27.12.2014 Views

Sayfa 14

Sayfa 14

Sayfa 14

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

22 AHMET<br />

Krk Testi serisinden<br />

yeni kitap<br />

KURUCAN<br />

10 AHMET<br />

Ödüllü kitabn<br />

hikâyesi<br />

BÜKE<br />

20<br />

Selim<br />

leri öykü<br />

kitabn anlatt<br />

CAN BAHADIR YÜCE<br />

4<br />

ROMAN<br />

SERDAR GÜVEN<br />

Sömürülenin<br />

dünyas<br />

LLÜSTRASYON: ORHAN NALIN<br />

6R<br />

S. KEMAL BAYILDIRAN<br />

Budak’n<br />

yeni iir<br />

kitab<br />

8<br />

BYOGRAF<br />

METN KARABAOLU<br />

ki<br />

Bediüzzaman<br />

kitab<br />

23<br />

BYOGRAF<br />

AYE BAAK<br />

A’dan Z’ye<br />

Hermann<br />

Hesse<br />

38<br />

USTA GÖZÜYLE<br />

Recai<br />

Güllapdan<br />

ve rfan<br />

Külyutmaz<br />

Orhan Kemal’in Yüz Karas adl roman yazlndan<br />

51 yl sonra, geçtiimiz haftalarda kitaplat.<br />

Türkiye’de bu kitap gündemdeyken ABD’de de David<br />

Foster Wallace’n The Pale King adl roman<br />

yazarnn ölümünden üç yl sonra okurla bulutu. Bu<br />

iki eserden yola çkarak yazarnn ölümünden sonra<br />

yaymlanan kitaplar derledik.<br />

<strong>Sayfa</strong> <strong>14</strong><br />

ZAMAN GAZETESÝ’NÝN ÜCRETSÝZ AYLIK KÝTAP EKÝDÝR. YIL:6 SAYI:65 6 HAZRAN 2011 PAZARTESÝ


KA PAK <strong>14</strong><br />

‘Yeryüzü hep delikanl’ 6<br />

Hikmet aray olarak muhafazakârlk 12<br />

‘Tek amacm bakmak’ 13<br />

A’dan Z’ye Hermann Hesse 23<br />

ÖLEN YAZAR M, KTAPLAR ÖLMEZ<br />

pin gölgesinde bir demokrat 25<br />

Bir Alman’n gözüyle 1915 28<br />

Hanmlar, bu öykülere dikkat! 29<br />

Haydi yerlerinize, mar mar… 31<br />

Sert ve travmatik öyküler 32<br />

1993’ün adn koymann zaman gelmedi mi 35<br />

Kesien kaderlerin mekânsz öyküsü 36<br />

Anadolu’nun uyan nasl gerçekleti 37<br />

06<br />

ngiliz dilinin en<br />

önemli airlerinden<br />

William Butler<br />

Yeats’in seçme<br />

iirlerinden oluan<br />

Her ey Ayartabilir Beni, Cevat<br />

Çapan’n çevirisiyle Helikopter<br />

Yaynlar tarafndan bir kez<br />

daha okuyucuyla buluturuldu.<br />

Sezgi Durgun,<br />

Memalik-i<br />

ahane’den<br />

Vatan’a adl<br />

kitabnda, siyaset<br />

bilimi ve sosyoloji<br />

balamnda corafyann<br />

ulus ve devletle ilikisini 12ele alyor.<br />

Meksikal yazar<br />

Carlos Fuentes,<br />

Kayg Veren<br />

Dostluklar’la fantastik<br />

edebiyata<br />

görkemli bir dönü yapyor;<br />

eletirel, büyülü, ayn zamanda<br />

gerçekçi öykülerle 19buluturuyor okurlarn.<br />

Yazarn ölümünden sonra…<br />

O<br />

rhan Kemal’in Yüz Karas adl<br />

romannn 51 yl sonra kitaplamas<br />

ve David Foster Wallace’n The Pale<br />

King adl yaptnn ölümünden sonra<br />

okurla bulumas ayn tarihlere denk<br />

geldi. Bu iki örnek bize bu ayki kapak<br />

dosyamz esinledi. Kalabalk bir listenin<br />

yer ald dosyay<br />

beeneceinizi umuyoruz. Söylei konuumuz<br />

Selim leri’yle uzun bir aradan sonra yaymlanan<br />

öykü kitab Yamur Akamlar üzerine konutuk.<br />

“Bir Kitabn Hikâyesi” sayfasnda ise Ahmet<br />

Büke, Sait Faik Ödülü’ne deer görülen<br />

Kumrunun Gördüü adl kitabn anlatt bu ay.<br />

Bizde pek fark edilmemi bir bayapt olan<br />

Chinua Achebe imzal Parçalanma’y Serdar<br />

Güven deerlendirdi. Metin Karabaolu geçen<br />

haftalarda yaymlanan iki Bediüzzaman<br />

kitabn, Ahmet Kurucan ise Krk Testi serisinin<br />

son kitab Cemre Beklentisi’ni tantt. Georges<br />

Perec, Hermann Hesse, Rfat Ilgaz, William<br />

Butler Yeats, Carlos Fuentes ve dierleri Kitap<br />

Zaman’nn sayfalarnda.<br />

yi okumalar…<br />

Ömür Ceylan’n<br />

Yitik Düler<br />

Kervan adl,<br />

“Kün Düleri”,<br />

“Dün Düleri” ve<br />

“Gün Düleri” alt balklarn<br />

tayan kitab, hayat çöle<br />

dönen modern insana “ak” 26çars yapyor.<br />

Ercan Yldrm,<br />

Modern Türk’ün<br />

Hikâyesi adl<br />

çalmasnda,<br />

Türk<br />

öykücülüünün önemli bir<br />

tonunu, yerli ve bu topraklara<br />

ait bir rengini iyice 26belirginletiriyor.<br />

Doumunun 100.<br />

yl vesilesiyle<br />

Rfat Ilgaz’n<br />

kitaplar yeniden<br />

yaymlanyor.<br />

Geçtiimiz günlerde yeni<br />

basks yaplan Sar Yazma,<br />

Rfat Ilgaz’ tanmann belki 27de en iyi yolu.<br />

Hüseyin Yorulmaz,<br />

kitabnda,<br />

bazlarmzn<br />

sadece ‘imam<br />

hatip okullarnn<br />

kurucusu’ olarak bildii,<br />

çoumuzun ise tanmad<br />

Celal Hoca’y, yaknlarnn 24dilinden anlatyor.<br />

FEZA GAZETECÝLÝK AÞ ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ: ALÝ AKBULUT<br />

GENEL YAYIN MÜDÜRÜ: EKREM DUMANLI GENEL YAYIN MÜDÜR<br />

YARDIMCISI: MEHMET KAMIÞ GENEL YAYIN EDÝTÖRÜ: ALÝ ÇO LAK<br />

EDÝTÖR: CAN BAHADIR YÜCE GÖRSEL YÖNETMEN: FEVZÝ YAZICI<br />

SAYFA TASARIM: AHMET BÝÇER SORUMLU MÜDÜR VE YAYIN<br />

SAHÝBÝNÝN TEMSÝLCÝSÝ: HAYRÝ BEÞER REKLAM GRUP BAÞKANI:<br />

HAKAN DÝKMEN REKLAM SATIÞ KOORDÝNATÖRÜ: ALÝ DEMÝRHÝSAR,<br />

MUHAMMET YILMAZ SEKTÖR YÖNETÝCÝLERÝ: CENK AYTUÐU<br />

YAYIN TÜRÜ: YAYGIN SÜRELÝ ADRES: ZAMAN GAZETESÝ 34194<br />

YENÝBOSNA-ÝSTANBUL TEL: 0212 454 1 454 (PBX) FAKS: 0212 454 <strong>14</strong> 96<br />

REKLAM TEL: 0212 454 82 47 BASKI: FEZA GAZETECÝLÝK A.Þ TESÝSLERÝ<br />

HTTP://KÝTAPZAMANÝ.ZAMAN.COM.TR<br />

HER AYIN ÝLK PAZARTESÝ GÜNÜ YAYIMLANIR<br />

Mustafa<br />

Armaan’n yeni<br />

çalmas Kazm<br />

Karabekir’in<br />

Gözüyle Yakn<br />

Tarihimiz, ‘geçmi’in bir kurguyla<br />

nasl ekillendirildiini<br />

göstermesi açsndan önemli 34bir belge nitelii tayor.


KÝ TAP ZAMANI<br />

ROMAN<br />

Sömürülenin dünyas<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Çamzn klasik romanlarndan saylan Chinua Achebe imzal Parçalanma,<br />

büyülü ve masals diliyle, halknn günden güne yok oluuna ahitlik eden<br />

gururlu fakat çaresiz bir adamn etkileyici öyküsüyle Joseph Conrad’n<br />

Karanln Yürei romanna bir cevap niteliinde.<br />

PARÇALANMA, CHINUA ACHEBE, THAK YAYINLARI, ÇEV.: NAZAN ARIBA, 191 SAYFA, <strong>14</strong> TL<br />

S<br />

SERDAR GÜVEN<br />

ömürge anlatlar denince hiç üphesiz Joseph Conrad’n Karanln Yürei<br />

adl roman gelir akllara. Romannda aslnda ne yapar Conrad Sömürgecilii<br />

sömürgecilerin gözünden anlatarak, uzak diyarlara medeniyet götürme<br />

adna yola çkm sömürgecilerin zamanla (belki de en bandan<br />

beri) nasl da maddi bir çkar elde etme niyetiyle kuandklarn gözler önüne serer.<br />

Siyah rkn, beyaz rk tarafndan ilk kez sorguland bu kitabn, edebî yönü bir<br />

kenara, dorudan ya da dolayl olarak ilettii mesajlarla aslnda bildik sömürge<br />

anlatlarnn çok da ötesine geçmediini iddia edenler vardr. Nihayetinde,<br />

Karanln Yürei anlatt dünya ile ilgili herhangi bir konuma yerletirmez<br />

kendini. Sömürgecileri övmez, yaptklarna bir dayanak bulmaya<br />

çalmaz ama onlar yapp ettiklerinden dolay eletirmez de. Conrad’n<br />

tasvir ettii Afrika’ya yükledii anlamlar, önceki anlatlardan çok da<br />

farkl bir ton tamaz. Onun anlatt bu dünyann insanlar gariptir,<br />

hayvanî özelliklerle kuanmtr, dahas tpk tenleri gibi tekinsiz bir<br />

karanlkla özdelemitir. Bu karanlk insanlarn dünyasna yaplan<br />

yolculuu beyaz adamn gözüyle anlatrken ister istemez kendini<br />

darda konumlandrr ve genel yarglardan kaçamad için zaman<br />

zaman rkçln snrlarnda gezinir Conrad.<br />

KARANLIIN YÜRE’NE CEVAP<br />

Karanln Yürei’nin yazarna en önemli itiraz Nijeryal<br />

romanc Chinua Achebe’den gelmitir. Kendilerini yola<br />

getirilmesi gereken uygarlklar olarak gördüü ve insan<br />

kalbinin en ilkel ve vahi kuytusunu Afrika’ya benzettii,<br />

kitap boyunca sürekli olarak siyahlara hayvanî birtakm<br />

sfatlar yükledii için Conrad’ rkç olarak görür<br />

Achebe. Conrad’n metinlerinin Achebe’yi çok megul<br />

ettiini, yazd kimi baka yazlardan ve eletirel metinlerinden<br />

de biliyoruz. Sömürülen, kendisine yönelik<br />

bakn niteliini kavradkça kendi tarini bakalarna<br />

brakmamaya çalr. Bu sebeple Achebe dünya edebiyatnda<br />

çok önemli bir yere sahip olan Parçalanma<br />

adl romann yazar. Sömürenin kendisine nasl<br />

baktn bildii için, zaman zaman bir tür savunma<br />

reeksi tamakla birlikte, kendisiyle<br />

ilgili metinlerdeki bak tersyüz eder.<br />

Parçalanma (dilimizde daha önce Ruhum<br />

Yeniden Doacak adyla yaymlanmt) romanna<br />

deinmeden önce, kitaplar bütün<br />

dünyada on milyonun üzerinde satan, krk<br />

be dile çevrilen, 2007 ylnda Man Booker<br />

ödülünü alan, Afrika edebiyatnn en önemli<br />

ismi Achebe’nin yaamna bakmakta fayda<br />

var. Nijerya’daki gbo kabilesinden olan<br />

yazar, Biafra bölgesinin ülkeden ayrlmas<br />

uruna bamszlk hareketi içinde<br />

yer almasyla dikkati çeker. Bir yandan<br />

sömürgecilerin varlna kar direnen<br />

yazarn, dier yandan da ülkesinde bir iç<br />

çatmaya girmesi artc olmasa gerek.<br />

Sömürgecilerin siyahlara ait imgesini ala-<br />

a etmeye çalrken, siyahlarn kendi<br />

içindeki çatmalara ve kimi geleneklerin<br />

toplum üzerinde yaratt tahribata<br />

da dikkat çekmeye çalr. Sorun, sadece<br />

beyaz adamn siyah adama bakyla ilgili<br />

deildir ona göre. Sadece gelenekler de de-<br />

ildir. Ekonomik kaynak çatmalar da onun en<br />

önemli vurgu alandr.<br />

Chinua Achebe’nin tüm dünyada büyük yank<br />

uyandran roman Parçalanma, yukarda sözü edilen<br />

bu hususlar dikkate alnarak yazlmtr. Her yönüyle<br />

bir klasik olan roman, gerek yalnl, gerekse çarpc<br />

ironisiyle hem Afrika hem de dünya edebiyatna yeni<br />

bir bak açs kazandrmtr. Sömürgecilerin siyahlara dair<br />

kulland imgelere etkileyici bir ekilde cevap verilir eserde.<br />

4<br />

Chinua Achebe<br />

Görünürde basit, sradan bir hikâye anlatrken bunu<br />

nasl baarr Achebe Bu kadar yaln bir kitap, nasl<br />

olur da etki gücü yüksek bir ton kazanr<br />

AFRKA KABLESNDE GÜNDELK HAYAT<br />

Achebe, Parçalanma romannda, yaayan en büyük<br />

güreçi ve savaç kabul edilen bir adamn,<br />

Okonkwo’nun hikâyesini anlatr. Ünü bir yangn<br />

gibi tüm Bat Afrika’ya yaylan bu adamn gündelik<br />

hayatna odaklanr kitabn birinci bölümünde. Eleri<br />

ve çocuklaryla yaad dünyann özelliklerini<br />

ayrntya kaçmadan, sömürge anlatlarna kar bir<br />

cevap olmas için uramadan, tüm doall içinde<br />

anlatmaya çalr. gbo kültürünün ayrlmaz bir parças<br />

olan hikâyeciliin de devreye girmesiyle roman<br />

genileyerek atasözlerinden, kssa ve masallardan<br />

yararlanarak etkileyici bir hale bürünür. Romanda<br />

karmza çkan insanlar yaadklar her durumu<br />

inanlaryla olduu kadar sözlü kültürün öeleriyle<br />

açklama urandadr. Kabilenin gündelik hayat,<br />

geleneklerle kurduu ilikiler, onlar çepeçevre saran<br />

dinsel inanlar büyük bir doallk içinde gözler<br />

önüne serilir. Yaln bir dil kullanr Achebe. Atasözleri<br />

sk sk nasihat vermek için konumalar keser.<br />

Okonkwo’nun kabna smaz öfkesi her seferinde<br />

yal bir kabile üyesinin veya kadnlarn havaya kalkan<br />

iaret parmayla bölünür. Her ey dolayl söylenir<br />

romanda. Her kssa bir nasihat içindir.<br />

Romann bakahraman Okonkwo’nun günün birinde<br />

istemeden bir kabile üyesini öldürmesiyle ak<br />

deitiren Parçalanma, kahramann gelenekler gerei<br />

baka bir köye sürgüne gönderilmesiyle devam eder.<br />

O zamana kadar bir bütünlük içinde resmedilen kabile<br />

hayatnn parçalanmasn, küçük ve sradan, üstelik<br />

çok da detaylandrlmam bir hikâye üzerinden<br />

anlatr Achebe. Okonkwo’nun sürgündeki hayatn<br />

anlatan ikinci bölüm boyunca, zaman zaman kabile<br />

üyelerini sarp sarmalayan ve çou zaman gündelik<br />

hayatlarn skntl hale getiren geleneklerle dolayl<br />

olarak bir hesaplamaya girer. Hem sk skya baldr<br />

geleneklerine Okonkwo, hem de bunun basncn<br />

sklkla üzerinde hisseder. Üstelik artk kendi kabilesinden<br />

uzakta bir sürgündür.<br />

NJERYA’DA GEÇEN EVRENSEL ÖYKÜ<br />

Kitabn son bölümünü tamamen eletirel bir zemine<br />

oturtur Achebe. Okonkwo’nun sürgünden dönüünün<br />

anlatld üçüncü ve son bölümde, köyünde misyonerleri<br />

ve sömürge idarecilerini gören Okonkwo’nun<br />

mücadelesi anlatlr. Bir zamanlar kendi kontrolünde<br />

olan hayatnn zamanla bakalar tarafndan yönlendirilmesi,<br />

gündelik hayatn misyonerler ve sömürge idarecileri<br />

tarafndan kontrol edilmesi ve Okonkwo’nun<br />

bu durum karsndaki trajedisi resmedilir. Ama Harold<br />

Blooom’un da iaret ettii gibi, her ne kadar Nijerya<br />

ekseninde bir hikâye anlatsa da, Okonkwo’nun<br />

trajedisinin evrensel boyutu dikkat çekicidir. Güçlü bir<br />

adamn nasl adm adm güçsüz hale getirildiini, sömürgecilerin<br />

bakalarn kendilerine benzetmeye çalmasn<br />

sradan insanlarn hikâyesi dolaymyla anlatr<br />

yazar. ngilizce yazyor olmasna karn, dardan bir<br />

bakla deil, olabildiince içeriden resmeder sömürülenin<br />

dünyasn. Skmadan, “sradan insanlara duydu-<br />

u gerçekçi efkatle”, büyülü ve masals bir dille, ama<br />

en çok da halknn günden güne yok oluuna ahitlik<br />

eden gururlu fakat çaresiz bir adamn son derece etkileyici<br />

öyküsüyle Conrad’n Karanln Yürei romanna<br />

bir cevap verir gibidir Chinua Achebe.


KÝ TAP ZAMANI<br />

R<br />

Budak araya ‘mesafe’ koymuyor<br />

Abdülkadir Budak, 2007’de yaymlanan toplu<br />

iirlerinden sonra ilk kez bir iir kitabyla okurun<br />

karsna çkyor. Otuz iirden oluan Mesafe,<br />

Yunus Nadi iir Ödülü’ne deer görülmütü.<br />

MESAFE, ABDÜLKADR BUDAK, YKY, 64 SAYFA, 9 TL<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

‘Yeryüzü hep delikanl’<br />

ngiliz dilinin en önemli airlerinden William Butler<br />

Yeats’in seçme iirlerinden oluan Her ey Ayartabilir<br />

Beni, Cevat Çapan’n çevirisiyle Helikopter Yaynlar<br />

tarafndan bir kez daha okuyucuyla buluturuldu.<br />

HER EY AYARTABLR BEN, WILLIAM BUTLER YEATS, ÇEV.: CEVAT ÇAPAN, HELKOPTER YAYINLARI, 96 SAYFA, 12 TL<br />

2<br />

SABT KEMAL<br />

BAYILDIRAN<br />

007’de toplu iirleriyle okurun<br />

karsna çkan Abdülkadir<br />

Budak, 2008’de Yunus Nadi iir<br />

Ödülü’nü kazanan Mesafe ile dört yl sonra<br />

sevenlerinin huzurunda göründü. Otuz<br />

iirden müteekkil Mesafe, airin lirizmin<br />

peini brakmadn ortaya koyuyor.<br />

Budak iirini sever ya da sevmezsiniz.<br />

Ama unu teslim etmek gerekir ki, altndan<br />

imzay çekince o iirin Budak’a ait<br />

olduunu bilirsiniz. Yllar önce “bir airin<br />

palette rengi belli olmaldr” diye yazmtm.<br />

Budak ite o rengi yakalayanlardan.<br />

Doal olarak iir cemaatinde esen<br />

bir rüzgâr pek çok airi belli bir alana<br />

sürükler. 1980 öncesi sosyalist gerçekçi<br />

olmamak, o rüzgâra kaplmamak ‘birey’<br />

olmay gerektirdiyse, günümüzde de<br />

kinci Yeni’nin uzanda durmak, sürüye<br />

kaplmamak olarak yorumlanmaldr.<br />

Sürüye kaplmamak için kimisi bilgisayarn<br />

yaratt imkânlardan da yararlanarak<br />

görsel, deneysel iire; kimisi de arkaik<br />

imkânlar yoklayan bir iire yöneldi.<br />

Abdülkadir Budak<br />

YALIN VE DERN<br />

Günümüzde ‘bir araya gelmemi iki<br />

sözcüü bir araya getirme’yi hedef alan<br />

airlerin yannda Budak iiri yaln, yaln<br />

olduu kadar da derin duruyor. Budak,<br />

mecazlar doal ak içinde kullanrken<br />

okuru iirin içine hemencik sokuveriyor:<br />

Derimi gömlekten sayp darya çkmtm<br />

Giyinik görünümlü çrlçplaktm<br />

ki dar sokan kesitii bir yerde<br />

Cadde pozlarn bir yerde koyup<br />

Kibrin gözlerine cesurca bakacaktm<br />

Kibirle düelloya giren Budak, bir usta<br />

olarak gençlere tepeden bakmayan bir<br />

air. Hani tarihimizde “Marur olma padiahm,<br />

senden büyük Allah var” diye<br />

barrlarm ya padiah geçerken, Budak<br />

da içindeki padiah alçakgönüllü olmaya<br />

davet ediyor. Çünkü bu ödül bolluunda<br />

üst üste iki ödül alan genç airler ne oldum<br />

delisi oluyor, her çiziktirdiklerini demlendirmeden<br />

yaymlamaya balyorlar.<br />

Budak’n iirini tanyanlar, Mesafe’de<br />

bir sürprizle karlamayacaklardr. En<br />

uzun iirinin otuz dokuz dizelik olduu<br />

bu kitabn ‘alamet-i farikas’, dizelerin<br />

oldukça ksalm olmasdr. Bunu airin<br />

artk ‘bilgelik’ aamasna ulam olmasna<br />

yorumlayabiliriz. Kendi iirini, bir<br />

manifesto nitelii tayan “Mahlas”ta<br />

öyle anlatyor:<br />

Ne Dou ne Bat’ydm<br />

Daha çok Anadolu<br />

Gömleim yerli kumatan<br />

Bize ait bir sesin ardndan gittim<br />

Hececiler ölmütü<br />

Ses yüzünden dirilttim<br />

Tabii ilk dizedeki olumsuz ifade “Hem<br />

Dou’yum hem Bat” biçiminde olsa<br />

Nâzm Hikmet’le, Necip Fazl’la akrabal<br />

daha belirgin olacak, ‘yerli kuma’n<br />

içe kapanma olmadn, ‘insanlk tarihinin<br />

olumlu her eyinin doal mirasçs<br />

olduunu’ daha iyi belirginletirecekti.<br />

Ama hececiler ölse bile, Budak’n iirinde<br />

‘gizli hece’nin varl inkâr edilemez;<br />

bu, sadece uyaktan deil, dizelerin<br />

çounlukla ayn hecede olmasndan<br />

kaynaklanyor.<br />

‘YIRTIK ELBSE BENM / VE ONU GYNEN DE’<br />

“Talar Efes’ten deil/ Anadil’den getirdim”<br />

diyerek ‘yerli’liini vurgulayan<br />

Budak, keke ‘anadil’ ile ‘anadili’ni kartrmasayd.<br />

Bir de “Gaz skmasnn<br />

nedeni nedir” dizesinde “nedeni nedir”<br />

gibi bir kakafoniden kaçnsayd diye<br />

düünüyorum. Kitabna Arapça kökenli<br />

bir sözcüü ad olarak seçen bir airin<br />

‘sebep’i kullanmaktan kaçnmasnn sebebi<br />

ne ola ki<br />

Budak’n bir baka ‘alamet-i farikas’,<br />

iir kiisinin birinci tekil kii oluudur. Baka<br />

bir deyiiyle iirde aclar dile getirilen<br />

kii Budak’tan bakas deildir. air, hep<br />

kendinden yola çkar, yine kendine varr:<br />

Yrtk elbise benim<br />

Ve onu giyinen de<br />

Hilmi Yavuz’un Çöl iirleri’ni okudunuz<br />

mu Oraya da bir selam var.<br />

FOTORAF: ZAMAN, TARIK ÖZTÜRK<br />

Y<br />

“<br />

KEMÂL YANAR<br />

aama da ölüme de bo<br />

ver. Geç git ey atl!”<br />

ngiliz dilinin yetitirdii<br />

en büyük airlerden<br />

biri olan William Butler Yeats, mezar<br />

tana ünlü iirlerinden “Under Ben<br />

Bulben”n bu son dizelerinin yazlmasn<br />

vasiyet etmiti. Oysa 1865 do-<br />

umlu airin ömrü, sona erdii 1939’a<br />

dek, biten iki yüzyln en çalkantl dönemlerini<br />

kapsad gibi; Yeats yaam<br />

boyunca hiçbir zaman bu olaylara bo<br />

veren, srtn dönen biri ol(a)mamt.<br />

Tannm portre ressam John Butler<br />

Yeats ile rlanda’nn varlkl ailelerinden<br />

birinin kz Susan Pollexfen’in<br />

olu olarak dünyaya gelen airin, çocukluunun<br />

uzunca bir dönemi babasnn<br />

ileri dolaysyla Londra’da<br />

geçmiti. Buna ramen kendisinde<br />

iz brakan ilk anlar, tatillerini geçirdii<br />

ve annesinin ailesinin yaad-<br />

rlanda’nn batsndaki Sligo bölgesine<br />

dairdir. Babas gibi bir ressam<br />

olabilmek hayaliyle geçen ilkgençli-<br />

i, ksa sürede gerçek tutkusunun iir<br />

olduu kararyla kesinlik kazanmtr.<br />

Ailesinin genç yalarda edindirdii<br />

okuma sevgisiyle, Shakespeare’i,<br />

ngiliz Romantik airlerini ve Dante<br />

Gabriel Rossetti, William Morris gibi<br />

Rafael dönemi öncesi air-ressamlar<br />

kefeden Yeats; yaam boyunca yaptnda<br />

önemli bir yer edinen gizemcilie<br />

de ilk bu yllarda merak sarmt.<br />

air, Dublin’de geçirdii eitim<br />

döneminin ardndan ailesi ile birlikte<br />

1887’de Londra’ya tekrar döndü.<br />

Bu dönemde, British Museum’un kitaplnda<br />

kefettii rlanda halk edebiyatnn<br />

masal ve efsaneleri, Yeats’e<br />

iir ve oyunlarnda yararlanabilecei<br />

zengin bir kaynak oluturdu.<br />

YEATS’N EN BLNEN RLER<br />

Yaam boyunca krka yakn eser veren,<br />

verimli bir edebiyat serüveni olan<br />

Yeats’in, kendine has iir dili ve simgelerinin<br />

çevrilme güçlüü dolaysyla dilimize<br />

aktarl; düzyazlarnn yer ald-<br />

Kelt afa ve yllar önce yaymlanan<br />

Cevat Çapan çevirisi Her ey Ayartabilir<br />

Beni’yi saymazsak, oldukça kstl olmutur,<br />

ne yazk ki. airin seçme iirlerinin<br />

yer ald bahsi geçen kitap, geçti-<br />

imiz günlerde Helikopter Yaynlar tarafndan<br />

özenli bir baskyla bir kez daha<br />

okuyucu önüne çkarld.<br />

Kitap, Yeats’in “1916 Paskalya<br />

Ayaklanmas”, “Bizans’a Yolculuk”,<br />

“ç Sava Günleri Üstüne Düünceler”<br />

gibi en bilinenlerin de içinde yer ald-<br />

26 iirden oluuyor. En iyi iirlerini<br />

olgunluk döneminde vererek edebiyat<br />

tarihinde ayrks bir yere sahip olan<br />

airin, iirinde krlma yaratan olaylardan<br />

biri, rlanda bamszlk hareketinin<br />

ateli önderlerinden Maud Gonne<br />

ile yaad tutkulu iliki olmutur.<br />

Yeats’in birçok iirine de esin kayna-<br />

olan Gonne, airin bu davay benimsemesine<br />

ve ulusal bir rlanda sanat ve<br />

edebiyatnn yaratlmas için çalmasna<br />

da yol açmtr: “Her yandan kuatlmz<br />

ve kaplar kilitlenmi/ Kararszlmzn<br />

üstüne, bir yerde/ Bir adam öldürülüyor,<br />

bir ev kundaklanyor,/ Ama açkça<br />

anlalmyor olup bitenler:/ Gelin, src-<br />

n bo yuvasnda kendi yuvanz yapn.//<br />

Talardan ya da odunlardan bir barikat,/<br />

On dört günü geçen bir iç sava;/ Dün gece<br />

o genç askerin ölüsünü/ Kanlar içinde yolun<br />

ortasna yuvarladlar:/ Gelin, src-<br />

n bo yuvasnda kendi yuvanz yapn.”<br />

RLANDA BAIMSIZLIK SAVAI’NIN TANII<br />

Yeats’in sürekli bir gelime ve olgunlama<br />

nitelii tayan eseri, resmi<br />

brakp tamamyla iire yöneldii<br />

ilk yllarda romantizmin izlerini tar.<br />

Onu asl olgunlatran ise üphesiz,<br />

kendisinin de dürüst bir tan olduu<br />

rlanda Bamszlk Sava’dr: “Kargaalk<br />

salnm yeryüzüne,/ Yükseliyor<br />

kana bulanm sular, ve her yerde/ Sulara<br />

gömülüyor suçsuzluun töreni;/ yiler<br />

her türlü inançtan yoksun,/ Oysa youn<br />

bir tutkuyla esrik kötüler.” Ne Protestanlarn<br />

maddeciliine, ne de Katoliklerin<br />

ar ulusalc banazlna<br />

yaknlk duyan Yeats, silahl bir ayaklanmadansa<br />

genel olarak yeni bir rlandallk<br />

bilincinin oluturulmas gerektii<br />

görüüne sahiptir. ngilizlerin<br />

acmaszca bastrdklar 1916 Paskalya<br />

Ayaklanmas, airin siyasal gelimeleri<br />

alglamasnda ve bunu iirine<br />

yanstmasnda bir dönüm noktas<br />

olmutur: “Biliyoruz dülerini. Bilmek/<br />

Yeter dü kurup öldüklerini;/ Ya ar<br />

sevgiden/ Çldrp öldülerse/ Yazyorum<br />

iirimde-/ MacDonagh ile MacBride/<br />

Sonra Connoly ile Pearse/ Hem bugün,<br />

hem gelecek günlerde,/ Yeil giyilen her<br />

yerde/ Deiti, her ey deiti kökten:/<br />

Korkunç bir güzellik dodu.”<br />

Simgesel bir dile ve Pagan kültüre<br />

yaslanan iiri hep bir umut ve<br />

bilgelik tayan Yeats, yaad ça,<br />

içinde bulunmay seçtii mücadele<br />

alann geniletmek ve derinletirmek<br />

çabasn hiçbir zaman terk etmemitir:<br />

“Sürdürün türkünüzü; bir<br />

yerde doarken yeni bir ay,/ Göreceiz<br />

uyumann ölmek olmadn,/ Duyarak<br />

yeryüzünün yeni bir hava tutturdu-<br />

unu-/ Yeryüzü hep delikanl çünkü-/<br />

Sonra baranlar çkacak yarlardaki<br />

gibi,/ ve insanlar olacak bizi yüreklendiren,/<br />

Atn sürüp gidenlerden.”<br />

6


KÝ TAP ZAMANI<br />

BYOGRAF<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

ki Bediüzzaman kitab<br />

Geçtiimiz haftalarda Bediüzzaman üzerine iki yeni çalma yaymland. Eref<br />

Edib’e ait olan kitap, Risale-i Nur Müellifi Said Nur: Hayat, Eserleri, Meslei<br />

ismini tayor. Abdülkadir Selvi’nin kaleme ald Ateten Yllar ise Türkiye<br />

siyasetinin ve medyasnn “Bediüzzaman’la imtihan”n anlatyor.<br />

RSALE- NUR MÜELLF, SAD NUR, HAYATI-ESERLER-MESLE, EREF EDP, FAHRETTIN GÜN, BEYAN YAYINLARI, 224 SAYFA, 12 TL<br />

ATETEN YILLAR, ABDÜLKADR SELV, NESL YAYINLARI, 272 SAYFA, 11 TL<br />

Ö‘<br />

METN KARABAOLU<br />

teki’ler var ederek, var ettii<br />

‘öteki’leri de ‘düman’latrarak<br />

kendisini tanmlayan tek parti<br />

zihniyetinin hayattayken ve hatta vefatndan<br />

sonra bile huzur vermedii bir<br />

isimdir Bediüzzaman Said Nursi.<br />

Osmanl’nn, slam dünyasnn ve bir bütün<br />

olarak dünyann büyük çalkantlar ve<br />

dönüümler yaad bir dönemde doan,<br />

böyle bir zamanda kendi doup büyüdüü<br />

bölgeden balayarak bütün insanla uzanan<br />

bir manevî hizmet mecras açan, açt<br />

bu mecrann özgürlükçü, sosyal ve siyasal<br />

tazammunlar dolaysyla da muktedirlerin<br />

öfkesini üzerine celbeden Bediüzzaman<br />

Said Nursi’nin bir slam âlimi ve düünürü<br />

olarak ortaya koyduu ‘sivil’ duruun önemi<br />

gün geçtikçe daha iyi anlalyor. Türk-<br />

Kürt gerilimi bata olmak üzere Türkiye’nin<br />

yayor olduu sorunlar, ‘otoriter’ modellerin<br />

ar bedellerinin ödeniyor olduu slam<br />

topraklarndaki özgürlük ve demokrasi<br />

araylar, yüz yl önce bu konularda iman<br />

temelli bir bak açs ve çözüm önerisi sunmu<br />

olan Bediüzzaman’ giderek daha da<br />

konuulur hale getiriyor.<br />

BEDÜZZAMAN’IN ‘YENDEN KEF’ M<br />

Bir bakma, Bediüzzaman’n gecikmi bir<br />

‘yeniden kefi’nden söz etmek mümkün.<br />

Bediüzzaman’ evvelce kefedenler, zaten<br />

onun sunduu yaklamla gerek Türkiye toplumu,<br />

gerek küresel toplum içerisinde dikkate<br />

deer bir düünü ve yaay örnei sunmu,<br />

küresel bir iman hizmetini deiik veçheleriyle<br />

yürütmülerdi. Ama Bediüzzaman’n<br />

hem ‘entelektüel’ düzlemde, hem de sergiledii<br />

sosyal-siyasal duruun ‘farkllk içinde<br />

beraberlik’ için sunduu imkânlar ile ancak<br />

imdi daha geni bir çerçevede fark ediliyor<br />

olduunu söylemek mümkün.<br />

Bunu, müntesipleri dndaki kesimler tarafndan<br />

düne kadar ya basmakalp Kemalist<br />

klielerle ya da “mücahit” ve “aktivist” kimli-<br />

iyle tanmlanrken, bugün yaklam ve metodu<br />

ile de konuulur hale gelmesinden anlyoruz.<br />

Bu balamda, Bediüzzaman üzerine<br />

yazlan yazlar kadar, hakknda yaymlanan<br />

kitaplarn sayca artn görüyoruz. Anadolu<br />

Kava isimli kitabnda Bediüzzaman’n<br />

tarihçesini göz ard ederek Türkiye tarihinin<br />

yazlamayacan söyleyen Fred A. Reed’in<br />

tespitine de denk düen bir gelime bu…<br />

Bu kitaplara, geçtiimiz haftalarda<br />

iki yeni eser eklendi. Bunlardan ilki,<br />

Bediüzzaman’la yol arkadal yapm<br />

olan, daha Merutiyet günlerinden Bediüzzaman<br />

Said Nursi’yi tanm bulunan bir<br />

isme, Eref Edib’e ait. Beyan Yaynlar tarafndan<br />

yaymlanan ve Fahrettin Gün’ün<br />

yayna hazrlad kitap, Risale-i Nur Müellifi<br />

Said Nur: Hayat, Eserleri, Meslei ismini<br />

tayor. Eser, Merutiyet günlerinde balad<br />

yaynclk hayatn Srat- Müstakîm,<br />

Sebilürread nâiri olarak Cumhuriyet döneminde<br />

de karlat engellerden kaynaklanan<br />

inktalarla birlikte sürdüren Eref<br />

Edib’in Bediüzzaman üzerine yazdklarnn<br />

bir araya topland bir çalma niteliinde.<br />

Kitab yayna hazrlayan Fahrettin<br />

Gün, Eref Edib’in dilinden Bediüzzaman’<br />

anlatmaya geçmeden önce uzunca bir biyografi<br />

sunuyor okuyucuya. Bediüzzaman<br />

hakknda daha önce yaplm çalmalardan<br />

derlenmi bu biyografi, ne yazk ki,<br />

Bediüzzaman’n “Tekilat- Mahsusa üyelii”<br />

türünden Cemal Kutay gibi aibeli bir<br />

isimden mülhem ispatlanmam iddialara<br />

da yer veriyor. Buna karlk, ayn biyografide,<br />

baka birçok eyin yan sra, Eref Edib<br />

hakknda Bediüzzaman’n u ifadelerini de<br />

öreniyoruz: “Envâr- slâmiyeyi elli seneden<br />

beri nereden, hakâik- slâmiyeyi ehl-i<br />

dalâlete kar müdafaa eden ve elli seneden<br />

beri benim maddî, manevî bir hakiki kardeim<br />

ve meslektam…”<br />

Bediüzzaman 1959’da talebeleriyle Ankara’da<br />

Kendisiyle elli senelik ainal olan bir<br />

ismin Bediüzzaman hakknda yazdklarnn<br />

derlendii çalmada, baz metinlerin tahkikli<br />

nerini umuyor insan. Mesela, Eref<br />

Edib’in Bediüzzaman’la yapt mehur mülakatta<br />

yer alan ve sonraki çalmalara eksik<br />

ekilde aktarlm bir ifadeyi Sebilürread’da<br />

yaymlanan tam haliyle (bkz. c. V, say<br />

119, s. 302) görmek istiyor. Ama ne yazk<br />

ki, bu tahkik tam yaplamam olmal ki,<br />

Bediüzzaman’n “Gözümde ne cennet sevdas<br />

var, ne cehennem korkusu” sözünden<br />

sonra gelen “Cemiyetin, yalnz yirmi milyon<br />

Türk cemiyetinin deil, yüzlerce milyon bütün<br />

slâm cemiyetinin iman namna bir Said de-<br />

il, bin Said feda olsun” ifadesindeki, italikle<br />

vurguladmz ksmlar (ilgili baka kitaplarda<br />

görülemedii gibi) bu çalmada da<br />

atlanm bulunuyor.<br />

Kitaptan örendiimiz önemli bir<br />

tespite göre, bilinen anlamda bir snfa<br />

sokulamayan Risale-i Nur hizmeti için<br />

Eref Edib u dikkate deer tanmlamay<br />

yapm: “Mekteb-i irfan.”<br />

Yakn zamanlarda Bediüzzaman hakknda<br />

yaymlanan bir baka çalma ise<br />

“Siyasette Said Nursî Tartmas” üst baln<br />

ve Ateten Yllar ismini tayor. Yeni<br />

afak Gazetesi Ankara Haber Müdürü<br />

Abdülkadir Selvi’nin kaleme ald kitap,<br />

bir anlamda, Türkiye siyasetinin ve medyasnn<br />

“Bediüzzaman’la imtihan”n anlatyor<br />

ve böylece CHP odakl siyasetin ve<br />

medyann ‘dümanlatrma yetenei’ni<br />

ustalkla ortaya koyuyor.<br />

Bediüzzaman’n hayatnn son yüz gününde<br />

CHP ve medya üzerinden yürütülen<br />

kampanyaya k tutarak balayan kitap,<br />

planlar önceden hazrlanm bir ihtilal<br />

için Bediüzzaman üzerinden DP iktidarna<br />

vurmak üzere giriilen her türlü alçakla,<br />

bugün ‘muteber’ isimler olarak lanse<br />

edilen nice ismin bu uurda yaptklarna,<br />

bu yüzden ömrünün son demlerinde bile<br />

kendisine huzur verilmeyen 80’lik bir ihtiyar<br />

âlime vefatndan sonra dahi 27 Mays<br />

ihtilali artlarnda neler yapldna dikkati<br />

çekiyor. Mezarndan bile rahatsz olanlarn<br />

Bediüzzaman’a vefatndan sonra yaptklar,<br />

bu topraklar için, malum bir zihniyetin demokrasiyi<br />

ve toplumun deerlerini ‘sindirebilme’<br />

kapasitesini anlamak bakmndan<br />

ibretlik bir örnek niteliinde…<br />

SYASETN BEDÜZZAMAN’LA MTHANI<br />

1960’larn ortalarnda bu defa yine Bediüzzaman<br />

üzerinden Adalet Partisi’ni sindirme<br />

çabalarnn ortaya döküldüü kitap,<br />

1990’larn bandaki ‘demokratik açlm’<br />

artlarnda ‘iade-i itibar’ tartmalar üzerinden<br />

Bediüzzaman hakknda siyasetin<br />

yaad imtihana k tutuyor ve içinde olduumuz<br />

dönemin yeni ‘açlm’ inisiyatifi<br />

paralelinde siyasetin Bediüzzaman’la son<br />

imtihanna deinerek son buluyor.<br />

Abdülkadir Selvi’nin çalmas, Türkiye’nin<br />

yakn tarihine dair bir ibret vesikas<br />

niteliinde. Türkiye’de haksz yere elde ettii<br />

konumu koruma adna her türlü ilkesizlii<br />

meru gören bir zihniyete ayna tuttuu<br />

gibi, siyaset sosyolojisi ve psikolojisi üzerine<br />

çalma yapacak isimler için de ziyadesiyle<br />

dikkate deer malzemeler sunuyor. Abdülkadir<br />

Selvi’nin kitabn sonuç bölümünde<br />

belirttii gibi, Türkiye’nin Bediüzzaman gerçeini<br />

göz ard etmesi mümkün deil, dolaysyla<br />

Bediüzzaman’ daha da konuacak.<br />

Bediüzzaman ve dönemi hakknda yaplacak<br />

çalmalarla ve onun hayatna, eserine<br />

dair aratrmalarn ortaya koyaca malzemelerle<br />

bu ‘konuma’larn daha verimli ve<br />

salkl bir noktaya ilerleyeceini umuyoruz.<br />

Neticede, Türkiye toplumu bir ‘Bediüzzaman<br />

tecrübesi’ ile kar karya ve bu tecrübe<br />

Türkiye’nin yüz yüze olduu meseleleri çözüme<br />

kavuturup küresel düzlemde ‘sorunlar’n<br />

deil ‘çözümler’in adresi olabilmesi için hâlâ<br />

kefedilmeyi ve anlalmay bekliyor.<br />

8


Soru saatinizin<br />

cevap vakti<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

9 TL


KÝ TAP ZAMANI<br />

BR KTABIN HKÂYES<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Bizim Kâmil çok uyur!<br />

“Bu kitap toptan Kumru Kâmil’indir. Ödül de onun hakkdr.<br />

Buradan ilan edeyim. Kalabal sevmedii için ben gidip<br />

aldm. imdi kitaplkta üstüne tünemi uyuyor. Sa olsun<br />

çok uykucudur. Ama acayip hikâyeler bilir.”<br />

O<br />

AHMET BÜKE<br />

nunla mevzumuz eski bizim.<br />

Nenem elimdeki sapan görünce<br />

–dut aacndan krdydm- elini<br />

böründe tuttu.<br />

“Çocuk, kumru falan vurursun ha! Cehenneme<br />

gidersin doruca. Peygamber Efendimiz’i<br />

kurtard o.”<br />

Dedem divandan seslendi.<br />

“Kumru deildi güvercindi onlar.”<br />

“Sen nerden bileceksin adam. Cuma’nn sünnetini<br />

bile klmadan eve tknmaya geliyorsun.”<br />

“Ne demek nerden bileceim. Mektepte okuttular<br />

herhalde. Güvercinler yuva yapm, örümcek<br />

a örmü ite.”<br />

“Senin mektepten önce bana babam anlatt.<br />

Babacm müftüydü bilirsin.”<br />

“Sus kadn!”<br />

“Aman adam sen de...”<br />

Böyle devam etti. Hep uzatrd zaten rahmetliler.<br />

Ben elimde sapan saa sola nian alyorum.<br />

Anam! Hakikaten bizim çatda kumru var. Tünemi<br />

ötüyor: Gugu guuuk, anam yok babam yok.<br />

KUMRU SESLER KULAIMDA<br />

Annem öyle örettiydi bana. Kumrular anasz,<br />

babasz olurmu. Hep ararlarm scak kucaklar.<br />

Sonra kasabadan gittim ben. Ama kumru sesleri<br />

kulamda kald.<br />

Kumru anasz, babasz olduu için sokak çocuklarna<br />

benzer. Onlar kadar narin ve her eyi<br />

görendir. O yüzden yazdm ben kitab. stedim<br />

ki, kumru olaym. Onun gibi uçaym. Antenlere<br />

konup aalara bakaym.<br />

Mezarlkba’na misal. Daha geçen gün vurdular<br />

iki kiiyi orada. Sokaklar kar kar parsellidir.<br />

Çou kimse bilmez. Ama kenarn en büyük<br />

derdi budur. Hangi kar kimin olacak Çünkü<br />

ekmek oradan çkar. Kadn ve kokoreç ve de<br />

berbat söüler orada satlr. ki kar eksik yer<br />

açla denk gelebilir. “Aç mezar yoktur, genç<br />

mezar vardr” derler ya. Halt ederler! En çok “aç<br />

genç” mezar var bu memlekette. Açlk korkusunu<br />

krbaç gibi duydukça çoraptaki kelebek çkar.<br />

Sinirler kesilirken krt sesini de duyar Kumru.<br />

Tantraym ite: Kumru Kâmil.<br />

Kumrunun Gördüü, Kâmil’in gördüüdür aslnda.<br />

Onu da bir kaç kere vurdular. Birinde ilediler<br />

kouta. Ama her defasnda geldi kondu<br />

bizim balkona. Anlatt.<br />

SARI RÜYA DEFTER<br />

“Sar Rüya Defteri”nin yeri ayr ama. Onu<br />

stiklal’de yazdk biz. Daha dorusu Kâmil fsldad,<br />

ben not aldm. Eski bir arkadamla bulumutuk.<br />

Bulumadk da ben buldum onu. O<br />

kimseyi, hiçbir yeri bulamyor artk. Annesinin<br />

kolunda geldi.<br />

“Siz konuun çocuum, ben ilerimi halledeyim,”<br />

dedi ve gitti kadn.<br />

Murat, dedim. Beni hatrladn m Yok, dedi.<br />

Yüzün<br />

yabanc<br />

deil ama.<br />

Yüzün bana yabancdeil<br />

ama. Ayaklarm hissizleti<br />

o an. Kimsenin yüzü birbirine benzemiyor.<br />

te bu yüzden arkada-<br />

n hiç unutmaz insan. Kendine<br />

benzemedii ama kendinden<br />

gördüü için –tpk gelincik ve<br />

toprak gibi- unutmaz ve sever<br />

arkadalarn.<br />

En çok ona yandm.<br />

Murat<br />

beni hatrlamayacak.<br />

Hatrlamaynca<br />

da<br />

sevemeyecek,<br />

diye dü-<br />

ündüm. Ben<br />

çok aç kalmm,<br />

dedi. Biliyorum<br />

hücre yamyamdr. Aç<br />

kalnca döner en yakn<br />

arkadan yemeye balar. Çünkü<br />

tanmaz artk onu. Hemen<br />

yan bandakini bitirir. Sonra<br />

o büyük ev çöker ar ar. Aç<br />

kalnca ar gider her ey. Zihin,<br />

ayaklar ve zaman.<br />

Murat, dedim. Biz eski arkadaz.<br />

ark söyleyelim mi Eskiden söylediimiz<br />

bir arky<br />

Belki o zaman hatrlarsn beni, dedim.<br />

Belki o zaman hatrlarm seni, dedi.<br />

“te bir sabah uyandmzda...”<br />

kinci msra sustum ben. Murat da devam<br />

edemedi. Hatrlayamyorum dedi üzgünüm<br />

dedi.<br />

Sonra annesi geldi. Sarldk Murat’la. Eskisi<br />

gibi skt beni. Eskisi gibi elini sol omzuma<br />

koydu.<br />

“Yazdn m bir bir anlattklarm” dedi Kumru<br />

Kâmil.<br />

“Her kelimesini,” dedim.<br />

O yüzden bu kitap toptan Kumru Kâmil’indir. Ödül<br />

de onun hakkdr. Buradan ilan edeyim. Kalabal-<br />

sevmedii için ben gidip aldm. imdi kitaplkta<br />

üstüne tünemi uyuyor.<br />

Sa olsun çok uykucudur.<br />

Ama acayip hikâyeler bilir.<br />

Ben de duydukça yazyorum. Hepsi bu ite.<br />

10<br />

Ahmet Büke


KÝ TAP ZAMANI<br />

DÜÜNCE<br />

Corafya m insan biçimlendirir,<br />

insan m corafyay<br />

Sezgi Durgun, Memalik-i ahane’den Vatan’a adl kitabnda, siyaset<br />

bilimi ve sosyoloji balamnda corafyann ulus ve devletle<br />

ilikisini irdeliyor. Kitap, Kemalist söylemin vatan ve ulus algsnn<br />

oluumunu, politik temellerini kavramak için iyi bir kaynak.<br />

MEMALK- AHANE’DEN VATAN’A, SEZG DURGUN, LETM, 328 SAYFA, 23 TL<br />

Hikmet aray olarak<br />

muhafazakârlk<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Bedri Gencer, Hikmet Kavanda Edmund Burke ve Ahmed Cevdet<br />

adl çalmasyla modernliin eiinde biri Hristiyan dieri Müslüman<br />

olan, geleneksel dünya görüüne sahip iki mütefekkiri karlatrmal<br />

olarak inceliyor, düüncelerindeki ortaklklar gösteriyor.<br />

HKMET KAVAINDA - EDMUND BURKE LE AHMED CEVDET, BEDR GENCER, KAPI YAYINLARI, 216 SAYFA, 12.5 TL<br />

<br />

ALAÂTTN KARACA<br />

“<br />

nsan, yaad yere benzer”<br />

der Edip Cansever bir iirinde.<br />

Bu dizeden yola çkarak<br />

öyle bir soru da sorulabilir: Corafya<br />

m insan biçimlendirir, insan m corafyay<br />

Her ikisi de geçerlidir aslnda.<br />

Corafya ile insan arasnda karlkl bir<br />

etkileim var. Sezgi Durgun, Memalik-i<br />

ahane’den Vatan’a adl kitabnda, siyaset<br />

bilimi ve sosyoloji balamnda insann<br />

corafya ile ilikisini, daha dorusu<br />

corafyann ulus ve devletle olan ilikisini<br />

irdeliyor. Çalmann odanda<br />

Türkiye var. Yazar, Osmanl’dan ulusdevlete,<br />

yani Türkiye Cumhuriyeti’ne<br />

geçi sürecinde vatan algsndaki de-<br />

iimi, corafyann vatanlatrlmasna,<br />

yani vatann inasna yönelik olarak<br />

izlenen politikalar ve düünceleri<br />

irdeliyor. Bu çerçevede özellikle Cumhuriyet<br />

dönemindeki corafya/vatan<br />

algsnn oluumunu/inasn açklama<br />

çabasnda. Giri’te “Kemalist ulusçuluk<br />

söyleminde vatan kavramn analiz<br />

etmeyi hedefledik.” diyerek çalmasnn<br />

ana amacn da belirtiyor. Bu amaç<br />

dorultusunda kitapta “Mekânn inas<br />

ne demektir D mekânn belirlenmesi,<br />

iç mekânn vatanlamas ne demektir<br />

Corafya ne zaman vatan olur<br />

nsanlarn zihninde vatan imgesi hangi<br />

deerler ve imgelerle kurulmaktadr”<br />

gibi sorulara yant aryor yazar.<br />

CORAFYAYI ‘VATANLATIRMAK’<br />

Yapt, “Giri”ten sonra sekiz bölümden<br />

olumakta. lk bölümde, mekâna/<br />

corafyaya ilikin geleneksel ve modern<br />

dönemlerdeki alglama farklarna<br />

deinen Durgun, ulusçuluk hareketlerine<br />

kout biçimde toplumlarn corafyaya/mekâna<br />

baklarnda da önemli<br />

bir deime olduunun altn çizip corafyann<br />

ulus ve devletle olan ilikisine<br />

odaklanmakta. O nedenle, kitabn<br />

ilk bölümünde corafyann vatanlatrlmasna<br />

ilikin kuramsal bir çerçeve<br />

oluturuluyor. Bu balamda yazar, G.<br />

Herder’in, Ratzel’in, Almanlardaki ve<br />

Franszlardaki corafya/vatan algsnn,<br />

Michelet ve Paul Vidal de la Blache’n<br />

corafya/vatan, ulus ve devlet ilikisine<br />

dair görüleri üzerinde durup düüncelerini<br />

karlatryor, Türkiye’deki corafya/vatan<br />

algsnn bu düüncelerle<br />

benzer ya da farkl yönlerini saptyor.<br />

Çalmann ikinci bölümünde bu kez,<br />

modern dönemde ulusçuluk ve ulusçuluun<br />

corafya/vatan alglamalar<br />

üzerindeki etkisi ele alnmakta. Modernleme<br />

ile kout doan ulusçulukta,<br />

corafyann/topran bir ulusa ve devlete<br />

ait klnmas ve toprak, ulus ve devletin<br />

bütünletirilmesi görüünün arlk<br />

kazandn görüyoruz. Bu bölümde<br />

yava yava asl konuya giriyor yazar.<br />

Türkiye’deki modernleme anlay<br />

ve ulusçuluk tartmalarna deiniyor.<br />

Türkiye’de tepeden inmeci, devletçi<br />

bir modernleme politikasnn izlendiinin<br />

altn çiziyor. Kitabn bu ksmnda,<br />

Nazi Almanya’sndan kaçarak<br />

Türkiye’ye gelen 1934-40 yllar arasnda<br />

stanbul Üniversitesi’nde dersler<br />

veren Auerbach’n Walter Benjamin’e<br />

yazd 3 Ocak 1937 tarihli mektuptaki<br />

saptamalar oldukça dikkat çekici.<br />

Auerbach’n Atatürk’ün gerçekletirdii<br />

devrimlere, modernleme politikalarna<br />

ve ulusçulua ilikin gözlemleri<br />

öyle: “Fakat bütün yaptklarn bir<br />

yandan Avrupa demokrasileri ile dier<br />

yandan ise eski Müslüman-Panislamist<br />

saray ekonomisine kar savaarak<br />

gerçekletirmek zorunda kalm; sonuçta<br />

ortaya çkan da fanatik, gelenek<br />

kart milliyetçilik olmu. Var olan slam<br />

kültürü mirasnn reddi, hayal ürünü<br />

bir kadim Türklük (Urtürkentum) ile<br />

balant kurma…”<br />

“TEPEDEN BELLETLEN ULUSÇULUK”<br />

Kemalist ulusçuluu ve modernlemeyi,<br />

“fanatik ve gelenek kart, var<br />

olan slam kültürü mirasnn reddi”<br />

olarak görmesi ve Türkiye’deki<br />

ulusçuluk-modernizm siyasetini Almanya<br />

ve talya’daki “korkunç kan ve<br />

toprak” siyasetine benzetmesi ilginç<br />

Auerbach’n. Bu çerçevede Durgun’un<br />

Cumhuriyet’in ilk yllarndaki ulusçuluk<br />

ve vatan algsna ilikin olarak<br />

yapt “Türkiye Cumhuriyeti tepeden<br />

belletilen ulusçuluk anlayyla<br />

milletini arayan bir devlettir.” saptamasn,<br />

ayn zamanda “Türkiye Cumhuriyeti,<br />

corafyasn/vatan yeniden<br />

tanmlamaya ve hatta Osmanl’nn<br />

corafî mirasn reddederek yeniden<br />

belirlemeye çalan bir devlettir” diye<br />

okumak da mümkün bence. Aslnda<br />

Sezgin Durgun’un çalmas tümüyle<br />

Cumhuriyet’le beraber gelen bu yeni<br />

vatan/corafya ve ulus-devlet anlaynn,<br />

politikasnn izahna yönelik<br />

önemli bir kitap: Kemalist inklâplarn<br />

topra/corafyay, kendi politikas<br />

dorultusunda yeniden tanmlama ve<br />

inâ etme çalmas. Toplumun zihninde<br />

bir yandan silinmeye, bir yandan<br />

da yeniden yaratlmaya çallan<br />

bir vatan imgesi. Kemalist söylemin<br />

vatan ve ulus algsnn oluumunu,<br />

politik temellerini kavramak için<br />

okunmas gereken bir kitap Memâlik-i<br />

ahane’den Vatan’a.<br />

12<br />

M<br />

SÜREYYA SU<br />

odern öznelliin kuruluu<br />

bir bakma<br />

mukayeseye dayanr;<br />

ama bu mukayese, kendini bir tekâmül<br />

sürecinin nihai noktasnda konumlandrrken,<br />

bakalarn bu nihai noktaya<br />

doru ilerleyen tarihsel çizginin gerideki<br />

noktalarnda konumlandrmaya yarayan<br />

bir yöntemdir. Bu yöntem Bat’nn<br />

“modernletirme ve medeniletirme”<br />

misyonu ad altnda ötekinin bakalna<br />

müdahalesini de merulatran bir araç<br />

olmutur. Bu, Bat’nn iyiliin ve doruluun<br />

yegâne emsali olarak kendi benliini<br />

kurarken, kendinden baka gördüü<br />

tüm kültürel unsurlar eksiklik ve<br />

yoksunlukla kurgulad, iyi-kötü eklinde<br />

ikili kartlklar dizgesi oluturan<br />

bir mukayesedir. Böyle bir mukayese,<br />

sürekli olarak ayrmlatrma ve bakalatrma<br />

süreçlerine tekabül eder.<br />

HAKKAT NASI DEL, HAKKAT ARAYII<br />

Geleneksel görü için ise mukayese,<br />

bakasn tanmlamann deil, bakasn<br />

tanmann bir yöntemidir. Bu yüzden<br />

gelenekte bakasyla kurulan iliki ötekiletirme<br />

süreçlerine deil, berikiletirme<br />

süreçlerine ve kendi düüncesini egemen<br />

klmaya deil, berkitmeye dayanr.<br />

Gelenekte mukayesenin amac, bir hakikat<br />

inas deil, bilakis hakikat aray-<br />

dr. Geleneksel dünya görüüne göre<br />

hakikatin kayna hikmettir ve hikmetin<br />

akn bir gösterileni yoktur. Bu yüzden<br />

slam âlimleri hakikatin anlalmasnda<br />

Aristoteles gibi pagan hikmetten de<br />

yararlanmakta bir beis görmemilerdir.<br />

“Hikmet, müminin yitiidir” hadisi<br />

uyarnca, Müslümanlar hikmeti her<br />

türlü dinsel taassuptan uzak bir ekilde<br />

aramlardr. Çünkü geleneksel dünya<br />

görüü ortak bir hikmete dayanr. Nitekim<br />

farkl inanlardan olsa da hikmet<br />

geleneinden beslenen düünce adamlarnn<br />

düüncelerini mukayese eden<br />

çalmalar bu ortakla iaret etmektedir.<br />

Bedri Gencer de, Hikmet Kavanda<br />

Edmund Burke ve Ahmed Cevdet adl yeni<br />

kitabnda modernliin eiinde biri Hristiyan<br />

dieri Müslüman olan, geleneksel<br />

dünya görüüne sahip iki mütefekkirin<br />

mukayeseli bir incelemesini yaparak<br />

düüncelerindeki ortaklklar gösteriyor.<br />

Kitap, mukayeseli monografik bir çalma<br />

olmann ötesinde, muhafazakârln<br />

ontolojik bir sorunsallatrma olarak<br />

modernlie kar eletirel imkânlarn<br />

snayan teorik bir eser olmas yönüyle<br />

önem tayor. Gencer’in kitab,<br />

muhafazakârlk, modernlik ve postmodernlik<br />

gibi günümüzün revaçta tartma<br />

konularna hikmet kavram balamnda<br />

bir açlm getirerek bir anlamda<br />

gerçekliin üzerindeki örtüyü kaldryor.<br />

Bedri Gencer, modernlii “hikmetin<br />

kayb” olarak tanmlyor. Modernlik,<br />

epistemolojik bir yönelile bilimsel bilgiyi<br />

yücelten ve matematiksel düzene göre<br />

doruluu kantlanm bilgiye dayal<br />

olarak “doru dünya”y kurma ülküsü<br />

olan bir projedir. Bu projenin gerei ve<br />

sonucu olarak kadim hikmet anlay geçersiz<br />

klnmtr. Bedri Gencer’in “hikmetin<br />

kayb” eklindeki modernlik tanm,<br />

Baudelaire’den Habermas’a kadar<br />

süren modernlik tartmalarna farkl bir<br />

boyut kazandrmakla beraber, onlarla<br />

bir koutluk da izliyor. Modernlikle ilgili<br />

tartmalarda yitirme deneyimi temel bir<br />

sorunsal olarak öne çkar ve gelenekten<br />

kopua vurgu yaplr.<br />

‘MODERNLK’ NE ZAMAN DODU<br />

Habermas da, tarihteki “kadimler ve<br />

modernler” ayrmna gönderme yaparak<br />

modernliin M.S. 5. yüzylda resmen<br />

Hristiyan olan Dou Roma’nn pagan<br />

geçmiten kopmasn ifade etmek için<br />

kullanlan Latince “modernus” teriminden<br />

doduunu söyler. Bundan itibaren,<br />

modern teriminin içerii sürekli deise<br />

de, eskiden yeniye geçiin bir sonucunu<br />

ifade etmek için kullanldn belirtir.<br />

Fakat modernlik, Fransz Devrimi’ne<br />

kadar hep yeni bir dönemin bilincinin,<br />

kadim dünyayla kendisi arasndaki ilikiyi<br />

yeniden gözden geçirerek kurmasna<br />

karlk gelmitir. Yani hikmetle iliki<br />

kopmamtr. Fransz Devrimi’yle modernlik<br />

farkl bir bilince tekabül etmitir.<br />

Kadim olana bakarak modern olma fikri,<br />

bilimin esinledii bilginin sonsuz ilerleyii<br />

ile toplumsal ve ahlâkî iyilemenin<br />

sonsuz art inancyla deiime urar.<br />

19. yüzyl boyunca bu devrimci ruhtan,<br />

kendini bütün belirli tarihsel balardan<br />

kurtaran radikal bir modernlik bilinci<br />

domutur. Bu bilinç, insann halet-i<br />

ruhiyesinden istikrar ve itidali almtr.<br />

Garip bir ekilde insan, yeniden bir<br />

düzen aray içinde devrimci bir tutum<br />

gelitirmeye balar.<br />

Modernliin tarihi, devrimler tarihine<br />

karlk geldii ölçüde, insann dizginlerinden<br />

kopmas ve bolukta dümesi<br />

sürecidir. Bedri Gencer’in dedii<br />

gibi, “modern insan, hikmete dayal geleneksel<br />

dünya görüünde kurulan dengeyi<br />

kaybettikten sonra hep bir uçtan di-<br />

er uca savrulmutur”. Muhafazakârlk,<br />

esas olarak, modernliin bu ykclna<br />

bir tepkinin ürünü olarak domutur.<br />

Yoksa mevcut düzenin sürmesinden<br />

yana bir sa ideoloji deildir. Bugün<br />

böyle anlalan muhafazakârlk, ironik<br />

bir ekilde, modernliin taycs bir ideoloji<br />

haline gelmitir. Oysa Gencer’in iki<br />

muhafazakâr düünür örneinde ortaya<br />

koyduu gibi, aslnda muhafazakârlk,<br />

hikmet esasl bir geleneksel dünya görüünü<br />

ihya hareketidir.


KÝ TAP ZAMANI<br />

EDEBYAT<br />

‘Tek amacm bakmak’<br />

6 HAZRAN 2011<br />

Georges Perec, ilk basks 1975’te yaplan Bir Paris<br />

Semtinin Tüketilme Denemesi adl kitabnda, oturduu<br />

bir kafeden yaad âna, çevreye, cisimlere, eylemlere,<br />

biçimlere bakarak ald notlar listeliyor.<br />

BR PARS SEMTNN TÜKETLME DENEMES, GEORGES PEREC, ÇEV.: AYE ECE, SEL YAYINCILIK, 64 SAYFA, 8 TL<br />

<br />

<br />

<br />

1<br />

AL DEMRHSAR<br />

982’de ölen Fransz yazar Georges<br />

Perec’nin eserleri 2000’li<br />

yllarda Türkçeye çevrilmeye<br />

baland için baz Türk okurlar onun<br />

hâlâ hayatta olduunu düünür. Gazete<br />

ve dergilerde en çok kullanlan ve artk<br />

neredeyse bir ikon haline gelen fotorafnda,<br />

darmadank kvr kvr saçlar,<br />

çenesinde kocaman bir tutam sakal,<br />

fal ta gibi açlm muzip yeil gözleri<br />

ve mütebessim çehresiyle dost canls,<br />

neeli ve mutlu biri olduunu düündüren<br />

Georges Perec için hayat çok da iyi<br />

balamaz aslnda. Polonyal Yahudi içiler<br />

olan anne ve babas savatan kaçp<br />

1920’de Paris’e yerleir ve mutsuzluklarn<br />

biraz azaltmas için bir çocuk isterler.<br />

1936’da Georges dünyaya gelir. Ama II.<br />

Dünya Sava’ndan kaçamayan babas,<br />

Perec dört yandayken savata ölür. ki<br />

yl sonra da annesi Auschwitz toplama<br />

kampnda ölünce Perec, amcas ve yengesi<br />

tarafndan büyütülür.<br />

PARS’TE BR MEYDANDAN ZLENMLER<br />

Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi,<br />

yazarn küçük bir kitab. Perec sürekli<br />

yaad Paris’te, tarih örenimi gördü-<br />

ü Sorbonne Üniversitesi yaknlarndaki<br />

Saint Sulpice Meydan’nda, Tabac, La<br />

Mairie, Fontaine adl kafelerde üç gün<br />

boyunca oturup meydan seyreder ve<br />

gözüne çarpan her eyi yazar.<br />

Bu kitabndan birkaç yl önce ise Franszcann<br />

en çok kullanlan sesi olan ‘e’ harfini<br />

hiç kullanmadan, yani Franszca’nn<br />

yüzde krkn bir tarafa brakarak Kaybolu’u<br />

(La Disparition) yazmtr. Daha sonra da<br />

sadece ‘e’ seslisinin olduu kelimelerle bir<br />

roman yazm, 70’lerin Paris edebiyat çevrelerinde<br />

çok konuulup tartlmtr.<br />

Perec bir kafede oturur, poet tayan<br />

insanlar, çantalardaki reklamlar, otobüsleri,<br />

dükkanlar, Japon turistleri, güvercinleri,<br />

sahibinin elinde sallanan evrak çantalarn<br />

izler. Mavi Citröen’lere, kiliseye giden insanlara,<br />

sar poetlere, otobüslere, bir köpe-<br />

e, tabuta, polise ya da bebeini gezdiren<br />

bir anneye taklr gözleri:<br />

“Dardaki yüzler artk görünmez oldular.<br />

Renkler koyulayor; çok az bir bölümü ay<br />

dnlatlm, koyu bir grilik.<br />

Sar lekeler, krmz parlaklklar.<br />

Bir 96 geçiyor bo saylr. Bir polis arabas<br />

kilisenin avlusundan geçiyor.<br />

Saint Sulpice’in çanlar çalmaya balyor.<br />

Dolu bir 70, bo bir 96, daha da bo bir 96.<br />

Açlm emsiyeler.<br />

Arabalar farlarn yakyorlar.<br />

çi az dolu bir 96, bir 63.<br />

Rüzgâr sert esiyor gibi görünüyor.<br />

Çok az arabann silecekleri çalyor.”<br />

13<br />

Günler ve saatler boyunca oturduu masadan<br />

olan bitene bakar. Bir kurgu yapmaz,<br />

hikâye anlatmaz, bilgi vermez, derin çkarmlar<br />

sunmaz, bir düünce biçimi koymaz<br />

ortaya, sadece bakar ve gördüklerini yazar.<br />

Yapacak hiçbir ey bulamad için mi Can<br />

skntsndan kurtulmak için mi Vaktini<br />

sadece yazyla uraarak geçirmek istediinden<br />

mi Her an önemli ilerle dolu,<br />

bo ve faydasz eylere vakti olmayan, statü<br />

peinde koan ve bir an bile durup etrafna<br />

bakamayan küçük adama bir ey anlatmak<br />

için mi Farknda bile olmadan birçok kii<br />

tarafndan birçok kere yaplm ama metodik<br />

bir disiplinle uralmam ve yazlmam<br />

bir eyi yazmak için mi O benzersiz<br />

kitaplarn yazmasn salayan bir çeit<br />

otizm sebebiyle mi nsan böyle bir kitab<br />

neden yazar<br />

Karamsar bir analizle; yaad ana,<br />

çevreye, cisimlere, eylemlere, düüncelere,<br />

olulara, biçimlere bakyor, onlar<br />

görüyor, not edip sayarak listeliyor, bilinçaltnda<br />

tespit edip donduruyor, kaydediyordu.<br />

Böylece her eyin ve kendisinin<br />

yazp kayda geçirdii anda ve biçimde<br />

kalacan, zaman yani hayat durduracan,<br />

yalanmadn, yalanmayaca-<br />

n, ölmeyeceini düünerek yazyordu<br />

belki. Ya da Freudyen bir bakla; babasn<br />

hiç tanyamadan, yüzünü hayal meyal<br />

hatrlad annesini, alt yanda korkunç<br />

bir toplama kampnda kaybettii için.<br />

Tüm duygularn, komplekslerin, ruhsal<br />

hastalklarn, çelikilerin, çatklarn, takntlarn,<br />

normal dlklarn, güçlü ya da<br />

zayf kiiliklerin tohumlarnn atld o ilk<br />

alt yan srf Yahudi olduu için kederle,<br />

korkuyla, kaçlarla, travmalarla geçirten<br />

acmasz dünyaya, karanlk yaama olan<br />

kzgnl sebebiyle belki de.<br />

Yani gördüklerini, duyduklarn, dü-<br />

ündüklerini, fark ettiklerini, akmakta<br />

olan yaam, defterine sabitleyip canszlatrmak,<br />

üç boyutlu bu büyük ve kötü<br />

dünyay iki boyutlu küçük bir kâda hapsetmek<br />

için. Bilinçaltnn sarp kayalarla,<br />

derin bataklklarla, tehlikeli maaralarla<br />

dolu ruhsal corafyasndan gelen soyut<br />

bir saldrganlk, hedefsiz bir dümanlk<br />

ve zarif bir intikam duygusuyla, zararsz,<br />

yüksek, yaratc bir varolula dünyay, ya-<br />

am öldürmek için belki de.<br />

Herkesin hayatndaki bu fark edilemeyecek<br />

kadar önemsiz anlar için kitap yazan<br />

birinin Ücret Art Talebinde Bulunmak<br />

çin Servis efine Yanama Sanat ve Biçimi,<br />

Bahçedeki Gidonlar Kromajl Prpr da Neyin<br />

Nesi, Yaam Kullanma Klavuzu kitaplarnda<br />

hayatn daha ilginç anlarn nasl yazm<br />

olabileceini merak etmek ve Kadköy,<br />

Taksim, Caalolu kafelerinde otururken<br />

etrafa biraz da onun bakt gibi bakmay<br />

denemek için okunmal bu kitap.<br />

Abdulkadir Selvi<br />

Birçok ulusal gazete ve TV’de<br />

<br />

<br />

<br />

<br />

www.nesilyayinlari.com<br />

208 sayfa<br />

0212 551 32 25<br />

304 sayfa<br />

AKTÜEL


KÝ TAP ZAMANI<br />

KAPAK<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Bu kitaplarn kaderi ayn!<br />

Son haftalarda farkl ülkelerde yaymlanan iki kitap ayn kaderi paylayor. Önce Orhan<br />

Kemal’in Yüz Karas adl roman yazlndan 51 yl sonra kitaplat. Ardndan ABD’de David<br />

Foster Wallace’n The Pale King roman yazarnn ölümünden üç yl sonra okurla bulutu.<br />

Bu iki kitap, yazarlarnn ölümünden sonra yaymlananlara sadece iki örnek...<br />

O<br />

SU AREZ<br />

rhan Kemal’in geçen ay okurla buluan<br />

Yüz Karas adl roman, yazarn ölümünden<br />

51 yl sonra ilk kez kitaplamt.<br />

Türkiye’deki edebiyat çevrelerinde, 1960 ylnda Son<br />

Saat gazetesinde tefrika edilen romann kitap halinde<br />

yaymlanmas konuulurken, Bat’da da yazarnn<br />

ölümünden sonra ilk kez okur karsna çkan bir kitap<br />

gündemdeydi: David Foster Wallace imzal The<br />

Pale King (Solgun Kral). 2008 ylnda intihar eden<br />

Wallace’n yarm kalan<br />

bu roman, sadece ABD’de<br />

deil, yazarn henüz hiçbir önemli yaptnn<br />

yaymlanmad, çok az kii tarafndan<br />

okunduu ülkemizde bile heyecanla<br />

karland! Bu iki güncel örnekten<br />

yola çkarak yazarlarnn ölümün-<br />

den<br />

sonra yaymlanan balca kitaplar<br />

derledik.<br />

David Foster Wallace<br />

NABOKOV’UN LAURA’SI<br />

Orhan<br />

Kemal Son yllarda dünya edebiyatnn<br />

en çok konuulan kitaplarndan<br />

biri The Original of Laura’yd.<br />

Yazar Vladimir Nabokov’un<br />

ölümünden 32 yl sonra, 17 Ka-<br />

sm 2009’da yaymlanan roman,<br />

yazarn vasiyetine sayg tartmalarn<br />

da beraberinde getirmiti.<br />

Nabokov’un ölmeden önce yarm kalan<br />

bu romannn<br />

yaklmasn istedii biliniyor.<br />

Ancak ailesi metnin çok önemli bir edebiyat yapt<br />

olabilecei düüncesiyle bu vasiyete kar geldi ve<br />

yazarn olu Dimitri Nabokov kitab yaymlad. “2009<br />

ylnn edebiyat olay” diye nitelenen bu gelime akla<br />

elbette bir baka yazar ve vasiyetini getiriyordu.<br />

Franz Kafka<br />

Vladimir Nabokov<br />

Lev<br />

Nikolayeviç<br />

Tolstoy<br />

KAFKA’NIN UYULMAYAN VASYET<br />

Franz Kafka ünlü edebî vasiyetinde arkada ve yayncs<br />

Max Brod’dan, ölümünden sonra eserlerinin yaklmasn<br />

istemiti. Yazarn önce aile dostu, sonra da en yakn<br />

arkada olan Brod, Kafka’nn 1924’teki ölümünün<br />

ardndan, “çann en büyük airi” olduuna inand<br />

arkadann vasiyetine uymad. Önce 1925’te Dava, ardndan<br />

birer yl arayla ato ve Amerika yaymland. Brod<br />

1939’da Prag’dan ayrlrken bavulunda Kafka’ya ait notlar<br />

ve mektuplar da vard. Bunlarn bir ksm zamanla<br />

gün na çkm olsa da hâlâ Kafka’nn yaymlanmam<br />

metinlerinin varl biliniyor. Kafka’nn, aslnda vasiyetinde<br />

ciddi olmad, yazdklarn Max Brod’a emanet<br />

ederken bir gün mutlaka yaymlanacaklarn bildii<br />

iddias ise yllardr tartlmaya devam ediyor.<br />

TOLSTOY VE HACI MURAT<br />

Max Brod, arkada Kafka’nn “çann en büyük airi”<br />

olduunu söylerken, onu Gothe ve Tolstoy’la kyaslamt<br />

ama büyük olaslkla Tolstoy’un da bir kitabnn,<br />

ölümünden sonra basldn bilmiyordu. Ülkemizde<br />

çokça bilinen Hac Murat adl bu ksa ro-<br />

<strong>14</strong>


KÝ TAP ZAMANI<br />

KAPAK<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

man, eyh amil döneminde ya-<br />

am Kafkas lider Hac Murat’ anlatrken<br />

aslnda iki kültürün çarpmasna<br />

mercek tutuyordu.<br />

Tolstoy’u “romanclarn en büyü-<br />

ü” olarak tanmlayan bir baka büyük<br />

romanc, Virginia Woolf’un son<br />

kitab Between the Acts da yaymlanabilmek<br />

için yazarnn ölümünü bekleyecekti.<br />

Woolf’un intiharndan ksa<br />

bir süre sonra, 1941’de yaymlanan<br />

kitap dilimizde Tomris Uyar’n çevirisiyle<br />

perde aras adyla yaymlanmt.<br />

u cümleler Uyar’n önsözünden:<br />

“Nedir Perde Aras Seyirlik bir oyunu<br />

izleyen kapal bir çevrede yaayan<br />

taral seyircilerin perde arasnda<br />

kendi ackl/gülünç yaamlarn sürdürmeleri<br />

mi Birinci ve kinci Dünya<br />

Savalar’nn arasndaki süre mi<br />

Yoksa birbirlerine nefret ve sevgi balaryla<br />

kenetlenmi Giles Oliver’larn<br />

bir ikindi boyu kendilerine tandklar<br />

mola m Galiba üçü de.”<br />

Kadn romanclarn bir önceki<br />

zirvesi Jane Austen’n ölmeden<br />

önce yazd son roman olan kna<br />

da yazarn 1817’deki, 41 yandayken<br />

ölümünden bir yl sonra yaymlanabildi.<br />

Austen’n en gerçekçi<br />

karakterlerinden Anne Eliot’n bir<br />

yüzbayla yaad akn hikâyesini<br />

anlatan kna, kadn kahramannn<br />

duygusal çkmazn dile getirmesiyle<br />

de bir dönüm noktas niteliindeydi.<br />

TWAIN’N GZEML YABANCI’SI<br />

ngiliz romannn kurucularndan<br />

saylan Austen’dan Amerikan<br />

edebiyatnn kurucu babas Mark<br />

Twain’e geçelim. Twain’in de Gizemli<br />

Yabanc adl eseri ölümünden<br />

sonra yaymlanmt. Bir yaratcnn<br />

varlnn sorguland kitap,<br />

Twain’in “karanlk” dönemine ait<br />

saylyor. Ama usta yazarn asl çarpc<br />

miras, ölümünden 100 yl<br />

sonra sansürsüz olarak baslmasn<br />

vasiyet ettii otobiyograsi. Geçen<br />

yl ABD’de ilk cildi yaymlanan otobiyograde<br />

Twain’in ince eletirilerini<br />

ve mizahn bulmak mümkün.<br />

Yazarn ölümünden bir asr sonra<br />

anlalacana dair kesin inancn<br />

satrlarda görmek ise artc.<br />

Amerikan edebiyatnn, Twain’den<br />

sonraki kuann kült ismi<br />

F. Scott Fitzgerald’n ise The Love of<br />

the Last Tycoon adl kitab yazarn<br />

Mihail<br />

Bulgakov<br />

Roberto<br />

Bolaño<br />

Yahya<br />

Kemal<br />

F. Scott<br />

Fittzgerald<br />

ölümünden sonra yaymland. Buna<br />

yarm kalm bir roman demek<br />

daha doru (merakls için: Kitap<br />

Zaman, say 21, Ekim 2007) zira<br />

Fitzgerald romana ömrünün son<br />

ylnda, Hollywood’da senaryo yazarl<br />

yaparken balam ve tasarlad<br />

31 bölümden yalnzca 17’sini<br />

yazabilmiti. Kitap 1941’de, romancnn<br />

ölümünden bir yl sonra basld<br />

fakat son ekline ancak 1993’te,<br />

titiz bir editöryal çalma sonucunda<br />

kavutu.<br />

TORUNU YAYINA HAZIRLADI<br />

Fitzgerald’n çada, arkada ve<br />

ezeli rakibi Ernest Hemingway’in<br />

dilimize Paris Bir enliktir adyla<br />

çevrilen kitab da benzer bir kaderi<br />

paylat. Kitap ilk kez yazarn intiharndan<br />

üç yl sonra, 1964’te, kars tarafndan<br />

yayna hazrlanm ve baslmt.<br />

Ama 1979 ylnda Hemingway<br />

arivleri aratrmaclara açldnda,<br />

Paris Bir enliktir’in eksik parçalar<br />

da bir araya gelmeye balad. Kitaba<br />

son eklini 2009’daki baskyla, yazarn<br />

torunu Sean Hemingway verdi.<br />

Yine Fitzgerald’n öldüü yl,<br />

dünyann öteki ucunda, Rusya’da<br />

bir baka yazar Stalin zulmünden<br />

ylm, ömrünün son ylnda<br />

tamamlad bayapt Usta ile<br />

Margarita’ya son eklini vermeye<br />

çalyordu. Birçok eletirmence<br />

yüzyln en büyük romanlarndan<br />

ve belki de büyülü gerçekçiliin<br />

ilk örnei saylan eserin yazar<br />

Bulgakov, Fitzgerald kadar ansl<br />

deildi. Roman, yazarnn ölümünden<br />

bir yl sonra deil, ancak<br />

1960’l yllarn ortalarnda ve sansürlü<br />

olarak yaymlanabilmiti.<br />

Usta ile Margarita tam metin olarak<br />

ilk kez 1973’te okur karsna<br />

çkabildi. Bugün okuduumuz<br />

son eklinin yaymlanabilmesi<br />

içinse Sovyetler Birlii’nin<br />

daln, 1989’u<br />

beklemek gerekecekti.<br />

Stieg Larsson<br />

15


KÝ TAP ZAMANI<br />

KAPAK<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Makyavel<br />

YAZARI 16 YAINDA ÖLEN KTAP<br />

Avrupa’nn dousunda Bulgakov, kitabn<br />

Stalin zulmü altnda yaymlamaya çalrken,<br />

o corafyann batsnda ise Anne Frank adl<br />

bir genç kz Nazi basks altnda yaadklarn<br />

bir deftere not ediyordu. 16 yanda<br />

Holokost kurban olan Anne Frank’n<br />

“günlüü” Yahudi soykrmnn sembol<br />

metinlerinden biri olarak kald.<br />

rlanda edebiyatnn büyük ismi<br />

Flann O’Brien da benzer bir kaderi<br />

yaamt. Ancak O’Brien’n, geçtiimiz<br />

haftalarda Türk okuyucusuyla<br />

da buluan en önemli roman<br />

Üçüncü Polis, Bulgakov’da<br />

olduu gibi bask ve sansür<br />

yüzünden görmezden gelinmemiti.<br />

Görünüte<br />

ortada bir “edebî baarszlk”<br />

vard. Joyce’un<br />

çada O’Brien’a,<br />

Joyce’a gösterilen ilginin<br />

onda biri bile<br />

gösterilmeyince<br />

Üçüncü Polis yaymlanmak<br />

için<br />

yazarnn ölümünü<br />

bekledi.<br />

Kitaplarnn<br />

ölümünden<br />

Nilgün Marmara<br />

sonra yaymlanmas,<br />

sadece edebiyat çevrelerince kabul görmeyen ya<br />

da baskya urayan yazarlara has deil elbette.<br />

Yazd onlarca kitapla hakl bir öhrete kavuan<br />

Jules Verne de bu kaderi yaad. 1901’de tamamlad<br />

Dünyann Ucundaki Fener adl roman, yazarn<br />

1905’teki ölümünde sonra yaymland.<br />

ROBERTO BOLAÑO FENOMEN<br />

Yazar öldükten sonra yaymlanan yakn tarihli<br />

kitaplarn en çarpclarndan biri hiç kukusuz<br />

Roberto Bolaño imzal 2666 idi. ngilizceye<br />

çevrildiinde çok ses getiren bu devasa roman,<br />

yazar hayattayken tamamlanm fakat gözden<br />

geçirilememiti. Çözülemeyen ve devam<br />

eden cinayetleri konu alan sra d yapt, yazarn<br />

2003’teki ölümünden sonra dünya çapnda<br />

hakl bir üne kavuturdu. Bolaño’nun<br />

gün yüzüne çkmam bir baka eseri Üçüncü<br />

Reich’n da imdilerde Paris Review dergisinde<br />

tefrika edildiini meraklsna hatrlatalm.<br />

Bir isim var ki, onun ölümünden sonra kazand<br />

öhret Bolaño’yu da geride brakt. Milenyum<br />

Serisi’nin (Ejderha Dövmeli Kz ve di-<br />

erleri…) yazar Stieg Larsson, bir tür “küresel<br />

Ergenekon”u anlatt üçlemesiyle sra d bir<br />

üne kavutu. Üç ayr lme konu olan Milenyum<br />

Üçlemesi, geçen yl krktan fazla ülkede<br />

27 milyondan fazla satld.<br />

POLSYENN KRALÇES<br />

Larsson’u dâhil edebileceimiz polisiyegerilim<br />

türünün baka ustalarnn da hayattayken<br />

yaymlandn göremedikleri kitaplar<br />

var. Polisiyenin kraliçesi olarak adlandrlan<br />

Agatha Christie, unutulmaz kahraman Miss<br />

Marple’n vedas anlamn da tayan The<br />

Sleeping Murder (Uyuyan Ölüm) romann<br />

ölümünden ksa bir süre önce tamamlamt.<br />

Ne var ki yazar, ayn yl yaymlanan kitabn<br />

basksn göremedi. 007 James Bond kitaplarnn<br />

yazar Ian Fleming de Altn Tabancal<br />

Adam adl romannn okura ulatn göremeden<br />

hayata gözlerini kapad. Kitap haftalarca<br />

çok satanlar listelerinin ilk srasnda<br />

kald. Ünlü Yüzüklerin Efendisi serisinin yazar<br />

J.R.R. Tolkien’n The Silmarillion adl<br />

eseri de benzer bir kaderi paylat. Fakat<br />

bu kitabn yazar hayattayken yaymlanamama<br />

gerekçesi daha farkl. Tolkien<br />

hayattayken, deyi yerindeyse, henüz<br />

“kefedilmemi” bir yazard ve The<br />

Silmarillion yaynclarn ilgisini çekmedi.<br />

Kitap, yazarn ölümünden<br />

dört yl sonra okurla buluabildi<br />

ve Tolkien’n dier kitaplar kadar<br />

baarl bulunmad.<br />

LK ÖRNEK: VRGLUS<br />

Dünya iirinde de yazar hayattayken<br />

yaymlanmam<br />

eserlerin ilginç örnekleri<br />

var. lk olarak akla<br />

Virgilius’un Aeneid Destan<br />

geliyor. Bu epik<br />

iir de tpk lyada ve<br />

Oddessya gibi Troya<br />

savaçlarn anlatyordu.<br />

Virgilius<br />

ölürken iirin<br />

imha edilmesini<br />

istemiti.<br />

Jules Verne<br />

Eser, yarm<br />

16


KÝ TAP ZAMANI<br />

KAPAK<br />

FLOZOFUN ÖLÜMÜNDEN SONRA…<br />

Edebiyat tarihindeki örnekleri kadar çok<br />

olmasa da felsefe tarihinde de lozofun<br />

ölümünden sonra gün na çkan, okura<br />

ulaan yaptlar bulmak mümkün. lk<br />

akla gelen ise Makyavel’in Prens’i.<br />

Be yüzyldr tartlan bu kitap,<br />

Makyavel hayattayken bask-<br />

ya hazrd ancak yazarnn<br />

ölümünden be yl sonra-<br />

ya<br />

kadar yaymlanamad,<br />

çünkü Papa’nn izni<br />

gerekiyordu. 1532’de<br />

okura ulaan eser, siyaset<br />

bilimi üzerine<br />

yazlm en tartmal<br />

metinlerden biri olma<br />

özelliini koruyor.<br />

Friedrich Nietzsche’nin<br />

Güç stenci adl ünlü ya-<br />

pt<br />

da lozofun ölümün-<br />

den bir yl sonra yaymlan-<br />

mt.<br />

Güç stenci daha çok<br />

yaymlanmam denemeler veya<br />

yazar hayattayken yayna hazrlanmam<br />

yazlardan oluuyordu, bu bakmdan<br />

Nietzsche’nin eserini aslnda nasl<br />

tasarlamak istedii bilinmiyor. Felsefe<br />

tarihinin bir baka bayapt, Spinoza<br />

imzal Etik de lozofun ölümünden<br />

sonra yaymlanabilmiti.<br />

Yazarnn ölümünden sonra<br />

okuyucuya ulaan kitaplar anarken<br />

örnekleri çoaltmak elbette mümkün.<br />

20. yüzyln en önemli yazarlarndan<br />

biri olduu bugün herkesçe<br />

kabul edilen W. G. Sebald’n<br />

2001 tarihli Austerlitz’i, Flaubert’in<br />

tamamlayamadan öldüü ünlü Bouvard<br />

ve Pecuchet’si, E. M.<br />

Forster’n toplumsal basklardan<br />

çekinip yaymlayamad<br />

Maurice,<br />

Albert Camus’nün öldüü<br />

araba kazasnda<br />

arabann içinde tasla<br />

bulunan Birinci<br />

Adam, Irene Nemirovsky<br />

imzal Fransz<br />

Süiti ve daha baka<br />

örnekler...<br />

Bu kitaplar birbirinden<br />

farkl ama benzer<br />

sebeplerle yazarlar<br />

hayattayken okura<br />

ulaamamt.<br />

Farkl dillerden,<br />

farkl konularda,<br />

farkl edebiyat anlaylarndaki<br />

bu<br />

eserleri belleklerimizde<br />

buluturan<br />

ey, ayn<br />

kaderi paylamalar.<br />

kalm haliyle de olsa günümüze ulat.<br />

William Wordsworth’ün ise “The Prelude”<br />

adl otobiyograk iiri airin ölümünden<br />

sonra yaymland.<br />

airi hayattayken yaymlanm fakat<br />

kitaplamam iirlerin daha sonra kitaplamas<br />

denilince akla gelen ilk örnek ise<br />

elbette Yahya Kemal. air hayattayken<br />

etrafnda bir efsane halkas meydana getiren<br />

Kendi Gök Kubbemiz’deki iirler ilk<br />

kez 1961’de kitaplat. Kemalettin Kamu<br />

da iirlerinin kitaplatn salnda<br />

görememiti. iirleri ölümünden<br />

sonra Rifat Necdet Evrimer’in<br />

çabalaryla Kemalettin Kamu:<br />

Hayat, ahsiyeti ve iirleri<br />

adyla kitaplatrld.<br />

Müntehir air Sylvia<br />

Plath’n iirlerinin kaderi<br />

ise daha farkl. Plath’n<br />

da iirleri ölümünden<br />

sonra kitaplat fakat bu<br />

kitapta yer alan iirlerin<br />

büyük ksm ilk kez airin<br />

ölümünden sonra<br />

gün na çkt.<br />

iirleri ölümünden n<br />

sonra gerçek anlamda<br />

“ortaya çkan” air denibiri<br />

elbette Emily Dickinson’dr.<br />

Massachusetts’de bir münzevi olarak<br />

lince akla gelenlerden<br />

yaayan bu sra d yetenek, öyle içine<br />

kapal bir hayat sürdürmütü ki, çevresindekilerden<br />

bazlarnn, onun air olduundan<br />

haberi bile yoktu. airin ölümünden<br />

sonra yaymlanan iirleri bugün<br />

Amerikan edebiyatnn en seçkin parçalarn<br />

oluturuyor.<br />

Anne Frank<br />

NLGÜN MARMARA VE GENÇ ARLERMZ<br />

Edebiyatmzda da kitab ölümünden<br />

sonra okuyucuya ulam birçok air var.<br />

29 yandayken canna kyan Nilgün<br />

Marmara’nn iirleri, Daktiloya Çekilmi<br />

iirler adyla ölümünden sonra<br />

yaymlanabilmiti örnein.<br />

Yine müntehir airler<br />

Zafer Ekin Karabay ve<br />

Özge Dirik kitaplarnn<br />

yaymland-<br />

n göremediler.<br />

Bir baka<br />

“genc’ölen” Arkada<br />

Z. Özger’in<br />

iirler’i ölümünden<br />

bir yl sonra yaymland. Rütü<br />

Onur, Hüseyin Alacatl, Ender Saryat,<br />

Mehmet Sait Aykut, Kaan nce ve Halis<br />

Altnda da ayn kaderi paylatlar. Ahmed<br />

Arif ve Enver Gökçe ise son iirleri<br />

ölümlerinden sonra kitaplaan isimler.<br />

Kemalettin Kamu<br />

18<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Yazarnn ölümünden sonra<br />

yaymlanan balca kitaplar<br />

Yahya Kemal – Kendi Gök Kubbemiz<br />

Ahmet Hamdi Tanpnar – Aydaki Kadn<br />

Selçuk Baran – Güz Gelmeden<br />

Ziya Gökalp – Türk Medeniyet Tarihi<br />

Orhan Kemal – Yüz Karas<br />

Recaizade Mahmut Ekrem – Çok Bilen Çok Yanlr<br />

Kemalettin Kamu – iirler<br />

Yusuf Atlgan - Canistan<br />

Nilgün Marmara – Daktiloya Çekilmi iirler<br />

Zafer Ekin Karabay – ubatta Saklambaç<br />

Shmuel Yosef Agnon — Shira<br />

Isaac Asimov — Temele Doru<br />

Jane Austen — kna<br />

Cyrano de Bergerac — Öteki Dünya<br />

Roberto Bolaño — 2666, Üçüncü Reich<br />

Richard Brautigan — Talihsiz Kadn: Bir Yolculuk<br />

Charles Bukowski — 20 civarnda iir kitab<br />

Agatha Christie – Uyuyan Ölüm<br />

Mihail Bulgakov — Usta ile Margarita<br />

William Burroughs ve Jack Kerouac — Ve Hipopotamlar Tanklarnda Halandlar<br />

Sylvia Plath – iirler<br />

Albert Camus — Birinci Adam<br />

Raymond Chandler — Poodle Springs<br />

Georey Chaucer — Canterbury Hikâyeleri<br />

Michael Crichton — Pirate Latitudes<br />

Roald Dahl — Roald Dahl’n Demiryolu Güvenlik Rehberi<br />

Philip K. Dick — Gather Yourselves Together, Radio Free Albemuth<br />

Charles Dickens — Edwin Drood’un Gizemi<br />

Emily Dickinson — iirler ve Mektuplar<br />

Alexandre Dumas — Sainte-Hermine övalyesi<br />

Ralph Ellison — Juneteenth<br />

Hans Fallada — Herkes Yalnz Kendi çin Ölür<br />

F. Scott Fitzgerald — The Love of the Last Tycoon<br />

Gustave Flaubert — Bouvard ve Pécuchet<br />

Ian Fleming — Altn Tabancal Adam<br />

E. M. Forster — Maurice<br />

Anne Frank — Anne Frank’n Günlüü<br />

Yaroslav Haek — Aslan Asker vayk<br />

Joseph Heller — Sanatçnn Yal Bir Adam Olarak Portresi<br />

Ernest Hemingway — Paris Bir enliktir<br />

Franz Kafka — Dava, ato, Amerika<br />

Janusz Korczak — Getto Günlüü<br />

Stieg Larsson — Milenyum Üçlemesi<br />

Mihail Lermontov — “eytan”<br />

Jack London — Jerry of the Islands, The Assassination Bureau, Ltd<br />

Niccolò Makyavel — Prens<br />

Christopher Marlowe — Hero and Leander<br />

Margaret Mitchell — Lost Laysen<br />

Vladimir Nabokov — The Original of Laura<br />

Irène Némirovsky — Fransz Süiti<br />

Eliot Ness — Dokunulmazlar<br />

Flann O’Brien — Üçüncü Polis<br />

Wilfred Owen — iirler<br />

Persius — Talamalar<br />

Edgar Allan Poe — “Deniz Feneri”, “Annabel Lee”<br />

Carl Sagan — Billions and Billions<br />

J.R.R. Tolkien — The Silmarillion<br />

Leo Tolstoy — Yaayan Ölü, Hac Murat<br />

Mark Twain — Gizemli Yabanc<br />

Jules Verne — Dünyann Ucundaki Fener<br />

Virgilius — Aeneid Destan<br />

Kurt Vonnegut — Armageddon in Retrospect, Look at the Birdie, While Mortals Sleep<br />

David Foster Wallace — The Pale King<br />

Thomas Wolfe — The Web and the Rock, You Can’t Go Home Again<br />

Virginia Woolf — Perde Aras<br />

Malcolm X — Otobiyografi<br />

W. G. Sebald - Austerlitz<br />

Marcus Aurelius — Meditasyonlar<br />

Walter Benjamin — Tarih Felsefesi Üzerine Tezler, Pasajlar<br />

David Hume — Din Üzerine Konumalar<br />

Edmund Husserl — Deneyim ve Yarg Gücü<br />

G. W. Leibniz — Monadoloji<br />

Friedrich Nietzsche — Güç stenci<br />

Baruch Spinoza — Etik<br />

Ludwig Wittgenstein — Felsefi Soruturmalar


KÝ TAP ZAMANI<br />

ÖYKÜ<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Modern bir masalc: Fuentes<br />

Kayg Veren Dostluklar, Carlos Fuentes’in sadk okurlar için<br />

bir sürpriz niteliinde. Fantastik edebiyata görkemli bir<br />

dönü yapan yazar, fantastik olduu kadar eletirel, büyülü<br />

olduu kadar gerçekçi bir kitapla buluturuyor okurlarn.<br />

KAYGI VEREN DOSTLUKLAR, CARLOS FUENTES, ÇEV.: PINAR SAVA, CAN YAYINLARI, 272 SAYFA, 18 TL<br />

Ü<br />

MEHMED<br />

MEHMEDOLU<br />

lkesi Meksika’nn tarihi<br />

ve sömürülmesi ana<br />

sorunu olarak görünse de, darya<br />

olduu kadar Meksika’nn kendisine<br />

de yönelttii eletirileri Carlos<br />

Fuentes’in romanclnn belkemii<br />

olarak öne çkar. Bir yandan youn<br />

bir eletirel söylemle kuanm dili<br />

Amerika’y ve onun muadillerini hedef<br />

alrken, bir yandan da eletirileri<br />

Meksika’ya yönelir. Dinden geleneksel<br />

yaama, dilden ekonomik yapya<br />

kadar Meksika’ya ait hemen hemen<br />

her ey onun hedef tahtasndadr.<br />

Ününü, büyülü bir zekâyla kurgulanm,<br />

çou zaman iddetli bir talama<br />

halini alan romanlarna borçlu olsa<br />

da eni sonu bir masalcdr Fuentes.<br />

Büyülü gerçekçiliin bütün izlerini<br />

tayan, öte yandan politik olmaktan<br />

asla çekinmeyen bir masalc.<br />

19<br />

FANTASTK EDEBYATA DÖNÜ<br />

Aralk aynda yaymlanan Kartal Koltuu<br />

adl politik talamasndan sonra,<br />

geçtiimiz haftalarda yaymlanan<br />

Kayg Veren Dostluklar onun sadk<br />

okurlar için tam bir sürpriz olsa gerek.<br />

Fantastik edebiyata görkemli bir<br />

dönü yapan Fuentes, kalemini yine<br />

Meksika’dan yana kullanarak fantastik<br />

olduu kadar eletirel, büyülü<br />

olduu kadar gerçekçi bir kitapla buluturuyor<br />

okurlarn. Alt hikâyenin<br />

yer ald Kayg Veren Dostluklar,<br />

yaam ve ölüm arasnda skp kalm<br />

varlklar; hayaletler, vampirler,<br />

zebaniler, cadlar ve dier doaüstü<br />

yaratklar üzerinden Meksika’nn<br />

renkli corafyasna çeviriyor baklarmz.<br />

Yazar bunu yaparken,<br />

Meksika’nn çada kimliinin geçmi<br />

tarafndan nasl ekillendirildii<br />

sorusuna da odaklanyor.<br />

Fuentes’in hemen hemen her<br />

hikâyesinde, Meksika’nn geçmii<br />

kadar, bu geçmi tarafndan ekillendirilmi<br />

bugününe dair tespitler<br />

de bulmak mümkün. Örnein, kitabn<br />

amacn yazarn Meksika’yla ilgili<br />

kulland u sözler gözler önüne<br />

seriyor: “Meksika’da tüm modern<br />

görünüüne karn, hiçbir ey tamamen<br />

ölmez. Geçmi ara vermi, ie<br />

yaramaz vr zvrn sakland bodrumda<br />

gizlenmi gibidir. Bir gün,<br />

pat, bir söz, bir eylem, en umulmadk<br />

bir an imdiye geliverir, gözlerimizin<br />

önünde hayali bir komedyen gibi ekillenir<br />

ve […] ‘emrinizdeyiz patron,’<br />

der.” Meksika’nn renkli ve tekinsiz<br />

sokaklarnda okurlarn gezdirirken,<br />

Fuentes’in sürekli Meksika’nn gündelik<br />

hayatna yön veren bu geçmiin<br />

izlerini sürdüünü görürüz. Doaüstü<br />

olaylar, dinî inanlar, mitler onun<br />

anlatlarnn en önemli belirleyeni<br />

olarak öne çkar.<br />

Kayg Veren Dostluklar’da yer<br />

alan alt öykü de etkileyici. Kitabn<br />

ilk öyküsü “Tiyatro ”nn ilk<br />

cümlelerini okur okumaz sradan<br />

bir anlatnn banda olduunuzu<br />

zannediyorsunuz. Kendi halinde bir<br />

adamn saat gibi ileyen gündelik<br />

hayatyla karlaan okur, daha önce<br />

Fuentes okumamsa bana nelerin<br />

geleceinden habersizdir bir bakma.<br />

“Tiyatro ”, giderek Shakespeare<br />

oyunlarndan Meksika’daki<br />

doaüstü inanlara doru açlyor.<br />

Bu durum sadece kitabn ilk öyküsüne<br />

özgü deil. Kitaptaki en etkileyici<br />

öykü “Annemin Kedisi”,<br />

gerek ölüm ile yaam arasndaki<br />

tezat gözler önüne sermesi, gerekse<br />

snar ile cinsiyetler arasndaki<br />

çatmaya odaklanmas nedeniyle<br />

daha etkileyici bir hal alyor. Keza<br />

birbiriyle konumayan iki yal kz<br />

kardein arasnda salnp duran,<br />

geçmile bugünün arasnda skp<br />

kalm Alex’in hikâyesinin anlatld-<br />

“Dostlar” öyküsü için de ayn ey<br />

geçerli. Bir yandan toplumun üzerine<br />

çöken yabanclamay sorgularken,<br />

bir yandan da ölüm ve yaamn<br />

tezatlar kadar, bu iki durumun birbiriyle<br />

olan ilikisi üzerine düünmeye<br />

çaryor okurunu Fuentes.<br />

BAARILI BR ÇEVR<br />

Ak, aile, din, cinsellik, geçmi ve bugün<br />

büyülü bir perdede karmza çkyor<br />

Fuentes öykülerinde. Hepsinde<br />

de bir tür ikili kartlk seziliyor.<br />

Bir kahraman sürekli olarak baka<br />

bir kahramann gölgesini hissediyor<br />

üzerinde. Sorgulama da o anda balyor.<br />

Beklenmedik olan, büyülü olan<br />

ite o zaman devreye giriyor. Biraz<br />

ürküterek, yer yer de ehvetli bir dille<br />

okurunu fantastik edebiyatn uç noktalarna<br />

çekiyor yazar.<br />

Öte yandan, öykülerin içinde<br />

büyülenmi bir halde ilerleyen okurlar<br />

zaman içinde, kefettii takdirde<br />

daha da etkilenecei oyunlar<br />

bekliyor. Kazkl Voyvoda’dan kinci<br />

Dünya Sava’na, Shakespeare<br />

oyunlarndan kimi dinî inanlarn<br />

parodisine kadar pek çok ey sklkla<br />

karmza çkyor kitap boyunca.<br />

Fuentes’in fantastik edebiyatn imdiden<br />

en önemli kitaplarndan biri<br />

saylabilecek kitabnn çevirisine de<br />

deinmek gerekiyor. Fuentes’in öyküleri<br />

gibi, Pnar Sava’n çevirisi de<br />

etkileyici.


KÝ TAP ZAMANI<br />

SÖYLE<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

‘Edebiyat sanki kendi aramzda bir oyun’<br />

Selim leri, uzun bir aradan sonra ilk kez bir öykü kitabyla okuyucunun karsnda... Yamur Akamlar,<br />

adn Selçuk Baran’n bir öyküsünden alyor. Ezilmilerin, unutulmularn, krgnlarn hikâyesinin yer<br />

ald, anlatcnn sk sk kendisiyle hesaplat eserde Tanpnar, Fikret Ürgüp, Selçuk Baran gibi isimler<br />

birer öykü kahraman olarak karmza çkyor. Selim leri’yle Yamur Akamlar’n konutuk.<br />

YAMUR AKAMLARI, SELM LER, EVEREST YAYINLARI, 152 SAYFA, 12 TL<br />

K<br />

CAN BAHADIR YÜCE<br />

itaptaki öykülerde kronolojik<br />

bir sra yok. Bu yüzden<br />

tarihsel bir öyküye ilk srada<br />

yer vermenizi, son dönemdeki popüler tarih<br />

anlatlar furyasna bir tepki olarak okuyanlar<br />

olacaktr…<br />

Öyküyü yazdm dönem buna<br />

tepki gösterebileceim bir tarih de-<br />

ildi, denk dümü diyebilirim. Fakat<br />

bir tepkim olduu muhakkak. Son dönemlerde<br />

tarihi roman, tarihi biyogra-<br />

, tarihi dizi diye yaplan eylere çok<br />

irkilerek baktm söylemek istiyorum.<br />

Aslnda tarihe geri dönülmesi,<br />

tarih ile ilgilenilmesi hepimizi mutlu<br />

klmas gereken bir ey. Ama bu ekilde<br />

bir yaklam merakl insanlar çok<br />

yanl yerlere yöneltiyor. O hikâyeyi<br />

yazarken bunlarn hiçbirini düünmemitim.<br />

O öyküde sadece insann acs,<br />

hatta bizim tarihimizdeki çok tuhaf<br />

bir yaklam var. “Deli Mustafa”ya<br />

kar resmi tarih veya o dönemin baz<br />

tarihçilerinin yaklam bir deli ile kar-<br />

karya olduumuzu söylüyor, halkn<br />

yaklam ise bir veli olduu inanc<br />

arasnda gidip gelmi. Trajik gelmiti<br />

bu bana. Sonra Osman öldürüldükten<br />

sonra sarayda tekrar padiah oldu-<br />

unda “Osman, gel beni kurtar” cümlesi<br />

devaml meselem olan iktidar açsndan<br />

benim için iktidardan nefretin<br />

en çarpc sözü olmutu. Bu öyküyü<br />

kitabn bana asrlardr insann kstrlmln,<br />

hapsedilmiliini, gerçek<br />

kimliini ararken kendisi dndaki<br />

baka mekanizmalarla çatma zorunda<br />

kaln geçmi yüzyllardan bugüne<br />

getirebilmek, buna bir balangç<br />

arayabilmek amacyla koydum.<br />

Tarih söz konusu olunca sizin ilginizi çeken iktidar<br />

deil de ezilmiler, madurlar. Ve bu yüzden<br />

o öykünün ilk srada olmas kitaba yakyor…<br />

Teekkür ederim. Aradan yüzyllar<br />

geçmesine karn ayn kstrlmlk<br />

son öyküde Tanpnar için de karmza<br />

çkyor. Bu, Fikret Ürgüp, hatta<br />

kitabn anlatcs için de geçerli. Bütün<br />

Osmanl tarihinde kendime en yakn<br />

hissettiim birkaç kiiden biridir<br />

tarihçilerin Deli Mustafa dedii kii.<br />

Annesinin ad bile bilinmiyor. Klasik<br />

tarihçiler, resmi tarih… Annesi çocu-<br />

unun durumunu biliyor ve “Ona bir<br />

ey sormayn” diyor. Fetva kurulu soruturmadan<br />

geçirip tahtan indirelim,<br />

diyor… Bunlar bana çok yakn geldi-<br />

inden ilk öykü oldu.<br />

lk öykü 2003 tarihini tayor, son öykü ise 2011’de<br />

tamamlanm. O günden bu yana iki roman yazdnz.<br />

Öykü ve roman ezamanl yazabiliyor musunuz<br />

Öykü dilinden roman diline geçi zor deil mi<br />

Bende öyle oluyor: Bir ey yazmaya<br />

balyorum, bazen notlar halinde kalyor,<br />

bazen yol alyorum, sonra ona<br />

odaklanabildiim vakit ötekileri brakyorum.<br />

Mesela Hepsi Alev… Bu kitap<br />

benim hayatm boyunca yazdm,<br />

en ksa sürede biten ve öykü olarak<br />

yazmaya baladm bir eserdir. Hatta<br />

Fotoraf Sana Gönderiyorum kitabnn<br />

sonuna koymay düünüyordum.<br />

Baz eyler yllar boyu sürüyor ama<br />

Hepsi Alev’i üç haftada yazdm. Odaklanmayla,<br />

ona kendinizi vermeyle ilgili<br />

bir ey. Elimde herhalde bitiremeyeceim,<br />

yarm kalan iki yüz, üç yüz sayfas<br />

yazlm en az be-alt tane roman<br />

tasla var.<br />

Öykü gözünden, roman gözüne geçerken çok<br />

ey deiiyor olmal…<br />

Elbette, bütün ruh yapnz, yazm anlaynz,<br />

hepsi deiiyor. Yllardan<br />

beri öykü yazmaktan kaçnyorum.<br />

lk kez bu kitaptan memnunum ve<br />

bundan sonra öykü yazabilirim gibi<br />

geliyor bana. Öyküde endiem var<br />

ama romanda zamana yayldnz<br />

biliyorsunuz. Öykü krk sekiz saat de<br />

sürse, üç gün de sürse hiç kprdamadan<br />

yazmanz gerekiyormu gibi bir<br />

hisse kaplyorum. Niye böyle bir hisse<br />

kaplyorum, bilmiyorum. Bu ksa bir<br />

öyküyse belki olabiliyor ama uzun bir<br />

öyküde çok yorucu bir hal alyor.<br />

Yine de uzun aralklarla dönüyorsunuz öykülere,<br />

mesela kitaptaki Tanpnar öyküsü 2005’te<br />

balam, 2011’de bitmi.<br />

Tanpnar öyküsü çok yarm kald. Onu<br />

bir ara roman yapmaya kalktm. Roman<br />

tasla hâlâ duruyor. Buradaki<br />

metinle o romann kurgusu arasnda<br />

hiçbir benzerlik yok, sadece ele ald<br />

mesele ve kii ayn. Roman yazabilseydim<br />

aslnda paralel gidiyordum.<br />

Bir sonraki kuaktan bir insanla Tanpnar<br />

yan yana gidiyordu. O insan ben<br />

olacaktm. Çünkü hemen hemen ayn<br />

kiileri ben de tanmtm. Tanpnar’n<br />

bak açsyla, benim bak açm…<br />

Ama altndan kalkamadm, taslak olarak<br />

kald. Onlar kendilerini yazdrtyor<br />

Selim leri<br />

galiba. Son ekillerini verdiinize inanabilmeniz<br />

için size kendilerini kabul<br />

ettirmeleri gerekiyor. Roman yazmay,<br />

öykü yazmay bir anlamda kanserojen<br />

bir ey olarak görüyorum. Bünye bata<br />

reddediyor bunu, kabul ettirinceye kadar<br />

çok zorlanyorum.<br />

Kitaptaki “Son Say” adl öykü, 15 say çkp<br />

imkânszlklar yüzünden kapanan Eik Cini dergisine<br />

bir at gibi…<br />

Evet, o bir at. Tam düündüüm gibi<br />

bir çrpda ortaya çkt. Bir akamüzeri<br />

o öyküde anlatlanlar yaand. Eik<br />

Cini’nin yöneticisi Nalân Barbarosolu<br />

büyük bir üzüntü içindeydi. Nalân’n<br />

niye üzüldüünü anlayamyordum.<br />

te bu yüzden, ne yazk ki edebiyat<br />

konusunda umutsuz bir noktadaym.<br />

Oraya gelmek istiyorum. “Dergiler göçüyor,<br />

edebiyat göçüyor”… Bu cümle “Son Say” öyküsünden.<br />

Gerçekten bu kadar bu kadar umutsuz<br />

mu durum<br />

yinin, nitelikli edebiyatn yannda yer<br />

alrsanz, evet… Son otuz yldr büyük<br />

bir kültür erozyonu var. Kültürel<br />

FOTORAFLAR: ZAMAN, SA MEK<br />

20


KÝ TAP ZAMANI<br />

SÖYLE<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

açdan bir geriye gidi var. Okuduu<br />

yazar tanmayan bir nesil var. zmir<br />

Kitap Fuar’nda, yandaki stanttaki popüler<br />

bir yazarn kitaplarn bana imzalatmaya<br />

çalan pek çok okur vard.<br />

Bu hikâyeleri okuyan insanlar edebiyat<br />

tarihine dair bir eyler yazldn<br />

zannedecekler. Sanki her ey kendi<br />

aramzda. Sanrm hikâyede de geçiyor,<br />

“kendi aramzda bir oyun”.<br />

Son öykü Tanpnar’la ilgili ama daha ilk öyküdeki<br />

“Çölde gam çekiyordum” ifadesi akla<br />

Tanpnar’n “Belki de hayatm kendi hatam yüzünden<br />

bir çölde geçti” cümlesini getiriyor. Kitaptaki<br />

Tanpnar esintisinin son öyküyle snrl<br />

olmadn düünüyorum.<br />

Bilinçaltnda Tanpnar’ düünmü olabilirim.<br />

Ayn kaderleri yaadnz zaman<br />

bazen bilerek, bazen bilmeyerek<br />

ayn cümleleri kurabiliyorsunuz. Ayn<br />

duygulardan geçiyorsunuz, ayn aclar,<br />

ayn huzursuzluklar… Bazen ayn eyi<br />

birebir hissettiinizde cümleler benzer<br />

olabiliyor. Sizi adeta kanserli hücre olarak<br />

görmeleriyle ilgili bir ey. Bandan<br />

beri okur ve elimden tutan bir avuç yazar<br />

olmasayd buraya gelemezdim.<br />

“Hayatm yazdklarmdan kazanmak zorundaym.<br />

Allah kahretsin, kaç adet satacak bu<br />

roman!” Anlatcnn bu cümlelerini yazar Selim<br />

leri de söylüyor mu kendine<br />

Evet ve bu durum onur krc oluyor.<br />

Bazen hiç alakas olmayan insanlarla<br />

söylei yapmak zorunda kalyorsunuz.<br />

Aya yank kedi gibi oradan oraya ko-<br />

uyorsunuz.<br />

Bir öyküde “Gérard de Nerval. Sana niye yakn”<br />

diye de soruyorsunuz. Ayn soruyu size<br />

sorsam<br />

Uzun yllar önce Son Yaz Akam’n yazarken,<br />

büyük deniz kularndan bahseden<br />

iiriyle aklma geldi Nerval. Yllar<br />

sonra o hikâyeye neden girdi, diye<br />

düündüm. Hatta o bölümü kitap dizildikten<br />

sonra, baskya giderken son<br />

anda yazmtm. Bu yllarca belleimde<br />

yer etti, Nerval’i sevmenin ötesinde<br />

metazik bir ey. O bir gün mutlaka<br />

ortaya çkacakt, bu öyküde çkt.<br />

Bu kitapta ipuçlar eskilerden gelen<br />

pek çok ey var.<br />

“Diriltmek istediim kendi hayatm deil” diyor<br />

anlatc. Ama aslnda önemsenmemi, ylgn insanlar<br />

anlatrken diriltmek istedii kendi hayat,<br />

anlar sanki…<br />

Yanlmyorsunuz. Bundan kast edilen<br />

ey, ötekin hayatn daha trajik olduu,<br />

”O hayatlar benimkinden de trajik”<br />

anlamnda kullanlm bir ifade bu.<br />

Kitapta Fikret K. diye anlan Fikret Ürgüp için<br />

“Belki herkesi seviyordu. Mutlaka seviyordu”<br />

deniliyor. Bir tarafta da kimseyi sevemedii<br />

söylenen Tanpnar. Zihninizde ikisini buluturan<br />

nedir<br />

Sanrm Tanpnar da herkesi seviyordu,<br />

imkân yoktu sevmemesine. Belki<br />

bu cümleler beni anlatt için kullandm,<br />

çünkü bende bunlarn ikisi de<br />

var. nsann ini-çklar gibi geliyor<br />

bana bu. O cümleyi yazmama ramen<br />

Tanpnar’n insanlar genelde çok sevmi<br />

olduunu düünüyorum. Yaamnda<br />

o kstrlmlk, kaybetmeyi tercih<br />

etme mecburiyeti olmasayd baka<br />

bir ey olabilirdi.<br />

Peki, son öyküde Tanpnar’ “aalama”dan söz<br />

edilebilir mi<br />

Hayr, olsa olsa üslubun getirdi-<br />

i bir ironiden söz edilebilir. Ama<br />

Tanpnar’da kendimi yazdm için<br />

eer varsa bir kendimi aalamadan<br />

söz edebilirim. Tabii orada u da<br />

var, Dou dediiniz ey Batllamaya<br />

kalkt vakit kimliinden öyle eyler<br />

kaybediyor ki, kendini her eyi bilmek<br />

zorunda hissediyor. Bu hepimizde var.<br />

Yine Fikret Ürgüp’ten, Sait Faik hakknda bir<br />

cümle: “Sait Faik’in bütün hikâyeleri yaanm,<br />

kendi biyograsidir”. Ayn ey Selim leri için de<br />

söylenemez mi<br />

Söylenebilir tabii. O Fikret Ürgüp’ün<br />

çok önemli bir yazsdr, öyküye de<br />

çok yarayor. Geçenlerde Gülper Re-<br />

, “Yaamn boyunca kendini yazdn<br />

ve herkes okudu” dedi. Çok ho-<br />

uma gitti bu söz. Tabii bu 40 küsur<br />

yla dönüp baktnz vakit kendi hakkmda<br />

yazdm çok ey var. Ama birçok<br />

yazarda da olduu düünüyorum.<br />

Ben, “Bakalarn yazdn vakit romanc<br />

olursun” sözüne hiçbir zaman<br />

inanmadm. Hele 20. yüzyln sonundaki<br />

edebiyatn dorudan doruya yazarlarn<br />

hayat olduu düünüyorum.<br />

Bir Anna Karenina o kadar baarl yazlm<br />

ki, artk kimse kolay kolay cesaret<br />

edemez böyle bir eye.<br />

Lâle Dilek’in (Selçuk Baran’n) anlatld, kitapla<br />

ayn ad tayan iç burkucu öykü, Baran’n bir<br />

hikâyesinin ad. Bu öykü bir vefa borcundan öte<br />

bir ey sanki…<br />

Evet, vefa borcunun çok ötesinde. Bu<br />

öykü de çekirdek olarak ksa bir an<br />

yazsyd. Öyküde Selçuk Baran ismini<br />

kullanmaktan uzak durdum. Selçuk<br />

Baran’n ölüm haberini aylar sonra<br />

Enis Batur’un yazdn tahmin ettiim<br />

bir ilandan örendim. Orada vefann<br />

çok ötesinde, bizim okur çevrelerine,<br />

edebiyat çevrelerine, onlarn anlayszlklarna,<br />

dayatmac tavrlara kar<br />

bir nefreti aça vurmaya çaltm. Nefret<br />

var o hikâyede, olup bitene kar.<br />

Kitabn en çarpc bölümlerinden bazlar da<br />

son öyküdeki Mehmet Âkif’e ilikin satrlar. Nedir<br />

Âkif’i sizin için bu denli çekici klan Sanrm<br />

dou-bat gibi entelektüel tartmalarmzda<br />

yeterince deerlendirilemediini düünüyorsunuz<br />

Âkif’in.<br />

Deerlendirenler çkm ama genel<br />

anlamda kesinlikle öyle. Birçok kimse<br />

didik didik etmi. Âkif’in sessizlii,<br />

suskusu bana çok çekici, trajik geliyor.<br />

Kitapta anlattm da bu. Ziya Osman<br />

Saba’nn bir dizesi var ya: “Ey susanlar,<br />

ey susanlar.” Âkif’i bir oyun kiisi<br />

olarak yazdm ama o oyun duruyor.<br />

Âkif, benden ve benim anlatmaya çaltm<br />

Tanpnar’dan çok farkl. Hem<br />

dünya görüü hem yaam biçimi olarak.<br />

Tanpnar suskuyu bir suikast olarak<br />

görse de bazen susku bir silahtr.<br />

Âkif bunu çok anlaml bir ekilde,<br />

öldürmeyerek, can yakarak kullanabilmi<br />

biri. Kitaptaki hikâyede bana<br />

en trajik gelen u: Âkif’in kendi deer<br />

yarglar bazen çok insafsz olarak iirinde<br />

bask kurmu.<br />

Kitapta En Çok Sevdiim air’den bahsediyor<br />

anlatc. Sizi tanyanlar elbette onun Necatigil<br />

olduunu bilecektir. Bu söyleiyi Necatigil’den<br />

söz etmeden bitirmek istemem…<br />

Necatigil kitapta iki kez geçiyor. Bir kez<br />

kendi adyla, bir de En Çok Sevdiim<br />

air olarak… Bütün bu büyük karga-<br />

alarn, insan dramlarnn ve birbirini<br />

anlamazlktan gelilerin ya da samimiyetle<br />

anlayamam olmann içinde bütün<br />

Cumhuriyet tarihi içerisinde bir tek<br />

Necatigil’in o yüce, birletirici tutumu<br />

çok etkileyici geliyor bana. Eskiden<br />

ruh dünyama çok yakn bir air olarak<br />

severdim Necatigil’i, imdi en büyük<br />

toplumsal bildirgeyi onun iirinde<br />

bulduum için seviyorum.<br />

21


KÝ TAP ZAMANI<br />

PIRLANTA SERS<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Cemreler topraa düerken<br />

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ikindi sohbetlerinin derlenmesinden<br />

oluan Krk Testi serisi, Cemre Beklentisi ile 10.<br />

kitabna ulat. Eser, serinin dier kitaplar gibi çeitli konulardaki<br />

sorulara irticalen verilen cevaplardan oluuyor.<br />

CEMRE BEKLENTS, M. FETHULLAH GÜLEN, NL YAYINLARI , 310 SAYFA, 9 TL<br />

C<br />

AHMET KURUCAN<br />

emre Beklentisi, Fethullah Gülen<br />

Hocaefendi’nin Krk Testi<br />

serisinden çkan yeni kitab. Yakndan<br />

izleyenlerin malumu olduu üzere,<br />

Krk Testi serisi Hocaefendi’nin Amerika’da<br />

yapt sohbetlerden derleme eserlerin ilkinin<br />

ad. Daha sonra bu isim ayn çizgide<br />

yaymlanan eserlerin –ki Cemre Beklentisi ile<br />

bu seri 10. kitabna ulat- üst bal oldu.<br />

Cemre, halk arasnda, ilkbahar balangcnda<br />

havaya, suya ve topraa dütüüne<br />

inanlan stc güce verilen isimdir. Yedier<br />

gün ara ile düen cemrelerden sonra kn<br />

souk havalar etkisini kaybetmeye balar<br />

ve havalar snr. Gerçekten böyle midir<br />

bu, yoksa halk inan arasnda yerini bulan<br />

bir mit midir Cemre, ayn zamanda sura,<br />

vusta ve kübra veya akabe nitelemeleriyle<br />

Hac esnasnda üç gün üst üste yaplan eytan<br />

talamalarna verilen bir isimdir.<br />

YARIN, BUGÜNDEN Y OLACAK<br />

imdi kitaba bu isim verilirken sembolik<br />

manada ne kastedildi; bunu Hocaefendi’ye<br />

sormak lazm. Bununla beraber benim kati<br />

kanaatim ilki. Tahmin deil, kati kanaat.<br />

Neden Çünkü ülkemizde ve dünyada ya-<br />

ananlar bugünün dünden, yarnn da bugünden<br />

daha iyi olacana dair iaretler ve<br />

müjdelerle dolu. Tabii hadiseleri okumay<br />

bilenler için geçerli bu söylediklerim. Bugün<br />

cereyan eden hadiselerin içindeki gözyalarnn<br />

yarnlar adna neler vaat ettiini görebilenler<br />

için. Parçada bütünü, bütünde parçay<br />

görme ufkuna ulamlar için. Bu satrlarn<br />

yazar böyle biri deil; ama Hocaefendi bin<br />

bir hadisenin ehadetiyle bunlardan biri ve<br />

ona olan itimadm “Cemre Beklentisi” isminin<br />

hangi sebeple konulduu sorusuna bu<br />

kadar net cevap vermemi salyor.<br />

Cemre Beklentisi serinin dier kitaplar<br />

gibi yine ikindi sohbetlerinde kendisine<br />

tevcih edilmi sorulara irticalen verdii cevaplardan<br />

oluuyor. Konuma dilinin kendine<br />

özgü hazzn, çarmlarn zihinde<br />

açt kulvardan insan sürükledii tepeleri,<br />

makul görülebilir tekrarlarla yaplan tah-<br />

idatlar, ara balklarla okuyucunun zihnini<br />

ve dikkatini sürekli canl tutma çabalarn<br />

bu kitapta görmemiz mümkün.<br />

Ne var kitabn içeriinde nsan ve insann<br />

hayat içinde yüz yüze olduu birçok<br />

ey var. öyle de diyebilirim; Allah-insan,<br />

insan-insan ve son olarak insan-tabiat münasebeti<br />

adna birçok ey. Konular, sorulara<br />

ve verilen cevaplarn arlk noktasna<br />

göre üst balklar halinde tasnif edilmemi.<br />

htimal ki, nasl sohbetin tabii ak bozulmadan<br />

korunduysa, ayn yaklam soru ve<br />

cevaplarn tasnifinde de gözetilmi. Kur’an<br />

üslubu aslnda bu. Literatürde buna “tasrif”<br />

diyoruz. Bir ayette namazdan bahsedilirken,<br />

hemen pei sra gelen ayette eski kavimlerin<br />

hikâyelerinin aktarlmas; zekâttan dem<br />

vurulurken, boanma ile alakal hükümlere<br />

geçilmesi gibi… Bin bir hikmet sakldr bu<br />

tasnif ve tasrifte. Ta ilk asrlardan bu yana<br />

nice tefsirci, “Allah tasarrufunda abes i ilemez”<br />

inanc ile meseleye bakm ve hikmet<br />

avcl yapmlardr bu konuyla ilgili.<br />

Haliyle nice irtibat noktalar yakalamlardr<br />

bu tasnif usulünde. Cemre Beklentisi’nde<br />

de ayn eyi görüyoruz. Günah ve tevbe<br />

ilikisini anlattktan sonra dünyevilemeye<br />

geçme, dinin ruhu olan kolaylk prensibini<br />

derinlemesine tahlil ettikten sonra sigarann<br />

fkhî hükmüne varma, farkl kültürel ortamlarda<br />

yetien nesillerin ve yaayan yetikinlerin<br />

temel disiplinlere uymas gereine<br />

iaret ettikten sonra ibadetten bahsetme, ilk<br />

anda akla gelen örnekler.<br />

22<br />

FOTORAF: ZAMAN, SELAHATTN SEV<br />

DENGENN KTABI<br />

Bazlarnda bizzat dinleyici olarak bulunduum<br />

bu soru-cevap fasllarn bir de<br />

Cemre Beklentisi içinde yeniden okurken bir<br />

ortak nokta aray içinde oldum. uurluca<br />

yaptm bunu. Hocaefendi’nin düünce<br />

istikameti ve bu istikametteki süreklilii<br />

koruduu herkesin malumu. 70’li yllarda<br />

vaaz kürsülerinde dile getirdii düünceler<br />

ve hayat tarz ile 2000’li yllar arasnda<br />

ciddi bir deiiklik söz konusu deil. Ciddi<br />

bir deiiklik yok dedim, çünkü bizzat Hocaefendi,<br />

“Söz ve deerlendirmelerimde<br />

zaman, zemin ve insan faktörlerine bal<br />

olarak küçük deiiklikler yok deildir.”<br />

der. Bundan daha tabii bir ey de olamaz.<br />

Aksi bir hal statüko demektir, tabu demektir,<br />

inat demektir; realitelerle deil hayal<br />

âleminde yaamak demektir.<br />

Pekâlâ, kitapta ne buldun diyebilirsiniz<br />

Bir kelime ile ifade edecek olursam: Denge.<br />

Kur’an’daki ele aln ekliyle anlatacak<br />

olursam “mizan” buldum. Mesela dinin<br />

kolaylk prensibine ait deerlendirmeleri<br />

iki tarafl olarak anlattktan sonra öyle<br />

balyor sözlerini Hocaefendi: “Evet, dini<br />

yaanmaz hale getirmemek, getirip bu durumun<br />

malubu olmamak [ki bu bir hadisin<br />

mealidir ayn zamanda-A.K.] artyla kendi<br />

hakkmzda ince eleyip sk dokuyabilir, olabildiimiz<br />

ölçüde hassas biz çizgide hayatmz<br />

sürdürebiliriz. Fakat umum söz konusu<br />

olduunda daireyi geni tutmal ve çevremize<br />

hep hüsnüzan nazaryla bakmasn<br />

bilmeliyiz.” (88). Mesela fakirlik mi, zenginlik<br />

mi sorusuna verdii cevapta, ne yanl<br />

anlalan manasyla zühd veya halka mal<br />

olmu ekliyle “bir don bir gömlek” anlay-<br />

n, ne de servet dümanln tasvip eder<br />

Hocaefendi. Bu düüncesini Kur’an ayetleri,<br />

hadis-i erifler ve gelenek içinde sözle<br />

ve fiilî yorumlarla destekler ve öylece telkinde<br />

bulunur. Mesela, yallk ve dine hizmet<br />

ile alakal bir soruya cevap verirken der<br />

ki: “Evet, gençlerin tecrübesizliine bakarak<br />

onlar kenarda tutma, hafife alma, vazifeden<br />

azletme, ellerini iin altna sokmalarna<br />

engel olmak suretiyle inkiaf edip gelimelerine<br />

set çekme doru olmad gibi, yaland<br />

diyerek birilerini emekli etme ve hak<br />

yolunda yapacaklar hizmetten onlar dlamaya<br />

kalkma da doru deildir.” (56) Ben<br />

üç örnek verdim, siz kitab okurken daha<br />

fazlasyla karlaacaksnz.<br />

SOHBET GELENE<br />

Sohbet bizim geleneimiz içinde yeri ne<br />

TV, ne video ne de baka araçlarla doldurulabilecek<br />

bir yere sahiptir. slami<br />

perspektiften bakldnda kültürün ifahi<br />

balamda taycsdr. Sadece din,<br />

ilim ve âlim ekseninde mi Elbette hayr!<br />

Dedelerle torunlarn bulutuu ve tecrübe<br />

aktarmnn kendine özgü bir hal üzere<br />

intikal ettii bir kulvardr sohbet. Karkoca<br />

arasndaki muhabbet ve sevgi balarn<br />

ilmek ilmek örerek kopmaz bir halat<br />

haline getiren bir araçtr. Ebeveyn-çocuk<br />

münasebetinde amaç-deer ilikisi içinde<br />

vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Komular<br />

sohbetle bulur, sohbetle tanrlar birbirlerini.<br />

Ama bir tek artla; sohbet, sohbet<br />

olmal, geyik muhabbeti deil. Bir hiç uruna<br />

dünya ve ukbada insanlara hiç ir fayda<br />

salamayan meseleler üzerinde vakit<br />

öldürme deil. Dinin ortaya koyduu krmz<br />

çizgileri amak deil. Onlara sohbet<br />

deil, dense dense laklak denir.<br />

te Cemre Beklentisi, Krk Testi serisindeki<br />

dier eserler gibi bu sohbet geleneinin<br />

farkl bir formatta tabana intikalinden ibaret.<br />

Cemrelerin havaya, suya, topraa düüp bahar<br />

getirecei inanç ve ümidiyle…


KÝ TAP ZAMANI<br />

BYOGRAF<br />

A’dan Z’ye Hermann Hesse<br />

Bernhard Zeller’in kaleme ald Hermann Hesse biyografisi, Kâmuran<br />

ipal’in çevirisiyle YKY tarafndan yaymland. Kitapta Hesse’nin<br />

çocukluu, ailesi, gençlik bunalmlar, Dou yolculuklar, ömrünün son<br />

günleri ve ona dair merak edilen daha pek çok ey anlatlyor.<br />

HERMANN HESSE, BERNHARD ZELLER, ÇEV.: KÂMURAN PAL, YKY, 176 SAYFA, 12 TL<br />

6 HAZRAN 2011<br />

H<br />

AYE BAAK<br />

ermann Hesse’yi nasl<br />

bilirsiniz Kendinize<br />

yakn bulduunuz<br />

bir yazar Kitaplaryla<br />

tutkulu bir iliki kurduunuz büyük<br />

romanc Meslektalarnn saygnln<br />

kazanm bir yaz ustas Hermann<br />

Hesse, hem bunlarn hepsi hem de<br />

daha fazlas... Onu yakndan tanmak,<br />

hayatna dair detaylar örenmek isteyenler<br />

için Bernhard Zeller’in hazrlad-<br />

biyogra biçilmi kaftan.<br />

Hermann Hesse’nin biyograsi zor<br />

ulalan, bilinmeyen, örtülü bir konu<br />

deil. nternette herhangi bir arama<br />

motoruna adn yazdnzda çocukluk<br />

anlarndan sevdii yemeklere, annesiyle<br />

ilikisinden evlilik hayatnn üzücü<br />

detaylarna kadar her eyi bulmak<br />

mümkün. Zeller’in biyograsini alldk<br />

yaam hikâyelerinden farkl klan,<br />

Hesse’nin hayatn detaylarda kaybolmadan,<br />

bir edebiyat tarihçisinin titiz<br />

yaklamyla, yapt-yaam ilikisini gözeterek<br />

metodik bir ekilde ele almas<br />

ve yazara ilikin yarg ve önyarglar yok<br />

sayarak Hesse olgusunu bir birey ve yazar<br />

olarak yan yana götürebilmesi.<br />

HESSE’NN YAZARLIK SERÜVEN<br />

Hermann Hesse, yaam boyunca ve<br />

ölümünden sonra dünya edebiyatn etkileyen,<br />

biçimlendiren, ardndan gelenlere<br />

yol gösteren bir yazar. Yazdklaryla<br />

düünsel ve ruhsal durumunun kaplarn<br />

aralasa da kendini bütünüyle<br />

ele vermeyen Hesse, eserleri kadar ya-<br />

amyla da merak uyandran bir isim.<br />

Günlük tutmayan, anlarn kaleme almam,<br />

birkaç taslak hariç otobiyograsi<br />

olmayan Hesse’nin hayatnn detaylarna<br />

ve yazarlk serüvenine ilgi duyan pek<br />

çok okur var. Edebiyat tarihçisi Bernhard<br />

Zeller’in hazrlad Hesse biyograsi<br />

bu açdan önemli.<br />

Kâmuran ipal’in çevirisiyle yaymlanan<br />

kitapta yazarn çocukluu,<br />

yetitirilii, ailesi, gençlik bunalmlar,<br />

bir kitabevinde çraklk yapt yllar,<br />

Konstanz Gölü civarnda geçirdii zamanlar,<br />

sava yllarndaki yaam, Dou<br />

yolculuklar, ömrünün son günleri gibi<br />

merak edilen pek çok ey anlatlyor.<br />

Hesse’nin zengin yaznsal miras, canl<br />

anlatlar, tasvirleri, gözlemleri bu biyograyle<br />

ete kemie bürünüyor. Anlyoruz<br />

ki, Hesse dünyaya yant verirken<br />

izledii tutumu, edebiyata verdii<br />

yantta da izlemi. Ayn konu hakknda<br />

deiik zamanlarda ulat yarglar,<br />

çounlukla hiç deimemi, yazarn<br />

tutarl tavr kendini belli ediyor. Bernhard<br />

Zeller, hazrlad eserle Hesse’nin<br />

entelektüel ve politik dünya görüünün<br />

yaptlaryla beraber deerlendirilmesini<br />

salayacak yeni veriler sunuyor.<br />

Zeller’e göre yazarna bir psikoterapist,<br />

tutulacak yönü doru ekilde<br />

23<br />

açklayacak bir yol gösterici gözüyle<br />

bakan okuyucu üzerinde Hesse’nin<br />

etkisi büyük olmutur. Hesse’nin uygarla<br />

yönelttii eletiriler, iki dünya<br />

sava görmü yazarn her türlü totaliterlie<br />

kar çkan tavr ve bar sevgisi<br />

onun kitlelere ulamasnda, her dönem<br />

“çoksatar” olmasnda önemli paya sahiptir.<br />

Hesse’ye, yazdklar üzerinden,<br />

her insann kendi bireyselliini özgürce<br />

gerçekletirmesini salamak için<br />

amazlkla ve ödün vermeksizin çaba<br />

harcayan, bunun hocaln yapan bir<br />

insan gözüyle bakld.<br />

Burada önemli olan nokta ise yazarn<br />

yaam ile savunduklar arasnda<br />

fark bulunmamasyd. Hesse’nin kiilii,<br />

özgür, sade yaam onu tutarl klyordu.<br />

Söylediklerini bizzat yayor olmas her<br />

geçen gün daha çok tannmasn, geni<br />

bir okuyucu kitlesi tarafndan okunmasn<br />

salad. Hesse biyograleri okuyucusuna<br />

yapt-yaam tutarll sunuyor,<br />

onu bir kahraman gibi görmek isteyenler<br />

için dorulayc oluyordu. Böylece<br />

Hesse, 1962’deki ölümünden hemen<br />

sonra, Vietnam Sava gibi gelimelerle<br />

gençliin uygarla, topluma ve devlete<br />

yönelttii youn eletirilerde bir önder<br />

konumuna yükseldi. Bunun çok tartmal<br />

taraar da vard elbette. Yazar<br />

görmek istedii gibi gören, yaamn<br />

ve eilimlerini kendi alglarna göre<br />

kalplara sokan okuyucular onu olmad<br />

bir kült kahramana dönütürdüler.<br />

Bu, yazara ilikin yanl inançlar, belki<br />

Hesse’nin de saçma bulaca alglama<br />

ve deerlendirmeleri içeriyordu. Yine<br />

Zeller’e göre yazarn yaptlarnn tarafsz<br />

bir gözle yeniden ele alnmas ve<br />

detayl bir biyograsinin hazrlanmas<br />

onu kült bir kahramana dönütüren<br />

kuaklarn alglarnn doru zeminlere<br />

oturabilmesi açsndan önemli.<br />

ÖRNEK BR BYOGRAF<br />

2008 ylnda ölen Zeller, yazar neler<br />

yapm, neler yaam tuzana saplanmadan<br />

ama önemli gördüü detaylar<br />

da atlamadan saduyulu, derinlikli bir<br />

biyogra yazm. Kâmuran ipal, ilk kez<br />

1963 ylnda yaymlanan Hesse biyogra-<br />

sinin çevirisinde 2005 ylnda yaplan<br />

gözden geçirilmi basky temel alm.<br />

Edebiyatn yaam gerçei üzerindeki<br />

etkisi ve yaamn edebiyat üzerindeki<br />

izleri tuhaf bir ksr döngüye<br />

de dönüebilir. Günümüzde magazinleen<br />

ve mahremiyet snrlarnda<br />

dolaan, özel hayatn gereksiz bir dolu<br />

detaynn yerletirildii biyograler<br />

okuyucuya televizyon izleyicisi muamelesi<br />

yapyor. Zeller’in hazrlad-<br />

biyogra bu açdan önemli. Tpk<br />

Hesse’nin isteyecei gibi, bireyi alglamasnda<br />

özgür brakyor. Son olarak<br />

sanatçlarn yaamlaryla, deerleriyle,<br />

savunduklar ideolojilerle eserlerinin<br />

çok fazla kartrlmamasndan yana<br />

olduumu söylemeliyim.


KÝ TAP ZAMANI<br />

BYOGRAF<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Bir neslin öncüsüydü...<br />

Bazlarmzn sadece ‘imam hatip okullarnn kurucusu’ olarak bildii, çoumuzun ise<br />

tanmad Celal Hoca’y anlatan Bir Neslin Öncüsü Celal Hoca adl kitap, akademik bir<br />

çalma olmaktan çok Celaleddin Ökten’in vefatnn 50. ylnda örencilerinin görüleri dinlenerek<br />

ve dönemle ilgili çalmalar gözden geçirilerek hazrlanm bir biyografi denemesi.<br />

BR NESLN ÖNCÜSÜ CELAL HOCA, HÜSEYN YORULMAZ, HAT YAYINEV, 396 SAYFA, 25 TL<br />

K<br />

AHMET DORU<br />

imin icaddr bilinmez,<br />

son zamanlarda ara ara kulamza<br />

çalnan bir tabir var: “Köprü insan”.<br />

Binlerce yldan süzülüp gelmi, ta<br />

ta üstüne koyarak ina edilmi bir medeniyetin<br />

kenara çekilip gökten zembille<br />

inmi yeni bir nesil ortaya çkarlmaya<br />

çalld günlerde, “kökü mazide<br />

olan âtî” anlayyla selin önünde durmaya<br />

çalanlar anlatan bir tabir. Bir taraftan<br />

geçmiin ykntlar altnda topra-<br />

a gömülmemek, bir taraftan da gelece-<br />

in rüzgarlarnda savrulmamak için mücadele<br />

eden, yaad zamanda üzerine<br />

düen vazifeyi idrak etmi çileke ve bahtiyar<br />

insanlar… Bu tabire en ziyade yakanlardan<br />

biri de herhalde Celal Hoca<br />

olsa gerek. Bazlarmzn sadece ‘imam<br />

hatip okullarnn kurucusu olarak bildi-<br />

i’, çoumuzun ise tanmad, öyle ya<br />

da böyle unutulmaya terk edilen Celal<br />

Hoca. Tam ismiyle Mahmud Celâleddin<br />

Ökten (1882-1961). Oysa bugün ülkemizin<br />

kaderinde rol oynayan pek çok ismin<br />

yetimesinde, onun imam hatip okullarnn<br />

temeline att harcn tesiri var.<br />

VEFATININ 50. YILINDA<br />

Yürüdüü yol ve yetitirdii talebelerle<br />

amel defterini kapatmayan biri için ‘ismen<br />

bilinme’nin pek fazla kymeti olmasa<br />

da, gelecek nesillerin örnek almas<br />

yönüyle Celal Hoca gibi ahsiyetlerin<br />

unutulmamas önem tayor. Hüseyin<br />

Yorulmaz’n kaleme ald ve Hat<br />

Yaynevi’nden çkan Bir Neslin Öncüsü<br />

– Celal Hoca kitab, bu yolda gerçekletirilmi<br />

önemli bir çalma. Yorulmaz,<br />

kitabn akademik bir çalma olmaktan<br />

çok Celaleddin Ökten’in vefatnn 50. ylnda<br />

yaknlarnn, örencilerinin görüleri<br />

dinlenerek ve dönemle ilgili çalmalar<br />

gözden geçirilerek hazrlanm bir biyogra<br />

denemesi olarak tarif ediyor.<br />

Hüseyin Yorulmaz, Celaleddin<br />

Ökten’den, talebesi Prof. Dr. Orhan<br />

Okay’n cüzdannda gördüü siyahbeyaz<br />

bir fotoraf vastasyla haberdar<br />

olmu. Müteakip zamanlarda Orhan<br />

Okay’la yaplan sohbetlerde Hoca’y<br />

daha iyi tanma imkân bulmu. Orhan<br />

Okay’a Armaan kitabn kütüphanelere<br />

yadigâr brakan sohbetler, Bir Neslin<br />

Öncüsü Celal Hoca kitabna da kaynaklk<br />

etmi. Celal Hoca’nn vefatnn 45. ylnda<br />

hazrlanmas planlanan kitap, Hoca’y<br />

tanyan pek çok kiiyle görüülerek, özellikle<br />

de ‘hayrü’l-halef’i Prof. Dr. Sadettin<br />

Ökten’in katklaryla 50. ylna yetimi.<br />

Celal Hoca’nn doumundan vefatna<br />

kadar hayat serüveninin izini süren<br />

Yorulmaz, netice olarak u tespitte bulunuyor:<br />

“Kahramanmz, Osmanl’nn l’<br />

en kark son yllarn görmü, Cumhuriyetin<br />

ilk dönemini ve demokrasiye<br />

geçildii yllar yaam tecrübe sahibi<br />

bir Osmanl aydndr. Tam anlamyla<br />

Aye Hümeyra Hanm’n naklettiine<br />

göre, bir dönem babakanlk da yapm<br />

olan emsettin Günaltay, medreseden<br />

arkada olan Celal Hoca’ya, “Hoca<br />

gel mason ol. Seni üniversiteye alalm.<br />

“SON OSMANLI”<br />

Orhan Okay’n Silik Fotoraar’nda<br />

yer alan u cümlelerde de ayn hakikati<br />

görmek mümkün: “O hem medresede<br />

okuduu için Celâleddin Efendi idi, hem<br />

içinde yaad topluma yol gösteren, Liselerde, orta mekteplerde sürünme. Dârülfünûn’da ve Dârülmuallimîn’de<br />

toplumu aydnlatan bir münevver. Ya-<br />

ad dönemlerde her iki devri metot<br />

ve kyaslama bakmndan en iyi bilenler<br />

arasnda. Yeniye açk, eskiyi körü körüne<br />

taklit etmemesi bakmndan ender<br />

bir analizci. Mevlâna metaforuyla pergelin<br />

bir ayan sabit tutup dier aya-<br />

yla Kant’tan Bergson’a, Gazali’den<br />

mam Birgivî’ye kadar tüm dünyay<br />

dolamaktan endiesi olmayan, mantk<br />

süzgeci salam, dünyann gidiatn iyi<br />

okuyan, kendine güvenen gerçek anlamda<br />

bir ilim adam.”<br />

‘CEHENNEME SECCADE SEREMEM’<br />

Nurettin Topçu’nun, “Sahip olduu<br />

yüksek terkip kabiliyetini kendinde birletiren<br />

onun gibi bir ilim ve din adamn<br />

deil memleketimizde, hatta slâm<br />

dünyasnn ufuklar arasnda tasavvur<br />

edemiyorum” eklinde tarif ettii Celal<br />

Hoca, ömrü boyunca dünyalk makam<br />

ve mevki, para ve pul gibi eylere dönüp<br />

bakmam. nandklarndan, inand<br />

gibi yaamaktan zerrece taviz vermemi.<br />

Bu yolda kendisine gelen teklifleri<br />

“Cehenneme seccade seremem”<br />

diyerek elinin tersiyle itmi. Medine-i<br />

Münevvere’de yaayan kz Doktor<br />

imdi üniversitede Arapça dersi var,<br />

ama müsterikler okutuyor.” demi.<br />

Ancak Celal Hoca ret cevab vermekte<br />

tereddüt etmemi. Hüseyin Yorulmaz,<br />

Hoca’nn bu tavrn, “Ona masonluk<br />

teklif edenlerin ad san bilinmiyorsa,<br />

elli yl sonra Celal Hoca yeniden hatrlanarak<br />

gündeme geliyorsa ite bu<br />

onun asil duruu sebebiyledir. Ebedî<br />

olan ksa bir ana tercih etmedii için<br />

ölümsüzlemitir.” diyerek yorumluyor.<br />

‘lim rütbesini her rütbenin üstünde’<br />

gören bu tavr, Celaleddin Ökten’in ‘hocalk’<br />

vasfn adnn önüne geçirmi, soyadyla<br />

deil nice üst düzey insann saygyla<br />

elini öpmesine sebep olan ‘hoca’ sfatyla<br />

tarihe kaydolmu. Kitapta bu konuda<br />

bir de hatra naklediliyor. Bir gün<br />

Dârüafaka’da derse girerken talebelerden<br />

biri snfn kapsnda barr: “Celal<br />

Hoca geliyor!” Hoca snfa girdikten<br />

sonra, “Herkes efendi, bey, beyefendi<br />

oldu, ben hâlâ Celal Hocaym!” diye<br />

serzenite bulunur. Yllar sonra bu sözün<br />

doru olup olmadn soran kaynbiraderine<br />

Celal Hoca, “Evet, ben söyledim.”<br />

deyince kaynbiraderi hakikati teslim<br />

eder: “A üstadm, herkes efendi, bey,<br />

beyefendi olur ama Celal Hoca olamaz!”<br />

okuduu için Celâl Bey’di. Bunlara ilâve<br />

olarak genç yata Trabzon’dan gelmi,<br />

evinde cepli ve çizgili entarisiyle oturmaktan<br />

holanan, enye tiryakisi son<br />

Osmanl; sokakta beresi, gömlei, kravat,<br />

gerekiyorsa bir bakanla protokoler konumasyla<br />

stanbullu bir Celâl Beyefendi idi.<br />

Ama bütün bu herkese mahsus unvanlar<br />

yerine galiba kendisi de Celâl Hoca olmaktan<br />

daha çok hazzederdi. Bir muallimin,<br />

isminden çok hocal ile ebediyete<br />

intikal etmesi ne büyük bahtiyarlktr.”<br />

Olu Sadettin Ökten ise Hoca’y slam<br />

medeniyetinin modern zamanlarda<br />

ve Bat corafyalarnda ortaya koyduu<br />

nev-i ahsna münhasr Osmanl medeniyet<br />

telakkisinin ve buna dayanan kültürün<br />

son temsilcilerinden biri olarak anlatyor.<br />

Bu vasaryla Celal Hoca, kimlik<br />

bunalm yaayan günümüz insan tarafndan<br />

bilinmesi, tannmas, örnek alnmas<br />

gereken bir ahsiyet. Zira o, ‘Üsve-i<br />

hasene’ Sahibi’ni (sas) rehber edinmi.<br />

Yaman Dede’ye bir sohbette söyledii<br />

sözler bunun ispat: “Allah’a imanm<br />

Hazret-i Muhammed’in iman ettii gibidir.<br />

Taklidî iman m, varsn olsun. Bakkal<br />

Mehmed Aa’y deil ya, Hazret-i<br />

Muhammed’i taklid ediyorum.”<br />

24<br />

Celal Hoca


KÝ TAP ZAMANI<br />

ANI<br />

pin gölgesinde bir demokrat<br />

DP hükümetinde milletvekillii ve bakanlk yapan<br />

öykücü Samet Aaolu’nun Adnan Menderes’in insani<br />

yann ve hayata bakn anlatt Arkadam Menderes,<br />

YKY tarafndan yaplan yeni basksyla raflarda...<br />

ARKADAIM MENDERES, SAMET AAOLU, YKY, 164 SAYFA, 11 TL<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

T<br />

EFE ERTEM<br />

ürkiye’de 1940’l yllarda<br />

yaanan tek parti döneminin<br />

en büyük zararlarndan biri, takip eden<br />

dönemleri çarpk bir tarih anlayna<br />

mecbur klm olmasdr. ktidar devretse<br />

de idareyi hiçbir zaman brakmam olan<br />

Halk Partisi zihniyeti, bugünün nesillerine<br />

bile yakn tarihi kendi yazd haliyle<br />

kabul ettirmeyi baarmtr: Halk Partisi<br />

ilerici, onun içinden çkan Demokrat<br />

Parti gericidir! Milli ef, bat yolundaki<br />

Atatürk’ün takipçisi, Adnan Menderes<br />

ise çarkldr! Kafalara çizilen bu resmin<br />

deimesi, yakn tarihi ve dolaysyla bugünün<br />

Türkiye’sini yaln ve gerçek haliyle<br />

okuyabilmenin yolu türlü yaftalarla dara-<br />

açlarna götürülen siyasi gürleri yakndan<br />

tanmaktan geçiyor kukusuz.<br />

1946 ylnda DP’ye katlan, DP<br />

hükümetinde milletvekillii ve bakanlk<br />

yapan, 16 yl boyunca Adnan<br />

Menderes’in çok yaknnda bulunan<br />

Samet Aaolu, Arkadam Menderes –<br />

pin Gölgesindeki Günler’de Menderes’i<br />

anlatyor. lk basks 1967’de yaplan bu<br />

kitabn, 1950’li ve 60’l yllar çartran<br />

günümüz politik atmosferinde okunmas<br />

daha anlaml olacaktr.<br />

HALKIN DLYLE KONUUYORDU<br />

Menderes’in hayatnn birçok yönünü<br />

anekdotlar eliinde aktaran Aaolu,<br />

onun ruhsal yaps, zekâs ve konuma<br />

yetenei gibi kiisel özelliklerinin üzerinde<br />

duruyor. Menderes’in en güçlü yannn<br />

mant olduunu söyleyen yazar,<br />

“Kulland politika silahlarnn en keskini<br />

buydu!” diyor. Aaolu, Menderes’in<br />

skça dile getirilen hitabet yeteneine ve<br />

dili kullanna da nönü’yle kyaslayarak<br />

deiniyor: “Bizde son yarm yüzylda demagojiyi<br />

gerçekten en çok ve maharetle<br />

kullanan siyasi hatip de nönü. (…) Menderes<br />

bu sanata pek az iltifat etmi, kar-<br />

sna çkanlar daha çok mantk ve bilgi<br />

kuvvetiyle yenme yolunu tutmutur.”<br />

Menderes’i nönü’den ayran en<br />

önemli yanlarndan biri de halkla arasndaki<br />

ilikiydi. Her gittii yerde protokol<br />

kurallarn bile altüst ederek halkla iç içe<br />

oluyor, halkn diliyle konuuyordu. Bu<br />

ilgisi halktan karlk görüyor, el üstünde<br />

tutuluyordu. Aaolu’nun deyiiyle, son<br />

yüzylda Atatürk’ten sonra halkça Menderes<br />

kadar sevilmi bir insan yoktu.<br />

Aaolu’nun Menderes’le ilgili anlar,<br />

1950-60 arasndaki politik ortamda<br />

Türk basnnn durumunu da ortaya koyuyor.<br />

Dördüncü kuvvet olduunu fazlasyla<br />

hissettiren basn, bir anlamda Menderes<br />

hükümetini esir almt. Ki basnn<br />

bu özellii on yllarca süregeldi. 1940’l<br />

yllarda gazete kapatmak, gazetecileri<br />

hapse atmak tek parti yönetiminin gündelik<br />

faaliyetlerindendi. Menderes’in ilk<br />

25<br />

icraatlarndan biri gazete kapatmay böylesine<br />

kolaylatran kanunlar kaldrmak<br />

oldu. Gazetecilik yapt, gazete çkard<br />

için cezaevine atlan gazeteci yoktu. Ancak<br />

basn, Menderes’i etkisi altna alyor,<br />

adeta gölge hükümet gibi çalyordu.<br />

Menderes’in basnnn telkin ve talepleriyle<br />

kadrosundan çkard ya da kadrosuna<br />

katt kiiler de yok deildi. Basn<br />

özgürlüünün en büyük maduru yine<br />

Menderes’ti. Dünyann en büyük devlet<br />

adamlarndan biri olduuna dair manetler<br />

atan basn, 27 Mays sabah Menderes<br />

ve arkadalarnn aslmas için alk tutuyordu!<br />

“Evet, basn demokrasilerde ahlâk<br />

prensipleri içinde çalt zaman dördüncü<br />

kuvvettir. Ama bu prensiplerden yoksun<br />

bir basn tahrip yolunda birinci kuvvet!”<br />

diyerek meseleyi özetliyor Aaolu.<br />

DEMOKRAS DARAACINDA<br />

Menderes’le arasndaki sevgi ba elbette<br />

duygusal bir baka itiyor yazar.<br />

Bu duygusall elden brakmadan,<br />

Menderes’i meziyetleriyle, hatalaryla<br />

anlatrken Türkiye yakn tarihinin en<br />

kara dönemlerinden birine, 27 Mays<br />

darbesine ve ardndan gelen Yassada<br />

günlerine de k tutuyor Samet Aaolu.<br />

10 yl boyunca bir ülkeye babakanlk<br />

yapm, yapt hamlelerle ülkeyi birçok<br />

açdan kalkndrm, halkn telaffuz etmekte<br />

bile zorland bir dönemde “demokrasi”<br />

kelimesinin bayraktarln<br />

üstlenmi bir ismin daraacnda biten<br />

maceras bu ülkenin yaras olmaya devam<br />

edecek elbette. Ac olan, 27 Mays<br />

sonras önüne getirilen, onu daraacna<br />

götüren düzmece hrszlk, yolsuzluk,<br />

suistimal dosyalarnn, birlikte yola çkt<br />

ve yllarca yan yana siyaset yapt<br />

Ahmet Tahtaklç, Fuat Köprülü, Fevzi<br />

Lüt Karaosmanolu, Ahmet Emin Yalman<br />

gibi yol arkadalarnn dedikodularndan<br />

ibaret olmas.<br />

Bugün Menderes’in bir idealist olduu,<br />

hayallerinde kalknm bir Türkiye<br />

resmi bulunduu ve bu hayali gerçekletirmek<br />

için çabalad geni kesimlerce kabul<br />

ediliyor. in asl, onun hatalar da bu<br />

uurdayd. Yakn çevresi tarafndan bilinen<br />

en önemli özellikleri sevecenlii, utangaçl<br />

ve kin tutmazlyd. Yassada’da<br />

bile insanlndan ödün vermedi, olanca<br />

nezaketiyle yapt savunmasn. O mahkeme<br />

tiyatrosu görüntülerinden akllara<br />

kaznan, dudaklarndaki ac gülümseme<br />

Menderes’in en gerçek resmiydi. Bugün<br />

bile geçerli ve anlaml bir soru soruyor<br />

Aaolu: “Adnan Bey’i, yaadmz son<br />

elli yln baka siyasetçileriyle karlatrd-<br />

mz zaman, onun bu kin tutmazlyla,<br />

mesela nönü’nün, rakiplerini sefalete ve<br />

sehpaya kadar kovalayan kini kafamda<br />

kocaman bir soru iareti çizer: Bu memleketin<br />

siyasi hayatna damgasn vuran, bu<br />

iki kalp yapsndan hangisi”


KÝ TAP ZAMANI<br />

NCELEME<br />

Ak’a yolculuk<br />

Ömür Ceylan imzal Yitik Düler Kervan, “Kün Düleri”,<br />

“Dün Düleri” ve “Gün Düleri” balklarn tayan üç<br />

bölümden oluuyor. Kitap, hayat çöle dönen modern<br />

insana “ak” çars yapyor.<br />

YTK DÜLER KERVANI, ÖMÜR CEYLAN, KAPI YAYINLARI, 230 SAYFA, 12,5 TL<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Türk öyküsünün dünü bugünü<br />

Ercan Yldrm’n Modern Türk’ün Hikâyesi adl çalmas,<br />

okura öykücülüümüzün bir portresini sunuyor. Kitap,<br />

Türk öykücülüünün önemli bir tonunu, yerli ve bu<br />

topraklara ait bir rengini iyice belirginletiriyor.<br />

MODERN TÜRK’ÜN HKAYES, ERCAN YILDIRIM, ELPS KTAP, 237 SAYFA, <strong>14</strong> TL<br />

H<br />

ERCAN YILMAZ<br />

ilmi Yavuz’un, “Dou’-<br />

nun Geçitleri” iirindeki<br />

u msralar geçmi bir gül<br />

saatinde okunduunda henüz görülmeden<br />

tabir olunan rüyâlarn ve yitik<br />

düler kervannn yola düme vakti gelmi<br />

demektir: “atetir eski geceler/‘tut ve<br />

yan, tut ve yan/kül ol, gülümüzden’/airler<br />

akamdr, âtegedeler/ve biz kendi külümüzden/bir<br />

hümâ ile geçtik.”<br />

Kendi külünden bir hümâ ile geçenler<br />

için Kap Yaynlar’nca bir kitap<br />

yaymland: Ömür Ceylan imzal Yitik<br />

Düler Kervan. ‘iirin aynasnda Osmanl<br />

kültürü üzerine denemeler’den<br />

oluan kitabn muradn özetleyen arka<br />

kapak yazs öyle: “Lügatteki anlamlarn<br />

korumakla kalmayp onlarn üzerine<br />

çkan ‘iir sözcükler’, klasik iir çalar<br />

boyunca hayatn içerisinde ama ondan<br />

yüksekte bir düler ülkesi yarattlar. Rahle<br />

rahle, msra msra kanatlanan sözlerin<br />

iklimi, dünyay anlamlandran hiçbir<br />

duyguyu ihmal etmeden, ona ancak hak<br />

ettii kadar deer verebilenlere kaplarn<br />

açt. Yüreklerini dîvâna salan, dülerini<br />

dîvâne klan kahramanlar, elinizdeki kitap<br />

boyunca size u soruyu soracak: Ak<br />

rüyas aklla tabir edilebilir mi ki dülerimiz<br />

akla teslim edilebilsin…!”<br />

‘LEYLA’NIN PENDE<br />

Yitik Düler Kervan, “Kün Düleri”,<br />

“Dün Düleri” ve “Gün Düleri” balklarn<br />

tayan üç bölümden oluuyor.<br />

“Kün Düleri”nde Necit Çölleri’nde “ad<br />

hep Leylâ’dr; vaat ettii hep karanlk”<br />

dedii Leylâ’nn, o kara güne’in peine<br />

düürüyor bizi Ömür Ceylan. Sonra<br />

‘air’ ile ‘insan’n söyleisine ahit tutuyor:<br />

“air der ki: Âdemolu âleme üryân<br />

gelir üryân gider/Nâle vü efgân ile giryân<br />

gelir giryân gider. Biz deriz ki: nsan, iki<br />

çplak çlk arasna gerilmi yazg; insan,<br />

Tûr’u kskandran lahî gözgü…” Sonra<br />

‘Nokta’nn srrna ortak ediyor yazar bizi,<br />

‘levlâk efendim’ diyerek…<br />

“Dün Düleri”ndeyse Divan iirinin<br />

has bahçelerinde dolatryor; -kâh bir<br />

gülde anlatyor anlatlmaz olan, kâh safrann<br />

sar sesinde… Aklla tabir edilemeyen<br />

ya da görülmeden tabir olunan ak<br />

rüyasnn peinden sürüklüyor.<br />

Boazlarn, körfezlerin ve yeryüzündeki<br />

tüm ky eritlerinin zinetleri martlardan<br />

külhan gülen bilen âklara<br />

kadar geni ve bereketli bir corafyada<br />

seyrediyoruz kitab okurken. Bunu yaparken<br />

de gönlümüzün aynasn Hâfz-<br />

îrâzî, Fuzûlî, Sâdî-i îrâzî ve Nef’î ile<br />

cilalamay ihmal etmiyor Ceylan. Osmanl<br />

kültürünün incelikleri, âdetâ iirin<br />

prizmasndan günümüze esiz hüzmeler<br />

halinde ulayor. Ömür Ceylan<br />

böylece gülün tarifine en çok ihtiyacmz<br />

olan zamanlarda hiç üphesiz lirik bir<br />

imtidâd gerçekletirmi oluyor.<br />

iir medeniyeti, Hakikat medeniyeti,<br />

Estetik medeniyeti, Ak medeniyeti…<br />

Adna ne dersek diyelim bu medeniyetin<br />

kök sald topraklar sulayan<br />

Dicle ve Frat gibidir Ak ve iir. Okura,<br />

Seyyid Nesîmî’nin Ak Çeyizi’nden<br />

Tapduk Eiinde Bir Gece’ye; Galib<br />

Dede’nin tavlasndan Attar Rafndaki<br />

Mucize Safran’a kadar iirin bereketli<br />

kld kâh hayâl kâh rüyâ corafyasna<br />

yitik düler kervanyla yolculuk yaptran<br />

Ömür Ceylan’n kitap isimleri gibi<br />

(Önce Ak Vard, Böyle Buyurdu Sûfî…)<br />

deneme balklar da bir hayli kkrtc:<br />

“Seyyid Nesîmî’nin Ak Çeyizi”, “eyh<br />

Gâlib Tavla Bilir miydi”, “Ehl-i Beytin<br />

Gamhâneleri ya da Attar Rafndaki<br />

Mucize Safran…” Ceylan, Osmanl medeniyetinin<br />

dönemlerini iir üzerinden<br />

yer yer iire varan bir üslûpla anlatyor.<br />

Tasavvufa vukufiyet, dil hassasiyeti, mizah<br />

ve iirsellik, kitab kymetli ve özgün<br />

klan özelliklerin banda geliyor.<br />

R LÜGATNE KATKILAR<br />

Ömür Ceylan’n dilinde kelimeler, birer<br />

metafizik enstrümana dönüüyor; ‘kün’,<br />

‘dün’, ‘gün’… Yazar onlar âdetâ bir iir<br />

medeniyetinin kodlar klyor. Henüz<br />

yazya geçirilmemi bir iir lügatinin<br />

gpta edilecek zenginliinin altn çizen<br />

Ceylan, eyann ve olaylarn görünmeyen<br />

dünyasna iirle uzanarak buradan<br />

devirdikleriyle bahsettii iir lügatine<br />

mütevaz katklar yapmay da ihmal<br />

etmiyor. Ali Nihad Tarlan’n, “Divan<br />

edebiyatnda, hemen dâimâ, kelimelerin<br />

basit manalar altnda asrlar boyu o<br />

kelimelerin yüklendii fikirler, duygular<br />

ve hayâller vardr. Bunlar airler çeitli<br />

yerlerde kullanarak her birine ayr bir<br />

mana, duygu ve fikir ilâve etmilerdir.<br />

Bu suretle o kelimeler, imajlar okuyanlarn<br />

uzvî ve dimaî bünyelerine, hayat<br />

seyirlerine göre türlü imtizâçlar yaparak,<br />

aa yukar herkeste ayr bir ruh hâleti,<br />

duygu husûsiyeti vücûda getirir.” diyerek<br />

altn çizdii hususu baka bir biçimde<br />

dile getiren ve iirin, slam’n bir estetik<br />

medeniyeti oluundaki rolünü iir sözcükleri<br />

üzerinden vurgulayan, iir lügati<br />

balamnda ele alan Ceylan’n Yitik Düler<br />

Kervan, günbatmna doru, modern<br />

hayatn çöle döndürdüü hayatmza<br />

sülüs bir besmele gölgesi brakp usulca<br />

revân oluyor Ak’a…<br />

Yahya Kemal, bir iirinde “Dünya biter<br />

o yerde ki malûb olur hayâl/ Temdid-i ömre<br />

kudreti kalmaz tahayyülün” der. Hayâlin<br />

malûp olmaya doru gittii dünyamzda<br />

Yitik Düler Kervan’na katlmak bir teselli<br />

kadar iyi gelecektir kalbiyle yüzleme gözüpekliini<br />

gösterebilecek okura.<br />

E<br />

NECP TOSUN<br />

rcan Yldrm, Modern Türkün<br />

Hikâyesi’nde Türk öykücülüünü<br />

tematik, teknik ve<br />

düünsel bir okumaya tâbi tutuyor. Tümüyle<br />

analiz, aratrma ve emek ürünü yazlar,<br />

ortaya önemli bir Türk öykücülüü portresi<br />

koyuyor. Aslnda öykücülüümüzün biraz<br />

da atlanlan, yok saylan önemli bir tonunu;<br />

yerli, bu topraklara ait bir rengini iyice belirginletiriyor<br />

demek daha doru.<br />

Yldrm, teknik incelemede, öykünün<br />

karakter, dil, ritim, younluk gibi<br />

öelerini ele alrken, bilinç ak, postmodern<br />

tutum, fantastik gibi öyküdeki dier<br />

imkânlar kuramsal yaklamla irdeliyor.<br />

Tematik olarak ise Türk öykücülüünde<br />

ölüm, metafizik, kadn öykücüler, ak ve<br />

cinsellik, çocuk, slami mekânlar, yabanclama<br />

tema ve kavramlarn inceliyor.<br />

EDEBYATA DÜÜNCE EKSENNDE BAKMAK<br />

Ercan Yldrm’n kitabnda asl üzerinde<br />

durulmas gereken, seçtii eletiri disiplini.<br />

Yldrm kitabnn büyük bir bölümünde<br />

edebiyata daha çok “düünce” ekseninden<br />

bakyor, öyküleri, öykü tarihimizi<br />

sosyolojik bir bak açsyla deerlendiriyor.<br />

Genelde edebiyatn özelde de öykünün,<br />

ülkemizin yaad Batllama çabalarnda,<br />

modernleme çizgisinde nasl bir<br />

serüven izleyip nasl bir görev üstlendiini<br />

sorguluyor. Bu balamda kitabn alt bal-<br />

olan “Türk Modernlemesi Balamnda<br />

Türk Hikâyesi” oldukça açklayc.<br />

Eser-toplumsal yap, eser-dönemyazar<br />

ilikisi ülkemizde eletirmenlerin,<br />

edebiyat tarihçilerinin pek itibar<br />

etmedii bir yaklam. Oysa bizim gibi<br />

ksa süre içinde çok köklü kültür ve uygarlk<br />

deiimlerinin yaand, toplumsal<br />

yapnn oldukça kaygan ve tartlr<br />

zeminlerde gezindii ülkelerde<br />

bu yöntemin çok daha önemli ve fonksiyonel<br />

olduu söylenebilir. Buna ramen<br />

bu alanda büyük bir ihmal göze<br />

çarpmakta. Ksaca ülkemiz edebiyat<br />

tarihçiliinde, eletirmenliinde “sosyolojik<br />

yön” hep eksik kalmtr.<br />

Özellikle son iki yüz yllk zaman<br />

diliminde, üzerinde yaadmz corafyada<br />

derin, sarsc deiim ve dönü-<br />

ümlere ahit olundu. Doal süreç “ksaltlnca”<br />

ve doallktan kopunca ortaya<br />

salksz, trajik, yaralayc sonuçlarn<br />

çkmas kaçnlmazd ve öyle de oldu. O<br />

vakit sindirilememi dayatmalarn marazi<br />

halleri her alanda tezahür etti. Bu<br />

çarpk deiimden herkes payna düeni<br />

ald: Birey, toplum, kurumlar, zihniyet...<br />

lerleme, gelime, modernleme,<br />

makineleme, çadalk, ad ne olursa<br />

olsun, bu süreç beraberinde pek çok çelikiyi/çatmay<br />

da getirdi.<br />

Öte yandan 1950-1980 arasnda Türk<br />

toplumunun yaad en büyük tecrübeleri<br />

köyden kente göç, çarpk kentleme/<br />

gecekondulama, kültür/deer çatmas,<br />

ticari ve siyasi hayattaki sarsnt, zihniyet<br />

deiimi, yalnzlk/arabeskleme olarak<br />

sralayabiliriz. Ve toplumsal yaam etkileyen<br />

dier milatlar: 27 Mays 1960,<br />

12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 ubat<br />

süreci. te o çok bildik deyile “çan tan”<br />

olan sanatçnn bu yaananlardan<br />

etkilenmesi kadar doal bir ey olamazd.<br />

Ülkemizde pek çok sanatç eserlerinde<br />

bu deiimi, sarsntlar yanstt. Bütün bu<br />

toplumsal deiimler, çalkantlar ve süreç<br />

iyi analiz edilmeden, eser okumalarnn<br />

da eksik kalaca aikârdr. Ercan Yldrm<br />

da öykümüze bu pencereden bakyor.<br />

Ercan Yldrm’a göre “modern Türkün<br />

hikâyesi” ile Türkiye’nin modernlemesi<br />

arasnda sk bir iliki var: “Modern<br />

hikâyemizi okurken, hep insanmz, giderek<br />

ülkemizi okuma gayretini güttüm.<br />

Çkardm sonuçlar ise sadece hikâyenin<br />

veya edebiyat çerçevesi içinde kalmad.<br />

Anlattmz hayatlara yön veren medeniyeti<br />

dünyamzda tuttuumuz sürece kendisinden<br />

söz edecek bir ömrümüzün olamayaca<br />

neticesine vardm.” Bu balamda<br />

yazar; Halit Ziya Uaklgil, Ömer Seyfettin,<br />

Sait Faik, Memduh evket Esendal, Oktay<br />

Akbal, Mustafa Kutlu, Sevinç Çokum ve<br />

baka pek çok öykücüyü dünya görüü, ya-<br />

am tarz, medeniyet, uygarlk tercihi perspektifinden<br />

deerlendiriyor.<br />

SERT VE KESKN YARGILAR<br />

Kukusuz bu yaklamn öncelikle bir<br />

içerik çözümlemesi olaca açktr. Ancak<br />

Ercan Yldrm bunun sadece bir<br />

içerik/tema sorunu olmadn, seçilen<br />

biçimsel yöntemin de bu içerik yakla-<br />

mnn bir parças olduunu düünüyor.<br />

Örnein, özellikle seksen sonras<br />

fantastik yaklamn yaygnlamasnn<br />

seküler sanat anlaynn bir yansmas<br />

olduu tespitinde bulunuyor.<br />

Yldrm’n zaman zaman sert, keskin,<br />

dier bir uca savrulan yarglar pek<br />

çok öykücüyü tartmaya çaracak<br />

nitelikte. Özellikle slami kimlikleriyle<br />

görülen öykücülere yönelik yarglar…<br />

Bu anlamda Ercan Yldrm sözünü saknmyor.<br />

Kukusuz bu da sosyolojik<br />

okumann, esere düünce odakl bakmann<br />

doal bir sonucu.<br />

Edebiyatmzda üzerinde en az konuulan,<br />

en az düünce üretilen tür olan<br />

öykü hakknda yazlm bir kitabn önemi<br />

tartlmaz. Çünkü öykünün, kavramlara,<br />

literatüre, kurulu ve ileyiini ifade<br />

edecek temel bir dile, sanatsal ve estetik<br />

deerini ortaya çkararak ölü noktalar<br />

aydnlatacak kavramsal okumalara ihtiyac<br />

var. Elbette sosyolojik okumalara<br />

da… Bütün bunlar da Ercan Yldrm’n<br />

çabasn daha da anlaml hale getiriyor.<br />

26


KÝ TAP ZAMANI<br />

ROMAN<br />

6 HAZRAN 2011<br />

Rfat Ilgaz’ tanmak için<br />

Doumunun 100. yl vesilesiyle Rfat Ilgaz’n kitaplar Çnar<br />

Yaynlar ve Bankas Kültür Yaynlar’nn ibirliiyle yeniden<br />

baslyor. Bu ibirliinin ürünü olarak yeni basks yaplan Sar<br />

Yazma, Rfat Ilgaz’ tanmann belki de en iyi yolu.<br />

SARI YAZMA, RIFAT ILGAZ, ÇINAR YAYINLARI, BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 536 SAYFA, 18 TL<br />

T<br />

TEMEL KARATA<br />

oplumcu-gerçekçi yazar ve<br />

airlerin önde gelenlerinden<br />

Rfat Ilgaz, önceleri Yeilçam,<br />

daha sonra da görsel medya araclyla<br />

Hababam Snf’na indirgenmi, toplumculuu<br />

da gerçekçilii de sistem tarafndan<br />

bu yöntemle cezalandrlmtr.<br />

Hababam Snf, birçok gülmece roman<br />

ve hikâyeye imza atm Ilgaz’n özgün<br />

ve baarl bir mizah örneidir elbette.<br />

Ancak Rfat Ilgaz’ sürekli kahkahalar<br />

ve bir grup lise örencisinin komiklikleriyle<br />

anmak, Sar Yazma ve Karartma<br />

Geceleri’nin de aralarnda bulunduu<br />

1969 ylndan sonraki eserlerini görmezden<br />

gelmek, iirini yok saymak;<br />

onu gizlemekten, üzerini örtmekten<br />

baka ne ie yarar Kendi hayatndan<br />

yola çkarak yazd Sar Yazma, onu<br />

tanmann ve anlamann belki de en<br />

ksa yoludur. Hababam Snf’nn senaryosu<br />

hazrlanrken yeni yeni karakterler<br />

eklenmesine ve kitabn özünden<br />

uzaklalmasna olan tepkisini yine Sar<br />

Yazma’da dile getirir: “Verdikleri parayla<br />

yalnz kitabmdan senaryo çkarmak<br />

hakkn deil, beni de bütün kiiliimle<br />

satn aldklarn sanyorlard. Film büyük<br />

‘hâslat rekoru’ yapt halde gene<br />

de bu irketi protesto edip mahkemeye<br />

vermekten kendimi alamamtm.”<br />

‘BREYC’ RLERLE BALADI<br />

Roman, adn Karadeniz’in emekçi,<br />

çalkan kadnlarnn simgesi olan<br />

sar yazmadan alr. Ilgaz’n çocukluk<br />

yllarn geçirdii Cide’ye dönüüyle<br />

açlan Sar Yazma, ustann çocuklu-<br />

unu, örenciliini, zorluklarla geçen<br />

öretmenlik günlerini, aile yaamn,<br />

her türlü baskyla engellenmeye çal-<br />

lan cezaevi ve sanatoryum arasnda<br />

sürdürdüü yazarln anlatr. Rfat<br />

Ilgaz, Cide’yi yalnzca doup büyüdüü<br />

yer olarak anmaz, toplumculu-<br />

unun ve gerçekçiliinin temellerinin<br />

de burada atldn söyler.<br />

Kitap, yazarn hayatnn ilerleyen<br />

dönemlerinde yaad huzursuzluklar<br />

nedeniyle, yazabilmek ve hayatn tamamlamak<br />

niyetiyle doup büyüdüü<br />

yere dönüüyle balar. Sava yllarna<br />

denk gelen çocukluunun Cide’sini<br />

anmsar, dünü-bugünü kyaslar, kaybolanlar,<br />

deiimi, geliimi aktarr.<br />

Romann bandaki u cümle yazarn<br />

deiime bakn Cide üzerinden özlüce<br />

ve baaryla anlatr: “Gemiciler için<br />

büyük bir anlam tayan bu klar, sadece<br />

havaya atlan iki lastik toptu bence.<br />

Onlar için yararl olan, kukusuz<br />

benim için de yararl olmalyd. Tutucularn<br />

yenilik karsnda direnmelerinin<br />

nedeni, her zaman snfsal çkarlara<br />

dayanmyordu demek. Biraz da duygusallk<br />

giriyordu ite böyle araya.”<br />

Deiime ayak dirememitir Ilgaz.<br />

Muallim Mektebi’ndeyken tand, öretmeni<br />

ve ayn zamanda idarecisi olan<br />

air Ahmet Kutsi Tecer’in etkisiyle iire<br />

balar. O yllarda henüz araytadr.<br />

iiriyle neyi anlatmak istediini az çok<br />

bilmekte ancak bunu siyasal ve ideolojik<br />

olarak henüz bir yere oturtamamaktadr.<br />

Bu dönemdeki “bireyci” iirleriyle<br />

sever onu Tecer, kendi iirine yakn<br />

bulur. Ancak Ilgaz’n aray toplumcugerçekçi,<br />

sosyalist çizgide son bulur ve<br />

iirleri Yürüyü’te yaymlanmaya balar.<br />

Ahmet Kutsi Tecer’le zt taraftadrlar artk.<br />

Hocas onu “doru” yola çekmeye<br />

çabalasa da fayda etmez.<br />

GÜNE-DL TEORS NEYN NES<br />

Sar Yazma, Rfat Ilgaz’n hayatnn her<br />

yönünü, her çan bulabildiimiz, eitim<br />

sistemini, siyaseti, devrimleri sorgulayna<br />

tank olduumuz bir eser: “Eski<br />

harer gitmi, yerine yeni Latin hareri<br />

gelmiti ama Türkçemiz yanl yolda gelitirilmek<br />

isteniyordu. Güne-Dil Teorisi<br />

neyin nesiydi Falih Rfk’nn ‘Öztürkçe’<br />

bayazlar, içinden çklmaz, anlalmaz<br />

bir dil olmutu. Bir devrimci olarak sarlmamz<br />

gereken ilkelerin hiçbiri tutarl<br />

deildi.” Rfat Ilgaz’n Milli Eitim’e,<br />

Cumhuriyet’in toplumsal ve ekonomik<br />

kalknmaya bakna getirdii eletiriler<br />

de temellidir. Alfabe örenerek memleketin<br />

kalknaca düüncesini eletirir.<br />

Devrim yasalarn olumlu bulmadn,<br />

halkn yararna bir reform yaplmadn<br />

söyler. “Milli Eitim’in bana geçen<br />

bakanlardan belliydi, memleketin kültür<br />

düzeyi. Çada uygarlk düzeyine yaps<br />

hiç de elverili olmayan Esat Bey’ler,<br />

Abidin Bey’ler getiriliyordu.”<br />

Rfat Ilgaz, Milli ef dönemi Halk<br />

Partisi’nin, darbelerin gazabndan, tevkierinden,<br />

sorgularndan, basklarndan<br />

nasibini fazlasyla ald. Öyle ki, 12<br />

Eylül’de 70 yanda bir edebiyat çnaryken<br />

bile evine yaplan basknla derdest<br />

edilip Cide sokaklarnda kilometrelerce<br />

yürütülmü, “Cide papaz” olarak halka<br />

“tehir” edilmi, Et ve Balk Kurumu<br />

binasnda ikence görmütü. Rfat Ilgaz,<br />

duruundan ödün vermedi, aktörü olduu<br />

1940’l yllar ve sonrasndaki politik<br />

ortam iyi okudu. Korkusuz muhalefetini<br />

kendi tabiriyle “iki delik cierle”<br />

(verem hastal) sürdürmekten geri<br />

durmad. 1950’li yllarn Türkiye’sini andran<br />

bugünkü politik arenada yeniden<br />

okunmas gereken bir eser Sar Yazma.<br />

Türkiye’nin Kurtulu Sava’ndan 1950’li<br />

yllara kadar olan politik yapsn ve edebiyat<br />

dünyasn anlatan kitap, ayn zamanda<br />

1940 kua toplumcu-gerçekçi<br />

aydnlarnn mücadele dolu öyküsü.<br />

27


KÝ TAP ZAMANI<br />

TARH<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Bir Alman’n gözüyle 1915<br />

Guenther Lewy’nin Tima tarafndan yaymlanan 1915: Osmanl<br />

Ermenilerine Ne Oldu balkl kitab, Prof. Dr. Kemal Karpat’a göre,<br />

Ermeni meselesi konusunda imdiye kadar yazlm en tarafsz kitap.<br />

Middle East Policy dergisi ise çalmay “dürüst ve adil” olarak tanmlyor.<br />

1915: OSMANLI ERMENLERNE NE OLDU, GUENTER LEWY, ÇEV.: C. ELTEZ, TMA, 464 SAYFA, 20 TL<br />

1<br />

SAKNE KORKMAZ<br />

915 ylndaki Ermeni Tehciri<br />

olaynn bir ‘soykrm’ oldu-<br />

u iddias, bilim ahlâkna sahip<br />

tarihçiler ve uzmanlar tarafndan birçok<br />

defa yalanlanm olmasna ramen, bu<br />

iddiann özellikle Amerika’daki Ermeni<br />

diasporasnn fanatiklerince srarla<br />

sürdürüldüü biliniyor. “Bilim ahlâkna<br />

sahip” dedik. Bunlarn banda elbette<br />

ABD’li tarihçi Justin MacCarthy geliyor:<br />

MacCarty’nin Türkçeye Ölüm ve Sürgün<br />

balyla çevrilen Death and Exile: The<br />

Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims<br />

adl kitab bata olmak üzere, Bernard<br />

Lewis’in çalmalar, ‘soykrm’ iddiasnn<br />

tam anlamyla ‘sözde’ bir iddia<br />

olduunu gösteriyordu. MacCarthy’nin<br />

sözünü ettiimiz kitabnn alt balnn<br />

“Osmanl Müslümanlarnn Etnik<br />

Temizlenmesi” olduuna da dikkati çekelim.<br />

Bu manidar alt balk, 1821’den<br />

1922’ye kadarki yüz yllk süre içinde,<br />

hangi etnik grubun yok edilerek ‘temizlenme’<br />

eylemine maruz brakldn<br />

apaçk ortaya koymuyor mu<br />

‘MDYE KADAR YAZILMI<br />

EN TARAFSIZ KTAP’<br />

Guenther Lewy’nin Tima tarafndan<br />

yaymlanan 1915: Osmanl Ermenilerine<br />

Ne Oldu balkl kitab ise Prof. Dr.<br />

Kemal Karpat’a göre, “Ermeni meselesi<br />

konusunda imdiye kadar yazlm en<br />

tarafsz, gerçekleri olduu gibi aksettiren<br />

önemli bir kitap.” Dorusu, Karpat<br />

hoca’nn, bir anlamda Prof. Dr. Justin<br />

MacCarthy’e hakszlk ettiini dü-<br />

ünüyorum. MacCarthy’nin Ölüm ve<br />

Sürgün’ü de “gerçekleri olduu gibi aksettiren”<br />

tarafsz bir çalmayd.<br />

Guenther Lewy’nin kitab hakknda<br />

verilen hükümler genelde “her iki tarafn<br />

raporlarn inceleyen, dikkatli bir biçimde<br />

dengelenmi, dürüst ve adil bir<br />

çalma” (Middle East Policy) olduu yönünde.<br />

Ama Lewy, 1915 olaylarnn bir<br />

‘soykrm’ olup olmadna ilikin bir<br />

polemie girmiyor: Her ne kadar bu konuda<br />

‘soykrm’ deil ‘katliam’ sözcüünü<br />

kullanyorsa da, bir tanmla kendisini<br />

balamamay tercih ediyor. ‘Soykrm’<br />

konusunda yaplan tanmlarn birbirinden<br />

farkl olduuna dikkati çekerek öyle<br />

diyor Lewy: “Osmanl Türkiye’sinde<br />

yaplan Ermeni katliamlarnn [vurgu<br />

benim. S.K.], bu tanmlara (hepsine, bazlarna<br />

veyahut hiçbirine) uyup uymadna<br />

karar vermeye çalmann salayabilecei<br />

faydann snrl olduunu dü-<br />

ünüyorum.” Lewy, bu nedenle ‘soykrm’<br />

üzerinde deil de “neyin, nasl ve<br />

neden gerçekletiine dair sorular aydnlatma<br />

iini çok daha önemli buldu-<br />

u” için bu konulara younlatn söylüyor.<br />

Bununla birlikte, Lewy’nin ara sra<br />

Guenther Lewy<br />

28<br />

da olsa (örnein sayfa 389’da olduu<br />

gibi) “sözde soykrmsal sonuçlardan”<br />

da söz ettii gözden kaçmyor…<br />

üphesiz, asl sorun, ttihat ve Terakki<br />

hükümetinin ‘tehcir’ kararyla<br />

balyor. Lewy, stanbul hükümetinin<br />

ald ‘tehcir’ kararnn “iyi niyetli”<br />

olduunu, ama “yüz binlerce insann<br />

yerini çok ksa bir süre içerisinde ve<br />

son derece primitif bir tama sistemi<br />

vastas ile deitirmek gibi önemli bir<br />

görev[in] Osmanl bürokrasisinin gücünü<br />

tam anlamyla a[t]” kansndadr.<br />

George Abel Schreiner<br />

adnda bir Amerikal gazetecinin,<br />

Toroslar’da tehcire tabi<br />

tutulan “binlerce kadn, çocuk<br />

ve kuvvetten dümü erkein<br />

sefaletini” bizzat görmü ve ya-<br />

am bir gazeteci olarak yazdklar<br />

da bu hükmü dorulamaktadr:<br />

“Ermenilerin çektii bu güçlük-üklerin<br />

asl sorumlusu, kastl bir gad-<br />

darlktan ziyade, Türklerin beceriksizli-<br />

e sözü<br />

i idi”. Hiç üphesiz, bu cümlede<br />

geçen Türklerden kast, o bölgedeki eki manl yöneticileridir. Lewy, bu konuda<br />

Osbizzat<br />

bir Osmanl bürokratnn, Diyarbakr<br />

Valisi Reit Bey’in tankln aktarmaktadr:<br />

“1919’da intihar etmeden<br />

ksa bir süre önce yazd hatralarnda<br />

Reit Bey, devlet makamlarnn son derece<br />

düzensiz olmas nedeniyle tehcirin<br />

düzenli bir ekilde gerçekletirilmesinin<br />

imkânsz olduunu savunmutur.”<br />

LEWY’NN ÇELKS<br />

Görülüyor: Guenther Lewy, açkça söylemese<br />

de, tehcirin “kastl bir gaddarlk”<br />

sonucunda soykrma dönümediini<br />

ima etmektedir. Evet, ortada, Alman Büyükelçilii<br />

yetkilisi Von Hoesch’in 1916<br />

ylnda yazd raporda belirttii gibi,<br />

bir ‘insanlk trajedisi’ vardr, ama bu bir<br />

‘soykrm’ deildir. Lewy, 19 Mays 1985<br />

günü New York Times ve Washington Post<br />

gazetelerinde, aralarnda Roderick Davison,<br />

J.C.Hurewitz ve Bernard Lewis<br />

gibi 69 yazar ve akademisyenin imzas<br />

bulunan ilanda, can kaybnn nedenleri<br />

olarak “hastalk, açlk, çeitli zorluklar<br />

ve katliamlar ile karmaklaan (Müslüman<br />

ve Hristiyan düzensiz birlikleri<br />

tarafndan sürdürülen) cemaatler aras<br />

ciddi sava hali”nden söz edilmesini ise<br />

“nispeten tek tara bir görü” olarak<br />

niteliyor. Ama bu bir çeliki: Hem tehcirin<br />

imkanszlklardan, örgütsüzlükten<br />

ve beceriksizliklerden dolay bir katliama<br />

dönütüünü onaylamak, hem de ilan<br />

metninde tastamam bu kany öne süren<br />

akademisyenlerin görülerini “nispeten<br />

tek tara” olarak nitelemek! Bu tür çelikilere,<br />

Lewy’nin ar, çok ar ihtiyatl bir<br />

tavrla, “Aman, kendimi balamayaym!”<br />

eklindeki hassasiyeti neden oluyor.


KÝ TAP ZAMANI<br />

ÖYKÜ<br />

Hanmlar, bu öykülere dikkat!<br />

Genç öykücü Seray ahiner, yeni kitab Hanmlarn Dikkatine’de farkl<br />

kadnlarn birbiriyle ilikili hikâyelerine yer veriyor. Ayn gün içinde geçen<br />

dokuz öykünün yer ald eserde, her öykü baka bir durumun izini<br />

sürüyor. Kimi yapsal sorunlar olsa da etkileyici bir kitapla kar karyayz.<br />

HANIMLARIN DKKATNE, SERAY AHNER, CAN YAYINLARI, 224 SAY, 15 TL<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

H<br />

ÖMER ÖZDEMR<br />

epimiz mutlaka iitmi-<br />

izdir o rahatsz edici sesi.<br />

Hoparlörün gürültüsü bütün soka aya-<br />

a kaldrm, ses bir türlü kesilmek bilmeyince<br />

de yar açk pencerelerden birkaç<br />

ba dar uzanmtr. Sesin kayna bulunmaya<br />

çallm, az ötede bir araçtan<br />

geldii anlalmtr: “Hanmlarn dikkatine;<br />

overlok makinesi ayanza geldi.<br />

Hal, kilim, yolluk, paspas kenarna, halfleks<br />

kenarna overlok çekilir. Be dakikada<br />

yaplr, hemen teslim edilir.”<br />

Genç öykücü Seray ahiner, yeni kitab<br />

Hanmlarn Dikkatine’de hepimizin az ya<br />

da çok duyduu bu sese<br />

kulak kabartan kadnlarn<br />

hikâyesine odaklanarak,<br />

pencereden evin<br />

içine dönen, darnn<br />

sesini kesmesine ramen<br />

kendi içindeki sesle bo-<br />

umaya çalan kadnlarn<br />

dünyasna çeviriyor<br />

baklarmz. ahiner,<br />

okurdan ilgi gören ilk<br />

kitab Gelin Ba’nda da<br />

kadn dünyasnn kayglarna,<br />

anlalamama<br />

skntsna, kapanmam<br />

meselelerine eilmiti.<br />

Bir yandan, kahramanlarn<br />

saran dünyay anlatrken,<br />

dier yandan da<br />

bu dünyaya dâhil olan<br />

bir tür rahatsz edici iç Seray ahiner<br />

sesin, kadn dünyasndan<br />

yükselen içsel çatmann sahnesine<br />

odaklanmt. Birbirinden bamsz<br />

öykülerde deien kadnlara ramen,<br />

kadnlk hallerini anlatmaktaki baars<br />

apaçk ortadayd yazarn. Buna kararnda<br />

bir mizah tonu da elik edince etkileyici<br />

öyküler çkmt ortaya.<br />

BRBRNE DEEN DOKUZ ÖYKÜ<br />

Seray ahiner’in yeni kitab Hanmlarn<br />

Dikkatine, sokaktan geçen bir overlokçuya<br />

kulak kabartan farkl kadnlarn<br />

zamanla birbirine deen hikâyelerine<br />

yer veriyor. Ayn gün içinde geçen dokuz<br />

öykünün yer ald kitapta, her<br />

öykü baka bir durumun izini sürüyor.<br />

Filmlerden örenilen ak ve masallardan<br />

kurgulanan gelecekle hayatna yön<br />

vermeye çalan kadnlarn hikâyesini<br />

anlatyor ahiner. “Reklam kampanyalar,<br />

kiisel geliim kitaplar, salk<br />

formlar, banka müteri hizmetlerinin<br />

belirledii ‘memnuniyet’ kriterleri,<br />

GSM operatörlerinin modelledii ‘iletiim’<br />

dünyasnn içinde yön bulmaya<br />

çalan”, erkeklerden çok kendi içlerindeki<br />

sesle bouan kadnlar bunlar. Her<br />

ne kadar, bir kulaklar sevdikleri adamdan<br />

gelecek telefonda olsa da, bütün<br />

gün bu iç sesi bastrmaya çalan kadn<br />

portresi üzerinden gayet etkileyici öyküler<br />

anlatyor yazar. Öykülerine filmlerin,<br />

arklarn karmas bouna deil. Örenilen<br />

ve bir model olarak baka kadnlara<br />

yine kadnlar tarafndan aktarlan bir bilginin<br />

kuatt, kadnlara özgü bir bakma<br />

biçiminin sarmalad bir dünyann içine<br />

çekiliyoruz gittikçe.<br />

Hiç üphesiz, ahiner’in baarsnda,<br />

anlatt dünyay kuatan gözlemleri<br />

kadar dilinin de pay var. Yerinde kullanlm<br />

bir mizah, sadece kadnlar arasnda<br />

ve çounlukla erkeklerin anlamamas<br />

için etkileyici metaforlarla desteklenen<br />

argo, kadn dünyasna ait nesnelerin<br />

yardmyla bir dil<br />

enliine kap aralyor.<br />

Benzetmelerde yer yer<br />

güçlü bir mizah duygusuna<br />

rastlyoruz. Örne-<br />

in, “Ksa Metraj Rüyalar<br />

Limitet irketi” adl<br />

öyküsünün kahraman,<br />

sevdii adam skt-<br />

kaygsyla, beraber olduu<br />

kiiye nasl davranmas<br />

gerektiini bilen<br />

baka bir kadnla ilgili<br />

u benzetmeyi yapyor:<br />

“Kadnn kulana<br />

ezan okunurken, ismi<br />

yerine ‘adam skmayacaksn’<br />

vaaz üflemiler.”<br />

Bu gibi benzetmelerle<br />

etkileyici bir dil atmosferi<br />

kuruyor yazar.<br />

ASLINDA ERKEKLER ÇN YAZILMI GB…<br />

ahiner’in ilk kitabnda da gördüümüz<br />

bir biçimsel deneme bu kitapta da kar-<br />

mza çkyor. Yazarn kitap boyunca<br />

italikle gösterdii iç sesler sadece metni<br />

geniletmekle kalmyor, öykülerin etki<br />

dozunu da artryor. Söylenmedii için<br />

içeride tutulmu ve bu yüzden bir mayla<br />

yüklenmi cümleler arka arkaya<br />

sralandkça, öykülerin aslnda kadnlar<br />

için deil, erkekler için yazldn anlyorsunuz.<br />

ahiner, kadn dünyasyla ilgili<br />

söz alrken, aslnda erkek dünyasna bir<br />

mesaj iletmek istiyor gibidir bu öykülerde.<br />

ster müsebbibi ister maduru olsun,<br />

kadnlarn hapsedildii dünyann içindeki<br />

karmaaya bakmaya çalyor.<br />

Hanmlarn Dikkatine, hiç üphesiz<br />

etkiyici bir kitap. Ama kimi öykülerin<br />

gereinden uzun tutulmasndan, dahas,<br />

bu uzunluun çou zaman sonu<br />

gelmeyen diyaloglarla sürmesinden,<br />

kurgu adna bütün öyküleri birbirine<br />

balamaya gayret edilmesinden kaynakl<br />

yapsal sorunlar da var. Yine de,<br />

genç yanda bu denli etkileyici öyküler<br />

kaleme alan yazarn gelecekte yazaca<br />

öykülerin imdiden merakla beklenecei<br />

rahatlkla söylenebilir.<br />

29


KÝ TAP ZAMANI<br />

Haydi yerlerinize, mar mar…<br />

Noktalama iaretlerini imla klavuzundan deil de elenerek, oyun<br />

oynayarak örenemez miyim, diyenler için hazrlanan ve Tima’n<br />

‘Elenceli Türkçe’ serisinden çkan Âlem Buysa Kral Benim’de noktalama<br />

iaretleri konuuyor, kendi kendilerini anlatyor.<br />

<br />

MUSA GÜNER<br />

u noktalama iaretleri olmasayd<br />

ne güzel olurdu yaz yazmak!<br />

Ya da sadece nokta olsa ve<br />

cümleleri birbirinden ayrsayd… O ne öyle,<br />

noktal virgülü var, iki noktas var, kesmesi<br />

var, ksa çizgi, uzun çizgi, soru iareti, ünlem…<br />

Bu iaretler ve kullanldklar yerlerin<br />

madde madde sralanmas örencilere “Çok<br />

çalmam lazm, çoook!” dedirtiyor. Bir de<br />

karmaa var tabii. mla klavuzunu aldnz,<br />

okudunuz, hatta sular seller gibi ezberlediniz.<br />

Sonra da yazarlar nasl kullanm diye<br />

kitaplara, köe yazlarna öyle bir göz<br />

attnz. Eyvah ki eyvah, hiçbiri di-<br />

erini tutmaz. Birinin virgül<br />

kulland yerde dieri<br />

noktal virgül<br />

kullanr. Bir<br />

iki nokta der,<br />

dieri üç nokta…<br />

Fkradaki<br />

gibi yapmak arzusu<br />

kemirir içimizi:<br />

Yazy yaz, noktalama<br />

iaretlerinin<br />

hepsini de altna yaz,<br />

sonra da komut ver: Haydi<br />

yerlerinize, mar mar…<br />

NOKTALAMA ARETLERN<br />

ELENEREK ÖRENN<br />

Mar mar demeden önce<br />

u kitaba da bir bakn.<br />

Noktalama iaretlerini<br />

imla klavuzundan deil de elenerek,<br />

oyun oynayarak örenemez miyim, diyenler<br />

için hazrlanan bir kitap bu. Tima<br />

Yaynlar’nn “Elenceli Türkçe” serisinden<br />

Âlem Buysa Kral Benim, örencilere<br />

noktalama iaretlerini öretmek konusunda<br />

iddial. Bu kitapta noktalama<br />

iaretleri konuuyor, kendi kendilerini<br />

anlatyor. Balangç, sralama, imla klavuzu<br />

ile benzer. Her bölümün banda,<br />

“Ben bu ite ustaym.” diyerek iaretlerin<br />

ÂLEM BUYSA KRAL BENM, AHMET BENZER, TMA, 160 SAYFA, 7.5 TL<br />

Dinozorlar devrinde tehlike<br />

Bu macerada kahraman sensin! Nasl<br />

yani Bu hikâyede olayn seyrini okur<br />

yönlendiriyor, kendi sonunu kendi seçiyor,<br />

macerann kahraman oluyor. Bölüm<br />

sonlarnda karna çkan seçeneklerden<br />

birini seçiyor ve okumaya oradan devam<br />

ediyorsun. Bu defa yolculuk dinozorlar<br />

dünyasna. Ama dikkat! <strong>Sayfa</strong>dan sayfaya<br />

atlarken uyank olmal, bu bölümde neler olacak, iyice<br />

düünmeli. Göreviniz müzedeki bir Triceratops yumurtasn<br />

annesine geri götürmek. Hayy Kitap’tan çkan Dinozorlar<br />

Devrinde Tehlike’nin yazar Thilo, kitap 104 sayfa.<br />

ÇOCUK<br />

yazdaki uygulama alanlar teorik olarak<br />

anlatlyor. Her maddenin altnda da bir<br />

örnekle tabii. Belki de ezberlenmesi gereken<br />

bir bölüm buras. Bu bölümden<br />

sonra kitabn farkll ortaya çkyor.<br />

aretlerin nasl ve cümlenin neresinde<br />

kullanlacann iyice kavranabilmesi<br />

için uygulamalara yer veriliyor.<br />

Sonra elenceli bölümler balyor.<br />

Mesela tavann havuca ulatrrken,<br />

noktay, iki noktay öreniyorsunuz. Pekitirmeler<br />

böyle oyunlarla devam ediyor.<br />

En elenceli bölümlerden biri de<br />

“bulmaca buldurmaca”lar… Bunlarn<br />

dnda, boluk doldurma,<br />

doru yanl bölümleri ve klasik<br />

testleri andran bölümler de<br />

epeyce yer tutuyor kitapta.<br />

“mla örenmek neden bu kadar<br />

önemli, yazyoruz ite. Konuurken<br />

noktalama iareti mi kullanyoruz”<br />

diyenler buraya dikkat etsin. Konuurken<br />

yaptmz vurgular, kullandmz<br />

beden dili, konumann noktalama<br />

iaretleridir. Yazya ses tonu katamayacamza<br />

göre noktalama iaretlerini<br />

kullanmamz gerek. Yoksa yazdklarmz<br />

ya anlalmaz ya da yanl anlalabilir.<br />

Mesela u örnee bakn:<br />

Genç adam yanna çard.<br />

Genç, adam yanna çard.<br />

ki cümle arasndaki anlam<br />

farkna dikkat! Bu fark<br />

salayan küçücük bir<br />

iaret, sadece bir<br />

virgül(,). Noktalama<br />

iaretlerini<br />

kullanmadmzda<br />

merammz<br />

tam olarak anlatmak<br />

imkânsz.<br />

Bir noktann<br />

can sklr m<br />

“Bildiklerin, karndakine anlatabildiin<br />

kadardr” demi Mevlana.<br />

Bildiklerimizi doru aktarabilmenin<br />

en önemli araçlardr noktalama iaretleri.<br />

Ama ayn zamanda gözümüzde büyüttüümüz<br />

bir eydir. Kitabn mesaj açk:<br />

mla dediin nedir ki, nokta kadar bir ey.<br />

Kitab okuduktan sonra belki siz de “Bir<br />

noktann can sklr m cümlenin sonunda<br />

olmaktan çeride neler oluyor diye merak<br />

eder mi O zaman virgülle arkadalk<br />

kurmal ve ‘noktal virgül’ olarak girmeli<br />

cümlenin ortasna…” eklinde hayaller<br />

kurar ve iaretlerin dilini çözebilirsiniz.<br />

Dostum k uykusuna yatarsa…<br />

Tehlikelerle dolu koskoca bir ormanda<br />

bir dost ne kadar kymetlidir! Tilki Çiftçorap<br />

da bunun farkndayd ama onun<br />

birlikte vakit geçirmekten holand bir<br />

dostu vard. Ay Cefakâr… Her zaman<br />

birlikte gezer, birlikte oynarlard. Fakat k<br />

mevsimi gelmiti ve Ay Cefakâr’n uyuma<br />

zamanyd. Tilki ne yapacan bilmiyordu.<br />

O da kendince bir çözüm buldu, aynn uyuduu alt ay k<br />

boyunca epeyce de elenceli vakit geçirdi. Sally Grindley’in<br />

yazd, Penny Dann’in kaleme ald Daima Dostuz Bankas<br />

Kültür Yaynlar tarafndan yaymland ve 48 sayfa…<br />

31<br />

Gökteki ay yatarsa…<br />

Annenize nasl bir hediye<br />

vermek istersiniz Elinizin,<br />

hatta hayalinizin ulaabildii<br />

en güzel hediyeyi de-<br />

il mi! Ufak tefek bir olanck,<br />

Memo da böyle düünüyordu. Bütün<br />

istedii, annesine dünyann en güzel hediyesini<br />

verebilmekti. Neye karar verdi biliyor<br />

musunuz Gökteki aya… Ama ay öylesine<br />

yüksekteydi ki… Nasl olup da onu<br />

bir hediyeye dönütürecekti Çareyi buldu,<br />

yardm isteyecekti. Yardm edenlere<br />

de aydan bir parça verecekti. Ya annesine<br />

kalmazsa Mavibulut Yaynlar’ndan<br />

çkan bu güzel hikâye 32 sayfa. Memo ve<br />

Ay’ Alice Briere-Haquet kaleme alm,<br />

Celia Chauffrey de resimlemi.<br />

Hep beraber masal yoluna!<br />

Masal okumaktan bkmayan<br />

çocuklar için yeni bir masal<br />

sepeti var raflarda. Bir fili,<br />

ayy, tavan, yunus baln,<br />

uurböceini, leylei, hatta<br />

at, kaplumbaay kolunuza takp gezdirebilir<br />

misiniz Bunlar bir sepetin içine sarsa<br />

cevabmz evet. Nesil Çocuk’un yaymlad-<br />

Piti Piti Masal Sepeti’nin içinde bütün bunlar…<br />

Denizin ortasnda çiçeklerle dolu bir ada<br />

da var sepetin içinde, yapayalnz bir aaç da.<br />

Masal sepetimiz küçük boy, sevimli bir kitapçk,<br />

rengârenk. Arife Gökmen’in kaleme ald-<br />

, Aye Seda Demirer’in resimleriyle renklendirdii<br />

Piti Piti Masal Sepeti 330 sayfa…<br />

Unutulmaz yazn yabancs<br />

Bir gün ehre bir yabanc<br />

gelir. Herkes merak eder<br />

bu gizemli kiiyi… Büyükler<br />

çocuklara, bilmediiniz<br />

konularda iin asln örenmeden<br />

konumayn öüdü verirler ama bu<br />

yabanc hakknda söylemediklerini brakmazlar.<br />

Bütün bir yaz boyunca tanmadklar<br />

‘yabanc’ hakknda ileri geri konuurlar.<br />

Can ise baka bir eyin peindedir. Unutulmayacak<br />

bir yaz tatili balar böylece. Gerisi<br />

Can’n kilitli defterinde. Can Yaynlar’ndan<br />

çkan Denize Düen Yldz’ Handan Durgut<br />

yazm, Gözde Bitir S. de resimlerini yapm.<br />

Kitap 8-10 yaa hitap ediyor.<br />

kiz ama tek!<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

MEMO VE AY, ALCE BRERE-HAQUET, ÇEV.: S.<br />

AIRYÜRÜYEN, MAVBULUT, 32 SAYFA, 17 TL<br />

PT PT MASAL SEPET, ARFE GÖKMEN,<br />

300 SAYFA, 30 TL<br />

DENZE DÜEN YILDIZ, HANDAN DURGUT,<br />

88 SAYFA, 9 TL<br />

TEK M ÇFT M, ANDREW CLEMENTS,<br />

GÜNIII, 172 SAYFA, 12 TL<br />

Sizden bir tane daha olsa,<br />

her eyiniz ayn: kiz kardeiniz.<br />

Hayat nasl olurdu<br />

Ray ve Jay ikiz kardetiler<br />

ve hayat onlar için güzeldi.<br />

Ama artk bir elmann yars gibi de-<br />

il, ayr iki insan gibi görülmek istiyorlard.<br />

Yeni tandklar bir ehirde okuldaki<br />

küçük hata onlara ilginçliklerin kapsn<br />

aralar. Okula sadece birinin kayd<br />

yaplr. Ve muzip ikizler okula nöbetlee<br />

gitmeye balarlar. Ama bakalm<br />

ikizler bu oyunu ne kadar sürdürebilecekler<br />

8-12 yaa hitap eden Tek mi Çift<br />

mi adl kitab Andrew Clement yazm,<br />

dilimize ise Mine Kazmaolu çevirmi.<br />

Gün’ndan çkan kitap 170 sayfa.


KÝ TAP ZAMANI<br />

ÖYKÜ<br />

Yenilgi deil, srt çevirme!<br />

Nuhan Nebi Çam imzasn tayan Kaç, 21<br />

hikâyeden olusa da aslnda tek bir uzun hikâye<br />

gibi… Kitaptaki her hikâyede, kentte yersiz yurtsuz<br />

kalm kalbi krk bir adamn öyküsü anlatlyor.<br />

KAÇI, NUHAN NEB ÇAM, ÖTÜKEN NERYAT, 250 SAYFA, 9 TL<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Sert ve travmatik öyküler<br />

Murat Uyurkulak’n yeni öykü kitab Bazuka, romanlarna kyasla, özellikle<br />

de Tol roman kadar iirsel bir dile sahip deil. Ancak bir bütün<br />

olarak tek tek öykülerdeki iirsellii yakalamak mümkün. Uyurkulak,<br />

Bazuka’da oldukça sert ve travmatik konulardan söz ediyor.<br />

BAZUKA, MURAT UYURKULAK, METS YAYINLARI, 96 SAYFA, 9,5 TL<br />

B<br />

NHAT DALI<br />

ir stanbul seyahatine<br />

daha çkarken çantama<br />

Eduardo Galeano’dan<br />

Kucaklamann Kitab’n alyorum.<br />

Yaz yoluyla Amerikan gerçekliinin<br />

çekirdeinde bulunan büyüyü da<br />

vuran Galeano yolculuuma elik<br />

etsin diye… Daha havaalan yolunda<br />

bu büyülü anlatya brakyorum kendimi.<br />

Uçaa binmemiken ayaklarm<br />

yerden kesiliyor, altn çizdiim u<br />

satrlar kalbime yol aldryor: “Ölüm<br />

döeinde bir bac, Marcela’nn<br />

kulana bir eyler söyledi. Ölmezden<br />

önce gizi açklad ona: ‘Üzüm’<br />

diye fsldad, ‘araptan yaplmtr.’<br />

Marcela bana bunu söyledii zaman<br />

öyle düündüm: Üzüm araptan yaplmsa<br />

belki bizler de kim olduumuzu<br />

söyleyen sözcüklerizdir.”<br />

‘BEN YÜRE KIRIKLARLA BERABERM’<br />

Az sonra bedenim de kalbime elik<br />

ediyor; bindiim uçak stanbul’a<br />

doru uçua geçiyor. Boaziçi’ni ve<br />

erguvanlar görmek istiyorum. “Ah<br />

stanbul!” diyorum, “ah Boaziçi,<br />

imdi erguvanlar içindesindir.” Bo-<br />

aziçi, iki yakann yamaçlarndaki<br />

yeillikte göz krpan erguvanlar, bin<br />

yllardr ehrin ortasndan geçen<br />

deniz, Taksim, Caalolu, toplantlar<br />

ve hikâyemin Beykoz’u iki günümü<br />

dolduruyor. stanbul bir kez<br />

daha yoruyor. Neyse ki, stanbul’un<br />

sevdiim sabahna uyanyorum;<br />

akama zmir’e döneceim. Hem<br />

yancazlarn kendime vatan bildiim<br />

Ali Çolak ve Murat Tokay<br />

tarafndan bekleniyorum. Dostlarma<br />

varr varmaz sohbetimiz koyulayor.<br />

Biraz sonra masamza<br />

bir yüz daha katlyor. Ali Çolak’n<br />

hikâyelerinden bildii/sevdii Nuhan<br />

Nebi Çam… lk kez karlayoruz<br />

kendisiyle. “Ben Nuhan Nebi<br />

Çam” diyor bana. Daha yenilerde<br />

Ötüken’den çkm Kaç isimli<br />

ikinci hikâye kitabn imzalyor bize.<br />

Hikâyeciliinden, stanbul’daki hayatndan,<br />

çalt okuldan bahsediyor.<br />

Hepimizin sevgili ehri Mara<br />

çkp gelmi gibi, masamz da havas<br />

içinde kalyor. Maskesiz samimiyet<br />

ve sayetle gülümseyen çelebi<br />

bir yüz! Kaç’, Nuhan Nebi’nin<br />

hikâyeciliini merak ediyorum.<br />

zmir uçana oturur oturmaz kitabn<br />

kapan aralyorum. Nicedir<br />

gönlüme inirah olan hadis-i kutsi<br />

karlyor beni: “Ben yürei krklarla<br />

beraberim.” Kalbimin bir tarafna<br />

dokunulmu gibi, içimde bir<br />

dirim hissediyorum. Kaç’n sonraki<br />

sayfasnda Zerdüt’ten bir çar<br />

duyuyorum: “Kaç dostum, kendi<br />

yalnzlna: Seni zehirli sineklerin<br />

soktuunu görüyorum. Sert ve<br />

salkl bir havann estii yerlere<br />

kaç!” Biraz sonra içlerine düece-<br />

im hikâyeleri hisseder gibi oluyorum.<br />

stanbul traindeki 46 plakal<br />

Brodway’in direksiyonunda Nuhan<br />

Nebi Çam’ görüyorum. Gülümseyen<br />

o gözler krk bir yürein içinden<br />

bakyor. Bu gözleri takip ederek<br />

hikâyelerine karyorum.<br />

zmir’de, gecenin ilerlemi bir<br />

vaktinde kitabn son sayfasna geldiimde,<br />

altn çizdiim onlarca<br />

cümle ve çoktan dâhil olduum<br />

hikâyeler kalyor bana. Son stanbul<br />

seyahati ve Nuhan Nebi Çam imzal<br />

hikâyelerden edindiim hal üzerine<br />

düünürken, kütüphanemin raflarndan<br />

Thoreau’nun Walden’n<br />

alyorum. Kaç edebiyatnn klasik<br />

metinlerinden olan Walden’n sayfalarnda<br />

bir iki saat oyalanyorum.<br />

Nuhan Nebi, Walden’ okumu mu<br />

bilmem, bir akrabalk gördüm ikisi<br />

arasnda.<br />

‘DOUNUN YEDNC OLU’ GB<br />

Kaç, 21 hikâyeden olumakla birlikte,<br />

aslnda tek bir uzun hikâye...<br />

Her hikâyenin kahraman farkl ama<br />

bir tek adamn hikâyesi anlatlyor.<br />

mamesi kopmu tesbih tanelerinin<br />

yuvaland yurt olan kentte yersiz<br />

yurtsuz kalm, kalbi krk bir adamn<br />

hikâyesi… Bu adam bir yanyla Anadolu<br />

corafyasn mayalayan irfana,<br />

dier yanyla da büyük anlatlardan<br />

sürgün olmu insanlarn sndklar<br />

kentlerin nihilizmine ait. Walter<br />

Benjamin’in o garip insan gibi, vücudu<br />

ileriye bakarken yüzü kopup<br />

geldii slaya dönüktür. Hikâyelerin<br />

hepsine sinmi bu adam Sezai<br />

Karakoç’un “Masal”ndaki ‘dounun<br />

yedinci olu’nu hatrlatyor. Yaad<br />

kentte yer yer ‘dümü’ olsa da hafzasn<br />

yitirmemi, yürei krklnda<br />

uç veren ‘maya’ içten içe onu ‘itiraz’a<br />

kkrtmaktadr. Souk otel odalarnda,<br />

yamur yemi kentin kaldrmlarnda<br />

ve tene teslim olularnda ezana<br />

açk kalmaya devam eden kalbiyle<br />

direnir. Çocukluunun yurdu olan<br />

dalarn, çiçeklerin, topran, dedesinin<br />

ve ninesinin sözleri çnlar içinde.<br />

Kalbine tutunarak kaçar; admlar,<br />

‘sert ve salkl havalarn estii yerlere’<br />

dorudur. Bu kaç kente yenilgi<br />

deil, ona srt çevirmedir.<br />

B<br />

SMAL ADEM<br />

azuka’da yer alan “Tutkular<br />

Kitapl”, “Ak, Yalnzlk ve<br />

Bazuka” öyküleri baka kitaplara naziredir.<br />

“arap” ve “Krmz” öyküleri bir<br />

anlamda ‘smarlama’ öykülerdir.<br />

“Kurtulu On ki”, “Dervi”, “Ku<br />

Yuvas” öyküleri ise baka yazarlarla,<br />

gazetecilerle ortaklaa yazld.<br />

Murat Uyurkulak’n daha önce Milliyet<br />

Sanat’ta yaymlanan baka öykülerinin<br />

de olduunu bildiimize göre u soruyu<br />

sormamz gerekiyor: Hikâyesi bunca<br />

dank olan bu öyküleri bir seçki gibi bir<br />

araya getiren ortak payda ne olabilir<br />

Uyurkulak’n dokuz öyküyle bize<br />

resmettii insanlar, bir ekilde iyi tandmz<br />

ama edebiyat muktedirlerinin<br />

çoktandr görmezden geldii kiiler,<br />

belki de unutulmamak için yazlm romanlarn<br />

unutulmu yazarlar; cinsiyet<br />

köprüsünün ortasnda kalm, ne o yana<br />

ne de bu yana geçebilmi eksik bir Tahir;<br />

pembe renkten tahrip olmu, muzdarip<br />

bir mahkûm; ak gelince ardndan suskunluun<br />

ve yalnzln da geldiini çok<br />

erken anlayan bir çocuk; büyük bir keif<br />

yapm olmann mutluluunu keiflerini<br />

tüketerek kutlayan kaz ekibi; uhrevi bir<br />

âleme tefekkürle uyuyup maddi dünyaya<br />

uyanan bir dervi; milli sermayenin<br />

önemini kavradndan, zevk için de<br />

olsa saa sola saçt banknotlarn Ermeni<br />

ve Rum kasalarna girmesine izin<br />

vermeyen, fakat bütün ümitleri olu tarafndan<br />

ziyan edilen Nedim Bey; savatan,<br />

kandan tiksinmi, krmz renk görmeye<br />

dayanamayan ama ayn zamanda<br />

çevresindekilere de dünyay dar eden<br />

huysuz bir ihtiyar…<br />

SAHTEKÂRLIK, DDET, YALAN DOLAN<br />

Yukarda sorduumuz sorunun cevab<br />

burada sanrm. Belli ki Murat Uyurkulak<br />

bu öykülerde madur ve maluplara,<br />

özellikle de her eyin ve herkesin<br />

uzun sürmü araf halinin fotoraflarna<br />

bakmamz istiyor. Aslnda görmek için<br />

fazla eilmemize gerek yok. Her kareden<br />

kan fkryor yüzümüze. Kesif kokular<br />

geliyor burnumuza. Görüyoruz<br />

her yerde kadn mezarlarn, cinsel istismar,<br />

sahtekârl, hakszl, zorbalk<br />

ve sömürüyü… Aslnda biz bu sahih<br />

ve samimi fotoraflar daha önce yazarn<br />

Har ve Tol romanlarnda da görmütük.<br />

Evet, gördük ama romanlarn karmak<br />

yaps içinde biraz flu ve dank<br />

kaldlar, ya da biz, romanlarn bütünlü-<br />

ünü yakalamak için biraz uzaktan baktk.<br />

Bu kez yazar, bu vahim fotoraflar<br />

tek tek gözlerimizin önüne getiriyor.<br />

stiyor ki, dikkatlice bakalm ve buradan<br />

bir bütünlüe varalm. Bütün bu öykülerin<br />

ardndaki büyük fotoraf görelim:<br />

Sahtekârlk, iddet, yalan dolan.<br />

Kitaptaki en naif öykü belki de “Tutkular<br />

Kitapl”. Yoksul bir kütüphane<br />

memurunun deeri bilinmemi, unutulmu<br />

yazarlarn kitaplarn zarif bir<br />

plan ve tutkuyla tekrar hatrlatmak istemesi,<br />

bunu iddet yoluyla yapyor olmasn<br />

bir kenara brakrsak, gerçekten<br />

de hayranlk uyandrcdr. “Tutkular<br />

Kitapl” Reha Maden’in Yazglarn<br />

Tableti kitabna nazire olmasnn yannda,<br />

yaynevi patronlarna, gazetecilere<br />

ve okura, hatta yazarn kendisine bir<br />

göndermedir. Sanrm Uyurkulak, herkesin<br />

bu öyküden payna düeni almasn<br />

istiyor. Fakat hemen belirtmek gerekiyor,<br />

“Tutkular Kitapl”nda hikâye<br />

edilen durum dier öykülerine nazaran<br />

Türkiye’de en olmayacak olaydr. Öykünün<br />

en güzel bölümü ise “deeri bilinmemi<br />

okuyucunun durumunun, deeri<br />

bilinmemi yazardan daha vahim olduuna”<br />

dair yaplan göndermedir.<br />

SERT AMA RONK<br />

Murat Uyurkulak’n Bazuka’s, romanlarna<br />

kyasla, özellikle de Tol roman kadar<br />

iirsel bir dile sahip deil. Ancak bir bütün<br />

olarak tek tek öykülerdeki iirsellii yakalamak<br />

mümkün. Uyurkulak, Bazuka’da<br />

yer alan öykülerde oldukça sert ve travmatik<br />

konulardan söz ediyor. Bunca ciddi<br />

konuyu iliyor olmasna ramen kitaptaki<br />

bütün öyküler oldukça ironik. Ayrca<br />

simgelerin, göndermelerin ve dolaymlarn<br />

sklkla kullanldn da eklemek lazm.<br />

Peki ama Murat Uyurkulak bu öelere<br />

neden ihtiyaç duymu olabilir Kanmca<br />

ülkenin ve insanlarn gerçeklerini,<br />

yakn bir geçmiin yaralarn hafifletmek,<br />

tahammül edilebilir seviyeye getirmek<br />

amac güdüyor yazar. Tpk “Krmz”<br />

öyküsündeki Hamza Dede karakterinin<br />

kulland kara gözlükler gibi. Hamza<br />

dede, Birinci Cihan Harbi’nde ve stiklal<br />

Harbi’nde tam dokuz yl aralksz savam<br />

bir gazidir. Evine sa salim döndü-<br />

ü ilk günden itibaren anlalr ki, Hamza<br />

krmz renk görmeye dayanamaz olmutur.<br />

Dahas, hiçbir parlak rengi görmeye<br />

tahammülü kalmamtr. Sabahtan<br />

akama kadar gözünün önündeki kara<br />

gözlükleri çkaramaz artk. Böylece bu skntyla<br />

evin içinde saa sola küfredip durur.<br />

Ancak yalanp huysuzluu iyice gün<br />

yüzüne çkt vakit, renklerin ondaki anlamn<br />

kavrarz.<br />

Murat Uyurkulak’n öykülerini sizi<br />

alp bir yerlere götürsün diye okuyacaksanz<br />

eer hiç bulamayn derim. Onun<br />

öyküleri okurunu yolun ortasna kazk<br />

gibi çakp oradan ülkenin ve okurun<br />

kendi hakikatine bakmasn salk veriyor.<br />

Dorusu bu hakikatler pek de iç kaldracak<br />

cinsten deil. Neyse ki Uyurkulak<br />

yukarda da belirttiim gibi ironi unsurunu<br />

kullanarak bu hakszlklar biraz olsun<br />

hazmetmemizi kolaylatryor.<br />

32


KÝ TAP ZAMANI<br />

R<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Ayb- zati<br />

Kusurlu Bahçe, genç bir airin ilk iir kitab.<br />

Mehmet Said Aydn imzasn tayan yapt, “O<br />

Ses”, “O Koku”, “Bahçeli Çocukluk” ve “Boaziçi<br />

Apartman” balkl dört bölümden oluuyor.<br />

B<br />

AHMET TERZOLU<br />

ir kitap, özellikle de bir iir<br />

kitab hakknda söze balamadan<br />

önce alnlk olarak<br />

hukuk terimi tercih etmi olmam büyük<br />

ihtimalle garip karlanacaktr. Hatta bir<br />

grup okur çoktan kaçp baka yazlara<br />

doru aramzdaki mesafeyi açmtr. Bu<br />

bir ihtimal. Yaznn bal ise “bi’ ihtimal”<br />

ait olduu yere yerletirilmi deil,<br />

-yazy kelime ilemci banda zaman<br />

harcayarak tamamlayan kii anlamndayazar,<br />

burada hasarn neresinden dönülmeden<br />

anlatlrsa “bir balam” tekil<br />

edebileceine iaret etmek istiyor. “Ayb-<br />

zati” ne demek, bilen biliyor, ama bilmeyenler<br />

için ksaca açklayalm: Ayb- zati<br />

herhangi bir maln kendinden kaynaklanan<br />

nedenlerle hasarl, bozuk olmas<br />

anlamna geliyor. Kendinden gelen ayp<br />

gibi ortalama kelime hazinesiyle ifade<br />

edilebilecek, hatta biraz daha avamlaarak<br />

defo denilebilecek bir anlam var.<br />

Mehmet Said Aydn’n ilk iir kitab<br />

Kusurlu Bahçe içinse bu kavram, “O Ses”,<br />

“O Koku”, “Bahçeli Çocukluk” ve “Bo-<br />

aziçi Apartman” balkl dört bölümden<br />

oluan yapt anlamlandrmamz için<br />

önemli anahtarlardan birini tekil ediyor.<br />

Kitabn ithaf ve ilk kelimesi içe dönük<br />

ama darya kar kendini koruyan zrhn<br />

inceliine dair bir eyler söyleyen kelimeler,<br />

hadiseler, insanlar barndryor.<br />

thaf, Aydn’n –bize göre olas- kiisel<br />

tarihine iki atf barndryor.<br />

Kusurlu Bahçe’nin kendini meydana<br />

getiren mekanizmas öyle iliyor: Kendinden<br />

var olan hasar, anlatnn merkezinde<br />

yer alan enerji kayna/çekirdek<br />

olarak etrafnda hasar meydana getiren<br />

d dünyaya, kiisel tarihe, özellikle de<br />

kurmacann ve yaznn zengin evrenine<br />

ait unsurlar birer uydu gibi çekim alannda<br />

döndürüyor. Burada bir salnm ve<br />

merkezkaç kuvveti oluuyor, d dünyaya<br />

doru kaçnlmaz bir savrulma meydana<br />

getiriyor. Bu nedenle, okura pek<br />

çok eyi kapatan, “davet” diye balasa da<br />

aslnda sadece yetkili okuru çaran zrh<br />

esniyor. Esneme d içe daha fazla dâhil<br />

ediyor. Burada iir ve air bize yeniden<br />

direnmeye balyor. Kitabn her satrnda,<br />

beyan ettiklerini beyan etmekten<br />

honut olmayan bir iirin bahçesine<br />

giriyor okur. Hasarn onarmak için<br />

her kurmaca yapt gibi yeniden yazya<br />

yöneliyor. Yazya yöneliyor çünkü tek<br />

bir silgi darbesi ya da eylem deiiklii,<br />

kâdn üzerindeki evreni gerçek hayata<br />

göre çok daha hzl biçimde deitirebildii<br />

tek yerin neresi olduundan emin<br />

Said Aydn. Ksacas Kusurlu Bahçe’de<br />

kusur/sr yazyla hem açk ediliyor hem<br />

de gizleniyor. Burada ileyen, yazya has<br />

ikincil bir mekanizma ile yüzleiyoruz.<br />

33<br />

Kayna belirtilmeyen, görünen<br />

alntlar, alnt olmadan iirlerin içerisine<br />

szan dizeler, cümleler, türküler,<br />

daha önce bahsettiimiz koruma zrhnn<br />

inceldii yerlerden içeriye szan, d<br />

dünyaya ama illaki yazya dair eyler,<br />

Said Aydn’n iir dünyasnn ana unsurlar<br />

arasnda yer alyor. Bu nedenle,<br />

yazyla kendi gerçekliini kuran Kusurlu<br />

Bahçe, kitap, roman, kalem, kât, iir,<br />

sfat, dergi, hece, dize, air, okuma, harf,<br />

kelime, masal, özne, cümle, virgül, mürekkep,<br />

soru iareti, silgi, nokta, ünlem,<br />

defter, vurgu, il, yazmak gibi birçok<br />

kez tekrarlanan kelimeler barndryor.<br />

airinin dünyasn hem açk edip hem<br />

saklamak için gerçeklikten çok daha güzel<br />

bir dünyaya; yaznn, kuramn ve en<br />

önemlisi de kraatn da kendini hem<br />

açan hem de kapayan dünyasna “davet”<br />

ediyor bizleri. Bununla da yetinmiyor<br />

Kusurlu Bahçe. Allmn dndaki<br />

peyzajn meydana getirirken birçok<br />

“yazp-çizen” insan ve onlarn ortaya<br />

koyduu eserleri de birer iir hammaddesi<br />

haline getirmekten çekinmiyor.<br />

ATIFLAR SLSLES<br />

Kusurlu Bahçe’nin hammaddelerinden<br />

bazlarn tekil eden isimlerin farkl balamlardan<br />

gelmesi ise kitabn çok renkliliini<br />

ve çeitliliinin altn çizer nitelikte.<br />

Neet Erta’tan George Perec’e, Ben Ruhi<br />

Bey Naslm’dan Ezilenlerin Pedagojisi’ne,<br />

Tom Waits’ten ivan Perwer’e, Godjo<br />

Dilo’dan Masumiyet’e uzanan atar<br />

silsilesi, Kusurlu Bahçe’nin airini öfkelendirecek<br />

türden bir “otantiklik” olarak<br />

deil de, samimi bir teekkür listesi gibi<br />

bahçenin içerisindeki yerini alyor. Kitabn,<br />

yazlmadan yazlm bir iir olarak<br />

bir araya gelen en kusursuz bölümlerinden<br />

biri olan “Bahçeli Çocukluk”un<br />

sekizinci fragmannn tamamen Said<br />

Aydn’n “zihninin içindekiler” halinde<br />

bizlere sunulmas da, yazmak eylemini,<br />

iiri, airlii, okunacak ya da izlenecek<br />

her eyi ve elbette krtasiyeyi iire dönütüren<br />

mekanizmann, iki ileri bir<br />

geri beyan-saklama mekanizmasn<br />

gözler önüne sererken; kendi kurulu-<br />

unun özbilinci (self-consciousness) içerisinde<br />

bir iirle kar karya olduumuzu<br />

ispat ediyor.<br />

Burada özbilincin karsnda iki sorun<br />

bizi balangç noktamza, yani ayb-<br />

zati’ye geri götürüyor: Özbilinç, Kusurlu<br />

Bahçe’ye en kötü ihtimalle “kurgusallnn<br />

farknda” ve her tür “metinsel söyleime”<br />

açk bir perspektif kazandrrken,<br />

ar uçlara ulatnda paranoya ve utangaçlk<br />

gibi sorunlar ortaya çkyor; ancak<br />

çekingen ama atak, sklgan ama bellei<br />

kuvvetli bir iir douyor buradan. Bahçenin<br />

kusurlusu da böyle bir ey olsa gerek;<br />

kusursuz ve kusurlu.


KÝ TAP ZAMANI<br />

TARH<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

‘Tek-tip’letiren tarihe reddiye<br />

Mustafa Armaan’n yeni çalmas Kazm Karabekir’in Gözüyle Yakn<br />

Tarihimiz, ‘geçmi’in bir kurguyla nasl ekillendirildiini göstermesi<br />

açsndan önemli bir belge nitelii tayor. Eser, Kâzm Karabekir’in<br />

stiklal Harbimizin Esaslar adl hatratn yazma sürecini anlatyor.<br />

“<br />

Y<br />

TARIK SÜHA<br />

aanlan zamann de-<br />

erlendirilmesi ve daha<br />

iyi bir gelecein inas<br />

bir ‘tarih’e yaslanmakla mümkündür;<br />

‘tarih’ini bilmeyenler iyi bir yarn kuramazlar.”<br />

Tarihçilerin aznda/kaleminde<br />

besmele gibi duran bu cümleyi kaç<br />

kez okuyup duyduumu bilmem mümkün<br />

deil. Dorudur; insann nereden,<br />

nasl ve kimlerin omzunda ‘bugün’e ta-<br />

ndn bilmesi, ona yürünecek bir yol<br />

ve yön hediye eder. Deilse her insan<br />

tarihi kendinden balatmak durumunda<br />

kalr. Öyledir ama insann yaslanabilecei<br />

katksz, doru bir tarihe sahip<br />

olmas her zaman mümkün müdür<br />

Biliyoruz ki, her tarihçi aidiyetleri<br />

içinde bir ‘geçmi’ kurar; doulan ülkenin<br />

kabullerinden geçmi ‘süzme tarih’e<br />

maruz kalnr. Tarihçi ‘tarih’in yaand<br />

zaman ve mekândan seslenmez,<br />

‘tarih’ten toplayabildiklerini paylar.<br />

Zor, çok zor bir eydir bu! Çünkü tarih,<br />

‘zaman’n altna gömülen ve çounlukla<br />

‘müdahale’yle bakalaan bir eydir.<br />

Tarihin birebir, yaand gibi bilinmesi<br />

ve aktarlmas neredeyse mümkün de-<br />

ildir. Belki de böyle olduu, hakkyla<br />

bilenemedii için ‘tarih tekerrür ediyor.’<br />

KAZIM KARABEKR’N GÖZÜYLE YAKIN TARHMZ, MUSTAFA ARMAAN, TMA, 240 SAYFA, 12,5 TL<br />

TARH NSANIN ZNDANIDIR<br />

Yukarda söylenen, ‘daha doru bir tarih’<br />

çabasnn gereksizliini imlemekten çok,<br />

içine doulan ulus devletlerin resmi tarih<br />

ve kimliklerinden özgürlemenin kaçnlmazlna<br />

vurgu yapyor. Evet, ulus<br />

devletlerin resmi tarihleri ve tekçi kimlikleri<br />

insan ‘bütün’den kopartp yalnz bir<br />

‘parça’ klarak azaltyor. eriati’nin ifadesiyle<br />

tarih insann zindanlarndan biridir.<br />

Bizim gibi ‘ilginç’ ülkelerin tarihi ise<br />

daha çok böyledir. Ülke ‘bütün’den kopartlarak<br />

bir ‘parantez içi’ klnmtr.<br />

Geçmi, olduu gibi deil, ‘istenen gelecek’<br />

için ‘yararl’ klnm; yüz çevirerek<br />

deil, srt dönülerek yazlmtr. Diyebiliriz<br />

ki, yakn tarihimiz bir azaltma, yoksunlatrma<br />

ve ‘tek’letirme tarihidir. Ermeniler,<br />

Yahudiler, dier aznlklar ülkeden<br />

ve tarihten silinmek istenmi; Müslüman<br />

Kürtler, Araplar, Çerkezler, Lazlar<br />

ise görülmemi ve görünemez klnmtr.<br />

Bu azaltma ve eksiltmelerden sonra<br />

din, dil, düünce ve kültür doal olarak<br />

‘milli’lemitir. Sadece bu deil, stiklal<br />

Sava’na omuz vermi onlarca ismin<br />

üzeri çizilmi, yakn tarih yalnzca bir iki<br />

öznenin çabasna indirgenmitir.<br />

Türkiye’yi içinde tutamaz hale gelen,<br />

Anadolu insan için zindan hükmüne<br />

geçen bu kurgunun ciddi bir<br />

‘yap-söküm’den geçmesi gerekti-<br />

i ortadadr. Böyledir ki, imdilerde yakn<br />

tarih çalmalar ciddi ilgi görüyor.<br />

Bu konuda önemli katklar olan Mustafa<br />

Armaan’n yeni çalmas Kazm<br />

Karabekir’in Gözüyle Yakn Tarihimiz,<br />

‘geçmi’in nasl bir kurguyla azaltldn<br />

göstermesi açsndan önemli bir belge<br />

nitelii tayor. stiklal Sava’nn birkaç<br />

isminden biri olan Kazm Karabekir’in<br />

daha yaarken ‘silgi’den geçtii net bir<br />

ekilde gösteriliyor. Karabekir, stiklal<br />

Sava’nda öncü rol üstlendikten sonra<br />

‘yeni ülke’nin ina biçimine erh koyduu<br />

için kyya itilmitir. Gözetimde<br />

tutulan mütevaz evinde Cumhuriyet<br />

Dönemi’nin temel kitab olan Nutuk’ta<br />

dahi görülmediine tanklk etmi,<br />

bunu kabullenmeyerek stiklal Harbimizin<br />

Esaslar’n yazmaya koyulmu. Kitab<br />

yazm ve yaymlamak istemi ama kitabn<br />

formalar matbaadan alnarak yok<br />

edilmeye çallm; ‘istenen tarih’ için<br />

‘olmu tarih’ görünmez klnmtr.<br />

“19 NSAN’DA TRABZON’A ÇIKTIM”<br />

Mustafa Armaan’n iki cilt olarak düünülen<br />

çalmasnn anlatcs Karabekir<br />

Paa, muhtevas ise stiklal Harbimizin<br />

Esaslar’nda anlatlanlardr. Karabekir’in<br />

stiklal Harbimizin Esaslar’n yazma süreci<br />

hikâye kurgusu içinde aktarlyor. Karabekir<br />

Paa’nn “19 Nisan’da Trabzon’a<br />

çktm” cümlesine vurgu yapan Arma-<br />

an, öyle devam ediyor: “Kazm Karabekir<br />

Paa’nn bu sözleri kadar yakn tarihimizi<br />

bambaka ve çplak bir k altnda<br />

gösterecek ikinci bir cümle bulmak kolay<br />

deildir. Resmi tarihin temel tezine yaln<br />

bir itiraz; öte yandan basitlii içinde son<br />

derece net bir iddiay barndryor bu ksa<br />

cümle. Hem resmi bir tezi yanllamas<br />

açsndan olumsuz, hem de pek sesini<br />

duyurma imkân bulamam, derinlere<br />

kaçm bir suyu andran gayri resmi tezi<br />

dillendirmesi açsndan olumlu içerikte.<br />

Bize pasl kaplar açmay vaat eden<br />

sihirli bu cümle adeta, ‘hakikatin n<br />

biraz da baka yerlerde arayn!’ diyor.<br />

Hazrladmz iki ciltlik çalma, Karabekir<br />

Paa’nn yakn tarihteki arlkl<br />

olarak 1918-1933 yllarndaki icraatn<br />

anlatyor. Çalmamz; Paa’nn tezlerini,<br />

tamamen kendi yazdklarndan yola çkarak<br />

yeniden gündeme tama yolunda<br />

atlm mütevaz bir adm olarak kabul<br />

edilmelidir. Kitapta olaylar anlatan göz,<br />

Karabekir’inkidir. Benim katkm onun<br />

anlattklarn bugünün okurunun dünyasna<br />

yanstmak ve aktarmaktan ibarettir.<br />

lk cilt, 1918-1922 tarihlerinde Paa’nn<br />

stiklal Sava’na katklarn anlatmaktadr.<br />

kinci cilt ise inklâplar ve sonrasn<br />

(1922-1933) ele alacaktr.”<br />

34<br />

Mustafa Armaan<br />

FOTORAF: ZAMAN, ONUR ÇOBAN<br />

nsan ve semboller<br />

20. yüzyln önemli lozoarndan<br />

olan Ernst<br />

Cassirer, insan, ‘sembolletiren’<br />

bir varlk olarak<br />

tanmlar. Ona göre, insan<br />

bir taraftan kendisini saran semboller<br />

oluturur, sonra da onlar tarafndan ku-<br />

atlm bir hayat sürer. Cassirer bu eserinde<br />

sembol kavramn çeitli açlardan<br />

inceliyor: Mitoloji, dinler tarihi ve<br />

dilbilim aratrmalarndan, felsefe tarihinden<br />

zengin örnekler sunuyor. Düünür<br />

ayrca, imdiye dein hiç kurulmam<br />

bir balanty, dil ve mitos balantsn<br />

kurarak sembol kavramnn köklerini<br />

göstermeye çalyor.<br />

Mektup deyip geçmeyin!<br />

Tarihi Deitiren Mektuplar’da,<br />

tarihin akna yön<br />

veren ve Türk tarihinde<br />

önem tayan unutulmu<br />

mektuplar yer alyor. “Uzak<br />

Dou’da Osmanl halifesi adna para bastrp<br />

hutbe okutan ülke hangisidir” “ran<br />

ahna etek gönderen Osmanl padiah,<br />

mektubunda neler yazd” gibi sorularn cevap<br />

bulduu kitapta, eyh Edebali’nin, damad<br />

Osman Gazi’ye mektubundan balayarak,<br />

Yavuz Sultan Selim’in ah smail’e,<br />

Kanuni’nin Avusturya mparotoru’na mektuplar<br />

yer alyor. Kitapta Atatürk’ün önemli<br />

mektuplar da mevcut.<br />

Hindistan’n kadn kahraman<br />

Saraydan Sürgüne, Topramzn<br />

Kokusu adl kitaplaryla<br />

tannan Kenizé Mourad,<br />

Bir Devrin Ruhu – Begüm romanyla<br />

Türkçede. Mourad,<br />

bu romannda Kuzey Hindistan’daki<br />

Awadh Krall’nn ve Begüm Hazret<br />

Mahal’in çok az bilinen hikâyesini konu<br />

ediniyor. Begüm, fazla tannmayan ama cesareti<br />

ve kahramanlyla Hindistan’n ba-<br />

mszlk savanda ilk adm atan kadndr.<br />

Yazar, ngiliz igaline kar 1857 ylnda<br />

gerçekleen ve Begüm’ün bizzat ban çektii<br />

‘Sipahi Ayaklanmas’n anlatrken, bugünün<br />

dünyasna da göz ard edilemeyecek<br />

göndermelerde bulunuyor.<br />

nsanlk halleri<br />

SEMBOL KAVRAMININ DOASI, E. CASSIRER,<br />

ÇEV.: M. KÖKTÜRK, HECE YAY., 216 SAYFA, 15 TL<br />

TARH DETREN MEKTUPLAR, HAKAN BOZ,<br />

YEDVEREN YAY. 348 SAYFA, 18 TL<br />

BEGÜM, KENIZÉ MOURAD, ÇEV.: A. C. AKKOYUNLU,<br />

EVEREST, 350 SAYFA, 22 TL<br />

SEYR- ÂDEM, V. HÜSEYN KAYA, FERFR<br />

YAYINLARI, 136 SAYFA, 9 TL<br />

arsak da, fazla tepki vermeyip<br />

“insanlk hali, olur<br />

böyle eyler” diyerek anlay<br />

gösterdiimiz kimi olaylar<br />

vardr ya hayatta… V.<br />

Hüseyin Kaya, Seyr-i Âdem’de ite bu insanlk<br />

hallerinin öyküsünü anlatyor. Kurgunun<br />

ve abartnn çanda yazar, kalemini<br />

samimiyetin inas için kullanyor. Hepimizin<br />

âina olduu haller, gerçekçi bir bak<br />

ve yaln bir dille okunas hikâyelere dönüüyor.<br />

Bu dönüüm, Kaya’nn her öyküde<br />

tek tek selam gönderdii iir ve düzyaz<br />

ustalarnn manevi hâmiliinde gerçekletii<br />

için ayr bir anlam kazanyor.


KÝ TAP ZAMANI<br />

TARH<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

1993’ün adn koymann zaman gelmedi mi<br />

Aksiyon dergisinin deneyimli muhabiri Muhsin Öztürk, Ad Konulmam Darbe 93<br />

kitabyla Türkiye’nin üstüne karabasan gibi çöken 1993 yl hakknda çok önemli bir<br />

tespitte bulunuyor. 1993’ün siyaseti, askeri ve daha ötesi toplumu bir dizayn etme<br />

süreci olduuna iaret ederek bunun apaçk bir darbe olduunu anlatyor.<br />

T<br />

FATH VURAL<br />

ürkiye’de kendi içinde<br />

kök salan, ancak ‘sivil siyasetle’<br />

iliki kurarak palazlanan<br />

‘askeri vesayet’in belki de en<br />

örtük dönemidir 1993 yl. O yln daha<br />

banda “1993, reformlar yl olacak”<br />

haberleriyle çkan gazeteler, bugün<br />

ayn yl için “Türkiye’nin en karanlk<br />

yl” diyor. Nasl olmasn 24 Ocak’ta<br />

Uur Mumcu’nun öldürülmesinden 4<br />

gün sonra iadam Jak Kamhi, benzeri<br />

bir akbetten yara almadan kurtuldu. 5<br />

ubat’ta Adnan Kahveci ei ve kzyla,<br />

bugün hâlâ gizemini koruyan bir trak<br />

kazasnda vefat etti. 17 ubat’ta, Cumhurbakan<br />

Turgut Özal’la birlikte Kürt<br />

sorununa yönelik en cesur admlar<br />

atan Jandarma Komutan Eref Bitlis,<br />

helikopterinin dümesi sonucu hayatn<br />

kaybetti. 17 Nisan’da Cumhurbakan<br />

Turgut Özal ‘kalp yetmezlii’ nedeniyle<br />

ebediyete yürüdü. 23 Mays’ta<br />

PKK’l teröristler, Bingöl-Elaz karayolunda<br />

tezkeresini alan 33 askeri ehit<br />

ettiler. 30 Haziran’da Van’daki Yenigün<br />

Oteli’nin kundaklanmas sonucu 11 kii<br />

öldü. 2 Temmuz’da ‘Sivas Olaylar’ diye<br />

tarihe geçen Madmak Oteli’nin yaklmas<br />

sonucu 37 aydn, ac biçimde yaamn<br />

yitirdi. 5 Temmuz’da Erzincan’n<br />

Babalar ilçesinde 33 vatandamz<br />

PKK saldrs sonucu öldürüldü. 18<br />

Temmuz’da, Van Bahçesaray’da <strong>14</strong>’ü<br />

çocuk 26 vatandamz PKK tarafndan<br />

katledildi. 4 Eylül’de Batman’da yaplan<br />

saldrda DEP Milletvekili Mehmet<br />

Sincar ve partili Mehmet Özdemir<br />

öldürüldü. 22 Ekim’de Diyarbakr<br />

Jandarma Genel Komutan Bahtiyar<br />

Aydn, silahl saldryla ehit edildi. 4<br />

Kasm’da “Güneydou’daki gerçekler<br />

gizleniyor.” diyen JTEM mensubu<br />

Cem Ersever öldürüldü… Yer darl-<br />

nedeniyle bu listeye alamadmz<br />

onlarca PKK saldrsnda yüzlerce vatandamz<br />

kaybettik.<br />

ADI KONULMAMI BR DARBE<br />

Aksiyon dergisinin deneyimli muhabiri<br />

Muhsin Öztürk, Ad Konulmam Darbe:<br />

93 kitabyla Türkiye’nin üstüne karabasan<br />

gibi çöken o yl hakknda çok önemli<br />

bir tespitte bulunuyor. 1993’ün siyaseti,<br />

askeri ve daha ötesi toplumu bir dizayn<br />

etme süreci olduuna iaret ederek bunun<br />

apaçk bir darbe olduunu anlatyor.<br />

Muhsin Öztürk’e göre o dizayn ve<br />

yaratt sonuçlar, Türkiye’de ‘darbe’nin<br />

hem anlamn hem de biçimini deitirdi<br />

ve bunun milad 1993 ylyd: “Görüntüde<br />

bir darbe yoktu; devletin kar kar-<br />

ya olduu mühim bir skntnn halli<br />

srasnda olan olmu pek de ayrntsna<br />

ADI KONULMAMI DARBE 93, MUHSN ÖZTÜRK, ZAMAN KTAP, 231 SAYFA, 10 TL<br />

vâkf<br />

olmadmz<br />

terörle mücadelenin<br />

dozu<br />

kaçm, sadece<br />

silahla deil müthi<br />

bir demagojik söylemle<br />

kitleler sindirilmi, yönetim<br />

sessiz sedasz askerin<br />

eline geçmiti. Doan Güre,<br />

yllar sonra ‘Skyönetime gerek<br />

yoktu, zaten istediimizi yapyorduk.’<br />

diyecektir.”<br />

1993’ün önemi, Susurluk ve Ergenekon<br />

soruturmalarnn ardndan<br />

daha da artt. Zira bu soruturmalar da<br />

ortaya koyuyor ki, terör toplumsallatrld<br />

sürece ‘normalleir’ ve ‘kanksanr’.<br />

Bu süreçte de, “toplum-devlet<br />

ikileminde tercih edilen hep devlettir”.<br />

Toplum da devletin mücadelesini,<br />

dolaysyla gücünü görmektedir ama<br />

bu gücün, kimler tarafndan manipüle<br />

edildiini bilmez. Tpk, 1993’teki<br />

‘güç manipülasyonlar’nn yllar sonra<br />

anlald gibi! 1993; Türkiye’nin<br />

‘terörizm’le mücadelede en sertletii<br />

ve en fazla kayp verdii yl olmasnn<br />

yannda, Mehmet Aar’n emniyet genel<br />

müdürlüü, HEP’in (Halkn Emek<br />

Partisi) kapatlmas, Genelkurmay<br />

Bakan Doan Güre’in görev süresinin<br />

bir yl uzatlmas, HEP’i Meclis’e<br />

tayan SHP Genel Bakan ve Babakan<br />

Yardmcs Erdal nönü’nün kabineden<br />

istifa etmesi ve elbette Süleyman<br />

Demirel’in Kök’e çkarak yerine<br />

Tansu Çiller’in gelmesi gibi oldukça<br />

önemli olaylar içeriyor.<br />

“NE DERSEM YAPIYORLARDI”<br />

Muhsin Öztürk; o döneme yakndan<br />

tanklk eden, bata Cumhurbakan<br />

Turgut Özal’n olu Ahmet Özal olmak<br />

üzere, Mahmut Alnak, Ziya Halis,<br />

Eyüp Ak, Cengiz Çandar, Hasan Celal<br />

Güzel, smet Berkan, Faik Tarmcolu,<br />

Fikri Salar’la yapt derinlikli konumalarla,<br />

1993’ün neden ‘darbe’ olarak<br />

okunmas gerektiini net biçimde anlatyor<br />

bize. Kitabn üçüncü bölümünde<br />

yer alan, dönemin Genelkurmay Bakan<br />

Doan Güre’in, gazeteci Fikret<br />

Bila’nn Komutanlar Cephesi kitabna giren<br />

ifadeleri bile bunu anlamak için yeterli:<br />

“Skyönetim niye ilan etmiyorlar<br />

Ben biliyorum niye ilan etmediklerini!<br />

Skyönetim ilan ederiz, sonra darbe<br />

yaparlar m, diye düünüyorlar. Hissediyorum.<br />

Yoksa ben onlarn tepesine<br />

biner ya skyönetim ilan edin ya da ben<br />

birliklerimin banda kumanday ele<br />

alyorum, derdim. Ama her istediimi<br />

yapabilecek bir ortam veriyorlard<br />

bana. Fiilen dolduruyordum. Sanki<br />

skyönetim varm gibi ilen dolduruyorduk.<br />

Öyle çalyorduk.<br />

Durum onu gerektiriyordu…<br />

Demirel de memnundu. Valilerin<br />

hiçbiri bana bir ey demiyordu.<br />

Yetki sende deil,<br />

demiyordu. Hepsi, ne dersem<br />

yapyorlard.”<br />

35<br />

LLÜSTRASYON: ZAMAN, CEM KIZILTU<br />

Güncel kültürün kavramlar<br />

Kalplerinde hikmet tayan<br />

kelimeler ile aramzdaki<br />

uçurum derinletikçe<br />

kavramlarla aramz da açld.<br />

Bir dargn bir bark çiftler<br />

gibiyiz. Bu yüzden, günlük hayatta skça<br />

kullanlan kavramlarn, artk gerçek anlamlarndan<br />

uzaklap farkl yönlere savrulmasna<br />

rast gelmek sürpriz deil. Bu durumu<br />

görüp düzeltmeye çalanlar da o derin<br />

uçurumu görünce vazgeçiveriyor. Selçuk<br />

Üniversitesi öretim üyelerinden Mustafa<br />

Aydn, vazgeçmeyenlerden. Kurgusu<br />

o hissi verse de Aydn’n kitab, bir sözlük<br />

ya da ansiklopedi deil. Deyim yerindeyse<br />

açklamal bir dil kültürü çalmas.<br />

Demokrat Parti ve aznlklar<br />

Demokrat Parti’nin 1950’de<br />

balayan 10 yllk iktidar<br />

döneminde ‘aznlklar’<br />

deyince ‘6-7 Eylül olaylar’<br />

tüm yaplanlarn üzerini<br />

kara bir gölge gibi kapatverir. Yine de<br />

aznlklarn Adnan Menderes’e güveni<br />

azalmaz. Demokrat Parti dönemine dair<br />

aratrmalar yapan Ahmet Yaar Akkaya,<br />

bu durumun sebeplerini inceliyor. Bunun<br />

için de Osmanl’dan balayan tarihsel süreçte<br />

aznlklarn deien durumu, devletin<br />

politikalar, vergi kanunlar gibi konular kitabn<br />

sayfalarnda kendine yer buluyor.<br />

Her ey çevreden balar<br />

Görünüe göre herkes çevrenin<br />

korunmasn, ‘çevre<br />

sorunu’ saylan oluumlarn<br />

önlenmesini istiyor. Bu<br />

amaçla konulmu onlarca<br />

anayasal ve yasal yaptrm, etkinlikte bulunan<br />

binlerce kii ve kurulu var. Peki,<br />

o halde çevre neden gerektiince korunamyor<br />

Yücel Çalar, bunun sebeplerini<br />

sralarken, imdiye kadar adresin hep<br />

yanl yerde arandna dikkati çekerek ie<br />

balyor. Çevre üzerine sessiz bir tartmaya<br />

girien Çalar’a göre, meseleye teknik,<br />

teknoloji, siyaset zemininde de yaklalabilir;<br />

ancak öncelikle ‘zihniyet’ten balanmal.<br />

Haksz da saylmaz.<br />

Kayp ehir stanbul<br />

GÜNCEL KÜLTÜRDE TEMEL KAVRAMLAR, MUSTAFA<br />

AYDIN, AÇILIM KTAP, 520 SAYFA, 25 TL<br />

MENDERES VE AZINLIKLAR, AHMET YAAR<br />

AKKAYA, MÜHÜR KTAPLII, 237 SAYFA, 15 TL<br />

ÇEVRELEME, YÜCEL ÇALAR,<br />

MGE KTABEV, 508 SAYFA, 26 TL<br />

YTP GDEN STANBUL, ÖNDER KAYA,<br />

TMA, 248 SAYFA, <strong>14</strong>.50 TL<br />

stanbul, daha üzerinde<br />

yaayp dururken; henüz<br />

efsane ve mitlerdeki sular<br />

altnda kalmadan elimizden<br />

kayp giden bir ehir<br />

ne yazk ki. Neredeyse her gün bir parças,<br />

bir köesi, bir tarihi yok olup gidiyor. Yitip<br />

giden stanbul’a dair aratrmalar yaparak<br />

bir nevi “Yârim stanbul” türküsünü mrldanan<br />

Önder Kaya, son çalmasnda<br />

da ayn türkünün devamn sunuyor okura.<br />

Kayplar listesinde bu kez Fatih Mederesleri,<br />

Aya Poliektos Kilisesi, Acemolu<br />

Hamam, Amcazade Yals, Ayastefanos<br />

Ant, Bayezid Yangn Kulesi, Cellat Mezarl<br />

gibi pek çok ‘yeni’ madde var.


KÝ TAP ZAMANI<br />

ROMAN<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Kesien kaderlerin mekânsz öyküsü<br />

H. . Bozta’n kaleminden çkan Kurgan, sra d bir<br />

hayal gücünün ürünü. Romann altyapsnn yerli malzemelerle<br />

donatlm olmas Kurgan’ Bat kaynakl<br />

‘fantastik’ türlerden farkl bir noktaya tayor.<br />

Z<br />

YUSUF GÜNDÜZ<br />

amansz ve mekânsz bir<br />

hikâyenin tam ortasndayz.<br />

Günlük hayatta varl-<br />

ndan üphe etmediimiz bütün dü-<br />

ünceler zihnimizde bir vehim imdi.<br />

Topraktan yaratlmlar, ateten can<br />

bulmular, ktan var olmular hep bir<br />

arada; isimler, yerler ve evrenler bildiklerimizden<br />

deil. Bir an yaadklarmzdan<br />

üphe ederek bakyoruz etrafa.<br />

Tam da u anda kaderimiz bizi baka<br />

bir boyutta, baka bir tür varlkla ayn<br />

teknede yourup hikâyemizi ayn balk<br />

altnda topluyor olmasn!<br />

‘Fantastik edebiyat’ merakllarndansanz<br />

yahut bu kitaplarn kysndan<br />

köesinden geçmiseniz yukarda<br />

bahsettiimiz duygulara biraz ainasnzdr.<br />

‘Paralel evren’lerin, ‘orta<br />

dünya’larn gelgitlerinden beyazperdede<br />

de nasibinizi alm olabilirsiniz.<br />

Bildiimiz u ki, bu hikâyeler imdiye<br />

dek Batl okurun bilinçaltndan çkan,<br />

Hristiyanlk öncesi pagan kültürüne<br />

ait argümanlarn arlkta olduu<br />

metinlerdi. Bu tarz kitaplarn<br />

en bilinenlerinden Michael Ende’nin<br />

Momo ve Bitmeyecek Öykü’süne, J. K.<br />

Rowling’in Harry Potter serisine ve J.<br />

R. R. Tolkien’n Yüzüklerin<br />

Efendisi üçlemesine baknca<br />

hayali karakterlerden isimlere<br />

kadar bu öelere rastlamak<br />

mümkün. Fakat<br />

biz bir Türk romanndan<br />

bahsedeceiz: Kurgan -<br />

Sarayn Ykl.<br />

KURGAN, H.. BOZTA, SÜTUN YAYINLARI, 606 SAYFA, 12 TL<br />

SIRA DII HAYAL GÜCÜ<br />

H. . Bozta’n kaleminden<br />

çkan Kurgan’n her<br />

eyden evvel sra d bir<br />

hayal gücünün ürünü<br />

olduunu söylemeliyiz.<br />

Kitabn altyapsnn yerli<br />

malzemelerle donatlm<br />

olmas Kurgan’ Bat kaynakl<br />

‘fantastik’ türlerden farkl bir<br />

noktaya tayor. Kapak resminden<br />

hareketle –tabii reklam<br />

anonslarnn da bunda etkisi çok<br />

büyük- yukarda zikrettiimiz<br />

eserlerdekine benzer bir maceraya<br />

tank olacan zanneden okura, kitabn<br />

ilerleyen sayfalarnda yanld-<br />

n fark edeceini rahatlkla söyleyebiliriz.<br />

Öyküsünün içine tasavvufa<br />

ilikin izlekler yerletiren Bozta’n<br />

kitab -her ne kadar yukarda sayd-<br />

mz romanlarn teknik ksmndan<br />

yararlanm gözükse de- daha çok<br />

bir dou hikâyesi. Birebir örtümüyor<br />

fakat romann ak aklmza Filibeli<br />

Ahmet Hilmi’nin yüz yllk A’mak-<br />

Hayal’ini getirmiyor deil. Fakat<br />

Filibeli’nin eserindeki Racî’nin varolu<br />

savann -ya da snavnn- aksine<br />

Kurgan’da imtihan birden fazla kahramann<br />

kaderlerinin daha derin bir<br />

düzlemde kesimesiyle gerçekleiyor.<br />

in bu yönüne baklnca da bu roman<br />

hemcinslerine göre farkl ve özgün bir<br />

yerde duruyor. O halde u tespiti rahatlkla<br />

yapabiliriz: Okurun çerez gibi<br />

okunabilen bir çoksatandan ziyade,<br />

daha derinlemesine okuyabilecei bir<br />

kitap Kurgan.<br />

FANTASTK M MASALSI MI<br />

Kurgan aslnda bir ‘fantastik’ tür tanmlamasndan<br />

çok ‘masals’ adn<br />

hak eden bir eser. Çünkü hikâyenin<br />

alt metnindeki mistik hava ve mesajlar<br />

daha çok slam tasavvufu zemininde<br />

duruyor. Fakat olayn kahramanlarna<br />

gelince i deiiyor.<br />

Çünkü hikâye kahramanlarnn bir<br />

ksmnn farkl mitolojik kimliklere<br />

sahip olduunu söyleyebiliriz. O halde<br />

skc, didaktik bir romandan m<br />

bahsediyoruz Hayr. Bozta bu malzemeyi<br />

kurguda göze batmayacak ekilde<br />

yourmay baarm.<br />

Romann balarndaki sarkmay<br />

saymazsak okur enlikli bir metinle<br />

kar karya kalacaktr. Epey hacimli<br />

olan bu eserin hikâyesini gölgelemese<br />

de yazm hatalarnn böylesi bir romanda<br />

bu kadar fazla olmas kabul<br />

edilebilir bir durum olmasa gerek.<br />

Bir de hikâyede kullanlan baz<br />

tamlamalar ve kelimeler metnin<br />

bütünlüünde yer yer srtm<br />

durumda. Bu saydm –bir ksm<br />

düzeltilebilir- olumsuzluklara<br />

ramen romann sürükleyici<br />

ve ilgi çekici olduunu<br />

söylemekte yarar var.<br />

Peki, Kurgan neden<br />

bahsediyor, nasl bir<br />

hikâyesi var Oen, dünyann<br />

en zengin ailelerinden<br />

birinin oludur<br />

ve oldukça da tannm<br />

bir mimardr.<br />

Mesleinin<br />

zirvesinde olduu bir zamanda yapmas<br />

gereken bir iyilii yapmam ve<br />

vicdan azab ile sansasyonel bir ekilde<br />

intihar etmitir. Kahramanmz<br />

daha sonra gözünü bir bolukta açar<br />

ve bir çeit yolculukla kendini Ador<br />

adl ‘iyi’ insanlarn yaad, kötülüün<br />

ulamad bir ehirde bulur.<br />

Ador’da maceras bir anda bakalaan<br />

Oen ya da Ador’daki ad ile<br />

Ayzer’i gölgecanllar ve atecanllarn<br />

da içinde olduu sra d bir serüven<br />

beklemektedir. Ayzer’in yolculuuna<br />

Zelor ve Uselya’nn da katlmasndan<br />

sonra kitabn ikinci bölümünde Sefar<br />

kralnn ve çocuklarnn macerasn<br />

izlemeye balyoruz. Orn adl eytann<br />

müdahalesiyle zor bir snavdan<br />

geçen Sefar kral ve çocuklarnn kaderi<br />

ilk bölümden beri takip ettiimiz<br />

Ayzer’in hikâyesi ile beklenmedik bir<br />

noktada kesiir. Böylece her bir karakter<br />

kendi yolculuunu bir dierine<br />

bal olarak sürdürürken sevimsiz<br />

bodur eytan Orn’in habis planlar<br />

‘mavi dünya’ diye anlan dünyamza<br />

yönelmitir. Kitabn sonuna gelince<br />

kader, okuru da kahramanlar ile<br />

beraber ikinci kitaba doru<br />

çoktan yollamtr.<br />

Batl örneklerinin aksine<br />

‘yaratc’ inancnn<br />

belirgin bir ekilde vurguland<br />

Kurgan ‘fantastik’<br />

romanlardan ne kurgusu<br />

ne de hayal gücü ile geri<br />

kalyor. Bu bakmdan ilgilisinin<br />

bu romandan zevk<br />

alacan söylemek doru<br />

olur. Son olarak roman<br />

içinde sadece bir yerde<br />

rastladmz “kurgan”,<br />

bilindii gibi Türk kültürüne<br />

ait bir mezar türü. Hükümdarlara<br />

ait bu mütevaz<br />

yaplarn hikâyenin dier<br />

kitaplarnda nasl bir imge<br />

ile var olacan imdiden<br />

tahmin etmek<br />

ise oldukça zor.<br />

36<br />

LLÜSTRASYON: ZAMAN, CEM KIZILTU<br />

CIA ve darbe dersleri!<br />

NASIL DARBE YAPILIR, ÖMER ÖZKAYA,<br />

PARADOKS KTAP, 286 SAYFA, 12.50 TL<br />

Modern dünyada istihbarat<br />

servislerinin darbe<br />

akl hocas olan CIA’nn<br />

bu konudaki dosyas<br />

hayli kabark. ‘Arka<br />

bahçesi’ kvamna getirmeye çalt-<br />

Güney Amerika’dakiler, resmî kaytlarda<br />

da kabul edilmi durumda. Bir<br />

de Dou’dakiler var. Ömer Özkaya,<br />

ran’daki 1953 darbesini inceleyerek<br />

CIA onayl bir darbe nasl yaplr sorusunun<br />

izini sürüyor. Seçimle baa gelen<br />

Musaddk hükümetinin ran petrollerini<br />

milliletirilmesi, CIA’nn çalmalarn<br />

hzlandracaktr.<br />

bn Acîbe’nin tefsiri<br />

KUR’ÂN’IN TASAVVUFÎ YORUMU, MAHMUT AY,<br />

NSAN YAYINLARI, 548 SAYFA, 28 TL<br />

18. asrn azelî âlimlerinden<br />

bn Acîbe’nin<br />

El-Bahru’l-Medîd adl<br />

tefsiri tez çalmlarna<br />

konu olmu, dikkat çekici<br />

bir çalmadr. Özellikle ilahiyat camiasnda<br />

bn Acîbe’nin metotlar tartma<br />

konusu olarak varln sürdürmektedir.<br />

Mahmut Ay, ilmî bir üslupla<br />

tenkide giritii kitabnda, iârî tefsir<br />

hakknda genel bir panaroma sunduktan<br />

sonra bu alann önemli eserlerinden<br />

El-Bahru’l-Medîd’i içerik ve metot<br />

açsndan kritie tabi tutuyor.<br />

Medeniyetler aras ‘etkileim’<br />

OSMANLILAR VE AVRUPA, EDTÖR: SEYT<br />

KENAN, SAM YAYINLARI, 672 SAYFA, 17.50 TL<br />

Dünyann belli corafyasnda<br />

haritalarn deimesine<br />

gerekçe olan 11<br />

Eylül saldrs, Dou ile<br />

Bat’nn ‘ezeli rekabeti’ni<br />

farkl bir boyuta tad. Medeniyetler<br />

Çatmas ve Tarihin Sonu tezlerinin<br />

ardndan gelen bu süreç, Amerika’da<br />

olduu kadar Avrupa’da da derinden<br />

hissedildi. slam Aratrmalar Vakf<br />

(SAM) tarafndan Sey Kenan’n editörlüünde<br />

hazrlanan Osmanllar ve<br />

Avrupa üstbalkl kapsaml çalma,<br />

meselenin köklerine iniyor. Yerli ve yabanc<br />

pek çok aratrmac, akademisyen<br />

ve yazar, medeniyetlerin karlap<br />

tanmas krinde buluuyor.<br />

‘Korsan’a evet, ‘patent’e hayr!<br />

ENTELEKTÜEL TEKELE KARI, M. BOLDRIN, D. K.<br />

LEVINE, ÇEV.: B. BNGÖL, SEL, 376 SAYFA, 25 TL<br />

Böyle bir kitabn, özellikle<br />

yayn dünyasnda korsanln<br />

alp ban gitti-<br />

i bir ülkede nasl karlanaca<br />

tek bana bir merak<br />

konusu. Michele Boldrin ile David<br />

K. Levine’in kitab, âdeta kri mülkiyete<br />

sava açyor: “Fikri mülkiyet, kiilerin<br />

ve kurumlarn tekeli altna alnyor. Sanat<br />

eserlerinin kopyalarn paylaanlar<br />

korsanlkla suçlanrken, ilaçlarn patentlenmesi<br />

bunlara ulam güçletiriyor.”<br />

Bir bakma ‘korsan’a evet, ‘patent’e hayr<br />

kitabyla kar karyayz! Eser, Baak<br />

Bingöl’ün çevirisiyle yaymland.


C<br />

A. YAVUZ ALTUN<br />

emil Meriç, kir hayatyla<br />

ilgili yazlarnda sk sk Tanzimat<br />

dönemine referans<br />

verir. Bu arada, ‘entelijansiya’ kelimesiyle,<br />

biraz da kinayeli bir biçimde, Tanzimat<br />

aydnnn ve sonrasndaki Cumhuriyet<br />

elitinin adn koyar. Meriç’in bilerek<br />

veya bilmeyerek bir merkez-çevre okumas<br />

yaptn düünebiliriz. ‘Merkezçevre’<br />

analizi kuramsal olarak Prof. Dr.<br />

erif Mardin’in çalmalarnda karmza<br />

çkar. Mardin’e göre Osmanl’nn son<br />

dönemindeki krî ortamda yetien bir<br />

grup bürokratik/askerî elitin kurduu<br />

Cumhuriyet kendi merkezini oluturmu<br />

ve çevreyi iktidardan uzak tutarak<br />

varln devam ettirmitir. Bu, siyasal<br />

bir eylem olduu kadar, ekonomik bir<br />

çkar sava anlamna da gelir. Ali Bulaç,<br />

‘politik merkez’ ve ‘toplumsal merkez’<br />

eklinde farkl bir yaklam sergiler. Politik<br />

merkez, burada, Cumhuriyet’i kuran<br />

elittir. Toplumsal merkez, kendini sandkta<br />

gösterir. 1950’den itibaren serbest<br />

seçimlerde, toplumsal merkez politik<br />

merkezi belirler. Bunun tersi ise ancak<br />

1960’taki darbeyle gerçeklemitir. Sistematik<br />

olarak darbeler/müdahaleler, bu<br />

kuatmann devam içindir.<br />

ANADOLU’NUN UYANII VE YEN ELTLER…<br />

Alman gazeteci ve iktisatç Dr. Rainer<br />

Hermann’n Türkiye’de Neler Oluyor<br />

adl çalmas, bu sosyolojik tartmaya<br />

bir alt balk ekliyor. “Anadolu’nun<br />

Uyan ve Yeni Elitler” ifadesiyle iaret<br />

edilen, çevrenin ya da toplumsal<br />

merkezin kuatmay yarma çabas olarak<br />

aça çkyor. Dr. Hermann’n bir<br />

gazeteci olarak Türkiye’nin son 20 ylnda<br />

ahit olduu olaylar, onu Prof.<br />

Mardin’in merkez-çevre ikilemi çerçevesinde<br />

bir deerlendirmeye zorlam.<br />

Hermann’n iktisatç taraf, onu ekonomik<br />

bir okumaya, “Anadolu’nun<br />

Uyan” üzerinden sermayenin el de-<br />

itirmesi kavramna götürüyor. Turgut<br />

Özal’la balayan bu iktisadî uyann<br />

kökleri Demokrat Parti iktidarna<br />

dayansa da, 2002’de balayan AK Parti<br />

hükümetleriyle gerçekleen bir tamamlayclk<br />

göze çarpyor. Hermann,<br />

yüksek yarg ve ordu üzerinden yürütülen<br />

‘kuatma’nn ‘irtica’ ve ‘Kürt meselesi’<br />

ile sistemli bir biçimde sürdürüldüü<br />

kansnda.<br />

ttihat ve Terakki’yle balayan<br />

Cumhuriyet Halk Partisi gelenei, bu<br />

analizin baat aktörlerinden. Merkez ile<br />

çevrenin yaknlamasna dikkati çeken<br />

Hermann, Bülent Ecevit’in “Anadolu<br />

Solu” kavramna, Refah Partisi’nin<br />

gecekondular ve belediyecilik hamleleriyle<br />

balatt ‘çevreyi sisteme dâhil<br />

etme’ çabasna atfta bulunuyor. Bu<br />

çerçevede, AK Parti’nin 2004 ylnda<br />

Van Yüzüncü Yl Üniversitesi rektörü<br />

DÜÜNCE<br />

KÝ TAP ZAMANI 6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Anadolu’nun uyan nasl gerçekleti<br />

Alman gazeteci ve iktisatç Dr. Rainer Hermann Türkiye’de Neler Oluyor<br />

adl kitabnda, yüksek yarg ve ordu üzerinden yürütülen ‘kuatma’nn<br />

‘irtica’ ve ‘Kürt meselesi’ ile sistemli bir biçimde sürdürüldüü kansnda.<br />

Kitap, 1990’lar sonrasnda Türkiye’yi anlamak için iyi bir bavuru kayna.<br />

TÜRKYE’DE NELER OLUYOR , RAINER HERMANN, MAV UFUKLAR, 350 SAYFA, 12 TL<br />

Dr. Rainer Hermann<br />

FOTORAF: CHAN, ÜNAL ARSLAN<br />

Prof. Yücel Akn’n tutuklanmasyla<br />

merkez-çevre ikiliindeki ebedî ve ezelî<br />

mücadeleyi fark ettii tespitini yapyor.<br />

Üniversite rektörlerinin Antkabir’e<br />

yürümesi, dönemin Cumhurbakan<br />

Ahmet Necdet Sezer’in verdii tepkiler,<br />

dönemin YÖK Bakan Erdoan<br />

Teziç’in açklamalar, bu mücadelenin<br />

‘reeksleri’ olarak okunuyor.<br />

Hermann’n ‘uzaktan bir göz’ olarak<br />

soukkanl bir yakn-tarih okumas<br />

yapt söylenebilir. Eski elitin çöküü<br />

olarak 2001 krizini göstermesi,<br />

AK Parti’nin AB politikalarn sk takip<br />

ederek eski elitin savunma gücünü<br />

elinden aldn söylemesi, Kemalist<br />

söylemin ‘Kzlelma koalisyonu’ seviyesine<br />

indirgenmesiyle yenildiini<br />

batan ilan ettiini savunmas önemli<br />

çklar. Türkiye’de Neler Oluyor, Ergenekon<br />

soruturmalarnn üzerine yklmaya<br />

ve bir ‘intikam mücadelesi’ gibi<br />

sunulmaya çallan deiimi, Ergenekon<br />

öncesi döneme k tutarak tartyor.<br />

Çünkü ‘darbe günlükleri’ öncesinde<br />

de merkez-çevre sürtümesinin somut<br />

delilleri var. Birazck hafzay zorlamak,<br />

yakn tarihi olabildiince objektif<br />

bir biçimde analiz etmek, görünmez<br />

iktidar alarn deifre etmek 1950’den<br />

bu yana ar aksak yaanan demokrasi<br />

yolculuunu açklamaya yetebilir.<br />

Hermann, kitabn Almancas çktnda<br />

verdii bir röportajda, Recep<br />

Tayyip Erdoan’n New York Times’a<br />

konuurken kulland ‘zenci Türk’<br />

nitelemesini nazara veriyor. Babakan<br />

Erdoan, “zenci Türklerin siyasal lideri”<br />

olarak çevreyi merkeze tamakta<br />

ya da “toplumsal merkezin” kuatmay<br />

krmasna yol açmakta Hermann’a<br />

göre. Yazar, “yeni elitler” dedii bu<br />

kesim hakknda önemli uyarlarda da<br />

bulunuyor. Reformlarn devamll ve<br />

taraarn diyalog sürecine girmesi yönündeki<br />

çars bunlarn banda...<br />

Abdülhamid’in d politikas<br />

TAÖZ OPERASYONU, S. KIZILTOPRAK, YTK<br />

HAZNE YAYINLARI, 302 SAYFA, 12 TL<br />

Cumhuriyet’in ilk yllarndaki<br />

kat ideolojinin<br />

haemesiyle üzerindeki<br />

sis perdesinin araland<br />

ahsiyetlerden biri<br />

de II. Abdülhamid’dir. 33 yl boyunca<br />

Osmanl’y idare eden padiah, içerideki<br />

otoriter yönetiminin yan sra zamann<br />

‘yaylmac’ devletlerine kar izledi-<br />

i aklc d politikayla da tarihte önemli<br />

yer edinmitir. Prof. Dr. Süleyman Kzltoprak,<br />

II. Abdülhamid’in d politikadaki<br />

yaklamn ve siyasetini, Ege<br />

Adalar’ndan Taöz’ün igal giriiminin<br />

operasyonla püskürtülmesi olayndan<br />

yola çkarak deerlendiriyor.<br />

Romanclar konuuyor<br />

ROMANI KONUTULAR, HAZ.: ÖZLEM FEDA,<br />

SÜTUN YAYINLARI, 271 SAYFA, 8 TL<br />

Akademisyen Özlem Fedai,<br />

Roman Konutular’da<br />

romanclmzn önemli<br />

isimleriyle yaplm söyleileri<br />

bir araya getiriyor.<br />

Cumhuriyet sonras romanmzn<br />

seyrüseferini ortaya koyan çalmada<br />

Halide Edip, Reat Nuri, Kemal Tahir,<br />

Yusuf Atlgan, Ouz Atay, Tark Bura,<br />

Ferit Edgü, Selim leri, Orhan Pamuk<br />

gibi edebiyatmzn köe ta romanclaryla<br />

yaplm söyleiler yer alyor.<br />

Roman teknii, dili, üslubu üzerine<br />

düünmek isteyenler ve yazarlarn<br />

romanlarn kurgularken neyi amaçladklarn<br />

merak edenler için...<br />

Sezai Karakoç iirinde metafizik<br />

SEZA KARAKOÇ RNDE METAFZK VURGU, M.<br />

KEVSER BA, NSAN YAY., 127 SAYFA, 10 TL<br />

Üç yl önce yaymlanan<br />

Dirili Talar adl kitabndan<br />

sonra öretim<br />

üyesi Münire Kevser Ba,<br />

Sezai Karakoç okumalarna<br />

devam ediyor. Karakoç’un iirlerini<br />

metazik açdan inceleyen Ba, airin<br />

kavram dünyasna nüfuz etmeye<br />

çalyor. Beklentileri tam karlayamasa<br />

da kitap, okuru Karakoç’un iirlerinde<br />

önemli yer tutan ölüm, gül, Hzr,<br />

çocuk, anne gibi temel kavramlarn<br />

izinde bir anlam yolculuuna çkaryor.<br />

Padiahlarn ailesi<br />

Bat gibi düünmemek<br />

Orhan Duru’dan öyküler<br />

Bu da Osmanl’nn Wikileaks’i<br />

PADAHLARIN KADINLARI VE KIZLARI, M.<br />

ÇAATAY ULUÇAY, ÖTÜKEN, 312 SAYFA, 15 TL<br />

SLAM, BLM VE KÜLTÜREL LKLER, Z.<br />

SERDAR, PINAR YAY., 512 SAYFA, 20 TL<br />

Yaymlad kitap ve bildirilerle<br />

Bat dünyasnn dü-<br />

ünce ve kültür üzerindeki<br />

hegemonyas ile mücadele<br />

eden günümüz düünürlerinden<br />

Ziyaüddin Serdar’n be yl<br />

önce orijinal basks yaplan eseri M. Kür-<br />

ad Atalar’n çevirisiyle Türkçeye kazandrld.<br />

hsan Mesud’un yayna hazrlad<br />

kitap, Serdar’n “Bat’dan farkl dü-<br />

ünme” olarak adlandrd slam, bilim<br />

ve kültürel ilikilerin ‘nasl’ olmas gerektii<br />

üzerinde duruyor. Bunun için de halihazrdaki<br />

kavramlar yeniden tanmlayp<br />

çözümlemekle ie balyor Serdar.<br />

BOULTU, ORHAN DURU, YKY<br />

580 SAYFA, 37 TL<br />

ki yl önce aramzdan<br />

ayrlan usta öykücü<br />

Orhan Duru’nun bütün<br />

öyküleri bir araya<br />

gelmeye devam ediyor.<br />

1996’da yaymlanan Sarmal’n<br />

yeniden baslmasndan sonra ‘bütün<br />

öyküleri’nin ikinci cildi Boultu adyla<br />

yaymland. 1950 kuann ‘ele<br />

avuca smayan’ öykücüsünün daha<br />

önce yaymlanm Kaz, Küp, Frtna,<br />

Yeni ve Sert Öyküler, Düümde ve D-<br />

mda adl öykü kitaplarndaki öykülerin<br />

toplamndan oluan eser, eksikleri<br />

tamamlyor.<br />

OSMANLI ELÇLERNN WIKILEAKS RAPORLARI,<br />

M. SAF, URAL YAY., , 240 SAYFA, 15 TL<br />

ABD’li diplomatlarn üstlerine<br />

verdii ‘gizli’ ibareli<br />

raporlarn Wikileaks adl<br />

internet sitesinde yaymlanp<br />

dünyay ayaa kaldrmas<br />

hâlâ tazeliini koruyor. Bu belgeler,<br />

her ülkede kendine göre yank bulduu<br />

gibi Ortadou’daki baz ülkelerde<br />

ayaklanmalar da beraberinde getirdi.<br />

Muhammet Sa, biraz geriye giderek<br />

Osmanl elçilerinin raporlarn inceliyor.<br />

‘Sefaretname’ adyla yaymlanan elçi raporlarn<br />

günümüzün bakyla okuyunca<br />

Osmanl elçilerinin dönemin Avrupa’s<br />

hakknda söyledikleri ilgi çekici olabilir.<br />

Oryantal bir yaklamla,<br />

daha çok egzotik bir masal<br />

dünyas gibi ele alnan<br />

harem hayatn ciddi<br />

bir ekilde aratrp berraklatran<br />

isimlerden biri de M. Çaatay<br />

Uluçay’d. Gayretke aratrmac-yazar<br />

Uluçay, 1970’te bu dünyadan ayrld. Fakat<br />

ölümünden 10 yl sonra ilk basksn yapan<br />

Padiahlarn Kadnlar ve Kzlar adl eser,<br />

yaymland günden bu yana titiz yakla-<br />

m ve alannda bir ilk olmas nedeniyle<br />

bir ‘klasik’ mertebesine yükseldi. Osman<br />

Gazi’den Vahdeddin’e kadar padiahlarn<br />

haremini anlatan eserin yeni basksnda<br />

baz tarihsel deiiklikler orijinal metne<br />

müdahale etmemek için yaplmam.<br />

37


KÝ TAP ZAMANI<br />

USTA GÖZÜYLE<br />

6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />

Yeni kaarilerim için<br />

hogeldiniz dersidir<br />

RE CAÝ<br />

GÜL LAP DAN<br />

Zeman kazatasnn Kitab Zeman ilavesindeki<br />

Recai sütununu kesüb cüzdannzda muhafaza<br />

ederek, ibâdetten artakalan vakitlerde<br />

ibretle kraat buyrunuz efendiler.<br />

‘Garip iirci’ Ahmed nam’a, ‘iir<br />

Kuramcs Manzumeciler’e dair<br />

RFAN<br />

KÜLYUTMAZ<br />

Ahmed nam Bey, niyçün, ‘airim’ demeyor da, ‘iirciyim’<br />

deyor Muhteem bir alçak gönüllülükle ‘Yarm<br />

yüzyldan fazla iirciyim’, deyor. ‘iirimsiler yazana<br />

iirci diyorum.’ Ne denir, o öyle deyorsa, öyledir!<br />

A<br />

ziz ve muazzez<br />

kaarilerim, ben<br />

buradan size nice<br />

zamandan beridir ince taktikalar,<br />

menendi bulunmaz<br />

akllar verüb nice ince<br />

hususlara dikkatlerinizi çekmekteyimdir<br />

fekat kâ midir<br />

Kat’iyyen kâ olmayub,<br />

ecdâd- âzâmmza lâyk bir<br />

ferd olabilmekçün daha bir<br />

takm vaziyfeleriniz<br />

bulunmaktadr; imdi hayra<br />

vesile ve gidiâtnza nâ<br />

olur, meyânmza yeni yeni<br />

itirak etmi bulunan staciyer<br />

okuyuculara faidesi dokanr<br />

ümmidiyle bir nevi meslek<br />

dahili kurs öütlerini uraca<br />

derc ediyorum. Dersimizin<br />

ad, eyi bir kaarî nasl olunabilir<br />

mevzuu hakkndadr.<br />

Maalesef bizdeki muharrirkaari<br />

münasebât, diyger<br />

kazatalarda olduu gibi<br />

mekaaleyi kraat ettikten<br />

sonra yanüstü yatp, kazatay<br />

ise bilâhire zeytun ei veyâ<br />

kim sofra örtüsü niyetine<br />

isti’mal etmeklikten daha<br />

ziyâdesini iycab ettireyor.<br />

Kdemli kaarilerim içün ikinci<br />

bir eziyet tekil ettiinin<br />

farkndaym fekat faideden<br />

hâli deildir; buyurunuz<br />

netekim ak ile bir dahi...<br />

Eyi bir kaarî olmann<br />

lâzmeleri, buyrunuz<br />

netekim:<br />

Biir- Haftada lâakal sekiz saat<br />

müddetince sâkin bir odaya<br />

çekilüb kûe-i uzletimizde<br />

Türk-slâm veyâ kim ecnebî<br />

klasikleri kraat edeceiz. Bu<br />

esnâda radiyo dinlemek, hele<br />

hele tilevizyon denilen o<br />

menhûs âleti seyret itmek<br />

gibi âvâreliklerden berî<br />

bulunacaz.<br />

kii- Ara sra kazata<br />

kraatnda pek bir mahzur<br />

görmeyorum fekat u fakiyrin<br />

eski ve cedit mekaalelerinden<br />

gayrsna emek verüp göz<br />

nuru dökmeniz israftr, bilmi<br />

olasnz. Zeman kazatasnn<br />

Kitab Zeman ilavesindeki<br />

Recai sütununu kesüb<br />

cüzdannzda muhafaza<br />

ederek, ibâdetten artakalan<br />

vakitlerde ibretle kraat<br />

buyrunuz efendiler.<br />

Üüç- Siyâsiyyat ile<br />

kat’iyyen elâkadar<br />

olmayacaz; bu ile esasen<br />

sizin nâmnza ben megul<br />

bulunduum içün siz sair<br />

ilere bakacaksnz. Haydi<br />

diyelim ki, ibu nasihatim<br />

hakknda içinizden vd-vd<br />

edib de, “Recai Bey aceba<br />

bizi apolitik bir mevkiide mi<br />

tutmak istemektedir Aceba<br />

biz de melmeket meseleleri<br />

hakknda kir sahibi olsak<br />

bunun kime ne mazarrat<br />

olur.” der iseniz -ki<br />

demezsiniz bilirüm- mukabelen<br />

derim ki, “A azizler<br />

siyâsetle bilil oraanlar<br />

hangi kâr itmâm idebilmi ki<br />

siz idesüz; mâlum ki adamlar<br />

koca hökümata bile bilil<br />

siyâset yaptrmaz iken aceb<br />

sizin hangi hususta muvaffak<br />

olmak ihtimâliniz vardr<br />

bakalm” Binaenaleyh bu<br />

ilere kafa yormay brakp<br />

nasihatlerime kulak kesiliniz.<br />

Döört- Ackmadan sofraya<br />

oturmaynz, tamamen doymadan<br />

mutlaka yemekten<br />

elinizi çekiniz; gybet etmeyiniz,<br />

emanet ehli olunuz.<br />

nsanlara, hayvanlara, nebâtata,<br />

bilumum mahlûkata ve<br />

cansz eylere dahi merhamet<br />

ediniz ki merhamet bulasz.<br />

mdi bu nasihati niçün vermekteyim<br />

diye sual olunursa<br />

-ki sormasanz hakknzda<br />

daha eyi olaca übhesizdirderim<br />

ki, Efendiler, u nasiyhatlerimden<br />

zararl çkarsanz<br />

vebâli üstüme olsundur.<br />

Bee- u Recai’yi kimseler<br />

ile kyâs etmeyiniz; durup<br />

durur iken kendime<br />

muhasm icâd etmek istemem.<br />

Böyle bir mukayesede<br />

sair kyâs unsurlar netiyce<br />

itibariyle madur ve bednâm<br />

olacaklar vechile böyle ilere<br />

tevessülden kaçnnz ve “Biz<br />

babamzdan bile böyle zapt ü<br />

rapt görmedikdi” diye vesvese<br />

etmeyiniz. Alt-<br />

imdilik baka bir irâd mevzuu<br />

aklma gelmeyor.<br />

übheniz olmasun ki, hâtrlar<br />

isem ân dahi uracklara derc<br />

iderim de istifâde eylersiniz.<br />

C<br />

aanmdan muazzez<br />

kaarilerim, naslsnz,<br />

eyi misiniz,eyi olmanz<br />

Cenab- Rabb’ül âlemîynden<br />

niyâz ederekden lakrdma<br />

balayorum.<br />

Efendim, Hilmi Bey<br />

kardamn pek ehemmiyet<br />

verdii bir felsefe porofesörü<br />

vardr: Ahmed nam beyefendi.<br />

Kendisi, Ortadou Teknik<br />

Üniversitesi Felsefe u’besinde<br />

vaziyfelidir ve zannedeyorum,<br />

ube reisidir ayni zemanda.<br />

(stitraden arz edeyorum:<br />

Buradaki ‘ube reisi’ lakrds,<br />

askerlik ube reisini tedai ettireyor<br />

olabilir, lakin bendeniz, onu<br />

indikilerin taabiriylen ‘bölüm<br />

bakan’nn mukabili olarak istimal<br />

etmekdeyim, efendim!).<br />

Porofesör Ahmed Bey, bir<br />

eyyamdr ‘Akam’ kazatasnda,<br />

bendenizin fevkalhâd müsted<br />

olarak kraat etdiim, zarifane ve<br />

levendane mekaleler<br />

yazmakdadr. Hilmi Bey<br />

kardamn taabiriylen, Ahmed<br />

Bey, bir ‘gönül feylesofu’dur.<br />

Kendisi bir eyyam Diyanet leri<br />

Kadn Aratrmalar Merkezi’nde<br />

de felsefe konfranslar vermekte<br />

idi. Hilmi Bey kardam ona<br />

taklr: “Ahmed, sen u soyadn<br />

bir anagramla deidir! ‘nam’<br />

yerine ‘man’ yap da, imana<br />

gel!’” deye latife eder… Hilmi<br />

Bey bu ite! Kendini muzip zann<br />

edeyor!<br />

Efendim, aziz muhibbim<br />

Ahmed nam Bey’in iir merak<br />

da vardr. Kendisi birkaç iirci<br />

kitabç da ner etmi bulunayor.<br />

iirimsilerinden de pek telezzüz<br />

etmiimdir. (Niyçün,’iirci’<br />

ve ‘iirimsi’ taabirlerini istimal<br />

etdiimi indi anlayacaksnz!).<br />

Geçenlerde ‘Akam’daki mekalesinde<br />

‘Bir Garip iirciyim Ben’<br />

serlevhaasn görünce, merak<br />

etdim. Ahmed nam Bey, niyçün,<br />

‘airim’ demeyor da, ‘iirciyim’<br />

deyor Muhteem bir alçak<br />

gönüllülük ile ‘Yarm yüzyldan<br />

fazla iirciyim’, deyor. ‘iirimsiler<br />

yazana iirci diyorum. airim<br />

diyemem, iir incinir’. Ne denir,<br />

o öyle deyorsa, öyledir!<br />

Lakin ne müdhi bir tevazû!<br />

Kendisine, her zemanki gibi<br />

kalbî muhabbetle derâgû ile,<br />

ihtirâmât- faîkam takdîym<br />

edeyorum. Kendisine bühtanda<br />

bulunduunu, onun ne kadar<br />

büyük bir iirci olduunu, kimse<br />

takdiyr etmediyse bile, bendeniz<br />

‘garip bir iirci’ karii olarakdan<br />

onun büyük kaabiliyyetini daima<br />

takdiyr ile tezkâr edeyorum.<br />

Aziz muhibbim nam,<br />

‘iirimsilerim, biraz divan biraz<br />

da halk iirinden besleniyor,’<br />

deyor. ‘Asaf Halet’in, Ece<br />

Ayhan’n Bedri Rahmi’nin,<br />

Cemal Süreya’nn, Tanpnar’n<br />

pnarlarndan içmek istiyor.<br />

Yunus’un, Karacaolan’n…’<br />

‘Tanpnarn pnarlarndan’! Ne<br />

zarif, ne ince ne ho bir terkib Ya<br />

Rabbi! Acaba Behçet Kemal<br />

Çalar’n ‘çalayan<br />

pnarlarndan’ da beslenmi olabilir<br />

mi<br />

Fekat bir lakrds var ki, beni<br />

gönülden yaralad. Eh, biz de her<br />

ne kadar gönül feylesofu<br />

deilsek de, gönül ehliyizdir.<br />

Baz dostlar, Ahmed nam içün<br />

‘herif felsefede diki tutturamad,<br />

imdi ii iire vurdu. iir diye<br />

yazd eskimi manzumelerin<br />

farknda deil salak, bir anlarsa<br />

tekrar felsefeye dönecek gücü<br />

olmad için intihar etmesi<br />

gerekecek’ deyorlarm<br />

arkasndan…<br />

Aman, estafurullah muhterem<br />

kardam Ahmed… Sen<br />

‘gönül feylesofu’ hiç ‘salak’ olur<br />

musun Sana, ancak ‘ üniversitede<br />

iir dersi veren’ ve ‘kendilerini<br />

air sanan’ manzumeciler<br />

‘salak!’ diyebilir. Dahas, senin<br />

için ‘ahmak’ da derler, (diyorlar<br />

da!). Brak iiri, felsefeci olarak<br />

(felsefede ‘diki tutturamamandan’<br />

geçdik,!) ‘be para<br />

etmediini’de söylüyorlar…<br />

Sen onlara bakma, benim<br />

caaanm iirci’m Ahmed! Sen<br />

büyük bir gönül feylesofu, büyük<br />

bir iircisin!. Oktay Rifat’n<br />

dedii gibi, ‘Sen onlar gibi<br />

deilsin ki Ahmed/ Mek parmak,<br />

mek parmak daha/ Sonu<br />

selâmet!’<br />

Muazzez kaarilerim, bu aylk<br />

da bu kadar. Telaky gelecek aya<br />

inallah. O vakde kadar<br />

Rabb’ime emanet olunuz,<br />

zâtnza hoca baknz. Au<br />

revoir,-canlarm benim…<br />

38

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!