07.02.2015 Views

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

"Dil gölgesi"nde bir şair - Elazığ İzzetpaşa Vakfı

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Başkalarına özenip onları taklit etmenin insana,<br />

dolayısıyla topluma zarar verdiğini telkin eden türkülere<br />

de rastlıyoruz. Ama gene de toplumumuzda,<br />

bilhassa aydınlarımızda başkalarına benzeme meyli<br />

var. Hatta bu durum bazen o derece ileri gitmiş ki<br />

yabancı kültürleri üstün tutma noktasına kadar varmıştır.<br />

‘Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür’<br />

misali, milletimizin yöneticileri ve zenginleri Orta<br />

Asya’da iken Çinlilere benzemeye çalışıyorlardı,<br />

günümüzde ise Avrupalıların yaşantısına özenti var.<br />

İşte heveslenme ile ilgili <strong>bir</strong> Gaziantep türküsü:<br />

Yağmur yağdı ben ıslandım<br />

Geldim kapına yaslandım<br />

Eller de yârim dedikçe<br />

Ben ellere heveslendim<br />

Hayatta hiç<strong>bir</strong> suçun cezasız kalmayacağını,<br />

bu dünyada olmasa bile öbür dünyada herkesin<br />

ettiğinin karşılığını bulacağını telkin ederek insanları<br />

dürüstlüğe ve fazilete teşvik eden türküler de<br />

çoktur. Bu deyişler toplumsal dokumuzun sağlam<br />

kalmasına yardım ettiği gibi dürüstlükten ayrılmayanlara<br />

moral ve destek vererek onların kendine<br />

olan güvenini artırmakta, böylece insanların doğru<br />

yolda yürüme kararlılığını diri tutmaktadır:<br />

Ağlama sen garip anam bu işler olur<br />

Beni vuran zalim Allah’tan bulur<br />

Malum, hastanelerdeki hasta ziyaretlerinin gerekli<br />

olup olmadığı, hastaların bundan rahatsızlık<br />

duyup duymadığı hususu zaman zaman tartışılmaktadır.<br />

Ancak türkülerden öğreniyoruz ki, hastalar<br />

dostlarının ziyareti<strong>nde</strong>n memnun olmaktadır.<br />

İşte <strong>bir</strong> Şebinkarahisar türküsü:<br />

Geçen yıl bu zaman sapa sağlamdım<br />

Serum şişesine bağlandım kaldım<br />

Yatmadan dostlarım var idi sandım<br />

Kimseler gelmiyor yanıma benim<br />

Günümüzde gelişmiş tıbbın önerileri varken,<br />

psikoloji ve sosyoloji gibi modern bilimlerin verileri<br />

ortada iken eski insanlarımızın bu mevzulardaki<br />

tespit ve tavsiyelerine değer vermeye ne gerek<br />

var’ diye düşünenler olabilir. Bunun açıklamasını<br />

yapmadan önce <strong>bir</strong> hususu belirtelim: Türkü ve<br />

atasözleri<strong>nde</strong>ki bazı bilgi ve tavsiyeleri günümüzdeki<br />

modern hekimliğin alternatifi ve zıddı olarak<br />

görmemek lazım. Zaten dikkat edilirse bu bilgilerin<br />

çoğu çağımızın verileriyle <strong>bir</strong> tezat teşkil etmiyor,<br />

bilakis uyuşuyor. Dolayısıyla bunları <strong>bir</strong><strong>bir</strong>lerinin<br />

karşıtı gibi değil, tamamlayıcısı olarak kabul etmek<br />

daha doğru olur. Zira herkesçe malum olduğu üzere<br />

herhangi <strong>bir</strong>imiz -Allah korusun- amansız <strong>bir</strong> hastalığa<br />

yakalandığımızda bugünkü tıbbın tedavisinin<br />

yanında manevi telkin ve dualardan da medet umuyoruz.<br />

Biri maneviyatımızı yükselterek hastalıklara<br />

karşı direncimizi kuvvetlendirirken, diğeri bede<strong>nde</strong>ki<br />

hastalığı yok ediyor. İkisi <strong>bir</strong><strong>bir</strong>ini desteklemiş<br />

ve tamamlamış oluyor.<br />

Çağımızın sosyal bilimleri ve tıp teknolojisi<br />

fevkalade gelişmiş, <strong>bir</strong>çok hastalığa çare bulunmuş<br />

ama mutluluk ve huzurun reçetesi maalesef henüz<br />

tam olarak bulunamamıştır. Dolayısıyla çağımızın<br />

insanı tedirgin ve mutsuzdur. İnsanlar, yaşadıkları<br />

endişe ve sıkıntılardan kurtulmak için eski metotlara<br />

başvuruyorlarsa demek ki yeterince rahat ve<br />

huzurlu değiller.(Allaha sığınıp ondan yardım dilemenin<br />

anlamı da budur.)<br />

Türkülerimizde ve atasözlerimizde de bunlara<br />

ait tavsiyeler var. Şu veciz ifade ne kadar etkileyicidir:<br />

‘Ayağını sıcak tut, başını serin; düşünme derin<br />

derin.’ Bu deyiş hem bedenî hem de psikolojik<br />

sağlığı korumayı amaçlayan önemli <strong>bir</strong> düsturdur.<br />

Eskilerin kafası şimdikilerden daha rahat ve<br />

huzurlu olduğuna göre demek ki onlar kendilerini<br />

rahatlatmak ve mutlu olmak için daha tesirli yollar<br />

bulmuşlardı. O yolları şimdi bizim de bilmemizde<br />

fayda var diye düşünüyorum. ‘Damdan düşenin<br />

hâlini en iyi gene damdan düşen anlar’ deyişi<br />

hikâye ve masallarda olduğu gibi türkülerde de<br />

var:<br />

Hastanın hâli<strong>nde</strong>n ne bilir sağlar oy<br />

Döşek melûl mahzun yastık kan ağlar oy<br />

Yâr’dan çok şey beklemek<br />

Türkülerimizde en fazla konu edilen hususlardan<br />

<strong>bir</strong>i de yukarıda <strong>bir</strong> iki örneğini verdiğimiz ‘sevda’<br />

hissiyatıdır. Türkülere bakılırsa kişi her sıkıntıyı yâr<br />

ile aşar. Uykusuz geceleri hep yârden bilir. İştahsız,<br />

yorgun ve işlerine karşı isteksiz olmasının sebebi<br />

de yârdir. Hatta bedensel hastalıkların kaynağında<br />

da yâr hasreti vardır. Yani yâr varsa her şey güzel,<br />

55<br />

eylül-ekim-kasım<br />

2010

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!