08.03.2014 Views

diyabetes mellitus'lu hastalarda, hastalığın süresi, hastaların ...

diyabetes mellitus'lu hastalarda, hastalığın süresi, hastaların ...

diyabetes mellitus'lu hastalarda, hastalığın süresi, hastaların ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C<br />

Sağlık Bakanlığı Haydarpaşa Numune<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />

Aile Hekimliği Koordinatörü:3. Dahiliye Klinik Şefi<br />

Uz. Dr. Refik DEMİRTUNÇ<br />

Tez Danışmanı: Uz. Dr. Işık GÖNENÇ<br />

DİYABETES MELLİTUS’LU HASTALARDA,<br />

HASTALIĞIN SÜRESİ, HASTALARIN ÖĞRENİM DÜZEYİ,<br />

DİYABETİK AYAKLA İLGİLİ EĞİTİM ALMA DURUMU,<br />

METABOLİK DEĞERLERİN, DİYABETİK AYAK GELİŞİM RİSKİ<br />

VE DİYABETİK AYAKDAN KORUYUCU DAVRANIŞ<br />

MODELLERİ GELİŞTİRMEYE ETKİLERİ<br />

Dr. Mehtap GÖÇ<br />

(Uzmanlık Tezi)<br />

İSTANBUL – 2008<br />

1


TEŞEKKÜR<br />

Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki Aile Hekimliği uzmanlık<br />

eğitimim süresince katkı ve desteklerinden dolayı değerli başhekimlerim Prof. Dr. Suphi Acar,<br />

Doç. Dr. Mücahit Görgeç, Prof. Dr. Yusuf Özertürk’e şükranlarımı sunarım.<br />

Aile Hekimliği koordinatörümüz 3. Dahiliye Klinik Şefi Uz. Dr. Refik Demirtunç ve<br />

eski koordinatörümüz Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Prof. Dr. Tuncay<br />

Küçüközkan’a eğitimime katkılarından dolayı teşekkür ederim.<br />

Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesindeki ihtisas sürem için de bilgi ve<br />

becerilerimin gelişmesinde emeği geçen değerli hocalarım 2.Cerrahi Klinik Şefi Doç. Dr. Neşet<br />

Köksal’a,, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Klinik Şefi Doç. Dr. Ömer Ceran’a, ,5.Dahiliye’den Şef<br />

Muavini Uz. Dr. M. Funda Türkmen’e, Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik Şefi Op. Dr.<br />

Gültekin Köse’ye, Psikiyatri Klinik Şefi Uz. Dr. Mecit Çalışkan’a saygı ve şükranlarımı<br />

sunarım.<br />

Hiçbir zaman yardım ve desteklerini esirgemeyen, her zaman ve her konuda yanımızda<br />

olan Doç. Dr. Zeynep Vural ve Uz. Dr. Işık Gönenç’e sonsuz şükran ve teşekkürlerimi sunarım.<br />

Rotasyon yaptığım kliniklerde, bilgi ve tecrübeleri ile her zaman desteklerini gördüğüm<br />

şef muavinlerine, başasistanlara ve uzmanlara teşekkür ederim.<br />

Eğitimim süresince uyum içinde beraber çalıştığım asistan arkadaşlarım ve tüm sağlık<br />

personeline teşekkür ve sevgilerimi sunarım.<br />

Değerli eşim Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Muhittin Göç’e, kızım<br />

Jülide ve oğlum Barış’a sevgi, destek, anlayış ve hiç eksilmeyen yardımları için, aileme ise<br />

verdikleri güven ve moral destekleri için sonsuz teşekkürler ederim.<br />

Dr. Mehtap Göç<br />

İstanbul - 2008<br />

2


KISALTMALAR<br />

A1c<br />

ADA<br />

AKG<br />

Anti-GAD<br />

BAG<br />

BGT<br />

DAH<br />

DCCT<br />

DİDMOAD<br />

DKA<br />

DM<br />

FDA<br />

GDM<br />

GFR<br />

HHD<br />

HND<br />

IAA<br />

ICA<br />

IDF<br />

İV<br />

JNC<br />

K<br />

MODY<br />

NDDG<br />

OGTT<br />

OAD<br />

Rİ<br />

SC<br />

UNKPDS<br />

WHO<br />

:Glikozillenmiş hemoglobin A1C (HbA1C)<br />

:Amerikan Diyabet Birliği (American Diabetes Association)<br />

:Açlık kan glukoz düzeyi<br />

:Anti-glutamik asit dekarboksilaz antikoru<br />

:Bozulmuş açlık glukozu (İmpaired fasting glucose)<br />

:Bozulmuş glukoz toleransı (İmpaired glucose tolerance<br />

:Diyabetik ayak hastalığı<br />

:Diyabet Kontrolü ve Komplikasyonları Çalışması (Diabetes Control And<br />

Complications Trial)<br />

:Diabetes insipidus, diabetes mellitus, optik atrofi, sağırlık ile seyreden<br />

(Wolfram sendromu)<br />

:Diyabetik ketoasidoz<br />

:Diyabetes mellitus<br />

:Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (Food and Drug Administration)<br />

:Gestasyonel <strong>diyabetes</strong> mellitus<br />

:Glomerüler filtrasyon hızı(Glomerular filtration rate)<br />

:Hiperglisemik, hiperozmolar durum<br />

:Hiperozmolar nonketotik durum<br />

:İnsülin otoantikoru (insülin autoantibody)<br />

:Adacık hücresi sitoplazmik antikoru(islet cell antibody)<br />

:Uluslararası Diyabet Fedarasyonu(International Diyabetes Federation<br />

:İntravenöz<br />

:American Birleşik Ulusal Komitesi (Joint National Commitee)<br />

:Potasyum<br />

:Gençlerde ki erişkin tipi diyabet (Maturity onset <strong>diyabetes</strong> young)<br />

:Amerikan Ulusal Diyabet Veri Toplama Grubu<br />

:Oral glukoz tolerans testi<br />

:Oral antidiyabetik<br />

:Regüler İnsülin<br />

:Subkutan<br />

:İngiltere Prospektif Diyabet Çalışması (United Kingdom Prospective<br />

Diyabetes Study)<br />

:Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization)<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: sendromu<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: hiperozmoler<br />

Silinmiş: Hiperozmoler<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

3


İÇİNDEKİLER<br />

AMAÇ………………………………….………………………………… 1<br />

GENEL BİLGİLER…………………………………………………..… 3<br />

MATERYAL ve METOD……………………………………………... 54<br />

ANKET FORMU ………………………………………………………. 55<br />

BULGULAR…………………………………………………………..… 58<br />

TARTIŞMA …………………………..................................................... 98<br />

SONUÇ ve ÖNERİLER………………………………………………. 107<br />

ÖZET …………….…………………………………………………….... 110<br />

KAYNAKLAR……………………........................................................... 112<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

4


AMAÇ<br />

Diyabetes mellitus (DM), insülin hormon sekresyonunun ve insülin etkisinin<br />

mutlak ve göreceli azlığı sonucu karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının<br />

bozukluğuna yol açan, hiperglisemik bir tabloya neden olan, kronik bir metabolizma<br />

hastalığıdır(1,2,4). DM ülkemiz gibi endüstrileşmekte ve gelişmekte olan ülkeler de sık<br />

rastlanan endokrin bir hastalıktır. 2000 yılında dünyada 100 milyon olan diyabetik hasta<br />

sayısının 2010 yılında 220 milyona 2025 yılında ise 300 milyona ulaşacağı tahmin<br />

edilmektedir(4). Ülkemizde 1999 yılında tamamlanan Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi<br />

Projesinde(TURDEP) diyabet prevelansı % 7.2 (% 2.3 yeni % 4.9 önceden tanımlanmış<br />

diabetes mellitus) olarak saptanmıştır(3). Tip 2 diyabet ülkemizdeki vakaların % 80-<br />

90’nını oluşturmaktadır(4).<br />

Diyabetin akut metabolik komplikasyonları yanısıra uzun dönemde körlüğe yol<br />

açan retinopati, böbrek yetersizliğine neden olan nefropati, ayak yaraları ve ampütasyona<br />

yol açan nöropati ve damar hastalığı, kardiovasküler, genitoüriner, gastrointestinal sistem<br />

bozukluklarına yol açabilen otonom nöropati, cinsel fonksiyon bozukluğu gibi kronik<br />

komplikasyonlarla seyreden morbidite ve erken mortalite riski yüksek bir hastalıktır(5).<br />

Diyabet, kronik hiperglisemi sonucu gözlerde, böbreklerde, sinirlerde kalp ve<br />

damar sisteminde kronik komplikasyonlara yol açan, bu organların fonksiyonlarını bozan<br />

bir hastalıktır. Hiperglisemiye bağlı gelişen genel semptomlar arasında poliüri, polidipsi,<br />

kilo kaybı, bazen polifaji, görmede bulanıklık, infeksiyona eğilim ve büyüme geriliği<br />

sayılabilir(7).<br />

Tüm bu komplikasyonlar ülke için önemli tıbbi ve ekonomik sonuçlara sebep olur.<br />

1920’lerde insülin, 1940’larda sülfonilüreler, 1960’lardan itibaren metformin kullanımı ile<br />

diyabetik hastaların yaşam süreleri uzamış ve komplikasyon sıklığıda artmıştır. Bu da ülke<br />

için önemli bir sosyoekonomik sorundur. Diyabetin erken tanınması, hasta ve ailesinin<br />

eğitimi ve hastalığın efektif tedavisi ile bu önemli sorun azaltılabilir(6).<br />

Diyabetik hasta eğitiminin önemine dair 1920’lerde Amerikalı diyabetolog Dr.<br />

Eliot P. JOSLİN “Diyabetik hastanın eğitimi tedavinin bir parçası değil, kendisidir.”<br />

demiştir(5).<br />

Silinmiş: ut-<br />

Silinmiş: lak<br />

Silinmiş: karbon<br />

Silinmiş: bo<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: milyona,<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: de<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: dia<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: 16<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: kardio<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: bo<br />

Silinmiş: 7<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: kompli<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: genel<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: 5<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: uza<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: azaltılabilir.<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: 7<br />

5


Diyabetin kronik komplikasyonları zemininde gelişen diyabetik ayak hastanın<br />

yaşam kalitesini belirgin şekilde azaltırken, aynı zamanda yaşamını da tehdit eden,<br />

sosyoekonomik maliyeti arttıran önemli bir halk sağlığı sorunudur.<br />

Diyabetik yaraların % 85’inin önlenebilir etkenlerden kaynaklandığı<br />

düşünülmektedir. Diyabetik hastanın eğitimi ile ayak bakımının sağlanması, diyabetik ayak<br />

için risk faktörlerinin belirlenip gerekli önlemlerin alınması ile ayak ülserleri önemli<br />

ölçüde azaltılabileceği tahmin edilmektedir(8).<br />

Enfeksiyon kontrolü, periferik vasküler hastalıkların tedavi edilmesi, ayak<br />

basıncının azaltılması, topikal yara tedavisi ve metabolik kontrolün tam olarak sağlanması<br />

tedavinin ana unsurlarıdır(6).<br />

Travmatik olmayan alt ekstremite amputasyonlarının % 40-60’ı diyabetik hastalara<br />

uygulanmaktadır. Diyabetle ilişkili alt ekstremite amputasyonlarının % 85’inin öncesinde<br />

ayak ülseri vardır. Diyabetlilerin % 5-15’i yaşamlarının bir evresinde ayaklarından<br />

ameliyat olurlar. Diyabetik ayak yarası veya ayak kesimi öyküsü olanlarda ilk ayak<br />

kesiminde 1-3 yıl sonra % 40’ında, 3-5 yıl sonra % 55’inde diğer ayağın da kesimine<br />

gidilmektedir(8).<br />

Erken tanı ve tedavinin ayağı kurtarıcı olacağı her fırsatta dile getirilmeli ve<br />

hastanın ayağına sahip çıkmasının önemi vurgulanmalıdır.<br />

Ülkemizde podiatristlerin henüz yeterli sayıda olmaması ve ayak bakımına gereken<br />

önemin verilmemesi nedeniyle her hekimin bu konuya eğilmesinin sağlanması, hastanın<br />

yaşam kalitesini yükseltmenin yanı sıra ülke ekonomisi açısından da yararlı olacaktır.<br />

Yaşlı nüfusun ülkemizde de artması ile bu sorun daha da büyümeden eğitimin<br />

önemi önce biz hekimler tarafından anlaşılmalı ve uygulanmalıdır.<br />

Hastaların bu konudaki bilgi, tutum ve davranı durumlarını ortaya koymak, bu<br />

konudaki ihtiyacın ne ölçüde büyük olduğunu gösterecektir. Bu nedenle biz bu<br />

çalışmamızda diyabetik hastaların diyabetik ayak konusundaki bilgi, tutum ve davranış<br />

seviyelerini inceleyip diyabetik ayak ile lipoproteinler ve HbA1c düzeyleri arasındaki<br />

ilişkiyi araştırdık.<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: soru<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: çıkması<br />

Silinmiş: verilmemesi<br />

Silinmiş: nedeniy<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: tara<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: dia<br />

6


GENEL BİLGİLER<br />

DİYABETES MELLİTUS’UN TANIMI VE TARİHÇESİ<br />

DM, hiperglisemi, glikozüri, dislipidemi ile seyreden kronik bir metabolizma<br />

hastalığıdır. Akut metabolik komplikasyonlar yanı sıra kronik komplikasyonlara (vasküler,<br />

renal, retinal, nöropatik) da yol açar(2).<br />

Morbiditesi ve mortalitesi yüksek ve tüm dünyada yaygın olan bir hastalıktır. Tüm<br />

vakaların % 80’ini tip 2 <strong>diyabetes</strong> oluşturur. Ülkemizde tip 2 diyabet sıklığı % 2-6<br />

civarında tahmin edilmektedir(3).<br />

Gelişmekte olan toplumlarda tip 2 diyabet sıklığı gittikçe artmaktadır. 2000 yılında<br />

150 milyon olan diyabetli hasta sayısının 2010’da 220 milyonu, 2025’de 300 milyonu<br />

aşması kaçınılmaz görülmektedir(2).<br />

Tarihçesi çok eskilere uzanır. M.Ö 1500 yıllarında Mısır Ebers Papirusların’da<br />

fazla idrar yapılan idrar yoluyla şeker kaybedilen bir hastalık olarak tanımlanmış, M.S 200<br />

yılında Kapadokya’lı Areateus hastalığa <strong>diyabetes</strong> ismini vermiştir(6,9).<br />

M.Ö 600 yılında eski Hint Uygarlığında “Charak Samhira” adlı tıp kitabında<br />

diyabetin yeri üriner hastalıklar arasındadır(10).<br />

M.Ö 400 yılında eski Hint hekimleri, bu hastaların idrarlarına karınca ve sineklerin<br />

üşüştüğünü görerek tatlı idrar anlamına gelen’’madhumeh’’adını vermişlerdir. M.S 9.<br />

yüzyılda İslam hekimi Razi ve 10-11. yüzyıl İslam hekimi İbn-i Sina bu hastaların idrarının<br />

tatlı olduğundan ve susuzluk hissinden söz etmişlerdir(10).<br />

Diyabetes Yunanca’da bol idrar yapma anlamına gelir. 18. Yüzyılda William<br />

Cullen “<strong>diyabetes</strong>” kelimesinin yanına Yunanca’da ballı veya tatlı anlamına gelen<br />

“Mellitus” u eklemiştir(10,16).<br />

1815’de Chevreul idrardaki bu şekerin “glikoz” olduğunu açıklamıştır. 1860’da<br />

Paul Langerhans pankreastaki adacık hücrelerini, 1875’de Claud-Bernard diyabetin<br />

nörohumoral mekanizmasını açıklamıştır. 1889’da V. Mering ve Oscar Minkowski DM’da<br />

sorumlu organın pankreas olduğunu kanıtlamıştır. 19.yüzyıl sonlarında Kussmaul komanın<br />

klinik belirtilerini tanımlamış ve “asidoz” kelimesini yerleştirmiştir(10).<br />

1922 yılında Best ve Banting insülini keşfetmiştir(10).<br />

1936’da Kimmelstiel ve Wilson “interkapiller glomerulosklerozu” tarif etmesiyle<br />

albüminüri, hipertansiyon ve retinopatiyi bir araya getiren “diyabetik nefropati” tablosu<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: me<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: id<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: 1<br />

Silinmiş: ada<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Os<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: glomeruloskler<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: diabet<br />

... [1]<br />

... [2]<br />

7


tanınmış oldu. 1940’larda sülfonilüreler, 1955’lerde oral antidiyabetik ilaçlar, 1973’de<br />

Danimarka’da Nova ve Leo firmaları tarafından saflaştırılmış insülin kullanıma girdi.<br />

Günümüzde “recombinant DNA” teknolojisi ile insan insülini üretilmektedir (12,13,14).<br />

DİYABETES MELLİTUS TANI,<br />

EPİDEMİYOLOJİ VE SINIFLANDIRMA<br />

Son 20 yılda DM hızla artmıştır ve yakın gelecekte de artacağı tahmin<br />

edilmektedir. Değişik toplumlarda prevelans açısından büyük farklılıklar vardır. Örneğin;<br />

Papua Yeni Gine’deki kavimlerde Eskimolar’da ve ana kıtada yaşayan Çinliler’de bu oran<br />

% 1 iken Avustralyadaki “aborigene”lerde, Amerika’daki “Pima” Kızılderelilerinde,<br />

Mikronezya’daki “Nauruan”larda % 20-45 arasında bulunabilmektedir (3,6,23).<br />

Ülkemizde 1960 yılında Türk Diyabet Cemiyeti’nin taramalarında diyabet<br />

prevelansı % 1.5-2 olarak bildirilmiştir. 1999-2000’de Türk Diyabet Epidemiyoloji<br />

Çalışma Grubu diyabet prevelansını erişkin yaş grubunda % 7.2 ve bozuk glikoz<br />

toleransının prevelansını % 6,7 olarak bildirmiştir(3).<br />

Her iki bozuklukta da kadınlarda daha fazla ve şehirde yaşayan nüfusta, kırsal<br />

kesime göre daha sık görülmektedir. Ülkemizde Tip 2 diyabetli hastaların bilinmeyen<br />

diyabetliler /bilinen diyabetliler oranının 2/3 olduğu görülmüştür(3).<br />

Diyabetli hastaların % 90’ı Tip 2, % 10’u ise Tip 1 DM’tur. Tip 1 diyabet her yaş<br />

grubunda görülmesine rağmen çocuk ve genç erişkinlerde daha sıktır. İlk altı ayda son<br />

derece nadir görülür. 4-6 yaş arasında pik yapar, 6-8 yaşında kısmen azalır ve 8-14 yaş<br />

arasında tekrar pik yapar(6).<br />

Kız ve erkek çocuklarda puberte döneminde Tip 1 diyabetin görülme sıklığı tekrar<br />

artar, 30 yaştan sonra yeni hasta çok azdır(6).<br />

Tip 1 diyabet Kuzey Avrupa ülkelerinde, beyaz ırkta daha fazla görülmektedir.<br />

Finlandiya ve İsveç gibi. Japonya ve Kore’de ise oldukça azdır. Tip 2 diyabetli<br />

insidansıyaşla birlikte artar. Kadınlarda 65 yaşına kadar erkeklerden daha fazla görülür, en<br />

çok 65 yaşından sonra fark kaybolur(6).<br />

Silinmiş: 1940’lar<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: tara<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: 15<br />

DİYABETİN TANI VE SINIFLANDIRILMASI<br />

Diyabet tanısı ile ilgili kriterler son 20 yıl içinde büyük ölçüde değişime uğramıştır.<br />

1979 yılında ABD’de “National Diyabetes Data Group” ve 1980’de Dünya Sağlık Örgütü<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

8


(WHO) diyabet için tanı ve sınıflandırmaya bir standardizasyon getirebilmek amacı<br />

doğrultusunda çalışarak Bozuk Glikoz Toleransı (BGT) ve DM tanı kriterlerini<br />

tanımlamıştır. 1997’de Amerikan Diyabet Derneği (ADA) ve Dünya Sağlık Örgütü<br />

tarafından yeniden gözden geçirilip yeni tanı kriterleri tanımlanmıştır(3,4,12,14).<br />

Tablo 1:DM tanısı için kriterler<br />

1. Diyabet semptomlarının varlığı ve/veya buna ek herhangi bir zamanda alınmış plazma<br />

glikozunun 200 mg/dl ‘den yüksek olması,<br />

a-Herhangi bir zaman; günün, aç-tok, yemekten sonraki zamanlara bakılmaksızın alınan<br />

plazma glukoz değeri,<br />

b-Diyabet semptomları; poliüri, polidipsi, kilo kaybı,<br />

2-Bir hafta arayla bakılan en az 8 saatlik tam açlık plazma glukoz seviyesinin, iki ayrı<br />

ölçümde<br />

126 mg/dl’den yüksek saptanması,<br />

3-Oral glukoz tolerans testi(OGTT) sırasında ikinci saat plazma glukoz düzeyinin 200<br />

mg/dl’den yüksek olması,<br />

Silinmiş: ,16). <br />

<br />

<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: es Mellitus<br />

Silinmiş: r<br />

Son yıllarda diyabet için risk grupları olan iki durum; Bozulmuş Açlık<br />

Glukozu(BAG), BGT vurgulanmaya başlanmıştır. Her iki durumda diyabet gelişimi ve<br />

sonradan ortaya çıkan vasküler hastalıklar açısından riskli olduğu için BAG veya BGT’lı<br />

tüm hastalar diyet ve egzersiz ile tedavi edilmeli ve diyabete ilerleyiş yönünden yılda bir<br />

yeniden değerlendirilmelidir(12).<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: u-<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: <br />

9


Tablo 2:Glikoz toleransının sınıflandırılması ADA 1997<br />

-Açlık plazma glukozu 100 mg/dl’nin altı; Normal açlık glukozu<br />

-Açlık plazma glukozu 100-126mg/dl arası; BAG<br />

-Açlık plazma glukozu 126mg/dl ve üzeri; DM<br />

-Glukoz yükleme sonrası 2. saat 140 mg/dl’nin altı; Normal glukoz toleransı<br />

-Glukoz yükleme sonrası 2. saat 140-200 mg/dl arasında; BGT<br />

-Glukoz yükleme sonrası 2. saat 200 mg/dl ve üstü; DM<br />

OGTT ENDİKASYONLARI<br />

1-Tarama testinde açlık kan şekerinin 100 mg/dl ve üzerinde ya da postprandiyal<br />

kan şekerinin (2 saatte)140mg/dl ve üstünde olması,<br />

2-Gestasyonel diyabetin taraması<br />

3-Obezler (ideal vücut ağırlığının % 120 üzeri veya vücut kitle indexinin 27’den<br />

büyük olduğu durumlar),<br />

4-Birinci derecede akrabalarında diyabet olanlar,<br />

5-Otozomal dominant (MODY) tipi diyabet hikayesi olanlar,<br />

6-Açıklanamayan nöropati, retinopati, ateroskleroz, koroner kalp hastalığı, periferik<br />

vasküler hastalıklar, (özellikle 50 yaşın altında)<br />

7-Operasyon, stres, trauma, infarktüs, serebral vasküler olaylar, kortikosteroid<br />

kullanımı, gebelikte anormal glukoz değerleri ve glukozüri görülenlerde bu olaylar<br />

geçtikden sonra OGTT uygulanır.<br />

8-Metabolik sendrom X düşünülen kişiler,<br />

9-Reaktif hipoglisemi düşünülen kişilerde (bu kişilerde OGTT süresi daha uzun<br />

tutulur) (4,12,15)<br />

Akut hastalığı olanlara OGTT yapılmamalı, OGTT yapılacak hastalar ideal olarak<br />

sigara kullanmamalı, test öncesi en az 3 gün karbonhidrattan serbest diyet yemeli, oral<br />

kontraseptif kullanıyorsa en az bir siklus öncesi, diğer ilaçların kullanımında bir hafta<br />

önceden ilaçlar kesilmelidir(12).<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Son 20 yılda diabetes mellitus<br />

hızla artmıştır ve yakın gelecekte<br />

de arta- cağı tahmin<br />

edilmektedir.Değişik toplumlarda<br />

prevelans oranları açısından bü<br />

yük farklılıklar<br />

vardır.Örneğin;Papua Yeni<br />

Gine’deki kavimlerde<br />

Eskimolarda ve ana kıtada<br />

yaşayan Çinlilerde bu oran % 1<br />

iken Avustralyadaki’’aborigene’’<br />

lerdeAmerika’daki’’Pima’’<br />

kızılderelilerinde,Mikronezya’dak<br />

i ‘’Nauruan’’ larda % 20-45<br />

arasında bulunabilmektedir.<br />

Ülkemizde 1960 yılında Türk<br />

Diyabet Cemiyeti’nin<br />

taramalarında diyabet prevelansı<br />

% 1,5-2 bildirilmiştir.1999-<br />

2000’de TürkDiabet<br />

Epidemiyoloji Çalış ma Grubu<br />

diyabet prevelansını erişkin yaş<br />

grubunda % 7,2 ve bozuk glikoz<br />

toleransının prevelansını % 6,7<br />

olarak bildirmiştir.<br />

Her iki bozuklukta kadınlarda<br />

daha fazla ve şehirde yaşayan<br />

nüfusta kırsal ke sime göre daha<br />

sık görülmektedir.Ülkemizde Tip<br />

2 diabetli hastaların bilinme- yen<br />

diabetliler /bilinen diabetliler<br />

oranının 2/3 olduğu görülmüştür.<br />

Diyabetli hastaların % 90’ı Tip 2,<br />

% 10’u ise Tip 1 diabetes<br />

mellitus’tur. <br />

Tip 1 diabet her yaş grubunda<br />

görülmesine rağmen çocuk ve<br />

genç erişkin lerde daha sıktır.İlk<br />

altı ayda son derece nadir<br />

görülür.4-6 yaş arasında pik ya<br />

par,6-8 yaşında kısmen azalır ve<br />

8-14 yaş arasında tekrar pik ... [3]<br />

Silinmiş: )(4,12,16).<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: <br />

... [4]<br />

10


OGTT YAPILMASI<br />

1- 10-16 saat açlık sonrasında hasta sakin bir odaya alınır. 0. dakikada ilk kan<br />

örneği alınır.<br />

2- 300 ml. suda eritilmiş 75 gr. Glukoz 5 dakika içinde hastaya içirilir.<br />

3- WHO’ne göre 2 saat sonra kan örneği alınması yeterli olmaktadır. NDDG<br />

(Amerikan Ulusal Diyabet Veri Toplama Grubu) 30, 60, 90, 120. dakikalarda kan örneği<br />

alınmasını öneriyor. Reaktif hipoglisemi vakalarında test süresi 5 saate kadar uzatılmalıdır.<br />

4- Test süresince sigara içmek, fazla dolaşmak, su dışında yiyecek almak yasaktır.<br />

DM tanısı için açlık glukozu veya OGTT uygulanabilir. Düşük maliyeti uygulanım<br />

kolaylığı, güvenilirliği ve hastalar tarafından kabuledilebilirliği nedeniyle açlık plazma<br />

glukozu tercih edilir(4,12).<br />

GESTASYONEL DİYABET TANISI: Gestasyonel diyabet tanısı için tüm<br />

gebelere 24-28. haftalarında 50 gr. glukoz içirilerek tarama testi yapılır. Test öncesi<br />

herhangi bir hazırliğa gerek yoktur. 1 saat sonraki kan şekeri düzeyi 140 mg/dl ve üstü ise<br />

100 mg. glukoz ile test tekrarlanır, aşağıdaki değerlerden ikisi yüksek olduğu zaman<br />

gestasyonel diyabet tanısı konur(2,3,4).<br />

-Açlık; 105 mg/dl. ve üstü<br />

-60. dk; 190 mg/dl. ve üstü<br />

-120. dk; 165 mg/dl. ve üstü<br />

-180. dk; 145 mg/dl. ve üstü<br />

Sınıflandırma: ADA’nın DM için 1997’de yenilenmiş sınıflama şeması aşağıda<br />

özetlenmiştir(12)<br />

Aşikar DM:1-Tip 1 diyabet(beta hücre yıkımı, mutlak insülin eksikliği)<br />

A-İmmünolojik<br />

B-İdiopatik<br />

2-Tip 2 diyabet (İnsülin direnci veya insülin salgı bozukluğu neden olabilir)<br />

3-Diğer spesifik tipler:<br />

A-Beta hücre fonksiyonunda genetik defektler (MODY tipleri 1-6, Mitekondrial<br />

DNA’dan nokta mutasyonu)<br />

B-İnsülin etkisindeki genetik defektler (TipA insülin direnci, leprehaunizm,<br />

Rabson-Mendenhall sendromu, lipoatrofik diyabet<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: (12,16).<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: 16<br />

Silinmiş: . . . . . . .<br />

gruptur(17). <br />

. d , , , ,<br />

. t <br />

<br />

’ DM özetlenmiştir(12).<br />

, , nu , , , , v, ,<br />

, fibrozis, hemokromato,<br />

11


C-Ekzokrin pankreas hastalıkları (pankreatit, travma, pankreatektomi, neoplazi,<br />

kistik<br />

Fibrozis, hemokromatozis, fibrokalküloz pankreatopati)<br />

D. Endokrinopatiler (akromegali, cushing sendromu, hipertiroidi, feokromasitoma,<br />

glukagonoma, somatosnoma, aldosteranoma)<br />

E-İlaç veya kimyasal madde kaynaklı (vacor, pentamidine, nikotinik<br />

asit,glukokortikoidler, tiroid hormonu, diazoksit, beta adrenerjik agonistler, tiyazidler,<br />

fenitoin, alfa interferon)<br />

F-İnfeksiyonlar (konjenital rubella, sitomegalovirus, koksaki-B, vb.)<br />

G-İmmün diyabetin ender formları (Stiffman sendromu, antiisülin reseptör<br />

antikorları)<br />

H-Diyabetle bazen birlikteliği olan genetik sendromlar (Down, Kleinifelter, Turner,<br />

Wolfram’s, Prader Willis)<br />

4-Gestasyonel diyabet sendromu)<br />

DM İÇİN RİSK KATEGORİLERİ<br />

1)Bozulmuş açlık glukozu (BAG)<br />

2-Bozulmuş glukoz toleransı (BGT)<br />

TİP 1 DM: Tüm diyabetik hastaların % 10’unu oluşturur. Genetik, çevresel ve<br />

otoimmün faktörlerin birbirleri ile etkileşimi ve pankreasın beta hücrelerinin progresif bir<br />

şekilde yıkılması sonucu insüline bağımlı diyabetin ortaya çıkar(12,13).<br />

İmmünolojik olarak beta hücrelerinin % 80-90’ı harap olduktan sonra klinik tablo<br />

ani oluşur. Poliüri, polidipsi, kilo kaybı veya ketoasidoz koması ilk bulgu olabilir. Tanı<br />

konduğunda hasta zayıftır ve kural olarak komplikasyon yoktur(12,17).<br />

Çocukluk çağı ve genç erişkin yaşta ortaya çıkar, ileri yaşta nadirdir.<br />

Tip 1 DM’un etyolojik sınıflandırması:<br />

1-Pankreasın beta hücrelerinin idiopatik otoimmün yıkımı,<br />

2-Poliglanduler otoimmün sendrom tip 2 (Schmith)<br />

3-Viral infeksiyonların neden olduğu beta hücre yıkımı:<br />

-Mumps virusu (kabakulak virusu), Koksaki B (özellikle B4, B5)<br />

-Konjenital rubella virus, Cytomegalovirus<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

12


-Retrovirus, Ebstein-Barr virusu (İnfeksiyöz mononukleus)<br />

-Encephalomyokardit virusu<br />

4-Akut, kronik pankteatit, pankreas kanseri konjenital pankreas hipoplazisi,<br />

pankreatektomiye bağlı pankreas doku kaybı.<br />

5-Kimyasal ajanlar,<br />

6-Genetik sendromlar: Didmoad sendromu, Friedrich ataksisi(6)<br />

Tip 1 diyabetli olanların birinci derece akrabalarında tip1 diyabet görülme oranı<br />

fazladır. % 95 ‘inde HLA-DR3 veya DR4 antigenleri pozitiftir. Diyabeti olmayan kişilerde<br />

ancak % 5’i pozitiftir(12).<br />

Genetik olarak yatkınlığı olan çocuklarda genellikle 5-15 yaşları civarında tetiği<br />

çeken bir olay olay ile hastalık hızla ortaya çıkar. Bu olay genellikle viral infeksiyonlar,<br />

özellikle kabakulak, kongenital rubela Koksaki B, diyet, toksinler ve strestir. Çoğunlukla<br />

da otoimmün mekanizmayı başlatan faktör bilinmemektedir. Bu <strong>hastalarda</strong> klinik<br />

yakınmalar başlaması ile beraber kanda otoantikorlar saptanır. Otoantikorların çoğu<br />

immünglobulin G tipindedir(13).<br />

TİP 1 DİYABETİN ORTAYA ÇIKMASI BELİRLİ DÖNEMLERE AYRILIR<br />

1-PREDİABET DÖNEMİ: Çevresel faktörlerin beta hücrelerine karşı otoimmün<br />

aktivasyonu tetiklemesinden, klinik semptomlar ortaya çıkıncaya kadar geçen süredir. Bu<br />

dönem asemptomatiktir(2,6).<br />

İstatiksel olarak risk altında olan popülasyon: Tip1 diyabetlinin, çocuğu, HLA<br />

idantik kardeşi, tek yumurta ikizi olmak, Adacık antikorları pozitif olması.<br />

Preklinik dönemde tanı için triad:<br />

1-Genetik risk,<br />

2-Humoral otoimmünite belirteçleri,<br />

3-Erken faz insülin salgısı bozukluğudur(2,6,12).<br />

ICA’nın 20 IDF ünitesinin üzerinde olması, birden fazla antikor pozitifliği (IAA,<br />

GAD65, IA2), intravenöz glukoz tolerans testi ile birinci faz insülin salınımının bozulması<br />

tip 1 diyabet için risk oranının % 90’nın üzerinde olduğunu gösterir(12).<br />

Preklinik dönemin önemi bu dönemde tespit edilecek olan tip1 diyabet adaylarının<br />

immünomodülasyon veya immünosupresyon tedavileri ile otoimmün beta hücrelerinin<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

M BAG B <br />

M ’. , lması sonucu . ,<br />

(12,13). o. , , . zayıftır<br />

kompli(12,17). . , . <br />

DM , u) Koksaki B<br />

, j öz u , , jal, . K,<br />

D, F, D(6) <br />

<br />

. , , , . . (12,13). . n. T.<br />

. t. t(12). . (12). çocuklarda. , ,<br />

, , . . . (13). <br />

Silinmiş:<br />

13


yıkımının durdurulması ve dolayısıyla klinik tip1 diyabete geçişin durdurulması teorik<br />

olarak söz konusudur(2,6).<br />

2-KLİNİK DÖNEMİ: Pankreasın beta hücre kitlesinin % 80’den fazlası harap<br />

olursa klinik dönem başlar. İnsülin ve C peptit miktarı ciddi oranda azalmıştır. Otoantikor<br />

titreleride azalmıştır. Giderek artan poliüri, polidipsi, kilo kaybı vardır. Bazen diyabet<br />

bulguları ketoasidoz ile başlayabilir. Ağır dehidratasyon, bulantı, kusma, zayıflama, karın<br />

ağrısı, şuur bulanıklığı veya koma görülebilir. Hastalar mutlak ekzojen insülin gereksinimi<br />

gösterirler ve glisemi regülasyonu zordur. Ketoasidoz, hipoglisemi gibi akut<br />

komplikasyonlara sık rastlanır(6,12).<br />

Erken Klinik Dönem: Hiperglisemi ve klinik semptomların başladığı ama henüz<br />

beta hücre rezervinin olduğu dönemdir. Ensık görülen semptomlar; noktüri, susama,<br />

poliüri, zayıflama, yorgunluk, ağız kuruması ve polifajidir Kramplar, görme azalması,<br />

huzursuzluk, sinirlilik, infeksiyona eğilim, kandidiazis erken klinik dönemin minor<br />

semptomlarıdır(6).<br />

Tip 1 diyabet gürültülü bir klinik tablo ile başlarken, daha ileri yaşlarda, çok daha<br />

yavaş, hatta tip2 diyabet gibi başlayabilir. Bu yavaş seyirli tip1 diyabet ya da LADA olarak<br />

isimlendirilirErken klinik diyabette tanı hiperglisemi ve glukozürinin varlığı ile konur.<br />

Beta hücre rezervi azalmış fakat tam anlamıyla tükenmemiştir. Açlık C peptit düzeyi 0, 5<br />

ng/ml. üzerindedir(6).<br />

3-DİABETİN KISMİ REMİSYON DÖNEMİ: Tip 1 diyabeti başlangıcından kısa<br />

bir süre sonra hastaların % 10-30’unda ekzogen insülin ihtiyacı azalır. Bu dönem remisyon<br />

dönemi (Honeymoon period) olarak adlandırılır. Otoimmün yıkımdan artakalan sağlam<br />

hücrelerin neoformasyon veya rejenerasyon sonucu çoğalması ve endojen insülin salgısının<br />

artışı ile karakterizedir. Bu dönem 1-2 haftadan 1 yıla kadar uzayabilir. Son yıllarda<br />

remisyon dönenini uzatmak için yoğun çalışmalar sürdürülmektedir.(2,10,12).<br />

4-KRONİK DÖNEM: Pankreas beta hücre kitlesinin çok azalmasına bağlı olarak<br />

insülin ve C peptid miktarında ciddi azalmalar görülür. Bu süreçte glisemi regülasyonu<br />

zordur. Gün içinde hipoglisemi ve hiperglisemi atakları görülür. Glisemi regülasyonu için<br />

yoğun insülin tedavisi şarttır. Kronik makroanjiopati ve mikroanjiopati<br />

komplikasyonlarının ortaya çıktığı dönemdir. Ölümleri yaklaşık % 50’si diyabetik<br />

nefropati nedeniyle oluşur(6,12).<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Ü<br />

Silinmiş: <br />

<br />

Silinmiş: <br />

14


TİP 2 DİYABETES MELLİTUS<br />

Tüm dünyada en sık rastlanan diyabet tipidir ve sıklığı gün geçtikçe artmaktadır.<br />

Tip 2 diyabet için risk faktörleri(2,12,13) :<br />

1-Değiştirilebilir faktörler: Obezite, viseral obezite, azalmış fizik aktivite, sigara,<br />

diyet içeriğinde liflerin azlığı, diyette doymuş yağların fazlalığı<br />

2-Değiştirilemez faktörler: Etnik köken, yaş, cinsiyet, genetik faktörler, ailede tip2<br />

diyabet öyküsü, Daha önce gebelik diyabeti öyküsü, daha önce İGT tanısı, hipertansiyon,<br />

dislipidemi öyküsü, Düşük doğum ağırlığı<br />

Çevre ve genetik faktörler, 3 mekanizma ile tip 2 diyabete yol açarlar(13,15).<br />

1-Periferik dokularda insülin direnci<br />

2-Beta hücre fonksiyon bozukluğu<br />

3-Hepatik glukoz üretiminin artması<br />

BETA HÜCRE FONKSİYON BOZUKLUĞU: İnsülin salgılanmasında kantitatif<br />

bozukluk, insülin salgılanmasında kalitatif bozukluk (birinci faz insülin salgılanmasında<br />

veya pulsatil insülin salgılanmasında bozukluk) proinsülin salgılanmasında anomaliler,<br />

glukoz toksisitesi, amilin, calcitonin ve releated peptit, inkretinler, lipotoksisite, insülin<br />

salgılanma bozukluğunda genetik nedenler sayılabilir(13).<br />

İNSÜLİN DİRENCİ: İnsülin direnci iskelet kası, yağ dokusu ve karaciğerde<br />

olabilir. Proreseptör, reseptör, post-reseptör düzeyde olabilir(12).<br />

Bugün tip 2 diyabette primer fizyopatolojinin insülin rezistansı ve bunun<br />

sonucunda gelişen beta hücresinin yorgunluğumu, yoksa beta hücresinin insülin salgılama<br />

kapasitesinin belli bir evreden sonra arttırmasını engelleyen genetik kökenli bir bozukluk<br />

mu olduğu konusunda tam bir fikir birliği yoktur(13).<br />

Genellikle 40-45 yaş üzerinde ilk yakınmalar başlar. Hekime ilk başvurma nedeni<br />

poliüri, polidipsi, polifaji gibi yakınmalardan ziyade görme bozukluğu, el ve ayaklarda<br />

uyuşukluk gibi kronik komplikasyonlarla ilgili yakınmalardır. Çoğunluğunda ilk tanı<br />

konduğunda kronik komplikasyonlar mevcuttur, hemen hemen hepsinde aile anamnezi<br />

vardır ve çoğu obezdir(13).<br />

Bu <strong>hastalarda</strong> diyabetik ketoasidoz (DKA) koması şiddetli infeksiyon, mezenter<br />

embolisi gibi acil bir durum olmadıkça gelişmez ve daha sık olarak yeterli sıvı<br />

alınmamasına bağlı hiperglisemik hiperosmoler non-ketotik koma gelişir(17).<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: , , ,<br />

cinsiyet, -,<br />

Silinmiş: , (4, 13). 3 <br />

<br />

, ) , , , , , , (1<br />

15


Tip 2 diyabette beta hücrelerinin kan şekerine yanıtı bozuktur. Ancak nörojenik<br />

uyarılara, oral antidiyabetiklere ve secretine karşı insülin yanıtı bozulmamıştır. Özellikle<br />

erken insülin yanıtında bozukluk vardır ve beta hücresi glukozu tanımakta zorlanır(17,13).<br />

Gençlerde görülen erişkin diyabeti (MODY), klasik tip2 diyabetlilerin bazılarında<br />

genetik olarak glukokinaz enzim eksikliği bu bozukluğa neden olur.<br />

TİP 2 DİYABETES MELLİTUS 3 EVREYE AYRILIR<br />

1-PREKLİNİK EVRE: Normoglisemik hiperinsülinemik dönem beta hücrelerinin<br />

fonksiyonu nispeten normal olduğundan periferik direnci yenmek için çok fazla insülin<br />

salgılanır. Bu dönem de kan glukozu ve OGTT normaldir(12,13,18).<br />

2-BGT DÖNEMİ: (Postprandial hiperglisemik hiperinsülinemik dönem) Aşırı<br />

çalışan beta hücrelerinde yorgunluk ve salgı yetmezliği oluşur. Açlık glisemisi normal,<br />

OGTT’nin 2. saatinde değeri 140 mg/dl yi geçer. Hiperinsülinemi devam etmekle beraber<br />

insülin direnci yenilemez. Bu dönemde koroner arter hastalığı için risk faktörleri olan<br />

hipertansiyon, hipertrigliseridemi, HDL-kolestrol düşüklüğü sık görülür(12,17).<br />

Kompanse dönemde insülin direncine sebep olan nongenetik faktörler<br />

azaltılabilirse aşikar diyabetin ortaya çıkışı geciktirilebilir. Kompanse dönemden aşikar<br />

diyabet dönemi arasında 10-20 yıl olduğu düşünülmektedir(2,12,17).<br />

3-ERKEN KLİNİK DÖNEM: (Hiperglisemik hiperinsülinemik dönem)<br />

4-KLİNİK DİYABET DÖNEMİ: (Hiperglisemik hipoinsülinemik dönem) Aşikar<br />

diyabet döneminin başlangıcında insülin salgı yedeği yeterli olduğu için diyet ve OAD’ler<br />

yeterli olmaktadır. Bu dönem uzun yıllar sürer. Beta hücre yedeği zamanla azaldığı için<br />

insülin tedavisine ihtiyaç vardır(2,12).<br />

DİYABETİN KOMPLİKASYONLARI<br />

1-AKUT KOMPLİKASYONLAR<br />

-Hipoglisemi<br />

-DKA<br />

-Hiperosmoler nonketototik durum(HND)<br />

-Laktik asidoz<br />

2-KRONİK KOMPLİKASYONLAR<br />

-Vasküler Komplikasyonlar<br />

-Mikrovasküler (Retinopati, Nöropati, Nefropati)<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

Silinmiş: be<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

16


-Makrovasküler<br />

-Oftalmik Komplikasyonlar<br />

-Renal Komplikasyonlar<br />

-Nörolojik Komplikasyonlar<br />

-Kardiovasküler Komplikasyonlar<br />

-Cilt Değ. ve Diyabetik ayak<br />

-Sindirim sistemi Komplikasyonları<br />

-Kemik ve Mafsal Komplikasyonları<br />

-Enfeksiyonlar<br />

-Hipertansiyon<br />

-Erektil Disfonksiyon<br />

-Dental Gingival Bozukluklar<br />

Akut komplikasyonlar yaşamı tehdit edecek düzeyde hatta fatal olabilir. Fakat asıl<br />

sorun uzun sürede oluşan küçük ve büyük damarların hastalığıdır. Buna kronik vasküler<br />

sendrom denir (6,13,19,20).<br />

DİYABETİN AKUT KOMPLİKASYONLARI<br />

DKA ve Hiperglisemik hiperozmolar durum(HHD) diyabetin sık görülen akut<br />

hiperglisemik komplikasyonlarıdır. DKA tip1, HHD ise tip 2 diyabete özgüdür. Agresif<br />

tedaviye rağmen mortalite sıklığı her iki durum içinde hala yüksek olup, DKA’da % 5,<br />

HHD’de % 15 civarındadır(6,12,13).<br />

1-DİYABETİK KETOASİDOZ: Hiperglisemi, ketoz, asidoz ile giden,<br />

dolaşımdaki yetersiz insülin aktivitesi ve kontrregüler hormonların aşırı salınımının<br />

etkilerine bağlı gelişir. Tip1 diyabetin ilk prezantasyonu olabileceği gibi, daha sık olarak<br />

araya giren hastalığa(infeksiyon) ve insülin kullanımndaki yanlışlıklara bağlı ortaya<br />

çıkar(17).<br />

DKA çok hızlı gelişen bir tablodur. Hastalar önceden fazla bir yakınma<br />

hissetmeden ani klinik bozulma ile acile gelirler. Klasik görünüm bulantı, kusma, poliüri,<br />

polidipsi, polifaji, kilo kaybı, bulantı, karın ağrısı, dehidratasyon, halsizlik, bilinç<br />

bulanıklığı ve son devrede komadırBulantı, kusma, karın ağrısı ketoasidozlu hastaların en<br />

sık karşılaşılan yakınmalardır. Hastaların infeksiyonu olsa dahi ateşi yükselmeyebilir.<br />

Fiziksel bulgular genellikle dehidratasyona bağlıdır. Cilt turgorunda azalma, asidotik<br />

Silinmiş: <br />

<br />

17


solunum, taşikardi, hipotansiyon, mental durum değişiklikleri, şok ve komadır.<br />

Laboratuarda hiperglisemi ile beraber pozitif anyon gaplı metabolik asidoz, ketonemi,<br />

ketonüri vardır. Plazma glukozu 400-600 mg/dl arasında değişir(2,17).<br />

Tedavinin başarısı, iyi hidratasyon, elektrolit dengesizliklerinin düzeltilmesi<br />

hipergliseminin kontrolü ve kolaylaştırıcı faktörün ortadan kaldırılmasına bağlıdır.<br />

DKA ve HHD’U kolaylaştıran faktörler:<br />

-İnfeksiyonlar (% 30-50): Pnömoni, idrar yolu infeksiyonu, sepsis, gastroenterit, vs<br />

-Yetersiz insülin tedavisi (% 20-40):Tedaviye uyumsuzluk, insülin pompasının<br />

bozulması<br />

-Myokart iskemisi, infarktüsü (%3-6):Diyabetiklerde genellikle klinik olarak<br />

sessiz(17),<br />

Diğer kolaylaştırıcılar<br />

-Serebrovasküler olay, intrakranial kanama (subdural hematom),<br />

-Akut pulmoner emboli, intestinal mesenterik tromboz,<br />

-Akut pankreatit, intestinal obstruksiyon, alkol intoxikasyon,<br />

-Renal yetmezlik, ciddi yanıklar, hipertermi veya hipotermi,<br />

-Endokrin hastalıklar (cushing sendromu, tirotoxikoz, akromegali),<br />

-Total parenteral nutrisyon, ilaçlar: Beta blokerler, kalsiyum kanal blokerleri,<br />

diüretikler, diazoxide, kortikosteroidleride içeren immünsupresifler, antipsikotikler,<br />

simetidine,<br />

2-HHD: Ciddi hiperosmolarite (320mOs/l den büyük) ve hiperglisemi<br />

(600mg/dl’nin üstünde) en önemli iki özelliktir. DKA’un aksine asidoz ve ketoz yoktur.<br />

Portal sistemde insülin düzeyleri daha yüksek olduğundan ketoasid üretimi azdır.<br />

Gastrointestinal bulgular daha azdır, değişik nörolojik anormallikler görülebilir. Bilişsel<br />

durumdaki değişiklikler aşikar koma olmadan gelişebilir(2,12,13).<br />

Her iki hiperglisemik durum içinde öncelikle hedefler sıvı ve elektrolit kaybının<br />

yerine konması ve hipergliseminin yavaşça düzeltilmesidir. Çok ciddi boyutta değilse<br />

ketoasidoz bu tedavilerle genellikle düzelir, spesifik tedavi gerektirmez(17).<br />

ADA’nın tedavi rehberi aşağıda özetlenmiştir<br />

DKA veya HGS’li erişkin hastanın ilk değerlendirmesinde aşağıdakiler istenir:(17)<br />

-Tıbbi hikaye ve fizik muayene<br />

-Tam kan sayımı ve periferik yayma<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: D<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: (17), <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

18


-Parmak ucundan kan şekeri ölçümü<br />

-Serum biokimyası, serum ketonlar<br />

-İdrar analizi ve ketonlar için idrar<br />

-Endikeyse kan, idrar, yara kültürü<br />

-Göğüs ve abdominal film, 12 traseli elektrokardiogram<br />

-Aynı sırada % 0,9 NaCl ile 1000 mI/saat ampirik sıvı tedavisine başlanır.<br />

-Hipovolemik, şok varsa hacim genişleticileri düşünülür.<br />

-Hacim durumu ve kardiovasküler parametreler düzelinceye kadar sıvı tedavisine<br />

devamedilir(17).<br />

İV SIVILAR: Düzeltilmiş serum sodyumu yüksek/normalse % 0.45’lil NaCl<br />

kullan, düşük/normalse % 0.9’luk NaCl kullanılır, hacim ve kardiovasküler duruma (nabız,<br />

tansiyon) göre 250-1000 ml/saat hızında İV sıvılara devam edilir(13,17).<br />

İNSÜLİN TEDAVİSİ: -0,15 U/kg’dan regüler insülin bolusu yapılır.<br />

-İV infüzyon 0,10 U/kg/saat’den başlanır.<br />

-Serum glukozunu saatlik kontrol ederek 50-80 mg/dl/saat hızında düşmesi,<br />

-Serum glukozu çok hızlı düşerse insülin infüzyonundan vazgeçilir.<br />

-Serum glukozu yükselirse, çok yavaş düşerse insülin infüzyon hızını %50-100<br />

arttırılır.<br />

-DKA için anyon açığı kapanıncaya ve asidoz düzelinceye kadar devam edilir.<br />

-HGS için plazma ozmolalitesi 310mOsm/kg’ın altına düşünceye kadar devam<br />

edilir.<br />

-Metabolik dekompanzasyonun kolaylaştırıcıları için daha detaylı araştırmalara<br />

başlanır.<br />

-Serum elektrolitleri kararlı hale gelinceye kadar 2-4 saatte bir izlenir ve yerine<br />

konur.<br />

-Hiperglisemik durum düzeltildikten sonra kan glukozu 4 saatte bir izlenir ve<br />

regüler insülin kapsamına başlanır.<br />

-Eğer endojen insülin salgılanması olmayan hasta tedavi ediliyorsa İV insülini<br />

subkutan injeksiyona çevrilir yada önceki tedaviye dönülür.<br />

-Sıvı diyete başlanır ve tolere edilirse, hareket ve aktivite için hasta<br />

cesaretlendirilir(17).<br />

19


POTASYUM(K) REPLASMANI:<br />

-Önce bazal serum K’u görüp, 12 traseli EKG çekilir.<br />

-K 5,5 mEq/l’nin altında ise ve uygun idrar çıkışı varsa İV sıvılara K ilave edilir.<br />

-K= 4, 5-5,5 arası ise İVsıvılara 20mEq/l eklenir,<br />

-K= 3, 5-4,5 arası ise İVsıvılara 30mEq/L eklenir,<br />

-K= 3,5 altında ise sıvılara 40 mEq/l eklenir.<br />

-K 5,5’un üstünde ve EKG değişiklikleri varsa hiperkalemi tedavi edilir, 2-4 saatte<br />

bir K kararlı hale gelinceye kadar serum K takibi yapılır. Dilüsyon ve hücre içi kayma<br />

sebebiyle tedavi sırasında serum K ani düşmelerine karşı tedbirli olmak gerekir.<br />

Hiperkalemiden kaçınmak için uygun idrar çıkışından emin olunur. Dirençli hiperkalemi<br />

varsa, aynı zamanda magnezyum replasmanı sağlanır(2,17).<br />

BİKARBONAT TEDAVİSİ: Önce arteryel kan gazı ve bazal serum bikarbonatı<br />

ölçülür. pH 6,9’un altında ise 2 ampul NaHCO3 2 saatte, 6,9-7,0 arasında ise 1ampul 1<br />

saatte uygulanır. pH:7,0’ın üstünde bikarbonat gerekmeyebilirSerum bikarbonatı 4 saatte<br />

bir izlenir(17).<br />

SODYUMUN DÜZELTİLMESİ: Serum sodyumu hiperglisemi varlığında<br />

düzeltilmelidir Her 100mg/dl’nin üzerindeki 100’lük glukoz yükselmesi için ölçülen<br />

sodyum değerine 1,6 mEq/l eklenir. Bu serum sodyumunun düzeltilmesini sağlar.<br />

Tromboembolik olayların dehidratasyondan dolayı fazla olması nedeniyle antikoagülan,<br />

tedavi başlangıcında uygula- nır. HHD’da düşük doz heparin veya risk fazla ise tam doz<br />

heparinizasyon başlanır(17).<br />

3-HİPOGLİSEMİ: Sık rastlanan bir komplikasyondur. Her diyabetik hasta ve<br />

yakınları hipogliseminin semptom ve bulguları ile tedavide yapılacakları öğrenmelidir<br />

(2,6,17).<br />

Hipoglisemi tanısında triad:<br />

1-Hipoglisemi semptom ve bulgularının olması,<br />

2-Plazma glukozunun 45mg/dl’nin altına inmesi,<br />

3-Glukoz alınca semptomların düzelmesidir.<br />

HİPOGLİSEMİ SEMPTOMLARI:<br />

1-Nöroglukopenik semptomlar:<br />

-baş ağrısı, yorgunluk, uykuya eğilim, konsantrasyon bozukluğu, dalgınlık,<br />

-kişilik değişikliği, geçiçi afazi, mental bozukluk, bulanık görme,epilepsi<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

20


2-Otonomik semptomlar:<br />

-terleme, sinirlilik, huzursuzluk, açlık hissi, çarpıntı, titreme, tremor, ateş basması,<br />

-el ve ayaklarde soğukluk, solukluk, anjinal ağrı(6,17).<br />

Tedavi: -Ağır hipoglisemilerde erken tedavi esastır.<br />

-Hastanın şuuru açıksa 20-30 gr oral glukoz verilir, iyileşme gözlenirse, 15-20 dk.<br />

sonra plazma glukozu bakılır. İyileşme varsa nedeni araştırılır.<br />

-Şuuru kapalı ise İV % 30 glukoz 50-75 ml, 1mg Glukagon subcutan yada İM<br />

uygulanır. İyileşme yoksa % 5-10 dextroz İV başlanır(17).<br />

4-LAKTİK ASİDOZ(LA): Artmış laktat seviyesi ile birlikte asidoz varlığında<br />

ortaya çıkar. Ağır diyabetik <strong>hastalarda</strong> düşük bikarbonat ve PH, artmış anyon gap (15’in<br />

üstü) ile birlikte ketoasitlerin düşük olması LA komasını düşündürmelidir(1,2).<br />

Normalde açlık laktat seviyesi 0,4-1,2 mmol/l civarındadır. Ağır LA’da 5’in<br />

üzerine çıkar.<br />

Klinik olarak metabolik asidoza benzer. Tedavide ilk basamak nedenin<br />

düzeltilmesidir. Uygun hava yolu ve oksijenizasyon gereklidir. Hipotansiyon varsa sıvı ve<br />

pressor ajanlarla doku perfüzyonunun sağlanması, pH:7,2 civarında tutacak şekilde<br />

bikarbonat infüzyonu yapılır. Ağır vakalarda hemodializ uygulanabilir(1,2,17)<br />

Silinmiş: <br />

b, , , , , , , ,<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: . <br />

<br />

<br />

MAKROVASKÜLER KOMPLİKASYONLAR<br />

Tip 2 diyabette makrovasküler komplikasyonlar henüz aşikar diyabetin ortaya<br />

çıkmadığı BGT döneminde başlar(1,2).<br />

1-KARDİOVASKÜLER HASTALIK: Diyabet tek başına kalp yetmezliği<br />

gelişmesinde ve kardiovasküler hastalık oluşumunda bağımsız ve kuvvetli bir risk<br />

faktörüdür. Diyabetiklerde kalp yetmezliğinin prognozu, diyabetik olmayanlardan daha<br />

kötüdür(1,2).<br />

Tip2 diyabetik <strong>hastalarda</strong> mortalite sebebi başta koroner arter hastalığı olmak üzere<br />

kardiovasküler hastalıklardır. İyi kontrol altına alınmamış hiperglisemi ve insülinle<br />

yaratılan hipoglisemi arasındaki dalgalanmalar, diyabetlilerde ateroma karşı yatkın grubu<br />

oluşturur.Diyabetlilerde aynı zamanda trombosit adezyon ve agregasyonu ve kan<br />

vizkozitesi artmış, fibrinoliz aktivitesi azalmıştır. Bütün bunlarda tromboza ortam<br />

hazırlar(2).<br />

Silinmiş: T BGT. geliş, . (1,<br />

2, 7, 13, 15,<br />

Silinmiş: . , . j (1, 2, 3).<br />

. (2). j. (2,6).<br />

21


Koroner yetersizliğin klinik bulguları diyabetik olanla olmayanda aynıdır, ancak<br />

otonom nöropati gelişmişse asemptomatik koroner arter hastalığı olacağı ve sessiz<br />

infarktüs gelişebileceği bilinmelidir(2,6,17).<br />

Teşhis için şu tetkikler önerilir(7) :<br />

1-Noninvaziv testler:<br />

- EKG, maksimal efor testi, Talyum, dipiridamollü miyokart perfüzyon sintigrafisi<br />

ya da talyumlu egzersiz testi, Ekokardiografi, Manyetik rezonans görüntüleme anjiografi.<br />

2-İnvaziv testler: Angiografi<br />

Kardiovasküler hastalıkdan korunma için kan şekerinin regülasyonu ve<br />

hipertansiyon, dislipidemi, sigara, nefropati gibi risk faktörlerinin tedavisi gereklidir.<br />

Profilakside antiagregan ajanlar kullanılabilir. Koroner arter hastalığı olanlarda da yine kan<br />

şekeri regülasyonu, hipoglisemi ataklarından kaçınma, dislipidemi tedavisi (statinler veya<br />

fibratlar), hipertansiyon için ACE inhibitörleri tercih edilir. Medikal tedavi yeterli olmazsa<br />

by-pass veya anjioplasti yapılabilir(1,2,13,17).<br />

2-SEREBROVASKÜLER HASTALIKLAR:Serebrovasküler hastalıklar normal<br />

popülas yona göre diyabetlilerde daha sık, ağır ve yaygın lezyonlarla seyreder. Diyabette<br />

trombosit agregasyon yeteneği artmıştır. Yüksek fibrinogen düzeyleri trombozun artmasına<br />

nedenolur Tedavide iyi metabolik kontrol ve risk faktörlerinin kaldırılması gerekir,<br />

antiagreganlar kullanılabilir(3,9).<br />

3- PERİFERİK DAMAR HASTALIĞI :Büyük ve orta boy arterlerin intimasını<br />

tutarak lumeni daraltan ateroskleroz hastalığı yaşla birlikte artar ve erkeklerde daha sıktır.<br />

Diyabet- lilerde ortaya çıkışın hızlandırır ve her iki cinsde de eşit sıklıkta görülür(2,8).<br />

Diyabetlilerde orta ve küçük arterleri tutan endotel hücre proliferasyonu ile<br />

seyreden tıkayıcı bir arterit daha var. Diyabete özgüdür ve lokal gangrenlere yol açar.<br />

Diyabetiklerde gangren insidansı 30 kat daha fazladır. Diyabetiklerde makrovasküler<br />

lezyonlar daha çok distal arterlerde görülür(2).<br />

Periferik vasküler hastalıkların klinik bulguları: Alt extremite iskemisi,<br />

empotens, intestinal angina’dır(2).<br />

Koroner serebral ve periferik arterleri etkileyen ateroskleroz diyabete bağlı<br />

ölümlerin en önemli nedenidir. Daha erken başlar ve daha ciddidir. Diğer kardio vasküler<br />

risk faktörler ile birlikte diyabette varsa makrovasküler komplikasyonlar artar. Örneğin<br />

diyabette myokart infartüsü riski 2-3 kat artar, beraberinde hipertansiyon varsa 8 kat,<br />

Silinmiş: 5<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: 83<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

22


dislipidemide varsa 20 kat artar(2,12). Diyabet tanısı ile beraber kardiovasküler risk de<br />

araştırılmalı ve agresif koruma tedavilerine başlanmalıdır(2,8,12).<br />

Diyabetik <strong>hastalarda</strong> sistolik hipertansiyon kardiovasküler hastalık, nefropati,<br />

retinopati’de önemli kofaktördür. Tip 2 DM’da hipertansiyon, tip1 DM’den daha fazla<br />

görülür.<br />

Tip1 de nefropati gelişmediği sürece normotansifdir, ancak nefropati geliştikden<br />

sonra sekonder olarak hipertansiyon gelişir(17).<br />

Tip 1 diyabetiklerde kan basıncının düşürülmesi (ACE inhibitörleri, beta blokerler<br />

ile) kardiovasküler ve mikrovasküler komplikasyonları azaltır(12).<br />

Böylece diyabetik <strong>hastalarda</strong> agresif kan basıncının düşürülmesi major kardio<br />

vasküler komplikasyonları azalttığı ispatlanmışdır. Buna göre Joint National Commitee 6<br />

(JNC6) diyabetik <strong>hastalarda</strong> kan basıncı hedefini 130/85 mmHg ve altı, nefropati varlığın<br />

da 125/75 mmHg olarak belirlemiştir(17).<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: . <br />

. , , , , , , , , ma , , , , fib .<br />

(2,8,12).<br />

Silinmiş: <br />

KARDİOVASKÜLER HASTALIK VE DM’DA KULLANILAN İLAÇLAR<br />

Pek çok tedavi seçenekleri içinde ACE inhibitörleri, Angiotensin 2 reseptör<br />

blokerlerinin, intraglomerüler basıncı azaltma, albüminüri ve nefropati progresyonunu<br />

azaltma gibi ek avantajları vardır(2,23).<br />

JNC 6 insülin duyarlılığı ve glukoz kontrolü üzerindeki nötral etkilerinden dolayı<br />

alfa adrenerjik antagonistleri, calsiyum kanal blokerleri, düşük doz diüretikleri alternatif<br />

ajan olarak önermiştir. Beta klokerleri ise özellikle beraberinde M.İ, hafif-orta kalp<br />

yetersizliği, aritmi varsa tavsiye etmektedir(2,5).<br />

Dislipidemide primer tedavi hedefi LDL-kolestroldür. NCEP panelinde tüm<br />

diyabetik <strong>hastalarda</strong> LDL tedavi hedefi 100 mg/dl, HDL erkeklerde 40, kadınlar da<br />

50mg/dl nin üstü, trigliserid düzeyi ise 150 mg/dl’nin altı olarak belirlenmiştir(17).<br />

Diyabetik dislipidemide başlangıç basamak, glisemik kontrol, diyet düzenlemesi,<br />

aerobik egzersiz programıdır. LDL-kolestrol için statinler ilk tercih edilir. Tek hedef LDLkolestrol<br />

değildir. Trigliseridleride düşürmek, HDL’yi yükseltmek için fibratlar da<br />

kullanılır(17).<br />

Diyabetik hastaların çoğunda ve özellikle kardiovasküler hastalık mevcutsa<br />

325mg/gün, düşük doz aspirin rutin olarak önerilmektedir.<br />

Silinmiş: , a , (2,15). ,<br />

, . ., , (2,7). , .<br />

23


Son olarak anjioplasti koroner hastalığı olan diyabetiklerde bir tedavi yöntemi<br />

olabilir, ama hastaların by-pass cerrahisinden daha çok fayda görmektedir(6,12,26).<br />

Silinmiş: 23<br />

MİKROVASKÜLER KOMPLİKASYONLAR<br />

Kronik hiperglisemi, HbA1c seviyeleri mikrovasküler lezyonların oluşumunda<br />

önemlidir. Mikrovasküler komplikasyonlar diyabetik nefropati, nöropati, retinopati’dir(1,<br />

2, 17, 18).<br />

1-DİYABETİK NEFROPATİ: Gelişmiş ülkelerde son dönem böbrek<br />

yetmezliğinin en önemli sebebi (yaklaşık1/3’ü) diyabetik nefropatidir(2,6).3-6 ay ara ile<br />

yapılan en az iki idrar incelemesinde, persisten albüminüri (300mg/g veya 200 mcg/dk’nın<br />

üstü albümin saptanması) ile diyabetik nefropati tanısı konur(5, 1).<br />

Diyabetik nefropati gelişim riskini etkileyen durumlar: Diyabetin başlama yaşı,<br />

cinsiyet etnik köken, metabolik kontrol, diyabet süresi, arteryel kan basıncı, proteinüri,<br />

protein alım miktarı, sigara içimi, hiperlipidemi, genetik kodlama<br />

Diyabetik nefropatide önce diffüz, sonra exüdatif lezyonlar gelişir. Arteriollerde<br />

hyalinizasyon olur. Efferent arteriolde oluşan hyalinizasyon diyabete özgüdür.<br />

Bu süreçde diffüz ve nodüler interkapiller glomeruloskleroz (Kimmelstiel Wilson<br />

Sendromu) dışında renal papilla nekrozu, kronik piyelonefrit, aterosklerotik renal arter<br />

darlığı, toksik nefropati gibi renal tutulum da görülebilir(2,6,8,11).<br />

Histopatoloji: Glomerüllerde hipertrofi, mezenjiyumda genişleme, glomerül bazal<br />

membran kalınlaşması, böbreklerde büyüme, porlar arasında geçirgenliğin artması<br />

Diyabetik nefropatinin evreleri: Diyabetik nefropati 5 evreden geçer(2).<br />

1-Hiperfiltrasyon dönemi (Evre1)<br />

2-Normofiltrasyon dönemi (Evre2)<br />

3-Mikroalbüminüri dönemi (Evre 3, başlangıç nefropati dönemi)<br />

4-Aşikar böbrek yetersizliği(Evre4)<br />

5-Son dönem böbrek yetersizliği dönemi (Evre 5)<br />

1-HİPERFİLTRASYON/HİPERTROFİ DÖNEMİ (Evre 1): GFR’de % 20-40<br />

artış ve özellikle egzersiz sırasında idrar albümin atılımında artış tespit edilir (reversibl)<br />

(12). Ultrasonda glomerüler hipertrofiye bağlı böbrek boyutları % 20 oranında artmışdır.<br />

Böbrek kan akımı % 9-14 artmışdır. Arteryel kan basıncı genellikle normaldir(3,15).GFR<br />

deki artış kan glukozu artışı ile ilişkilidir. İnsülin tedavisi ile metabolik kontrolün<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: . a’ , (2,6,86).<br />

, ’ (7, 17).<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: 86<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

, , , , . <br />

<br />

,<br />

a (AKŞ),’ğ H , , R<br />

P , , , , . S <br />

24


sağlanması ve protein kısıtlaması idrarda albümin atılımı ve artmış GFR değerinde azalma<br />

sağlar(12,17).<br />

2-NORMOFİLTRASYON DÖNEMİ (Evre 2): Klinik olarak sessiz evredir.<br />

Diyabet tanısından 2-5 yıl sonra meydana gelir. GFR normal veya yüksek, renal kan akımı<br />

normal veya azalmış, arteryel kan basıncı, üriner albümin atılımı normaldir Birçok hasta bu<br />

evreden 3. evreye geçmez. İyi glisemik kontrol ile düzelme gözlenebilir(3,12,17).<br />

3-MİKROALBÜMİNÜRİ EVRESİ (Başlangıç nefropati dönemi. Evre 3):<br />

Diyabetin başlangıcından 5-15 yılsonra görülür. İdrarda albümin atılımı 200mcg/dk veya<br />

300mg/gün’dür. Aşikar nefropatinin habercisidir. ADA tanı kriterlerine göre<br />

mikroalbüminüri demek için 6 ay içersinde en az 3 adet 24 saatlik idrar da<br />

mikroalbüminüriyi tayin edip, en az ikisinin pozitif bulmalıyız. Mikroalbüminüri seviyesi<br />

ile kan basıncı ve kan şekeri düzeyi korelasyon gösterir. Bu dönemde hipertansiyon<br />

sınırına varmayan progresif kan basıncı artışı gözlenir(15,17).<br />

Patolojik olarak bazal membranda kalınlaşma, mezengium hacminde artış,<br />

filtrasyon yüzeyinde azalma vardır. GFR normal veya yüksekdir. İyi glisemik kontrol,<br />

protein kısıtlaması (0,8 gr/kg/gün), antihipertansif (ACE inhibitörleri ve ARB’ler) ile<br />

üriner albümin atılışındaki artış azaltılarak nefropatiye gidiş süresi geciktirilebilir(17).<br />

4-AŞİKAR NEFROPATİ DÖNEMİ (Evre 4): Diyabet tanısından 15-25 yıl sonra<br />

görülür. Günde 0,5 gramın üstünde persistan bir proteinüri vardır. GFR de 1 ml/dk/ay yada<br />

10-12 ml/dk/yıl düşme olur. Genellikle arteryel hipertansiyon eşlik eder. GFR ‘deki düşüş<br />

proteinüri ve arteryel kan basıncı ile ilgilidir.(2,11). Antihipertansif tedavi ile (GFR deki<br />

azalma hızı % 60 azaltılabilir ve böylece üremi geciktirilebilir (13).<br />

5-SON DÖNEM BÖBREK YETERSİZLİĞİ (Evre 5):Tanıdan 15-30 yıl sonra<br />

görülür. GFR 15-20 ml/dk’nın altına indiğinde renal replasman programına alınır(2).<br />

Diyabetik nefropatili hastanın klinik değerlendirmesi: Arteryel hipertansiyon ve<br />

böbrek yetersizliği olsun veya olmasın proteinürinin varlığı en az 5 yıldır diyabeti olan<br />

hastada, başka bir nedene bağlı değilse, diyabetik nefropati’dir(1,2,11).<br />

Diyabetik hastada proteinüri varlığında yapılacak tetkikler:<br />

-Orta akım idrarı, idrar mikroskobisi, 24 saatlik idrarda proteinüri<br />

-Böbrek USG, glomerülonefrit şüphesi varsa ANCA, AntiDAAN, C3, C4<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: , <br />

(12). o. . , . (3,4). .<br />

a(12,17). <br />

Normoglisemi sağlanması ile<br />

daha ileri evreye geçişi<br />

engellenebi<br />

25


Tipik diyabetik nefropati:10 yılı aşkın tip1 <strong>diyabetes</strong> mellitüs, retinopati,<br />

mikroalbüminü ri varlığı, makroskobik hematüri ve eritrosit silendir yok, normal USG,<br />

böbrek biyopsisi gerekmez(2).<br />

Atipik proteinüri:10 yıldan az DM öyküsü, retinopati yok, mikroalbüminüri<br />

olmadan nefrotik proteinüri, makroskobik hematüri, eritrosit silendiri, böbrek biyopsisi ile<br />

tanı konur(1,2,17).<br />

Tablo 3: İdrarla albümin atılımındaki değişiklikle(2,12,11)<br />

24 saatlik örnek Kısa süreli örnek Spot örnek<br />

Normal < 30 mg < 20 mcg/dk 300 mg > 200 mg/dk > 300 mcg/mg<br />

Tedavi: 1-Erken saptama ve tedavi: Protein veya mikroalbümin varlığı açısından<br />

idrar tetkiki istenmeli ve her klinik muayenenin rutin tetkiki haline getirilmelidir.<br />

Proteinüri varlığında diyabetik nefropati diğer böbrek hastalıklarından ayırtedilmelidir(17).<br />

Albüminüri ilk defa tesbit ediliyorsa takip eden 3 ay içersinde test tekrarlanmalı.<br />

Sıkı bir diyabet kontrolü nefropatinin ortaya çıkışını geciktirir. Hastalık ortaya çıktıkdan<br />

sonra kan şekeri regülasyonunun nefropati ilerleyişi üzerine etkisi azdır(17).<br />

Mikroalbüminüri varlığı, hipertansiyon olsun veya olmasın ACE inhibitörleri,<br />

angiotensin reseptör blokerleri ve protein kısıtlaması ile tedavi edilmelidir.<br />

DM’da hipertansiyonda varsa kan basıncı 125/75mmHg’nın altında tutulmalıdır.<br />

Total protein miktarı 0.8 gr/kg civarındadır. Dislipidemi varlığında kardiovasküler<br />

komplikasyonlar nedeniyle tedavi edilmelidir. Anemi varsa mutlaka tedavi edilmelidir.<br />

Sigara kullanımı varsa bırakılması yönünde hasta teşvik edilmelidir.<br />

ACE inhibitörleri ilk seçilecek ilaçtır. Bu ilacın diyabetik nefropatiyi durdurduğu,<br />

yavaşlattığı ve mikroalbüminüriyi azalttığı gösterilmiştir. Normotansif diyabetik<br />

nefropatilerde de ACE inhibitörleri, kan basıncı takibi ile verilebilir.<br />

Ancak tip 4 renal tübüler asidoz, bilateral renal arter darlığı, son dönem böbrek<br />

yetersizliği ve hiperpotasemi yaratan durumlarda kullanılması sakıncalıdır. ACE inh.<br />

tedavisine başlandıktan bir hafta sonra kreatinin ve potasyum değerlerinin görülmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Diyabetik hipertansiyonda kalsiyum kanal blokerleri, AT2 antagonistleri, alfa<br />

blokerler ve beta blokerler kullanılabilir. Verapamil ve diltizemle yapılan çalışmalarda<br />

proteinüriyi azalttığı gösterilmiştir. Selektif olmayan beta blokerler hipoglisemi belirtilerini<br />

Silinmiş: <br />

26


maskeler ve şiddetini arttırır. Trigliseridlerde artış ve HDL de düşüş oluşturabilir.<br />

Hipertansif ve ödemli nefropatili <strong>hastalarda</strong> sodyum alımı 2 gr/gün’ü geçmemelidir<br />

(2,12,13,17).<br />

2-DİYABETİK RETİNOPATİ: Temelde retina vasküler yatağındaki<br />

değişikliklerin eşlik ettiği, diyabetin mikrovasküler lokal bir komplikasyonu olduğu kabul<br />

edilmektedir. Diyabet, yaşları 20-74 arasında olan kişilerde yeni körlük hastalarının en<br />

başta gelen sebebidir. Diyabet süreleri 15 yılı aştıkdan sonra retinopati gelişme riski %<br />

90’dır ve hastaların % 21’inde tanı sırasında retinopati vardır. Diyabetin süresi uzadıkça<br />

retinopati sıklığı ve derecesi artar(1,2).<br />

Diyabetik retinopati şu şekilde sınıflandırılır:<br />

1-Non-proliferatif retinopati:<br />

2-Proliferatif retinopati:<br />

Diyabetik <strong>hastalarda</strong> retinopati dışında vitröz kanama, rubeozis iridis, glokom,<br />

juvenil katarakt ve oküler kas felcine sebep olabilir (2, 3).<br />

Diyabetik retinopatide prognoz açısından maküla önemlidir. Diyabetik makülopati<br />

iskemik, fokal ve diffüz olarak üç grupta toplanabilir.<br />

KLİNİK: Diyabetik retinopati en sık karşımıza asemptomatik olarak ortaya çıkar.<br />

Ancak diğer başvuru şekilleri: ani görme kaybı, artmış hiperlipidemi ile ilişkili olarak<br />

retinada belirgin derecede lipid exüdasyonu, küçük damarlarda belirgin daralma (genellikle<br />

hipertansiyonla birlikte) ve sıkı kontrole rağmen oluşan retinopatinin geçici olarak<br />

kötüleşmesi şeklindedir(12).<br />

Diyabet tanısı konduğunda bir oftalmoloji uzmanına sevketmek önemlidir.<br />

Zamanında uygulanan lazer fotokoagülasyonu ağır non-proliferatif ya da erken proliferatif<br />

diyabetik retinopatisi olan hastaların büyük bir kısmında görme kaybını önler(12).<br />

Nonproliferatif retinopatili hastaların % 8-10’u 10 sene içinde proliferatif<br />

retinopatiye dönüşür. Proliferatif retinopatisi olan hastaların yarısı 5 yıl içinde körlüğe<br />

gider(2,12).<br />

27


Diyabetik retinopatinin önlenmesi ve tedavisi: 1-Kan glukozunun kontrolü<br />

2-Kan basıncının kontrolü,<br />

3-Retina lazer fotokoagülasyonu; proliferatif retinopati veya neovasküler glokom<br />

için gerçekleştirilen panretinal yayılmış fotokoagülasyon ya da maküla ödemi için<br />

gerçekleştirilen fokal fotokoagülasyon.<br />

4-İyileşmeyen vitröz kanaması ya da gerilmeye bağlı retina disseksiyonu için<br />

gerçekleştirilen vitrektomi(17).<br />

Diyabetik retinopatide cerrahi endikasyonlar:<br />

-Görmeyi bozan kalıcı vitröz kanama, Ciddi fibroz proliferasyon.<br />

-Maximum fotokoagülasyona rağmen yeni damar oluşumunun ilerlemesi<br />

-Önemli miktarda ve ağır derecede damar proliferasyonu<br />

-Vitröz kanama nedeniyle fotokoagülasyonun yapılamadığı ciddi proliferasyon.<br />

-Köprüleşmeye neden olan premaküler fibrozis.<br />

-Fibrozise bağlı ilerleyici maküla distorsiyonu.<br />

-Önemli ölçüde vitröz disseksiyon olmadan ciddi arka kutup kanaması<br />

Sonuç olarak diyabetik retinopatideki temel patoloji mikrookluzyon ve damar<br />

permeabilitesindeki bozulmadır. Okluzyon sonucu retinal hipoksi gelişir. Bunun ardından<br />

da geç evrelerde yeni damar oluşumları izlenir. Permeabilite artışına bağlı olarak da eksü<br />

da, hemoraji ve retina ödemi izlenir(1,2,13).<br />

Tedavide iyi bir kan glukozu regülasyonu sağlanmalıdır. Yılda en az 1kez göz<br />

kontrolünden geçmelidir. Proliferatif retinopatide ve maküla ödeminde en iyi tedavi<br />

yöntemi lazer fotokoagülasyonudur. Aspirin ya da aldoz redüktaz inhibitörlerinin yararı<br />

gösterilememiştir. Görme kaybını önlemek için gerekli durumlarda cerrahi tedaviye<br />

başvurulur(17,18).<br />

3-DİYABETİK NÖROPATİ: Diyabetin sık rastlanan kronik komplikasyonudur.<br />

Nöroloji açısından diyabet en sık periferik nöropati sebebidir. Diyabetin süresi ile<br />

ilişkilidir. 25 yılı aşkın diyabetiklerin % 90’nında nöropati bulunur. BGT ile beraber<br />

görülebilir. Cinsiyet farkı göstermez. Önemli bir mortalite ve morbidite nedenidir ve<br />

nontraumatik amputasyonların % 50-75’inden sorumludur. Diyabetik ayak sorunlarının<br />

etyolojisindeki en önemli nedendir. DCCT’de tip1 diyabetiklerde subklinik nöropati % 39<br />

bulunmuştur. NİDDM’de en sık rastlanan nöropati periferik distal simetrik sensöryel<br />

polinöropati’dir. Klasik olarak “eldiven, çorap tarzı”yayılımdan bahsedilir(6,17,18)<br />

28


Semptomlar genellikle ayaklarda başlayıp ellere yayılır. Geniş lifler motor güç,<br />

pozisyon, vibrasyon hissini kontrol eder ve klinikte halsizlik, derinden gelen ağrı, hissizlik,<br />

karıncalanma, kas atrofisi ile kendini belli eder. Tanı vibrasyon testi, DTR ve kantitatifse<br />

sensoryal testlerde kayıp, elektrofizyolojik normallikler ve sural biyopsi de lif kaybı ile<br />

kendini gösterir. Esas morbidite ve mortaliteye yol açan küçük lif tutuluşudur(17).<br />

Bu tutuluş sessizdir ve elektrofizyoloji veya sural biyopsi ile anlaşılamaz. Tipik<br />

olarak hasta ayaklarda yanma tanımlar. Önce ağrı ve hiperaljezi sonra dokunma ve ağrı<br />

hissi kaybı gözlenir. Genellikle küçük lif tutuluşu erken olur. Çoğu zaman aşil refleksi<br />

baştan itibaren alınamaz, vibrasyon duyusuda kaybolur (18).<br />

Hiperglisemi sonucu sorbitol yolu daha fazla işleyip hücre içine sorbitol birikir. Bu<br />

sorbitol gibi polyol olan miyoinositolün sinir hücresi dışına çıkmasına neden olur.<br />

Membran Na-K ATPase aktivitesi azalıp, sinir iletimi yavaşlar, akson içinde enzim,<br />

nörotransmitter gibi maddelerinde transportu yavaşlar(2,6,17).<br />

Nöropatilerin klinik sınıflandırması (17):<br />

-Somatik nöropati, radikülopati (sensoryal sinir köklerini tutar), periferik<br />

polinöropati<br />

-Mononöropati simpleks (kranyal, spinal sinirleri tutar) Proksimal nöropati<br />

(amyotrofi)<br />

-Otonom nöropati<br />

-Gastrointestinal nöropati: Gastroparezi, noktürnal diyare, konstipasyon, disfaji,<br />

reflü safra kesesi atonisi<br />

-Kardiyovasküler nöropati: Ortostatik hipotansiyon ve senkop vagal tonus<br />

bozukluğuna bağlı ritm sorunları, istirahat taşikardileri, kalp hızı varyasyonunun<br />

kaybolması, sessiz miyokart enfarktüsü, ani ölüm<br />

-Genitoüriner nöropati: Nörojenik mesane, empotans, inkontinans<br />

-Südomotor bozukluk. Anhidrozis, poikilotermi, sıcak entoleransı, terleme<br />

kusurları, postprandiyal hiperhidrozis<br />

-Pupilla kuruluğu: Lakrimal salgı kusuru<br />

-Termoregülatuar sistem nöropati, hipoglisemiyi fark edememe<br />

Respiratuar sistem nöropatileri<br />

29


Tanı testleri:-Kantitatif sensoryel testler (vibrasyon testi, termal algılama testi,<br />

dokunma ve pozisyon testi, ağrı eşiği testi, Semmes-Weinstein monofilament, iki nokta<br />

diskriminasyonu 128 cp diapezon. termal diskriminasyon)(8,17).<br />

-Motor nöropati için kas gruplarının motor muayenesi<br />

-Derin tendon reflekslerinin değerlendirilmesi<br />

-Elektrofizyolojik testler: elektromiyografi, sural biyopsi<br />

Tedavi: Diyabetik nöropatinin erken dönem tedavisi sıkı glisemik kontroldür. Daha<br />

sonra ağrı ve diğer rahatsız edici semptomlar için aspirin veya parasetamol gibi ağrı<br />

kesiciler denenmelidir. Fayda görülmediği takdirde Amiltriptyline, desipramine,<br />

nortriptyaline gibi trisiklik antidepresanlar başlanabilir. Bir sonraki aşama fenitoin,<br />

karbamazepin, gabapentin, mexiletin, tramadol, dextrametorfan, lokal klonidin, kapsaikin<br />

ve lignocainedir. Kramplar için diazepam, depresyon için trisiklik ilaçlar ve kas<br />

güçsüzlüğü için fizyoterapi tercih edilir(2).<br />

Diyabetik otonomik nöropatinin tedavisinde yine iyi bir glisemik kontrol birinci<br />

sırada yer alır. Postural hipotansiyon için geceleri başın yüksekte olması sağlanır, hızlı<br />

pozisyonel değişikliklerden kaçınılır, destekleyici elastik giysiler, fludrokortizon, alfa<br />

agonistler, İSA(İntrinsik Sempatomimetik Aktivite)’si pozitif olan beta blokerler (pindolol)<br />

önerilir(2)<br />

Terleme bozukluğu için antikolinerjik ilaçlar, Gastrointestinal semptomlar için ise<br />

metoklo pramid, domperidon, klonidine, fenitoin, somatostatin analogları, eritromisin<br />

önerilir(17).<br />

Diyabetik nöropati de tedavi: FDAnın onayladığı bir ilaç yoktur(2,8,13,17)<br />

-Kan şekeri regülasyonu, beslenme tedavisi, aldoz redüktaz inhibitörleri,<br />

-Alfa lipoik asit, myoinozitol, gamma-linoleik asit, aminoguanidin,<br />

-İnsan intravenöz immünglobulininörotrofik tedavi, pankreas transplantasyonu.<br />

Ağrı kontrolü: Nöropatik ağrıda daima diyabet dışı nedenler dışlanmalıdır.<br />

Basitten başlayarak değişik tedaviler denenebilir. Kapsaikin, klonidin, tramadol,<br />

dextrametorfan, antidepresanlar, karbamazepin, fenitoin, gabapentin (neurontin),<br />

transkutan sinir uyarılması, analjezikler, kalsitonin, sinir blokajı önerilir(2,12,13,17,18).<br />

30


Otonom nöropatide başlıca etkilenmeler (2,8,17):<br />

1-Kardiyovasküler etkilenmeler: Taşikardi, egzersiz intoleransı, kardiyak<br />

denervasyon, ağrısız myokart infarktüsü, ortostatik hipotansiyon, cilt kan akımı<br />

değişiklikleri,<br />

2-Gastrointestinaletkilenmeler Özofagiyal disfonksiyon, gastroparezi, diyare,<br />

kabızlık<br />

3-Genitoüriner etkilenmeler: Erektil disfonksiyon, retrograd ejekulasyon, nörojenik<br />

mesane<br />

4-Terleme bozuklukları: -Simetrik terleyemeyen bölgeler, gustatuar terleme,<br />

5-Metabolik: Hipoglisemiyi hissedememe, hipoglisemiye yanıtsızlık<br />

6-Pupiller: Karanlıkta genişleyememe, Argyll-Robertson tipi pupilla<br />

7-Ödem<br />

DİYABETİK AYAK<br />

Yirminci yüzyılın başında Joslin, diyabetik <strong>hastalarda</strong> ayak ülseri ve gangren<br />

oluşumunun kaçınılmaz olduğunu vurgulamıştır(5). O zamandan itibaren son 70 yıl için de<br />

diyabet tedavisinde önemli gelişmeler olmuştur. Bunlar; komplikasyonların primer ve<br />

sekonder korunma yöntemleri, diyabetik hastaların uzun süreli komplikasyonlar açısından<br />

takibi, glisemik kontroldeki düzelme, yoğunlaştırılmış insülin ve oral hipoglisemik<br />

ajanlardır. Diyabetik ayak ülseri ve amputasyon önemli bir maliyet sorunudur.<br />

ABD de major amputasyonların % 66’sı diyabetik hastalardır. Diyabetik hastalar da<br />

diyabetik olmayanlara göre 17 kat daha fazla gangren gelişir. Bu yüzden DM kelimesi ile<br />

ayak problemleri hemen hemen sinonim hale gelmiştir (2,5,12).<br />

Diyabetik ayak sendromu, nöropati ve vasküler yetersizliğin birlikte olmasının bir<br />

sonucu olarak oluşur. Nöropati diyabetik ayak gelişiminde çok önemlidir. Vasküler<br />

yetersizlik yani damar tıkanıklığı özellikle damarlar, arterioller ve kapilleri etkiler,<br />

prekapiller seviyede yaygın artriovenöz şantlar olur ve riskli bölgelerde doku<br />

oksijenizasyonunun azalmasına neden olur. Nöropati ise başlıca sensoriyeldir ve ağrı<br />

vibrasyon hissi, pozisyon duygusunda azalmaya neden olur(8,17,23).<br />

Ayrıca diyabetik otonom nöropatiden dolayı terleme hissi de bozulur, cilt kurur,<br />

yüzeyel inflamasyon ve kronik dermatit olur. Diyabetik nöropatiden dolayı ayakta his<br />

kusuru olunca minimal travma veya inflamasyon iyileşmesi için oraya gelen kanın artması<br />

31


gerekir, vasküler yetersizlikten dolayı bu olmaz. Ayrıca yine diyabetik nöropatiden dolayı<br />

ayakta basıncın anormal dağılımından kaynaklanan kallus teşekkülü olur, bu da iskemi,<br />

mikrotrombus ve ileride ülser veya gangren oluşumuna neden olur(21).<br />

Diyabetik ayak lezyonları denince şunlar akla gelir:<br />

1-Ayak ülserleri (vasküler ve nöropatik)<br />

2-Diyabetik osteopati (aseptik, osteolitik kemik harabiyeti)<br />

3-Gangren ve amputasyonlar<br />

4-İntermittan klodikasyon<br />

5-Minör nöropatik lezyonlar (kuru deri, ayak ve topuk çatlakları)<br />

6-Cilt lezyonları (vasküler ve nöropatik)(8)<br />

Nöropatisi olanlarda ayak ülserlerine sık rastlanır. Diyabetik nöropatisi<br />

olmayanlarda yıllık insidans % 1’iken, nöropatisi olanlarda bu oran % 7’ye çıkar(17).<br />

Wagner Ülser Klasifikasyon Sistemi: Diyabetik ayak ülserleri için literatürde çok<br />

sayıda sınıflama vardır. Ancak Wagner tarafından yapılan sınıflama yaygın olarak<br />

kullanulmaktadır. Bu sınıflama ülserin derinliği ve doku hasarını içermektedir(6,8).<br />

Resim 1:Wagner Evre0, sağlam deri ile birlikte kemik çıkıntısı veya kallus oluşumu(24)<br />

32


Resim 2: Wagner Evre 1, derin dokulara yayılımın olmadığı yüzeyel yara(24)<br />

Resim 3: Wagner Evre 2, tendon, kemik, ligament veya eklemi içeren derin yara(24)<br />

Silinmiş: . i, , , , , (İntrinsik<br />

Sempatomimetik Aktivite)’ (2).<br />

. , , k, , e(17). . dır(1,2,13).<br />

<br />

(2,13,17) (8):<br />

<br />

. . , , , , , , , , , , , (2,12,13,17,18).<br />

<br />

<br />

(2,8,17): , ,<br />

2<br />

- ulas ne<br />

<br />

m<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

-<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

la<br />

<br />

Silinmiş: DİABETİK AYAK<br />

, (7). . , , , . . . .<br />

(2,7,12). , . . , , . , e<br />

(8,15,17). , , . v, . , , .<br />

<br />

<br />

,<br />

<br />

<br />

, AYAK<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

33


Resim 4: Wagner Evre 3, apse ve/veya osteomiyeliti içeren derin yara(24<br />

Resim 5: Wagner Evre 4, parmakları ve/veya metatarsı kapsayan gangren(24)<br />

34


Resim 6: Wagner Evre, kurtarılamayacak düzeyde ve amputasyon gerektiren parmak<br />

ve/veya ayağın bütününün gangreni (24)<br />

Buna göre Grade 0’da ülser yok, ama ülser gelişimi için risk altındadır(örneğin,<br />

nöropati, vasküler hastalık, deformite), düzenli takip gerekmektedir.<br />

Grade1’de ülser yüzeyeldir, genellikle nöropatiye sekonder gelişir. Özellikle<br />

yüksek basınca maruz kalan alanlarda oluşur (metatars başları ve parmaklar).<br />

Grade 2 ülserde derine doğru ülserasyon vardır ve genellikle infektedir.<br />

Grade 3 ülser derindir ve kemikler olaya katılmıştır.<br />

Grade 4 ülserde lokalize gangren vardır. (ön ayak, topuk, parmaklar).<br />

Grade5’te ayak tam gangrene gitmiştir( 8,17).<br />

Diyabetik Ayakta Risk Faktörleri:<br />

-Nöropati, periferik damar hastalığı, ayak deformiteleri<br />

-Eklem mobilitesinde azalma, ayak basıncında artma<br />

-Diğerleri: İnfeksiyonlara yatkınlık, yaş, alkol, sigara, geçirilmiş diyabetik ayak(8).<br />

Diyabetin uzun dönemde görülen en sık komplikasyonlarından biri kronik sensori<br />

motor nöropatidir. Ağrı hissinin azaldığı nöropatik ayakta, yabancı cisimler, yürüyüş, sıkı<br />

kavrayan ayakkabılar, trauma yolu ile ülserasyona neden olurlar. Motor sinir hasarı ayağın<br />

postürünü değiştirerek basıncın daha hassas bölgelere odaklanmasına yol açar. Ayak<br />

tabanındaki (özellikle metatarsal başlar ve topukta)artmış basınç sonucu oluşa oluşan nasır<br />

dokusu kolayca zedelenerek ülserasyona yol açar. Nöropatiden kaynaklanan anormalayak<br />

Silinmiş: Tablo 7: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

35


postürü, kasıtlı ayak bileği mobilitesi ve Charcot artropatisini de içeren lokal deformiteler<br />

ayak tabanında basınç artmasına neden olurlar. Nasır dokusunun çıkartılması basınç<br />

dağılımını yeniden düzenleyerek başka ülserlerin oluşma riskini azaltır. Doku iskemisi saf<br />

nöropatik ülserler dahil bir çok olayda önemlidir(2,8,17).<br />

Charcot artropatisi daha çok yıllardan beri diyabetik olanlarda ve ağır<br />

somatosensorial ve otonomik nöropatili <strong>hastalarda</strong> görülür. Sempatik denervasyona<br />

sekonder gelişen kan akımı kemik dansitesini azaltarak diyabetik osteopeni yapar. Bu olay<br />

Charcot artropatisi için predispozan bir faktördür. Akut inflamatuar belirtilerin<br />

olabilmesine rağmen bu süreç sıklıkla ağrısızdır. Erken Charcot değişiklikleri 99 m Tc<br />

kemik sintigrafisi ile saptanabilir, geç değişiklikler ise düz grafilerde bile belirgindir. Akut<br />

olaylarda NSAİ ilaçlar, ayağın immobilizayonu (hafif alçı kalıp ile), bisphosphonat<br />

pamidronat yararlı olabilir(8,17,18).<br />

Genellikle nöropatik orijinli, komplike ve infekte olamamış Grade1 ayak ülserleri<br />

tabanın artmış basınca maruz kalan bölgelerinde zımbalanmış görünümde olurlar,<br />

etraflarını sıklıkla nasır dokusu kaplar. Hafif alçıdan yapılmış total kontakt kalıplar veya<br />

botlar ile basınç azaltılmalı, hastalar eğitim programına dahil edilmelidir(17).<br />

Ciddi periferik vasküler hastalığa klasik kladikasyon her zaman eşlik etmez. Ayak<br />

ülseri olan hastanın bacak arterleri noninvazif Doppler teknikleri ile araştırılarak gerekir<br />

ise arteriografi uygulanmalıdır. Wagner Grade 4 lokalize gangrenli <strong>hastalarda</strong><br />

angioplastiveya bypass cerrahisi uygulanır. Tüm ayağın gangren olduğu Grade5 hastalara<br />

diz altı lokaliz amputasyon uygulanır(6,8,17).<br />

TEDAVİ:Diyabetik ayak tedavisinde genel olarak şunlar yapılmaktadır ( 8,17):<br />

1-Kan glukozunun iyi ayarlanması<br />

2-Basının kaldırılması<br />

3-Yara bakımı<br />

4-Antibiyotik<br />

5-Anjioplasti<br />

6-Cerrahi(debridman, amputasyon, vasküler)<br />

7-Rehabilitasyon<br />

8-Özel ayakkabı kullandırılması<br />

9-Eğitim<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: Diabet<br />

36


Grade 0 Ülserde Tedavi: Hasta eğitimi, yakın takip<br />

Grade 1 Ülserde Tedavi: Basıyı kaldırma, yara bakımı<br />

Grade 2 Ülserde Tedavi: İstirahat, ayak elavasyonu, kan glukozunun ayarlanması<br />

yara bakımı, antibiyotik, iskemi varsa anjioplasti veya bypass, otolog trombosit kaynaklı<br />

yara iyileştirici faktör, hiperbarik oksijen.<br />

İkinci derece ülserde tendon, kemik veya mafsala kadar penetre ülser olduğundan<br />

genellikle infeksiyon vardır. Yumuşak doku infeksiyonu, sellülit, apse mevcuttur(17).<br />

Ciddi ekstremiteyi tehdit eden enfeksiyonlar polimikrobiyaldir. En sık<br />

rastlanan mikroorganizma S.Aereus ve P.Aerugonosa‘dır. Diyabetik ayakta infeksiyon<br />

yüzeyel yerleşimli ve lokal olabileceği gibi, derinde yerleşimli abse veya sellülit şeklinde<br />

de olabilmektedir. Bir diğer enfeksiyon şeklide osteomyelittir. (17,18,21).<br />

Yaranın klinik görünümü bakteri hakkında kesin bir fikir vermeyebilir. Bu nedenle<br />

yara sürüntü kültürünün yüzeyden değil, derin debridman yapıldıktan sonra derin<br />

dokulardan alınmalı ve hem aerob, hemde anaerob kültür yapılmalıdır(6,8).<br />

Diyabetik Ayak Enfeksiyonunda Seçilecek Antibiyotikler:<br />

-Ekstremiteyi tehdit etmeyen hafif enfeksiyonlarda oral olarak Cephalexin,<br />

Clindamycin, Amoxisillin, Dicloxasicillin, parenteral olara Cephazolin, Nafcilin/Oxacillin,<br />

Clindamycin kullanılır.(6,8)<br />

-Ekstremiteyi tehdit eden orta şiddette enfeksiyonlarda oral olarak 2. kuşak<br />

Kinolon, Ciprofloksasin veya Ofloxasin, parenteral olarak, Ampisilin+Sulbactam,<br />

Ticarsilin/Clavilonate, Piperacilin-Azobactam, 2. kuşak kinolon ve Clindamycin(6,8)<br />

-Hayatı tehdit eden ciddi enfeksiyonlarda parenteral İminepem veya Meropenem,<br />

Vancomycin, Teikoplanin, Aztreonam, Piperacillin-Azobactam ve Aminoglycoside<br />

kullanılır. Yeni kinolonlar (Perfloxasin ve Levofloxasin)en etkili oral ajanlar olarak<br />

bildirilmiştir. Etki bakımından bu ikisinden sonra Ofloxasin, Ciprofloxasin Amoxicilin-<br />

Clavulonate, Cephalexin, Cefuroxim, Cefadrozil ve Lacorbef. Doxycycline, Clindamycine<br />

gelmektedir(6,8).<br />

Kültür sonuçları çıkana kadar ampirik tedavi başlanır, bir şey üremese bile bu<br />

tedaviyi mutlaka vermek zorundayız. Ampirik tedavi ile klinik yanıt alınırsa, izole edilen<br />

bakteri dirençli olsa bile tedavi değiştirilmez. Klinik kötüleşme ve dirençli bakteri<br />

izolasyonunda tedavi spektrumu genişletilir. Basit yüzeyel infeksiyonlarda antistafilokokal<br />

37


tedavi 10-14 gün yeterli olabilir. Sedimentasyon 70mm/saat üzerinde ise osteomyelit %<br />

100 vardır. Ciddi enfeksiyonlarda konbine tedavi tercih edilmelidir(6).<br />

Osteomyelitte ilk 4 haftası parenteral olmak üzere 6-12 hafta verilmelidir. Lokal<br />

belirtiler eritem, ağrı ve hassasiyettir. Özellikle nöropatik ayakta bu belirtiler çok az veya<br />

yok olabilir. Pürülan akıntı ve krepitasyon daha güvenilir belirtilerdir. Ateş, lökositoz gibi<br />

sistemik belirtiler ciddi derin infeksiyonlarda bile olmayabilir. Ülser explorasyonunda<br />

kemiğin hissedilmesi osteomyelit lehinedir. Tc 99m kemik sintigrafisi, 111 In işaretli<br />

lökosit sintigrafisi veya manyetik rezonans görüntüleme yöntemleri ile kesin tanıya<br />

gidilmelidir(2,6,8,17).<br />

Grade 3 Ülser Tedavisi:<br />

-Hemen hastaneye yatırılmalıdır, yatak istirahati, ayak elavasyonu<br />

-Kan glukozunun iyi ayarlanması, yara ve kan kültürü, antibiyotik,<br />

-Lokal cerrahi girişi, yara bakımı<br />

-İskemi varsa anjioplasti veya baypass<br />

Grade 4 ÜlserdeTedavi: Hemen yatırılmalı, periferik dolaşım değerlendirilmeli,<br />

amputasyon<br />

Grade 5 Ülserde Tedavi: Hemen yatırılmalı, enfeksiyon ve kan glukoz kontrolü<br />

Ayak ülserlerinde yeni tedavi yaklaşımları:<br />

-Terapödik ayakkabı kullanımı, injekte edilebilen sıvı silikon<br />

-Platelet derived grouth faktör (PDGF, graft deri, larva tedavisi (Maggot)<br />

-Hydrogel tedavisi; yeni tedavi yaklaşımları arasında sayılabilir<br />

ABD de iskemiye bağlı amputasyon oranı diyabetik olmayan <strong>hastalarda</strong> milyonda<br />

Diyabetik ayak lezyonları bütün dünyada olduğu kadar Türkiye’de de hem<br />

doktorlar, hem de hastaların önemli bir sorunudur. Türkiye’de diyabetik ayak hastalarının<br />

amputasyona gitme oranı % 10-23 arasında değişir(2,3,7).<br />

Diyabetik ayağın rutin bakımı: Ülsere yol açacak risk faktörleri değerlendirilir:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: 5<br />

Tablo 4:Ülsere yol açacak risk faktörlerine göre ayak bakımı<br />

Risk faktörü yok<br />

Tırnak bakımı<br />

Hijyen<br />

Podiatri<br />

Ayakkabı ile ilgili genel tavsiyeler<br />

Her yıl risk faktörü değerlendirilmesi tekrarlanır<br />

Risk faktörü var<br />

Ayak bakımı eğitimi<br />

Düzenli podiatri<br />

Özel ayakkabı ve çoraplar<br />

Sıkı takip daima ayak inspeksiyonu ile<br />

Silinmiş: <br />

38


Alt ekstremite duysal nöropatisi olan <strong>hastalarda</strong> ayak bakımı:<br />

-Çıplak ayakla asla yürümemelidir.<br />

-Ayaklara sıcak su yada ısıtıcı yastıklar uygulanmamalıdır.<br />

-Ayakları, plantar yüzleri ayna ile, günlük kontrol etmelidir.<br />

-Ayaklar günlük yıkanmalı, parmak araları iyice kurulanmalıdır.<br />

-Çatlamaları önlemek üzere kuru cilde nemlendirici, yumuşatıcı uygulanmalıdır.<br />

-Ayaklara tam uyan, uygun tabanlıkla desteklenmiş ayakkabılar giymelidir.<br />

-Yeni ayakkabılara yavaş adaptasyon gereklidir.<br />

-Gece için başka bir çift ayakkabı alınmalıdır. (ödem olabileceği için daha geniş)<br />

-Tırnaklar düz olarak, emniyetli bir uzunluk payı bırakılarak kesilmelidir.<br />

-Diyabetik ayakbakım uzmanlarına düzenli kontrole gitmelidir(6,17).<br />

Hasta, Aile ve Sağlık Personelinin Eğitimi: Yapılandırılmış ve organize olarak<br />

verilen eğitim korunmada önemli rol oynar. Amaç motivasyon ve beceriyi arttırmaktır.<br />

Hastaya potansiyel ayak problemlerini tanıması ve ne yapması gerektiği öğretilir. Eğitim<br />

zaman içinde birçok seansta yapılmalı, birkaç metod birden kullanılmalıdır. Hastanın<br />

söylenen anladığının, motive olduğunun ve kendine yeterince bakabileceğinin<br />

değerlendirilmesi şarttır. Ayrıca hekimler ve diğer sağlık personeli de yüksek riskli<br />

hastalara yapılacak hizmetin kalitesini arttırmak için düzenli eğitim almalıdır(6,8,17,18).<br />

Riskli hastanın eğitiminde kapsanması gereken konular:<br />

-Parmak araları dahil günlük ayak muayenesi, hasta ayağını muayene edemezse<br />

başkası onun yerine yapmalıdır.<br />

-Ayakların düzenli yıkanması ve özellikle parmak arasının dikkatle kurulanması,<br />

-Suyun sıcaklığı daima 37 dereceden az olmalıdır.<br />

-İçeride ve dışarıda yalınayak yürümekten ve çorapsız ayakkabı giymekten<br />

kaçınmak,<br />

-Nasırların yok edilmesi için kimyasal madde ve flaster kullanılmamalıdır.<br />

-Ayakkabıların içinin günlük muayenesi ve elle yoklanması,<br />

-Eğer görme bozulmuşsa hasta ayağını kendi tedavi etmeye çalışmamalıdır.<br />

-Kuru cilt için parmak arası haricinde yağlı kremler kullanılmalıdır.<br />

-Her gün çorap değişimi olmalıdır.<br />

-Çorapları dikişi dışarıda veya tercihen dikişsiz giymek,<br />

-Tırnakları düz kesmek,<br />

39


-Nasırlar hasta tarafından değil, sağlık personeli tarafından temizlenmelidir.<br />

-Hasta ayaklarının sağlık personeli tarafından düzenli muayenesi sağlanmalıdır.<br />

-Hasta bir su toplanması, kesik, sıyrık veya hassasiyet geliştiğinde hemen bir sağlık<br />

personeline haber vermelidir(6,8,17).<br />

DİYABETES MELLİTUS’UN TEDAVİSİ<br />

Diyabetin tedavisi yaşam tarzı değişikliklerini kapsar ve insülin ya da oral glukoz<br />

düşürücü ilaçlarla farmakolojik antidiyabetiklerle müdahaleyi gerektirebilir. Tip1diyabette<br />

birincil odak noktası eksik olan insülinin yerine konmasıdır.<br />

İnsülin tedavisini kolaylaştırmak için yaşam tarzı değişiklikleri ve hastanın sağlık<br />

şartlarını en uygun düzeye getirmek gereklidir.Tip2 diyabette ise yaşam tarzı değişiklikleri<br />

özellikle erken dönemde tedavinin temelini oluşturur ve farmakolojik tedavi ikincil tedavi<br />

planıdır (1, 2, 22).<br />

Her ne kadar diyabetin bu iki formunun tedavi planlaması farklı ise de, tedavi<br />

hedefleri benzerdir. Amaç kısa dönem diyabet tedavisinde uygun metabolik kontrol ve<br />

hastanın kendisini iyi hissetmesini sağlamaktır. Uzun dönemde tedavi hedefi ise<br />

kardiovasküler hastalık, nefropati, retinopati ve nörolojik hastalıkları içeren<br />

komplikasyonların önlenmesidir(2,5,13,17,23).<br />

Tip 2 DM tedavisinde amaçlar şunlardır:<br />

-Diyabeti presipite eden veya ağırlaştıran durumların düzeltilmesi<br />

-Hipergliseminin ve diğer metabolik bozuklukların düzeltilmesi<br />

-Akut ve kronik komplikasyonların önlenmesi, hastanın eğitimi<br />

-Hastanın olabildiğince normal yaşam tarzının devam ettirilmesi<br />

Diyabet tedavi basamakları:<br />

1-Hasta eğitimi<br />

2-Nonfarmakolojik tedaviler<br />

-Tıbbi beslenme tedavisi<br />

-Fiziksel aktivitenin düzenlenmesi<br />

3-Farmakolojik ajanlar<br />

-Oral antidiyabetikler<br />

-Alfa-glukozidaz inhibitörleri<br />

-Biguanidler<br />

-Sülfonilüreler<br />

Silinmiş: 7<br />

Silinmiş: ,15<br />

Silinmiş: d<br />

40


-İnsülin sekratogogları<br />

-İnsülin duyarlılaştırıcılar<br />

4-Diğerleri-Pankreas ve adacık hücre transplantasyonu(2,13)<br />

Diyabetes Mellitus’u olan hastalar için, uygun yaklaşım planının ana unsurları<br />

-Yaşam stili değişikliği<br />

-Uygun diyet<br />

-Aerobik egzersiz<br />

-Kilo kontrolü<br />

-Sigaranın bırakılması<br />

-Modifiye edilebilen metabolik faktörlerin kontrolü<br />

-Glukoz kontrolü<br />

-Lipid kontrolü<br />

-Kan basıncı kontrolü<br />

-Aspirin(trombotik kontrol)<br />

-Önleyici bakım<br />

-Düzenli medikal/nörolojik değerlendirme<br />

-Düzenli albüminüri takibi<br />

-Düzenli oftalmolojik muayene<br />

-Düzenli podiatrik muayene, düzenli dental muayene(17,23).<br />

GLİKOHEMOGLOBİN: Uzun dönem glisemik kontrolün takibinde altın<br />

standarttır. Hastanın kişisel kan şekeri takiplerinden, akut glisemik değişiklikler veya<br />

yemeğin yenme süresinden etkilenmez.HbA1c 6-12 haftalık bir sürenin glisemik kontrol<br />

indexini belirler.<br />

Kırmızı kürelerin döngüsünü arttıran herhangi bir neden (gebelik, hemolitik anemi)<br />

HbA1c yi düşürür. Hemolitik anemi düşük sonuçlar verirken, Hemoglobin F düzeyinin<br />

arttığı durumlarda (talasemi, miyeloproliferatif hastalık, aplastik anemi), üremi,<br />

hiperlipidemi, alkolizm de ya da yüksek doz aspirin kullanımında yüksek değerlerin<br />

ölçülmesi söz konusu olabilir (2,13,17).<br />

HbA1c’nın nondiyabetik erişkinlerdeki değeri % 4-6 arasındadır. Diyabetiklerde<br />

ise % 4-6 arası çok iyi kontrollü, % 6,5-7,5 kabul edilebilir sınırdaki kontrolü, % 7,5 ve<br />

üstü se kötü diyabet kontrolünü gösterir. HbA1c düzeyinin % 7’den % 9 veya üzerine<br />

çıkması komplikasyon olasılığını belirgin arttırır. ADA son önerilerinde % 7 ve altında<br />

Silinmiş: (15,<br />

41


olmasını istemekte ve HbA1c % 8’i geçerse tedavinin yeniden düzenlenmesini<br />

önerilir(2,13).<br />

Tablo 5: Tip 2 diyabetik <strong>hastalarda</strong> tedavi hedefleri<br />

Parametre Normal Hedef Müdahale<br />

Preprandial plazma glukoz(mg/dl)<br />

2. saat postprandial glukoz (mg/dl)<br />

Gece yatarken plazma glukozu(mg/dl)<br />

Tedavide en düşük plazma glukozu<br />

Hemoglobin A1c(%)<br />

Düşük yoğunluklu lipoprotein(mg/dl)<br />

(LDL-Kolestrol)<br />

Yüksek yoğunluklu lipoprotein(mg/dl)<br />

(HDL-Kolestrol)<br />

Açlık Trigliserid(mg/dl)<br />

Kan basıncı (mmHg)<br />

BKİ(kg/m2) Kadın<br />

Erkek<br />


kısıtlanması, aktivitenin arttırılarak, obezitenin düzeltilmesi ve insülin direncinin<br />

azaltılmasıdır(2,6,8)<br />

DİYABETİK HASTALAR İÇİN YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ<br />

A-Diyet reçetelenmesi<br />

1-Kilo kaybı ve ideal vücut ağırlığının korunması sağlanmalıdır.<br />

2-Doymuş yağların total kalorinin % 10’u olacak şekilde kısıtlanması, yerine<br />

karbonhidratlar ve tekli doymamış yağlar konmalıdır. Eğer LDL azaltılması isteniyorsa<br />

doymuş yağlar günlük kalori alınımın % 78’inden daha da kısıtlanmalıdır.<br />

3-Kolestrol alımının günlük 300 mg’dan az alınması sağlanmalıdır. Eğer LDL<br />

azaltılması isteniyorsa kolestrol alımı günlük 200mg altına kısıtlanmalıdır.<br />

4-Hipertansiyonlu <strong>hastalarda</strong> sodyum 2,4 gr/gün altına kısıtlanmalıdır.<br />

Aşikar nefropatide 2 gr/gün altına kısıtlanmalıdır. Hastalar yemek planlarından<br />

ayrılışlarında insülin dozlarını ayarlamaya ve değişken aktivite periyotlarında gıda<br />

tüketimlerini ayarlamayı öğrenmelidir.<br />

5-Protein total kalorinin % 20’den az olmak üzere kısıtlanmalıdır. Nefropatili<br />

<strong>hastalarda</strong> protein 0,8 gr/kg/gün veya günlük kalori alınımının yaklaşık % 10’nu<br />

kısıtlanmalıdır.<br />

B-Egzersiz reçetelenmesi<br />

1-Aerobik egzersiz ve direnç çalışmasının konbinasyonu tercih edilmelidir. Ağırlık<br />

kaldırma, zorlama ve valsalva manevrası gibi kan basıncını arttırıcı ve proliferatif<br />

diyabetik retinopatiyi ilerletici sporlardan kaçınılmalıdır.<br />

2-Egzersizin şiddeti: Kalp hızının orta derecede maximal kalp hızının % 55’i kadar<br />

artmalı ve hastanın kardiovasküler sağlığına göre ayarlanmalıdır. Kardiovasküler olarak<br />

sağlıklı hastalar kalp hızının % 70’ine kadar çıkabilir.<br />

3-Süre: 30 dakikadır, öncesinde ve sonrasında en az 5-10dakika ısınma ve gerinme<br />

hareketleri yapılmalıdır.<br />

4-Sıklığı: Haftada en az 3 gündür. Eğer yapabiliyorsa hergün yapılması en iyisidir.<br />

5-Eğer açlık glukozu >250 mg/dl ise ağır egzersizden kaçınılmalıdır. 300 mg/dl ise<br />

ve ketozis mevcutsa egzersizin tüm formlarından kaçınılmalıdır.<br />

6-Kan glukozu egzersiz sırasında, öncesinde ve sonrasında ölçülmelidir. Farklı<br />

egzersiz durumlarına cevap ve insülin veya yiyecek gerekli olduğunu ayırt edebilmelidir.<br />

43


7-Hipoglisemiden kaçınmak için, gerekirse egzersiz öncesi ek yiyecek alınmalıdır.<br />

Egzersiz sırasında ve egzersizden sonraki 8 saatte hızlı absorbe edilebilen karbonhidrat<br />

kaynakları hastanın kolaylıkla ulaşabilecekleri bir yerde olmalı(12,13,22).<br />

ORAL ANTİDİYABETİK İLAÇLAR<br />

Oral antidiyabetikler etki mekanizmasına göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilir:<br />

1-İnsülin sekretegogları (insülin salgılatıcı ilaçlar) :<br />

-Sülfonilüreler, Benzoik asit türevleri (Meglitinidler)<br />

2-İnsülin sensitizerler (insülin duyarlılığını arttıran, insülin direncini azaltan)<br />

-Biguanidler, Thiazolidinedionlar (Glitazonlar)<br />

3-Kompleks karbonhidrat emilimini geciktiren ilaçlar: Alfa glikozidaz inhibitörleri<br />

(AGİ)<br />

4-Tip2 diyabet tedavisinde kullanılan diğer ajanlar<br />

Obez, tip2 diyabetli hastada periferik insülin direncini kırmak için öncelikle<br />

biguanid grubu bir ilaç düşünülmelidir. Glikoz emilimini azaltan ve iştah kesici etkisi de<br />

olan acarbose yanına ilave edilebilir. Zayıf tip2 diyabetli hastada ise insülin eksikliği ön<br />

planda da düşünülerek, insülin sekresyonunu arttırma özelliği ön planda olan sülfonilüreler<br />

tercih edilir. Acarbose yine yanına ilave edilebilir. Oral antidiyabetiğe primer veya<br />

sekonder yanıtsızlığı olan kişiye insülin başlanabilir. Bunun yanında sülfonilüre veya<br />

acarbose ek olarak verilebilir. Sonuçta tedavi rejimi hastaya göre düzenlenir(1,2,4,22.23).<br />

Silinmiş: ,15<br />

Silinmiş: 16<br />

1-SEKRETEGOGLAR: SÜLFONİLÜRELER<br />

İkinci dünya savaşı sırasında sülfonamidlerin tifo tedavisinde kullanılmaları<br />

sırasında etkileri fark edilmiştir. İlk olarak 1955 yılında Almanya’da kullanılmıştır.<br />

Sülfonilürelerin hipoglisemik etkileri pankreasın beta hücrelerinden insülin salgısını<br />

arttırmak suretiyle meydana getirirler. Beta hücre membranındaki özel reseptörlere<br />

bağlanınca (SUR) ATP-duyarlı potasyum kanalları inhibe olur. potasyum hücre dışına<br />

çıkmayınca membran depolarize olur, buda kalsiyum kanallarının açılmasına vehücre<br />

dışına çıkamayınca kalsiyumun hücre içine girmesine neden olur. Hücre içi kalsiyum<br />

artması insülin içeren sekretuar granüllerin beta hücresinden salgılanmasını arttırır.<br />

Sonuçta sülfonilüreler insülin sentezinde değişiklik yapmazlar, var olan insülinin<br />

sekresyonunu arttırırlar(2,6,13,17). SUR reseptörleri 3 çeşittir. SUR1 beta hücresi ve<br />

44


eyinde, SUR2A kalp kası, çizgili kas ve ve beyinde, SUR 2B düz kas ve beyinde<br />

bulunur(6).<br />

Sülfonilürelerin ekstrapankreatik etkileride vardır. Bunlardan birisi fosfodiesteraz<br />

inhibisyonudur. İnsülinsekresyonunu arttıran maddelere karşı beta hücrelerini<br />

hassaslaştırır.<br />

Bütün sülfonilürelerin etki mekanizmaları aynıdır. Sülfonilüreler yalnızca 1.faz<br />

(erken) insülin salgısına etkilidir. Ancak 2. kuşak olanlarda intrinsik aktivite daha fazladır.<br />

Bu da glyburid ve glizipidde en fazladır. Tüm sülfonilüreler karaciğerde metabolize edilir.<br />

Birinci kuşak sülfonilürelerin metabolitleri böbrekle, ikinci kuşak sülfonilürelerin<br />

metabolitleri böbrek ve feçesle atılır(6,17).<br />

1. kuşak sülfonilüreler: Tolbutamid, Klorpropamid, Tolazomid, Asetohekzamid<br />

2.kuşak sülfonilüreler: Glibenklamid, Glibornurid, Glipizid, Gliklazid, Glikidon,<br />

Glimepirid<br />

Etkinlik bakımından aralarında çok büyük farklar yoktur. Kan şekerini ortalama 60-<br />

80mg/dl ve HbA1c düzeyini % 1,5-2 azaltır.<br />

Son yıllarda sülfonilürelerin günde bir kez alınan yavaş salınımlı formları çıkmıştır.<br />

Glipizid (GlıkotrolXL 5-10 mg), Gliklazid (Diamicron MR 30 mg), Glimeprid<br />

(Amaryl1,2,3)<br />

Sülfonilüre seçiminde önemli özellikler:<br />

-İntrinsik antidiyabetik aktivite, etkinin başlama hızı, süresi<br />

-Metabolizma ve atılım şekli, yan etkileri<br />

Sülfonilüre kullanımının kontrendikasyonları:<br />

-Tip1 diyabet veya endogen insülin noksanlığı şüphesi<br />

-İlaca karşı primer veya sekonder yanıtsızlık<br />

-Pankreasın tamamen tahrip olduğu haller. pankreatektomi (sekonder DM)<br />

-Gebelik ve laktasyon, büyük cerrahi girişim ve trauma<br />

-Şiddetli infeksiyon esnasında metabolik dekompansasyon gelişmesi<br />

-Prekoma, DKA veya HHK, Sülfonilürelere aşırı duyarlılık<br />

-Şiddetli hipoglisemi gelişmeye meyilli hastalar (65 yaş üstü, kronik karaciğer ve<br />

böbrek hastaları, kalp yetersizliği olanlar, sülfonilürenin etkisini arttıran veya bizzat<br />

kendisi hipoglisemi yapan başka ilaçlar kullanan kişiler)(2,6,13).<br />

45


Sülfoniürelerin yan etkileri :<br />

1-Hipoglisemi<br />

2-Gastrointestinal sistem etkileri: iştahsızlık, bulantı, kusma, tıkanma ödemi<br />

3-Hematolojik sistem etkileri: Agranulositoz, pansitopeni ve hemolitik anemi<br />

4-Deri lezyonları: Morbiliform, makülopapüler veya ürtiker tarzında raşlar,<br />

eritemle karakterize döküntüler veya kaşıntı, likenoid erupsiyonlar, fotosensitivite, eritema<br />

multiforme ve exfoliyatif dermatit<br />

5-Diğer: Uygunsuz ADH sekresyonuna bağlı hiponatremi ve iyodun tiroid<br />

hücresine6-Karaciğer toksisitesi, flushing, kilo alımı(13,17).<br />

Sülfonilürelere sekonder yanıtsızlık geliştiğinde:<br />

1-Diyet yeniden düzenlenir.<br />

2-Egzersiz önerilir.<br />

3-Hastanın ideal kilosuna gelmesi sağlanır.<br />

4-Başka bir sülfonilüreye geçilir.<br />

5-Alfa glukozidaz inhibitörü eklenebilir<br />

6-İnsülin tedavisine geçilir.<br />

7-İnsülin ve sülfonilüreler birlikte verilebilir.<br />

SÜLFONİLÜRE DIŞI SEKRETOGOGLAR: BENZOİK ASİD TÜREVLERİ<br />

-Repaglinid (Novonorm)<br />

-Nateglinid (Starlix)<br />

Potasyum kanallarını sabit şekilde kapatmazlar, hızlı etkilidirler, öğün öncesi<br />

alınmalıdırlar, çok hızlı metabolize edilirler, postprandial plazma glukozunu düşürürler,<br />

etkileri glukoz varlığında olur(2,6,8,17).<br />

REPAGLİNİDE: (Novonorm) :<br />

-0, 5-1 saatte hızla absorbe edilir.<br />

-Plazmadan hızla elimine olur, yarı ömrü bir saatin altındadaır.<br />

-Öğünlerden 15 dakika önce 3 kez verilir.<br />

-0, 5 mg’la başlanıp maksimum 16 mg’a çıkılır.<br />

-% 90 feçesle atılır, böbrek hastalarında kontrendike değildir.<br />

-Karaciğer hastalarında dikkatli kullanılmalıdır<br />

-% 3 ağırlık artışı olabilir.<br />

-Plaseboya göre hipoglisemi belirgin ancak sülfonilüreye göre daha azdır(13).<br />

46


NATEGLİNİD (Starlix):<br />

-D-phenylalanin derivesidir.<br />

-Hızlı ancak kısa süreli insülin salınımı sağlar.<br />

-Hızlı emilir. Biyoyararlanımı % 72 dir.<br />

-Yarılanma ömrü 1,4 saattir.<br />

-Öğünden 10 dk. önce alınır. (40-240 mg)<br />

-KC de metabolize olur, P-450 izoenzim sistemini kullanır.<br />

-İlaç etkileşimi yoğundur, KC hastalarında kullanılmamalıdır(13).<br />

İNSÜLİN REZİSTANSINI AZALTAN VEYA İNSÜLİN ETKİSİNİ<br />

ARTTIRAN İLAÇLAR<br />

-Biguanidler (Metformin)<br />

-Thiazolidinedionlar (Rosiglitazone, Piaglitazone)<br />

Obez, tip2 diyabetli hastada periferik insülin direncini kırmak için öncelikle<br />

biguanid grubu bir ilaç düşünülmelidir. Glikoz emilimini azaltan ve iştah kesici etkisi de<br />

olan acarbose yanına ilave edilebilir. Zayıf tip2 diyabetli hastada ise insülin eksikliği ön<br />

planda düşünülerek, insülin sekresyonunu arttırma özelliği ön planda olan sülfonilüreler<br />

tercih edilir. Acarbose yine yanına ilave edilebilir. Oral antidiyabetiğe primer veya<br />

sekonder yanıtsızlığı olan kişiye insülin başlanabilir. Bunun yanında sülfonilüre veya<br />

acarbose ek olarak verilebilir. Sonuçta tedavi rejimi hastaya göre düzenlenir(13).<br />

BİGUANİDLER: Oral antidiyabetiklerde ikinci büyük grubu oluşturur. 1950’li<br />

yıllarda piyasaya çıkmıştır. Bu gruptan Metformin günümüzde yaygın olarak<br />

kullanılmaktadır. İnce barsaktan emilir. Biyoyararlılığı % 50-60 ‘dır. Alımından 1-2 saat<br />

sonra plazmada pik yapar. Yarı ömrü 1-1,5 saattir. plazma proteinlerine bağlanmaz. Bir<br />

çok dokuda eşit dağılırken karaciğer, böbrek, tükrük bezleri ve barsak duvarında<br />

konsantrasyonu çok yüksektir. Alınmasından 12 saat sonra glomeruler filtrasyon ve tubuler<br />

sekresyon ile % 90 elimine olur(13).<br />

Etki Mekanizması: Karaciğer dokusu düzeyinde insüline karşı duyarlılığı<br />

arttırarak gösterir. Bunu da hepatik glukoneogenezi azaltıp, periferik dokularda bazı etkiler<br />

ile gerçekleştirir. İnsülin resptörü tirozin kinaz aktivitesini baskılayarak glikojenolizi<br />

azalttığı ve böylece glikogen duyarlılığını güçlendirdiği, glikojen sentezini arttırdığı ve<br />

glut-4’ün aktivitesini güçlendirdiği gösterilmiştir. İnsülinin daha etkin bir biçimde etki<br />

47


göstermesini sağlayarak insülin salgısınıda azaltır. Serbest yağ asidi salgısını azalttığı,<br />

barsaktan glukoz emilimini azalttığı ve periferik glukoz alımını ve kullanımını arttırır.<br />

-İştah azalmasına neden olur, monoterapide hipoglisemi oluşturmaz<br />

-AKŞ düzeylerini 60-70 mg/dl azaltır.<br />

-Genellikle 2x850 mg/gün dozda kullanılır. Maximal dozu 3000mg/gün’dür.<br />

-Diğer OAD’ler ve insülinle konbine edilir. Sülfonilürelerle birlikte kullanıldığında<br />

insülin direnci azalmasında sinerjik etki oluşur.<br />

-Metforminin açlık trigliserid ve LDL-kolestrol ve total kolestrol düzeylerini<br />

düşürdüğü, HDL kolestrol düzeyini yükselttiği gösterilmiştir. Biguanidler özellikle insülin<br />

direnci bulunan obez tip2 diyabetiklerde tercih edilir. Metformin esas olarak tip2 diyabette<br />

artmış olan karaciğer glukoz üretimini baskılayarak etki gösterdiği, periferik dokularda<br />

özellikle iskelet kasında glukoz tutulumunu ve insülin etkisini arttırdığı çeşitli çalışmalar<br />

ile ortaya konmuştur. Metformin obez ve obez olmayan tip2 diyabetle birlikte<br />

hipertansiyon hiperlipidemisiolan <strong>hastalarda</strong> serum lipid profiline olumlu etkisi vardır(13).<br />

-Böbrek yetersizliği olanlarda dikkatli kullanılmalıdır. GFR’si 60’ın üstünde olan<br />

serum kreatinin değeri erkekte 1, 5 mg/dl, kadında 1, 4 mg/dl’nin üstünde kullanılmalı.<br />

Yan Etkileri:<br />

-Çoğunlukla GİS le ilgilidir. Hastaların % 20-30’unda karında şişkinlik, kramp tarzı<br />

karın ağrısı, diyare, bulantı, iştahsızlık, kusma, anoresi, ağızda metalik tat olabilir. İlacın<br />

yemeklerle beraber alınması ile bu yan etki azalır.<br />

-Laktik asidoz çok nadirdir, genellikle major organ hastalığı olanlarda görülür.<br />

-Nadir vakalarda B12 ve Folik asid emilim bozukluğuna bağlı megaloblastik<br />

anemi, vaskülit ve pnömonit yapabilir. Bazı çalışmalarda ise kan basıncını düşürmesi yanı<br />

sıra fibrinolitik aktiviteyi arttırması ve trombosit agregasyonunu azaltması nedeniyle,<br />

özellikle kardiyovasküler olaylara karşı koruyucu rol oynadığı bildirilmektedir. Metformin<br />

günde 2-3 kere 850 mg başlanır, maximal doz 3000 mg’dır. Yemeklebirlikte<br />

alınmalıdır(2,13,).<br />

Metforminin kontrendikasyonları:<br />

-Böbrek hastalığı ve böbrek disfonksiyonu (plazma kreatinin düzeyi kadınlarda 1,4<br />

erkeklerde, 1,5 mg/dl aştığı durumlarda)<br />

-Santral hipoksi veya periferik perfüzyon bozukluğunun hakim olduğu kardiak ve<br />

solunum yetersizliklerinde, tedavi gerektiren KKY’de<br />

48


-Daha önce laktik asidoz geçirmiş vakalarda<br />

-Doku perfüzyonunun azalmasına yol açması muhtemel ağır infeksiyonlarda<br />

-Fonksiyon testlerini bozan alkolik karaciğer hastalığı dahil karaciğer<br />

hastalıklarında, alkolizm vakalarında<br />

-İntravenöz radyografik kontrast maddelerin kullanıldığı durumlarda (işlemden<br />

önce metformin geçici olarak kesilir, işlemden en az 48 saat sonra başlanır). Biguanidler<br />

yaşlı <strong>hastalarda</strong> (>70 yaş) tercihen kullanılmaması önerilmektedir. Laktik asidoz halsizlik,<br />

bitkinlik, solunum sıkıntısı, karında rahatsızlık hissi, nefes darlığı ve miyaljiler gibi<br />

spesifik olmayan semptomlara ilaveten daha ağır olgularda hipotansiyon, hipotermi ve kalp<br />

aritmileri eşlik eder. Bunlar görüldüğünde metformin hemen kesilir. Ketonemi, ketonüri ve<br />

ketoasidoz olmaksızın bir metabolik asidoz tablosu ile karşımıza çıkan tüm diyabetik<br />

<strong>hastalarda</strong> laktik asidozdan şüphelenilebilir(2,13).<br />

TİAZOLİDİNEDİON TÜREVLERİ (GLİTAZONLAR): Bu grup ilaçlar insülin<br />

sekresyonuna etkili değildir, periferik dokularda insülinin etkisini arttırırlar.<br />

Etki mekanizması:<br />

-Peroksizom proliferatör aktifleşen reseptör-gama’ya bağlanarak insülin<br />

duyarlılığını arttıran ilaçlardır. (Piaglitazon PPAR-alfa’yada bağlanır). PPAR’lar lipid ve<br />

glukoz metabolizmasında rol oynayan proteinlerin kodlanmasından sorumlu olan, çeşitli<br />

genlerin expresyonunu değiştiren bir transkripsiyon kofaktörüdür. Alfa, sigma ve gama<br />

PPAR olmak üzere 3 çeşittir.<br />

-TNF alfa, interlökin6 ve rezistini azaltmakta ve adiponektin ile Glut-4, 1<br />

aktivitesinii arttırmaktadır. Sonuçta sitokin düzeyleri düşmekte hem karaciğer, hem kasda<br />

in sülin direncinin azalmasına neden olmaktadır.<br />

-Karaciğerde glukoneogenezi azaltır, Glikojen sentezini arttırır.<br />

-İnsülin varlığında kas ve yağ dokusunda glukoz tutulumunu arttırır.<br />

-Serbest yağ asidlerini azaltır. Yağ asitlerini kas. karaciğer, kalp ve pankreas<br />

dokusundan alıp cilt altı yağ dokusuna dağıtır. Lipid metabolizmasını önemli ölçüd etkiler.<br />

Plazma trigliserid düzeyini azaltır, HDL’yi arttırır, LDL’de artış yapabilir. (pioglitazon<br />

hariç).<br />

-Vasküler düz kas üzerine doğrudan etki ederek endotel fonksiyonunu<br />

iyileştirmekte ve aterosklerotik damar hastalığını baskılamaktadır.<br />

49


-Glitazonlar hem tek başalarına kullanıldıklarında etkilidirler hemde biguanidler,<br />

sülfonilüreler, glinidler veya ekzojen insülinle birlikte sinerjik etki oluştururlar.<br />

-3. ve 4. derecede konjestif kalp yetersizliği olanlarda kontrendikedir. Orta<br />

derecede karaciğer disfonksiyon olanlarda kullanılmamalıdır. KC yetmezliği rosiglitazon<br />

ve pioglitazonda nadir görülmekle beraber KC fonksiyonları yakından takip edilmelidir.<br />

Tübüler düzeyde artmış insülin aktivitesi ve arteryel vazodilatasyon neticesinde artmış<br />

sodyum gerialınımına bağlı olarak ödem olabilir. Özellikle ciddi venöz hastalık ve ödem<br />

oluşumunu arttıran ilaçlar (dihidropridinler rofekoksib ya da alfa-blokerler) beraber<br />

kullanılması ile ödem artabilir. İnsülin ve glitazon beraber kullanılırken kilo alımı ve ödem<br />

artar. En düşük dozla başlayıp kademeli olarak arttırmak gerekir(13).<br />

-Plazma insülin, glukoz, trigliserid düzeyini düşürür ve insülin duyarlılığını arttırır.<br />

-Roziglitazon dışında diğerleri sitokrom p450 sistemini uyarır. Yine bu sistemi<br />

etkileyen ilaçlarla konbine edildiğinde KC üzerine olumsuz etkileri artar. Bu enzim<br />

sistemini inhibe eden ilaçlar (ketokonazol, ıtrakonazol) beraber kullanıldığı zaman kan<br />

şekerini yakından takip etmek gerekir.<br />

Yan etkileri:<br />

-Kilo alma, LDL-Kolestrolde artış, sıvı retansiyonu, ilaç etkileşimleri<br />

-Hepatotoksisite, kardiak hipertrofi, kolon poliplerinin uyarılması<br />

Silinmiş: .<br />

THİAZOLİDİNEDİONLAR:<br />

ROSİGLİTAZONE:<br />

-Primer olarak kas ve yağ dokusunda insülin duyarlılığını arttırır.<br />

-Oral yolla alınır ve emilimitam olur, % 99,8 plazma proteinlerine bağlanır.<br />

-Günde 4-8 mg, bütün veya bölünmüş dozlarda alınır.<br />

-KCFT bozuk olanlarda kullanılmaz. Takibinde KCFT bakılması önerilir(13).<br />

PİAGLİTAZONE:<br />

-Kas ve yağ dokusunda insülin duyarlılığını arttırır.<br />

-İyi absorbe olur, biyoyararlanımı % 83’tür.<br />

-Maximum konsantrasyonuna 1,5 saat sonra ulaşır, yarılanma ömrü 9 saattir.<br />

-Hepatik Cytochrome P450 ile metabolize olur.<br />

-Serum trigliserid azalır, HDL artar, LDL ve total kolestrol değişmez.<br />

-Günde tek doz öğünlerle ilişkisi olmaksızın verilir(13).<br />

Silinmiş: .<br />

50


ALFA GLUKOZİDAZ İNHİBİTÖRLERİ<br />

Acarbose, Vogliboz, miglitol Sistemik olmayan alfa glukozidaz inhibitörleri daha<br />

çok barsaktaki fırçamsı kenarlardan polisakkaritlerin ve disakkaritlerin emilimini<br />

geciktirerek postprandiyal hiperglisemiyi kontrol altına almak üzere kullanılmaktadır.<br />

Başlangıç ilacı veya konbinasyon şeklinde kullanılabilir. Acarboz toplam karbonhidrat<br />

emilimini azaltmaz, sadece geciktirir. Böylece mevcut insülinin postprandiyal dönemde<br />

dolaşımdaki glukozu daha iyi bir biçimde metabolize etmesi sağlanmış olur. Alfa<br />

glukozidaz inhibitörleri HbA1c’de % 0.5-1 kadar bir azalma sağlar ve özellikle çok faz<br />

karbonhidrat tüketen <strong>hastalarda</strong> etkili olabilmektedir. Açlık kan şekerinde 20-30 mg/dl,<br />

postprandial plazma glukoz düzeyinde 30-60 mg/dl azalma sağlayabilir(13).<br />

Yan etkileri;<br />

-% 70 inde karında şişkinlik, diyare, karın ağrısı, gaz olabilir. 4-6 hafta içinde<br />

azalma göstersede, ilacı bırakmanın en önemli sebepleridir.<br />

-Yüksek dozlarda acarboz transaminazları yükseltebilir. Miglitol KC’i daha az<br />

etkiler. .<br />

-Acarboz, sirozda kontrendikedir. Alfa glukozidaz inhibitörleri ağır böbrek<br />

yetersizliği, inflamatuar barsak hastalığı ya da barsak tıkanıklığı öyküsü olan <strong>hastalarda</strong><br />

kullanılmaz.<br />

-Gebelik, emzirme, ağır gastrointestinal hastalık, ilaca aşırı duyarlılık, tip1<br />

diyabette tek başına kullanımı kontrendikedir. İlacı kullanırken hipoglisemiye giren<br />

hastalara saf glukoz verilmelidir, komplex karbonhidrat verilmesi etkili olmayabilir.(2,6)<br />

-İlacın önerilen günlük dozu 3 kere 50 mg la başlanır, iki hafta sonra günde 3 kere<br />

100 mg’a arttırılabilir. Maksimal günlük dozu günde 3 kez 200 mg’dır. Alfa glukozidaz<br />

inhibitörleri kullanılırken hipoglisemiye maruz kalan hastalara saf glukoz verilmelidir.<br />

Daha komplex karbonhidratların verilmesi etkili olmayabilir(2,6,13).<br />

GLUKOZ KONTROLÜNÜN BELİRLEYİCİLERİ<br />

Açlık glukozu:<br />

-Hepatik glukoneogenezi yansıtır<br />

-Akşam postprandiyal glukozu yükseldiğinde artar<br />

-Bazal insülin eksikliklerinde artar<br />

51


Postprandiyal glukoz<br />

-Bolus insülin salgısının etkinliğini yansıtır<br />

-Preprandiyal glukoz düzeylerinden etkilenir<br />

-HbA1c yi en fazla etkileyen kısımdı<br />

-HbA1c+açlık glukozu+postprandiyal glukoz(12)<br />

Tablo 6: Oral antidiyabetiklerin etkisi<br />

İlaç Sınıf Temel etkisi<br />

Sülfonilüreler<br />

Nateglinid<br />

Repaglinid<br />

Metformin<br />

Tiazolidinedion<br />

Akarboz<br />

Sülfonilüre<br />

Non sülfonilüre sekreto<br />

gog<br />

Non sülfonilüre sekreto<br />

gog<br />

Biguanid<br />

Tiazolidinedion<br />

Alfa-glukozidaz<br />

inhibitörü<br />

İnsülin sekresyonunu arttırmak<br />

Prandial insülin sekresyonunu<br />

arttırmak<br />

Prandial insülin sekresyonunu<br />

arttırmak<br />

İnsülin direncini azaltmak(hepatik)<br />

İnsülin direncini azaltmak(periferik)<br />

GİS’den karbonhidrat emilimini<br />

geciktirir<br />

Azalma<br />

HbA1c AKŞ<br />

1,5-2 60-80<br />

1,0 AD<br />

1,0-2<br />

1,5-2<br />

0,6-19<br />

0,5-1<br />

60-80<br />

60-80<br />

50-80<br />

AD<br />

Silinmiş: d<br />

Kullanıma aday diğer ilaçlar:<br />

1-Serbest yağ asidi metabolizmasını değiştiren ilaçlar<br />

-Non-esterifiye yağ asitleri (NEFA) serbestlenmesini inhibe edenler<br />

-Yağ asidi oksidasyon inhibitörleri<br />

2-İnsülin sekresyonunu uyaran ilaçlar<br />

-Alfa-2 adrenerjik reseptör antagonistleri<br />

-Glukagon benzeri peptid-1 (GLP-1)<br />

3-Postprandial glukoz yükselmesini azaltan ilaçlar<br />

-Solubl posa ve guar gum<br />

-Yeni alfa glukozidaz inhibitörleri<br />

4-Kilo kaybı sağlayan ilaçlar<br />

-Anorektikler: sibutramin<br />

-Beta-3 reseptör antagonistleri<br />

-Yağ emilimini engelleyen ilaçlar(2,13,17).<br />

İNSÜLİN TEDAVİSİ: 1921 yılında Banting ve Best tarafından insülinin<br />

pankreastan ekstre edilmesi ve 1922 yılında DKA komasında olan Leonard Thompson<br />

isimli bir hastaya verilmesi ile ilk defa DM tedavisinde kullanılması çok önemli bir keşif<br />

52


olarak dünya tarihine geçmiştir. Daha sonra 1926 yılında kristalize insülin, 1946’da NPH,<br />

1950’de Lente, 1982’de insan insülinleri elde edilmiştir. 1990’lı yıllarda analog insülinleri<br />

kullanıma girmiştir. Halen oral, nazal ve aeresol insülin üzerinde çalışmalar<br />

sürmektedir(2,10,13,17).<br />

İnsülinin özellikleri: İnsan insülini 51 aminoasitten oluşan heterodimerik yapıda<br />

bir hormondur. Üç disülfid bağı ile birbirine bağlanmış olan A ve B zincirleri bulunmakta,<br />

A zinciri 21, B zinciri 30 aminoasid içermektedir. İnsülin pankreası beta hücrelerinde<br />

proinsülin olarak sentezlenir. A ve B zinciri bir araprotein olan C-peptid aracılığı ile<br />

bağlanmış durumdur. Proinsülin molekülü sekresyon granüllerinde insülin ve C-peptide<br />

parçalanır. Granülerden insülin salınırken eşit molar miktarda C-peptid salınımıda<br />

gerçekleşir. İnsülin periferik kanda monomer şeklinde bulunur. Açken ve herhangibir<br />

ekzogen uyaran olmadan süregelen insülin bazal insülin sekresyonu olarak tanımlanır.<br />

Her 9-14 dakikada bir dalgalar halinde salınır. Gıda alımı olmadığı koşullarda<br />

yaklaşık 1Ü/saat düzeyinde sabit olarak devam eder(17).<br />

Postprandiyal insülin salınımı ise 2 fazdan oluşur. Gıda alınımını izleyen dönemde<br />

glukoz düzeyinin hızla yükselmesi insülinde de ani artışa sebep olur. İlk 10 dakikada orta<br />

ya çıkan bu artış 1. faz ya da akut faz insülin sekresyonu olarak adlandırılır. 1. faz insülin<br />

sekresyonu, plazma glukozunun erken postprandiyal yükselmesini engellemektedir.2. faz<br />

insülin sekresyonu ise glukoz düzeylerinin yavaş ve progresif artışına cevap olarak ortaya<br />

çıkar. Diyabetli bir hastada insülin tedavisinin amacı bu fizyolojik insülin sekresyonunu en<br />

iyi taklit eden plazma insülin düzeylerini sağlamak olmalıdır(2,6,17).<br />

Tip1 diyabette fizyolojik insülin dinamiğini taklit etmeye çalışmanın en iyi yöntemi<br />

dört kez insülin enjeksiyonunun kullanıldığı intensif insülin tedavisidir. Bu protokolde<br />

öğünlerden önce kısa etkili insülin (en uygunu hızlı etkili analog) ve gece yatarken NPH<br />

veya uzun etkili insülin (en uygunu uzun etkili analoglar) kullanılmaktadır. Tip1 DM<br />

hastalar ile oral antidiyabetik ilaçlara ve diyet tedavisine cevap vermeyen tip2 DM’lu<br />

<strong>hastalarda</strong> insülin kullanılmalıdır(1,2,6,17).<br />

İnsülinin etkiler:-Glukozun kas hücresine girişini, kullanımını ve depolanmasını<br />

arttırır, kas hücresinde glukoz taşıyıcılarının hücre membranının translokasyonunu arttırır.<br />

-Karaciğerde glukojenoliz ve glukoneogenesisi inhibe ederek glukoz salınımını ve<br />

yapımını engeller.<br />

-Yağ dokusunda lipolizi baskılar.<br />

53


İnsülinin elde edilme yolları, uygulama, emilim, enjeksiyon tekniği 1921<br />

yıllarından 1980’li yıllara dek diyabet tedavisinde yalnızca sığır ve domuz insülinleri<br />

kullanılmıştır. Düşük saflık derecesi ve yüksek antijenik özelliği nedeniyle günümüzde<br />

yerini insan insülinine bırakmıştır. 1980’lerden itibaren insülin rekonbinan DNA<br />

teknolojisi (E. coli veya maya mantarında) ile biyosentetik olarak üretilmekte ve Modern<br />

diyabet tedavisinde monokomponent insan insülini kullanılmaktadır. Uygulama SC, İM,<br />

İV ve intraperitoneal ve inhalasyon yoluyla uygulanır. Diyabet tedavinde en sık SC<br />

uygulanır. İM emilim, SC emilimden hızlıdır. DKA, non-ketotik hiperozmolar koma gibi<br />

akut metabolik dekompansasyon durumlarında İV ya da İM yol kullanılır(2,13,17).<br />

Enjektör ve kalemler en sık kullanılan SC uygulama yollarıdır. Kalemlerle birlikte<br />

5,8-12 mm’lik kanüller kullanılır. Kanül seçiminde hastanın yağ dokusu kalınlığı göz<br />

önüne alınarak kol ve uyluk için kısa kanüller seçilmelidir. İnsülin pompası ile sürekli cilt<br />

altı enjeksiyon bir diğer insülin uygulama şeklidir(2).<br />

Enjeksiyon yapılan yerin emilim hızları: Karın>kol>uyluk>kalça şeklinde<br />

sıralanabilir. İnsülin +4 C’de saklanmalıdır. +30 C ‘de bulundurulması etki<br />

kaybı ile sonuçlanır. Oda sıcaklığında 1 aydan fazla bırakılmamalıdır(13).<br />

Etki sürelerine göre insülin türleri:<br />

1-Kısa etkili insülinler<br />

-Regüler insülin<br />

-Analog insülinler<br />

-Lispro/Aspart insülin<br />

2-Orta ve uzun etkili insülinler<br />

-NPH (Nötral Protamin Hagedorn) insülin: orta etkilidir, bulanık görünümlüdür.<br />

-Uzun etkili insülinler<br />

-Glargin<br />

-Detemir<br />

-İnsülin–Zn süspansiyonları<br />

-Semilente, Lente, Ultralent<br />

-Protamin Zn insülin<br />

3-Karışım insülinler(2,13)<br />

54


İnsülin absorbsiyonunu etkileyen faktörler:<br />

-İnsülin tipi, kaynağı<br />

-Enjekte edilen insülin dozu ve konsantrasyonu<br />

-Enjeksiyon derinliği ve tekniği, enjeksiyon yeri<br />

-Egzersiz, vücut ısısı, lokal kan akımı<br />

-Karaciğer ve böbrek fonksiyonları<br />

-İnsülin reseptör kusurları<br />

-Deri altında insülin yıkımı<br />

-Sigara içimi<br />

İnsülinin yan etkileri :-Hipoglisemi<br />

-Allerjik reaksiyonlar<br />

-Lipodistrofiler (lipoatrofi veya lipohipertrofi)<br />

-Ödem<br />

İnsülin tedavi endikasyonları:<br />

-Oral antidiyabetiklere primer ve sekonder cevapsızlık<br />

-Enfeksiyon, ağır stres vb araya giren olaylara bağlı dekompansasyon (AKŞ><br />

200mg/dl ve HbA1c> % 8)<br />

-Glikoz toksisitesi ve lipotoksisite, gebelik, diyabetik ayak<br />

-Kontrol edilemeyen kilo kaybı<br />

-Genel anestezi gerektiren, cerrahi tedaviye verilecek hastalar<br />

-Renal, hepatik yetmezlik, akut myokart infarktüsü, transplantasyon<br />

-OAD’lere karşı alerji ya da diğer reaksiyonların varlığı<br />

-LADA (Yetişkinlerin otoimmün DM), hasta isteği (2,13).<br />

İnsülin tedavisi uygulama yöntemleri:<br />

1-Klasik (konvansiyonel) tedavi yöntemi: Orta etkili veya karışım insülinlerle<br />

günde bir veya iki kez insülin uygulanması<br />

2-Yoğun insülin tedavisi(intensif)<br />

3-Bazal-bolus insülin tedavisi(17)<br />

55


Tablo 7: Oral antidiyabetiklerin etki süreleri(2,1557)<br />

Etkinin<br />

Etkin<br />

Zirve<br />

İnsülin<br />

başlaması<br />

süre<br />

Max.etki<br />

(dakika/saat) (saat) (saat) (saat)<br />

Bolus İnsülin –Aspart (Novorapid) 5-10 dk 1-3 3-5 4-6<br />

Lispro (Humalog) 15 dk 0,5-1,5 2-4 4-6<br />

Regüler (HumulinR, Actrapid) 30-60 dk 2-3 3-6 6-10<br />

Bazal İnsülin –NPH(Humulin N, İnsülotard) 2-4saat 4-10 10-16 14-18<br />

Lente (insülinZn süspansiyonu) 3-4saat 4-12 12-18 16-20<br />

Detemir(Levemir) 1-3saat 6-8 12-14 24<br />

Glarjin (Lantus) 2-4 saat 6-12 18-20 30<br />

Silinmiş: d<br />

Tip 1 diyabette insülin tedavisi: Yoğun (intensif) insülin tedavisi uygulanır, ancak<br />

balayı döneminde günlük insülin ihtiyacı çok azaldığından geçici olarak konvansiyonel<br />

tedavi uygulanabilir(2,12,13).<br />

Yoğun insülin tedavisi:<br />

-Regüler-NPH<br />

-Kısa etkili analog-NPH<br />

-Regüler-Uzun etkili analog<br />

-Kısa etkili analog-Uzun etkili analog<br />

Bazal-Bolus insülin tedavisi:<br />

İnsülin+OAD kullanan <strong>hastalarda</strong> günlük total insülin dozu tek başına insülin<br />

tedavisindeki hastalara göre, % 30-60 oranında azaltılır. İnsülin+SÜ, konbinasyonu<br />

kullanıldığında günlük insülin dozunu % 62,Glitazonla % 53, Metformin % 31 oranında<br />

azaltmaktadır(13).<br />

Gece boyunca hepatik glukoz yapımını azaltmak için saat 22 00’da 12 Ü olarak<br />

NPH veya Glargin başlanır. Gündüz OAD tedavisi sürdürülür veya Glargin başlanır.<br />

Gündüz OAD tedavisi sürdürülür. Sabah açlık şekerleri izlenir, 2 günde bir 2-4 Ü insülin<br />

arttırımı yapılır. Hedef açlık glukozuna ulaşılmasına rağmen HbA1c yüksek seyrederse<br />

OAD kesilerek 2 doz karışım insülin tedavisine geçilmelidir(2,13,17).<br />

Sürekli subcutan insülin enjeksiyonu: İnsülin pompaları yoluyla uygulanır. Basit bir<br />

pompa yardımıyla 24 saatlik bazal insülin düzeyi hastaya kateter yoluyla sürekli infüze<br />

56


edilirken, diyete veya beslenmeye uygun dozlarda insülin, bir düğme yardımıyla bolus<br />

şeklinde verilebilmektedir(13).<br />

Tedavi Protokolleri:<br />

Sabah; Sekretagog ( +Metformin)<br />

Akşam: Setretagog ( +Metformin)<br />

Gece: Orta etkili insülin, uzun etkili analog insülin 0,1-0,2 Ü/kg/gün<br />

Bir ay içinde istenilen hedeflere ulaşılamazsa karışım insülin tedavisine<br />

geçilmelidir. Hipergliseminin endogen insülin salınımını baskılaması, bazal insülin<br />

uygulamasının temelini oluştırur. Yeterli insülin uygulanması varolan insülin direncinide<br />

yenmektedir.<br />

Ağır tip 2 diyabette başlangıçta glisemik kontrolü sağlamak için glukoz<br />

toksisitesini yenmek için, dekompanse hastaları yeniden düzenlemek için uygulanır. Tip2<br />

diyabetiklerde başlangıç insülin dozu 0,3-0,5 Ü/kg/gün, bununda 2/3’ü sabah, 1/3’ü akşam<br />

uygulanır. Tip 1 diyabetiklerde insülin dozu 0,5-0,7 Ü/kg/gün’dür(2,6,8,13,17).<br />

57


MATERYAL ve METOD<br />

Çalışma Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi diyabet polikliniği ve<br />

özel bir Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezine başvuran ADA kriterlerine göre tip 2 DM<br />

tanısı konulmuş hastalar arasından, rastgele yöntemi (random sampling) ile seçilmiş 110<br />

hasta üzerinde yapılmıştır.<br />

Çalışmaya katılan tüm hastalara karşılıklı mülakat şeklinde anket formu<br />

doldurulmuş, çalışma öncesinde çalışmanın amacı ve hedefleri genel olarak açıklanmış ve<br />

nasıl yapılacağı anlatılmıştır. Kişisel bilgilerin kullanılmayacağı belirtilerek, ankete cevap<br />

verip vermeyecekleri ve ayak muayenesine izin verip vermeyecekleri sorulmuştur. Her<br />

hastadan ayrı ayrı sözel onam alınmıştır.<br />

Veriler(demografik özellikler, eğitim durumu, diyabet ve diyabetik ayak hakkında<br />

bilgi düzeyleri, vs) hastalar ile karşılıklı mülakat sonucu düzenlenen anket formunun<br />

doldurulması; diyabetik ayağın saptanması için fizik muayene, gerektiğinde ortapedi<br />

konsültasyonu ve glisemi kontrolü için HbA1c değerinin saptanması ve lipoprotein düzeyi<br />

kontrolü için kan alınması şeklinde elde edilmiştir.<br />

Anketteki sorular araştırmacı ve danışmanı tarafından, gerekli literatür taraması<br />

sonrasında oluşturuldu. Anket toplam 63 soru içermektedir. Anketteki sorular kapalı ve<br />

açık uçlu sorulardan oluşmaktadır.<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

İstatistiksel İncelemeler<br />

Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS<br />

(Statistical Package for Social Social Sciences) for Windows 10. 0 programı kullanıldı.<br />

Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart<br />

sapma, frekans) yanısıra niteliksel verilerin karşılaştırılmasında Ki-Kare testi ve Fisher<br />

Exact Ki-Kare testi kullanıldı. Sonuçlar % 95’lik güven aralığında, anlamlılık p


ÇALIŞMADA KULLANILAN ANKET FORMU ÖRNEĞİ<br />

1-Adı Soyadı:<br />

2-Cinsiyeti : a)kadın b)erkek<br />

3-Doğum yeri ve yaş:<br />

4-Öğrenim durumu a)ilkokul b)lise c)üniversite d)okuryazar değil:<br />

5-Mesleği a)ev hanımı b)emekli c)memur d)işçi e)diğer<br />

6-Medeni hali. a)evli b)bekar c)dul<br />

7-Adres: tel:<br />

8-Kilo: Kg: Boy: cm<br />

9-Yaş ve boyunuza göre olmanız gereken kilonuzu biliyormusunuz? Biliyorsanız yazınınız.<br />

10-Kaç yıl önce DM(Şeker hastalığı) tanısı aldınız?<br />

a)5-10 yıl b)10-20 yıl c)20 yıldan fazla<br />

11-Şeker hastası olduğunuzu öğrendikten sonra yaşam tarzınızda negibi değişiklikler yaptınız? a)kilo<br />

vermek b)spor yapmak c)sigarayı bırakmak d)diğer<br />

12-Ağızdan alınan ilaç(hap) mı? insülinmi kullanıyorsunuz?<br />

a)ağızdan alınan ilaç<br />

b)insülin kullanıyorum.<br />

13-Beraberinde başka hastalığınız varmı?<br />

a)tansiyon b)kalp hastalığı c)guatr d)damar hastalığı e)diğer<br />

14-Şeker hastalığı dışında kullandığınız ilaçlar varmı? Varsa adlarını yazınız.<br />

15-Sigara içiyormusunuz? a)evet b)hayır<br />

16-Şeker hastalığınız için ne sıklıkta kontrollere gidiyorsunuz?<br />

a)kontrole gitmiyorum b)her ay c)3 ayda bir d)yılda bir e)diğer<br />

17-Şeker hastalığınız için hangi sağlık kurumunda kontrollerinizi yaptırıyorsunuz?<br />

a)devlet hastanesi b)sağlık ocağı c)özel bir sağlık kuruluşu<br />

d)diyabet merkezi<br />

e)diğer<br />

18-Şeker hastalığı ile ilgili eğitim aldınız mı? a)evet b)hayır<br />

19-Şeker hastalığınızla ilgili nereden bilgilendirildiniz?<br />

a)sağlık kurumu b)radyo, televizyon, gazete c)komşu, arkadaş<br />

20-Açlık kan şekeri ve tokluk kan şekeri değerleriniz kaç olması gerekir? Lütfen yazınız.<br />

21-Son ölçtürdüğünüz açlık kan şekeri değerinizi yazınız.<br />

22-Son 1 ay içinde yaptırdığınız kan yağları değerlerinizi yazınız.<br />

Total kolesterol: Trigliserid: HDL-kolesterol: LDL- kolesterol<br />

23-HbA1c değerinizi yazınız.<br />

24-Diyabetik ayakla ilgili herhangi bir eğitim aldınız mı? a)evet b)hayır<br />

25-Eğer aldıysanız nereden aldınız?<br />

a)Sağlık kuruluşu b)radyo, televizyon, gazete, internet c)komşularda<br />

26-Almadıysanız almak istermisiniz? a)evet b)hayır<br />

27-Diyabetik ayak hastalığınız varmı? a)evet b)hayır<br />

59


28-Diyabetik ayak hastalığında düzenli bakım ve eğitim gerekir mi? a)evet b)hayır<br />

29-Diyabetik hastaların ayaklarındaki yaralar daha mı zor iyileşir? a)evet b)hayır<br />

30-Sigara içen diyabetik hastaların ayaklarında, içmeyen diyabetik hastalara nazaran daha sık yara olur mu?<br />

a)evet b)hayır<br />

31-Diyabetik hastaların ayakları çıkan yaralardan dolayı kesilebilir mi? a)evet b) hayır<br />

32-Ayaklarınızda hissizlik, uyuşma, karıncalanma, üşüme, yanma, şikâyetleriniz var mı?<br />

33-Ayaklarınızda hiç yara çıkıpda uzun sürede iyileştiği oldu mu? a)evet b)hayır<br />

34-Eğer yara çıktıysa nasıl ve nerede tedavi oldunuz?<br />

a)poliklinikte b)hastanede yatarak c)ameliyat oldum.<br />

35-Ayak parmaklarınız arasında kaşıntı, soyulma, kızarıklık olu mu? a)evet b)hayır<br />

36-Tırnaklarınızda kalınlaşma, renk değişikliği oldu mu? a)evet b)hayır<br />

37-Tırnak batması probleminiz oldu mu? a)evet b)hayır<br />

38-Ayakkabı seçerken nelere dikkat edersiniz?<br />

a)zamanla açılacağına güvenerek dar ayakkabı alırım.<br />

b)yüksek topuklu, sivri burunlu<br />

c)biraz büyük, yuvarlak burunlu<br />

d)bası noktaları tayini ile ayağıma uygun ağırlığı eşit dağıtan, mümkünse diyabetliler için yapılmış, ayağa<br />

tam uyan ayakkabı alırım.<br />

39-Her gün ayak muayenesi yaparak yara, kesik, çizik, ezik, sıyrık, renk değişikliği kontrolü yaparmısınız?<br />

a)evet b)hayır<br />

40-Ayaklarınızı her gün 10-15 dakika ılık su banyosu yaptırıp parmak aralarını dikkatlice kurularmısınız?<br />

a)evet b)hayır<br />

41-Suyun ısısını ne ile kontrol edersiniz? a)dirsekle b)elimle c)termometre ile<br />

42-Ayakkabı giymeden önce içini yabancı cisim, çivibaşı, yıtık, dikiş kabarıklıkları, kösele kıvrımı var mı<br />

diye kontrol edermisiniz? a)evet b)hayır<br />

43-Üşüyen ayağınızı nasıl ısıtırsınız?<br />

a)sıcak tuğla, şişe, elektrikli ısıtıcılar b)gece ve gündüz çorap giyerek, c)sobada ısıtırım.<br />

44-Deniz kenarında, kumda, toprak da, sert beton da, çıplak ayakla dolaştığınız olur mu?<br />

a)evet b)hayır<br />

45-Açık ayakkabı, terlik, parmak aralarına bağları giren sandalet giyermisiniz? a)evetb) b)hayır<br />

46-Çorap seçimine önem verirmisiniz?<br />

a)yazın pamuklu, kışın yünlü çorap giyerim.<br />

b)her gün değiştiririm<br />

c)yamalı, dikişli, koncu sıkı çorap giymem.<br />

d)çorap seçimine önem vermem<br />

47-Ayakkabılarınızı çoraplı mı, çorapsız mı giyersiniz? a)çoraplı b)çorapsız<br />

48-Ayaklarınızda kuruma, çatlama olduğu zamanyumuşatıcı merhemleri düzenli olarak kullanırmısınız?<br />

a)evet b)hayır<br />

49-Ayaklarınızda nasır, kallus, herhangi bir kabarcık olduğu zaman nasır ilacı, yakı, ilaçlı flaster mi<br />

kullanırsınız? Yoksa doktora mı başvurursunuz?<br />

a)Önce doktora başvururum b)önce kendim tedavi ederim, geçmezse doktora başvururum.<br />

60


50-Ayaklarınız uzun süre ıslak kalır mı? a)evet b) hayır<br />

51-Ayak ayaküstüne atar ya da bağdaş kurarak oturur musunuz? a)evet b)hayır<br />

52-Tırnaklarınızı hangi sıklıkta ve nasıl kesersiniz?<br />

a)15 günde bir, düz, fazla kısa olmadan, b)15 günde bir tırnağın kenarından ete batan yerleri ile keserim<br />

c)yuvarlak, kısa keserim<br />

d) kanatarak keserim.<br />

53- Ayak tırnaklarınızı hiç pedikür yaptırırmısınız? a)evet b)hayır<br />

54- Görme probleminiz var mı? a)evet b)hayır<br />

55-Varsa ayak bakımınızı ve ayaklarınızın takibini ailenizden biri yapıyor mu?<br />

56-Ayak tabanlarınızı ayna ile hiç kontrol ettiniz mi? a)evet b)hayır<br />

57-Yeniayakkabıaldığınızdailk15günalıştırmakiçinbirersaatgiyermisiniz? a)evet b)hayır<br />

58-Diyabetlilere ait özel ayak jimnastiği var mı? a)evet b)hayır<br />

59-Bacak ve ayak jimnastiğini ne sıklıkta yaparsınız?<br />

a)hiç yapmam. b)her gün yaparım c)haftada 3 kez d)haftada 1 kez<br />

60-Kaç günde bir yürüyüş yaparsınız?<br />

a)hiç yapmam<br />

b)haftada 3 kez 30 dakika yürüyüş yaparım.<br />

c)haftada1 kez<br />

d)15 günde bir<br />

61-Yürüyüş ve egzersiz sırasında bacaklarınızda ağrı olur mu? a)evet b)hayır<br />

62-Şeker hastalığı hangi organlara zarar verir?<br />

a)göz b)böbrek c)sinirler d) diğer<br />

63-Podiatrist nedir?<br />

a)çocuk doktoru<br />

b)diyabetle ilgilenen doktor<br />

c)ayak sağlığı ile ilgilenen uzman<br />

d)bilmiyorum.<br />

61


BULGULAR<br />

Çalışma, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Diyabet Polikliniği<br />

ve özel bir Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezine başvuran, yaşları 19-86 arasında<br />

olan,53’ü kadın (% 48.2), 57’si (% 51.8) erkek, toplam 110 tip 2 DM’lu hasta üzerinde<br />

yapılmıştır. Çalışmaya katılan hastalar rasgele yöntemle seçilmiş % 50.9’u diyabetik ayağı<br />

olan ve %49.1’i olmayan kişilerden oluşmaktaydı.<br />

Demografik özelliklerin dağılımı tablo 11’de gösterilmektedir.<br />

Çalışmaya katılan hastaların yaşları 19 ile 86 arasında değişmekte olup ; ortalaması<br />

59.82±11.13 yıldır, kiloları 41 kg ile 120 kg arasında değişmekte olup; ortalaması<br />

78.41±13 kg’dır, boyları 150 cm ile185 cm arasında değişmekte olup; ortalaması<br />

166,0±8,86 cm’dir. OrtalamVücut Kitle İndeksi (VKİ) 28.5 olup üst sınırdadır.<br />

Çalışmaya katılan hastaların % 45.5’i ev hanımı iken, % 40.9’u emekli ve %13.6’sı<br />

diğer meslek gruplarındandır, % 81.8’i evli, % 18.2’si bekardır. % 61.8’i ilköğretim mezun<br />

mezunu iken, % 17.3’ü lise, % 4.5’i üniversite mezunu ve % 16.4’ü gibi önemli bir bölümü<br />

ise okur-yazar değildir(tablo8). Okur-yazar olmayan hastaların sayısının fazlalığı dikkat<br />

çekicidir. Tedaviye uyumda hastanın eğitim düzeyi son derece önemlidir.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: Özel<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: olan 53’ü<br />

kadın(%48,2), <br />

Silinmiş: olan<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: n<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: o<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: 13’dür<br />

Silinmiş: 1<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

62


Tablo 8: Demografik Özelliklerin Dağılımı<br />

Min-Max<br />

Ort±SD<br />

Yaş (yıl) 19-86 59,82±11,13<br />

Kilo (kg) 41-120 78,41±13,51<br />

Boy (cm) 150-185 166,0±8,86<br />

n %<br />

Cinsiyet<br />

Kadın 53 48,2<br />

Erkek 57 51,8<br />

İlkokul 68 61,8<br />

Öğrenim Durumu<br />

Lise 19 17,3<br />

Üniversite 5 4,5<br />

Okur-Yazar Değil 18 16,4<br />

Ev Hanımı 50 45,5<br />

Meslek<br />

Emekli 45 40,9<br />

Diğer 15 13,6<br />

Medeni Hal<br />

Evli 90 81,8<br />

Bekar 20 18,2<br />

Çalışmaya katılan hastaların %10’u sigara içmektedir.<br />

Çalışmaya katılan hastaların DM’a ilişkin genel özellikleri tablo 9’de<br />

gösterilmektedir. % 30.9’unun diyabet süresi 5 yıl ile 10 yıl arasında iken, % 51.8’inin ki<br />

10 yıl ile 20 yıl arasında ve % 17.3’ünün ki 20 yıldan daha fazladır.<br />

Çalışmaya katılan hastaların % 44.5’i yaşına ve boyuna göre ideal kilodadır.<br />

“DM hastası olduktan sonra yaşam tarzınızda ne gibi değişiklikler oldu?” sorusuna<br />

çalışmaya katılan hastaların % 47.3’ü kilo vermek cevabını verirken, % 49.1’i spor<br />

yapmak, % 36.4’ü sigarayı bırakmak ve % 5.5’i diğer cevaplarını vermiştir. Bu da bize<br />

non-farmakolojik tedavinin önemsendiğini açıkca göstermektedir.<br />

Çalışmaya katılan hastaların % 37.3’ü ağızdan alınan ilaç kullanırken, % 62.7’si<br />

insülin kullanmaktadır.<br />

Çalışmaya katılan hastaların % 59.1’inde tansiyon yüksekliği görülürken,<br />

%38.5’inde kalp hastalığı, % 5.5’inde guatr, % 6.4’ünde damar hastalığı ve % 6.4’ünde<br />

diğer hastalıklar vardır, % 65.5’i şeker hastalığı dışında başka ilaç kullanmaktadır, %15.5’i<br />

Silinmiş:<br />

63


şeker hastalığı ile ilgili olarak kontrole gitmediğini söylerken, % 28.2’si her ay, % 41.8’i 3<br />

ayda bir ve % 14.5’i yılda bir kontrole gitmektedir, % 78.2’si şeker hastalığı ile ilgili<br />

kontrollerini devlet hastanesinde yaptırdığını söylerken, % 21.8’i diğer kurumlarda<br />

yaptırmaktadır. Buradan DM’lu hastaların kontrole gitmenin gerekliliğini bildikleri ve<br />

çoğunun özellikle 3 aylık kontrollere gittiği ve devlet hastanelerini tercih ettikleri ortaya<br />

çıkmaktadır. (tablo 9)<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: çogunun<br />

Tablo 9: Genel Özellikler<br />

n %<br />

5-10 yıl 34 30,9<br />

Diyabet Süresi<br />

10-20 yıl 57 51,8<br />

20 yıldan fazla 19 17,3<br />

Yaşa ve Boya Göre İdeal Evet 49 44,5<br />

Kiloda Olma Hayır 61 55,5<br />

Kilo vermek 52 47,3<br />

Diyabetes Mellitus Hastası<br />

Spor yapmak 54 49,1<br />

Olduktan Sonra Yaşam<br />

Sigarayı bırakmak 40 36,4<br />

Tarzındaki Değişiklikler*<br />

Diğer 6 5,5<br />

Tedavi Şekli<br />

Ağızdan Alınan İlaç 41 37,3<br />

İnsülin 69 62,7<br />

Tansiyon 65 59,1<br />

Kalp Hastalığı 42 38,2<br />

Ek Hastalık*<br />

Guatr 6 5,5<br />

Damar Hastalığı 7 6,4<br />

Diğer 7 6,4<br />

Şeker Hastalığı Dışında Başka Evet 72 65,5<br />

İlaç Kullanımı Hayır 38 34,5<br />

Kontrole Gitmiyor 17 15,5<br />

Şeker Hastalığı İle İlgili Her ay 31 28,2<br />

Kontrole Gitme Sıklığı<br />

3 ayda bir 46 41,8<br />

Yılda bir 16 14,5<br />

Şeker Hastalığının<br />

Devlet Hastanesi 86 78,2<br />

Kontrollerinin Yapıldığı Kurum Diğer 24 21,8<br />

* Birden fazla seçenek işaretlenmiştir.<br />

64


Tablo 10’de çalışmaya katılan hastaların DM’ la ilgili genel bilgi düzeylerinin<br />

dağılımı gösterilmiştir. Çalışmaya katılan hastaların % 54.5’i şeker hastalığı ile ilgili<br />

eğitim aldığını, % 61.8’i şeker hastalığı ile ilgili sağlık kurumlarından bilgi aldıklarını, %<br />

14.5’i radyo-TV-gazetelerden, % 10.9’u ise komşu ve arkadaşlarından bilgi aldıklarını<br />

ifade etmiştir. Buradan hastaların büyük bir kısmının DM hakkında bilgilendirildiği fakat<br />

öğrenilenlerin uygulanıp uygulanmadığının bilinmezliği ortaya çıkmaktadır.<br />

Çalışmaya katılan % 32.7’si olması gereken AKŞ düzeyini bilmediğini ifade<br />

ederken, % 61.8’i 140’ın altında olması gerektiğini, % 5.5’i ise 140 ve üzerinde olması<br />

gerektiğini, % 40’ı olması gereken TKŞ düzeyini bilmediğini ifade ederken, % 40’ı<br />

180’nin altında olması gerektiğini, % 20’si ise 180 ve üzerinde olması gerektiğini ifade<br />

ettiler. Buradan da hastaların bilgi düzeylerinin orta derecede olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />

Çalışmaya katılan hastaların % 42.7’sinin son ölçülen AKŞ düzeyleri normalken,<br />

%57. 3’ünün ki yüksektir. % 10’u son 1 ay içerisindeki trigliserid düzeyine baktırmadığını<br />

söylerken, % 30.9’unun ki normal ve % 59.1’inin ki yüksek bulunmuştur. Hastaların %<br />

10.9’u son 1 ay içerisindeki HDL-kolesterol düzeyine baktırmadığını söylerken, %<br />

21.8’inin ki normal ve % 67.3’ünün ki düşüktür, % 13.6’sı son 1 ay içerisindeki LDLkolesterol<br />

düzeyine baktırmadığını söylerken, % 15.5’inin ki normal ve % 70.9’unun ki<br />

yüksektir. Hastaların % 2.7’si son 1 ay içerisindeki HbA1c düzeyine baktırmadığını<br />

söylerken, % 15.5’inin ki normal ve % 81.8’inin ki yüksektir. Bu çalışmaya katılan<br />

hastaların çoğunluğunun lipid profillerinin iyi olmadığı ve kan şekeri regülasyonlarının da<br />

sağlanamadığı görülmektedir.<br />

Silinmiş: ‘<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: .,<br />

Silinmiş: i<br />

Silinmiş: tir<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş: i<br />

Silinmiş: i<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş: i<br />

65


Tablo 10: DM’a İlişkin Genel Özellikler<br />

n %<br />

Şeker Hastalığı İle İlgili Evet 60 54,5<br />

Eğitim Alma Hayır 50 45,5<br />

Sağlık Kurumu 68 61,8<br />

Şeker Hastalığı İle İlgili Bilgi<br />

Radyo,TV,Gazete 16 14,5<br />

Alınan Yer*<br />

Komşu,Arkadaş 12 10,9<br />

Bilmiyor 36 32,7<br />

Olması Gereken AKŞ Düzeyi


eğitim aldığı, 53’ünün (% 48.2) herhangi bir eğitim almadığı, eğitim aldığını söyleyen 58<br />

hastanun; % 75.4’ü bu eğitimi sağlık kuruluşlarından aldığını, % 17.5’i radyo, tv, gazete ve<br />

internetten öğrendiğini, % 14’ü ise komşu, arkadaşlarından öğrendiğini söylemiştir.<br />

Diyabetik ayak eğitimi almadığını söyleyen 53 hastanun tamamı bu konuda eğitim almak<br />

istediğini ifade etti.<br />

Bu sonuçlar hastaların diyabetik ayakla ilgili eğitim almak istedikleri ve eğitimi de<br />

güvenilir olarak gördükleri sağlık kurumlarından talep ettiklerini göstermektedir.<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: Çalışmaya katılan<br />

hastaların % 50.9’unda diabetik<br />

ayak hastalığı bulunmaktadır.<br />

Silinmiş: durum<br />

Tablo 11: Diyabetik Ayak Eğitimine İlişkin Sorular<br />

n %<br />

Diyabetik Ayak İle İlgili Eğitim Evet 57 51,8<br />

Alma Hayır 53 48,2<br />

Sağlık Kurumu 43 75,4<br />

Eğitim Alındıysa Nerden<br />

Radyo, TV, Gazete 10 17,5<br />

Alındığı<br />

Komşu, Arkadaş 8 14,0<br />

Eğitim Alınmadıysa,<br />

Evet<br />

Almayanların Eğitim İstemesi<br />

53 100,0<br />

Diyabetik Ayak Hastalığı<br />

Var 56 50,9<br />

Yok 54 49,1<br />

Çalışmaya katılan hastaların diyabetik ayak bakımı ve diyabetik ayakdan koruyucu<br />

davranış modelleri hakkında bilgi düzeylerinin dağılımı tablo 12’de görülmektedir.<br />

Hastaların % 99.1’i “diyabetik ayak hastalığında düzenli bakım ve eğitim gerekir<br />

mi?” sorusuna evet, % 90.9’u “diyabetik hastaların ayaklarındaki yaralar daha mı zor<br />

iyileşir?” sorusuna evet, % 96.4’ü “sigara içen diyabetik hastaların ayaklarında, içmeyen<br />

diyabetik hastalara nazaran daha sık yara olur mu?” sorusuna evet , % 91.8’i “diyabetik<br />

hastaların ayakları çıkan yaralardan dolayı kesilebilir mi?” sorusuna evet cevabını<br />

vermiştir. Bu sonuçlardan hastaların DM’un komplikasyonları ve diyabetik ayak<br />

hastalığından haberdar oldukları ortaya çıkmaktadır.<br />

Hastaların % 79.1’i “ayakta hissizlik, uyuşma, karıncalanma, üşüme, yanma<br />

şikayetleri var mı?” sorusuna evet , % 50’si “ayaklarınızda hiç yara çıkıp da uzun sürede<br />

iyileşme durumu oldu mu?” sorusuna evet cevabını vermiştir. Böyle bir durumla karşılaşan<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: radan<br />

67


55 hastanın, 24’ü (% 43.6) poliklinikte tedavi olduğunu söylerken, 31’i (% 56.4) hastanede<br />

yatarak tedavi olduğunu söylemiştir.<br />

Hastaların % 50’si “ayak parmaklarınız arasında kaşıntı, soyulma, kızarıklık olur<br />

mu?” sorusuna evet,% 70.9’u “tırnaklarınızda kalınlaşma, renk değişikliği oldu mu?”<br />

sorusuna evet , % 30’u “tırnak batması probleminiz oldu mu?” sorusuna evet cevabını<br />

vermiştir<br />

“Ayakkabı seçerken nelere dikkat edersiniz?” sorusuna hastaların % 9.1’i zamanla<br />

açılacağına güvenerek dar ayakkabı alırım cevabını verirken, % 1.8’i yüksek topuklu, sivri<br />

burunlu ayakkabı alırım, % 76.4’ü biraz büyük, yuvarlak burunlu ayakkabı alırım ve %<br />

12.7’si bası noktaları tayini ile ayağıma uygun, ağırlığı eşit dağıtan mümkünse diyabetliler<br />

için yapılmış ayağa tam uyan ayakkabı alırım cevabını vermiştir.<br />

Hastaların % 56.4’ü “her gün ayak muayenesi yaparak yara, kesik, çizik, ezik,<br />

sıyrık, renk değişikliği kontrolü yapar mısınız?” sorusuna evet , % 18.2’si “ayaklarınıza<br />

her gün 10-15 dk ılık su banyosu yaptırıp parmak aralarını dikkatlice kurular mısınız?”<br />

sorusuna evet cevabını vermiştir. Bu soruya evet cevabını veren 20 hastanun tamamı suyun<br />

sıcaklığını eli ile kontrol ettiğini söylemiştir.<br />

Hastaların % 60.9’ u “ayakkabı giymeden önce içini yabancı cisim, çivi başı, yırtık,<br />

dikiş kabarıklıkları, kösele kıvrımı var mı diye kontrol eder misiniz?” sorusuna evet,<br />

“Üşüyen ayağınızı nasıl ısıtırsınız?” sorusuna hastaların % 7.3’ü sıcak tuğla, sıcak şişe,<br />

elektrikli ısıtıcılar ile ısıtırım cevabını verirken, % 71.8’i gece gündüz çorap giyerek, %<br />

8.2’si sobada ısıtırım ve % 12.7’si diğer cevaplarını vermiştir.<br />

Hastaların % 35.5’ i “deniz kenarında, kumda, toprakta, sert betonda çıplak ayakla<br />

dolaştığınız olur mu?” sorusuna evet, % 61.8’i “açık ayakkabı, terlik veya parmak aralarına<br />

bağları giren sandalet giyer misiniz?” sorusuna evet cevabını vermiştir.<br />

“Çorap seçimine önem verir misiniz?” sorusuna hastaların % 67.3’ü yazın pamuklu,<br />

kışın yünlü çorap giyerim, % 44.5’i her gün çorap değiştiririm, % 1.8’i yamalı, dikişli,<br />

koncu sıkı çorap giymem ve % 28.2’si çorap seçimine önem vermem cevabını vermiştir.<br />

“Ayakkabılarınızı çoraplı mı çorapsız mı giyersiniz?” sorusuna hastaların % 86.4’ü<br />

çoraplı giyerim derken, % 13.6’sı çorapsız giyerim cevabını vermiştir.<br />

Hastaların % 46.4’ü “ayaklarınızda kuruma, çatlama olduğu zaman yumuşatıcı<br />

merhemleri düzenli olarak kullanır mısınız?” sorusuna evet cevabını vermiştir.<br />

68


“Ayaklarınızda nasır, callus, herhangi bir kabarcık olduğu zaman nasır ilacı, yakı,<br />

ilaçlı flaster mi kullanırsınız? Yoksa doktora mı başvurursunuz?” sorusuna hastaların %<br />

40’ı doktora başvururum derken, % 60’ı önce tedavi ederim, geçmezse doktora<br />

başvururum cevabını vermiştir.<br />

Hastaların % 12.7’si “ayaklarınız uzun süre ıslak kalır mı?”sorusuna evet , % 34.5’i<br />

“ayak ayak üstüne atar ya da bağdaş kurarak oturur musunuz?” sorusuna evet cevabını<br />

vermiştir.<br />

“Tırnaklarınızı hangi sıklıkta ve nasıl kesersiniz?” sorusuna hastaların % 63.6’sı 15<br />

günde bir, düz, fazla kısa olmadan keserim cevabını verirken; % 31.8’i 15 günde bir<br />

tırnağın kenarında ete batan yerleri ile keserim, % 2.7’si yuvarlak-kısa keserim ve % 1.8’i<br />

kanatarak keserim cevaplarını vermiştir.<br />

Hastaların % 5.5’i “ayak tırnaklarınıza hiç pedikür yaptırır mısınız?” sorusuna evet,<br />

% 67.3’ü “ayak bakımınızı ve ayaklarınızın takibini ailenizden biri yapıyor mu?” sorusuna<br />

evet, % 11.8’i “ayak tabanlarınızı ayna ile hiç kontrol ettiniz mi?” sorusuna evet, % 25.5’i<br />

“yeni bir ayakkabı aldığınızda ilk 15 gün alıştırmak için birer saat giyer misiniz?” sorusuna<br />

evet cevabını vermiştir.<br />

Hastaların % 14.5’i “diyabetlilere ait özel ayak jimnastiği var mıdır?” sorusuna evet<br />

cevabını vermiştir. Bu soruya evet cevabını veren 16 hastanın tamamı “bacak ve ayak<br />

jimnastiğini ne sıklıkta yaparsınız?” sorusuna hiç yapmam cevabını vermiştir.<br />

“Kaç günde bir yürüyüş yaparsınız?” sorusuna hastaların % 34.5’i hiç yapmam<br />

cevabını verirken; % 46.4’ü haftada 3 kez 30 dk yürüyüş yaparım, % 12.7’si haftada 1 kez<br />

ve % 6.4’ü 15 günde bir cevaplarını vermiştir. Hastaların % 77.3’ü “yürüyüş ve egzersiz<br />

sırasında bacaklarınızda ağrı oluyor mu?” sorusuna evet cevabını vermiştir.<br />

“Podiatrist kimdir?” sorusuna <strong>hastalarda</strong>n 1 kişi diyabetle ilgilenen doktor cevabını<br />

verirken; 3 kişi (% 2.7) ayak sağlığı ile ilgilenen uzman ve % 96.4’ü bilmiyorum<br />

cevaplarını vermiştir.<br />

Bütün bu sonuçlardan, diyabetik hastaların diyabetik ayak konusundaki bilgi<br />

düzeylerinin ideal düzeyde olmadığı sonucuna vardık.(tablo 12)<br />

Silinmiş: Buradan<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: yeterli<br />

Silinmiş: düzeyine<br />

Silinmiş: sahip o<br />

Silinmiş: klar<br />

Silinmiş: gösterilmektedir<br />

69


Tablo 12: Diyabetik Ayak Bakımına İlişkin Sorulara doğru yanıt verenlerin sorulara<br />

göre dağılımı<br />

n %<br />

Diyabetik ayak hastalığında düzenli bakım ve eğitim gerekmesi 109 99,1<br />

Diyabetik hastaların ayaklarındaki yaralar daha zor iyileşir 100 90,9<br />

Sigara içen diyabetik hastaların ayaklarında,içmeyen diyabetik hastalara nazaran<br />

daha sık yara olur<br />

106 96,4<br />

Diyabetik hastaların ayakları çıkan yaralardan dolayı kesilebilir 101 91,8<br />

Ayakta hissizlik,uyuşma,karıncalanma,üşüme,yanma şikayeti 87 79,1<br />

Ayakta yara çıkıp da uzun sürede iyileşme durumu 55 50,0<br />

Ayak parmakları arasında kaşıntı,soyulma,kızarıklık olması 55 50,0<br />

Tırnaklarda kalınlaşma,renk değişikliği 78 70,9<br />

Tırnak batması problemi 33 30,0<br />

Zamanla açılacağına güvenerek dar ayakkabı alma 10 9,1<br />

Yüksek topuklu,sivri burunlu 2 1,8<br />

Ayakkabı<br />

Biraz büyük,yuvarlak burunlu 84 76,4<br />

seçerken dikkat<br />

edilenler<br />

Bası noktaları tayini ile ayağa uygun,ağırlığı eşit dağıtan<br />

mümkünse diyabetliler için yapılmış ayağa tam uyan 14 12,7<br />

ayakkabı<br />

Her gün ayak muayenesi yaparak yara,kesik,çizik,ezik,sıyrık,renk değişikliği<br />

kontrolü yapma<br />

62 56,4<br />

Ayakları her gün 10-15 dk ılık su banyosu yaptırıp parmak aralarını dikkatlice<br />

kurulama<br />

20 18,2<br />

Ayakkabı giymeden önce içini yabancı cisim,çivibaşı,yırtık vb. var mı diye kontrol<br />

etme<br />

67 60,9<br />

Sıcak tuğla,sıcak şişe,elektrikli ısıtıcılar ile 8 7,3<br />

Üşüyen ayağı Gece gündüz çorap giyerek 79 71,8<br />

ısıtma Sobada 9 8,2<br />

Diğer 14 12,7<br />

Deniz kenarında,kumda,toprakta,sert betonda çıplak ayak ile dolaşma 39 35,5<br />

Açık ayakkabı,terlik veya parmak arası sandalet giyme 68 61,8<br />

Çorap seçimine<br />

önem verme<br />

Yazın pamuklu,kışın yünlü çorap giyme 74 67,3<br />

Her gün çorap değiştirme 49 44,5<br />

Yamalı,dikişli,koncu sıkı çorap giymeme 2 1,8<br />

Çorap seçimine önem vermeme 31 28,2<br />

Ayakkabıları çoraplı giyme 95 86,4<br />

Ayaklarda kuruma,çatlama olduğu zaman yumuşatıcı merhemleri düzenli olarak<br />

51 46,4<br />

kullanma<br />

Ayaklarda nasır,callus. . vb olduğu zaman doktora başvurma 44 40,0<br />

Ayakların uzun süre ıslak kalması 14 12,7<br />

Ayak ayak üstüne atıp ya da bağdaş kurarak oturma 38 34,5<br />

15 günde bir,düz,fazla kısa olmadan 70 63,6<br />

15 günde bir tırnağın kenarında ete batan yerleri ile 35 31,8<br />

Tırnak Kesimi<br />

Yuvarlak,kısa 3 2,7<br />

Kanatarak 2 1,8<br />

Ayak tırnaklarına pedikür yaptırma 6 5,5<br />

Ayak bakımı ve ayakların takibini aileden birinin yapması 74 67,3<br />

Ayak tabanlarını ayna ile kontrol etme 13 11,8<br />

Yeni ayakkabı alındığında ilk 15 gün alıştırmak için 1’er saat giyme 28 25,5<br />

Diyabetlilere özel ayak jimnastiği varlığı 16 14,5<br />

Hiç yapmam 38 34,5<br />

Yürüyüş Yapma<br />

Haftada 3 kez 30 dk 51 46,4<br />

Haftada 1 kez 14 12,7<br />

15 günde 1 7 6,4<br />

Yürüyüş ve egzersiz sırasında bacaklarda ağrı 85 77,3<br />

Diyabetle ilgilenen doktor 1 0,9<br />

Podiatrist<br />

Ayak sağlığı ile ilgilenen uzman 3 2,7<br />

Bilmiyorum 106 96,4<br />

Silinmiş: olumlu<br />

70


Diyabetin komplikasyonları ile ilgili soruların yanıtlarına göre; çalışmamıza katılan<br />

hastaların % 64.5’inde görme problemi olduğu tespit edilmiştir.<br />

“Şeker hastalığı hangi organlara zarar verir?” sorusuna hastaların % 86.4’ü göz, %<br />

85.5’i böbrek, % 64.5’i sinirler ve % 26.4’ü diğer cevaplarını vermiştir.<br />

13 no’lu tabloda çalışmaya katılan hastaların DM’un komplikasyonları konusunda<br />

bilgileri seviyelerinin dağılımı görülmektedir.<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: vardır<br />

Ç<br />

Tablo 13: DM’un organ komplikasyonlarına ilişkin hastaların bilgi seviyelerinin<br />

Değerlendirilmesi<br />

n %<br />

Görme problemi 71 64,5<br />

*Şeker Göz 95 86,4<br />

hastalığının Böbrek 94 85,5<br />

zarar verdiği Sinirler 71 64,5<br />

organlar Diğer 29 26,4<br />

*Birden fazla seçenek tercih edilmiştir.<br />

Çalışmamıza katılan hastaların DM süresi ile diyabetik ayak hastalığı ve<br />

önlenmesine ilişkin bazı parametrelerin dağılımı tablo 14’de gösterilmiştir.<br />

Hastalarımızın çoğunluğu 10-20 yıl süredir diyabet hastasıdır. Diyabetin süresi ile<br />

diyabetik ayakla ilgili çeşitli parametreleri karşılaştırdığımızda diyabet süresi ile diyabetik<br />

ayak hastalığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadığını tespit ettik<br />

(p>0.05), ancak istatistiksel olarak anlamlı bulunmamakla birlikte diyabet süresi arttıkça,<br />

diyabetik ayak hastalığı sıklığında artış görülmesi beklenen bir olgudur.<br />

Diyabet süresi ile ayaklarda hissizlik, uyuşma, karıncalanma, üşüme ve yanma<br />

şikayetleri görülmesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır<br />

(p>0.05).<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: dikkat çekicidir<br />

71


Tablo 14: Diyabet süresine ilişkin değerlendirmeler<br />

Diyabet Süresi<br />

20 yıldan<br />

5-10 yıl 10-20 yıl<br />

fazla<br />

n (%) n (%)<br />

n (%)<br />

Diyabetik Ayak Hastalığı<br />

Var 13 (% 38,2) 31 (% 54,4) 12 (% 63,2)<br />

Yok 21 (% 61,8) 26 (% 45,6) 7 (% 36,8)<br />

Ayaklarda hissizlik, Var 25 (% 73,5) 46 (% 80, 7) 16 (% 84,2)<br />

uyuşma, karıncalanma,<br />

üşüme, yanma şikayeti<br />

Yok 9 (% 26,5) 11 (% 19,3) 3 (% 15,8)<br />

Poliklinikte 9 (% 75,0) 12 (% 40, 0) 3 (% 23,1)<br />

Yara nedeniyle sağlık<br />

Hastanede<br />

kurumunda tedavi<br />

3 (% 25,0) 18 (% 60, 0) 10 (% 76,9)<br />

yatarak<br />

Her gün ayak muayenesi Evet 18 (% 52,9) 36 (% 63, 2) 8 (% 42,1)<br />

yapma Hayır 16 (% 47,1) 21 (% 36, 8) 11 (% 57,9)<br />

Doktora<br />

başvurma<br />

13 (% 38,2) 25 (% 43,9) 6 (% 31,6)<br />

Ayaklarda nasır, callus.<br />

Önce kendi<br />

vb. olduğu zaman tedavi<br />

kendinetedavi,<br />

şekli<br />

geçmezse 21 (% 61,8) 32 (% 56,1) 13 (% 68,4)<br />

doktora<br />

başvurma<br />

Ki-kare testi<br />

*p


100%<br />

90%<br />

80%<br />

70%<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

20%<br />

10%<br />

0%<br />

5-10 yıl 10-20 yıl 20 yıldan fazla<br />

Diyabet Süresi<br />

Yara nedeniyle sağlık kurumunda tedavi<br />

Poliklinikte<br />

Hastanede yatarak<br />

Şekil 1:Diyabet süresine göre ayakta yara nedeniyle sağlık kurumunda<br />

tedavi görülme sıklığının dağılımı<br />

Diyabet süresi ile her gün ayak muayenesi yapma arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Diyabet süresi ile ayaklarda nasır, callus,<br />

herhangi bir kabarcık olduğu zaman uygulanan tedavi şekli arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Bu bulgu, hastaların diyabetik ayak ile ilgili<br />

koruyucu davranışları zaman içinde, hastalıkları ile ilgili daha tecrübeli olmaları gerektiği<br />

halde oluşturamadıklarını göstermektedir.<br />

Tablo 15’de diyabetik ayağın oluşmasını engelleyici bazı davranış modellerinin<br />

eğitim alanlarla almayanlar arasındaki dağılımı gösterilmiştir.<br />

Diyabetik ayak eğitimi alınması ile diyabetik hastaların ayaklarının daha zor<br />

iyileştiğini bilme, ayakkabı seçerken dikkat edilenler, her gün ayak muayenesi yapılması,<br />

ayaklara her gün ılık su banyosu yaptırıp, parmak aralarının dikkatlice kurulanması,<br />

ayakkabı giymeden önce içini yabancı cisim, çivi başı, yırtık, dikiş kabarıklıkları, kösele<br />

kıvrımı var mı diye kontrol etme, üşüyen ayağın ısıtılması arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Silinmiş: ),<br />

Silinmiş: d<br />

Silinmiş: <br />

davranışları zaman içinde,<br />

hastalıkları ile ilgili daha tecrübeli<br />

olmaları gerektiği halde<br />

oluşturamadıklarını<br />

göstermektedir.<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: , diabetik ayak eğitimi<br />

alınması ile ayakkabı seçerken<br />

dikkat edilenler arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir<br />

ilişki bulunmamaktadır (p>0.05),<br />

diabetik ayak eğitimi alınması ile<br />

her gün ayak muayenesi yapılması<br />

arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır (p>0.05),<br />

diabetik ayak eğitimi alınması ile<br />

ayaklara her gün ılık su<br />

muayenesi yaptırıp, parmak<br />

aralarının dikkatlice kurulanması<br />

arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır (p>0.05)<br />

Silinmiş: .<br />

73


Diyabetik ayak eğitimi alınması ile deniz kenarında, kumda, toprakta, sert betonda<br />

çıplak ayakla dolaşılması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır<br />

(p>0.05), diyabetik ayak eğitimi alınması ile açık ayakkabı, terlik veya parmak aralarına<br />

bağları giren sandalet giyilmesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır (p>0.05), diyabetik ayak eğitimi alınması ile yazın pamuklu, kışın yünlü<br />

çorap giyilmesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak e ğitimi alınması ile çorapların her gün değiştirilmesi arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05), diyabetik ayak eğitimi<br />

alınması ile yamalı, dikişli, koncu sıkı çorap giyilmemesi arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05), diyabetik ayak e ğitimi alınması ile çorap<br />

seçimine önem verilmemesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır<br />

(p>0.05).<br />

Diyabetik ayağın oluşmasını engelleyici davranış modelleri açısından, eğitim<br />

alanlarla almayanlar karşılaştırıldıklarında istatistiki olarak anlamlı bir fark olmadığı<br />

gösterilmektedir(tablo 15).Bu da bize uygulamada sorun olduğunu düşündürmektedir.<br />

Diyabetik ayak eğitimi alınması ile ayaklarda kuruma, çatlama olduğu zaman<br />

yumuşatıcı merhemleri düzenli olarak kullanma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir<br />

ilişki bulunmaktadır (p0.05),<br />

diabetik ayak eğitimi alınması ile<br />

üşüyen ayağın ısıtılması arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir<br />

ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: d<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: eğitim<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

74


100%<br />

90%<br />

80%<br />

70%<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

20%<br />

10%<br />

0%<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Diyabetik Ayak Eğitimi Alma<br />

Ayaklarda düzenli merhem kullanma<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 2: Diyabetik ayak eğitimi alınmasına göre ayakta kuruma, çatlama olduğu<br />

zaman düzenli olarak yumuşatıcı merhem kullanma sıklığının dağılımı<br />

Diyabetik ayak eğitimi alınması ile ayaklarda nasır, callus, herhangi bir kabarcık<br />

olduğu zaman uygulanan tedavi şekli arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır (p>0.05), diyabetik ayak eğitimi alınması ile tırnak kesim sıklığı ve şekli<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05),diyabetik ayak<br />

eğitimi alınması ile ayak tabanlarını ayna ile kontrol etme arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05)<br />

Diyabetik ayak eğitimi alınması ile diyabetlilere ait özel ayak jimnastiği<br />

varlığından haberdar olunması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır. (p>0.05).<br />

Silinmiş: d<br />

Silinmiş: d<br />

75


Tablo 15: Diyabetik ayak eğitimi alınmasına ilişkin değerlendirmeler<br />

Diyabetik hastaların<br />

ayakları daha zor<br />

iyileşir<br />

Diyabetik Ayak Eğitimi Alma<br />

Evet<br />

Hayır<br />

n (%)<br />

n (%)<br />

Evet 54 (% 94,7) 46 (% 86,8)<br />

Hayır 3 (% 5,3) 7 (% 13,2)<br />

Zamanla açılacağına güvenerek dar<br />

ayakkabı alma<br />

5 (% 8,8) 5 (% 9,4)<br />

Yüksek topuklu,sivri burunlu 1 (% 1,8) 1 (% 1,9)<br />

Ayakkabı seçerken Biraz büyük,yuvarlak burunlu 45 (% 78,9) 39 (% 73,6)<br />

dikkat edilenler Bası noktaları tayini ile ayağa<br />

0,903<br />

uygun,ağırlığı eşit dağıtan<br />

mümkünse diyabetliler için yapılmış<br />

ayağa tam uyan ayakkabı<br />

6 (% 10,5) 8 (% 15,1)<br />

Her gün ayak<br />

Evet 36 (% 63,2) 26 (% 49,1)<br />

muayenesi yapma Hayır 21 (% 36,8) 27 (% 50,9)<br />

0,136<br />

Ayaklara her gün ılık su<br />

banyosu yaptırıp Evet 7 (% 12,3) 13 (% 24,5)<br />

parmak aralarını<br />

0,096<br />

dikkatlice kurulama Hayır 50 (% 87,7) 40 (% 75,5)<br />

Ayakkabı giymeden<br />

önce içinde yabancı bir<br />

Evet 37 (% 64,9) 30 (% 56,6)<br />

cisim olup olmadığını<br />

kontrol etme<br />

Hayır 20 (% 35,1) 23 (% 43,4)<br />

0,372<br />

Sıcak tuğla, sıcak şişe. . vb 3 (% 5,3) 5 (% 9,4)<br />

Üşüyen ayağı ısıtma<br />

Gece gündüz çorap giyme 41 (% 71,9) 38 (% 71,7)<br />

Sobada ısıtma 4 (% 7,0) 5 (% 9,4)<br />

0,631<br />

Diğer 9 (% 15,8) 5 (% 9,4)<br />

Deniz kenarında,<br />

kumda,toprakta,sert<br />

Evet 22 (% 38,6) 17 (% 32,1)<br />

betonda çıplak ayakla<br />

dolaşma<br />

Hayır 35 (% 61,4) 36 (% 67,9)<br />

0,475<br />

Açık ayakkabı, terlik, Evet 39 (% 68,4) 29 (% 54,7)<br />

parmak arası sandalet<br />

0,139<br />

Hayır 18 (% 31,6) 24 (% 45,3)<br />

giyme<br />

Yazın pamuklu, kışın yünlü çorap<br />

41 (% 71,9) 33 (% 62,3) 0,280<br />

giyme<br />

Çorap seçimine önem<br />

Her gün değiştirme 28 (% 49,1) 21 (% 39,6) 0,316<br />

verme<br />

♦Yamalı, dikişli, sıkı çorap giymeme 1 (% 1,8) 1 (% 1,9) 1,000<br />

Çorap seçimine önem vermeme 14 (% 24,6) 17 (% 32,1) 0,381<br />

Ayaklarda kuruma,<br />

çatlama olduğunda<br />

Evet 33 (% 57,9) 18 (% 34,0)<br />

düzenli merhem<br />

kullanma<br />

Hayır 24 (% 42,1) 35 (% 66,0)<br />

0,012*<br />

Ayaklarda nasır, callus. Doktora başvurma 25 (% 43,9) 19 (% 35,8)<br />

. vb olduğu zaman Önce kendi kendine tedavi,<br />

0,391<br />

32 (% 56,1) 34 (% 64,2)<br />

tedavi şekli<br />

geçmezse doktora başvurma<br />

15 günde bir, düz, fazla kısa<br />

olmadan<br />

38 (% 66,7) 32 (% 60,4)<br />

Tırnak kesimi, sıklığı ve 15 günde bir tırnağın kenarında ete<br />

şekli<br />

batan yerleri ile<br />

16 (% 28,1) 19 (% 35,8) 0,131<br />

Yuvarlak, kısa 3 (% 5,3) -<br />

Kanatarak - 2 (% 3,8)<br />

Ayak tabanlarını ayna Evet 7 (% 12,3) 6 (% 11,3)<br />

ile kontrol etme Hayır 50 (% 87,7) 47 (% 88,7)<br />

0,876<br />

Diyabetlilere ait özel Evet 10 (% 17,5) 6 (% 11,3)<br />

ayak jimnastiği Hayır 47 (% 82,5) 47 (% 88,7)<br />

0,355<br />

Ki-kare testi ♦ Fisher’s Exact test * p


Öğrenim durumuna göre hastaların şeker hastalığı için kontrole gitme, şeker<br />

hastalığı ile ilgili eğitim alma, olması gereken AKŞ düzeyini bilme, olması gereken TKŞ<br />

düzeyini bilme, diyabetik ayak hastalığı görülme, diyabetik hastaların ayaklarındaki<br />

yaraların daha zor iyileştiğini bilme sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

bulunmamaktadır (p>0.05)<br />

Öğrenim durumuna göre hastaların sigara içen diyabetik hastaların ayaklarında<br />

içmeyenlere oranla daha sık yara olduğunu bilme, diyabetik hastaların ayaklarının çıkan<br />

yaralardan dolayı kesilebileceğini bilme sıklığı,ayakkabı seçerken dikkat ettikleri noktalar,<br />

ayakkabı giymeden önce içini yabancı cisim, çivibaşı, yırtık, dikiş kabarıklıkları, kösele<br />

kıvrımı var mı diye kontrol etme sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: düşünme<br />

Silinmiş:<br />

77


Tablo 16: Öğrenim durumuna ilişkin değerlendirmeler<br />

Şeker hastalığı<br />

için kontrole<br />

gitme sıklığı<br />

Şeker hastalığı<br />

ile ilgili eğitim<br />

alma<br />

Olması gereken<br />

İlköğretim<br />

n (%)<br />

Öğrenim Durumu<br />

Lise<br />

n (%)<br />

Üniversite<br />

n (%)<br />

Okur-Yazar<br />

Değil<br />

n (%)<br />

Kontrole gitmiyor 12 (% 17,6) 2 (% 10,5) - 3 (% 16,7)<br />

Her ay 17 (% 25,0) 10 (% 52,6) 2 (% 40,0) 2 (% 11,1)<br />

3 ayda bir 31 (% 45,6) 5 (% 26,3) 2 (% 40,0) 8 (% 44,4)<br />

Yılda bir 8 (% 11,8) 2 (% 10,5) 1 (% 20,0) 5 (% 27,8)<br />

Evet 41 (% 60,3) 11 (% 57,9) 3 (% 60,0) 5 (% 27,8)<br />

Hayır 27 (% 39,7) 8 (% 42,1) 2 (% 40,0) 13 (% 72,2)<br />

Normal 39 (% 90,7) 17 (% 100) 4 (% 100) 8 (% 80,0)<br />

AKŞ düzeyi Yüksek 4 (% 9,3) - - 2 (% 20,0)<br />

Olması gereken Normal 24 (% 63,2) 11 (% 78,6) 2 (% 50,0) 7 (% 70,0)<br />

TKŞ düzeyi Yüksek 14 (% 36,8) 3 (% 21,4) 2 (% 50,0) 3 (% 30,0)<br />

Diyabetik ayak Evet 37 (% 54,4) 8 (% 42,1) 4 (% 80,0) 7 (% 38,9)<br />

hastalığı Hayır 31 (% 45,6) 11 (% 57,9) 1 (% 20,0) 11 (% 61,1)<br />

Diyabetik<br />

hastaların<br />

Evet 62 (% 91,2) 18 (% 94,7) 4 (% 80,0) 16 (% 89,9)<br />

ayaklarındaki<br />

yaraların daha Hayır 6 (% 8,8) 1 (% 5,3) 1 (% 20,0) 2 (% 11,1)<br />

zor iyileşmesi<br />

Sigara içen<br />

diyabetik<br />

hastaların<br />

ayaklarında<br />

içmeyenlere<br />

oranla daha sık<br />

yara olması<br />

Diyabetik<br />

hastaların<br />

ayaklarının<br />

çıkan yaralardan<br />

dolayı kesilmesi<br />

Ayakkabı<br />

seçerken dikkat<br />

edilmesi<br />

gerekenler<br />

Evet 65 (% 95,6) 19 (% 100) 5 (% 100) 17 (% 94,4)<br />

Hayır 3 (% 4,4) - - 1 (% 5,6)<br />

Evet 65 (% 95,6) 16 (% 84,2) 5 (% 100) 15 (% 83,3)<br />

Hayır 3 (% 4,4) 3 (% 15,8) - 3 (% 16,7)<br />

Zamanla<br />

açılacağına<br />

güvenerek dar<br />

ayakkabı alma<br />

Yüksek<br />

topuklu,sivri<br />

burunlu<br />

Biraz<br />

büyük,yuvarlak<br />

burunlu<br />

Bası noktaları<br />

tayini ile ayağa<br />

uygun,ağırlığı eşit<br />

dağıtan<br />

mümkünse<br />

diyabetliler için<br />

yapılmış ayağa<br />

tam uyan<br />

ayakkabı<br />

Evet<br />

7 (% 10,3) 1 (% 5,3) - 2 (% 11,1)<br />

2 (% 2,9) - - -<br />

52 (% 76,5) 14 (% 73,7) 4 (% 80,0) 14 (% 77,8)<br />

7 (% 10,3) 4 (% 21,1) 1 (% 20,0) 2 (% 11,1)<br />

Her gün ayak<br />

5 (%<br />

39 (% 51,5) 13 (% 68,4)<br />

muayenesi<br />

100,0)<br />

9 (% 50,0)<br />

yapma Hayır 33 (% 48,5) 6 (% 31,6) - 9 (% 50,0)<br />

Ayakkabı giyme- Evet 41 (% 60,3) 13 (% 68,4) 3 (% 60,0) 10 (% 55,6)<br />

den önce içini<br />

kontrol etme<br />

Hayır<br />

27 (% 39,7) 6 (% 31,6) 2 (% 40,0) 8 (% 44,4)<br />

Ki-kare testi<br />

p<br />

0,220<br />

0,100<br />

0,280<br />

0,647<br />

0,301<br />

0,765<br />

0,750<br />

0,178<br />

0,923<br />

0,114<br />

0,878<br />

78


Mesleklere göre DM için kontrol sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı<br />

farklılık bulunmaktadır (p0,013).<br />

100%<br />

90%<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş:<br />

80%<br />

70%<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

20%<br />

10%<br />

0%<br />

Ev Hanımı Emekli Diğer<br />

Şeker hastalığı için kontrole<br />

gitme sıklığı<br />

Meslek<br />

Kontrole gitmiyor Her ay 3 ayda bir Yılda bir<br />

Şekil 3: Mesleklere göre şeker hastalığı için kontrole gitme sıklığının dağılımı<br />

Ev hanımlarının da yılda bir kontrole gitme sıklığı (% 24), emekli (% 4.4) ve diğer<br />

meslek sahibi (% 13.3) <strong>hastalarda</strong>n anlamlı şekilde yüksektir(şekil 3)<br />

Çalışmamıza katılan emeklilerin hemen hemen tamamının erkek olması sebebiyle,<br />

bu çalışmada erkek hastaların rutin kontrollere gitmeyi önemsemediği, kadın hastaların ise<br />

bu konuda daha özenli davrandıkları anlaşılmaktadır.<br />

Mesleklere göre DM ile ilgili bilgiyi sağlık kurumlarından alma, şeker hastalığı ile<br />

ilgili bilgiyi radyo, televizyon, gazetelerden alma, şeker hastalığı ile ilgili bilgiyi komşu ve<br />

arkadaşlardan alma sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Meslek göre diyabetik ayak hastalığı görülme sıklığı arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı farklılık bulunmaktadır (p


Çalışmamızda evhanımlarında diyabetik ayak sıklığının daha az olduğu tespit<br />

edilmiştir. Bu sonuç kadın hastaların rutin kontrollere daha düzenli gitmesinden<br />

kaynaklanıyor olabilir.<br />

Silinmiş: inden<br />

100%<br />

90%<br />

80%<br />

70%<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

20%<br />

10%<br />

0%<br />

Ev Hanımı Emekli Diğer<br />

Meslek<br />

Diyabetik ayak hastalığı<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 4: Mesleklere göre diyabetik ayak hastalığı dağılımı<br />

Mesleklere göre her gün ayak muayenesi yapma, ayakkabı giymeden önce içini<br />

yabancı cisim, çivibaşı, yırtık, dikiş kabarıklıkları, kösele kıvrımı var mı diye kontrol etme<br />

sıklıkları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05)<br />

Mesleklere göre hastaların diyabetlilere ait özel ayak jimnastiğini bilme sıklığı<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Silinmiş: <br />

<br />

80


Tablo 17: Mesleğe ilişkin değerlendirmeler<br />

Meslek<br />

Ev Hanımı Emekli Diğer p<br />

n (%)<br />

n (%)<br />

n (%)<br />

Kontrole gitmiyor 3 (% 6,0) 13 (% 28,9) 1 (% 6,7)<br />

Şeker hastalığı için Her ay 13 (% 26,0) 12 (% 26,7) 6 (% 40,0)<br />

0,013*<br />

kontrole gitme sıklığı 3 ayda bir 22 (% 44,0) 18 (% 40,0) 6 (% 40,0)<br />

Yılda bir 12 (% 24,0) 2 (% 4,4) 2 (% 13,3)<br />

Sağlık Kurumu 34 (% 75,6) 22 (% 61,1) 12 (% 85,7) 0,160<br />

Şeker hastalığı ile<br />

Radyo, TV,Gazete 6 (% 13,3) 9 (% 25,0) 1 (% 7,1) 0,218<br />

ilgili bilgi alınan yer<br />

Komşu, Arkadaş 6 (% 13,3) 4 (% 11,1) 2 (% 14,3) 0,937<br />

Diyabetik ayak Evet 18 (% 36,0) 30 (% 66,7) 8 (% 53,3)<br />

hastalığı Hayır 32 (% 64,0) 15 (% 33,3) 7 (% 46,7)<br />

0,011*<br />

Her gün ayak<br />

Evet 29 (% 58,0) 23 (% 51,1) 10 (% 66,7)<br />

muayenesi yapma Hayır 21 (% 42,0) 22 (% 48,9) 5 (% 33,3)<br />

0,547<br />

Ayakkabı giymeden Evet 35 (% 70,0) 23 (% 51,1) 9 (% 60,0)<br />

önce içini kontrol etme Hayır 15 (% 30,0) 22 (% 48,9) 6 (% 40,0)<br />

0,169<br />

Ayak tabanlarını ayna<br />

ile kontrol etme<br />

Evet 6 (% 12,0) 2 (% 4,4) 5 (% 33,3)<br />

Hayır 44 (% 88,0) 43 (% 95,6) 10 (% 66,7)<br />

Diyabetlilere ait özel<br />

ayak jimnastiğini<br />

Evet 10 (% 20,0) 5 (% 11,1) 1 (% 6,7)<br />

bilme Hayır 40 (% 80,0) 40 (% 89,9) 14 (% 93,3)<br />

Ki-kare testi * p


100%<br />

90%<br />

80%<br />

70%<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

20%<br />

10%<br />

0%<br />

Ev Hanımı Emekli Diğer<br />

Meslek<br />

Ayak tabanlarını ayna ile kontrol etme<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Şekil 5: Mesleklere göre ayak tabanlarını ayna ile kontrol etme sıklığının dağılım<br />

Diyabetik ayak eğitimi alınması ile AKŞ ile trigliserid düzeyi arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak eğitimi alınması ile HDL-kolesterol düzeyi arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p0.05<br />

Silinmiş: i<br />

82


100%<br />

90%<br />

80%<br />

70%<br />

60%<br />

50%<br />

40%<br />

30%<br />

20%<br />

10%<br />

0%<br />

Evet<br />

Hayır<br />

Diyabetik Ayak Eğitimi Alma<br />

HDL-Kolesterol<br />

Normal<br />

Düşük<br />

Şekil 6: Diyabetik ayak eğitimi alınmasına göre HDL-Kolesterol düzeyi dağılımı<br />

Diyabetik ayak eğitimi alınması ile LDL-kolesterol, HbA1c düzeyi arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

Tablo 18: Diyabetik ayak ile ilgili eğitim alma ile metabolik belirteçlere ilişkin<br />

değerlendirmeler<br />

Diyabetik Ayak Eğitimi Alma<br />

Evet<br />

Hayır<br />

p<br />

n (%)<br />

n (%)<br />

AKŞ Düzeyi<br />

Normal 22 (% 39,3) 25 (% 46,3)<br />

Yüksek 34 (% 60,7) 29 (% 53,7)<br />

0,457<br />

Trigliserid<br />

Normal 15 (% 31,9) 19 (% 36,5)<br />

Yüksek 32 (% 68,1) 33 (% 63,5)<br />

0,629<br />

HDL-Kolesterol<br />

Normal 7 (% 15,2) 17 (% 32,7)<br />

Düşük 39 (% 84,8) 35 (% 67,3)<br />

0,045*<br />

LDL-Kolesterol<br />

Normal 6 (% 13,0) 11 (% 22,4)<br />

Yüksek 40 (% 87,0) 38 (% 77,6)<br />

0,232<br />

HbA1c<br />

Normal 7 (% 13,0) 10 (% 18,9)<br />

Yüksek 47 (% 87,0) 43 (% 81,1)<br />

0,403<br />

Ki-kare testi * p


Öğrenim durumu ile AKŞ düzeyi arasında anlamlılığa yakın olmakla birlikte<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamakla birlikte; okur-yazar olmayan hastaların AKŞ düzeylerinin yüksek olma<br />

sıklığının (% 83.3), diğer eğitim durumlarına göre daha yüksek oluşu dikkat çekicidir. Bu<br />

da bize eğitimin önemini göstermektedir.<br />

Öğrenim durumu ile trigliserid, LDL-kolesterol, HbA1c düzeyi arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).Öğrenim durumu ile HDLkolesterol<br />

düzeyi arasında anlamlılığa yakın olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir<br />

ilişki bulunmamaktadır (p>0.05). Anlamlı bir ilişki bulunmamakla birlikte; okur-yazar<br />

olmayan hastaların HDL düzeylerinin yüksek olma sıklığı (% 94.4), diğer eğitim<br />

durumlarına göre daha yüksek oluşu dikkat çekicidir.(tablo19)<br />

Tablo 19: Öğrenim durumuna göre metabolik belirteçlerin değerlendirilmesi<br />

Öğrenim Durumu<br />

Okuryazar<br />

İlkokul Lise Üniversite<br />

Değil<br />

n (%) n (%) n (%)<br />

n (%)<br />

Normal 32 (% 47,1) 9 (% 47,4) 3 (% 60,0) 3 (% 16,7)<br />

AKŞ Düzeyi<br />

Yüksek 36 (% 52,9) 10 (% 52,6) 2 (% 40,0) 15 (% 83,3)<br />

Normal 23 (% 36,5) 5 (% 35,7) 1 (% 25,0) 5 (% 27,8)<br />

Trigliserid<br />

Yüksek 40 (% 63,5) 9 (% 64,3) 3 (% 75,0) 13 (% 72,2)<br />

Normal 16 (% 25,4) 6 (% 46,2) 1 (% 25,0) 1 (% 5,6)<br />

HDL-Kolesterol<br />

Düşük 47 (% 74,6) 7 (% 53,8) 3 (% 75,0) 17 (% 94,4)<br />

LDL-Kolesterol<br />

Normal 13 (% 21,0) 3 (% 25,0) 0 (% 0,0) 1 (% 5,6)<br />

Yüksek 49 (% 79,0) 9 (% 75,0) 3 (% 100,0) 17 (% 94,4)<br />

HbA1c<br />

Normal 12 (% 18,2) 3 (% 15,8) 0 (% 0,0) 2 (% 11,1)<br />

Yüksek 54 (% 81,8) 16 (% 84,2) 4 (% 100,0) 16 (% 88,9)<br />

Ki-kare testi<br />

p<br />

0,098<br />

0,887<br />

0,078<br />

0,343<br />

0,724<br />

Meslek ile AKŞ, trigliserid, HDL-kolesterol, LDL-kolestrol, HbA1c düzeyi<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır. (p>0.05)(tablo20)<br />

84


Tablo 20: Mesleklere göre metabolik durumların değerlendirilmesi<br />

Meslek<br />

Ev Hanım<br />

n (%)<br />

Emekli<br />

n (%)<br />

Diğer<br />

n (%)<br />

AKŞ Düzeyi<br />

Normal 22 (% 44,0) 18 (% 40,0) 7 (% 46,7)<br />

Yüksek 28 (% 56,0) 27 (% 60,0) 8 (% 53,3)<br />

Trigliserid<br />

Normal 16 (% 32,7) 14 (% 40,0) 4 (% 26,7)<br />

Yüksek 33 (% 67,3) 21 (% 60,0) 11 (% 73,3)<br />

HDL-Kolesterol<br />

Normal 9 (% 18,4) 9 (% 26,5) 6 (% 40,0)<br />

Düşük 40 (% 81,6) 25 (% 73,5) 9 (% 60,0)<br />

LDL-Kolesterol<br />

Normal 10 (% 20,4) 3 (% 9,1) 4 (% 30,8)<br />

Yüksek 39 (% 79,6) 30 (% 90,9) 9 (% 69,2)<br />

HbA1c<br />

Normal 9 (% 18,4) 7 (% 16,3) 1 (% 6,7)<br />

Yüksek 40 (% 81,6) 36 (% 83,7) 14 (% 93,3)<br />

Ki-kare testi<br />

p<br />

0,876<br />

0,622<br />

0,221<br />

0,181<br />

0,553<br />

DM süresi ile AKŞ, trigliserid, HDL-kolesterol, LDL-kolesterol, HbA1c düzeyi<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).(tablo21)<br />

Tablo 21: DM süresi ile metabolik durumların değerlendirilmesi<br />

DM süresi<br />

5-10 yıl<br />

n (%)<br />

10-20 yıl<br />

n (%)<br />

20 yıldan<br />

fazla n(%)<br />

AKŞ Düzeyi<br />

Normal 17 (% 50,0) 24 (% 42,1) 6 (% 31,6)<br />

Yüksek 17 (% 50,0) 33 (% 57,9) 13 (% 68,4)<br />

Trigliserid<br />

Normal 14 (% 42,4) 15 (% 29,4) 5 (% 33,3)<br />

Yüksek 19 (% 57,6) 36 (% 70,6) 10 (% 66,7)<br />

HDL-Kolesterol<br />

Normal 9 (% 27,3) 12 (% 23,5) 3 (% 21,4)<br />

Düşük 24 (% 72,7) 39 (% 76,5) 11 (% 78,6)<br />

LDL-Kolesterol<br />

Normal 5 (% 15,6) 9 (% 18,4) 3 (% 21,4)<br />

Yüksek 27 (% 84,4) 40 (% 81,6) 11 (% 78,6)<br />

HbA1c Normal 8 (% 23,5) 5 (% 9,1) 4 (% 22,2)<br />

ki-kare testi Yüksek 26 (% 76,5) 50 (% 90,9) 14 (% 77,8)<br />

p<br />

0,426<br />

0,469<br />

0,889<br />

0,888<br />

0,140<br />

85


DM’lu hastaların yaşam tarzı değişikliklerinden kilo verilmesi ile hastaların AKŞ,<br />

trigliserit, HDL kolesterol, LDL kolesterol ve HbA1c düzeyleri arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

DM’lu hastaların yaşam tarzı değişikliklerinden spor yapma ile AKŞ, trigliserid,<br />

LDL kolesterol ve HbA1c düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

bulunmamaktadır (p>0.05). DM olduktan sonra spora başlamayan hastaların HDLkolesterollerinin<br />

düşük çıkma oranı (% 85.1); spora başlayan hastalara göre (%66.7)<br />

istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p0.05).<br />

DM olduğu öğrenildikten sonra yaşam tarzında yapılan diğer değişikliklerin AKŞ,<br />

trigliserid, HDL kolesterol, LDL kolesterol ve HbA1c düzeyleri üzerine istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir değişiklik yaratmadığını tespit ettik (p>0.05).(tablo 22)<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

Silinmiş: bulunmamaktadır<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: yapılmasına göre<br />

hastaların<br />

Silinmiş: arasında<br />

Silinmiş: farklılık<br />

bulunmamaktadır<br />

86


Tablo 22: DM’lu hastaların yaşam tarzındaki değişiklikler ile metabolik belirteçlerin<br />

karşılaştırılması<br />

Yaşam Tarzındaki Değişiklikler<br />

Sigarayı<br />

Kilo Vermek Spor Yapmak<br />

+ Diğer<br />

Bırakmak<br />

n (%)<br />

n (%)<br />

n (%)<br />

n (%)<br />

Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok<br />

26 21 27 20 21 26 2 45<br />

Normal<br />

(%50,0) (%36,2) (%50,0) (%35,7) (%52,5) (%37,1) (%33,3) (%43,3)<br />

AKŞ<br />

26 37 27 36 19 44 4 59<br />

Düzeyi Yüksek<br />

(%50,0) (%63,8) (%50,0) (%64,3) (%47,5) (%62,9) (%66,7) (%56,7)<br />

p 0,144 0,130 0,117 1,000<br />

16 18 16 18 13 21 0 34<br />

Normal<br />

(%31,4) (%37,5) (%31,4) (%37,5) (%43,3) (%30,4) (%0,0) (%36,6)<br />

6<br />

Trigliserid<br />

35 30 35 30 17 48<br />

59<br />

Yüksek<br />

(%100,0<br />

(%68,6) (%62,5) (%68,6) (%62,5) (%56,7) (%69,6)<br />

(%63,4)<br />

)<br />

p 0,521 0,521 0,214 0,091<br />

15 9 17 7 7 17 0 24<br />

Normal<br />

(%29,4) (%19,1) (%33,3) (%14,9) (%24,1) (%24,6) (%0,0) (%26,1)<br />

HDL-<br />

6<br />

36 38 34 40 22 52<br />

68<br />

Kolesterol Düşük<br />

(%100,0<br />

(%70,6) (%80,9) (%66,7) (%85,1) (%75,9) (%75,4)<br />

(%73,9)<br />

)<br />

p 0,238 0,034* 0,958 0,331<br />

7 10 9 8 2 15 2 15<br />

Normal<br />

(%14,3) (%21,7) (%18,8) (%17,0) (%7,4) (%22,1) (%33,3) (%16,9)<br />

LDL-<br />

42 36 39 39 25 53 4 74<br />

Kolesterol Yüksek<br />

(%85,7) (%78,3) (%81,3) (%83,0) (%92,6) (%77,9) (%66,7) (%83,1)<br />

p 0,344 0,826 0,093 0,292<br />

10 7 9 8 9 8 0 17<br />

Normal<br />

(%19,6) (%12,5) (%17,3) (%14,5) (%23,7) (%11,6) (%0,0) (%16,8)<br />

6<br />

HbA1c<br />

41 49 43 47 29 61<br />

84<br />

Yüksek<br />

(%100,0<br />

(%80,4) (%87,5) (%82,7) (%85,5) (%76,3) (%88,4)<br />

(%83,2)<br />

)<br />

p 0,315 0,696 0,102 0,273<br />

Ki-kare testi * p0.05).<br />

Silinmiş:<br />

87


İnsülin kullanan hastaların HbA1c düzeylerinin yüksek olma sıklığı (%92.4), OAD<br />

kullanan hastaların HbA1c düzeylerinin yüksek olma sıklığından (%70.7) istatistiksel<br />

olarak ileri düzeyde anlamlı yüksektir (p


Tablo 24: Ek hastalığa göre metabolik belirteçlerin değerlendirilmesi<br />

Silinmiş: durumların<br />

AKŞ Düzeyi<br />

Trigliserid<br />

HDL-<br />

Kolesterol<br />

LDL-<br />

Kolesterol<br />

HbA1c<br />

Damar<br />

Tansiyon Kalp Hastalığı Guatr<br />

Diğer<br />

Hastalığı<br />

Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok Var Yok<br />

Normal<br />

25 16 14 27 3 38<br />

(%38,5) (%48,5) (%33,3) (%47,4) (%50,0) (%40,9)<br />

Yüksek<br />

40 17 28 30 3 55<br />

(%61,5) (%51,5) (%66,7) (%52,6) (%50,0) (%59,1)<br />

2<br />

(%28,6)<br />

39<br />

(%42,4)<br />

3<br />

(%42,9)<br />

5 53 4<br />

(%71,4) (%57,6) (%57,1)<br />

p 0,342 0,161 0,690 0,696 1,000<br />

Normal<br />

20 12 17 15 2 30<br />

(%31,7) (%40,0) (%43,6) (%27,8) (%33,3) (%34,5)<br />

Yüksek<br />

43 18 22 39 4 57<br />

(%68,3) (%60,0) (%56,4) (%72,2) (%66,7) (%65,5)<br />

2<br />

(%28,6)<br />

30<br />

(%34,9)<br />

2<br />

(%28,6)<br />

5 56 5<br />

(%71,4) (%65,1) (%71,4)<br />

p 0,433 0,113 1,000 1,000 1,000<br />

Normal<br />

12 10 10<br />

(%19,4) (%33,3) (%26,3)<br />

Düşük<br />

50 20 28<br />

(%80,6) (%66,7) (%73,7)<br />

12<br />

(%22,2)<br />

0<br />

(%0,0)<br />

22<br />

(%25,6)<br />

42 6 64<br />

(%77,8) (%100) (%74,4)<br />

3<br />

(%42,9)<br />

19<br />

(%22,4)<br />

2<br />

(%28,6)<br />

4 65 5<br />

(%57,1) (%77,6) (%71,4)<br />

p 0,141 0,650 0,330 0,222 0,671<br />

Normal<br />

10 6 7<br />

(%16,7) (%20,7) (%18,9)<br />

Yüksek<br />

50 23 30<br />

(%83,3) (%79,3) (%81,1)<br />

9<br />

(%17,3)<br />

2<br />

(%33,3)<br />

14<br />

(%16,9)<br />

43 4 69<br />

(%82,7) (%66,7) (%83,1)<br />

38<br />

(%41,3)<br />

54<br />

(%58,7)<br />

30<br />

(%34,9)<br />

56<br />

(%65,1)<br />

20<br />

(%23,5)<br />

65<br />

(%76,5)<br />

0<br />

(%0,0)<br />

16<br />

(%19,5)<br />

1<br />

(%14,3)<br />

15<br />

(%18,3)<br />

7 66 6 67<br />

(%100) (%80,5) (%85,7) (%81,7)<br />

p 0,643 0,845 0,293 0,343 1,000<br />

Normal<br />

8 6 4 10 1 13<br />

(%12,5) (%18,2) (%9,8) (%17,9) (%16,7) (%14,3)<br />

Yüksek<br />

56 27 37 46 5 78<br />

(%87,5) (%81,8) (%90,2) (%82,1) (%83,3) (%85,7)<br />

0<br />

(%0,0)<br />

14<br />

(%15,6)<br />

2<br />

(%28,6)<br />

12<br />

(%13,3)<br />

7 76 5 78<br />

(%100) (%84,4) (%71,4) (%86,7)<br />

Ki-kare testi<br />

p 0,451 0,262 1,000 0,589 0,265<br />

+ Fisher’s Exact test<br />

Sigara kullanımı ile AKŞ, trigliserid, HDL kolesterol, HbA1c düzeyleri arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Sigara kullanan hastaların LDL kolesterol düzeylerinin yüksek olma sıklığı (% 50),<br />

sigara kullanmayan hastaların LDL kolesterol düzeylerinin yüksek olma sıklığından<br />

(%85.9) istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı düşüktür (p


Tablo 25: Sigara kullanımına göre metabolik durumların değerlendirilmesi<br />

Sigara Kullanımı<br />

Evet n (%) Hayır n (%)<br />

AKŞ Düzeyi<br />

Normal 6 (% 54,5) 41 (% 41,4)<br />

Yüksek 5 (% 45,5) 58 (% 58,6)<br />

Trigliserid<br />

Normal 2 (% 20,0) 32 (% 36,0)<br />

Yüksek 8 (% 80,0) 57 (% 64,0)<br />

HDL-Kolesterol<br />

Normal 2 (% 20,0) 22 (% 25,0)<br />

Düşük 8 (% 80,0) 66 (% 75,0)<br />

LDL-Kolesterol<br />

Normal 5 (% 50,0) 12 (% 14,1)<br />

Yüksek 5 (% 50,0) 73 (% 85,9)<br />

HbA1c<br />

Normal 22 (% 18,2) 15 (% 15,6)<br />

Yüksek 9 (% 81,8) 81 (% 84,4)<br />

Ki-kare testi<br />

** p0.05).<br />

DM ile ilgili eğitim almayan hastaların HDL kolesterol düzeylerinin düşük olma<br />

sıklığı (% 90.7), eğitim alan hastaların HDL kolesterol düzeylerinin düşük olma<br />

sıklığından (%63.6) istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı yüksektir (p


DM ile ilgili sağlık kuruluşundan bilgi alınmasına göre hastaların AKŞ, trigliserid,<br />

HDL, LDL kolesterol ve HbA1c düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

DM ile ilgili radyo, televizyon ve gazetelerden bilgi alınmasına göre hastaların<br />

AKŞ, trigliserid, HDL, LDL kolesterol ve HbA1c düzeyleri arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

DM ile ilgili komşu, arkadaştan bilgi alınmasına göre hastaların trigliserid, HDL,<br />

LDL kolesterol ve HbA1c düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık<br />

bulunmamaktadır (p>0.05).(tablo 27)<br />

Tablo 27: DM ile ilgili bilgi kaynağına göre metabolik belirteçlerin karşılaştırılması<br />

HbA1c LDL-Kolesterol HDL-Kolesterol Trigliserid AKŞ Düzeyi<br />

Ki-kare testi<br />

Sağlık Kurumu Radyo,TV, Gazete Komşu, Arkadaş<br />

Var Yok Var Yok Var Yok<br />

9<br />

8<br />

2<br />

Normal 31 (%45,6)<br />

32 (%40,5)<br />

38 (%45,8)<br />

(%33,3) (%50,0)<br />

(%16,7)<br />

8<br />

10<br />

Yüksek 37 (%54,4) 18 (%66,7)<br />

47 (%59,5)<br />

45 (%54,2)<br />

(%50,0)<br />

(%83,3)<br />

p 0,275 0,483 0,056<br />

7<br />

3<br />

4<br />

Normal 23 (%36,5)<br />

27 (%36,5)<br />

26 (%35,1)<br />

(%30,4) (%25,0)<br />

(%33,3)<br />

9<br />

8<br />

Yüksek 40 (%63,5) 16 (%69,6)<br />

47 (%63,5)<br />

48 (%64,9)<br />

(%75,0)<br />

(%66,7)<br />

p 0,601 0,439 0,903<br />

4<br />

2<br />

2<br />

Normal 19 (%30,2)<br />

21 (%28,4)<br />

21 (%28,8)<br />

(%18,2) (%18,2)<br />

(%16,7)<br />

9<br />

10<br />

Düşük 44 (%69,8) 18 (%81,8)<br />

53 (%71,6)<br />

52 (%71,2)<br />

(%81,8)<br />

(%83,3)<br />

p 0,276 0,478 0,382<br />

5<br />

3<br />

13<br />

2<br />

Normal 11 (%18,3)<br />

14 (%20,0)<br />

(%22,7) (%27,3) (%18,3) (%16,7)<br />

8<br />

10<br />

Yüksek 49 (%81,7) 17 (%77,3)<br />

58 (%81,7)<br />

56 (%80,0)<br />

(%72,7)<br />

(%83,3)<br />

p 0,656 0,485 0,788<br />

9<br />

3<br />

2<br />

2<br />

Normal<br />

10 (%13,2)<br />

10 (%12,5)<br />

(%13,8) (%11,1) (%12,5)<br />

(%16,7)<br />

Yüksek 56 (%86,2) 24 (%88,9) 14 (%87,5) 66 (%86,8) 10 (%83,3) 70 (%87,5)<br />

p 0,723 0,943 0,689<br />

91


DM ile ilgili komşu, arkadaştan bilgi alanların AKŞ düzeylerinin yüksek olma<br />

sıklığı (% 83.3), almayanların AKŞ düzeylerinin yüksek olma sıklığından (% 54.2) daha<br />

fazla olmasıyla birlikte, bu farklılık anlamlılığa çok yakın ancak istatistiksel olarak anlamlı<br />

bulunmamıştır (p>0.05).(tablo28)<br />

Bu da hastaların doğru kaynaklardan bilgi almaları gerektiğini gösterir ve hastaların<br />

bu tercihlerini değiştirecek yönde bilinçlendirilme yapılmalıdır.<br />

AKŞ değeri ile trigliserid, LDL kolesterol düzeyleri arasında istatistiksel olarak<br />

anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

AKŞ değeri yüksek olan <strong>hastalarda</strong>, HDL kolesterolün düşük olma sıklığı (% 82.8),<br />

AKŞ değeri normal olan <strong>hastalarda</strong> HDL kolesterolün düşük olma sıklığından (%65)<br />

istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p


HbA1c düzeyi yüksek olan <strong>hastalarda</strong> trigliseridin yüksek olma sıklığı (%68.7),<br />

HbA1c değeri normal olan <strong>hastalarda</strong> trigliseridin yüksek olma sıklığından (%46.7)<br />

istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı yüksektir (p0.05).(tablo29)<br />

Tablo 29: HbA1c düzeyine göre metabolik belirteçlerin değerlendirilmesi<br />

HbA1c<br />

Normal n (%) Yüksek n (%)<br />

p<br />

AKŞ<br />

Trigliserid<br />

HDL-Kolesterol<br />

LDL-Kolesterol<br />

Ki-kare testi<br />

Normal 15 (% 88,2) 32 (% 35,6)<br />

Yüksek 2 (% 11,8) 58 (% 64,4)<br />

Normal 8 (% 53,3) 26 (% 31,3)<br />

Yüksek 7 (% 46,7) 57 (% 68,7)<br />

Normal 6 (% 40,0) 17 (% 20,7)<br />

Düşük 9 (% 60,0) 65 (% 79,3)<br />

Normal 4 (% 26,7) 13 (% 16,5)<br />

Yüksek 11 (% 73,3) 66 (% 83,5)<br />

** p0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı ile ilgili eğitim alan hastaların, HDL kolesterol<br />

düzeylerinin düşük olma sıklığı (% 84.8), eğitim almayan hastaların HDL kolesterol<br />

düzeylerinin düşük olma sıklığından (% 67.3) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde<br />

yüksektir (p


Tablo30: Diyabetik ayak hastalığı varlığına göre metabolik belirteçlerin<br />

değerlendirilmesi<br />

Diyabetik Ayak Hastalığı<br />

Var (%) Yok (%)<br />

p<br />

AKŞ Düzeyi<br />

Normal 22 (% 39,3) 25 (% 46,3)<br />

Yüksek 34 (% 60,7) 29 (% 53,7)<br />

0,457<br />

Trigliserid<br />

Normal 15 (% 31,9) 19 (% 36,5)<br />

Yüksek 32 (% 68,1) 33 (% 63,5)<br />

0,629<br />

HDL-Kolesterol<br />

Normal 7 (% 15,2) 17 (% 32,7)<br />

Düşük 39 (% 84,8) 35 (% 67,3)<br />

0,045*<br />

LDL-Kolesterol<br />

Normal 6 (% 13,0) 11 (% 22,4)<br />

Yüksek 40 (% 87,0) 38 (% 77,6)<br />

0,232<br />

HbA1c<br />

Normal 7 (% 13,0) 10 (% 18,9)<br />

Yüksek 47 (% 87,0) 43 (% 81,1)<br />

0,403<br />

Ki-kare testi<br />

* p0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı ile diyabetik ayak hastalığı ile ilgili herhangi bir eğitim<br />

alınması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı olan hastaların diyabetik hastaların ayaklarındaki yaraların<br />

daha zor iyileşeceğini bilme sıklığı (% 96.4); diyabetik ayak hastalığı olmayan hastaların<br />

bilme sıklığından (% 85.2) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksektir (p0.05).<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

94


Tablo 31: Diyabetik ayak hastalığı varlığına ilişkin değerlendirmeler<br />

Öğrenim Durumu<br />

Diyabetik Ayak İle İlgili<br />

Herhangi Bir Eğitim<br />

Diyabetik Ayak Hastalığı<br />

Var(%) Yok (%)<br />

İlkokul 37 (% 66,1) 31 (% 57,4)<br />

Lise 8 (% 14,3) 11 (% 20,4)<br />

Üniversite 4 (% 7,1) 1 (% 1,9)<br />

Okur-yazar değil 7 (% 12,5) 11 (% 20,4)<br />

Evet 27 (% 48,2) 30 (% 55,6)<br />

Alma Hayır 29 (% 51,8) 24 (% 44,4)<br />

Diyabetik hastaların Evet 54 (% 96,4) 46 (% 85,2)<br />

ayaklarındaki yaralar<br />

daha zor iyileşir<br />

Hayır 2 (% 3,6) 8 (% 14,8)<br />

Sigara içen diyabetik<br />

hastaların ayaklarında,<br />

Evet 55 (% 98,2) 51 (% 94,4)<br />

içmeyen diyabetik<br />

hastalara nazaran daha Hayır 1 (% 1,8) 3 (% 5,6)<br />

sık yara olur<br />

Ki-kare testi + Fisher’s Exact test * p


Diyabetik ayak hastalığı ile ayakkabı giymeden önce içini yabancı cisim, çivibaşı,<br />

yırtık vb. var mı diye kontrol edilmesi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı ile üşüyen ayağın ısıtılma şekilleri arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı ile deniz kenarında, kumda, toprakta, sert betonda çıplak<br />

ayak ile dolaşılması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır<br />

(p>0.05).Diyabetik ayak hastalığı ile açık ayakkabı, terlik veya parmak arası sandalet<br />

giyme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

96


Tablo 32:Diyabetik ayak hastalığı varlığına göre diyabetik ayak bakımına ilişkin<br />

soruların değerlendirilmesi<br />

Ayakkabı seçerken<br />

dikkat edilenler<br />

Her gün ayak<br />

muayenesi yaparak<br />

yara, kesik, çizik, ezik,<br />

sıyrık, renk değişikliği<br />

kontrolü yapma<br />

Ayakları her gün<br />

10-15 dk ılık su<br />

banyosu yaptırıp<br />

parmak aralarını<br />

dikkatlice kurulama<br />

Suyun ısısını kontrol<br />

etme<br />

Ayakkabı giymeden<br />

önce içini yabancı<br />

cisim, çivibaşı,<br />

yırtık vb. var mı<br />

diye kontrol etme<br />

Üşüyen ayağı ısıtma<br />

Diyabetik Ayak Hastalığı<br />

Var (%) Yok (%)<br />

Zamanla açılacağına güvenerek dar<br />

ayakkabı alma<br />

9 (% 16,1) 1 (% 1,9)<br />

Yüksek topuklu, sivri burunlu 2 (% 3,6) 0 (% 0,0)<br />

Biraz büyük, yuvarlak burunlu 41 (% 73,2) 43 (% 79,6)<br />

Bası noktaları tayini ile ayağa<br />

uygun, ağırlığı eşit dağıtan<br />

mümkünse diyabetliler için yapılmış<br />

ayağa tam uyan ayakkabı<br />

4 (% 7,1) 10 (% 18,5)<br />

Evet 25 (% 44,6) 37 (% 68,5)<br />

Hayır 31 (% 55,4) 17 (% 31,5)<br />

Evet 9 (% 16,1) 11 (% 20,4)<br />

Hayır 47 (% 83,9) 43 (% 79,6)<br />

Dirsek ile 1 (% 1,8) 1 (% 1,9)<br />

El ile 55 (% 98,2) 52 (% 96,3)<br />

Termometre ile 0 (% 0,0) 1 (% 1,9)<br />

Evet 32 (% 57,1) 35 (% 64,8)<br />

Hayır 24 (% 42,9) 19 (% 35,2)<br />

Sıcak tuğla, sıcak şişe, elektrikli<br />

ısıtıcılar ile<br />

3 (% 5,4) 5 (% 9,3)<br />

Gece gündüz çorap giyerek 40 (% 71,4) 39 (% 72,2)<br />

Sobada 6 (% 10,7) 3 (% 5,6)<br />

Diğer 7 (% 12,5) 7 (% 13,0)<br />

Deniz kenarında,<br />

kumda, toprakta,<br />

Evet 22 (% 39,3) 17 (% 31,5)<br />

sert betonda çıplak<br />

ayak ile dolaşma Hayır 34 (% 60,7) 37 (% 68,5)<br />

p<br />

0,012*<br />

0,012*<br />

0,559<br />

0,592<br />

0,410<br />

0,688<br />

0,392<br />

Açık ayakkabı,<br />

terlik veya parmak<br />

arası sandalet<br />

giyme<br />

Ki-kare testi<br />

Evet 34 (% 60,7) 34 (% 63,0)<br />

Hayır 22 (% 39,3) 20 (% 37,0)<br />

* p


Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile yazın pamuklu, kışın yünlü çorap giyilmesi,<br />

arasında anlamlılığa yakın olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile her gün çorap değiştirilmesi, yamalı, dikişli,<br />

koncu sıkı çorap giyilmemesi, çorap seçimine önem verilmemesi arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile ayakkabıların çoraplı ya da çorapsız giyilmesi,<br />

ayaklarda kuruma, çatlama olduğu zaman yumuşatıcı merhemlerin düzenli olarak<br />

kullanılması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (p>0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile ayaklarda nasır, callus, herhangi bir kabarcık<br />

olduğu zaman doktora başvurma arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki<br />

bulunmaktadır(p0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile tırnakların kesilme sıklığı ve şekli arasında<br />

istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır (p0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile yeni ayakkabı alındığında ilk 15 gün alıştırmak<br />

için her gün birer saat giyilmesi arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki<br />

bulunmaktadır (p


ilk 15 gün alıştırmak için her gün birer saat giyilmesi sıklığı (% 12.5), diyabetik ayak<br />

hastalığı olmayan <strong>hastalarda</strong>n (% 38.9) anlamlı düzeyde düşüktür.<br />

Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile diyabetlilere özel ayak jimnastiğini bilme<br />

arasında anlamlılığa yakın olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki<br />

bulunmamaktadır (p>0.05).Burada DM ‘lu ve diyabetik ayak hastalığı varlığına rağmen<br />

diyabetik ayakla ilgili bilgi, tutum ve davranışlarda olumlu yönde herhangi bir değişiklik<br />

gösterilememiştir. Bu sonuç öncelikle kişilerin eğitilmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.<br />

Tablo 32’in devamı: Diyabetik ayak hastalığı varlığına göre diyabetik ayak bakımına<br />

ilişkin soruların değerlendirilmesi<br />

Diyabetik Ayak Hastalığı<br />

Var<br />

Yok<br />

p<br />

(%)<br />

(%)<br />

Yazın pamuklu, kışın yünlü çorap giyme 33 (% 58,9) 41 (% 75,9) 0,058<br />

Her gün çorap değiştirme 27 (% 48,2) 22 (% 40,7) 0,430<br />

Çorap seçimine önem + Yamalı, dikişli, koncu sıkı çorap<br />

verme<br />

1 (% 1,8) 1 (% 1,9) 1,000<br />

giymeme<br />

Çorap seçimine önem vermeme 20 (% 35,7) 11 (% 20,4) 0,074<br />

Ayakkabıların Giyilmesi<br />

Çoraplı 46 (% 82,1) 49 (% 90,7)<br />

0,189<br />

Çorapsız 10 (% 17,9) 5 (% 9,3)<br />

Ayaklarda kuruma<br />

çatlama olduğu zaman Evet 22 (% 39,3) 29 (% 53,7)<br />

yumuşatıcı merhemleri<br />

0,130<br />

düzenli olarak kullanma Hayır 34 (% 60,7) 25 (% 46,3)<br />

Silinmiş: di<br />

Ayaklarda nasır,<br />

callus.vb olduğu zaman<br />

doktora başvurma<br />

Evet 17 (% 30,4) 27 (% 50,0)<br />

Önce evde tedavi, geçmezse doktora<br />

başvurma<br />

39 (% 69,6) 27 (% 50,0)<br />

Evet 7 (% 12,5) 7 (% 13,0)<br />

Ayakların uzun süre<br />

ıslak kalması Hayır 49 (% 87,5) 47 (% 87,0)<br />

Ayak ayak üstüne atma Evet 20 (% 35,7) 18 (% 33,3)<br />

ya da bağdaş kurma<br />

Hayır 36 (% 64,3) 36 (% 66,7)<br />

15 günde bir, düz, fazla kısa olmadan<br />

28 (% 50,0) 42 (% 77,8)<br />

Tırnakların kesilme 15 günde bir tırnağın kenarında ete<br />

sıklığı ve şekli batan yerleri ile<br />

25 (% 44,6) 10 (% 18,5)<br />

Yuvarlak, kısa 1 (% 1,8) 2 (% 3,7)<br />

Kanatarak 2 (% 3,6) 0 (% 0,0)<br />

Ayak bakımı ve<br />

ayakların takibini<br />

aileden birinin yapması<br />

Ayak tabanlarını ayna ile<br />

kontrol etme<br />

Evet 35 (% 62,5) 39 (% 72,2)<br />

Hayır 21 (% 37,5) 15 (% 27,8)<br />

Evet 5 (% 8,9) 8 (% 14,8)<br />

Hayır 51 (% 91,1) 46 (% 85,2)<br />

Yeni ayakkabı<br />

alındığında ilk 15 gün<br />

alıştırmak için 1’er saat<br />

giyme<br />

Evet<br />

Hayır<br />

7 (% 12,5)<br />

49 (% 87,5)<br />

21 (% 38,9)<br />

33 (% 61,1)<br />

Diyabetlilere özel ayak Evet 5 (% 8,9) 11 (% 20,4)<br />

jimnastiği varlığı<br />

Hayır 51 (% 91,1) 43 (% 79,6)<br />

Ki-kare testi<br />

+ Fisher’s Exact test<br />

* p


Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile ayaklarda hissizlik, uyuşma, karıncalanma,<br />

üşüme, yanma şikayetleri görülmesi arasında istatistiksel anlamlı bir ilişki bulunmaktadır<br />

(p0.05).<br />

Diyabetik ayak hastalığı varlığı ile tırnaklarda kalınlaşma, renk değişikliği<br />

görülmesi arasında istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlı bir ilişki bulunmaktadır<br />

(p


Tablo 33: Diyabetik ayak hastalığı varlığına göre diyabetik ayağa neden olabilecek<br />

durumların değerlendirilmesi<br />

Ayaklarda hissizlik,<br />

uyuşma,<br />

karıncalanma,<br />

üşüme, yanma<br />

şikayetleri<br />

Ayaklarda yara<br />

çıkıp uzun süre<br />

Diyabetik Ayak Hastalığı<br />

Var<br />

Yok<br />

(%)<br />

(%)<br />

Evet 49 (% 87,5) 38 (% 70,4)<br />

Hayır 7 (% 12,5) 16 (% 29,6)<br />

Evet 47 (% 83,9) 8 (% 14,8)<br />

iyileşmeme durumu Hayır 9 (% 16,1) 46 (% 85,2)<br />

Yara çıktı ise tedavi Poliklinik 19 (% 40,4) 5 (% 62,5)<br />

olunan yer Hastanede yatarak 28 (% 59,6) 3 (% 37,5)<br />

Ayak parmakları Evet 32 (%57,1) 23 (% 42,6)<br />

arasında kaşıntı,<br />

soyulma, kızarıklık Hayır 24 (% 42,9) 31 (% 57,4)<br />

Tırnaklarda<br />

kalınlaşma, renk<br />

Evet 47 (% 83,9) 31 (% 57,4)<br />

değişikliği Hayır 9 (% 16,1) 23 (% 42,6)<br />

Tırnak batması Evet 23 (% 41,1) 10 (% 18,5)<br />

problemi<br />

Hayır 33 (% 58,9) 44 (% 81,5)<br />

Ki-kare testi * p


TARTIŞMA<br />

Bu çalışmada diyabetik ayağı olan ve olmayan DM ‘lu hastaların ayak bakımı ve<br />

diyabet hakkında bilgi düzeyleri, tutum ve davranışları,diyabetik ayağın oluşmasını<br />

önleyici davranış modelleri ve bazı metabolik belirteçlerin (HbA1c, lipoproteinler, glukoz,<br />

seviyeleri) diyabetik ayakla ilişkisi araştırılıp, literatür bilgileri ışığında tartışılmıştır.<br />

Hastanın yaşı, cinsiyeti, kalıtsal özellikleri, çevre faktörleri, hastanın ve ailenin<br />

eğitimi ve kültürel düzeyi, diyabetin metabolik kontrolü ve hastanın yönetimi açısından<br />

son derece önemlidir ve en az sosyoekonomik durum kadar önem taşır.<br />

Çalışmamıza katılan hastaların yaşları 19–86 arasında olup ortalaması 59.82±11.13<br />

yıldır. Tip2 DM 40 yaş ve üstünde fazla görüldüğü literatür bilgileri ile paralellik<br />

göstermektedir. Çalışmamıza katılan hastaların % 48.2’si kadın, % 51.8’i erkektir.<br />

Vakalarımızın % 61.8’i ilköğretim mezunu iken, % 17.3’ü lise, % 4.5’i üniversite<br />

mezunudur ve % 16.4’ü ise okur-yazar değildir.<br />

Muğla Devlet Hastanesi ve SSK Hastanesinde yatan diyabetik hastaların ayak<br />

bakımına ilişkin bilgi düzeyleri belirlenmesi amacıyla yapılan çalışmada hastaların<br />

çoğunun 60 yaş ve üstü olduğu tespit edilmiştir ve % 78’inin ilkokul mezunu olduğu<br />

belirlenmiştir (26).<br />

Hacettepe Tıp Fakültesi, Numune Hastanesi ve Gülhane Askeri Tıp Akademisi<br />

hastanelerinde 300 diyabetli hastanın öğrenim durumları incelendiğinde % 22.3’ünün okuryazar<br />

olmadıkları, % 6.7’sinin okur-yazar olduğu, % 33.7’sinin ilköğretim, % 28.7’sinin<br />

orta öğretimi, % 8.7’sinin ise yüksek öğretimi bitirdikleri görülmüştür (27).<br />

Bu sonuçlar vakalarımızın öğrenim durumları ile paralellik göstermektedir ve<br />

ülkemizde okur-yazar olamama durumunun hala büyük bir problem olduğu görülmektedir.<br />

Dr. Arıcan’ın yaptığı bir çalışmada, hastaların öğrenim durumları ile bilgi düzeyleri<br />

kıyaslandığında, öğrenim düzeyi arttıkça verilen doğru yanıt oranında artma<br />

görülmüştür(28).<br />

Cezayir’de A. Benotmane, F. Mohammedi, F. Ayad, K. Kada, A. Azzous’un<br />

yaptığı çalışmada, 132 diyabetik hastanın klinik özellikleri araştırılmıştır. Sonucu etkileyen<br />

faktörler; erkek cinsiyet, tedaviye geç başlanması, medikal tedavinin kalitesi, cerrahi<br />

girişim gerekliliği, amputasyon seviyesinin yetersizliği, son olarak hastada yerleşmiş bir<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: 3<br />

Silinmiş: 4<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: (25)<br />

102


diyabetik ayağa karşı koruyucu davranış modelinin gelişmemiş olması olarak<br />

değerlendirilmiştir (29).<br />

Muğla’daki çalışmada DM ile meslek, evlilik, ekonomik durum, eğitim düzeyi,<br />

kentsel yerleşim gibi sosyal faktörlerin ilişkili olduğu saptanmıştır. Kadın diyabetiklerin ev<br />

hanımı olanları (% 56), erkek diyabetiklerin emekli olanları (% 14.6) çoğunlukta<br />

bulunmuştur (26).<br />

Bizim çalışmamızda, meslek dağılımı incelendiğinde katılımcıların % 45.5’i ev<br />

hanımı iken, % 40.9’u emekli, %13.6’sı serbest meslek sahibidir. Yücecan ve Pekcan’ın<br />

yaptıkları araştırmada erkek diyabetlilerde serbest meslek sahibi olanların (% 37.9), kadın<br />

diyabetlilerde ise ev hanımı olanların (% 88.6) çoğunlukta olduğu saptanmıştır (27).<br />

Bu araştırma sonuçları da çalışmamız ile uyumludur.<br />

Hollanda’da yapılan bir araştırmada “diyabetik ayak ülserasyonunun önlenmesinde<br />

hasta eğitimi; sistematik bir gözden geçirme’’ çalışmasında eğitimin özellikle yüksek riskli<br />

<strong>hastalarda</strong> ülser insidansında ve amputasyon insidansında azalmaya neden olduğu rapor<br />

edilmiştir. Hastaların öğrenim durumları ile bilgi düzeyleri kıyaslandığında, öğrenim<br />

düzeyi arttıkça verilen doğru yanıt oranında artma görülmüştür (30).<br />

Hastalarımızın % 10’u sigara kullanmaktadır. % 36.4’ü diyabet olduğunu<br />

öğrendikten sonra sigarayı bırakmıştır. Ortalama diyabet süresi 10 yıl civarındadır.<br />

Çalışmaya katılan hastaların % 50.9’unun diyabetik ayak hastalığı vardır.<br />

Belçika’da yapılan bir çalışmada 1653 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. % 53’ü<br />

bayan, % 47’si erkektir. Ortalama yaş 61, % 34.6’sı tip 1, % 65.4’ü tip 2 diyabettir.<br />

Hastaların 1/3’den fazlası diyabet merkezlerinde takip edimiştir ve mükemmel metabolik<br />

kontrol sağlanmıştır (31).<br />

Tip 1 hastalarının % 22.9’u, Tip 2 hastalarının % 17.1’i sigara içmiyordu. Tip 2’in<br />

% 24.4’ü, tip1 hastalarının % 17.3’ü daha önce sigara içmiştir. Tip 1 ‘lilerin % 17.5’inde,<br />

tip 2’lilerin % 24.4’ünde görme problemleri vardır. Tip1’lilerin% 14’ü, tip2 % 18.2’si<br />

yalnız yaşıyordu. Her iki hasta grubunda da % 11.2 olmak üzere geçmişte relatif olarak<br />

daha yüksek sıklıkta ayak ülseri vardır.<br />

Hastaların çoğu (% 90.9’u ) normal ayakkabı giymektedir. % 8.7 sıklıkla ifade<br />

edilen ülser her iki ayakta hemen hemen eşittir. 1653 hastanın % 4’ü ampute edilmiştir.<br />

Amputasyonların % 20.3’ü major, % 64’ü minör ampütasyonlardır(31).<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: 6<br />

Silinmiş: 3<br />

Silinmiş: 4<br />

Silinmiş: 27<br />

Silinmiş: Diabetik ayağı<br />

olanların % 5 inin ampütasyonu<br />

vardı.<br />

Silinmiş: r.<br />

Silinmiş: 28<br />

Silinmiş: 28<br />

103


Diyabet kontrol sıklığı tedavideki uyum alanlarından birini oluşturur ve metabolik<br />

kontrolün sağlanmasında önemlidir (32). Bizim çalışmamızda hastaların % 41.8’i 3 ayda<br />

bir, % 28.2’si her ay, % 14.5’i yılda bir kontrole gittiği, % 15.5’i ise hiç kontrole gitmediği<br />

tespit edildi. Bizim çalışmamızda ev hanımlarının, emekli ve diğer meslek gruplarına<br />

kıyasla istatistiksel olarak anlamlı düzeyde kontrole gittikleri tespit edilmiştir.<br />

Hastaların eğitim düzeylerinin, kontrole gitme üzerindeki etkileri araştırıldığında;<br />

eğitim seviyesi ile düzenli kontrole gitme sıklığı arasındaki ilişki, istatiksel olarak anlamlı<br />

olmasa dahi yüksek bulunmuştur. Diyabetin oluşumu ve tedavisinin uygulanmasında çeşitli<br />

sosyoekonomik faktörler yanında kişilerin eğitim seviyeleri de çok önemlidir (33). Bu<br />

faktör korunma ve tedavideki başarıyı etkiler.<br />

Çalışmamıza katılan hastaların %51.8’i diyabetik ayakla ilgili eğitim aldığı,<br />

%48.2’si eğitim almadığı tespit edilmiştir. Diyabetik ayak eğitimi almayan 53 hastanın<br />

tamamı bu konuda eğitim almak istediğini söylemiştir.<br />

DM ile ilgili eğitim programına hastaların %54.5 ‘i katılmıştır. Eğitimlilerin,<br />

diyabet eğitimine katılma oranı yüksek bulunmuştur. Eğitimli diyabetiklerin, diyabetik<br />

ayakla ilgili eğitim düzeyleri belirgin şekilde yüksek bulunmuştur.<br />

Çalışmamıza katılan hastaların % 99’u diyabetik ayak hastalığında düzenli bakım<br />

ve eğitim gerektiğini, % 90.9’u diyabetik ayak yaralarının zor tedavi edildiğini,<br />

%96.4’ünün sigaranın yara oluşumunu arttırdığı ve iyileşmesini geciktirdiği, % 91.8’i<br />

diyabetik ayak yaralarında amputasyon gerekebileceğini bilmişlerdir.<br />

Hastaların % 56.4’ü ayak sağlığı için dikkat edilmesi gereken hususlar olarak, her<br />

gün ayak muayenesi yapmayı, % 63.6’sı tırnak bakımını, % 60.9’u ayakkabı giymeden<br />

önce içini kontrol etmeyi, % 35.5’i çıplak ayakla dolaşmamak gerekliliğini bilmişlerdir.<br />

Diyabetik ayakla ilgili bilgi düzeyleri açısından eğitimli grup ile eğitimsiz grup<br />

kıyaslanmıştır. Eğitim düzeyi düşük olan gruplarda bu oran istatiksel olarak anlamlı<br />

olmasa da düşük bulunmuştur. Bu durum eğitimin diyabetik ayak hastalığı oluşumunda<br />

ayak bakımının önemini destekleyen diğer literatür bilgileri ile paralellik gösterir(33,34).<br />

Bu çalışmamızda, hastalarımızın eğitim düzeyleri düşük olmasına rağmen diyabetik<br />

ayakla ilgili bilgi düzeylerinin istatiksel olarak anlamlı düzeyde düşük çıkmamasının<br />

sebebinin, hastalarımızın, seminer, panel gibi eğitim programlarına katılması, medya<br />

programları ve diyabet hastası yakınlarından bilgilendirildikleri şeklinde yorumlanmıştır.<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: 29<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş: en, ve diğer meslek<br />

guruplarına kıyasla<br />

Silinmiş: kler.<br />

Silinmiş: 0<br />

Silinmiş: ,,<br />

Silinmiş: nıbildirmiştir.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: ,tır.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: <br />

<br />

104


Ayak bakımı hakkında bilgi alanlarda ayak yıkama, tırnak ve parmak aralarının<br />

bakımı, ayakkabı ve çorap seçimini doğru bilme oranı olmayanlara göre yüksektir.<br />

Tokat Devlet ve SSK Hastanelerinde yatmakta olan DM tanısı konmuş 351 hastayı<br />

içeren bir çalışmada % 74.4’ü kadın, % 72.4’ü ev hanımı, % 74.9’u evli. % 63.8’i ilkokul<br />

altı, % 30.2’si ilköğretim, % 6’sı lise ve üzeri öğrenim düzeyine sahiptir. Araştırma<br />

grubunun % 90.6’sının diyabette ayak yaralarının oluşabileceğini, % 77.8’inin ayak<br />

yaralarının amputasyonla sonuçlanabileceğini, bildiği tespit edilmiştir(34). Bireylerin<br />

%54.7’sinin ayak yıkamayı, % 13.1’inin tırnak bakımını, % 13.1’inin çıplak ayakla<br />

dolaşmamak gerekliliğini bildiği bulunmuştur. Bu bulgular çalışmamız ile uyumludur.<br />

Diyabetik ülserler, ekstremite amputasyonlarının en sık nedenidir. Diyabetik ayak<br />

bakımı ve tedavisi, amputasyona götüren major risk faktörlerinin tanınması, ayak hijyeni,<br />

tırnak bakımı ve uygun ayakkabı konusunda eğitilmeleri, ülser formasyonuna götürecek<br />

yaralanma riskini önemli ölçüde azaltır (35).<br />

Hindistan’da 250 diyabetli hastaya yapılan bir anket çalışmasında hastalar 100 puan<br />

üzerinden değerlendirilmiştir. % 67.2’si 50 puan altında alarak az bilgili olarak<br />

belirlenmiştirtır. Bu grubun % 78.5’i kadındır ve eğitim seviyesi düşüktür. Genel olarak<br />

ayak bakımı prensipleri ve diyabetik ayak komplikasyonları ile ilgili bilgileri zayıftır. (36)<br />

Çalışmaya alınanların % 27.2’sinde diyabetik ayak yarası mevcuttur. Bunların<br />

%82’si 50 puan altında almıştır. % 72’sinin doğru ayak giyim eşyası hakkında bilgileri<br />

vardır.<br />

Diyabetik ayak yaraları, diyabetik hastaların hastaneye başvurmalarının en sık ve<br />

uzun süreli hastanede yatışlarının en önemli nedenidir. Alt ekstremite amputasyonu yapılan<br />

hastaların % 40-60’nı diyabetik ayak hastalığı oluşturur. Bu amputasyonun % 85’inden<br />

fazlasında derin ayak yarası üzerine gelişmiş infeksiyon ve gangren mevcuttur.<br />

İtalya’da yapılan bir çalışmada diyabetiklerin % 15’inde, hastaneye yatanların % 6-<br />

20’sinde ayak ülserasyonu geliştiği tespit edilmiştir (37).<br />

Diyabetik ayak yaralarının tedavisi ve yara oluşmadan yapılacak diyabetik ayak<br />

yara profilaksisi amputasyon ve morbiditeyi % 50 azaltır ve ciddi para kaybını önler.<br />

Diyabetik ayağı önlemeye yönelik yöntemler; kan şekeri regülasyonu, uygun<br />

ayakkabı giyilmesi, ayak bakımı tırnak bakımı, düzenli ayak muayenesi ve hasta<br />

eğitimidir.<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: 1<br />

Silinmiş: 2<br />

Silinmiş: 3<br />

105


Amerika’da yapılan bir çalışmada 1285 emekli asker takip edilmiştir(38), bu<br />

kişilerin ayaklarında ülser yoktur ve yılda 4 defa gönderilen anketler ve yıllık muayenelerle<br />

ayak problemleri belirlenmiştir. Temel olarak yaş, ırk, kilo, sigara içimi, diyabet süresi ve<br />

tedavi, HbA1c, görme şikayetleri, laser fotokoagülopati hikayesi, ayak ülseri ve<br />

ampütasyon, ayak şekli, kladikasyon, monofilamente ayak duyarsızlığı, ayak kallusları,<br />

ayak ödemi, halluks sınırlılığı, tinea pedis ve onikomikoz değerlendirilmiştir. İstatistik<br />

modeli olarak Cox oransal tehlikeler modeli kullanılmıştır.<br />

Bu çalışmada hastalar ortalama 62,4 yaşında ve % 98’i erkek olarak bildirilmiştir.<br />

Ortalama takip süresi 3,38 yıl olan bu çalışmada, bu süre içinde 216 ayak ülseri oluştuğu<br />

ve bunun yılda 100 kişi başına 5 ülser olarak yorumlanabileceği bildirilmiştir. Ayak<br />

ülserini tahmin etmede son modelde (tehlike yüzdesi % 95 doğruluk indexi ile) HbA1c<br />

yüksekliği, bozulmuş görme, önceki ayak ülseri, önceki amputasyon, monofilament<br />

duyarsızlık, (hissizlik), tinea pedis ve onikomikoz varlığı önemli göstergeler olarak<br />

saptanmıştır. Sonuç olarak kolay ulaşılabilir klinik bilgi önemli tahmin gücüne sahiptir<br />

Barbui ve arkadaşlarının çalışmasında diyabet acil polikliniğine başvuran hastaların<br />

diyabet hastalığı ve ayak bakımı ile ilgili bilgileri değerlendirilmiş, bilgilerinin yeterli<br />

olduğu fakat uygulamadıkları saptanmıştır (39).<br />

Diyabetik ayak oluşumunu önlemenin en önemli yolu hastanın ve yakınlarının<br />

eğitilmesidir. Hastalara genel ayak temizliğine dikkat edilmesi, tırnakların bakımı ve doğru<br />

şekilde kesilmesi, çorap ve ayakkabı seçimine dikkat edilmesi, küçük yaraların uygun<br />

şekilde temizlenmesi ve korunması, nasır, kallus oluşumu veya deride kuruma ve<br />

çatlakların olup olmadığının izlenmesi, gerektiğinde ayna kullanarak ayağın düzenli olarak<br />

kontrol edilmesi, gerekliliği anlatılmalıdır.<br />

Çalışmamıza katılan tüm hastaların % 56.4’ü düzenli ayak kontrolü yaparak, ayak<br />

ciltlerinde nasır, sertlik, yara, kesik, çizik, çatlak, renk değişikliğine dikkat ederken,<br />

%46.4’ü nemlendirici krem kullanmaktaydı. Bu bulgular, hastaların ayak ciltlerindeki<br />

değişikliklere önem verdiğini göstermektedir.<br />

Finlandiya’da yapılan bir çalışmada bir yıl süre ile podiatrist tarafından takip edilen<br />

hastaların ayak bakımı konusunda bilgi ve davranışları, kendi kendine ayak bakımı yapan<br />

gruba göre anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.(40)<br />

Tayland’da yapılan bir çalışmada Tip 2 diyabetik hastaların ayak ve ayak ülseri<br />

bakımı hakkında tutumları incelenmiş; ayak ülserli hastaların, ayak ülseri olmayan<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: 6<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Temel olarak<br />

Silinmiş: idi<br />

Silinmiş: dı<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş: dir<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: ych<br />

Silinmiş: yc<br />

Silinmiş: si<br />

Silinmiş: dir<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: <br />

<br />

<br />

<br />

Silinmiş: % 11,8’i taban<br />

muayenesini ayna ile<br />

yapmaktaydı,<br />

Silinmiş: Kaynak??????<br />

106


hastalara kıyasla ayak bakımından daha az anladıkları saptanmıştır(41). Ayak bakımı<br />

konusunda yanlış tutum ayak ülserasyonunu kolaylaştırır. Diyabetik ayağı önlemenin en<br />

iyi yolu hastaları doğru ayak bakımı konusunda eğitmektir.<br />

Çalışmamızda diyabetik ayak eğitimi almayan hastaların, % 49.1’i, her gün ayak<br />

muayenesi yapıyor, % 56.6’sı ayakkabı giymeden önce içini kontrol ediyor, hastaların<br />

%71.7’si üşüyen ayağını çorap giyerek ısıtırken, % 9.4’ü sıcak tuğla, % 9.4’ü soba gibi<br />

yöntemleri tercih etmekteydi. % 60.4’ü ayak tırnaklarını düz, fazla kısa olmadan, % 39.6’sı<br />

ete batan yerlerini kanatarak kesmekteydi<br />

Çalışmamızda diyabetik ayak eğitimi alan hastaların, % 63.2’si her gün ayak<br />

muayenesi yapıyor, % 36.8’i yapmıyor, eğitimsiz olanların% 49.1’i ayak muayenesi<br />

yapıyor, % 50.9’u yapmıyor. Eğitim alanların günlük ayak kontrolü yapması ile eğitim<br />

almayanların arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmasa da yüksek bulunmuştur. Bu<br />

sonuç literatür bilgileri ile paralellik gösterir.(42)<br />

Hastalarımızın % 78.2’si devlet hastanelerine kontrole gitmekteymiş. Bunların<br />

%41.8’i 3 ayda bir, % 28.2’si her ay, % 14.5’i yılda bir, diyabet ile ilgili kontrole gidiyor,<br />

% 15.5’i kontrole gitmiyor. Ayaklarında yara oluştuğu zaman % 43.9’u doktora veya<br />

sağlık kurumuna başvururken, % 56.1’i önce kendileri tedavi ediyor, geçmezse doktora<br />

başvuruyor.<br />

İspanya’da yapılan bir araştırmada hastaların %36’sının ayak bakımının kötü<br />

olduğu, % 73’ünün düzenli olarak doktor kontrolüne gitmediği, % 76’sının tırnaklarını<br />

makas ile kestiği, % 75’inin ayakkabısının içini kontrol etmediği, % 38’inde nöropati,<br />

%17’sinde vaskulopati belirtilerinin olduğu saptanmıştır, % 25’inde de diyabetik ayak<br />

gelişme riskinin oldukça yüksek olduğu bildirilmiştir (43).<br />

İngiltere’de yapılan bir çalışmada, yeni oluşan ayak ülser insidansı ve risk faktörleri<br />

değerlendirilmiştir. 6613 hasta 2 yıl takip edilmiş, 291 yeni ülser gözlenmiştir. (% 2.2).<br />

Yeni ayak ülserlerinde risk faktörleri sıklık sırasına göre; ülser varlığı (% 5.32), geçirilmiş<br />

ülser hikayesi (% 3.05), nöropati (% 2.32), podiatrist kontrollerine gitme (% 2.19), 5,07<br />

(10 gram) monofilament duyarsızlığı, (% 1.8), nabız azalması (%1.8), ayak deformiteleri<br />

(% 1.57), anormal eklem refleksleri(% 1.55), yaş (% 0.99) olarak bulunmuştur.(44)<br />

Yapılan bir çalışmada 14000 diyabetlinin nasıl tedavi oldukları araştırılmıştır.<br />

Hastaların sadece % 5’inin bir hekim kontrolünde ve tıbbi yollardan tedavi aldığı, %<br />

Silinmiş: 35<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: kaynak(hangileriyle)<br />

Silinmiş: ,, ,, ,, ,, ,, , ,. ,,<br />

,’, ,. , , , ,<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: lmiştir<br />

Silinmiş: 36<br />

Silinmiş: t<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: N<br />

Silinmiş: KAYNAK!!!!!!!!!!!!<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: daha önceden<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş: hekimle<br />

Silinmiş: kendini kontrol<br />

ettirmekte<br />

107


95’inin ise kendi kendilerine, ev ilaçları kullandıkları ve başka diyabetli tanıdıklarının<br />

tavsiyelerini dinledikleri ortaya çıkmıştır. (45)<br />

Diyabetik hastalara yumuşak materyalden yapılmış, ayaklarına tam uyan<br />

ayakkabılar önerilir. Her giyimden önce ayakkabının içi ve dışı kontrol edilmelidir (46).<br />

Çalışmamıza katılanların % 73.6’sı ayakkabılarını uygun olarak seçmekteydi.<br />

%56.6’sı ayakkabılarını giymeden önce kontrol etmekteydi, % 32.1’i evde veya dışarıda<br />

çıplak ayakla dolaşırken, % 54.7’si ayakkabı ya da terliklerini çorapsız olarak<br />

giymekteydiler.<br />

İspanyada yapılan çalışmada hastaların % 75’inin ayakkabılarını giymeden önce<br />

kontrol etmedikleri saptanmıştır (47).<br />

Diyabet eğitiminin amacı metabolik kontrolü sağlamak, akut ve kronik<br />

komplikasyonları önlemek ve kişinin hayat kalitesini arttırmaktır. Yapılan araştırmalarda<br />

hiç diyabet eğitimi almayan hastaların diyabet eğitimi alanlardan 4 kat daha fazla<br />

komplikasyon geliştirdikleri gözlenmiştir (48).<br />

Nicolucci ve arkadaşlarının İtalya’da yaptıkları, 2772 hastayı inceleyen vaka<br />

kontrol çalışmasında yaşın ileri olması, erkek olma, tip1 <strong>diyabetes</strong> mellitus ve diyabet<br />

süresinin uzun olması gibi değiştirilemiyecek risk faktörleri dışında kontrol altına<br />

alınmamış hipertansiyon, düzenli doktor kontrollerinin gitmeme ve diyabet eğitimi<br />

almamış olma gibi düzeltilebilir risk faktörlerinin komplikasyon gelişimini arttırdığı<br />

görülmüştür.<br />

Kontrol edilmemiş hipertansiyonun komplikasyon oranını arttırıcı riski 3: 1 iken,<br />

hiç diyabet eğitimi almamanın komplikasyon oranını arttırıcı etkisi 4: 1 bulunmuştur(48).<br />

Bu çalışmada, kişiye diyabet eğitimi verilerek kendi kendine bakım yetisinin<br />

kazandırılmasının, diyabet komplikasyonları üzerine pahalı ve uzun süreli bir metod olan<br />

antihipertansif tedaviden daha etkili olduğu sonucuna varılmıştır.<br />

Araştırıcılar programlı diyabet eğitimi verilmesinin veya başka bir deyişle<br />

diabetlilere kendi kendine bakım yetisinin kazandırılmasının komplikasyon oranını üçte bir<br />

azaltacağı tespit edilmiştir (48).<br />

İngiltere’de yapılan bir çalışmada periferik vasküler hastalığın nöropati veya ayak<br />

bakımı bilgi seviyesinden bilateral amputasyonla daha yakın ilişkisi vardır (49).<br />

DM uzun dönemde degeneratif komplikasyonlara yol açabilen kronik bir<br />

hastalıktır. Glisemik kontrol komplikasyonların gelişimini engelleyebilir.<br />

Silinmiş: anlayış<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: nin<br />

Silinmiş: mekteymiş<br />

Silinmiş: 37<br />

Silinmiş: Çalışmamıza katılan<br />

hastaların % 50,9’unda diabetik<br />

ayak hastalığı vardır. % 49,1’inde<br />

yoktur. % 51,8’i eğitimli, %<br />

48,2’si eğitimsizdir. Eğitimsiz<br />

grupta ayak bakımı yeterli<br />

olmadığından diabetik ayak<br />

hastalığına daha sık<br />

rastlanmaktadır.<br />

Silinmiş: , (38). Bu paragraf<br />

134. sayfada hastaneye yatışla<br />

ilgili paragrafın sonuna gelmeli,<br />

dolayısı ile kaynak numarası da<br />

değiştirilmeli!!!!!!!!<br />

Silinmiş: 39<br />

Silinmiş: 0<br />

Silinmiş: miş<br />

Silinmiş: 1<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: ra<br />

Silinmiş: n anlaşılacağı gibi<br />

Silinmiş: dir<br />

Silinmiş: y<br />

Silinmiş: 1<br />

Silinmiş: 2<br />

108


Uludağ Üniversitesinde yapılan bir çalışmada sık tekrarlı diyabet eğitiminin uzun<br />

dönemde glukoz ve lipid metabolizması üzerine etkisi değerlendirilmişdir(50). Kronik<br />

komplikasyonsuz 130 hastanın 53’ü eğitim ve tedavi programını tamamladı, 77’si sadece<br />

tedaviye devam etmiştir. Her iki gruptaki hastaların yaş, cinsiyet, diyabet süreleri başlangıç<br />

kan basıncı ve metabolik değerleri benzerdir. Eğitim grubundaki hastaların eğitim sonrası<br />

HbA1c, açlık ve tokluk kan şekeri ve sistolik kan basıncı değerleri anlamlı düşerken,<br />

eğitimsiz gruptakiler de anlamlı artmıştır. Eğitim grubunda HDL-kolestrol düzeyleri de<br />

belirgin artmıştır. Bu çalışma kapsamlı ve sık tekrarlı bir diyabet eğitim programının<br />

metabolik kontrolün sağlanmasında etkili olduğunu göstermektedir.<br />

Çalışmamıza katılan hastaların, diyabetik ayak hastalığı olanlarının HbA1c<br />

düzeyleri, diyabetik ayak hastalığı olmayanlardan anlamlı olarak yüksek bulunmuştur.<br />

Diyabetik ayak eğitimi alanlarla almayanların HbA1c düzeyleri arasında ise<br />

anlamlı bir fark saptanmamıştır.<br />

İspanya’da yapılan çalışmada diyabetin komplikasyonları ile yüksek lipoprotein<br />

düzeyleri arasında bir ilişki tespit edilememiştir (51).<br />

Erciyes Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada lipoprotein seviyeleri, diyabetik<br />

<strong>hastalarda</strong> gangrenöz ayak lezyonu gelişiminde bir risk faktörü olabilir (52). Lipoprotein<br />

seviyelerinde nongangrenöz diyabetikler ile sağlıklı grup arasında fark anlamlı<br />

bulunmamıştır.<br />

Ülkemizde Özer ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada diyabet eğitimi alan ve<br />

almayan gruplar kıyaslandığında HbA1c düzeyleri arasında fark bulunamamıştır. Eğitim<br />

alan grubun 126, eğitim almayanda 129 diyabetlinin olduğu çalışmada kadın olan, insülin<br />

kullanan, hiç eğitim almamış olan HbA1c’si % 8’den fazla olan hastaların hayat kalitesi<br />

düşük bulunmuştur(54).<br />

Çeşitli çalışmalarda özellikle DCCT (Diyabet Kontrolü ve Komplikasyonları)<br />

çalışmasında yoğun glisemik kontrol diyabetin komplikasyonlarının ortaya çıkışını ve<br />

ilerlemesini önemli derecede etkiler. HbA1c’de % 8’in üstünde her % 1’lik artış<br />

mikrovasküler komplikasyonları % 40-50 arttırır(55). Uzun süreli olarak HbA1c<br />

düzeylerinin % 7.1’den az olması mikrovasküler komplikasyonları % 70 azaltır(56).<br />

HbA1c de % 1 azalmanın diyabetle ilgili tüm komplikasyonları % 21, diyabetle ilgili tüm<br />

ölümleri % 27, myokard infarktüsünü % 14 ve mikrovasküler komplikasyonları % 37<br />

azaltır(56).<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: 3<br />

Silinmiş: Üçüncü kez aynı<br />

şekilde söylenmiş!!!!! ,, ,. ,, ,.<br />

Silinmiş: BU cümleyle bir<br />

alakası yok!!!!!1<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: <br />

<br />

Silinmiş: 44<br />

Silinmiş: Yine E<br />

Silinmiş: 45<br />

Silinmiş: değildir<br />

Silinmiş: HANGİ<br />

KONUDA??????<br />

Silinmiş: (46).<br />

Silinmiş: HbA1c’si<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: 47<br />

Silinmiş: 48<br />

Silinmiş: 48<br />

109


Çalışmamızda hastaların % 59.1’inde hipertansiyon, % 38.2’sinde kalp hastalığı,<br />

%7’sinde damar hastalığı tespit edildi. Diyabetik ayak tedavisinde eğitimin yanı sıra<br />

multidisipliner bir yaklaşım da çok önemlidir.<br />

Litvanya’da yapılan bir çalışmada geçmişte nöropatik ülseri olan fakat herhangi bir<br />

vasküler hastalık bulgusu olmayan toplam 145 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaları<br />

nörolojik ve vasküler durumu araştırılıp ayak bakımı eğitimi verildi.<br />

Tedavi eden grup, doktor, hemşire ve podiatristten oluşmaktaydı. 3 ayda bir eğitime<br />

devam edildi ve gerek olduğunda özel ayakkabı temin edildi. Bu grupta daha az ülser<br />

tekrarı gözlendi. Bu çalışma diyabetik ayakta multidisipliner yaklaşım etkinliği<br />

gösterilmiştir ve uzun süreli tedavide özel ayakkabı temininin, nöropatik ayak ülseri olan<br />

<strong>hastalarda</strong> olumlu etkileri bildirilmiştir(57).<br />

Eğitim, diyabetik hasta tedavisinin belkemiğini oluşturur. Diyabetik hastanın<br />

eğitimi ile hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlamak, hastalığın daha iyi kontrolü ile<br />

oluşabilecek yan etkilerden korunmak, tedavi giderlerini azaltmak ve uyumu arttırmak gibi<br />

çok önemli faydalar sağlanır (58,59). 1920’lerde Joslin “Diyabetik hastanın eğitimi<br />

tedavinin bir parçası değil, ta kendisidir” diyerek diyabet hastalarında eğitimin önemini<br />

çok güzel bir şekilde ifade etmiştir (59). Fakat 1920’den 1960’lara kadar hasta eğitimi<br />

önemsenmemiştir.<br />

WHO 1990’lı yıllarda diyabeti en önemli sağlık sorunu olarak benimsemiş ve diabetik<br />

hasta eğitimi ön plana çıkmıştır. Diyabet gibi kronik hastalıklarda hasta eğitiminin<br />

gerekliliği WHO için bir öncelik olmuştur. WHO ve Uluslararası Diyabet Federasyonu<br />

(IDF) birlikte Avrupa ülkelerinde diyabet bakımı geliştirme toplantısı düzenlenmiş ve<br />

yayınlanan Saint Vincent Deklarasyonu (SVD) ile diyabette bakım kalitesi ve hedefleri<br />

belirlenmiştir. SVD hedefleri doğrultusunda eğitim ile diyabete bağlı amputasyon % 50,<br />

körlük ve kronik renal yetmezliğin % 30 azaltılması hedeflenmiştir (60).<br />

İngiltere Prospektif Diyabet Çalışması (UKPDS ) sonuçları tip 2 diyabetik<br />

<strong>hastalarda</strong> kan şekeri kontrolünün mikrovasküler komplikasyonların önlenmesinde çok<br />

önemli yeri olduğunu göstermiştir(61- 65). Bu nedenle hem tip1diyabet, hemde tip2<br />

diyabet hastalarında gerçekleştirilen çalışmalardan HbA1c ‘de %1’lik bir azalmanın<br />

mikrovasküler komplikasyon riskini yaklaşık % 30 oranında azaltabilir.<br />

Hatta erken dönemde başlanan yoğun glisemik kontrolün uzun vadede<br />

mikrovasküler sistemi kötü glisemik kontrole karşı yıllarca koruduğu Diyabet Kontrolü ve<br />

Komplikasyonlar Çalışması (DCCT)’nda yer alan kişilerin uzun dönemli izlenimini<br />

kapsayan Diyabet Girişimleri ve Komplikasyonlarının Epidemiyolojisi (EDİC)<br />

çalışmasında gösterilmiştir.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: (5449).<br />

Silinmiş: ni<br />

Silinmiş: ,<br />

Silinmiş: etkin olmuştur<br />

Silinmiş: .<br />

Silinmiş: <br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: ile,<br />

Silinmiş: 0<br />

Silinmiş: 1<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: 51<br />

Silinmiş: IDF<br />

Silinmiş: Uluslararası Diyabet<br />

Federasyonu<br />

Silinmiş: 52<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: UKPDS<br />

Silinmiş: İngiltere Prospektif<br />

Diabet Çalışması<br />

Silinmiş: 53<br />

Silinmiş: , 594, 6055, 6156,<br />

Silinmiş: 57<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: DCCT<br />

Silinmiş: Diabet Kontrolü ve<br />

Komplikasyonlar Çalışması)<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: EDİC<br />

Silinmiş: Diabet Girişimleri ve<br />

Komplikasyonlarının<br />

Epidemiyolojisi<br />

110


SONUÇ ve ÖNERİLER<br />

Diyabetik ayak ülserlerini önleyici tedbirler alınması ve sorunların ampütasyona<br />

yol açmadan çözümlenmesi gereklidir. Ülser önleyici tedbirlerin zamanında alınması<br />

diyabetik ayak yaklaşımının temel prensibini oluşturur. Hasta eğitimi ile koruyucu<br />

davranış modelleri öğretilmeli ve uygulanması sağlanmalıdır(6).<br />

Çalışmamız Haydarpaşa Numunu Eğitim ve Araştırma Hastanesi diyabet<br />

polikliniği ve özel bir Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezine başvuran ADA kriterlerine<br />

göre tip 2 DM tanısı konulmuş hastalar arasından, rastgele yöntemi (random sampling) ile<br />

seçilmiş 110 hasta üzerinde yapılmıştır.<br />

Diyabetik ayağı olan ve olmayan hastaların öğrenim durumu, hastalığın süresi,<br />

diyabetik ayağı önleyici davranış modelleri geliştirilmesi, diyabetik ve diyabetik ayak<br />

konusunda bilgi seviyelerive bazı laboratuar parametrelerini (AKŞ, TKŞ, HbA1c, LDLkolesterol,<br />

HDL-kolesterol) içeren 63 sorudan oluşan anket uygulanıp, karşılıklı mülakat<br />

ve muayene ile hastalar belirlenmiştir. Bu çalışmadan çıkan sonuçlar ve öneriler:<br />

1-Çalışmaya katılan hastaların öğrenim düzeylerinin düşük olduğu tespit edilmiştir.<br />

Çoğunluğu ilkokul mezunu olup, okuryazar olmayanların sıklığı da oldukça fazladır. Okuryazar<br />

olmayanların ise glukoz regülasyonunun iyi olmadığını tespit ettik.<br />

Tedaviye uyum ve süreklilik açısından eğitim son derece önemlidir.<br />

2-Hastalara DM ile ilgili bazı sorularla bilgi seviyeleri değerlendirilip, orta<br />

derecede olduğu tespit edilmiştir. Diyabetik ayağı olanlarla olmayanların bilgi düzeyleri ile<br />

diyabetik ayak eğitimi alanlarla almayanlar arasında fark olmadığını tespit ettik. Hastalar<br />

eğitim alsalarda uygulamada bazı sorunlar olduğu için diyabetik ayağın önlenmesinde<br />

başarı sağlanamamaktadır.<br />

3-Hastalar DM ‘un en önemli tedavilerinden olan yaşam tarzı değişikliklerini içeren<br />

non farmakolojik tedaviyi oldukça önemsemektedirler.<br />

Demek ki nonfarmakolojik tedavi konusunda hastalar daha fazla teşvik edilmelidir.<br />

4-Diyabetin kronik ve ilerleyici bir hastalık olması sebebiyle düzenli olarak belli<br />

zaman aralıklarında kontrollere gitmeleri gerekmektedir. Bu çalışmada hastaların<br />

çoğunluğunun düzenli olarak 3 ay da bir kontrollere gittikleri ve devlet hastanelerini tercih<br />

ettikleri ortaya çıkmıştır.<br />

111


Öyleyse devlet hastanelerinde diyabet poliklinikleri yaygınlaştırılmalı ve sayıları<br />

arttırılmalıdır. Hastalara ve hasta yakınlarına diyabetik ayağın önlenmesi için sadece teorik<br />

değil uygulamalı olarak ve cezbettirici şekilde eğitim verilmelidir.<br />

5-Hastaların çoğunluğunun eğitim aldığını ve sağlık kurumlarından aldıklarını veya<br />

almayı tercih ettiklerini, almayanların ise tamamının almak istedikleri tespit edilmiştir.<br />

Bilgilendirilme doğru ve güvenilir kaynaktan olmalı ve sadece bilgilendirilme<br />

yetmez, uygulanmasıda sağlanmalıdır.<br />

6-Hastaların çoğunluğu insülin kullanıyor. Fakat buna rağmen hem glukoz<br />

regülasyonu hem de lipid profillerinin iyi olmadığını tespit ettik.<br />

Hastanın eğitilmesi kadar ve belkide daha fazla bu öğrendiklerini uygulaması<br />

önemlidir.<br />

7-Hastaların diyabetik ayak ve komplikasyonlarından haberdar olduklarını tespit<br />

ettik.<br />

8-Diyabetin süresi uzadıkça komplikasyonlar, diyabetik ayak hastalığından dolayı<br />

uzun süre yatarak tedavi görme sıklığının arttığı tespit edilmiştir. Buda iş, güç, zaman ve<br />

para kaybına neden olmaktadır.<br />

8-Mesleki açıdan bulgular incelendiğinde emeklilerin ki bunların neredeyse<br />

tamamını erkekler oluşturmaktadır, tedavide daha uyumsuz oldukları (kontollere gitmeme,<br />

ayna ile ayak tabanını kontrol etmeme gibi)gösterilmiştir. Yani hem rutin kontrollere gitme<br />

düzenine uymadıkları, hem de diyabetik ayağı önleyici davranışlara özen göstermediklerini<br />

tespit ettik. Bunların sonucunda diyabetik ayak hastalığı erkeklerde daha fazla<br />

görülmektedir.<br />

Ev hanımlarının kontrollere daha düzenli gittiğini tespit ettik. Yani kadınların hem<br />

kontrollere daha düzenli gittiğini, hem de koruyucu davranışları daha itina ile<br />

uyguladıklarını tespit ettik. Bunların sonucunda kadınlar diyabetik ayak hastalığına daha az<br />

rastlandığı gösterilmiştir.<br />

9-Kan şekeri regülasyonu sağlanamayan <strong>hastalarda</strong> LDL-kolesterol, HDLkolesterol<br />

ve trigliserid değerlerinde anormal değerlerin ortaya çıktığını tespit ettik. Bu<br />

metabolik belirteçler birbirleri ile yakın etkileşim içindedirler.<br />

10-Diyabetik ayak eğitimi ile AKŞ, LDL-kolesterol, HDL-kolesterol, trigliseridler<br />

arasında olumlu yönde anlamlı bir ilişki tespit edilemedi. Diyabetik ayak hastalığı olanların<br />

HbA1c ve lipoprotein seviyelerinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir.<br />

11-DM tanısı aldıktan sonra yaşam tarzı değişikliği çerçevesinde spora<br />

başlayanların HDL-kolesterol değerleri spora başlamayan <strong>hastalarda</strong>n daha yüksek tespit<br />

edilmiştir.<br />

112


Buda bize sağlıklı yaşam için sporun gerekliliğini göstermektedir. Hastaları bu<br />

konuda uyarmalı ve teşvik etmeliyiz.<br />

12-İnsülin kullanan hastalarımızın glukoz regülasyonlarının iyi olmadığını tespit<br />

ettik.<br />

Burada hastanın tedaviye uyumsuzluğu söz konusu olabilir ve tekrarlayıcı tarzda<br />

hasta eğitimi çözüm olabilir.<br />

113


ÖZET<br />

Diyabetik ayak hastalığı DM’lu hastaların en ciddi ve en sık gözlenen<br />

komplikasyonlarından birini oluşturmaktadır. Morbidite artışı, hayat kalitesinin bozulması,<br />

yüksek tedavi maliyetleri ve yüksek seviyeden alt ekstremite ampütasyonlarına neden olur.<br />

Bu da ülke sağlık sistemi için olduğu kadar, hasta yakınları içinde önemli bir problemdir.<br />

Non-travmatik alt ekstremite ampütasyonlarının % 40-60’ı diyabete bağlıdır.<br />

Diyabetik ayak ülserli bir diyabetik hastanın, ortalama hastanede yatış süresi, ülseri<br />

olmayan bir diyabetikden en az % 50 daha uzundur. Tek bacağın ampütasyonundan sonra,<br />

4 yıl içerisinde % 50 diğer bacağın amputasyon gerekliliği ortaya çıkar.<br />

Diyabetik ayağa yaklaşımda amaç riskli grubun saptanması, yoğun hasta eğitimi ve<br />

düzenli takip ile ülser gelişiminin önlenmesi olmalıdır. Hastanın ve ailesinin eğitimi, başarı<br />

için şarttır. Hasta eğitimi ile düzenli ayak bakımı, basit hijyenik uygulamalar ve uygun<br />

ayakkabı seçimi sağlanarak ülser oluşumunda %50 azalma sağlanabilir.<br />

Hasta eğitimi, ayak polikliniklerinde takip, erken tanı, doğru yara bakımı,<br />

antibiyoterapi diyabetik ayak ülserlerinde cerrahi girişim gereksinimini azaltabilir.<br />

Diyabetik ayağın tedavisinde alt ekstremite ampütasyonlarının engellenmesi ana<br />

amaçtır. Bu amaça başlıca 3 strateji ile ulaşılır;<br />

1-Riskli ayağın tanımlanması,<br />

2-Akut olarak hastalanmış ayağın tedavisi,<br />

3-Daha ileri problemlerden korunmasıdır.<br />

Çalışmamızda diyabetik ayak hastalığı olan veya olmayan DM’lu hastaların bilgi<br />

düzeyleri, tutumları, diyabetik ayak oluşumunu önleyici davranış modellerini uygulamaları<br />

ile bazı metabolik belirteçler (HbA1c, lipoproteinler, glukoz gibi,) arasındaki ilişkiyi<br />

araştırdık.<br />

Çalışmaya Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştıma Hastanesi Diyabet Polikliniği<br />

ve özel Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezine başvuran yaşları 19-86 arasında olan 53’ü<br />

kadın (% 48.2), 57’si (% 51.8) erkek olan toplam 110 tip 2 DM’lu hastalar üzerinden<br />

yapılmıştır. Hastalarla karşılıklı mülakat sonucu, anket doldurularak bilgi düzeyleri ve<br />

tutumları saptanmıştır. Diyabetik ayak tespiti için fizik muayene, gerektiğinde ortapedi<br />

konsültasyonu, lipoprotein ve HbA1c için hastadan kan alınması ile veriler elde edilmiştir.<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: bir Diabet Merkezine<br />

Silinmiş: Diabet<br />

114


Eğitimli hastaların bilgi seviyeleri, davranış ve tutumları genelde daha iyi<br />

bulunmuştur. Ayak muayenesi sonucunda 56 kişide (% 50.9) diyabetik ayak hastalığı<br />

saptanırken, 54 kişide (% 49.1) saptanmamıştır.<br />

Diyabetik ayak hastalığı olanlarda HbA1c ve Lipoprotein düzeyleri istatistiksel<br />

olarak anlamlı olmasada yüksek bulunmuştur. Diyabetik ayak hastalığında HbA1c ile<br />

grade arasında pozitif yönde korelasyon vardır.<br />

Diyabet ve diyabetik ayak polikliniklerinde özenli hasta takibi sonucu alt<br />

ekstremite amputasyonlarını % 40 azaltmak mümkün olabilir. Bu da St. Vincent<br />

deklarasyonu ile belirlenen hedefle tam uyum sağlamaktadır.<br />

Diyabetik ayak oluşumunun önlenmesinde diyabet ekibi, hasta ve ailesinin eğitimi<br />

birinci şarttır. Bu sebeple tüm diyabetlilere ayak bakımının ayrıcalıklı olduğu birebir<br />

yapılan eğitimin, daha fazla bireye aynı anda ulaşmak amacıyla radyo, televizyon ve<br />

dergiler yoluyla yapılan yaygın eğitimin bireylerin konu hakkındaki bilgi,tutum ve<br />

davranışlarını olumlu yönde geliştireceği düşünülmektedir.Bu doğrultuda ülkemizde<br />

diyabet merkezlerinin arttırılması için çalışmalara zaman geçirmeden başlanması<br />

gerekmektedir.<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

115


KAYNAKLAR<br />

1-Yazıcı H, Hamuryudan V, Sonsuz A: Cerrahpaşa İç Hastalıkları. İstanbul Medikal<br />

Yayıncılık Ltd. Şti. 2007.<br />

2-Büyüköztürk K: İç Hastalıkları. Nobel Tıp Kitabevleri. 2007.<br />

3-Satman, Yılmaz MT, Dinçdag N ve ark; TURDEP Çalısması: Türkiye’de Diyabet<br />

Prevelansı ve Diyabet Gelismesine Etkili Faktörler, 2002.<br />

4-Büyükdevrim S, Yılmaz M T, Satman İ, Dinççag N, Karsıdag K, Altuntas Y.<br />

Diyabetolojiye giris, Laboratuar ve Klinik Tanı Kriterlerinin Standardizasyonu, 1996.<br />

5-Joslin’s Diabetes Mellitus. Chapter 66, 67, 68, 69.<br />

6-Özata M, Yönem A; Endokrinoloji Metabolizma ve Diyabet, 2006 İstanbul Medikal<br />

Yayıncılık Ltd. Şti.<br />

7-Satman İ, Yılmaz C, İmamoğlu Ş; Diyabetes Mellitus ve Komplikasyonlarının Tanı,<br />

Tedavi ve İzlem Kılavuzu; Türk Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği; 2007.<br />

8-Tüzün M, Diyabetli <strong>hastalarda</strong> Ayak Bakımı 2005.<br />

9-Aleksanyan V,Abaoğlu C; Teşhiste Temel Bilgi 1982<br />

10-Hatemi H: Diyabetes Mellitusun tarihçesi. Aktüel tip dergisi 7: 497-499 1996.<br />

11-Schrier RW: Böbrek ve Elektrolit Hastalıkları: Güneş Kitabevi Ltd. Şti. 2005.<br />

12-HaroldE, Lebovitz,MD:Therapy for diabetes mellitus and related disorders.ADA. 2004.<br />

13-Ronald A, Codario, MD: Tip 2 Diyabet, Pre-Diyabet, ve Metabolik Sendrom. 2007.<br />

14-Hatemi H: Diyabet komplikasyonları ve risk faktörleri: Diyabetes Mellitus (ed. H.<br />

Hatemi) Alemdar Ofset Cerrahpasa Tıp fakültesi yayınları 313-343 1988.<br />

15-King H, Aubert RF, Heran WH: Global burden of diabetes; 1995-2025. Diabetes Care<br />

21: 1414 – 1431.<br />

16-Yılmaz M. T: Editörden Galenos aylık saglık meslek dergisi 1: 3 1997.<br />

17-Goldman Lee Cecil’s Text Book of Medicine. 2006.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: King H, Aubert RF,<br />

Heran WH: Global burden of<br />

diabetes; 1995-2025. Diabetes<br />

Care 21: 1414 – 1431. <br />

Silinmiş: Satman İ, Yılmaz C,<br />

İmamoğlu Ş; Diabetes Mellitus ve<br />

Komplikasyonlarının Tanı, Tedavi<br />

ve İzlem Kılavuzu;Türk<br />

Endokrinoloji ve Metabolizma<br />

Derneği ;2007.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Joslin’s Diabetes<br />

Mellitus. Chapter 66, 67, 68, 69.<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Bağrıaçık N, Diabetes<br />

Mellitus Tanımı, tarihçesi,<br />

sınıflaması ve sıklığı: İ. Ü.<br />

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli<br />

Tıp Eğitim Sempozyumu. 18-19<br />

Aralık 1997, İstanbul, p. 9-18.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Yılmaz M. T:<br />

Editörden Galenos aylık saglık<br />

meslek dergisi 1: 3 1997. <br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: İka İ, Akçay G, İka D,<br />

Tekin S B: Diyabetik Ayak ve Alt<br />

ekstremite Amputasyonları için<br />

Risk Faktörleri: Türkiye Klinikleri<br />

J Med Sci 1994, 14: 341-343.<br />

Silinmiş: S, M T, İ, N, K, Y.<br />

, , .<br />

Silinmiş:<br />

116


18-İsselbacher DL, Braunwald E, Wilson JD, Martin JB et al: Harrison’s Principles of<br />

İnternal Medicine. 13th edition, Mc Graw-Hill inc. Volume 2-1994.<br />

19-Yenigün M., DM’un geç komplikasyonları.Her Yönüyle Diyabetes Mellitus kitabından.<br />

Editör: Yenigün M. Nobel tıp kitabevi, 1995, s. 546-584.<br />

20-Yenigün M., Diyabetik makroanjiopati diyabetik makrovasküler hastalık), Her Yönüyle<br />

DM adlı kitabından. Editör:Yenigün M. Nobel Tıp Kitabevi,2001,İstanbul, s: 315.<br />

21-Wagner FW. Algorithms of diabetic foot care. In: Levin ME, O'Neal LW, eds. The<br />

Diabetic Foot. 2nd ed. St. Louis, Mo: Mosby, 1983; 201-302.<br />

22-American Diabetes Association: Role of cardiovasküler risk factor in prevention and<br />

treatement of macrovasküler disease in diabetes. Diabetes care. 1989.<br />

23-İka İ, Akçay G, İka D, Tekin S B: Diyabetik Ayak ve Alt ekstremite Amputasyonları<br />

için Risk Faktörleri: Türkiye Klinikleri J Med Sci 1994, 14: 341-343.<br />

24-Wagner W F. The Dysvascular Foot: A System for Diagnosis and Treatment. Foot<br />

Ankle 1981; 2: 62-122.<br />

25-Bağrıaçık N, Diyabetes Mellitus Tanımı, tarihçesi, sınıflaması ve sıklığı: İ. Ü.<br />

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitim Sempozyumu. 18-19 Aralık 1997, İstanbul, p.<br />

9-18.<br />

26-Bozyer İ, Baybek H, Eksen M, Düzüöz TG, Yavaş S; Muğla Devlet Hastanesi ve SSK<br />

Muğla Hastanesi dahiliye kliniklerinde yatan diyabetli Hastaların ayak bakımına ilişkin<br />

bilgi düzeylerinin belirlenmesi: 2004.<br />

27-Yücecan S, Pekcan G: Diyabetli Hastaların Beslenme Alıskanlıkları, Kan Sekerlerini<br />

Düsürmek Amacıyla Kullandıkları Otlar. Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyet<br />

Bölümü, Ankara 1984.<br />

28-Arıcan Ö, Şaşmaz S: Diyabetik Hastalarda Ayak Bakımı; Türkiye Klinikleri J Med Sci<br />

2004, 24: 541, 546.<br />

29-Benotmane A, Mohammedi F, Ayad F, Kadı K, Azzouz A: Diabetic Foot Lesions:<br />

Etiologic Factors: Diabetes Metabolism (Paris) 2000, 26, 113-117.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: es Mellitus<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: (diabet<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Diabetes Mellitus<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: Bozyer İ, Baybek H,<br />

Eksen M, Düzüöz TG, Yavaş S;<br />

Muğla Devlet Hastanesi ve SSK<br />

Muğla Hastanesi dahiliye<br />

kliniklerinde yatan diyabetli<br />

Hastaların ayak bakımına ilişkin<br />

bilgi düzeylerinin belirlenmesi:<br />

2004.<br />

Silinmiş: , : , . , .<br />

Silinmiş: Arıcan Ö, Şaşmaz S:<br />

Diabetik Hastalarda Ayak<br />

Bakımı;Türkiye Klinikleri J Med<br />

Sci 2004, 24: 541, 546.<br />

Silinmiş: Boyko E J, Ahroni<br />

JH, Cohen V, Nelson KM,<br />

Heagerty PJ: Predictable of<br />

Diabetic Foot Ulcer Occurence<br />

Using Commonly Available<br />

Clinical Information: The Seattle<br />

Diabetic Foot Study: Diabetes<br />

Care 29: 1202-1207. <br />

Silinmiş: Valk GD, Kriegsman<br />

DM, Assendelft WJ; Patient<br />

education for preventing diabetic<br />

foot ulceration. A systematic<br />

review;” Endocrinology and<br />

MetabolismClinics of North<br />

America 31 (2002) 63<br />

117


30-Valk GD, Kriegsman DM, Assendelft WJ; Patient education for preventing diabetic<br />

foot ulceration. A systematic review;” Endocrinology and Metabolism Clinics of North<br />

America 31 (2002) 633-658.<br />

31-Singh N, Armstrong DG, Lipsky BA: Preventing Foot Ülcers in Patients With Diabetes:<br />

American Medical Association, January 12, 2005-293: 2.<br />

32-Tekin O, Erarslan E, Işık B, Özkara A; Diyabetik Hastalarda Tedavi Bariyerleri ve<br />

Bunların Glisemik Kontroldeki Önemleri; Ankara Pursaklar Bölgesinde Kesitsel bir<br />

çalışma.<br />

33-Coerper S, Fleschl, Becker HD, Koveker G: Prognostic factors in treatment of diabetic<br />

foot ulcers. Langenbecks Arch Chir Suppl Kongresslod (Germany)1997. 114 p. 566-8.<br />

34-Batkın D, Çetinkaya F; Diyabetes Mellitus Hastalarının Ayak Bakımı ve Diyabetik<br />

Ayak Hakkındaki Bilgi, Tutum ve Davranışları: Journal of Health Sciences 14 (1) 6-12,<br />

2005.<br />

35-Armstrong DG, Lave LA: Diabetic foot ulcers; prevention, diagnosis and classification.<br />

Am Fam Phisician (United States) Mar 15. 1998. 57 (6) p 1325-32, 1337-8.<br />

36-Viswanathan V et al, J Assoc Rhysicians_İndia, 1999 Nov, 47 (11) 1083-5.<br />

37-Mancini L, RutoloV: The diyabetic foot: Epidemiology. Rays Oct-De 1997 22 (4).<br />

p511-23.<br />

38-Boyko E J, Ahroni JH, Cohen V, Nelson KM, Heagerty PJ: Predictable of DiabeticFoot<br />

Ulcer Occurence Using Commonly Available Clinical Information: The Seattle Diabetic<br />

Foot Study: Diabetes Care 29: 1202-1207.<br />

39-Barbui EC et al, Rev Esc Enform USP, 2002 Mar; 36 (1) 97-103.<br />

40-Ronnemaa T, Hamalaine H, Toikka T, Liukkonen I: Evaluation of the impact of<br />

podiatrist care in the primary prevention of foot problems in diabetic subjects. Department<br />

of Medicine, University of Turku, Finland. Diabetes Care, Vol 20, Issue 12 1833-1837.<br />

1997 by American Diabetes Association.<br />

Silinmiş: Tekin O, Erarslan E,<br />

Işık B, Özkara A; Diabetik<br />

Hastalarda Tedavi Bariyerleri ve<br />

Bunların Glisemik Kontroldeki<br />

Önemleri;Ankara Pursaklar<br />

Bölgesinde Kesitsel bir çalışma.<br />

Silinmiş: -<br />

Silinmiş: , , , : . . 114 p. 566-8.<br />

Silinmiş:<br />

Silinmiş: Batkın D, Çetinkaya F<br />

;Diabetes Mellitus Hastalarının<br />

Ayak Bakımı ve Diabetik Ayak<br />

Hakkındaki Bilgi, Tutum ve<br />

Davranışları : Journal of Health<br />

Sciences 14 (1) 6-12, 2005. <br />

Silinmiş: , : , . . 1998. 57 (6) p<br />

1325-32, 1337-8.<br />

Silinmiş: , İ, , 47 (11) 1083-5.<br />

Silinmiş: , , 36 (1) 97-103.<br />

Silinmiş: : . . 81 (1) p 29-36.<br />

Silinmiş: , , , , , , , : 15, 20 (4)<br />

p 185-90.<br />

Silinmiş: : , , 21;59, 1982.<br />

Silinmiş: Singh N, Armstrong<br />

DG, Lipsky BA: Preventing Foot<br />

Ülcers in Patients With Diabetes:<br />

American Medical Association,<br />

January 12, 2005-293: 2.<br />

2<br />

Silinmiş: Mancini L, Rutolo V:<br />

The diabetic foot: Epidemiology.<br />

Rays Oct-Dec 1997 22 (4). p511-<br />

23.<br />

Silinmiş: . , : : , .<br />

41-Sriussadaporn S;Ploybutr S;Nitiyonant W; Vannasaengs; Vichayanrat A: Behavior in<br />

self-care on the foot and foot ulcers in Thainon-insulin dependent Diabetes Mellitus. J.<br />

Med Assoc Thai (Thailand) Jan 1998 81 (1) p 29-36.<br />

118


42-Abbot CA, Carrington AL, Ashe H, Bath S, Every LC, Griffiths J, Hann AW, Hussein<br />

A, Jackson N, Johnson KE, Ryder CH: The North-West Diabetes Foot Care Study:<br />

İncidence of, and risk factors for, new diabetic foot ulseration in a community-based<br />

patient cohort: Diabetic Medicine. 2002.<br />

43- Moreno Hernondez M_, Trilla Soler M, Esplerga Capdevilla A, Mengual Miralles N,<br />

Bundo V, Dielle M, Juano la Costaj, Auba Lambrieh J: Self-care and risk factors of<br />

diabetic foot in patients with type II diabetes mellitus; Aten Primaria (Spain) Sep 15, 1997<br />

20 (4) p 185-90.<br />

44-İpbüker A: Seker hastalıgının sosyal sorunları, Türk Diyabet Mecmuası, 21;59, 1982.<br />

45-Chico A, Perez A, Caixas A, Ordonez J, Pou JM, Leiva A: Lipoprptein concentrations<br />

and non-insulin–dependent diabetes mellitus: relationship to glycaemic control and<br />

diabetic complications: Diabetes Research and Clinical Practice 33 (1996) 105-110.<br />

46-John E. Mc Dermoh, MD: The Diabetic Foot: American Academy of Orthopaedic<br />

Surgeons Monograph Series, 1998.<br />

47-Koschinsky ML, Marcovina SM: The relationship between lipoprotein and the<br />

complications of diabetes mellitus: Acta Diabetol (2003) 40;65-76.<br />

48-Nicolucci A, Cavaliere D, Scorpiglione N, Carinci F, Capani F, Tognoni G et al: A<br />

comprehensive assesment of avoidability of long-term complications of diabetes. A casecontrol<br />

study. Italian Study Group for the imple- mentation of the St. Vincent Declaration.<br />

Diabetes Care 19: 927,1996.<br />

49-Carrington AL, Abbot CA, Griffiths J, Jackson N, Johnson SR, Kulkarni J, Van Ross<br />

ER, Boulton AJ: A foot care program for diabetic unilateral lower-limb amputees;<br />

Diabetes Care 24: 216-221, 2001.<br />

50-Ersoy C, Tuncel E, Özdemir B, Ertürk E, İmamoğlu Ş; İnsülin Kullanan Tip 2 DM’lu<br />

Hastalarda Diyabet Eğitimi ve Metabolik Kontrol, 2006.<br />

51-Chico A, Perez A, Caixas A, Ordonez J, Pou JM, de Leiva A; Lipoprotein<br />

concentrations and non-insulin-dependent diabetes mellitus: relationship to glycaemic<br />

control and diabetic complications; Diabetes Res Clin Pract. 1996.<br />

Silinmiş: Nicolucci A, Cavaliere<br />

D, Scorpiglione N, Carinci F,<br />

Capani F, Tognoni G et al: A<br />

comprehensive assesment of<br />

avoidability of long-term<br />

complications of diabetes. A casecontrol<br />

study. Italian Study Group<br />

for the imple- mentation of the St.<br />

Vincent Declaration.<br />

Diabetes Care 19: 927,1996<br />

Silinmiş: , AL, Ashe H, Bath S,<br />

Every LC, Griffiths J, Hann AW,<br />

Hussein A, Jackson N, Johnson<br />

KE, Ryder CH Torkington r, Van<br />

Ross ER, Whalley AM, Widdows<br />

P, Williamson S, Boulton AJ: , , .<br />

2<br />

Silinmiş: , , , , , , , : 24: 216-221,<br />

.<br />

Silinmiş: , , , , , .<br />

Silinmiş: , , , , , : . <br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: , , , , ;: . (6) 119-123.<br />

Silinmiş: Özer E, Sengül AM,<br />

Gedik S, Salman S, Salman F,<br />

Sargın M et al: Diabetes<br />

Education: a chance to improve<br />

wel being of Turkish people with<br />

type II diabetes. Patient Educ<br />

Couns 51: 39, 2003 <br />

Silinmiş: , , .<br />

Silinmiş: Stratton İM, Adler A,<br />

Neil AHW, Mattheus DN, Manley<br />

SE, Cull CA, Hadden D, Turner<br />

RC, Holman RR on behalf of the<br />

UK Prospective Diabete Group<br />

Study. Assocition of glycemia<br />

with macrovasculer and<br />

microvasculer complications of<br />

type 2 diabetes (UKPDS 35):<br />

prospective obserational study.<br />

BMJ Volume 321 12August2000:<br />

405-412<br />

Silinmiş: , , , , : : . .<br />

50, , : . : . , . . . , , .<br />

119


52-Ünlühızarcı K, Muhtaroğlu S, Kabak Ş, Bayram F, Keleştimur F; Serum lipoprotein (a)<br />

levels in patients with diabetic foot lesions: Diabetes Research and Clinical Practice 71.<br />

(2006) 119-123.<br />

53-Erem C, Değer O, Bostan M, Örem A, Sönmez M, Ulusoy Ş, Telatar M: Plasma.<br />

54-Özer E, Sengül AM, Gedik S, Salman S, Salman F, Sargın M et al: Diabetes Education:<br />

a chance to improve wel being of Turkish people with type II <strong>diyabetes</strong>. Patient Educ<br />

Couns 51: 39, 2003.<br />

55-Diabetes Control and Complications Trial, The New England Journal of Medicine,<br />

1993.<br />

56-Stratton İM, Adler A, Neil AHW, Mattheus DN, Manley SE, Cull CA, Hadden D,<br />

Turner RC, Holman RR on behalf of the UK Prospective Diabetes Group Study.<br />

Assocition of glycemia with macrovasculer and microvasculer complications of type 2<br />

diabetes (UKPDS 35): prospective obserational study. BMJ Volume 321 12August 2000:<br />

405-412.<br />

Silinmiş: WHO Expert<br />

Committee on Diabetes Mellitus<br />

Education. Second report.<br />

Technical report series 646.<br />

Geneva World Health<br />

Organization, p58, 1980.<br />

Silinmiş: . : . . , 7: 360, 0.<br />

Silinmiş: , , , , , , . : . . Jan: 225,<br />

2003.<br />

Silinmiş: : . , : , .<br />

Silinmiş: : . . . , .<br />

57-Dargis V, Pantelejeva O, Jonushaite A, Vileikyte L, Boulton AJ: Benefits of a<br />

multidisciplinary approach in the management of recurrent diabetic foot ulceration in<br />

Lithuania: a prospective study. Diabetes Care 1999.<br />

58-Beaser RS, Richardson DL, Hollerorth HJ: Education in the treatment of diabetes. Edit:<br />

C. Ronald Kahn, Gordon C. Weir. Joslin's Diabetes mellitus. 1994 by Joslin Diabetes<br />

center, p404, 1994.<br />

59-WHO Expert Committee on Diabetes Mellitus Education. Second report. Technical<br />

report series 646. Geneva World Health Organization, p58, 1980.<br />

60-Workshop Report. Diabetes Care and Research in Europe: The St. Vincent Decleration.<br />

Diabet Med, 7: 360, 1990.<br />

61-Adler A_, Stevens RJ, Manley SE, Bilous RW, Cull CA, Holman RR, UKPDS Group.<br />

Development and prog- ression of nephropathy in type II diabetes: The United Kingdom<br />

62-Prospective Diabetes Study (UKPDS 64). Kid- ney _İnt. 2003 Jan: 225, 2003.62-<br />

Ceriello A: The possible role of postprandial hyperglycaemia in the pathogenesis of<br />

diabetic complication. Diabetologia, 46 (Suppl 1): M9, 2003.<br />

Silinmiş: , , , , , , , , . . , : , .<br />

Silinmiş: Koschinsky ML,<br />

Marcovina SM: The relationship<br />

between lipoprotein and the<br />

complications of diabetes<br />

mellitus: Acta Diabetol (2003)<br />

40;65-76.<br />

Silinmiş: , , , , : : 63: BMJ. 325<br />

(7369): 860, 2002.<br />

Silinmiş: Erem C, Değer O,<br />

Bostan M, Örem A, Sönmez M,<br />

Ulusoy Ş, Telatar M : Plasma<br />

lipoprptein levels in Turkish<br />

NİDDM patients with and<br />

withoutvasculer diabetic<br />

complications: April 20, 1999. <br />

Silinmiş: Ragnarson Tennvall<br />

G, Apelqvist: Prevention of<br />

diabetes-related foot ulsers and<br />

amputations; acost-utility analysis<br />

based on Markov model<br />

simulations: Diabetolojia 8 (2001)<br />

44: 2077-2087.<br />

Silinmiş: Mark P. Slovenkia,<br />

MD: Foot Problems in Diabetes:<br />

Medikal Clinics of North America<br />

4 (1998 July) 8: 949-971.<br />

120


63-American Diabetes Association: Implications of the UKPDS. ADA. Annual Review of<br />

Diabetes. p68, 1999.<br />

64-Gray A, Clarke P, Farmer A, Holman R, United Kingdom Prospective Diabetes Study<br />

(UKPDS) Group: implementing intensive control of blood glucose concentration and blood<br />

pressure in typeII diabetes in England: cost analysis (UKPDS 63): BMJ.325 (7369):<br />

8602002.<br />

65-Clarke P, Gray A, Adler A, Stevens R, Raikou M, Cull C, Stratton, Holman R, UKPDS<br />

Group. United Kingdom Prospective Diabetes Study. Cost-effectiveness analysis of<br />

intensive blood-glucose control with metformin in overweight patients with type II<br />

diabetes (UKPDS 51) Diabetologia, 44: 298, 2001.<br />

66-Ramachandran A.: Specific problems of the diabetic foot in developing countries.:<br />

Diabetes Metabolism Research Reviews, 2004 May-Jun; 20 suppl: S 19-22.<br />

67-Özkan Y, Çolak R, Demirdağ K, Yıldırım MA, Özalp G, Koca SS: Diyabetik Ayak<br />

Sendromlu 142 Hastanun retrospektif olarak incelenmesi: Türkiye Klinikleri J Endocrin<br />

2004, 2: 191-195.<br />

Silinmiş: diabet<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: 3<br />

68-Ragnarson Tennvall G, Apelqvist: Prevention of diabetes-related foot ulsers and<br />

amputations; acost-utility analysis based on Markov model simulations: Diabetolojia 8<br />

(2001) 44: 2077-2087.<br />

69-Oşar Z, Damcı T, Yalaza A, Kiper G, Özyazar M, İlkova H, Bağrıaçık N: Diyabetik<br />

Ayak Ülserinde Tedavi Sonuçları ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi: 1996.<br />

70-Eren İ, Erdi Ö, Özcankaya R: Tip 2 Diyabetik Hastalarda Kan Şekeri İle Psikiyatrik<br />

Bozuklukların İlişkisi: Türk Psikiyatri Dergisi 2003; 14 (3): 184-191.<br />

Silinmiş: 4<br />

Silinmiş: Diabet<br />

Silinmiş: 5<br />

121


Sayfa 7: [1] Silinmiş BARIŞ 28.02.2008 21:03:00


Sayfa 7: [2] Silinmiş BARIŞ 23.12.2007 08:39:00<br />

Sayfa 10: [3] Silinmiş BARIŞ 28.02.2008 22:51:00


Son 20 yılda diabetes mellitus hızla artmıştır ve yakın gelecekte de arta- cağı<br />

tahmin edilmektedir.Değişik toplumlarda prevelans oranları açısından bü yük farklılıklar<br />

vardır.Örneğin;Papua Yeni Gine’deki kavimlerde Eskimolarda ve ana kıtada yaşayan<br />

Çinlilerde bu oran % 1 iken Avustralyadaki’’aborigene’’ lerdeAmerika’daki’’Pima’’<br />

kızılderelilerinde,Mikronezya’daki ‘’Nauruan’’ larda % 20-45 arasında bulunabilmektedir.<br />

Ülkemizde 1960 yılında Türk Diyabet Cemiyeti’nin taramalarında diyabet<br />

prevelansı % 1,5-2 bildirilmiştir.1999-2000’de TürkDiabet Epidemiyoloji Çalış ma Grubu<br />

diyabet prevelansını erişkin yaş grubunda % 7,2 ve bozuk glikoz toleransının prevelansını %<br />

6,7 olarak bildirmiştir.<br />

Her iki bozuklukta kadınlarda daha fazla ve şehirde yaşayan nüfusta kırsal ke sime<br />

göre daha sık görülmektedir.Ülkemizde Tip 2 diabetli hastaların bilinme- yen diabetliler<br />

/bilinen diabetliler oranının 2/3 olduğu görülmüştür.<br />

Diyabetli hastaların % 90’ı Tip 2, % 10’u ise Tip 1 diabetes mellitus’tur.<br />

Tip 1 diabet her yaş grubunda görülmesine rağmen çocuk ve genç erişkin lerde<br />

daha sıktır.İlk altı ayda son derece nadir görülür.4-6 yaş arasında pik ya par,6-8 yaşında<br />

kısmen azalır ve 8-14 yaş arasında tekrar pik yapar.Kız ve er- kek çocuklarda puberte<br />

döneminde Tip 1 diabetin görülme sıklığı tekrar artar. 30 yaştan sonra yeni olgu çok azdır.<br />

Tip 1 diabet Kuzey Avrupa ülkelerinde beyaz ırkta daha fazla görülmektedir.<br />

Örneğin;Finlandiya ve İsveç gibi.Japonya ve Korede ise oldukça azdır.Tip 2 diabetli<br />

sayısı yaşla birlikte artar.Kadınlarda 65 yaşına kadar erkeklerden daha fazla,65<br />

yaşından sonra fark yoktur.<br />

DİABETİN TANI VE SINIFLANDIRILMASI<br />

Diabet tanısı ile ilgili kriterler son 20 yıl içinde büyük ölçüde değişime<br />

uğramıştır.1979 yılında ABD’de ‘’National Diabetes Data Group’’ ve 1980’de Dünya<br />

Sağlık Örgütü (WHO) diabet için tanı ve sınıflandırmaya bir standar-dizasyon<br />

getirebilmek amacı doğrultusunda çalışarak Bozuk Glikoz Toleransı (BGT-‘’IGT –<br />

Impaired Glucose Tolerence’’) ve diabetes mellitus tanı kriterleri- ni<br />

tanımlamıştır.1997’de Amerikan Diabet Derneği (ADA) ve Dünya Sağlık Örgütü<br />

tarafından yeniden gözden geçirilip yeni


Sayfa 10: [4] Silinmiş BARIŞ 28.02.2008 21:26:00<br />

s, , , , , , , , , , , ,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!