You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
laşmazlığın bir tarafı yabancı, diğer yanı Müslüman-<br />
Türk olsa bile dava Konsolosluk mahkemelerinde görülürdü.<br />
Oradan da haksız olsa bile yabancı aleyhine<br />
asla hüküm çıkmazdı.<br />
Kurtuluşun ve kuruluşun önderlerinin saltanatı ve<br />
hilafeti kaldırıp Cumhuriyet’i tercih etmeleri tarihin<br />
verdiği acı derslerin sonucudur. Saltanat ve hilafetle<br />
birlikte çok hukuklu, çok kültürlü, çok kimlikli siyasal<br />
yapının yanında yüz yıllarca Türk halkının kanını<br />
emen sömürge ekonomisine de son verilmek istenmiştir.<br />
Lozan antlaşması öncesinde 17 Şubat – 4<br />
Mart 1923 arası düzenlenen İzmir İktisat Kongresi’nde<br />
siyasal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla<br />
tamamlanacağı mesajının verilmesi dikkat çekicidir.<br />
Kapitülasyonların, Düyunu Umumiye’ nin hukuken<br />
geçerliliğinin sürdüğü bir dönemde Lozan’daki emperyalist<br />
devletlere verilen bir kararlılık manifestosu<br />
olarak da çok önemlidir.<br />
29 Ekim 1923 Cumhuriyet’in ilanı, rejim değişikliğinin<br />
ötesinde ve ilerisinde köklü bir tercihi de göstermektedir.<br />
Türk halkı kurtuluş ve kuruluş sürecini devrimci<br />
bir yöntemle ekonomik, siyasal, toplumsal alanlara da<br />
yaymakta, toplumu temelden değiştirmektedir. Tebaa<br />
olmaktan ulus olmaya, kulluktan yurttaşlığa geçişin<br />
hukuksal dayanakları oluşturulmaktadır. Cumhuriyet’in<br />
ilk yılları baş döndürücü devrimlerin yaşama<br />
geçirildiği, kurumsallaştırıldığı, ulus devletin, çağdaş<br />
toplumun hukuki temellerinin atıldığı bir süreç olarak<br />
görülmelidir.<br />
Her ekonomik ve siyasal düzenin kendi<br />
hukukunu oluşturması, hukukun da bu<br />
doğrultuda sistemin güvencesi olması<br />
esastır. Bu nedenle devrimle kurulan<br />
Cumhuriyet’in hukuk devriminin Cumhuriyet’in<br />
hukuk zırhı olması doğaldır.<br />
Kuruluş dönemini bu açıdan incelersek<br />
Türk milletini girdiği çağdaş uygarlık<br />
yolundan alıkoymaya yönelik her türlü<br />
girişim ve gerici kalkışmaların karşısında<br />
Cumhuriyet’in ihtilal hukukunu bulduğunu<br />
görürüz. Bu, tarihte yaşanan<br />
acıların, yok olma sınırından dönmenin,<br />
bölgemizde ulus devlet olarak yaşanabileceğinin<br />
Cumhuriyet kadrolarının<br />
derin bilinçaltında yaşattığı bir duyarlılığın<br />
ifadesi olarak değerlendirilmelidir.<br />
Yukarıda anlatılanlar kurtuluş ve kuruluş süreci tanıklarının<br />
henüz sağ olduğu bir dönemin devlet duyarlılığının<br />
özetidir. Yurttaşların yüksek bir özgüven<br />
içinde çağdaş uygarlığa yöneldiği dönem atmosferinin<br />
panoramasıdır. Milli ekonominin üzerine inşa<br />
edilen milli devletin bütün kurumlarıyla uyumlu bir<br />
şekilde işlediği bir dönemin hikayesidir.<br />
Günümüz Türkiye’sini yönetenler 29 Ekim 1923 felsefesinin,<br />
yani ulus devletin, üniter yapının, laikliğin<br />
antitezini temsil eden bir geleneğin mirasçılarıdırlar.<br />
Cumhuriyet’in kuruluş felsefesine itirazı olan bir anlayışın<br />
psikokültürel ikliminde yetişmiş kadrolardır.<br />
Türkiye’nin ulus devlet, üniter yapı, milli ekonomi<br />
üzerinde inşa edilmesini hazmedememiş olan Lozan’da<br />
masanın karşı tarafında oturanlar da uygun<br />
zamanın geldiğini düşünmektedirler. Yaşanılan süreçte<br />
Türkiye Cumhuriyeti’nin 29 Ekim 1923 kuruluş<br />
kodları ile doku uyuşmazlığı içinde olan siyasi güç<br />
sahipleri ile küresel güçler arasında ilginç bir ittifak<br />
söz konusudur.<br />
ABD ve AB Türkiye’nin ulus devlet kurulumundan<br />
rahatsızlık duymaktadırlar.<br />
Alt kimliklere bölünmenin, yerelleşmenin,<br />
etnik ve mezhepsel kaosun panzehiri<br />
olan üniter yapıdan, ulus devlet<br />
modelinden Türkiye’nin bir an önce<br />
vazgeçmesi için bastırmaktadırlar. Bölge<br />
Kalkınma Ajansları, yerelleşmenin<br />
özendirici modeli olarak sunulmaktadır.<br />
Sivilleşme, Kemalizm’in militarist tortularından<br />
arınma söylemiyle Türkiye’ye<br />
bölünmenin hukuku dayatılmaktadır.<br />
Darbecileri tasfiye ve demokratikleşme kamuflajıyla<br />
başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere HSYKnın,<br />
Anayasa Mahkemesinin, Danıştay’ın, Yargıtay’ın<br />
ve diğer rejim dinamiklerinin burnunun sürtülmesi<br />
ve hizaya getirilmesi kesintisiz sürdürülmektedir.<br />
TSK’nın tasfiyesiyle rejim ve ülke bağımsızlığının güvencesi<br />
olmaktan çıkarılmasında hukuk araçsallaştırılmaktadır.<br />
Cumhuriyet’in kuruluş hukuku ortadan<br />
kaldırılıp, yerine tasfiye hukuku ikame<br />
edilirken son darbenin silahı yedekte<br />
bekletilmektedir. Ulus devlet Anayasası<br />
yerine bölünmenin, ayrışmanın, Atatürk<br />
Cumhuriyeti’nin tasfiyesinin hukuk<br />
meşruiyetini oluşturacak “Sivil Anayasa”<br />
için kamuoyu olgunlaştırılmaktadır!<br />
Baro Ekim 2012 27<br />
GÖRÜŞ