Kıbrıslı Gençlik Dergisi - Reklam ajansı
Kıbrıslı Gençlik Dergisi - Reklam ajansı
Kıbrıslı Gençlik Dergisi - Reklam ajansı
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
İsmail ÖZSOYKAL<br />
Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği 3. sınıf KGP - ANKARA<br />
“Düşünüyorum, o halde varım!”<br />
İlkokul yıllarında,Türkçe derslerimizin vazgeçilmeziydi<br />
“okuduğumuzu anladık mı?”<br />
ödevleri. Bir parça verilirdi,okunurdu ve sonundaki<br />
sorular yanıtlanmak üzere ev ödevi<br />
olarak öğrencilere bırakılırdı. Çocukların<br />
kuşkusuz o sorular arasında en çok sevdikleri<br />
sorular, sonu “arkadaşlarınızla tartışınız.<br />
” diye biten sorular olurdu. Çünkü yazılı bir<br />
cevap vermek üzere çaba harcamak gerekmezdi<br />
ve daha da önemlisi “tartışma” kelimesinin<br />
o cezp edici özelliği kendini gösterirdi.<br />
Biz o soruyu anlamak istediğimiz gibi<br />
anlardık ve anında işin kolayına kaçarak “tartışdık<br />
bidddiiii” demek öyle bir haz verirdi ki<br />
çocuk benliklerimize…defteri kitabı bir an<br />
evvel kapatıp da “anne ödevlerimi bitirdim”<br />
deyip sokağa atardık kendimizi. Ağacın yaş<br />
iken eğildiği aklımızın ucundan geçmezdi.<br />
Ülkemizin gençliğinin, bugün, böyle bir<br />
“okuma-tartışma-yorumlama” yetisinden bu<br />
ve bunun gibi geçmişe dayalı etkenlerden<br />
dolayı aciz kalacağı ise küçük akıllarımızın<br />
ucundan bile geçmezdi. Ne de olsa 20 yaşına<br />
geldiğimizde gökten zembille inerdi bize<br />
bu vasıflar diye düşünür, hep ertelenmemesi<br />
gerekenleri ertelerdik yarınlara.<br />
Ortaokulun biyoloji derslerine özgü ise aklımda<br />
kalan tek tük cümlelerden biri de şuydu<br />
: “İnsanlar doğar,büyür,yaşlanır ve ölür”.<br />
Büyüme evresi ise kendini fiziksel değişim<br />
ve gelişimlerle gösterirdi. Büyümek sadece<br />
bu fiziksel gelişimlerden mi ibaretti peki?<br />
Sadece cinsel anlamda olgunlaşmak,sesin<br />
kalınlaşması, boyun uzaması mıydı büyümek<br />
? Bizlere okullarda büyümenin sadece<br />
somut getirileri öğretildi. Oysa daha mantıklı<br />
düşünebilmek,üretebilmek,bir soruna<br />
gerektiğinde çözüm getirebilmek gibi soyut<br />
getiriler daha önemli olmalıydı. Ama öğretmenlerimizi<br />
de bundan dolayı yadırgamamak<br />
lazım. Toplumsal arıza, büyümenin<br />
sadece ehliyet alacak yaşa gelmek olduğunu<br />
benimsetmişti bir kere günümüz çocuklarına.<br />
Kıbrıs’ta büyümek bu demekti artık<br />
ve böyle bir yerde “çocuklar artık büyüyorsunuz<br />
ve gerek kendi sorunlarınıza gerekse<br />
toplumsal sorunlara karşı daha hassas olmanız<br />
ve çözüm arayışında bulunmanız gerek.<br />
Büyümek aslında bu demek” diyen bir öğretmene<br />
karşı yöneltilen anlamsız ve yabancı<br />
bakışlar çok da yerinde olurdu. Biz böyle büyütülmemiştik<br />
çünkü. Ya da büyümek böyle<br />
öğretilmemişti bize.<br />
Nasıl büyüdüğümüzse gayet aşikar. Çocukluğumuzdan<br />
beri hazıra konmalarla<br />
büyüyoruz. Bu hazıra konmalar bizim hep<br />
işimizi kolaylaştıran ama aslında bize toplumsal<br />
anlamda çok büyük zararları olan<br />
olgulardır. 60 lı yıllardan beri kurtarılmayı<br />
bekleyen bir toplum haline geldik ya da<br />
getirildik. Böylelikle çoğu kez başkalarına<br />
muhtaç olduk,çoğu kez başkalarına şükran<br />
duyduk, ve bu sistem benliklerimize öyle<br />
bir işlemiş ki artık aksini düşünemez ve<br />
daha da kötüsü topluma kazandırdığımız<br />
yeni bireyleri de bu sistem içinde yoğurarak<br />
kendimize benzetir olduk. Çeşitli dogmalar<br />
ve tabular arasında yetişiyor bugün gençliğimiz.<br />
Eline oyuncağı verilip de etliye sütlüye<br />
karıştırılmayan,hatta karıştırmamak bir<br />
tarafa,etrafında olan biteni takip etmekten<br />
bile yoksun bir çocuk gibi çoğumuz. Düşünme<br />
güdüsünü çoktan kaybetmiş uyuşturucu<br />
bağımlılarından bir farkımız kalmadı. Bunun<br />
tek suçlusu bu yaptırımları uygulayanlar da<br />
değil elbette. Ne de olsa karşılarında rahatlık<br />
düşkünü,tembelleştirmeye dünden razı<br />
ve buna fazlasıyla yatkın bir toplum var. Hal<br />
böyle olunca da alan razı, satan razı durumuna<br />
uzun vadede ama hiç de zor olmayan<br />
bir şekilde düşürüldük. Kurunun yanında,ne<br />
derece çok olduğu tartışılan, yaş da yandı ve<br />
14<br />
yana yana kurudu bütün düşünmeye ve sorgulamaya<br />
biraz olsun meyilli beyinler.<br />
“Düşünüyorum, o halde varım!” sözünün<br />
önemini kat kat daha iyi anlar olduk, fakat<br />
ne yazık ki düşünemeyip de yok olmaya başladıktan<br />
sonra. Gelecek olan her nesil için<br />
daha da bir karamsarlık kaplamaya başladı<br />
içimizi. Kendimizden 3-5 yıl sonra gelenlere<br />
bile bakıp, “biz bu kadar mı soyutlanmıştık<br />
dünyadan,bu derece mi aldırmaz olmuştuk<br />
toplumsal meselelerimize,bizim meselelerimize?”<br />
diye sorduğumuza göre,gelecekteki<br />
bireylerin düşünsel gelişimleri hakkında<br />
endişelenmemek elde mi ? 25 yaşında bir<br />
“olgun” bireyle, 15 yaşında bir çocuğun<br />
olaylara bakış açıları arasında hiçbir fark olmadığını,<br />
bunun nedeninin de aslında 25<br />
yaşına gelenin 10 yıl yerinde sayması olduğunu,<br />
(ha pardon!! Bu arada tabii ki boyunun<br />
uzadığını,sesinin kalınlaştığını ve cinsel gelişimini<br />
tamamladığını yani “büyüdüğünü”)<br />
göz önünde bulunduralım. Bu tablo ne kadar<br />
trajikomikse bizim<br />
halimiz de<br />
o derece acınası<br />
bir hal işte! “(V)ah<br />
kıbrısım kıbrısım”<br />
diye şarkılar söylemek<br />
düşer bundan<br />
sonra bizlere.<br />
“Evvel zaman içinde<br />
kalbur saman<br />
içinde. . bir Kıbrıs<br />
vardı. Cennetten<br />
bir parçaydı bir<br />
zamanlar. Kendi<br />
i n s a n ı y l a , k e n d i<br />
yağında kavrulan<br />
bir adaydı…. ” diye<br />
ileride çocuklarımıza anlatacağımız çok masalımız<br />
birikti,sevinelim. .<br />
Her ne kadar sızlansak,yakınsak da, kendimiz<br />
ettik, kendimiz bulduk,bu durumu<br />
biz yarattık ve bunun bütün getirilerine de<br />
katlanmak zorundayız. Keşke birileri bu gidişe<br />
dur diyebilse de,Kıbrıslının daha fazla<br />
“keşke” leri olmasa. Keşke…ama yolun sonunda<br />
pek bir ışık yok. Düşünen,sorgulayan<br />
insanlara ibretle değil de ne yaptığına anlam<br />
verilmeyen büyük bir yabancılıkla bakılıyor<br />
sanki artık. Bu da her şeyi anlatıyor<br />
bizlere,şevkini kırmaya yetiyordu bir şeyler<br />
yapmak için çaba sarf edenlerin. Kıbrıs’ta<br />
düşünenler garip,gariplerse normal olmuş<br />
artık. Ender rastlanan şey, taşlaşmış beyinler<br />
değil, çalışan beyinler olmuş. Mucize olmuş<br />
sokakta düşünene rastlamak. Düşünmemiz<br />
mucize olmuş…