11.07.2015 Views

e-haber oyunları - Today's Zaman

e-haber oyunları - Today's Zaman

e-haber oyunları - Today's Zaman

SHOW MORE
SHOW LESS
  • No tags were found...

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

www.cihandergi.comÝÇÝN DE KÝ LER1424İran tehdit mi, fırsat mı?Today’s <strong>Zaman</strong> GazetesiGenel Yayın Yönetmeni Dr.Bülent Keneş, İran’ın Arapdünyasında Şiicilik yaptığıifade etti.18Kürtçe yayın yapan radyolarSoğuk Savaş dönemindemesajlar en yaygın şekildeorta ve kısa dalga yapanyayınlardan halka iletiliyordu.4627 Nisan’ı ilk duyuran gazeteciHürriyet Gazetesi Ankara TemsilcisiMetehan Demir 27 Nisan gecesi yaşananlarıve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün askerdenhesap sorma sürecini Cihan MedyaHaber Dergisi’ne anlattı.Darbeciler gazeteyi 1 yıl kapattıYeni Asya Gazetesi GenelYayın Yönetmeni Güleçyüz,darbe yönetimi ile sıkıntılaryaşadıklarını ve gazetenin1 yıl kapatma cezasıaldıklarını anlattı.22Türkçe OlimpiyatlarıGeçen yıl130 ülkeden1.000 öğrencinin katıldığıolimpiyatlar, bu yıl 135ülkeye ulaşacak.58Günaydın Gazetesi’nin isminiZeki Müren verdiDeneyimli gazeteci ErdoğanArıpınar, Günaydın gazetesininisminin Zeki Müren tarafındankonulduğunu açıkladı.8 e-<strong>haber</strong> <strong>oyunları</strong>22 Türkçe Olimpiyatları38 İnternet hasta ediyor86 İngilizce32Tefekkür dünyamızın mütevazıkalemi Mehmed NiyaziGenç kuşakların “ÇanakkaleMahşeri”, “Plevne”, “Yemen,Ah Yemen” romanlarıylayakından tanıdığı MehmedNiyazi Cihan Medya HaberDergisi’ne konuştu.


CÝ HAN HA BER AJAN SI VEREK LAM CI LIK A.Þ. ADI NASA HÝ BÝ: ABDÜLHAMÝT BÝLÝCÝYA YIN EDÝ TÖ RÜ: FAHRİ SÖKEYAYIN KURULU: HAKAN İNCE,BEYTULLAH DEMİR, GÜRAY DEMİR,CEBRAİL ÇİLESİZ, YAKUP ŞALVARCI,CEMALETTİN ÇANDIR, HAMDİ ÖZEN,H.İBRAHİM EKİZ, ERDAL İNCE,YÜKSEL DURGUT, RAMAZAN SOLAK,AKİF ELBİSTAN, İLYAS GÜNEYSO RUM LU MÜ DÜR: ER DAL ÝN CEGÖR SEL YÖ NET MEN: FEV ZÝ YA ZI CISAY FA TA SA RIM: HASAN ERTAŞKA PAK TA SA RIM: ÖMER AKBULUTKA PAK FOTOĞRAFI: ALİ ÜNALFO TOÐ RAF LAR: SE LA HAT TÝN SE VÝ,ALÝ ÜNAL, TUR GUT EN GÝN,KÜR ÞAT BAY HAN, İSA ŞİMŞEK,MUS TA FA KÝ RAZ LI, BAHAR MANDAN,ONUR ÇOBANTAS HÝH: ALİ SÖKELÝN GÝ LÝZ CE ÇE VÝ RÝ: UFUK ÖZSOYREK LAM GRUP BAŞKANI:MUZAFFER KILIÇARSLANPAZARLAMA DİREKTÖRÜ:ZÝYA YILDIRIMREK LAM SATIŞ YÖNETÝCÝLERİ:DERYA KIRBAŞ - MUSA USTALARSEDA ŞENER - ORHAN BEYAZITÜMRAN ÇELİK- FATMA SARE AKGÜN-FATMA BETÜL FINDIKOĞLUREK LAM REZERVASYON:Tel: 0212 454 88 09BAS KI:BİLTUR BASIM YAYIN VE HİZMET A.Ş.Tel: 0216 444 44 03YÖNETÝM YERÝ:Fevzi Çakmak Mah. A. Taner KışlalıCad. No: 6 34194 Ye ni bos na/Ýs tan bulTel: 0212 454 88 88 (Pbx)Faks: 0212 639 49 76-77www.cihan.com.trwww.cihandergi.com2012/5-6 YIL: 7 SA YI: 46MAYIS - HAZİRANISSN: 1304-4575Ya yýn la nan ya zý ve fo toð raf la rýn bü tünhak la rý CÝ HAN HA BER AJAN SI’na ait tir. Kay nakgös te ril me den alýn tý ya pý la maz. Ýlan la rýnso rum lu lu ðu sa hip le ri ne ait tir.EDİ TÖR27 Nisan sonrası...FAHRİ SÖKE2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerisürecinde 27 Nisan gecesi GenelkurmayBaşkanlığı’nın internet sitesindeyayınlanan bildiri gündeme bomba gibidüşmüştü. Kamuoyunda e-muhtıra olarakadlandırılan bildiri karşısında hükümetinalacağı tavır merak edilirken dahabildirinin üzerinden 1 gün bile geçmemişken28 Nisan öğleden sonra HükümetSözcüsü Cemil Çiçek, Türk siyasi tarihininalışık olmadığı bir üslupla sert biraçıklama yaparak Genelkurmay’a cevapvermişti. Hükümet Sözcüsü Çiçek yaptığıaçıklamada Genelkurmay Başkanı'nınresmi olarak Başbakan' a bağlı olduğunuve görevleri itibarıyla Başbakan'a karşısorumlu olduğunun altına çizmişti.Dönemin Genelkurmay Başkanı YaşarBüyükanıt tarafından kaleme alınan27 Nisan bildirisini Genelkurmay’ın internetsitesinde yayınlanmadan önce 27Nisan gecesi mail yoluyla ele geçirenve bildiriyi kamuoyuna ilk önce duyuranHürriyet Gazetesi Ankara TemsilcisiMetehan Demir ile muhabir arkadaşımızKöksal Akpınar görüştü. MetehanDemir o gece yaşananları ve AbdullahGül’ün askerden hesap sorma süreciniCihan Medya Haber Dergisi’ne anlattı.Genelkurmay’ın internet sitesinikoyduğu 27 Nisan bildirisiyle ilgili olarakCumhurbaşkanı Abdullah Gül’ünyüzyüze askerlerden bildirinin hesabınısorduğunu belirten Metehan Demir,Gül’ün bu tutumu karşısında ise askerleringeri adım attığını ifade etti.Today’s <strong>Zaman</strong> Gazetesi Genel YayınYönetmeni Dr. Bülent Keneş’in Timaşyayınlarından çıkan “İran: tehditmi, fırsat mı?” kitabı Ortadoğu siyasetinefarklı bakış açıları getiriyor.Ortadoğu’da yaşanan Arap Baharı’nınnormalde 20 yıl önce yaşanması gerektiğininaltını çizen Keneş, Arap Baharı’ylaf.soke@cihan.com.trilgili son gelişmeleri ve İran’ın Arapdünyasında Şii egemenliği kurma isteğiçalışmalarını Cihan Medya Haber Dergisiiçin anlattı.Çok satanlar listesinde uzun süre kalan“Çanakkale Mahşeri” isimli romanınınön hazırlığının 7 yıl sürdüğünü anlatantefekkür dünyamızın mütevazı kalemiMehmet Niyazi Cihan Medya HaberDergisi’nin sorularını içtenlikle cevapladı.Toplumsal sorunları tarihle yoğuraraksosyolojik çözümlemeler yapanMehmet Niyazi ile yapılan söyleşiyi ilgiyleokuyacağını umuyorum.60 yıl önce Halit Kıvanç’ın yanındagazeteciliğe başlayan Erdoğan Arıpınarmuhabir arkadaşımız Ahmet Tekin’emuhabirlikten genel yayın yönetmenliğinekadar olan süreçte neler yaşadıklarınıanlattı. Günümüzdeki gazetelerinbaşlık atmış olmak için başlık attığınıbelirten deneyimli gazeteci Arıpınar,Günaydın Gazetesi’nin isim babasınınise ünlü sanatçı Zeki Müren olduğunuaçıkladı.Darbe döneminde anayasa önerdiğiiçin 1 yıl kapatma cezası alan Yeni NesilGazetesi’nin başına gelenleri Yeni AsyaGazetesi Genel Yayın Müdürü KazımGüleçyüz, muhabir arkadaşımız GürkanTuzlu görüştü.. Güleçyüz, 12 Eylüldöneminde yaşanan baskıları ve kapatmacezasına kadar geçen sürecini bizimlepaylaştı.2003 yılında 17 ülkeden 62 öğrenciile başlayan, geçen yıl ise 130 ülkeden1000 öğrencinin katıldığı TürkçeOlimpiyatları’na 135 ülke katılacak.Dünyanın en kapsamlı organizasyonlarıarasında gösterilen Türkçe Olimpiyatlarıbu yıl dilleri, dinleri, renkleri ve kültürlerifarklı 1.500 finalist öğrenci ile gerçekleştirilecek.İyi okumalar dileğiyle...


RENKLERiN DiLiÇevik Bir tutuklandı28 Şubat soruşturması kapsamındatutuklanan emekli Orgeneral Çevik Bir,görüntü alan gazetecileri eliyle engellemeyeçalıştı. ALİ ÜNAL / ANKARA1Türkiye’de <strong>Zaman</strong><strong>Zaman</strong> Gazetesi’nin 25. kurulus yıldönümüiçin çekilen Türkiye’de <strong>Zaman</strong> fotoğrafları,Antalya Yavuz Özcan Parkı’ndasergilendi. MUSTAFA KİRAZLI / ANTALYA2


Kamerayı omzuna attıCumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye HaberKameramanları Derneği'nin düzenlediğiUluslararası Yılın En İyi Haber GörüntüleriYarışması'nın ödül törenine katıldı.MEVLÜT KARABULUT / ANKARA31 Mayıs’ın ilgi odağı olduTaksim Meydanı'ndakı; 1 Mayıs kutlamalarınasahibinin kucağında gelen 'Micheal'isimli kedi, kutlamalara katılanların ilgiodağı oldu. HAKAN İNCE / İSTANBUL4


8 MAYIS-HAZİRAN 2012e-<strong>haber</strong> <strong>oyunları</strong>Yoğun tempoda çalışanbir gazeteci olarak oyunoynamanın boş vakiteğlencesi olduğunu mudüşünüyorsunuz? Belkide bu fikrinizi yenidendüşünmelisiniz. Çünküson yıllarda yaygınlaşmayabaşlayan yeni birgazetecilik tekniği olan"Haber Oyunları" gazetecilikve oyun arasındabugüne kadar bildikleriniziyeniden gözdengeçirmenizi sağlayabilir.DENİZ ERGÜREL*undan yaklaşık 3 yıl önce GeorgiaBTech Üniversitesi'nden bir grupakademisyen ve öğrenci bir arayagelip farklı bir soruyu tartıştılar: Video<strong>oyunları</strong> ve gazetecilik arasında acaba nasılbir ilişki kurulabilir? Yaklaşık beş sömestrboyunca bu ilginç sorunun cevabınıarayan grubun yaptığı çalışma, günümüzgazeteciliğinde kullanılmakta olan yeni biryöntemi konu alıyordu. Bu yöntemin adıNews Games (<strong>haber</strong> <strong>oyunları</strong>).Video, grafik ve dijital tasarım araçlarınınyardımıyla geliştirilen <strong>haber</strong> <strong>oyunları</strong>nınamacı <strong>haber</strong> değeri taşıyan olaylarıinteraktif bir oyun olarak okuyucularasunmak. Uluslararası yayıncılık kuruluşlarınıngiderek daha sık bir şekildekullandığı bu interaktif teknik farklıgruplardan geniş okuyucu kitlelerininbüyük ilgisini çekiyor.Gazetecilik ve oyun nasıl bir araya gelir?Eğer gazetecilik nedir diye bir soru sorsak,alacağımız cevapların ortak noktası‘hikâye anlatmak' olacaktır. En karmaşıkolayları, 5N 1K unsurlarıyla en basitşekilde geniş kitlelere aktaran gazetecilerbir anlamda modern zamanların "hikayeanlatıcılarıdırlar". Haber değeri taşıyan birkonu kötü bir anlatım nedeniyle gündemdeyer bulamayabilirken, basit bir konuustaca yapılmış bir anlatımla günün en ilgiçekici <strong>haber</strong>i haline gelebilir. Buradaki ustalıkise <strong>haber</strong>in sadeliğindedir çünkü ancakbu şekilde bir <strong>haber</strong> en geniş kitlelere,en hızlı ve en anlaşılır şekilde aktarılabilir.Çalıştıkları yayın kuruluşlarının doğasıgereği sınırlı bir zamana ve yere sahip olangazeteciler, karmaşık sayılabilecek birçokfarklı unsuru bir araya getirip en basit şekildeokuyucularına sunma gayretindedir.Oyunlar ise bize gerçek dünyanın birsimülasyonunu sunarlar. Bu simülasyonlarile karmaşık konuları basit bir şekildeanlamak ve <strong>haber</strong>in önemli bir unsuruolan "nasıl" sorusunun cevabını bulmakmümkündür. Bulmaca, dizayn, video ve


MAYIS-HAZİRAN 20129infografik gibi farklı multimedya unsurlarıkullanan <strong>haber</strong> <strong>oyunları</strong>, bu yönüyle gazetecilikmesleğinin sınırlarını genişletir.Haber <strong>oyunları</strong>, gazeteciliği nasıl zenginleştiriyor?Hiç düşündünüz mü, acaba tüm dünyadayaygın bir şekilde karşımıza çıkan fastfood zincirleri nasıl çalışırlar? Somali'dekideniz korsanlarının iş modelleri nasıldır?Darfur'da yaşayan bir mülteci ne gibi sorunlarlakarşılaşır? İşsiz kalan bir kişi, günlükmasraflarını nasıl karşılayabilir? Havaalanlarındax-Ray cihazlarını kontrol eden görevlilerinişi nasıldır? ABD bütçesi neden açık verirve nasıl düzeltilir? Bu ve bunun gibi ilginçsoruların cevabını bulmak için internetteuzun araştırmalar yapmamız, sayısız <strong>haber</strong>makalesi okumamız gerekebilir. Veya onunyerine bir <strong>haber</strong> oyununa göz atabiliriz.Burger Tycoon adlı oyun, fast foodzincirlerinin nasıl çalıştığını anlamamızayardımcı olmak için geliştirilmiştir.Oyuncuların görevleri arasında GüneyAmerika'da soya yetiştirmek, et paketlemefabrikasında yeterli sağlık koşullarınısağlamak ve sonuçta şirketin kârlılığınıkorumak vardır. Basit grafiklere sahip olanoyunda işler sarpa sarıp, masraflar gelirleriaşmaya başlayınca oyuncular şirketlerinkârlılığını korumak için bazı ilginç yöntemleritercih edebiliyor. Bu yöntemlerarasında verimsiz çalışanların iş sözleşmelerinisonlandırmak, sağlık görevlilerinerüşvet vermek veya yağmur ormanlarınazarar vermek gibi yöntemler var. Fast foodzincirlerine politik eleştiri niteliği taşıyanbu oyun, uzun, sayfalarca anlatılabilecekbir konuyu basit ve farklı bir yöntemleokuyuculara sunmayı başarıyor.Wired dergisinin 2009 yılında yayımladığıbir makaleden esinlenerek geliştirilenCutthroat Capitalism (AcımasızKapitalizm) adlı oyunun amacıSomali açıklarında gemileri soyankorsanların neden ve nasılbu işi yaptığını detaylarıyla anlatmakve meselenin ekonomikyönünü ortaya koymak. Oyuncularaoyunun başında yerel kabileliderlerinden ve yatırımcılardan50 bin dolar veriliyor. Oyuncularınamacı, bu sanal parayıkullanarak bir korsan ekibi oluşturmak,ekibi yönetmek, Somaliaçıklarında bir gemiye el koymakve başarılı bir fidye anlaşmasıyapmak. Oyunun bu ilginçhikâyesi, korsanların nasıl çalıştığını ve birekonomik model olarak korsanlığın nasılişlediğini daha yakından anlamamıza yardımcıoluyor.Darfur is Dying (Darfur Ölüyor), 2006yılında yayınlanmış bir viral video oyunu.Bir mültecinin hayatını konu alan bu oyununamacı Sudan'ın Darfur bölgesindeyaşayan 2,5 milyon mültecinin hayatınıniyileştirilmesini teşvik etmek. Oyuncularıngörevleri arasında mültecilerin hayatınısürdürmesini sağlamak ve militanlarınsaldırılarına karşı kampı korumak var.Spent (Harcanmış) adlı oyunun amacıABD'de ekonomik kriz nedeniyle yaşananişsizlik sorununun nedenlerini ve sonuçlarınıtartışmak. İşsiz kalan bir kişiningünlük hayatta ne gibi sorunlarla karşılaştığınıdaha yakından anlamamıza yardımcıolan oyun, henüz kariyerinin başındakigençler için de öğretici bir ders niteliğinde.MSNBC’nin hazırladığı Can You Spotthe Threats? (Tehditleri tespit edebiliyormusunuz?) adlı oyunun amacı, havaalanıgüvenlik noktasındaki bir güvenlik görevlisiolarak x-Ray cihazından geçen bavullarıniçerisindeki yasak maddeleri tespitetmek. Oyuncular 2 dakikalık süre içerisindeyolcuların bavullarında kesici aletveya patlayıcı madde olup olmadığını tespitetmek zorunda. Oyunun verdiği anamesaj, havaalanı güvenliğinin aslında hiçdekolay olmadığını göstermek.ABD'nin her yıl giderek büyüyen bütçeaçığının nasıl kapatılabileceğini <strong>haber</strong>leştirmekisteyen New York Times, bunubazı grafikler ve istatistiklerle anlatmakyerine bir online interaktif bulmaca hazırladı.You Fix the Budget (Bütçeyi siz düzeltin)adlı bulmacanın amacı 2015 ve 2030yılındaki bütçe açıklarının kapatılması içinhangi önlemlerin alınabileceğini belirlemek.Bulmacayı çözen okuyucular, ABDbütçesini hangi kalemlerin oluşturduğunuda öğrenmiş oluyorlar.Haber <strong>oyunları</strong> gazeteciliği öldürür mü?"News Games: Journalism at Play" adlıkitabın yazarlarından Ian Bogost, MediaShift Lab'de yayımladığı bir makaledeSun Jose Mercury News teknoloji yazarıChris O'Brian ve TechCrunch, yazarınPaul Carr'ın iki farklı görüşüne yer verir.Makaleye göre Paul Carr eğer toplumuyakından ilgilendiren konular basitoyunlar oynamadan anlaşılamıyorsaokuyucular açısından bazı şeylerin trajikolarak yanlış olduğunu ifade eder. ChrisO'Brian ise <strong>oyunları</strong>n insanları meşguleden popüler ve basit bir araç olduğunuifade ederek, bu popüler araçların gazeteciliktekullanılmasının sakıncalı olmadığınısavunur.Makalesinde her iki görüşe de yer verenIan Bogost'un ise farklı bir düşüncesivardır. Bogost'a göre oyunlar <strong>haber</strong>leribasitleştirmez. Hatta tam tersine dahazengin hale getirebilir. Bu nedenle <strong>haber</strong><strong>oyunları</strong> sadece eğlence için değil, kompleksolayları okuyuculara anlatırken yazı,resim ve videodan daha gelişmiş imkânlarsundukları için tercih edilmelidir. Haber<strong>oyunları</strong> bu yönüyle gazeteciliğin seviyesiniyükseltmektedir.Haber <strong>oyunları</strong> ve gazeteciliğin geleceğiHaber <strong>oyunları</strong>, gazetecilik mesleğinin yeniteknolojiler ve artan internet kullanımı nedeniyleyeniden sorgulandığı bir zamandagazeteciliğin geleceğinde önemli bir rol oynayabilir.Bu teknikle gazeteciler <strong>haber</strong>lerinifarklı unsurlarla zenginleştirip yaygınlaştırabilir.Medya kuruluşları okuyucularınilgisini çekerek onların onlinebağlılıklarını artırabilir. Okuyucularise yazı, video ve resimle anlatılmasızor olan konuları daha rahatbir şekilde anlayabilirler. Bu yönleriyle<strong>haber</strong> <strong>oyunları</strong>nın alıştığımız<strong>haber</strong>cilik türlerine alternatif olarakkarşımıza daha sık çıkabileceğinisöyleyebiliriz. Haber <strong>oyunları</strong>sizce de gazeteciliğe farklı bir solukgetirebilir mi? Yorumlarınızı ergurel.deniz@gmail.com'amail atarakveya Twitter'da @denizergurel'denpaylaşabilirsiniz.*MEDYA DERNEĞİ GENEL SEKRETERİ


12MAYIS-HAZİRAN 2012Orhan Pamuk’un Rus çevirmeni:Türkiye’ye ezan sesiyle âşık oldumFARUK AKKANerihan Mağden, Sabahattin Ali,PBilge Karasu ve Nobel Ödüllü OrhanPamuk gibi birçok ünlü yazarınkitaplarını Rusçaya çeviren ApollinariaAvrutina ile Rusya ve Türkiye’yi konuştuk.Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” (1922)romanıyla başlayan Türkiye ilgisi, günümüzdeSt. Petersburg devlet üniversitesindeTürkoloji öğretmenliğine kadar varanbir hikâyenin de başlangıcı olmuş.Türkiye’ye olan ilginiz nereden kaynaklanıyor?Bu, gerçekten ilginç bir hikâye. Çocukkenyazlığımız şimdi Ukrayna’ya bağlıolan Kırım’daydı. Denizin öte yanındaise Türkiye yer alıyordu. O zamanlarTürkiye, NATO ülkesi olduğu için bizimiçin çok farklı anlamlara gelen ülkeydi.Bir de, bazen denizin öbür yanından yaniTürkiye’den ezan ve Türkçe şarkılarradyomuza karışıyordu. Çocukluk günlerimdeduyduğum o sesler beni gerçektençok etkilemişti. Sanki orada ufkunötesinde bir masal ülkesi varmış gibiya da bin bir gece masallarından çıkmışbir ülke. Gerçekten o ülkeyi çok merakediyor ve görmek istiyordum. Türkiye’yeilgim ortaokulda Reşat Nuri Güntekin’inÇalıkuşu romanıyla başladı. Ardındanfilmini izledim. Gerçekten beni çok etkilemişti.Benim için çok önemli bir romandı.Ezan sesleri, Çalıkuşu ve İstanbul;işte Türkiye sevdam ve Türkoloji’yiseçmemin nedenleri.Rus ve Türk kültüründe benzerlikler var mı?Perestroykadan önce Türkiye, Rusya içinkapalı hem de hiç bilinmeyen bir ülkeydi.Sadece tarih derslerinde okuduğumuzOsmanlı-Rus savaşlarından dolayı az bilgimizvardı. Bazen kendime soruyorum.Bu kadar kısa bir süre içinde nasıl bu kadarbüyük bir dostluk oluştu? Sadece tekbir cevap geliyor aklıma. Düşünce yapımızınaynı olması. İki ülke Doğu ile Batıarasında kalmış. Ne Doğu ne de Batı. Bizbirbirimize çok benziyoruz.Çalıkuşu'nu tekrar çevirecek misiniz?Çocukken öğretmenimizin “En büyükhayaliniz nedir?” sorusuna, “Çalıkuşuromanını ben tekrar çevirmekistiyorum” demiştim. Yıllar sonra birgün Çalıkuşu’nu bana çevirmem içinteklif geldi. Önce ‘çevireceğim’ dedim.En büyük hayalim gerçekleşmeküzereydi. Ancak yapmadım. ÇünküÇalıkuşu’nun halihazırdaki çevirisiçok iyiydi ve ondan daha iyi çeviriyapmak mümkün değildi.Türkiye denince hangi isimler aklınıza geliyor?Dünyada Doğu kültürüne ve edebiyatınailgi Orhan Pamuk ve Selman Rüşdiile başladı. Ayrıca bir yönden baktığınızdadünyada Türkiye’yi en çok tanıtan OrhanPamuk’tur. Kim ne derse desin Türkiyeismi Orhan Pamuk’la özdeşleşmiştir.İsim olarak, çağrışım olarak Türkiyedenince akla önce Orhan Pamuk, sonraRecep Tayyip Erdoğan, ardından da NazımHikmet geliyor.


14MAYIS-HAZİRAN 2012TODAY’S ZAMAN GAZETESİGENEL YAYIN YÖNETMENİDR. BÜLENT KENEŞİran, Arap dünyasındaŞiicilik yapıyorATIF ALA- İHSAN DENLİürkiye’de ingilizce yayın yapanTToday’s <strong>Zaman</strong> Gazetesi GenelYayın Yönetmeni Dr. Bülent Keneş,Arap dünyasının ‘geç kalmış bir geleceği’yaşamakta olduğunu söyledi. Timaşyayınlarımdan çıkan “İran: Tehditmi, fırsat mı?” kitabıyla Ortadoğu siyasetinefarklı bakış açıları getiren Keneş,Arap Baharı ile ilgili son gelişmeleriCihan Medya Haber Dergisi’ne anlattı.Gazeteci-yazar Keneş, Ortadoğu’dabugün yaşanan hareketlerin, normaldebundan asgari 20 yıl önce yaşanması gerekenhadiseler olduğunu dile getirdi.ESKİDEN DIŞ HABER KONSEPTİ VARDIKeneş, Türk basınının, Arap Baharı sürecineyaklaşımı konusunda ise dış <strong>haber</strong>cilikyetersizliğinin yaşandığına dikkat çekiyor:“Eskiden Türk medyasında çok daha güçlübir dış <strong>haber</strong>cilik vardı. Gazeteler “dış<strong>haber</strong>ler” için çok daha fazla sayfa ayırırdı.Her gazetenin ya da yayın organının belirlibir dış <strong>haber</strong>ler konsepti vardı. Habercilikanlamında en donanımlı, en nitelikli elemanlargeçmişte dış <strong>haber</strong>lere verilir, dünyanındeğişik yerlerinden ve özellikle krizbölgelerinden sağlıklı <strong>haber</strong> alınmaya çalışılırdı.Reha Muhtar, Mehmet Ali Birand,Yasemin Çongar hep dış <strong>haber</strong>cilikten gelenbaşarılı gazetecilerdir. Pek çok gazeteninbugünle mukayese edildiğinde yurtdışındaçok daha fazla yerde temsilcilikleri,muhabirleri vardı.”DIŞ HABERLERE FAZLA YER VERİLMİYORTürk medyasında dış <strong>haber</strong>ciliğin geriyegittiğini ifade eden Keneş, şöyle devamediyor: “Ancak şu anda medyaya baktığımızdadış <strong>haber</strong>lere fazla yer verilmediğinigörüyoruz. Sanki Türkler uzayda yaşıyormuşve bütün coğrafyalardan bağımsızmışgibi dış <strong>haber</strong>lere gereğince kıymetverilmediğini görüyoruz. Türkiye’de1980’li, 1990’lı yıllara nazaran dış <strong>haber</strong>lerdebir geriye gitme söz konusu. Bilemiyorum,belki de dış <strong>haber</strong>lere verilenönemdeki azalma belki de ihtiyacın vetalebin azalması sonucu oldu. Geçmişteinternet, akıllı mobil cihazlar, uydu yayıncılığıolmadığı için dünyayı takip konusundagazete ve televizyonların kendikaynaklarıyla edinerek okuyucusunaveya takipçisine aktardığı <strong>haber</strong>lerebir bağımlılık söz konusuydu. Bugün isedış <strong>haber</strong>lere ilgi gösteren kesimler, donanımlarıda yeterliyse şayet, bu <strong>haber</strong>leriinternet veya uydu yayınları aracılığıyladoğrudan kendileri kaynağından izle-


MAYIS-HAZİRAN 201215yebiliyor. Mesela geçmişte Amerikan veAvrupa medyasına kamuoyu ancak gazetelerinyaptıkları <strong>haber</strong>ler ölçeğindeulaşabilirken, bugün herkes internettenrahatlıkla yabancı medyayı zamanında vedoğrudan takip edebiliyor.”MEDYAMIZ YABANCI AJANSLARA BAĞIMLIKALIYORKeneş, Türk basınının yetersiz kaynakayırdığı, yeterli donanıma sahip muhabirleryetiştiremediği ve refleksleri nispetenköreldiği için uzak, hatta kısmen yakıncoğrafyalardaki gelişmeleri daha çokyabancı ajanslar ve kaynaklardan aktarmakzorunda kaldığını, bunun da yabancıajanslara olan bağımlılığı artırdığınıkaydetti. Bu bağımlılığın bugün daha daarttığına dikkat çeken Keneş, bunda kolaycılık,maddi imkânsızlık ve dış <strong>haber</strong>lereolan müşteri azlığının etkili olduğunukaydetti.MEDYAYA SORUMLULUK DÜŞÜYORYabancı ajansların ve <strong>haber</strong> kaynaklarınıolayları kendi perspektiflerinden yansıttıklarınadikkat çeken gazeteci Keneş, ilginçtespitlerde bulundu. Keneş, “Bu konudamutlaka medyamızın da sorumluluklarıvar. Örneğin, Reuters ya da AssociatedPress’e baktığımızda, herhangibir bölgedeki olaya dair <strong>haber</strong> yerel muhabirdengelse dahi oryantalizm diyebileceğimiztarzda bir bakış açısına kavuşturularakyayına veriliyor. Yani her <strong>haber</strong>ve hikâye bir editöryal ameliyeden geçtiktensonra servis ediliyor. Bu editöryalkadro, söz konusu ajansları şekillendirenkültürel havzanın tüm artıları ve eksileri<strong>haber</strong>lere yansıyor. Bu ajanslar herne kadar olaylara objektif bakıyoruz deselerve hatta bunun için çaba harcasalarbile kendi öznel perspektiflerinin dışınaçıkabildikleri kanaatinde değilim. Somutbir örnek verecek olursak mesela Fransız<strong>haber</strong> ajansı Ajans France Press’in fotoğrafservis ağına ‘Turkey’ yazdığınızdakarşınıza çıkan fotoğrafların çoğunluğununTürkiye’nin hak etmediği bir imajayönelik olduğunu rahatlıkla görebiliyorsunuz.”diye konuştu.ABONELİĞİ İPTAL ETTİKMensubu oldukları medya grubu olarakyabancı ajansların bu tutumu karşısındatepkisiz kalmadıklarını hatırlatan Keneş,“Yukarıda belirttiğim fotoğraflamanınYabancı ajanslarınve <strong>haber</strong>kaynaklarınınolayları kendi perspektiflerindenyansıttıkklarınadikkat çeken gazeteciKeneş, ilginçtespitlerde bulundu.Keneş, “Bukonuda mutlakamedyamızın dasorumluluklarıvar.” dedi.Türkiye’ye karşı oryantalist, önyargılı vehaksız bir bakışın sonucu olduğunu düşünüyorum.Biz Feza Gazetecilik olarakbundan rahatsız olduğumuzdan dolayıAjans France Press’le olan ilişkimizi gözdengeçirdik ve aboneliğimize son verdik.Aynı şekilde Reuters’ın Türkiye’de yaşananhadiselerle ilgili <strong>haber</strong> yazım tarzındaobjektiviteden rahatsız edici niteliktebir sapma gözlemlediğimizde yetkililerinebu konuda endişelerimizi ilettik. KendilerineAFP'nin aboneliğine son verdiğimizgibi tek taraflı bir bakış açısına kaymalarıdurumunda aynı kararı kendileriiçin de alacağımızı bildirdik. Yani diyeceğimo ki, dünya küçülse de, bilgiye erişimimkânı artmış olsa da <strong>haber</strong>cilikte içerikkadar perspektif de önemli olduğu içindış <strong>haber</strong>ciliğimizin tekrar güçlenmesigerekyor. Yakın ya da uzak coğrafyalardakigelişmeleri Türkiye perspektifinden<strong>haber</strong>leştirecek ve değerlendirecek gazetecilereolan ihtiyaç bugün geçmişten dahafazla. Aksi halde yabancı ajanslara veonların kendi çıkarlarına ve kültürel kodlarınagöre şekillenmiş olan perspektiflerinebağımlı kalmak telafisi zor yanlışlarasizi yöneltebilir.”DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ GECİKTİ1989’dan itibaren başlayan gelişmelerleSoğuk Savaş’ın sona ermesinden sonrayaşanan değişim ve demokratikleşmerüzgârlarından tek etkilenmeyenin bölgeninTürkiye’yi de içine alacak şekildeOrtadoğu bölgesi ve Kuzey Afrika olduğunuvurgulayan Keneş, bugün yaşananve adına Arap Baharı denen değişimve demokratikleşme sürecinin normalde1990’ın başlarında yaşanması gerektiğinisöylüyor.Soğuk Savaş sonrası şekillenen yenidünya şartlarına adapte olmaktaTürkiye’nin de en az 12-13 yıllık bir gecikmeyaşadığını kaydeden Keneş, buyöndeki kıpırdanmaların ise 1997’deki 28Şubat postmodern askerî darbesiyle akameteuğratıldığını ve sürecin geciktirildiğinedikkat çekti. Keneş, AK Parti’nin2002 yılında iktidara gelmesiyle değişiminönünde engel teşkil eden duvarların yıkılmayabaşladığını ve tekrar bir değişimve demokratikleşme sürecine girildiğinisözlerine ekliyor. Keneş şunları aktarıyor:“Değişim ve demokratikleşme rüzgârıTürkiye’ye bile, ancak büyük badireler atlattıktansonra, ciddi bir gecikmeyle gel-


16MAYIS-HAZİRAN 2012di. Bu sürecin hâlâ önünde bir engel teşkileden askerî vesayet tamamen sona erdirilmedenve 12 Eylül anayasası çöpe atılıp,sivil ve çoğulcu demokratik yeni biranayasa yapılmadan bu sürecin hedefineulaştığını söyleyemeyiz. Arap dünyasıda Türkiye’nin yaşadığı bu zorlu tecrübeyiancak 21-22 yıllık bir gecikmeyle yaşamayabaşlayabildi. Yani dünyadaki değişimeadaptasyon kabiliyeti dondurulmuşolan bu bölge demokrasi, özgürlükve bunların gerektirdiği değişim için nihayetharekete geçti. Bir başka deyişle buözgürlük ve demokrasinin nimetlerindenmahrum bırakılmış bu bölgeye nihayet“gelecek” geldi. Yani Arap Baharı’nın yaşandığıülkelerde bugün geç kalınmış birgelecek yaşanıyor diye düşünüyorum.”ARAP DÜNYASINDA GECİKTİRİMİŞ TEPKİLER VARArap dünyasında yaşanan son gelişmelerin,bu coğrafyada yaşayan insanlarınbastırılmış ve geciktirilmiş haklı taleplerininve tepkilerinin patlamasıyla ortayaçıkması olduğuna dikkat çeken Keneş,bu konuda, “Ben Arap Baharı hareketlerininBatılı güçler tarafından organizeedildiği şeklindeki görüşlerin hiçbirineitibar etmiyorum. Bu otokton hareketlerinkendi dinamikleri ile ortaya çıktığınıve şekillendiğini düşünüyorum. Ama bubaşlayan sürece her gücün kendi menfaatidoğrultusunda etki etmeye çalışmadığıanlamına gelmiyor. Bugün herkesLibya ve Mısır'da kurulacak yeni sistemietkilemek ve kendi çıkarları doğrultusundamaniple etmek için ellerinden geleniyapıyor. Bunu hem bu ülkelerin içerisindekihem de bu ülkelerin dışındakigüçler yapıyor. Dolayısıyla bu hareketleryerinden kaynaklı ama sürecin gideceğiyön ile ilgili dışarıdan ciddi bir etkilemeçabası mevcut diyebilirim.” diyor.İRAN, ARAP DÜNYASINDA ŞİİLİK DERDİNDEBülent Keneş, İran’ın Arap dünyasındayaşanan gelişmelere olan bakışı konusundaise öncelikle bu ülkenin ABD’ninbölgeye yönelik son derece yanlış politikalarısayesinde tarihinde görülmedik birjeopolitik konuma yükseldiğine dikkatçekerek şunları sıralıyor: “İran arzu ediyorki, Irak’taki yüzde 60’lık Şii kesim ülkenintamamına egemen olsun. Suriye içinde aynı şekilde İran/Şii dostu bir yapınınmutlak egemen olmasını istiyor. BazılarıRusya ve Çin’in Suriye politikasının değişmesidurumunda İran’ın da tutumundadeğişiklik olacağını düşünüyor. Ben bugörüşe katılmıyorum. İran’ın ne pahasınaolursa olsun Suriye’de azınlık dahi olsaŞiiliğe yakın bir yapının iktidarda kalmasınıdestekleyeceğine inanıyorum.”ARAP BAHARI, BÖLGEYLE SINIRLI KALMAYACAKGazeteci Keneş, Suriye’deki gelişmelerinArap Baharı’nın bundan sonraki sürecininasıl etkileyeceği yönündeki bir soruüzerine ise şu değerlendirmeyi yapıyor:“Her şeye rağmen yayılacağını tahminettiğim ve beklediğim Arap Baharıiçin Suriye, aşılması gereken bir duvar,ama kolay değil. Çünkü bütün küreselaktörler Arap Baharı sürecinin nasılsonuçlanacağı noktasında kararlarınıSuriye üzerinden verecek. Maalesef Suriye,yeni küresel bloklaşmaların yaşandığıbir çekişme sahasına dönüştü. Yine debu durumun aşılacağını umut ediyorum.Ayrcıa Arap Baharı’nın sadece Araplaraözgü kalmayacağını da düşünüyorum.Yeryüzündeki tüm anti-demokratik rejimlerideğişime zorlayacak bir süreç bu.Yani Arap Baharı sadece Arap Baharıolarak kalmayacak. Arap olsun olmasınEsed rejimininkine benzer karaktere sahiptüm despotik rejimler, ya kendileriniyeni şartlara ve halklarının talep ve beklentilerinegöre değiştirip demokratikleşmeyönünde yenileyecekler ya da enindesonunda yıkılacaklardır.”YÜZDE 7’LİK NUSAYRİ, ESED’İ BAĞLIYORKeneş, Arap Baharı’nın yaşandığı diğerülkedeki liderlerin durumlarının ortadaolduğu bir sırada Beşşar Esed’in hâlâ yönetimdekalmada diretmesi konusunu dasosyo-politik bir gözlemle şöyle aktarıyor:“Esed rejiminin sui generis karakterinianaliz etmeden mevcut durumu yorumlamakdoğru olmaz. Hüsnü Mübarekve Muammer Kaddafi, her ne kadar birerdiktatör olsalar da, toplumun ezici çoğunluğunutemsil eden kesimlerin içindençıkmışlardı. Baskıcı ve despot da olsarejimleri sosyolojik bir çoğunluk tabanınadayandığı için bu rejimlerin reform yapmaimkânı Suriye'ye göre daha fazlaydı. Esedrejimi ise çekirdeğinde yüzde 7-10’luk birNusayri azınlığın bulunduğu, bir azınlıkkoalisyonunun oluşturduğu sosyolojik tabanadayanıyor. Bu da Suriye’de demokratikleşmeyönünde bir reformu imkânsızkılıyor. Esed’in demokratikleşme yönündereform yapması demek, bile bile intiharetmesi anlamından başka bir anlamagelmez. Ben bu yüzden Esed’den reformyapmasını beklemenin anlamsız olduğunudüşünüyorum. Zaten bu durumun enfazla farkında olan kişi olarak Esed, tamda bu yüzden ne pahasına olursa olsun direnmeve statükoyu koruma adına her şeyiyapma eğilimi gösteriyor.”


18MAYIS-HAZİRAN 2012Soğuk Savaş'ı, Kürtçe yayınyapan radyolardan dinledilerSosyal medyanınolmadığı Soğuk Savaşdöneminde en etkiliiletişim organı olanradyoyu küresel güçlerçok etkili biçimdekullandı. Kürtçe radyolarınTürkiye üzerindekien büyüketkisini ErivanRadyosu gösterdi.SYÜKSEL DURGUTosyal iletişim ağları ile son zamanlarda<strong>haber</strong>leşmenin farklıbir gücünü izler olduk. Twitter,Facebook, YouTube, Linkedin,myspace ve birçok sanal blog sayfasınınyardımı ile Arap Baharı'nın yakındantakipçisi olduk. Usame bin Ladin'inPakistan'da ele geçirilmesini saniye saniyetwitter'dan, Arap Baharı'nın atıldığıilk tohumlarını Facebook'tan ve ilk görüntüleriniise dünya televizyonlarındanönce YouTube'dan izledik.Sosyal iletişimin olmadığı dönemlerdebu iletişimin tek kaynağı ise radyoile verilen mesajlardı. FM radyo dalgalarındanönce kısa ve orta radyo dalgayayınları ile mesajlar iletilirdi. SoğukSavaş dönemi ise bu mesajların en yaygınşekilde iletildiği dönemler olarak biliniyor.Araştırmacı ve yapımcı Ali Ağcakulu,"Soğuk savaş döneminde Kürtçeyayın yapan radyolar" çalışmasında Mezopotamyacoğrafyasında yaşayan Kürtleringeleceği birlikte yaşadığı Türkiye,Irak, İran ve Suriye'ye göre şekillendiğinive büyük güçlerin, Kürtler üzerindenplanlarını uygulamaya koyduklarınıaktarıyor. Ağcakulu, planın uygulamasındaen büyük propaganda aracınınradyo yayınları olduğunu söyleyerek,"Geleceği şekillendirmek üzere yapılanplanlarda, hem SSCB’nin etkisive desteği ile hem de ABD ve müttefiklerininyönlendirmesi ve katkısı ileSoğuk Savaş döneminde birçok böl-


MAYIS-HAZİRAN 201219geden radyo yayınları yapılmıştır. Buyayınların etkilerinin ise günümüzdedevam ettitiği düşünülebilir" dedi.Dördüncü kuvvet medyanın ortayaçıktığı dönem itibarı ile en etkili iletişimorganı olan radyoyu küresel güçlerçok etkili biçimde kullandı. Kürtçe radyolarınTürkiye üzerindeki en büyük etkisiniErivan Radyosu'nun gösterdiğiniaktaran Ali Ağcakulu, "Erivan Radyosuözellikle Kürtlerin kahramanlık destanlarına,Kürt halk hikâyelerine ve Mêm ûZîn gibi aşk hikâyelerine çok sık yer vererekhalkın kültürel varlıklarının devamettirilmesini sağlamıştır. Türkiyebu konuda zayıf kalarak dışarıdan doldurulmuşdur.”dedi.İran’dan yapılan Kürtçe radyo yayınlarınınhedef kitlesinin öncelikle İran’dayaşayan Kürtler olduğunu hatırlatan AliAğcakulu şunları söyledi: "İran’da Kürtçeradyoların halkı İran’a entegre etmek,hatta İranileştirmek, Kürt milliyetçiliğindenuzak tutmak gibi hedefleri oldu.Kahire ve Bağdat radyoları ise Kürtmilliyetçiliğine dair yayınları uzun vadeliolmadı. Arap Baasçılığını yerleştirmekiçin yayınlar yaptılar. Kürt Milliyetçiliğininetkilerini azaltmaya çalışmış ve radyoyayınlarında Arapça ağırlıklı bir Kürtçekullanıldı. Hedef kitle olarak Irak, Suriyeve İran’da yaşayan Kürtleri seçtiler."dedi.KÜRTLERE YÖNELİK RADYO YAYINLARIİkinci Dünya Savaşı'ndan sonraOrtadoğu’da birçok Kürtçe yayın yapanradyo istasyonu kurulmuştur.AMERİKA'NIN ETKİSİNDEKİ RADYOLARLevant RadyosuBeyrut’ta Fransız hükümeti tarafındanişletilen Levant Radyosu, 5 Mart1941’de yayına başladı ve haftada ikikez yarım saat Kürtçe <strong>haber</strong> ve müzikyayını yapıyordu. Radyo yayını 1Nisan 1946’da, Lübnan hükümetinedevredildiğinde sona erdirildi.Şark el-Adna RadyosuII. Dünya Savaşı dönemindeBritanya’nın kurduğu radyo istasyonuŞark el-Adna (Yakın Doğu ArapRadyosu) Bağdat Radyosu'ndan önceyayına başladı ve savaşın bitimiyle deyayınlarına son verdi. Radyo haftadayedi saat ve Sorani lehçesinde yayıngerçekleştirdi.Bağdat Radyosu (1939-1958)Kürtçe yayın yapan radyo olarak 1939 dagünde 15 dakika olan yayın saatini 1949’da2 saat 45 dakika olarak devam ettirdi.İRAN RADYOLARIİran, coğrafyamızda medyayı en etkilikullanan ülkelerin başında geliyor. Devletinkontrolünde olan radyo ve televizyonsayısı ise birçok Ortadoğu ülkesindenfazla. İran, ülkesinde yaşayan Kürtlerindikkatini çekebilmek için Kürtçeradyo yayınlarına büyük önem vermiştir.Kürtçenin, Fars dilinin alt gruplarındanbirini oluşturmasıda İran’aavantaj sağlıyor.İran'ın yıllardır etkilişekilde sürdürdüğüradyo yayınlarıile Kürt diliFarsçadan dahaALİ AĞCAKULU fazla etkilenmiştir.İran’da ilk Kürtçe yayın AzerbaycanÖzerk Cumhuriyeti’nin, (1945-46) Tebriz Radyosu'nda başladı. İkinciyayın 1946 yılında Mahabad’da yapıldı.Sovyet etkisiyle meydana gelenbu gelişmelerden rahatsız olan ABD,İran ile iletişime geçip SSCB etkisinikırmak üzere çalışmalara başlayarakOcak 1950’den sonra Amerika’nınSesi Radyosu ve İran hükümeti arasındayerel yayın gerçekleştirmeye yönelikbir anlaşmaya varıldı. İran hükümetibu anlaşma ile 1951’de Senendec’debir verici kurarak ordunun kontrolündeKürtçe yayınları hayata geçirdi.Kahire Radyosu ve Bağdat Radyolarınınpropagandalarının önüne geçmeyeçalışan Tahran, 5 radyo istasyonu kurarakkarşı atağa geçmiştir.Tahran RadyosuHer gün 1 saat Kürtçe yayınSenendec RadyosuHer gün 3 saat Kürtçe yayınKermanşah RadyosuHer gün 2 saat Kürtçe yayınReza’iyeh (Urimiye) RadyosuHergün 1 saat yerel lehçede yayınMaşhed RadyosuÇarşamba, cumartesi ve pazar 30 dakikayayınSOVYETLERİN ETKİSİNDEKİ RADYOLARKızıl Kürdistan Radyosu1923-29 yılları arasında Sovyetler başkentiLaçin olan, Azerbaycan’da OtonomKürt Eyaleti (batıda Kızıl Kürdistan)kurarak 1924 yılında ilk yayınınıgerçekleştirdi.Kahire RadyosuMısır, 1957 yılında Irak’a karşı “AraplarınSesi” radyosuyla propaganda savaşıbaşlattı. Kahire Radyosu’nda yayımlananve Irak ile İran’da geniş bir dinleyicikitlesi bulan 45 dakikalık Kürtçeprogram ile Türkiye, İran, Irak, SSCB veMısır’ı protesto etti.Bağdat Radyosu (1958’den sonra)Bağdat Radyosu 1958'de monarşininyıkılması ile komşu ülkelerdeki Kürtlerietkileyerek, güçlü bir politika aracınadönüştü. Irak Kürtleri radyo ya-


20MAYIS-HAZİRAN 2012yınında da Araplarla eşit hak talepederek 1961-75 yıllarında kendi gizliradyo istasyonlarına sahip oldular.Tifl is ve Gürcistan radyolarıTiflis Radyosu 1946 yılında 30 dakika bilgive müzik programı gerçekleştirmiştir.29 Eylül 1978’de Gürcistan Radyosu'ndaise haftalık 20 dakika <strong>haber</strong> programı“Deng u Be’sa” yayına başlamıştır.Erivan RadyosuErivan Radyosu, 1955 yılında Kürtçetest yayınına başladı. Haftada bir günve 15 dakika yayını vardı. 1957 yılındaradyo SSCB’nin resmi radyosu oldu.1988’den günümüze de bu yayınlar 30dakika olarak devam ediyor.Erivan Radyosu'nun vericileriningüçlü olması nedeni ile yayınlarıErivan’dan Bağdat’a ve OrtaAsya’ya kadar ulaşıyordu. Sovyetlerinresmi radyosu olan Erivan Radyosu,Moskova’dan yönetiliyor ve hürtürlü <strong>haber</strong> ve yorum Kürtçe olarakMoskova’dan onaylandı. Yayın politikasışu şekildeydi: “Ortadoğu veKafkasya’da birçok ülkeye dağılmışmilyonlarca Kürt nüfusuna yönelik yayınyapan bir radyo yok ama Sovyetler'desayıları sadece onbinlerle ifadeedilen Kürtlere yönelik Kürtçe yayınvar” denilerek Kürtleri dost edinmekiçin mesaj veriliyordu.Kürtçe yayın yapan diğer radyolardaArap ve Acem çalgıları kullanılırken,Erivan Radyosu Kürtlere aitçalgılar; bilur, davul, zurna ve fiq kullanarakönemli bir yer etmiştir. Dilolarak ise Kürtçe (Kurmanci lehçesi)kullanılarak halkın daha iyi anlamasısağlanmıştır. Erivan Radyosu'nunKürtçe yayınlarının en önemli taraflarındanbirisi de halk tarafındanbüyük beğeni kazanan Dengbejlere(Kürt ozanlar) yer vermesidir.Erivan Radyosu' Soğuk Savaş dönemindeSSCB ile ABD arasındaki kıtalararasıbalistik füzeler ve nükleer silahüstünlük yarışı konusunda Kürtleribilgilendiriyor ve Mele MustafaBarzani'nin Irak ordusuyla yaptığı savaşlarıkahramanlık öyküleri ile anlatarakdinleyicilere aktarıyordu.GİZLİ RADYO YAYINLARIAzerbaycan Demokrat Parti sponsorluğundaSSCB’den 1947-53 yılları arasındaSorani lehçesiyle yayın yapanradyo istasyonları gizli olarak Soranilehçesi ile İran’da ve Irak'ın bazıbölgelerinde yaşayan Kürtlere yönelikradyo yayınları olmuşlardır.Seday-ı Milli-ye İran Radyosu1959 yılında yayına başlamıştır. Soranilehçesiyle yayın yapmıştır.Radyo Peyk-i İran RadyosuDoğu Avrupa’dan 1961-76 yılları arasındaSorani lehçesinde günde yarımsaat yayın yapmıştır.İran Kürdistan’ın Sesi1973-75 yılları arasında Bağdat’tan Soranilehçesiyle yayın yapmıştır.Kürdistan Yurtsever Birliği Radyosu1983 yılında Irak Kürdistanı’ndan Soranive Kurmanci lehçeleriyle yayınabaşlamış ve devam etmektedir.Deng-i Kürdistani İran Radyosu1983 yılında Irak Kürdistanı’ndan Soranilehçesiyle yayına başlamış ve devametmektedir.Dengişorisi İran Radyosu1983 yılında Irak Kürdistanı’ndan Soranilehçesiyle yayına başlamış ve devametmektedir.Kürtçe'nin lehçeleriBadini/ KurmanciKürtlerin yarıdan fazlası bu lehçeyikonuşmaktadır. Türkiye’deyaşayan Kürtler genellikle bulehçeyi kullanmaktadırlar.SoraniKurmanciden sonra en fazlakonuşulan ikinci lehçedir.En fazla Kuzey Irak ve İran’dakonuşulmaktadır.Dimilli (Zazaki)Türkiye’de Tunceli, Elazığ, Bingölve Diyarbakır’da konuşulur.Goraniİran-Irak sınır bölgelerindekonuşulan bir lehçedir.


22MAYIS-HAZİRAN 2012Türkçe Olimpiyatları'nın 10. yılcoşkusuna 135 ülke katılacakİBRAHİM ASALIOĞLUu yıl Türk okullarının dünyayaaçılışının 20., her yıl Türkiye'yeB2003 yılında 17 ülkeden 62‘Türkçe bayramı' ve ‘BirleşmişMilletler' havası yaşatan Ulus-öğrenci ile başlayan, geçenlararası Türkçe Olimpiyatları'nın ise yıl ise 130 ülkeden 1.00010. yılı kutlanacak. Her birinin hayatıbir destan olan fedakâr öğretmenyatları,bu yıl 135 ülkeyeöğrencinin katıldığı olimpilerinazmi ve Anadolu'nun ‘gönlü en ulaşacak. Dünyanın enzengin' sponsorlarının desteğiyle faaliyetgösteren Türk okulları, 20 yıldırdünyaya Türkiye'nin, Türkçenin ve arasında gösterilen Türkçekapsamlı organizasyonlarıAnadolu'nun sesini yayıyor. Ağırlıklıolarak Türk okullarından gelen öğ-dinleri, renkleri ve kültürle-Olimpiyatları, bu yıl dilleri,rencilerin katıldığı Türkçe Olimpiyatlarıise bu yıl 10. yıla ‘merhaba' diyecek. ri farklı 1.500 finalist öğrenciile gerçekleştirilecek.2003 yılında 17 ülkeden 62 öğrenci ilebaşlayan, geçen yıl ise 130 ülkeden 1.000öğrencinin katıldığı olimpiyatları, bu yıl135 ülkeye ulaşacak. Dünyanın en kapsamlıorganizasyonları arasında gösterilenTürkçe Olimpiyatları, bu yıl dilleri,dinleri, renkleri ve kültürleri farklı 1.500finalist öğrenci ile gerçekleştirilecek.10. yıla özel çok sayıda farklı etkinliklerindüzenleneceği olimpiyatların hazırlıklarıTürkiye ve dünya genelinde gerçekleştiriliyor.Olimpiyat kapsamındamart ayı sonuna kadar ülke elemelerigerçekleştirilirken, bu elemelerde ülkelerTürkiye'ye gönderecekleri kendi finalistöğrencilerini belirliyor. Dünya genelindeher yıl 15 bin civarında öğrenci TürkçeOlimpiyatları'na hazırlanıyor.OLİMPİYATLARIN YENİ SLOGANI: İNSANLIK EL ELEUluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇE-DER) tarafından düzenlenen 10. UluslararasıTürkçe Olimpiyatları bu yıl, 30 Mayısile 14 Haziran 2012 tarihleri arasında


MAYIS-HAZİRAN 201223gerçekleştirilecek. Önceki sene ‘Aynı dilikonuşuyoruz', geçen sene ise ‘Gelin tanışolalım' şeklinde kullanılan olimpiyat sloganıbu yıl da yenilecek. Olimpiyatlarınbu seneki sloganı ‘İnsanlık el ele' olacak.Türkçe Olimpiyatları'nın yarışmalarıAnkara ve İstanbul'da gerçekleştirilecek.Ayrıca Ankara ve İstanbul başta olmaküzere Türkiye'nin 41 şehrinde il etkinlikleridüzenlenecek. Böylece Türkçe için gelecekdünya çocukları, Türkiye'nin 81 ilininyarısına konuk olacak. Türkçe konuşandünya çocuklarına Türkiye'nin öndegelen tatil merkezlerinden KızılcahamamAsya Termal Tesisleri ev sahipliği yapmayadevam edecek. Bu yıl öğrenciler bir haftaİstanbul'da, bir hafta da Ankara'da kalacak.Her yıl Ankara Altınpark'ta düzenlenenve tüm ülkelerin stant açarak kültürlerinisergilediği ‘Kültür Şöleni' bu yılİstanbul Dünya Ticaret Merkezi fuar alanındagerçekleştirilecek.HER YIL 15 BİN ÖĞRENCİ OLİMPİYATLARA HA-ZIRLANIYORTürkçe Olimpiyatları için dünya genelindeher yıl 15 bin civarında öğrencininhazırlandığını vurgulayan UluslararasıTürkçe Olimpiyatları Genel SekreteriTuncay Öztürk, her yıl Türkçeye ve TürkçeOlimpiyatları'na ilginin arttığını söyledi.“(Sevgi dili Türkçe) sloganıyla başladığımızbu hizmetimizin bu yıl 10.sunugerçekleştireceğiz.” diyen Tuncay Öztürk,10. Türkçe Olimpiyatları'nda ‘insanlıkel ele' sloganını tercih ettiklerini kaydetti.Öztürk, “Amacımız bütün insanlığısevgi ve diyalog atmosferinde bir arayagetirmek. İnsanlığın bayramının gönüldili ile buluştuklarında gerçekleşeceğineinanıyoruz. Bu güzel hizmet bütüninsanlığı kucakladığında ‘insanlık el elebayram o bayram olur' diyeceğiz.” şeklindekonuştu. 10. Türkçe Olimpiyatları'nınTürk insanına ‘birçok güzelliğiyle birlikteyine 15 günlük bir Türkçe bayramı yaşatacağını'ifade eden Tuncay Öztürk, 40 civarındailde düzenleyecekleri etkinliklerle‘bu bayramın Anadolu'nun her köşesindecoşkuyla kutlanacağını' belirtti.ALTIN MADALYA KAZANANLARA 1500 LİRAVERİLECEKTürkiye'deki Türkçe Olimpiyatları, bir finalniteliği taşıyor. Her ülke kendi içindeyarışmalar düzenleyerek finalistleriniseçiyor ve Türkiye'ye gönderiyor.Türkçe Olimpiyatları'na daha öncekatılmış öğrenciler ikinci kezolimpiyatlara katılamıyor.Şarkı, şiir, ses ve halk <strong>oyunları</strong>yarışmasına 12-16 yaşaralığındaki öğrenciler, diğeryarışmalara ise 13-19 yaş aralığındakiilk ve ortaöğretim öğrencilerikatılabiliyor. Üniversite öğrencilerininkatıldığı deneme yarışmasındaise üst yaş sınırı 25.Olimpiyatlarda dünya çocukları‘konuşma, yazma,dil bilgisi, şarkı, şiir, ses,okuma, genel kültür, sunum,özel beceriler, resim,halk <strong>oyunları</strong>, deneme,ülke tanıtım stantları' gibi 20 ayrı kategorideTürkçelerini yarıştırıyor. AnadiliTürkçe olup da yurtdışında yaşan öğrencileriçin de ‘kompozisyon, şiir ve genel kültür'gibi yarışmalar düzenleniyor. DünyayaTürkçe öğreten öğretmenler de olimpiyatlarkapsamında kendi aralarında yarışıyor.Bu öğretmenler ‘Hikâye' ile ‘MateryalGeliştirme' yarışmalarında hünerlerinisergiliyor. Yarışmalarda ilk 10'a girendilime altın, yüzde 10'lik dilime girenleregümüş, yüzde 30'luk dilime girenlereise bronz madalya veriliyor. Altın madalyaalanlara 1.500, gümüş madalyaya1.125, bronz madalyayaise 900 lirapara ödülü takdimediliyor.Olimpiyatlara katılan ülkesayısı her geçen yıl artıyorYIL ÜLKE SAYISI ÖĞRENCİ SAYISI1. 17 622. 24 1203. 41 2504. 83 3505. 100 5006. 110 5507. 115 6008. 120 7509. 130 1.00010. 135 1.500


24MAYIS-HAZİRAN 2012FOTOĞRAF: USAME ARIDarbe yönetimi, anayasaöneren gazeteyi 1 yıl kapattıGÜRKAN TUZLUürkiye, son birkaç yıldır darbe girişimlerineyönelik soruşturmalarıkonuştu. 12 Eylül ve 28 Şu-Tbat darbelerine yönelik soruşturmalarda demokrasiye müdahalelerinsorgulanması adına önemli adımlarolarak değerlendiriliyor. 12 Eylül soruşturması,darbe döneminde yaşananlarınbir kez daha tartışılmasına olanak sağladı.80 darbesinin en önemli mağdurlarındanbirisi de Yeni Nesil Gazetesi oldu.Aradan geçen yıllar içinde hep tartışmakonusu olan 12 Eylül anayasasınamuhalefet gazeteye pahalıya patladı.Yeni Nesil Gazetesi'nin başına gelenlerDarbe yönetiminiuyarmanın hatta öneridebulunmanın çokzor olduğunu dile getirenYeni Asya GazetesiGenel YayınYönetmeni Güleçyüz,darbe yönetimi ilesıkıntılar yaşadıklarınıve kapatma cezalarıaldıklarını aktardı.aslında darbe savunucularının “Anayasayüzde 90’ın üzerinde oyla kabul edildi.”iddialarının da ne kadar yersiz olduğunuaçıkça ortaya koyuyor. Yeni NesilGazetesi'nin 1 yıl aralıksız kapatma kararıalması, 12 Eylül anayasasına bırakınitiraz etmeyi, öneride bulunmanın bilene kadar imkânsız olduğunu net bir şekildegözler önüne seriyor. Darbe dönemindeYeni Nesil adıyla yayımlanan YeniAsya Gazetesi Genel Yayın MüdürüKazım Güleçyüz, 12 Eylül dönemindeyaşanan baskıları ve kapatma cezasınakadar geçen süreci Cihan Medya HaberDergisi’ne anlattı.Anayasaların bir milletin gelecek yıl-


MAYIS-HAZİRAN 201225larını ve kaderini ilgilendiren çok önemlibelgeler olduğunu ifade eden KazımGüleçyüz, Yeni Nesil olarak sürece tepkisizkalmalarının mümkün olmadığınısöyledi. Anayasaların sağlıklı olabilmesi,demokratik bir düzen çerçevesi oluşturabilmesiiçin demokratik katılımcı biranlayışla yapılması gerektiğinin altını çizenGüleçyüz, darbe kadrolarının anayasayıkendileriyle birlikte çalışan hukukçularıylabir araya gelerek kendi istediklerimetni ortaya çıkarmak için hareketegeçtiklerini dile getirdi.“12 Eylül anayasası 27 Mayıs’ın tahkimedilmiş halidir.” diyen Güleçyüz,“12 Eylül anayasası bu yaklaşımla hazırlanmakistenen bir anayasa. Resmi ideolojiyeoturtulan ve demokratik yaklaşımdanuzak bir anayasa. Bunun böyleyürürlüğe girmesi durumunda, yanlışbir zemine oturtulan ve dar bir kadro tarafındanhazırlanıp daha sonra birtakımmizansenlerle topluma onaylatılan birbelge olarak yürürlüğe girmesinin ilerideçok büyük sıkıntılara, sancılara ve problemleresebebiyet vereceğini düşündüğümüziçin uyarı görevimizi yapma ihtiyacınıduyduk.” ifadelerini kullandı.Darbe yönetimini uyarmanın hattaöneride bulunmanın çok zor bir iş olduğunudile getiren Güleçyüz, bu sebepledarbe yönetimi ile sıkıntılar yaşadıklarınıve kapatma cezaları aldıklarını aktardı.Darbenin mimarı Kenan Evren’in odönemde başörtüsü ile ilgili çok tartışılacaksözler sarf ettiğini söyleyen Güleçyüz,başörtüsü yasağının 12 Eylül’e dayandığını,28 Şubat’ın ise 12 Eyül’ün eksikbıraktığı şeyleri tamamladığını ifadeetti. Güleçyüz şunları söyledi: “12 Eylüldöneminde bizzat Kenan Evren’in Cumhurbaşkanısıfatıyla yapmış olduğu müdahalelerlebu konu Türkiye’nin gündeminegeldi. Halen hem üniversitelerde,hem Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıokullarda, gerek kamu kurumlarında, ki;uygulanan başörtüsü yasağının yasal dayanağıolarak, mevzuat olarak çıkarıldığıyönetmelikler 12 Eylül döneminde BülentUlusu’ya kurdurulan hükümet tarafındançıkarılmıştır. Ama tabiî ki biz bunlargündeme geldiği zaman başörtüsünüde savunmak, bu yasağa karşı çıkmak,eleştirmek noktasında yayınlar yaptık.Özellikle bunlardan dolayı ciddi rahatsızlıklaroldu ve Selimiye’ye çağrılma veburada ikaz edilmeleri özellikle başörtüsüile ilgili yayınlardan dolayıydı.”DARBE YÖNETİMİ ‘NUR’DAN RAHATSIZ OLDUHem başörtüsü yasağına muhalefetve anayasa eleştirileri yüzünden sıksık darbe yönetiminin merkezi halindekiSelimiye Kışlası’na çağrıldıklarınıdile getiren Güleçyüz, Selimiye’debasınla ilgilenen askerî birimlerin sürekligazetelerde çıkan <strong>haber</strong>leri, yazılarıtakip ve müdahale ettiğini ifadeetti. Darbe yönetiminin basını kontrolve baskı altına alma arzusunu Güleçyüzilginç bir örnekle açıkladı: “Gazetedeyayımlanan bir şiirde ‘nur’ kelimesigeçiyor. Bundan dolayı açıp,‘Nasıl böyle bir şiir koyarsınız!’ diyefırça atıyorlar. Bizi o dönemde irticayayını olarak görüyorlardı. Öyle düşündülerherhalde. Bize zaten o gözlebakıyorlardı. İrticai bir yayın olarakgörüyorlar. Dolayısıyla ‘Nur’dan darahatsız oldukları için böyle bir ikazdabulundular. Nur kavramı imani birkavram. Cenab-ı Hakk’ın bir ismidiryanı zamanda Nur. Biz de Nurcukimliğiyle bilinen bir gazeteyiz, bütünbunları birleştirerek demek ki bir rahatsızlıkhissettiler ve ikaz ettiler. Yahutmahrukatçılar (yakacak) derneğininbir açıklaması var, ‘Biz bütün derneklerikapattık, siz nasıl bir dernekleilgili <strong>haber</strong> yayınlarsınız!’ gibi çok komikuyarılar da geliyor.MERKEZ MEDYA, DARBECİLERİ ALKIŞLADISon günlerde yapılan “Medyanınözgürlüğü tehlike altında” yayınlarınıhatırlatan Güleçyüz, merkezmedyanın o dönemde baskıları sesiniyükseltmek bir yana, darbe yönetiminialkışlamayı seçtiğini belirtti.Güleçyüz, “Türkiye’de merkez medyanınzaten özelliği darbelerden öncedarbe ortamını hazırlayacak provokatifyayınlar hazırlamak, darbedensonra da darbecileri alkışlamak.Bir eleştiri, uyarı yapıcı bir yaklaşım,milleti düşünerek böyle bir tavır ortayakoyma gibi bir politikası hiçbirzaman olmamış. O zaman da öyleydi.Hep darbe yönetiminin hoşunagidecek yayınlar yapıldı. ‘Amanişte şunu yaparsanız millet şöyle birzarar görür’ gibi bir endişesi yok ki.Gündeminde millet yok ki zaten. Tamamenbelli örgütlü azınlık grupla-12 Eylül 1980’da darbe yapan generallerden hayatta kalanKenan Evren ve Tahsin Şahinkaya darbeden yargılanıyor.Darbenin mimarıKenan Evren’in odönemde başörtüsüile ilgili çok tartışılacaksözler sarf ettiğinisöyleyen Güleçyüz,başörtüsü yasağının12 Eylül’e dayandığını,28 Şubat’ın ise 12Eyül’ün eksik bıraktığışeyleri tamamladığınıifade etti.


26MAYIS-HAZİRAN 2012FOTOĞRAF: KADİR CANrın sözcüsü mahiyetinde ve devletlede birtakım çıkar ilişkisi içerisindedolayısıyla onlardan bu anlamdabu çerçevede bir yaklaşım beklemekdoğru değildi, zaten olmadı da.”En ağır cezayı ise darbe anayasasınamuhalefet ettikleri dönemlerde aldıklarınıdile getiren Güleçyüz, Anayasayamuhalefetin darbeciler açısından bardağıtaşıran son damla olduğunu belirtti.Dünyada hiçbir örneği olmayanağır bir ceza aldıklarını anlatan Güleçyüz,tek seferde 365 gün olmak üzeretoplam 470 gün kapatma cezası aldıklarınıanlattı. Tüm bu cezalara rağmenmerkez medyanın yaşananları görmezdengeldiğini hatırlatan Güleçyüz şöylekonuştu: “Hiç onların böyle bir duyarlılık,hassasiyet gösterdiklerine şahitolmadık. Ancak kendilerine dokunursa…Mesela Cumhuriyetgazetesiyle de bir ara bunoktada sıkıntılar yaşandı,askerîyönetim arasında.Ama sadece kendisinedokunulduğu zamanbir tepki gösteriyor, fakatbize yönelik ve dünyadaeşi görülmemiş olano muamele karşısındaherhangi bir duyarlılıkgösterdiklerini görmedik.”KAPATILACAĞIMIZI BİLDİĞİ-MİZ HALDE ANAYASA KİTAP-ÇIĞI YAYIMLADIKAnayasa referandumundanyaklaşık 15gün önce attıkları “Buanayasa ile parlamenterdemokratik rejimikurmak mümkün değildir”başlığının darbeyönetimini çok kızdırdığınıanlatan Güleçyüz,bu manşetin ardındangerekçe dahiaçıklanmadan 1 yıl kapatmacezası aldıklarınıdile getirdi. Yeni Nesilkapatılınca yayın hayatlarınaTasvir Gazetesiile devam ettiklerinibildiren Güleçyüz,darbe yönetiminin yenidenkızmasına sebepolan “Anayasa kitapçığı”nın ikinci birkapatma çekincesiyle Köprü dergisiüzerinden verildiğini ifade ediyor.Tahmin ettikleri gibi anayasa kitapçığınınverilmesinin ardından Köprüdergisine de kapatma cezası verildiğinisöyledi.Derginin kapatılacağı kesin olmasınarağmen broşürü basma kararlılıklarını“Tarihe not düşmek istedik.”şeklinde açıklayan Güleçyüz, “Eğerhaksızlık karşısında susarsak 'dilsizşeytan' diyor Peygamber Efendimiz.Herkesin yanlışlara alkış tuttuğu yada göz yumduğu, seyirci kaldığı birortamda birilerinin bedelini ödemeyigöze alarak doğruları söylemesi lazım.Biz ona talip olduk, yaptık ve 30 senesonra gelinen nokta işte hem tarihhem millet önünde bizi haklı çıkardı.”FOTOĞRAF: KADİR CANYENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI YETERLİ DEĞİL12 Eylül darbesinin üzerinden 30 yılıaşkın zaman geçtiğini ve geçen süreninkendilerini haklı çıkardığını ifadeeden Güleçyüz şunları söyledi: “BuAnayasadan kurtulmak gerektiği vegünlük hayatımızda bizleri etkileyenbirçok olumsuzluğun bu anayasadankaynaklandığının fark edildiği bir aşamayageldik. Başörtüsü sorunundantutun, din ve vicdan hürriyeti önündekisıkıntılara, işçi hakları, sosyal haklar,yasama yürütme yargı erkleri arasındakiuyumsuzluklar, yargı vesayeti,bürokratik oligarşi, asker vesayeti…Bütün bunlar darbe ürünü anayasadankaynaklanan şeyler. Bu zamanakadar birçok maddesi değişmiş amaözü hâlâ duruyor. Ruhu hâlâ duruyor,onun için düzelmiyor. Problemlerkronikleşerek devam ediyor.”Seçimin hemen ardından başlayanyeni anayasa çalışmalarının aradan geçenzaman göz önüne alınınca yeterliolmadığını vurgulayan Güleçyüz, eleştirilerinişöyle dile getirdi: “Çalışmalarçok ağırdan alınıyor. Gerçi kendilerinegöre bir takvim var, o takvimi işletiyorlarama toplumun gündemine anayasayıtaşıma noktasında bir gayret içindedeğiller. Özellikle iktidar partisinin tavrınabaktığımız zaman sanki gündemdeböyle bir şey yokmuş gibi davranıyor.Günlük, anlık krizler ve onlara yönelikkonjonktürel düzenlemelerle vakit geçiriliyor.Halbuki: 12 Eyül 2010’da, minianayasa paketi için yapılan referandumdatam mesele kıvamına gelmişti,kamuoyu tamamen anayasaya odaklanmıştıve bu paketle yeni anayasanında önünün açıldığı yorumları yapılmıştı.Onun üzerinden devam edilmiş olsaydı,toplumdaki bu anayasa dinamizmindenyola çıkılarak o beklentiyi karşılayacakdaha seri adımlar atılmış olsaydıherhalde daha kolay ve kısa sürede neticeyeulaşabilirdik. Seçimin üzerindende bu kadar ay geçti ve şimdi toplumungündeminde anayasa diye bir şey yok.Kamuoyunun gündeminde ve medyadaböyle bir gündem yok. Öyle oluncaanayasa heyecanı söndü. Bunu yenidencanlandırmak, kamuoyunun gündeminetaşımak ve çözüme götürecekbir strateji uygulamak biraz daha zorlaştıgibi… Acilen hükümetin artık bu işibirinci gündem maddesi yapması lazım.Z


Zambak Bayileri veMağazaları’nda


28MAYIS-HAZİRAN 2012Murdoch, Ortadoğu açılımıylatelekulaktan kurtulmak istiyorİngiltere’deki gazetelerindepatlak verentelekulak skandallarısebebiyle zor günlergeçiren dünyamedya devi RupertMurdoch, Ortadoğuülkelerine yönelikyatırımlarına hızvererek rahat birnefes almak istiyor.İKADİR UYSALOĞLUngiltere’deki gazetelerinde patlakveren telekulak skandallarısebebiyle zor günler geçirendünya medya devi Rupert Murdoch, Ortadoğuülkelerine yönelik yatırımlarınahız vererek rahat bir nefes almak istiyor.İngiltere, ABD ve Avustralya baştaolmak üzere dünyanın birçok yerindemedya yatırımları bulunan Murdoch,şimdiye kadar çok fazla ilgilenmediğiOrtadoğu ve özellikle Arap dünyasınada hitap etmek için gün sayıyor. Merkezşirketi News Corp.’un, hisselerininyüzde 39’una sahip olduğu Sky TV<strong>haber</strong> kanalı, mayıs ayında “Sky Arapça”olarak yayına başlayacağını duyurdu.Bu açılımın, yenilerini takip etmesibekleniyor.Aslında Murdoch’un Araplarla ticariilişkileri yeni değil. Suud Prensi El Velidbin Talal, Murdoch’un merkez şirketiNews Corp.’un yüzde 7 hissesine sahipolarak en büyük ikinci hissedar konumundabulunuyor. Prens, İngiltere veABD’de başı bir türlü telekulak derdindenkurtulmayan medya patronu ortağınaskandalın yoğun olarak tartışıldığı2011 Temmuz’unda “Sana desteğimsarsılmaz bir şekilde devam ediyor; yatırımiçin Arap dünyasına bekliyoruz”mesajı vermişti. Telekulak krizi sonrasıRupert ve oğlu James Murdoch'a açıkbir şekilde destek veren ve Murdoch'un


MAYIS-HAZİRAN 2012 29amiral gemisine ortak olmaya devamedeceğini dile getiren Prens El Velid,News Corp.'taki Murdoch ailesinin lehineoy hakkı sağlayan "iki-sınıflı" ortaklıkyapısının da değişmesi için bir sebepolmadığını vurgulamıştı.Medya yorumcuları, telekulak skandalınınverdiği maddi-manevi zararı gidermekiçin Arap ülkelerinin, 81 yaşındakimedya patronuna yeni bir “nefes”olacağı konusunda hemfikir. Prens ElVelid bin Talal’ın, Batı’da imajı sarsılanMurdoch’a desteğini kuvvetli bir şekildedevam ettiriyor olmasının da "Arap açılımına"büyük kolaylık sağlayacağı düşünülüyor.Maddi olarak hâlâ çok zenginolan Arap dünyasının medyada henüzdoyuma ulaşmaması, sürekli yeniTV kanalları ve gazeteler açılması, bu türaçılımları kolaylaştırıyor.Murdoch, Suud prensinin davetinegeçtiğimiz haftalarda icabet ederek,Katar’a bir iş ziyareti gerçekleştirdi.Murdoch’un Ortadoğu ziyareti sadeceKatar ile sınırlı kalmadı. ATV-Sabahgrubuyla ilgilendiği daha önceden basınayansıyan Murdoch, Türkiye’ye gelerekBaşbakan Erdoğan ile de görüştü.Basına yansıyan bilgilere göre Murdoch,görüşmede Erdoğan’a, Fox TV ile 5 yıldanberi faaliyet gösterdiği Türkiye’yiönemli bir ülke olarak gördüklerini veburaya yatırımlarını daha da artırmak istediğinibelirtti.Erdoğan ile görüşmeye gelirkenMurdoch’un elindeki “Empty Quarter(Boş Bölge)” adlı kitap oldukça dikkatçekiciydi ve bir mesaj veriyor olsa gerekti.Kitabı koyacak yeri olmadığı için mecburenErdoğan ile görüşmeye gelirkenelinde taşımak zorunda kalmış olamazdıtecrübeli medya patronu!...Bu ziyaretlerden oldukça memnunkalmışa benzeyen medya patronu, ziyaretlersonrası sosyal paylaşım sitesiTwitter’dan şu mesajı paylaştı: “Vaavv!Bir hafta içinde Katar, Ankara, Londrave New York ziyaretleri. Hepsi de çokbüyüleyiciydi.”Medya yorumcuları,telekulak skandalınınverdiği maddimanevizararı gidermekiçin Arap ülkelerinin,81 yaşındakimedya patronunayeni bir “nefes” olacağıkonusundahemfikir. Murdoch,Suud prensinindaveti üzerineKatar’a bir iş ziyaretigerçekleştirdi.Murdoch’unOrtadoğu ziyaretisadece Katar ilesınırlı kalmadı.‘ÖZGÜRLÜK YANLISIYIM’ DİYOR; AMA KAMUO-YUNDA ‘ÇIKARCI’ İMAJI BASKINAvustralyalı bir ailenin çocuğu olan RupertMudoch'ın babası Keith, gençliğindesavaş muhabirliği yapmış. KeithMurdoch daha sonra Avustralya’nınönde gelen gazete patronlarından birioluyor. İngiltere’deki Oxford ÜniversitesiWorcester Koleji’nde “felsefe,politika ve ekonomi” bölümünü bitirenRupert Murdoch, babasının ölümüüzerine Avustralya’ya geri dönüyor.Babasından “medya mirasını” devraldığında(1953) henüz 22 yaşında olanMurdoch, aldığı bayrağı çok daha ileriye,hatta tüm dünyaya taşımayı başarıyor.Forbes dergisinin geçen yılki listesinegöre, Rupert Murdoch, 6,3 milyardolarlık servetiyle dünyanın en güçlü/etkili 13. kişisi ve en zengin 117.si konumundabulunuyor.İsrail politikalarının güçlü savunucularındanbiri olarak bilinen Murdoch, siyasidüşüncesini “liberteryan-özgürlükyanlısı” olarak tanımlıyor. Ona göre “liberteryan”olmak şu anlama geliyor:“Bireysel sorumlulukların olabildiğincefazla, kanunların az ve öz olduğu küçükdevlet yapısını savunmak.” Fakat kamuoyunda,Murdoch’un siyasi görüşününtamamen “ticari çıkarlarına” göre değişiklikgösterdiği görüşü hakim.


30MAYIS-HAZİRAN 2012İKTİDARLAR ONU, O DA İKTİDARLARI ÇOKSEVDİ; KAZANAN ATA OYNADI1980-90’larda Murdoch, İngiltere’dekimuhafazakâr Thatcher/Major hükümetlerinidestekliyor. 1981 yılında döneminİngiliz Başbakanı Margaret Thatcher’ın,Times ve Sunday Times gazetelerininMurdoch’a satışından 3 hafta öncesindeMurdoch ile birçok gizli görüşmeleryaptığı geçtiğimiz aylarda gazetelerde<strong>haber</strong> olarak yer aldı.Ünlü medya patronu 1997, 2001,2005 seçimlerinde ise Thatcher'ın rakibiİşçi Partisi’nin, daha doğrusu TonyBlair’in yanında yer alıyor. Çok yakın ilişkiiçinde olduğu Blair ile gizli görüşmeleryaparak ülke politikalarını tartışması,bir dönem epey bir siyasi tartışma konusuoldu. Murdoch’ın şimdiki ve üçüncüeşi Çinli Wendi Deng geçtiğimiz aylardabir dergiye yaptığı açıklamada, Blair’inMurdoch’ın çocuklarından birinin vaftizbabası olduğunu ilk kez paylaşacaktı.Gordon Brown’ın İşçi Partisi’nin başınageçmesi ve başbakan olmasının ardındanise Murdoch, 2010 seçimlerindeiktidar olan Muhafazakar Parti lideri(Başbakan) David Cameron’a açıkçadestek vermeye başlıyor. Bir yandanda o zaman iktidarda bulunan Brown’ıfarklı yollarla yıprattığı telekulak soruşturmasıkapsamında ortaya çıktı. 2008yılında Cameron’ı özel uçağıyla aldırarakyatında misafir ettiğini de ayrıca hatırlatmaktafayda var.1997-2007 yılları arasında İngilterebaşbakan yardımcısı olan John Presscottda BBC Hard-Talk programında yaptığıaçıklamada, “Murdoch; Tony Blair,Gordon Brown ve David Cameronüzerinde çok etkiliydi. Rebekah Brooks(telekulak skandalının baş aktörlerinden),Blair ile Brown’ı, laf taşıyarak birbirinedüşürüyordu.” itirafında bulunacaktı.News of the World'de aktüel <strong>haber</strong>editörlüğü yapmış Paul McMullan,Murdoch’ın "prensesi" olarak da bilinenve İngiltere’deki gazetelerin çatı kuruluşuolan News International’da üst düzeyyöneticilik yaparken telekulak sonrasıgörevinden istifa eden Rebekah Brooksiçin şu iddiada bulunmuştu: “Brooks,2007 yılından sonra Cameron'ın başbakanolması için gerekli şartların hazırlanmasınıistedi.”BAŞBAKANIN BASIN DANIŞMANI DA ONUN ADAMIMurdoch, her zaman, iktidardaki veyaiktidara gelmesi kesin gözüyle bakılankişilere destek vermesi sayesindeişlerini büyütmeklesıkça eleştirildi. Fakatbu eleştirileri, sahip olduğumedya imparatorluğununyayın organlarısayesinde hep sindirmeyibaşardı; ta ki İngilizThe Guardian ve AmerikanThe New York Timesgazeteleri, telekulakskandalının üzerine,"fasıla vermeden" gidinceyekadar!Başbakan David Cameron,2006’da partiliderliğine geldiğindeMurdoch, İngiltere’de ‘ATakımı’ndaki adamlarındanAndy Coulson’ın,Cameron’ın basın danışmanı olmasınısağladı. Cameron 2010’da iktidara geldiktensonra da Coulson bu sefer "Başbakan"Cameron’a danışmanlık yapmayadevam etti; ta ki 2011 Ocak’ta telekulakskandalı soruşturması açılınca görevindenistifa edinceye dek.Rebekah Brooks ile Andy Coulson’ın,Başbakan Cameron üzerinde BSkyB hisselerininbüyük çoğunluğunu almak içinlobi faaliyeti yaptığı da telekulak soruşturmasındaortaya çıkacaktı. Telekulakskandalı sonrası, muhalefet partisininBaşbakan üzerinde yoğun baskısı sonucuMurdoch, çok arzu ettiği ve belkide yıllardır altyapısını hazırladığı BSkyBihalesinden çek(tir)ilmek zorunda kaldı.Telekulak skandalından tek zararlı çıkanMurdoch değildi; bu skandal BaşbakanDavid Cameron'ın da siyasi kariyerineağır bir darbe vurmuş oldu.Yasa dışı dinlemeler, gizli e-postaokumalar, ne zaman, ne amaçla kullanılacağıbelli olmayan şantaj dosyaları; Kraliyetailesi mensupları, politikacılar, ünlüler,terör mağdurlarının yakınlarından cinayetekurban gitmiş küçük bir kızın ailesinekadar toplumun farklı katmanlarınınözel hayatlarına ait bilgilerin elde edilmesi;polise rüşvet vererek gizli dosyalara sahipolmak; ülkedeki Müslümanları kötüleyiciözel <strong>haber</strong> siparişleri…Dünya medya devi RupertMurdoch’ın ‘Birleşik Krallık’ta faaliyetgösteren gazetelerinde patlak veren “telekulakskandalı” sebebiyle yargılanangazeteciler, işte bu saydığımız suçlamalarınhemen hepsiyle suçlanıyor.Yaklaşık bir yıl önce başlayan veMurdoch’a en çok kâr getiren tabloidgazetelerinden 168 yıllık News of theWorld’u kapattırma kararı aldıran veçok arzuladığı BSkyB ihalesinden çekilmekzorunda bırakan telekulak soruşturmasındaşimdiye kadar onlarca gazeteci,polis, kamu görevlisi ve üst düzeyyönetici tutuklanırken; Murdoch'ınamiral gemisi Times gazetesine de uzananbirçok farklı inceleme ve soruşturmadevam ediyor. Soruşturma sebebiyle81 yaşındaki Avustralya asıllı RupertMurdoch ve oğlu James Murdoch, İngilizmeclis komisyonu önünde ifade vermekzorunda kalmıştı.The Economist’in tanımlamasıyla“modern tabloidin” kurucusu Murdoch,her zaman, gazetelerini kendi çıkarları içinkullanarak “siyaseti etkilemek” ve sansasyonel<strong>haber</strong>lerle “gazeteciliğin standartlarınıdüşürmekle” suçlandı. Bundan dolayıaslında telekulak skandalı ortaya çıktığındahiç kimse çok fazla şaşırmadı.Dünyanın en büyük medya patronunun,Türkiye'yi de içine alan "Ortadoğuaçılımında" Batı'daki gibi bir başarıyaulaşıp ulaşamayacağını zaman gösterecek.Fakat Murdoch'ın Arap ülkelerindede, medyasını, şimdiye kadar yaptığıgibi, siyaseti etkilemede bir araç olarakkullanacağını tahmin etmek zor değil.Kim bilir, "telekulak fırtınası" belkiMurdoch medya imparatorluğu için“Arap Baharı” ile sonuçlanır!...


32MAYIS-HAZİRAN 2012Arkamdan, ‘Gayretliydi; amaumduğunu yapamadı’ diyeyazabilirlerFOTOĞRAF: TURGUT ENGİNToplumsal sorunlara, tarihle yoğurarak sosyolojikçözümlemeler getiren Mehmed Niyazi, “İslamdünyası olarak bizim en büyük meselemiz, kendimedeniyetimizi analiz etmek, bu medeniyetiaktüel hale getirmek için çağın bilimlerine sahipolan bir nesil yetiştirmektir.” diyor.HAKAN İNCE-HÜSEYİN AYDINefekkür dünyamızın mütevazı bir kalemiTo…henüz 25 yaşındayken aldığı bir kararlaçıkacağı ilim yolculuğunda kendisinemani olmaması için evlilik defterini bir daha açmamacasınakapadı. O günden sonra tercih ettiğimünzevi hayatında tek hayat arkadaşı kitaplarolacaktı. Genç kuşakların “Çanakkale Mahşeri”,“Plevne”, “Yemen, Ah Yemen” romanlarıylayakından tanıdığı Mehmed Niyazi Özdemir (70),<strong>Zaman</strong> Gazetesi'ndeki yazıları ve araştırmalarıylada ilgiyle takip edilen bir mütefekkir.Toplumsal sorunları, tarihle yoğurarak sosyolojikçözümlemeler getiren Özdemir, “İslam dünyasıolarak bizim en büyük meselemiz, kendi medeniyetimizianaliz etmek, bu medeniyeti aktüelhale getirmek için çağın bilimlerine sahip olan birnesil yetiştirmektir.” diyor.Çok satanlar listesinde uzun süre kalan “ÇanakkaleMehşeri” isimli romanının ön hazırlığının 7 yılsürdüğünü anlatan Mehmed Niyazi, “Ben yazdıklarımıbeğenmiyorum.” diyecek kadar mütevazı.Mehmed Niyazi, Türkiye’nin sorunlarıylabaşlayan ve hayat hikâyesine uzanan söyleşideCihan Medya Haber Dergisi’nin sorularını içtenliklecevapladı.Köşe yazılarınızı ‘Türkiye’nin Meseleleri’ isimli bir 2 ciltlik kitaptatopladınız. Türkiye’nin en önemli meselesi sizce ne?Türkiye’nin en büyük meselesi eğitim, öğretim veilimdir. İslam dünyasının dışındaki medeniyetlerdeinsan kavramı pek yoktur. Ya bir dinin medeniyetidirveya dinle birleşmiş, Musevilik gibi bir özgünmedeniyettir. İslam dünyası olarak bizim en büyükmeselemiz, kendi medeniyetimizi analiz etmek, bumedeniyeti aktüel hale getirmek için çağın bilimle-


MAYIS-HAZİRAN 2012 33rine sahip olan bir nesil yetiştirmektir.Son yıllarda en çok Kürt sorununu tartışıyoruz.Biz zaman içinde Türk’e aşırı vurgular yaptık.Bu, Kürtleri biraz tahrik etmek oldu.Benim burada görüşüm şu; dünyada ikidevlet olur, bunlar iki süper güç birbirinidengeler, ufak devletler onların gölgesindehayat hakkı ararlar. Süper güç olmayandevletlerin medeniyeti olmaz. Büyük devletlerinmedeniyeti olur. Amerika’ya tersgelecek bir oluşum içinde olduğumuz zamano bize gölgesinde hayat hakkı vermez.Onun için İslam dünyası olarak bizbir süper güç gün ışığına çıkarmak mecburiyetindeyiz.Türkiye’nin süper güç olmayamüsait bir toprağı yok. Bu çekirdekmuhafaza edilirse, İslam ve Türk dünyasınınpergelleri iyi kullanılırsa Türkiye birgün bir süper güç oluşturabilir. Bu, dünyanınhâkimleri tarafından bilinmektedir. Süpergüç olabilecek tohumu çatlatmak istemektedirler.Eğer Türkiye bölünürse batısıAvrupa’ya girer, doğusunu Kürtlere bırakırlarmı? Ondan şüpheliyim. Büyük Ermenistanprojesi gerçekleşir mi gerçekleşmezmi, onu bilmiyorum. Konuşmaları, diliniöğrenmeleri, çocuklarına öğretmeleribunlar tabiİ hakkıdır. Bu dünyada örnekleriçoktur. Bunlara bir şey demiyorum. BununTürkiye’nin bütünlüğü içinde ele alınacakçözümlenmesinden yanayım.Kadim tarihi geleneğimiz ve müktesebatımız Kürt sorunuylailgili nasıl politikalar izlenmesini salık veriyor?Ermenilerle boğuşan Türkler değildi. Kürtlerdi.Çünkü iç içe yaşıyorlardı. Bizde bazılarıtarih bilmiyorlar. Kürtlerle ayrı millet deolsak kimliğimiz birdir. 30 yıldan beri itiniatını nallayan, ‘Türk kimliği, Kürt kimliği’diye nutuk atıyoruz. Bugüne kadar ‘senTürk’sün seninle durmam’, ‘sen Kürt’sünseninle durmam’ diye bir davanın mahkemeyeintikal ettiğine şahit olmuyoruz. Buda kimliklerin bir olduğunu gösterir.Hukuk diplomanız ve felsefe sertifikanız var. Tarih denizineaçılmanız nasıl oldu?Tarih, bir milletin hafızasıdır. Bizim sıkıntımızhafıza bozukluğundan gelmektedir.Ben büyük bir tarihçi değilim.Bediüzzaman’ın talebesi Ziya Nur Aksunvardı. Onun 6 ciltlik Osmanlı tarihi vardır.Ben Ziya abinin çömezi olarak tarih heveslisiyim.Dünyadaki bütün tarihçiler hukukçudurlar.Tarih devletin macerasını yazar.Devleti iyi tanıman lazım ki macerasınıyazabilesin. Ben alaylı bir tarihçiyim amaÇok satanlar listesindeuzun sürekalan “ÇanakkaleMahşeri” isimliromanının önhazırlığının 7 yılsürdüğünü anlatanMehmed Niyazi,“Ben yazdıklarımıbeğenmiyorum”diyecek kadarmütevazı.hevesliyim. Fakat sıkıntılarımızın tarihtenkaynaklandığına, tarihi yorumlayamadığımızakaniyim. Onun için hevesimi yerinegetirmek amacıyla fırsat buldukça tariheyöneliyorum.Tarihi romanlar nasıl bir beslenmenin ürünü?Bizim son dönem tarihimiz kilitlidir, resmitarih bize fazla inandırıcı gelmiyor. Çünküresmi tarihe niye ihtiyaç duyulsun? Bir insanınhafızasını teslim aldınız mı, geleceğinide teslim almış olursunuz. Geçmiş, geleceğinraylarını bünyesinde bulundurur. Bizimgeleceğimizin sağlıklı olması için geçmişimizeyönelmemiz lazımdır. Buna inançlıolduğum için son dönem Osmanlı tarihibizim tarihimize yöneliyorum. Milletleriayakta tutan tarih şuurudur. Mesela tarihiromanlar bizde doğru yazılmazlar. Uydururlarbir kurgu yaparlar. Ben tarihi romanyazarken o ruhu gelecek nesle duyurmayaçalıştığım için doğru olmasına gayret ediyorum.Onun için tarihe yöneliyorum.Milli eğitim müfredatında tarih öğretimini içerik vemetot olarak nasıl görüyorsunuz?Milli eğitim müfredatımızın amacı bizi eğitmekve geliştirmek değil, bizi Avrupa’nınentegrasyonuna sağlamak. Peleponesharplerinden, eski Yunan tanrılarından bizene... Avrupa’nın bir kültürü olduysa onlarıalakadar eder. Ama bizi Avrupalılaştırmakiçin Avrupa’nın geçmişini de bizimgeçmişimiz gibi yamamak istiyorlar.Bizi yönetenlerin ideali bizi Avrupalılaştırmaktır.Bizi değiştirmek istedikleri kadargeliştirmek isteselerdi, çok şey değişirdi.Biz yanlış yapıyoruz. Bu toplumu değiştirmekistiyoruz. Geliştirmek istesek çok farklınoktalara gideriz. Maalesef bizi yönetenler,Avrupa’nın reçetesini bize uygulamayaçalışıyorlar ki, bizim milletimiz bunu fazlakabul etmiyor. Ben bu okullarda okutulantarihe, Batılılaşma hareketlerine zorlamaolarak bakmışımdır. Ciddi bir sonuç daalınmamıştır. Türkiye’de iz bırakan bütünmütefekkirlere bakın. Said Nursi’ye, ZiyaGökalp’e bakın. Hiçbirisi Avrupa doğrudürüst görmemiştir. Avrupa’ya bu kadartalebe göndermişsindir. Bir tane mütefekkirçıkmamıştır. Gene bu topraklarda aldığıylamütefekkir oluyor.Yıllardır aydınlarımız, yeni nesle tarih şuuruverilemediğinden dert yanar. Bu politik birtercihten kaynaklanmıyorsa neden?Tarih etkileyiciliğinden gelir. İstanbul’unFethi filmini seyrettiniz. O filmde Ulubat-


34MAYIS-HAZİRAN 2012lı Hasan ile bir şövalyenin farkı ne? Osmanlıda o kadar uzun saçlı bir adam olabilirmi? Fatih’in karısının saçları açık olabilirmi? Akşemsettin’in sakalı göğsüne kadargeliyor; oysa Akşemsettin köse. Neresindenbakarsan filmde bir inandırıcılık yok.Tarihi olaylar, gücünü inandırıcılığındanalırlar. Peygamberimiz'in hayatıyla ilgili birfilm var, Çağrı. Ben bunu Köln’de Hıristiyanlarlaizledim. Benden başka da sinemadabir tane Müslüman yok. Bütün Hıristiyanlarizledi. Benim bir gözüm perdede, diğergözüm izleyicilerde. Sinema ağzına kadardolu. Film bittiğinde yüzde 70’inin gözünemliydi. Sinemadan çıktık, arkamızdabir sarhoş, ‘yY biz bu Müslümanlarla niyedüşmanız? Bu hurafe karışmamış temizbir Hıristiyanlık.’ diyor. Kurgu yok filmde.Bizim insanımızı, güçsüzlüğümüz rahatsızediyor. Son dönemde büyük gayretlerlemetafiziğimizle, tarihimizle buluşma gündemegeldi. Bizim tarihimizle buluşmamızınönünü kesmek, ceddimizi dejenere olarakgöstermek istiyorlar. Kanuni tahtta bulunduğu11 sene 9 ay 21 günü at sırtındageçirmiş. Seferde vefat etmiş. Bunu alıyoradam oyuncak yapıyor. Böyle bir kahramanıharemin oyuncağı haline getiriyorsunuz.Bunda iyi niyet aranır mı?Avrupa’ya giden Osmanlı modernleşmesinin ilk aydınlarıdöndüklerinde kültürlerine sırtlarını dönmüştü. Bununsosyolojik sebeplerini merak ettiniz mi?Biz Japonlarla aynı dönemde Avrupa’ya talebegönderdik. Japon para kazanacak konularayöneldi. Mühendis mekteplerinegitti. Kışın mühendis mektebinde okudu;yazın da madende çalıştı. Bizim gönderdiğimizçocuğun cebinde Osmanlı altını vardı.Şinasi’yi gönderdik maliyeci olsun diye,kötü bir şair olarak geri geldi. İlim teknik;bunlar gönderdiğimiz talebenin gündemindedeğildi. Kültür unsurlarının peşindelerdi.Kendi bin yıllık şiirimizi terk ettik.Avrupa’nın kötü bir mukallidi olmayıtercih ettik. Kompleksimizden dolayı böyleolmuştur. İlmi kaybedince o ilmi nasıl eldeedebiliriz, bu gayretin adamı olmadıkbiz. Avrupa’dan ne aktarabiliriz, bu gayretinadamı olduk.Yazılarınızda roman türüne önem verdiğiniz görülüyor.Romanın sizi cezbeden yönü ne?Roman, bir iklim oluşturabiliyor. Hikâye veşiir gibi değil. Hikâye ve şiirde bir karanlıkdünyada şimşek çakıyor. O anda gördüğünügördün; o anda kaybolup gidiyor. Romanise bir insanın şahsiyetini dokuyor. İlmişeyler kuru olur. Belli seviyeye gelmemişinsan ondan fazla lezzet almaz. Amagüzel yazılmış bir romanda eritilmiş şekildetarihî olaylar bünyesine katılabilirse çok genişkitlelerde etkili olacağını düşündüğümiçin romanı tercih ediyorum.BİZE HİTAP EDEN ROMANLAR YAZILMADI“Roman, şiir, hikâye gibi insani faaliyetleri üretemezsekAvrupa’nın kol gücü durumuna düşeriz.” diyorsunuz.Bunu biraz açabilir misiniz?Sen kültür üretmezsen gücünle iş yaparsın.Bu kültür unsurları bireysel unsurlardeğil. Toplumu dokuyan unsurlardır. Roman,şiir, hikâye, müzik ve resim toplumuyoğurur. Eğer sen bunları kullanmazsanAvrupa’nın kol gücüne dönüşürsün.Kol gücüyle kendini uzun süre muhafazaedemezsin. Varlığını koruman, özelliklerinisürdürmen kendi bünyene ait kültür unsurlarınıüretmenle mümkündür.Türkiye’de roman sanatının yeterince gelişememesinineye bağlıyorsunuz?Türkiye’deki entelektüel zümrenin elindeşablonlar vardır. Gençlerimizi, kızlarımızıAvrupalılaştırmak. Bu şablonlar üzerindenromanlar yazıldı. Avrupalılaşmanın yerinidaha sonra sosyalistleştirme ideolojisi aldı.İdeolojiler millete bir zorlamadır. Milletinruhunu buralarda bulamazsınız. Milleteyabancı gelen unsura karşı millet tavıralır. Bize hitap eden romanlar yazılamadı.Daha yeni yeni yazılmaya başlandı. Adetakültürümüzü ve insanımızı yeni keşfediyoruz;bunun için de romanımız daha emeklemesafhasındadır.Son dönem Türk yazarlardan beğendiğiniz isimler var mı?Peyami Safa, Necip Fazıl, Tarık Buğra,Ömer Seyfettin, Yahya Kemal gibi.Klasiklerden beğendiğiniz yazar var mı?Dostoyevski, Tolstoy, Balzac, Goethe.Sinemaya ilginiz var mı? Film izler misiniz?Pek izlemem. Ancak orijinal olduğunainandığım filmlere giderim.Senaryo yazdınız mı?Çanakkale ile ilgili bir senaryo yazmayı düşündük.Benim senaryo bilgim yok. O dabaşarılı olamadı. Bize bu işi havale edenfirma mali krize sürüklendiği için bıraktık.Tarihi romanlarınızı sinema filmi için senaryolaştırmanızistenirse yaklaşımınız ne olur?Senaryo, ayrı bir tekniği gerektiren bir husus.Ben bir roman ve ilmi araştırma yapanbir insanım. Senaryo, senaristlerin işi. Böylebir talep olursa senaryo konusunda ehilolan arkadaşların yapmasını, beni de bilgibakımından, ‘şurada hata var, böyle olmazbu’ diyecek bir konumda misafir olarak kabulederlerse iştirak ederim. Ben bir senaryoyazacak durumda kendimi görmüyorum.Bir yönetmen olup, mesajlarınızı film diliyle anlatmayıhayal ettiğiniz oldu mu?Hiç hayal etmedim. Benim hayalim ilmi kitapyazmak ve roman yazmak. Senaryo veyönetmenlik gibi şeyler benim ilgi alanımdışında olan şeyler.Muhafazakâr kesimin uzun yıllar sinemaya ve sanatauzak durmasını ‘yanılgı’ olarak eleştirenler var.Yanılgı ama şartlara bakacaksınız. Bir adamölümle pençeleşirken ‘Sen oğlunu niyeHarvard’da okutmadın?’ diye tokatlayamazsın.Bizim muhafazakâr dediğin kesimdağda bayırda varlığını sürdürmüş, talebesinibile seçme imkânına sahip olmamış,önüne geleni talebe kabul etmiş. İnsanlarınemeklerinin bir noktaya gelmesindendolayı gün ışığına çıkmışız. Onlarıbence suçlamak, onlarda eksiklik görmek,imkânlarını göz önünde bulundurursakpek vicdanla bağdaşmaz.Bugün belli bir seviyeye gelen muhafazakâr medyayınasıl değerlendiriyorsunuz?Şimdi her şeyimiz var. Milyonluk gazetelerimizçıkıyor. Bize hitap eden ekranları seyrediyoruz.Bundan sonra daha iyilerininçıkmaması eksiklik olur.Muhafazakâr kesim neden medyada uzun süre istikrarlıbir varlık gösteremedi?Sağlıklı bir basının gün ışığına çıkması, arkasındabuna destek olabilecek, ilan ve rek-


36MAYIS-HAZİRAN 2012lam verecek kurumların oluşması lazım.1960’lara kadar böyle bir kurumumuz yoktu.Müslüman dediğimiz, fukara insanlardı.Bir gün bir okur Necip Fazıl’a mektup yazmış,diyor ki: ‘Üstadım ben bir işçiyim. 2 buçuklira yevmiye alıyorum. Bir hanımım vebir oğlum var. Büyük Doğu okuyoruz. 2 buçukliraya aç kalmayı hep beraber kararlaştırdık.2 buçuk lirayı dergiye göndermeyidüşünüyoruz. Lütfen kabul edin.’ NecipFazıl okuduktan sonra ağladı. Şimdi zamanlabu camia derlendi toparlandı. Parasahibi oldu. Okullar kurmaya çalıştı. Önükesildi; ama Türkiye’de çok değerli insanlaryetişti. Zaten sanat, ilim bunlar ruhi meselelerdir.Ruha inanmayanların bu konulardabüyük olacaklarına inanmam. Ruhu ele almayanhiçbir sanatta büyük olamaz. Türkiyeöyle bir noktaya doğru gidiyor. Sermayede oluştu. Okuyucularımız da var. Bundansonra çok büyük eserler gün ışığına çıkacaktır;ben göremem; ama sizler göreceksiniz.Medya için dördüncü kuvvet denir. Geçmişte iktidarlarındeğişiminden darbe oluşumlarına kadar medyanınetkisinden söz edilir…Üniversitedeyken hocamızın söylediği birşeyi hiç unutmam. Şöyle demişti: ‘Medya ilemafya birbirine benzer. İkisi de M harfi ilebaşlar. YA hecesi ile biter. İkisi de beş harflidir.İkisi de kendi kurallarını kendisi koyar.Mafya kurallarına sadıktır; medya ise çıkarlarınaters düşmediği müddetçe sağdıktır.Eskiden tek kanat bir medyamız vardı.Ne tarafa kanatlarını çevirirse onları ayağakaldırırdı. Öyle büyük yalanlar söylenmiştirki bu medya tarafından. Talebelerin kıymamakinelerinde doğrandığı gibi. Bunubütün medya veriyordu. 28 Şubat’ı hatırlayın.Bir yalan uyduruyor medyanın bir tanesi,bir saat sonra <strong>Zaman</strong>’ın muhabiri oradantelefonla bildiriyor, Cihan Haber Ajansı geçiyorbunun yalan olduğu ortaya çıkıyor. Artıkyalanlarla bir yere gidemiyorlar. Bunlarvazgeçmez. Bunlar teslim oldular. Yalanlarlamilleti manipüle edemediklerini gördüler.Gazetecilik serüveniniz nasıl başladı? İlk kim vesileoldu gazetede yazmanıza?<strong>Zaman</strong> Gazetesi'nde başladı. O dönemdeŞevket Eygi gazetenin başındaydı. Mekteparkadaşım Ertuğrul Düzdağ beni tavsiye etmiş.Şevket abi beni tanır. O zaman başladım.25 sene olmuş. Gazetede köşe yazmaya<strong>Zaman</strong>’da başladım. <strong>Zaman</strong>’da bitiririz.Makalelerinizi ve romanlarınızı daktiloyla mı, bilgisayarlamı yazıyorsunuz?Ben daktilo ve bilgisayar kullanamam. Benimyeğenim Konuralp, tutan elim, görengözüm. Elbisemi falan o alır. Ben el yazısıile yazarım, ona veririm.Teknolojiyle aranız nasıl. Twitter, Facebook gibi sosyalpaylaşım siteleriyle ilgileniyor musunuz?..Hiç beceremem. Ben cep telefonu dahikullanmıyorum.“Çanakkale Mahşeri” romanının ön hazırlığı kaç aysürdü? Kaynak, belge taraması vs...Kitabın ön hazırlığı 7 sene sürdü. Rahmetlibabamın her sabah Kur’an sesi ileuyanırdım. Çanakkale’de bulunmuştu;ama Çanakkale’den bahsetmezdi.Almanya’da tahsilde bulunduğum zamanyaşlı bir profesör geldi ve bana şöyle dedi:‘Çanakkale’yi bir daha yapabilir misiniz?’‘Bilmiyorum, herhalde yaparız.’ dedim. Busoruya birkaç defa muhatap oldum. Merakettim. 700 küsur kitap buldum Çanakkaleile ilgili. Beyazıt Kütüphanesi’nde 23 taneince ince kitapçıklar buldum. Savaşı yapanbiziz, yazmayan da biziz. Yazayım mı, yazmayayımmı? Bir gün oturup düşünüyorumkütüphanede. Son dönemlerle tarihlealakalı yayın yapan bir yayınevi var. Onunsahibi şair entelektüel bir adam kütüphanedebana; ‘Sen boş durmazsın, ne yapıyorsun?’dedi. Kendisine Çanakkale hakkındakitap yazmak istediğimi söyleyincebana; ‘Onun neyini yazacaksın, gâvurlargelmiş oraya bir bomba atmış, bakmışlarbiz oradayız, çekip gitmişler’ dedi. Bende ‘Bunu sen bu kadar biliyorsan, yanlış daeksik de olsa bunu yazmak bana görev oldu,’dedim. Oturup yazdım.Önce Balkanlar, sonra Çanakkale ve şimdi de Yemen...Seri tamamlandı mı, devamı gelecek mi?Yazabilirsem İstanbul’un fethini yazmakistiyorum. Yıllardan beri istiyorum. Hazırlığımvar.Çanakkale Zaferi’nin filmi çekilse bakışınız nasıl olur?Bana geldiler. Senaryosunu yazan kişiler‘bizim danışmanımız ol’ dediler. Ben bugünküşartlarda Çanakkale filminin çekileceğineinanmıyorum. Bizim seyircimiz,kendi görmek istediğini arıyor.Takip ettiğiniz gazete ve dergiler var mı?Ben <strong>Zaman</strong>’a aboneyim. Kütüphanede arkamdabir çocuk oturuyor. O da Star alıyor.Onu da okuyorum. Elime geçenlerebakarım okurum ama ben ilk günden beri<strong>Zaman</strong>’ın abonesiyim ve okuruyum. Yazarolduğum halde abonesiyim. Çünkü o gayretiniçinde olduğumu hissediyorum bu şekilde.Bir horon var, ben de o horona dâhilolmak istiyorum.Onlarca kitap, yüzlerce konferans… Geçmişe baktığınızdaşunu da yapsaydım dediğiniz konular var mı?İnsanoğlu, yeni bir şey öğreniyor. Hatalarınıgörüyor. Biz ağabeylerle büyümüşbir insan değiliz. Ağabey dediğimizNecip Fazıl’dı. Bizim böyle bir rehberimizolmadı. Mahir İz Bey vardı. Benonun dışarıdan talebesiyim. Evine gidergelirdik. Örnek alacağımız çok adambiz bulamadık. Bu yazarlık, romancılık,şiir, usta çırak ilişkisine bağlı. 1961’dePeyami Safa öldü. 3-5 sene yanına gidipgelebilseydik, yazdıklarımızı tenkitedebilseydi, çok daha farklı bir noktayagelebilirdik. Ben yazdıklarımı beğenmiyorum;ama sermayem yok, başka birkabiliyetim yok. Bu milletin bazı değerleriyleoynanması, adam etmek için yapılanzorlamalar bana ızdırap veriyor.Bunlarla nasıl mücadele edebilirim?Ömrünüzü ilme adadınız, hiç aile kurmayı düşünmedinizmi?Bizim yazdığımız kitaplar fazla para pul getirmez.Ben fazla kabiliyetli bir adam değilim.Kendimi oraya konsantre etmesemciddi bir şey çıkmaz. Aile hayatı paylaşmakister, dolaşmak gezmek ister. Ayşe geldi,Fatma gitti. Bunlara riayet etmek ister. Benimbunlara ayıracak zamanım da, maddiimkânım da yok. Ben o defteri 25 yaşlarındakapattım. Evlenmeyi hiç düşünmedim.Kendi portreniz yazılırsa bir gün, “Mehmed Niyazi ikinokta”dan sonra hangi hükmün yazılmasını istersiniz?Gayretliydi; ama umduğunu yapamadı.


38MAYIS-HAZİRAN 2012İnternet hasta ediyorENDER BALYERnternete olan bağımlılık artarkenİliteratüre geçen internet hastalıklarınaher yeni gün bir yenisiekleniyor. Çağın vazgeçilmez fenomeniolan internet, teknoloji ve bilişim dünyasındakibaş döndürücü gelişmelerebağlı olarak günlük hayattaki dominantetkisini gün geçtikçe artırıyor. Gelişmekteolan birçok ülkenin daha şimdidenbütçelerine bu hastalıkların tedavisi içinyeterli finansman ayıramaması üçüncüdünya ülkelerinde sorunun daha büyükolduğunu gözler önüne seriyor. Aritmetikbir hızla gelişen sanal dünya, paralelindeonulmaz sağlık ve finans sorunlarıylabireysel ve toplumsal düzeyde ciddiyaraların oluşmasına neden olacaktır.Anti-sosyalleşme ve kişilik bozukluklarınadayalı internet hastalıkları,geri dönüşü olmayan sağlık problemleriniçağdaş dünya insanının belineÇağın vazgeçilmezfenomeni olan internet,teknoloji vebilişim dünyasındakibaş döndürücügelişmelere bağlıolarak günlükhayattaki dominantetkisini gün geçtikçeartırıyor.yükleyerek birçok alanda hayat kalitesiniinkıraza uğratacak gibi gözüküyor.Japonya’nın daha şimdiden internetebağlı anti-sosyal kişilik bozukluklarına(Anti Social Disorders) ciddi bütçelerayırdığını düşünürsek geri kalmış ülkelerindevasa sağlık problemlerini göğüsleyecekbir sağlık bütçesini oluşturması yakınbir zamanda mümkün gözükmüyor.İnternet hastalıkları konusundaen çarpıcı araştırma örneklerinden biriIngiltere’de yapıldı. Elde edilen bulgularise ürkütücü. Bu araştırmaya göreİngilizlerin yüzde 70’i internete her günbağlanmadığında mutsuz oluyor. You-Gov şirketi tarafından yapılan araştırmaçok çarpıcı bir gerçeği daha gün yüzüneçıkardı. Buna göre İngiliz halkınınyüzde 44’ü İnternete bağlanamadığındahayal kırıklığı hissederken yüzde27'sinin de online olamadığı zaman dahastresli olduğunu ortaya koydu.


MAYIS-HAZİRAN 201239Diğer bir sonuç ise İngilizlerinyüzde 26'sı yaşamlarını organize etmekiçin interneti "son derece hayati"olarak nitelendiriyor. Gelişmiş ülkelerbu tür sanal hastalıklarla mücadeleetmek için şimdiden sağlık bütçeleriniyeniden revize etti bile.Bugün itibarıyla belirlenen internethastalıkları aşağıdaki gibi sıralanabilir.Saplantılı internet kullanımı"onlinekolizm" diğer bir ifadeyle"discomgoogolation" sendromu,yetişkinlerin yanı sıra gençlerve çocuklar arasında hızla yayılıyor.Ebeveynler çocukları için yenieğitim fırsatı sunduğunu düşündükleriiçin evlerinde internet bağlantısıolmasına sıcak bakıyorlar.Fakat çocuklar bu masum bakışaçısını tersine çevirmede son derecemahir oluyor. Çocuklar evlerineinternet bağlandığında sadeceev ödevi yapmakla kalmıyor, arkadaşlarıylaanlık ileti kuruyor veçevrim içi oyunlar oynayarak veyasohbet odalarında yabancılarla konuşupvakitlerini israf ediyorlar.Google Earth ve lokasyon bağımlılığı:Bağımlılar İnternet üzerinden cep telefonlarınayükledikleri “yer gösteren” sistemlersayesinde başkalarını adım adımtakip edebiliyor ve nerede olduklarını görebiliyorlar.Bazı bağımlılar durumu abartıpbeğendiği kişiyi takibe alıp onun gittiğibarlara uğruyor ya da Google Earth’tenplatonik aşkının evini gözleyebiliyor.İnternet hiperaktivitesi: Algıda odaklanmayabüyük darbe vuruyor. Bu hastalığınsemptomlarını taşıyanlar 23 saniyedenfazla bir konu üzerinde konsantreolamıyor. Sürekli e-mailerine yanıt veriyor,Facebook’a giriyor, mMSN’den chatyapıyor, YouTube’dan video izliyor, Deezergibi müzik sitelerinden kendine playlistyapıyor, aklına gelen her şeyi, yediğiniiçtiğiniTwitter’da yazıyor. Her zaman çokyoğun, bilgisayar başında ve bir anda binlerceşey düşünüp çok az şey yapıyor.Saplantılılar: Bu gruba girenler hergün I-Tunes’ta sitesinde albümlerini sıralıyorya da Flickr’da fotoğraflarını düzenlemeyiçok seviyor. Akşam yemeklerinde,muhataplarının sözünü kesiyorlarve konuşulanları Wikipedia’danbakarak teyit etmeye çalışoyorlar. . <strong>Zaman</strong>larınıWikipedia’nın yazılarını düzeltmeklede geçirirler.İnternet şizofreni: Her bir çöpçatansitesinde karşı cinsin ilgisini çekmek içinyaklaşık 20 profile sahip olanlar: Komik,atılgan, utangaç, romantik gibi birçok kişiliğebürünüp kendi karakterlerini unuturve karakter karmaşası yaşarlar. Çocukluklakişiliklerini karıştırır, hal böyleolunca da çoğu kez karşısındaki muhatabınhakaretine maruz kalırlar.Ego surfing-ego sörfü: Ekşi Sözlükya da Google’da sürekli kendilerini ararlar.Ancak asıl kastedilenler kendi isimlerini,yaptıkları işleri her gün aratanlar,haklarında hangi anahtar kelimelerle neleraraştırılmış inceleyenler ve hatta abartıpbu insanların peşine düşenler.Infornography-Enfornografi: Hertürlü bilgiye aç ve bu ihtiyacını internetlekarşılayan kişilerin rahatsızlığı.En önemli iki yan etkisi, her okuduğunugerçek sanmak veya artık okuduğuhiçbir şeye inanmamak.Google paranoyası: Bu gruba girenlerörneğin 11 Eylül’e inanmıyor, suikastsonucu ölen ABD Başkanı John F.Kennedy’nin yaşadığını düşünüyor…Kendisi komplo teorilerinin gerçek biruzmanı sanıyor ama asıl uzmanlık alanıFacebook. Sitede arkadaşlığını kabul etmeyeninsanları listeliyor. İnsanlarınkendisi hakkında kötü şeylersöylemediğinden emin olmak içindurmadan kendi adını Google’danyazarak araştırma yapıyor.YouTube narcissism-YouTubenarsizmi: YouTube ve diğer videopaylaşım sitelerine gayet kişisel videolarınıkoymak. Bunun bir ileriaşaması da video günlük tutmak.Asıl amaç ise başkaları tarafındankeşfedilmek ve ilgi çekmek.Cheesepodding: Bu hastalığınpençesinde olanların en belirginözelliği MP3 aramak, dinleyemeyeceğikadar şarkı indirmek ve koleksiyonyapmak. Burada altı çizilmesigereken bir nokta var buda indirdiğişarkıları dinleyenler bu gruba dahildeğiller.Blog streaking-Blog teşhirciliği:Bu hastalıkla müptela olanlar bütünsırlarını kendi bloklarında ifşa ederler.Bir kişinin blog teşhircisi sayılabilmesiiçin zaman zaman başkalarındanda bahsetmesi ve onlarınhayatları hakkında öğrendiğiniz sırlarıda anlatmanız gerekiyor.Crackberry: Olur olmaz zamanlardaBlackBerry’den mail kontrol edenlere buisim veriliyor. Ancak bu iş için bir Blackberrykullanmak şart. Yani maillere değil,bu cihaza olan bağımlılıktan bahsediliyor.Sidekickism: Sidekick de henüz ülkemizdegörülmüyor ancak yabancılar arasındaçok popüler. Sidekick, ekranı dönerekaçılan ve altından QWERTY klavyeçıkan bir cins mesaj telefonu. Elindenbu aleti düşüremeyenler işte bu rahatsızlığınpençesinde.MySpace impersonation-MySpacetaklitçiliği: Yıllardır her türlü chat platformundayapılan durumun abartılmışı. Yaniinternette başka biri gibi davranma hali.Ancak MySpace taklitçileri, canları isteyincebaşkası gibi konuşmuyorlar, adetaMySpace’de alternatif bir yaşam oluşturuyorve online iken o kişi gibi yaşıyorlar.Google entourage: Yakınları, tanıdıkları,arkadaşları ne yapmış diye Googlekarıştırmak. Onlar hakkında neler dendiğiniaraştırmak ve gerekirse onlar adınacevap vermek gibi bir ileri adımı daha var.Google stalking: Bu da eski sevgililerininizini Google’dan sürmek anlamınageliyor. Eğer kontak kurulacaksa“MySpace taklitçiliği” yolu izleniyor.


40MAYIS-HAZİRAN 2012Photolurking: Başkalarının MySpace,Flickr, Picasa, Live Journal sayfalarındadolaşıp saatlerce tanımadığı insanların fotoğrafalbümlerine bakanların yaptığı şey.Cyberchondria: Siber hastalık hastalığı.Öncelikle doktora gitmek yerine internetedanışmak gerekiyor. Bir de bulduğunuzyalan yanlış bilgiler sonucu ciddibir hastalığınız olduğuna karar veriyorsanıztebrikler.Wikipediholism-Wikipedializm: Adıüzerinde, Wiki bağımlılığı. Sadece okumakyetmiyor, sürekli makale değiştirmeniz,yeni başlıklar açmanız gerek.İnternetin insan sağlığı üzerindeki zararlarıda her geçen gün artıyor. Bilimadamları internetin sağlığımız üzerindekietkilerini araştırırken çok önemli sonuçlaraulaştı ve sağlımızı birinci dereceden etkileyenbazı hastalıkları tespit ettiler. Buhastalıklar şu şekilde sıralanabilir:Sağlık anksiyetesiBazı insanlar, hissettiği her ağrıyı araştırmaeğilimindedir. Hastalık hastasıdenilen bu kişiler için internet ciddibir bilgi kaynağıdır ve sürekli hissettikleriağrıların kaynağını ve nedenleriniararlar. Bu durum da kişiyi psikolojikbunalıma sürükler. Ciddi hastalıklarınbelirtilerini kendi hissettikleriacılarla bağdaştıran bu kişiler, zamaniçinde anksiyete hastası olurlar.Baş ağrısıİnternet kullanımına bağlı baş ağrıları3'e ayrılır. Tansiyon ağrısı: Göz ve boyunüzerinde oluşan baskıdan dolayı oluşur.Ağrı süresi 30 dakikadan bütün bir haftayakadar uzayabilir.Günlük kronik ağrılar: Günün yarısındanfazlasını baş ağrısı içinde geçiriyorsanızdurum kronik bir hal almış demektir.Stres ağrısı: Bu ağrı da internet başındaduyulan aşırı stresten kaynaklanır.Sırt ağrısıSürekli sabit oturmak sırt ağrısına yol açabilir.Bu ağrı bir de obezite ve sigara gibiolumsuz birtakım durumlarla da desteklenirsedayanılmaz boyutlara ulaşabilir.Derin ven trombozuDerin ven trombozu çoğu kez bacaktakitoplardamarlarda pıhtı oluşmasıdır. Oluşanpıhtının bacak toplardamarlarını tıkamasısonucu bacakta şişlik, ağrı ve yürüyememeşikâyeti oluşurken, pıhtının bulunduğuyerden kopup akciğere gitmesiile akciğer embolisi olarak isimlendirilennefes darlığı, öksürük ve göğüs ağrısıile karakterize olan ve bazen ölümcül olabilenbir durum gelişebilir.Saplantılı internetkullanımı "onlinekolizm"diğer bir ifadeyle"discomgoogolation"sendromu,yetişkinlerin yanısıra gençler veçocuklar arasındahızla yayılıyor.Ebeveynler çocuklarıiçin yeni eğitim fırsatısunduğunudüşündükleri içinevlerinde internetbağlantısı olmasınasıcak bakıyorlar.Munchausen sendromuÇok sık rastlanmasa da garip bir psikolojikrahatsızlık olarak biliniyor. Adını Karl FriedrichHieronymus Munchhausen’danalıyor. Bu rahatsızlığı olanlar, hasta olmadıklarıhalde hasta taklidi yapmak ya dabazen kendilerini gerçekten hasta edecek,yaralayacak davranışlarda bulunmak suretiylehastaneye yatmak istiyorlar. Hastalarıntek istediği ise hastanede kalmakve doktorlardan ve diğer personelden ilgigörmek.Facebook depresyonuYapılan bir çalışmaya göre, Facebook gibisosyal iletişim sitelerinde çok fazla konuşmak,genç kızları bunalıma sokabilir. Kızlarınsorunlarını konuşabilecekleri sohbetsistemleri ve sosyal iletişim araçları hiç bukadar gelişmemişti. Bu sayede genç kızlarartık problemleri hakkında daha rahatkonuşabilir oldu; ancak sürekli sorunlarve duygusal problemleri hakkında saatlerceve tekrar tekrar konuşmak endişeve bunalıma neden olabilir.İnternet öfkesiSağlığınız açısından ciddi sorunlar ortayaçıkarmayabilir ama psikolojik anlamdaoldukça yıpratıcı olabilir. Şiddete varansonuçları olan bu hastalığın kaynağıinternette çok fazla bilgi olması ama bugeniş bilgi hazinesine ulaşırken bağlantıyavaşlığına maruz kalınması. Bu yavaşlığıninsan psikolojisi üzerinde oluşturduğuşiddet ve zarar verme arzusu zamanlapsikolojik bir rahatsızlığa dönebilir.Upper Limb Disorders (Üst uzuv bozuklukları)Boyun tansiyonu, bilek tünel sendromu,tendon iltihabı, kesecik iltihabı gibi hastalıklarıngenel adıdır. Çok fazla yazı yazanve kolunu sabit tutan kişilerde görülen rahatsızlıklardır.Klavye kullanımı, bu gibihastalıkların baş düşmanıdır.İnternet bağımlılığı rahatsızlığı (IBR)Ivan Goldberg tarafından 1995 yılındayerici bir şaka ile ortaya çıkan varsayımsalbir rahatsızlıktır. Her ne kadarbir şaka olarak ortaya çıkmışsa dabazı kişiler bu olgunun gerçek bir durumakarşılık geldiğini savunmaktadırlar.Bu kişiler İBR’yi genellikle alttürlere ayırırlar. Bu türlerden bazılarıpornografi, mantık dışı oyun tutkusu,sosyal iletişim siteleri ya da web güncelerindeaşırı zaman tüketimine internetüzerinden alışveriş takıntısıdır.Dayanılmaz bir kumar oynama ya daalışveriş yapma isteği gibi etkiler deortaya çıkarabilir.Sonuç olarak gerek ülkemizde gerektüm dünyada tehlikeli sinyallervermeye başlayan sanal hastalıklarayönelik ciddi ve soğukkanlı bilimselçalışmaların yapılması elzem gözüküyor.Toplumların terakki etmesi içinbirincil etkinin kaliteli, iyi donanımlıve sağlıklı nesiller olduğunu düşünürsekİnternet hastalıkları gelecek nesillerinteminatı olan çocukları ve gençlericiddi biçimde pençesine alacaktır.Son derece ağır reçetelerle karşımızaçıkacak olan ve tehlike çanlarını dünyaile birlikte aynı anda hissettiğimizbu konunun üzerine ciddiyetle gidilmemesi,toplumları geri dönüşümsüzbir biçimde zehirleyecektir.


42MAYIS-HAZİRAN 2012İktidarın ‘ölüm de var'memurluğunu yapacağızMektepli olan Adakoğlu, daha öğrenciliği döneminde muhabirliğe başlayan; sırası ileAkit, Anadolu’da Vakit ve Milli Gazete’de görev yapan, Türkiye’nin çalkantılı senelerinetanıklık eden bir isim. Ali Adakoğlu, siyasî ve sosyal hayatı hedef alan 28 Şubat postmoderndarbesinin de mağdurlarından.BUĞRA KARDAN011 Ekim ayında basın hayatına2merhaba diyen Milat Gazetesi,28 Şubat belgeleri ile ses getiriyor.Bu belgeler ile dönemin aktörlerinive tartışılan uygulamalarını ele alıyor.Dini değerlere duyarlı olmayı, her daimmağdurun yanında yer almayı vaateden gazetenin genel yayın yönetmenliğiniAli Adakoğlu yürütüyor.Ali Adakoğlu, gazetenin misyonunu“Hz. Ömer’in 'ölüm de var' memuru bulunuyordu.Ona devamlı gelip ölümü hatırlatıyordu.Biz de iktidarı elinde bulunduranların'ölüm de var' memurluğuna soyunuyoruz.”diye açıklıyor.Mektepli olan Adakoğlu, daha öğrenciliğidöneminde muhabirliğe başlayan,sırası ile Akit, Anadolu’da Vakit ve MilliGazete’de görev yapan, Türkiye’nin çalkantılısenelerine tanıklık eden bir isim. Siyasive sosyal hayatı hedef alan 28 Şubatpostmodern darbesinin de mağdurlarından.Müdahalenin izleri halen belleğindeolan Adakoğlu, döneme dair şu anıyı anlatmadanedemiyor:“O sıralar Vakit’te muhabirdim. Gününbirinde gazeteye abartısız 300-350 polislebaskın yapıldı. Bu sırada gazetenintoplam 50 personeli bulunuyordu. Yani 1personele 7 polis denk geliyordu. Baskınıyapan polislerin yanında gazetenin etrafındabulunan binalarda keskin nişancılar vardı.Ben, o zaman yeni yetme bir <strong>haber</strong>ciydim.Camdan baktığımda keskin nişancılarıgördüm ve gayri ihtiyari ‘Ya, bu keskinnişancıları görünce insan ister istemez kendiniterörist gibi hissediyor.’ dedim. Ardındanbiri bana ‘Artistlik yapma' dedi.Onun daha sonra Adil Serdar Saçan olduğunuöğrendim.”İlk 18 ayında 50 bin okura hitap etmeyitemel alan Milat’ın kapılarını CihanDergi’ye açan Genel Yayın Yönetmeni AliAdakoğlu, gerek gazeteye gerek de güncelkonulara dair soruları cevapladı.Kariyer hayatınızdan söz eder misiniz?1974 Balıkesir Dursunbey doğumluyum.Dursunbey İmam Hatip Lisesi’ni bitirdiktensonra 1994’te Marmara Üniversitesiİletişim Fakültesi’ne girdim. Fakültedeikinci senenin yaz tatilinden itibaren sırasıile Akit, Anadolu’da Vakit, Milli Gazete,Gerçek Hayat Dergisi ve ardından MilatGazetesi’nde çalışma hayatım oldu. Buçerçevede Akit’te muhabir ve <strong>haber</strong> müdürü,Milli Gazete’de Muhabir, Gerçek HayatDergisi’nde yayın yönetmeni olarak görevyaptım. Şu an Milat’ın yayın yönetmenliğiniyürütüyorum.Gazetecilikte temel aldığınız ilkeler nelerdir?Gazetecilik kimliğimde olmazsa olmaz ko-ALİ ADAKOĞLU


MAYIS-HAZİRAN 201243şulum belden aşağı vurmaktan kaçınmaktır.Bir <strong>haber</strong>i yazarken o <strong>haber</strong>in muhatabınınrencide olup olmayacağını gözönünde bulundururum. Öteki kavramınınönüne geçmeye önem veririm. ÇünküBağcılar’da oturan genç de, Etiler’de oturangenç de bizim insanımız. DolayısıylaEdirne’de bulunan da, Kars’ta bulunan dabu ülkenin insanı. İnsanları birbirine düşmanyapacak, düşmanlık olmasa da kalbindemuhabbeti engelleyecek, yok edecekbir <strong>haber</strong> dili benimsemek Türkiye’yezarar verecek bir üslup.Peki Milat fikri nereden doğdu? Gazetenin serüvenindenana hatları ile söz eder misiniz?Meşhur Picasso’nun örneği ile başlayalım.Picasso, birine bir resim çizmiş. Resminücretine 10 bin dolar demiş. Ücretiödeyecek olan ‘10 dakikada resmi çizdin,10 bin dolar fazla değil mi?’ diye soruncao da ‘40 sene artı 10 dakika’ cevabını vermiş.Milat’ın kuruluşu da bu örnekten yolakoyulduğumuzda 10 dakikada bitmiş gibioldu ama ben, gazeteciliğe başladığımdanberi bir günlük gazetekurma ve günlük gazeteninnasıl olması gerektiğihususunda temelleri uzunsüredir oluşturuyordum.2006’da GerçekHayat’a yayın yönetmeniolarak geldiğimde de günlükgazetede nasıl bir personel şekli, nasılbir yayın anlayışı olacağını dosya olarakortaya koydum. Bu dosyayı bir günproje olarak hayata geçireceğim ümidi ilegüncelledim. Bu çerçevede Milat’ın kuruluşu,geçtiğimiz Ramazan ayında bir teravihsonrasında ortaya çıktı. Ve 1,5 ay içindegerek yazar gerek profesyonel mutfaktaçalışacak kadronun oluşturulması çalışmalarınıyürüttük. 20 Ekim 2011 tarihindenitibaren de yani 6 ayı aşkın zamandırMilat Gazetesi bayilerde yerini alıyor.Gündem belirleme adına Milat gereken yankıyı uyandırdımı, uyandırıyor mu?Yayın hayatımıza çıktığımızın birinciayında 28 Şubat süreciyle ilgili bugünekadar yayınlanmadık 12 belgeyi birbiri ardına yayımladık. Daha sonra KaşifKozinoğlu’nun yazdığı mektup vardı.Bu mektup, uzun zamandır gazeteleringündemindeydi. Onu biz bulup yayımladık.Mektubun içeriğinde Alman istihbaratörgütü BND’nin Türkiye faaliyetleriyer alıyordu. Mektupta Deniz Fenerie.v davasının detayları, Deniz Baykal’ınCHP genel başkanlığını bırakmasına yolaçan kaset skandalının arka yüzü ve KemalKılıçdaroğlu’na yönelik birtakım iddialarvardı. Bu mektubu yayımlamamızciddi anlamda ses getirdi. Bunun yanı sırabir bakış, bir duruş sergilediğimiz olaylarda oldu. Uludere saldırısından sonra ilkgün attığımız manşet, o gün yayımladığımızgazete, tabiri caizse mahşerde sorguyaalındığımızda çıkınımda götüreceğimbir delil. 'Rabb'im ‘ben bunu yaptım’ diyebileceğimbir gazetedir. Bu, benim oldukçaönem verdiğim bir manşetti, senelerceaşılamayan sorunlara karşı net duruşumuzuortaya koydu, gazetenin kimliğininoturmasına olanak tanıdı. Bunun yanındaokurla aramızda ciddi bağ oluşmasını beraberindegetirdi.Gazetenin yayın anlayışını öğrenebilir miyiz?Biz, İslami hassasiyetleri hem kendi hayatımızdahem de gazetemizin yayın anlayışındaolmazsa olmaz bir husus görüyoruz.Antiemperyalist bir anlayışımız var. Amamazlumun dini, dili ve ırkınısormaksızın hakkını savunmaklakendimizi mükellefgörüyoruz. Herhangibir yere muhalifliğimizyok ama kesinlikle embeditbir yayın da yapmıyoruz.Biz, arkadaşlarla yayınanlayışımızı oluştururken şunu ifade ettik;‘Hz. Ömer’in 'ölüm de var' memuru bulunuyordu.Ona devamlı gelip ölümü hatırlatıyordu.Biz de iktidarı elinde bulunduranların'ölüm de var' memurluğuna soyunuyoruz.Ölüm de var'ı kendilerinin hatırladığıgüne kadar bu görevi yürütmektekararlıyız.Bir başka husus Türkiye 70-75 milyonnüfusu ile tek yürek olma durumunda.Bunu biz <strong>haber</strong> dilimizde esas alıyoruz.İnsanları bir birlerine karşı kin ve düşmanlığasevk etmeden, kalbinden bile olsa kırgınlığayol açmayacak bir üslup benimsiyoruz.Yine yayın anlayışımızı oluştururken,Türkiye’nin senelerdir çare bulunamayanbirtakım sorunlarını göz önündebulundurduk. Bunların başında malumKürt sorunu geliyor. Bunların başında işsizliksorunu geliyor.Yani yayın anlayışımızı şöyle formülizeettik; antiemperyalist, antisiyonist,mazlumun yanında, ötekileştirmeyen,Türkiye’yi dünyanın merkezinde kabul


44MAYIS-HAZİRAN 2012eden ve Türkiye’nin bölgesel bir güç değilde bir dünya devi olduğu güne kadar bubağlamda mücadelemizi sürdürmeye çalışanbir gazete olarak yola koyduk. Kalbimizinve beynimizin kalemimize hükmettiğiölçüde bu düstur çerçevesinde gazetecilikyapmaya çalışıyoruz.Kaç personeliniz var? Editör ve muhabir sayınız nedir?Şu an İstanbul merkezimizde 38, Ankara’da4 olmak üzere 42 arkadaşımız çalışıyor. Darama genç bir kadro ile çalışıyoruz. 7 muhabirimizvar, 12 editör var, 8 grafiker ve sayfasekreteri var. Yine <strong>haber</strong> müdürü, yazı işlerimüdürü, yayın koordinatörü, yayın yönetmeni,Ankara temsilcisi ve Ankara bürosunda2 muhabir ile dağıtım-reklam servisigibi kadromuz var.Tiraj durumunuz ve hedefl eriniz nelerdir?Gazeteler 28 Şubat döneminde önemlioranda tiraj kaybına uğradı. Bu dönemdeinsanların gazeteye olan güveni ciddi anlamdasarsıldı. Şimdi basın bu sarsıntınınsonuçları ile karşı karşıya. Biz, 50 bin okurhedefine ilk 1-1,5 sene için kilitlendik. 18ayımızı doldurmadan 50 bin hedefini yakalamayaodaklandık. Şu an bayi ve aboneliksatışı olarak 10 binin üzerinde rakamıyakaladık, yaklaşık 12 bin tirajımız var. İlkaylar hiç de kolay değildir, fakat ben, bundansonra sürecin süratle ilerleyeceği kanaatindeyim.Çünkü Türkiye’de gazetelerinserüvenine baktığınızda kurulan gazetelerilk 3-4 ayda kapanır, 6 aydan sonra kapanangazetelerin sayısı son derece azdır. Kapansalarda değişik siyasi sebeplerle kapanırlar.Biz, kendi yağımızla kavrulmaya çalışanbir kurum olduğumuz için ciddi reklamkampanyaları yapamadık, bilboardlarlaçıkamadık, televizyonlarda kampanyalaryapamadık. Buna rağmen okurla sıcak temaskurma çabamız var. Tiraj adına ilk hedefimiz50 bin; şu an da 12 bin bandındaokur kitlemiz var.28 Şubat soruşturması başladı. Soruşturmadan hukukianlamda büyük beklentiler var mı?Ben umutluyum. Ergenekon ilk başladığındabu işten bir şey çıkmayacağı, birkaçastsubay ya da albayın yatıp çıkacağı gibihava vardı. Ama gerek medyanın önemlibölümünün bu konuya sahip çıkması,gerek siyasi anlamda kararlı duruş, gereksehukuk sisteminin doğru çalışması ile berabergeldiğimiz yer ortada. 28 Şubat sürecindede suçluların cezalandırılacağına inanıyorum.Çünkü Türkiye, artık yapanın yanınakâr kalacağı bir Türkiye değil. Biz zatengazetemizde ‘Yeni Türkiye’nin geleceği’diye bundan diyoruz. Türkiye, artık eskiTürkiye değil. Türkiye değişti, yeni bir ülke.Ekonomisi ile, siyaseti ile, hukuku ile, mantalitesiile yeni. Ben, bunlara bir şey olmayacağı,3 gün yatıp çıkacakları kanısındadeğilim. Suçlu olan herkesin cezalandırılacağıkanısındayım.Adalet, bir ülkenin olmazsa olmazıdır.Adalet mekanizması güçlendiğinde ekonomiksorunlar, sosyal anlamda Kürt sorunuve benzeri pek çok sorun silsile halindeaşılacaktır. Ben o yüzden 28 Şubat sürecindende 12 Eylül sürecinden de ümitliyim. 12Eylül’de Kenan Evren ve Tahsin Şahinkayacezalandırılsa bile yaş ve sağlık durumlarındandolayı cezaevinde yatmayacak. AmaEvren’in hapis yatmasından muradım yokturbenim. Muradım, hukuk karşısında suçluolduğunun tescil edilmesidir. Yoksa ÇevikBir, hapis yatsa ne olur, yatmasa ne olur.Bizim derdimiz bundan sonra Türkiye’deböyle bir sürecin olmamasıdır.”28 Şubat döneminde Vakit’te görev yapıyordunuz, ozamandan unutamadığınız bir anınız var mı?Vakit’e bir gün abartısız 300-350 polislebaskın yapıldı. Bu baskın sırasında gazetenintoplam 50 personeli bulunuyordu. Yani1 personele 7 polis denk geliyordu. Baskınıyapan polislerin yanı sıra gazetenin etrafındabulunan binalarda keskin nişancılarvardı. Ben o zaman yeni, tabiri caizseyeni yetme bir <strong>haber</strong>ciyim. Gazete camındanbaktığımda keskin nişancıları gördümve gayri ihtiyari ‘Ya bu keskin nişancılarıgörünce insan ister istemez kendini teröristgibi hissediyor’ dedim. Ardından bir tanesi‘Artistlik yapma' dedi. Onun daha sonraAdil Serdar Saçan olduğunu öğrendim.Çok uzatmadım, çünkü korkuyordum, ortada350 polis var. Bu, ciddi bir psikolojikbaskıydı. Kimse orada bize dipçik darbesivurmadı ama çekmecenizin 5 polis tarafındanaranmasından büyük baskı olabilir mi?Ben, şu an 28 Şubat sürecinde mağdurolanların hukuk çerçevesinde davaya müdahilolmasını doğru buluyorum. ‘Onlar onuyaptı, ceza çekme sırası onlarda’ anlayışını isedoğru bulmuyorum. Gerek iktidarın gerekhukukun da böyle baktığına inanmıyorum.28 Şubat uygulaması olan ve halen devameden akreditasyona karşı duyarlısınız. Bu uygulamane zaman son bulur?Dünya çok çabuk gelişiyor. Bence 5 sene,belki 5 sene bile çok uzun, Türkiye’nin eskihastalıklarından, akreditasyon gibi saçmasapan uygulamalardan, medya kuruluşlarınıyayın anlayışlarına göre sınıflandıran uygulamalardan,gazetecileri hayat felsefeleridoğrultusunda kast sistemine tabi tutanuygulamalardan vazgeçilecektir. Bu bir süreçtir,Türkiye iyi bir yolda fakat bir gecedede bütün yanlış işler düzeltilecek değil. Yanlışişler kademe kademe düzeltilecek, yanlışişleri biz dillendire dillendire düzelteceğiz.Kahramanlık ve peygamberlik dönemi bitti.Artık kadrolar dönemindeyiz. Kadrolar olarakülkede gördüğümüz yanlışları düzeltmekonusunda her bir birey kendi sorumlulukları,yetki alanı içinde sorumludur.


46MAYIS-HAZİRAN 2012Hükümetin en önemli icraatı27 Nisan’a verdiği cevaptırFOTOĞRAF: ALİ ÜNALTürk siyasi tarihinde kırılmaya sebep olandönemin Genelkurmay Başkanı YaşarBüyükanıt tarafından kaleme alınan 27Nisan bildirisini Genelkurmay’ın internetsitesinde yayınlanmadan önce 27 Nisangecesi mail yoluyla ele geçiren ve bildiriyikamuoyuna ilk önce duyuran HürriyetGazetesi Ankara Temsilcisi Metehan Demiro gece yaşananları ve Abdullah Gül’ünaskerden hesap sorma sürecini CihanMedya Haber Dergisi’ne anlattı.GKÖKSAL AKPINARazetecilikte 18 yılınıdolduran MetehanDemir, Ankaragazeteciliğinin hatırı sayılırisimlerinden biri. Bugünekadar 28 Şubat dönemindeyaptığı <strong>haber</strong>lerin yanısıra,Abdullah Öcalan'ınSuriye'den Moskova'ya kaçışınınduyurulması, SuriyeBaşkan Yardımcısı AbdülhalimHaddam'ın Öcalan'ınkaçışının perde arkasını anlattığıçok sayıda önemli <strong>haber</strong>eimza attı. Hayatında 42yılı geride bırakan Demir,Best FM'de ‘Konuşan Türkiye'programına yorumları ilekatılırken, uzunca bir süredirCNN Türk’te yayınlanan‘Parametre’ programında gazeteciBilal Çetin ile birliktepolitikanın nabzını tutuyor.Metehan Demir’i bu görevlerininharicinde en çok öneçıkaran <strong>haber</strong>i ise hiç kuşkusuz,‘27 Nisan bildirisi’nikamuoyuna ilk önce duyurmakoldu. Bildiriden 3 aysonra verdiği bir röportajda“Abdullah Gül'le askerler buişi oturup konuştular. Çünküsorun karşılıklı konuşmamaktançıkıyor. Hep BaşbakanErdoğan'la GenelkurmayBaşkanı Büyükanıt'ınİstanbul'da Dolmabahçe'debuluşup ne konuştuklarımerak ediliyor ya... BenceAnkara'da da yakın zamandaGül'le askerler arasında gizlizirveler gerçekleşti.” ifadelerinikullanması, döneminGenelkurmay Başkanı’nınhiç de hoşuna gitmedi. Öyleki, Demir’i, GenelkurmayBaşkanlığı “Bahse konu <strong>haber</strong>leryanlış değil; yalandır.Gerçek dışı <strong>haber</strong>leri yapanlarkamuoyunu yanıltmaktave Türk Silahlı Kuvvetleri'niyıpratarak belli amaçlara hizmetetmektedirler.” şeklinde,çok sert bir üslup ile yalanlamıştı.Aradan 5 yıl geçti.3 yıldır Hürriyet Gazetesi’ninAnkara temsilciliği görevinide yürüten Metehan Demir,o gün nezaket kuralları gereğifazla deşmediği konuyuve 27 Nisan gecesinin bilinmeyenleriniCihan MedyaHaber Dergisi’ne anlattı.Artık söz sırası MetehanDemir’de!..


MAYIS-HAZİRAN 201247Gazetecilik, hayalinizde olan bir meslek miydi?Gazetecilik çok küçük yaştan beri istediğimve sevdiğim bir meslekti ama küçükyaşlarda oyuncakçı bile olmak istedim.Çünkü ‘hayat boyu oyuncaklarla oynarım’diye düşünüyordum. 10 yaşına geldiğimdebabamı, üzücü bir hastalıktan dolayıkaybettim. O zaman da doktor olmakistedim. Yıllar geçti, uzun süre ne olacağımakarar veremedim. Orduya girdim veüsteğmen rütbesindeyken ayrılıp gazetecioldum.Orduya giriş sürecinizden bahseder misiniz?Lise son sınıfta okurken, ‘Top Gun’ filmiçok meşhurdu. Çok etkilenmiştimfilmden. Bir sabah annem uyurken,İstanbul’a otobüs bileti aldım ve HavaHarp Okulu’nun sınavına girdim ve başarılıoldum. Fakat Hava Harp Okulu’nun‘Top Gun’ olmadığını da öğrendim. Mezunolmaktan gurur duyduğum bir okuldurorası ama ‘Top Gun’daki gibi bir hayatyoktu açıkçası.“PİLOT OLMAMI ENGELLEYEN DOKTORUN ‘YER-DE BAŞARILAR’ CÜMLESİ AŞAĞILAYICIYDI”Ordudan ayrılmanıza neler etkili olmuştu?Askerlik, bir yaşam tarzı!.. Bunu sorgulamayabaşlarsanız ayrılacaksınız zaten. 65yaşındaki bir orgeneral bugün tatile giderkenizin kağıdı dolduruyorsa ben doldurmakistemem açıkçası. Ayrılırken rütbemüsteğmendi ve rütbemin ilk senesinde1994 yılında ayrıldım. Ben hayatımıgaranti altına almak için girmedim havakuvvetlerine. hava kuvvetlerine pilot olmakiçin girmiştim. Fakat çok anlamsızcave torpilim olmadığı için ufacık bir sağlıksorunundan beni elemişlerdi. Eleyendoktor, radyolog filmime bakmıştı ve ‘yerdebaşarılar’ gibi çok aşağılayıcı bir laf söylemişti.O yaşta pilot olma arzusuyla gelenbir gence kalkıp koca bir adam neler söylüyor?‘Bu hikâye burada bitmez’ dedimve ayrılmaya karar verdim. Bir de geleceğimigörmekten nefret ediyorum. Bir melekgelse bana dese ki; ‘Size bir sözleşmegetiriyoruz. 90 yaşına kadar yaşayacaksınızve 90'da öleceksiniz’ yarın ölme ihtimalimbile olsa ben böyle bir sözleşmeyiimzalamam. İleride emekli albay olma garantisiolan bir işi yapmak istemedim. Neolacağını bilmemek çok heyecanlı!.. İstemediğimhiçbir şeyi hayatta yapmadım,ayrıldım oradan.Metehan Demir ile ilgili neden ‘dünkü asker yenimuhabir’ algısı var? Sizce bu algı neden var?Genelkurmay’ıninternet sitesini koyduğu27 Nisan bildirisiyleilgili olarakCumhurbaşkanıAbdullah Gül’ün yüzyüzeaskerlere bildirininhesabını sorduğunubelirtenMetehan Demir, bututum karşısındaaskerlerin geri adımattığını ifade etti.Bazıları saldırmak için bunu söylüyor.Oysa, ki; benim meslekte 18'incisenem ve bugün 42 yaşındayım. Banasaldıranlar geçen ay falan işe başladığımısanıyor. Durup dururkenHürriyet’in Ankara temsilcisi yaparlarmı adamı. Bu anlamda Türkiye’detorpil geçmeyecek tek gazete HürriyetGazetesi’dir. Genel Yayın YönetmenimizEnis Berberoğlu’nun bana güvenmesi,benim bu noktaya gelmemdeçok önemli etkendir. O nedenle enbüyük amaçlarımdan biri, onun banaolan bu inancını hiçbir zaman boşa çıkarmamamdır.Aydın Bey beni temsilciolarak atadığı zaman ‘Bak seninleeldivensiz konuşalım, bu işi yapabileceğinedair çok kişi sana inancını dilegetirdi, beceremezsen seni oradan alırım.’dedi. Başka türlü buraya gelebilmekmümkün mü?‘HÜRRİYET’İN ANKARA TEMSİLCİSİ OLMAMINARKASINDA CEMAATİN OLDUĞU İDDİASI KOMİK’Hürriyet’in Ankara temsilcisi olunca ne gibi tepkileraldınız çevrenizden?Bu göreve ilk atandığım zaman ismi lazımdeğil bir profesör televizyonda demişki; ‘Arkasında Gülen cemaati var, İsrail,Amerika, Genelkurmay var'. Türkiye’dekomplo teorileri çok prim yapıyor. Çok


48MAYIS-HAZİRAN 2012komik gerçekten. Bunlar benim arkamdaolsa ben Amerikan başkanlığına oynarım.Hangi çevreydi size bunu söyleyenler?Aşırı ulusalcılar. Bir profesör, Ulusal Kanal'dasöyledi. Buna çok üzüldüm aslında.Buraya atanmamı, kimi askere, kimiMİT’e, kimi cemaate, hükümete, AbdullahBey’e bağladı. Türkiye’de yazar diyegeçinen bir tanesi bir yemekte benimatandığımı duyunca ‘sonunda askerlerdevreye girdi’ demiş. Bu aslında beni şuaçıdan mutlu ediyor. Demek ki, ben herkesile diyalog kurabilen ve herkesin sözümüdinlediği bir konumdayım ki, bukonuyla ilgili herkes bir yerden prim sağlamayaçalışıyor. Türkiye’de çok acıdır,sırtını bir yere dayamadan bir yere gelememek.Ama benim diyalog kuramadığımhiçbir yer olmadı. Çünkü ben gazeteciyim,taraf olamam.O profesöre daha sonra tepkiniz oldu mu?Buna çok üzüldüm gerçekten. Yaşına çokbüyük saygım var. Ama hocam çok abartmışsınızdedim. Türkiye’de her düşünceninbir alıcısı var maalesef. Hürriyet’inAnkara temsilcisi olmamda uzaylılarınbağlantısı var dese birisi, onun bile alıcısıolur.‘EN ÇOK AKREDİTASYON CEZASINA UĞRAYAN GAZETECİYİM’Ordudan ayrılmanız gazetecilik mesleğinize biravantaj sağladı mı?Hayır sağlamadı. Ben en çok akreditasyoncezasına uğrayan gazetecilerden biriyim.Öyle ki, 1998 yılında Hürriyet’te çalışırkenbeni Hüseyin Kıvrıkoğlu, genelkurmaybaşkanı iken Savunma Sanayi İcraKomitesi toplantısından sonra herkesinortasında ‘seni attıracağım oradan, senibitireceğim’ diye tehdit etti. Ertesi günbüyük bir gazete de bunu utanmadan‘Komutandan gazeteciye fırça’ diye <strong>haber</strong>yapabilmişti. O zaman da askere çokyakın diye Ertuğrul Özkök ve Hürriyet’ieleştirirlerdi. 28 yaşında tıfıl bir muhabirimo zaman. Çok moralim bozuldu. Yıkılmışbir şekilde büroya döndüm. SedatErgin, o zaman Ankara temsilcisiydi. HemenErtuğrul Özkök’ü aramıştı kendisi.Hürriyet o zaman, ‘Onun haddi değil onakarar vermek, seninle çalışmaktan gururduyuyoruz’ diye sahip çıkmıştı bana. Benbunu hiç unutamam. Kaldı ki, o dönemmedyanın tir tir titrediği bir dönemdi.‘28 ŞUBAT SÜRECİNDE ASKERDEN GELEN BİLGİ NOT-LARI ÇOK KOMİKTİ’Askerlerden size gelen ve itiraz edip yayımlamadığınız<strong>haber</strong> oldu mu?28 Şubat sürecinde her gazeteye, koca siyahpuntolu bilgi notları gelirdi sarı zarfiçinde ve o <strong>haber</strong>lere imza koyulmazdı.Ama o dönem ben, çalıştığım kurumdakarar mekanizmasında değildim.O sarı zarfın içinde ne gibi bilgi notları gelirdi?Çok komikti onlar. Çok güldüğümüz şeylervardı. Haftada bir iki tane zarf gönderirlerdive çoğunu gülüp yayımlamazdık.Çok komikti. O bilgi notları bir editör süzgecindenmutlaka geçerdi. Çok samimisöylüyorum. ‘Yunan ordusunda eşcinsellikeğilimi giderek artıyor’ gibi bilgi notlarıydı.Yani bundan bizim ordumuza ne.ABD’de eşcinsel var, Almanya’da da var.Bu mudur yani psikolojik harbin uzantısı.Bunları okudukça gülüyorduk!..‘ASKERİN ADAMI DEĞİL, DIŞİŞLERİ'NİN ADAMIDESİNLER’Sizin için ‘askerlere yakın gazeteci’ deniliyor!..Aslında böyle değil. En çok kavga edenbiri benimdir. Akreditasyonum benimçok iptal edildi. Çünkü ben, inandığımşeyleri söylemekten hiçbir zaman vazgeçmedim.Herkes benim askerlerle çok yakınolduğumu sanır. Oysaki esas benimyakınlığım Dışişleri Bakanlığı’dır. Dünyanınçok önemli noktalarındaki isimler çokyakın arkadaşımdır. Yurtdışına gittiğimdeaskerî ataşelerde kalmıyorum. Beyrut’daSerdar Kılıç’ta (şimdi MGK genel sekreteri),Washington’da Namık Tan’da,New York’ta Mehmet Samsar’da (ŞimdiUkrayna’da görev yapıyor), Şam’daÖmer Önhon’da, Frankfurt’ta İlhanSaygılı’da, yine New York’ta HüseyinMüftüoğlu’nda, Çin’de Murat Esenli’ninevlerinde kalıyorum. ‘Askerin adamı’ diyorlar,çok yanlış. Ama bana şunu diyebilirler‘Dışişleri'nin adamı’. Çünkü çok yakınarkadaşım hepsi.‘Askerin adamı’ cümlesinden oldukça muzdaripsinizanlaşılan!..Evet!.. Bu, beni rahatsız ediyor. Aslındaneysem oyum. Tanımaktan çokmutlu olduğum askerler'de var. ErginSaygun’u mesela cezaevine gönderdiler.Ben Saygun’u çok yakından tanırdım.TSK’nın yetiştirdiği en değerli subaylardanbiriydi. O yüzden Başbakan, BeyazSaray’da ilk defa bir askeri yanında götürmüştü.Çok üzülerek izliyorum onunla ilgiligelişmeleri. Onun çok değerli bir subayolduğunu düşünüyorum. Yargı kararverecek ama Balyoz’dan cezaevinde olantanıdığım generaller, amiraller var. İnanamıyorumböyle bir şeye karışacaklarınaama davaları görülüyor. Bu tespitleriyapıyor olmam ‘askerin adamı’ sonucunuçıkarmaz. O yüzden bu ‘askerin adamı’cümlesinden rahatsızım. Şimdi de bana‘Hükümeti sen çok destekliyorsun’ diyorlar.Hayır!.. Hükümetin iyi yaptığı şeylerisöylüyorum. Bu kadar haksızlık olmaz.Bunu bir gazeteci olarak da söylemek zorundayım.Tıpkı askerin iyi yaptığı şeylerisöylediğim gibi. Mesela ‘GenelkurmayBaşkanı Necdet Özel iyi’ diyorlar ama kötüyaptığı şeyler de var.NECDET ÖZEL’İN AKREDİTASYON UYGULAMASI ÇOKYANLIŞTI


MAYIS-HAZİRAN 201249Ne gibi mesela?Akreditasyon uygulaması yanlıştır.Türkiye’nin evlatları şehit olmuş orada,<strong>Zaman</strong> Gazetesi’ni, Samanyolu Haber’ifalan almıyor. Alacaksın, alacaksın!.. Öyleoturma düzenlerini değiştirmekle falanolmaz. Ama aynı Necdet Özel’in çok iyiyaptığı şeyler de var. Türkiye’de askerinolması gereken yere gelmesi konusundatarihi sorumluluklara imza atıyor. Fakatişte okyanusu geçerken derede boğuluyor.Emin olun, ben onların yüzüne desöylüyorum bunları. ‘Gündemimizde vebunu değerlendiriyoruz, gerekeni yapacağız’diyorlar. Bunu bizzat İlker Başbuğ’ada söyledim. Yakın zamanda çözülecekzannediyorum.‘BU KEZ MEDYA KENDİ İÇİNDE 28 ŞUBAT DÖNE-Mİ GEÇİRİYOR’Darbe süreçlerinde medyadaki askere selamdurma alışkanlığında bir değişim gözlemliyormusunuz?Medya çok önemli mesafe kat etti. Medyamesafe kat ederken sadece geçmiş yıllarınaçık hesapları sendromundan bir türlükurtulamadı. Hâlâ millet birbiri üzerindenaçık hesapları kapatmaya ve birbirinesaldırmaya devam ediyor. Medyanın içindesavaş var bu kez. Medya bir 28 Şubatdönemi geçiriyor belki kendi içinde. 28Şubat dönemi sorgulanacak dendiğindeherkes birbiriyle olan hesabını köşesineyansıtıp, isimler vermeye kalkıyor. Bilgiyefalan dayalı olduğundan değil, onun geçmişedönük hesabı olduğundan. Bu açıkhesaptır. Hesabı kapatılmayan ülke halinegelirsek, o zaman çok riskli. Herkesin‘Bir yerin adamı mı?’ diye bir soru varkafasında. Bana da soruyorlar Twitter'da‘kimin adamısın’ diye. Ne demek kiminadamısın? Ben bu ülkenin evladıyım. Çokrahatsız edici bir şey bu!..‘GAZETECİNİN, AKLINA HER ESENİ SÖYLEME ÖZ-GÜRLÜĞÜ OLMAMALI’Size göre gazetecilikte düşünce ve ifade özgürlüğünerede başlar ve biter?Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmasıadına bir aydının, bir gazetecinin aklınaher eseni söyleme gibi bir özgürlüğününolmadığını düşünüyorum. Bence buözgürlük bir bilgiye ve derinliğe dayalı olmalı.Eğer doğru bilgi ise bir aileyi acıtsabile o bilgi söylenmeli. Kamuoyunu bilgilendirmede rol, model gibi kritik bir yerdeysensen yapamazsın. Kandil’deki PKKkamplarına yönelik Silahlı Kuvvetler'in28 Şubat sürecindeher gazeteye, kocasiyah puntolu bilginotları gelirdi sarızarf içinde ve o<strong>haber</strong>lere imzakoyulmazdı. Ama odönem ben çalıştığımkurumda kararmekanizmasındadeğildim.sabah: 08.30’da operasyon yapacağını birgazeteci biliyorsa ve ‘1.000 asker sınırı geçecek,uçaklar kampları vuracak’ diye yazıyorsabu <strong>haber</strong>cilik mi? Bu operasyonunsonunda 50 tane askerin şehit olmasınayol açıyorsa o gazeteci, bu gazeteciliktekidüşünce özgürlüğümü ben bunubilmiyorum. 50 tane evladın kanına benparmaklarımı sürmem. Bildiğim zamanda bunu ben yazmam. Eğer bunun örneğiAmerika’da da varsa bana getirsinler.Hele İngiltere, Fransa’da falan hayattayazmazlar.‘MEDYADA ŞEFFAFLIK BİR YERE KADAR’Medya, her şeyi şeffafl aştırmak zorunda mıdır?MİT Müsteşarı toplantıya çağırdı. Toplantıylailgili televizyonlar, MİT MüsteşarıHakan Fidan’ın ‘MİT ile ilgili önemli açıklamalaryapması bekleniyor’ diye anonsyapıyor. MİT bilgi vermemek üzerinekodlu bir kuruluş!.. MİT Müsteşarı'nınaklında ne varsa bizimle paylaşmasınımı bekliyorsunuz? Böyle bir şey olabilirmi? O açıdan şeffaflıkda bir yere kadar.Biz okumuyoruz, medya mensupları çoğumuzbilmiyoruz. Hafızamızda geçmişisorgulamıyoruz.Darbe öncesi medyaya baktığımızda, medyanıntek bir merkezden beslenip darbeye zeminolması açısından önemli bir aracı kurum olduğunugörüyoruz. Neden medyamızın böyle birhastalığı var?Medyanın bu dönemlerde ‘üst düzeyaskerî kaynak’ hastalığı vardı. Askerler ileilgili her <strong>haber</strong> prim yapardı. Bu hastalığıntek sebebi aslında prim yapma meselesi.Muhabirler ‘Askere bugün nasıl yalakalıkyaparız' düşüncesinde değildi. Sadecemuhabirler ‘ben bugün ne yazayımda gazeteye bugün imzalı olarak <strong>haber</strong>imisokayım' derdindeydi. O dönemlerde deaskerler ile ilgili <strong>haber</strong>ler popülerdi. Dolayısıylamuhabirler de ona yoğunlaşırdı.Yoksa sabah toplantılarında ‘bugün askerinasıl yıkarız yağlarız’ düşüncesi yoktuO zaman buradan hareketle Refah-Yol’un devrilmesindesizin söylediğiniz unsurların etkili olduğunusöyleyebilir miyiz?Ben yaş itibarıyla karar mekanizmalarınıniçinde değildim. Ama o dönem bir muhabirolarak gözlemlerim bu yönde.Ama geçmiş ile ilgili okuma yapabiliyorsunuz!..En kritik dönemde önemli bir gazeteninmuhabiriydiniz sonuçta.. Askerîkaynaklardan gelen <strong>haber</strong>ler okunuyordudediniz. O zaman 28 Şubat’ta mevcuthükümetin devrilmesine en büyük olanağıistemeden de olsa medya sağladı!..Savunma muhabiri arkadaşlarımın o dönemRefah-Yol’u yıkmak için <strong>haber</strong>leryapayım derdinde olduklarını zannetmiyorum.Onların derdi tamamen askerlerile ilgili <strong>haber</strong> yapmaktı. Genelkurmay,savunma muhabirliği vardı ve o arkadaşlarkendi alanlarıyla ilgili <strong>haber</strong>leriyapıyorlardı. O zaman en popüler alandı.Hatta ben size çok ilginç bir şey söyleyeyim.O zaman Ankara temsilcimiz olanSedat Ergin, ‘Senin çok iyi derecede İngilizcenvar, seni biz yavaş yavaş diplomasiyedoğru kaydıralım, bu asker <strong>haber</strong>leriniartık nereye kadar yapabiliriz? DiplomasideTürkiye enteresan bir sürece giriyor’diye beni Dışişleri Bakanlığı muhabirliğinekaydırmıştı. O zaman ilk defaTürkiye’de savunma, Genelkurmay’ınyanında diplomasi branşının oluşmasınatanıklık ettim. ‘Türkiye’nin geleceği diplomasiüzerine kurulacak’ demişti SedatErgin. Dediği de oldu.27 Nisan'da Genelkurmay bildiriyi yayınlamadanönce bazı gazetecilerin cep telefonuna mesajgeldi söylentisi vardı, bu doğru mu?O akşam Ertuğrul Özkök dahil olmaküzere ilk kez benden duydu bütün medya.Ben o zaman Sabah Gazetesi’ndeydim.Böyle bir şey olsa Ertuğrul Özkök bunu 50bin kere duymaz mıydı? Mesaj olayı doğrudeğil. Çok komplo teorisi var o gecey-


50MAYIS-HAZİRAN 2012le ilgili ama hiçbiri doğru değil. Bazı arkadaşlarımızdaha sonradan ‘Bana da <strong>haber</strong>verilmişti’ diyor. Ama önemli olan, gazetecilikteilk <strong>haber</strong>i yapmaktır.27 NİSAN BİLDİRİSİNİN GELDİĞİ MAİLİ HÂLÂSAKLARIMİlk kez sizin <strong>haber</strong>inizin olduğu o bildiriyleilgili doğrusunu anlatabilir misiniz?O gece Başbakan’ın en yakın iki danışmanıylaAnkara’da Papermoon adlıRestoran’da yemekteydim. Şimdi kapandıo restoran. Saat 22.05’te gizli numaradanbana bir telefon geldi. Telefonda‘Genelkurmay karargâhından sizi komutanarıyor’ dediler. Hayatta olduğu içino komutanın adını vermeyeceğim. Şimdiemekli oldu. Dediler ki ‘Sizinle görüşmekistiyor.’ Komutan telefonda ‘Metehan,Yaşar Paşa’nın imzasıyla biz bir bildirihazırladık’ dedi. Bana <strong>haber</strong> vermeleribeni çok kayırdıklarından falan değil, tamamendoğallığında gelişmesinden kaynaklanıyor.Gazetelerin taşraları o saattedönüyor. Ben o sırada çok şüphelendim,acaba ses taklidi falan mı yapılıyor diye.Ben de komutana ‘Bir kopyasını mail olarakatar mısınız?’ dedim. Bana e-mail ilegönderdi metni. Hâlâ saklarım o maili. Osırada da bendeki telefondan anında mailigöremiyordum. Sonra restoranın müdürüvardı Volkan, ondan laptop istedim.Daha tsk.mil.tr’de yok bildiri. Ama banamail geldi. Saat 22.20 civarı. Başbakan’ıniki sağlam danışmanı da masada!.. Hiçbirşey söylemedim onlara. O sırada Saynuraradı Habertürk’ten. O gün de DSP’de birbaşkanlık krizi var, onu soruyor bana. Bende ‘Bırak DSP’yi birazdan, Türkiye’ninakışı değişecek. Uzun unutulmayacak birgece olacak. Devletin önemli bir kurumuönemli bir açıklama yapacak.’ dedim. Bentelefonu kapattım. Restoran’ın balkonundayapmıştım bu konuşmayı, onların yanındayapmıyorum tabi. Laptop önümdeydi,iki cümle Habertürk’te söyledim.İçeriye geldim. Masadaki herkesin telefonlarıçalıyor, yıkılıyor neredeyse masa.‘27 NİSAN BİLDİRİSİNİ YAŞAR PAŞA’YA O ANKİMETABOLİZMASI YAZDIRDI’Hürriyet Ankara Temsilcisi Metehan Demir 27 Nisan bildirisini dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral YaşarBüyükanıt’a o zaman ki metabolizmasının yazdırdığını ifade etti.Başbakan’ın danışmanlarının tepkisi ne oldu?Danışmanlardan biri bana, ‘Metehan yayındane söyledin?’ diye sordu. Bir şeysöyledim ama durum böyle böyle dedim.Dediler ki, sen ciddi misin? ‘Önceden<strong>haber</strong>i vardı’ bilgisi de yalandır. Yokböyle bir şey. Her şey benim gözümünönünde oldu. Hani böyle askerler bir arayagelmiş, komutanlar karargâhta toplanmışvs. hepsi hikâye. 27 Nisan bildirisininYaşar Paşa tarafından yazılması tahmininizdençok daha basit gelişmiş bir olaydır.Tamamen spontane anlık ruh haliyle,o anki metabolizma durumuyla ilgilidirYaşar Paşa’nın, daha fazla açmayalım.O anki metabolizmasının ona yazdırdığıbir şeydir bildiri. Sonra danışmanlara mailingeldiği yeri kapattım gösterdim ekranda.‘Ya bunlar çok ciddi cümleler’ deyip,Başbakan’ı aradılar. Başbakan hemen‘Yaşar Paşa’yı bağlayın’ demiş. Fakat ‘YaşarPaşa istirahat etmeye İstanbul’a gidiyor’demişler ve telefona çıkmamış. Olayondan sonra yürüdü gitti. Sonra danışmanlarda Başbakan’a gittiler.‘YAŞAR PAŞA, AKŞAMÜSTÜ: ‘ALIN BENDE METİNVAR, BUNU SİTEYE KOYUN’Metni ilk gördüğünüzde askeri yazım tekniğiaçısından nasıl değerlendirdiniz?Genelkurmay bildirilerinin hiçbiri askerîyazım tekniğine uygun değildir. O ankipopüler söylemleri, halkın beklentilerinive kendi ruh hallerini yansıtan bildirilerdir.Askerî yazım kuralları falan itibaretmezler. İçlerinden ne geliyorsa eskidenmillet ne duymak istiyorsa, o gün de öyleyazıldı. Tahmininizden çok daha basit vebirçok komutanın <strong>haber</strong>inin olmadığı birmetindir. Bugün çok şey biliyormuş gibibazı arkadaşlarımız şunun bunun <strong>haber</strong>ivardı diye söylüyor. Oysaki <strong>haber</strong>leri bileyoktu kimsenin. Yaşar Paşa üç gün boyuncao Kutlu Doğum Haftası'na takmıştı.O psikolojiyle, arabada falan yükseksesle tepkilerini dile getiriyordu. O günde bağıra çağıra evine gitti. Akşam 18.00gibi daha hiçbir şey belli değildi. Akşamaramış yardımcısını ‘Alın bende metinvar, bunu siteye koyun’ demiş. Hatta ertesigün bir kuvvet komutanı ‘keşke altınabizim imzalarımızı da koysaydınız’deyince o da ‘Gerek yok, onu ben yazdım’demiş. Bunu da bana daha çok yeni,yanında duran bir emir subayı anlattı.Böylesine tecrübeyi yaşayan bir gazeteci olaraksizce o bildirinin kaleme alınmasının nedenisadece Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmamasıiçin miydi?Abdullah Gül yalnız, çok önemli bir duruşsergilemiştir askerlere karşı.Ne gibi mesela?Bu bildiriye en çok tepki gösterenlerdenbiri tabii ki hükümet. Ama onunla birlikteAbdullah Gül’dür. Çünkü AbdullahGül, açıkça, çekinmeden ve korkmadanmeydan okurcasına ‘Bu metni siz bana mıyazdınız?’ diye sormuştur.Kime?Askerlere.


MAYIS-HAZİRAN 201251Telefonla mı?Yüz yüze. Askerler, bunun kesinlikle kendisinihedeflemediğini söyleyerek çok netve açık biçimde geri adım atmışlardır. AbdullahGül, 27 Nisan’ın hesabını bizzatşahsi olarak sormuştur.Cumhurbaşkanı olduktan sonra mı?O dönemlerde de, cumhurbaşkanı olduktansonra da sordu. Bizzat hesabınısordu. Bu, önemli bir detaydır. ‘Sağda soldaspekülasyonlar var, gerçekten siz benimi hedeflediniz’ diye sormuş. Bu konununasla onunla alakası olmadığına dairbir cevap almıştır.‘ABDULLAH GÜL, BİLDİRİDEKİ LAFLARIN ÜZE-RİNE YATMADI’Neşe Düzel’e bu konuyla ilgili verdiğiniz röportajdaGenelkurmay’ın size yönelik çok ağır biraçıklaması oldu. Bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz?Bu ülkede her yalanlama doğru değildir.İnönü’nün bir sözü var: ‘Gerçeklerin birgün ortaya çıkmak gibi çok kötü bir huyuvardır.’ Çok doğru. O röportaj yayımlandığındabir gün durdu Genelkurmay, ‘Yalandır,asla kimseyle görüşmemişizdir’ diyeikinci gün çok ağır bir açıklama yaptı.Ben oysaki, Abdullah Gül ile görüştülerfalan dememiştim. O zaman da medyadaçok popülerdi Metehan Demir’eağır yalanlama yazıları. Şimdi benim konuşmazamanım geldi. İlk defa konuşuyorum.O zaman Abdullah Gül, askerlerleçok açıkça görüştü ve hesap sordu. “Sizbu bildiriyi bana mı yazdınız?” dedi. Askerlerde ‘Biz sizin cumhurbaşkanı olmanızabir şey demeyiz’ diye görüşmelerdebizzat söyledi. Abdullah Gül, nezaketindenötürü o açıklamaya karşı bireysel biraçıklama yapmadı. Herkes benim Genelkurmaytarafından yalanlandığım gibi alçakçabir iddiaya prim verdi. Ben o zamanAbdullah Gül’ün bunun onlara hesabınıbizzat sorduğunu çok nezaket dolu cümlelerleifade etmeye çalışmıştım. Çünkü27 Nisan bildirisinde doğrudan AbdullahGül’ün hedef alındığına dair iddialarda vardı. Buna Abdullah Gül çok bozulduğuve sinirlendiği için doğrudan hesabınısorma ihtiyacını hissetmişti ve sordu.Askerler ile çeşitli zamanlarda görüşülürve devletin tepesinde diyalog vardıdiye ifadem vardı o röportajda. Ben bunusöylemeye çalışmıştım. Genelkurmay’adevlet nezaketinden ve aile terbiyemdendolayı cevap vermiyorum demiştim.Genelkurmay bildirilerininhiçbiri askeriyazım tekniğineuygun değildir. Oanki popüler söylemleri,halkın beklentilerinive kendiruh hallerini yansıtanbildirilerdir.Askeri yazım kurallarıfalan itibaretmezler. İçlerindenne geliyorsa eskidenmillet ne duymakistiyorsa, o gündeöyle yazıldı.Ama hakk’ın yendiği nokta da müdahaleetmekte de fayda var. Ben bugün onudüzeltiyorum. O yalanlamanın tamamıyalandı ve kötü niyetliydi. Çekinmedenve korkmadan cumhurbaşkanı olmadanönce ve sonrasında da Abdullah Gül 27Nisan’ın hesabını sormuştur. Askerler deasla ve asla sizi hedeflemiyoruz diye nezaketkuralları içinde geri adım atmışlardır.O bildirideki lafların üzerine yatmadıAbdullah Gül.‘27 NİSAN’DA ASKERLER SON KOZLARINI OY-NADI’O akşam bildiriyi ilk kamuoyuna duyuran gazeteciolarak hükümetin buna tepki verebileceğinihiç düşündünüz mü?Aklıma gelmedi açıkçası. Fakat şimdi geriyedönüp baktığımda Türk demokrasisininCumhuriyet tarihindeki en önemlidönüm noktasıdır. Eğer ki hükümet bildiriyecevap vermeseydi 28 Şubat’tan çokdaha ağır bir döneme girilecekti. Askerlerson kozlarını son kez oynamışlar.‘HÜKÜMETİN BİLDİRİSİNDE DAHA SERT İFADE-LER VARDI, ÇIKARILDI’Cemil Çiçek’in o açıklamasını dinleyince ne düşündünüz?O gece olanlara dair çok daha fazla bilgiyesahibim. Mesela hükümetin bildirisindenöte çok daha sert ifadeler de vardı hükümetkanadından. Gerçekten hükümet buanlamda çok net durdu. O net duruş belkibugün Türkiye’nin önünü açmıştır. Ogün eğer hafif bir sallansalardı askerler yıkardıortalığı. Hükümet sert bir açıklamayapmasına rağmen yine nezaket kurallarıiçinde kaldı. Aslında daha sert açıklamalarvardı içinde, sonradan çıkarıldı.‘HÜKÜMETİN EN ÖNEMLİ İCRAATI 27 NİSAN’AVERDİĞİ CEVAPTIR’Medya açısından nasıl değerlendirebiliriz 27 Nisanbildirisini?O gece yaşasın diyen medya mensuplarıda konuşmuş televizyonlarda. Ben yapmadımöyle bir şey. Ben sadece <strong>haber</strong>iverdim, çekildim. Beni çok aradılar televizyonlardanama ben <strong>haber</strong>in haricindeyorum yapmadım. Hükümetin 3 Kasım2002’den beri yaptığı birçok icraatıvar ama en önemli icraatı 27 Nisan bildirisineverdiği cevaptır. Duble yollar yapılabilir,ekonomik açıdan Türkiye uluslararasıbir aktör haline getirilebilir ama benceen önemli icraatı 27 Nisan’a yapılankarşı bildiridir. Bu, çok önemlidir Türkiyeiçin. Bugün düşünüyorum da o ruh haliyleonu yapabilmek müthiş bir başarı. Bunutarihte çok daha iyi anlayacağız. Şimdio gecenin herkes 27 Nisan bildirisindenbahsediyor. Ama askerler ona benzer bildirileridaha önce çok denemişler ve yapmışlardı.İlk kez karşı bildiri yapıldı. Bence27 Nisan’ın karşı bildirisi, o gecenin enönemli olayıydı. Çok önemliydi, zamanlaanlayacağız bunun ne olduğunu.‘ASKERLER HÜKÜMETİN AÇIKLAMA YAPACA-ĞINI DUYUNCA YAŞAR PAŞA HEMEN BAŞBA-KAN'I ARIYOR’O danışmanlara Başbakan’ın ilk tepkisini sordunuzmu?İnanamamış Başbakan ve tepki göstermiş.İnanmak istememiş diye biliyorum.Fazlasını bilmiyorum. ‘Hemen bağlayınkonuşayım. Neymiş bu, bakalım’ demiş.Sonra bir telefonla konuşuyorlar ama yoldaykentelefon kesiliyor. O sırada karşıbildiri yazılıyor ve Başbakan ile AbdullahGül yan yanalar. Kesildikten sonra taraflarbir daha birbirini aramıyor. Çünküaskerler hükümetin bir basın açıklamasıyapacağını duyunca Yaşar Paşa ‘hemenbağlayın görüşeyim’ diyor. Çok kısa birkonuşma yapıyorlar. Hem Abdullah Gül,hem Recep Tayyip Erdoğan kararlı duruşsergiliyorlar. Orada tabii Hüseyin Çelik,Cemil Çiçek, Ömer Çelik başta olmaküzere hepsi çok sağlam durdular.‘MEDYA ANDICI KORSAN’ HABERİM HATAYDI’


52MAYIS-HAZİRAN 20122007 yılında Nokta Dergisi’nin yayımladığı ikiönemli belgeden biri olan ‘Medya Andıcı’ belgesine11 Mart 2007 tarihli Sabah Gazetesi’ndebelgenin ‘korsan’ olduğuna dair <strong>haber</strong> yapmıştınız!..Fakat daha sonra dönemin GenelkurmayBaşkanı Yaşar Büyükanıt, belgenin gerçek olduğunusöylemişti!.. O zaman bir gazeteci olarakneler düşündünüz?Evet bunu kesinlikle örtmüyorum. O zamanbenim çok güvendiğim bir generalanlatmıştı. Ben o <strong>haber</strong>i çok gerekçeleriyle,detaylarıyla yazmıştım. O zaman görevdeolan bir paşaya itimat edip soru sormuştum.Onun da anlattıklarını yazmıştım.Evet doğru, orada hata yaptım yani.Askerî yazım teknikleri açısından sormuştumona. O da bana cevap vermişti.Ama bana yalan söylemiş.‘DARBE GÜNLÜKLERİ BANA DA GELDİ AMA GER-ÇEK OLDUĞUNA İNANMADIM’Nokta Dergisi darbe günlüklerini yayınlamadanönce sizin bilginiz olmuş muydu?O günlükler yayımlamadan önce çokkişiye gelmişti. Bilgim vardı evet. Çünküo tarz belgeler çok fazla ve itimatedemiyorsunuz. Bize 'yayımlama' falandiyen olmadı ama gerçek olup olmadığındatereddütlerim vardı. Nokta’yı oanlamda tebrik ediyorum. Fakat onabenzer bilgiler, belgeler çok gelirdi.Ergenekon davası için neler söyleyeceksiniz?Ergenekon davasının bir buçuk, iki seneevvelki gibi hararetle tartışılmadığını görüyorum.Çünkü Ergenekon davasında bugünmutlaka üzerinde ciddiyetle durulmasıgereken iddialar var. Geciktikçe sulanırbu iş. Tutukluluk süreleri uzadıkça algıdaseçicilikte herkes içeriğinden uzaklaşıyor.Dikkat edin, Ergenekon davası tartışılmıyor,uzun tutukluluk süreleri konuşuluyor.Çünkü algı yönetilemedi. Ergenekondavasında öyle isimler var ki, aman bendenuzak dursun. Ne kefil olurum ne konuşurumne de elini sıkarım. Adamın meselageçmişi çok kirli belli!.. Öte yandanbakıyorsun öyle adamlar var ki, niye içerideolduğunu anlayabilmiş değil. Mutlakabir şeyler vardır. Yoksa bu kadar büyük iddianameler,soruşturmalar vs yapılmazdı.Balyoz davası ile ilgili neler söyleyeceksiniz?Balyoz’da da kurunun yanında yaş yanıyormu diye merak ediyorum. Bugün Balyozdavasına benzer süreçlerde 60 civarındageneral ve amiral muvazzaf içeride.Büyük rakam. Bir an önce sonuçlansında benim tanıdığım, bildiğim general de‘adam değilmiş’ diyeyim. Ben bunu henüzdiyemiyorum. Süreç iyi yönetilemedi.İlker Başbuğ’un terör örgütü kurmak veyönetmek suçundan tutuklanmasına millet,‘Bir genelkurmay başkanına bu suçlamayapılırsa bu davaya nasıl itimat edeceğiz?’diye sorgulayabilir. Başbuğ’un internetandıcına attığı iddia edilen imzadandolayı devletin verdiği parayla nasılhükümete karşı bir süreç yürütebilir? Aslayürütemez. Bunun sorumluları en ağırşekilde cezalandırılmalı. Ama biz bu bölümlerimaalesef tartışamıyoruz. Çünküuzun tutukluluk, anlamsız bir suçlama terörörgütü kurmak ve yönetmek gibi. Yokartık yani.‘BAŞBAKAN’IN YOKLUĞU BU ÜLKEDE ÇOK BÜ-YÜK SORUNDUR’Başbakan ile ilgili nasıl bir profi l var MetehanDemir’in kafasında?Başbakan, çok sahici ve enteresan biradam!.. Başbakan, büyük bir lider. Bakınbunu isteyen istediği şekilde yorumlasınumurumda değil. Adam büyük lider!..Türkiye’de yüzde 50 oy alıyorsa büyük iş.Bu kadar büyük bir gücü kontrol altındatutuyor. Hâlâ kendisine sorgusuz herkesbiat ediyorsa ve her dediğini gece 02.00-03.00’e kadar çalışarak yapıyorsa büyükve önemli isim gerçekten. Bir ameliyat olduortadan biraz kayboldu, Türkiye’de nasılortalık birbirine karıştı. Başbakan’ınsağlığı üzerinden prim yapanlara ‘herkesBaşbakan’ı sevmek zorunda değil’ diyorum.Başbakan’a aşırı nefretle bakana şunusöylüyorum: ‘Başbakan’ın varlığını sorunedebilirsiniz, Başbakan’ın bu ülkedeyokluğunun çok daha büyük bir sorun olduğugerçeğinden uzaklaşmayın.’ Yokluğuçok daha büyük sorundur Başbakan’ın.Sadece Türkiye için değil, Ortadoğu içinde çok önemli bir aktördür. Çok önemlibir lider!.. Beni bunun aksine ikna edebilecekbir kişi olduğunu da sanmıyorum.Uçakta Başbakan ile seyahat ederken gözlemenizne oluyor Diğer liderlerle bir karşılaştırmayapıyor musunuz?Sırtına falan vuruyor başka bir ülkenin liderinin.‘Ne <strong>haber</strong>!..’ falan diyor mesela.Obama’nın sırtına vuruyor mesela iki tane.Tutuyor, çekiyor falan. Gerçekten çoksamimi bir lider!.. Milletin hoşuna gidiyorbu. Avrupalı hele hiç alışık değil, çünkühepsi monşer. Başbakan, bu ezberleribozmuştur. Bize de takılır, bir şeyler söyler.Başbakan’a bir şey sordular geçenlerde,ben de kendimi tutamadım cevabınıverdim. O da bana; “Valla Metehan çokderin adamsın:” diye takılmıştı. Ama çoksağlam bir ekip kurmuş. Ahde vefa çokönemli onun için. Yoldaş olduğu arkadaşlarını,dostlarını hiç yanından ayırmıyor.Mücahit Arslan gibi çok önemli bir danışmanıvar. Allah herkese Mücahit gibi yakınbir dost nasip etsin.Türkiye’de gazeteciliğin en büyük sorunu nedirsizce?Gazeteciler her zaman iş garantileriyle çalışamıyorlar.Özellikle muhabirlerin gelirsorunlarının düzeltilmesi lazım. Medyanın,birbirleriyle olan kavgaya da bir sonvermesi gerekiyor. Her gün köşelerdenmuazzam saldırılar gerçekleşiyor. Bir degazeteciyim diyerek yıllarca ortada dolaşanlarınhayatlarında bir tane imzalı <strong>haber</strong>iyok. Kardeşim sen nerede gazetecilikyaptın? Üç tane köşe yazısı yazınca gazetecimi oldun? Hangi kişiyle röportajyaptın, hangi <strong>haber</strong>i bize aktardın? Böylemodeller var maalesef. Alanda biber gazıyiyen, ayakkabısının altı delik, çok büyükzorluklar ile yaşayan bu işin emekçisi tümmuhabir arkadaşlarım gazetecidir. Hâlâmuhabirlik yapıyorum. Tek gurur duyduğumşey muhabirliğimdir. Ankara temsilcisiolunca ne oluyor ki? Genel yayın yönetmeniolunca ne oluyor ki? Önce bizimmuhabirliğimizi korumamız lazım. Mesleğebaşlayanlar da editörüm diye geçiniyorlar.Ben işimi seviyorum. Bu da torpillefalan olmuyor. Bu meslekte torpille enfazla üç ay idare edersin.


54MAYIS-HAZİRAN 2012Özgür basın,mutlu ülke!..Dünya basın özgürlüğü endeksi ile ülkelerin ‘mutluluk sıralaması’ arasındakiparalellik oldukça dikkat çekici. Bu yıl ‘dünyanın en mutlu ülkesi’ seçilenDanimarka, son 10 yılda tam üç kez basın özgürlüğü şampiyonu oldu. Bu ödülü 3kez kazanan başka bir ülke yok. Peki Danimarka medyasını ayrıcalıklı kılan ne?EMRE OĞUZ“Hayatınızdan memnun musunuz?”ya da “Kendi mutluluğunuza10 üzerinden kaç puanverirsiniz?” Bu ve benzeri sorular ColumbiaÜniversitesi’nden bir araştırmagrubu tarafından 2005 ile 2011 yıllarıarasında dünyanın 195 ülkesinde binlercekişiye soruldu. Cevaplar toplandı,tasniflendi, rapor haline getirildi ve sonuçlarnisan ayı başında açıklandı. Bunagöre, dünyanın en mutlu ülkesi Danimarka,en mutsuz ülkesi ise Afrikaülkesi Togo oldu. Türkiye ise dünyanınen mutlu 78. ülkesi...Söz konusu rapor, dünyanın enmutlu ve en mutsuz ülkelerini sıralamaklakalmıyor. Mutluluğun ve mutsuzluğunsebepleri üzerinde de duruyorve önemli çıkarımlarda bulunuyor.Öncelikle farklı şekillerde dünyanınbirçok ülkesinde bilinen ‘parayla saadetolmaz’ anlayışı ‘bir miktar’ sarsılmışdurumda. Çünkü sonuçlara göre;para ‘bir miktar’ saadet getiriyor. Bununlabirlikte insanların zenginliktendaha fazla önem verdiği şeyler de var;bireysel özgürlük ve sosyal destek gibi…Rapora göre dünya 30 yıl öncesinenazaran sadece yüzde 0,14 oranında‘daha mutlu’ bir gezegen...MEDYA DENETİMİ, REFAH DEVLETİNİN PARÇASIRaporun şaşırtıcı olmayan sonuçlarındanbiri de Danimarka’nın birinci olmasıydı.Zira bu, irice bir şehir büyüklüğündekiyüzölçümü ve yaklaşık 5,5milyon nüfusuyla Danimarka için artıkneredeyse sıradan denebilecek birsonuç. Son yıllarda yayınlanan birçokaraştırma, Danimarka’nın dünyanınen mutlu ülkesi olduğunu gösteriyor.Araştırmanın arkasındaki uzmanlaragöre Danimarka’nın dünyanın enmutlu ülkesi olmasının arkasındaki enönemli faktör, Danimarkalıların eğitim,sağlık, iletişim, ulaşım, barınmagibi temel ihtiyaçlarının diğer ülkelerenazaran çok daha iyi bir şekilde karşılanıyorolması. Danimarkalılar buna‘refah devleti’ diyorlar.Komşuları İsveç ve Norveç gibizengin demir-çelik ya da petrolrezervlerine sahip olmadıkları için


MAYIS-HAZİRAN 201255Danimarka’da bütün planlar, refahdevletini güvence altına alacakşekilde düşünülüyor. Medya dabu sistemin önemli bir parçası. Zirasistemin devamlılığını güvencealtına almak için hayati öneme sahipolan denetleyicilik görevi medyatarafından yerine getiriliyor. Sistemisekteye uğratacak yolsuzlukların,her kim tarafından yapılırsa yapılsın,üzerine gidiliyor. Gazetecilerbu konuda oldukça gözü kara birşekilde hareket ediyor.DEVLETİN GAZETECİLERİ HÜKÜMETİ Bİ-LE DÜŞÜRÜYORBu durum sadece özel medya kuruluşlarıiçin değil, devlete ait yayınkuruluşlarında çalışan gazetecileriçin de geçerli. 1993 yılındaDanimarka’da hükümetin devrilmesinesebep olan ‘Tamil skandalı’,Danimarka Devlet TelevizyonuDR’de çalışan bir gazeteci tarafındanortaya çıkarılmıştı. DR, hükümetindüşmesine yol açan <strong>haber</strong>i yayımlamaktaen küçük bir tereddüt dahigöstermemişti.Aslında Danimarka medyasınıntoplumda mutsuzluğa yol açan yolsuzluklarve haksızlıklıklara karşıtavrını göstermek için o kadar geçmişegitmeye bile gerek yok. Dahaiki yıl önce askerî sırları anlatanbir kitabın basılmasını engellemeyeçalışan Genelkurmay BaşkanıTim Sloth Jorgensen, gazetelerinoluşturduğu kamuoyu baskısındansonra istifa etmek zorunda kalmıştı.Danimarka medyasının bu özelliği,geçtiğimiz yıllar boyunca dünya genelindebasın özgürlüğünün öneminedikkat çekmek isteyen çeşitli organizasyonlarında dikkatini çekti. NitekimBirleşmiş Milletler’e de basın özgürlüğükonusunda danışmanlık yapan SınırTanımayan Gazeteciler Örgütü, 2002yılından beri yayımladığı ‘Dünya BasınÖzgürlüğü Endeksi’nde birinciliği şimdiyekadar tam üç kez Danimarka’yaverdi. Dünya genelinde bu başarıyı gösterebilmişikinci bir ülke henüz yok. Bununarkasında basın ve ifade özgürlüğününalelade bir kanun ya da yönetmeliktarafından değil bizzat DanimarkaAnayasası tarafından güvence altınaalınmasının etkisi de büyük.Danimarka Anayasası’nın konuylailgili 77. maddesi, sadece ifade özgürlüğünündeğil ‘refah toplumunun’ devamınında mühim bir destekleyicisi.Anayasanın ilgili maddesi şu şekilde:“Herkes düşünce ve kanaatlerini yazılıve sözlü olarak açıklama ve yaymahakkına sahiptir. Bu hürriyet, mahkemelerekarşı sorumluluk içinde kullanılır.Sansür ve başka engelleyici kurallarhiçbir şekilde uygulanamaz.”Özgür basın vemutluluk sıralamasındailk 13 ülkenin 10'u aynıDÜNYANIN EN MUTLU 13 ÜLKESİ (2012)1. Danimarka2. Finlandiya3. Norveç4. Hollanda5. Kanada6. İsviçre7. İsveç8. Yeni Zelanda9. Avustralya10. İrlanda11. ABD12. Kosta Rika13. Avusturya……………..78 TürkiyeDÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ ENDEKSİ (2012)1. Finlandiya2. Norveç3. Estonya4. Hollanda5. Avusturya6. İzlanda7. Lüksemburg8. İsviçre9. Cape Verde10. Kanada11. Danimarka12. İsveç13. Yeni Zelanda……………..148 Türkiye


56MAYIS-HAZİRAN 2012Gazi İletişim, ‘sanaliletişimciler’ için düğmeye bastıGazi Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde hizmet veren gazete ve radyoyainternet televizyonu da eklemeye hazırlanan Gazi İletişim, öğrencilerini, birbranşta uzmanlaşarak mezun etmeyi hedefliyor.GHASAN ÖNALeçen yüzyılın müfredatıyla medyayauzman yetiştiren iletişim fakülteleri,sektörün sanal alemekayması nedeniyle müfredatlarında değişikliğegitmeye hazırlanıyor. Bununilk sinyali ise Gazi Üniversitesi İletişimFakültesi’nden geldi. İnternet medyasınadönük yeni bölüm açmaya hazırlananGazi İletişim; müfredatı ise tamamenyenileyecek. Fakülte bünyesindehizmet veren gazete ve radyoya internettelevizyonu da eklemeye hazırlananGazi İletişim, öğrencilerini, bir branştauzmanlaşarak mezun etmeyi hedefliyor.Gazi Üniversitesi İletişim FakültesiDekan Vekili Prof. Dr. Nurettin Güz,1990’lı yıllarda 6 iken çok gördükleri iletişimfakültelerinin sayısının 50’yi geçtiğinedikkat çekti. Bu fakültelerden her yıl 5binin üzerinde mezun verildiğini belirtenGüz, bu öğrencilere geçen yüzyılın müfredatıylaeğitim verildiğinin altını çizdi.Öğrencilerini mezun oldukları zaman rahatiş bulabilecek şekilde yetiştirmek içinradikal değişikliklere gideceklerini vurgulayanGüz, “İnternet medyası hakikatençok ön planda. İnternet medyasına uygunolarak müfredat programımızı değiştiriyoruz.Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesiolarak bu programlar üzerinde çalışıyoruz.Bu konuda radikal değişikliklerimizvar. Mezun edeceğimiz öğrencimizinen azından bir alanda uzman olmasınıistiyoruz. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'negelen öğrenci, bir uzmanlık alanıseçecek ve o alanı çok iyi bilecek.” dedi.Yeni bölümler açmak için hazırladıklarıkararın üniversite senatosunda olduğunu,bu kararın yakında YÖK’e gönderileceğiniifade eden Güz, Gazetecilik,Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Radyo Televizyonve Sinema bölümlerine ilave olarakinternet medyasına yönelik Görsel İletişimve Tasarım ile Reklamcılık bölümleriaçacaklarını kaydetti. İletişim fakültelerindeşu an ilk iki yıl genel sosyal bilimler, 3ve 4. sınıfta ise mesleğe ilişkin bilgiler verildiğiniaktaran Nurettin Güz, “Ancaksektör, uygulamayı bilen, bir alanda uzmanlaşmışmezun istiyor. Şu anda iletişimfakülteleri bu isteğe göre yapılanmış değil.Biz Gazi olarak bunun ilkini gerçekleştireceğiz.Genel sosyal bilim derslerini asgariyeindirip ilk iki yılda genel alan derslerini,teorik eğitimi öğrencilerimizin tamamınavereceğiz. Üç ve dördüncü sınıftan itibarende uzmanlaştıracağız. Radyo televizyonbölümünde okuyan bir öğrencimiz,kameramanlık, sinema, radyo, muhabirlik,montajdan birinde uzmanlaşarak mezunolacak. Sektöre gittiği zaman staj yapmadan,mesleği öğrenmeden iş hayatınaatılacak.” diye konuştu.Fakülte bünyesinde stüdyoları bulunduğunu,teknik bir, takım eksikliklerin giderilmesiiçin ise çalışmalar yürüttüklerinisöyleyen Güz, gelecek eğitim öğretimyılı ile birlikte internet üzerinden bir webtelevizyonu kurmayı planladıklarını dilegetirdi. Radyo Gazi’nin aktif olarak yayınhayatını sürdürdüğünü, haftalık üniversitegazetesini yayımladıklarını aktaranGüz, “Bu, öğrencilerimizin kendileriniyetiştirmesi için büyük bir avantaj. Şunuiddia ediyoruz, öğrencimize stajı fakültemizdeyaptıracağız. Ayrıca form doldurupgönderen değil, öğrenciye gerçekstaj yaptırtan kurumlara yönlendireceğiz.Mezun olan her öğrencimiz sektörde çalışsınveya çalışmasın, sektörün ayrıntılarınıbilecek.” açıklamasında bulundu.


Yaz Tatil Kitaplarmzla okul öncesinden5. snfa kadar tüm örencilerimiz örendiklerini,tatilde elenerek pekitirecekler./CoskuYayinlari/Cosku_Yayinlari


58MAYIS-HAZİRAN 2012Günaydın Gazetesi’ninismini Zeki Müren verdiLise yıllarında amatörcebaşladığı gazeteciliğiprofesyonel olarakyapmaya üvey annesinintavsiyesi üzerineHalit Kıvanç'ın yanındabaşlayanErdoğanArıpınar, muhabirliktenbaşlayıp, genelyayın yönetmenliğireklam sorumluluğubirçok dalda çalışmalaryaptıEAHMET TEKİNrdoğan Arıpınar, Türk gazeteciliğininduayen isimlerindenbiri. Gazetecilikte muhabirliktenbaşlayıp, genel yayın yönetmenliği,reklam sorumluluğu gibibirçok dalda çalışmalar yaptı.1932 yılında Kilis’te müftününevinde doğan Arıpınar, babasısubay olduğu için Malatya’ya tayinolunca 1935 yılında Malatya NüfusMüdürlüğü'ne kayıt ettiriliyor.İstanbul’a 300 yıl önce göç etmişbir aileden olan Erdoğan Arıpınar,babasının görevinden dolayı ilkokuluHavza’da, ortaokulu Bursa Lisesi’nde, liseyide Balıkesir’de yatılı olarak okuyor.Üniversite eğitiminde hukuk fakültesinikazanan tecrübeli gazeteci daha sonraedebiyat Fakültesinden mezun oluyor.Gazeteci bir aileden geldiği için yazmayamerakı daha küçük yaşlarda başlayanErdoğan Arıpınar, eniştesi FeridunDemokan’ın kendisine ‘Bir şey duyduğunzaman mutlaka bunu dipnotuyla biryere yaz' tavsiyesi ile yazdıklarını not etmiş.İyi derecede İngilizce bilen ErdoğanArıpınar, 1948 yılında Bursa’da yayımlananAnt gazetesine giderek çok iyi İngilizcebildiğini ve Yeni Orman’ın Çocuklarıromanını tercüme edebileceğini söyler,böylece ilk yazısı 1948 yılında Ant gazetesindeyayımlanmış olur.Erdoğan Arıpınar, lise yıllarındaamatörce başladığı gazeteciliğe profesyonelolarak yapmaya ise üvey annesinintavsiyesi üzerine Halit Kıvanç'ınyanında onun yardımıyla başlar. Ogünleri anlatırken duygulanan Arıpınar,“1952 yılında İstanbul’a yaz tatilinegeldim. Analığım bana dedi ki: 'Sengazeteciliğe meraklısın, Halit Kıvançdostumuz git onunla konuş. Halit Kıvanç,o zamanlar Türkiye Spor diye birgazete çıkarıyor, diğer gazeteler 30 binsatarken Halit Kıvanç’ın çıkardığı gazete60 bin satıyor. Gazete Şişli’de HabibEdip Törehan’ın İsviçre’den getirmişolduğu makineler de basılıyor. Bütünotoriteler orada çalışıyor. Sen öğ-


MAYIS-HAZİRAN 201259rencisin gazetemizin Balıkesir muhabiriol dediler." derken, o günleri şöyle anlattı:"Ben de Balıkesir’e döndüm amabir şeyler yapmalıyım ki, <strong>haber</strong>lerim çıksın.Ben de yatılı okuduğum yere giderekaraştırmalara başladım ve KurtdereliMehmet Pehlivan’ın mezarının bizeyakın bir yerde olduğunu duydum.Gittim araştırdım ve mezarını bulup, resimleriniçekip <strong>haber</strong>ini de yazım güzelolmadığı için bir arkadaşıma yazdırıpİstanbul’a gönderdim. Aradan 4 güngeçince benim <strong>haber</strong>im gazetede birincisayfadan ‘Kurtdereli’nin mezarını bulduk’diye çıkmış. İlk <strong>haber</strong>im böyle gazetedeyer aldı.”Üniversiteyi kazanınca İstanbul’a gelenArıpınar, daha sonra önceden de <strong>haber</strong>lerininçıktığı Türkiye Spor’a tekrar giderve onlardan iş ister. 100 lira, yani bugününparası ile 10 büyük altın ile işe başlar.O zamanın imkanlarına göre masadahi olmadığı için Erdoğan Arıpınar,kendi imkânları ile pazar günü kendisinebir masa hazırlar ve pazartesi işbaşıyapar. O yıllarda spor basınında amatörlerçok fazla revaçta olduğu için ErdoğanArıpınar, o dalda branşlaşmayı kendinehedef koyar. Her şey yolunda giderkenyaşanan bazı gelişmelerden dolayıHalit Kıvanç ve ekibi gazeteden ayrılıncaErdoğan Arıpınar da gazeteden ayrılır.Daha sonra Erdoğan Arıpınar, CumhuriyetGazetesi'nde Kenan (Şengül) diyebir gazetecinin askere gitmesi ile CemAtabeyoğlu ile görüşüp 1955 yılında işbaşıyapar.Dış politika servisi ile aynı masayı paylaşanErdoğan Arıpınar, servisi kurduktansonra askerliğini yedek subay olarak yapıpgeri gelir.YAPIMA UYMAYAN ŞEYLER OLDUCUMHURİYET’TEN AYRILDIMErdoğan Arıpınar, Cumhuriyet’te çalışmayadevam ederken daha sonra yapısınauymayan şeylerin artarak devamettiğini görünce Cumhuriyet Gazetesi'ndenayrılır. Ayrılma sürecindeher iki tarafın birbirinden rahatsız olmasıetkili olmuştur. İşten ayrılınca ErdoğanArıpınar, Hürriyet Gazetesi'ne elindebulunan <strong>haber</strong>leri göndermeye devameder. Göndermiş olduğu “Bir Ermenipapaz âşık oldu, bir kıza kaçtı” <strong>haber</strong>içok beğenilince Hürriyet’ten, birayda aldığı maaşı bir günde kazanmış.ZEKİ MÜRENDeneyimli gazeteciErdoğan Arıpınar,Günaydın Gazetesi’ninisminin ne olacağı tartışılırkenünlü sanatçıZeki Müren’dengazetenin isminin'Günaydın' olmasıyönünde mektup gelmesiniüzerine isimolarak Günaydın’ı tercihettiklerini anlattı.ERDOĞAN ARIPINARZaten işten ayrılınca da eşinden büyükdestek gördüğünü ifade eden Arıpınar,“Gazetecilerin eğer evde eşleri destekolmazsa bu iş yapılmaz.” diyerek, eşininher zaman kendisine verdiği desteğiunutamayacağını ifade ediyor.O zaman daha ismi konulmamış Yeniİstanbul gazetesinin patronu Kemal Uzankendisiyle görüşmek ister. Kendisine “Neistiyorsun?” dediklerinde “Cumhuriyet’tealdığım maaşın 3 parmak üstünü istiyorum.Bir de çalışma arkadaşlarımın parasınınzamanında ödenmesini isterim, başkaşartım yok dedim.” O kişi, ismini vermeyeceğimkişi transfer olurken 35 bin lira istedidediler, ben alamam o parayı, alırsam beniburaya bağlar dedim.Transfer olduktan sonra ‘Erdoğan ArıpınarYeni İstanbul’da’ reklamları gazetelerdedönmeye başlar. Genç ve çalışkangazeteciye 6 ay sonra bu defa Fotospor’dantransfer teklifi gelir. Kendisiyle bir pasajdagörüşmeye çağrılır, ‘Ben hayırlı bir iş içinorada imza atmam’ diyen Arıpınar, dahasonra patronla konuşur. Şansına o gün gazetedenikramiye aldığı için zarf cebindedir,“Ne para istiyorsun?” sorusuna aldığımpara zarfın içinde baktılar, tam 4 bin liravardı. Daha sonra sana <strong>haber</strong> vereceğiz.Böylelikle Fotospor’da işbaşı yapmış olur.GÜNAYDIN'IN İSİM BABASIGünaydın Gazetesi'nin ismi henüz konuşulmamış,birçok isim teklif edilir ancak ZekiMüren’den de ‘Günaydın olsun’ mektubugelince gazetenin ismi Günaydın olur.Erdoğan Arıpınar, Günaydın Gazetesi'ndespor servisinde çalışırken patronunkendisini bir anda seçim masasına aldığınısöylüyor. Seçim sonuçlarını her taraftakimuhabirlere sorarak tahmin ettiğinive yüzde 99 olarak bildiklerini vurgulayankurt gazeteci, “Seçimden sonra HaldunBey ile görüştüğümde ‘Çok iyi iş çıkardınızama bir tek Amasya’yı bilemediniz.’dedi. Ben Aslında bunu da bilecektik amaAleviler son anda parti değiştirince bilemedik.’dedim söylene söylene odadan çıktımama patronum hakkımı yemedi ve özel ikramıile beni ödüllendirdi.” dedi.Günaydın Gazetesi'nin değişik birimlerindegörev yapan tecrübeli gazeteci, görevliolarak gittiği hacda ise yine gazetesinetraj getirecek bir olaya imza atar. O günlerinheyecanını hâlâ yaşayan Erdoğan Arıpınar,kimsenin aklına dahi gelmeyen <strong>haber</strong>cilikolayını şöyle anlatıyor:


60MAYIS-HAZİRAN 2012“Hacca giderken yanımda 20 tane postakutusu götürdüm ve Harem-i Şerif’inönüne yerleştirdim. Türk hacılara Postanızıburaya atın, bunların hepsi Türkiye’yegidecek.’ dedim. Akşamları da mektuplarıTürkiye’ye gönderdim. Arabistan’da postanelerçoğu zaman kapalı olduğu için bazıhacıların yerine mektupları ben yazdım.Bunları yazarken komşunun ismi,ineğinizin ismi, torunun ismine diyorum aldığım cevaplarıda mektubun içine yerleştiriyorum.Tabii ki bu mektuplar gazetedeyer alınca Türkiye’de herkesgazete alıyor. Dedemden, ninemdenmektup var diyerek çünkümektuplar yalan değil gerçekti.”HÜRRİYET’E EV KARŞILIĞI TRANSFEROLDUMErdoğan Arıpınar, HürriyetGazetesi'nin patronu NezihDemirkent’in kendisine transfer rteklifi yaptığını ve beğendiği birevin alınması karşılığında yani transfer parasıolarak yeni gazetesinde iş başı yaptığınıaçıklıyor. Hürriyet'e geçince kendisinin<strong>haber</strong> müdürü yapılmak istendiğini dilegetiren tecrübeli gazeteci, “Ben spordangeldim, aslına bakarsanız 10 kez <strong>haber</strong> müdürlüğüyaparım ama orada çalışanlar kabullenecekmiydi? Her zaman yeniliklereaçık olduğum için o sırada Kızılderili olayıçıktı. Geceleyin evden nasıl çıktım hatırlamıyorum.Yazı işleri ile birlikte yıldırım baskıyapalım dedim. Saat 06.30’da yeni gazeteyiyaptık. O gün ekstradan 30 bin sattık.Türkiye’de böylelikle ilk yıldırım baskıyı dabiz yapmış olduk.”Daha sonra bazı sorunların ardındanErdoğan Arıpınar, yıldırım servisine yaniinsanların sorunlarına çözüm bulan servisinbaşına getirilmiştir. O servis sayesindebirçok olayı çözdüğünü hatırlatan Arıpınar,en büyük kötülüğün ise bu servisin kapatılmasıile yapıldığını kaydetti.ALIŞVERİŞ GAZETESİ ÇIKARDIK, ORTALIK KARIŞTITürkiye’de Hürriyet'te hiçbir zaman çalışmanınkolay olmadığını ifade eden kurtgazeteci, daha sonra Hürriyet ile yollarınıayırarak bu defa Erol Bey’in yanına gelerekGünaydın bünyesinde alışveriş gazetesiniçıkarır. Ancak tabii ki ilan gazetesi çıkacakama ya ilk günün ilanları nasıl olacaktıişte o günü Erdoğan Arıpınar, gülerekşöyle anlatıyor: “İlan gazetesi kurulacak,ekip kuruldu. Her şey hazır, ilk günün ilanlarınınereden bulacaktı. Biz de mecburenHürriyet'in daha önce çıkmış bütün ilanlarınıkesip gazeteye yerleştirdik. Daha sonrayaşanan olaylar ve kâğıda gelen zammınardından alışveriş gazetesi kapandı. Bu benimGünaydın’daki son görevimdi. Bu ga-zete sayesinde 800 milyon ra açıktan para getirdik.”li-1988 yılında emekli olduktan sonra ErdoğanArıpınar, Teleks Basın Yayın OrganizasyonAnonim Şirketi adı altında faaliyetgösteren Türk Spor Ajansı’nı kurmafikrinin ise şöyle oluştuğunu açıklıyor:“Biz sonuçta gazeteciyiz, bir yerde belirlibir para karşılığında çalışıyoruz. Çalıştığımızzaman bir gün patron bu gazeteyi satarbiz de açıkta kalırız düşüncesi ile burayıkurdum. Şirketi kurarken şöyle bir maddekoydum. Erdoğan Arıpınar, GünaydınGazetesi'nde reklam ve ilan işleri ile meşgulolduğu sürece bu şirket ilan ve reklamişi yapamaz. Allah muhafaza birileri küçükbir çamur atsa altından kalkamazsınız.Günaydın’a yaptığım işlerden kolumudeğsem milyarlar para kazanırdım. Amabuna gerek yoktu. Türk Spor Ajansı birokul gibiydi, birçok gazeteci buradan çalışarakBabiiali’de görev yapıyor.”GAZETECİ KULÜP İLİŞKİLERİTarafsız bir spor gazetecisi olan ErdoğanArıpınar, Fenerbahçe kongre üyesi olmasınarağmen kulübün asla esiri olmadığınavurgu yapıyor. Yıllarca Galatasaray'ı takipeden Erdoğan Arıpınar, en çok Fenerbahçehakkında yazdığı yazılardan dolayı başınınağrıdığını dile getiriyor. Erdoğan Arıpınar,muhabir olarak yaşadığı bir olayı iseasla unutamadığını dile getiriyor:“Ben Fenerbahçe’nin sadece bulanıkçayından başka bir şeyini içmedim. Bir yöneticininbir gazeteci hakkında ‘Biz onagömleğini aldık. O bizi eleştiriyor’ sözleriniduydum. Ben kendime ‘Erdoğan bunlarısana asla söyleyemeyecekler’ dedim.Allah'a şükür böyle bir şeyi kendime söyletmedim.”İTALYAN BANKACI: SİZ MÜSLÜMAN VETÜRKSÜNÜZ PARAMI GETİRİRSİNİZ1960 yılında düzenlenen olimpiyatlaragiden Erdoğan Arıpınar, ogünlerin darbe dönemi olduğunuve kendilerine sadece 100’er dolarverildiğini hatırlatarak, “100 dolarneredeyse hiçbir şey. Yurtdışındasigaranın iyi para yaptığını bildiğimiziçin bavullara sigara doldurupyurtdışına çıktık. Gümrükteki memursıkıntı çıkarıyor. Tiryakiyiz diyoruz,‘Bu kadar sigara sağlığa zararlı’diyor. Ben de ‘Burası hastanemi, gümrük mü’ deyince problemçözülüyor ve sigaraları geçiriyoruz. Bu sigaralarbizi bir süre ayakta tuttu ama sonrapara bitti. Daha sonra ben de İtalya’dakibir bankaya gittim. ‘Bizim paramız gelmedi.Her gün makarna yiyoruz’ deyince müdürbana ‘Para mı lazım.’ dedi. Hiçbir belgeveya imza atmadan bize 500 dolara yakınpara verdi. O günü unutamam, İtalyanmüdür bana ‘Siz Müslüman ve Türksünüz,benim paramı getirirsiniz’ demişti.Allah’tan Amerika’dan paramız geldi, bizde götürüp borcumuzu ödedik.”LEFTER’E CHP'DEN ŞEHİR MECLİSİ ÜYELİĞİErdoğan Arıpınar, 1960 senesindeAnkara’da Almanlarla oynanacak millimaç öncesinde bir metin hazırlayıp Lefter’eimzalatarak bu mektubu Milli Şef İsmetİnönü’ye gönderdiklerini ve İnönü’nünde Lefter’e cevap yazdığını ve ardındanda Lefter’e şehir meclisi üyeliği verildiğinikaydetti.Erdoğan Arıpınar, CumhuriyetGazetesi'nde çalışırken her muhabirin birdalda uzmanlaşması için gerekli kurslaragönderildiğini açıkladı. Arıpınar, kendisininde askerdeyken futbol hakemi kursunakatıldığını ifade etti. Kurt gazeteci, lisansalabilmek için yönetmek zorunda kaldığıbir karşılaşmanın sağ salim sona ermesiiçin üç İhlas birde Fatiha okuduğunusaklamıyor. Yine o günlere ait bir anısınıda paylaşan Erdoğan Arıpınar, “AkşamGazetesi'nde Doğan Koloğlu spor servisi


62MAYIS-HAZİRAN 2012Erdoğan Arıpınar, 50. milli maçı için İsmet İnönü’yeLefter’in yazdığı davet mektubunu ve İnönü’nünLefter’e verdiği cevabı, Cihan Haber Ajansı SporEditörü H.İbrahim Ekiz ile paylaştı.sorumlusu. Bir foto muhabirine görev veriyor.‘Yarın yelken yarışları var, git çek gel’diyor. Ancak ertesi sabahı gazetenin patro-nuarıyor. Bu rezalet diye çünkü spor sayfasındayelken yarışlarının değil, SavaronaYatı’nın resmi yer alıyor.”Yılların deneyimli gazetecisi, son yapılangenel seçimler öncesinde Gençlik veSpor Bakanlığı kurulması için BaşbakanRecep Tayyip Erdoğan'a gazetedeki köşesindençağrıda bulunduğunu da belirtiyor.Bakanlığın kurulduğunu ama bakanınkendini hayal kırıklığına uğrattığını söylerken,Bakan Suat Kılıç'ın her şeyi tekelindetuttuğunu ve çok ön plana çıktığı vurgusunuyapıyor. Arıpınar, “Eskiden bakanlarbu kadar ön plana çıkmazdı. GSGM teşkilatlarıçok önemliydi. Ama maalesef siyasilerdaha fazla ön plana çıkar oldu. Umarım,bu uyarım bir yerlere mesaj olur.”ATILAN BAŞLIKLARI BEĞENMİYORUMErdoğan Arıpınar, günümüzde yayımlanantüm gazetelere göz atmaya çalıştığınıbelirterek, gazetelere bakış açısını şöyledeğerlendiriyor: “Bütün sayfalara bakmayaçalışıyorum. Bazı <strong>haber</strong> ve başlıkları beğeniyorum.Ancak çoğu zaman başlık atmakiçin başlık atılıyor. Son zamanlarda İngilizcebaşlık ve Türkçe esprili başlıklar atılıyor.Biraz daha ciddi olunması gerekiyor.”SPOR SERVİSİ ÇALIŞANLARI VE MÜDÜRLERİ YE-TERLİ DEĞİLTecrübeli gazeteci, son yıllarda özelliklespor servisi müdürlerinin oldukça yetersizolduğuna vurgu yaparak, “Çoğuzaten o koltuklara tesadüfen gelmişler.Müdürler hiçbir zaman muhabirin önünegeçmemeli. Bir muhabirin imzası üçdört <strong>haber</strong>de birden çıkıyor. Yani gazetebizim muhabirimiz yok diye bağırıyor.Sayfalarımızı sadece futbolla dolduruyoruz.Eskiden olduğu gibi güzel maç yazılarıyok. Zaten TV’lere çıkanları söylemiyorumbile, adam ekrana çıkıyor ahkamkesiyor ama bacak bacak üstüne atarakseyirciye saygı dahi göstermiyor.”Son yıllarda sayıları hızla artan iletişimfakültelerinin yetersizliğine vurgu yapanArıpınar, “Zaten iletişim fakültelerimaalesef medya ile kopuk. Okulda okuyanöğrencinin piyasa ile ilgi ve alakası yok.Bu kişileri nasıl muhabir yapacaksınız. Hiçunutmam, iletişim fakültesinden gelen öğrenciye‘Git bakalım gazete dönüyor mu?’dedim. Öğrenci gitti geldi ve ‘Ortada dönenbir şey yok’ dedi. Gençler istekli ve arzuluise bu işe başlasınlar yoksa büyük hayalkırıklıkları yaşar. Gerçi istek ve arzu datek başına yeterli değil. Kendilerini mutlakaiyi yetiştirmeleri gerekiyor. Düşünün,biz Cumhuriyet’te çalışırken spor servisinisüpürürdüm. Gazete dönsün diye masanınüzerinde yatardım. Ama şimdiki gençlermuhabir değil, hemen yorumcu ya dayazar olmak istiyor.”Birçok gazetede görev yapan tecrübeligazeteci, görev yaptığı süre içinde baskı görüpgörmediği şeklindeki soruya şu cevabıverdi: “Aslına bakarsanız baskı gördüğümüsöyleyemem. Kadın kız meselesinden dolayıbu <strong>haber</strong>i birinci sayfadan görmeyelimşeklinde olmuştur. Mesela Haldun Bey’inbaşı Süleyman Demirel ile yapılan bir <strong>haber</strong>dendolayı büyük belaya girdi, iki yıl reklamalamamıştır. Ankara baskısına giren<strong>haber</strong> yüzünden sıkıntılı dönem geçirinceHaldun Bey de Demirel’i al aşağı etmek içinmuazzam bir muhalefet yapmıştı.”Arıpınar, yıllarca gazetecilik yaptığıCumhuriyet gazetesini beğenip beğenmediğişeklindeki bir soruya ise, “Hayırbeğenmiyorum. Şu andaki gazete debizim çalıştığımız gazete ile her yönüylefarklıdır. Benim eski Cumhuriyet'imile şu andaki Cumhuriyet mukayese bileedilemez. Hatta şu anda spor sayfalarınıbile kendi politikalarına göre yönetiyorlar.Birçok yazar arkadaşın yazısı gazeteyegirmiyor. Biz gazeteyi yönetirkenrüzgara göre düşünmezdik.”11 ALTIN ADAM YARIŞMALARISpor kamuoyunda “11 Altın Adam yarışmalarıyapılıyor. Orada paralar dağıtılıyor?”eleştirisine ise Arıpınar, “11 Altın Adam’ınhedefi ciddi bir şekilde bir spor platformuoluşturmak ve 5-10 kuruş para kazanmaktı.Orada ödenen paranın bir kısmı ile emekliarkadaşlara destek olmaktı. Benim yaptığımbu olayı TSYD bile yapamadı. Yine sponsorbulsam yine yapacağım. Biz bu işin parasındapulunda değiliz.”GAZETECİ, KUL HAKKINA DİKKAT ETMELİErdoğan Arıpınar, gazetecilerin özellikle kulhakkına çok dikkat etmeleri gerektiğine vurguyaparak, sözlerini şöyle tamamladı:“Gazetecinin her şeyden önemlisi, namusluolarak <strong>haber</strong> yazması gerekiyor. Gazetedebir <strong>haber</strong> yer alırsa insanların aklındailk önce o kalır, öbürsü gün sen ne kadartekzip edersen et önce yazılan akılda kalır.Onun için çok dikkat etmek lazım. Gazetecilerinkul hakkına dikkat etmeleri gerekiyor.”


66MAYIS-HAZİRAN 201264 yıl gazetecilik, 41 yıldır daarzuhalcilik yapıyorEski cumhurbaşkanları ve başbakanlardan Mahmut Celal Bayar, Adnan Menderes veSüleyman Demirel gibi bir döneme damgasını vuran devlet büyükleriyle ilgili <strong>haber</strong>ler yapanErdal, aynı zamanda beş kitap yazarak bilgi ve birikimlerini gelecek kuşaklara aktardı.MUSA ASLIzmir'in Ödemiş ilçesinde 64yıldır yerel gazetecilik, 41 yıldırİda adliye yakınında arzuhalcilikyapan Mustafa Erdal (81),bir asra yakın ömründe birçok olayaşahit oldu. Eski cumhurbaşkanları vebaşbakanlardan Mahmut Celal Bayar,Adnan Menderes ve SüleymanDemirel gibi bir döneme damgasınıvuran devlet büyükleriyle ilgili <strong>haber</strong>leryapan Erdal, aynı zamanda beş kitapyazarak bilgi ve birikimlerini gelecekkuşaklara aktardı. Bu kitaplardan"İnce Çene", Almanya başta olmaküzere birçok Avrupa şehrindekiüniversitelerin Türkoloji kürsülerindeders olarak okutuldu. Gazeteciliğinyanı sıra arzuhalcilik de yapanErdal, ilçede iki üç avukat bulunduğudönemlerde bile dilekçe yazmakiçin numara sistemiyle çalıştı. 81 yıllıkömründe yaşadıklarını ilk gün heyecanıyla<strong>Zaman</strong> okuyucularına daanlatan Erdal, 15 yıldır yerel KüçükMenderes gazetesinde, "Topluiğne"adlı köşesiyle başyazarlık yapıyor vemesleğine karşı hâlâ ilk günkü heyecanıduyduğunu söylüyor.Ödemiş'te doğan Mustafa Erdal,ilkokulu birincilikle bitirdikten sonradönemin köy enstitülerine yazılmakistemiş ancak ilçede oturduklarıiçin kayıt yaptıramamış. Babasına yalvarmasıüzerine yakın köylerden birisinenüfusu aldırtmak istedilerse deenstitünün şartnamesinde nüfus değiştirmeyasağı olduğu için bu isteğindenmahrum kalmış. İçindeki yazmaazmi ve merakı çığ gibi büyürkenbu yeteneğini, saman kâğıtlarına yazdığıhikâye ve ilginç konularla geliştirmeyeçalışmış. 16-17 yaşlarına geldiğindeise tarlada çalışırken hobi amacıylabir gazete çıkarmayı düşünmüş.


MAYIS-HAZİRAN 201267Bunu tatbik etmek için görüştüğüilçedeki devlet büyüklerive diğer gazetecilerdendestek görememiş. Bu durummesleğe ilgisini daha da artırırken1945 yılında tek sayfalık"Efe" adlı, duvarlara yapıştırılanbir gazete çıkarmayabaşlamış. Geceleri şehrinmuhtelif duvarlarına yapıştırdığıgazete, kısa sürede tanınmış.Haberlerin arka arkayagelmesi ise kendisine destekvermeyenlerin bile dikkatiniçekmiş. Reklam geliriyleKodak marka körüklü bir fotoğrafmakinesi almış. Siyahbeyaz fotoğraflarla gazetesinizenginleştiren Erdal, 1966 yılındaEge Bölgesi'nde 25 bintirajlı, dönemin devlet bakanlarındanNihat Kürşat'ın "EgeEkspres" gazetesine muhabirolarak geçmiş. Burada başarılı<strong>haber</strong>lere imza atarken yazdığımakalelerle de ünü kısasürede ülke geneline yayılmış.1967 yılında, döneminen etkili gazeteleri arasındakiGünaydın'dan teklifgelmiş. Bu gazetenin Türkiyegenelinde ilk ilçe temsilciliğiniyapan Erdal, bir yıl boyuncareklamı yapılan köşeyazarları arasında yer almış.Günaydın'da 20 yıl çalıştıktansonra gazetenin satılmasıyla1987'de işten ayrılan Erdal,yaklaşık 10 yıl dinlenmeyeçekilmiş.Bu sürenin sonlarına doğru"Küçük Menderes" gazetesindenteklif almış. Gazeteyeni kurulmuş olmasına rağmendaha fazla dayanamayacağıiçin altı aylık süre verildiğinianlatan Mustafa Erdal,15. yıla girmesine rağmenburada çalışmaya devamettiğini söylüyor. Yazılarınıhâlâ daktiloyla yazan vebir sekreter aracılığıyla bilgisayaraaktaran acar gazeteci,şunları anlatıyor: "Meslekaşkım hiçbir zaman dinmedi.Mesleğimi icra ederkenilçemizi ziyaret eden cumhurbaşkanlarıve başbakanlardanMahmut Celal Bayar,Adnan Menderes ve SüleymanDemirel gibi devlet büyükleriylegörüşme imkânımoldu. Yaptığım <strong>haber</strong>lerdeedindiğim bilgi ve tecrübeleribeş kitapta topladım. Bunlar,Türk akademisyenler aracılığıylaAlmanya başta olmaküzere birçok Avrupa şehrindekiüniversitelerde bulunanTürkoloji kürsülerinde dersolarak okutuldu. Bütün bunlar,mesleğe duyduğum aşkve şevkin en güzel neticeleridir."Eskiden okuryazarlık oranınındüşük olmasının kendisinebirtakım avantajlar kazandırdığınıda vurgulayanMustafa Erdal, bunların başındaarzuhalciliğin geldiğinibelirtti. Bir dönem vatandaşların,komşusuyla küçük biranlaşmazlığı bile olsa mahkemeyekoştuğunu ve bununiçin varını yoğunu harcadığınıbelirten Erdal, "İlçedeiki üç avukat varken onlarcadava açılıyordu. Bunlarınşikâyetlerini ve mahkemeyebaşvurma yöntemlerini bilenkimse olmadığı için gazetecilikmesleğimin yanında arzuhalcilikde yapmaya başladım.Bu işten çok iyi para kazandım.Olmadık bahanelerlemahkemeye koşanların sayısıo kadar fazlaydı ki, dilekçeyazmak için bir hafta sonrayagün veriyordum. Kısasüre öncesine kadar bu mesleğide devam ettiriyordum."şeklinde konuşuyor.İlçenin tanıtımında da roloynayan Mustafa Erdal'ın ismi,Ödemiş Belediyesi tarafındanarzuhalcilik yaptığısokağa verilmiş. Üç çocukve dört torun sahibi Erdal,"Bundan sonra da ömrümyettiğince insanlara faydalıolmak amacıyla kalemi elimdenbırakmayacağım." diyor.


68MAYIS-HAZİRAN 2012Bu kıraathaneye kitap dayanmıyorYYok olmaya yüz tutankıraathane geleneğiErzurum'da yaşatılacak.Şehirde kısa süreönce başlayan uygulamaile kahvehaneler,kıraathaneye dönüştürülmeyebaşlandı.Kültür Sanat veDiyaloğu GeliştirmeDerneği (ERKÜSAD)öncülüğünde başlatılanbu proje, vatandaşlardanve kıraathanesahiplerinden büyükdestek alıyor.OSMAN YAKUTok olmaya yüz tutan kıraathanegeleneği Erzurum'da yaşatılacak.Şehirde kısa süre öncebaşlayan uygulama ile kahvehaneler,kıraathaneye dönüştürülmeyebaşlandı. Kültür Sanat ve DiyaloğuGeliştirme Derneği (ERKÜSAD)öncülüğünde başlatılan bu proje, vatandaşlardanve kıraathane sahiplerindenbüyük destek alıyor. Dumansızhava sahası uygulamasının başlamasıylabirçok vatandaşın uğrak yeriolan kahvehaneler, geçmişte olduğugibi ilim sohbetlerine ev sahipliğiyapmak için gün sayıyor.ERKÜSAD, şehrin farklı noktalarındakikahvehanelerle görüşüp buralarakitaplık ve kitaplar bırakıyor. Projekapsamında 7 kahvehane kıraathaneyedönüştürüldü. Bu sayının kısa süre20'ye çıkartılması planlanıyor. Kıraathanelerintoplumsal yapının korunmasındave şekillenmesinde büyük biröneme sahip olduğunu savunan ProjeKoordinatörü İbrahim Pehlivanoğlu,"Kıraathane kavramı çok değişime uğramışolmasına rağmen halen insanlarınbuluşup vakit geçirdikleri en önemliortamların başında geliyor. Biz de burayagelen insanları kitap okumaya teşvikediyoruz. Yani buraya gelen insanlarhem çayını içiyor hem de kitap okuyor.Erzurum'da başlattığımız bu uygulamanıntüm ülkeye yayılmasını temenniediyoruz." dedi.Yıllarca kahvehanelerde sadeceat yarışı, şans <strong>oyunları</strong> ekleri ve sporgazeteleri okunuyordu. Durum böyleolunca kahvehanede kitap okumakgaripsenen bir durum haline gelmiş.ERKÜSAD üyesi öğretmenler bu du-


MAYIS-HAZİRAN 201269rumu değiştirmek için kıraathaneyeçevirdikleri kahvehanelerde günlerinigeçirerek kitap okuyor. İnsanların buduruma alışmalarını sağlamak isteyendernek üyeleri, kısa sürede amaçlarınaulaşmış. Artık kahvehanede kitap,gazete, dergi okumak garip karşılanmıyor.Dernek üyesi öğretmenlerokudukları kitaplar üzerine sohbetlerediyor. Bu sohbetleri, kıraathanedebulunan herkes ilgiyle dinliyor.Pehlivanoğlu, kıraathane ismininzamanla değişime uğrayıp kahvehanehaline geldiğini anlatıyor. Bu isimdeğişikliğinin kıraathanelerin kendinehas özelliklerinin de yitirilmesine nedenolduğunu belirten Pehlivanoğlu,"Birkaç yıl öncesine kadar, kahvehaneismi ölüm odasına denkti. Çünkü buralarsigara tüketiminin en fazla olduğuyerlerdi. <strong>Zaman</strong> öldürmek isteyeninsanların gittiği ilk adresti. Ancak budurum değişti. Sigara yasağı sayesindekahvehanelerin havası temizlendi.Şimdi ise eski ihtişamlı günlerine dönmeyehazırlanıyor. Âlimlerin, mütefekkirlerinbuluşup, fen bilimlerindenastronomiye kadar birçok farklı konuyumüzakere ettiği bu mekânlar, eskigünlerine dönmek için gün sayıyor."ifadelerini kullanıyor.Bu projeye gönüllü olarak destekveren Dadaşkent Çayevi'nin sahibiZakir Düzen ise önce kimseninkahvehanede kitap okumayacağınıdüşünmüş. Ancak kısa süre sonrabu düşüncesinden vazgeçen Düzen,"Kitap, dergi ve gazeteler ilgiyleokunuyor. Çay, evimizde çok farklıkesimden insanlar gelmeye başladı.Kitaplara en çok ilgiyi gençler gösteriyor."ifadesinde bulunuyor. ÖğretmenFatih Karataş ise yapılan uygulamadanoldukça memnun. Dahaönce kahveyi arkadaşlarıyla buluşmakiçin kullandığını anlatan Karataş,şimdilerde buraya gelip kitapokuduğunu ve gündemdeki olaylarlailgili sohbetler ettiğini aktarıyor.Dumansız ortamda çay içmeninkeyfi de başka oluyor. Öyle ki babalaryanlarında küçük yaştaki çocuklarınıdahi bu ortama getirebiliyor. 8 yaşındakiOnur Tanrıverdi de bu çocuklardan biri.Babasıyla birlikte geldiği kıraathanededergi okuyarak vaktini değerlendiriyor.7 kahvehane kıraathaneye dönüştüKıraathane kültürü üzerine bilimselçalışmalar yapan Erzurum AtatürkÜniversitesi Edebiyat Fakültesi ÖğretimÜyesi Prof. Dr. Dilaver Düzgün,kahvehanelerin kitap okunanmekânlar haline gelmesinin her dönemarzu edilen bir durum olduğunasöyledi. Düzgün, “Çeşitli kamu kuruluşlarının,belediyelerin, meslek kuruluşlarınınyanı sıra kişisel çabalar dahep kahvehanelerin kitap okunmasıyönünde olmuştur.” diyor. Düzgün,bu çabalara rağmen kahvehanelerdekitap okuma alışkanlığının geliştirilemediğinianlatıyor. Kıraathanelerinsadece kitap okunan bir ortam olamayacağınıbelirten Düzgün, “Kıraathaneninöncelikli işlevi sohbet ortamıoluşturmaktır. Bunun yanında kitapokunur, çay içilir. Kıraathaneler iş veaile ortamı dışında sosyal bir faaliyetalanı olarak tanımlanabilir. Proje kapsamında7 kahvehane kıraathaneyedönüştürüldü.” ifadelerini kullandı.


70MAYIS-HAZİRAN 2012Düğününü bırakıp ödülünü almaya koştuSELÇUK KAPUCİürkiye Haber KameramanlarıTDerneği'nce düzenlenen ‘Zoom2011' yarışmasında dereceye girenkameramanlara ödülleri, CumhurbaşkanıAbdullah Gül'ün katıldığı törenleverildi. “Uluslararası Yılın En İyi HaberGörüntüsü'' dalında üçüncü olan CihanHaber Ajansı kameramanı Abdurrahmanİtik, törenin yapıldığı sırada düğünününolduğunu belirterek, müstakbeleşinden izin alıp geldiğini söyledi. İtik'in,"Biraz ecele edip ödülümü verirseniz iyiolur. Düğün bekliyor." sözleri, salondakikatılımcıları kahkahaya boğdu.Bu yılın Zoom ödüllerinde, “UluslararasıYılın En İyi Haber Görüntüsü'' ödülünüAnadolu Ajansı Van Bürosu'ndan ÖzkanBilgin “Depremin ilk görüntüleri'' rumuzluçalışmasıyla, aynı dalda, “Taş'' rumuzlu görüntüsüyleDoğan Haber Ajansı'ndan FatihTuran ikinci, “Aytorun'' rumuzlu görüntüsüyleCihan Haber Ajansı'ndan Abdurrahmanİtik üçüncü olarak almaya hak kazandı.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Kameramanlarolmazsa televizyonlar olmaz." dedi.Kameramanların maaşlarının çok düşükolduğuna dikkat çeken Gül, "Bu kadar ağıryükü taşıyorlar. Üzülüyorum. Hele hele, erkeklerinyanında bir de genç kızlar var. Olağanüstüyorucu bir iş. Foto muhabirlerininmakineleriyle kıyaslanmayacak kadar büyükmakineler taşıyorlar. Medya patronlarınında buradan haksızlıkları gidermesini istiyoruz.Umarım, buradan sesimi duyup gerekeniyapacaklardır." ifadelerini kullandı.DÜĞÜNÜNÜ TERK EDİP ÖDÜLÜNÜ ALMAYA GELDİAbdurrahman İtik, çektiği görüntüleri anlatırken;aynı zamanda Ankara'da düğünününolduğunu ifade etti. Müstakbeleşinden izin alarak düğünü terk edip ödülünüalmak için programa geldiğini ifadeeden İtik'i Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,yanına çağırıp bizzat tebrik etti. İtik'in "Birazecele edip ödülümü verirseniz iyi olur.Düğün bekliyor." sözleri, salondakilerikahkahalara boğdu.İtik'in ödülünü Enerji ve Tabii KaynaklarBakanı Taner Yıldız verdi. TanerYıldız, İtik'i tebrik ederken, Cihan HaberAjansı'nı kastederek; Türkiye'de objektifyayıncılık anlamında en iyi yayın yapangrup olduğunu ifade etti.Cihan, canlı yayın filosunu HD araçlarla büyüttüTürk ve yabancı televizyon kanallarınınyayın taleplerine hızlı ve güvenilirçözümler üreten Cihan HaberAjansı Operasyon Servisi, ilk HD canlıyayın aracına nisan ayı itibarıyla kavuştu.Televizyon dünyasının hızla HD formatageçmesi nedeniyle altyapısını HDolarak yenileme kararı alan Cihan HaberAjansı, 2012 Temmuz'una kadar filosundakiHD araç sayısını 2'si araç, biri mobilolmak üzere 3'e çıkarmayı planlıyor.Bu yıl tamamı HD olarak canlı verilmesiplanlanan Türkçe Olimpiyatları'nınaltyapısı da yine Cihan Operasyon Servisitarafından sağlanacak. Oslo katliamı, Libya,Tunus, Mısır gibi Arap Baharı'nın yaşandığıülkelerde mobil altyapısı ile KuzeyAmerika'dan Japonya'ya kadar birçokülke televizyonuna hizmet veren CihanOperasyon Servisi, artık bu hizmetleriisteyen kanallara HD olarak da iletecek.Cihan Haber Ajansı OperasyonServisi'nin çalışmaları hakkında bilgi verenOperasyon Direktörü Zafer Özsoy,HD araçların Cihan'ın gücüne güç kattığınıvurguladı. Başta televizyon kanalları olmaküzere PR şirketleri, sağlık kuruluşları,bakanlıklar, üniversiteler, uluslararası organizasyonve turnuva organizatörlerine;kamera, kameraman, reji, canlı yayın, uydukapasite temini gibi teknik hizmet ve çözümlerürettiklerini belirten Özsoy, Türkiye,Azerbaycan, Kuzey Irak, Gürcistan, Romanyagibi ülkelerde desteğe ihtiyacı olankuruluşların birinci adresinin Cihan OperasyonServisi olduğunu ifade etti.Cihan'ın operasyon servisine yatırımlarıkonusunda da bilgi veren Özsoy,"Yakın bir zamanda Mısır'ın başkentiKahire'ye de bir mobil sistem kurmayıplanlıyoruz. Buradan Arap ülkelerive Afrika'da etkin olmayı planlıyoruz.Şu an Cihan Operasyon bünyesinde 5'iTürkiye'de olmak üzere 8 adet canlı yayınaracı, 2'si Türkiye'de olmak üzere de3 adet mobil canlı yayın sistemi bulunuyor."diye konuştu.


MAYIS-HAZİRAN 201271Medya Etik Konseyi'nden 3 ödülALİ CANSEVedya Etik Konseyi tarafındanM6 branşta düzenlenen 2011 yılımedya etik ödülleri sahiplerinibuldu. Cihan Haber Ajansı’nın 3ödül aldığı törende, helikopter kazasındahayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğluile ilgili yaptığı <strong>haber</strong>le, <strong>haber</strong>ajansları kategorisinde yazılı <strong>haber</strong>etik ödülü alan Köksal Akpınar,plaketini BBP Genel Başkan YardımcısıBayram Karacan’ın elinden aldı.Sultanahmet’teki Armada Otel’degerçekleştirilen ödül törenine çok sayıdagazeteci katıldı. Ödüller, 6 kategoriyeayrılarak, toplam 73 kişiyeverildi. Haber ajansları kategorisindeyazılı <strong>haber</strong> etik ödülü helikopterkazasında yaşamını yitiren merhumMuhsin Yazıcıoğlu ile ilgili <strong>haber</strong>leriyapan Cihan Haber Ajansı muhabiriKöksal Akpınar’a verildi. Bu kategoridegörüntülü <strong>haber</strong> etik ödülüise 3 muhabire paylaştırıldı. CumhurbaşkanıAbdullah Gül ile röportaj yapanAnadolu Ajansı’ndan Ali HakanDer, boğulan genci kurtaran ve ‘önceinsan’ diyerek büyük takdir toplayanCihan Haber Ajansı muhabiri ErcanYıldız ve boğulan anne ve bebeği kurtarma<strong>haber</strong>iyle Cihan Haber Ajansımuhabiri Burhan Demircioğlu ödülelayık görüldü. Haber ajansları kategorisindeen iyi fotoğraf ödülünü ise Libyafotoğraflarıyla İhlas Haber Ajansımuhabiri Abdullah Coşkun aldı.Cihan, Tayvan’a yeni bir bakış açısı getirecekHAMZA TOPRAK / TAİPEİihan Haber Ajansı ,CUzakdoğu’nun önde gelen <strong>haber</strong>ajanslarından Tayvan MerkezHaber Ajansı (CNA) ile işbirliğianlaşması yaptı. Uzakdoğu’nunekonomik anlamda parlayan yıldızıTayvan’ın devlet <strong>haber</strong> ajansı CNA ile<strong>haber</strong>, fotoğraf ve görüntü paylaşımınıöngören anlaşma, başkent Taipei’dekiCNA merkezinde imzalandı. CNABaşkanı Lo Chih-cheng’in de iştirakettiği törene Tayvan Dışişleri Bakanlığıve Tayvan Hükümet EnformasyonOfisi’nden üst düzey katılım gerçekleşti.Türk girişimcilerin kurduğu FormosaEnstitüsü’nün yetkilileri ve ülkedekigurbetçi Türk işadamları da imzatöreninde hazır bulundu.Anlaşmayı Tayvan-Türk ilişkileriaçısından çok değerli bulan TayvanTürk Ticaret Ofisi Temsilcisi Ateş Balkan,bu sayede iki ülke insanının birbirinidaha iyi anlayabileceğini kaydetti.İşbirliği anlaşmasını Cihan adına imzalayanYurtdışı Haber Satış MüdürüHakan Cidal ise iki ülke arasındaki yakınlaşmanınmedya ayağının güçlendirilmesigereğine dikkat çekti. Cihan’ınTayvan’da bir muhabir görevlendirdiğininaltını çizen Cidal, bu anlaşmanınönemli bir köprü işlevi göreceğini dilegetirdi. Cidal, CNA-Cihan mutabakatınaverdiği destekten dolayı FormosaEnstitüsü’ne de teşekkür etti.


72MAYIS-HAZİRAN 2012Kurum içi iletişimde son nokta: WallonySUĞUR ESKİERanal alemde sosyal paylaşım sitelerininşöhreti her geçen gün artarken,Türkiye’de kurumlara özel birpaylaşım sitesi sessiz sedasız ağlarını örüyor.Yüksek lisans projesi olarak hazırlananWallony.com, ünlü kurumların ilgisiniçekiyor. ‘Sanal Duvar’ sloganıyla internetderyasına adım atan Wallony’in fikirbabası Dijital Medya Yazılım YöneticisiGökhan Alpaslan, siteyi, Gazi ÜniversitesiBilişim Sistemleri Bölümü’nde öğrenimgörürken yüksek lisans projesi olarak hazırlamış.Projenin gelecek vaat ettiğini farkeden Alpaslan, hemen kolları sıvamış. Kurumiçi iletişimi artırmak ve hızlandırmakamacı güdülen projenin Twittervari bir tarzıvar. Ancak aynı zamanda Twitter’dan tamamenfarklı özellikler barındırıyor. Sitedekullanıcı adı ve şifre girmeden, sosyalpaylaşım siteleri ve mail kullanmadan kurumunduvarına yazı yazma, mesaj atma,dosya paylaşma imkânı var. Siteye, kurumsalTwitter veya Facebook da denebilir.AMAÇ; KURUMSAL PAYLAŞIMSitenin en büyük özelliği, bir kurum içindeaçılan duvara sadece o kurumda mesaj yazılabilmesi.Bir kurumun duvarına kurumdışından mesaj yazılabilmesi için dizüstübilgisayar veya iPad gibi araçlarla siteye okurumdan giriş yapılması gerekiyor.Gökhan Alpaslan, Wallony’i, “aynı ortamdainternet, bilgisayar veya mobil cihazkullananların mesajlarını birbirleriyle paylaşması”olarak tanımlıyor. Bu ortam, 5 binkişilik bir üniversite de, 100 kişilik bir bankada, 10 kişilik bir atölye de olabilir. Büyükbir kurumda Wallony kullananlar arasındabazı sorunlar da yaşanabilir. Mesela çok sinirlenenbir kişi, mesai arkadaşı aleyhinerahatsız edici mesajlar yazabilir. Bunun daönlemi çok basit bir uygulama ile alınmış.Kurumda Wallony kullanan 3 kişi ‘şikâyet’butonuna basınca mesaj duvardan kaldırılıyor.Wallony; halen İstanbul Üniversitesi,Yıldız Teknik Üniversitesi, UniversitaetStuttgart, University of Kentucky gibi birçokkurumda kullanılıyor.SLOGAN; SANAL DUVARAlpaslan, site hakkında şu bilgileri veriyor:“Bir ilan gördünüz veya bir soruya cevapWallony’in fi kir babası Dijital Medya Yazılım Yöneticisi Gökhan Alpaslan, siteyi, Gazi Üniversitesi BilişimSistemleri Bölümü’nde öğrenim görürken yüksek lisans projesi olarak hazırlamış.vermek istiyorsunuz yorum alanına yazıpilgili metne ilişkilendirebilirsiniz. Okuldasınızveya işyerindesiniz, Wallony'i laptopunuzlaveya mobil cihazınızla kullanıyorsunuz‘duvarı sabitle’ butonuna tıkladığınızdafarklı ortamlarda da (ev, otel vb.)yazmaya devam edebilirsiniz.Bulunduğunuz duvarda ufak gruplaroluşturmak isterseniz herkesin bildiği birgrup ismi ile gruba giriş yaparak yazışabilirsiniz.Örneğin şirketinizde insan kaynaklarıbirimi koloni girişine tıklayıp ‘insankaynakları’ yazarak sadece insan kaynaklarındakilerkendi görebildikleri bir duvardanyazışabilirler.”Alpaslan, “Verilere ulaşılabilmesi içino kurumun binasından bu sisteme girişyapılması gerekiyor. Sitenin kullanımalanı; üniversiteler, devlet kurumları, büyükşirketler, çok kişinin çalıştığı şirketler.Sloganımız; sanal duvar.” diyor. Alpaslan,kısa süre sonra sitenin yeni uygulamalarve yeni arayüzü ile son kullanıcı ile tanışacağınıbelirtiyor.WALLONY NEDİR?Wallony, internet hizmeti aldığınız sunucununsize tahsis etmiş olduğu IP adresiningruplanma prensibine göre çalışıyor.Yazdığınız metinler sadece aynı IP ile wallony.com'agirenler tarafından görülebiliyor.Bu sitenin kullanımı tamamen isteğebağlı ve her zaman iptal edilebilir.Uygulamanın verimli bir şekilde çalışmasıiçin sağlanması gereken iki şart var:İnternete girdiğiniz kurum veya kuruluşunIP adresinin sabit olması, sabit IP’nize aitbilgilerin kurum veya kuruluşunuzu belirtmesi.Belirtilen bu şartlar sağlanmadığındada wallony.com kullanılabilir; fakat istenilenverimlilik sağlanamaz. Şartların sağlamasıkullanıcıya ait.Kullanıcılar bu uygulama ile her türlüyazı ve görüşlerini yayınlayabilir, aynı IP’yikullanan diğer kullanıcılar ile yazışabilir.Kötü içerikli metin olduğu düşünülen mesajlarınbeğenilip beğenilmemesi, bulunduğunuzkurum veya kuruluştaki kullanıcılarınisteğine bağlı. İstenilmeyen metinlerrapor edilerek bloke edilebilir.Eklemiş olduğunuz kayıt, eklemeanında ekleyen kişi tarafından o an için silinebilir,değiştirilebilir. Web uygulamasınınkullanımı isteğe bağlı. Aynı IP üzerindenbağlantı yapıldığı için, kullanıcınınözel bir kullanıcı adı bulunmuyor.


74MAYIS-HAZİRAN 2012İŞ DÜNYASIZİYA YILDIRIM z.yildirim@cihan.com.trGübretaş, 2012’de 2.5 milyar lira ciro hedefliyorSektörünün lider firması GÜBRETAŞ (GübreFabrikaları T.A.Ş.), 2011 yılı finansal sonuçlarınıKAP’ta açıkladı. Son yıllarda her açıdanyakaladığı istikrarla satış, pazar payı, ciro vekârlılık rekorları kırmayı gelenek haline dönüştürenGÜBRETAŞ, 2011 yılını da yeni rekorlarlatamamladı.2011 resmi verilerine göre yüzde 31,92’yeyükselen pazar payıyla sektör liderliğini pekiştirenGÜBRETAŞ, 2011 yılında 1 milyon542 bin ton satış gerçekleştirdi. 2 milyar276 milyon 393 bin 199TL de konsolide ciroya ulaşanGÜBRETAŞ, faaliyetlerinden ise129 milyon 995 bin 209 TL kârelde etti. GÜBRETAŞ, böylece 60 yıllıkşirket tarihinin en yüksek satış miktarı,pazar payı, konsolide ciro ve kârlılıkl koranlarına erişirken resmi olarak da milyardolarlık şirketler arasına girdi. 2012 yılında daTürkiye’de 1 milyon 600 bin ton satış hedefleyenGÜBRETAŞ, konsolide olarak ise mevcutkurla 2,5 milyar TL ciroya ulaşmayı planlıyor.GÜBRETAŞ Genel MüdürüOsman Balta, 60 yıllık şirket tari-hinin özellikle son yıllarında her açı-dan büyük bir başarı ivmesi yakaladıklarınıbelirterek, “Türkiye’nin en hızlı büyüyenşirketi olarak satış, ciro ve kârlılık anlamındaüst üste rekorlar kırdık ve büyümeyi sürdürdük.2011’de gübre sektöründeki toplam tüketimyüzde 4 civarında daralırken, biz GÜBRETAŞolarak yüzde 6 oranındaki büyümemizle pazarpayı liderliğimizi de güçlendirdik. 2011 yılında2,3 milyar lira konsolide ciro ile milyar dolarlıkşirketler kategorisine geçtik. 2012 yılında ise2,5 milyar lira konsolide ciro ve 1 milyon 600bin ton gübre satışı ile yaklaşık yüzde 4 büyümehedefini yakalayacağız.” dedi. Balta, 2011yılında GÜBRETAŞ’ın tesislerinde 529 bin 11 tonçeşitli bileşimdeki kimyevi gübre üretildiğini veüretilen ürünün 88 bin 968 tonunun hammaddeolarak kullanıldığını dile getirdi.Gümüşsuyu, şirket evliliğini Merkür’le yaptıTürkiye’nin 1952’de kurulan ilk makine halıfirması olan Gümüşsuyu, Gaziantep merkezliMerkür ile birleşti. 2 firma, ülkedeki 20 milyonmetrekare olan üretimin yüzde 30’unu karşılayabilmekiçin çalışacak. Yapılan şirket evliliğindendoğacak güçle ihracatta da önemliadımlar atılması bekleniyor.İki firmanın birleşmesi ile ilgili değerlendirmedebulunan Gümüşsuyu Halı GenelMüdürü Nevzat Küçükaltun, 2001’deki krizdeüretimine 2 yıl ara veren Gümüşsuyu Halı’nın10 yıldır modern halı üretimine devam ettiğinihatırlattı. Yeni bir yapılanma sonucundaMerkür Halı üretim tesisleriyle Gümüşsuyuüretim tesisleri ve markasının birleştiğini kaydedenKüçükaltun, “Merkür’deki üretim bantlarıylaGümüşsuyu’ndaki üretim bantları,Gümüşsuyu unvanlı markanın sahibi olduğufirmaya mal üretip satacak. Pazarlama şirketide bu ürünleri pazara tedarikini sağlamış olacak.Biz bu birleşmeden çok büyük bir enerjidoğacağını biliyoruz. Bu enerjinin de piyasalardahem kalite anlamında hem da fiyat politikalarıanlamında çok olumlu yansıyacağını düşünüyoruz.”dedi. Türkiye’de halı tüketiminin içpazarda yaklaşık 25 milyon metrekare olduğununaltını çizen Nevzat Küçükaltun, “Bunun 20milyon metrekaresi iç tedarikçilerden karşılanıyor.Biz de bu üretimin yüzde 30’unu karşılayabilmekiçin angajman olduk. Günlük 8 binmetrekare, 10 bin metrekare olan kapasitemizide iki sene içinde 20 bin metrekareye çıkarmayıdüşünüyoruz.” diye konuştu.Merkür Halı Yönetim Kurulu BaşkanıNevzat Erkmen, Gümüşsuyu ve Merkür’ü dahaiyi yerlere getirmeyi hedefliyoruz. Yıllık olarak 2milyon metrekare de ihracat planlıyoruz.” dedi.


MAYIS-HAZİRAN 201275Bimeks'ten internet alışverişinde bir devrimTeknoloji perakendeciliğindehep ilkleri gerçekleştirerekve rakiplerinden farklı projelerüreterek sektöre yön verenBimeks, bu kez de onlinemağazacılıktaki yeni projesiyleinternet alışverişindedevrim yaptı. www.bimeks.com.tr internet adresindebaşlayan yeni uygulaması“bidakka” ile artıksiparişleriniz bir pizzasiparişi kadar hızlı yada bir çiçek siparişi gibiistediğiniz saatte evinizeveya işyerinize gelecek.Bimeks “bidakka”hizmetiyle en erken 1gün sonra teslim eden teknolojionline satış mağazalarınınçok önüne geçerek internetalışverişine teknolojiningerçek hızını getirdi.“Bidakka” hizmeti ile 3ayrı uygulamada; ekspresteslimat ile maksimum 180dakikaya kadar, hızlı teslimatile aynı gün içinde, zamanlıteslimat ile istediğinizsaatte siparişlerinizi teslimalabileceksiniz.İstanbul, Ankara, İzmirve Bursa’da uygulamadaolan “bidakka” hizmeti çok30~180 dk. hzl teslimat*yakında tüm Türkiye’ye hizmetverecek. Ağırlığı 8 kiloyugeçmeyecek teknoloji siparişlerinizdekullanabileceğiniz“bidakka” ile artıkgünlerce siparişinizi beklemekzorunda kalmayacaksınız.Elit World’ten saç ekim merkeziSaç ekimi yaptırmaya karar vermedenönce, hastanın doğrumerkezi ve doğru uzmanı, doktorunda doğru hastayı seçmesi çokönemli. Saç ekiminde gelişen teknolojive buluşlara paralel olaraksaç ekimi adayının ilk beklentisidoğal görünümlü saç ekimidir.Öncellikle, saç dökülmenizinsebebinin bir dermatologtarafından değerlendirilip, saçdökülmesinin sebebinin kesinolarak ortaya konulması gerekir.Daha sonra saç ekimi de dahililaç ve diğer tedavi yöntemleriüzerinde konuşulup doğrutedavinin belirlenmesinde yardımalabilirsiniz. Erkeklerde vekadınlarda saç dökülmesininen önemli sebebi kalıtımsal sebeplerolmasına rağmen bağdokusu hastalıkları, demir vediğer vitamin eksiklikleri, hormonalbozukluklar da saç dökülmesiile sonuçlanabilen hastalıklardandır.Kiğılı, hazır giyimde çağrımerkezi uygulaması başlattıErkek giyiminin önde gelen markalarındanKiğılı, çağrı merkeziuygulamasına geçiyor. Şirket,sektöründe ilk olma özelliği taşıyanhizmet sayesinde müşterinimemnuniyetini daha da artırmayıhedefliyor. Kiğılı, müşterilerine0850 250 1938 no’lu telefonnumarasından çağrı merkezihizmeti vermek için 300 binliralık yatırım yaptı. İlk aşamada10 kişilik bir ekiple çalışmalarınabaşlayan grup, 2012 yılı sonunda25 kişiye çıkmayı planlıyor.Kiğılı'nın CEO’su HilalSuerdem, çağrı merkezi sayesindemüşteri memnuniyeti anlamındaönemli bir adım dahaattıklarını söyledi. Suerdem,"Kiğılı olarak müşterilerimizinşikâyetlerini dinlemek ve önerileriniciddi bir önemle ele alıpçözümler üretmek, kalıcı müşterimemnuniyeti sağlamaktır." dedi.Kütahya Porselen'den inovatif ürünKütahya Porselen, sağlık ve estetiğiileri teknolojiyle buluşturaninovatif ürünü Porflame ileporselen sektöründe yepyeni birdönemi başlatıyor. Şık sunumu,sağlıklı yemek pişirme ekipmanlarıylaporflame serisi, çağdaşyaşamın hızlı temposu içinde zamandantasarruf etmenizi sağlarkengöz zevkinizi tamamlayansunum seçeneklerinden oluşuyor.Ar-Ge ve tasarım ekibinin üçyıl boyunca yaptığı titiz bir projeninsonucu olan ürün, özel teknikporselenden üretiliyor.Ürün yüksek ısı iletkenliği ilekısık ateşte bile yüksek pişirmeperformansı sağlayarak ısıdantasarruf ediyor. Dünyanın ve yeninesillerin geleceğini koruma altınaalan ürün, üretim teknolojisive hammaddesi ile de çevreyledost. Doğal hammaddelerile üretilen porflame tencerelerile sevdiklerinizin sağlığını koruyanyemekler hazırlayabilirsiniz.Mutfaktaki kullanım şekli ise diğeryemek pişirme ekipmanlarıile hiçbir fark göstermiyor.Porflame ürünleri ısıya vedirek aleve dayanıklı özel seramikmalzemeden yapıldığıiçin gazlı, elektrikli ve halojenocakların tamamında kullanılabilir.Yalnız, ürün ocağa konulduğundaiçi mutlaka doluolmalı. Pişirilecek yiyeceğinlezzeti açısından iyi sonuç almakiçin ise yavaş yavaş ısıtılmasıtavsiye ediliyor.


76MAYIS-HAZİRAN 2012TEK NO LO JÝMURAT IŞIK m.isik@cihan.com.trApple TV ile kablosuzses ve görüntü aktarımıTürkiye’de satışı ve desteği olmayan ama yurtdışından99 dolara temin edilebilen Apple TV cihazıyla TV’dekifilmlerin fragramanlarını HD olarak izleyebilir, kiralayabilirya da satınalınabilir. Kiralama ya da satınalmaiçin yurtdışı iTunes hesabının olması gerekiyor. AppleTV’nin YouTube uygulamasıyla internette video izleyebilirve radyo yayınlarını dinleyebilirsiniz. Apple TV Airplay özelliği sayesinde iPhone, iPad ya da Mac’inizin ekranınıbirebir televizyonunuza ya da ikinci bir monitörekablosuz olarak görüntü ve sesi aktarabilirsiniz.HP Z1 ile hepsi bir aradaHP’nin yeni ürettiği Z1 modeli ile büyük beğeni topladı.Z1 modelinde kasa ve monitor bir arada.Performansolarak gayet başarılı görünen bilgisayarın tekniközellikleri ise İ3 ya da Xeon işlemci (tercihe göre),27-inc'lik (2560×1440) IPS panelli, LED arka aydınlatmalıekran (1.07 milyar renk), Nvidia Quadro Q500M/Q1000M/Q3000M ve Q4000M ekran kartı, Wi-Fi veBluetooth bağlantıları ve ayarlanabilir ayağı sayesinderahat kulanım sunan bilgisayarları firmaların tasarımve grafik tabanlı bölümlerinde tercih edilebilir.Lenovo’dan yeni akıllı telefonLenovo, İntel işbirliği ile CES 2012 Fuarı’nda ilk akıllıtelefonu olan K800 modelini tanıttı. Cihazın önümüzdekiaylarda satışa sunulması bekleniyor. Cihaz1.6GHz intel işlemci, 1 GB Ram, 4.5’inç 1280*720 pikselekran, 8 megapiksel kamera ve Android 4.0 işletimsistemine sahip ürünün Türkiye’de satışının yakın birzamanda başlanacağı tahmin ediliyor.Logitech’ten iPad için stantLogitech firmasının iPad kullanıcıları için tasarladığı hemspeaker hem stant olarak kullanılabilecek bu cihaz evdeve işyerlerinde rahatlıkla kullanılabilir. Stant üzerindekientegre hoparlör sayesinde müziklerinizi sterio ses kalitesindedinleyebilir, dock girişi ile iPad, iPod ve iPhonegibi cihazlarınızı anlık şarj edebilir, cihazın arkasındaki3.5 mm'lik giriş ile external bir ses kaynağı takılabilir.Ayrıca ayarlanabilir stant sayesinde ortam ışığını ekrandayansımasını önlemek için yatay veya dikey kullanabilir.


MAYIS-HAZİRAN 201277Kablosuz harici diskDünyanın ilk kablosuz harici diski olma özelliğini taşıyanSeagete GoFlex Satallite kablosuz harici diskle ürününiçerisine kopyalanan HD filmleri ya da dokümanlarıkablosuz olarak iPad, iPhone ya da Android işletimsistemi yüklü akıllı telefonlardan Seagate uygulamasıylakablosuz olarak bağlanıp izlenebilir. Harici Disk’te yenigüncellemeyle mevcut üç olan kablosuz bağlantı sayısınısekize kadar çıkartıldı. 500 GB depolama alanınamaksimum 7 saat pil ömrü ve 25 saat bekleme süresinesahip ürünün Wi-Fi mesafesi ise yaklaşık 45 metre.Görüntülü sohbet vemesajlaşmaTeknolojinin ve uygulamaların gelişmesiyle birlikte akıllı telefonlarınızdanücretsiz olarak görüntülü görüşme ve mesajlaşamayısağlayan Viber, ücretsiz görüşme ve mesajlaşmasağlarken Skype ile internet üzerinden sabit veya diğerhatlar ile ücretsiz görüşme yapılabiliyor. Tango ise hem görüntülüarama hem de görüntülü görüşme imkanı veriyor.HP’den UltrabookMacbook Air ve Asus Ultrabook serisine HP 13,3 inç ve sadece1,5 kg ağırlığında HP Folio 13 modeli ile karşılık verdi. Cihazhem gösterişli hem de bağlantı noktalarının diğerlerine görefazla olması nedeni ile tercih nedeni olabilir. Teknik özelliklerinebaktığımızda ise Uzun pil ömrü (8 saate kadar),Arkadanaydınlatmalı klavyesi, i5 işlemci ,4 GB Ram ve İntel HD 3000ekran kartı ile mobile kullanıcılar için gayet başarılı bir ürün.DownloadHelperİnternetten izlediğimiz videoları ve ses dosyalarını zamanzaman indirip saklamak isteriz. Firefox tarayıcınınücretsiz eklentisi olan DownloadHelper sayesindeizlediğimiz görüntüleri ve ses dosyalarını kopya birşekilde indirebilir, hatta indirirken farklı formlaradadönüştürebiliriz.


78MAYIS-HAZİRAN 2012KÝ TAPFAHRİ SÖKE f.soke@cihan.com.trHZ. MUHAMMED (SAS) AŞKINA YAZILMIŞ ŞİİRLER,İLK KEZ ÖYKÜLERİYLE BULUŞUYOR…MİNE SULTAN ÜNVER, EKREM ALTINTEPEYüzyıllardır nice şairin kalbi Hz. Peygamber’in (sas) aşkıyla doldu taştı, sayısızkalem O’nu methetmek için oynadı. Şairler O’nu överken aslında Okendisi için yazılan mısraları güzelleştiriyordu. Çünkü âlemin varlık sebebiHz. Muhammed’di. (sas)Üzerlerinden yıllar geçse de dillerde ve gönüllerde hükmünüsürdüren naatlar hangi coşkun duyguların yansımasıydı? AŞK-IMUHAMMED(sav) Sevgili Peygamberimiz için yazılan naatları ilk kez öyküylebuluşturdu. Hz. Âdem’den başlayıp Hz. Âmine, Mevlânâ, YunusEmre, Cem Sultan, Yavuz, Kanuni, Fuzuli, Itri, Şeyh Galip, Alvarlı EfeHazretleri ile asırları aşan, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Fethullah Gülen,İskender Pala, Nurullah Genç ile günümüze ulaşan birbirinden kıymetlionlarca ismin naatları, yazılış öyküleriyle buluştu.Mine Sultan Ünver ve Ekrem Altıntepe’nin kaleme aldığı bu öyküleriokurken katrenin ummana erişine şahit olacaksınız.Hz. Muhammed (sas), daha dünyaya intikal etmeden evvel mübarekismi ve nuru, nice beşeri şair eyledi, nice medhiyeler söyletti…Bülbüle gülü, Ney’e kamış tarlalarını unutturdu O’nun aşkı… Hz.Peygamber (sas)’in şefaatine nail olmak, varlığına şükretmek, O’na duyulanözlemi dile getirmek ya da mübarek şahsiyetinden dem vurmakiçin nice manzume yazıldı ve bu manzumeler na’t adıyla anıldı… Asırlargeçti de dünya üzerinden, na’tlar geçmedi, Son Peygamber (sas)’eövgü bitmedi…ALPER GÖRMÜŞ, ÖZDEN ÖRNEK'İN GÜNLÜKLERİNİ KİTAPLAŞTIRDIALPER GÖRMÜŞKapatılan Nokta Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş, emekli OramiralÖzden Örnek'e ait günlükleri kitaplaştırdı. Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olmasıyolunda önemli kilometre taşlarından biri olan darbe günlükleri adı altındaNokta’da yayımlanan belgelerdi. O gün büyük bir cesaret örneği gösterilerek darbegünlüklerinin bir bölümünün yayımlanması sayesinde bugün kamuoyu tarafındanheyecanla takip edilen 12 Eylül ve 28 Şubat ile ilgili adli sürecin başladığı günleregeldik.Şüphesiz günlüklerin ortaya çıkması çok önemliydi ancak günlüklerin en az yayınlanankısmı kadar önemli ve daha büyük bir bölümünü oluşturan kısım bugünekadar yayımlanmamıştı. Usta gazeteci Alper Görmüş’ün yayına hazırladığı “İmajve Hakikat: Bir Kuvvet Komutanının Gözünden Türk Ordusu” adlı kitapta, OramiralÖzden Örnek’in askerî lise yıllarından başlayarak emekli olduğu 2005 senesine kadarsüreci kapsayan anı ve günlüklerde Türkiye’nin yakın tarihine damga vurmuşolayların TSK içerisinden nasıl algılandığını göreceksiniz.Türkiye’de demokrasinin yerleşik hale gelmesi için sorulması gereken bu önemlisorunun cevabına dair ipuçlarını da içeren kitap, TSK’da terfilerin nasıl gerçekleştiği,ihalelerin nasıl organize edildiği, harcamaların hangi alanlarda gerçekleştiğigibi konularda Türkiye’de bürokrasinin temel hastalıklarından TSK’nın da nasibinialdığını gösteriyor. Yani yıllarca en güvenilir kurum olarak pompalanan “imaj”ın“hakikat”teki aslında hiç de lanse edildiği gibi olmayan karşılığını gösteriyor.Bunun yanında kitapta TSK’daki denizci-karacı gerilimi, Kıbrıs çıkarmasındaordu içinde yaşananlar, darbelerin TSK içerisinde nasıl karşılandığı, sağ-sol kavgaları,siyasetin TSK tarafından nasıl algılandığı, dış politikada son yıllarda geçilen“aktif politika”nın TSK’daki karşılığını içeriden bir gözün yorumlarıyla öğreniyoruz.


MAYIS-HAZİRAN 201279Osmanlı'nın Çılgın ProjeleriYitik Hazine YayınlarıTuran ŞahinDöneminin en çılgıntasarıları arasında yeralan, birbirinden değerliOsmanlı projelerigün yüzüne çıktı. İlkkez yayınlanan görsellerlebirlikte belgelerinde yer aldığı eserde,Boğaz'da yapılacaktüp geçitten Haliç veBoğaz’a inşa edilecekköprülere, Marmara’yıKaradeniz’e bağlayacakkanaldan çeşitlizaferlerin anısını yaşatacakabidelere kadarpek çok eser, Osmanlıbelgelerine dayanılarakve görsel bir zenginlikeşliğinde sunuluyor.Ümmetin Ebediyet KevseriIşık YayınlarıMahmut Açılİnci Çiçeği Hz. Fatımaisimli eser, PeygamberEfendimiz (sallallahualeyhi ve sellem)’in bizeemanet ettiği Ehl-i Beytsevgisinin hayatımızdakiönemine işaret eden,bu önemi muteberkaynakların ışığındasomutlaştıran, anlaşılırbir üslupla kalemealınmış bir soluktaokuyacağınız değerlibir eser. Mahmut Açıl’ınkaleme aldığı eserdeHz. Fatıma Validemiz’inhayatı çocukluğundanvefat edene kadaryaşanan önemlihadiseler eşliğinde elealınıyor.Selam Söyle ÇocukluğumaZambak YayınlarıNihat DağlıZambak Yayınları, bazıyazarların eserlerini gençkuşaklara, özellikle ortaöğretimöğrencilerinedaha geniş bir zemindeulaştıracak bir 'ÇağdaşEdebiyat Serisi' yayımladı.Öğrencilerin beyinve gönül dünyalarınauygun denemeler sunanbu seride, müfredattakitema ihtiyaçları veüslup kalitesi de göz ardıedilmiyor. Gençler, AliÇolak, Nihat Dağlı, RasimÖzdenören gibi yazarlarıngüzel üsluplarındanfaydalanma imkânı buluyor.Böylece okuma alışkanlığınıedebiyat tadı ileperçinliyorlar.KCK: Demokrasi Kılıfında TerörTimaş YayınlarıÖnder DeligözKCK operasyonlarıyla ilgiliyaptığı <strong>haber</strong>lerle gündemedamgasını vuran ÖnderDeligöz, KCK’yı PKK’nın şehiryapılanması veya siyasetyapmak isteyen Kürtkökenli vatandaşların oluşumuşeklinde göstermeyeçalışanlara kitabında cevapveriyor. Deligöz sanılanınaksine KCK'nın, PKK dahilbirçok örgütü içerisindebarındıran uluslararasıbir devlet yapılanması olduğunubügüne kadar hiç yayınlanmamışbelgelerle kanıtlıyor.Kandil - KCK tarifği,MİT - KCK ilişkisi ve KCK'nınBatılı istihbarat örgütleriyleilişkisi ilk defa bu kadar netbir biçimde aydınlatılıyor.


80MAYIS-HAZİRAN 2012SİNEMAKÖKSAL AKPINAR k.akpinar@cihan.com.trCan DostumEşsiz bir dostluk hikâyesiGösterildiği her yerde benzeri görülmemiş gişe rekorları kıran “CanDostum” şimdiden tüm zamanların en fazla izlenen Fransız filminedönüştü. Fransa’dan Almanya’ya, İspanya’dan Güney Kore’ye kadardünyanın dört bir yanında kırdığı rekorların ardından İngilizce dışındayabancı bir dilde tüm zamanlarda en fazla gişe hasılatını elde edenyapım olarak sinema tarihine geçen film, gerçek bir hikâyeden uyarlama.Geçirdiği kazadan sonra felç olan zengin aristokrat Philippe,cezaevinden çıkmış Driss’i bakıcısı olarak işe alıyor. Herkes Driss’inbu iş için uygun olmayacağını düşünürken, Philippe ona inanıyor vebir şans veriyor. “Can Dostum” dünya dursa yan yana gelmeyecekolan bu iki karşıt dünya görüşünün çarpışmasının ve zamanla çılgınbir dostluğa dönüşmesinin, insanı derinden etkileyen hikâyesi. Kısacafilm, hayatın daha önce görmezden gelinmiş olan güzelliklerininfark edilmesini sağlıyor. 2003 yılında Just Friends filmleriyle ilk uzunmetraj denemelerini yapan Olivier Nakache ile Eric Toledano “CanDostum” ile dördüncü kez birlikteler. François Cluzet, Omer Sy, AnneLe Ny ile Audrey Fleurot’nun oynadığı Can Dostum, gerçeklere sadıkkalınarak uyarlandı. Driss ve Philippe’nin eşsiz bir dostluk hikâyesitüm dünyada milyonlarca insanı etkilemeye devam ediyor.Gösterim tarihi: 11 MayısKoruyucuDahi misin? Dertlisin!..10 yaşında bir matematik dâhisi. Adı Mei. Çin vatandaşı. Onun buyeteneği başına öyle dertler açıyor ki!.. Yeraltı bir suç örgütü Mei’yikullanabilmek için kaçırıyor. Örgütün lideri olan Han Jiao, küçük kızıörgütün rüşvet ve haraç çarkının kasası olarak kullanılmak üzereAmerika’ya gönderiyor. Böylece örgüt, tek bir bilgisayar ya da yazılıbelgelerin tümünden kurtulabilecek. Çünkü bütün sayılar, belgelerküçük kızın aklında olacak. O sırada Luke Wright, New Jersey’deikinci sınıf bir dövüşçü olmasının yanında evsiz ve beş parasız yaşamanınona bir anlam kazandırmadığını düşünüp, intihar etmeyiplanlıyor. Rus mafyası küçük kızı Triadların elinden kaçırmaya çalışırken,Luke Wright olayı görüyor ve müdahale ediyor. Luki, hayatadönmeye karar vererek zorlu bir fiziksel mücadeleye giriyorve felaketlerle dolu bir gece boyunca hem Mei’nin hayatını kurtarmakhem de kendi yok edilen hayatını geri almak için tek bir seçeneğivardır, şehrin altını üstüne getirmek. “Koruyucu”yu, 2001 yılındaçektiği “Unutulmaz Titanlar” sinema dünyasında peş peşe yaptığıfilmler ile hatırı sayılır bir yere sahip olan Boaz Yakin yönetiyor.Filmin başrollerini ise Jason Statham, Chris Sarandon, James Hongile Catherine Chan paylaşıyor. Aksiyonu bol olan “Koruyucu” da zorlusahneler için 3 dublörün görev aldığını hatırlatmakta fayda var.Gösterim tarihi: 11 Mayıs


MAYIS-HAZİRAN 201281Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehirİstanbul üzerine bir belgesel“Ekümenopolis: Ucu Olmayan Şehir”, İstanbul’da yaşanan ve artık denetimdençıkmış kentleşmeyi ve buna çözüm olarak sunulan kentsel dönüşümprojelerinin nasıl da sorunun köküne inmekten uzakta olduğunu anlatıyor.Film bizi yıkılmış gecekondu mahallelerinden gökdelenlerin tepelerine,Marmaray’ın derinliklerinden üçüncü köprünün güzergâhına, gayrimenkulyatırımcılarından kentsel muhalefete, İstanbul’u yeniden keşfedeceğinizbir yolculuğa çıkartıyor. İmre Azem’in yönettiği belgesel film “Ekümenopolis:Ucu Olmayan Şehir”, birçok uluslararası film festivalinden ödülle dönerkenen son SİYAD’dan 'En İyi Belgesel' ödülünü de kucaklamıştı.Gösterim tarihi: 4 MayısAteşin Düştüğü YerCinayetin adı: TöreÜlkemizin bitmeyen yaralarından biridir töre cinayeti. Her ne kadar bu cinayetlerinönüne geçilebilmesi için çalışmalar yapılsa da yara kanamaya devam ediyor. Belkide topluma bu olayı en iyi anlatmanın yolu beyazperdeden geçiyordu ve bu işe yönetmenİsmail Güneş soyundu. Gerçek bir hayat hikâyesinden esinlenilerek çekilen“Ateşin Düştüğü Yer”in kadrosunda Hakan Karahan, Elifcan Ongurlar ve YeşimCeren Bozoğlu yer alıyor. Osman ve eşi Hatice, 17 yaşındaki kızları Ayşe’yi hastaneyekaldırıyor ve hamile olduğunu öğreniyorlar. Töre gereği, Ayşe’nin öldürülmesigerekiyor. Bir gün önce kızlarını yaşatmak için mücadele eden aile, şimdi öldürmekiçin plân yapmaya başlıyor. Töre cinayetlerine zum yapan film, ayın öne çıkanTürk filmlerinden. “Ateşin Düştüğü Yer”in geçtiğimiz mart ayında vizyona gireceğiaçıklanmış olmasına rağmen mayıs ayına ertelendiğini de hatırlatalım.Gösterim tarihi: 4 MayısHayat AğacıBaşrollerini Oscar ödüllü Sean Penn ve Brad Pitt’in paylaştığı film, en büyük oğulları Jack’in çocuklukmasumiyetinden, buruk yetişkinlik çağına babasıyla olan karmaşık ilişkisini yoluna sokma çabasınaayna tutuyor. Jack, modern dünyada kaybolmuş bir kişiliktir ve kaderin varlığını sorgularken bir yandanda hayatın kökenlerine ve anlamına dair bir sorgulamaya girer. Malick’in imza niteliğindeki görselliğiyle2011 En İyi Film, Yönetmen ve Görüntü Yönetmenliği dallarında Oscar’a aday olan “Hayat Ağacı” kışkırtıcı,duygusal, gizem ve derinlik yüklü daha önce izlemediğiniz bambaşka bir deneyim. İnce Kırmızı Hat,Kanlı Toprak, Cennet Günleri gibi kışkırtıcı filmlerin yönetmeni Terence Malick, Teksas’ta küçük bir kasabadasaf bir yaşam süren orta sınıf bir ailenin ve çocuklarının zamanla masumiyetlerini kaybedip korku,merak ve üstünlükle tanışmalarının hikâyesini olağanüstü bir görsellikle ve ustalıkla anlatıyor.Yönetmen: Terence MalickOyuncular: Sean Penn, Brad Pitt, Jessica ChastainÖzel seçenekler: Fragman, filmden sahneler, röportajlarDiller: Türkçe 2.0, İngilizce 5.1Altyazı: İngilizceSüre: 139 dkÜretici firma: Tiglon


MAYIS-HAZİRAN 20128211-17 NİSAN 199817 MAYIS 196911-17 TEMMUZ 1991KÜNYELERLE BABIÂLİAKİF ELBİSTAN a.elbistan@cihan.com.tr111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111111-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-1-17 NİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİNİN SASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASASAN 19191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919199898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898989898


83MAYIS-HAZİRAN 20124 TEMMUZ 19886 KASIM 198810 HAZİRAN 19744 TETETETETETETETETETETETETETETETETETETETETETETEMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMMSIS M 19191919191919191919191919198888888888888888888888888888888888SISISISISISISISISISISISISISISISISIM 191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191919191988888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888888886 KAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAKAS 8


86MAY-JUNE 2012A differant journalism method:News GamesAbout three years ago, a groupof academicians and studentsfrom Georgia Tech Universitycame together and discussed a differentsubject: What kind of a relationcan be established between video gamesand journalism? The study, conductedby this group seeking for theanswer of this question for about fivesemesters, was about a new methodwhich is used in today’s journalism.The name of this method isNews Games.The purpose of News Gamesmethod which was developed byusing video, graphic and digital designinstruments is offering newsworthyevents to the readers as an interactivegame. Used more and morefrequently by international publishinginstitutions, this interactivetechnique arouses a great interest invast audience from different groups.How do journalism and game cometogether? If we ask a question as‘What is journalism?’, the commonpoint of the answers to this questionwill be “telling a story.” Transmittingthe most complicated incidentsto large masses in the simplest waythrough 5W - 1H components, journalistsare in a sense the “story tellers”of modern times. While a newsworthysubject cannot find any placeon the agenda due to a poor narrationtechnique, a simple subject maybecome the most interesting news ofthe day thanks to a skillful narration.The underlying competence hereis actually the simplicity of news,because this is the only way throughwhich news can be conveyed to thelargest masses in the most quick andunderstandable way. Having a limitedtime and place by the nature oftheir working places, journalists areon the prowl of gathering togethermany different halfway complicatedelements and offering them to theirreaders in the simplest way.


MAY-JUNE 201287Bülent Keneş: Iran is imposingShia activities in the Arab WorldDr. Bülent Keneş, Chief Editorof ‘Today’s <strong>Zaman</strong>’ Newspaperwhich is publishing itsmaterials in English, said the ArabWorld was living a ‘delayed future’.Bringing a different perspective toMiddle East politics with his book “IsIran a threat or an opportunity’, releasedby Timaş Yayınları, Keneş toldthe latest news on the Arab Springto Cihan Media News Magazine (CihanMedya Haber Dergisi). Keneş,the journalist-author, stated that theevents taking place in the MiddleEast today should have actually happenedminimum 20 years ago.THERE WAS ONCE A FOREIGN NEWS CONCEPTKeneş points to the foreign news deficiencyexperienced by Turkish mediaregarding the approach againstArab Spring process: “Formerly, Turkishmedia had a much stronger foreignnews concept. Newspapers usedto allocate more pages for “foreignnews”. Each newspaper or media organhad a certain foreign news concept.The most equipped and qualifiedpersonnel in terms of journalismwould be employed in foreignnews service in the past; there wasa struggle for receiving reliable newsfrom various parts of the world, especiallyfrom crisis regions. Reha Muhtar,Mehmet Ali Birand and YaseminÇongar are all successful journalistswith a foreign news background.Many newspapers had agencies inmuch more abroad locations in comparisonto this day.”


88MAY-JUNE 2012WKurdish radios of Cold Ware are lately observing a differentpower of communicationthanks to social communicationnetworks.We were a close follower of theArab Spring thanks to many blog pagessuch as Twitter, Facebook, Youtube,LinkedIn, Myspace. We watchedthe acquisition of Osama Bin Ladenin Pakistan second-by-secondthrough Twitter, the seeds of ArabSpring through Facebook and thefirst videos of it through Youtubeeven before they were broadcastedin world televisions.At times with no social communication,the unique source for thiscommunication was the messagesdelivered through radio broadcasts.Messages were delivered short-andlong-wave radio broadcasts beforeFM radio waves. Cold war periodis known as the period when thesemessages were delivered in themost common way.Ali Ağcakulu, the historian andproducer, states in his study ‘Radiosbroadcasting in Kurdish duringthe cold war period’ that the futureof Kurds living in Mesopotamia regionis shaped according to the peoplesof Turkey, Iran, Iraq and Syriawith whom they are living togetherand great powers put their plans intopractice by focusing on Kurds. Statingthat radio waves were the biggestpropaganda instrument for applyingthis plan, Ağcakulu added: “Aspart of the plans designed to shapefuture, Radio Broadcasts were madefrom many regions during the coldwar period both with the impact ofUSSR and the support of USA as wellas its allies. We can consider the effectsof the broadcasts as continuingeven today.”Global powers used radio, the mosteffective communication organ as ofthe period when Fourth Estate Mediaemerged, in a very efficient way. Statingthat Erivan Radio was the architectof the biggest impact KurdishRadios had on Turkey, Ali Ağcakuluwent on: “Erivan Radio enabled themaintenance of Kurdish folk’s culturalproperties by handling especiallyKurds’ heroic stories, Kurdishfolktales and Kurdish love storiessuch as Mêm û Zî. Turkey remainedincapable about this issue and stoppedby foreign forces.”


90MAY-JUNE 2012Coup D’ état Government Closedthe Newspaper Envisaging aConstitution for One YearFor the last few years, Turkeyhas talked about the investigationsrelated to coup attempts.Investigations conducted for September12th and February 28th coups arealso regarded as an important step forinquiring the interventions to democracy.The investigation on September12th coup created an opportunity fordiscussing the events of coup periodfor one more time. Yeni Nesil newspaperwas one of the most importantvictim of 1980 coup d’état. The newspaper paid a heavy price for its oppositionto September 12th constitutionwhich has always been a subjectfor discussion in the passing years.What happened to Yeni Nesil Newspaperactually reveals the irrelevanceof coup supports’ claim as “The constitutionswas accepted with a vote rateof over 90%”. Deciding to close YeniNesil newspaper for an incessantperiod of one year explicitly revealsthe fact that even making suggestionsfor September 12th constitution wasso impossible let alone rejecting to it.Kazım Güleçyüz, Chief Editor of YeniAsya Newspaper which was publishedunder the name ‘Yeni Nesil’during coup period, told CihanMedial News Magazine the suppressionsimposed in this periodand the process until the closingpunishment.


MAY-JUNE 201291Murdoch wants to get rid of‘phone-hacking’ stress throughMiddle East InitiativeGoing through hard times becauseof the phone-hackingscandals erupting in his newspapersin England, World’s media giantRupert Murdoch wants to breathea sigh of relief by acceleratinghis investments in Middle East countries.Making media investmentsin many places of word especiallyEngland, USA and Australia,Murdoch looks forward to addressingto Middle East and the ArabWorld in particular to which hehaven’t paid much importance sofar.Sky TV news channel 39%of shares of which are owned byMurdoch’s head company ‘NewsCorp’, declared that it would startbroadcasting as “Sky Arabian” inMay. New initiatives are supposed tofollow this one. Murdoch’s commercialrelations with Arabs are not newactually. Saudi Prince Al-Waleed binTalal is the second biggest shareholderof News Corp., Murdoch’s headcompany, with 7% per cent ofshares. Prince had said in July 2011,when the scandal was being discussedintensively, to his co-partner –the media boss- who couldn’t escapefrom phone –hacking trouble in Englandand USA: “I still support youstalwartly: come to Arab worldfor making investments.” SupportingRupert and his son JamesMurdoch explicitly after thephone-hearing crisis and statinghe would continue to be a partnerwith Murdoch’s Flagship,Prince Al-Waleed had emphasizedthat there was no need forchanging News Corp.’s “doubleclass”partnership structure providinga right for voting in favorof Murdoch family.


92MAY-JUNE 2012Mehmed Niyazi: They can writebehind me ‘He was ardent butcouldn’t realize what he wanted.’He is a modest authorof our intellectualworld… He closedthe marriage subject foreverso that it couldn’t stop himduring the science journeyhe set out with a decision hemade just at the age of 25.Books would be his only fellowfrom that time on in thisanchoritic life. Known wellby young generations withhis novels like “ÇanakkaleMahşeri”, “Plevne”, “Yemen,Ah Yemen” etc., MehmedNiyazi Özdemir (70) isa thinker followed with interestfor his articles and studiespublished in <strong>Zaman</strong>newspaper.Coming upwith sociologicsolutions byinteracting social problemswith history, Özdemir says:“As the Islam world, our biggestissue is analyzing ourown civilization and raisinga generation who has a commandof current sciences toactualize this civilization.”Telling that the preparationperiod of his novel called“Çanakkale Mahşeri”which was in the bestsellerslist for a long time took 7 years,Mehmed Niyazi is modestenough even to say “Idon’t like my works.”Mehmed Niyazi answeredthe questions of CihanMedia News Magazinewith great intimacy duringthe interview which startedwith Turkey’s problems andextended to his life story.


MAY-JUNE 201293Internet makes sickEvery day a new one is added tointernet deceases which founda place for themselves in theliterature as internet addiction increases.Indispensable phenomenon ofour century, the internet increases itsdominant effect on daily life day byday based on the dizzying developmentsmade in technology and informationworld. Developing countries’failing in allocating adequate financesin their budgets for these diseasesreveals that fact that this problem reachedmuch more important dimensionsin third world countries.The virtual world which is developingat an arithmetic pace will causeserious injuries at individual andsocial level with the incurable healthand finance problems it is causingat the same time. Internet diseasesbased on anti-socialization andpersonality disorders seems possibleto cause failures in many fieldsby imposing incurable health problemson the people of contemporaryworld. Considering that Japan has alreadyallocated serious budgets forinternet-caused anti social disorders,it doesn’t seem possible for underdevelopedcountries to constitute ahealth budget in the near future forovercoming huge health problems.One of the most striking surveyson internet diseases was conductedin England. Findings are creepy. Accordingto this survey, 70% of theEnglish feel unhappy if they don’tconnect to the internet every day.The survey, conducted by YouGovcompany, also revealed another strikingfact. According to this, 44% ofEnglish community feel disappointedwhen they cannot connect to theinternet and 27% of them feel morestressed when they are not online.


94MAY-JUNE 2012Free media, happy country!..“Are you satisfied with your life?”or “How many points wouldyou give for your life out of 10?”these and other similar questions wereasked by a research group from ColumbiaUniversity to thousands of peoplein 195 countries of the world between2005 and 2011. Answers werecollected, classified, turned into a reportand results were explained at thebeginning of April. According to this,the happiest country of the world isDenmark while the unhappiest onewas Togo, an African country. Turkeyis 78th happiest country of the world…This report doesn’t only list thehappiest and unhappiest countries ofthe world; it also focuses on the reasonsfor happiness and unhappinessand makes important deductions. Firstof all, the understanding known as‘money can’t buy happiness’ in differentways in many countries of theworld was a little shook. According tothe results, money brings ‘a little’ happiness.However, there are also somethings that people care more than money:such as individual freedom andsocial support etc. According to thisreport, the world is just 0, 14 per centhappier than it was 30 years earlier…


MAY-JUNE 201295Zeki Müren is the name-giverof Günaydın NewspaperErdoğan Arıpınar is one of thedoyen figures of Turkish journalism.He started as a reporterand made studies in many branchessuch as chief editorship, advertisementduty etc.Arıpınar was born in 1932 in Kilismüfti’s house. He was registeredin Malatya birth registration officewhen his father was appointed thereas a military officer in 1935.Coming from a family which migratedto Istanbul 300 years ago, ErdoğanArıpınar went to Havsa primaryschool, Bursa High School for his secondaryschool education and BaklıkesirHigh School as a boarding student.The experienced journalist firstentered faculty of law, but then graduatedfrom faculty of letters.Starting to be interested in writingat his early ages as he was comingfrom a family engaged in journalism,Erdoğan Arıpınar noted down hiswritings upon Feridun Demokan’s- his brother-in-law- advice saying:‘when you hear something notethat down to somewhere withfootnotes.’ Having a good commandof English, Erdoğan Arıpınargoes to Ant newspaperwhich is published in Bursa andsays that he knows English verywell and can translate the novel‘Yeni Orman’ın Çocukları’,thus his first article is publishedin Ant newspaper in 1948.Erdoğan Arıpınar starts toworks as a professional journalisttogether with Halit Kıvanç,he had started to work as anamateur journalist in high school,upon his stepmother’s advice. Arıpınarcouldn’t stand feeling emotionalwhile talking about those days.He said: “I came to Istanbul for summerholiday in 1952. My stepmothersaid me that I was interested in journalismand should go and talk to HalitKıvanç who was a close friend ofour family. Halit Kıvanç would thenpublish a newspaper named TürkiyeSpor and this newspaper’s circulationreached 60 thousand while otherssold 30 thousand copies a day. Thenewspaper would be printed in Şişliwith the machines brought into Turkeyby Edip Törehan from Switzerland.All authorities would work there.They said I was a student, so I hadbetter work as the Balıkesir reporterof the newspaper. “


96MAY-JUNE 2012Metehan Demir, the journalist announcingApril 27th first: Abdullah Gül called themilitary to account for the declaration‘THE MOST IMPORTANT ACTION OFTHE GOVERNMENT IS ITS ANSWERTO APRIL 27TH’Completing his 18th year in journalism,Metehan Demir is one of theremarkable figures of Ankara journalism.In addition to the news he madein February 28th period, he puthis signature under a lot of importantnews such as announcing AbdullahÖcalan’s flight to Syria and the newsincluding Syrian Deputy PresidentAbdülhalim Haddam’s explainingthe background of this flight. Leaving42 years of his life behind, Demirattended at the ‘Konuşan Türkiye(Talking Turkey)’ program of BestFM and delivered his comments. Heis fingering on the pulse of politicstogether with Bilal Çetin at the ‘Parametre(Parameter)’ program whichhas been broadcasted by CNN Türkfor a while. Other than these duties,the news bringing him most forwardwas without any doubt announcingthe ‘Declaration of April 27th’ to thepublic before every one else. His makingthe following statements duringan interview made 3 months after thedeclaration didn’t appeal to the chiefof general staff of the time at all. “AbdullahGül and soldiers came togetherand talked about this issue, becausethe problem is caused by not talkingface to face. As you know, thecontent of the meetings made by thePrime Minister Erdoğan and the chiefof general staff Büyükanıt at Dolmabahçepalace has always been amatter of curiosity. I think there havebeen secret visits between Gül andsoldiers also in Ankara in recent times.”General Staff denied Demir’sthis claim with a very harsh way bystating: “The mentioned news is notwrong, it is a lie. Those making falsenews are misleading the publicand serving for certain purposes byknocking the general staff out.” Fiveyears have passed so far. Workingas Ankara Representative of HürriyetNewspaper for 3 years, MetehanDemir told the issue which he didn’thandle at that time in detail becauseof protocol rules and the unknownfacts about 27th April night to CihanMedia News Magazine. Now, it’s timefor Metehan Demir to talk!..

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!