla İstanbul‟a giriyor. İstanbul‟da, Türk‟e, Müslüman‟a her türlü zulümyapılmak da, yabancı güçler Türk kadınının iffetini aşağılıyorlar. Türk insanına yaşama hakkıvermiyorlar. Biraz kalalım, burada. Bütün yürekler kan ağlıyor. Vatanını seven her yürekgerçekten kanıyor. Fakat kimse ne yapacağını, nereden başlayacağına karar veremiyor.Başta aciz bir padişah, egemen İngilizler ve burası Mustafa Kemal Paşanın Şişli‟ deki evi, ogün için orada yaşıyor. Bir kulak ameliyatı geçirmiş, hasta yatmaktadır, Mustafa Kemal.Kazım Karabekir, Mustafa Kemal Paşayı evinde ziyaret eder ve şöyle der: “Paşamİstanbul‟da kalmakla hiçbir şey yapamayız. Kurtuluşun anahtarı Doğu‟dadır. Ben 15.Kolordunun başına Erzurum‟a gidiyorum. Doğu‟ya gelin, sizi bütün kolordumladestekleyeceğim” ve Mustafa Kemal Paşanın cevabı: kendi kelimeleriyle “İyi olur olmaz, sizemülaki olacağım. İyi olayım, size kavuşacağım” ve hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal 19Mayıs 1919 Güneş gibi Samsun‟a doğar. Kolay mı doğar, o güneş. İngilizlerin ona verdiği şupasaport olmadan o yüce insan İstanbul‟dan, Samsun‟a gidemez. Ne kadar acı, kendivatanında İngiliz sana pasaport veriyor ve İngiliz‟in, Mustafa Kemal‟e biçtiği görev şu; acizpadişaha baskı yaparak, Türkler isyan ediyormuş. Silahlanmışlar, git Türklerin isyanını bastır.Silahlarını topla, 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal‟e verilen görev bu. Ama o yüce insanayağını kutsal Anadolu topraklarına atabilmek için her göreve razıdır. Samsun‟dan Havza‟yaoradan Amasya‟ya geçer. Ben bunlara beşi bir yerde altınlar diyorum. Anadolu‟ya ilk çıkanbeş komutanlarımız, işte bu gözü kara insanlar; sırasıyla Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir,Mustafa Kemal, Refet Bele, Rauf Orbay ve Amasya Genelgesi dünya kamuoyuna haykırır;Vatan bir bütündür, bölünemez; Millet bir bütündür, bölünemez. Fakat bu sözler İstanbul‟dayankılandığı zaman İngilizler çok kızarlar. Mustafa Kemal orada neler yapmış? Derhal tevkifedilmeli, hatta idamı isteniyor. Suçu çok büyük, Mustafa Kemal‟in ne dedi? Vatan bölünmez,dedi; Millet bölünmez, dedi ve aciz olan padişah, Mustafa Kemal‟in tevkif adimle emrini,Kazım Karabekir‟e verir. Derhal Mustafa Kemal tevkif edilecek. O yüce insan buna gerek yok,der. Ben istifa ediyorum, bütün rütbelerini söker. Artık o milletin esilesine dönmüştür. AmasyaGenelgesi imzalanırken, şimdi bundan bir ay önce Trabzon‟dayız. Yani Mustafa Kemal,1919‟un Mayıs‟ında Samsun‟a çıkıyor. Fakat Kazım Karabekir, 19 Nisan‟da Trabzon‟dadır,Erzurum‟a gitmek için. Çok büyük bir miting yapılıyor. O günkü mitingden bir görünüm size veo mitingde Kazım Karabekir şöyle konuşuyor. “Ben buraları hülyalı kafalara vermeye değil,vatanımda gözü olanın gözünü oymaya geldim.” Bütün Trabzon halkı, Müdafaayı HukukCemiyetleri hep beraberdirler. Bütün Türk insanı artık hazır ve çok dikkatli bakın. Esasındaistenilen gene bu hiçbir şey değişmiş değil. Şu haritaya çok dikkatli bakın. Osmanlı, hastaadam ölecek miras paylaşmaya leş kargaları gelmiş. Hiçbir şey değişmedi.Eğer biz aklımızı başımıza almazsak, bunlar aynı şekilde bu vatanı bölmeye dündenmeraklılar; Ankara ve etrafı size yeter diyorlar. İngiliz‟i, Fransız‟ı, İtalya‟nı ve Rumlar; Doğu‟yuda Ermenilere peşkeş çekiyorlar. O yüce kadın Sultan Ahmet mitinglerinde Halide Edip, heryüreğe bir meşale yakıyor. Şimdi ben sizleri bir konağa davet ediyorum, Erzurum‟da, Atatürk8


Evi olan konakta. Mustafa Kemal sivil ordudan ayrılmış. İçeriye en güvendiği Yaveri KazımDirik giriyor ve diyor ki, “Paşam madem istifa ettiniz. Bundan böyle ben kimden emiralacağım? Elimdeki dosyaları kime vereceğim?” Çok üzgündür, Mustafa Kemal Paşa,yanındaki Rauf Beye gördün mü, Rauf diyor. Yani bir saat önce sen her şeysin diyeninsanlar, artık sen sıfırsın, demekte. Bu sırada Celal Abbas Yaveri içeriye giriyor. KazımKarabekir, bir asker bölüğüne gelmekte olduğunu haber veriyor. Rauf Orbay anılarında,Mustafa Kemal bir an sarardı, diye yazar. Her şey buraya kadarmış, Rauf. Padişah‟tan aldığıgörevi biliyor, emiri biliyor. Fakat Kazım Karabekir içeriye giriyor. Resmi kıyafetiyle, sivil olanMustafa Kemal Paşanın karşısında bir asker selamı çakıyor ve Paşam diyor dün olduğu gibi,bugünde bütün kolordumla emrinizdeyim. Sizi koruması için bir bölük asker getirdim. İki davaarkadaşı yaşlı gözlerle sarılıyorlar. İşte o gün, o konakta Türk‟ün kurtuluş yıldızı parlıyor. Ogün, o konakta Türkiye Cumhuriyeti‟nin temeli atılıyor ve o gün, o konakta Mustafa Kemal,Atatürk oluyor ve o yüce insanın arkasında artık bir kolordu var. O kolordu ki, Osmanlı‟nınaskerini terhis etmemiş, silahını teslim etmemiş yegane gücü 15. Kolordu. Erzurum Kongresitoplanıyor. Bunu Sivas Kongresi takip ediyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi şanla, şerefle,dualarla açılıyor. Doğu, Ermenilerden tamamıyla temizlenmiştir. Burada da dikkatiniz mutlakçekmek istediğim şu, Doğu sağlama alınmadan, Batı kurtulamazdı. Doğu gerçekten sağlamaalındıktan sonradır ki, Batı‟ya sağlam kalan askerler, sağlam kalan silahlar, toplar, tüfekler,hatta konserveler gönderilmiştir ve Doğu‟nun, Batı‟ya çok büyük desteği olmuştur. 3 basitgörünümlü kalem burada İnkılap Müzesine hediye etmiş, Kazım Karabekir bunları. Yeniaçılmış olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk başarıları, ilk anlaşmalarını imzalayankalemler; Kars Anlaşması, Gümrü Anlaşması ve Moskova Anlaşmasını imzalayan kalemler.Kazım Karabekir, Ermeni baş delegeye soruyor. “Ufacık boyunla koca Osmanlı‟ya nasıl karşıgeldin?” Hepinizin bildiği gibi Osmanlı‟nın sadık tebaa diye değer verdiği bir vatandaş grubu,Ermeniler. Gayet kardeşçe, dostça yaşıyorlar, aynı vatanda. Ama ne zaman ki, bir grupErmeni Ruslarla beraber olup, Osmanlı‟yı sırtından vuruyor. Osmanlı şöyle bir uygulamagetiriyor. Tehcir ya da bugünün lisanıyla zorunlu göç, yani sen vatanın o yöresinde muzurlukediyorsun. Seni vatanın başka bir yöresine alıyorum. Bir göç ettiriliyor ki, çok çirkin bir şekildebugün üzerimize yapıştırılmaya çalışılan ve maalesef bütün dünyanın da kabul etmeye hazırolduğu bir sözde soykırım, yalanıyla karşı karşıyayız. Elimizde ne kadar arşivlerimizde,Osmanlı arşivlerini açtığınız zaman göreceksiniz ki, her kafileye doktor verilsin, her hamilekadına süt verilsin ve yaşlılar, çocuklar vasıtalarla göç ettirilsin. Hiç doktorla, sütle soykırımolur mu? Ama gelin görün ki, Ermeni baş delegenin o günkü cevabı bugün bire bir adrestir.Bire bir bize verilen, adres aynen o gün şöyle: “Nasıl karşı geldin, Osmanlı‟ya?” dediği zaman“Aldatıldık, Paşam” diyor. “Emperyalist güçler bize vaatte bulundular. Bize büyükErmenistan‟ı, Türkiye‟nin Doğu‟su senindir, git orada devletini kur dediler. Aldatıldık. Bundanböyle Sevr‟deki haksız iddialarınızı geri çekiyorum ve Kars Anlaşmasını, Gümrü Anlaşmasınıimzalıyorum.” Ama bugün aynı Ermeni komşularımız Kars Anlaşmasına sadık kalmadıklarıiçin bizim Kars kapımız kapalıdır, onlara. Ne zaman ki, soykırım yalanından vazgeçerler. Nezaman ki, anlaşmalara tam olarak riayet ederler ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin onlar içinkomşu olmanın bir lütuf olduğunu, bir şans olduğunu farkına varırlar.O zaman normal komşuluk ilişkilerimiz herhalde olur. İşte 3 hatıra kalem ki bugün bizegerçek bir adres veriyor. Aynı emperyalist güçler, aynı gözler, aynı vaatler yine aynı yerinde.Ama biz o günkü birlik beraberliğimizi kaybedersek, Allah bize bir Kurtuluş Savaşıyaşatmasın. Ama bunun içinde sadece el açıp dua etmek kafi değil. Kuran‟dan bir ayettir.“Aklını kullanmayan toplumun üzerine pislik yağar.” Aynen Kuran ayetidir bu. Eğer biz şu aklıkullanmazsak, başımıza daha çok pislik yağar. Bu bir yağlı boya resim, Kazım Karabekir‟ inevinde her zaman sergilenmiştir, daha sonra, şimdi Harbiye‟deki Askeri Müzede. KarsKalesine dikilen şanlı bayrağımızı görüyorsunuz, geride ve Ermeni baş komutan kılıcınıKazım Karabekir‟e vermek üzeredir ve dünya durdukça Kars Kalesinde şanlı bayrağımızdalgalanacaktır. “Yetimler babası” derler, bu fotoğrafıyla Kazım Karabekir‟e. Kim yetimkalmış, kime baba olmuş, göreceğiz. Demin size anlatmaya çalıştığım ganimetler,düşmandan kalan toplar, tüfekler ve konserveler daha sonra Atatürk‟ün ordusuna,Anadolu‟ya gönderilmiştir. Tabya nedir, bilir misiniz? Tabya, Anadolu‟ya gittiğiniz zaman9


Erzurum‟da tabyaları görürsünüz; Çanakkale‟de tabyaları görürsünüz. Tabyalar, uzaktanbaktığınız gibi dağ taş izlenimi verir, ama içinde askerin mühimmatın saklandığı yerler. Beşibir yerde altınlar dedim, ya. Bunlardan dördü bir yerde, yanlarında Adnan Adıvar da var; AliFuat Cebesoy, Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, Haydar Paşa Garı‟nda. Gene üç büyükkomutan Fevzi Çakmak, Atatürk, Karabekir, İzmir‟de, gene ordu komutanlarımız. Gerçek birkükreyişti, Türk‟ün kükreyişiydi, bizim Kurtuluş Savaşımız. Kadınıyla, erkeğiyle, çoluğuylaçocuğuyla, dadaşıyla, efesiyle gerçek bir Kurtuluş Savaşı verdik ve son düşman atıldıktansonra denize; ki evvel ki gün Mudanya Mütarekesinin kutlamasıydı. Ben Mudanya‟daydım. Oda çok önemli Mudanya‟daki o son yani kurtuluşun tacının neredeyse konmak üzere olduğumütarekedir ki o Türk‟ün. Sıra yurt gezilerine geliyor. Burada Latife Hanımı, Mustafa KemalPaşayı, Kazım Karabekir‟i yurt gezilerinde görüyoruz ve bilir misiniz ki Mustafa Kemal Paşa,Latife Hanımla evlenmeye karar verdiği zaman, Kazım Karabekir onların nikah şahidi oluyor.Gene yurt gezileri tanklar hazırlanmış, süslenmiş; silahlarla süslenmiş. Latife hanımla, KazımKarabekir bu tarafta Mustafa Kemal Paşa, bu tarafta bu resmin devamı, gerçekten birsonraya alırsak, bir çocuk davası, bir çocuk sıkıntılı yoksul, sıkıntılı bir durumda veKarabekir‟in gözleri yaşlı, diğerleri üzgün. Çocuk davası Kazım Karabekir‟in hayatında daimaön planda olmuştur. Derdi ki, bir çocuk bakımsız kalırsa; cemiyetin içine girdiği zaman,cemiyetin seviyesi düşer. Ordunun içine girdiği zaman, ordunun seviyesi düşer. Çocukbakımsız kalmamalıdır. Şimdi burada hepimiz birileri bir şey yapsın diye beklemeden, biz neyapabiliriz? Yani bizim yarışımız kendimize, biz birileri bir şey yapsın. Hani arıyı misalgösterebilirim; hiçbir arı düşünmezmiş, yanındaki ne kadar bal üretiyor diye. O kendi göreviniyapıyor. Bizde kendi kulvarımızda kendimizi aşacağız. Bir sonrakinde biraz duralım. Ahgençler keşke biraz daha önce gelseydiniz. Sizlere de anlatacak çok şeyim vardı, ama olsunneresinden yakalarsanız. Ta Çanakkale‟den başladı, yolculuğumuz. Geçmişe bir yolculuktu,bu. Çanakkale‟den, Kurtuluş Savaşımıza kadar ve şimdi Kurtuluş Savaşımızın sonrası yurtgezilerine geldi neredeyse sıra. Ama şurada Kazım Karabekir‟in hatıralarından tren aynı trenolmayabilir. Ama bir tren hatırasını anlatmak istiyorum. Albay Rabinson Erzurum‟da KazımKarabekir‟e elindeki silahları teslim et der, daha Kurtuluş Savaşı esnasında ve KazımKarabekir hayır der. Teslim etmiyor. Ama öyle bir an geliyor ki, mecbur kalıyor. Tamam Albayder, ben silahları trenlere yükletiyorum. Ama Türk halkıdır, bu ne yapacağına ben karışmam.İngiliz Makinisttin idaresindeki trenlere bütün silahlar yükleniyor ve Kazım Karabekir askerinitopluyor. Evlatlarım diyor hepiniz köylü kıyafetine gireceksiniz.Üç istasyon ilerde demiryolunu bozacaksınız. Tren durduğu zaman makinistti, etkisiz halegetirin ve bütün silahlar dağlara kaçırılacak. Aynen dediği gibi oluyor. Daha sonra AlbayRabinson, Paşa diyor. Bunu senin yaptırdığını ben anladım. Ama elimde kanıt yok, Türkhalkıdır bu ne yapacağına ben karışmam dedin. Ama askeri dehanı kutluyorum. MustafaKemal, Karabekir bütünlüğünü gösteren gerçekten o insanlar etle tırnak gibi hiçbiri ben birşey yapacağım diye, öne gitmiyor. Mustafa Kemal Paşayı hepsi oybirliğiyle lider olarakseçmişler ve kendileri o lideri, o abidenin yapı taşı olmayı kabullenmişler ve her biri bu vataniçin canını vermeye hazır insanlar. İsmet İnönü, Kazım Karabekir yani taa Kuleli yıllarındanberi bakıyorsunuz, o dönemin o yüce komutanları sınıf arkadaşları ve çok güzel bir şeysöylediniz 2023 Cumhurbaşkanı olacaksınız inşallah. İşte bugün kim bilir şu salonda kimlervar. Ben geleceğin o yüce insanlarını şimdiden selamlıyorum. İşte İsmet İnönü, KazımKarabekir, Ali Fuat, Mustafa Kemal aynı sınıftalar, hatta Ali Fuat hafta sonları MustafaKemal‟in evine çıkıyor ve Mustafa Kemal‟in babası Fazıl Paşa o yetim, onun biraz dahaparaya ihtiyacı olabilir diye yastığının altına kendi oğluna koyduğundan biraz daha fazla parakoyuyor. Bu çocuklara çok dikkat edin. O kadar çok şehit vermişiz ki, o şehitlerimizin yetimkalmış, yavruları bunlar; 4000 erkek, 2000 kız evlat ilk toplandıkları gün. Kazım Karabekironları kolordusunun himayesine alıyor ve 3 ay sonrasını görüyorsunuz ve onların artıkisimleri “Gürbüzler Ordusu” vatanına faydalı olmada her biri yarış halinde. Hani sizler nasılüniversiteyi kazanırken belli sınavlardan geçtiniz. Ben ne olacağım diye, kendinizi bir şeylerehazırladınız. O gün Kazım Karabekir o çocuklarına bunu yapıyor. Sen asker olursun diyor veMudanya Mütarekesinin 6. günü Kazım Karabekir‟le, Mustafa Kemal‟in devamlı yazışmalarıvar. Çocuklarımı getirebilir miyim? diyor ve 6. günü Mustafa Kemal Paşanın davetiyle yetimçocuklarından asker olarak seçtiklerini Bursa‟ya götürüyor. Bursa Işıklar Askeri Lisesinin ilk10


düvesini Kazım Karabekir‟in evlatları teşkil ediyor. Daha sonra içlerinden Zeki İlter Paşa,Cemal Tural Paşa, Sabri Koçak Paşa çıkacaktır ve onlardan bir grubu da Mudanya‟dakiTirille Taş Mektebine yerleştiriyor. İşte asker olan çocuklar; ilk Işıklar Askeri Mektebineyazılan çocuklar bunlar. Kız evlatlar ebe, terzi, öğretmen olarak altın bileziklerini kollarınatakmışlar ve bu evlatların içinde hiç Ermeni yetim yok. Özellikle ona dikkat ediyor. Hani ilerdebir sıkıntı olmasın, Türk evlatları tarafından ve Ermenilere olan saygısından da onlar asimileolmasın, dinlerini, dillerini kaybetmesinler diye. Bu çocukların bütün secereleri çıkarılmış.Kimin evladıdır, nerededir, hepsinin soyu sopu bellidir. Ama babaları onları sünnet ettirecekkadar yaşamamış ki, Sarıkamış‟ta Kazım Karabekir babaları onların sünnetini yaptırıyor.Onlara çeşitli oyunlar, idmanlar, şarkılı bir kitapta topluyor ve İbret sahnesi diye de bir sahnekuruyor. O çocuklar piyesler oynuyorlar. Kendi yazdığı oyunları ve halkı aynı zamandaeğitiyor, her konuda. Tabi özellikle de Milli Mücadelenin sesi oluyor, o çocuklara yazdığımarşlar. “Cihan yıkılsa, Türk yılmaz” diyor. Biz bazı toplantıların en sonunda onu hep berabersöyleriz. Acaba burada yapabilir miyiz, bilemiyorum? Zannederim, yaparız; değil mi, buyürekle? Evet, hep beraber ve biliyor musunuz, ben size o çocukların sesini de getirdim. Ta1919‟larda bir taş plağa alınmış, Türk Yılmaz marşı. Şimdi Sarıkamış‟a gideniniz var mı ya daSarıkamış‟ı göreniniz, bilemiyorum. Sarıkamış‟ta bir resim bu, kendi babamın imzasıylaBebek Gölü diyor. Defalarca Sarıkamış‟a gittim, hiçte öyle bir göl yok. Ama babamda aslayalan yazmayacak, bir adam olduğuna göre çok araştırdım. Dediler ki, vardı. Yapay bir gölyaptırdı, Kazım Karabekir. Askerinin ve çocuklarının suyla tanışmasını istedi. Kürek çekmeyi,yüzmeyi öğretti ve adını topladığı evlatlardan esinlenerek Bebek Gölü koydu. Ama bugünSarıkamış‟a giderseniz. Ordu evinin oralarda Bebek Vadisi diye, gölün önünü açmışlar.Maalesef göl vadi olarak kalmış.Biliyor musunuz, Doğu‟da şartlar çok zor. Hani onların bir lafı vardır, “Altı ay beyaz, dört ayayaz, geri kalanı yaz”. İşte orada da bir yerden bir yere giderlerken böyle kayaklarlagidiyorlar. O Bebek Gölünün önünde kendi resmi, işte buradaNilüfer Ünal; Atılım Üniversitesi Kütüphane Müdürü:Onu çalma imkanımız ne zaman olurhocam?Kazım Karabekir’in Kızı Timsal Karabekir Yıldıran: Bu bando mızıkayla o çocuklarınseslerini dinletebilirsek size. İki tane marş yazdım, diyor. O günlerin verdiği intibaıyla diyor.Bir tanesi Türk Yılmaz Marşı, şimdi dinletebilirsek, sözleri şöyle: “Cihan harbi yangınından,bağrı yanık vatana; Türk‟ü boğmak maksadıyla girdi, düşman askeri; kan ve yangınbaşlamıştır; ırz ve namus kalmıyor; tehlikeye düştü, vatan; yas içinde her yeri; kahraman halkkalk, silahlan; ahtı peyman Tanrıya; vur ve haykır Türklük ölmez; Türk‟te yılmaz ileri; çelik gibikollu, tunçtan ayaklı; Türk hiç yılar mı, Türk yılmaz; Cihan yıkılsa, Türk yılmaz; göğsü imanlı,temiz vicdanlı; Türk hiç yılar mı, Türk yılmaz; Cihan yıkılsa, Türk yılmaz; düşmana azalsa, tekbile kalsa; Türk hiç yılar mı, Türk yılmaz; Cihan yıkılsa, Türk yılmaz.” O bando mızıka bumarşı söyleyecek, size ve ses taa zaman tünelinden geçip, 1919‟dan geliyor sizlere. HürVatan Marşıyla da, İstiklal Marşı yarışmasına katılmış. Onun sözleri şöyle: “Ya İstiklal yaölüm; Vatanım, milletim, sancağım, evim; İstiklalsiz yoktur, yerim.” Onu dinleyelim. Duyuluyormu, arkalardan? Demin gördünüz bando mızıka çalıyor bunu. Bir taş plağa alınmış, bizim dehaberimiz yoktu. Amerika‟da elinde olan bize taş plağı müzeye hediye etti ve onun sesinidinliyorsunuz. Beste ve güfte kendisinin. Bunlar söylüyor, bunlar çalıyordu. Evet, Cihanyıkılsa, Türk yılmaz. Bu esasında benim hayat felsefem. Ne olursa olsun, yerlere yapıştığımgünde oldu, moral olarak, ama. Cihan yıkılsa, Türk yılmaz diye, gene aynı kuvvetlekalkabilmemiz lazım. Öbürünü almasak vakit kısıtlı. Bu yeni gelenler hiç olmasa gösterelimdiye, böyle baştan bir geçiş yapıyoruz galiba. Evet çok şehit, olunca… ve içlerindenbazılarıyla tanıştım ben. O kaldığımız yerde bir an durursak, yıl 1960 o zaman yedek subayöğretmen uygulaması vardı. Ben evlendiğim seneydi. Sivas‟ın Şimkürek Köyü‟ne askerolarak eşim gitti. Yani bende askerlik yaptım ve öğretmen olarak bana da bir sınıf verdiler.Benim o güzel, o ulvi meslek gerçek mesleğim değil, ama öyle bana da bir sınıf verdiler ve okadar ilgileniyorum, çocuklarımla ki yıl olarak 19 yaşındayım. Bir gün dediler ki, TugayKomutanı sizi çağırıyor. Şimdi 19 yaşındaki bir insanı tugay komutanı çağırırsa, azıcık11


korkuyor insan. Hani ne kadar Türk yılmaz diyorsak da azıcık dizlerimiz titredi. Ama odasınagirdiğim zaman, o güzel insan Sabri Koçak Albaydı, o zaman daha. Elini omzuma koydu.Kardeşim dedi, senin baban senden önce benim babamdı, ben onun yetim yavrularındanım.Çoklarıyla öyle sonradan tanıştık ve şimdi kendisini şükranla anıyorum ve uzun ömürdiliyorum. 95 yaşında bir ağabeyim, Mehmet Şairoğlu ağabeyim. Bizde bir vakıf kurduk,babamızın adına ve onun yaptığı kadar öyle 4000 evlada inşallah 6000 evlada ulaşalım, amaşuanda 35 yavrumuz var. Çoğunun babası yok ve burs veriyoruz. O gün merheme ihtiyacıolan ağabeyim, bugün bize merhem olup bizim bursumuza para yardımı yapıyor. Benkendisine şükranlarımı her zaman sunuyorum. Piyano başında Kazım Karabekir veçocuklarına bu marşları öğretiyor, Sarıkamış. Bugün o piyano Sarıkamış Ordu evinde haladuruyor. Hatta size bir şey daha anlatayım. Kars‟taki Vali Konağını şimdi müze halinegetiriyorlar. Çalışmalar vardı. Pazartesi Kars‟a gideceğim. Mutlaka göreceğim, orayı. Oradabu imzalanan, üstünde imzalanan masayı görüyorsunuz, anlaşmaları ve duvarda fotoğrafolarak değil de yağlı boya olarak yapmışlar, anlaşmayı duvarlarında görebiliyorsunuz. Yanioralara mutlaka bir gitmeniz gerekiyor.Bu çocuklara da çok dikkatli bakın. Yani çocukların içinde meslek olarak onları sen şunuyapabilirsin, sen bunu yapabilirsin diye, yönlendirmiş ve bu çocuklar deri işlemeyiöğrenmişler. O günün şartlarıyla ordumuzu düşünün. Askerimizin ayağında çarık bile yok.Fakat bu çocuklar 16 saatte bir çift asker potini yapıyorlar.Bütün at koşulları, bütün deri aksamı orduya gereken bu çocuklar tarafından yapılıyor ve birtarafta cehaletle savaşılıyor; bir tarafta gerçek bir savaş var ve Sarıkamış‟taki bu matbaamakinesi ki size herhalde çok ilkel görünecek, ama o günün şartları içinde bu mucize. MilliMücadelenin sesi oluyor, Ya İstiklal ya ölüm diye, haykırıyor. Cihan yıkılsa, Türk yılmaz diye,haykırıyor ve bu çocuklar asker kaputu dikiyorlar. 15 saatte bir asker kaputu dikiyorlar. Ufaktefek sıhhiye işini öğrenen çocuklar ameliyat bile yapabiliyorlar, küçük ameliyatları ve orduyafazla gelenler Erzurum‟un, Erzincan‟ın köylerine gönderiyorlar. Oralarda faydalı oluyorlar. Bubeyefendi, sağlıklı günlerinde bize geldi. Doktor Şefik Tulkavul bey ve ilk iş, ilk tanışmamızdamasanın üzerine bu kağıtlardan bir şeyler dizdi. Eski yazı bilmediğim için anlamadım. Amabir sonraki karede kendinizde okuyun. Doktor Şefik Tulkavul bey 1919‟larda Sarıkamış‟taKazım Karabekir‟in açtığı okullarda. Ama kendisi yetim yavru olarak girmemiş. Ailesioradaymış ve Kazım Karabekir bize diyor, şu görevi verdi, diyor ders olarak, YaşasınCumhuriyet yazacaksınız, yıl 1919; Cumhuriyet‟in ilanından, hatta Kurtuluş Savaşından çokdaha önce. Ben sizlerin gönlüne kin tohumları atmaya gelmedim. Ama gerçekleri bilmeniziistediğim için bu resmi gösteriyorum. Hepiniz her şeyi çok iyi biliyorsunuz. Esasında bilmesigerekenlere galiba ifade edemiyoruz. Burada da biz birileriyle yarışma halinde değiliz. Bundada kendimizle yarışacağız. Araştırmasını yapacaksın, her şeyi ortaya koyacaksın ve elininulaşabildiği her yere kendi haklı davamızı ulaştıracaksınız. Bu Kanlı Dere, Erzurum ve herbiri toplu mezardan Türk şehitleri; eğer utanmasalar bizim diyecekler. Diyemiyorlar, çünküher birinin üzerinden ay yıldızlar, düğmeler ve Kuran‟ı Kerim parçaları çıkıyor ve biliyormusunuz ki 189 tane daha toplu mezar açılmayı bekliyor. Buna mukabil hiç Ermeni toplumezar bulunmadı. Peki bu millet ya da ödül alan o muhterem zatın ifadesiyle o kadarErmeni‟yi kesmiş ise ne yaptı, o cesetleri? Büyük bir soru işareti ve benim bir sorum dahavar. Haklı görüyorum, bu sorumu sormakta babamın adına. Eğer biz o kadar Ermeni‟yikesmiş isek o tarihteki Ermeni Nazırın kendi ifadesiyle, Ermeni sayımı yapılmış, Nüfus sayımıve bu ifade edilen rakam kadar Ermeni yok. Peki benim babam Kars‟ı kimden aldı? Benbunun da sorusunu o iddiada bulunanlardan istiyorum. Ben ithal mi ettik gelin gelin diye,birilerini mi aldık ki bu sizinkileri öldürdük. Gelin size Kars‟ı sizden bir daha mı alalım, dedik.Yani ben bunların sorusunu gerçekten sormak istiyorum. Iğdır‟da bir toplu mezar ve buradaaçılışında bende vardım. O gün Iğdır‟daki soykırım abidesi açıldı. Hiç akıl erdiremediğim birdurum daha orada sizlerle paylaşmak istiyorum. O gün orada soykırım abidesi yani Türklerede bir soykırım yapılmıştır, diye. Ta Erivan‟dan görülecek şekilde kılıçlar simgeliyor, sulhiama icabında ben varım diyen kılıçlar, bir soykırım abidesi yapıldı ve Şemsettin Uzun Vali osoykırım anıtının yapılmasında çok görev yaptı. Ama nedenini asla anlamadım. Onunaçılışında Vali merkeze alınmıştı. Bu insana da çok dikkatli bakın, General Harbor Türkiye‟yegeliş nedeni; Erzurum bir Türk yurdu mudur? ve Türkler Ermenilere nasıl davranmıştır diye,12


apor verecek. Bugün gidin Amerika‟da arşivlere açın. Türkler, Ermenilere kötüdavranmamıştır diye, bu zatın raporunu bulursunuz. Erzurum‟a geldiği zaman KazımKarabekir onu alıyor, Tepsi Minareye çıkarıyor. Sayın General diyor, size dirilerimiz değil,ölülerimiz söylesin; Erzurum kimin yurdudur?, diye. Bakın diyor, şu uçtan şu uça kadarburada yaşamış, burada ölmüş, insanların mezarları. Şurada da ufak bir Hıristiyan mezarıvar ve duyarlı bir insan ki Erzurum bir Türk yurdudur, diye rapor vermiştir, General Harbor veşöyle bir anılarını nakletmek istiyorum. Gelen Amerikalı heyetin onuruna bir ziyafet veriliyor.Ziyafetten sonra kahve içilecek, Türk Kahvesi getiren kişi de beyaz yeldirmesiyle bir Arapbacı, zenci bir bacı. Kapı açılıp da zenci bacı içeri girdiği zaman Amerikalılar çok rahatsızoluyorlar. Biliyorsunuz o zaman dernekler kurmuşlar. Amerikalılar zenci avına çıkar ve KazımKarabekir döner General Harbor‟a, Sayın General der, siz ve arkadaşlarınız bu yüzü karaolan kişiyi görünce rahatsız oldunuz, irkildiniz. Ama biliniz ki onların ak sütleri bizimevlatlarımızı büyütür. Onlar bizim süt annelerimizdir. Ama nedendir, bilmem. Bizlere barbar,sizlere medeni diyorlar. Utanarak başını eğer, cevap veremez General Harbor. O günlerin birafişini yukarıda Atatürk‟ü, Karabekir‟i ve Türk Ordusunu görüyorsunuz. Bakın bu resmi sizeemanet ediyorum ve bugünkü iğrenç yalana başlı başına bir cevaptır, resmin altındaki eskiTürkçe-Osmanlıca yazan. Ben size demincek Kazım Karabekir‟in yetim evlatlarındanbahsederken aralarında hiç yetim evlat yok, dedim. Çünkü onları onlara katmak istemedi.Ama ortadaki yetim evlatları ölüme mi terk etti? Hayır. Trabzon‟da Amerikalıların açtığı biryetimhanede yetim evlatlar bakılıyorlar, Ermeni yetimleri. Ermeni yetimlerini, Amerikalılarkendileri giderken Kazım Karabekir‟e emanet ediyorlar ve bu çocuklarda bu kara kalemresmini yapıyorlar ve altına şöyle yazıyorlar; “Kahraman asker Kazım Karabekir Paşahazretleri, yetimler babası imza Trabzon Ermeni yetimleri”. Eğer bu millet bir sözde soykırımıgerçekleştirseydi, geriye yetim kalmazdı. Kalan yetimde o milletin Paşası da sen yetimlerbabasısın demezdi. Bu başlı başına o iğrenç yalana bir cevaptır, başka söze gerek yok, veKars Kalesine çekilen şanlı bayrak, anılarında diyor ki evlatlarıma bıraktığım en kutsalemanet Kars Kalesine çekilen şanlı bayraktır. Ama iki kardeş kaldık hayatta. Kendimizealabilir miyiz? Sizler hepiniz onun torunu, torun evlatları değil misiniz? Hepimiz içinHarbiye‟deki Askeri Müzede sergilenmekte. Silahları, madalyaları bunlar hep askerimüzededir. Vaktimize göre onları çabuk gecelim ve bir ömür şerefle taşıdığı İstiklalMadalyası. Erenköy‟deki müzenin reklamını yapmadan geçemeyeceğim. Gönlüm istiyor kihepiniz oraya gelin. Yaşadığı evi müze haline getirdik ve müzeden bazı bölümlerigörüyorsunuz. İşte şu bölüm Karargahının içi bana kalırsa, müzenin kalbi. Çadırına düşenşarapnel parçasını bile getirmiş, yani bir köprü ki geçmişi sizlere bağlamak için ve Edirne‟ninde kurtuluşunda Kazım Karabekir‟i görüyoruz. Yani Edirne‟den Kars‟a kadar bu vatan benim,nerede ihtiyaç varsa ben oradayım, hepimizin demesi gereken bu. Bu kendi yaptığı biralbüm, o tarihte eski yazı olduğu için sağdan sola gidiyor. Eski bir Selçuklu Türk ailesi,Karaman civarında toprak olarak tımar veriliyor ve orada. Babası Mehmet Emin, 15yaşındayken Kırım Savaşına gönüllü katılıyor ve orduda kalıyor. Gazi olarak dönüyor vedaha sonraki hayatında Kazım Karabekir‟in çocukluğu, daha sonra kurtaracağı Doğuillerimizde geçiyor. Bir meclis kürsüsünde kılıcını kınında oynattı. Boğazlar, Türk‟ün Boğazı;Kars, Ardahan bel kemiğidir; verecek bir karış toprağımız yoktur, dedi. Askerini denetlerken,bu bizim ailemiz; tabi şimdi aile kurmakta çok gecikmiş Kazım Karabekir. Vatan kurtulacak,Çanakkale, Kars Cephesi; ondan sonra meclis açılışı efendim, Cumhuriyetin kuruluşu ailekurmaya gerçekten gecikmiş, 1924 yılında Aydın‟dan İclal Hanımla evleniyor ve 27 yılında -ablalarım burada yok ya rahat konuşuyorum- ikiz evlatları doğuyor. Ama bugünkü kadarşanslı değil aileler çocukların ikiz olacağını bilmiyorlar o tarihte. Bir an evde düşünüyor ki benbu çocuklara ne isim koyacağım. Ama bizden önceki ağabeylerimiz, ablalarımız var ya onlarayazdığı marşlar var. Bir tanesi şöyle biter, işte hayat, işte emel; vatan için sağlam temel.Evde dayım diyor ki ne düşünüyorsun, Paşa enişte; işte hayat, işte emel böylelikle ikizlerinismi konuyor. Aradan bir 14 sene geçiyor, babam 59 yaşında, annem 40 yaş üstü ve tekböbrekli.Hiç yüzüme vurmadılar, ama oğlumuz olsun diye istiyorlar herhalde ki eğer erkekolsaymışım, ismim hazır; işte hayat, işte emel; vatan için sağlam, „Temel‟ oluyormuşum. Ama13


Temel olmayıp da kız evladı olunca taşıması zor bir isim koymuş, bana. Karabekir‟ in timsaliolsun demiş. Hakikaten ama bundan önce bilin ki hepimize zor bir reçete zaten verildi.Mustafa Kemal ne dedi? „Damarındaki asil kan‟, eğer senin damarında asil kan varsa, şuomuzlardaki görevin farkına varman gerek. Ama her güzel şey bir gün olup bitiyor, her doğanbir gün ölüyor. Bir Çinli atasözü vardır. Derler ki, sen doğduğun zaman herkes gülerekkarşıladı seni; sen ağlıyordun. Öyle bir ömür sür ki, sen öbür aleme göçerken gülerek git,bırak herkes ağlasın. İşte Kazım Karabekir‟ de o güzel insanlardan biriydi. İstiklalMadalyasını taşırlarken, Ankara Hacı Bayram Camiden kalktı. Beni götürmediler. O günbenim doğum günüm. Beni İsmet İnönü‟nün köşküne götürdüler. Babamın öldüğünüsöylemediler. Babam ölmüş, ben doğum günü pastamı kesiyorum ve çok eski bir bayrağasarılmış tabutu, etraftan demişler ki “niye yeni bir bayrak alamadınız mı, koskoca KazımKarabekir‟di, o?” Ama şair diyor ki, Kars Kalesine çekilen şanlı bayrak tabutunun üstündeağlıyor, hıçkırarak. Bütün Türklük alemi katılıyor bu yasa. Ayrılmayız izinden, yer yerindenoynasa. İşte son yolculuğunda Kars Kalesine iki kez çektiği bayrak, bir Ruslardan kurtardı, birErmenilerden. Onu yalnız bırakmamıştı. Ankara‟da, Cebeci‟de şehitlikteki ilk kabri ve şimdiyatmakta olduğu Devlet Mezarlığındaki istirahatgahı. Ama bu resimde çok anlamlı,Karaman‟da toprak verilmişti, demiştim. Karaman‟ın o ilçesine daha sonra Kazım Karabekiradı verildi, ölümünden çok sonra. Bu Kazım Karabekir, Kazım Karabekir‟di. Beni çok sabırladinlediniz, ben sizlere gerçekten çok teşekkür ediyorum. Vaktimiz bitiyor mu, bu kadarla?Vaktimiz bittiğine göre benim gönlüm isterdi ki, o marşı da hep beraber söyleyelim. Amayapabilir miyiz?Çelik gibi kollu,Tunçtan ayaklı,Türk hiç yılar mı?Türk hiç yılar mı?Türk yılmaz.Türk yılmaz.Cihan yıkılsa, Türk yılmaz.Göğsü imanlı,Temiz vicdanlı,Türk hiç yılar mı?Türk hiç yılar mı?Türk yılmaz.Türk yılmaz.Cihan yıkılsa, Türk yılmaz.Düşman salsa,Tek bile kalsa,Türk hiç yılar mı?Türk hiç yılar mı?Türk yılmaz.Türk yılmaz.Cihan yıkılsa, Türk yılmaz.Bravo, sizlereMetin Soylu: Çok teşekkür ediyoruz. Programa yine tarafımızdan hazırladığımız ÇanakkaleŞehitlerine ithaf ettiğimiz Güzel Çanakkale şiirimizle kapatacağız ve söz Atılımcı HukukçularTopluluğuna bırakacağız efendim.Türkiye Üniversite Kulüpleri Eğitim ve Gelişim Dergisi Yerleşke 2023 olarak programımızburada sona eriyor. Atılımcı Hukukçular Topluluğunun davetlisi olarak geldik, sizlerlebuluştuk. Hepinize saygılarımızı sunuyoruz, efendim.14

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!