Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
22 AHMET<br />
Krk Testi serisinden<br />
yeni kitap<br />
KURUCAN<br />
10 AHMET<br />
Ödüllü kitabn<br />
hikâyesi<br />
BÜKE<br />
20<br />
Selim<br />
leri öykü<br />
kitabn anlatt<br />
CAN BAHADIR YÜCE<br />
4<br />
ROMAN<br />
SERDAR GÜVEN<br />
Sömürülenin<br />
dünyas<br />
LLÜSTRASYON: ORHAN NALIN<br />
6R<br />
S. KEMAL BAYILDIRAN<br />
Budak’n<br />
yeni iir<br />
kitab<br />
8<br />
BYOGRAF<br />
METN KARABAOLU<br />
ki<br />
Bediüzzaman<br />
kitab<br />
23<br />
BYOGRAF<br />
AYE BAAK<br />
A’dan Z’ye<br />
Hermann<br />
Hesse<br />
38<br />
USTA GÖZÜYLE<br />
Recai<br />
Güllapdan<br />
ve rfan<br />
Külyutmaz<br />
Orhan Kemal’in Yüz Karas adl roman yazlndan<br />
51 yl sonra, geçtiimiz haftalarda kitaplat.<br />
Türkiye’de bu kitap gündemdeyken ABD’de de David<br />
Foster Wallace’n The Pale King adl roman<br />
yazarnn ölümünden üç yl sonra okurla bulutu. Bu<br />
iki eserden yola çkarak yazarnn ölümünden sonra<br />
yaymlanan kitaplar derledik.<br />
<strong>Sayfa</strong> <strong>14</strong><br />
ZAMAN GAZETESÝ’NÝN ÜCRETSÝZ AYLIK KÝTAP EKÝDÝR. YIL:6 SAYI:65 6 HAZRAN 2011 PAZARTESÝ
KA PAK <strong>14</strong><br />
‘Yeryüzü hep delikanl’ 6<br />
Hikmet aray olarak muhafazakârlk 12<br />
‘Tek amacm bakmak’ 13<br />
A’dan Z’ye Hermann Hesse 23<br />
ÖLEN YAZAR M, KTAPLAR ÖLMEZ<br />
pin gölgesinde bir demokrat 25<br />
Bir Alman’n gözüyle 1915 28<br />
Hanmlar, bu öykülere dikkat! 29<br />
Haydi yerlerinize, mar mar… 31<br />
Sert ve travmatik öyküler 32<br />
1993’ün adn koymann zaman gelmedi mi 35<br />
Kesien kaderlerin mekânsz öyküsü 36<br />
Anadolu’nun uyan nasl gerçekleti 37<br />
06<br />
ngiliz dilinin en<br />
önemli airlerinden<br />
William Butler<br />
Yeats’in seçme<br />
iirlerinden oluan<br />
Her ey Ayartabilir Beni, Cevat<br />
Çapan’n çevirisiyle Helikopter<br />
Yaynlar tarafndan bir kez<br />
daha okuyucuyla buluturuldu.<br />
Sezgi Durgun,<br />
Memalik-i<br />
ahane’den<br />
Vatan’a adl<br />
kitabnda, siyaset<br />
bilimi ve sosyoloji<br />
balamnda corafyann<br />
ulus ve devletle ilikisini 12ele alyor.<br />
Meksikal yazar<br />
Carlos Fuentes,<br />
Kayg Veren<br />
Dostluklar’la fantastik<br />
edebiyata<br />
görkemli bir dönü yapyor;<br />
eletirel, büyülü, ayn zamanda<br />
gerçekçi öykülerle 19buluturuyor okurlarn.<br />
Yazarn ölümünden sonra…<br />
O<br />
rhan Kemal’in Yüz Karas adl<br />
romannn 51 yl sonra kitaplamas<br />
ve David Foster Wallace’n The Pale<br />
King adl yaptnn ölümünden sonra<br />
okurla bulumas ayn tarihlere denk<br />
geldi. Bu iki örnek bize bu ayki kapak<br />
dosyamz esinledi. Kalabalk bir listenin<br />
yer ald dosyay<br />
beeneceinizi umuyoruz. Söylei konuumuz<br />
Selim leri’yle uzun bir aradan sonra yaymlanan<br />
öykü kitab Yamur Akamlar üzerine konutuk.<br />
“Bir Kitabn Hikâyesi” sayfasnda ise Ahmet<br />
Büke, Sait Faik Ödülü’ne deer görülen<br />
Kumrunun Gördüü adl kitabn anlatt bu ay.<br />
Bizde pek fark edilmemi bir bayapt olan<br />
Chinua Achebe imzal Parçalanma’y Serdar<br />
Güven deerlendirdi. Metin Karabaolu geçen<br />
haftalarda yaymlanan iki Bediüzzaman<br />
kitabn, Ahmet Kurucan ise Krk Testi serisinin<br />
son kitab Cemre Beklentisi’ni tantt. Georges<br />
Perec, Hermann Hesse, Rfat Ilgaz, William<br />
Butler Yeats, Carlos Fuentes ve dierleri Kitap<br />
Zaman’nn sayfalarnda.<br />
yi okumalar…<br />
Ömür Ceylan’n<br />
Yitik Düler<br />
Kervan adl,<br />
“Kün Düleri”,<br />
“Dün Düleri” ve<br />
“Gün Düleri” alt balklarn<br />
tayan kitab, hayat çöle<br />
dönen modern insana “ak” 26çars yapyor.<br />
Ercan Yldrm,<br />
Modern Türk’ün<br />
Hikâyesi adl<br />
çalmasnda,<br />
Türk<br />
öykücülüünün önemli bir<br />
tonunu, yerli ve bu topraklara<br />
ait bir rengini iyice 26belirginletiriyor.<br />
Doumunun 100.<br />
yl vesilesiyle<br />
Rfat Ilgaz’n<br />
kitaplar yeniden<br />
yaymlanyor.<br />
Geçtiimiz günlerde yeni<br />
basks yaplan Sar Yazma,<br />
Rfat Ilgaz’ tanmann belki 27de en iyi yolu.<br />
Hüseyin Yorulmaz,<br />
kitabnda,<br />
bazlarmzn<br />
sadece ‘imam<br />
hatip okullarnn<br />
kurucusu’ olarak bildii,<br />
çoumuzun ise tanmad<br />
Celal Hoca’y, yaknlarnn 24dilinden anlatyor.<br />
FEZA GAZETECÝLÝK AÞ ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ: ALÝ AKBULUT<br />
GENEL YAYIN MÜDÜRÜ: EKREM DUMANLI GENEL YAYIN MÜDÜR<br />
YARDIMCISI: MEHMET KAMIÞ GENEL YAYIN EDÝTÖRÜ: ALÝ ÇO LAK<br />
EDÝTÖR: CAN BAHADIR YÜCE GÖRSEL YÖNETMEN: FEVZÝ YAZICI<br />
SAYFA TASARIM: AHMET BÝÇER SORUMLU MÜDÜR VE YAYIN<br />
SAHÝBÝNÝN TEMSÝLCÝSÝ: HAYRÝ BEÞER REKLAM GRUP BAÞKANI:<br />
HAKAN DÝKMEN REKLAM SATIÞ KOORDÝNATÖRÜ: ALÝ DEMÝRHÝSAR,<br />
MUHAMMET YILMAZ SEKTÖR YÖNETÝCÝLERÝ: CENK AYTUÐU<br />
YAYIN TÜRÜ: YAYGIN SÜRELÝ ADRES: ZAMAN GAZETESÝ 34194<br />
YENÝBOSNA-ÝSTANBUL TEL: 0212 454 1 454 (PBX) FAKS: 0212 454 <strong>14</strong> 96<br />
REKLAM TEL: 0212 454 82 47 BASKI: FEZA GAZETECÝLÝK A.Þ TESÝSLERÝ<br />
HTTP://KÝTAPZAMANÝ.ZAMAN.COM.TR<br />
HER AYIN ÝLK PAZARTESÝ GÜNÜ YAYIMLANIR<br />
Mustafa<br />
Armaan’n yeni<br />
çalmas Kazm<br />
Karabekir’in<br />
Gözüyle Yakn<br />
Tarihimiz, ‘geçmi’in bir kurguyla<br />
nasl ekillendirildiini<br />
göstermesi açsndan önemli 34bir belge nitelii tayor.
KÝ TAP ZAMANI<br />
ROMAN<br />
Sömürülenin dünyas<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Çamzn klasik romanlarndan saylan Chinua Achebe imzal Parçalanma,<br />
büyülü ve masals diliyle, halknn günden güne yok oluuna ahitlik eden<br />
gururlu fakat çaresiz bir adamn etkileyici öyküsüyle Joseph Conrad’n<br />
Karanln Yürei romanna bir cevap niteliinde.<br />
PARÇALANMA, CHINUA ACHEBE, THAK YAYINLARI, ÇEV.: NAZAN ARIBA, 191 SAYFA, <strong>14</strong> TL<br />
S<br />
SERDAR GÜVEN<br />
ömürge anlatlar denince hiç üphesiz Joseph Conrad’n Karanln Yürei<br />
adl roman gelir akllara. Romannda aslnda ne yapar Conrad Sömürgecilii<br />
sömürgecilerin gözünden anlatarak, uzak diyarlara medeniyet götürme<br />
adna yola çkm sömürgecilerin zamanla (belki de en bandan<br />
beri) nasl da maddi bir çkar elde etme niyetiyle kuandklarn gözler önüne serer.<br />
Siyah rkn, beyaz rk tarafndan ilk kez sorguland bu kitabn, edebî yönü bir<br />
kenara, dorudan ya da dolayl olarak ilettii mesajlarla aslnda bildik sömürge<br />
anlatlarnn çok da ötesine geçmediini iddia edenler vardr. Nihayetinde,<br />
Karanln Yürei anlatt dünya ile ilgili herhangi bir konuma yerletirmez<br />
kendini. Sömürgecileri övmez, yaptklarna bir dayanak bulmaya<br />
çalmaz ama onlar yapp ettiklerinden dolay eletirmez de. Conrad’n<br />
tasvir ettii Afrika’ya yükledii anlamlar, önceki anlatlardan çok da<br />
farkl bir ton tamaz. Onun anlatt bu dünyann insanlar gariptir,<br />
hayvanî özelliklerle kuanmtr, dahas tpk tenleri gibi tekinsiz bir<br />
karanlkla özdelemitir. Bu karanlk insanlarn dünyasna yaplan<br />
yolculuu beyaz adamn gözüyle anlatrken ister istemez kendini<br />
darda konumlandrr ve genel yarglardan kaçamad için zaman<br />
zaman rkçln snrlarnda gezinir Conrad.<br />
KARANLIIN YÜRE’NE CEVAP<br />
Karanln Yürei’nin yazarna en önemli itiraz Nijeryal<br />
romanc Chinua Achebe’den gelmitir. Kendilerini yola<br />
getirilmesi gereken uygarlklar olarak gördüü ve insan<br />
kalbinin en ilkel ve vahi kuytusunu Afrika’ya benzettii,<br />
kitap boyunca sürekli olarak siyahlara hayvanî birtakm<br />
sfatlar yükledii için Conrad’ rkç olarak görür<br />
Achebe. Conrad’n metinlerinin Achebe’yi çok megul<br />
ettiini, yazd kimi baka yazlardan ve eletirel metinlerinden<br />
de biliyoruz. Sömürülen, kendisine yönelik<br />
bakn niteliini kavradkça kendi tarini bakalarna<br />
brakmamaya çalr. Bu sebeple Achebe dünya edebiyatnda<br />
çok önemli bir yere sahip olan Parçalanma<br />
adl romann yazar. Sömürenin kendisine nasl<br />
baktn bildii için, zaman zaman bir tür savunma<br />
reeksi tamakla birlikte, kendisiyle<br />
ilgili metinlerdeki bak tersyüz eder.<br />
Parçalanma (dilimizde daha önce Ruhum<br />
Yeniden Doacak adyla yaymlanmt) romanna<br />
deinmeden önce, kitaplar bütün<br />
dünyada on milyonun üzerinde satan, krk<br />
be dile çevrilen, 2007 ylnda Man Booker<br />
ödülünü alan, Afrika edebiyatnn en önemli<br />
ismi Achebe’nin yaamna bakmakta fayda<br />
var. Nijerya’daki gbo kabilesinden olan<br />
yazar, Biafra bölgesinin ülkeden ayrlmas<br />
uruna bamszlk hareketi içinde<br />
yer almasyla dikkati çeker. Bir yandan<br />
sömürgecilerin varlna kar direnen<br />
yazarn, dier yandan da ülkesinde bir iç<br />
çatmaya girmesi artc olmasa gerek.<br />
Sömürgecilerin siyahlara ait imgesini ala-<br />
a etmeye çalrken, siyahlarn kendi<br />
içindeki çatmalara ve kimi geleneklerin<br />
toplum üzerinde yaratt tahribata<br />
da dikkat çekmeye çalr. Sorun, sadece<br />
beyaz adamn siyah adama bakyla ilgili<br />
deildir ona göre. Sadece gelenekler de de-<br />
ildir. Ekonomik kaynak çatmalar da onun en<br />
önemli vurgu alandr.<br />
Chinua Achebe’nin tüm dünyada büyük yank<br />
uyandran roman Parçalanma, yukarda sözü edilen<br />
bu hususlar dikkate alnarak yazlmtr. Her yönüyle<br />
bir klasik olan roman, gerek yalnl, gerekse çarpc<br />
ironisiyle hem Afrika hem de dünya edebiyatna yeni<br />
bir bak açs kazandrmtr. Sömürgecilerin siyahlara dair<br />
kulland imgelere etkileyici bir ekilde cevap verilir eserde.<br />
4<br />
Chinua Achebe<br />
Görünürde basit, sradan bir hikâye anlatrken bunu<br />
nasl baarr Achebe Bu kadar yaln bir kitap, nasl<br />
olur da etki gücü yüksek bir ton kazanr<br />
AFRKA KABLESNDE GÜNDELK HAYAT<br />
Achebe, Parçalanma romannda, yaayan en büyük<br />
güreçi ve savaç kabul edilen bir adamn,<br />
Okonkwo’nun hikâyesini anlatr. Ünü bir yangn<br />
gibi tüm Bat Afrika’ya yaylan bu adamn gündelik<br />
hayatna odaklanr kitabn birinci bölümünde. Eleri<br />
ve çocuklaryla yaad dünyann özelliklerini<br />
ayrntya kaçmadan, sömürge anlatlarna kar bir<br />
cevap olmas için uramadan, tüm doall içinde<br />
anlatmaya çalr. gbo kültürünün ayrlmaz bir parças<br />
olan hikâyeciliin de devreye girmesiyle roman<br />
genileyerek atasözlerinden, kssa ve masallardan<br />
yararlanarak etkileyici bir hale bürünür. Romanda<br />
karmza çkan insanlar yaadklar her durumu<br />
inanlaryla olduu kadar sözlü kültürün öeleriyle<br />
açklama urandadr. Kabilenin gündelik hayat,<br />
geleneklerle kurduu ilikiler, onlar çepeçevre saran<br />
dinsel inanlar büyük bir doallk içinde gözler<br />
önüne serilir. Yaln bir dil kullanr Achebe. Atasözleri<br />
sk sk nasihat vermek için konumalar keser.<br />
Okonkwo’nun kabna smaz öfkesi her seferinde<br />
yal bir kabile üyesinin veya kadnlarn havaya kalkan<br />
iaret parmayla bölünür. Her ey dolayl söylenir<br />
romanda. Her kssa bir nasihat içindir.<br />
Romann bakahraman Okonkwo’nun günün birinde<br />
istemeden bir kabile üyesini öldürmesiyle ak<br />
deitiren Parçalanma, kahramann gelenekler gerei<br />
baka bir köye sürgüne gönderilmesiyle devam eder.<br />
O zamana kadar bir bütünlük içinde resmedilen kabile<br />
hayatnn parçalanmasn, küçük ve sradan, üstelik<br />
çok da detaylandrlmam bir hikâye üzerinden<br />
anlatr Achebe. Okonkwo’nun sürgündeki hayatn<br />
anlatan ikinci bölüm boyunca, zaman zaman kabile<br />
üyelerini sarp sarmalayan ve çou zaman gündelik<br />
hayatlarn skntl hale getiren geleneklerle dolayl<br />
olarak bir hesaplamaya girer. Hem sk skya baldr<br />
geleneklerine Okonkwo, hem de bunun basncn<br />
sklkla üzerinde hisseder. Üstelik artk kendi kabilesinden<br />
uzakta bir sürgündür.<br />
NJERYA’DA GEÇEN EVRENSEL ÖYKÜ<br />
Kitabn son bölümünü tamamen eletirel bir zemine<br />
oturtur Achebe. Okonkwo’nun sürgünden dönüünün<br />
anlatld üçüncü ve son bölümde, köyünde misyonerleri<br />
ve sömürge idarecilerini gören Okonkwo’nun<br />
mücadelesi anlatlr. Bir zamanlar kendi kontrolünde<br />
olan hayatnn zamanla bakalar tarafndan yönlendirilmesi,<br />
gündelik hayatn misyonerler ve sömürge idarecileri<br />
tarafndan kontrol edilmesi ve Okonkwo’nun<br />
bu durum karsndaki trajedisi resmedilir. Ama Harold<br />
Blooom’un da iaret ettii gibi, her ne kadar Nijerya<br />
ekseninde bir hikâye anlatsa da, Okonkwo’nun<br />
trajedisinin evrensel boyutu dikkat çekicidir. Güçlü bir<br />
adamn nasl adm adm güçsüz hale getirildiini, sömürgecilerin<br />
bakalarn kendilerine benzetmeye çalmasn<br />
sradan insanlarn hikâyesi dolaymyla anlatr<br />
yazar. ngilizce yazyor olmasna karn, dardan bir<br />
bakla deil, olabildiince içeriden resmeder sömürülenin<br />
dünyasn. Skmadan, “sradan insanlara duydu-<br />
u gerçekçi efkatle”, büyülü ve masals bir dille, ama<br />
en çok da halknn günden güne yok oluuna ahitlik<br />
eden gururlu fakat çaresiz bir adamn son derece etkileyici<br />
öyküsüyle Conrad’n Karanln Yürei romanna<br />
bir cevap verir gibidir Chinua Achebe.
KÝ TAP ZAMANI<br />
R<br />
Budak araya ‘mesafe’ koymuyor<br />
Abdülkadir Budak, 2007’de yaymlanan toplu<br />
iirlerinden sonra ilk kez bir iir kitabyla okurun<br />
karsna çkyor. Otuz iirden oluan Mesafe,<br />
Yunus Nadi iir Ödülü’ne deer görülmütü.<br />
MESAFE, ABDÜLKADR BUDAK, YKY, 64 SAYFA, 9 TL<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
‘Yeryüzü hep delikanl’<br />
ngiliz dilinin en önemli airlerinden William Butler<br />
Yeats’in seçme iirlerinden oluan Her ey Ayartabilir<br />
Beni, Cevat Çapan’n çevirisiyle Helikopter Yaynlar<br />
tarafndan bir kez daha okuyucuyla buluturuldu.<br />
HER EY AYARTABLR BEN, WILLIAM BUTLER YEATS, ÇEV.: CEVAT ÇAPAN, HELKOPTER YAYINLARI, 96 SAYFA, 12 TL<br />
2<br />
SABT KEMAL<br />
BAYILDIRAN<br />
007’de toplu iirleriyle okurun<br />
karsna çkan Abdülkadir<br />
Budak, 2008’de Yunus Nadi iir<br />
Ödülü’nü kazanan Mesafe ile dört yl sonra<br />
sevenlerinin huzurunda göründü. Otuz<br />
iirden müteekkil Mesafe, airin lirizmin<br />
peini brakmadn ortaya koyuyor.<br />
Budak iirini sever ya da sevmezsiniz.<br />
Ama unu teslim etmek gerekir ki, altndan<br />
imzay çekince o iirin Budak’a ait<br />
olduunu bilirsiniz. Yllar önce “bir airin<br />
palette rengi belli olmaldr” diye yazmtm.<br />
Budak ite o rengi yakalayanlardan.<br />
Doal olarak iir cemaatinde esen<br />
bir rüzgâr pek çok airi belli bir alana<br />
sürükler. 1980 öncesi sosyalist gerçekçi<br />
olmamak, o rüzgâra kaplmamak ‘birey’<br />
olmay gerektirdiyse, günümüzde de<br />
kinci Yeni’nin uzanda durmak, sürüye<br />
kaplmamak olarak yorumlanmaldr.<br />
Sürüye kaplmamak için kimisi bilgisayarn<br />
yaratt imkânlardan da yararlanarak<br />
görsel, deneysel iire; kimisi de arkaik<br />
imkânlar yoklayan bir iire yöneldi.<br />
Abdülkadir Budak<br />
YALIN VE DERN<br />
Günümüzde ‘bir araya gelmemi iki<br />
sözcüü bir araya getirme’yi hedef alan<br />
airlerin yannda Budak iiri yaln, yaln<br />
olduu kadar da derin duruyor. Budak,<br />
mecazlar doal ak içinde kullanrken<br />
okuru iirin içine hemencik sokuveriyor:<br />
Derimi gömlekten sayp darya çkmtm<br />
Giyinik görünümlü çrlçplaktm<br />
ki dar sokan kesitii bir yerde<br />
Cadde pozlarn bir yerde koyup<br />
Kibrin gözlerine cesurca bakacaktm<br />
Kibirle düelloya giren Budak, bir usta<br />
olarak gençlere tepeden bakmayan bir<br />
air. Hani tarihimizde “Marur olma padiahm,<br />
senden büyük Allah var” diye<br />
barrlarm ya padiah geçerken, Budak<br />
da içindeki padiah alçakgönüllü olmaya<br />
davet ediyor. Çünkü bu ödül bolluunda<br />
üst üste iki ödül alan genç airler ne oldum<br />
delisi oluyor, her çiziktirdiklerini demlendirmeden<br />
yaymlamaya balyorlar.<br />
Budak’n iirini tanyanlar, Mesafe’de<br />
bir sürprizle karlamayacaklardr. En<br />
uzun iirinin otuz dokuz dizelik olduu<br />
bu kitabn ‘alamet-i farikas’, dizelerin<br />
oldukça ksalm olmasdr. Bunu airin<br />
artk ‘bilgelik’ aamasna ulam olmasna<br />
yorumlayabiliriz. Kendi iirini, bir<br />
manifesto nitelii tayan “Mahlas”ta<br />
öyle anlatyor:<br />
Ne Dou ne Bat’ydm<br />
Daha çok Anadolu<br />
Gömleim yerli kumatan<br />
Bize ait bir sesin ardndan gittim<br />
Hececiler ölmütü<br />
Ses yüzünden dirilttim<br />
Tabii ilk dizedeki olumsuz ifade “Hem<br />
Dou’yum hem Bat” biçiminde olsa<br />
Nâzm Hikmet’le, Necip Fazl’la akrabal<br />
daha belirgin olacak, ‘yerli kuma’n<br />
içe kapanma olmadn, ‘insanlk tarihinin<br />
olumlu her eyinin doal mirasçs<br />
olduunu’ daha iyi belirginletirecekti.<br />
Ama hececiler ölse bile, Budak’n iirinde<br />
‘gizli hece’nin varl inkâr edilemez;<br />
bu, sadece uyaktan deil, dizelerin<br />
çounlukla ayn hecede olmasndan<br />
kaynaklanyor.<br />
‘YIRTIK ELBSE BENM / VE ONU GYNEN DE’<br />
“Talar Efes’ten deil/ Anadil’den getirdim”<br />
diyerek ‘yerli’liini vurgulayan<br />
Budak, keke ‘anadil’ ile ‘anadili’ni kartrmasayd.<br />
Bir de “Gaz skmasnn<br />
nedeni nedir” dizesinde “nedeni nedir”<br />
gibi bir kakafoniden kaçnsayd diye<br />
düünüyorum. Kitabna Arapça kökenli<br />
bir sözcüü ad olarak seçen bir airin<br />
‘sebep’i kullanmaktan kaçnmasnn sebebi<br />
ne ola ki<br />
Budak’n bir baka ‘alamet-i farikas’,<br />
iir kiisinin birinci tekil kii oluudur. Baka<br />
bir deyiiyle iirde aclar dile getirilen<br />
kii Budak’tan bakas deildir. air, hep<br />
kendinden yola çkar, yine kendine varr:<br />
Yrtk elbise benim<br />
Ve onu giyinen de<br />
Hilmi Yavuz’un Çöl iirleri’ni okudunuz<br />
mu Oraya da bir selam var.<br />
FOTORAF: ZAMAN, TARIK ÖZTÜRK<br />
Y<br />
“<br />
KEMÂL YANAR<br />
aama da ölüme de bo<br />
ver. Geç git ey atl!”<br />
ngiliz dilinin yetitirdii<br />
en büyük airlerden<br />
biri olan William Butler Yeats, mezar<br />
tana ünlü iirlerinden “Under Ben<br />
Bulben”n bu son dizelerinin yazlmasn<br />
vasiyet etmiti. Oysa 1865 do-<br />
umlu airin ömrü, sona erdii 1939’a<br />
dek, biten iki yüzyln en çalkantl dönemlerini<br />
kapsad gibi; Yeats yaam<br />
boyunca hiçbir zaman bu olaylara bo<br />
veren, srtn dönen biri ol(a)mamt.<br />
Tannm portre ressam John Butler<br />
Yeats ile rlanda’nn varlkl ailelerinden<br />
birinin kz Susan Pollexfen’in<br />
olu olarak dünyaya gelen airin, çocukluunun<br />
uzunca bir dönemi babasnn<br />
ileri dolaysyla Londra’da<br />
geçmiti. Buna ramen kendisinde<br />
iz brakan ilk anlar, tatillerini geçirdii<br />
ve annesinin ailesinin yaad-<br />
rlanda’nn batsndaki Sligo bölgesine<br />
dairdir. Babas gibi bir ressam<br />
olabilmek hayaliyle geçen ilkgençli-<br />
i, ksa sürede gerçek tutkusunun iir<br />
olduu kararyla kesinlik kazanmtr.<br />
Ailesinin genç yalarda edindirdii<br />
okuma sevgisiyle, Shakespeare’i,<br />
ngiliz Romantik airlerini ve Dante<br />
Gabriel Rossetti, William Morris gibi<br />
Rafael dönemi öncesi air-ressamlar<br />
kefeden Yeats; yaam boyunca yaptnda<br />
önemli bir yer edinen gizemcilie<br />
de ilk bu yllarda merak sarmt.<br />
air, Dublin’de geçirdii eitim<br />
döneminin ardndan ailesi ile birlikte<br />
1887’de Londra’ya tekrar döndü.<br />
Bu dönemde, British Museum’un kitaplnda<br />
kefettii rlanda halk edebiyatnn<br />
masal ve efsaneleri, Yeats’e<br />
iir ve oyunlarnda yararlanabilecei<br />
zengin bir kaynak oluturdu.<br />
YEATS’N EN BLNEN RLER<br />
Yaam boyunca krka yakn eser veren,<br />
verimli bir edebiyat serüveni olan<br />
Yeats’in, kendine has iir dili ve simgelerinin<br />
çevrilme güçlüü dolaysyla dilimize<br />
aktarl; düzyazlarnn yer ald-<br />
Kelt afa ve yllar önce yaymlanan<br />
Cevat Çapan çevirisi Her ey Ayartabilir<br />
Beni’yi saymazsak, oldukça kstl olmutur,<br />
ne yazk ki. airin seçme iirlerinin<br />
yer ald bahsi geçen kitap, geçti-<br />
imiz günlerde Helikopter Yaynlar tarafndan<br />
özenli bir baskyla bir kez daha<br />
okuyucu önüne çkarld.<br />
Kitap, Yeats’in “1916 Paskalya<br />
Ayaklanmas”, “Bizans’a Yolculuk”,<br />
“ç Sava Günleri Üstüne Düünceler”<br />
gibi en bilinenlerin de içinde yer ald-<br />
26 iirden oluuyor. En iyi iirlerini<br />
olgunluk döneminde vererek edebiyat<br />
tarihinde ayrks bir yere sahip olan<br />
airin, iirinde krlma yaratan olaylardan<br />
biri, rlanda bamszlk hareketinin<br />
ateli önderlerinden Maud Gonne<br />
ile yaad tutkulu iliki olmutur.<br />
Yeats’in birçok iirine de esin kayna-<br />
olan Gonne, airin bu davay benimsemesine<br />
ve ulusal bir rlanda sanat ve<br />
edebiyatnn yaratlmas için çalmasna<br />
da yol açmtr: “Her yandan kuatlmz<br />
ve kaplar kilitlenmi/ Kararszlmzn<br />
üstüne, bir yerde/ Bir adam öldürülüyor,<br />
bir ev kundaklanyor,/ Ama açkça<br />
anlalmyor olup bitenler:/ Gelin, src-<br />
n bo yuvasnda kendi yuvanz yapn.//<br />
Talardan ya da odunlardan bir barikat,/<br />
On dört günü geçen bir iç sava;/ Dün gece<br />
o genç askerin ölüsünü/ Kanlar içinde yolun<br />
ortasna yuvarladlar:/ Gelin, src-<br />
n bo yuvasnda kendi yuvanz yapn.”<br />
RLANDA BAIMSIZLIK SAVAI’NIN TANII<br />
Yeats’in sürekli bir gelime ve olgunlama<br />
nitelii tayan eseri, resmi<br />
brakp tamamyla iire yöneldii<br />
ilk yllarda romantizmin izlerini tar.<br />
Onu asl olgunlatran ise üphesiz,<br />
kendisinin de dürüst bir tan olduu<br />
rlanda Bamszlk Sava’dr: “Kargaalk<br />
salnm yeryüzüne,/ Yükseliyor<br />
kana bulanm sular, ve her yerde/ Sulara<br />
gömülüyor suçsuzluun töreni;/ yiler<br />
her türlü inançtan yoksun,/ Oysa youn<br />
bir tutkuyla esrik kötüler.” Ne Protestanlarn<br />
maddeciliine, ne de Katoliklerin<br />
ar ulusalc banazlna<br />
yaknlk duyan Yeats, silahl bir ayaklanmadansa<br />
genel olarak yeni bir rlandallk<br />
bilincinin oluturulmas gerektii<br />
görüüne sahiptir. ngilizlerin<br />
acmaszca bastrdklar 1916 Paskalya<br />
Ayaklanmas, airin siyasal gelimeleri<br />
alglamasnda ve bunu iirine<br />
yanstmasnda bir dönüm noktas<br />
olmutur: “Biliyoruz dülerini. Bilmek/<br />
Yeter dü kurup öldüklerini;/ Ya ar<br />
sevgiden/ Çldrp öldülerse/ Yazyorum<br />
iirimde-/ MacDonagh ile MacBride/<br />
Sonra Connoly ile Pearse/ Hem bugün,<br />
hem gelecek günlerde,/ Yeil giyilen her<br />
yerde/ Deiti, her ey deiti kökten:/<br />
Korkunç bir güzellik dodu.”<br />
Simgesel bir dile ve Pagan kültüre<br />
yaslanan iiri hep bir umut ve<br />
bilgelik tayan Yeats, yaad ça,<br />
içinde bulunmay seçtii mücadele<br />
alann geniletmek ve derinletirmek<br />
çabasn hiçbir zaman terk etmemitir:<br />
“Sürdürün türkünüzü; bir<br />
yerde doarken yeni bir ay,/ Göreceiz<br />
uyumann ölmek olmadn,/ Duyarak<br />
yeryüzünün yeni bir hava tutturdu-<br />
unu-/ Yeryüzü hep delikanl çünkü-/<br />
Sonra baranlar çkacak yarlardaki<br />
gibi,/ ve insanlar olacak bizi yüreklendiren,/<br />
Atn sürüp gidenlerden.”<br />
6
KÝ TAP ZAMANI<br />
BYOGRAF<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
ki Bediüzzaman kitab<br />
Geçtiimiz haftalarda Bediüzzaman üzerine iki yeni çalma yaymland. Eref<br />
Edib’e ait olan kitap, Risale-i Nur Müellifi Said Nur: Hayat, Eserleri, Meslei<br />
ismini tayor. Abdülkadir Selvi’nin kaleme ald Ateten Yllar ise Türkiye<br />
siyasetinin ve medyasnn “Bediüzzaman’la imtihan”n anlatyor.<br />
RSALE- NUR MÜELLF, SAD NUR, HAYATI-ESERLER-MESLE, EREF EDP, FAHRETTIN GÜN, BEYAN YAYINLARI, 224 SAYFA, 12 TL<br />
ATETEN YILLAR, ABDÜLKADR SELV, NESL YAYINLARI, 272 SAYFA, 11 TL<br />
Ö‘<br />
METN KARABAOLU<br />
teki’ler var ederek, var ettii<br />
‘öteki’leri de ‘düman’latrarak<br />
kendisini tanmlayan tek parti<br />
zihniyetinin hayattayken ve hatta vefatndan<br />
sonra bile huzur vermedii bir<br />
isimdir Bediüzzaman Said Nursi.<br />
Osmanl’nn, slam dünyasnn ve bir bütün<br />
olarak dünyann büyük çalkantlar ve<br />
dönüümler yaad bir dönemde doan,<br />
böyle bir zamanda kendi doup büyüdüü<br />
bölgeden balayarak bütün insanla uzanan<br />
bir manevî hizmet mecras açan, açt<br />
bu mecrann özgürlükçü, sosyal ve siyasal<br />
tazammunlar dolaysyla da muktedirlerin<br />
öfkesini üzerine celbeden Bediüzzaman<br />
Said Nursi’nin bir slam âlimi ve düünürü<br />
olarak ortaya koyduu ‘sivil’ duruun önemi<br />
gün geçtikçe daha iyi anlalyor. Türk-<br />
Kürt gerilimi bata olmak üzere Türkiye’nin<br />
yayor olduu sorunlar, ‘otoriter’ modellerin<br />
ar bedellerinin ödeniyor olduu slam<br />
topraklarndaki özgürlük ve demokrasi<br />
araylar, yüz yl önce bu konularda iman<br />
temelli bir bak açs ve çözüm önerisi sunmu<br />
olan Bediüzzaman’ giderek daha da<br />
konuulur hale getiriyor.<br />
BEDÜZZAMAN’IN ‘YENDEN KEF’ M<br />
Bir bakma, Bediüzzaman’n gecikmi bir<br />
‘yeniden kefi’nden söz etmek mümkün.<br />
Bediüzzaman’ evvelce kefedenler, zaten<br />
onun sunduu yaklamla gerek Türkiye toplumu,<br />
gerek küresel toplum içerisinde dikkate<br />
deer bir düünü ve yaay örnei sunmu,<br />
küresel bir iman hizmetini deiik veçheleriyle<br />
yürütmülerdi. Ama Bediüzzaman’n<br />
hem ‘entelektüel’ düzlemde, hem de sergiledii<br />
sosyal-siyasal duruun ‘farkllk içinde<br />
beraberlik’ için sunduu imkânlar ile ancak<br />
imdi daha geni bir çerçevede fark ediliyor<br />
olduunu söylemek mümkün.<br />
Bunu, müntesipleri dndaki kesimler tarafndan<br />
düne kadar ya basmakalp Kemalist<br />
klielerle ya da “mücahit” ve “aktivist” kimli-<br />
iyle tanmlanrken, bugün yaklam ve metodu<br />
ile de konuulur hale gelmesinden anlyoruz.<br />
Bu balamda, Bediüzzaman üzerine<br />
yazlan yazlar kadar, hakknda yaymlanan<br />
kitaplarn sayca artn görüyoruz. Anadolu<br />
Kava isimli kitabnda Bediüzzaman’n<br />
tarihçesini göz ard ederek Türkiye tarihinin<br />
yazlamayacan söyleyen Fred A. Reed’in<br />
tespitine de denk düen bir gelime bu…<br />
Bu kitaplara, geçtiimiz haftalarda<br />
iki yeni eser eklendi. Bunlardan ilki,<br />
Bediüzzaman’la yol arkadal yapm<br />
olan, daha Merutiyet günlerinden Bediüzzaman<br />
Said Nursi’yi tanm bulunan bir<br />
isme, Eref Edib’e ait. Beyan Yaynlar tarafndan<br />
yaymlanan ve Fahrettin Gün’ün<br />
yayna hazrlad kitap, Risale-i Nur Müellifi<br />
Said Nur: Hayat, Eserleri, Meslei ismini<br />
tayor. Eser, Merutiyet günlerinde balad<br />
yaynclk hayatn Srat- Müstakîm,<br />
Sebilürread nâiri olarak Cumhuriyet döneminde<br />
de karlat engellerden kaynaklanan<br />
inktalarla birlikte sürdüren Eref<br />
Edib’in Bediüzzaman üzerine yazdklarnn<br />
bir araya topland bir çalma niteliinde.<br />
Kitab yayna hazrlayan Fahrettin<br />
Gün, Eref Edib’in dilinden Bediüzzaman’<br />
anlatmaya geçmeden önce uzunca bir biyografi<br />
sunuyor okuyucuya. Bediüzzaman<br />
hakknda daha önce yaplm çalmalardan<br />
derlenmi bu biyografi, ne yazk ki,<br />
Bediüzzaman’n “Tekilat- Mahsusa üyelii”<br />
türünden Cemal Kutay gibi aibeli bir<br />
isimden mülhem ispatlanmam iddialara<br />
da yer veriyor. Buna karlk, ayn biyografide,<br />
baka birçok eyin yan sra, Eref Edib<br />
hakknda Bediüzzaman’n u ifadelerini de<br />
öreniyoruz: “Envâr- slâmiyeyi elli seneden<br />
beri nereden, hakâik- slâmiyeyi ehl-i<br />
dalâlete kar müdafaa eden ve elli seneden<br />
beri benim maddî, manevî bir hakiki kardeim<br />
ve meslektam…”<br />
Bediüzzaman 1959’da talebeleriyle Ankara’da<br />
Kendisiyle elli senelik ainal olan bir<br />
ismin Bediüzzaman hakknda yazdklarnn<br />
derlendii çalmada, baz metinlerin tahkikli<br />
nerini umuyor insan. Mesela, Eref<br />
Edib’in Bediüzzaman’la yapt mehur mülakatta<br />
yer alan ve sonraki çalmalara eksik<br />
ekilde aktarlm bir ifadeyi Sebilürread’da<br />
yaymlanan tam haliyle (bkz. c. V, say<br />
119, s. 302) görmek istiyor. Ama ne yazk<br />
ki, bu tahkik tam yaplamam olmal ki,<br />
Bediüzzaman’n “Gözümde ne cennet sevdas<br />
var, ne cehennem korkusu” sözünden<br />
sonra gelen “Cemiyetin, yalnz yirmi milyon<br />
Türk cemiyetinin deil, yüzlerce milyon bütün<br />
slâm cemiyetinin iman namna bir Said de-<br />
il, bin Said feda olsun” ifadesindeki, italikle<br />
vurguladmz ksmlar (ilgili baka kitaplarda<br />
görülemedii gibi) bu çalmada da<br />
atlanm bulunuyor.<br />
Kitaptan örendiimiz önemli bir<br />
tespite göre, bilinen anlamda bir snfa<br />
sokulamayan Risale-i Nur hizmeti için<br />
Eref Edib u dikkate deer tanmlamay<br />
yapm: “Mekteb-i irfan.”<br />
Yakn zamanlarda Bediüzzaman hakknda<br />
yaymlanan bir baka çalma ise<br />
“Siyasette Said Nursî Tartmas” üst baln<br />
ve Ateten Yllar ismini tayor. Yeni<br />
afak Gazetesi Ankara Haber Müdürü<br />
Abdülkadir Selvi’nin kaleme ald kitap,<br />
bir anlamda, Türkiye siyasetinin ve medyasnn<br />
“Bediüzzaman’la imtihan”n anlatyor<br />
ve böylece CHP odakl siyasetin ve<br />
medyann ‘dümanlatrma yetenei’ni<br />
ustalkla ortaya koyuyor.<br />
Bediüzzaman’n hayatnn son yüz gününde<br />
CHP ve medya üzerinden yürütülen<br />
kampanyaya k tutarak balayan kitap,<br />
planlar önceden hazrlanm bir ihtilal<br />
için Bediüzzaman üzerinden DP iktidarna<br />
vurmak üzere giriilen her türlü alçakla,<br />
bugün ‘muteber’ isimler olarak lanse<br />
edilen nice ismin bu uurda yaptklarna,<br />
bu yüzden ömrünün son demlerinde bile<br />
kendisine huzur verilmeyen 80’lik bir ihtiyar<br />
âlime vefatndan sonra dahi 27 Mays<br />
ihtilali artlarnda neler yapldna dikkati<br />
çekiyor. Mezarndan bile rahatsz olanlarn<br />
Bediüzzaman’a vefatndan sonra yaptklar,<br />
bu topraklar için, malum bir zihniyetin demokrasiyi<br />
ve toplumun deerlerini ‘sindirebilme’<br />
kapasitesini anlamak bakmndan<br />
ibretlik bir örnek niteliinde…<br />
SYASETN BEDÜZZAMAN’LA MTHANI<br />
1960’larn ortalarnda bu defa yine Bediüzzaman<br />
üzerinden Adalet Partisi’ni sindirme<br />
çabalarnn ortaya döküldüü kitap,<br />
1990’larn bandaki ‘demokratik açlm’<br />
artlarnda ‘iade-i itibar’ tartmalar üzerinden<br />
Bediüzzaman hakknda siyasetin<br />
yaad imtihana k tutuyor ve içinde olduumuz<br />
dönemin yeni ‘açlm’ inisiyatifi<br />
paralelinde siyasetin Bediüzzaman’la son<br />
imtihanna deinerek son buluyor.<br />
Abdülkadir Selvi’nin çalmas, Türkiye’nin<br />
yakn tarihine dair bir ibret vesikas<br />
niteliinde. Türkiye’de haksz yere elde ettii<br />
konumu koruma adna her türlü ilkesizlii<br />
meru gören bir zihniyete ayna tuttuu<br />
gibi, siyaset sosyolojisi ve psikolojisi üzerine<br />
çalma yapacak isimler için de ziyadesiyle<br />
dikkate deer malzemeler sunuyor. Abdülkadir<br />
Selvi’nin kitabn sonuç bölümünde<br />
belirttii gibi, Türkiye’nin Bediüzzaman gerçeini<br />
göz ard etmesi mümkün deil, dolaysyla<br />
Bediüzzaman’ daha da konuacak.<br />
Bediüzzaman ve dönemi hakknda yaplacak<br />
çalmalarla ve onun hayatna, eserine<br />
dair aratrmalarn ortaya koyaca malzemelerle<br />
bu ‘konuma’larn daha verimli ve<br />
salkl bir noktaya ilerleyeceini umuyoruz.<br />
Neticede, Türkiye toplumu bir ‘Bediüzzaman<br />
tecrübesi’ ile kar karya ve bu tecrübe<br />
Türkiye’nin yüz yüze olduu meseleleri çözüme<br />
kavuturup küresel düzlemde ‘sorunlar’n<br />
deil ‘çözümler’in adresi olabilmesi için hâlâ<br />
kefedilmeyi ve anlalmay bekliyor.<br />
8
Soru saatinizin<br />
cevap vakti<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
9 TL
KÝ TAP ZAMANI<br />
BR KTABIN HKÂYES<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Bizim Kâmil çok uyur!<br />
“Bu kitap toptan Kumru Kâmil’indir. Ödül de onun hakkdr.<br />
Buradan ilan edeyim. Kalabal sevmedii için ben gidip<br />
aldm. imdi kitaplkta üstüne tünemi uyuyor. Sa olsun<br />
çok uykucudur. Ama acayip hikâyeler bilir.”<br />
O<br />
AHMET BÜKE<br />
nunla mevzumuz eski bizim.<br />
Nenem elimdeki sapan görünce<br />
–dut aacndan krdydm- elini<br />
böründe tuttu.<br />
“Çocuk, kumru falan vurursun ha! Cehenneme<br />
gidersin doruca. Peygamber Efendimiz’i<br />
kurtard o.”<br />
Dedem divandan seslendi.<br />
“Kumru deildi güvercindi onlar.”<br />
“Sen nerden bileceksin adam. Cuma’nn sünnetini<br />
bile klmadan eve tknmaya geliyorsun.”<br />
“Ne demek nerden bileceim. Mektepte okuttular<br />
herhalde. Güvercinler yuva yapm, örümcek<br />
a örmü ite.”<br />
“Senin mektepten önce bana babam anlatt.<br />
Babacm müftüydü bilirsin.”<br />
“Sus kadn!”<br />
“Aman adam sen de...”<br />
Böyle devam etti. Hep uzatrd zaten rahmetliler.<br />
Ben elimde sapan saa sola nian alyorum.<br />
Anam! Hakikaten bizim çatda kumru var. Tünemi<br />
ötüyor: Gugu guuuk, anam yok babam yok.<br />
KUMRU SESLER KULAIMDA<br />
Annem öyle örettiydi bana. Kumrular anasz,<br />
babasz olurmu. Hep ararlarm scak kucaklar.<br />
Sonra kasabadan gittim ben. Ama kumru sesleri<br />
kulamda kald.<br />
Kumru anasz, babasz olduu için sokak çocuklarna<br />
benzer. Onlar kadar narin ve her eyi<br />
görendir. O yüzden yazdm ben kitab. stedim<br />
ki, kumru olaym. Onun gibi uçaym. Antenlere<br />
konup aalara bakaym.<br />
Mezarlkba’na misal. Daha geçen gün vurdular<br />
iki kiiyi orada. Sokaklar kar kar parsellidir.<br />
Çou kimse bilmez. Ama kenarn en büyük<br />
derdi budur. Hangi kar kimin olacak Çünkü<br />
ekmek oradan çkar. Kadn ve kokoreç ve de<br />
berbat söüler orada satlr. ki kar eksik yer<br />
açla denk gelebilir. “Aç mezar yoktur, genç<br />
mezar vardr” derler ya. Halt ederler! En çok “aç<br />
genç” mezar var bu memlekette. Açlk korkusunu<br />
krbaç gibi duydukça çoraptaki kelebek çkar.<br />
Sinirler kesilirken krt sesini de duyar Kumru.<br />
Tantraym ite: Kumru Kâmil.<br />
Kumrunun Gördüü, Kâmil’in gördüüdür aslnda.<br />
Onu da bir kaç kere vurdular. Birinde ilediler<br />
kouta. Ama her defasnda geldi kondu<br />
bizim balkona. Anlatt.<br />
SARI RÜYA DEFTER<br />
“Sar Rüya Defteri”nin yeri ayr ama. Onu<br />
stiklal’de yazdk biz. Daha dorusu Kâmil fsldad,<br />
ben not aldm. Eski bir arkadamla bulumutuk.<br />
Bulumadk da ben buldum onu. O<br />
kimseyi, hiçbir yeri bulamyor artk. Annesinin<br />
kolunda geldi.<br />
“Siz konuun çocuum, ben ilerimi halledeyim,”<br />
dedi ve gitti kadn.<br />
Murat, dedim. Beni hatrladn m Yok, dedi.<br />
Yüzün<br />
yabanc<br />
deil ama.<br />
Yüzün bana yabancdeil<br />
ama. Ayaklarm hissizleti<br />
o an. Kimsenin yüzü birbirine benzemiyor.<br />
te bu yüzden arkada-<br />
n hiç unutmaz insan. Kendine<br />
benzemedii ama kendinden<br />
gördüü için –tpk gelincik ve<br />
toprak gibi- unutmaz ve sever<br />
arkadalarn.<br />
En çok ona yandm.<br />
Murat<br />
beni hatrlamayacak.<br />
Hatrlamaynca<br />
da<br />
sevemeyecek,<br />
diye dü-<br />
ündüm. Ben<br />
çok aç kalmm,<br />
dedi. Biliyorum<br />
hücre yamyamdr. Aç<br />
kalnca döner en yakn<br />
arkadan yemeye balar. Çünkü<br />
tanmaz artk onu. Hemen<br />
yan bandakini bitirir. Sonra<br />
o büyük ev çöker ar ar. Aç<br />
kalnca ar gider her ey. Zihin,<br />
ayaklar ve zaman.<br />
Murat, dedim. Biz eski arkadaz.<br />
ark söyleyelim mi Eskiden söylediimiz<br />
bir arky<br />
Belki o zaman hatrlarsn beni, dedim.<br />
Belki o zaman hatrlarm seni, dedi.<br />
“te bir sabah uyandmzda...”<br />
kinci msra sustum ben. Murat da devam<br />
edemedi. Hatrlayamyorum dedi üzgünüm<br />
dedi.<br />
Sonra annesi geldi. Sarldk Murat’la. Eskisi<br />
gibi skt beni. Eskisi gibi elini sol omzuma<br />
koydu.<br />
“Yazdn m bir bir anlattklarm” dedi Kumru<br />
Kâmil.<br />
“Her kelimesini,” dedim.<br />
O yüzden bu kitap toptan Kumru Kâmil’indir. Ödül<br />
de onun hakkdr. Buradan ilan edeyim. Kalabal-<br />
sevmedii için ben gidip aldm. imdi kitaplkta<br />
üstüne tünemi uyuyor.<br />
Sa olsun çok uykucudur.<br />
Ama acayip hikâyeler bilir.<br />
Ben de duydukça yazyorum. Hepsi bu ite.<br />
10<br />
Ahmet Büke
KÝ TAP ZAMANI<br />
DÜÜNCE<br />
Corafya m insan biçimlendirir,<br />
insan m corafyay<br />
Sezgi Durgun, Memalik-i ahane’den Vatan’a adl kitabnda, siyaset<br />
bilimi ve sosyoloji balamnda corafyann ulus ve devletle<br />
ilikisini irdeliyor. Kitap, Kemalist söylemin vatan ve ulus algsnn<br />
oluumunu, politik temellerini kavramak için iyi bir kaynak.<br />
MEMALK- AHANE’DEN VATAN’A, SEZG DURGUN, LETM, 328 SAYFA, 23 TL<br />
Hikmet aray olarak<br />
muhafazakârlk<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Bedri Gencer, Hikmet Kavanda Edmund Burke ve Ahmed Cevdet<br />
adl çalmasyla modernliin eiinde biri Hristiyan dieri Müslüman<br />
olan, geleneksel dünya görüüne sahip iki mütefekkiri karlatrmal<br />
olarak inceliyor, düüncelerindeki ortaklklar gösteriyor.<br />
HKMET KAVAINDA - EDMUND BURKE LE AHMED CEVDET, BEDR GENCER, KAPI YAYINLARI, 216 SAYFA, 12.5 TL<br />
<br />
ALAÂTTN KARACA<br />
“<br />
nsan, yaad yere benzer”<br />
der Edip Cansever bir iirinde.<br />
Bu dizeden yola çkarak<br />
öyle bir soru da sorulabilir: Corafya<br />
m insan biçimlendirir, insan m corafyay<br />
Her ikisi de geçerlidir aslnda.<br />
Corafya ile insan arasnda karlkl bir<br />
etkileim var. Sezgi Durgun, Memalik-i<br />
ahane’den Vatan’a adl kitabnda, siyaset<br />
bilimi ve sosyoloji balamnda insann<br />
corafya ile ilikisini, daha dorusu<br />
corafyann ulus ve devletle olan ilikisini<br />
irdeliyor. Çalmann odanda<br />
Türkiye var. Yazar, Osmanl’dan ulusdevlete,<br />
yani Türkiye Cumhuriyeti’ne<br />
geçi sürecinde vatan algsndaki de-<br />
iimi, corafyann vatanlatrlmasna,<br />
yani vatann inasna yönelik olarak<br />
izlenen politikalar ve düünceleri<br />
irdeliyor. Bu çerçevede özellikle Cumhuriyet<br />
dönemindeki corafya/vatan<br />
algsnn oluumunu/inasn açklama<br />
çabasnda. Giri’te “Kemalist ulusçuluk<br />
söyleminde vatan kavramn analiz<br />
etmeyi hedefledik.” diyerek çalmasnn<br />
ana amacn da belirtiyor. Bu amaç<br />
dorultusunda kitapta “Mekânn inas<br />
ne demektir D mekânn belirlenmesi,<br />
iç mekânn vatanlamas ne demektir<br />
Corafya ne zaman vatan olur<br />
nsanlarn zihninde vatan imgesi hangi<br />
deerler ve imgelerle kurulmaktadr”<br />
gibi sorulara yant aryor yazar.<br />
CORAFYAYI ‘VATANLATIRMAK’<br />
Yapt, “Giri”ten sonra sekiz bölümden<br />
olumakta. lk bölümde, mekâna/<br />
corafyaya ilikin geleneksel ve modern<br />
dönemlerdeki alglama farklarna<br />
deinen Durgun, ulusçuluk hareketlerine<br />
kout biçimde toplumlarn corafyaya/mekâna<br />
baklarnda da önemli<br />
bir deime olduunun altn çizip corafyann<br />
ulus ve devletle olan ilikisine<br />
odaklanmakta. O nedenle, kitabn<br />
ilk bölümünde corafyann vatanlatrlmasna<br />
ilikin kuramsal bir çerçeve<br />
oluturuluyor. Bu balamda yazar, G.<br />
Herder’in, Ratzel’in, Almanlardaki ve<br />
Franszlardaki corafya/vatan algsnn,<br />
Michelet ve Paul Vidal de la Blache’n<br />
corafya/vatan, ulus ve devlet ilikisine<br />
dair görüleri üzerinde durup düüncelerini<br />
karlatryor, Türkiye’deki corafya/vatan<br />
algsnn bu düüncelerle<br />
benzer ya da farkl yönlerini saptyor.<br />
Çalmann ikinci bölümünde bu kez,<br />
modern dönemde ulusçuluk ve ulusçuluun<br />
corafya/vatan alglamalar<br />
üzerindeki etkisi ele alnmakta. Modernleme<br />
ile kout doan ulusçulukta,<br />
corafyann/topran bir ulusa ve devlete<br />
ait klnmas ve toprak, ulus ve devletin<br />
bütünletirilmesi görüünün arlk<br />
kazandn görüyoruz. Bu bölümde<br />
yava yava asl konuya giriyor yazar.<br />
Türkiye’deki modernleme anlay<br />
ve ulusçuluk tartmalarna deiniyor.<br />
Türkiye’de tepeden inmeci, devletçi<br />
bir modernleme politikasnn izlendiinin<br />
altn çiziyor. Kitabn bu ksmnda,<br />
Nazi Almanya’sndan kaçarak<br />
Türkiye’ye gelen 1934-40 yllar arasnda<br />
stanbul Üniversitesi’nde dersler<br />
veren Auerbach’n Walter Benjamin’e<br />
yazd 3 Ocak 1937 tarihli mektuptaki<br />
saptamalar oldukça dikkat çekici.<br />
Auerbach’n Atatürk’ün gerçekletirdii<br />
devrimlere, modernleme politikalarna<br />
ve ulusçulua ilikin gözlemleri<br />
öyle: “Fakat bütün yaptklarn bir<br />
yandan Avrupa demokrasileri ile dier<br />
yandan ise eski Müslüman-Panislamist<br />
saray ekonomisine kar savaarak<br />
gerçekletirmek zorunda kalm; sonuçta<br />
ortaya çkan da fanatik, gelenek<br />
kart milliyetçilik olmu. Var olan slam<br />
kültürü mirasnn reddi, hayal ürünü<br />
bir kadim Türklük (Urtürkentum) ile<br />
balant kurma…”<br />
“TEPEDEN BELLETLEN ULUSÇULUK”<br />
Kemalist ulusçuluu ve modernlemeyi,<br />
“fanatik ve gelenek kart, var<br />
olan slam kültürü mirasnn reddi”<br />
olarak görmesi ve Türkiye’deki<br />
ulusçuluk-modernizm siyasetini Almanya<br />
ve talya’daki “korkunç kan ve<br />
toprak” siyasetine benzetmesi ilginç<br />
Auerbach’n. Bu çerçevede Durgun’un<br />
Cumhuriyet’in ilk yllarndaki ulusçuluk<br />
ve vatan algsna ilikin olarak<br />
yapt “Türkiye Cumhuriyeti tepeden<br />
belletilen ulusçuluk anlayyla<br />
milletini arayan bir devlettir.” saptamasn,<br />
ayn zamanda “Türkiye Cumhuriyeti,<br />
corafyasn/vatan yeniden<br />
tanmlamaya ve hatta Osmanl’nn<br />
corafî mirasn reddederek yeniden<br />
belirlemeye çalan bir devlettir” diye<br />
okumak da mümkün bence. Aslnda<br />
Sezgin Durgun’un çalmas tümüyle<br />
Cumhuriyet’le beraber gelen bu yeni<br />
vatan/corafya ve ulus-devlet anlaynn,<br />
politikasnn izahna yönelik<br />
önemli bir kitap: Kemalist inklâplarn<br />
topra/corafyay, kendi politikas<br />
dorultusunda yeniden tanmlama ve<br />
inâ etme çalmas. Toplumun zihninde<br />
bir yandan silinmeye, bir yandan<br />
da yeniden yaratlmaya çallan<br />
bir vatan imgesi. Kemalist söylemin<br />
vatan ve ulus algsnn oluumunu,<br />
politik temellerini kavramak için<br />
okunmas gereken bir kitap Memâlik-i<br />
ahane’den Vatan’a.<br />
12<br />
M<br />
SÜREYYA SU<br />
odern öznelliin kuruluu<br />
bir bakma<br />
mukayeseye dayanr;<br />
ama bu mukayese, kendini bir tekâmül<br />
sürecinin nihai noktasnda konumlandrrken,<br />
bakalarn bu nihai noktaya<br />
doru ilerleyen tarihsel çizginin gerideki<br />
noktalarnda konumlandrmaya yarayan<br />
bir yöntemdir. Bu yöntem Bat’nn<br />
“modernletirme ve medeniletirme”<br />
misyonu ad altnda ötekinin bakalna<br />
müdahalesini de merulatran bir araç<br />
olmutur. Bu, Bat’nn iyiliin ve doruluun<br />
yegâne emsali olarak kendi benliini<br />
kurarken, kendinden baka gördüü<br />
tüm kültürel unsurlar eksiklik ve<br />
yoksunlukla kurgulad, iyi-kötü eklinde<br />
ikili kartlklar dizgesi oluturan<br />
bir mukayesedir. Böyle bir mukayese,<br />
sürekli olarak ayrmlatrma ve bakalatrma<br />
süreçlerine tekabül eder.<br />
HAKKAT NASI DEL, HAKKAT ARAYII<br />
Geleneksel görü için ise mukayese,<br />
bakasn tanmlamann deil, bakasn<br />
tanmann bir yöntemidir. Bu yüzden<br />
gelenekte bakasyla kurulan iliki ötekiletirme<br />
süreçlerine deil, berikiletirme<br />
süreçlerine ve kendi düüncesini egemen<br />
klmaya deil, berkitmeye dayanr.<br />
Gelenekte mukayesenin amac, bir hakikat<br />
inas deil, bilakis hakikat aray-<br />
dr. Geleneksel dünya görüüne göre<br />
hakikatin kayna hikmettir ve hikmetin<br />
akn bir gösterileni yoktur. Bu yüzden<br />
slam âlimleri hakikatin anlalmasnda<br />
Aristoteles gibi pagan hikmetten de<br />
yararlanmakta bir beis görmemilerdir.<br />
“Hikmet, müminin yitiidir” hadisi<br />
uyarnca, Müslümanlar hikmeti her<br />
türlü dinsel taassuptan uzak bir ekilde<br />
aramlardr. Çünkü geleneksel dünya<br />
görüü ortak bir hikmete dayanr. Nitekim<br />
farkl inanlardan olsa da hikmet<br />
geleneinden beslenen düünce adamlarnn<br />
düüncelerini mukayese eden<br />
çalmalar bu ortakla iaret etmektedir.<br />
Bedri Gencer de, Hikmet Kavanda<br />
Edmund Burke ve Ahmed Cevdet adl yeni<br />
kitabnda modernliin eiinde biri Hristiyan<br />
dieri Müslüman olan, geleneksel<br />
dünya görüüne sahip iki mütefekkirin<br />
mukayeseli bir incelemesini yaparak<br />
düüncelerindeki ortaklklar gösteriyor.<br />
Kitap, mukayeseli monografik bir çalma<br />
olmann ötesinde, muhafazakârln<br />
ontolojik bir sorunsallatrma olarak<br />
modernlie kar eletirel imkânlarn<br />
snayan teorik bir eser olmas yönüyle<br />
önem tayor. Gencer’in kitab,<br />
muhafazakârlk, modernlik ve postmodernlik<br />
gibi günümüzün revaçta tartma<br />
konularna hikmet kavram balamnda<br />
bir açlm getirerek bir anlamda<br />
gerçekliin üzerindeki örtüyü kaldryor.<br />
Bedri Gencer, modernlii “hikmetin<br />
kayb” olarak tanmlyor. Modernlik,<br />
epistemolojik bir yönelile bilimsel bilgiyi<br />
yücelten ve matematiksel düzene göre<br />
doruluu kantlanm bilgiye dayal<br />
olarak “doru dünya”y kurma ülküsü<br />
olan bir projedir. Bu projenin gerei ve<br />
sonucu olarak kadim hikmet anlay geçersiz<br />
klnmtr. Bedri Gencer’in “hikmetin<br />
kayb” eklindeki modernlik tanm,<br />
Baudelaire’den Habermas’a kadar<br />
süren modernlik tartmalarna farkl bir<br />
boyut kazandrmakla beraber, onlarla<br />
bir koutluk da izliyor. Modernlikle ilgili<br />
tartmalarda yitirme deneyimi temel bir<br />
sorunsal olarak öne çkar ve gelenekten<br />
kopua vurgu yaplr.<br />
‘MODERNLK’ NE ZAMAN DODU<br />
Habermas da, tarihteki “kadimler ve<br />
modernler” ayrmna gönderme yaparak<br />
modernliin M.S. 5. yüzylda resmen<br />
Hristiyan olan Dou Roma’nn pagan<br />
geçmiten kopmasn ifade etmek için<br />
kullanlan Latince “modernus” teriminden<br />
doduunu söyler. Bundan itibaren,<br />
modern teriminin içerii sürekli deise<br />
de, eskiden yeniye geçiin bir sonucunu<br />
ifade etmek için kullanldn belirtir.<br />
Fakat modernlik, Fransz Devrimi’ne<br />
kadar hep yeni bir dönemin bilincinin,<br />
kadim dünyayla kendisi arasndaki ilikiyi<br />
yeniden gözden geçirerek kurmasna<br />
karlk gelmitir. Yani hikmetle iliki<br />
kopmamtr. Fransz Devrimi’yle modernlik<br />
farkl bir bilince tekabül etmitir.<br />
Kadim olana bakarak modern olma fikri,<br />
bilimin esinledii bilginin sonsuz ilerleyii<br />
ile toplumsal ve ahlâkî iyilemenin<br />
sonsuz art inancyla deiime urar.<br />
19. yüzyl boyunca bu devrimci ruhtan,<br />
kendini bütün belirli tarihsel balardan<br />
kurtaran radikal bir modernlik bilinci<br />
domutur. Bu bilinç, insann halet-i<br />
ruhiyesinden istikrar ve itidali almtr.<br />
Garip bir ekilde insan, yeniden bir<br />
düzen aray içinde devrimci bir tutum<br />
gelitirmeye balar.<br />
Modernliin tarihi, devrimler tarihine<br />
karlk geldii ölçüde, insann dizginlerinden<br />
kopmas ve bolukta dümesi<br />
sürecidir. Bedri Gencer’in dedii<br />
gibi, “modern insan, hikmete dayal geleneksel<br />
dünya görüünde kurulan dengeyi<br />
kaybettikten sonra hep bir uçtan di-<br />
er uca savrulmutur”. Muhafazakârlk,<br />
esas olarak, modernliin bu ykclna<br />
bir tepkinin ürünü olarak domutur.<br />
Yoksa mevcut düzenin sürmesinden<br />
yana bir sa ideoloji deildir. Bugün<br />
böyle anlalan muhafazakârlk, ironik<br />
bir ekilde, modernliin taycs bir ideoloji<br />
haline gelmitir. Oysa Gencer’in iki<br />
muhafazakâr düünür örneinde ortaya<br />
koyduu gibi, aslnda muhafazakârlk,<br />
hikmet esasl bir geleneksel dünya görüünü<br />
ihya hareketidir.
KÝ TAP ZAMANI<br />
EDEBYAT<br />
‘Tek amacm bakmak’<br />
6 HAZRAN 2011<br />
Georges Perec, ilk basks 1975’te yaplan Bir Paris<br />
Semtinin Tüketilme Denemesi adl kitabnda, oturduu<br />
bir kafeden yaad âna, çevreye, cisimlere, eylemlere,<br />
biçimlere bakarak ald notlar listeliyor.<br />
BR PARS SEMTNN TÜKETLME DENEMES, GEORGES PEREC, ÇEV.: AYE ECE, SEL YAYINCILIK, 64 SAYFA, 8 TL<br />
<br />
<br />
<br />
1<br />
AL DEMRHSAR<br />
982’de ölen Fransz yazar Georges<br />
Perec’nin eserleri 2000’li<br />
yllarda Türkçeye çevrilmeye<br />
baland için baz Türk okurlar onun<br />
hâlâ hayatta olduunu düünür. Gazete<br />
ve dergilerde en çok kullanlan ve artk<br />
neredeyse bir ikon haline gelen fotorafnda,<br />
darmadank kvr kvr saçlar,<br />
çenesinde kocaman bir tutam sakal,<br />
fal ta gibi açlm muzip yeil gözleri<br />
ve mütebessim çehresiyle dost canls,<br />
neeli ve mutlu biri olduunu düündüren<br />
Georges Perec için hayat çok da iyi<br />
balamaz aslnda. Polonyal Yahudi içiler<br />
olan anne ve babas savatan kaçp<br />
1920’de Paris’e yerleir ve mutsuzluklarn<br />
biraz azaltmas için bir çocuk isterler.<br />
1936’da Georges dünyaya gelir. Ama II.<br />
Dünya Sava’ndan kaçamayan babas,<br />
Perec dört yandayken savata ölür. ki<br />
yl sonra da annesi Auschwitz toplama<br />
kampnda ölünce Perec, amcas ve yengesi<br />
tarafndan büyütülür.<br />
PARS’TE BR MEYDANDAN ZLENMLER<br />
Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi,<br />
yazarn küçük bir kitab. Perec sürekli<br />
yaad Paris’te, tarih örenimi gördü-<br />
ü Sorbonne Üniversitesi yaknlarndaki<br />
Saint Sulpice Meydan’nda, Tabac, La<br />
Mairie, Fontaine adl kafelerde üç gün<br />
boyunca oturup meydan seyreder ve<br />
gözüne çarpan her eyi yazar.<br />
Bu kitabndan birkaç yl önce ise Franszcann<br />
en çok kullanlan sesi olan ‘e’ harfini<br />
hiç kullanmadan, yani Franszca’nn<br />
yüzde krkn bir tarafa brakarak Kaybolu’u<br />
(La Disparition) yazmtr. Daha sonra da<br />
sadece ‘e’ seslisinin olduu kelimelerle bir<br />
roman yazm, 70’lerin Paris edebiyat çevrelerinde<br />
çok konuulup tartlmtr.<br />
Perec bir kafede oturur, poet tayan<br />
insanlar, çantalardaki reklamlar, otobüsleri,<br />
dükkanlar, Japon turistleri, güvercinleri,<br />
sahibinin elinde sallanan evrak çantalarn<br />
izler. Mavi Citröen’lere, kiliseye giden insanlara,<br />
sar poetlere, otobüslere, bir köpe-<br />
e, tabuta, polise ya da bebeini gezdiren<br />
bir anneye taklr gözleri:<br />
“Dardaki yüzler artk görünmez oldular.<br />
Renkler koyulayor; çok az bir bölümü ay<br />
dnlatlm, koyu bir grilik.<br />
Sar lekeler, krmz parlaklklar.<br />
Bir 96 geçiyor bo saylr. Bir polis arabas<br />
kilisenin avlusundan geçiyor.<br />
Saint Sulpice’in çanlar çalmaya balyor.<br />
Dolu bir 70, bo bir 96, daha da bo bir 96.<br />
Açlm emsiyeler.<br />
Arabalar farlarn yakyorlar.<br />
çi az dolu bir 96, bir 63.<br />
Rüzgâr sert esiyor gibi görünüyor.<br />
Çok az arabann silecekleri çalyor.”<br />
13<br />
Günler ve saatler boyunca oturduu masadan<br />
olan bitene bakar. Bir kurgu yapmaz,<br />
hikâye anlatmaz, bilgi vermez, derin çkarmlar<br />
sunmaz, bir düünce biçimi koymaz<br />
ortaya, sadece bakar ve gördüklerini yazar.<br />
Yapacak hiçbir ey bulamad için mi Can<br />
skntsndan kurtulmak için mi Vaktini<br />
sadece yazyla uraarak geçirmek istediinden<br />
mi Her an önemli ilerle dolu,<br />
bo ve faydasz eylere vakti olmayan, statü<br />
peinde koan ve bir an bile durup etrafna<br />
bakamayan küçük adama bir ey anlatmak<br />
için mi Farknda bile olmadan birçok kii<br />
tarafndan birçok kere yaplm ama metodik<br />
bir disiplinle uralmam ve yazlmam<br />
bir eyi yazmak için mi O benzersiz<br />
kitaplarn yazmasn salayan bir çeit<br />
otizm sebebiyle mi nsan böyle bir kitab<br />
neden yazar<br />
Karamsar bir analizle; yaad ana,<br />
çevreye, cisimlere, eylemlere, düüncelere,<br />
olulara, biçimlere bakyor, onlar<br />
görüyor, not edip sayarak listeliyor, bilinçaltnda<br />
tespit edip donduruyor, kaydediyordu.<br />
Böylece her eyin ve kendisinin<br />
yazp kayda geçirdii anda ve biçimde<br />
kalacan, zaman yani hayat durduracan,<br />
yalanmadn, yalanmayaca-<br />
n, ölmeyeceini düünerek yazyordu<br />
belki. Ya da Freudyen bir bakla; babasn<br />
hiç tanyamadan, yüzünü hayal meyal<br />
hatrlad annesini, alt yanda korkunç<br />
bir toplama kampnda kaybettii için.<br />
Tüm duygularn, komplekslerin, ruhsal<br />
hastalklarn, çelikilerin, çatklarn, takntlarn,<br />
normal dlklarn, güçlü ya da<br />
zayf kiiliklerin tohumlarnn atld o ilk<br />
alt yan srf Yahudi olduu için kederle,<br />
korkuyla, kaçlarla, travmalarla geçirten<br />
acmasz dünyaya, karanlk yaama olan<br />
kzgnl sebebiyle belki de.<br />
Yani gördüklerini, duyduklarn, dü-<br />
ündüklerini, fark ettiklerini, akmakta<br />
olan yaam, defterine sabitleyip canszlatrmak,<br />
üç boyutlu bu büyük ve kötü<br />
dünyay iki boyutlu küçük bir kâda hapsetmek<br />
için. Bilinçaltnn sarp kayalarla,<br />
derin bataklklarla, tehlikeli maaralarla<br />
dolu ruhsal corafyasndan gelen soyut<br />
bir saldrganlk, hedefsiz bir dümanlk<br />
ve zarif bir intikam duygusuyla, zararsz,<br />
yüksek, yaratc bir varolula dünyay, ya-<br />
am öldürmek için belki de.<br />
Herkesin hayatndaki bu fark edilemeyecek<br />
kadar önemsiz anlar için kitap yazan<br />
birinin Ücret Art Talebinde Bulunmak<br />
çin Servis efine Yanama Sanat ve Biçimi,<br />
Bahçedeki Gidonlar Kromajl Prpr da Neyin<br />
Nesi, Yaam Kullanma Klavuzu kitaplarnda<br />
hayatn daha ilginç anlarn nasl yazm<br />
olabileceini merak etmek ve Kadköy,<br />
Taksim, Caalolu kafelerinde otururken<br />
etrafa biraz da onun bakt gibi bakmay<br />
denemek için okunmal bu kitap.<br />
Abdulkadir Selvi<br />
Birçok ulusal gazete ve TV’de<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
www.nesilyayinlari.com<br />
208 sayfa<br />
0212 551 32 25<br />
304 sayfa<br />
AKTÜEL
KÝ TAP ZAMANI<br />
KAPAK<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Bu kitaplarn kaderi ayn!<br />
Son haftalarda farkl ülkelerde yaymlanan iki kitap ayn kaderi paylayor. Önce Orhan<br />
Kemal’in Yüz Karas adl roman yazlndan 51 yl sonra kitaplat. Ardndan ABD’de David<br />
Foster Wallace’n The Pale King roman yazarnn ölümünden üç yl sonra okurla bulutu.<br />
Bu iki kitap, yazarlarnn ölümünden sonra yaymlananlara sadece iki örnek...<br />
O<br />
SU AREZ<br />
rhan Kemal’in geçen ay okurla buluan<br />
Yüz Karas adl roman, yazarn ölümünden<br />
51 yl sonra ilk kez kitaplamt.<br />
Türkiye’deki edebiyat çevrelerinde, 1960 ylnda Son<br />
Saat gazetesinde tefrika edilen romann kitap halinde<br />
yaymlanmas konuulurken, Bat’da da yazarnn<br />
ölümünden sonra ilk kez okur karsna çkan bir kitap<br />
gündemdeydi: David Foster Wallace imzal The<br />
Pale King (Solgun Kral). 2008 ylnda intihar eden<br />
Wallace’n yarm kalan<br />
bu roman, sadece ABD’de<br />
deil, yazarn henüz hiçbir önemli yaptnn<br />
yaymlanmad, çok az kii tarafndan<br />
okunduu ülkemizde bile heyecanla<br />
karland! Bu iki güncel örnekten<br />
yola çkarak yazarlarnn ölümün-<br />
den<br />
sonra yaymlanan balca kitaplar<br />
derledik.<br />
David Foster Wallace<br />
NABOKOV’UN LAURA’SI<br />
Orhan<br />
Kemal Son yllarda dünya edebiyatnn<br />
en çok konuulan kitaplarndan<br />
biri The Original of Laura’yd.<br />
Yazar Vladimir Nabokov’un<br />
ölümünden 32 yl sonra, 17 Ka-<br />
sm 2009’da yaymlanan roman,<br />
yazarn vasiyetine sayg tartmalarn<br />
da beraberinde getirmiti.<br />
Nabokov’un ölmeden önce yarm kalan<br />
bu romannn<br />
yaklmasn istedii biliniyor.<br />
Ancak ailesi metnin çok önemli bir edebiyat yapt<br />
olabilecei düüncesiyle bu vasiyete kar geldi ve<br />
yazarn olu Dimitri Nabokov kitab yaymlad. “2009<br />
ylnn edebiyat olay” diye nitelenen bu gelime akla<br />
elbette bir baka yazar ve vasiyetini getiriyordu.<br />
Franz Kafka<br />
Vladimir Nabokov<br />
Lev<br />
Nikolayeviç<br />
Tolstoy<br />
KAFKA’NIN UYULMAYAN VASYET<br />
Franz Kafka ünlü edebî vasiyetinde arkada ve yayncs<br />
Max Brod’dan, ölümünden sonra eserlerinin yaklmasn<br />
istemiti. Yazarn önce aile dostu, sonra da en yakn<br />
arkada olan Brod, Kafka’nn 1924’teki ölümünün<br />
ardndan, “çann en büyük airi” olduuna inand<br />
arkadann vasiyetine uymad. Önce 1925’te Dava, ardndan<br />
birer yl arayla ato ve Amerika yaymland. Brod<br />
1939’da Prag’dan ayrlrken bavulunda Kafka’ya ait notlar<br />
ve mektuplar da vard. Bunlarn bir ksm zamanla<br />
gün na çkm olsa da hâlâ Kafka’nn yaymlanmam<br />
metinlerinin varl biliniyor. Kafka’nn, aslnda vasiyetinde<br />
ciddi olmad, yazdklarn Max Brod’a emanet<br />
ederken bir gün mutlaka yaymlanacaklarn bildii<br />
iddias ise yllardr tartlmaya devam ediyor.<br />
TOLSTOY VE HACI MURAT<br />
Max Brod, arkada Kafka’nn “çann en büyük airi”<br />
olduunu söylerken, onu Gothe ve Tolstoy’la kyaslamt<br />
ama büyük olaslkla Tolstoy’un da bir kitabnn,<br />
ölümünden sonra basldn bilmiyordu. Ülkemizde<br />
çokça bilinen Hac Murat adl bu ksa ro-<br />
<strong>14</strong>
KÝ TAP ZAMANI<br />
KAPAK<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
man, eyh amil döneminde ya-<br />
am Kafkas lider Hac Murat’ anlatrken<br />
aslnda iki kültürün çarpmasna<br />
mercek tutuyordu.<br />
Tolstoy’u “romanclarn en büyü-<br />
ü” olarak tanmlayan bir baka büyük<br />
romanc, Virginia Woolf’un son<br />
kitab Between the Acts da yaymlanabilmek<br />
için yazarnn ölümünü bekleyecekti.<br />
Woolf’un intiharndan ksa<br />
bir süre sonra, 1941’de yaymlanan<br />
kitap dilimizde Tomris Uyar’n çevirisiyle<br />
perde aras adyla yaymlanmt.<br />
u cümleler Uyar’n önsözünden:<br />
“Nedir Perde Aras Seyirlik bir oyunu<br />
izleyen kapal bir çevrede yaayan<br />
taral seyircilerin perde arasnda<br />
kendi ackl/gülünç yaamlarn sürdürmeleri<br />
mi Birinci ve kinci Dünya<br />
Savalar’nn arasndaki süre mi<br />
Yoksa birbirlerine nefret ve sevgi balaryla<br />
kenetlenmi Giles Oliver’larn<br />
bir ikindi boyu kendilerine tandklar<br />
mola m Galiba üçü de.”<br />
Kadn romanclarn bir önceki<br />
zirvesi Jane Austen’n ölmeden<br />
önce yazd son roman olan kna<br />
da yazarn 1817’deki, 41 yandayken<br />
ölümünden bir yl sonra yaymlanabildi.<br />
Austen’n en gerçekçi<br />
karakterlerinden Anne Eliot’n bir<br />
yüzbayla yaad akn hikâyesini<br />
anlatan kna, kadn kahramannn<br />
duygusal çkmazn dile getirmesiyle<br />
de bir dönüm noktas niteliindeydi.<br />
TWAIN’N GZEML YABANCI’SI<br />
ngiliz romannn kurucularndan<br />
saylan Austen’dan Amerikan<br />
edebiyatnn kurucu babas Mark<br />
Twain’e geçelim. Twain’in de Gizemli<br />
Yabanc adl eseri ölümünden<br />
sonra yaymlanmt. Bir yaratcnn<br />
varlnn sorguland kitap,<br />
Twain’in “karanlk” dönemine ait<br />
saylyor. Ama usta yazarn asl çarpc<br />
miras, ölümünden 100 yl<br />
sonra sansürsüz olarak baslmasn<br />
vasiyet ettii otobiyograsi. Geçen<br />
yl ABD’de ilk cildi yaymlanan otobiyograde<br />
Twain’in ince eletirilerini<br />
ve mizahn bulmak mümkün.<br />
Yazarn ölümünden bir asr sonra<br />
anlalacana dair kesin inancn<br />
satrlarda görmek ise artc.<br />
Amerikan edebiyatnn, Twain’den<br />
sonraki kuann kült ismi<br />
F. Scott Fitzgerald’n ise The Love of<br />
the Last Tycoon adl kitab yazarn<br />
Mihail<br />
Bulgakov<br />
Roberto<br />
Bolaño<br />
Yahya<br />
Kemal<br />
F. Scott<br />
Fittzgerald<br />
ölümünden sonra yaymland. Buna<br />
yarm kalm bir roman demek<br />
daha doru (merakls için: Kitap<br />
Zaman, say 21, Ekim 2007) zira<br />
Fitzgerald romana ömrünün son<br />
ylnda, Hollywood’da senaryo yazarl<br />
yaparken balam ve tasarlad<br />
31 bölümden yalnzca 17’sini<br />
yazabilmiti. Kitap 1941’de, romancnn<br />
ölümünden bir yl sonra basld<br />
fakat son ekline ancak 1993’te,<br />
titiz bir editöryal çalma sonucunda<br />
kavutu.<br />
TORUNU YAYINA HAZIRLADI<br />
Fitzgerald’n çada, arkada ve<br />
ezeli rakibi Ernest Hemingway’in<br />
dilimize Paris Bir enliktir adyla<br />
çevrilen kitab da benzer bir kaderi<br />
paylat. Kitap ilk kez yazarn intiharndan<br />
üç yl sonra, 1964’te, kars tarafndan<br />
yayna hazrlanm ve baslmt.<br />
Ama 1979 ylnda Hemingway<br />
arivleri aratrmaclara açldnda,<br />
Paris Bir enliktir’in eksik parçalar<br />
da bir araya gelmeye balad. Kitaba<br />
son eklini 2009’daki baskyla, yazarn<br />
torunu Sean Hemingway verdi.<br />
Yine Fitzgerald’n öldüü yl,<br />
dünyann öteki ucunda, Rusya’da<br />
bir baka yazar Stalin zulmünden<br />
ylm, ömrünün son ylnda<br />
tamamlad bayapt Usta ile<br />
Margarita’ya son eklini vermeye<br />
çalyordu. Birçok eletirmence<br />
yüzyln en büyük romanlarndan<br />
ve belki de büyülü gerçekçiliin<br />
ilk örnei saylan eserin yazar<br />
Bulgakov, Fitzgerald kadar ansl<br />
deildi. Roman, yazarnn ölümünden<br />
bir yl sonra deil, ancak<br />
1960’l yllarn ortalarnda ve sansürlü<br />
olarak yaymlanabilmiti.<br />
Usta ile Margarita tam metin olarak<br />
ilk kez 1973’te okur karsna<br />
çkabildi. Bugün okuduumuz<br />
son eklinin yaymlanabilmesi<br />
içinse Sovyetler Birlii’nin<br />
daln, 1989’u<br />
beklemek gerekecekti.<br />
Stieg Larsson<br />
15
KÝ TAP ZAMANI<br />
KAPAK<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Makyavel<br />
YAZARI 16 YAINDA ÖLEN KTAP<br />
Avrupa’nn dousunda Bulgakov, kitabn<br />
Stalin zulmü altnda yaymlamaya çalrken,<br />
o corafyann batsnda ise Anne Frank adl<br />
bir genç kz Nazi basks altnda yaadklarn<br />
bir deftere not ediyordu. 16 yanda<br />
Holokost kurban olan Anne Frank’n<br />
“günlüü” Yahudi soykrmnn sembol<br />
metinlerinden biri olarak kald.<br />
rlanda edebiyatnn büyük ismi<br />
Flann O’Brien da benzer bir kaderi<br />
yaamt. Ancak O’Brien’n, geçtiimiz<br />
haftalarda Türk okuyucusuyla<br />
da buluan en önemli roman<br />
Üçüncü Polis, Bulgakov’da<br />
olduu gibi bask ve sansür<br />
yüzünden görmezden gelinmemiti.<br />
Görünüte<br />
ortada bir “edebî baarszlk”<br />
vard. Joyce’un<br />
çada O’Brien’a,<br />
Joyce’a gösterilen ilginin<br />
onda biri bile<br />
gösterilmeyince<br />
Üçüncü Polis yaymlanmak<br />
için<br />
yazarnn ölümünü<br />
bekledi.<br />
Kitaplarnn<br />
ölümünden<br />
Nilgün Marmara<br />
sonra yaymlanmas,<br />
sadece edebiyat çevrelerince kabul görmeyen ya<br />
da baskya urayan yazarlara has deil elbette.<br />
Yazd onlarca kitapla hakl bir öhrete kavuan<br />
Jules Verne de bu kaderi yaad. 1901’de tamamlad<br />
Dünyann Ucundaki Fener adl roman, yazarn<br />
1905’teki ölümünde sonra yaymland.<br />
ROBERTO BOLAÑO FENOMEN<br />
Yazar öldükten sonra yaymlanan yakn tarihli<br />
kitaplarn en çarpclarndan biri hiç kukusuz<br />
Roberto Bolaño imzal 2666 idi. ngilizceye<br />
çevrildiinde çok ses getiren bu devasa roman,<br />
yazar hayattayken tamamlanm fakat gözden<br />
geçirilememiti. Çözülemeyen ve devam<br />
eden cinayetleri konu alan sra d yapt, yazarn<br />
2003’teki ölümünden sonra dünya çapnda<br />
hakl bir üne kavuturdu. Bolaño’nun<br />
gün yüzüne çkmam bir baka eseri Üçüncü<br />
Reich’n da imdilerde Paris Review dergisinde<br />
tefrika edildiini meraklsna hatrlatalm.<br />
Bir isim var ki, onun ölümünden sonra kazand<br />
öhret Bolaño’yu da geride brakt. Milenyum<br />
Serisi’nin (Ejderha Dövmeli Kz ve di-<br />
erleri…) yazar Stieg Larsson, bir tür “küresel<br />
Ergenekon”u anlatt üçlemesiyle sra d bir<br />
üne kavutu. Üç ayr lme konu olan Milenyum<br />
Üçlemesi, geçen yl krktan fazla ülkede<br />
27 milyondan fazla satld.<br />
POLSYENN KRALÇES<br />
Larsson’u dâhil edebileceimiz polisiyegerilim<br />
türünün baka ustalarnn da hayattayken<br />
yaymlandn göremedikleri kitaplar<br />
var. Polisiyenin kraliçesi olarak adlandrlan<br />
Agatha Christie, unutulmaz kahraman Miss<br />
Marple’n vedas anlamn da tayan The<br />
Sleeping Murder (Uyuyan Ölüm) romann<br />
ölümünden ksa bir süre önce tamamlamt.<br />
Ne var ki yazar, ayn yl yaymlanan kitabn<br />
basksn göremedi. 007 James Bond kitaplarnn<br />
yazar Ian Fleming de Altn Tabancal<br />
Adam adl romannn okura ulatn göremeden<br />
hayata gözlerini kapad. Kitap haftalarca<br />
çok satanlar listelerinin ilk srasnda<br />
kald. Ünlü Yüzüklerin Efendisi serisinin yazar<br />
J.R.R. Tolkien’n The Silmarillion adl<br />
eseri de benzer bir kaderi paylat. Fakat<br />
bu kitabn yazar hayattayken yaymlanamama<br />
gerekçesi daha farkl. Tolkien<br />
hayattayken, deyi yerindeyse, henüz<br />
“kefedilmemi” bir yazard ve The<br />
Silmarillion yaynclarn ilgisini çekmedi.<br />
Kitap, yazarn ölümünden<br />
dört yl sonra okurla buluabildi<br />
ve Tolkien’n dier kitaplar kadar<br />
baarl bulunmad.<br />
LK ÖRNEK: VRGLUS<br />
Dünya iirinde de yazar hayattayken<br />
yaymlanmam<br />
eserlerin ilginç örnekleri<br />
var. lk olarak akla<br />
Virgilius’un Aeneid Destan<br />
geliyor. Bu epik<br />
iir de tpk lyada ve<br />
Oddessya gibi Troya<br />
savaçlarn anlatyordu.<br />
Virgilius<br />
ölürken iirin<br />
imha edilmesini<br />
istemiti.<br />
Jules Verne<br />
Eser, yarm<br />
16
KÝ TAP ZAMANI<br />
KAPAK<br />
FLOZOFUN ÖLÜMÜNDEN SONRA…<br />
Edebiyat tarihindeki örnekleri kadar çok<br />
olmasa da felsefe tarihinde de lozofun<br />
ölümünden sonra gün na çkan, okura<br />
ulaan yaptlar bulmak mümkün. lk<br />
akla gelen ise Makyavel’in Prens’i.<br />
Be yüzyldr tartlan bu kitap,<br />
Makyavel hayattayken bask-<br />
ya hazrd ancak yazarnn<br />
ölümünden be yl sonra-<br />
ya<br />
kadar yaymlanamad,<br />
çünkü Papa’nn izni<br />
gerekiyordu. 1532’de<br />
okura ulaan eser, siyaset<br />
bilimi üzerine<br />
yazlm en tartmal<br />
metinlerden biri olma<br />
özelliini koruyor.<br />
Friedrich Nietzsche’nin<br />
Güç stenci adl ünlü ya-<br />
pt<br />
da lozofun ölümün-<br />
den bir yl sonra yaymlan-<br />
mt.<br />
Güç stenci daha çok<br />
yaymlanmam denemeler veya<br />
yazar hayattayken yayna hazrlanmam<br />
yazlardan oluuyordu, bu bakmdan<br />
Nietzsche’nin eserini aslnda nasl<br />
tasarlamak istedii bilinmiyor. Felsefe<br />
tarihinin bir baka bayapt, Spinoza<br />
imzal Etik de lozofun ölümünden<br />
sonra yaymlanabilmiti.<br />
Yazarnn ölümünden sonra<br />
okuyucuya ulaan kitaplar anarken<br />
örnekleri çoaltmak elbette mümkün.<br />
20. yüzyln en önemli yazarlarndan<br />
biri olduu bugün herkesçe<br />
kabul edilen W. G. Sebald’n<br />
2001 tarihli Austerlitz’i, Flaubert’in<br />
tamamlayamadan öldüü ünlü Bouvard<br />
ve Pecuchet’si, E. M.<br />
Forster’n toplumsal basklardan<br />
çekinip yaymlayamad<br />
Maurice,<br />
Albert Camus’nün öldüü<br />
araba kazasnda<br />
arabann içinde tasla<br />
bulunan Birinci<br />
Adam, Irene Nemirovsky<br />
imzal Fransz<br />
Süiti ve daha baka<br />
örnekler...<br />
Bu kitaplar birbirinden<br />
farkl ama benzer<br />
sebeplerle yazarlar<br />
hayattayken okura<br />
ulaamamt.<br />
Farkl dillerden,<br />
farkl konularda,<br />
farkl edebiyat anlaylarndaki<br />
bu<br />
eserleri belleklerimizde<br />
buluturan<br />
ey, ayn<br />
kaderi paylamalar.<br />
kalm haliyle de olsa günümüze ulat.<br />
William Wordsworth’ün ise “The Prelude”<br />
adl otobiyograk iiri airin ölümünden<br />
sonra yaymland.<br />
airi hayattayken yaymlanm fakat<br />
kitaplamam iirlerin daha sonra kitaplamas<br />
denilince akla gelen ilk örnek ise<br />
elbette Yahya Kemal. air hayattayken<br />
etrafnda bir efsane halkas meydana getiren<br />
Kendi Gök Kubbemiz’deki iirler ilk<br />
kez 1961’de kitaplat. Kemalettin Kamu<br />
da iirlerinin kitaplatn salnda<br />
görememiti. iirleri ölümünden<br />
sonra Rifat Necdet Evrimer’in<br />
çabalaryla Kemalettin Kamu:<br />
Hayat, ahsiyeti ve iirleri<br />
adyla kitaplatrld.<br />
Müntehir air Sylvia<br />
Plath’n iirlerinin kaderi<br />
ise daha farkl. Plath’n<br />
da iirleri ölümünden<br />
sonra kitaplat fakat bu<br />
kitapta yer alan iirlerin<br />
büyük ksm ilk kez airin<br />
ölümünden sonra<br />
gün na çkt.<br />
iirleri ölümünden n<br />
sonra gerçek anlamda<br />
“ortaya çkan” air denibiri<br />
elbette Emily Dickinson’dr.<br />
Massachusetts’de bir münzevi olarak<br />
lince akla gelenlerden<br />
yaayan bu sra d yetenek, öyle içine<br />
kapal bir hayat sürdürmütü ki, çevresindekilerden<br />
bazlarnn, onun air olduundan<br />
haberi bile yoktu. airin ölümünden<br />
sonra yaymlanan iirleri bugün<br />
Amerikan edebiyatnn en seçkin parçalarn<br />
oluturuyor.<br />
Anne Frank<br />
NLGÜN MARMARA VE GENÇ ARLERMZ<br />
Edebiyatmzda da kitab ölümünden<br />
sonra okuyucuya ulam birçok air var.<br />
29 yandayken canna kyan Nilgün<br />
Marmara’nn iirleri, Daktiloya Çekilmi<br />
iirler adyla ölümünden sonra<br />
yaymlanabilmiti örnein.<br />
Yine müntehir airler<br />
Zafer Ekin Karabay ve<br />
Özge Dirik kitaplarnn<br />
yaymland-<br />
n göremediler.<br />
Bir baka<br />
“genc’ölen” Arkada<br />
Z. Özger’in<br />
iirler’i ölümünden<br />
bir yl sonra yaymland. Rütü<br />
Onur, Hüseyin Alacatl, Ender Saryat,<br />
Mehmet Sait Aykut, Kaan nce ve Halis<br />
Altnda da ayn kaderi paylatlar. Ahmed<br />
Arif ve Enver Gökçe ise son iirleri<br />
ölümlerinden sonra kitaplaan isimler.<br />
Kemalettin Kamu<br />
18<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Yazarnn ölümünden sonra<br />
yaymlanan balca kitaplar<br />
Yahya Kemal – Kendi Gök Kubbemiz<br />
Ahmet Hamdi Tanpnar – Aydaki Kadn<br />
Selçuk Baran – Güz Gelmeden<br />
Ziya Gökalp – Türk Medeniyet Tarihi<br />
Orhan Kemal – Yüz Karas<br />
Recaizade Mahmut Ekrem – Çok Bilen Çok Yanlr<br />
Kemalettin Kamu – iirler<br />
Yusuf Atlgan - Canistan<br />
Nilgün Marmara – Daktiloya Çekilmi iirler<br />
Zafer Ekin Karabay – ubatta Saklambaç<br />
Shmuel Yosef Agnon — Shira<br />
Isaac Asimov — Temele Doru<br />
Jane Austen — kna<br />
Cyrano de Bergerac — Öteki Dünya<br />
Roberto Bolaño — 2666, Üçüncü Reich<br />
Richard Brautigan — Talihsiz Kadn: Bir Yolculuk<br />
Charles Bukowski — 20 civarnda iir kitab<br />
Agatha Christie – Uyuyan Ölüm<br />
Mihail Bulgakov — Usta ile Margarita<br />
William Burroughs ve Jack Kerouac — Ve Hipopotamlar Tanklarnda Halandlar<br />
Sylvia Plath – iirler<br />
Albert Camus — Birinci Adam<br />
Raymond Chandler — Poodle Springs<br />
Georey Chaucer — Canterbury Hikâyeleri<br />
Michael Crichton — Pirate Latitudes<br />
Roald Dahl — Roald Dahl’n Demiryolu Güvenlik Rehberi<br />
Philip K. Dick — Gather Yourselves Together, Radio Free Albemuth<br />
Charles Dickens — Edwin Drood’un Gizemi<br />
Emily Dickinson — iirler ve Mektuplar<br />
Alexandre Dumas — Sainte-Hermine övalyesi<br />
Ralph Ellison — Juneteenth<br />
Hans Fallada — Herkes Yalnz Kendi çin Ölür<br />
F. Scott Fitzgerald — The Love of the Last Tycoon<br />
Gustave Flaubert — Bouvard ve Pécuchet<br />
Ian Fleming — Altn Tabancal Adam<br />
E. M. Forster — Maurice<br />
Anne Frank — Anne Frank’n Günlüü<br />
Yaroslav Haek — Aslan Asker vayk<br />
Joseph Heller — Sanatçnn Yal Bir Adam Olarak Portresi<br />
Ernest Hemingway — Paris Bir enliktir<br />
Franz Kafka — Dava, ato, Amerika<br />
Janusz Korczak — Getto Günlüü<br />
Stieg Larsson — Milenyum Üçlemesi<br />
Mihail Lermontov — “eytan”<br />
Jack London — Jerry of the Islands, The Assassination Bureau, Ltd<br />
Niccolò Makyavel — Prens<br />
Christopher Marlowe — Hero and Leander<br />
Margaret Mitchell — Lost Laysen<br />
Vladimir Nabokov — The Original of Laura<br />
Irène Némirovsky — Fransz Süiti<br />
Eliot Ness — Dokunulmazlar<br />
Flann O’Brien — Üçüncü Polis<br />
Wilfred Owen — iirler<br />
Persius — Talamalar<br />
Edgar Allan Poe — “Deniz Feneri”, “Annabel Lee”<br />
Carl Sagan — Billions and Billions<br />
J.R.R. Tolkien — The Silmarillion<br />
Leo Tolstoy — Yaayan Ölü, Hac Murat<br />
Mark Twain — Gizemli Yabanc<br />
Jules Verne — Dünyann Ucundaki Fener<br />
Virgilius — Aeneid Destan<br />
Kurt Vonnegut — Armageddon in Retrospect, Look at the Birdie, While Mortals Sleep<br />
David Foster Wallace — The Pale King<br />
Thomas Wolfe — The Web and the Rock, You Can’t Go Home Again<br />
Virginia Woolf — Perde Aras<br />
Malcolm X — Otobiyografi<br />
W. G. Sebald - Austerlitz<br />
Marcus Aurelius — Meditasyonlar<br />
Walter Benjamin — Tarih Felsefesi Üzerine Tezler, Pasajlar<br />
David Hume — Din Üzerine Konumalar<br />
Edmund Husserl — Deneyim ve Yarg Gücü<br />
G. W. Leibniz — Monadoloji<br />
Friedrich Nietzsche — Güç stenci<br />
Baruch Spinoza — Etik<br />
Ludwig Wittgenstein — Felsefi Soruturmalar
KÝ TAP ZAMANI<br />
ÖYKÜ<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Modern bir masalc: Fuentes<br />
Kayg Veren Dostluklar, Carlos Fuentes’in sadk okurlar için<br />
bir sürpriz niteliinde. Fantastik edebiyata görkemli bir<br />
dönü yapan yazar, fantastik olduu kadar eletirel, büyülü<br />
olduu kadar gerçekçi bir kitapla buluturuyor okurlarn.<br />
KAYGI VEREN DOSTLUKLAR, CARLOS FUENTES, ÇEV.: PINAR SAVA, CAN YAYINLARI, 272 SAYFA, 18 TL<br />
Ü<br />
MEHMED<br />
MEHMEDOLU<br />
lkesi Meksika’nn tarihi<br />
ve sömürülmesi ana<br />
sorunu olarak görünse de, darya<br />
olduu kadar Meksika’nn kendisine<br />
de yönelttii eletirileri Carlos<br />
Fuentes’in romanclnn belkemii<br />
olarak öne çkar. Bir yandan youn<br />
bir eletirel söylemle kuanm dili<br />
Amerika’y ve onun muadillerini hedef<br />
alrken, bir yandan da eletirileri<br />
Meksika’ya yönelir. Dinden geleneksel<br />
yaama, dilden ekonomik yapya<br />
kadar Meksika’ya ait hemen hemen<br />
her ey onun hedef tahtasndadr.<br />
Ününü, büyülü bir zekâyla kurgulanm,<br />
çou zaman iddetli bir talama<br />
halini alan romanlarna borçlu olsa<br />
da eni sonu bir masalcdr Fuentes.<br />
Büyülü gerçekçiliin bütün izlerini<br />
tayan, öte yandan politik olmaktan<br />
asla çekinmeyen bir masalc.<br />
19<br />
FANTASTK EDEBYATA DÖNÜ<br />
Aralk aynda yaymlanan Kartal Koltuu<br />
adl politik talamasndan sonra,<br />
geçtiimiz haftalarda yaymlanan<br />
Kayg Veren Dostluklar onun sadk<br />
okurlar için tam bir sürpriz olsa gerek.<br />
Fantastik edebiyata görkemli bir<br />
dönü yapan Fuentes, kalemini yine<br />
Meksika’dan yana kullanarak fantastik<br />
olduu kadar eletirel, büyülü<br />
olduu kadar gerçekçi bir kitapla buluturuyor<br />
okurlarn. Alt hikâyenin<br />
yer ald Kayg Veren Dostluklar,<br />
yaam ve ölüm arasnda skp kalm<br />
varlklar; hayaletler, vampirler,<br />
zebaniler, cadlar ve dier doaüstü<br />
yaratklar üzerinden Meksika’nn<br />
renkli corafyasna çeviriyor baklarmz.<br />
Yazar bunu yaparken,<br />
Meksika’nn çada kimliinin geçmi<br />
tarafndan nasl ekillendirildii<br />
sorusuna da odaklanyor.<br />
Fuentes’in hemen hemen her<br />
hikâyesinde, Meksika’nn geçmii<br />
kadar, bu geçmi tarafndan ekillendirilmi<br />
bugününe dair tespitler<br />
de bulmak mümkün. Örnein, kitabn<br />
amacn yazarn Meksika’yla ilgili<br />
kulland u sözler gözler önüne<br />
seriyor: “Meksika’da tüm modern<br />
görünüüne karn, hiçbir ey tamamen<br />
ölmez. Geçmi ara vermi, ie<br />
yaramaz vr zvrn sakland bodrumda<br />
gizlenmi gibidir. Bir gün,<br />
pat, bir söz, bir eylem, en umulmadk<br />
bir an imdiye geliverir, gözlerimizin<br />
önünde hayali bir komedyen gibi ekillenir<br />
ve […] ‘emrinizdeyiz patron,’<br />
der.” Meksika’nn renkli ve tekinsiz<br />
sokaklarnda okurlarn gezdirirken,<br />
Fuentes’in sürekli Meksika’nn gündelik<br />
hayatna yön veren bu geçmiin<br />
izlerini sürdüünü görürüz. Doaüstü<br />
olaylar, dinî inanlar, mitler onun<br />
anlatlarnn en önemli belirleyeni<br />
olarak öne çkar.<br />
Kayg Veren Dostluklar’da yer<br />
alan alt öykü de etkileyici. Kitabn<br />
ilk öyküsü “Tiyatro ”nn ilk<br />
cümlelerini okur okumaz sradan<br />
bir anlatnn banda olduunuzu<br />
zannediyorsunuz. Kendi halinde bir<br />
adamn saat gibi ileyen gündelik<br />
hayatyla karlaan okur, daha önce<br />
Fuentes okumamsa bana nelerin<br />
geleceinden habersizdir bir bakma.<br />
“Tiyatro ”, giderek Shakespeare<br />
oyunlarndan Meksika’daki<br />
doaüstü inanlara doru açlyor.<br />
Bu durum sadece kitabn ilk öyküsüne<br />
özgü deil. Kitaptaki en etkileyici<br />
öykü “Annemin Kedisi”,<br />
gerek ölüm ile yaam arasndaki<br />
tezat gözler önüne sermesi, gerekse<br />
snar ile cinsiyetler arasndaki<br />
çatmaya odaklanmas nedeniyle<br />
daha etkileyici bir hal alyor. Keza<br />
birbiriyle konumayan iki yal kz<br />
kardein arasnda salnp duran,<br />
geçmile bugünün arasnda skp<br />
kalm Alex’in hikâyesinin anlatld-<br />
“Dostlar” öyküsü için de ayn ey<br />
geçerli. Bir yandan toplumun üzerine<br />
çöken yabanclamay sorgularken,<br />
bir yandan da ölüm ve yaamn<br />
tezatlar kadar, bu iki durumun birbiriyle<br />
olan ilikisi üzerine düünmeye<br />
çaryor okurunu Fuentes.<br />
BAARILI BR ÇEVR<br />
Ak, aile, din, cinsellik, geçmi ve bugün<br />
büyülü bir perdede karmza çkyor<br />
Fuentes öykülerinde. Hepsinde<br />
de bir tür ikili kartlk seziliyor.<br />
Bir kahraman sürekli olarak baka<br />
bir kahramann gölgesini hissediyor<br />
üzerinde. Sorgulama da o anda balyor.<br />
Beklenmedik olan, büyülü olan<br />
ite o zaman devreye giriyor. Biraz<br />
ürküterek, yer yer de ehvetli bir dille<br />
okurunu fantastik edebiyatn uç noktalarna<br />
çekiyor yazar.<br />
Öte yandan, öykülerin içinde<br />
büyülenmi bir halde ilerleyen okurlar<br />
zaman içinde, kefettii takdirde<br />
daha da etkilenecei oyunlar<br />
bekliyor. Kazkl Voyvoda’dan kinci<br />
Dünya Sava’na, Shakespeare<br />
oyunlarndan kimi dinî inanlarn<br />
parodisine kadar pek çok ey sklkla<br />
karmza çkyor kitap boyunca.<br />
Fuentes’in fantastik edebiyatn imdiden<br />
en önemli kitaplarndan biri<br />
saylabilecek kitabnn çevirisine de<br />
deinmek gerekiyor. Fuentes’in öyküleri<br />
gibi, Pnar Sava’n çevirisi de<br />
etkileyici.
KÝ TAP ZAMANI<br />
SÖYLE<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
‘Edebiyat sanki kendi aramzda bir oyun’<br />
Selim leri, uzun bir aradan sonra ilk kez bir öykü kitabyla okuyucunun karsnda... Yamur Akamlar,<br />
adn Selçuk Baran’n bir öyküsünden alyor. Ezilmilerin, unutulmularn, krgnlarn hikâyesinin yer<br />
ald, anlatcnn sk sk kendisiyle hesaplat eserde Tanpnar, Fikret Ürgüp, Selçuk Baran gibi isimler<br />
birer öykü kahraman olarak karmza çkyor. Selim leri’yle Yamur Akamlar’n konutuk.<br />
YAMUR AKAMLARI, SELM LER, EVEREST YAYINLARI, 152 SAYFA, 12 TL<br />
K<br />
CAN BAHADIR YÜCE<br />
itaptaki öykülerde kronolojik<br />
bir sra yok. Bu yüzden<br />
tarihsel bir öyküye ilk srada<br />
yer vermenizi, son dönemdeki popüler tarih<br />
anlatlar furyasna bir tepki olarak okuyanlar<br />
olacaktr…<br />
Öyküyü yazdm dönem buna<br />
tepki gösterebileceim bir tarih de-<br />
ildi, denk dümü diyebilirim. Fakat<br />
bir tepkim olduu muhakkak. Son dönemlerde<br />
tarihi roman, tarihi biyogra-<br />
, tarihi dizi diye yaplan eylere çok<br />
irkilerek baktm söylemek istiyorum.<br />
Aslnda tarihe geri dönülmesi,<br />
tarih ile ilgilenilmesi hepimizi mutlu<br />
klmas gereken bir ey. Ama bu ekilde<br />
bir yaklam merakl insanlar çok<br />
yanl yerlere yöneltiyor. O hikâyeyi<br />
yazarken bunlarn hiçbirini düünmemitim.<br />
O öyküde sadece insann acs,<br />
hatta bizim tarihimizdeki çok tuhaf<br />
bir yaklam var. “Deli Mustafa”ya<br />
kar resmi tarih veya o dönemin baz<br />
tarihçilerinin yaklam bir deli ile kar-<br />
karya olduumuzu söylüyor, halkn<br />
yaklam ise bir veli olduu inanc<br />
arasnda gidip gelmi. Trajik gelmiti<br />
bu bana. Sonra Osman öldürüldükten<br />
sonra sarayda tekrar padiah oldu-<br />
unda “Osman, gel beni kurtar” cümlesi<br />
devaml meselem olan iktidar açsndan<br />
benim için iktidardan nefretin<br />
en çarpc sözü olmutu. Bu öyküyü<br />
kitabn bana asrlardr insann kstrlmln,<br />
hapsedilmiliini, gerçek<br />
kimliini ararken kendisi dndaki<br />
baka mekanizmalarla çatma zorunda<br />
kaln geçmi yüzyllardan bugüne<br />
getirebilmek, buna bir balangç<br />
arayabilmek amacyla koydum.<br />
Tarih söz konusu olunca sizin ilginizi çeken iktidar<br />
deil de ezilmiler, madurlar. Ve bu yüzden<br />
o öykünün ilk srada olmas kitaba yakyor…<br />
Teekkür ederim. Aradan yüzyllar<br />
geçmesine karn ayn kstrlmlk<br />
son öyküde Tanpnar için de karmza<br />
çkyor. Bu, Fikret Ürgüp, hatta<br />
kitabn anlatcs için de geçerli. Bütün<br />
Osmanl tarihinde kendime en yakn<br />
hissettiim birkaç kiiden biridir<br />
tarihçilerin Deli Mustafa dedii kii.<br />
Annesinin ad bile bilinmiyor. Klasik<br />
tarihçiler, resmi tarih… Annesi çocu-<br />
unun durumunu biliyor ve “Ona bir<br />
ey sormayn” diyor. Fetva kurulu soruturmadan<br />
geçirip tahtan indirelim,<br />
diyor… Bunlar bana çok yakn geldi-<br />
inden ilk öykü oldu.<br />
lk öykü 2003 tarihini tayor, son öykü ise 2011’de<br />
tamamlanm. O günden bu yana iki roman yazdnz.<br />
Öykü ve roman ezamanl yazabiliyor musunuz<br />
Öykü dilinden roman diline geçi zor deil mi<br />
Bende öyle oluyor: Bir ey yazmaya<br />
balyorum, bazen notlar halinde kalyor,<br />
bazen yol alyorum, sonra ona<br />
odaklanabildiim vakit ötekileri brakyorum.<br />
Mesela Hepsi Alev… Bu kitap<br />
benim hayatm boyunca yazdm,<br />
en ksa sürede biten ve öykü olarak<br />
yazmaya baladm bir eserdir. Hatta<br />
Fotoraf Sana Gönderiyorum kitabnn<br />
sonuna koymay düünüyordum.<br />
Baz eyler yllar boyu sürüyor ama<br />
Hepsi Alev’i üç haftada yazdm. Odaklanmayla,<br />
ona kendinizi vermeyle ilgili<br />
bir ey. Elimde herhalde bitiremeyeceim,<br />
yarm kalan iki yüz, üç yüz sayfas<br />
yazlm en az be-alt tane roman<br />
tasla var.<br />
Öykü gözünden, roman gözüne geçerken çok<br />
ey deiiyor olmal…<br />
Elbette, bütün ruh yapnz, yazm anlaynz,<br />
hepsi deiiyor. Yllardan<br />
beri öykü yazmaktan kaçnyorum.<br />
lk kez bu kitaptan memnunum ve<br />
bundan sonra öykü yazabilirim gibi<br />
geliyor bana. Öyküde endiem var<br />
ama romanda zamana yayldnz<br />
biliyorsunuz. Öykü krk sekiz saat de<br />
sürse, üç gün de sürse hiç kprdamadan<br />
yazmanz gerekiyormu gibi bir<br />
hisse kaplyorum. Niye böyle bir hisse<br />
kaplyorum, bilmiyorum. Bu ksa bir<br />
öyküyse belki olabiliyor ama uzun bir<br />
öyküde çok yorucu bir hal alyor.<br />
Yine de uzun aralklarla dönüyorsunuz öykülere,<br />
mesela kitaptaki Tanpnar öyküsü 2005’te<br />
balam, 2011’de bitmi.<br />
Tanpnar öyküsü çok yarm kald. Onu<br />
bir ara roman yapmaya kalktm. Roman<br />
tasla hâlâ duruyor. Buradaki<br />
metinle o romann kurgusu arasnda<br />
hiçbir benzerlik yok, sadece ele ald<br />
mesele ve kii ayn. Roman yazabilseydim<br />
aslnda paralel gidiyordum.<br />
Bir sonraki kuaktan bir insanla Tanpnar<br />
yan yana gidiyordu. O insan ben<br />
olacaktm. Çünkü hemen hemen ayn<br />
kiileri ben de tanmtm. Tanpnar’n<br />
bak açsyla, benim bak açm…<br />
Ama altndan kalkamadm, taslak olarak<br />
kald. Onlar kendilerini yazdrtyor<br />
Selim leri<br />
galiba. Son ekillerini verdiinize inanabilmeniz<br />
için size kendilerini kabul<br />
ettirmeleri gerekiyor. Roman yazmay,<br />
öykü yazmay bir anlamda kanserojen<br />
bir ey olarak görüyorum. Bünye bata<br />
reddediyor bunu, kabul ettirinceye kadar<br />
çok zorlanyorum.<br />
Kitaptaki “Son Say” adl öykü, 15 say çkp<br />
imkânszlklar yüzünden kapanan Eik Cini dergisine<br />
bir at gibi…<br />
Evet, o bir at. Tam düündüüm gibi<br />
bir çrpda ortaya çkt. Bir akamüzeri<br />
o öyküde anlatlanlar yaand. Eik<br />
Cini’nin yöneticisi Nalân Barbarosolu<br />
büyük bir üzüntü içindeydi. Nalân’n<br />
niye üzüldüünü anlayamyordum.<br />
te bu yüzden, ne yazk ki edebiyat<br />
konusunda umutsuz bir noktadaym.<br />
Oraya gelmek istiyorum. “Dergiler göçüyor,<br />
edebiyat göçüyor”… Bu cümle “Son Say” öyküsünden.<br />
Gerçekten bu kadar bu kadar umutsuz<br />
mu durum<br />
yinin, nitelikli edebiyatn yannda yer<br />
alrsanz, evet… Son otuz yldr büyük<br />
bir kültür erozyonu var. Kültürel<br />
FOTORAFLAR: ZAMAN, SA MEK<br />
20
KÝ TAP ZAMANI<br />
SÖYLE<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
açdan bir geriye gidi var. Okuduu<br />
yazar tanmayan bir nesil var. zmir<br />
Kitap Fuar’nda, yandaki stanttaki popüler<br />
bir yazarn kitaplarn bana imzalatmaya<br />
çalan pek çok okur vard.<br />
Bu hikâyeleri okuyan insanlar edebiyat<br />
tarihine dair bir eyler yazldn<br />
zannedecekler. Sanki her ey kendi<br />
aramzda. Sanrm hikâyede de geçiyor,<br />
“kendi aramzda bir oyun”.<br />
Son öykü Tanpnar’la ilgili ama daha ilk öyküdeki<br />
“Çölde gam çekiyordum” ifadesi akla<br />
Tanpnar’n “Belki de hayatm kendi hatam yüzünden<br />
bir çölde geçti” cümlesini getiriyor. Kitaptaki<br />
Tanpnar esintisinin son öyküyle snrl<br />
olmadn düünüyorum.<br />
Bilinçaltnda Tanpnar’ düünmü olabilirim.<br />
Ayn kaderleri yaadnz zaman<br />
bazen bilerek, bazen bilmeyerek<br />
ayn cümleleri kurabiliyorsunuz. Ayn<br />
duygulardan geçiyorsunuz, ayn aclar,<br />
ayn huzursuzluklar… Bazen ayn eyi<br />
birebir hissettiinizde cümleler benzer<br />
olabiliyor. Sizi adeta kanserli hücre olarak<br />
görmeleriyle ilgili bir ey. Bandan<br />
beri okur ve elimden tutan bir avuç yazar<br />
olmasayd buraya gelemezdim.<br />
“Hayatm yazdklarmdan kazanmak zorundaym.<br />
Allah kahretsin, kaç adet satacak bu<br />
roman!” Anlatcnn bu cümlelerini yazar Selim<br />
leri de söylüyor mu kendine<br />
Evet ve bu durum onur krc oluyor.<br />
Bazen hiç alakas olmayan insanlarla<br />
söylei yapmak zorunda kalyorsunuz.<br />
Aya yank kedi gibi oradan oraya ko-<br />
uyorsunuz.<br />
Bir öyküde “Gérard de Nerval. Sana niye yakn”<br />
diye de soruyorsunuz. Ayn soruyu size<br />
sorsam<br />
Uzun yllar önce Son Yaz Akam’n yazarken,<br />
büyük deniz kularndan bahseden<br />
iiriyle aklma geldi Nerval. Yllar<br />
sonra o hikâyeye neden girdi, diye<br />
düündüm. Hatta o bölümü kitap dizildikten<br />
sonra, baskya giderken son<br />
anda yazmtm. Bu yllarca belleimde<br />
yer etti, Nerval’i sevmenin ötesinde<br />
metazik bir ey. O bir gün mutlaka<br />
ortaya çkacakt, bu öyküde çkt.<br />
Bu kitapta ipuçlar eskilerden gelen<br />
pek çok ey var.<br />
“Diriltmek istediim kendi hayatm deil” diyor<br />
anlatc. Ama aslnda önemsenmemi, ylgn insanlar<br />
anlatrken diriltmek istedii kendi hayat,<br />
anlar sanki…<br />
Yanlmyorsunuz. Bundan kast edilen<br />
ey, ötekin hayatn daha trajik olduu,<br />
”O hayatlar benimkinden de trajik”<br />
anlamnda kullanlm bir ifade bu.<br />
Kitapta Fikret K. diye anlan Fikret Ürgüp için<br />
“Belki herkesi seviyordu. Mutlaka seviyordu”<br />
deniliyor. Bir tarafta da kimseyi sevemedii<br />
söylenen Tanpnar. Zihninizde ikisini buluturan<br />
nedir<br />
Sanrm Tanpnar da herkesi seviyordu,<br />
imkân yoktu sevmemesine. Belki<br />
bu cümleler beni anlatt için kullandm,<br />
çünkü bende bunlarn ikisi de<br />
var. nsann ini-çklar gibi geliyor<br />
bana bu. O cümleyi yazmama ramen<br />
Tanpnar’n insanlar genelde çok sevmi<br />
olduunu düünüyorum. Yaamnda<br />
o kstrlmlk, kaybetmeyi tercih<br />
etme mecburiyeti olmasayd baka<br />
bir ey olabilirdi.<br />
Peki, son öyküde Tanpnar’ “aalama”dan söz<br />
edilebilir mi<br />
Hayr, olsa olsa üslubun getirdi-<br />
i bir ironiden söz edilebilir. Ama<br />
Tanpnar’da kendimi yazdm için<br />
eer varsa bir kendimi aalamadan<br />
söz edebilirim. Tabii orada u da<br />
var, Dou dediiniz ey Batllamaya<br />
kalkt vakit kimliinden öyle eyler<br />
kaybediyor ki, kendini her eyi bilmek<br />
zorunda hissediyor. Bu hepimizde var.<br />
Yine Fikret Ürgüp’ten, Sait Faik hakknda bir<br />
cümle: “Sait Faik’in bütün hikâyeleri yaanm,<br />
kendi biyograsidir”. Ayn ey Selim leri için de<br />
söylenemez mi<br />
Söylenebilir tabii. O Fikret Ürgüp’ün<br />
çok önemli bir yazsdr, öyküye de<br />
çok yarayor. Geçenlerde Gülper Re-<br />
, “Yaamn boyunca kendini yazdn<br />
ve herkes okudu” dedi. Çok ho-<br />
uma gitti bu söz. Tabii bu 40 küsur<br />
yla dönüp baktnz vakit kendi hakkmda<br />
yazdm çok ey var. Ama birçok<br />
yazarda da olduu düünüyorum.<br />
Ben, “Bakalarn yazdn vakit romanc<br />
olursun” sözüne hiçbir zaman<br />
inanmadm. Hele 20. yüzyln sonundaki<br />
edebiyatn dorudan doruya yazarlarn<br />
hayat olduu düünüyorum.<br />
Bir Anna Karenina o kadar baarl yazlm<br />
ki, artk kimse kolay kolay cesaret<br />
edemez böyle bir eye.<br />
Lâle Dilek’in (Selçuk Baran’n) anlatld, kitapla<br />
ayn ad tayan iç burkucu öykü, Baran’n bir<br />
hikâyesinin ad. Bu öykü bir vefa borcundan öte<br />
bir ey sanki…<br />
Evet, vefa borcunun çok ötesinde. Bu<br />
öykü de çekirdek olarak ksa bir an<br />
yazsyd. Öyküde Selçuk Baran ismini<br />
kullanmaktan uzak durdum. Selçuk<br />
Baran’n ölüm haberini aylar sonra<br />
Enis Batur’un yazdn tahmin ettiim<br />
bir ilandan örendim. Orada vefann<br />
çok ötesinde, bizim okur çevrelerine,<br />
edebiyat çevrelerine, onlarn anlayszlklarna,<br />
dayatmac tavrlara kar<br />
bir nefreti aça vurmaya çaltm. Nefret<br />
var o hikâyede, olup bitene kar.<br />
Kitabn en çarpc bölümlerinden bazlar da<br />
son öyküdeki Mehmet Âkif’e ilikin satrlar. Nedir<br />
Âkif’i sizin için bu denli çekici klan Sanrm<br />
dou-bat gibi entelektüel tartmalarmzda<br />
yeterince deerlendirilemediini düünüyorsunuz<br />
Âkif’in.<br />
Deerlendirenler çkm ama genel<br />
anlamda kesinlikle öyle. Birçok kimse<br />
didik didik etmi. Âkif’in sessizlii,<br />
suskusu bana çok çekici, trajik geliyor.<br />
Kitapta anlattm da bu. Ziya Osman<br />
Saba’nn bir dizesi var ya: “Ey susanlar,<br />
ey susanlar.” Âkif’i bir oyun kiisi<br />
olarak yazdm ama o oyun duruyor.<br />
Âkif, benden ve benim anlatmaya çaltm<br />
Tanpnar’dan çok farkl. Hem<br />
dünya görüü hem yaam biçimi olarak.<br />
Tanpnar suskuyu bir suikast olarak<br />
görse de bazen susku bir silahtr.<br />
Âkif bunu çok anlaml bir ekilde,<br />
öldürmeyerek, can yakarak kullanabilmi<br />
biri. Kitaptaki hikâyede bana<br />
en trajik gelen u: Âkif’in kendi deer<br />
yarglar bazen çok insafsz olarak iirinde<br />
bask kurmu.<br />
Kitapta En Çok Sevdiim air’den bahsediyor<br />
anlatc. Sizi tanyanlar elbette onun Necatigil<br />
olduunu bilecektir. Bu söyleiyi Necatigil’den<br />
söz etmeden bitirmek istemem…<br />
Necatigil kitapta iki kez geçiyor. Bir kez<br />
kendi adyla, bir de En Çok Sevdiim<br />
air olarak… Bütün bu büyük karga-<br />
alarn, insan dramlarnn ve birbirini<br />
anlamazlktan gelilerin ya da samimiyetle<br />
anlayamam olmann içinde bütün<br />
Cumhuriyet tarihi içerisinde bir tek<br />
Necatigil’in o yüce, birletirici tutumu<br />
çok etkileyici geliyor bana. Eskiden<br />
ruh dünyama çok yakn bir air olarak<br />
severdim Necatigil’i, imdi en büyük<br />
toplumsal bildirgeyi onun iirinde<br />
bulduum için seviyorum.<br />
21
KÝ TAP ZAMANI<br />
PIRLANTA SERS<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Cemreler topraa düerken<br />
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ikindi sohbetlerinin derlenmesinden<br />
oluan Krk Testi serisi, Cemre Beklentisi ile 10.<br />
kitabna ulat. Eser, serinin dier kitaplar gibi çeitli konulardaki<br />
sorulara irticalen verilen cevaplardan oluuyor.<br />
CEMRE BEKLENTS, M. FETHULLAH GÜLEN, NL YAYINLARI , 310 SAYFA, 9 TL<br />
C<br />
AHMET KURUCAN<br />
emre Beklentisi, Fethullah Gülen<br />
Hocaefendi’nin Krk Testi<br />
serisinden çkan yeni kitab. Yakndan<br />
izleyenlerin malumu olduu üzere,<br />
Krk Testi serisi Hocaefendi’nin Amerika’da<br />
yapt sohbetlerden derleme eserlerin ilkinin<br />
ad. Daha sonra bu isim ayn çizgide<br />
yaymlanan eserlerin –ki Cemre Beklentisi ile<br />
bu seri 10. kitabna ulat- üst bal oldu.<br />
Cemre, halk arasnda, ilkbahar balangcnda<br />
havaya, suya ve topraa dütüüne<br />
inanlan stc güce verilen isimdir. Yedier<br />
gün ara ile düen cemrelerden sonra kn<br />
souk havalar etkisini kaybetmeye balar<br />
ve havalar snr. Gerçekten böyle midir<br />
bu, yoksa halk inan arasnda yerini bulan<br />
bir mit midir Cemre, ayn zamanda sura,<br />
vusta ve kübra veya akabe nitelemeleriyle<br />
Hac esnasnda üç gün üst üste yaplan eytan<br />
talamalarna verilen bir isimdir.<br />
YARIN, BUGÜNDEN Y OLACAK<br />
imdi kitaba bu isim verilirken sembolik<br />
manada ne kastedildi; bunu Hocaefendi’ye<br />
sormak lazm. Bununla beraber benim kati<br />
kanaatim ilki. Tahmin deil, kati kanaat.<br />
Neden Çünkü ülkemizde ve dünyada ya-<br />
ananlar bugünün dünden, yarnn da bugünden<br />
daha iyi olacana dair iaretler ve<br />
müjdelerle dolu. Tabii hadiseleri okumay<br />
bilenler için geçerli bu söylediklerim. Bugün<br />
cereyan eden hadiselerin içindeki gözyalarnn<br />
yarnlar adna neler vaat ettiini görebilenler<br />
için. Parçada bütünü, bütünde parçay<br />
görme ufkuna ulamlar için. Bu satrlarn<br />
yazar böyle biri deil; ama Hocaefendi bin<br />
bir hadisenin ehadetiyle bunlardan biri ve<br />
ona olan itimadm “Cemre Beklentisi” isminin<br />
hangi sebeple konulduu sorusuna bu<br />
kadar net cevap vermemi salyor.<br />
Cemre Beklentisi serinin dier kitaplar<br />
gibi yine ikindi sohbetlerinde kendisine<br />
tevcih edilmi sorulara irticalen verdii cevaplardan<br />
oluuyor. Konuma dilinin kendine<br />
özgü hazzn, çarmlarn zihinde<br />
açt kulvardan insan sürükledii tepeleri,<br />
makul görülebilir tekrarlarla yaplan tah-<br />
idatlar, ara balklarla okuyucunun zihnini<br />
ve dikkatini sürekli canl tutma çabalarn<br />
bu kitapta görmemiz mümkün.<br />
Ne var kitabn içeriinde nsan ve insann<br />
hayat içinde yüz yüze olduu birçok<br />
ey var. öyle de diyebilirim; Allah-insan,<br />
insan-insan ve son olarak insan-tabiat münasebeti<br />
adna birçok ey. Konular, sorulara<br />
ve verilen cevaplarn arlk noktasna<br />
göre üst balklar halinde tasnif edilmemi.<br />
htimal ki, nasl sohbetin tabii ak bozulmadan<br />
korunduysa, ayn yaklam soru ve<br />
cevaplarn tasnifinde de gözetilmi. Kur’an<br />
üslubu aslnda bu. Literatürde buna “tasrif”<br />
diyoruz. Bir ayette namazdan bahsedilirken,<br />
hemen pei sra gelen ayette eski kavimlerin<br />
hikâyelerinin aktarlmas; zekâttan dem<br />
vurulurken, boanma ile alakal hükümlere<br />
geçilmesi gibi… Bin bir hikmet sakldr bu<br />
tasnif ve tasrifte. Ta ilk asrlardan bu yana<br />
nice tefsirci, “Allah tasarrufunda abes i ilemez”<br />
inanc ile meseleye bakm ve hikmet<br />
avcl yapmlardr bu konuyla ilgili.<br />
Haliyle nice irtibat noktalar yakalamlardr<br />
bu tasnif usulünde. Cemre Beklentisi’nde<br />
de ayn eyi görüyoruz. Günah ve tevbe<br />
ilikisini anlattktan sonra dünyevilemeye<br />
geçme, dinin ruhu olan kolaylk prensibini<br />
derinlemesine tahlil ettikten sonra sigarann<br />
fkhî hükmüne varma, farkl kültürel ortamlarda<br />
yetien nesillerin ve yaayan yetikinlerin<br />
temel disiplinlere uymas gereine<br />
iaret ettikten sonra ibadetten bahsetme, ilk<br />
anda akla gelen örnekler.<br />
22<br />
FOTORAF: ZAMAN, SELAHATTN SEV<br />
DENGENN KTABI<br />
Bazlarnda bizzat dinleyici olarak bulunduum<br />
bu soru-cevap fasllarn bir de<br />
Cemre Beklentisi içinde yeniden okurken bir<br />
ortak nokta aray içinde oldum. uurluca<br />
yaptm bunu. Hocaefendi’nin düünce<br />
istikameti ve bu istikametteki süreklilii<br />
koruduu herkesin malumu. 70’li yllarda<br />
vaaz kürsülerinde dile getirdii düünceler<br />
ve hayat tarz ile 2000’li yllar arasnda<br />
ciddi bir deiiklik söz konusu deil. Ciddi<br />
bir deiiklik yok dedim, çünkü bizzat Hocaefendi,<br />
“Söz ve deerlendirmelerimde<br />
zaman, zemin ve insan faktörlerine bal<br />
olarak küçük deiiklikler yok deildir.”<br />
der. Bundan daha tabii bir ey de olamaz.<br />
Aksi bir hal statüko demektir, tabu demektir,<br />
inat demektir; realitelerle deil hayal<br />
âleminde yaamak demektir.<br />
Pekâlâ, kitapta ne buldun diyebilirsiniz<br />
Bir kelime ile ifade edecek olursam: Denge.<br />
Kur’an’daki ele aln ekliyle anlatacak<br />
olursam “mizan” buldum. Mesela dinin<br />
kolaylk prensibine ait deerlendirmeleri<br />
iki tarafl olarak anlattktan sonra öyle<br />
balyor sözlerini Hocaefendi: “Evet, dini<br />
yaanmaz hale getirmemek, getirip bu durumun<br />
malubu olmamak [ki bu bir hadisin<br />
mealidir ayn zamanda-A.K.] artyla kendi<br />
hakkmzda ince eleyip sk dokuyabilir, olabildiimiz<br />
ölçüde hassas biz çizgide hayatmz<br />
sürdürebiliriz. Fakat umum söz konusu<br />
olduunda daireyi geni tutmal ve çevremize<br />
hep hüsnüzan nazaryla bakmasn<br />
bilmeliyiz.” (88). Mesela fakirlik mi, zenginlik<br />
mi sorusuna verdii cevapta, ne yanl<br />
anlalan manasyla zühd veya halka mal<br />
olmu ekliyle “bir don bir gömlek” anlay-<br />
n, ne de servet dümanln tasvip eder<br />
Hocaefendi. Bu düüncesini Kur’an ayetleri,<br />
hadis-i erifler ve gelenek içinde sözle<br />
ve fiilî yorumlarla destekler ve öylece telkinde<br />
bulunur. Mesela, yallk ve dine hizmet<br />
ile alakal bir soruya cevap verirken der<br />
ki: “Evet, gençlerin tecrübesizliine bakarak<br />
onlar kenarda tutma, hafife alma, vazifeden<br />
azletme, ellerini iin altna sokmalarna<br />
engel olmak suretiyle inkiaf edip gelimelerine<br />
set çekme doru olmad gibi, yaland<br />
diyerek birilerini emekli etme ve hak<br />
yolunda yapacaklar hizmetten onlar dlamaya<br />
kalkma da doru deildir.” (56) Ben<br />
üç örnek verdim, siz kitab okurken daha<br />
fazlasyla karlaacaksnz.<br />
SOHBET GELENE<br />
Sohbet bizim geleneimiz içinde yeri ne<br />
TV, ne video ne de baka araçlarla doldurulabilecek<br />
bir yere sahiptir. slami<br />
perspektiften bakldnda kültürün ifahi<br />
balamda taycsdr. Sadece din,<br />
ilim ve âlim ekseninde mi Elbette hayr!<br />
Dedelerle torunlarn bulutuu ve tecrübe<br />
aktarmnn kendine özgü bir hal üzere<br />
intikal ettii bir kulvardr sohbet. Karkoca<br />
arasndaki muhabbet ve sevgi balarn<br />
ilmek ilmek örerek kopmaz bir halat<br />
haline getiren bir araçtr. Ebeveyn-çocuk<br />
münasebetinde amaç-deer ilikisi içinde<br />
vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Komular<br />
sohbetle bulur, sohbetle tanrlar birbirlerini.<br />
Ama bir tek artla; sohbet, sohbet<br />
olmal, geyik muhabbeti deil. Bir hiç uruna<br />
dünya ve ukbada insanlara hiç ir fayda<br />
salamayan meseleler üzerinde vakit<br />
öldürme deil. Dinin ortaya koyduu krmz<br />
çizgileri amak deil. Onlara sohbet<br />
deil, dense dense laklak denir.<br />
te Cemre Beklentisi, Krk Testi serisindeki<br />
dier eserler gibi bu sohbet geleneinin<br />
farkl bir formatta tabana intikalinden ibaret.<br />
Cemrelerin havaya, suya, topraa düüp bahar<br />
getirecei inanç ve ümidiyle…
KÝ TAP ZAMANI<br />
BYOGRAF<br />
A’dan Z’ye Hermann Hesse<br />
Bernhard Zeller’in kaleme ald Hermann Hesse biyografisi, Kâmuran<br />
ipal’in çevirisiyle YKY tarafndan yaymland. Kitapta Hesse’nin<br />
çocukluu, ailesi, gençlik bunalmlar, Dou yolculuklar, ömrünün son<br />
günleri ve ona dair merak edilen daha pek çok ey anlatlyor.<br />
HERMANN HESSE, BERNHARD ZELLER, ÇEV.: KÂMURAN PAL, YKY, 176 SAYFA, 12 TL<br />
6 HAZRAN 2011<br />
H<br />
AYE BAAK<br />
ermann Hesse’yi nasl<br />
bilirsiniz Kendinize<br />
yakn bulduunuz<br />
bir yazar Kitaplaryla<br />
tutkulu bir iliki kurduunuz büyük<br />
romanc Meslektalarnn saygnln<br />
kazanm bir yaz ustas Hermann<br />
Hesse, hem bunlarn hepsi hem de<br />
daha fazlas... Onu yakndan tanmak,<br />
hayatna dair detaylar örenmek isteyenler<br />
için Bernhard Zeller’in hazrlad-<br />
biyogra biçilmi kaftan.<br />
Hermann Hesse’nin biyograsi zor<br />
ulalan, bilinmeyen, örtülü bir konu<br />
deil. nternette herhangi bir arama<br />
motoruna adn yazdnzda çocukluk<br />
anlarndan sevdii yemeklere, annesiyle<br />
ilikisinden evlilik hayatnn üzücü<br />
detaylarna kadar her eyi bulmak<br />
mümkün. Zeller’in biyograsini alldk<br />
yaam hikâyelerinden farkl klan,<br />
Hesse’nin hayatn detaylarda kaybolmadan,<br />
bir edebiyat tarihçisinin titiz<br />
yaklamyla, yapt-yaam ilikisini gözeterek<br />
metodik bir ekilde ele almas<br />
ve yazara ilikin yarg ve önyarglar yok<br />
sayarak Hesse olgusunu bir birey ve yazar<br />
olarak yan yana götürebilmesi.<br />
HESSE’NN YAZARLIK SERÜVEN<br />
Hermann Hesse, yaam boyunca ve<br />
ölümünden sonra dünya edebiyatn etkileyen,<br />
biçimlendiren, ardndan gelenlere<br />
yol gösteren bir yazar. Yazdklaryla<br />
düünsel ve ruhsal durumunun kaplarn<br />
aralasa da kendini bütünüyle<br />
ele vermeyen Hesse, eserleri kadar ya-<br />
amyla da merak uyandran bir isim.<br />
Günlük tutmayan, anlarn kaleme almam,<br />
birkaç taslak hariç otobiyograsi<br />
olmayan Hesse’nin hayatnn detaylarna<br />
ve yazarlk serüvenine ilgi duyan pek<br />
çok okur var. Edebiyat tarihçisi Bernhard<br />
Zeller’in hazrlad Hesse biyograsi<br />
bu açdan önemli.<br />
Kâmuran ipal’in çevirisiyle yaymlanan<br />
kitapta yazarn çocukluu,<br />
yetitirilii, ailesi, gençlik bunalmlar,<br />
bir kitabevinde çraklk yapt yllar,<br />
Konstanz Gölü civarnda geçirdii zamanlar,<br />
sava yllarndaki yaam, Dou<br />
yolculuklar, ömrünün son günleri gibi<br />
merak edilen pek çok ey anlatlyor.<br />
Hesse’nin zengin yaznsal miras, canl<br />
anlatlar, tasvirleri, gözlemleri bu biyograyle<br />
ete kemie bürünüyor. Anlyoruz<br />
ki, Hesse dünyaya yant verirken<br />
izledii tutumu, edebiyata verdii<br />
yantta da izlemi. Ayn konu hakknda<br />
deiik zamanlarda ulat yarglar,<br />
çounlukla hiç deimemi, yazarn<br />
tutarl tavr kendini belli ediyor. Bernhard<br />
Zeller, hazrlad eserle Hesse’nin<br />
entelektüel ve politik dünya görüünün<br />
yaptlaryla beraber deerlendirilmesini<br />
salayacak yeni veriler sunuyor.<br />
Zeller’e göre yazarna bir psikoterapist,<br />
tutulacak yönü doru ekilde<br />
23<br />
açklayacak bir yol gösterici gözüyle<br />
bakan okuyucu üzerinde Hesse’nin<br />
etkisi büyük olmutur. Hesse’nin uygarla<br />
yönelttii eletiriler, iki dünya<br />
sava görmü yazarn her türlü totaliterlie<br />
kar çkan tavr ve bar sevgisi<br />
onun kitlelere ulamasnda, her dönem<br />
“çoksatar” olmasnda önemli paya sahiptir.<br />
Hesse’ye, yazdklar üzerinden,<br />
her insann kendi bireyselliini özgürce<br />
gerçekletirmesini salamak için<br />
amazlkla ve ödün vermeksizin çaba<br />
harcayan, bunun hocaln yapan bir<br />
insan gözüyle bakld.<br />
Burada önemli olan nokta ise yazarn<br />
yaam ile savunduklar arasnda<br />
fark bulunmamasyd. Hesse’nin kiilii,<br />
özgür, sade yaam onu tutarl klyordu.<br />
Söylediklerini bizzat yayor olmas her<br />
geçen gün daha çok tannmasn, geni<br />
bir okuyucu kitlesi tarafndan okunmasn<br />
salad. Hesse biyograleri okuyucusuna<br />
yapt-yaam tutarll sunuyor,<br />
onu bir kahraman gibi görmek isteyenler<br />
için dorulayc oluyordu. Böylece<br />
Hesse, 1962’deki ölümünden hemen<br />
sonra, Vietnam Sava gibi gelimelerle<br />
gençliin uygarla, topluma ve devlete<br />
yönelttii youn eletirilerde bir önder<br />
konumuna yükseldi. Bunun çok tartmal<br />
taraar da vard elbette. Yazar<br />
görmek istedii gibi gören, yaamn<br />
ve eilimlerini kendi alglarna göre<br />
kalplara sokan okuyucular onu olmad<br />
bir kült kahramana dönütürdüler.<br />
Bu, yazara ilikin yanl inançlar, belki<br />
Hesse’nin de saçma bulaca alglama<br />
ve deerlendirmeleri içeriyordu. Yine<br />
Zeller’e göre yazarn yaptlarnn tarafsz<br />
bir gözle yeniden ele alnmas ve<br />
detayl bir biyograsinin hazrlanmas<br />
onu kült bir kahramana dönütüren<br />
kuaklarn alglarnn doru zeminlere<br />
oturabilmesi açsndan önemli.<br />
ÖRNEK BR BYOGRAF<br />
2008 ylnda ölen Zeller, yazar neler<br />
yapm, neler yaam tuzana saplanmadan<br />
ama önemli gördüü detaylar<br />
da atlamadan saduyulu, derinlikli bir<br />
biyogra yazm. Kâmuran ipal, ilk kez<br />
1963 ylnda yaymlanan Hesse biyogra-<br />
sinin çevirisinde 2005 ylnda yaplan<br />
gözden geçirilmi basky temel alm.<br />
Edebiyatn yaam gerçei üzerindeki<br />
etkisi ve yaamn edebiyat üzerindeki<br />
izleri tuhaf bir ksr döngüye<br />
de dönüebilir. Günümüzde magazinleen<br />
ve mahremiyet snrlarnda<br />
dolaan, özel hayatn gereksiz bir dolu<br />
detaynn yerletirildii biyograler<br />
okuyucuya televizyon izleyicisi muamelesi<br />
yapyor. Zeller’in hazrlad-<br />
biyogra bu açdan önemli. Tpk<br />
Hesse’nin isteyecei gibi, bireyi alglamasnda<br />
özgür brakyor. Son olarak<br />
sanatçlarn yaamlaryla, deerleriyle,<br />
savunduklar ideolojilerle eserlerinin<br />
çok fazla kartrlmamasndan yana<br />
olduumu söylemeliyim.
KÝ TAP ZAMANI<br />
BYOGRAF<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Bir neslin öncüsüydü...<br />
Bazlarmzn sadece ‘imam hatip okullarnn kurucusu’ olarak bildii, çoumuzun ise<br />
tanmad Celal Hoca’y anlatan Bir Neslin Öncüsü Celal Hoca adl kitap, akademik bir<br />
çalma olmaktan çok Celaleddin Ökten’in vefatnn 50. ylnda örencilerinin görüleri dinlenerek<br />
ve dönemle ilgili çalmalar gözden geçirilerek hazrlanm bir biyografi denemesi.<br />
BR NESLN ÖNCÜSÜ CELAL HOCA, HÜSEYN YORULMAZ, HAT YAYINEV, 396 SAYFA, 25 TL<br />
K<br />
AHMET DORU<br />
imin icaddr bilinmez,<br />
son zamanlarda ara ara kulamza<br />
çalnan bir tabir var: “Köprü insan”.<br />
Binlerce yldan süzülüp gelmi, ta<br />
ta üstüne koyarak ina edilmi bir medeniyetin<br />
kenara çekilip gökten zembille<br />
inmi yeni bir nesil ortaya çkarlmaya<br />
çalld günlerde, “kökü mazide<br />
olan âtî” anlayyla selin önünde durmaya<br />
çalanlar anlatan bir tabir. Bir taraftan<br />
geçmiin ykntlar altnda topra-<br />
a gömülmemek, bir taraftan da gelece-<br />
in rüzgarlarnda savrulmamak için mücadele<br />
eden, yaad zamanda üzerine<br />
düen vazifeyi idrak etmi çileke ve bahtiyar<br />
insanlar… Bu tabire en ziyade yakanlardan<br />
biri de herhalde Celal Hoca<br />
olsa gerek. Bazlarmzn sadece ‘imam<br />
hatip okullarnn kurucusu olarak bildi-<br />
i’, çoumuzun ise tanmad, öyle ya<br />
da böyle unutulmaya terk edilen Celal<br />
Hoca. Tam ismiyle Mahmud Celâleddin<br />
Ökten (1882-1961). Oysa bugün ülkemizin<br />
kaderinde rol oynayan pek çok ismin<br />
yetimesinde, onun imam hatip okullarnn<br />
temeline att harcn tesiri var.<br />
VEFATININ 50. YILINDA<br />
Yürüdüü yol ve yetitirdii talebelerle<br />
amel defterini kapatmayan biri için ‘ismen<br />
bilinme’nin pek fazla kymeti olmasa<br />
da, gelecek nesillerin örnek almas<br />
yönüyle Celal Hoca gibi ahsiyetlerin<br />
unutulmamas önem tayor. Hüseyin<br />
Yorulmaz’n kaleme ald ve Hat<br />
Yaynevi’nden çkan Bir Neslin Öncüsü<br />
– Celal Hoca kitab, bu yolda gerçekletirilmi<br />
önemli bir çalma. Yorulmaz,<br />
kitabn akademik bir çalma olmaktan<br />
çok Celaleddin Ökten’in vefatnn 50. ylnda<br />
yaknlarnn, örencilerinin görüleri<br />
dinlenerek ve dönemle ilgili çalmalar<br />
gözden geçirilerek hazrlanm bir biyogra<br />
denemesi olarak tarif ediyor.<br />
Hüseyin Yorulmaz, Celaleddin<br />
Ökten’den, talebesi Prof. Dr. Orhan<br />
Okay’n cüzdannda gördüü siyahbeyaz<br />
bir fotoraf vastasyla haberdar<br />
olmu. Müteakip zamanlarda Orhan<br />
Okay’la yaplan sohbetlerde Hoca’y<br />
daha iyi tanma imkân bulmu. Orhan<br />
Okay’a Armaan kitabn kütüphanelere<br />
yadigâr brakan sohbetler, Bir Neslin<br />
Öncüsü Celal Hoca kitabna da kaynaklk<br />
etmi. Celal Hoca’nn vefatnn 45. ylnda<br />
hazrlanmas planlanan kitap, Hoca’y<br />
tanyan pek çok kiiyle görüülerek, özellikle<br />
de ‘hayrü’l-halef’i Prof. Dr. Sadettin<br />
Ökten’in katklaryla 50. ylna yetimi.<br />
Celal Hoca’nn doumundan vefatna<br />
kadar hayat serüveninin izini süren<br />
Yorulmaz, netice olarak u tespitte bulunuyor:<br />
“Kahramanmz, Osmanl’nn l’<br />
en kark son yllarn görmü, Cumhuriyetin<br />
ilk dönemini ve demokrasiye<br />
geçildii yllar yaam tecrübe sahibi<br />
bir Osmanl aydndr. Tam anlamyla<br />
Aye Hümeyra Hanm’n naklettiine<br />
göre, bir dönem babakanlk da yapm<br />
olan emsettin Günaltay, medreseden<br />
arkada olan Celal Hoca’ya, “Hoca<br />
gel mason ol. Seni üniversiteye alalm.<br />
“SON OSMANLI”<br />
Orhan Okay’n Silik Fotoraar’nda<br />
yer alan u cümlelerde de ayn hakikati<br />
görmek mümkün: “O hem medresede<br />
okuduu için Celâleddin Efendi idi, hem<br />
içinde yaad topluma yol gösteren, Liselerde, orta mekteplerde sürünme. Dârülfünûn’da ve Dârülmuallimîn’de<br />
toplumu aydnlatan bir münevver. Ya-<br />
ad dönemlerde her iki devri metot<br />
ve kyaslama bakmndan en iyi bilenler<br />
arasnda. Yeniye açk, eskiyi körü körüne<br />
taklit etmemesi bakmndan ender<br />
bir analizci. Mevlâna metaforuyla pergelin<br />
bir ayan sabit tutup dier aya-<br />
yla Kant’tan Bergson’a, Gazali’den<br />
mam Birgivî’ye kadar tüm dünyay<br />
dolamaktan endiesi olmayan, mantk<br />
süzgeci salam, dünyann gidiatn iyi<br />
okuyan, kendine güvenen gerçek anlamda<br />
bir ilim adam.”<br />
‘CEHENNEME SECCADE SEREMEM’<br />
Nurettin Topçu’nun, “Sahip olduu<br />
yüksek terkip kabiliyetini kendinde birletiren<br />
onun gibi bir ilim ve din adamn<br />
deil memleketimizde, hatta slâm<br />
dünyasnn ufuklar arasnda tasavvur<br />
edemiyorum” eklinde tarif ettii Celal<br />
Hoca, ömrü boyunca dünyalk makam<br />
ve mevki, para ve pul gibi eylere dönüp<br />
bakmam. nandklarndan, inand<br />
gibi yaamaktan zerrece taviz vermemi.<br />
Bu yolda kendisine gelen teklifleri<br />
“Cehenneme seccade seremem”<br />
diyerek elinin tersiyle itmi. Medine-i<br />
Münevvere’de yaayan kz Doktor<br />
imdi üniversitede Arapça dersi var,<br />
ama müsterikler okutuyor.” demi.<br />
Ancak Celal Hoca ret cevab vermekte<br />
tereddüt etmemi. Hüseyin Yorulmaz,<br />
Hoca’nn bu tavrn, “Ona masonluk<br />
teklif edenlerin ad san bilinmiyorsa,<br />
elli yl sonra Celal Hoca yeniden hatrlanarak<br />
gündeme geliyorsa ite bu<br />
onun asil duruu sebebiyledir. Ebedî<br />
olan ksa bir ana tercih etmedii için<br />
ölümsüzlemitir.” diyerek yorumluyor.<br />
‘lim rütbesini her rütbenin üstünde’<br />
gören bu tavr, Celaleddin Ökten’in ‘hocalk’<br />
vasfn adnn önüne geçirmi, soyadyla<br />
deil nice üst düzey insann saygyla<br />
elini öpmesine sebep olan ‘hoca’ sfatyla<br />
tarihe kaydolmu. Kitapta bu konuda<br />
bir de hatra naklediliyor. Bir gün<br />
Dârüafaka’da derse girerken talebelerden<br />
biri snfn kapsnda barr: “Celal<br />
Hoca geliyor!” Hoca snfa girdikten<br />
sonra, “Herkes efendi, bey, beyefendi<br />
oldu, ben hâlâ Celal Hocaym!” diye<br />
serzenite bulunur. Yllar sonra bu sözün<br />
doru olup olmadn soran kaynbiraderine<br />
Celal Hoca, “Evet, ben söyledim.”<br />
deyince kaynbiraderi hakikati teslim<br />
eder: “A üstadm, herkes efendi, bey,<br />
beyefendi olur ama Celal Hoca olamaz!”<br />
okuduu için Celâl Bey’di. Bunlara ilâve<br />
olarak genç yata Trabzon’dan gelmi,<br />
evinde cepli ve çizgili entarisiyle oturmaktan<br />
holanan, enye tiryakisi son<br />
Osmanl; sokakta beresi, gömlei, kravat,<br />
gerekiyorsa bir bakanla protokoler konumasyla<br />
stanbullu bir Celâl Beyefendi idi.<br />
Ama bütün bu herkese mahsus unvanlar<br />
yerine galiba kendisi de Celâl Hoca olmaktan<br />
daha çok hazzederdi. Bir muallimin,<br />
isminden çok hocal ile ebediyete<br />
intikal etmesi ne büyük bahtiyarlktr.”<br />
Olu Sadettin Ökten ise Hoca’y slam<br />
medeniyetinin modern zamanlarda<br />
ve Bat corafyalarnda ortaya koyduu<br />
nev-i ahsna münhasr Osmanl medeniyet<br />
telakkisinin ve buna dayanan kültürün<br />
son temsilcilerinden biri olarak anlatyor.<br />
Bu vasaryla Celal Hoca, kimlik<br />
bunalm yaayan günümüz insan tarafndan<br />
bilinmesi, tannmas, örnek alnmas<br />
gereken bir ahsiyet. Zira o, ‘Üsve-i<br />
hasene’ Sahibi’ni (sas) rehber edinmi.<br />
Yaman Dede’ye bir sohbette söyledii<br />
sözler bunun ispat: “Allah’a imanm<br />
Hazret-i Muhammed’in iman ettii gibidir.<br />
Taklidî iman m, varsn olsun. Bakkal<br />
Mehmed Aa’y deil ya, Hazret-i<br />
Muhammed’i taklid ediyorum.”<br />
24<br />
Celal Hoca
KÝ TAP ZAMANI<br />
ANI<br />
pin gölgesinde bir demokrat<br />
DP hükümetinde milletvekillii ve bakanlk yapan<br />
öykücü Samet Aaolu’nun Adnan Menderes’in insani<br />
yann ve hayata bakn anlatt Arkadam Menderes,<br />
YKY tarafndan yaplan yeni basksyla raflarda...<br />
ARKADAIM MENDERES, SAMET AAOLU, YKY, 164 SAYFA, 11 TL<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
T<br />
EFE ERTEM<br />
ürkiye’de 1940’l yllarda<br />
yaanan tek parti döneminin<br />
en büyük zararlarndan biri, takip eden<br />
dönemleri çarpk bir tarih anlayna<br />
mecbur klm olmasdr. ktidar devretse<br />
de idareyi hiçbir zaman brakmam olan<br />
Halk Partisi zihniyeti, bugünün nesillerine<br />
bile yakn tarihi kendi yazd haliyle<br />
kabul ettirmeyi baarmtr: Halk Partisi<br />
ilerici, onun içinden çkan Demokrat<br />
Parti gericidir! Milli ef, bat yolundaki<br />
Atatürk’ün takipçisi, Adnan Menderes<br />
ise çarkldr! Kafalara çizilen bu resmin<br />
deimesi, yakn tarihi ve dolaysyla bugünün<br />
Türkiye’sini yaln ve gerçek haliyle<br />
okuyabilmenin yolu türlü yaftalarla dara-<br />
açlarna götürülen siyasi gürleri yakndan<br />
tanmaktan geçiyor kukusuz.<br />
1946 ylnda DP’ye katlan, DP<br />
hükümetinde milletvekillii ve bakanlk<br />
yapan, 16 yl boyunca Adnan<br />
Menderes’in çok yaknnda bulunan<br />
Samet Aaolu, Arkadam Menderes –<br />
pin Gölgesindeki Günler’de Menderes’i<br />
anlatyor. lk basks 1967’de yaplan bu<br />
kitabn, 1950’li ve 60’l yllar çartran<br />
günümüz politik atmosferinde okunmas<br />
daha anlaml olacaktr.<br />
HALKIN DLYLE KONUUYORDU<br />
Menderes’in hayatnn birçok yönünü<br />
anekdotlar eliinde aktaran Aaolu,<br />
onun ruhsal yaps, zekâs ve konuma<br />
yetenei gibi kiisel özelliklerinin üzerinde<br />
duruyor. Menderes’in en güçlü yannn<br />
mant olduunu söyleyen yazar,<br />
“Kulland politika silahlarnn en keskini<br />
buydu!” diyor. Aaolu, Menderes’in<br />
skça dile getirilen hitabet yeteneine ve<br />
dili kullanna da nönü’yle kyaslayarak<br />
deiniyor: “Bizde son yarm yüzylda demagojiyi<br />
gerçekten en çok ve maharetle<br />
kullanan siyasi hatip de nönü. (…) Menderes<br />
bu sanata pek az iltifat etmi, kar-<br />
sna çkanlar daha çok mantk ve bilgi<br />
kuvvetiyle yenme yolunu tutmutur.”<br />
Menderes’i nönü’den ayran en<br />
önemli yanlarndan biri de halkla arasndaki<br />
ilikiydi. Her gittii yerde protokol<br />
kurallarn bile altüst ederek halkla iç içe<br />
oluyor, halkn diliyle konuuyordu. Bu<br />
ilgisi halktan karlk görüyor, el üstünde<br />
tutuluyordu. Aaolu’nun deyiiyle, son<br />
yüzylda Atatürk’ten sonra halkça Menderes<br />
kadar sevilmi bir insan yoktu.<br />
Aaolu’nun Menderes’le ilgili anlar,<br />
1950-60 arasndaki politik ortamda<br />
Türk basnnn durumunu da ortaya koyuyor.<br />
Dördüncü kuvvet olduunu fazlasyla<br />
hissettiren basn, bir anlamda Menderes<br />
hükümetini esir almt. Ki basnn<br />
bu özellii on yllarca süregeldi. 1940’l<br />
yllarda gazete kapatmak, gazetecileri<br />
hapse atmak tek parti yönetiminin gündelik<br />
faaliyetlerindendi. Menderes’in ilk<br />
25<br />
icraatlarndan biri gazete kapatmay böylesine<br />
kolaylatran kanunlar kaldrmak<br />
oldu. Gazetecilik yapt, gazete çkard<br />
için cezaevine atlan gazeteci yoktu. Ancak<br />
basn, Menderes’i etkisi altna alyor,<br />
adeta gölge hükümet gibi çalyordu.<br />
Menderes’in basnnn telkin ve talepleriyle<br />
kadrosundan çkard ya da kadrosuna<br />
katt kiiler de yok deildi. Basn<br />
özgürlüünün en büyük maduru yine<br />
Menderes’ti. Dünyann en büyük devlet<br />
adamlarndan biri olduuna dair manetler<br />
atan basn, 27 Mays sabah Menderes<br />
ve arkadalarnn aslmas için alk tutuyordu!<br />
“Evet, basn demokrasilerde ahlâk<br />
prensipleri içinde çalt zaman dördüncü<br />
kuvvettir. Ama bu prensiplerden yoksun<br />
bir basn tahrip yolunda birinci kuvvet!”<br />
diyerek meseleyi özetliyor Aaolu.<br />
DEMOKRAS DARAACINDA<br />
Menderes’le arasndaki sevgi ba elbette<br />
duygusal bir baka itiyor yazar.<br />
Bu duygusall elden brakmadan,<br />
Menderes’i meziyetleriyle, hatalaryla<br />
anlatrken Türkiye yakn tarihinin en<br />
kara dönemlerinden birine, 27 Mays<br />
darbesine ve ardndan gelen Yassada<br />
günlerine de k tutuyor Samet Aaolu.<br />
10 yl boyunca bir ülkeye babakanlk<br />
yapm, yapt hamlelerle ülkeyi birçok<br />
açdan kalkndrm, halkn telaffuz etmekte<br />
bile zorland bir dönemde “demokrasi”<br />
kelimesinin bayraktarln<br />
üstlenmi bir ismin daraacnda biten<br />
maceras bu ülkenin yaras olmaya devam<br />
edecek elbette. Ac olan, 27 Mays<br />
sonras önüne getirilen, onu daraacna<br />
götüren düzmece hrszlk, yolsuzluk,<br />
suistimal dosyalarnn, birlikte yola çkt<br />
ve yllarca yan yana siyaset yapt<br />
Ahmet Tahtaklç, Fuat Köprülü, Fevzi<br />
Lüt Karaosmanolu, Ahmet Emin Yalman<br />
gibi yol arkadalarnn dedikodularndan<br />
ibaret olmas.<br />
Bugün Menderes’in bir idealist olduu,<br />
hayallerinde kalknm bir Türkiye<br />
resmi bulunduu ve bu hayali gerçekletirmek<br />
için çabalad geni kesimlerce kabul<br />
ediliyor. in asl, onun hatalar da bu<br />
uurdayd. Yakn çevresi tarafndan bilinen<br />
en önemli özellikleri sevecenlii, utangaçl<br />
ve kin tutmazlyd. Yassada’da<br />
bile insanlndan ödün vermedi, olanca<br />
nezaketiyle yapt savunmasn. O mahkeme<br />
tiyatrosu görüntülerinden akllara<br />
kaznan, dudaklarndaki ac gülümseme<br />
Menderes’in en gerçek resmiydi. Bugün<br />
bile geçerli ve anlaml bir soru soruyor<br />
Aaolu: “Adnan Bey’i, yaadmz son<br />
elli yln baka siyasetçileriyle karlatrd-<br />
mz zaman, onun bu kin tutmazlyla,<br />
mesela nönü’nün, rakiplerini sefalete ve<br />
sehpaya kadar kovalayan kini kafamda<br />
kocaman bir soru iareti çizer: Bu memleketin<br />
siyasi hayatna damgasn vuran, bu<br />
iki kalp yapsndan hangisi”
KÝ TAP ZAMANI<br />
NCELEME<br />
Ak’a yolculuk<br />
Ömür Ceylan imzal Yitik Düler Kervan, “Kün Düleri”,<br />
“Dün Düleri” ve “Gün Düleri” balklarn tayan üç<br />
bölümden oluuyor. Kitap, hayat çöle dönen modern<br />
insana “ak” çars yapyor.<br />
YTK DÜLER KERVANI, ÖMÜR CEYLAN, KAPI YAYINLARI, 230 SAYFA, 12,5 TL<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Türk öyküsünün dünü bugünü<br />
Ercan Yldrm’n Modern Türk’ün Hikâyesi adl çalmas,<br />
okura öykücülüümüzün bir portresini sunuyor. Kitap,<br />
Türk öykücülüünün önemli bir tonunu, yerli ve bu<br />
topraklara ait bir rengini iyice belirginletiriyor.<br />
MODERN TÜRK’ÜN HKAYES, ERCAN YILDIRIM, ELPS KTAP, 237 SAYFA, <strong>14</strong> TL<br />
H<br />
ERCAN YILMAZ<br />
ilmi Yavuz’un, “Dou’-<br />
nun Geçitleri” iirindeki<br />
u msralar geçmi bir gül<br />
saatinde okunduunda henüz görülmeden<br />
tabir olunan rüyâlarn ve yitik<br />
düler kervannn yola düme vakti gelmi<br />
demektir: “atetir eski geceler/‘tut ve<br />
yan, tut ve yan/kül ol, gülümüzden’/airler<br />
akamdr, âtegedeler/ve biz kendi külümüzden/bir<br />
hümâ ile geçtik.”<br />
Kendi külünden bir hümâ ile geçenler<br />
için Kap Yaynlar’nca bir kitap<br />
yaymland: Ömür Ceylan imzal Yitik<br />
Düler Kervan. ‘iirin aynasnda Osmanl<br />
kültürü üzerine denemeler’den<br />
oluan kitabn muradn özetleyen arka<br />
kapak yazs öyle: “Lügatteki anlamlarn<br />
korumakla kalmayp onlarn üzerine<br />
çkan ‘iir sözcükler’, klasik iir çalar<br />
boyunca hayatn içerisinde ama ondan<br />
yüksekte bir düler ülkesi yarattlar. Rahle<br />
rahle, msra msra kanatlanan sözlerin<br />
iklimi, dünyay anlamlandran hiçbir<br />
duyguyu ihmal etmeden, ona ancak hak<br />
ettii kadar deer verebilenlere kaplarn<br />
açt. Yüreklerini dîvâna salan, dülerini<br />
dîvâne klan kahramanlar, elinizdeki kitap<br />
boyunca size u soruyu soracak: Ak<br />
rüyas aklla tabir edilebilir mi ki dülerimiz<br />
akla teslim edilebilsin…!”<br />
‘LEYLA’NIN PENDE<br />
Yitik Düler Kervan, “Kün Düleri”,<br />
“Dün Düleri” ve “Gün Düleri” balklarn<br />
tayan üç bölümden oluuyor.<br />
“Kün Düleri”nde Necit Çölleri’nde “ad<br />
hep Leylâ’dr; vaat ettii hep karanlk”<br />
dedii Leylâ’nn, o kara güne’in peine<br />
düürüyor bizi Ömür Ceylan. Sonra<br />
‘air’ ile ‘insan’n söyleisine ahit tutuyor:<br />
“air der ki: Âdemolu âleme üryân<br />
gelir üryân gider/Nâle vü efgân ile giryân<br />
gelir giryân gider. Biz deriz ki: nsan, iki<br />
çplak çlk arasna gerilmi yazg; insan,<br />
Tûr’u kskandran lahî gözgü…” Sonra<br />
‘Nokta’nn srrna ortak ediyor yazar bizi,<br />
‘levlâk efendim’ diyerek…<br />
“Dün Düleri”ndeyse Divan iirinin<br />
has bahçelerinde dolatryor; -kâh bir<br />
gülde anlatyor anlatlmaz olan, kâh safrann<br />
sar sesinde… Aklla tabir edilemeyen<br />
ya da görülmeden tabir olunan ak<br />
rüyasnn peinden sürüklüyor.<br />
Boazlarn, körfezlerin ve yeryüzündeki<br />
tüm ky eritlerinin zinetleri martlardan<br />
külhan gülen bilen âklara<br />
kadar geni ve bereketli bir corafyada<br />
seyrediyoruz kitab okurken. Bunu yaparken<br />
de gönlümüzün aynasn Hâfz-<br />
îrâzî, Fuzûlî, Sâdî-i îrâzî ve Nef’î ile<br />
cilalamay ihmal etmiyor Ceylan. Osmanl<br />
kültürünün incelikleri, âdetâ iirin<br />
prizmasndan günümüze esiz hüzmeler<br />
halinde ulayor. Ömür Ceylan<br />
böylece gülün tarifine en çok ihtiyacmz<br />
olan zamanlarda hiç üphesiz lirik bir<br />
imtidâd gerçekletirmi oluyor.<br />
iir medeniyeti, Hakikat medeniyeti,<br />
Estetik medeniyeti, Ak medeniyeti…<br />
Adna ne dersek diyelim bu medeniyetin<br />
kök sald topraklar sulayan<br />
Dicle ve Frat gibidir Ak ve iir. Okura,<br />
Seyyid Nesîmî’nin Ak Çeyizi’nden<br />
Tapduk Eiinde Bir Gece’ye; Galib<br />
Dede’nin tavlasndan Attar Rafndaki<br />
Mucize Safran’a kadar iirin bereketli<br />
kld kâh hayâl kâh rüyâ corafyasna<br />
yitik düler kervanyla yolculuk yaptran<br />
Ömür Ceylan’n kitap isimleri gibi<br />
(Önce Ak Vard, Böyle Buyurdu Sûfî…)<br />
deneme balklar da bir hayli kkrtc:<br />
“Seyyid Nesîmî’nin Ak Çeyizi”, “eyh<br />
Gâlib Tavla Bilir miydi”, “Ehl-i Beytin<br />
Gamhâneleri ya da Attar Rafndaki<br />
Mucize Safran…” Ceylan, Osmanl medeniyetinin<br />
dönemlerini iir üzerinden<br />
yer yer iire varan bir üslûpla anlatyor.<br />
Tasavvufa vukufiyet, dil hassasiyeti, mizah<br />
ve iirsellik, kitab kymetli ve özgün<br />
klan özelliklerin banda geliyor.<br />
R LÜGATNE KATKILAR<br />
Ömür Ceylan’n dilinde kelimeler, birer<br />
metafizik enstrümana dönüüyor; ‘kün’,<br />
‘dün’, ‘gün’… Yazar onlar âdetâ bir iir<br />
medeniyetinin kodlar klyor. Henüz<br />
yazya geçirilmemi bir iir lügatinin<br />
gpta edilecek zenginliinin altn çizen<br />
Ceylan, eyann ve olaylarn görünmeyen<br />
dünyasna iirle uzanarak buradan<br />
devirdikleriyle bahsettii iir lügatine<br />
mütevaz katklar yapmay da ihmal<br />
etmiyor. Ali Nihad Tarlan’n, “Divan<br />
edebiyatnda, hemen dâimâ, kelimelerin<br />
basit manalar altnda asrlar boyu o<br />
kelimelerin yüklendii fikirler, duygular<br />
ve hayâller vardr. Bunlar airler çeitli<br />
yerlerde kullanarak her birine ayr bir<br />
mana, duygu ve fikir ilâve etmilerdir.<br />
Bu suretle o kelimeler, imajlar okuyanlarn<br />
uzvî ve dimaî bünyelerine, hayat<br />
seyirlerine göre türlü imtizâçlar yaparak,<br />
aa yukar herkeste ayr bir ruh hâleti,<br />
duygu husûsiyeti vücûda getirir.” diyerek<br />
altn çizdii hususu baka bir biçimde<br />
dile getiren ve iirin, slam’n bir estetik<br />
medeniyeti oluundaki rolünü iir sözcükleri<br />
üzerinden vurgulayan, iir lügati<br />
balamnda ele alan Ceylan’n Yitik Düler<br />
Kervan, günbatmna doru, modern<br />
hayatn çöle döndürdüü hayatmza<br />
sülüs bir besmele gölgesi brakp usulca<br />
revân oluyor Ak’a…<br />
Yahya Kemal, bir iirinde “Dünya biter<br />
o yerde ki malûb olur hayâl/ Temdid-i ömre<br />
kudreti kalmaz tahayyülün” der. Hayâlin<br />
malûp olmaya doru gittii dünyamzda<br />
Yitik Düler Kervan’na katlmak bir teselli<br />
kadar iyi gelecektir kalbiyle yüzleme gözüpekliini<br />
gösterebilecek okura.<br />
E<br />
NECP TOSUN<br />
rcan Yldrm, Modern Türkün<br />
Hikâyesi’nde Türk öykücülüünü<br />
tematik, teknik ve<br />
düünsel bir okumaya tâbi tutuyor. Tümüyle<br />
analiz, aratrma ve emek ürünü yazlar,<br />
ortaya önemli bir Türk öykücülüü portresi<br />
koyuyor. Aslnda öykücülüümüzün biraz<br />
da atlanlan, yok saylan önemli bir tonunu;<br />
yerli, bu topraklara ait bir rengini iyice belirginletiriyor<br />
demek daha doru.<br />
Yldrm, teknik incelemede, öykünün<br />
karakter, dil, ritim, younluk gibi<br />
öelerini ele alrken, bilinç ak, postmodern<br />
tutum, fantastik gibi öyküdeki dier<br />
imkânlar kuramsal yaklamla irdeliyor.<br />
Tematik olarak ise Türk öykücülüünde<br />
ölüm, metafizik, kadn öykücüler, ak ve<br />
cinsellik, çocuk, slami mekânlar, yabanclama<br />
tema ve kavramlarn inceliyor.<br />
EDEBYATA DÜÜNCE EKSENNDE BAKMAK<br />
Ercan Yldrm’n kitabnda asl üzerinde<br />
durulmas gereken, seçtii eletiri disiplini.<br />
Yldrm kitabnn büyük bir bölümünde<br />
edebiyata daha çok “düünce” ekseninden<br />
bakyor, öyküleri, öykü tarihimizi<br />
sosyolojik bir bak açsyla deerlendiriyor.<br />
Genelde edebiyatn özelde de öykünün,<br />
ülkemizin yaad Batllama çabalarnda,<br />
modernleme çizgisinde nasl bir<br />
serüven izleyip nasl bir görev üstlendiini<br />
sorguluyor. Bu balamda kitabn alt bal-<br />
olan “Türk Modernlemesi Balamnda<br />
Türk Hikâyesi” oldukça açklayc.<br />
Eser-toplumsal yap, eser-dönemyazar<br />
ilikisi ülkemizde eletirmenlerin,<br />
edebiyat tarihçilerinin pek itibar<br />
etmedii bir yaklam. Oysa bizim gibi<br />
ksa süre içinde çok köklü kültür ve uygarlk<br />
deiimlerinin yaand, toplumsal<br />
yapnn oldukça kaygan ve tartlr<br />
zeminlerde gezindii ülkelerde<br />
bu yöntemin çok daha önemli ve fonksiyonel<br />
olduu söylenebilir. Buna ramen<br />
bu alanda büyük bir ihmal göze<br />
çarpmakta. Ksaca ülkemiz edebiyat<br />
tarihçiliinde, eletirmenliinde “sosyolojik<br />
yön” hep eksik kalmtr.<br />
Özellikle son iki yüz yllk zaman<br />
diliminde, üzerinde yaadmz corafyada<br />
derin, sarsc deiim ve dönü-<br />
ümlere ahit olundu. Doal süreç “ksaltlnca”<br />
ve doallktan kopunca ortaya<br />
salksz, trajik, yaralayc sonuçlarn<br />
çkmas kaçnlmazd ve öyle de oldu. O<br />
vakit sindirilememi dayatmalarn marazi<br />
halleri her alanda tezahür etti. Bu<br />
çarpk deiimden herkes payna düeni<br />
ald: Birey, toplum, kurumlar, zihniyet...<br />
lerleme, gelime, modernleme,<br />
makineleme, çadalk, ad ne olursa<br />
olsun, bu süreç beraberinde pek çok çelikiyi/çatmay<br />
da getirdi.<br />
Öte yandan 1950-1980 arasnda Türk<br />
toplumunun yaad en büyük tecrübeleri<br />
köyden kente göç, çarpk kentleme/<br />
gecekondulama, kültür/deer çatmas,<br />
ticari ve siyasi hayattaki sarsnt, zihniyet<br />
deiimi, yalnzlk/arabeskleme olarak<br />
sralayabiliriz. Ve toplumsal yaam etkileyen<br />
dier milatlar: 27 Mays 1960,<br />
12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 ubat<br />
süreci. te o çok bildik deyile “çan tan”<br />
olan sanatçnn bu yaananlardan<br />
etkilenmesi kadar doal bir ey olamazd.<br />
Ülkemizde pek çok sanatç eserlerinde<br />
bu deiimi, sarsntlar yanstt. Bütün bu<br />
toplumsal deiimler, çalkantlar ve süreç<br />
iyi analiz edilmeden, eser okumalarnn<br />
da eksik kalaca aikârdr. Ercan Yldrm<br />
da öykümüze bu pencereden bakyor.<br />
Ercan Yldrm’a göre “modern Türkün<br />
hikâyesi” ile Türkiye’nin modernlemesi<br />
arasnda sk bir iliki var: “Modern<br />
hikâyemizi okurken, hep insanmz, giderek<br />
ülkemizi okuma gayretini güttüm.<br />
Çkardm sonuçlar ise sadece hikâyenin<br />
veya edebiyat çerçevesi içinde kalmad.<br />
Anlattmz hayatlara yön veren medeniyeti<br />
dünyamzda tuttuumuz sürece kendisinden<br />
söz edecek bir ömrümüzün olamayaca<br />
neticesine vardm.” Bu balamda<br />
yazar; Halit Ziya Uaklgil, Ömer Seyfettin,<br />
Sait Faik, Memduh evket Esendal, Oktay<br />
Akbal, Mustafa Kutlu, Sevinç Çokum ve<br />
baka pek çok öykücüyü dünya görüü, ya-<br />
am tarz, medeniyet, uygarlk tercihi perspektifinden<br />
deerlendiriyor.<br />
SERT VE KESKN YARGILAR<br />
Kukusuz bu yaklamn öncelikle bir<br />
içerik çözümlemesi olaca açktr. Ancak<br />
Ercan Yldrm bunun sadece bir<br />
içerik/tema sorunu olmadn, seçilen<br />
biçimsel yöntemin de bu içerik yakla-<br />
mnn bir parças olduunu düünüyor.<br />
Örnein, özellikle seksen sonras<br />
fantastik yaklamn yaygnlamasnn<br />
seküler sanat anlaynn bir yansmas<br />
olduu tespitinde bulunuyor.<br />
Yldrm’n zaman zaman sert, keskin,<br />
dier bir uca savrulan yarglar pek<br />
çok öykücüyü tartmaya çaracak<br />
nitelikte. Özellikle slami kimlikleriyle<br />
görülen öykücülere yönelik yarglar…<br />
Bu anlamda Ercan Yldrm sözünü saknmyor.<br />
Kukusuz bu da sosyolojik<br />
okumann, esere düünce odakl bakmann<br />
doal bir sonucu.<br />
Edebiyatmzda üzerinde en az konuulan,<br />
en az düünce üretilen tür olan<br />
öykü hakknda yazlm bir kitabn önemi<br />
tartlmaz. Çünkü öykünün, kavramlara,<br />
literatüre, kurulu ve ileyiini ifade<br />
edecek temel bir dile, sanatsal ve estetik<br />
deerini ortaya çkararak ölü noktalar<br />
aydnlatacak kavramsal okumalara ihtiyac<br />
var. Elbette sosyolojik okumalara<br />
da… Bütün bunlar da Ercan Yldrm’n<br />
çabasn daha da anlaml hale getiriyor.<br />
26
KÝ TAP ZAMANI<br />
ROMAN<br />
6 HAZRAN 2011<br />
Rfat Ilgaz’ tanmak için<br />
Doumunun 100. yl vesilesiyle Rfat Ilgaz’n kitaplar Çnar<br />
Yaynlar ve Bankas Kültür Yaynlar’nn ibirliiyle yeniden<br />
baslyor. Bu ibirliinin ürünü olarak yeni basks yaplan Sar<br />
Yazma, Rfat Ilgaz’ tanmann belki de en iyi yolu.<br />
SARI YAZMA, RIFAT ILGAZ, ÇINAR YAYINLARI, BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 536 SAYFA, 18 TL<br />
T<br />
TEMEL KARATA<br />
oplumcu-gerçekçi yazar ve<br />
airlerin önde gelenlerinden<br />
Rfat Ilgaz, önceleri Yeilçam,<br />
daha sonra da görsel medya araclyla<br />
Hababam Snf’na indirgenmi, toplumculuu<br />
da gerçekçilii de sistem tarafndan<br />
bu yöntemle cezalandrlmtr.<br />
Hababam Snf, birçok gülmece roman<br />
ve hikâyeye imza atm Ilgaz’n özgün<br />
ve baarl bir mizah örneidir elbette.<br />
Ancak Rfat Ilgaz’ sürekli kahkahalar<br />
ve bir grup lise örencisinin komiklikleriyle<br />
anmak, Sar Yazma ve Karartma<br />
Geceleri’nin de aralarnda bulunduu<br />
1969 ylndan sonraki eserlerini görmezden<br />
gelmek, iirini yok saymak;<br />
onu gizlemekten, üzerini örtmekten<br />
baka ne ie yarar Kendi hayatndan<br />
yola çkarak yazd Sar Yazma, onu<br />
tanmann ve anlamann belki de en<br />
ksa yoludur. Hababam Snf’nn senaryosu<br />
hazrlanrken yeni yeni karakterler<br />
eklenmesine ve kitabn özünden<br />
uzaklalmasna olan tepkisini yine Sar<br />
Yazma’da dile getirir: “Verdikleri parayla<br />
yalnz kitabmdan senaryo çkarmak<br />
hakkn deil, beni de bütün kiiliimle<br />
satn aldklarn sanyorlard. Film büyük<br />
‘hâslat rekoru’ yapt halde gene<br />
de bu irketi protesto edip mahkemeye<br />
vermekten kendimi alamamtm.”<br />
‘BREYC’ RLERLE BALADI<br />
Roman, adn Karadeniz’in emekçi,<br />
çalkan kadnlarnn simgesi olan<br />
sar yazmadan alr. Ilgaz’n çocukluk<br />
yllarn geçirdii Cide’ye dönüüyle<br />
açlan Sar Yazma, ustann çocuklu-<br />
unu, örenciliini, zorluklarla geçen<br />
öretmenlik günlerini, aile yaamn,<br />
her türlü baskyla engellenmeye çal-<br />
lan cezaevi ve sanatoryum arasnda<br />
sürdürdüü yazarln anlatr. Rfat<br />
Ilgaz, Cide’yi yalnzca doup büyüdüü<br />
yer olarak anmaz, toplumculu-<br />
unun ve gerçekçiliinin temellerinin<br />
de burada atldn söyler.<br />
Kitap, yazarn hayatnn ilerleyen<br />
dönemlerinde yaad huzursuzluklar<br />
nedeniyle, yazabilmek ve hayatn tamamlamak<br />
niyetiyle doup büyüdüü<br />
yere dönüüyle balar. Sava yllarna<br />
denk gelen çocukluunun Cide’sini<br />
anmsar, dünü-bugünü kyaslar, kaybolanlar,<br />
deiimi, geliimi aktarr.<br />
Romann bandaki u cümle yazarn<br />
deiime bakn Cide üzerinden özlüce<br />
ve baaryla anlatr: “Gemiciler için<br />
büyük bir anlam tayan bu klar, sadece<br />
havaya atlan iki lastik toptu bence.<br />
Onlar için yararl olan, kukusuz<br />
benim için de yararl olmalyd. Tutucularn<br />
yenilik karsnda direnmelerinin<br />
nedeni, her zaman snfsal çkarlara<br />
dayanmyordu demek. Biraz da duygusallk<br />
giriyordu ite böyle araya.”<br />
Deiime ayak dirememitir Ilgaz.<br />
Muallim Mektebi’ndeyken tand, öretmeni<br />
ve ayn zamanda idarecisi olan<br />
air Ahmet Kutsi Tecer’in etkisiyle iire<br />
balar. O yllarda henüz araytadr.<br />
iiriyle neyi anlatmak istediini az çok<br />
bilmekte ancak bunu siyasal ve ideolojik<br />
olarak henüz bir yere oturtamamaktadr.<br />
Bu dönemdeki “bireyci” iirleriyle<br />
sever onu Tecer, kendi iirine yakn<br />
bulur. Ancak Ilgaz’n aray toplumcugerçekçi,<br />
sosyalist çizgide son bulur ve<br />
iirleri Yürüyü’te yaymlanmaya balar.<br />
Ahmet Kutsi Tecer’le zt taraftadrlar artk.<br />
Hocas onu “doru” yola çekmeye<br />
çabalasa da fayda etmez.<br />
GÜNE-DL TEORS NEYN NES<br />
Sar Yazma, Rfat Ilgaz’n hayatnn her<br />
yönünü, her çan bulabildiimiz, eitim<br />
sistemini, siyaseti, devrimleri sorgulayna<br />
tank olduumuz bir eser: “Eski<br />
harer gitmi, yerine yeni Latin hareri<br />
gelmiti ama Türkçemiz yanl yolda gelitirilmek<br />
isteniyordu. Güne-Dil Teorisi<br />
neyin nesiydi Falih Rfk’nn ‘Öztürkçe’<br />
bayazlar, içinden çklmaz, anlalmaz<br />
bir dil olmutu. Bir devrimci olarak sarlmamz<br />
gereken ilkelerin hiçbiri tutarl<br />
deildi.” Rfat Ilgaz’n Milli Eitim’e,<br />
Cumhuriyet’in toplumsal ve ekonomik<br />
kalknmaya bakna getirdii eletiriler<br />
de temellidir. Alfabe örenerek memleketin<br />
kalknaca düüncesini eletirir.<br />
Devrim yasalarn olumlu bulmadn,<br />
halkn yararna bir reform yaplmadn<br />
söyler. “Milli Eitim’in bana geçen<br />
bakanlardan belliydi, memleketin kültür<br />
düzeyi. Çada uygarlk düzeyine yaps<br />
hiç de elverili olmayan Esat Bey’ler,<br />
Abidin Bey’ler getiriliyordu.”<br />
Rfat Ilgaz, Milli ef dönemi Halk<br />
Partisi’nin, darbelerin gazabndan, tevkierinden,<br />
sorgularndan, basklarndan<br />
nasibini fazlasyla ald. Öyle ki, 12<br />
Eylül’de 70 yanda bir edebiyat çnaryken<br />
bile evine yaplan basknla derdest<br />
edilip Cide sokaklarnda kilometrelerce<br />
yürütülmü, “Cide papaz” olarak halka<br />
“tehir” edilmi, Et ve Balk Kurumu<br />
binasnda ikence görmütü. Rfat Ilgaz,<br />
duruundan ödün vermedi, aktörü olduu<br />
1940’l yllar ve sonrasndaki politik<br />
ortam iyi okudu. Korkusuz muhalefetini<br />
kendi tabiriyle “iki delik cierle”<br />
(verem hastal) sürdürmekten geri<br />
durmad. 1950’li yllarn Türkiye’sini andran<br />
bugünkü politik arenada yeniden<br />
okunmas gereken bir eser Sar Yazma.<br />
Türkiye’nin Kurtulu Sava’ndan 1950’li<br />
yllara kadar olan politik yapsn ve edebiyat<br />
dünyasn anlatan kitap, ayn zamanda<br />
1940 kua toplumcu-gerçekçi<br />
aydnlarnn mücadele dolu öyküsü.<br />
27
KÝ TAP ZAMANI<br />
TARH<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Bir Alman’n gözüyle 1915<br />
Guenther Lewy’nin Tima tarafndan yaymlanan 1915: Osmanl<br />
Ermenilerine Ne Oldu balkl kitab, Prof. Dr. Kemal Karpat’a göre,<br />
Ermeni meselesi konusunda imdiye kadar yazlm en tarafsz kitap.<br />
Middle East Policy dergisi ise çalmay “dürüst ve adil” olarak tanmlyor.<br />
1915: OSMANLI ERMENLERNE NE OLDU, GUENTER LEWY, ÇEV.: C. ELTEZ, TMA, 464 SAYFA, 20 TL<br />
1<br />
SAKNE KORKMAZ<br />
915 ylndaki Ermeni Tehciri<br />
olaynn bir ‘soykrm’ oldu-<br />
u iddias, bilim ahlâkna sahip<br />
tarihçiler ve uzmanlar tarafndan birçok<br />
defa yalanlanm olmasna ramen, bu<br />
iddiann özellikle Amerika’daki Ermeni<br />
diasporasnn fanatiklerince srarla<br />
sürdürüldüü biliniyor. “Bilim ahlâkna<br />
sahip” dedik. Bunlarn banda elbette<br />
ABD’li tarihçi Justin MacCarthy geliyor:<br />
MacCarty’nin Türkçeye Ölüm ve Sürgün<br />
balyla çevrilen Death and Exile: The<br />
Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims<br />
adl kitab bata olmak üzere, Bernard<br />
Lewis’in çalmalar, ‘soykrm’ iddiasnn<br />
tam anlamyla ‘sözde’ bir iddia<br />
olduunu gösteriyordu. MacCarthy’nin<br />
sözünü ettiimiz kitabnn alt balnn<br />
“Osmanl Müslümanlarnn Etnik<br />
Temizlenmesi” olduuna da dikkati çekelim.<br />
Bu manidar alt balk, 1821’den<br />
1922’ye kadarki yüz yllk süre içinde,<br />
hangi etnik grubun yok edilerek ‘temizlenme’<br />
eylemine maruz brakldn<br />
apaçk ortaya koymuyor mu<br />
‘MDYE KADAR YAZILMI<br />
EN TARAFSIZ KTAP’<br />
Guenther Lewy’nin Tima tarafndan<br />
yaymlanan 1915: Osmanl Ermenilerine<br />
Ne Oldu balkl kitab ise Prof. Dr.<br />
Kemal Karpat’a göre, “Ermeni meselesi<br />
konusunda imdiye kadar yazlm en<br />
tarafsz, gerçekleri olduu gibi aksettiren<br />
önemli bir kitap.” Dorusu, Karpat<br />
hoca’nn, bir anlamda Prof. Dr. Justin<br />
MacCarthy’e hakszlk ettiini dü-<br />
ünüyorum. MacCarthy’nin Ölüm ve<br />
Sürgün’ü de “gerçekleri olduu gibi aksettiren”<br />
tarafsz bir çalmayd.<br />
Guenther Lewy’nin kitab hakknda<br />
verilen hükümler genelde “her iki tarafn<br />
raporlarn inceleyen, dikkatli bir biçimde<br />
dengelenmi, dürüst ve adil bir<br />
çalma” (Middle East Policy) olduu yönünde.<br />
Ama Lewy, 1915 olaylarnn bir<br />
‘soykrm’ olup olmadna ilikin bir<br />
polemie girmiyor: Her ne kadar bu konuda<br />
‘soykrm’ deil ‘katliam’ sözcüünü<br />
kullanyorsa da, bir tanmla kendisini<br />
balamamay tercih ediyor. ‘Soykrm’<br />
konusunda yaplan tanmlarn birbirinden<br />
farkl olduuna dikkati çekerek öyle<br />
diyor Lewy: “Osmanl Türkiye’sinde<br />
yaplan Ermeni katliamlarnn [vurgu<br />
benim. S.K.], bu tanmlara (hepsine, bazlarna<br />
veyahut hiçbirine) uyup uymadna<br />
karar vermeye çalmann salayabilecei<br />
faydann snrl olduunu dü-<br />
ünüyorum.” Lewy, bu nedenle ‘soykrm’<br />
üzerinde deil de “neyin, nasl ve<br />
neden gerçekletiine dair sorular aydnlatma<br />
iini çok daha önemli buldu-<br />
u” için bu konulara younlatn söylüyor.<br />
Bununla birlikte, Lewy’nin ara sra<br />
Guenther Lewy<br />
28<br />
da olsa (örnein sayfa 389’da olduu<br />
gibi) “sözde soykrmsal sonuçlardan”<br />
da söz ettii gözden kaçmyor…<br />
üphesiz, asl sorun, ttihat ve Terakki<br />
hükümetinin ‘tehcir’ kararyla<br />
balyor. Lewy, stanbul hükümetinin<br />
ald ‘tehcir’ kararnn “iyi niyetli”<br />
olduunu, ama “yüz binlerce insann<br />
yerini çok ksa bir süre içerisinde ve<br />
son derece primitif bir tama sistemi<br />
vastas ile deitirmek gibi önemli bir<br />
görev[in] Osmanl bürokrasisinin gücünü<br />
tam anlamyla a[t]” kansndadr.<br />
George Abel Schreiner<br />
adnda bir Amerikal gazetecinin,<br />
Toroslar’da tehcire tabi<br />
tutulan “binlerce kadn, çocuk<br />
ve kuvvetten dümü erkein<br />
sefaletini” bizzat görmü ve ya-<br />
am bir gazeteci olarak yazdklar<br />
da bu hükmü dorulamaktadr:<br />
“Ermenilerin çektii bu güçlük-üklerin<br />
asl sorumlusu, kastl bir gad-<br />
darlktan ziyade, Türklerin beceriksizli-<br />
e sözü<br />
i idi”. Hiç üphesiz, bu cümlede<br />
geçen Türklerden kast, o bölgedeki eki manl yöneticileridir. Lewy, bu konuda<br />
Osbizzat<br />
bir Osmanl bürokratnn, Diyarbakr<br />
Valisi Reit Bey’in tankln aktarmaktadr:<br />
“1919’da intihar etmeden<br />
ksa bir süre önce yazd hatralarnda<br />
Reit Bey, devlet makamlarnn son derece<br />
düzensiz olmas nedeniyle tehcirin<br />
düzenli bir ekilde gerçekletirilmesinin<br />
imkânsz olduunu savunmutur.”<br />
LEWY’NN ÇELKS<br />
Görülüyor: Guenther Lewy, açkça söylemese<br />
de, tehcirin “kastl bir gaddarlk”<br />
sonucunda soykrma dönümediini<br />
ima etmektedir. Evet, ortada, Alman Büyükelçilii<br />
yetkilisi Von Hoesch’in 1916<br />
ylnda yazd raporda belirttii gibi,<br />
bir ‘insanlk trajedisi’ vardr, ama bu bir<br />
‘soykrm’ deildir. Lewy, 19 Mays 1985<br />
günü New York Times ve Washington Post<br />
gazetelerinde, aralarnda Roderick Davison,<br />
J.C.Hurewitz ve Bernard Lewis<br />
gibi 69 yazar ve akademisyenin imzas<br />
bulunan ilanda, can kaybnn nedenleri<br />
olarak “hastalk, açlk, çeitli zorluklar<br />
ve katliamlar ile karmaklaan (Müslüman<br />
ve Hristiyan düzensiz birlikleri<br />
tarafndan sürdürülen) cemaatler aras<br />
ciddi sava hali”nden söz edilmesini ise<br />
“nispeten tek tara bir görü” olarak<br />
niteliyor. Ama bu bir çeliki: Hem tehcirin<br />
imkanszlklardan, örgütsüzlükten<br />
ve beceriksizliklerden dolay bir katliama<br />
dönütüünü onaylamak, hem de ilan<br />
metninde tastamam bu kany öne süren<br />
akademisyenlerin görülerini “nispeten<br />
tek tara” olarak nitelemek! Bu tür çelikilere,<br />
Lewy’nin ar, çok ar ihtiyatl bir<br />
tavrla, “Aman, kendimi balamayaym!”<br />
eklindeki hassasiyeti neden oluyor.
KÝ TAP ZAMANI<br />
ÖYKÜ<br />
Hanmlar, bu öykülere dikkat!<br />
Genç öykücü Seray ahiner, yeni kitab Hanmlarn Dikkatine’de farkl<br />
kadnlarn birbiriyle ilikili hikâyelerine yer veriyor. Ayn gün içinde geçen<br />
dokuz öykünün yer ald eserde, her öykü baka bir durumun izini<br />
sürüyor. Kimi yapsal sorunlar olsa da etkileyici bir kitapla kar karyayz.<br />
HANIMLARIN DKKATNE, SERAY AHNER, CAN YAYINLARI, 224 SAY, 15 TL<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
H<br />
ÖMER ÖZDEMR<br />
epimiz mutlaka iitmi-<br />
izdir o rahatsz edici sesi.<br />
Hoparlörün gürültüsü bütün soka aya-<br />
a kaldrm, ses bir türlü kesilmek bilmeyince<br />
de yar açk pencerelerden birkaç<br />
ba dar uzanmtr. Sesin kayna bulunmaya<br />
çallm, az ötede bir araçtan<br />
geldii anlalmtr: “Hanmlarn dikkatine;<br />
overlok makinesi ayanza geldi.<br />
Hal, kilim, yolluk, paspas kenarna, halfleks<br />
kenarna overlok çekilir. Be dakikada<br />
yaplr, hemen teslim edilir.”<br />
Genç öykücü Seray ahiner, yeni kitab<br />
Hanmlarn Dikkatine’de hepimizin az ya<br />
da çok duyduu bu sese<br />
kulak kabartan kadnlarn<br />
hikâyesine odaklanarak,<br />
pencereden evin<br />
içine dönen, darnn<br />
sesini kesmesine ramen<br />
kendi içindeki sesle bo-<br />
umaya çalan kadnlarn<br />
dünyasna çeviriyor<br />
baklarmz. ahiner,<br />
okurdan ilgi gören ilk<br />
kitab Gelin Ba’nda da<br />
kadn dünyasnn kayglarna,<br />
anlalamama<br />
skntsna, kapanmam<br />
meselelerine eilmiti.<br />
Bir yandan, kahramanlarn<br />
saran dünyay anlatrken,<br />
dier yandan da<br />
bu dünyaya dâhil olan<br />
bir tür rahatsz edici iç Seray ahiner<br />
sesin, kadn dünyasndan<br />
yükselen içsel çatmann sahnesine<br />
odaklanmt. Birbirinden bamsz<br />
öykülerde deien kadnlara ramen,<br />
kadnlk hallerini anlatmaktaki baars<br />
apaçk ortadayd yazarn. Buna kararnda<br />
bir mizah tonu da elik edince etkileyici<br />
öyküler çkmt ortaya.<br />
BRBRNE DEEN DOKUZ ÖYKÜ<br />
Seray ahiner’in yeni kitab Hanmlarn<br />
Dikkatine, sokaktan geçen bir overlokçuya<br />
kulak kabartan farkl kadnlarn<br />
zamanla birbirine deen hikâyelerine<br />
yer veriyor. Ayn gün içinde geçen dokuz<br />
öykünün yer ald kitapta, her<br />
öykü baka bir durumun izini sürüyor.<br />
Filmlerden örenilen ak ve masallardan<br />
kurgulanan gelecekle hayatna yön<br />
vermeye çalan kadnlarn hikâyesini<br />
anlatyor ahiner. “Reklam kampanyalar,<br />
kiisel geliim kitaplar, salk<br />
formlar, banka müteri hizmetlerinin<br />
belirledii ‘memnuniyet’ kriterleri,<br />
GSM operatörlerinin modelledii ‘iletiim’<br />
dünyasnn içinde yön bulmaya<br />
çalan”, erkeklerden çok kendi içlerindeki<br />
sesle bouan kadnlar bunlar. Her<br />
ne kadar, bir kulaklar sevdikleri adamdan<br />
gelecek telefonda olsa da, bütün<br />
gün bu iç sesi bastrmaya çalan kadn<br />
portresi üzerinden gayet etkileyici öyküler<br />
anlatyor yazar. Öykülerine filmlerin,<br />
arklarn karmas bouna deil. Örenilen<br />
ve bir model olarak baka kadnlara<br />
yine kadnlar tarafndan aktarlan bir bilginin<br />
kuatt, kadnlara özgü bir bakma<br />
biçiminin sarmalad bir dünyann içine<br />
çekiliyoruz gittikçe.<br />
Hiç üphesiz, ahiner’in baarsnda,<br />
anlatt dünyay kuatan gözlemleri<br />
kadar dilinin de pay var. Yerinde kullanlm<br />
bir mizah, sadece kadnlar arasnda<br />
ve çounlukla erkeklerin anlamamas<br />
için etkileyici metaforlarla desteklenen<br />
argo, kadn dünyasna ait nesnelerin<br />
yardmyla bir dil<br />
enliine kap aralyor.<br />
Benzetmelerde yer yer<br />
güçlü bir mizah duygusuna<br />
rastlyoruz. Örne-<br />
in, “Ksa Metraj Rüyalar<br />
Limitet irketi” adl<br />
öyküsünün kahraman,<br />
sevdii adam skt-<br />
kaygsyla, beraber olduu<br />
kiiye nasl davranmas<br />
gerektiini bilen<br />
baka bir kadnla ilgili<br />
u benzetmeyi yapyor:<br />
“Kadnn kulana<br />
ezan okunurken, ismi<br />
yerine ‘adam skmayacaksn’<br />
vaaz üflemiler.”<br />
Bu gibi benzetmelerle<br />
etkileyici bir dil atmosferi<br />
kuruyor yazar.<br />
ASLINDA ERKEKLER ÇN YAZILMI GB…<br />
ahiner’in ilk kitabnda da gördüümüz<br />
bir biçimsel deneme bu kitapta da kar-<br />
mza çkyor. Yazarn kitap boyunca<br />
italikle gösterdii iç sesler sadece metni<br />
geniletmekle kalmyor, öykülerin etki<br />
dozunu da artryor. Söylenmedii için<br />
içeride tutulmu ve bu yüzden bir mayla<br />
yüklenmi cümleler arka arkaya<br />
sralandkça, öykülerin aslnda kadnlar<br />
için deil, erkekler için yazldn anlyorsunuz.<br />
ahiner, kadn dünyasyla ilgili<br />
söz alrken, aslnda erkek dünyasna bir<br />
mesaj iletmek istiyor gibidir bu öykülerde.<br />
ster müsebbibi ister maduru olsun,<br />
kadnlarn hapsedildii dünyann içindeki<br />
karmaaya bakmaya çalyor.<br />
Hanmlarn Dikkatine, hiç üphesiz<br />
etkiyici bir kitap. Ama kimi öykülerin<br />
gereinden uzun tutulmasndan, dahas,<br />
bu uzunluun çou zaman sonu<br />
gelmeyen diyaloglarla sürmesinden,<br />
kurgu adna bütün öyküleri birbirine<br />
balamaya gayret edilmesinden kaynakl<br />
yapsal sorunlar da var. Yine de,<br />
genç yanda bu denli etkileyici öyküler<br />
kaleme alan yazarn gelecekte yazaca<br />
öykülerin imdiden merakla beklenecei<br />
rahatlkla söylenebilir.<br />
29
KÝ TAP ZAMANI<br />
Haydi yerlerinize, mar mar…<br />
Noktalama iaretlerini imla klavuzundan deil de elenerek, oyun<br />
oynayarak örenemez miyim, diyenler için hazrlanan ve Tima’n<br />
‘Elenceli Türkçe’ serisinden çkan Âlem Buysa Kral Benim’de noktalama<br />
iaretleri konuuyor, kendi kendilerini anlatyor.<br />
<br />
MUSA GÜNER<br />
u noktalama iaretleri olmasayd<br />
ne güzel olurdu yaz yazmak!<br />
Ya da sadece nokta olsa ve<br />
cümleleri birbirinden ayrsayd… O ne öyle,<br />
noktal virgülü var, iki noktas var, kesmesi<br />
var, ksa çizgi, uzun çizgi, soru iareti, ünlem…<br />
Bu iaretler ve kullanldklar yerlerin<br />
madde madde sralanmas örencilere “Çok<br />
çalmam lazm, çoook!” dedirtiyor. Bir de<br />
karmaa var tabii. mla klavuzunu aldnz,<br />
okudunuz, hatta sular seller gibi ezberlediniz.<br />
Sonra da yazarlar nasl kullanm diye<br />
kitaplara, köe yazlarna öyle bir göz<br />
attnz. Eyvah ki eyvah, hiçbiri di-<br />
erini tutmaz. Birinin virgül<br />
kulland yerde dieri<br />
noktal virgül<br />
kullanr. Bir<br />
iki nokta der,<br />
dieri üç nokta…<br />
Fkradaki<br />
gibi yapmak arzusu<br />
kemirir içimizi:<br />
Yazy yaz, noktalama<br />
iaretlerinin<br />
hepsini de altna yaz,<br />
sonra da komut ver: Haydi<br />
yerlerinize, mar mar…<br />
NOKTALAMA ARETLERN<br />
ELENEREK ÖRENN<br />
Mar mar demeden önce<br />
u kitaba da bir bakn.<br />
Noktalama iaretlerini<br />
imla klavuzundan deil de elenerek,<br />
oyun oynayarak örenemez miyim, diyenler<br />
için hazrlanan bir kitap bu. Tima<br />
Yaynlar’nn “Elenceli Türkçe” serisinden<br />
Âlem Buysa Kral Benim, örencilere<br />
noktalama iaretlerini öretmek konusunda<br />
iddial. Bu kitapta noktalama<br />
iaretleri konuuyor, kendi kendilerini<br />
anlatyor. Balangç, sralama, imla klavuzu<br />
ile benzer. Her bölümün banda,<br />
“Ben bu ite ustaym.” diyerek iaretlerin<br />
ÂLEM BUYSA KRAL BENM, AHMET BENZER, TMA, 160 SAYFA, 7.5 TL<br />
Dinozorlar devrinde tehlike<br />
Bu macerada kahraman sensin! Nasl<br />
yani Bu hikâyede olayn seyrini okur<br />
yönlendiriyor, kendi sonunu kendi seçiyor,<br />
macerann kahraman oluyor. Bölüm<br />
sonlarnda karna çkan seçeneklerden<br />
birini seçiyor ve okumaya oradan devam<br />
ediyorsun. Bu defa yolculuk dinozorlar<br />
dünyasna. Ama dikkat! <strong>Sayfa</strong>dan sayfaya<br />
atlarken uyank olmal, bu bölümde neler olacak, iyice<br />
düünmeli. Göreviniz müzedeki bir Triceratops yumurtasn<br />
annesine geri götürmek. Hayy Kitap’tan çkan Dinozorlar<br />
Devrinde Tehlike’nin yazar Thilo, kitap 104 sayfa.<br />
ÇOCUK<br />
yazdaki uygulama alanlar teorik olarak<br />
anlatlyor. Her maddenin altnda da bir<br />
örnekle tabii. Belki de ezberlenmesi gereken<br />
bir bölüm buras. Bu bölümden<br />
sonra kitabn farkll ortaya çkyor.<br />
aretlerin nasl ve cümlenin neresinde<br />
kullanlacann iyice kavranabilmesi<br />
için uygulamalara yer veriliyor.<br />
Sonra elenceli bölümler balyor.<br />
Mesela tavann havuca ulatrrken,<br />
noktay, iki noktay öreniyorsunuz. Pekitirmeler<br />
böyle oyunlarla devam ediyor.<br />
En elenceli bölümlerden biri de<br />
“bulmaca buldurmaca”lar… Bunlarn<br />
dnda, boluk doldurma,<br />
doru yanl bölümleri ve klasik<br />
testleri andran bölümler de<br />
epeyce yer tutuyor kitapta.<br />
“mla örenmek neden bu kadar<br />
önemli, yazyoruz ite. Konuurken<br />
noktalama iareti mi kullanyoruz”<br />
diyenler buraya dikkat etsin. Konuurken<br />
yaptmz vurgular, kullandmz<br />
beden dili, konumann noktalama<br />
iaretleridir. Yazya ses tonu katamayacamza<br />
göre noktalama iaretlerini<br />
kullanmamz gerek. Yoksa yazdklarmz<br />
ya anlalmaz ya da yanl anlalabilir.<br />
Mesela u örnee bakn:<br />
Genç adam yanna çard.<br />
Genç, adam yanna çard.<br />
ki cümle arasndaki anlam<br />
farkna dikkat! Bu fark<br />
salayan küçücük bir<br />
iaret, sadece bir<br />
virgül(,). Noktalama<br />
iaretlerini<br />
kullanmadmzda<br />
merammz<br />
tam olarak anlatmak<br />
imkânsz.<br />
Bir noktann<br />
can sklr m<br />
“Bildiklerin, karndakine anlatabildiin<br />
kadardr” demi Mevlana.<br />
Bildiklerimizi doru aktarabilmenin<br />
en önemli araçlardr noktalama iaretleri.<br />
Ama ayn zamanda gözümüzde büyüttüümüz<br />
bir eydir. Kitabn mesaj açk:<br />
mla dediin nedir ki, nokta kadar bir ey.<br />
Kitab okuduktan sonra belki siz de “Bir<br />
noktann can sklr m cümlenin sonunda<br />
olmaktan çeride neler oluyor diye merak<br />
eder mi O zaman virgülle arkadalk<br />
kurmal ve ‘noktal virgül’ olarak girmeli<br />
cümlenin ortasna…” eklinde hayaller<br />
kurar ve iaretlerin dilini çözebilirsiniz.<br />
Dostum k uykusuna yatarsa…<br />
Tehlikelerle dolu koskoca bir ormanda<br />
bir dost ne kadar kymetlidir! Tilki Çiftçorap<br />
da bunun farkndayd ama onun<br />
birlikte vakit geçirmekten holand bir<br />
dostu vard. Ay Cefakâr… Her zaman<br />
birlikte gezer, birlikte oynarlard. Fakat k<br />
mevsimi gelmiti ve Ay Cefakâr’n uyuma<br />
zamanyd. Tilki ne yapacan bilmiyordu.<br />
O da kendince bir çözüm buldu, aynn uyuduu alt ay k<br />
boyunca epeyce de elenceli vakit geçirdi. Sally Grindley’in<br />
yazd, Penny Dann’in kaleme ald Daima Dostuz Bankas<br />
Kültür Yaynlar tarafndan yaymland ve 48 sayfa…<br />
31<br />
Gökteki ay yatarsa…<br />
Annenize nasl bir hediye<br />
vermek istersiniz Elinizin,<br />
hatta hayalinizin ulaabildii<br />
en güzel hediyeyi de-<br />
il mi! Ufak tefek bir olanck,<br />
Memo da böyle düünüyordu. Bütün<br />
istedii, annesine dünyann en güzel hediyesini<br />
verebilmekti. Neye karar verdi biliyor<br />
musunuz Gökteki aya… Ama ay öylesine<br />
yüksekteydi ki… Nasl olup da onu<br />
bir hediyeye dönütürecekti Çareyi buldu,<br />
yardm isteyecekti. Yardm edenlere<br />
de aydan bir parça verecekti. Ya annesine<br />
kalmazsa Mavibulut Yaynlar’ndan<br />
çkan bu güzel hikâye 32 sayfa. Memo ve<br />
Ay’ Alice Briere-Haquet kaleme alm,<br />
Celia Chauffrey de resimlemi.<br />
Hep beraber masal yoluna!<br />
Masal okumaktan bkmayan<br />
çocuklar için yeni bir masal<br />
sepeti var raflarda. Bir fili,<br />
ayy, tavan, yunus baln,<br />
uurböceini, leylei, hatta<br />
at, kaplumbaay kolunuza takp gezdirebilir<br />
misiniz Bunlar bir sepetin içine sarsa<br />
cevabmz evet. Nesil Çocuk’un yaymlad-<br />
Piti Piti Masal Sepeti’nin içinde bütün bunlar…<br />
Denizin ortasnda çiçeklerle dolu bir ada<br />
da var sepetin içinde, yapayalnz bir aaç da.<br />
Masal sepetimiz küçük boy, sevimli bir kitapçk,<br />
rengârenk. Arife Gökmen’in kaleme ald-<br />
, Aye Seda Demirer’in resimleriyle renklendirdii<br />
Piti Piti Masal Sepeti 330 sayfa…<br />
Unutulmaz yazn yabancs<br />
Bir gün ehre bir yabanc<br />
gelir. Herkes merak eder<br />
bu gizemli kiiyi… Büyükler<br />
çocuklara, bilmediiniz<br />
konularda iin asln örenmeden<br />
konumayn öüdü verirler ama bu<br />
yabanc hakknda söylemediklerini brakmazlar.<br />
Bütün bir yaz boyunca tanmadklar<br />
‘yabanc’ hakknda ileri geri konuurlar.<br />
Can ise baka bir eyin peindedir. Unutulmayacak<br />
bir yaz tatili balar böylece. Gerisi<br />
Can’n kilitli defterinde. Can Yaynlar’ndan<br />
çkan Denize Düen Yldz’ Handan Durgut<br />
yazm, Gözde Bitir S. de resimlerini yapm.<br />
Kitap 8-10 yaa hitap ediyor.<br />
kiz ama tek!<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
MEMO VE AY, ALCE BRERE-HAQUET, ÇEV.: S.<br />
AIRYÜRÜYEN, MAVBULUT, 32 SAYFA, 17 TL<br />
PT PT MASAL SEPET, ARFE GÖKMEN,<br />
300 SAYFA, 30 TL<br />
DENZE DÜEN YILDIZ, HANDAN DURGUT,<br />
88 SAYFA, 9 TL<br />
TEK M ÇFT M, ANDREW CLEMENTS,<br />
GÜNIII, 172 SAYFA, 12 TL<br />
Sizden bir tane daha olsa,<br />
her eyiniz ayn: kiz kardeiniz.<br />
Hayat nasl olurdu<br />
Ray ve Jay ikiz kardetiler<br />
ve hayat onlar için güzeldi.<br />
Ama artk bir elmann yars gibi de-<br />
il, ayr iki insan gibi görülmek istiyorlard.<br />
Yeni tandklar bir ehirde okuldaki<br />
küçük hata onlara ilginçliklerin kapsn<br />
aralar. Okula sadece birinin kayd<br />
yaplr. Ve muzip ikizler okula nöbetlee<br />
gitmeye balarlar. Ama bakalm<br />
ikizler bu oyunu ne kadar sürdürebilecekler<br />
8-12 yaa hitap eden Tek mi Çift<br />
mi adl kitab Andrew Clement yazm,<br />
dilimize ise Mine Kazmaolu çevirmi.<br />
Gün’ndan çkan kitap 170 sayfa.
KÝ TAP ZAMANI<br />
ÖYKÜ<br />
Yenilgi deil, srt çevirme!<br />
Nuhan Nebi Çam imzasn tayan Kaç, 21<br />
hikâyeden olusa da aslnda tek bir uzun hikâye<br />
gibi… Kitaptaki her hikâyede, kentte yersiz yurtsuz<br />
kalm kalbi krk bir adamn öyküsü anlatlyor.<br />
KAÇI, NUHAN NEB ÇAM, ÖTÜKEN NERYAT, 250 SAYFA, 9 TL<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Sert ve travmatik öyküler<br />
Murat Uyurkulak’n yeni öykü kitab Bazuka, romanlarna kyasla, özellikle<br />
de Tol roman kadar iirsel bir dile sahip deil. Ancak bir bütün<br />
olarak tek tek öykülerdeki iirsellii yakalamak mümkün. Uyurkulak,<br />
Bazuka’da oldukça sert ve travmatik konulardan söz ediyor.<br />
BAZUKA, MURAT UYURKULAK, METS YAYINLARI, 96 SAYFA, 9,5 TL<br />
B<br />
NHAT DALI<br />
ir stanbul seyahatine<br />
daha çkarken çantama<br />
Eduardo Galeano’dan<br />
Kucaklamann Kitab’n alyorum.<br />
Yaz yoluyla Amerikan gerçekliinin<br />
çekirdeinde bulunan büyüyü da<br />
vuran Galeano yolculuuma elik<br />
etsin diye… Daha havaalan yolunda<br />
bu büyülü anlatya brakyorum kendimi.<br />
Uçaa binmemiken ayaklarm<br />
yerden kesiliyor, altn çizdiim u<br />
satrlar kalbime yol aldryor: “Ölüm<br />
döeinde bir bac, Marcela’nn<br />
kulana bir eyler söyledi. Ölmezden<br />
önce gizi açklad ona: ‘Üzüm’<br />
diye fsldad, ‘araptan yaplmtr.’<br />
Marcela bana bunu söyledii zaman<br />
öyle düündüm: Üzüm araptan yaplmsa<br />
belki bizler de kim olduumuzu<br />
söyleyen sözcüklerizdir.”<br />
‘BEN YÜRE KIRIKLARLA BERABERM’<br />
Az sonra bedenim de kalbime elik<br />
ediyor; bindiim uçak stanbul’a<br />
doru uçua geçiyor. Boaziçi’ni ve<br />
erguvanlar görmek istiyorum. “Ah<br />
stanbul!” diyorum, “ah Boaziçi,<br />
imdi erguvanlar içindesindir.” Bo-<br />
aziçi, iki yakann yamaçlarndaki<br />
yeillikte göz krpan erguvanlar, bin<br />
yllardr ehrin ortasndan geçen<br />
deniz, Taksim, Caalolu, toplantlar<br />
ve hikâyemin Beykoz’u iki günümü<br />
dolduruyor. stanbul bir kez<br />
daha yoruyor. Neyse ki, stanbul’un<br />
sevdiim sabahna uyanyorum;<br />
akama zmir’e döneceim. Hem<br />
yancazlarn kendime vatan bildiim<br />
Ali Çolak ve Murat Tokay<br />
tarafndan bekleniyorum. Dostlarma<br />
varr varmaz sohbetimiz koyulayor.<br />
Biraz sonra masamza<br />
bir yüz daha katlyor. Ali Çolak’n<br />
hikâyelerinden bildii/sevdii Nuhan<br />
Nebi Çam… lk kez karlayoruz<br />
kendisiyle. “Ben Nuhan Nebi<br />
Çam” diyor bana. Daha yenilerde<br />
Ötüken’den çkm Kaç isimli<br />
ikinci hikâye kitabn imzalyor bize.<br />
Hikâyeciliinden, stanbul’daki hayatndan,<br />
çalt okuldan bahsediyor.<br />
Hepimizin sevgili ehri Mara<br />
çkp gelmi gibi, masamz da havas<br />
içinde kalyor. Maskesiz samimiyet<br />
ve sayetle gülümseyen çelebi<br />
bir yüz! Kaç’, Nuhan Nebi’nin<br />
hikâyeciliini merak ediyorum.<br />
zmir uçana oturur oturmaz kitabn<br />
kapan aralyorum. Nicedir<br />
gönlüme inirah olan hadis-i kutsi<br />
karlyor beni: “Ben yürei krklarla<br />
beraberim.” Kalbimin bir tarafna<br />
dokunulmu gibi, içimde bir<br />
dirim hissediyorum. Kaç’n sonraki<br />
sayfasnda Zerdüt’ten bir çar<br />
duyuyorum: “Kaç dostum, kendi<br />
yalnzlna: Seni zehirli sineklerin<br />
soktuunu görüyorum. Sert ve<br />
salkl bir havann estii yerlere<br />
kaç!” Biraz sonra içlerine düece-<br />
im hikâyeleri hisseder gibi oluyorum.<br />
stanbul traindeki 46 plakal<br />
Brodway’in direksiyonunda Nuhan<br />
Nebi Çam’ görüyorum. Gülümseyen<br />
o gözler krk bir yürein içinden<br />
bakyor. Bu gözleri takip ederek<br />
hikâyelerine karyorum.<br />
zmir’de, gecenin ilerlemi bir<br />
vaktinde kitabn son sayfasna geldiimde,<br />
altn çizdiim onlarca<br />
cümle ve çoktan dâhil olduum<br />
hikâyeler kalyor bana. Son stanbul<br />
seyahati ve Nuhan Nebi Çam imzal<br />
hikâyelerden edindiim hal üzerine<br />
düünürken, kütüphanemin raflarndan<br />
Thoreau’nun Walden’n<br />
alyorum. Kaç edebiyatnn klasik<br />
metinlerinden olan Walden’n sayfalarnda<br />
bir iki saat oyalanyorum.<br />
Nuhan Nebi, Walden’ okumu mu<br />
bilmem, bir akrabalk gördüm ikisi<br />
arasnda.<br />
‘DOUNUN YEDNC OLU’ GB<br />
Kaç, 21 hikâyeden olumakla birlikte,<br />
aslnda tek bir uzun hikâye...<br />
Her hikâyenin kahraman farkl ama<br />
bir tek adamn hikâyesi anlatlyor.<br />
mamesi kopmu tesbih tanelerinin<br />
yuvaland yurt olan kentte yersiz<br />
yurtsuz kalm, kalbi krk bir adamn<br />
hikâyesi… Bu adam bir yanyla Anadolu<br />
corafyasn mayalayan irfana,<br />
dier yanyla da büyük anlatlardan<br />
sürgün olmu insanlarn sndklar<br />
kentlerin nihilizmine ait. Walter<br />
Benjamin’in o garip insan gibi, vücudu<br />
ileriye bakarken yüzü kopup<br />
geldii slaya dönüktür. Hikâyelerin<br />
hepsine sinmi bu adam Sezai<br />
Karakoç’un “Masal”ndaki ‘dounun<br />
yedinci olu’nu hatrlatyor. Yaad<br />
kentte yer yer ‘dümü’ olsa da hafzasn<br />
yitirmemi, yürei krklnda<br />
uç veren ‘maya’ içten içe onu ‘itiraz’a<br />
kkrtmaktadr. Souk otel odalarnda,<br />
yamur yemi kentin kaldrmlarnda<br />
ve tene teslim olularnda ezana<br />
açk kalmaya devam eden kalbiyle<br />
direnir. Çocukluunun yurdu olan<br />
dalarn, çiçeklerin, topran, dedesinin<br />
ve ninesinin sözleri çnlar içinde.<br />
Kalbine tutunarak kaçar; admlar,<br />
‘sert ve salkl havalarn estii yerlere’<br />
dorudur. Bu kaç kente yenilgi<br />
deil, ona srt çevirmedir.<br />
B<br />
SMAL ADEM<br />
azuka’da yer alan “Tutkular<br />
Kitapl”, “Ak, Yalnzlk ve<br />
Bazuka” öyküleri baka kitaplara naziredir.<br />
“arap” ve “Krmz” öyküleri bir<br />
anlamda ‘smarlama’ öykülerdir.<br />
“Kurtulu On ki”, “Dervi”, “Ku<br />
Yuvas” öyküleri ise baka yazarlarla,<br />
gazetecilerle ortaklaa yazld.<br />
Murat Uyurkulak’n daha önce Milliyet<br />
Sanat’ta yaymlanan baka öykülerinin<br />
de olduunu bildiimize göre u soruyu<br />
sormamz gerekiyor: Hikâyesi bunca<br />
dank olan bu öyküleri bir seçki gibi bir<br />
araya getiren ortak payda ne olabilir<br />
Uyurkulak’n dokuz öyküyle bize<br />
resmettii insanlar, bir ekilde iyi tandmz<br />
ama edebiyat muktedirlerinin<br />
çoktandr görmezden geldii kiiler,<br />
belki de unutulmamak için yazlm romanlarn<br />
unutulmu yazarlar; cinsiyet<br />
köprüsünün ortasnda kalm, ne o yana<br />
ne de bu yana geçebilmi eksik bir Tahir;<br />
pembe renkten tahrip olmu, muzdarip<br />
bir mahkûm; ak gelince ardndan suskunluun<br />
ve yalnzln da geldiini çok<br />
erken anlayan bir çocuk; büyük bir keif<br />
yapm olmann mutluluunu keiflerini<br />
tüketerek kutlayan kaz ekibi; uhrevi bir<br />
âleme tefekkürle uyuyup maddi dünyaya<br />
uyanan bir dervi; milli sermayenin<br />
önemini kavradndan, zevk için de<br />
olsa saa sola saçt banknotlarn Ermeni<br />
ve Rum kasalarna girmesine izin<br />
vermeyen, fakat bütün ümitleri olu tarafndan<br />
ziyan edilen Nedim Bey; savatan,<br />
kandan tiksinmi, krmz renk görmeye<br />
dayanamayan ama ayn zamanda<br />
çevresindekilere de dünyay dar eden<br />
huysuz bir ihtiyar…<br />
SAHTEKÂRLIK, DDET, YALAN DOLAN<br />
Yukarda sorduumuz sorunun cevab<br />
burada sanrm. Belli ki Murat Uyurkulak<br />
bu öykülerde madur ve maluplara,<br />
özellikle de her eyin ve herkesin<br />
uzun sürmü araf halinin fotoraflarna<br />
bakmamz istiyor. Aslnda görmek için<br />
fazla eilmemize gerek yok. Her kareden<br />
kan fkryor yüzümüze. Kesif kokular<br />
geliyor burnumuza. Görüyoruz<br />
her yerde kadn mezarlarn, cinsel istismar,<br />
sahtekârl, hakszl, zorbalk<br />
ve sömürüyü… Aslnda biz bu sahih<br />
ve samimi fotoraflar daha önce yazarn<br />
Har ve Tol romanlarnda da görmütük.<br />
Evet, gördük ama romanlarn karmak<br />
yaps içinde biraz flu ve dank<br />
kaldlar, ya da biz, romanlarn bütünlü-<br />
ünü yakalamak için biraz uzaktan baktk.<br />
Bu kez yazar, bu vahim fotoraflar<br />
tek tek gözlerimizin önüne getiriyor.<br />
stiyor ki, dikkatlice bakalm ve buradan<br />
bir bütünlüe varalm. Bütün bu öykülerin<br />
ardndaki büyük fotoraf görelim:<br />
Sahtekârlk, iddet, yalan dolan.<br />
Kitaptaki en naif öykü belki de “Tutkular<br />
Kitapl”. Yoksul bir kütüphane<br />
memurunun deeri bilinmemi, unutulmu<br />
yazarlarn kitaplarn zarif bir<br />
plan ve tutkuyla tekrar hatrlatmak istemesi,<br />
bunu iddet yoluyla yapyor olmasn<br />
bir kenara brakrsak, gerçekten<br />
de hayranlk uyandrcdr. “Tutkular<br />
Kitapl” Reha Maden’in Yazglarn<br />
Tableti kitabna nazire olmasnn yannda,<br />
yaynevi patronlarna, gazetecilere<br />
ve okura, hatta yazarn kendisine bir<br />
göndermedir. Sanrm Uyurkulak, herkesin<br />
bu öyküden payna düeni almasn<br />
istiyor. Fakat hemen belirtmek gerekiyor,<br />
“Tutkular Kitapl”nda hikâye<br />
edilen durum dier öykülerine nazaran<br />
Türkiye’de en olmayacak olaydr. Öykünün<br />
en güzel bölümü ise “deeri bilinmemi<br />
okuyucunun durumunun, deeri<br />
bilinmemi yazardan daha vahim olduuna”<br />
dair yaplan göndermedir.<br />
SERT AMA RONK<br />
Murat Uyurkulak’n Bazuka’s, romanlarna<br />
kyasla, özellikle de Tol roman kadar<br />
iirsel bir dile sahip deil. Ancak bir bütün<br />
olarak tek tek öykülerdeki iirsellii yakalamak<br />
mümkün. Uyurkulak, Bazuka’da<br />
yer alan öykülerde oldukça sert ve travmatik<br />
konulardan söz ediyor. Bunca ciddi<br />
konuyu iliyor olmasna ramen kitaptaki<br />
bütün öyküler oldukça ironik. Ayrca<br />
simgelerin, göndermelerin ve dolaymlarn<br />
sklkla kullanldn da eklemek lazm.<br />
Peki ama Murat Uyurkulak bu öelere<br />
neden ihtiyaç duymu olabilir Kanmca<br />
ülkenin ve insanlarn gerçeklerini,<br />
yakn bir geçmiin yaralarn hafifletmek,<br />
tahammül edilebilir seviyeye getirmek<br />
amac güdüyor yazar. Tpk “Krmz”<br />
öyküsündeki Hamza Dede karakterinin<br />
kulland kara gözlükler gibi. Hamza<br />
dede, Birinci Cihan Harbi’nde ve stiklal<br />
Harbi’nde tam dokuz yl aralksz savam<br />
bir gazidir. Evine sa salim döndü-<br />
ü ilk günden itibaren anlalr ki, Hamza<br />
krmz renk görmeye dayanamaz olmutur.<br />
Dahas, hiçbir parlak rengi görmeye<br />
tahammülü kalmamtr. Sabahtan<br />
akama kadar gözünün önündeki kara<br />
gözlükleri çkaramaz artk. Böylece bu skntyla<br />
evin içinde saa sola küfredip durur.<br />
Ancak yalanp huysuzluu iyice gün<br />
yüzüne çkt vakit, renklerin ondaki anlamn<br />
kavrarz.<br />
Murat Uyurkulak’n öykülerini sizi<br />
alp bir yerlere götürsün diye okuyacaksanz<br />
eer hiç bulamayn derim. Onun<br />
öyküleri okurunu yolun ortasna kazk<br />
gibi çakp oradan ülkenin ve okurun<br />
kendi hakikatine bakmasn salk veriyor.<br />
Dorusu bu hakikatler pek de iç kaldracak<br />
cinsten deil. Neyse ki Uyurkulak<br />
yukarda da belirttiim gibi ironi unsurunu<br />
kullanarak bu hakszlklar biraz olsun<br />
hazmetmemizi kolaylatryor.<br />
32
KÝ TAP ZAMANI<br />
R<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Ayb- zati<br />
Kusurlu Bahçe, genç bir airin ilk iir kitab.<br />
Mehmet Said Aydn imzasn tayan yapt, “O<br />
Ses”, “O Koku”, “Bahçeli Çocukluk” ve “Boaziçi<br />
Apartman” balkl dört bölümden oluuyor.<br />
B<br />
AHMET TERZOLU<br />
ir kitap, özellikle de bir iir<br />
kitab hakknda söze balamadan<br />
önce alnlk olarak<br />
hukuk terimi tercih etmi olmam büyük<br />
ihtimalle garip karlanacaktr. Hatta bir<br />
grup okur çoktan kaçp baka yazlara<br />
doru aramzdaki mesafeyi açmtr. Bu<br />
bir ihtimal. Yaznn bal ise “bi’ ihtimal”<br />
ait olduu yere yerletirilmi deil,<br />
-yazy kelime ilemci banda zaman<br />
harcayarak tamamlayan kii anlamndayazar,<br />
burada hasarn neresinden dönülmeden<br />
anlatlrsa “bir balam” tekil<br />
edebileceine iaret etmek istiyor. “Ayb-<br />
zati” ne demek, bilen biliyor, ama bilmeyenler<br />
için ksaca açklayalm: Ayb- zati<br />
herhangi bir maln kendinden kaynaklanan<br />
nedenlerle hasarl, bozuk olmas<br />
anlamna geliyor. Kendinden gelen ayp<br />
gibi ortalama kelime hazinesiyle ifade<br />
edilebilecek, hatta biraz daha avamlaarak<br />
defo denilebilecek bir anlam var.<br />
Mehmet Said Aydn’n ilk iir kitab<br />
Kusurlu Bahçe içinse bu kavram, “O Ses”,<br />
“O Koku”, “Bahçeli Çocukluk” ve “Bo-<br />
aziçi Apartman” balkl dört bölümden<br />
oluan yapt anlamlandrmamz için<br />
önemli anahtarlardan birini tekil ediyor.<br />
Kitabn ithaf ve ilk kelimesi içe dönük<br />
ama darya kar kendini koruyan zrhn<br />
inceliine dair bir eyler söyleyen kelimeler,<br />
hadiseler, insanlar barndryor.<br />
thaf, Aydn’n –bize göre olas- kiisel<br />
tarihine iki atf barndryor.<br />
Kusurlu Bahçe’nin kendini meydana<br />
getiren mekanizmas öyle iliyor: Kendinden<br />
var olan hasar, anlatnn merkezinde<br />
yer alan enerji kayna/çekirdek<br />
olarak etrafnda hasar meydana getiren<br />
d dünyaya, kiisel tarihe, özellikle de<br />
kurmacann ve yaznn zengin evrenine<br />
ait unsurlar birer uydu gibi çekim alannda<br />
döndürüyor. Burada bir salnm ve<br />
merkezkaç kuvveti oluuyor, d dünyaya<br />
doru kaçnlmaz bir savrulma meydana<br />
getiriyor. Bu nedenle, okura pek<br />
çok eyi kapatan, “davet” diye balasa da<br />
aslnda sadece yetkili okuru çaran zrh<br />
esniyor. Esneme d içe daha fazla dâhil<br />
ediyor. Burada iir ve air bize yeniden<br />
direnmeye balyor. Kitabn her satrnda,<br />
beyan ettiklerini beyan etmekten<br />
honut olmayan bir iirin bahçesine<br />
giriyor okur. Hasarn onarmak için<br />
her kurmaca yapt gibi yeniden yazya<br />
yöneliyor. Yazya yöneliyor çünkü tek<br />
bir silgi darbesi ya da eylem deiiklii,<br />
kâdn üzerindeki evreni gerçek hayata<br />
göre çok daha hzl biçimde deitirebildii<br />
tek yerin neresi olduundan emin<br />
Said Aydn. Ksacas Kusurlu Bahçe’de<br />
kusur/sr yazyla hem açk ediliyor hem<br />
de gizleniyor. Burada ileyen, yazya has<br />
ikincil bir mekanizma ile yüzleiyoruz.<br />
33<br />
Kayna belirtilmeyen, görünen<br />
alntlar, alnt olmadan iirlerin içerisine<br />
szan dizeler, cümleler, türküler,<br />
daha önce bahsettiimiz koruma zrhnn<br />
inceldii yerlerden içeriye szan, d<br />
dünyaya ama illaki yazya dair eyler,<br />
Said Aydn’n iir dünyasnn ana unsurlar<br />
arasnda yer alyor. Bu nedenle,<br />
yazyla kendi gerçekliini kuran Kusurlu<br />
Bahçe, kitap, roman, kalem, kât, iir,<br />
sfat, dergi, hece, dize, air, okuma, harf,<br />
kelime, masal, özne, cümle, virgül, mürekkep,<br />
soru iareti, silgi, nokta, ünlem,<br />
defter, vurgu, il, yazmak gibi birçok<br />
kez tekrarlanan kelimeler barndryor.<br />
airinin dünyasn hem açk edip hem<br />
saklamak için gerçeklikten çok daha güzel<br />
bir dünyaya; yaznn, kuramn ve en<br />
önemlisi de kraatn da kendini hem<br />
açan hem de kapayan dünyasna “davet”<br />
ediyor bizleri. Bununla da yetinmiyor<br />
Kusurlu Bahçe. Allmn dndaki<br />
peyzajn meydana getirirken birçok<br />
“yazp-çizen” insan ve onlarn ortaya<br />
koyduu eserleri de birer iir hammaddesi<br />
haline getirmekten çekinmiyor.<br />
ATIFLAR SLSLES<br />
Kusurlu Bahçe’nin hammaddelerinden<br />
bazlarn tekil eden isimlerin farkl balamlardan<br />
gelmesi ise kitabn çok renkliliini<br />
ve çeitliliinin altn çizer nitelikte.<br />
Neet Erta’tan George Perec’e, Ben Ruhi<br />
Bey Naslm’dan Ezilenlerin Pedagojisi’ne,<br />
Tom Waits’ten ivan Perwer’e, Godjo<br />
Dilo’dan Masumiyet’e uzanan atar<br />
silsilesi, Kusurlu Bahçe’nin airini öfkelendirecek<br />
türden bir “otantiklik” olarak<br />
deil de, samimi bir teekkür listesi gibi<br />
bahçenin içerisindeki yerini alyor. Kitabn,<br />
yazlmadan yazlm bir iir olarak<br />
bir araya gelen en kusursuz bölümlerinden<br />
biri olan “Bahçeli Çocukluk”un<br />
sekizinci fragmannn tamamen Said<br />
Aydn’n “zihninin içindekiler” halinde<br />
bizlere sunulmas da, yazmak eylemini,<br />
iiri, airlii, okunacak ya da izlenecek<br />
her eyi ve elbette krtasiyeyi iire dönütüren<br />
mekanizmann, iki ileri bir<br />
geri beyan-saklama mekanizmasn<br />
gözler önüne sererken; kendi kurulu-<br />
unun özbilinci (self-consciousness) içerisinde<br />
bir iirle kar karya olduumuzu<br />
ispat ediyor.<br />
Burada özbilincin karsnda iki sorun<br />
bizi balangç noktamza, yani ayb-<br />
zati’ye geri götürüyor: Özbilinç, Kusurlu<br />
Bahçe’ye en kötü ihtimalle “kurgusallnn<br />
farknda” ve her tür “metinsel söyleime”<br />
açk bir perspektif kazandrrken,<br />
ar uçlara ulatnda paranoya ve utangaçlk<br />
gibi sorunlar ortaya çkyor; ancak<br />
çekingen ama atak, sklgan ama bellei<br />
kuvvetli bir iir douyor buradan. Bahçenin<br />
kusurlusu da böyle bir ey olsa gerek;<br />
kusursuz ve kusurlu.
KÝ TAP ZAMANI<br />
TARH<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
‘Tek-tip’letiren tarihe reddiye<br />
Mustafa Armaan’n yeni çalmas Kazm Karabekir’in Gözüyle Yakn<br />
Tarihimiz, ‘geçmi’in bir kurguyla nasl ekillendirildiini göstermesi<br />
açsndan önemli bir belge nitelii tayor. Eser, Kâzm Karabekir’in<br />
stiklal Harbimizin Esaslar adl hatratn yazma sürecini anlatyor.<br />
“<br />
Y<br />
TARIK SÜHA<br />
aanlan zamann de-<br />
erlendirilmesi ve daha<br />
iyi bir gelecein inas<br />
bir ‘tarih’e yaslanmakla mümkündür;<br />
‘tarih’ini bilmeyenler iyi bir yarn kuramazlar.”<br />
Tarihçilerin aznda/kaleminde<br />
besmele gibi duran bu cümleyi kaç<br />
kez okuyup duyduumu bilmem mümkün<br />
deil. Dorudur; insann nereden,<br />
nasl ve kimlerin omzunda ‘bugün’e ta-<br />
ndn bilmesi, ona yürünecek bir yol<br />
ve yön hediye eder. Deilse her insan<br />
tarihi kendinden balatmak durumunda<br />
kalr. Öyledir ama insann yaslanabilecei<br />
katksz, doru bir tarihe sahip<br />
olmas her zaman mümkün müdür<br />
Biliyoruz ki, her tarihçi aidiyetleri<br />
içinde bir ‘geçmi’ kurar; doulan ülkenin<br />
kabullerinden geçmi ‘süzme tarih’e<br />
maruz kalnr. Tarihçi ‘tarih’in yaand<br />
zaman ve mekândan seslenmez,<br />
‘tarih’ten toplayabildiklerini paylar.<br />
Zor, çok zor bir eydir bu! Çünkü tarih,<br />
‘zaman’n altna gömülen ve çounlukla<br />
‘müdahale’yle bakalaan bir eydir.<br />
Tarihin birebir, yaand gibi bilinmesi<br />
ve aktarlmas neredeyse mümkün de-<br />
ildir. Belki de böyle olduu, hakkyla<br />
bilenemedii için ‘tarih tekerrür ediyor.’<br />
KAZIM KARABEKR’N GÖZÜYLE YAKIN TARHMZ, MUSTAFA ARMAAN, TMA, 240 SAYFA, 12,5 TL<br />
TARH NSANIN ZNDANIDIR<br />
Yukarda söylenen, ‘daha doru bir tarih’<br />
çabasnn gereksizliini imlemekten çok,<br />
içine doulan ulus devletlerin resmi tarih<br />
ve kimliklerinden özgürlemenin kaçnlmazlna<br />
vurgu yapyor. Evet, ulus<br />
devletlerin resmi tarihleri ve tekçi kimlikleri<br />
insan ‘bütün’den kopartp yalnz bir<br />
‘parça’ klarak azaltyor. eriati’nin ifadesiyle<br />
tarih insann zindanlarndan biridir.<br />
Bizim gibi ‘ilginç’ ülkelerin tarihi ise<br />
daha çok böyledir. Ülke ‘bütün’den kopartlarak<br />
bir ‘parantez içi’ klnmtr.<br />
Geçmi, olduu gibi deil, ‘istenen gelecek’<br />
için ‘yararl’ klnm; yüz çevirerek<br />
deil, srt dönülerek yazlmtr. Diyebiliriz<br />
ki, yakn tarihimiz bir azaltma, yoksunlatrma<br />
ve ‘tek’letirme tarihidir. Ermeniler,<br />
Yahudiler, dier aznlklar ülkeden<br />
ve tarihten silinmek istenmi; Müslüman<br />
Kürtler, Araplar, Çerkezler, Lazlar<br />
ise görülmemi ve görünemez klnmtr.<br />
Bu azaltma ve eksiltmelerden sonra<br />
din, dil, düünce ve kültür doal olarak<br />
‘milli’lemitir. Sadece bu deil, stiklal<br />
Sava’na omuz vermi onlarca ismin<br />
üzeri çizilmi, yakn tarih yalnzca bir iki<br />
öznenin çabasna indirgenmitir.<br />
Türkiye’yi içinde tutamaz hale gelen,<br />
Anadolu insan için zindan hükmüne<br />
geçen bu kurgunun ciddi bir<br />
‘yap-söküm’den geçmesi gerekti-<br />
i ortadadr. Böyledir ki, imdilerde yakn<br />
tarih çalmalar ciddi ilgi görüyor.<br />
Bu konuda önemli katklar olan Mustafa<br />
Armaan’n yeni çalmas Kazm<br />
Karabekir’in Gözüyle Yakn Tarihimiz,<br />
‘geçmi’in nasl bir kurguyla azaltldn<br />
göstermesi açsndan önemli bir belge<br />
nitelii tayor. stiklal Sava’nn birkaç<br />
isminden biri olan Kazm Karabekir’in<br />
daha yaarken ‘silgi’den geçtii net bir<br />
ekilde gösteriliyor. Karabekir, stiklal<br />
Sava’nda öncü rol üstlendikten sonra<br />
‘yeni ülke’nin ina biçimine erh koyduu<br />
için kyya itilmitir. Gözetimde<br />
tutulan mütevaz evinde Cumhuriyet<br />
Dönemi’nin temel kitab olan Nutuk’ta<br />
dahi görülmediine tanklk etmi,<br />
bunu kabullenmeyerek stiklal Harbimizin<br />
Esaslar’n yazmaya koyulmu. Kitab<br />
yazm ve yaymlamak istemi ama kitabn<br />
formalar matbaadan alnarak yok<br />
edilmeye çallm; ‘istenen tarih’ için<br />
‘olmu tarih’ görünmez klnmtr.<br />
“19 NSAN’DA TRABZON’A ÇIKTIM”<br />
Mustafa Armaan’n iki cilt olarak düünülen<br />
çalmasnn anlatcs Karabekir<br />
Paa, muhtevas ise stiklal Harbimizin<br />
Esaslar’nda anlatlanlardr. Karabekir’in<br />
stiklal Harbimizin Esaslar’n yazma süreci<br />
hikâye kurgusu içinde aktarlyor. Karabekir<br />
Paa’nn “19 Nisan’da Trabzon’a<br />
çktm” cümlesine vurgu yapan Arma-<br />
an, öyle devam ediyor: “Kazm Karabekir<br />
Paa’nn bu sözleri kadar yakn tarihimizi<br />
bambaka ve çplak bir k altnda<br />
gösterecek ikinci bir cümle bulmak kolay<br />
deildir. Resmi tarihin temel tezine yaln<br />
bir itiraz; öte yandan basitlii içinde son<br />
derece net bir iddiay barndryor bu ksa<br />
cümle. Hem resmi bir tezi yanllamas<br />
açsndan olumsuz, hem de pek sesini<br />
duyurma imkân bulamam, derinlere<br />
kaçm bir suyu andran gayri resmi tezi<br />
dillendirmesi açsndan olumlu içerikte.<br />
Bize pasl kaplar açmay vaat eden<br />
sihirli bu cümle adeta, ‘hakikatin n<br />
biraz da baka yerlerde arayn!’ diyor.<br />
Hazrladmz iki ciltlik çalma, Karabekir<br />
Paa’nn yakn tarihteki arlkl<br />
olarak 1918-1933 yllarndaki icraatn<br />
anlatyor. Çalmamz; Paa’nn tezlerini,<br />
tamamen kendi yazdklarndan yola çkarak<br />
yeniden gündeme tama yolunda<br />
atlm mütevaz bir adm olarak kabul<br />
edilmelidir. Kitapta olaylar anlatan göz,<br />
Karabekir’inkidir. Benim katkm onun<br />
anlattklarn bugünün okurunun dünyasna<br />
yanstmak ve aktarmaktan ibarettir.<br />
lk cilt, 1918-1922 tarihlerinde Paa’nn<br />
stiklal Sava’na katklarn anlatmaktadr.<br />
kinci cilt ise inklâplar ve sonrasn<br />
(1922-1933) ele alacaktr.”<br />
34<br />
Mustafa Armaan<br />
FOTORAF: ZAMAN, ONUR ÇOBAN<br />
nsan ve semboller<br />
20. yüzyln önemli lozoarndan<br />
olan Ernst<br />
Cassirer, insan, ‘sembolletiren’<br />
bir varlk olarak<br />
tanmlar. Ona göre, insan<br />
bir taraftan kendisini saran semboller<br />
oluturur, sonra da onlar tarafndan ku-<br />
atlm bir hayat sürer. Cassirer bu eserinde<br />
sembol kavramn çeitli açlardan<br />
inceliyor: Mitoloji, dinler tarihi ve<br />
dilbilim aratrmalarndan, felsefe tarihinden<br />
zengin örnekler sunuyor. Düünür<br />
ayrca, imdiye dein hiç kurulmam<br />
bir balanty, dil ve mitos balantsn<br />
kurarak sembol kavramnn köklerini<br />
göstermeye çalyor.<br />
Mektup deyip geçmeyin!<br />
Tarihi Deitiren Mektuplar’da,<br />
tarihin akna yön<br />
veren ve Türk tarihinde<br />
önem tayan unutulmu<br />
mektuplar yer alyor. “Uzak<br />
Dou’da Osmanl halifesi adna para bastrp<br />
hutbe okutan ülke hangisidir” “ran<br />
ahna etek gönderen Osmanl padiah,<br />
mektubunda neler yazd” gibi sorularn cevap<br />
bulduu kitapta, eyh Edebali’nin, damad<br />
Osman Gazi’ye mektubundan balayarak,<br />
Yavuz Sultan Selim’in ah smail’e,<br />
Kanuni’nin Avusturya mparotoru’na mektuplar<br />
yer alyor. Kitapta Atatürk’ün önemli<br />
mektuplar da mevcut.<br />
Hindistan’n kadn kahraman<br />
Saraydan Sürgüne, Topramzn<br />
Kokusu adl kitaplaryla<br />
tannan Kenizé Mourad,<br />
Bir Devrin Ruhu – Begüm romanyla<br />
Türkçede. Mourad,<br />
bu romannda Kuzey Hindistan’daki<br />
Awadh Krall’nn ve Begüm Hazret<br />
Mahal’in çok az bilinen hikâyesini konu<br />
ediniyor. Begüm, fazla tannmayan ama cesareti<br />
ve kahramanlyla Hindistan’n ba-<br />
mszlk savanda ilk adm atan kadndr.<br />
Yazar, ngiliz igaline kar 1857 ylnda<br />
gerçekleen ve Begüm’ün bizzat ban çektii<br />
‘Sipahi Ayaklanmas’n anlatrken, bugünün<br />
dünyasna da göz ard edilemeyecek<br />
göndermelerde bulunuyor.<br />
nsanlk halleri<br />
SEMBOL KAVRAMININ DOASI, E. CASSIRER,<br />
ÇEV.: M. KÖKTÜRK, HECE YAY., 216 SAYFA, 15 TL<br />
TARH DETREN MEKTUPLAR, HAKAN BOZ,<br />
YEDVEREN YAY. 348 SAYFA, 18 TL<br />
BEGÜM, KENIZÉ MOURAD, ÇEV.: A. C. AKKOYUNLU,<br />
EVEREST, 350 SAYFA, 22 TL<br />
SEYR- ÂDEM, V. HÜSEYN KAYA, FERFR<br />
YAYINLARI, 136 SAYFA, 9 TL<br />
arsak da, fazla tepki vermeyip<br />
“insanlk hali, olur<br />
böyle eyler” diyerek anlay<br />
gösterdiimiz kimi olaylar<br />
vardr ya hayatta… V.<br />
Hüseyin Kaya, Seyr-i Âdem’de ite bu insanlk<br />
hallerinin öyküsünü anlatyor. Kurgunun<br />
ve abartnn çanda yazar, kalemini<br />
samimiyetin inas için kullanyor. Hepimizin<br />
âina olduu haller, gerçekçi bir bak<br />
ve yaln bir dille okunas hikâyelere dönüüyor.<br />
Bu dönüüm, Kaya’nn her öyküde<br />
tek tek selam gönderdii iir ve düzyaz<br />
ustalarnn manevi hâmiliinde gerçekletii<br />
için ayr bir anlam kazanyor.
KÝ TAP ZAMANI<br />
TARH<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
1993’ün adn koymann zaman gelmedi mi<br />
Aksiyon dergisinin deneyimli muhabiri Muhsin Öztürk, Ad Konulmam Darbe 93<br />
kitabyla Türkiye’nin üstüne karabasan gibi çöken 1993 yl hakknda çok önemli bir<br />
tespitte bulunuyor. 1993’ün siyaseti, askeri ve daha ötesi toplumu bir dizayn etme<br />
süreci olduuna iaret ederek bunun apaçk bir darbe olduunu anlatyor.<br />
T<br />
FATH VURAL<br />
ürkiye’de kendi içinde<br />
kök salan, ancak ‘sivil siyasetle’<br />
iliki kurarak palazlanan<br />
‘askeri vesayet’in belki de en<br />
örtük dönemidir 1993 yl. O yln daha<br />
banda “1993, reformlar yl olacak”<br />
haberleriyle çkan gazeteler, bugün<br />
ayn yl için “Türkiye’nin en karanlk<br />
yl” diyor. Nasl olmasn 24 Ocak’ta<br />
Uur Mumcu’nun öldürülmesinden 4<br />
gün sonra iadam Jak Kamhi, benzeri<br />
bir akbetten yara almadan kurtuldu. 5<br />
ubat’ta Adnan Kahveci ei ve kzyla,<br />
bugün hâlâ gizemini koruyan bir trak<br />
kazasnda vefat etti. 17 ubat’ta, Cumhurbakan<br />
Turgut Özal’la birlikte Kürt<br />
sorununa yönelik en cesur admlar<br />
atan Jandarma Komutan Eref Bitlis,<br />
helikopterinin dümesi sonucu hayatn<br />
kaybetti. 17 Nisan’da Cumhurbakan<br />
Turgut Özal ‘kalp yetmezlii’ nedeniyle<br />
ebediyete yürüdü. 23 Mays’ta<br />
PKK’l teröristler, Bingöl-Elaz karayolunda<br />
tezkeresini alan 33 askeri ehit<br />
ettiler. 30 Haziran’da Van’daki Yenigün<br />
Oteli’nin kundaklanmas sonucu 11 kii<br />
öldü. 2 Temmuz’da ‘Sivas Olaylar’ diye<br />
tarihe geçen Madmak Oteli’nin yaklmas<br />
sonucu 37 aydn, ac biçimde yaamn<br />
yitirdi. 5 Temmuz’da Erzincan’n<br />
Babalar ilçesinde 33 vatandamz<br />
PKK saldrs sonucu öldürüldü. 18<br />
Temmuz’da, Van Bahçesaray’da <strong>14</strong>’ü<br />
çocuk 26 vatandamz PKK tarafndan<br />
katledildi. 4 Eylül’de Batman’da yaplan<br />
saldrda DEP Milletvekili Mehmet<br />
Sincar ve partili Mehmet Özdemir<br />
öldürüldü. 22 Ekim’de Diyarbakr<br />
Jandarma Genel Komutan Bahtiyar<br />
Aydn, silahl saldryla ehit edildi. 4<br />
Kasm’da “Güneydou’daki gerçekler<br />
gizleniyor.” diyen JTEM mensubu<br />
Cem Ersever öldürüldü… Yer darl-<br />
nedeniyle bu listeye alamadmz<br />
onlarca PKK saldrsnda yüzlerce vatandamz<br />
kaybettik.<br />
ADI KONULMAMI BR DARBE<br />
Aksiyon dergisinin deneyimli muhabiri<br />
Muhsin Öztürk, Ad Konulmam Darbe:<br />
93 kitabyla Türkiye’nin üstüne karabasan<br />
gibi çöken o yl hakknda çok önemli<br />
bir tespitte bulunuyor. 1993’ün siyaseti,<br />
askeri ve daha ötesi toplumu bir dizayn<br />
etme süreci olduuna iaret ederek bunun<br />
apaçk bir darbe olduunu anlatyor.<br />
Muhsin Öztürk’e göre o dizayn ve<br />
yaratt sonuçlar, Türkiye’de ‘darbe’nin<br />
hem anlamn hem de biçimini deitirdi<br />
ve bunun milad 1993 ylyd: “Görüntüde<br />
bir darbe yoktu; devletin kar kar-<br />
ya olduu mühim bir skntnn halli<br />
srasnda olan olmu pek de ayrntsna<br />
ADI KONULMAMI DARBE 93, MUHSN ÖZTÜRK, ZAMAN KTAP, 231 SAYFA, 10 TL<br />
vâkf<br />
olmadmz<br />
terörle mücadelenin<br />
dozu<br />
kaçm, sadece<br />
silahla deil müthi<br />
bir demagojik söylemle<br />
kitleler sindirilmi, yönetim<br />
sessiz sedasz askerin<br />
eline geçmiti. Doan Güre,<br />
yllar sonra ‘Skyönetime gerek<br />
yoktu, zaten istediimizi yapyorduk.’<br />
diyecektir.”<br />
1993’ün önemi, Susurluk ve Ergenekon<br />
soruturmalarnn ardndan<br />
daha da artt. Zira bu soruturmalar da<br />
ortaya koyuyor ki, terör toplumsallatrld<br />
sürece ‘normalleir’ ve ‘kanksanr’.<br />
Bu süreçte de, “toplum-devlet<br />
ikileminde tercih edilen hep devlettir”.<br />
Toplum da devletin mücadelesini,<br />
dolaysyla gücünü görmektedir ama<br />
bu gücün, kimler tarafndan manipüle<br />
edildiini bilmez. Tpk, 1993’teki<br />
‘güç manipülasyonlar’nn yllar sonra<br />
anlald gibi! 1993; Türkiye’nin<br />
‘terörizm’le mücadelede en sertletii<br />
ve en fazla kayp verdii yl olmasnn<br />
yannda, Mehmet Aar’n emniyet genel<br />
müdürlüü, HEP’in (Halkn Emek<br />
Partisi) kapatlmas, Genelkurmay<br />
Bakan Doan Güre’in görev süresinin<br />
bir yl uzatlmas, HEP’i Meclis’e<br />
tayan SHP Genel Bakan ve Babakan<br />
Yardmcs Erdal nönü’nün kabineden<br />
istifa etmesi ve elbette Süleyman<br />
Demirel’in Kök’e çkarak yerine<br />
Tansu Çiller’in gelmesi gibi oldukça<br />
önemli olaylar içeriyor.<br />
“NE DERSEM YAPIYORLARDI”<br />
Muhsin Öztürk; o döneme yakndan<br />
tanklk eden, bata Cumhurbakan<br />
Turgut Özal’n olu Ahmet Özal olmak<br />
üzere, Mahmut Alnak, Ziya Halis,<br />
Eyüp Ak, Cengiz Çandar, Hasan Celal<br />
Güzel, smet Berkan, Faik Tarmcolu,<br />
Fikri Salar’la yapt derinlikli konumalarla,<br />
1993’ün neden ‘darbe’ olarak<br />
okunmas gerektiini net biçimde anlatyor<br />
bize. Kitabn üçüncü bölümünde<br />
yer alan, dönemin Genelkurmay Bakan<br />
Doan Güre’in, gazeteci Fikret<br />
Bila’nn Komutanlar Cephesi kitabna giren<br />
ifadeleri bile bunu anlamak için yeterli:<br />
“Skyönetim niye ilan etmiyorlar<br />
Ben biliyorum niye ilan etmediklerini!<br />
Skyönetim ilan ederiz, sonra darbe<br />
yaparlar m, diye düünüyorlar. Hissediyorum.<br />
Yoksa ben onlarn tepesine<br />
biner ya skyönetim ilan edin ya da ben<br />
birliklerimin banda kumanday ele<br />
alyorum, derdim. Ama her istediimi<br />
yapabilecek bir ortam veriyorlard<br />
bana. Fiilen dolduruyordum. Sanki<br />
skyönetim varm gibi ilen dolduruyorduk.<br />
Öyle çalyorduk.<br />
Durum onu gerektiriyordu…<br />
Demirel de memnundu. Valilerin<br />
hiçbiri bana bir ey demiyordu.<br />
Yetki sende deil,<br />
demiyordu. Hepsi, ne dersem<br />
yapyorlard.”<br />
35<br />
LLÜSTRASYON: ZAMAN, CEM KIZILTU<br />
Güncel kültürün kavramlar<br />
Kalplerinde hikmet tayan<br />
kelimeler ile aramzdaki<br />
uçurum derinletikçe<br />
kavramlarla aramz da açld.<br />
Bir dargn bir bark çiftler<br />
gibiyiz. Bu yüzden, günlük hayatta skça<br />
kullanlan kavramlarn, artk gerçek anlamlarndan<br />
uzaklap farkl yönlere savrulmasna<br />
rast gelmek sürpriz deil. Bu durumu<br />
görüp düzeltmeye çalanlar da o derin<br />
uçurumu görünce vazgeçiveriyor. Selçuk<br />
Üniversitesi öretim üyelerinden Mustafa<br />
Aydn, vazgeçmeyenlerden. Kurgusu<br />
o hissi verse de Aydn’n kitab, bir sözlük<br />
ya da ansiklopedi deil. Deyim yerindeyse<br />
açklamal bir dil kültürü çalmas.<br />
Demokrat Parti ve aznlklar<br />
Demokrat Parti’nin 1950’de<br />
balayan 10 yllk iktidar<br />
döneminde ‘aznlklar’<br />
deyince ‘6-7 Eylül olaylar’<br />
tüm yaplanlarn üzerini<br />
kara bir gölge gibi kapatverir. Yine de<br />
aznlklarn Adnan Menderes’e güveni<br />
azalmaz. Demokrat Parti dönemine dair<br />
aratrmalar yapan Ahmet Yaar Akkaya,<br />
bu durumun sebeplerini inceliyor. Bunun<br />
için de Osmanl’dan balayan tarihsel süreçte<br />
aznlklarn deien durumu, devletin<br />
politikalar, vergi kanunlar gibi konular kitabn<br />
sayfalarnda kendine yer buluyor.<br />
Her ey çevreden balar<br />
Görünüe göre herkes çevrenin<br />
korunmasn, ‘çevre<br />
sorunu’ saylan oluumlarn<br />
önlenmesini istiyor. Bu<br />
amaçla konulmu onlarca<br />
anayasal ve yasal yaptrm, etkinlikte bulunan<br />
binlerce kii ve kurulu var. Peki,<br />
o halde çevre neden gerektiince korunamyor<br />
Yücel Çalar, bunun sebeplerini<br />
sralarken, imdiye kadar adresin hep<br />
yanl yerde arandna dikkati çekerek ie<br />
balyor. Çevre üzerine sessiz bir tartmaya<br />
girien Çalar’a göre, meseleye teknik,<br />
teknoloji, siyaset zemininde de yaklalabilir;<br />
ancak öncelikle ‘zihniyet’ten balanmal.<br />
Haksz da saylmaz.<br />
Kayp ehir stanbul<br />
GÜNCEL KÜLTÜRDE TEMEL KAVRAMLAR, MUSTAFA<br />
AYDIN, AÇILIM KTAP, 520 SAYFA, 25 TL<br />
MENDERES VE AZINLIKLAR, AHMET YAAR<br />
AKKAYA, MÜHÜR KTAPLII, 237 SAYFA, 15 TL<br />
ÇEVRELEME, YÜCEL ÇALAR,<br />
MGE KTABEV, 508 SAYFA, 26 TL<br />
YTP GDEN STANBUL, ÖNDER KAYA,<br />
TMA, 248 SAYFA, <strong>14</strong>.50 TL<br />
stanbul, daha üzerinde<br />
yaayp dururken; henüz<br />
efsane ve mitlerdeki sular<br />
altnda kalmadan elimizden<br />
kayp giden bir ehir<br />
ne yazk ki. Neredeyse her gün bir parças,<br />
bir köesi, bir tarihi yok olup gidiyor. Yitip<br />
giden stanbul’a dair aratrmalar yaparak<br />
bir nevi “Yârim stanbul” türküsünü mrldanan<br />
Önder Kaya, son çalmasnda<br />
da ayn türkünün devamn sunuyor okura.<br />
Kayplar listesinde bu kez Fatih Mederesleri,<br />
Aya Poliektos Kilisesi, Acemolu<br />
Hamam, Amcazade Yals, Ayastefanos<br />
Ant, Bayezid Yangn Kulesi, Cellat Mezarl<br />
gibi pek çok ‘yeni’ madde var.
KÝ TAP ZAMANI<br />
ROMAN<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Kesien kaderlerin mekânsz öyküsü<br />
H. . Bozta’n kaleminden çkan Kurgan, sra d bir<br />
hayal gücünün ürünü. Romann altyapsnn yerli malzemelerle<br />
donatlm olmas Kurgan’ Bat kaynakl<br />
‘fantastik’ türlerden farkl bir noktaya tayor.<br />
Z<br />
YUSUF GÜNDÜZ<br />
amansz ve mekânsz bir<br />
hikâyenin tam ortasndayz.<br />
Günlük hayatta varl-<br />
ndan üphe etmediimiz bütün dü-<br />
ünceler zihnimizde bir vehim imdi.<br />
Topraktan yaratlmlar, ateten can<br />
bulmular, ktan var olmular hep bir<br />
arada; isimler, yerler ve evrenler bildiklerimizden<br />
deil. Bir an yaadklarmzdan<br />
üphe ederek bakyoruz etrafa.<br />
Tam da u anda kaderimiz bizi baka<br />
bir boyutta, baka bir tür varlkla ayn<br />
teknede yourup hikâyemizi ayn balk<br />
altnda topluyor olmasn!<br />
‘Fantastik edebiyat’ merakllarndansanz<br />
yahut bu kitaplarn kysndan<br />
köesinden geçmiseniz yukarda<br />
bahsettiimiz duygulara biraz ainasnzdr.<br />
‘Paralel evren’lerin, ‘orta<br />
dünya’larn gelgitlerinden beyazperdede<br />
de nasibinizi alm olabilirsiniz.<br />
Bildiimiz u ki, bu hikâyeler imdiye<br />
dek Batl okurun bilinçaltndan çkan,<br />
Hristiyanlk öncesi pagan kültürüne<br />
ait argümanlarn arlkta olduu<br />
metinlerdi. Bu tarz kitaplarn<br />
en bilinenlerinden Michael Ende’nin<br />
Momo ve Bitmeyecek Öykü’süne, J. K.<br />
Rowling’in Harry Potter serisine ve J.<br />
R. R. Tolkien’n Yüzüklerin<br />
Efendisi üçlemesine baknca<br />
hayali karakterlerden isimlere<br />
kadar bu öelere rastlamak<br />
mümkün. Fakat<br />
biz bir Türk romanndan<br />
bahsedeceiz: Kurgan -<br />
Sarayn Ykl.<br />
KURGAN, H.. BOZTA, SÜTUN YAYINLARI, 606 SAYFA, 12 TL<br />
SIRA DII HAYAL GÜCÜ<br />
H. . Bozta’n kaleminden<br />
çkan Kurgan’n her<br />
eyden evvel sra d bir<br />
hayal gücünün ürünü<br />
olduunu söylemeliyiz.<br />
Kitabn altyapsnn yerli<br />
malzemelerle donatlm<br />
olmas Kurgan’ Bat kaynakl<br />
‘fantastik’ türlerden farkl bir<br />
noktaya tayor. Kapak resminden<br />
hareketle –tabii reklam<br />
anonslarnn da bunda etkisi çok<br />
büyük- yukarda zikrettiimiz<br />
eserlerdekine benzer bir maceraya<br />
tank olacan zanneden okura, kitabn<br />
ilerleyen sayfalarnda yanld-<br />
n fark edeceini rahatlkla söyleyebiliriz.<br />
Öyküsünün içine tasavvufa<br />
ilikin izlekler yerletiren Bozta’n<br />
kitab -her ne kadar yukarda sayd-<br />
mz romanlarn teknik ksmndan<br />
yararlanm gözükse de- daha çok<br />
bir dou hikâyesi. Birebir örtümüyor<br />
fakat romann ak aklmza Filibeli<br />
Ahmet Hilmi’nin yüz yllk A’mak-<br />
Hayal’ini getirmiyor deil. Fakat<br />
Filibeli’nin eserindeki Racî’nin varolu<br />
savann -ya da snavnn- aksine<br />
Kurgan’da imtihan birden fazla kahramann<br />
kaderlerinin daha derin bir<br />
düzlemde kesimesiyle gerçekleiyor.<br />
in bu yönüne baklnca da bu roman<br />
hemcinslerine göre farkl ve özgün bir<br />
yerde duruyor. O halde u tespiti rahatlkla<br />
yapabiliriz: Okurun çerez gibi<br />
okunabilen bir çoksatandan ziyade,<br />
daha derinlemesine okuyabilecei bir<br />
kitap Kurgan.<br />
FANTASTK M MASALSI MI<br />
Kurgan aslnda bir ‘fantastik’ tür tanmlamasndan<br />
çok ‘masals’ adn<br />
hak eden bir eser. Çünkü hikâyenin<br />
alt metnindeki mistik hava ve mesajlar<br />
daha çok slam tasavvufu zemininde<br />
duruyor. Fakat olayn kahramanlarna<br />
gelince i deiiyor.<br />
Çünkü hikâye kahramanlarnn bir<br />
ksmnn farkl mitolojik kimliklere<br />
sahip olduunu söyleyebiliriz. O halde<br />
skc, didaktik bir romandan m<br />
bahsediyoruz Hayr. Bozta bu malzemeyi<br />
kurguda göze batmayacak ekilde<br />
yourmay baarm.<br />
Romann balarndaki sarkmay<br />
saymazsak okur enlikli bir metinle<br />
kar karya kalacaktr. Epey hacimli<br />
olan bu eserin hikâyesini gölgelemese<br />
de yazm hatalarnn böylesi bir romanda<br />
bu kadar fazla olmas kabul<br />
edilebilir bir durum olmasa gerek.<br />
Bir de hikâyede kullanlan baz<br />
tamlamalar ve kelimeler metnin<br />
bütünlüünde yer yer srtm<br />
durumda. Bu saydm –bir ksm<br />
düzeltilebilir- olumsuzluklara<br />
ramen romann sürükleyici<br />
ve ilgi çekici olduunu<br />
söylemekte yarar var.<br />
Peki, Kurgan neden<br />
bahsediyor, nasl bir<br />
hikâyesi var Oen, dünyann<br />
en zengin ailelerinden<br />
birinin oludur<br />
ve oldukça da tannm<br />
bir mimardr.<br />
Mesleinin<br />
zirvesinde olduu bir zamanda yapmas<br />
gereken bir iyilii yapmam ve<br />
vicdan azab ile sansasyonel bir ekilde<br />
intihar etmitir. Kahramanmz<br />
daha sonra gözünü bir bolukta açar<br />
ve bir çeit yolculukla kendini Ador<br />
adl ‘iyi’ insanlarn yaad, kötülüün<br />
ulamad bir ehirde bulur.<br />
Ador’da maceras bir anda bakalaan<br />
Oen ya da Ador’daki ad ile<br />
Ayzer’i gölgecanllar ve atecanllarn<br />
da içinde olduu sra d bir serüven<br />
beklemektedir. Ayzer’in yolculuuna<br />
Zelor ve Uselya’nn da katlmasndan<br />
sonra kitabn ikinci bölümünde Sefar<br />
kralnn ve çocuklarnn macerasn<br />
izlemeye balyoruz. Orn adl eytann<br />
müdahalesiyle zor bir snavdan<br />
geçen Sefar kral ve çocuklarnn kaderi<br />
ilk bölümden beri takip ettiimiz<br />
Ayzer’in hikâyesi ile beklenmedik bir<br />
noktada kesiir. Böylece her bir karakter<br />
kendi yolculuunu bir dierine<br />
bal olarak sürdürürken sevimsiz<br />
bodur eytan Orn’in habis planlar<br />
‘mavi dünya’ diye anlan dünyamza<br />
yönelmitir. Kitabn sonuna gelince<br />
kader, okuru da kahramanlar ile<br />
beraber ikinci kitaba doru<br />
çoktan yollamtr.<br />
Batl örneklerinin aksine<br />
‘yaratc’ inancnn<br />
belirgin bir ekilde vurguland<br />
Kurgan ‘fantastik’<br />
romanlardan ne kurgusu<br />
ne de hayal gücü ile geri<br />
kalyor. Bu bakmdan ilgilisinin<br />
bu romandan zevk<br />
alacan söylemek doru<br />
olur. Son olarak roman<br />
içinde sadece bir yerde<br />
rastladmz “kurgan”,<br />
bilindii gibi Türk kültürüne<br />
ait bir mezar türü. Hükümdarlara<br />
ait bu mütevaz<br />
yaplarn hikâyenin dier<br />
kitaplarnda nasl bir imge<br />
ile var olacan imdiden<br />
tahmin etmek<br />
ise oldukça zor.<br />
36<br />
LLÜSTRASYON: ZAMAN, CEM KIZILTU<br />
CIA ve darbe dersleri!<br />
NASIL DARBE YAPILIR, ÖMER ÖZKAYA,<br />
PARADOKS KTAP, 286 SAYFA, 12.50 TL<br />
Modern dünyada istihbarat<br />
servislerinin darbe<br />
akl hocas olan CIA’nn<br />
bu konudaki dosyas<br />
hayli kabark. ‘Arka<br />
bahçesi’ kvamna getirmeye çalt-<br />
Güney Amerika’dakiler, resmî kaytlarda<br />
da kabul edilmi durumda. Bir<br />
de Dou’dakiler var. Ömer Özkaya,<br />
ran’daki 1953 darbesini inceleyerek<br />
CIA onayl bir darbe nasl yaplr sorusunun<br />
izini sürüyor. Seçimle baa gelen<br />
Musaddk hükümetinin ran petrollerini<br />
milliletirilmesi, CIA’nn çalmalarn<br />
hzlandracaktr.<br />
bn Acîbe’nin tefsiri<br />
KUR’ÂN’IN TASAVVUFÎ YORUMU, MAHMUT AY,<br />
NSAN YAYINLARI, 548 SAYFA, 28 TL<br />
18. asrn azelî âlimlerinden<br />
bn Acîbe’nin<br />
El-Bahru’l-Medîd adl<br />
tefsiri tez çalmlarna<br />
konu olmu, dikkat çekici<br />
bir çalmadr. Özellikle ilahiyat camiasnda<br />
bn Acîbe’nin metotlar tartma<br />
konusu olarak varln sürdürmektedir.<br />
Mahmut Ay, ilmî bir üslupla<br />
tenkide giritii kitabnda, iârî tefsir<br />
hakknda genel bir panaroma sunduktan<br />
sonra bu alann önemli eserlerinden<br />
El-Bahru’l-Medîd’i içerik ve metot<br />
açsndan kritie tabi tutuyor.<br />
Medeniyetler aras ‘etkileim’<br />
OSMANLILAR VE AVRUPA, EDTÖR: SEYT<br />
KENAN, SAM YAYINLARI, 672 SAYFA, 17.50 TL<br />
Dünyann belli corafyasnda<br />
haritalarn deimesine<br />
gerekçe olan 11<br />
Eylül saldrs, Dou ile<br />
Bat’nn ‘ezeli rekabeti’ni<br />
farkl bir boyuta tad. Medeniyetler<br />
Çatmas ve Tarihin Sonu tezlerinin<br />
ardndan gelen bu süreç, Amerika’da<br />
olduu kadar Avrupa’da da derinden<br />
hissedildi. slam Aratrmalar Vakf<br />
(SAM) tarafndan Sey Kenan’n editörlüünde<br />
hazrlanan Osmanllar ve<br />
Avrupa üstbalkl kapsaml çalma,<br />
meselenin köklerine iniyor. Yerli ve yabanc<br />
pek çok aratrmac, akademisyen<br />
ve yazar, medeniyetlerin karlap<br />
tanmas krinde buluuyor.<br />
‘Korsan’a evet, ‘patent’e hayr!<br />
ENTELEKTÜEL TEKELE KARI, M. BOLDRIN, D. K.<br />
LEVINE, ÇEV.: B. BNGÖL, SEL, 376 SAYFA, 25 TL<br />
Böyle bir kitabn, özellikle<br />
yayn dünyasnda korsanln<br />
alp ban gitti-<br />
i bir ülkede nasl karlanaca<br />
tek bana bir merak<br />
konusu. Michele Boldrin ile David<br />
K. Levine’in kitab, âdeta kri mülkiyete<br />
sava açyor: “Fikri mülkiyet, kiilerin<br />
ve kurumlarn tekeli altna alnyor. Sanat<br />
eserlerinin kopyalarn paylaanlar<br />
korsanlkla suçlanrken, ilaçlarn patentlenmesi<br />
bunlara ulam güçletiriyor.”<br />
Bir bakma ‘korsan’a evet, ‘patent’e hayr<br />
kitabyla kar karyayz! Eser, Baak<br />
Bingöl’ün çevirisiyle yaymland.
C<br />
A. YAVUZ ALTUN<br />
emil Meriç, kir hayatyla<br />
ilgili yazlarnda sk sk Tanzimat<br />
dönemine referans<br />
verir. Bu arada, ‘entelijansiya’ kelimesiyle,<br />
biraz da kinayeli bir biçimde, Tanzimat<br />
aydnnn ve sonrasndaki Cumhuriyet<br />
elitinin adn koyar. Meriç’in bilerek<br />
veya bilmeyerek bir merkez-çevre okumas<br />
yaptn düünebiliriz. ‘Merkezçevre’<br />
analizi kuramsal olarak Prof. Dr.<br />
erif Mardin’in çalmalarnda karmza<br />
çkar. Mardin’e göre Osmanl’nn son<br />
dönemindeki krî ortamda yetien bir<br />
grup bürokratik/askerî elitin kurduu<br />
Cumhuriyet kendi merkezini oluturmu<br />
ve çevreyi iktidardan uzak tutarak<br />
varln devam ettirmitir. Bu, siyasal<br />
bir eylem olduu kadar, ekonomik bir<br />
çkar sava anlamna da gelir. Ali Bulaç,<br />
‘politik merkez’ ve ‘toplumsal merkez’<br />
eklinde farkl bir yaklam sergiler. Politik<br />
merkez, burada, Cumhuriyet’i kuran<br />
elittir. Toplumsal merkez, kendini sandkta<br />
gösterir. 1950’den itibaren serbest<br />
seçimlerde, toplumsal merkez politik<br />
merkezi belirler. Bunun tersi ise ancak<br />
1960’taki darbeyle gerçeklemitir. Sistematik<br />
olarak darbeler/müdahaleler, bu<br />
kuatmann devam içindir.<br />
ANADOLU’NUN UYANII VE YEN ELTLER…<br />
Alman gazeteci ve iktisatç Dr. Rainer<br />
Hermann’n Türkiye’de Neler Oluyor<br />
adl çalmas, bu sosyolojik tartmaya<br />
bir alt balk ekliyor. “Anadolu’nun<br />
Uyan ve Yeni Elitler” ifadesiyle iaret<br />
edilen, çevrenin ya da toplumsal<br />
merkezin kuatmay yarma çabas olarak<br />
aça çkyor. Dr. Hermann’n bir<br />
gazeteci olarak Türkiye’nin son 20 ylnda<br />
ahit olduu olaylar, onu Prof.<br />
Mardin’in merkez-çevre ikilemi çerçevesinde<br />
bir deerlendirmeye zorlam.<br />
Hermann’n iktisatç taraf, onu ekonomik<br />
bir okumaya, “Anadolu’nun<br />
Uyan” üzerinden sermayenin el de-<br />
itirmesi kavramna götürüyor. Turgut<br />
Özal’la balayan bu iktisadî uyann<br />
kökleri Demokrat Parti iktidarna<br />
dayansa da, 2002’de balayan AK Parti<br />
hükümetleriyle gerçekleen bir tamamlayclk<br />
göze çarpyor. Hermann,<br />
yüksek yarg ve ordu üzerinden yürütülen<br />
‘kuatma’nn ‘irtica’ ve ‘Kürt meselesi’<br />
ile sistemli bir biçimde sürdürüldüü<br />
kansnda.<br />
ttihat ve Terakki’yle balayan<br />
Cumhuriyet Halk Partisi gelenei, bu<br />
analizin baat aktörlerinden. Merkez ile<br />
çevrenin yaknlamasna dikkati çeken<br />
Hermann, Bülent Ecevit’in “Anadolu<br />
Solu” kavramna, Refah Partisi’nin<br />
gecekondular ve belediyecilik hamleleriyle<br />
balatt ‘çevreyi sisteme dâhil<br />
etme’ çabasna atfta bulunuyor. Bu<br />
çerçevede, AK Parti’nin 2004 ylnda<br />
Van Yüzüncü Yl Üniversitesi rektörü<br />
DÜÜNCE<br />
KÝ TAP ZAMANI 6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Anadolu’nun uyan nasl gerçekleti<br />
Alman gazeteci ve iktisatç Dr. Rainer Hermann Türkiye’de Neler Oluyor<br />
adl kitabnda, yüksek yarg ve ordu üzerinden yürütülen ‘kuatma’nn<br />
‘irtica’ ve ‘Kürt meselesi’ ile sistemli bir biçimde sürdürüldüü kansnda.<br />
Kitap, 1990’lar sonrasnda Türkiye’yi anlamak için iyi bir bavuru kayna.<br />
TÜRKYE’DE NELER OLUYOR , RAINER HERMANN, MAV UFUKLAR, 350 SAYFA, 12 TL<br />
Dr. Rainer Hermann<br />
FOTORAF: CHAN, ÜNAL ARSLAN<br />
Prof. Yücel Akn’n tutuklanmasyla<br />
merkez-çevre ikiliindeki ebedî ve ezelî<br />
mücadeleyi fark ettii tespitini yapyor.<br />
Üniversite rektörlerinin Antkabir’e<br />
yürümesi, dönemin Cumhurbakan<br />
Ahmet Necdet Sezer’in verdii tepkiler,<br />
dönemin YÖK Bakan Erdoan<br />
Teziç’in açklamalar, bu mücadelenin<br />
‘reeksleri’ olarak okunuyor.<br />
Hermann’n ‘uzaktan bir göz’ olarak<br />
soukkanl bir yakn-tarih okumas<br />
yapt söylenebilir. Eski elitin çöküü<br />
olarak 2001 krizini göstermesi,<br />
AK Parti’nin AB politikalarn sk takip<br />
ederek eski elitin savunma gücünü<br />
elinden aldn söylemesi, Kemalist<br />
söylemin ‘Kzlelma koalisyonu’ seviyesine<br />
indirgenmesiyle yenildiini<br />
batan ilan ettiini savunmas önemli<br />
çklar. Türkiye’de Neler Oluyor, Ergenekon<br />
soruturmalarnn üzerine yklmaya<br />
ve bir ‘intikam mücadelesi’ gibi<br />
sunulmaya çallan deiimi, Ergenekon<br />
öncesi döneme k tutarak tartyor.<br />
Çünkü ‘darbe günlükleri’ öncesinde<br />
de merkez-çevre sürtümesinin somut<br />
delilleri var. Birazck hafzay zorlamak,<br />
yakn tarihi olabildiince objektif<br />
bir biçimde analiz etmek, görünmez<br />
iktidar alarn deifre etmek 1950’den<br />
bu yana ar aksak yaanan demokrasi<br />
yolculuunu açklamaya yetebilir.<br />
Hermann, kitabn Almancas çktnda<br />
verdii bir röportajda, Recep<br />
Tayyip Erdoan’n New York Times’a<br />
konuurken kulland ‘zenci Türk’<br />
nitelemesini nazara veriyor. Babakan<br />
Erdoan, “zenci Türklerin siyasal lideri”<br />
olarak çevreyi merkeze tamakta<br />
ya da “toplumsal merkezin” kuatmay<br />
krmasna yol açmakta Hermann’a<br />
göre. Yazar, “yeni elitler” dedii bu<br />
kesim hakknda önemli uyarlarda da<br />
bulunuyor. Reformlarn devamll ve<br />
taraarn diyalog sürecine girmesi yönündeki<br />
çars bunlarn banda...<br />
Abdülhamid’in d politikas<br />
TAÖZ OPERASYONU, S. KIZILTOPRAK, YTK<br />
HAZNE YAYINLARI, 302 SAYFA, 12 TL<br />
Cumhuriyet’in ilk yllarndaki<br />
kat ideolojinin<br />
haemesiyle üzerindeki<br />
sis perdesinin araland<br />
ahsiyetlerden biri<br />
de II. Abdülhamid’dir. 33 yl boyunca<br />
Osmanl’y idare eden padiah, içerideki<br />
otoriter yönetiminin yan sra zamann<br />
‘yaylmac’ devletlerine kar izledi-<br />
i aklc d politikayla da tarihte önemli<br />
yer edinmitir. Prof. Dr. Süleyman Kzltoprak,<br />
II. Abdülhamid’in d politikadaki<br />
yaklamn ve siyasetini, Ege<br />
Adalar’ndan Taöz’ün igal giriiminin<br />
operasyonla püskürtülmesi olayndan<br />
yola çkarak deerlendiriyor.<br />
Romanclar konuuyor<br />
ROMANI KONUTULAR, HAZ.: ÖZLEM FEDA,<br />
SÜTUN YAYINLARI, 271 SAYFA, 8 TL<br />
Akademisyen Özlem Fedai,<br />
Roman Konutular’da<br />
romanclmzn önemli<br />
isimleriyle yaplm söyleileri<br />
bir araya getiriyor.<br />
Cumhuriyet sonras romanmzn<br />
seyrüseferini ortaya koyan çalmada<br />
Halide Edip, Reat Nuri, Kemal Tahir,<br />
Yusuf Atlgan, Ouz Atay, Tark Bura,<br />
Ferit Edgü, Selim leri, Orhan Pamuk<br />
gibi edebiyatmzn köe ta romanclaryla<br />
yaplm söyleiler yer alyor.<br />
Roman teknii, dili, üslubu üzerine<br />
düünmek isteyenler ve yazarlarn<br />
romanlarn kurgularken neyi amaçladklarn<br />
merak edenler için...<br />
Sezai Karakoç iirinde metafizik<br />
SEZA KARAKOÇ RNDE METAFZK VURGU, M.<br />
KEVSER BA, NSAN YAY., 127 SAYFA, 10 TL<br />
Üç yl önce yaymlanan<br />
Dirili Talar adl kitabndan<br />
sonra öretim<br />
üyesi Münire Kevser Ba,<br />
Sezai Karakoç okumalarna<br />
devam ediyor. Karakoç’un iirlerini<br />
metazik açdan inceleyen Ba, airin<br />
kavram dünyasna nüfuz etmeye<br />
çalyor. Beklentileri tam karlayamasa<br />
da kitap, okuru Karakoç’un iirlerinde<br />
önemli yer tutan ölüm, gül, Hzr,<br />
çocuk, anne gibi temel kavramlarn<br />
izinde bir anlam yolculuuna çkaryor.<br />
Padiahlarn ailesi<br />
Bat gibi düünmemek<br />
Orhan Duru’dan öyküler<br />
Bu da Osmanl’nn Wikileaks’i<br />
PADAHLARIN KADINLARI VE KIZLARI, M.<br />
ÇAATAY ULUÇAY, ÖTÜKEN, 312 SAYFA, 15 TL<br />
SLAM, BLM VE KÜLTÜREL LKLER, Z.<br />
SERDAR, PINAR YAY., 512 SAYFA, 20 TL<br />
Yaymlad kitap ve bildirilerle<br />
Bat dünyasnn dü-<br />
ünce ve kültür üzerindeki<br />
hegemonyas ile mücadele<br />
eden günümüz düünürlerinden<br />
Ziyaüddin Serdar’n be yl<br />
önce orijinal basks yaplan eseri M. Kür-<br />
ad Atalar’n çevirisiyle Türkçeye kazandrld.<br />
hsan Mesud’un yayna hazrlad<br />
kitap, Serdar’n “Bat’dan farkl dü-<br />
ünme” olarak adlandrd slam, bilim<br />
ve kültürel ilikilerin ‘nasl’ olmas gerektii<br />
üzerinde duruyor. Bunun için de halihazrdaki<br />
kavramlar yeniden tanmlayp<br />
çözümlemekle ie balyor Serdar.<br />
BOULTU, ORHAN DURU, YKY<br />
580 SAYFA, 37 TL<br />
ki yl önce aramzdan<br />
ayrlan usta öykücü<br />
Orhan Duru’nun bütün<br />
öyküleri bir araya<br />
gelmeye devam ediyor.<br />
1996’da yaymlanan Sarmal’n<br />
yeniden baslmasndan sonra ‘bütün<br />
öyküleri’nin ikinci cildi Boultu adyla<br />
yaymland. 1950 kuann ‘ele<br />
avuca smayan’ öykücüsünün daha<br />
önce yaymlanm Kaz, Küp, Frtna,<br />
Yeni ve Sert Öyküler, Düümde ve D-<br />
mda adl öykü kitaplarndaki öykülerin<br />
toplamndan oluan eser, eksikleri<br />
tamamlyor.<br />
OSMANLI ELÇLERNN WIKILEAKS RAPORLARI,<br />
M. SAF, URAL YAY., , 240 SAYFA, 15 TL<br />
ABD’li diplomatlarn üstlerine<br />
verdii ‘gizli’ ibareli<br />
raporlarn Wikileaks adl<br />
internet sitesinde yaymlanp<br />
dünyay ayaa kaldrmas<br />
hâlâ tazeliini koruyor. Bu belgeler,<br />
her ülkede kendine göre yank bulduu<br />
gibi Ortadou’daki baz ülkelerde<br />
ayaklanmalar da beraberinde getirdi.<br />
Muhammet Sa, biraz geriye giderek<br />
Osmanl elçilerinin raporlarn inceliyor.<br />
‘Sefaretname’ adyla yaymlanan elçi raporlarn<br />
günümüzün bakyla okuyunca<br />
Osmanl elçilerinin dönemin Avrupa’s<br />
hakknda söyledikleri ilgi çekici olabilir.<br />
Oryantal bir yaklamla,<br />
daha çok egzotik bir masal<br />
dünyas gibi ele alnan<br />
harem hayatn ciddi<br />
bir ekilde aratrp berraklatran<br />
isimlerden biri de M. Çaatay<br />
Uluçay’d. Gayretke aratrmac-yazar<br />
Uluçay, 1970’te bu dünyadan ayrld. Fakat<br />
ölümünden 10 yl sonra ilk basksn yapan<br />
Padiahlarn Kadnlar ve Kzlar adl eser,<br />
yaymland günden bu yana titiz yakla-<br />
m ve alannda bir ilk olmas nedeniyle<br />
bir ‘klasik’ mertebesine yükseldi. Osman<br />
Gazi’den Vahdeddin’e kadar padiahlarn<br />
haremini anlatan eserin yeni basksnda<br />
baz tarihsel deiiklikler orijinal metne<br />
müdahale etmemek için yaplmam.<br />
37
KÝ TAP ZAMANI<br />
USTA GÖZÜYLE<br />
6 HAZRAN 2011 PA ZAR TE SÝ<br />
Yeni kaarilerim için<br />
hogeldiniz dersidir<br />
RE CAÝ<br />
GÜL LAP DAN<br />
Zeman kazatasnn Kitab Zeman ilavesindeki<br />
Recai sütununu kesüb cüzdannzda muhafaza<br />
ederek, ibâdetten artakalan vakitlerde<br />
ibretle kraat buyrunuz efendiler.<br />
‘Garip iirci’ Ahmed nam’a, ‘iir<br />
Kuramcs Manzumeciler’e dair<br />
RFAN<br />
KÜLYUTMAZ<br />
Ahmed nam Bey, niyçün, ‘airim’ demeyor da, ‘iirciyim’<br />
deyor Muhteem bir alçak gönüllülükle ‘Yarm<br />
yüzyldan fazla iirciyim’, deyor. ‘iirimsiler yazana<br />
iirci diyorum.’ Ne denir, o öyle deyorsa, öyledir!<br />
A<br />
ziz ve muazzez<br />
kaarilerim, ben<br />
buradan size nice<br />
zamandan beridir ince taktikalar,<br />
menendi bulunmaz<br />
akllar verüb nice ince<br />
hususlara dikkatlerinizi çekmekteyimdir<br />
fekat kâ midir<br />
Kat’iyyen kâ olmayub,<br />
ecdâd- âzâmmza lâyk bir<br />
ferd olabilmekçün daha bir<br />
takm vaziyfeleriniz<br />
bulunmaktadr; imdi hayra<br />
vesile ve gidiâtnza nâ<br />
olur, meyânmza yeni yeni<br />
itirak etmi bulunan staciyer<br />
okuyuculara faidesi dokanr<br />
ümmidiyle bir nevi meslek<br />
dahili kurs öütlerini uraca<br />
derc ediyorum. Dersimizin<br />
ad, eyi bir kaarî nasl olunabilir<br />
mevzuu hakkndadr.<br />
Maalesef bizdeki muharrirkaari<br />
münasebât, diyger<br />
kazatalarda olduu gibi<br />
mekaaleyi kraat ettikten<br />
sonra yanüstü yatp, kazatay<br />
ise bilâhire zeytun ei veyâ<br />
kim sofra örtüsü niyetine<br />
isti’mal etmeklikten daha<br />
ziyâdesini iycab ettireyor.<br />
Kdemli kaarilerim içün ikinci<br />
bir eziyet tekil ettiinin<br />
farkndaym fekat faideden<br />
hâli deildir; buyurunuz<br />
netekim ak ile bir dahi...<br />
Eyi bir kaarî olmann<br />
lâzmeleri, buyrunuz<br />
netekim:<br />
Biir- Haftada lâakal sekiz saat<br />
müddetince sâkin bir odaya<br />
çekilüb kûe-i uzletimizde<br />
Türk-slâm veyâ kim ecnebî<br />
klasikleri kraat edeceiz. Bu<br />
esnâda radiyo dinlemek, hele<br />
hele tilevizyon denilen o<br />
menhûs âleti seyret itmek<br />
gibi âvâreliklerden berî<br />
bulunacaz.<br />
kii- Ara sra kazata<br />
kraatnda pek bir mahzur<br />
görmeyorum fekat u fakiyrin<br />
eski ve cedit mekaalelerinden<br />
gayrsna emek verüp göz<br />
nuru dökmeniz israftr, bilmi<br />
olasnz. Zeman kazatasnn<br />
Kitab Zeman ilavesindeki<br />
Recai sütununu kesüb<br />
cüzdannzda muhafaza<br />
ederek, ibâdetten artakalan<br />
vakitlerde ibretle kraat<br />
buyrunuz efendiler.<br />
Üüç- Siyâsiyyat ile<br />
kat’iyyen elâkadar<br />
olmayacaz; bu ile esasen<br />
sizin nâmnza ben megul<br />
bulunduum içün siz sair<br />
ilere bakacaksnz. Haydi<br />
diyelim ki, ibu nasihatim<br />
hakknda içinizden vd-vd<br />
edib de, “Recai Bey aceba<br />
bizi apolitik bir mevkiide mi<br />
tutmak istemektedir Aceba<br />
biz de melmeket meseleleri<br />
hakknda kir sahibi olsak<br />
bunun kime ne mazarrat<br />
olur.” der iseniz -ki<br />
demezsiniz bilirüm- mukabelen<br />
derim ki, “A azizler<br />
siyâsetle bilil oraanlar<br />
hangi kâr itmâm idebilmi ki<br />
siz idesüz; mâlum ki adamlar<br />
koca hökümata bile bilil<br />
siyâset yaptrmaz iken aceb<br />
sizin hangi hususta muvaffak<br />
olmak ihtimâliniz vardr<br />
bakalm” Binaenaleyh bu<br />
ilere kafa yormay brakp<br />
nasihatlerime kulak kesiliniz.<br />
Döört- Ackmadan sofraya<br />
oturmaynz, tamamen doymadan<br />
mutlaka yemekten<br />
elinizi çekiniz; gybet etmeyiniz,<br />
emanet ehli olunuz.<br />
nsanlara, hayvanlara, nebâtata,<br />
bilumum mahlûkata ve<br />
cansz eylere dahi merhamet<br />
ediniz ki merhamet bulasz.<br />
mdi bu nasihati niçün vermekteyim<br />
diye sual olunursa<br />
-ki sormasanz hakknzda<br />
daha eyi olaca übhesizdirderim<br />
ki, Efendiler, u nasiyhatlerimden<br />
zararl çkarsanz<br />
vebâli üstüme olsundur.<br />
Bee- u Recai’yi kimseler<br />
ile kyâs etmeyiniz; durup<br />
durur iken kendime<br />
muhasm icâd etmek istemem.<br />
Böyle bir mukayesede<br />
sair kyâs unsurlar netiyce<br />
itibariyle madur ve bednâm<br />
olacaklar vechile böyle ilere<br />
tevessülden kaçnnz ve “Biz<br />
babamzdan bile böyle zapt ü<br />
rapt görmedikdi” diye vesvese<br />
etmeyiniz. Alt-<br />
imdilik baka bir irâd mevzuu<br />
aklma gelmeyor.<br />
übheniz olmasun ki, hâtrlar<br />
isem ân dahi uracklara derc<br />
iderim de istifâde eylersiniz.<br />
C<br />
aanmdan muazzez<br />
kaarilerim, naslsnz,<br />
eyi misiniz,eyi olmanz<br />
Cenab- Rabb’ül âlemîynden<br />
niyâz ederekden lakrdma<br />
balayorum.<br />
Efendim, Hilmi Bey<br />
kardamn pek ehemmiyet<br />
verdii bir felsefe porofesörü<br />
vardr: Ahmed nam beyefendi.<br />
Kendisi, Ortadou Teknik<br />
Üniversitesi Felsefe u’besinde<br />
vaziyfelidir ve zannedeyorum,<br />
ube reisidir ayni zemanda.<br />
(stitraden arz edeyorum:<br />
Buradaki ‘ube reisi’ lakrds,<br />
askerlik ube reisini tedai ettireyor<br />
olabilir, lakin bendeniz, onu<br />
indikilerin taabiriylen ‘bölüm<br />
bakan’nn mukabili olarak istimal<br />
etmekdeyim, efendim!).<br />
Porofesör Ahmed Bey, bir<br />
eyyamdr ‘Akam’ kazatasnda,<br />
bendenizin fevkalhâd müsted<br />
olarak kraat etdiim, zarifane ve<br />
levendane mekaleler<br />
yazmakdadr. Hilmi Bey<br />
kardamn taabiriylen, Ahmed<br />
Bey, bir ‘gönül feylesofu’dur.<br />
Kendisi bir eyyam Diyanet leri<br />
Kadn Aratrmalar Merkezi’nde<br />
de felsefe konfranslar vermekte<br />
idi. Hilmi Bey kardam ona<br />
taklr: “Ahmed, sen u soyadn<br />
bir anagramla deidir! ‘nam’<br />
yerine ‘man’ yap da, imana<br />
gel!’” deye latife eder… Hilmi<br />
Bey bu ite! Kendini muzip zann<br />
edeyor!<br />
Efendim, aziz muhibbim<br />
Ahmed nam Bey’in iir merak<br />
da vardr. Kendisi birkaç iirci<br />
kitabç da ner etmi bulunayor.<br />
iirimsilerinden de pek telezzüz<br />
etmiimdir. (Niyçün,’iirci’<br />
ve ‘iirimsi’ taabirlerini istimal<br />
etdiimi indi anlayacaksnz!).<br />
Geçenlerde ‘Akam’daki mekalesinde<br />
‘Bir Garip iirciyim Ben’<br />
serlevhaasn görünce, merak<br />
etdim. Ahmed nam Bey, niyçün,<br />
‘airim’ demeyor da, ‘iirciyim’<br />
deyor Muhteem bir alçak<br />
gönüllülük ile ‘Yarm yüzyldan<br />
fazla iirciyim’, deyor. ‘iirimsiler<br />
yazana iirci diyorum. airim<br />
diyemem, iir incinir’. Ne denir,<br />
o öyle deyorsa, öyledir!<br />
Lakin ne müdhi bir tevazû!<br />
Kendisine, her zemanki gibi<br />
kalbî muhabbetle derâgû ile,<br />
ihtirâmât- faîkam takdîym<br />
edeyorum. Kendisine bühtanda<br />
bulunduunu, onun ne kadar<br />
büyük bir iirci olduunu, kimse<br />
takdiyr etmediyse bile, bendeniz<br />
‘garip bir iirci’ karii olarakdan<br />
onun büyük kaabiliyyetini daima<br />
takdiyr ile tezkâr edeyorum.<br />
Aziz muhibbim nam,<br />
‘iirimsilerim, biraz divan biraz<br />
da halk iirinden besleniyor,’<br />
deyor. ‘Asaf Halet’in, Ece<br />
Ayhan’n Bedri Rahmi’nin,<br />
Cemal Süreya’nn, Tanpnar’n<br />
pnarlarndan içmek istiyor.<br />
Yunus’un, Karacaolan’n…’<br />
‘Tanpnarn pnarlarndan’! Ne<br />
zarif, ne ince ne ho bir terkib Ya<br />
Rabbi! Acaba Behçet Kemal<br />
Çalar’n ‘çalayan<br />
pnarlarndan’ da beslenmi olabilir<br />
mi<br />
Fekat bir lakrds var ki, beni<br />
gönülden yaralad. Eh, biz de her<br />
ne kadar gönül feylesofu<br />
deilsek de, gönül ehliyizdir.<br />
Baz dostlar, Ahmed nam içün<br />
‘herif felsefede diki tutturamad,<br />
imdi ii iire vurdu. iir diye<br />
yazd eskimi manzumelerin<br />
farknda deil salak, bir anlarsa<br />
tekrar felsefeye dönecek gücü<br />
olmad için intihar etmesi<br />
gerekecek’ deyorlarm<br />
arkasndan…<br />
Aman, estafurullah muhterem<br />
kardam Ahmed… Sen<br />
‘gönül feylesofu’ hiç ‘salak’ olur<br />
musun Sana, ancak ‘ üniversitede<br />
iir dersi veren’ ve ‘kendilerini<br />
air sanan’ manzumeciler<br />
‘salak!’ diyebilir. Dahas, senin<br />
için ‘ahmak’ da derler, (diyorlar<br />
da!). Brak iiri, felsefeci olarak<br />
(felsefede ‘diki tutturamamandan’<br />
geçdik,!) ‘be para<br />
etmediini’de söylüyorlar…<br />
Sen onlara bakma, benim<br />
caaanm iirci’m Ahmed! Sen<br />
büyük bir gönül feylesofu, büyük<br />
bir iircisin!. Oktay Rifat’n<br />
dedii gibi, ‘Sen onlar gibi<br />
deilsin ki Ahmed/ Mek parmak,<br />
mek parmak daha/ Sonu<br />
selâmet!’<br />
Muazzez kaarilerim, bu aylk<br />
da bu kadar. Telaky gelecek aya<br />
inallah. O vakde kadar<br />
Rabb’ime emanet olunuz,<br />
zâtnza hoca baknz. Au<br />
revoir,-canlarm benim…<br />
38