24.08.2015 Views

Makromarket

Temmuz - Ağustos - Eylül 2007 Sayı:3 - Makromarket

Temmuz - Ağustos - Eylül 2007 Sayı:3 - Makromarket

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

21. Yüzyıl Büyük Yaz Kampanyasıhediyeleri sahiplerine teslim edildiHediye almak her insanı mutlu eder.Bu düşünceden yola çıkan <strong>Makromarket</strong>,sürekli alışveriş yapan müşterilerini363 muhteşem hediye vererekmutlu etti.<strong>Makromarket</strong> mağazalarından alışverişyaptılar ve muhteşem hediyelerkazandılar. 363 muhteşem hediye, 22Eylül Cumartesi 13:00’ten itibaren sahiplerineteslim edildi. 21 Fiat Albeatalihlileri, bir taraftan arabalarını tümdetaylarıyla incelerken diğer taraftanda <strong>Makromarket</strong>’e teşekkürlerini ifadeettiler.Bunun yanında 121 Adet HP dizüstübilgisayar ve 221 Adet Vestel 70 EkranTV kazanan talihliler, <strong>Makromarket</strong>’inmağazalarında makro kalite hizmetsunmanın yanında büyük çaplı hediyekampanyaları düzenleyerek müşterisinede ekstra yüzlerce hediye kazandırdığınıifade ettiler. Yapılan hediyekampanyalarından son derecememnun kalan <strong>Makromarket</strong> müşterilerihediye almanın mutluluğunu veheyecanını doyasıya yaşadılar.BÜYÜK KAMPANYADAN ARABAKAZANAN TALİHLİLERSaffet Budak, Cemal YahşiOstim Mega MakineCemaynur KarataşHalil İbrahim MutluAli Haydar TopaloğluEbru SinaplıAyhan Kapkın, Esra EtizZekine ŞeremetTurgut Akyüz, İlkay SalınSongül KayaÜmmi Server HoşafMehmet YıldırımMuharrem Yayabaşıİlyas BaşköyNurhayat ErkanHayrettin CoşkunZüleyha Taş, Nafiye GülerT E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 79


MAKROhaberMAKROMARKET’TE RAMAZAN YİNEBOLLUK VE BEREKETİYLE GEÇTİ11 Ayın Sultanı Ramazan geldi, hoş geldi; yüreklerimize, keselerimize,hanelerimize ve sofralarımıza bereket geldi. Mağazalarında makro kalitedebinlerce ürün çeşidini mikro fiyatlarla sunan <strong>Makromarket</strong>, Ramazandada modern ve ferah alışveriş mekanlarında binlerce ürün çeşidini hesaplıfiyatlarla sundu. Müşterilerinin mağazalarında yaptıkları alışveriştenkeyif almaları adına gerekli tüm şartları sağlayan <strong>Makromarket</strong>, Başkentte, Polatlı’da veKırıkkale’de müşterisinin tercih noktası olmaya devam ediyor.MAKROMARKET RAMAZAN SOKAKLARI<strong>Makromarket</strong> her Ramazan ayında yaptığı gibi yine müşterisine en iyi hizmeti sunmak adına Ramazan sokakları oluşturdu ve Ramazansofralarında olması gereken tüm ürün çeşitlerini Ramazan sokaklarında bir araya getirdi. <strong>Makromarket</strong> müşterileri, zeytindenturşuya, hurmadan yufkaya, pastırmadan güllaca kadar yüzlerce ürünü hazırlanan Ramazan sokaklarında bulabiliyor. Ramazansokaklarında <strong>Makromarket</strong> çalışanları, özel yöresel kıyafetleriyle hizmet veriyorlar. Ramazan sokakları, hem geçmişten günümüzekadar gelen geleneklerimizi yaşatmamızı hem de <strong>Makromarket</strong> müşterilerinin daha rahat alışveriş yapmalarını sağlıyor.10 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


POLATLI’YA RAMAZAN, HEDİYELERLE GELDİRamazan ayında müşterilerine pek çok avantajlı fırsat sunan <strong>Makromarket</strong>,Polatlı mağazalarına da Ramazan bereketini hediyelerle getirdi. <strong>Makromarket</strong>müşterileri, Polatlı mağazasından yaptıkları her alışveriş karşılığı bir hediye aldılar.<strong>Makromarket</strong> Polatlı mağazalarından yapılan 25, 50, 75, 100, 150 ve 200YTL değerindeki alışverişler, çoraptan kaşıkçatala, tabaktan fincana, tenceredennevresim takımına pek çok çeşit hediye kazandırdı.YARDIMLARLA RAMAZAN BEREKETİNİ PAYLAŞTIKRamazanın eşsiz bolluk ve bereketini mağazalarına taşıyan <strong>Makromarket</strong>, Ramazanyardım paketleri ve alışveriş çekleriyle yardımları kolaylaştırdı. Müşterisinintercihine sunduğu büyük ve küçük, 2 farklı fiyat yapısına sahip Ramazanyardım paketleri ve alışveriş çekleri, tüketicilerin zekatlarını yönlendirdi. Özelve kullanımı kolay ramazan yardım paketleri, <strong>Makromarket</strong> müşterilerinin arzuettikleri adreslere teslim edildi. Aynı şekilde alışveriş çeklerinde de müşterilereözel fiyat avantajları sunularak hem genel uygulamalardan hem de kendilerineözel yapılan indirimlerden faydalanmaları kolaylaştırıldı.MAKROMARKET’TE RAMAZAN EĞLENCELERİHer Ramazanda hepimizinvazgeçilmezi olan Hacivatve Karagöz, ortaoyunu vemeddah, Ramazan ayında<strong>Makromarket</strong>’in minikmüşterilerini eğlendirdi.“Hokkabazlar” adlı tiyatrogrubu tarafından gerçekleştirilenRamazan eğlenceleri,zengin içeriği ve özel kostümleriyleizleyenleri coşturdu.


MAKROhaberMAKROMARKET İDARİ KADROSU İFTARDA BİR ARAYA GELDİ<strong>Makromarket</strong> Yönetim Kurulu Başkanı ve Üyeleri, Ostim Lale Restaurant’tamağaza müdürleri, bölge müdürleri, satınalma kategori müdürleri ve diğer departmansorumlularıyla birlikte bir iftar yemeğinde buluştu. 28 Eylül günü gerçekleştirileniftar yemeği, Hacivat-Karagöz gösterisi ve çeşitli yarışmalarla renklendi.Yarışmalarda dereceye giren yöneticilere <strong>Makromarket</strong> Genel MüdürYardımcısı Mehmet Songör tarafından kol saati ve teselli armağanları verildi.Tüm idari kadronun bir araya geldiği iftar yemeği, Ramazan ayının anlam ve önemineuygun olarak <strong>Makromarket</strong> ailesinin daha da kaynaşmasına vesile oldu.EKER’İN “WOODY”Sİ KANYON’DADünyanın en büyük kentsel sanatve sosyal sorumluluk etkinliğiolan CowParade, 1 Ağustos’-tan itibaren İstanbul sokaklarınasanat ve yaratıcılık getirdi. CowParadeİstanbul, 75 markanın sponsorluğunda,150 sanatçının elinden çıkan185 inek heykeli ile İstanbul sokaklarınısüslüyor. CowParade’ın sponsorlarındanbiri de Bursa’da kurulu EkerSüt Ürünleri A.Ş. Etkinliğe, UludağÜniversitesi Güzel Sanatlar FakültesiResim Bölümü mezunu Özden UtkuO d m a n ’ ı n“ W o o d y ”adını verdiğiinektasarımıylakatılan Eker Süt Ürünleri’nintasarım ineği,Kanyon AlışverişMerkezi’nde İstanbullularlabuluşuyor.MAKROMARKET’İN MAĞAZA VE HİZMET AĞI GÜNDEN GÜNE BÜYÜYORMAKROMARKET “100. YIL ÇİĞDEM 2” ve “CEBECİ DÖRTYOL”ÇİĞDEM 2 ŞUBESİCEBECİ DÖRTYOLŞUBESİBaşkentte alışveriş, <strong>Makromarket</strong> mağazalarıylaçok daha keyifli. Modernve ferah mağazalarda alışverişin tadınavarmak isteyen müşteriler, <strong>Makromarket</strong>mağazalarını tercih ediyorlar.Mağazalarında etkin hizmet, genişürün yelpazesi, nitelikli çalışan ve hesaplı fiyatseçeneklerini bir arada bulunduran <strong>Makromarket</strong>,100. Yıl Çiğdem 2 ve Cebeci Dörtyolmağazalarını da müşterilerinin hizmetineaçtı. <strong>Makromarket</strong> Çiğdem 2 mağazası, 20çalışanı ve 4 kasasıyla; <strong>Makromarket</strong> Dörtyolmağazası da 19 çalışanı ve 3 kasasıyle A’danZ’ye tüm temel gıda ve ihtiyaç ürünlerinimüşterisinin hizmetine sunuyor. 2007 yılındaistikrarlı ve emin adımlarla büyüme sürecinehız veren <strong>Makromarket</strong>, perakende sektöründeiddialı olduğu makro kalite hizmet farkınımikro fiyat stratejisiyle sürdürmeye devamediyor. <strong>Makromarket</strong>, kaliteden ödünvermeden büyümeye devam ediyor.12 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROhaberMAKROMARKET PİKNİKTED U D UA L T U N D A ĞBir akşam üstüydü… Yazın engüzel akşamıydı bekli de. Hafifbir esinti… Yıldızlarla dolubir gecede, <strong>Makromarket</strong>özel pikniğindeyiz.Şaşırmayın!!! Perakendecilerin pikniğigündüz olmaz zaten, çünkü hizmettirhedef öncelikle.Ama bu gecede,Herkes mutlu…Gözlerde mutluluk tebessümleri…Arkadaşlarıyla sohbetler ediyor <strong>Makromarket</strong>mensupları,Kahkahalar, devasa <strong>Makromarket</strong> binasınınçardak bölümünde, yeşillikleriçinde, hafif bir müzik eşliğinde atılıyor.Herkes bir ağızdan şarkılar söylüyorVe yapılan mangalların kokusu burnumuzdatütüyor.Özel Lale çorbası geliyor, mükemmelhazırlanmış bir salatayla beraber, ekmeklerözel ekmek; tadı da, doyulmazdediklerinden. Rejimdeydim ogüne kadar, ama o akşam ara verdim,zaten günlerden cumaydı ve rejimepazartesi başlanmalıydı. Kalabalıktık,sayamadığımız kadar kalabalık…<strong>Makromarket</strong> et tesislerinde özel yapılmışpirzolalar, köfteler ve tavuk çeşitleri,Lale Restoran’dan gelen becerikligarsonların marifetli ellerinde tatbuldu.Ahhhh… Bir de sesim olsaydı, şu şarkısöyleme yarışmasına katılabilseydimama olsun, arkadaşlarım inletti sesleriyleSarayköy semalarını bir akşamüstü.Ben de sessizce mırıldandım.Ankara oyun havaları da olmasa, buinsanlar neyle coşacakmış bilmem!Halayın geleneksel birlik beraberliğidirkenetlenmek. Kenetlenerek birbiriylehalaylar çekti, benim sevgili müdürarkadaşlarım. Gökyüzü yıldızlarladoluydu, binlerce yıldız vardı.Onlar da bu gecede bizim kadar şenve şakraktı.Neden ben yazdım bu yazıyı biliyormusunuz? Dışardan gören birileri yazamazdıbizim hissettiklerimizi. Benherkesin gönlündeki ses oldum, birlikve beraberliğimizin hikayesini ancakben anlatabilirdim.Yaşamımızdan bir gündü, gülümseyerekayrıldığımız...18 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROgüncelBir Ramazan ayını daha, kulağımız sabahlarıdavul, akşamları da ezan sesinde geçirdik. Kalabalıkiftar sofralarında tanıdık yüzlerle yenenkeyifli yemekler sona erdi ve işte bir bayramzamanı daha geldi. Son yıllarda, bayramlar birazdaha buruk geçiyor, çünkü çoğumuz geçmişebüyük bir özlem duyuyoruz. “Nerede oeski bayramlar?” cümlesi, hepimizin oldukçaaşina olduğu, özellikle büyüklerimizin herbayram tekrarladığı, tanıdık bir cümle. O haldeneden geleneklerimizi yaşatmaya devametmiyoruz? Haydi bu bayramı, çocukluğumuzdakibayramların tadında geçirelim.Mendillerin önemiGeçmiş bayram sabahlarında erkenden uyanır,yepyeni elbiselerimizi ve pabuçlarımızıgiyerdik. Ailece yapılan keyifli bir kahvaltısonrasında, büyüklerimizi ziyaret etmek içinyollara düşerdik. Çalan her kapıya koşardık,gelen çocuklara şeker dağıtabilmek için. Bugünise korkuyoruz, bayramlarda kapı zillerinden.Bayramlaşıp elini öptüğümüz büyüklerimiz,mendil verirdi bizlere. O mendili açmak içinsabırsızlanırdık, çünkü içinden ya tatlı bayramşekerlerinden çıkardı ya da bozuk para.Ziyaretlerimiz sona erdiğinde ise topladığımızşekerleri yerdik mahalle arkadaşlarımızla.Şimdi mendiller yok belki ama harçlık veşeker geleneği hala devam ediyor.20 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Neydi o eskibayramlarıheyecanlı yapan?Geçmişte bayramlar, günler öncesinden büyük bir heyecanla beklenirdi.Özellikle de Ramazan Bayramı. Şimdilerde ise bayram kelimesitatille eş değerde kullanılıyor. Kapı komşularımıza yabancı yaşadığımızgünümüzde, akraba ziyaretleri de gittikçe azalıyor. Şöylebir hafızaları kurcalayalım... Neydi o eski bayramları heyecanlı yapan?Bulduğunuz cevaplar çok açık değil mi? Küreselleşen dünyadayoğun iş temposu, bayramlarımızı da ele geçirdi sonunda. Çalışmaktannefes alacak zaman bulduğumuzda, kıyılara, sahillerle kaçarolduk.Tekrar geçmişe dönersek göreceğiz ki, eskidenbayramlarda yepyeni elbiseler giyilirdi. Günleröncesinden takımlar diktirilir, ütülenirve büyük bir özenle bayram sabahına kadarsaklanırdı. Bu kadar mağaza bolluğunun,hazır giyim çılgınlığının olmadığı odönemlerde terziler çifte bayram yapardı.Şimdilerde ise, her gün bayram günüymüşgibi giyiniyoruz.Bayram eğlenceleriBayramın ilk günü, yapılan ziyaretler ve kapızillerinin curcunasıyla geçtikten sonra, akşamyenecek olan bayram yemeğinin telaşıbaşlardı. Göz alıcı sofralar kurulur, büyüklerbaşköşeye oturtulur, akrabalar, komşulardavet edilir ve bayram yemeği yenirdi. Yemeğinüstüne de Ramazanın vazgeçilmeztatlısı güllaç ya da baklava… Sonrasında isebayram eğlenceleri başlardı. Bayramı evindegeçirenler şarkılarla, türkülerle eğlenir, dışarıdakutlayanlar ise tiyatrolara, konserleregiderlerdi. Sokaklarda, Hacivat-Karagözoyunları düzenlenir, macun ve pamuk şekersatılırdı.Geçmiş Ramazan Bayramları böyleydi işte.Siz hala ‘ben bu bayramı evimde televizyonseyrederek, kapımı kimseye açmadan geçireceğim,zaten 3 gün tatilim var’ diyorsanız,ya da her bayram öncesi tatil beldelerine kaçanlardansanız;“ne ola benim ola / kalbiniz nurla dolaiki gözüm, efendim / bayramınız mübarek ola”T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 721


MAKRObeslenmeBAYRAMDADENGELİ BESLENMEBir Ramazan ayı daha sabahın erken saatlerinde sokağımızdangeçen davulcunun manileri ile kalabalık iftar sofralarının keyiflidakikaları arasında gelip geçti. Bu süre zarfında birçoğumuzgündelik yaşamdaki yeme alışkanlıklarımızı bir kenara bıraktıkve gelecek olan bayramı sabırla bekledik. Sonunda RamazanBayramı kapımızı çaldı. Şimdi gerek evimizde gerek bayram ziyaretlerindesevdiğimiz tatlılardan dilediğimizce yeme zamanı.Ramazan Bayramı’nın en önemli özelliklerindenbiri, şüphesiz ki evlerde yapılanmis gibi şerbetli tatlılardır. Ziyaretine gittiğimizher evde mutlaka şekerpare, revani,fındık tatlısı ve hiçbirimizin vazgeçemediğifıstıklı veya cevizli baklava başköşeyialır. Ancak özlediğimiz bu tatlılarıkeyifle yerken yine de dikkatli olmaktafayda var. Bir ay boyunca yeme alışkanlıklarımızdaciddi bir değişim olduğu için,normal yeme alışkanlıklarımıza geri dönerkenyine her şeyi kararında yemekgerekiyor. Çünkü vücudumuz bir ay boyuncaalıştığı oruçtan, normal yeme düzeninegeçerken sıkıntılar yaşayabiliyor.Bayramda tatlı dahil olmak üzere her şeyiaşırıya kaçmadan yemek ve dengelibeslenmeyi korumak son derece önemli.Bunun yanı sıra tatlı tüketimindeki artışaparalel olarak bayram süresince bolbol su tüketmeye de özen göstermekgerekiyor. Aksi takdirde midede ülser vegastrit gibi rahatsızlıklaroluşabiliyor.Ağır ve fazlayemeye bağlı olarakoluşan sindirim bozuklukları,tansiyon sorunları,uyku hali ve yorgunluk hissi gibi rahatsızlıklarda cabası. Bu bayramı, doğruseçimler yaparak ve geri çeviremesenizbile yapılan ikramlardan azar azar yiyerek,bu tarz problemler yaşamadan vemidenize zarar vermeden geçirmenizmümkün. Böylece tatlı yiyip tatlı konuştuğunuzRamazan Bayramı boyunca ağzınızdantat, yüzünüzden gülümseme eksikolmayacak.Bayramda tatlılara dikkatRamazan boyunca uyguladığınız yemekyeme alışkanlığını, fazla tatlı tüketmedenbayramda da dengede tutun. Ramazanboyunca oruç tutan kişilerin, günlüköğün sayısını azaltmaları ve beslenmealışkanlıklarındaki değişiklik, bayramdaaşırı tatlı isteğini de beraberinde getiriyor.Psikolojik olarak görülen bu durumdankendinizi korumanız gerekiyor. Bayramdaaşırı çikolata, şeker gibi tatlılarınyanında baklava, tulumba gibi hamur işitatlıları tüketmek, sindirim sisteminde vediğer organlarda çeşitli rahatsızlıklara sebepolabiliyor. Vücudunuzun dengesinikorumak için keşkül, sütlaç, güllaç gibisütlü tatlıları tercih edip, hafif yemeklereyönelin.22 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROgüncelSOSYAL DAYANIŞMA KÖPRÜSÜ:ZEKAT VE FİTRE“Mallarınızı zekat ile koruyunuz.Hastalıklarınızı sadaka ile iyileştiriniz, bela dalgalarınıdua ve niyaz ile karşılayınız”H z . M U M A M M E D ( S . A . V. )islam dininin 5 şartından biriolan zekat, kelime anlamı olaraktemizlik, bereketli olmak,iyi ve düzgün olmak manasınageliyor. Dinde ise zengin olanMüslümanların, Allah’ın hakkı olanlaraverilmesini emrettiği belli miktardamalını vermesi anlamına geliyor. Kur’-anı Kerim’de en çok tekrarlanan emirlerdenbiri olan zekat, aynı zamandabir yardımlaşma ve sosyal dayanışmaunsuru.Kişileri cimrilikten koruyan ve cömertliğinkapılarını açan zekat ile yoksulolanın da rahat yaşaması amaçlanıyor.Mal varlığı bakımından zengin olankişiler, her yıl malının yüzde 40’ını yoksulkimselere bağışlayarak yardımdabulunuyor. Böylece birlik ve beraberlikduygusu pekişiyor.İslam dininin emirlerinden biri olanzekatı vermenin de elbette bazı kurallarıvar. Örneğin, zekatı ancak Müslümanolan, akıllı olan, ergenlik çağınaerişmiş, hür ve dinen zengin olan kimselerverebiliyor. Bu kişilerin zekat vereceğikişilerse ancak dini ölçülere görezengin sayılmayan, yani malı olmayan,borcundan fazla mala sahip olmayan,memleketinde parası olduğu haldeyolda parasız kalan kimselerdenoluşuyor.Anne, baba, büyükanne ve büyükbabalara,evlatlara, zenginlere, Müslümanolmayanlara verilemeyen zekatıayrıca karıkocalar birbirlerine de veremiyorlar.Zekat verirken önceliği sırasıylakardeşler, kardeş çocukları, amca,hala, teyze ve daha sonra diğer akrabave komşular alırken, mahallede oturanfakir komşular ve memleketteki fakirleredaha sonra sıra geliyor.İnsan yaradılışınınbir sadakası: FitreKök olarak yaratılış kelimesindengelen fitre, ‘insanın yaradılışının bir sadakası’anlamına geliyor. Ramazan Bayramısadakası da denen fitre ile amaçlanan,yoksul kimseleri bayram öncesindesevindirebilmek. Zekata nazarandaha kolay kuralları olan fitre, vermeyegücü yeten, sıkıntıya düşmeyecek olanherkes tarafından bayramda veya bayramöncesinde verilebiliyor.Varlığa ve sağlığa şükür sadakasıolarak verilen fitre, fakir bir kimseyeverilebilirken, fakir olan birkaç kişi arasındada paylaştırılabiliyor. Fitre verilecekkişinin yaşantısına bakılmazken, bukişi bir öğrenci, bir sokak çocuğu veyaruhsal ve bedensel rahatsızlığı olan birkişi de olabiliyor. Ayrıca kişi, fakir olankardeşlerine, kardeşlerinin çocuklarınave diğer fakir akrabalarına da fitre verebiliyor.Fitre verilirken dikkat edilmesi gerekenen önemli unsur, yoksulun onurunukırmamak. Yoksulun aldığı parayıfitre olarak bilmesine gerek yok. Fitreveren kişinin bunu bilmesi ve fitreyi verirkenki iyi niyeti dinen yeterli oluyor.Zenginle yoksulu birbirine yaklaştıran,sınırları ortadan kaldıranfitre ve zekat sayesinde, manevihuzur daha çok hissediliyor.24 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROgüncelZ A F E R İ N B A Y R A M I30 AĞUSTOSBirinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması’yla yurdumuztamamen elimizden alınıyor, hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu.Birinci Dünya Savaşı sonundaimzalanan Mondros Mütarekesive Sevr Antlaşması-’yla yurdumuz tamamenelimizden alınıyor, hür olarakyaşama hakkımıza sonveriliyordu. Millet olarak bu durumukabullenmek mümkün değildi. 19 Mayıs1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıylabirlikte Kurtuluş Savaşı dabaşlamış oldu. Amasya Genelgesi’ninyayınlanmasının ardından Erzurum veSivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen30 Ağustos DüşüDonduruyorum tertemiz güzelliğini denizlerin,El-ele vermiş dostlukların minderinde,Sarılıp kenetlenmiş yüreklerimizi,Donduruyorum sevdamızı en güzel yerinde.Donduruyorum kuş seslerini dallardaÇiçek açmış erik ağacını yeşilinde,Çocuklarımızı oyuncaklarıyla baş başa,Donduruyorum seni, gel diyen sesinde.Donduruyorum yurdumun Atatürk kokan yıllarını,İnsan güzellikleri yüklenmiş yüreğimde.Kelebeklerin kanadını, denizlerimin menevişini,Donduruyorum içli bakışlarını gözlerimde.Donduruyorum omuz-omuza 30 Ağustos sabahlarınıYırtıyorum kapkara düşleri dişlerimle,Kaldırıyorum şerefli bayrağımı yukarı-yukarı,Donduruyorum kalelerin yücesine-yücesine.Donduruyorum ki gün gelecek, haydi diyeceğim;Sileceğim yeryüzünden kirleri-pasları,Fidanlarımız yeşerecek, Ata'm gülecek elbet,Donduruyorum ki gün gelecek, salıvereceğim.Sadettin DerenAtatürk, 23 Nisan 1920’de TBMM’yikurdu. Böylece, hem memleketin yönetimihalkın iradesine verilmiş oluyordu.Hem de Kurtuluş Savaşı’nınmerkezi Ankara oluyordu. Türk tarihinindönüm noktalarından biri olanSakarya Savaşı’ndan sonra, büyük birtaarruzla düşmanı tamamen yok etmekararı alındı. 1922 yılı Ağustosuna kadar,hazırlıklar tamamlandı. Bu hazırlıklardansonra, Gazi Mustafa Kemal’-in başkomutanlığını yaptığı Türk ordusu,26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı.Bir saat içinde düşman mevzileriele geçirildi ve 30 Ağustos günü İtilafDevletleri yenilgiye uğradı.Zafer Bayramı, 1922 yılında 22Ağustos’ta başlayıp, 30 Ağustos’taDumlupınar’da Mustafa Kemal’inbaşkumandanlığında galibiyet ile tamamlanan,Başkomutanlık MeydanMuharebesi’ni (Büyük Taarruz) anmakiçin kutlanan bayramdır. Gerçekte,tüm düşman birliklerinin ülke sınırlarınıterk etmesi daha sonra olsa da,30 Ağustos, sembolik olarak, ülketopraklarının düşmandan arındığı günütemsil eder.İlk defa 30 Ağustos 1923 günüAfyon, Ankara ve İzmir’de kutlanmıştır.Resmi olarak Zafer Bayramıilan edilmesi 1935 yılı Mayıs ayındaolmuştur. Zafer Bayramı ülkedetörenlerle kutlanır. Devlet erkanı vebirçok vatandaş, Ankara’da Anıtkabir’i,diğer illerde de anıt ve şehitlikleriziyaret edip, Mustafa Kemal Atatürk’-ü, silah arkadaşlarını ve komutasındasavaşmış askerleri anarlar. Hemen hemenher yerleşim yerinde, askeri birliklergeçit törenlerine katılır.Ayrıca dış temsilciliklerdede çeşitli kutlamalaryapılır.26 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROgüncelGEL, NE OLURSAN OL YİNE GELYüzyıllar öncesinden bugüne, bizlere kadar gelen yediöğüt, aslına bakılırsa Mevlana felsefesinin bir özeti. Neolursa olsun, suçlu, suçsuz, iyi, kötü fark etmeden bütüninsanları sevgi ve saygıya çağırıyor Mevlana. Etkisinigeçen yüzyıllara rağmen yitirmeyen bu büyük düşünceadamının en büyük özelliği ise kişilerin inanç ve özgürlüklerine,bugün çağdaş dünyada bile böylesine rastlanılmayan birbiçimde değer vermesi.Mevlana’nın ilkelerinden ve İslaminancına getirdiği yorumdan doğanMevleviliğe göre, tasavvufi eğitiminamacı, insanın kendine gelmesini,kendini bulmasını sağlamaktırNormal şartlarda “kişiye bağlı özelyıl” ilan etme yetkisi olmayan BirleşmişMilletler Eğitim Bilim ve KültürKurumu (UNESCO) 800. doğum yılıolması nedeniyle, dünyada bazı değerlerinhatırlatılması gerektiğine inanarak2007 yılını, “Mevlana ve HoşgörüYılı” olarak ilan etti. Bu nedenlebiz de Mevlana’ya, hayatına ve felsefesinekısaca değinelim ve Mevlana’yıdaha yakından tanıyalım istedik.“Hamdım, piştim, yandım”Yaşamını bu sözlerle özetleyen MevlanaCelaleddin Rumi, 1207 yılındabugün Afganistan sınırları içinde bulunanHorasan yöresinin Belh şehrindedoğdu. Mevlana’nın babası Belhşehrinin ileri gelenlerinden olan vesağlığında Sultanü’l Ulema (bilginlerinsultanı) unvanını alan Bahaeddin Veled’di.Mevlana ve ailesi, 1222 yılındaKaraman’a gelip, buraya yerleştiler.Bu yıllarda Anadolu’nun büyük birkısmı Selçuklu egemenliği altındaydı.Sanat eserleri ile dolup taşan Konyaise devletin başkentiydi. Devletin hükümdarıolan Alaeddin Keykubad’ınçağrısıyla Mevlana ve babası Konya’yayerleştiler. Bahaeddin Veled1231 yılında vefat edince, öğrencileri,oğlu olan Mevlana’nın çevresindetoplanmaya ve onu varis olarak görmeyebaşladılar. Gerçekten de Mevlanabüyük bir ilim ve din bilgini olmuştu.İplikçi Medresesi’ne gelenlerinruhlarını arıtıyor, onlara vaazlarveriyordu. Medrese onu görmeyegelenlerle dolup taşıyordu.1273 yılında ölen Mevlana, ölüm gününüyeniden doğuş olarak kabulediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine,yani Allah’a kavuşacaktı. Bu nedenleMevlana ölüm gününe ‘düğün gecesi’manasına gelen ‘Şebi Arus’ diyor vedostlarına arkasından ağlamamalarınıöğütlüyordu. Yaşadığı dönemde ünüSelçuklu Devleti sınırlarını aşarak Bizans’tanSemerkend’a kadar ulaşan,vefatından sonra da ismi ve düşünceleriçerçevesinde oluşturulan tasavvufanlayışıyla dünyaya yayılmış olanMevlana, tüm insanlığı barışa ve hoşgörüyeçağırdı.28 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


“Ey başkasının yüzünde kötü birben gören! Gördüğün kendi benininaksidir, ondan nefret etme!Müminler birbirinin aynasıdır. Buhadisi peygamberden rivayet etmedilermi? Kör değilsen bu körlüğükendinden bil! Kendine kötüde, başkasına deme! Eğer kargakendi çirkinliğini anlasaydı, derdindenkar gibi erirdi. Herkesönce kendi kusurunu görseydi,halini ıslah etmekten gaflet edermiydi? Halk kendisinden gafildirbabam, gafil! Onun için birbirlerininkusurlarını görürler. Nemutlu o kişiye ki kendi ayıbını görür.Kim birisinin ayıbını söylerse,onu kendisine almış olur. Ört kisenin ayıbını örtsünler.”Biçimci olmayan Mevlana, her türlükısıtlamanın karşısındaydı. Edep, vefa,sabır, eğitim gibi ahlak kavramlarınıngerçek anlamını aramayı ve insanlarabunu öğretmeyi iş edinmişti.Ona göre asıl konu ‘insan’dı. Din, felsefe,ahlak, insanı mutlu etme yolundagelişen araçlardı. Bu araçlaratakılıp kalmak, gelişmeyi vegelişme hızını kesecek yanlışdavranışlardı. Doğru olan, gerçeğegiden yolu bulmaktı ve buyol, “aşk”tan geçiyordu. Busevgi, hoşgörü ve vefa kavramlarıyladesteklenecek vebeslenecekti. Tam bir varlıkbirliği savunucusu olanMevlana’ya göre soyut birAllah sevgisi yerine, somutbir sevgi yani Hak’kıhalkta ve halkı Hak’ta sevmekgerekiyordu.MevlevilikMevlana’nın hayatı boyunca tarikatlaraözgü bir takım kurallara uymadığı,kendisine bağlananlar için özel kurallarkoymadığı biliniyor. Mevleviliğinbaşlıca kurallarından birisi olan semayıda yalnızca aşk ve cezbe için yardımcıbir öğe sayıyordu.Mevlana’nın ilkelerinden ve İslaminancına getirdiği yorumdan doğanMevleviliğe göre, tasavvufi eğitiminamacı, insanın kendine gelmesini,kendini bulmasını sağlamaktır. Gerçeğeulaşmak için insan tabiatına aykırıyöntemlere başvurulmamalıdır.Bunun için de isimlerden ve kelimelerdengeçip Allah’ı bulmak, Allah dışındakivarlıklardan arınmak gerekir.Bütün varlığı kuşatan Allah’ın varlığı,tek gerçektir. Varmış gibi görünenvarlıklar gerçekte yoktur; var olan,bu varlıklar aracılığıyla kendini gösterenAllah’tır. Evren her an yenidenyaratılmaktadır. Allah’ı gerçek anlamıylatanımayan insanlar dünyanın,altın ve gümüşün kulu kölesi olurlar.Bu kölelikten kurtulmanın tek yoluda Allah aşkıdır.Türk düşünce ve sanat hayatınaönemli katkıları olan ve yüzyıllar boyuncaetkisini sürdüren Mevlevilik,canlılığını günümüzde korumaya devamediyor. Her yılın aralık ayında,Konya’da, turistik amaçlı Mevleviayinleri icra ediliyor.T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 729


MAKROgüncelSUSUZLUK ÇANLARI ÇALIYORS U Y U N D E Ğ E R İ N İ N F A R K I N D A M I Y I Z ?Küresel ısınmanın da tetiklemesiyle yaşanan su sıkıntısı, uzun zamandırgündemimizi meşgul eden önemli bir konu. Hatta senelerdir,çöl olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz, bizlereçeşitli kanallardan hatırlatıp duruluyor. Su azaldıkça canlı türlerindeazalmalar başlayacağı gibi, çeşitli sağlık sorunlarıyla da yüzyüze kalacağız. Bu nedenle su, olmazsa olmaz bir yaşamsal kaynak. Peki,çalan tehlike çanlarına karşın susuzluk için yeterince önlem alıyor muyuz?Suyun taşıdığı hayati değerin ne kadar farkındayız?Yıllardır “felaket senaryosu bunlar”diyerek kulaklarımızı tıkadığımızsusuzluk tehlikesi, gelip kapımızı çaldı,sonunda. 3 tarafımızın denizlerle çevriliolması, nehirlerin ve göllerin bolluğunedeniyle su sıkıntısı yaşanabileceğineinanmıyorduk ya da inanmak istemiyorduk.Ancak yağışsız geçenuzun bir kış mevsimi veyine kurak geçen aşırısıcak yaz ayları sonrasında,barajlarda sukalmadı, göller ve derelerise bir bir kuruyor.Birçok yerde desu kesintileri çoktanbaşladı.Yaşanan su sıkıntısının yanındaşimdi bir de hastalık tehlikesiyle karşıkarşıyayız. Çünkü su olmadığı zamanmikroorganizmalar rahatlıkla üreyipyayılabiliyor, bu da tifo, dizanteri, kolera,bağırsak enfeksiyonları gibi ciddihastalıklara davetiye çıkarıyor. Bu hastalıklardankorunmanın yolları elbettevar. Ama öncelikle işe doğal birer zenginlikolan su kaynaklarını dikkatli birşekilde kullanarak başlamak gerekiyor.Su tasarrufu yapmak çok da zordeğil. Herkes kendi çabasıyla suyu tasarruflukullanmaya çalışırsa, su sıkıntısınıazaltabilir. Dişleri fırçalarken veyatıraş olurken musluğu açık bırakmayarak,bulaşıkları makinede yıkayarak,temizliği mümkün olduğunca dahaaz su ile yaparak, duş alma süresinikısaltarak, ciddi su tasarrufusağlayabilirsiniz.Öte yandan hastalıklardankorunmak içinçeşitli önlemler almakda gerekli. Susuzluknedeniyle oluşabileceksağlık problemlerindenkorunmak içinmutlaka, içeceğiniz suyu 10 dakika kadarkaynatın ve ağzı kapalı bir şekildesaklayın. Kesinti olmadığı günlerde,doldurduğunuz deponuzun temiz olduğundanemin olun, suları klorlayın,satın aldığınız ambalajlı suların ruhsatlıolmasına özen gösterin. Aldığınız suyunetiketinde üretim tarihinin veanaliz değerlerinin olup olmadığınaçok dikkat edin. Şüphelendiğiniz durumlardaise Sağlık Bakanlığı’nın Alo184 hattına başvurun.Su bir yaşam mucizesi. Susuz bir yaşamdüşünülemez. Peki ama neden? Su, vücudun her hücresinde enerjiüretir, bize yaşam gücü verir. Bağışıklık sistemini güçlendirerek,kanser de dahil olmak üzere çeşitlihastalıklara karşı koruyucudur.30 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Akciğerlerde oksijentoplayan kırmızı kan hücrelerininçalışma veriminiartırır. Kalp krizi ve felce karşıkoruyucudur. Kalp ve beyin damarlarındapıhtılaşmayı önler. Uykuyu düzenler. Cildi yumuşatır, yaşlılıkbelirtilerinin azalmasınayardımcı olur. Yaşlılıkta bellek kaybınınönlenmesine neden olur.Beden sağlığımız için suBedenimiz için suyun herformu ayrı bir gereklilik vekeyiftir. Hem içimizi serinletenhem de dışımızı güzelleştiren,doğanın en büyükmucizesini hayatımızınher alanında kullanmamızgerekiyor. İnsan vücudunun%70’inin sudan oluştuğunudüşünürsek su bizim içinhayati önem taşıyor.S U T A S A R R U F U İ Ç İ N Muslukları ve sifonları daima bakımlıtutmalıyız. Bozuk olanlarsa hemen onarılmalı.Çünkü saniyede bir damla akan su,yılda 3 metreküplük yani 3 tonluk bir tüketimedenk geliyor. Tıraş olurken, ellerimizi yıkarken,dişlerimizi fırçalarken açık bıraktığımızmusluk, dakikada yaklaşık 15-20 litre suyun boşa akmasınasebep oluyor. Bu durumlarda musluğu ihtiyacımızolduğu kadar açalım. Bulaşıkları elde değil makinede yıkamakgerekiyor. 4 kişilik bir aile, günlük bulaşığınıelde yıkarsa, ortalama 84126 litre suharcanıyor. Oysa bulaşık makinesi aynıbulaşığı sadece 12 litre su ile yıkıyor. Buda bir yılda ortalama 2640 ton su tasarrufuanlamına geliyor. İçme suyu dışındaki suları birkaç kez kullanmaya çalışabiliriz.Sebze ve meyve yıkadığınız suyla çiçekleri vebahçeyi sulayabilir, temizlik yapabiliriz. Daha kısa duş almaya özen gösterin. 5dakikalık bir duş sırasında ortalama 60 litresu harcanıyor. 4 kişilik bir ailenin herbir ferdi duş süresini 1 dakika azaltırsayaklaşık 18 ton suyu kurtarır. Duş başlığını,yeni çıkan ve suyu daha iyi püskürtenekonomik duş başlıklarıyla değiştirin.Böylece suyu daha az açarak daha tazyikli suyladuş alınabilir. Otomobilinizi ve balkonlarınızı hortumlayıkamak yerine silerek veya kova vesünger kullanarak temizleyebiliriz. Hortumlayıkama, yaklaşık 550 litre su kullanımıdemektir. Kollarınızı soğuk suyla yıkamanızbitkinlik ve streshalleri için birebirdir. Klasik sıcak-soğuk subanyosu, selülitlerinizin azalmasınave cildinizin diri birhale gelmesine yardımcıolur. Sabahları yüzü soğuk suylayıkamak, cildi güçlendirir,canlandırır ve rahatlatır. Gün içinde bol bol su tüketin.İçeriden sağlayacağınıznem, cildinizi elastikleştirir.Kilolu kişilerdaha çok su tüketmeliKilolu insanlar daha büyükbir su ihtiyacı hissederler.Yağların kullanılmasında suyunözel bir yeri olduğundanşişmanlar daha çok suya ihtiyaçduyarlar. Kişi, her 1-2 kilofazlası için 1 bardak dahasu tüketmelidir. Suyun soğukolması tercih edilmeli çünküsoğuk su bedende daha çabukyayılır ve kana karışır.T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 731


MAKROröportajTEMEL GIDADA MAKROMARKET KALİTESİBir market düşünün… Sırf müşterileri en taze, en lezzetliürünleri tüm sene boyunca ilk günkü tadıyla yesin diye pekçok marketin yapmadığı yatırımlar yapıyor. Peynirin, zeytininen iyisini, en doğru zamanda alıp en doğru şartlarda saklıyor.Ve bunları, size en lezzetli olduğu zamanda alınmış koyunpeynirini, Kars kaşarını, tulum peynirini ve daha pek çok tadıdoğru bir şekilde sunmak için yapıyor. <strong>Makromarket</strong> farkı daburada ortaya çıkıyor.<strong>Makromarket</strong>, standart dışıadıyla tabir edilenmandıra, süt ürünleri,pastanetatlı, kuruyemişgibi ürünlerde yarattığıfarkla göz dolduruyor.<strong>Makromarket</strong>’in temel gıda ürünlerininsatınalmasını yapan <strong>Makromarket</strong>Temel Gıda Kategorisi Satınalma MüdürüŞükrü Keskin’le kendi kategorisindekiürünleri ve bu ürünlere <strong>Makromarket</strong>kalitesini katma sürecini konuştuk.Keskin, kaliteyi uygun fiyatasattıklarının altını çiziyor ve ekliyor“Hep aynı kaliteyi sürdürebilmeninçabası içerisindeyiz”.Bize kısaca kendinizden bahsedermisiniz?Perakende sektöründe uzun yıllar boyuncaSatınalma Müdürü olarak görevyaptım. <strong>Makromarket</strong>’ten önce farklıbir yerel zincirde 8 yıl tüm ürünlerinsatınalma müdürlüğünü yaptım. <strong>Makromarket</strong>’tede 8 yıldır standart dışıdediğimiz temel gıda ürünlerinin(mandıra, süt ürünleri, sıvı yağ, un,pastanetatlı, kuruyemiş, balreçel, yumurta,çay, kahve vs) Kategori SatınalmaMüdürlüğünü yapıyorum.Temel gıda kategorisi kapsamındahangi ürünlerin satınalmasını yapıyorsunuz?Standart dışı diye tabir edilen, açıkşarküteri, kuruyemiş, tatlı, unlu mamuller,konserve, yağ, çay gibi temelgıda ürünlerinin satılmasını yapıyorum.Ürün portföyü oluştururken neleredikkat ediyorsunuz?Çok yönlü olarak dikkat ettiğimiz hususlarvar. Müşteri beklentisine cevapverirken, bölgesel talepleri de dikkatealıyoruz. Ancak bölgesel ayrımları çokfazla yaptığımız da söylenemez. Bunundışında, standart dışı ürünlerle ilgili,özellikle yine müşterilerin talepleridoğrultusunda, edindiğimiz tecrübemizleberaber, aynı ürünleri tümbölgelerde bulunduruyoruz.Semt ayrımı yapmadan her semtte aynıürünleri satıyoruz. Kalitemizden tavizvermiyoruz. Biz kaliteyi uygun fiyatasattığımızı düşünüyoruz. Bu anlamdabölgesel olarak çok farklı ürünleregirmiyoruz. Belli bir standardı,yani <strong>Makromarket</strong> kalitesini koruyoruz.Artık tüketicimiz <strong>Makromarket</strong>kalitesini biliyor. Biz de aynı kaliteyisürdürebilmenin çabası içerisindeyiz.32 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Bir market için merkezi deposununolması, bugün artık bir zorunluluk.Merkezi deponuzunolması, temel gıda satınalma yönetiminizine yönde etkiliyor?Temelde bir ürünü ne kadar alırsanızalın, ürünü reyona düzgün akıtmadığınızsürece başarılı olamazsınız. Yanisatın almak değil, ürünü tüketiciyedoğru zamanda göndermek önemli.Bizim bu konudaki lojistik merkezimiz,Ankara’da birçok yerel marketteolmayan bir yapı. Bu da bize büyükavantaj sağlıyor. Bir ürün geldiğizaman onu ortalama 24 saat içerisindetüm şubelere indirme imkanı buluyoruz.Bu da bize büyük bir avantajsağlıyor. Piyasamız çok hızlı ilerliyor,oluşabilecek her türlü aktivitedetemel ürün bulunabilirliğini sağlamışoluyoruz.Mutlaka lojistik önemli, bunun dışındabizim lojistiğimiz sadece depolamanındışında, et entegre gibi, soğukhava depoları gibi tüm ihtiyaçlarıda içerisinde barındırıyor. Örnekverecek olursak; soğuk hava deposubirçok yerel zincirde yok ve bunusağlayabilmek için dışarıdan lojistikdesteği alınıyor. Bu da zaman ve maliyetkaybı yaratabiliyor. <strong>Makromarket</strong>’teböyle bir durum yok. Biz buavantajı güzel kullanıyoruz. Mutlakalojistiğin bize kattığı çok şey var. Herşeyden önemlisi satınalmasını yaptığınızürünlerin doğru zamanda mağazayainmesini sağlıyor ki bu da çokönemli.Açık şarküteri ürünleri satınalmasınıyaptığınızı belirttiniz. Buürünlerin özelliklerinden bize birazbahseder misiniz?Koyun peyniri, tulum peyniri, eskikaşar gibi ürünler, yıl içerisinde devamlıüretimi olan ürünler değil. Koyunsütü yılın belli aylarında 2 ay süreile olur. Bunu üretici alır; üretiminimevsiminde yapar ve kendi muhafazaeder. Biz bu tarz ürünleri sezonundaalıyoruz ve sezonda aldığımızürünlerin yıl içerisinde muhafazasınıkendi soğuk hava depolarımızdaher ürünün saklama koşuluna göreyapıyoruz. Bu ürünlerin saklamakoşuları ayrı ayrı derecelerdedir. Bizsoğuk hava depolarımızı bu özelliğegöre organize ettik. Bu standardizasyonbize büyük avantajlar sağlıyor.Bir yıl boyunca tüketici aynı damaktadını <strong>Makromarket</strong>’te bulabiliyor.Bunu sağlayabilmek ciddi bir


MAKROröportajmaliyet ama biz müşteri her geldiğindepeynir çeşitlerimizde farklı bir damaktadı bulsun istemiyoruz. Alıştığılezzeti her zaman bulabilsin, istiyoruz.Bu nedenle maliyetten tasarruf etmiyoruz.Bu durum <strong>Makromarket</strong>’in kaliteyeverdiği önemi ön plana çıkarıyor.Bunu sağlayabilmek de zaten çokkolay değil. <strong>Makromarket</strong> müşterisininalıştığı lezzeti korumak adınaürünlerini sezonda üreticiden alır vebelli sürelerde beklemesini sağlayıp,tüketiciye bir yıl boyunca aynı damaktadını sunar. Ayrıca peynir, yaşayan birürün. Arzu edilen damak tadını almasızaman alabiliyor. Bu nedenle peyniridoğru şekilde muhafaza etmek çokönemli.Açık şarküteri aldığınız ürünlerinasıl seçiyorsunuz? Seçim önemlimi, nelere dikkat ediyorsunuz?Biz, üretim izni ve sertifikası olmayanhiçbir firmayla çalışmıyoruz. Farklı bölgelerdebulunan mağazalarımızda, satınalmasınıyapacağımız ürünlerin fiyatyapısını da ortak bir dilde buluşturupalımı bu şekilde gerçekleştiriyoruz.<strong>Makromarket</strong>’in 5 mağazasında bulunan fırınlarda,16 çeşit ekmek üretiliyor.Kuruyemiş kategorisine de siz bakıyorsunuz.Bu kategoride kalite unsurununeye göre belirliyorsunuz?Kuruyemişte standart bir kalite yok.Piyasa şartlarında en üst kalite neyseonu belirliyoruz ve fiyatı çok ön plandatutmuyoruz. Kuruyemişte fiyatındanziyade kaliteyi ön planda tutuyoruz.Şöyle düşünüyoruz, kuruyemişgenelde insanların, planlı olarak yaptığıbir alışveriş değil. Keyfe keder diyegeçen bir ürün grubu. Biz de piyasamızdabu işi en iyi yapan firmaları tespitettik. 78 yıldır aynı tedarikçilerleçalışıyoruz. Onlar da <strong>Makromarket</strong>’inhangi kalitede ürün talep ettiğini bilirve buna göre ürün gönderir. Tüm tarımsalürünler, mevsimsel iklim şartlarınagöre değişebiliyor. Biz, sezonunen iyi ürününü seçiyoruz ve yine uygunfiyatla tüketicimize sunuyoruz.<strong>Makromarket</strong>’in unlu mamullerkategorisi hakkında biraz bilgi verebilirmisiniz?Şu anda 5 mağazamızda fırınımız varve bu fırınlarda normal ekmek ile çeşitekmek üretimi yapıyoruz. Bunundışında unlu mamullerin içerisindepastane grubu, Antep grubu dediğimizgruplar da var. Tatlılarımızı dışarıdantedarik ediyoruz. Çalıştığımız tedarikçiler,sadece bizimle çalışan başkahiçbir yerle bağlantısı bulunmayan,bizim tüm şartlarımızı yerine getirenve periyodik olarak yaptığımız kontrollersonucunda bizim standartlarımızagöre üretim yapan firmalar. Yanikendi yerimiz gibi düşündüğümüznoktalar. Dolayısıyla tatlı ve pasta üretimini<strong>Makromarket</strong> kalite standardınauygun yapıp müşterilerimize sunuyoruz.Peki sizin fırınlarınızda neler üretiliyor?Fırıncılar Odası’nın verdiği gramajlardanormal ekmekle beraber, çeşit ekmekde üretiyoruz. Bu işi uluslararasıyapan firmalarla ortak çalışma yapıp34 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROröportajbelli çeşitleri oluşturduk ve tüketicimizinbeğenisine sunduk. Şu an 16çeşit ekmeği kendi fırınlarımızda üretiyoruz.Tabi tüm mağazalarımızda fırınımızyok. 5 mağazamızda fırınımızmevcut. Açıkçası bu konuda da iyişeyler yaptığımızı ve piyasada örnekteşkil ettiğimizi düşünüyorum. Sonyıllarda tüketicinin alışkanlıklarıdeğişiyor. Bu değişimigörmek ve buna göre hazırlıklaryapmak gerekiyor.Artık insanlar beyaz un ile üretilenürünlerin tüketiminden kaçınıyor.Biz de buna bağlı olarak sağlıklıekmek çeşitleri dediğimiz tam buğday,kepekli grubu ve farklı un çeşitleriyleürettiğimiz ürünlerimizi müşterilerimizinbeğenisine sunuyoruz.Satınalma süreçlerinizin nasıl yürüdüğündenbahsedebilir misiniz?Benim grubumda yufka ve süt ürünlerigibi günlük ürünler de var. Bunlarınsatınalması her gün ve hatta gün içerisindesaatle bile yürüyebiliyor. Yanibenim kategorimin diğer gruplardanbu farklılığı var. Her gün alıyorsunuz,sıcak satış yapıyorsunuz. Bunun dışındahaftada bir gün, iki gün şeklinde periyodikgörüşme yaptığınız firmalar davar. Mağaza ayağında her malın teslimedildiğini düşünürsek, satınalma içinhaftada bir gün ya da ayda üç gün, beşgün demek çok doğru değil bence.Her gün, her saat satınalma yapabiliyorum.Rekabeti bu ürünlerde nasıl sağlıyorsunuz?Hem kaliteyi hem deuygun fiyatı nasıl koruyorsunuz yada ikisi birlikte olur mu?Markalı ürünlerdeki rekabette, fiyatçok ön plana çıkar. Siz markaya, fiyatve bulunurluğunun dışında çok şey katamazsınız.Ama bunun dışındaki standartdışı ürünlerde, kalite farklılığı vardır.Yani kaliteye göre fiyat vardır. Buradatüketiciye, kalitenin de ön plandaolması gerektiğini, zaman zaman yaptığımızçalışmalarla gösteriyoruz. Biz,kaliteyle rekabete varız. Standart dışıürünlerde, rekabetten yana hiçbir çekincemizyok. Tüketicimiz de bundanoldukça memnun. Mutlaka, zaman zamanbazı eleştiriler olacaktır. Bu dasektörümüzün doğal durumu. Biz debu eleştirileri göz önüne alarak ürünlerdekikalitemizi daha ileriye götürmeadına çalışmalar yapıyoruz. <strong>Makromarket</strong>olarak kaliteyi uygun fiyatasatıyoruz.Sizinle aynı hizmeti veren birçokgrup var. Bu konuda, bu anlamdayaşadığınız sorunlar nedir?<strong>Makromarket</strong> kurumsal anlamda çokyol kat etti ve etmeye de devam ediyor.Bizim tüm alımlarımız, tüm çıkışlarımızresmi. Kalitemizle, müşteriyeverdiğimiz önemle, hijyenik koşullarımızla,rakiplerimizin bir adım önündeolduğumuzu düşünüyorum. Şu an Ankarapiyasasını söyleyecek olursak işletmemiz,gıda sektöründe ön planda.Pazar payında lider diye ifade edilecekbir yapıda. Lider olmak çok kolay değil.Bulunduğumuz yeri muhafaza etmekve aynı zamanda şartlarımızı dahaiyiye götürmek için, çok daha fazlaçalışmalıyız. Ekip olarak bunun gayretiiçerisindeyiz. Fakat siz gayret gösteripçıtayı yükselttikçe diğerlerinin desize en azından yaklaşmak amacıyla işyapması gerekiyor. Maalesef piyasamızdabu yok. Ama yine de ben rekabetyönüyle <strong>Makromarket</strong>’in ilerideAnkara piyasasında, hatta Türkiye piyasasındasöz sahibi olacağına inanıyorum.<strong>Makromarket</strong>, Ankara’da uzun yıllardırhizmet veren, devamlı büyüyen birişletme ve bugün tüketici tarafındankabul görüyor. Artık her şey fiyat değil.Yapılan araştırmalar da bunu gösteriyor.Biz <strong>Makromarket</strong> olarak kazanmaadına, koyduğumuz kurallarıhiçbir zaman çiğnemedik ve çiğnemeyiz.Dolayısıyla da rekabet artık sadecefiyatla değil, kaliteli hizmetle de yapılıyor.36 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROgüncelgitti.” Al Gore, Bush’u eleştiriyor veinsanlara çareler sunuyor. “Çözümanahtarı yine toplumun dünya çevresininkarşısındaki tehdidinin ne kadarciddi olduğu konusunda bilinçlenmesindeyatmaktadır. Günümüzde statükodançıkar sağlayanlar, anlamlıtüm değişiklikleri bastırma-Son zamanlarda dünyanın her tarafında felaket senaryolarıanlatılır oldu, çünkü dünya değişiyor ve değişen dünyadapek çok yaşamsal sorunla karşı karşıyayız. Doğalkaynakları hoyratça tükettiğimiz için hastalıklar, yoksulluk,açlık ve kuraklık her geçen gün artıyor. Felaket tellalı değilizelbette, ama şunu da söylemeliyiz ki, artık dünyaya sadecekendi penceremizden bakmama zamanı geldi de geçiyor bile.Doğal kaynaklar hızla tükeniyor, küresel ısınma ciddi tehditlerlekapımızı çalıyor, ekonomik hırslar nedeniyle savaşlar artıyor.Biz de böyle bir dünyaya vicdanıyla bakan, TEMA Vakfı’nın kurucularındanHayrettin Karaca ile bir söyleşi yaptık.Uzun süren söyleşimizin kısa notlarını sizlerlepaylaşıyoruz. “Toprak Dede”ye göre dünyayıancak ortak bir vicdana erişirsek kurtarabiliriz.Toplum bilinçlenmeli!Amerika’da başkan yardımcılığı dayapmış olan Al Gore’un müthiş bir kitabıvar: “Küresel Denge, Ekoloji veİnsan Ruhu”. Çevre sorunlarını bundandaha iyi anlatan çok az kitap var.Bu kitapta Al Gore, baba Bush’u suçluyor.Diyor ki, “biz çok büyük birşansı kaybettik. Pek çok ülkeye örnekolacaktık. Dünya barışının temeliniatacaktık. Biyolojik istilaya karşı hazırlanmışbir biyolojik çeşitlilik anlaşmasıimzalayacaktı ancak onu imzalamadanBAŞKA BİR DÜNYA OLUŞTURMAK İÇİNBİLGİ SAHİBİ YURTTAŞLAR GEREKİYORYeni bir tüketim ahlakıBizler yaşamlarımızı sürdürebilmekiçin tüketmek zorunda olan varlıklarız.Açlığımızın giderilmesi, ısınma vebarınma en temel ihtiyaçlarımız. Bunlarıelde etmek için dünyanın bize cömertçesunduğu doğal kaynaklardanyararlanırız. Ancak, her ne kadar bukaynaklar “sınırsız” olarak kabul edilsede, biz çevreciler aşırı tüketim sonucubunların giderek insan yaşamını tehditeder noktaya ulaştığını gözlemliyoruz.Yerküremiz bugün insanoğlunun doymakve tükenmek bilmez ihtirası sayesindepek çok yaşamsal sorunlakarşı karşıya. Bu sorunlar yumağı, küreselısınmadan başlayarak, iklim değişikliği,doğal gen kaynaklarının yok olması,toprak aşımı, su kaynaklarınınkuruması, ozon tabakasının tahribinekadar uzayıp gider. Doğal kaynaklarüzerindeki bu baskının insan hayatınayansıması ise, soluduğumuz havadantutun da, aldığımızgıdaya kadar tüm yaşantımızıgiderekdaha anlamlı birşekilde etkiliyor.Günümüzde buetkilerin sonuçlarınıaçlık,kuraklık,yoksulluk, hastalıkve hatta savaşgibi bedellerleödemek zorundakalıyoruz.38 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROgüncelKaraca Çiftliği’ndenKaraca Arboretum’unaHayrettin Karaca’nın doğa sevgisigençlik yıllarında başladı. Konforluevinden ayrılıp, çevre köylere giderve hasat zamanı köylüye yardımederdi. “Mısır soyar, harmanda dövenkullanır, tarla bekçiliği yapardım;bilabedel” diyerek anılarını dilegetirir.Karaca Arboretum’u kurma fikri1980 yılında çalışma hayatını noktalayıp,özlemiş olduğu doğal yaşamadönüşümle başladı. Yalova’da bulunan135 dönümlük Karaca Çiftliği’nineski elma ve armut bahçeleriyavaş yavaş yerini Karaca Arboretum’abıraktı.Böylece ellili yaşlarında, Türkiye’ninilk özel arboretumunu kurdu. Yurtiçive yurtdışında gezdiği her yerdentohumlar topladı, botanik bahçelerinigezdi, bağlantılar kurdu. BugünYalova’daki Karaca Arboretum,dünyanın her yerindeki botanikçilertarafından bilinmektedir. Yılda ikikez yayımlanan “Arboretum Magazin”bilimadamlarının araştırma vegörüşlerinin yayımlandığı bir forumdur.14 bin türü barındıran arboretum,aynı zamanda ülkenin tehlikedekitürleri için bir gen korumamerkezidir. Hanoover Üniversitesi-’nden Ekoloji profesörü Franz H.Meyer Hayrettin Karaca’dan “Şimdiyekadar hiç böylesine kişisel çıkargütmeden, kendini insanlığın yararınaçalışmaya adamış birine rastlamadım”diye bahsediyor.İşin ekonomi dışında bir de kültür boyutuvar. Ben dilimde, kültürümde veekonomimde bağımsız olacağım. Buüç olgu, benim için çok önemli: Dil,kültür ve ekonomi.Biz eskiden, geleceğimizden çokemindik. Ve çok mutluyduk. Böyle birülkenin vatandaşı olduğumuz için iftiharediyorduk. Cihanda sulh demişim,yurtta sulh demişim ve bunları yapmıyaçalışmaya devam edeceklerdir, ta ki ekosistem konusunda kaygı duyan yeterincevatandaş sesini yükseltip liderlerini dünyanın dengesini kurtarmaya zorlayanadek.” Yani biz zorlayacağız. Başka çare yok diyor, Al Gore. İşi “birey”e indirgiyor.Gençlerin çok okuması, çok bilgilenmesi lazım. Bugün medya, bilgilenmememiziçin herşeyi yapıyor. Çünkü tedbir alırsınız, çare ararsınız. Bunu engellemekzorunda. Al Gore bunlara ekliyor: “Bugün de dünyanın büyük bir kısmıbaşka taraflara bakmakta, endüstri uygarlığının doğaya acımasız saldırısınıgörmezden gelmektedir. Dünyanın her yanında ise o tanıdık cesaret ve vicdanalarmları çalmaya başlamıştır. Bu yeni canavarın karşısına cesaretle dikilen yenidirenişçiler türemişlerdir. Bunlar ormanları ve denizleri, atmosferi ve tatlı suları,rüzgarı, yağmurları ve yaşamın zengin çeşitliliğini kemiren gücün acımasızlığınınfarkına varan kadın ve erkeklerdir. Baskı güçleri her zaman sessiz ortaklara, yalnızcakendi güçlerini pekiştirme peşindeki liderlere ve kuruluşlara ses çıkarmadanboyun eğen büyük insan kitlelerine dayanmışlardır. Özgür dünyada ise çoğuzaman insanı ürküten iktidar güçlerine baş kaldıranlara çok şey borçludur. Kanımcaçevre yıkımı karşısında suskun kalmayı reddeden insanlara daha şimdidençok şey borçluyuz.”Ben artık tüketmiyorumBen artık tüketemiyorum çünkü hakkım yok. Param var ama hakkım yok. Bütünmesele burada. Bu vicdana erişmekte yatıyor bütün mesele. Ortaklarıma,bana hayat verenlere pay ayırmak zorundayım. Bunun adına da “yeni paylaşımsistemi” diyorum. Kim bu bana hayat verenler? Hayvanlar ve bitkiler. Onlar banahayat veriyorlar. Müşterek yaşıyoruz. Onlar yoksa ben yokum. O halde onlarıyaşatmak zorundayım. Onları yaşatmak için de, har gür tüketmemem lazım.Ormanlar tükendi, sular kirlendi. Küresel ısınma, kimyasal kirlilik...Benim düşüncemin temeli bu: “Yeni paylaşma düzeni”. Ben, beni yaşatanlarapay ayırmak zorundayım. Bu benim yaşama biçimim. Yeni paylaşma düzenim.Gerçek ihtiyaçlarımızı belirleyip, tüketim alışkanlıklarımızı bu çerçevede yenidengözden geçirmeliyiz. Çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak adına, bilinçlibirer tüketici olmamız gerekiyor.Dilimde, kültürümde ve ekonomimde bağımsız olacağımşım. Bir inanç vardı insanlarda. BenCumhuriyet çocuğu olmanın gururunuyaşıyorum. Kültürden de bahsetmekistiyorum size.Çocukluğumu hatırlıyorum. Mahalledekivarlıklı 12 varlıklı aileden birininçocuğuydum. Harpten sonraki varlıkda ne kadar olur? En azından ayakkabımvardı. Ama yalınayak oyun oynatırlardıbize. Çünkü mahallenin çocuklarıöyle oynardı. Bu nasıl birinançtır, nasıl bir kültürdür? Fakire fukarayahissettirilmezdi fakirliği.Olanın olmayana borcu vardı. Komşusuaç yatanın yediği helal değildi. Bizimhalkımızda söz verildi mi, o sözdü vebir daha geri dönülmezdi.40 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROkültürEmin Şenyer:Karagöz sanatıyok oluyorVazgeçilmez sanatlarımızdan Karagöz sanatı, silinmeye yüz tutmuşyönüyle daha fazla ilgi bekliyor. Bu sanatı bilmeyen insanlarıneline düşen gölge oyunu, birkaç usta sayesinde yaşam savaşıveriyor. Bu ustalardan biri olan Emin Şenyer, Karagöz sanatındaklasik bir yol çizerek geleneğimizi yaşatmaya çalışıyor. Karagöztasvirlerini kendisi hazırlayan Şenyer, bu sanatın bozulmamasıiçin elinden gelen çabayı gösteriyor. Eski Karagöz ve Hacivatlarıyad ettiğimiz şu zamanlarda, hayatımızdaki renkleridaha fazla öldürmemek için Emin Şenyer’ekulak verelim.Gölge oyunu ustasıolarak, bu oyunun tarihçesive gelişimi hakkındabilgi verebilir misiniz?Geleneksel gölge oyunumuzolan Karagöz’ün nasıl ortayaçıktığı hakkında farklı görüşlervar. Bu görüşlerinhiçbiri kesinlik kazanamamışve rivayet olmaktanöteye gidememiş. Bunlarıniçinde en yaygınolarak bilineni; SultanOrhan devrinde Ulucamii’deçalışan Hacivat ve Karagöz’ün Sultantarafından astırıldığı söylentisidir.Bu söylentiye göre demirci ustasıolarak çalışan Karagöz ile duvarcıustası olarak çalışan Hacivat’ınşakalaşmalarıyla arkadaşlarınınişleri ile ilgilenmesini engellediğindenSultan Orhan tarafındanastırıldığıdır. Fakat bukonu hakkında herhangi birbilgi ya da belge yoktur.Bilindiği gibi gölge oyunueski zamanlarda Asya ülkelerindeortaya çıkar.Atalarımız da Orta Asya-’dan Anadolu’ya göç ettiklerindekültürleriyle gölgeoyununu birleştirirler.Karagöz oyunlarının ilkhalini ortaya çıkarır, dahasonra geliştirerekgünümüze değin gelmesinisağlarlar. ZiraOrta Anadolu’daki arkeolojikkazılarda ortaya çıkarılan Hitit duvar42 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


kabartmalarındaki tiplemelerin giyimkuşamve duruşuna baktığımızda,Karagöz tasvirleri ile bire bir örtüştüğünügörebiliriz.Tasvirlerinizi kendiniz hazırlıyorsunuz.Hazırladığınız tasvirlerinoyuna uygunluğunu nasılayarlıyorsunuz?Tasvirleri yaparken klasik tiplemeleribozmamaya özen göstermek gerekiyor.Yalnız Karagöz oyunları doğaçlamayayöneliktir. Elbette ki güncelolaylar ya da güncel kişiler de Karagözoyunları içinde yer alabilir. Buyüzden oyun içinde klasik tiplemelerlegüncel tiplemeler de kullanılabilir.Tek dikkat edilmesi gereken,yeni tiplemeleri yaparken klasik yapıyauygun olarak tasarlamak…Bir Karagöz sanatı aşığı olarak,günümüzde bu oyuna verilenönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?Eskiden, radyoların ve televizyonlarınolmadığı dönemlerde, İstanbul’dabir günde 300 Karagöz perdesikurulurmuş. Bunu yapan sanatçılar,oyunlarında güncel olaylarımizahi bir dille yorumlar ve hicivsanatını ustaca kullanırlarmış.Oyunlardaki bazı mizahi sözler taşlamayayönelik bulunduğundansansürden geçirilmesinekarar verilmiş.Bundan dolayı oyun,yazılı metne bağlıkalınarak oynatılmış.O tarihtenitibaren Karagöz,‘sade suyatirit misali’ hiçbirözelliği olmayan,sıradan, kaba sababir çocuk oyunuolarak gelenekselleşmişve ne yazıkKaragözsanatıdoğaçlamaözelliğindendolayı canlı biryapıya sahip.Karagözperdesindeizleyicilerin yaş vekültür seviyesinegöre güncelolaylar yeralabiliyorki günümüze kadar böyle gelmiştir.Ben kendi oyunlarımdan, yazılı metnebağlı kalınmadan oynatılan oyunlarınyediden yetmişe herkesin dikkatiniçektiğini biliyorum. Bu oyunları daseyredenler büyük bir mutlulukla izliyorlar.Bir de tabii ki Ramazan aylarındabu sanatı suiistimal eden insanlarortaya çıkıyor. Bunlar Karagöz hakkındahiçbir eğitimleri olmadığı halde biryerlerden bulduğu tasvirlerle Karagözoynatmaya çalışıyorlar. Bu insanlarınbir yerlerden buldukları sıkıcı, kısametni ezberleyerek sunduğu gösteriyiizleyenler “Amaaan! Karagöz de bumuymuş?” diyerek, bir daha buoyunu seyretmeye gitmiyorlar.Belediyeler, kurumlar ya da şirketler,Ramazan etkinliklerinidüzenlemesi için organizasyonşirketlerine veriyor. Bu şirketlerinbüyük bölümü neyazık ki daha fazla para kazanmakadına hiçbir şeybilmeyen insanlarla çalışıyorlar.Kaliteli bir sunum yapılmazsa,elbette ki bu sanataverilen önem azalacaktır.Peki zaman geçtikçeHacivat ve Karagöz’eyüklenen özelliklerinfarklılaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?Karagöz sanatı doğaçlamaözelliğinden dolayı canlı biryapıya sahiptir. Karagözperdesinde seyircinin yaş vekültür düzeyine göre güncelolaylar yer alır. Bu açıdanbakıldığında her oyundafarklılıkların olması son derecedoğal. Asıl doğal olmayanise Karagöz oyunlarınınher zaman aynı olması.Karagöz gerekirseuzaya gider, gerekirsebilgisayar kullanır,gerekirse futbolcu olur.Peki globalleşen dünyada silinmeyeyüz tutan, bir kültürüyansıtan sanatlar var mı?Maalesef dünyanın her tarafında heran yüzlerce gelenek yok oluyor. Bukültürleri korumaya yönelikUNESCO gibi uluslararasıkuruluşlar var. Ama ne yazıkki bu kuruluşlar da,bu yok oluşa engel olamıyorlar.Kitle iletişimaraçları o kadar etkili ki,bu araçlarla herhangibir kültürel unsurtüm insanlaradayatılabiliyor.Yoksagüzelim köftemizvarken kimhamburger yer;güzelim lahmacunumuzvarkenkim pizza yer.Sanırım, dünyanınher yerinde benzer olaylar oluyor.Dünyanın renkleri kaybolursa hayatımızda daha renksiz hale gelir.T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 743


MAKROkültürHACİVAT VE KARAGÖZ MAKROMARKET’TE<strong>Makromarket</strong>, Ramazanıngeleneksel eğlencesiHacivat ve Karagöz’üRamazan ayı boyuncamüşterileriylebuluşturuyor. “Hokkabazlar KuklaTiyatrosu”nun Karagöz ve Hacivat’ıRamazan ayı boyunca <strong>Makromarket</strong>mağazalarını dolaşıyorlarve yediden yetmişe tüm <strong>Makromarket</strong>müşterilerinden yoğun ilgigörüyorlar.10 yıldır geleneksel Türk tiyatrosunuizleyicilerle buluşturup unutulmamasıiçin elinden geleni yapanHalit Eker ve Korhan Tuçdan,yani Karagöz ve Hacivat, aynı zamandabirer UNİMA (MilletlerarasıKukla ve Gölge Oyunu Birliği)sanatçısı. Bu sanatı yılın ortalama250300 gününde icra eden ikili, buRamazan ayında da <strong>Makromarket</strong>müşterilerinin Ramazan gecelerinirenklendiriyor.<strong>Makromarket</strong> müşterilerinin eğlencelidakikalar geçirmesini sağlayanHalit Eker ve Korhan Tuçdan,icra ettikleri sanat ve <strong>Makromarket</strong>’inyaklaşımını şöyle değerlendiriyorlar:“Bazı gruplar var ki, sadece maddibeklentiler çerçevesinde Ramazanayını fırsat bilip birçok firmaya biz debu işi yapıyoruz diye teklifler sunuyor.Daha sonra ise bu sanatın öylekolay olmadığını görünce, ellerineyüzlerine bulaştırıp firmalarını da zorduruma düşürüyorlar. Tüm ayrıntılaratitizlikle eğilen <strong>Makromarket</strong> iseizleyicisine en güzelini sunmak içingelen teklifleri ince eleyip sık dokuyarak,Ramazan boyunca “HokkabazlarKukla Tiyatrosu”yla çalışmayakarar verdi. Daha ilk gösterimizdediğer gruplardan farkımızı ortayakoyduk ve izleyicilerden gelentepkiler de <strong>Makromarket</strong>’in doğrukarar verdiğini gösterdi. Hokkabazlarolarak, <strong>Makromarket</strong>müşterilerini, KaragözHacivat,orta oyunu, meddah, kukla, Aşuk-Maşuk, palyaço show, UzunAdam vb. görsel faaliyetlerle eğlendirmekve eğlendirirken deonlara bir şeyler öğretmeyi hedefliyoruz.Bu sanatı en güzel şekliyleicra edip seyirciye ulaştırmayaçalışıyoruz.”44 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROröportajZARAMUZIKBENIMHAYATIMDinlerken insanı alıp uzaklaragötüren, sesindeki o inceve duygu dolu tını ile yüreklerifetheden bir isim, Zara.Mütevazı yaşamıyla da toplumaörnek olan ender sanatçılardan...Yaptığımız bukeyifli söyleşiyle, “önemliolan sevmek ve bunu insanlarlapaylaşmak” diyen Zara-’yı daha yakından tanıma fırsatıbulacaksınız.48 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Sanat hayatınıza nasıl başladınız?Amatör olarak 7 yaşımdan itibarensahne ve albüm çalışmalarım oldu.1991 ve 1993 yıllarında, Milliyet Gazetesi’nindüzenlediği Liselerarası Müzikve Halk Oyunları Yarışması’nda kızsolist olarak iki kere Türkiye Birinciliğikazandım. 1993 yılında İstanbulTeknik Üniversitesi Türk MusikisiDevlet Konservatuarı Şan Bölümü’negirerek profesyonel müzik yaşantımabaşlamış oldum. Esas amacım hizmetolduğu için işin neresinde olduğumdeğil, ne kadar hizmet verebildiğimbeni ilgilendiriyor.Müziği çok seviyorum. Bu, hayattayaptığımız şeyleri sevmekten de ötebir duygu. Her gittiğim yerde gerekmüzisyen büyüklerimden, gereksedinleyicilerimden duyduğum, “Sen neyaparsan yap, biz altına imzamızı atarız”yaklaşımı beni çok sevindiriyor.Bu benim için çok büyük bir onur veyaşam kaynağı. Niçin uğraşıyoruz kibu dünyada? Bu duyguları yaşayabilmek,görebilmek ve bu duyguları insanlaraverebilmek için değil mi?Halk müziğinin ardından Türk SanatMüziği albümü çıkardınız.Bundan sonra tarzınızda bir değişiklikolacak mı?Olabilir. Biz, kültür hizmeti diyerek buyola koyulduk. Kültürümüzün bir dalıTürk Halk Müziği, bir diğer dalı daTürk Sanat Müziği’dir.Her iki tarzın eğitimini almış biri olarakhem gençlerimize sunumda bulunabilmek,hem de bizleri yetiştirençok değerli hocalarımıza vefa gösterebilmekadına bu albümleri hazırladık.Ülkemi, milletimi, insanları çok seviyorum.Onlara müzik, sinema, dizi gibi heralanda bir şeyler verebildiğime inandığımsürece hizmet ederim. Tabi insanlarbana, “Evet sen bu işi yapabiliyorsun”dedikten sonra.Duygu yüklü bir sesiniz var. Buduygunun kaynağı nedir?Sesimi çok seven insanlar da var, çıldırıpfanatizm boyutuna ulaştıranlarda… Bunun yanında hiç sevmeyenlerde var ve olacaktır. Ama büyük çoğunluktanduyduğum, “Sizin sesinizdene var, bizi yakıyor” yorumu. Bunuben de çok düşündüm. Fakat şunabağlıyorum: Ben işimde çok samimiyim.Gerek Türk Halk Müziği, gerekTürk Sanat Müziği icra ettiğim eserlerinhalkımıza ait yaşanmışlıkları var,yani ısmarlama değil. Hissedilmiş vesamimiyetle hissedilerek aktarılmayaçalışılıyor. Orada ben bir aracıyım. Aslındasizi yakan o eserler ve sözleri.Ben samimiyetle orada olduğum içinöyle geliyor.Sizinle burada 45 saat sohbet edebilirim.Ama 45 saatte anlatamayacağımsözleri Aşık Veysel’in birkaç mısrasındabuluyoruz.Bu onların büyüklüğü, benim sesimdeğil. İdrak edebildiğim, kavrayabildiğim,anladığım kadarını samimiyetleyorumluyorum. Ses bana ait değil, obir emanet. Sabah kalktınız ve sesinizyok, kime faturayı çıkaracaksınız? Sadeceses değil, hareketler, duygular,kaşımız, gözümüz...Ülkemi, milletimi,insanları çok seviyorum.Onlara müzik, sinema, dizigibi her alanda bir şeylerverebildiğime inandığımsürece hizmet ederim.Tabi insanlar bana,“Evet sen bu işiyapabiliyorsun”dedikten sonraKarakterinizi, yaşam tarzınızı tanımlarmısınız?Günah işlemeyen bir tek peygamberlerdir,biliyoruz. Ama ben günahlarımdan,hatalarımdan ders almaya, bunlarıen aza indirmeye çalışan, dışarıylakavga etme yerine içimde kavga eden,kendi nefsiyle boğuşan bir insan olmayaçalışıyorum. Yani bu milletin, toplumun,annemin, babamın, kardeşimin,çalıştığım arkadaşlarımın, en önemlisihakkın razı olduğu bir birey olmayaçalışıyorum.Kendinizi görmek istediğiniz yerdemisiniz?Ben bir yer istemiyorum. İbrahim Erkal’ınbir kaseti vardı, “Gönlünüze Talibim”adında… Bu söz benim hayatımınfelsefesi. Ben ülkesine, milletine, tarihine,fikrine, halkına hayran bir insan olarakonlara hizmet edebilme aşkıyla doluyum.Her gittiğim yerde insanlarınönümde diz çökmesini, herkesin bendenbahsetmesini isteyen biri değilim.Tabi ki bunlar bir meziyet değil, olmasıT E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 749


MAKROröportajgereken bu. Hiç kimsenin terbiye edemediğini,zaman terbiye eder.Sizce yaşadığımız hayatın anlamınedir?Öğrenmek. Ben hep şu soruyla hayatınıirdeleyen bir insanım; “Bu hayataniye geliyoruz”. Çok kitaplar okudum,çok insanlarla konuştum. Edep, budünyada yaratılmış, var olan, hacimtutan her ne varsa ona saygı duymaktır.Büyüklerimiz bizi yetiştirirken,“yeryüzünde ne varsa, bir ruhu vardırve canlıdır” derlerdi. Tek başımıza olduğumuzufarz edelim; insan, canlı,eşya yok! Bütün dünya sizin olsun, neyeyarar? Önemli olan sevmek, paylaşmak…Kıyafetlerinizi nasıl seçiyorsunuz?Yönlendirildiğim zamanlar oldu. SevgiliKoray Kasap ve modacı arkadaşlar,bende var olanı, beni tanımadan yakıştırdılar.O fularları, eşarpları benüniversite öğrencisiyken de kullanıyordum.Kendime ait bir tarzım ve sitilimvar. Anadolu’yu ve modernliğiçok seviyorum. İkisini biraraya getirdiğimzaman Zara oluyor.Bir topluma bakıp,o toplumun kadınının veannesinin yerinigörebilirsiniz. Çünkü otoplumu yetiştiren de birannedir. Bu yüzden oannenin herşeyi çok iyibilmesi, her konuya hakimolabilmesi, çocuğuylasağlam diyaloglar kurmasıgerekiyorKadınlara önerileriniz var mı?Buradan tüm hanımlara sesleniyorum.Lütfen yemeklerinizi asla ve asla atmayın.Ben evde yemek kaldıysa ertesigün yaptığım yemeğin içine koyuyorum.Her ne olursa olsun, isterseçok alakasız olsun, koyuyorum ve birlezzet veriyor. Bunu ben, o nimetinbana teşekkürü olarak nitelendiriyorum.Bu dünyada yediğimiz içtiğimizher şeyin büyük kıymeti var. Binlerceaç Afrikalı’ya şahidiz. Bir tas çorbayıbile atarken, o aç çocukların gözyaşlarıaklınıza gelirse atamazsınız.Kadının toplumdaki yeri hakkındaneler söylemek istersiniz?Kadınlarımızın eğitimi şart. Bazı belediyelerimizbu anlamda çok duyarlıdavranıyorlar. Onları şevkle alkışlıyorumve her zaman da onların yanındayım.Bir topluma bakıp, o toplumunkadınının ve annesinin yerini görebilirsiniz.Çünkü o toplumu yetiştiren debir annedir. Bu yüzden o annenin herşeyiçok iyi bilmesi, her konuya hakimolabilmesi, çocuğuyla sağlam diyaloglarkurması gerekiyor. Henüz kendiniifade edemeyen kadınlarımız var. Buonların suçu ve günahı değil. Televizyonlarda,maalesef çocuğu kız diye ısrarlaokula göndermeyenleri görüyoruz.Tam tersi, kız olduğu için önceonun okula gitmesi gerekir. Çünkü oönce dünyayı tanıyacak, sonra da çocuğunuyetiştirecek.Bir tüketici olarak şikayetleriniznelerdir?Ben, yaptığım iş ne olursa olsun prensipliyimdir.Sonuna kadar da takipederim. Alışverişten sonra da faturamımutlaka alırım. Bir ürünün üzerinedefalarca etiket konulması, çalıntı malolabilmesi, faturasız çalışılması, enmuzdarip olduğum konular. Asık suratlayapılan alışverişi saymadım, dikkatederseniz.Son zamanlarda sıkça karşımızaçıkan kalite, hijyen ve gıda güvenliğikonusunda neler söylemek istersiniz?Biz de ne yapacağımızı şaşırdık. Bir sabahsütün faydalarıyla uyanıyorum; ertesisabah aksi haberler yayımlanıyor.Besin alışverişinde imal ve son kullanmatarihine çok dikkat ediyorum.Yaklaşan Ramazan ayı ile ilgili nelersöylemek istersiniz?Heyecan ve özlemle beklenen mübarekRamazan ayının tüm insanlar içinbarış, sağlık, mutluluk, birlik ve bereketgetirmesini temenni ediyorum.Her şeye kadir olan yüce Allah, bizleridoğru yoldan ve sevdiklerimizdenayırmasın.50 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROpsikolojiDuygularınızınkumandası sizde mi?Hayatın bizi ne zaman, nereye savuracağı pek belli olmuyor. Her an ne yapacağımızıen ince ayrıntısına kadar planlamaya çalışsak bile bazen bazı şeyler yolunda gitmeyebiliyor.Ancak bunlar da hayatın bir parçası ve hatta güzelliği. Bizi gülümseten durumlarkadar üzenleriyle de karşılaşıyoruz. Önemli olan, bu ruh hallerini olabildiğince azyarayla atlatabilmek. Olumsuz duyguların esiri olmaktansa olumlu düşünmek, kendini kötüdurumlarda kontrol edebilmek, hayatımızı daha kolay bir hale getirdiği gibi hayattan zevk almamızıda sağlar. Ruhsal iniş çıkışlarınızı kontrol altında tutabildiğiniz sürece, daha kaliteli birhayat yaşayacağınızı unutmayın. İşte size günlük hayatta sık sık karşılaştığımız kötü ruh hallerinitamir edebilmek için küçük ipuçları.Başımıza gelen olaylarduygularımızı değiştirebiliyor.Ama hayat kalitemizidüşürmemekiçin duygularımızınkontrolünü elimizdetutmalıyızKorkuHer canlı varlık, kendini rahatsızeden, tehdit edenunsurlardan korkar. Korkuhali, bir çeşit savunmamekanizmasıdır ve canlıların hayatlarınısürdürebilmeleri için gereklidir. Mesela insanların çok büyükbir kısmı, kendi için bir tehlike kaynağı olabilecek köpektenkorkar. Ancak korkuları, “fobi” ya da saplantı halinegelmeden kontrol altına almak gerekiyor. Korku duyduğunuzanlarda duyularınıza odaklanın. Derin derin nefesalın. Heyecanlanmayın ve neden korktuğunuzdanemin olun. Onun dışındaki hiçbir şeyin o anda sizi dahafazla korkutmasına izin vermeyin.54 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROpsikolojiÖfkeAslında öfke, doğru bir dille ifade edildiğindeve kontrol altına alınabildiğindesağlıklı ve doğal bir duygu. Ancakkontrol dışına çıktığı zamanlarda hayatkalitemizi düşürmesi, kuvvetle muhtemel.Öfkenizi yatıştırmak ve çevrenizdekilereaslında istemediğiniz sözlersöylememek için bulunduğunuzortamı derhal terk edin. Bağırıp çağırmakistiyorsanız, bunu, yalnız başınızave başka bir ortamda yapın. Olayınüzerinden en az yarım saat geçmedenolayların cereyan ettiği ortama girmeyin.TereddütArtık karar vermelisiniz! Hayatınızlailgili çok önemli kararlarverirken tereddüt etmektehaklısınız ama enazından dakikalarca ne giyeceğinizidüşünmeyin. Sizeen uygun olacak yolu tutacağınızaemin olun ve onagöre hareket edin. Farklıseçeneklerden size en yakınolanları seçin ve uygulayın.Yanılsanız bile, o sizinkararınız. Doğru yolu, ancak yanlışlaryaparak bulabilirsiniz.Şok Yalnızlık UykusuzlukBizi çok şaşırtan, hatta hayatımızı derindenetkileyecek olaylar karşısındayaşadığımız duygu, şoktur. Bu durumda,ruhsal durumumuzla beraber, bedenimizdede çeşitli değişiklikler meydanagelebilir. Kan basıncımız tamamendeğişebilir. Bu durumda sırt üstüyatın ve bacaklarınızı havaya dikin. Sakinleşmeyeçalışın. Yanınızda birininbulunmasını rica edin. Etkiler daha dabüyüyüp baş ağrısı yarattıysa mutlakabir doktora başvurun.KıskançlıkKıskançlığın varlığı da yokluğu da rahatsızedici. Aşırı kıskançlığın aslındakendinize olan güveninizin bir çeşit dışavurumu olduğunu unutmayın. Kıskançlığınesiri olmamaya, onu doğrudozda tutmaya çalışın. Kıskançlık, insanınhayatta başarılı olması için gereklibir duygudur ama uygun dozunayarlanması durumunda. Özellikle ikiliilişkilerde, bu dozu iyi ayarlayın.Bazen yalnız kalıp kafamızı dinlemekiçin yanıp tutuşsak da yalnızlık çoğuzaman ve çoğu insan için kötü bir duygudur.Bu duygudan kurtulmak içinöncelikle bir hobi edinin ve bu paralelolarak da bu hobiyle ilgilenen arkadaşlar…Farklı sosyal gruplara dahil olarakyalnızlığınızı giderebilirsiniz. Siziher dakika daha çok yalnızlığa gömecekolan televizyondan da bir an öncekurtulun.HalsizlikDaha çok mevsim değişikliklerindemetabolizmamızın düzensizleşmesisonucu hissettiğimiz halsizlik, bütünbir güne yayılıyorsa tehlike çanları çalıyordemektir. Hayatınıza şöyle birgöz atıp sizi yoran durumlardan uzaklaşmayaçalışın. Yemeklerinizi düzenliolarak ve sevdiğiniz insanlarla yiyin.Çalışıyorsanız, yorucu bir iş günününsonunda zevk aldığınız bir şeyler yapıpkendinizi şımartın. Daha erken yatmayave kalkmaya çalışın. Doğan güneşigörmek kadar rahatlatıcı bir duyguolmadığını unutmayın.Yatağa yatmak ve uyumak sizin için birkabus haline geldiyse bunun için acilönlemler almanız gerekiyor. Kafanızdakisorunlar, uyumanıza izin vermeyecekduruma geldiyse ilk önce onlardankurtulmaya çalışın. Yatağa yatıp dauyuyamıyorsanız, hemen kalkın ve birşeylerle meşgul olun. Kitap okuyun,dolaplarınızı düzeltin ya da sevdiğinizbir filmi tekrar seyredin. Kendiniziyorgun hissetmeye başladığınızda yatağageri dönün. Yatarken ışığı kapatmayıihmal etmeyin. Parlak ışıklar uykunuzukaçırabilir. Ayrıca alacağınız sıcakbir duş da uyumanıza yardımcıolabilir.56 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


GIDAkültürüSOFRALARIMIZIN MİSTİK TOZLARIBAHARATLARBaharatların ve şifalı bitkilerin tarihi, insanlığın tarihi kadar eski. İlk kullanıldığı yer olarak,Uzak Doğu kabul ediliyor ve Antikçağlardan beri dünya pazarlarında yer alıyor. Dündenbugüne kıymetli ve mistik bir yeri olan baharatlar, yiyecek ve içeceklere, sağlığa, parfümlere,dinsel hayata, büyülere ve törenlere damgasını vurmuş. Eski Yunan, Çin, Sümer,Asur, Mısır ve Roma’da şifalı ot olarak hastalıkları iyileştirmede baharatların kullanıldığı biliniyor.Efsanelere bir tutam baharatTicaret ağları yoluyla dünyayı dolaşmışilk ürün olan baharat, binlerceyıldır efsanelerde ve tarihte adındansıkça söz ettirmiş. Örneğin, erkekkardeşi Hz. Yusuf’u sattığı zaman, onusatın alanlar Arabistan’dan Mısır’a gidenbaharat tüccarlarıydı. Saba Melikesi,Hz. Süleyman’ı ziyaret edip deerdemini sınadığında, ona ödül olarakkraliyet armağanı olan, Arabistan baharatıvermişti. Baharata duyulan istek,Vasco da Gama’nın Afrika’yı dolaşanyeni bir deniz yolu açmasını ve buolayla hemen hemen eşzamanlı olarak,Kristof Kolomb’un Yeni Dünya’yıkeşfini sağladı.Baharata verilen önem öylesinebüyüktü ki bu önem, zenginliğe, fetihlere,soykırımlara yol açtı. Asurlular,Arabistan’ın baharat vergisi uğruna savaşıpöldüler. Cenevizliler ve Venedikliler,Ortaçağ Avrupasındabaharat ticareti için uzun süremücadele ettiler. DördüncüHaçlı Seferi’ne katılan askerler,Venedik’in telkiniyle İstanbul’u kuşattıve şehrin efsanevi baharat ticaretiniVenedik’in denetimine verdi. Benzerşekilde, 19. yy’da afyon fiyatlarınındüşmesi sonucu ekonomisi tehdit altındakalan İngiltere, Çin’i Hint Adaları’ndanafyon ithal etmeyisürdürmeye ikna etmekamacıyla, Çin’ekarşı iki keresavaş açtı.58 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Peki nedir baharatı bu kadar vazgeçilmez yapan?Karabiber: Kuru ve siyah tanelerininbaharlı ve acı bir tadı vardır. Hemenhemen her türlü yemekte bütün veyatoz durumda kullanmak mümkündür.Kakule: Sıcak iklimlerde yetişen kakulenintohumları küçük ve beyazımsırenktedir. İştah açıcı ve mide bozukluklarınıgiderici özelliği vardır. Bu nedenlehem baharat, hem de ilaç olarakkullanılır.Kekik: Etlerde, ızgaralarda,sebzelerde vebalıklarda kullanılır.Özellikle çorbalardanane gibi kekik debol kullanılır.Kimyon: Genel olaraktoz halinde kullanılmaktadır.Türk mutfağında,köftelerde, bazı et yemeklerindeve sucuk yapımındakullanılır.Köri: Kimyon,biber, zerdeçal,kişniş, karanfil,kakule, zencefil,hintcevizi, demirhindive acı kırmızıbiberdenoluşan bir baharatkarışımıdır.Kişniş: Kişniş genellikle şuruplarda velikörlerde kullanılmaktadır. Kişniş şekeripastacılıkta ve bazı et yemeklerin-mazsa lezzeti de olmaz. Tarih boyuncabaharatın hangisinin, ne zaman, neredeve ne kadar kullanılması gerektiğiniiyi bilen kişiler, en iyi yemek pişirenkişiler olmuşlardır. Bu durum evlerdeve yemek pişen her yerde geçerlidir.Biz de evimizin en başarılı aşçısıolmak için işe baharatları tanımaklabaşlayalım. Bakalım bu sihirli tozlarınerede kullanırsak, mutfağımızdanharika kokular yükseltebiliyoruz?Tıbbın temelinin doğal yollarla, şifalıbitkilerle ve baharatlarla atıldığınıgöz önüne aldığımızda baharatın nedenbu kadar önem arz ettiğini dahaiyi anlayabiliyoruz. Doğru yerde vedoğru miktarda kullanıldığında bir çokhastalığa iyi gelmesinin yanı sıra yemeklereolan katkısını da inkar edemeyiz.Yediğimiz yemekler ne kadariyi malzemeyle, ne kadar iyi pişirilirsepişirilsin, yapılırken baharat kullanılmazsaveya baharatı yerinde kullanıldede kullanılmaktadır. Bitkinin yaprakve filizleri de çorba ve salatalara doğranarakyenir.Safran: Kullanıldığı yemeğe sapsarı birrenk veren safran, keskin ve hafifacımsı bir tada sahiptir. Bazı balık vedeniz mahsulleri yahnilerinde, pilavlardave sütlü, pirinçli tatlılarda kullanılırve safrandan zerde adı verilen bir tatlıda yapılır.Yenibahar: Kullanılan kısmı meyvesidir.İştah açıcı, gaz söktürücü ve kabızakarşı etkilidir. Mutfakta ise etli yemeklerde,köfte, sosis, çeşitli tatlı vedolmalarda kullanılır.Sumak: Toz haline getirilerek kullanılmaktadır.Ekşimsi bir tadı vardır. Kebaplarave bazı salatalara ekşilik vermekiçin kullanılır.Zencefil: Bir bitkinin toprak altındakalan gövdesinin kurutulmasıyla eldeedilir. Genellikle şerbet, meşrubat velikör yapımında kullanılmaktadır.Miskotu: Kaz, ördek, yılanbalığı gibiyağlı yiyeceklerde ve yahnilerde kullanılır.Zerdeçal: Yaprakları sivri uçlu, çiçeklerisarı renkte bir bitkidir. Et, balık,yumurtalı yemeklere katılır.Ayrıca kimi zaman safranınyerine de kullanılmaktadır.Beyaz toz biber: Karabiberindış kabuğualınmış ve öğütülmüşolanıdır.Karabiberdendaha keskinkokuludur amatadı karabiberegöre daha hafiftir.Cevzi bevva: Sıcak bölgelerdeyetişen bir ağacın yemişidir.Rendelenerek toz halinegetirilir ve tavalarda, beşamelsoslarda, et, dolma ve sarmalardakullanılır.Tarhun: Bazı soslarda, salçalı et yemeklerinde,yumurtalarda ve salatalardakullanılır.T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 759


MAKRObeslenmeO K U L L A R A Ç I L D IÇOCUĞUM NE YİYECEK?Okullar açılınca çocuklarıders kaygısıyla birlikte arkadaşlarınakavuşma sevincisararken anneleri de biryemek telaşı alır. Evde olduklarızamanlarda çoğuzaman oyun oynamaktan yemek yemeyevakit ayırmak istemeyen ufaklıklar,okulda kim bilir nasıl yemek yiyecekler?Her anne çocuğuna okulagitmeden önce arkadaşlarıyla iyi geçinmeöğüdü verdiği kadar, yemeğinidüzgünce yeme öğüdü de verir. Beslenmesinekoyduğu yiyecekleri düzenlitüketmesi gerektiği ya da öğlenokulda verilen yemeği düzgünce yemesiöğütlenen miniklerse, geneldesoluğu kantinin önünde alırlar.Her annenin korkulu rüyasıdırkantinler.Çocukların beslenmealışkanlıklarıBeslenme alışkanlığınınevdenve ailedenoluşturulduğunu göz önüne alırsaköncelikle dikkat edilmesi gerekennokta, çocuğumuzun evde olduğu zamanlardadüzenli sofraya oturtulmasıve öğün atlatılmamasıdır.Okul çağında bir çocuk için erkenbaşlayan günün ilk öğünü olan kahvaltımutlaka yaptırılmalıdır.Çünkükahvaltı, çocuklarve yetişkinler içingünün en önemli öğünlerinden birisidir.Kahvaltı sağlıklı beslenmenin ilk veen önemli adımıdır. Okul çağındakiçocukların sağlıklı beslenmesi, okuldakiperformanslarını arttırır, başarılıve aktif olmalarını sağlar.Okul çağı çocuklarınınsağlıklı beslenebilmesinintemel ilkeleri arasında,besinlerde çeşitliliğinsağlanması gelir. Bununiçin de çocuğun yemekseçme alışkanlığı enaza indirgenmelidir.Toplumda inanılan yanlışyargının tersine; çocuğunkilolu olması, sağlıklı olduğunugöstermez. Önemliolan, sağlıklı vücut ağırlığınınkorunmasıdır. Örneğin, kiloyapması için sadece börekve pasta gibi gıda-60 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROröportajBAŞARININ SIRRIAYRINTILARDA<strong>Makromarket</strong> pek çok mağazasında gıda dışı ürünlereçok geniş alanlar ayırıyor. Ayakkabıdan tekstile, mobilyadanbeyaz eşyaya, küçük ev aletlerinden ev tekstilinepek çok ürünün satıldığı <strong>Makromarket</strong> mağazalarındabu ürünlerin satılması, çok iyi bir altyapı ve organizasyonsonucu gerçekleştiriliyor. İdris Songör ve eğitimli ekibi sayesindekusursuz bir şekilde işleyen bu süreç sayesinde <strong>Makromarket</strong>müşterileri kaliteli ve uygun fiyatlı ürünlere ulaşabiliyor. İdris Songör’le,non-food kategorisi, satınalma süreçleri ve ürünleri alırkendikkat ettiği noktalar üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.<strong>Makromarket</strong>’in satınalma departmanıhakkında bilgi verebilirmisiniz?Ticari olarak kurulmuş olan firmalarınamacı kardır. Firma kar etmelidir kimaliyet dediğimiz giderleri ödeyebilsinve yatırımlar yapabilsin. Bu dametrekare bazında en yüksek ciro vemaksimum karlılığı sağlayabilmek vedoğru zamanda, doğru ürünü, doğrufiyattan almakla başlar. Biz nonfoodkategorisi olarak bu bilinçle, <strong>Makromarket</strong>şubelerinin gıda dışı ürünlerinin,yani ayakkabı, saraciye, giyim, içgiyim, ev tekstil, mobilya, züccaciye,beyaz eşya, elektronik, kırtasiye,oyuncak, pet shop, hırdavat ve kültürreyonlarının ürün temini, teşhiri vepazarlaması başlıkları altında yönetimimizigerçekleştiriyoruz.Satınalma süreçleriniz nasıl yürüyor?Nonfood kategorisi tarafından yönetilenreyonların kendine özgüözellikleri vardır. Ayakkabı ve giyimdesatınalma çalışmaları altı ay öncesindenbaşlar. Ürün alımına başlamadanönce sezonun modasını bilmenizgerekir. Yaza ayrı, kışa ayrı modellerve renkler vardır ki rengintonu bile çok önemlidir.Bunun için yurt dışı veyurt içi moda defilelerinive moda dergileriniçok iyi takip etmenizgerekir. Özellikleçocuklar için çizgifilm karakterleriçokö n e m l i d i r.Hangi sezonda hangi karakterin çocuklartarafından sevileceğini bilmeksize düşer. Çünkü bu ürünleri pazarlayanfirmalara göre en önemli karakterkendi pazarladıkları karakterdir.Elektronik sektörü çok hızlı gelişen birsektördür. Bugün çok yeni olan birözellik, yarın eski kalmaktadır. Bundandolayı bu reyonların satınalma süreçleriçok kısa aralıklarda yapılmalıdır kiyeniliklere ayak uydurabilesiniz. Artıktek bir alet olan cep telefonları, fotoğrafmakinesi, mp3, mp4, radyo, hafızakartı gibi birçok özelliği kendi içindebarındırmaktadır ve bu ürünlerin satışı,hızlı bir şekilde bu sektöre kaymaktadır.Bu hıza ayak uydurabilmek, altıay sonra hangi teknolojinin piyasayasürüleceğini bilmekle sağlanır. Evtekstil, mobilya ve züccaciye reyonlarındakiürünler bir evde uzun sürelikullanılır. İnsanlar eşyalarını ya eskiyinceya da sıkılınca değiştirirler. Bu reyonlardakihızlı yenilikler, değiştirmeisteğini daha da hızlı hale getirmektedir.Müşterinin de isteğibu yöndedir.Markete haftadabir uğrayanmüşteribile reyo n l a r d ayeni ürünlergörmek istemektedir.66 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Ürün portföyü oluştururken mağaza yapısı, yeri ve müşteri kitlesi çokönemlidir. Bir bölgede, hatta bir mağazada vazgeçilmez olan ürün diğerbir mağazada hiçbir önem taşımayabilir.Nonfood satınalma departmanınızkaç kişiden oluşuyor?Yukarıda bahsettiğim konuları bir kişininyapması elbette ki imkansız. İyibir ekip olmanız gerekir ve bizim deiyi bir ekimiz var. Biz bu süreci ben vekendi kategorilerinde uzman, işin temelindenkendi yetiştirdiğimiz dörtkişilik bir satınalma ekibi ve üç kişilikasistan kadrosuyla gerçekleştiriyoruz.Ürün portföyünüzü oluştururkennelere dikkat ediyorsunuz?Ürün portföyü oluştururken mağazayapısı, yeri ve müşteri kitlesi çokönemlidir. Bir bölgede, hatta bir mağazadavazgeçilmez olan ürün diğerbir mağazada hiçbir önem taşımayabilmektedir.Burada alan ve ürün yönetimidevreye giriyor. Nasıl ürünportföyü oluştururken modayı veyenilikleri takip ediyorsak, mağazasalözellikleri de gerek personelimizaracılığıyla, gerekse anketler aracılığıylatakip ediyoruz. Zaten başarı, buayrıntılardan geliyor.Bir market için merkezi deposununolması bugün artık bir zorunluluk.Merkezi deponuzunolması, satınalma yönetiminizine yönde etkiliyor?Konuya gıda kategorisi açısında baktığımızdabu elbette ki bir zorunluluk.Çünkü yıllardır birçok ürün aynı markave aynı özellikle satılmaktadır.Standart olan bu ürünlerin günlükolarak rutin sevkiyatları gerçekleşmektedir.Ama nonfood ürünlerindesürekli aynı markaları satsanız da ürününözelliğine göre her sezon, her ayya da her hafta reyonlara yeni ve değişikürünler koymak zorundasınız.Müşterinin beklentisi bu yöndedir. Buaçıdan düşünürsek nonfood ürünlerindedepo dezavantajdır. Biz mağazalarımızagünlük sevkiyat yaptığımıziçin özellikle mağazalarımızın cep depolarındakesinlikle yedek ürün bulundurmuyoruz.Merkezi depomuzuise gelen ürünü düzenleyerek mağazalaragöndermede transit alan olarakkullanıyoruz.


. . .IÇIMIZDENseslerÇALIŞANL ARININ GÖZÜYLE MAKROMARKET<strong>Makromarket</strong> çalışanlarına sorduk: <strong>Makromarket</strong> sizin için ne ifade ediyor? <strong>Makromarket</strong>’in en beğendiğiniz tarafınedir? <strong>Makromarket</strong>’te başınızdan geçen küçük bir anınızı kısaca anlatır mısınız?Gülten Çolak (Kasiyer)Çinli bir çiftçi, çiftliğine bamya ekmiş ve çıkmasını beklemeye başlamış.Birinci yıl hiçbir şey çıkmamış, ikinci yıl da görünürlerde bir şeyyokmuş üçüncü ve dördüncü yılda da bir şey yokmuş, fakat beşinciyıl bir mucize olmuş ve bamya toprağı yarıp, yarım metre boy atmış.Bu boy daha da uzamış ve çiftçi çok sevinmiş, emeğinin karşılığını aldığıiçin. Olay doğru mudur bilemem ama sabretmek önemlidir. Ve <strong>Makromarket</strong>ailem, çalışmamızın karşılığını almaya devam etmekte. Ailem diyorumçünkü ailem kadar yakın görüyorum.Müşterilerimizden bir tanesi neden burada olduğumuzu ve çalıştığımızısordu. Burada güvenin olduğunu ve bir aile ortamı içinde olduğumuzu ifadeettim. Müşteri de bana bir o kadar güzel bir cevap verdi: Ben de buailenin bir ferdi sayılırım; senelerdir <strong>Makromarket</strong>’ten alışveriş yaparım vesenin söylediğin şeyleri ben de bir müşteri olarak hissediyorum. Burasıgüven duyulan bir aile ortamı.Ayfer Güngör (Kasiyer) <strong>Makromarket</strong> bana hayat okulu gibi geliyor. Sabah işe geldiğim zaman 33 kişi beni “günaydın” diye karşılıyor. Üzücü bir olay ama bir anne, kaybetmiş olduğu kızına benzerliğimi görüncedondu, kaldı. Kendisiyle bir süre konuştuktan sonra sakinleşti. Şimdisık sık beni ziyaret ediyor ve kızım diye seviyor.Fatma Karakuş (Manav yardımcısı)<strong>Makromarket</strong> manevi duygularla beraber, ay sonundaki ev kiram,yediğim yemek, içtiğim su, yani şu an ki ekmek kapım oluyor.Ben, daha önce çalıştığım yerlerde kandırıldım. Hep benden fedakarlıkistediler fakat <strong>Makromarket</strong>, karşılıklı akitlerin imzalandığı,güven veren bir şirket. Manav reyonumuz seçmece olduğu için müşterilergenelde kendileri seçiyorlar ve bizden ara sıra yardım istiyorlar. Birgün bir müşterimiz ürünleri seçiyordu, ben de yaşlı olan bir diğer müşteriyeyardım ediyordum. Öbür müşteri “sen daha iyi seçiyorsun, bana dasen seç” diyerek bütün aldıklarını tekrar boşalttı ve arkasından gelen diğermüşteriler de arka arkaya aynısını talep etti.Yavuz Kaymazlar (Reyon sorumlusu) Güveni anımsatıyor. Ben bu şirkete güvenduyuyorum. Bizimle çok ilgileniyorlar. Ben, yüksek olan bir reyona tabure yardımıylaürünleri yerleştiriyordum. Tabi buarada inip çıkıyordum. Birinin bana ürünleriuzattığını gördüm ve arkadaşlardan biridirdiye bakmadan devam ettim. Sonrabir baktım ki, mağazamıza sürekli gelenbir müşterimiz. Çok mahcup oldum veyapabildiğim tek şey teşekkür etmek oldu.Bugün hala, her geldiğinde, “yardımedeyim mi” diye sorar.Mehmet Z. Nazlı (Mağaza yöneticisi) Yaşadığımız her yeni bir günün insan hayatınayeni bir şeyler kattığını ve öğreneceğimizne kadar çok şeyin olduğunu gösteriyor. Kurumda çalışanların seçilerek kabuledilmesi ve hepsinin çok güzel özellikleresahip olması çok güzel. Aynı zamanda maneviyataçok önem verilmesi, benim ençok beğendiğim yönü. Ben 22 yaşındayım ve işletme mezunuyum.Genç yaşta da yönetici olma şansınaerişmiş birisiyim. Çalıştığım kurumun<strong>Makromarket</strong> gibi özel bir kurum olmasıtabi ayrıca güzel. Buraya sürekli gelenmüşterilerimiz var ve bu müşterilerle zamaniçinde samimi oluyoruz. Bundan dolayıdırki, çeşitli hitap etme şekilleri gelişiyor:Sayın Şefim, Yakışıklı Şefim, KüçükMüdürüm gibi.68 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROtüketici<strong>Makromarket</strong>’in Emekmağazasından alışverişeden 10 <strong>Makromarket</strong>müşterisine,<strong>Makromarket</strong>hakkındakidüşüncelerinisöylemeleri için 3 sorusorduk. Bu sorularısorarken en çokdikkatimizi çeken nokta,insanların bir soluktacevap vermeleriydi. Pekçok kişi, bir anketyapılırken, zamanım yokdeyip kaçıp gitmek isterveya cevap vermetaraftarı olmaz. Biz busoruları sorarken ençok hoşumuza giden,müşterilerimizin hiçtereddütsüz cevapvermeleri ve zamanayırmalarıydı. Bundandolayı, tümmüşterilerimize<strong>Makromarket</strong> adına çokteşekkür ederiz.Müşterilerimizesorduk!1. Neden<strong>Makromarket</strong>’i tercihediyorsunuz?2. <strong>Makromarket</strong>’i neyleözdeşleştiriyorsunuz?3. <strong>Makromarket</strong>’e,ufkunu genişletmesi içinherhangi bir önerinizvar mı?Hacer Kok (Öğretim üyesi)1. Ailece gidebileceğimiz güvenilir bir yerolduğunu düşündüğüm için.2. Üründe kalite, personelde kalite, mekandakalite, yani “kalite” kelimesiyle…3. Çizginizi bozmamanız yeterli.Yakup Dalkılıç (Muhasebeci)1. Temizliği, personeli ve ürün çeşitliliği için.2. Ulusal zincirlerden daha iyi olduğunu düşünüyorum.3. Şube sayınızı artırabilirsiniz.Ahmet Kazan (İşletmeci)1. Müşteriye değer verdiği için.2. Ailemle…3. Bu soruyu sormakla bile ufkunuzu genişletmeçabanızı gösteriyorsunuz.Nadire Göktuğ (Modacı)1. İyi hizmet verdiği için.2. Su ile… Su sıkıntısı çektiğimiz şu günlerdesu ne kadar değerliyse <strong>Makromarket</strong>de o kadar değerli3. Ufkunuz zaten geniş, sloganınız gibi.Hakan Aydoğdu1. Rahat alışveriş yaptığım için.2. Hiçbir şeyle özdeştirleşmem; rakip göremiyorum.3. Müşterilerinize bu tür soruları sık sık sorunve onların isteklerini, önerilerini, şikayetleriniöğrenin.Cezmi Tural (B. sorumlusu)1. Öncelikle fiyatları cazip olduğu için.2. <strong>Makromarket</strong>’i kıyaslayabileceğim tekmarket vardır o da başka bir <strong>Makromarket</strong>’tir.Rakibi yoktur.3. Teknolojik ekipmanlarınızı genişletiniz.Türkan Candemir (Halkla ilişkiler)1. İlgili olduğunuz için tercih ediyorum.2. Ben sizden başkasına gitmem.3. Internet sipariş yöntemiyle sipariş alırsanızseviniriz.Can Demir Yazgın1. Alışkanlık haline geldi burası, bizim için.2. <strong>Makromarket</strong>’i kendi iş yerimle özdeşleştiriyorum;o kadar bizden.3. Dürüstlükten asla vazgeçmeyin.Gülümser Ovacık1. Rahat, ferah, güleryüzlü, temiz ve ucuzolduğu için.2. Rakibiniz olduğunu sanmıyorum.3. Kampanyalarınız çok cazip. Bunlara benzerkampanyalar yapmaya devam ediniz.Özgür Günşen (Şoför)1. Evime yakın olduğu için.2. Hayır, hiçbir şeyle özdeşleştiremiyorum.3. Neden <strong>Makromarket</strong>’in kendine aitürünleri yok? Makro Süt, Makro Chokella,Makro Yoğurt gibi.70T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROmekanAnkara’da birLale devriAnkara’nın dört bir köşesinde2001 yılındanberi mis gibi dörttane Lale bulunuyor.Türk kültürünün önemli simgelerindenbiri olan, bir devreadını vermiş zarif lale çiçeğindenadını alan Lale RestaurantlarZinciri’nde zarafet vekalite, üstün hizmetle buluşuyor.Bu kalitenin ve lezzetinsırrını merak ettik ve GenelMüdür İsmail Kütük’le bir röportajgerçekleştirdik. Muhteşembir kahvaltı sofrasınıneşlik ettiği röportajda, İsmailKütük bizi, Lale projesininbaşlangıcından şu anda bulunduklarıduruma kadar pekçok konuda aydınlattı.Lale Restaurant projesi nasıl ortayaçıktı?<strong>Makromarket</strong> Yönetim Kurulu BaşkanıŞeref Songör’le 1997 yılında tanıştıktansonra kendisinden ve fikirlerindençok etkilenmiştim. Kendisi herzaman şunu söylüyordu: “en güzeli,en iyiyi, en kaliteliyi, en ucuzu ve en iyihizmeti nasıl bulurum ve bunu insanlarınhizmetine nasıl sunarım?” dahasonraki günlerde bana bir restaurantprojesi olduğunu ve bunu benim idaremdeyapmak istediğini dile getirdi.Böylece yola çıktık. İlk Lale Restaurant22 Eylül 2001 tarihinde Ostim’-de açıldı. Restaurantımızda hizmet verentüm ekibi profesyonel kişilerdenseçtik.Bir gün Ostim’de esnaf olan bir arkadaşımızburaya neden bu kadar lüksbir yer yaptığımızı sordu ve yazık olacağınısöyledi. Ben de “Ostim’e yapılanhiçbir yatırıma yazık gözüyle bakmıyorum.Kaldı ki sizler ve misafirlerinizbuna layıksınız” dedim. Bu düşünceminne kadar doğru olduğunu görmekşu anda beni ayrıca mutlu ediyor.Lale Restaurant’ın kaç şubesi varve bu şubeler hangi semtlerde?Ostim, Abidinpaşa, Yüzüncüyıl ve Keçiören’deolmak üzere 4 şubemiz var.Ayrıca Abidinpaşa şubemiz başta olmaküzere restaurantlarımızda düğünve yemek organizasyonları da düzenliyoruz.Bu hizmeti de en iyi şekildeyerine getirdiğimize inanıyorum.A B İ D İ N P A Ş AL A L E72 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7ABİDİNPAŞA ORKİDE VE PAPATYA DÜĞÜN S ALONL ARI


YÜZÜNCÜYIL L ALEO S T İ MO S T İ ML A L EL A L ELale Restaurant’ın bu kadar tercihedilen bir yer olmasında şüphesizilkelerinizden taviz vermemenizönemli bir rol oynuyor. NedirLale Restaurant’ın ilkeleri?Biz mükemmeli yakalamak için yeniliklereaçık olan bir şirket politikasıylakendimizi sürekli geliştiriyoruz. Müşterimemnuniyeti sağlamak, hijyendenve temizlikten taviz vermemek, dürüstlükilkelerinden ve ahlaki değerlerigözetmek bizim en önemli ilkelerimiz.Ayrıca mesleki heyecanımızı yaşambiçimimiz haline getirdiğimiz için,işimizi çok sevdiğimiz için başarılı oluyoruz.Sizi farklı kılan da bu ilkeler olmalı…Evet. Bence bizi diğer restaurantlardanayıran en önemli özellik, ilkelerimiz.Bu işe hiçbir zaman, geçici gözüylebakmıyoruz. Belli bir süre yapalım,sonra gittiği yere kadar gitsin demiyoruz.Biz, mükemmeli yakalamakiçin, yenilikçi şirket politikasıyla kendimizidevamlı geliştiriyoruz. İkincisi,müşteri memnuniyetini sağlamak içinelimizden geleni yapıyoruz. Müşterilerledevamlı sohbet ediyoruz, onlarındileklerini alıyoruz.Hijyen ve temizlikte kesinlikle tavizvermiyoruz. Bizim tuvaletimize gireninsan sağlık laboratuarına girmiş kadartemiz buluyor. Böyle bir ilkeyle çalışıyoruz.Ve kesinlikle aldığımız tümürünleri, HACCP üyesi olan firmalardantemin ediyoruz. Tedarikçilerimizibuna göre seçiyoruz. Et kalitemizdetamamıyla <strong>Makromarket</strong> kullanıyoruz.Çünkü <strong>Makromarket</strong>’in tedarikettiği eti biliyoruz. <strong>Makromarket</strong>’in etiçok sağlıklı ortamlarda hazırladığınıgözlerimizle gördük. Son derece hassaslarçünkü insan sağlığına son dereceönem veriyorlar.Bir de dürüstlük ilkesinden hiçbir zamantaviz vermiyoruz. Biz, müşterimizeiyi ve kaliteli hizmet sunarken, fiyatlarımızıda abartmıyoruz. Çok fazlakazanalım, bu kazandığımız bizimşirketimize para olarak dönsün diyebir düşüncemiz yok.K E Ç İ Ö R E N L A L EBaşkent halkına sunduğunuz yemekçeşitlerinden bahsedebilirmisiniz?Restaurantlarımızda ızgara et, pide vetava çeşitleri, mevsiminde balık, özelmakarna ve ara sıcak çeşitleri sunuyoruz.Bu çeşitlerin hepsinin usta ellerdençıktığını hemen fark edersiniz.Ben Lale’ye gelenlere Lale Çorba, LaleSpesiyal, Şefin Salatası ve tatlı olarak daLale Krep yemelerini öneririm. Özelliklerestaurantımıza ilk gelen müşterilerimizebu menüyü öneriyoruz. Çünkübunlar, Lale’nin özel lezzetleri; başkahiçbir yerde bulunamazlar.Lale Restaurant’da düzenlenendüğün ve yemek organizasyonlarıhiç aksamadan ve çok lezzetli yemeklerlegerçekleşiyor. Bu kaliteninsırrı nedir?Abidinpaşa’da restaurantımızın altındadüğün salonlarımız var. Düğün salonlarımızınoturur vaziyette bir tanesi bin kişilik,diğer biri de 600 kişilik. Son dönemde,aşırı talepten dolayı yazın terasıda kullanmaya başladık ki orası da 400kişilik. Biz altyapımızı çok doğru kurduk.Mesela bin kişilik ve 600 kişilik salonumuzuntam ortasına 400 metrekare birmutfak oturttuk. Bu mutfağın içerisine,2500 kişiye anında yemek yapabileceğimizhizmeti koyduk.Diyelim bin kişi geldi, 600 kişi de diğertarafa geldi, o zaman mutfağı tezgahlarıylabirlikte ikiye ayırıyoruz. Bazendışarıdan personel alıyoruz ve aldığımızpersonel de dahil olmak üzereekibimiz son derece profesyonel. Bizim,normalde personel sayımız 100.Yazın bu sayı 180’e çıkıyor. 2005 senesindeyılda 160 düğün yaptık, birsene sonra bu sayı 285’e çıktı. Bu seneise 350 düğüne ulaştık. Diğer restaurantlarımızlabirlikte bu sayı 450oluyor. Kalitenin düşmemesi, altyapıylave personel kalitesiyle ilgili. Bu kalitedebir ekip de bizde var.T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 773


MAKROgüzellikSAÇLARDAKİ GÜZELLİĞİN SIRRIHer kadın saçlarının kusursuzgörünmesini ve günboyunca şeklini korumasınıister. Özellikle de iş yaşamındakikadınlar. İşte bunedenle de güzellik salonlarıdolup taşar. Ama çalışan kadınlariçin güzellik salonlarına gitmek birhayli zaman aldığından bu büyük birprobleme dönüşebiliyor. Sizin için debu, büyük bir problemse, saçlarımaşekil vermekte zorlanıyorum diyenlerdenseniz,Taft şekillendiricileri, üstünformülüyle en iddialı saç şekillerindebile ultra güçlü tutuş sağlıyor vesaçlarınızın şeklini gün boyunca koruyor.Besleyici özelliği sayesinde desaçlarınız ışıl ışıl parlıyor.Saç güzelliğinde dış etkenler de oldukçaönemli bir faktör. Güneş ışınlarınınyıpratıcı etkisi veya kuvvetliesen rüzgar nedeniyle gün içinde saçşeklini korumak oldukça güçleşebiliyor.Taft saç şekillendiricileriyle saçlarınızdakiyıpranmanın önüne geçebilirve gün boyunca güzelliğinizdenhiçbir şey kaybetmeyebilirsiniz.Taft Saç Spreyi ilesaçınızda benzersiz esneklikTaft Sprey, özel Senso-Touch teknolojisiile 24 saat boyunca kalıcı tutuşve esneklik hissi verir. Saçlarınız günboyu canlılığını ve şeklini korurken,ipeksi bir parlaklığa kavuşur.Taft Sprey, UV filtreli özel formülüylesaçınızın güneş, rüzgar ve nemdenetkilenmesini engeller.Her türlü hava koşulunda, Taft KöpükTaft Köpük, kuruluk ve sertlik yaratmayanbenzersiz formülüyle gün boyufark edilir güzellik hissi ve tüm havakoşullarındabozulmayan saçşekli sağlar.Özel Senso-Touchteknolojisiile 24 saat boyuncakalıcı tutuşve canlılığını koruyanipeksi parlaklıktasaçlar içinTaft Köpük ideal. TaftKöpük, içeriğindekiTermo-All-Around Protectionformülünün nemlendiricietkisiyle saçınızı fönısısının zararlı etkilerine karşıkorur.Taft Jöle ile hayata karşı dik dur!Taft Jöle ile yaratıcı, her koşulda bozulmadanaynı sertlikte saçlar yaratabilirsiniz.Taft Jöle, içeriğindeki Protectinsayesinde, saç şeklinizde maksimumgüçlü ve uzun süreli tutuş sağlar.Provitamin B5 ile saçınızı beslerve güçlendirir. En zor hava koşullarındabile mükemmel performans,sert ve güçlü bir görünüm elde etmenizeyardımcı olur.K A T K I L A R I Y L A74 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROsağlıkSONBAHAR YORGUNLUĞUYLABAŞA ÇIKMANIN YOLLARIYaz aylarının pırıl pırılgüneşli, sıcacık günleriyerini yavaş yavaşdökülen yapraklarınsarı mevsimisonbahara bırakıyor. Doğabir değişim geçiriyor ve bu dazaman zaman bizlerin hayatınayansıyor. Mevsim değişimlerindekendinizi bitkin ve yorgunhissedenlerdenseniz, ilkyapmanız gereken şey sonbaharhüznünü kafanızdan çıkarmak.Ayrıca mevsim değişikliklerindevücut dengesi değiştiğiiçin beslenmenize de dikkatetmelisiniz. Pozitif düşününve dengeli beslenin!Sonbaharda vücut dengesini yitirebilirMevsim geçişlerinde bünyemizde meydana gelen dalgalanmalar,yazdan sonbahara geçildiğinde daha da belirgin olarak hissettirirkendini. Çünkü yaz mevsimi güneşin ve sıcağın birçok olumluetkisini bünyemize katmıştır. Yazın bittiği ve yaprakların düşmeyebaşladığı sonbahar günlerinde birçoğumuz; sabahları yaerkenden uyanıyor, ya da yataktan kalkmak istemiyor.Kendimizi yorgun, bitkin, keyifsiz hissedebiliriz. Tembellik diye adlandırabileceğimizbir hal yaşarız. İşe gitmek, okula gitmek zor gelebilir... Depresyon ve panikatak geçirenler, manik-depresifler, sonbaharla birlikte bir sarsıntı yaşarlar. Şikayetlerartmaya ve sonbaharın tadını kaçırmaya başlar. Peki, ne oluyor da bazılarımıziçin sonbahar bir gerileme, mutsuzluk sebebi olabiliyor? Hatta mevsimseldepresyon yaşayan hastaların çoğu, güneşin doğuşunu ve etrafı aydınlatmasınıistemez, rahatsız olur. Birçoğu perdelerini çekip yatağında uyumayı tercih eder.Vücudun biyolojik saati vardır. Bu saat, yeni durumlara uyumumuzu ayarlar. Buayarı daha çok proteinler, vitaminler, mineraller, hormonlar, güneş ışınları veuyku ile yapar. Genetik olarak ya biyolojik saatimizde problem vardır ya biyolojiksaatimizin bakımını yapamıyoruzdur, ya da her ikisinde de sorun vardır.Genetiğimizi kısa vadede düzeltme imkanı olmadığına göre, saatimizinbakımına özen göstermeliyiz.nasıl iş buher yanına çiçek yağmışerik ağacınınışık içinde yüzüyorneresinden baksangözlerin kamaşıroysa ben akşam olmuşumyapraklarım dökülüyorusul usuladım sonbaharAttila İlhan76 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROsağlıkDoğal yollarla neler yapabiliriz?Sonbaharın gelişiyle daha da çok maruz kalınan sürekli yorgunluk tedavisinde,bol miktarda C vitamini, Selenyum ve A ile E vitaminlerinin alınmasının faydalıolabileceğinin altı çiziliyor.Sonbaharın gelişiyle bünyenizde meydana gelen değişimlere ve sıkıntılara kendibaşınıza da karşı koymanız mümkün. Önemli olan kendinize bir yol çizebilmeniz.Eğer ben sonbaharı sonbahar gibi yaşamak istiyorum, yorgun değil melankolikbir sonbahar arzusundayım diyorsanız şimdi size önereceğimiz 10 altınkuralı dikkatlice okuyun. Bu kuralları hayatınıza geçirebildiğiniz noktada, mevsimseldeğişiklikler sizi sadece üşüme ya da ısınma anlamında etkileyecektir.En çok kadınlar etkileniyorSonbahar aylarında görülen ve özellikle bayanlarda daha etkili olan sürekli yorgunlukhissinin nedenlerinin henüz birçok doktor tarafından tam anlamıyla belirlenemediğibiliniyor. İyi tedavi edilmeyen hastalığın kronikleştiğine dikkat çekenhekimler, hastalığın teşhis edilmesinin, tedavisinden zor olduğunu vurguluyorlar.Almanya’nın Lübeck Üniversitesi hekimlerinden Ebcrhard Schwarz, “Kronikyorgunluk sendromu” olarak adlandırdıkları hastalığa virüs veya bakterilerinneden olabileceği ihtimali üzerinde uzun süre durulduğunu ifade ederek hastalığıntemel nedeninin kan hücrelerine yeterince enerji kaynağı sağlanamamasıolduğuna dikkat çekti. Dr. Schwarz, kronik yorgunluğa Hepresvirüsü ve psikolojik nedenlerin yanı sıra, evdeki döşeme vedekorasyon malzemelerindeki zehirli maddelerin, yiyecekmaddelerine karşı alerjilerin, bir yıl içinde yedi kezdenfazla antibiyotik kullanılmasının, mikrodalga fırınlar vecep telefonlarının yarattığı manyetik alanın beyin hücrelerinietkilemesinin, eski tip amalgam diş dolgularınınyol açabildiğini söyledi.01020304050607080910İşte sonbaharda damutlu olmanın10 altın kuralıPozitif düşünce inancı vekararlılıkDoğanın kanunlarına ve genelhaline uyum gösterme, doğanınönemli bir parçası bilinciylehareket etmekDengeli, düzenli beslenme yanısıra biyolojik saatin sonbaharkışbakımını gerçekleştirecekyiyecek içeceklere dikkat etmekDüzenli egzersiz vehareketlilikSonbahar-kış gelmeden öncesonbahar ve kışla ilgili önemliplanlar yapmak, hedeflerkoymak, bu amaçla arkadaşgrupları oluşturmakTembel, miskin, bezgin, mutsuzve bağımlılık davranışları olanarkadaşlardan uzak durmakMizahla ilgilenmek, mutlakagülebilmek, gülemiyorsak onuöğrenmekAile değerlerini önemsemek veiyi bir aile ortamı oluşturmakHangi işte olursa olsun işiniönemsemek ve işin hakkınıvermekTemel insani değerlere sahipolarak kişilikli ve nitelikli birinsan olmak78 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROözelKandillerMübarek gecelerimizBazı zamanlar ve mekanlar, ayrı bir kıymet ve kutsiyet içerir. İslam alemi için KutsalTopraklar, dinî anlatımda ‘şühûrü selâse’ denen ‘üç aylar’ ve kandiller bize kıymetliolarak müjdelenmişlerdir ve bu yerlerde ve zamanlarda Müslüman ruhlarını bambaşkabir hava kaplar. Çünkü bu zamanlar, ilâhî rahmetin çoğaldığı kutsal zamanlardır.Mevlid Kandili, Regaib Kandili, Miraç Kandili, Berat Kandili ve Kadir Gecesi, kerametlerininolduğuna inanılan ve ilahi bir ihsan olarak bilinen gecelerdir. İnananlar bu geceleri fırsat bilerek,yaradana kulluk derecelerini gösterme, rahmetini ve bereketini edinme, bilerek veyabilmeyerek işledikleri günahlarını affettirme şansı elde ederler. Mevlid Kandili hariç, diğerkandillerin hepsi üç aylar içinde yer alır ve bunlara “mübarek geceler” adı verilir. Regaib veMiraç kandilleri Recep ayında, Berat Kandili Şaban ayında, Kadir Gecesi’yse Ramazan ayındabulunur. Mevlid Kandili ise Ramazan’dan 5 ay sonra, Rebiü’levvel ayında kutlanır.Af kapılarının açıldığı Regaib KandiliRecep ayının ilk cuma gecesine denk gelen RegaibGecesi denilince, “büyük lütuf ve ihsanla dolu,değeri büyük gece” anlamının çıkarılması gerekir.İslam dininde kıymetli olan cuma gecesine denkgelen kandilin böylece daha mübarek olduğunainanılır. Manen çok bereketli olan bu gecenin birbaşka önemi de, Ramazan ayının habercisiolmasıdır. İsmini meleklerin verdiğine inanılan buözel gecede Allah’ın af kapılarını açtığı bilinir vebundan dolayı bol bol dua edilir.Bin aydan hayırlı gece, Kadir GecesiKur’ân’da adı geçen tek ay Ramazan ayı, tek gece de “bin aydan hayırlıgece” olarak adlandırılan Kadir Gecesi’dir. Bu gecenin en önemliözelliği, Kur’ân-ı Kerim’in ilk ayetinin indiği gece olmasıdır.Ramazan ayının son on gününe denk gelen Kadir Gecesi’ninilk yıl dönümünde Kur’ân-ı Kerim’in ilk bütünü tamamlanır.Yine bu mübarek gecede insanlığın sonsuz refahına nedenolacak, ona bereketli bir ömür kazandıracak fırsatlar verilir.“Bin ay” 83 sene 4 aylık bir süreye tekabül eder. Bu,geçmişteki salih kimselerin bir ömür boyu kazandıkları manevimertebeyi bir gece içinde elde etme fırsatıdır.80 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Özel­geceler­“kandil”­ismini­alıyorUzun yıllar boyunca yaşanan kandil gecelerininevveliyatı, sanıldığı gibi çok eskiye dayanmıyor. Bumübarek geceler Hz. Muhammed’le (sav) beraberidrak edilmeye başlandı. Bu gecelerin ‘kandil’ isminialması da II. Selim dönemine dayanıyor. OsmanlıDevleti’nin padişahı II. Selim, bu özel gecelerkutlanırken minarelerde kandil yaktırıyordu. Yakılankandillerle beraber bu geceler ‘kandil’ adıylaanılmaya başlandı.“Miraç”­olayından­ismini­alan­kandilİslam âleminde kutsal gecelerden biri olan MiraçKandili, ismini ‘miraç’ olayından alır. Hz.Muhammed’in Mekke’deki Mescid-i Haram’dan,Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesininardından gökleri aşarak Allah katına yükselmesiolayı, ‘miraç’ olarak adlandırılır. İki aşamalıbu gökler ötesi yolculuk, peygamberliğin12. yılında, hicretten 18 ay önce,mübarek üç ayların ilki olan Recep ayının27. gecesinde gerçekleşmiştir. Hazret-iPeygamber’in şahsında “insanlığın önüneaçılan sınırsız bir yükseliş ufku; varlığın özüneyolculuk” anlamına gelen Miraç Kandili’ndeKur’an okunmalı ve namaz kılınmalıdır.Bütün­senenin­çekirdeği,Berat­KandiliÜç ayların ikincisi olan Şaban ayının15. gecesi, Berat Kandili’dir.İnsanlığın kader programınınçizildiğine inanılan bir gece olanBerat, bütün bir senenin çekirdeğihükmündedir. Bu gecede, kulların birsene içindeki rızklarına, zengin veyafakir, aziz veya zelil olacaklarına,ecellerine dair Allah tarafındanmeleklerine bilgi verilir. BeratGecesi’nin beş ayrı özelliği vardır:1. Bütün hikmetli işlerin ayırımınabaşlanması.2. Bu gecede yapılacak ibadetlerindiğer vakitlere nispetle kat katsevaplı olması.3. İlâhi rahmetin bütün âlemikuşatması.4. Allah’ın af ve bağışlamasınıncoşması.5. Peygamberimize tam bir şefaatyetkisinin verilmiş olması.Ayrıca bir hadiste Berat Gecesi’ndeyapılan duaların geri çevrilmeyeceğimüjdesi de yer alıyor.Müslümanların kutlu gecesiMevlid KandiliMevlid Kandili Hz. Muhammed’indoğum gecesi, aynı zamanda da HicriRebuil-evvel ayının on ikinci gecesidir.Kelime anlamı olarak da ‘doğum zamanı’demek olan Mevlid, farklı mezheplerdenbirçok Müslüman tarafındankutlanır. Bu kutlamalar esnasında camilerde,evlerde, radyo ve televizyonlardaSüleyman Çelebi’nin yazdığı; Hz.Muhammed’in doğumunu anlatan veöven ‘Mevlid’ şiiri okunur, ilahiler söylenirve Kur’an tilavet edilir.Mübarek­geceleri­nasıl­değerlendirmeliyiz?Kur’an-ı Kerim okuyarak, Peygamberimiz’in mübarek duasıolan Cevşen-ül Kebir’i okuyarak, aile bireyleriyle birlikte gününmana ve ehemmiyeti hakkında sohbet ederek, Allah rızası içinnamaz kılarak, hayatımızın geçmiş günleri ve yılları hakkındamuhasebe yaparak, günahlarımızın bağışlanması için Allah’tanaf dileyerek, Peygamberimize bol bol salât ve selâm okuyarak,dünya ve ahirete ait dileklerimiz için dua ederek, hastaları,yaşlıları ziyaret ederek; yoksulları, öksüz ve yetimlerisevindirerek, eş, dost ve yakınlarımızla tebrikleşerek, dargın veküskünleri barıştırarak...T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 781


YAŞAMkaynaklarıDoğanın bir mucizesiSüt, bebeklikten itibareninsan yaşamınınher evresindetüketilmesi gerekenbir besin maddesi.Yaşamımızın ilkbesini olan süt, bizedoğanın sunduğu enmucizevi içeceklerdenbiri.SÜTHer yaşta sütSüt, çocuklar, yetişkinler ve yaşlılariçin vazgeçilmez olduğu kadar, hastalariçin de hem ilaç hem de gıda maddesiözelliği taşıyor. Çünkü süt, yeterlive dengeli beslenebilmek için gereklive tanımlanmış 40’tan fazla besinöğesinin tamamına yakınını bileşimindebulunduruyor. Sofralarımızdanhiçbir zaman eksilmeyecek olan vebesin değerinin yüksekliğiyle dahasağlıklı yaşam olanakları sunan süt vesüt ürünleri bizim için vazgeçilmez.Sütün beslenmemizdeki yeri ve önemi,peynirin 4 bin yıldır beslenmemizdekiyerine kaybetmemesi, yoğurdunAnadolu topraklarından tüm dünyayayayılması, sütün ve süt ürünlerinin hayatımızdanhiçbir zaman çıkmayacağınıgösteriyor.Peynir nasıl üretildi?İnsanoğlu, hayvanları evcilleştirdiktensonra bunlardan elde ettiği sütü, önceleriolduğu gibi tüketti. Daha sonrakidönemlerde sütü, peynir, yoğurt,tereyağı gibi ürünlere dönüştürerekde kullandı.Bazı bilim insanları peynirin ilk kez İskitTürkleri tarafından kısrak sütününSüt, yüksek ısıda,kaynama derecesininüstünde uzun sürekaynatılırsa, vitaminlerindekayıplar olurekşitilmesi yoluyla yapıldığını ileri sürüyor.Ayrıca İsviçre’de yapılan bazıkazılarda göl kenarında yaşayan kavimlereait mezarlarda sığır iskeletleriyanında peynir yapımında kullanılmışaletlere rastlandığı bildiriliyor. Bubilgiler ışığında, peynir yapımının 4bin yıllık bir geçmişi olduğu söylenebilir.Daha sonraları her toplumunağız tadına göre farklı peynir türleriortaya çıktı. Bugün dünya üzerinde 4bin çeşit peynir yapıldığı ve bunlardanbir kısmının ticari olarak çok fazlamiktarda, bazılarınınsa bölgesel olaraküretildiği biliniyor.82 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


Sütün yararlarıSağlık eşittir sütGünde 2 bardak süt, sağlıklı bireyleryetişmesini sağlıyor. Ergenlik dönemindekigençlerin, hamile kadınlarlamenopoz sonrası kadınların düzenliolarak süt içmesi gerekiyor. Süt, kemikve diş sağlığını koruyor. Yüksektansiyonu düzenliyor. Sinir sisteminikoruyor. Sindirim sistemini düzenliyor.Kilo kontrolü sağladığı da biliniyor.Organizmanın gelişimi açısından gerekliolan kalsiyum, çocuklarda kemiklerinve dişlerin oluşumundaönemli rol oynuyor. A vitamini göz vediş sağlığı için önem taşırken, E vitaminibağışıklık sisteminin güçlenmesinisağlıyor. B vitamini iştah, sinir vesindirim sisteminin düzenlenmesindeönemli rol üstleniyor. D vitamini de,özellikle çocuklarda diş ve kemiklerinbüyümesine, gelişimine etki ediyor.Sütün içeriğindeki biotin, saç ve derisağlığı için önem taşıyor. B2 vitaminiise, büyümeyi hızlandırıyor. Çocuklarıngelişme çağından itibaren sağlıklıbüyümesi için ve kadınlarda görülenosteoperoz (kemik erimesi) sorununakarşı, kalsiyum ve vitamin deposuolan günlük süt tüketimine ağırlık verilmesigerekiyor. Kemik erimesini önler. Süttebulunan fosfor, kemikoluşumunda önemli rol oynar. Laktoz enerji sağlarkengalaktoz beyin ve sinirdokularının oluşumundaönemli rol oynar. Süt yağındaki fosfolipitler,beyin ve sinir hücrelerininhayati önem taşıyankısımlarını oluşturur. Mikrobik enfeksiyonlara karşıetkilidir. İshali tedavi eder. Büyüme ve gelişmeyi sağlar.Saç ve tırnaklarınoluşumunda büyük rol oynar. Özellikle zeka gelişimde etkiliolan, deri ve göz sağlığındagerekli B2 (rb oflavin)vitamini için süt en iyikaynaktır. Mide rahatsızlıklarını giderir,sindirim sistemini düzenesokar ve ülseri önler. Beyine enerji verir. Diş çürüklerini önler. Kronik bronşiti önler. Kanserin önlenmesineyardımcı olur. Tansiyonu düşürür. Vücutta ödem yapan şeylerintoplanmasını önler. Bağırsaklarda işlenmeyenmikroorganizmalarıngelişimini engeller ve tipikbağırsak florasını geliştiricietki yapar. Hastalıklara karşı direnciartırır.


RAFINkonuklarıPersil Gold imkansızıgerçekleştiriyorPersil son buluşu “Persil Gold” ilelekelere tam anlamıyla meydan okuyor.Yeni Persil Gold’un formülünde özelolarak geliştirilen ve “aktif leke çıkarıcı”adı verilen benzersiz bir maddebulunuyor. Bu madde, özellikle saçboyası ve keçeli kalem lekesi gibi inatçılekeleri çıkarmakta oldukça etkili sonuçveriyor.Cola Turka CappucinoKahve keyfi ve kola serinliği Cola TurkaCappuccino’da buluşuyor. Cola Turka tüketicisiniyepyeni bir ürünle tanıştırıyor. Türkiye’nin tekkahveli kolası Cola Turka Cappuccino; kokusu vetadıyla vazgeçilmez lezzetler arasında yerini alıyor.Özellikle gençlerin tercihi olan bu ürün, 200 mlcam şişe ve 250 ml ince kutu ambalajlarıylapiyasaya sunuluyor.Ülker OranjPortakal parçacıklarından oluşanÜlker’in çıkardığı Oranj meyve suyu,muhteşem lezzetiyle dikkat çekiyor.İçimi keyifli, tadı olağanüstü olan meyvesuyu, içinde gerçek portakalparçacıklarını içeren ilk portakal suyuözelliğini taşıyor. Portakalın doğallezzetinin buluştuğu bu ürün, ilgi odağıolmayı sürdürüyor.Pınar Geleneksel TereyağıPınar, sağlık, yenilik ve lezzet misyonuylahayatımıza özel tatlar katmaya devam ediyor.Damak zevkimize hitap eden birbirindenfarklı lezzet ve çeşitte ürünler sunan Pınar,geleneksel lezzetlere bir kez daha sahip çıktı.Türk mutfağının vazgeçilmez halis, saf velezzetli tereyağı Pınar Geleneksel Tereyağı ilesofralarımızda yerini alıyor.


PÜFnoktasıYumurtaları çırpmadanönce karıştırmakabını soğuk suyla çalkalarsanızyumurtalarıçırparken kabın etrafınabulaşmasını engellersiniz.Saklama kabında kalan peynir kırıntılarınısoğanla karıştırıp fırın yemeklerinde kullanabilirsiniz.Sarımsak ve bademinkabuklarını soyarkenbir süre sıcak suda bekletin. Kolaycasoyulduğunu göreceksiniz.Matlaşan ya da lekeli tencereler çok çirkindurur. Temizlemek için genellikle toz deterjanve tel kullanılır. Ancak bunlar da yüzeyiçizer. Bunların yerine limonu ortadan ikiyebölüp çelik yüzeyi ovabilirsiniz.Tavuk etini ve kırmızıeti yumuşatmakiçin en iyi malzemeyoğurttur.pratik bilgilerEskimiş diş fırçaları ulaşılması zor köşeleritemizlemek için çok yararlıdır.Meyve ve sebzeleri yıkadıktan sonra içine 2-3 damla sirke konmuş suda bekletin.Böylece daha çok mikroptan kurtulmuş olacaksınız.Tart hamurunun hafif olması için fazla işlenmemesigerekir. Bu nedenle hamuru mikserlehazırlamak yerine kendiniz yoğurun.Elinize bulaşan sarımsak kokusu için avucunuzabir miktar tuz alıp biraz nemlendirdiktensonra parmaklarınızı iyice ovalayın.Sabunla da yıkadıktan sonra ellerinizin artıkkokmadığını göreceksiniz.Reçeliniz küflenmişse, küflü kısımlarıgüzelce ayırın. Bir tencerede birkaçyemek kaşığı suyla kaynatın. Temizbir kavanoza koyun.Balık kızartırkenmutfağa yoğunbir balık kokususiner. Bu kokuyuönlemek için balığıkızartırkentavanın içine işibitinceye kadar birkaçsap maydanozkoyun.Fırında pişireceğiniz tavuğun iyi kızarmasınıistiyorsanız, pişmeden kısa bir süre öncetuzlu su sürerek fırına verin. Tavuğu kızartmadanönce haşlarken suyuna biraz limonkoyarsanız daha iyi pişer.86T E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROkültürDerin İmparatorluk raflardaOrkun Uçar ve Saygın Ersin’in üç yıl süren araştırmalarının ardından kaleme aldıkları Derin İmparatorluk,özellikle Osmanlı İmparatorluğu hakkındaki iddiaları ile büyük tartışmalar yaratmayaaday! Büyük bölümü günümüzde geçen ve politik kurgu türünde bir roman olan Derin İmparatorluk’atarihsel kurgu da eşlik ediyor. Derin İmparatorluk, tarihe farklı bir açıdan bakan, şifrelerin vegizli bir örgütün izlerini arayan heyecanlı bir roman. Okurların Metal Fırtına, Asi ve Zifir romanlarıylatanıdığı Orkun Uçar ve Zülfikar’ın Hükmü, Erbain Fırtınası ve Emekli Polisler Lokali romanlarıylatanıdığı Saygın Ersin bu iddialı politik kurgu için üç yıl araştırma yaptı ve kitapta insanışaşırtan şifrelerle tarihsel iddialarını hazırladılar.Karanlık Yükseliyor, 26 Ekim’de vizyondaDavid L. Cunningham’ın yönettiği ve IanMcShane, Frances Conroy, ChristopherEccleston ile Alexander Ludwig’in oynadığıKaranlık Yükseliyor (The Dark is Rising),26 Ekim 2007’de Özen Film dağıtımıylaÖzen Film tarafından vizyona çıkarılıyor.İşaret avcısı Will, altı büyülü işaretibulmalı ve Karanlık ile Aydınlık arasındakisavaşta ölümsüzlere yardımcı olmalıdır.Will’in macerası ve işaretleri bulma çabası,onu tehlikeler, mucizeler ve ödüllerle donanmışbir yola sürükler. Bu macera boyuncadüşmanları, müttefikleri olacak veişaretleri bulması engellenmeye çalışılacaktır. Will yüzlerce yıl önce KralArthur’un son savaşı hakkında da çok önemli bilgilere ulaşacaktır.Garfield beyazperdede yeniden bizlerleÇok uyuyan, yapmak istemediklerini yapmayan,her zaman otoriteye karşı çıkan, şişko ve tembelkedi üşenmedi, sevenleri için filmlerini üçledi. MarkA. Z. Dippe’nin yönettiği ve Jennifer Darling, PatFraley, Jason Marsden ile Neil Ross’in seslendirdiğianimasyon film Garfield Geri Dönüyor (GarfieldGets Real), 16 Kasım 2007’de UIP Filmcilik dağıtımıylaUIP Filmcilik tarafından vizyona çıkarılıyor.Çizgi bant yıldızı olmanın tekdüzeliğinden sıkılanGarfield, gazete sayfasından firar ederek “gerçekdünyanın” yolunu tutar. Gerçek bir ev kedisi olarakdüşük profilli bir hayat yaşarken, gazete baskıya girmeden geri dönmediği takdirdeçizgi serinin iptal edileceğini öğrenir. Ancak bugüne kadar gerçek dünyayakaçan hiçbir çizgi karakter, sonradan geri dönmeyi başaramamıştır.Hıfzı Topuz’dan“Özgürlüğe Kurşun”Türkiye’de gazeteci-yazar kıyımı98 yıl önce Hasan Fehmi’ylebaşlatıldı. 1909’dan bu yana 61gazeteci öldürüldü. Bu onurluinsanlar, özgür düşünceyi baskıaltında tutmak isteyen Ortaçağzihniyetinin kurbanı oldular. HıfzıTopuz, Özgürlüğe Kurşun’da,II. Meşrutiyet’in ilk yıllarında sokakortasında vurulan namuslugazetecileri ve bu ilk cinayetleriörgütleyen dönemin “derindevlet”ini, ayrıca yıllar sonra İzmir’deAtatürk’e yapılan suikastınperde arkasını anlatıyor.88 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKROtarif90 TMalzemeler (4 kişilik) 1 adet orta boy iceberg (iri doğranmış) 2 adet kabuğu soyulmuş domates (iri doğranmış) 2 adet kabuğu soyulmuş ve çapraz doğranmış salatalık 4 adet sivri biber (iri doğranmış) 4 adet salatalık turşusu (iri doğranmış) 1/4 roka 1/4 maydanoz (iri doğranmış) 100 gram küp şeklinde doğranmış yağlı beyaz peynir Yeterince pul biber ve tuz Sızma zeytinyağı Limon suyu İsteğe göre yeşil soğanHazırlanışıTüm malzemelerbirkaptakarıştırılır.Salata tabaklarındaservisesunulur.E M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7Ş E FS A L A T A S IA V C I U S U L Ü T A V U KMalzemeler (4 kişilik) 4 adet derisiz tavukbonfile (her biri4 eşit parçaya kesilir) 150 gram kuru soğan(ince doğranmış) 75 gram sivri biber(ince doğranmış) 150 gram domates(ince doğranmış) 100 gram mantar (ince doğranmış) 1/5 maydanoz (ince doğranmış) Kekik Yeteri kadar tuz ve karabiber 1 çorba kaşığı krema 1 çay bardağı sıvı yağ 2 çorba kaşığı tereyağı 2 çorba kaşığı margarinHazırlanışıMargarin ve tereyağı tencereye konur ve soğanlarpembeleşinceye kadar kavrulur. Sırasıyla mantar, sivribiber, domates, maydanoz, tuz, baharatlar ve krema,pişirilerek sote haline getirilir. Ayrı bir tavada tavuklar,sıvı yağda pişirilerek servis tabağına 4’er parça şeklindedüzgünce alınır ve sotelenen harç, 4 eşit parçaşeklinde tavukların üzerine konularak servis edilir.


MAKROtarifK E D İ D İ L İ K A H K E İ N C İ R T A T L I S IMalzemeler 250 gram tereyağı 250 gram (1 paket) margarin 500 gram pudra şekeri 7 adet yumurta 1 kilogram un 50 gram Hindistan ceviziHazırlanışıTereyağı ve margarin mikserde birazkarıştırılır. Üzerine pudra şekeri, un,yumurta konulduktan sonra karışımtam homojen oluncaya kadar mikserdekarıştırılır. Evinizde şanti torbasıvarsa onunla, yoksa verecek diğermalzemelerle istediğiniz şekil verilerektepsiye dizilir. Normal ısıtılmış fırındapembeleşinceye kadar pişirilir.Daha sonra üzerine pudra şekeri konularakservis edilir.D Ü Ğ Ü NÇ O R B A S IMalzemeler (4 kişilik) 80 gram dana eti (Haşlanmış veküp şeklinde doğranmış) 80 gram un 2 adet yumurta 100 gram yoğurt 1 büyük limonun suyu 1/5 dereotu 60 gram margarin 60 gram tereyağı 40 gram havuç (Haşlanmış ve küpşeklinde doğranmış)Malzemeler 1,25 kilogram un 375 gram böreklik yağ 375 gram sıvı yağ 1,5 su bardağı su 20 gram mahlep 25 gram tuz 50 gram toz şeker 10 gram yaş maya 2 adet yumurtaHazırlanışıYumurta hariç, malzemelerin hepsikarıştırılır ve yoğrulur. Kulak memesikıvamına getirilir. Şekillendirici bir aletveya el yordamıyla hamura şekillerverilerek fırın tepsisine dizilir. Yapılanşekillerin üzeri yumurta sarısıyla yağlanır.Üzerilerine çörekotu veya susamatılır. 170 derece ısıtılmış fırındapişmeye bırakılır.HazırlanışıUn, yumurta, yoğurt, limon suyu vetuz, soğuk su kullanılarak açılır. Ayrıbir kapta yağlar eritilip 1 litre et suyuveya su konup kaynatılır. Kaynatılansuya çırpmış olduğumuz harçilave edilir ve kıvamına gelenekadar kaynatılıp et,havuç ve dereotuilave edilerekbiraz daha pişirildiktensonraservise sunulur.Malzemeler 500 gram kuru incir 3 su bardağı toz şeker 2 su bardağı su 1 su bardağı ceviz içi(Kırık fındık iriliğinde dövülmüş) Yeteri kadar kiraz şekerlemesiŞanti için 1 su bardağı toz şanti 1,5 su bardağı soğuk suHazırlanışıOval bir kaba toz şanti konur. Çırpmateliyle, su ilave edilerek çırpılır. Katılaşıncayakadar karıştırılır. Böylece şantihazırlanmış olur. Kuru incirler, soğuksuyla iyice yıkanır. Bir kaba, yıkananincirler, 2 su bardağı soğuk su ve 3 subardağı şeker konur ve hafif ateştekaynatılır. İncirler yumuşayıp şiştiktensonra süzülerek kaptan alınır. Başlarıkesilir ve ortadan yarılarak içine yeterikadar ceviz konur. Soğuduktan sonrahazırlamış olduğumuz şanti, incirlerinüzerine şanti torbası yardımıyla sıkılır.Üzerine birer adet kiraz şekerlemesikonularakservis edilir.92 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7


MAKRObulmacaHAZIRLAYAN: ATEŞ BÖCEĞİ ERCAN1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 1512345678910SOLDAN-SAĞA: 1. <strong>Makromarket</strong>’in radyosunun adı -Mercek. 2. Bireyler, fertler - Alınan bir şeyi geri verme -Üzerine yapı yapılmak için ayrılmış yer. 3. Uyma, saygıgösterme - Ağız boşluğunun tavanı - Kafi gelmeyen. 4.Sevi - Gemi barınağı - Fen ilimlerinden biri. 5. İlave -Yağma, çapul - Havadaki su buharı. 6. Piyangodan birkimseye çıkan para veya eşya - Yemek yemesi gereken -Kadınların giydiği kolsuz üstlük. 7. En gelişmiş röntgentekniği - Uzay - Yiyeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. 8.İlham - Sema ayini yapan kimse. 9. Gerçekleşmesi zamanabağlı istek - Bir kimsenin doğup büyüdüğü yere duyduğuözlem - Yeraltında bulunan patlayıcı gaz. 10. İsteme,dileme - Bir nota - Bilinmeyen ya da geçmiş tarihi anlatansözcük - Elma, armut kurusu.YUKARIDAN-AŞAĞIYA: 1. Tören - Bir besin maddesi. 2.Resimli duvar ilanı - Kaymak. 3. Bir tür tuzlu bisküvi - Sutaşkını. 4. Demiryolu - Birlikte yolculuk eden topluluk. 5.Yolcu evi - Yasaklama. 6. Temizliğe aşırı düşkün kadın. 7.Bir nota - Egzama. 8. Kas - Bir göz rengi. 9. Bir ilimiz -Gözleri görmeyen. 10. Hazırlanan çayın renk ve kokubakımından kıvamı - Yüksek sesle bağırma. 11. Temiz,namuslu - <strong>Makromarket</strong>’in sloganındaki sözcüklerdenbiri. 12. Durgun, sessiz - Gözde canlılık. 13. Yiğit - Dengeve hareket kurallarıyla ilgili. 14. Muhasebeci, hesap uzmanı- Güney Afrika’nın plaka işareti. 15. İlçe - Takma saçBulmacamızı doğru çözüp gönderenilk 30 kişi bizden, “Kent Samba Çikolata” kazanacak.Adınızı, soyadınızı, adres ve telefonbilgilerinizi bulmacanın çözümüyle birlikteaşağıdaki adrese gönderin.Gönderi Adresi:Saray Mah. Gıdacılar Cad. No: 1106980 Sarayköy - Kazan / Ankara94 TE M M U Z / A Ğ U S T O S / E Y L Ü L 2 0 0 7

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!