19.04.2013 Views

Erzurum'da Âşık Kahvehanesi Geleneği - İstanbul Erzurumlular ...

Erzurum'da Âşık Kahvehanesi Geleneği - İstanbul Erzurumlular ...

Erzurum'da Âşık Kahvehanesi Geleneği - İstanbul Erzurumlular ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Dilaver Düzgün<br />

Ben Çerkezoğlu'yum severim seni<br />

Ölünce istemem bezden kefeni<br />

Sevdiğim sen gerdanına sar beni<br />

Sensiz gitmem kabristana bayrağım.<br />

b. Hikâye Anlatma <strong>Geleneği</strong><br />

<strong>Âşık</strong>lar sadece saz eşliğinde manzum eserlerini sunmakla yetinmezler.<br />

Şiirlerin arasında dinleyicilerle sohbet ederler. İyiliği, doğruluğu tavsiye eden<br />

nasihatlerde bulunurlar, fıkra anlatırlar, başlarından geçmiş herhangi bir olayı<br />

dinleyicilere naklederler. Böylece âşıkla dinleyiciler arasında sağlam bir<br />

diyalog kurulmuş olur. <strong>Âşık</strong>lar bazen de bir halk hikâyesi örneği verirler.<br />

Erzurum kahvelerinde geleneğin eski şeklinde olduğu gibi bir hikâyenin<br />

günlerce anlatılması olayına son dönemlerde rastlayamıyoruz. Bunda, aynı<br />

dinleyicilerin her gün kahveye gelmemelerinin etkili olduğunu tahmin<br />

ediyoruz. Hikâyelerin çoğunlukla bir günde bitirildiğini, bazen de devamının<br />

ikinci, hatta üçüncü güne sarktığını görüyoruz. <strong>Erzurum'da</strong> hikâyeli<br />

programlara en çok yer veren <strong>Âşık</strong>, Mevlüt İhsanî'dir. O, bazen Kerem ile Aslı,<br />

Ercişli Emrah ile Selvi Han, <strong>Âşık</strong> Garip gibi kendi tasnifi olmayan hikâyeleri<br />

anlatır, bazen de kendisinin tasnif ettiği Sinan Bey, Filiz Hanım ile Seyfet Çavuş,<br />

Böyle Bağlar gibi hikâyeleri gündeme getirir. Bu geleneği sürdüren diğer iki<br />

âşık da Nuri Çırağî ve İhsan Yavuzer'dir. Bu âşıklardan ikisinin de Mevlüt<br />

İhsanî'nin çırakları olduğunu belirtirsek geleneğe bağlılığın tesadüfi olmadığı<br />

anlaşılır. Bunlardan Nuri Çırağî, klasik halk hikâyelerinden parçalar aktarırken,<br />

İhsan Yavuzer, daha çok son dönemlerde birtakım olayların arkasından<br />

oluşturulmuş güncel hikâyelere yer vermektedir. Diğer âşıklar ise çoğunlukla<br />

kendi başlarından geçmiş bir olayı ve ona bağlı olarak söylenen şiirleri<br />

dinleyicilerine aktarırlar.<br />

<strong>Âşık</strong>ların klasik halk hikâyelerinden parçalar sunmalarına bir örnek<br />

vermek istiyoruz. 24 Haziran 1992 tarihinde programını sürdürmekte olan<br />

<strong>Âşık</strong> Mevlüt İhsanî, dinleyiciler arasında bulunan <strong>Âşık</strong> Mustafa Ruhanî'nin<br />

"menekşe aynası" şiirini istemesi üzerine Mevlüt İhsanî, şiiri ve onunla ilgili<br />

hikâyenin bir kısmını şöyle takdim etmiştir:<br />

"Emrah çıktı Erciş dağlarının üstüne. Dağın başına çıkmca baktı ki Erciş'in<br />

üstünde bir duman var. Dedi ki ben şimdi dumana söylerim; eğer duman kalkar,<br />

anlarım ki Selvi burdadır. Yok, duman kalkmazsa, Erciş'in üstünde duman kalırsa<br />

anlarım ki Selvi gitmiş. Ey, bu âşık hayali ya, ister olsun, isterse olmasın. Ha, alır<br />

bakalım Emrah dağların dumanma ne der. Ondan sonra bağa inecek, bağda ne<br />

diyecek.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!