07.02.2015 Views

Türkiye'de Din Politikaları Etkisinde Din Görevlisi Yetiştirme ... - DEM

Türkiye'de Din Politikaları Etkisinde Din Görevlisi Yetiştirme ... - DEM

Türkiye'de Din Politikaları Etkisinde Din Görevlisi Yetiştirme ... - DEM

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

girilmiştir. Öyle ki, Diyanet İşleri Başkanlığı dinî<br />

hizmetleri ifa etmek üzere görev verebilecek eleman<br />

bulamaz olmuş, bulduklarına da maaş ödeyememiştir.<br />

Zamanla durum daha vahim bir hal<br />

almış ve 1940’lı yılların sonuna doğru bu alanda<br />

trajik bir durumla karşı karşıya kalınmıştır. Konu<br />

ile ilgili Hayrettin Karaman’ın bir değerlendirmesi<br />

şöyledir:<br />

“…Kimse evladını dilenci olacak diye İmam Hatip<br />

Mekteplerine göndermek istememiştir. ‘Evet,<br />

dilenci olacak diye…’ Çünkü o günlerde camilerin<br />

vakıfları gasp edilmiş, Hademe-i Hayrat’ça 10 ise<br />

yavan ekmeğe yetmeyecek bir maaş verilmiştir.<br />

<strong>Din</strong> işlerini hakkıyla yürütmek isteyen cami görevlisinin<br />

ikinci bir meslek icrası mümkün olmadığı<br />

için bu zevat geçimlerini fitre, zekât vb. ile yani<br />

sadaka ile sağlar duruma düşmüşlerdir.” 11<br />

Söz burada iken, halen (2000’li yılların başında) yaşayan<br />

başka bazı kişilerin de, o dönemde Hademei<br />

Hayrat’tan aldığı çok sembolik ücretle imamlık<br />

yapanlardan bir kısmının ailesinin geçimini sağlamak<br />

amacıyla gerçekten dilencilik yaptıklarına tanıklık<br />

ettiklerini ifade etmek isteriz. O dönemdeki<br />

din görevlilerinin maddi bakımdan ne kadar sıkıntılı<br />

olduklarını TBMM’de yapılan tartışmalardan 12<br />

ve CHP’nin 1947’de toplanan 7. Kurultay tutanaklarından<br />

da 13 anlamak mümkündür. Yapılan tartışmalarda<br />

görüldüğü üzere bu dönemde Hademe-i<br />

10 ∗ Hademe-i Hayrât, ‘Hayır hizmetlerinde çalışan personel’<br />

anlamına gelmektedir. 1965 yılına kadar bu tabirle<br />

cami görevlileri kastedilmiştir. İllerde ‘Hademe-i Hayrat<br />

Derneği’ adıyla dernekler kurulmuştu. Diyanet İşleri<br />

Başkanlığının iç düzenlemesinde cami görevlilerinin<br />

atama, yer değiştirme, sicil vb. işlerini yürüten müdürlüğe<br />

Hademe-i Hayrât Müdürlüğü adı veriliyordu. 22<br />

Haziran 1965 tarih ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı<br />

Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’la aynı hizmetleri<br />

yürütmek üzere Başkanlık bünyesinde ‘Personel Dairesi<br />

Başkanlığı’ kurulduktan sonra bu müdürlük ortadan<br />

kalkmıştır.<br />

11 Karaman, Hayrettin, Kuruluşundan Günümüze İmam-<br />

Hatipler Üzerine, Altınoluk Dergisi, s. 37, İstanbul Mart<br />

1989 (Receb 1409), sh. 16; 1940’lı yıllarda <strong>Din</strong> Görevlilerinin<br />

aldığı maaşlarla ilgili bilgi için bk. Sarıcan, Bayram,<br />

1930’lardan Günümüze Bursa’da <strong>Din</strong>î Hayat, (Yayına Hazırlayan;<br />

Mustafa Öcal), Düşünce Kitabevi Yay. İstanbul<br />

2005, sh. 89.<br />

12 TBMM Tutanak Dergisi, Yıl 1959, 2. celse, c.7, sh. 658-659.<br />

13 C.H.P. 7. Kurultay Tutanağı, Ankara 1948, sh. 448 vd.<br />

Hayratça şehirlerdeki din görevlilerine verilen maaşlar<br />

10-15 veya 20 lira gibi diğer memurların maaşlarının<br />

yanında çok sembolik kalan miktardadır<br />

ve emeklilik hakları da yoktur. Köy imamlarının<br />

ücretini ise harman zamanı buğday, arpa gibi tahıl<br />

cinsinden maddelerle köylüler ödemiştir. İmamlar<br />

köylünün kendisine vaadettiği ‘hakkını’ alabilmek<br />

için hâsılatın ortaya çıktığı günlerde harman yerlerini<br />

dolaşa dolaşa adeta dilenci konumuna düşmüştür.<br />

Bütün bunların sebebi, dönemin devlet adamlarının<br />

lâiklik anlayışı doğrultusundaki politikalarıdır.<br />

Çünkü o dönemin zihniyetine göre lâiklik<br />

ilkesinin uygulamaya konulmasıyla dinle devlet<br />

birbirinden ayrılmıştır. <strong>Din</strong> devlete, devlet de dine<br />

karışmaz anlayışı öne çıkarılmak istenmiştir. Bu<br />

hususu Behçet Kemal Çağlar şöyle ifade etmiştir:<br />

“Biz, iliklerimize kadar Kemalist’iz. Bizim akidemizce<br />

din devletten ve siyasetten ayrıdır. Devlet<br />

dine karışmaz. <strong>Din</strong>in devlete karışması hayırlı gibi<br />

başlar, ölçüsüz denecek kadar zararlı olur. Devlet<br />

dine karışır, hayır edeceğim derken âlet eder, kadrini<br />

küçültür.” 14<br />

Behçet Kemal Çağlar böyle demiş olsa da, şurası<br />

bir gerçektir ki bu anlayış tek taraflı uygulanmıştır.<br />

Çünkü bütün Cumhuriyet tarihi boyunca dinin<br />

devlete karışmasına hiçbir zaman izin verilmemiş-<br />

14 C.H.P. 7. Kurultay Tutanağı, Ankara 1948, sh. 464.<br />

Y IL 1 SAYI 2 | <strong>DEM</strong> DERGİ 75

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!