13.07.2015 Views

Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Sorunlar ve Çözüm Önerileri

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

XIII. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz 2004 İnönü Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Eğitim Fakültesi, MalatyaAVRUPA BIRLIGI UYUM SÜRECINDE EGITIMDE TOPLAM KALITE ARAYISLARI;“<strong>Sorunlar</strong> <strong>ve</strong> Çözüm Önerileri”Öğr. Gör. Aziz İLGAZİHarran Üni<strong>ve</strong>rsitesiGirişInstructionilgazi@harran.edu.trIt has been the main policy of all countries to raise human who has the quality required by learned societies. 2-Howe<strong>ve</strong>r, to raise of a cartain quality person is among the main issues in all education systems. It causesanother problems as the educators who will play a major role in solving this sort of issues remain outside ofeducated ( learned) society. 3-In this period of time, that international dialogues has increased, to ha<strong>ve</strong> of acertain quality in education provides considerable privileges to that countries. Cooperation of de<strong>ve</strong>loped countriesto be globolised and united takes places in education as much as in industry, military, politics and constitutions.4-The youth who has been spent effort to raise by the cooporation of countries and institutions will take onimportants duties (responsibilities) to establish the systems of future. It is the main duty of knowledge societies togrow up a youth who can respond the needs of changing societies.Bilgi toplumunun talep ettiği standartlarda nitelikli insan yetiştirme çabası, her ülkenin eğitim politikasının temelamacını oluşturur. Ancak, bütün eğitim kurumları için nitelikli birey yetiştirmek ise önemli problemler arasındadır.Bu problemlerin çözümünde rol alacak eğitimcilerin bilgi toplumu dışında kalması, ayrı çıkmazlara nedenolmaktadır. Ülkeler arasında sınır kapılarının aralandığı bu dönemde, eğitimde belirli standartlara sahip olmak, oülkelere önemli ayrıcalıklar sağlamaktadır. Gelişmiş ülkelerin bütünleşmek <strong>ve</strong> ortak çalışmak amacı ile yaptıklarıişbirliği, sanayi, askeri,siyasi <strong>ve</strong> hukuki alanda olduğu kadar eğitim alanında da gerçekleşmektedir. Ülkeler <strong>ve</strong>kurumlar arası işbirliği neticesinde bilgi toplumunun sorunsuz bireyi olarak yetiştirilmeye çalışılan gençlik, yarınınsistemini kurmada önemli görevler üstlenecektir. Bilgi toplumunun genç bireyini, değişen toplumların ihtiyaçlarınacevap <strong>ve</strong>rebilecek bilgi <strong>ve</strong> becerilerle yetiştirmek, eğitim kurumlarının asli görevleridir. Ancak dünyada meydanagelişmelere paralel olarak ülkeler arasında az gelişmişlik <strong>ve</strong> gelişmişlik farkı ciddi boyutlardadır. Küresel karşıtıeylemlerden etkilenen gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkelere karşı daha iyimser bir tablo çizmek için her yıl farklıiçerikli zir<strong>ve</strong>ler gerçekleştirmektedir. Bu zir<strong>ve</strong>lerde ciddi kararlar alınır ancak kararlara imza koyan ülkeler <strong>ve</strong>denetmen ülkeler, kararların uygulanmasında duyarsız kalırlar.Bilgi toplumunun talep ettiği standartlarda nitelikli insan yetiştirme çabası, her ülkenin eğitimpolitikasının temel amacını oluşturur. Ancak, bütün eğitim kurumları için nitelikli birey yetiştirmek iseönemli problemler arasındadır. Bu problemlerin çözümünde rol alacak eğitimcilerin bilgi toplumu dışındakalması, ayrı çıkmazlara neden olmaktadır.Ülkeler arasında sınır kapılarının aralandığı bu dönemde, eğitimde belirli standartlara sahip olmak,o ülkelere önemli ayrıcalıklar sağlamaktadır. Küresel ülkelerin bütünleşmek <strong>ve</strong> ortak çalışmak amacı ileyaptıkları işbirliği, sanayi, askeri,siyasi <strong>ve</strong> hukuki alanda olduğu kadar eğitim alanında dagerçekleşmektedir. Ülkeler <strong>ve</strong> kurumlar arası işbirliği neticesinde bilgi toplumunun sorunsuz bireyi olarakyetiştirilmeye çalışılan gençlik, yarının sistemini kurmada önemli görevler üstlenecektir. Bilgitoplumunun genç bireyini, değişen toplumların ihtiyaçlarına cevap <strong>ve</strong>rebilecek bilgi <strong>ve</strong> becerilerleyetiştirmek, eğitim kurumlarının asli görevleridir.Ancak dünyada meydana gelişmelere paralel olarak ülkeler arasında az gelişmişlik <strong>ve</strong> gelişmişlikfarkı ciddi boyutlardadır. Küresel karşıtı eylemlerden etkilenen gelişmiş ülkeler az gelişmiş ülkelere karşıdaha iyimser bir tablo çizmek için her yıl farklı içerikli zir<strong>ve</strong>ler gerçekleştirmektedir. Bu zir<strong>ve</strong>lerde ciddi


kararlar alınır ancak kararlara imza koyan ülkeler <strong>ve</strong> denetmen ülkeler, kararların kağıt üzerinde kalmasınaengel olamazlar.Bu çalışmada, ülkemizin AB’ne üye olmak için önerilen uyum paketlerine yönelik, çıkarılan <strong>ve</strong>çıkarılması zorunlu bazı yasaların uygulanması sürecinde yapılması gereken çalışmaların “düzenlemeler”mevcut sorunlara yönelik olarak dikkate alınması gerektiği düşüncesi ile eğitim sektörü analizedilmiştir.Temel eğitimden yüksek öğretime kadar geçen süreçte,eğitim sektöründe temel girdiler olarakkabul edilen eğitimci, öğrenci, yönetici, fiziki mekanlar, aile, özel sektör <strong>ve</strong> eğitim materyalleri açısındaincelenen ülkemizde ki mevcut eğitim sistemi,sorunları ile bu çalışmada incelendi. Ayrıca temel bilgi <strong>ve</strong>eğitim teknolojileri kullanılarak eğitimde toplam kaliteyi sağlamak için yapılması gereken yatırımlaradikkat çekildi.1995 yılına kadar çevre konusunda duyarlı olan gelişmiş ülkeler, 1995 yılından yapılan DünyaSosyal Forumu’nda çevre odaklı zir<strong>ve</strong>ler yerini insan odaklı zir<strong>ve</strong>lere bıraktı. 2000 yılında yapılan DünyaZir<strong>ve</strong>si’nde insan faktörünü ön planda tutarak “milenyum kalkınma amaçları” üzerinde anlaşma sağladılar.Milenyum amaçları arasında önemli yer tutan “uç derecedeki fakirliği <strong>ve</strong> açlığı azaltmak, ilk öğrenimdecinsiyet ayrımına son <strong>ve</strong>rmek, kadının toplumdaki yerini geliştirmek, 5 yaş altı çocuk ölüm oranını üçteiki azaltmak “ gibi ciddi konularda anlaşma sağlandı.19 yıl aradan sonra, 1995 yılında yapılan bu zir<strong>ve</strong>de alınan kararları tekrar inceliyoruz. 2003yılında yayınlanan BM Kalkınma Raporu’n da yer alan istatistikleri de analiz ediyoruz. Rapor insanigelişme ile ilgili utanç <strong>ve</strong>rici istatistiklerle dolu.2Ülkemiz ile ilgili insani gelişme <strong>ve</strong> kalkınma sonuçları BM raporunda yer alan utanç <strong>ve</strong>iriciistatistiklerden daha iyi değildir. Özellikle Doğu <strong>ve</strong> Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan sağlık,beslenme, eğitim, yoksulluk sonuçları, hükümet politikalarının boş bir balondan farksız olmadığınıispatlamaktadır.52 milyon Euro harcanarak gerçekleşen zir<strong>ve</strong> sonucunda milenyum amaçlarında ciddi gelişmelerolmamıştır. Oysa 52 milyon Euro ile, aşırı yoksul olan, açlıktan ölen, yetersiz beslenme sonucu hastalıktanölen milyonlarca insanın yaşamı devam edebilirdi.Malarya’da her gün 7 bin insan açlık <strong>ve</strong> hastalıktan ölmektedir. Yılda 3 milyon insan AIDS’inpençesinde ölmektedir. Afrika Kıtası toplu insan ölümleri yaşanmaktadır. Zir<strong>ve</strong>lerde <strong>ve</strong>rilen kararlar <strong>ve</strong>harcanan paralar ile hedeflenen çalışmalar ise kağıt üzerinde kalmaktadır.Gelişmekte olan ülkelerin % 79’u gerekli alt yapıyı oluşturmamasına rağmen bu ülkelerin % 27’si,eğitim yaşında olan çocuklarına % 100 oranında temel eğitim <strong>ve</strong>rememektedir.3 Oysa dünyada herkesetemel eğitim <strong>ve</strong>rmek için 6 milyar dolar, temiz su sağlık hizmeti için 9 milyar dolar, beslenme için 11milyar dolar gerekiyor. Bir başka harcama kalemine dikkat çekmek istiyorum. Avrupa <strong>ve</strong> ABD ‘de evhayvanlarının beslenmesi için harcanan para 17 milyon dolardır.4Türkiye gelişmekte olan bölgeleri <strong>ve</strong> az gelişmiş bölgeleri ile temel eğitimde hedeflediği ölçütlereancak 20 yılda ulaşabilir. Avrupa Birliği Uyum Yasaları’na uyum sağlamak için uygulamada ülkemiz çokuzun bir süreç içinde gereken değişimi yapabilecektir. Kısa sürede Avrupa Birliği’ne sektörel açıdanuyum sağlamak mümkün değil.Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkeler <strong>ve</strong> az azgelişmiş ülkelerde yaşayan 3 milyar dolayında insan aylık 50 dolar, 1.2 milyar dolayında insan ise, aylık30 dolar ile yaşamak zorundadır. 5TÜRKİYEYE GENEL BİR BAKIŞ


Ülkemizde ki eğitim sorunları Avrupa Birliği üyesi bir çok ülkenin eğitim sorunlarından farklılıkgöstermektedir. Bu farklılık ise, ülkemizde eğitim girdileri, eğitimci vasıfları,yönetici becerileri, fizikimekanlar, kültür düzeyi, eğitim anlayışı,kaynak yetersizliği, ücretler , eğitimin dış unsurlar <strong>ve</strong> öğrencigenel profili ile ilgilidir. Avrupa Birliği genel eğitim sorunları ülkemiz ile kıyaslandığı zaman, sorunlarıçözümü de daha genel farklılık göstermektedir. <strong>Sorunlar</strong>ın çözümünde kullanılacak araçlar <strong>ve</strong> yöntemlerdeçok farklı olacaktır. Bu sorunların bir bölümü yerel sorunlar , bir bölümü de ulusal sorunlardır. Tüm busorunların çözümünde tek yetkili güç ise merkezi otoriter olduğu için, sorun çözümünde yerel <strong>ve</strong> ulusalsorunların ayrımı yapılmamaktır. Bu durumda,ulusal sorunlara yönelik çözüm arayışları yerel bazda pasifkalmaktadır.Ülkemizde eğitim sorunlarına bakış açımızda karsımıza çıkan sorunlar.a-Nüfus artışı b-Yetersiz eğitim <strong>ve</strong> öğretim materyalleri c- kaynak yetersizliği mevcutkaynakların uygun kullanılmaması d- Eğitim birimleri <strong>ve</strong> alanları arası geçiş e- Temel eğitim anlayışınınyeterli algılanmaması f- Orta eğitim kurumlarında kapasite yetersizliği g-Yoksulluk h- EğitimdeeşitsizlikBilgi çağında dünyada 100 milyon çocuk temel eğitimden faydalanamıyor <strong>ve</strong> ülkemizde Nisan2004 itibarı ile,1.4 milyon çocuk eğitim hakkından faydalanamıyor. Dünyada tek çocuk bayramına evsahipliği yapan ülkemizde 1.4 milyon çocuğun temel eğitim alamaması dikkat çekmektedir. 1.4 milyonçocuk arasında 870 bini kız çocuğu. 6“Herke için eğitim” sözleşmesi, 155 ülke <strong>ve</strong> 150 sivil toplum örgütü tarafından imzalandı. Türkiyebu sözleşmeye imza koyan ülkedir. 2015’e kadar cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmak amacı ile yapacağıçalışmalar konusunda en riskli 12 ülke arasında yer alması eğitime <strong>ve</strong>rilen önem açısından <strong>ve</strong> AvrupaBirliği’ne üye olacak bir ülke açısından değerlendirildiği zaman düşündürücü bir çelişki ortayaçıkmaktadır.Türkiye uluslararası platformlarda “Herkes için eğitim” projesi kapsamında 2005’e kadar ilk <strong>ve</strong>orta öğretimde, 2015’e kadar tüm öğretim de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak adına söz <strong>ve</strong>rmiştir.7Ülkemizde cinsiyet ayrımı Doğu <strong>ve</strong> Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde çok yüksek seyretmektedir.Avrupa Birliği’nde eğitim sorunlarını masaya yatırdığımız zaman ülkemiz de mevcut sorunlarınbenzerlerini çok nadir görüyoruz. Nüfus artışı ciddi boyutlarda değil, ülkemizde nüfus artışına baktığımızzaman, ulusal bir sorun olarak ciddiyetini korumaktadır, seviye çok yüksek,özellikle yerel nüfus artışı çokfazla, her ailede ortalama 10 çocuk görmek mümkün. Hükümetlerin ulusal eğitim politikalarını analizettiğimiz zaman ulusal çözümlerin nüfus artışı noktasında çok yetersiz kaldığını görüyoruz. Nüfusartışından kaynaklanan eğitim sorunlarını çözmek için hükümetin ulusal çözümlere ila<strong>ve</strong> olarak yereleyönelik çözümler üretmesi zorunludur. Büyük metropollerle yerel kentler arasında eğitim materyalleri,eğitici farklılığı <strong>ve</strong> temel eğitimi benimseme <strong>ve</strong> algılama farklılığın da ciddi sorunlar bulunmaktadır.<strong>Sorunlar</strong>ı çözmek için, ulusal <strong>ve</strong> yerel sorunlar olarak ayrıma tabii tutmak zorunludur.Eğitim sorunlarını çözmek noktasında Eğitim Bakanları yönetimin diğer birimleri ile süreklieğitim sorunlarını yerel noktada çözüme ulaştırmak için çatışma yaşamaktadır ayrıca adil olmayanyatırımlar <strong>ve</strong> çözümler üretmektedir. Bir eğitim bakanı öncelikle yerel çözüm arayışında, <strong>ve</strong>kil olduğukentin eğitim sorununu ön planda tutmaktadır. Bu anlayışı ise adil değil. Bir başka hükümet değişimi aynıyaklaşımı sergiliyor, bu durumda eğitim bakanlarının her dönem farklı bir az gelişmiş kentten seçilmesininprensip olması mantıklı <strong>ve</strong>ya zorunlu olması gerekiyor. Malawi’de bir eğitim örneği :“Maliye Bakanlığı yararlı ders kitapları <strong>ve</strong> öğretim materyallerine hükümetin desteğinin iki katartırılmasını öneriyor <strong>ve</strong> bakanlık bu materyallerin maliyetinin yarısını karşılıyor <strong>ve</strong> kalan kısmınmaliyetini de ailelerin ödeyeceği harçlar karşılıyor.” Eğitim sürecinde Malawi örneği ciddi bir örnek.


Ülkemizde eğitim sürecinde eğitimin tarafları olan öğretmen-<strong>ve</strong>li-öğrenci-eğitim yöneticisi eğitimplanlama <strong>ve</strong> stratejine katılmıyor, bu süreçte sorumluluk eğitici <strong>ve</strong> yöneticiye odaklı kabul görmektedir.Eğitimde öğrenme odaklı bir yaklaşımı benimsemeyen toplam kalite kavramı öğretmenin etkili <strong>ve</strong> faydalıolacağına dikkat çekmektedir.Bir okulda <strong>ve</strong>rilen matematik eğitiminde başarı gösteren öğrencilerin oranı bir başka okuldamatematik eğitimi alan öğrencilere oranla düşük <strong>ve</strong>ya yüksek olmaktadır. Eğitimci profili <strong>ve</strong> öğrenciprofili üzerine yapılan analizlerde öğrencilerin matematik eğitimcisini, matematik eğitimcisinin deöğrenciyi eleştirdiğini görüyoruz.Eğitim <strong>ve</strong> öğretim amaçlı medya yayımları, aslında eğitim formasyonu <strong>ve</strong> psikolojisi almayanbireylerin hazırladığı ürünlerden oluşmaktadır. Okul bireyi bilimsel açıdan eğitim <strong>ve</strong> öğretim sürecindeyetiştirirken gözlemlerimizde medya yayınlarının genelde ürünleri ile bilimsel öğretileri eleştirdiğigörülmektedir.Ülke sorunları ders kitaplarına konu olarak aktarılmış, bu düşünce de "ülke sorunlarındankurtulmak" gibi bir düşünce bulunmaktadır. Ancak ülke sorunlarının ders kitaplarına eğitici- öğreticimateryal olarak yer almasının aslında sorunları çözen bir yaklaşım değil, sorunları kitaplarlaçözülebileceğini öneren bir düşünceyi öğretmektedir. Bu öğrenme sistemi cumhuriyet döneminde birfayda sağlamamıştır. Çünkü ülke sorunları kitap sayfalarında kalmış <strong>ve</strong> çözümsüzlük devam etmiştir.Diploma bir belgedir, bu belge bir ispat belgesidir, ülkemizde diplomaya çok sayıda ciddi değerleryüklenmiştir, mezun olan birey iş hayatına adım attığı ilk gün, eğitim kurumunda diplomaya yüklenen bukadar karışık değerin aslında gereksiz olduğunu anlamaktadır. Bu gerçeklerle yüz yüze kalan birey, işhayatında hayal kırıklığına uğramaktadır.Ülkemizde eğitim sistemimizde ölçülebilir somut bir performans yoktur. Okul sayısı, okullaşmaoranı, öğrenci sayısı bu gün eğitim sistemimizde vazgeçilmeyen bir performans ölçüsüdür.Böyle bir ölçütise eğitimde kalite için geçersizdir.Okullarımız geçmiş yıllarda olduğu gibi bu gün de siyasi partilerin adeta yönetici <strong>ve</strong> eğitimciarasında ayrım yaparak yer değiştirdikleri kurumlar durumundadır. Eğitimde siyasi kadrolaşma bireylerüzerinde olumsuz etkiler göstermektedir bu etki uzun yıllar devam etmektedir.Eğitsel çalışmaların amaçları bireyi sosyal yönden geliştirmektir, ancak okullarda belli zamanlıyapılan eğitsel çalışmaları yönetenler tecrübesiz <strong>ve</strong> girdiler basit kalmaktadır. Genel olarak okullar, eğitselçalışmaları göstermelik yada tanıtım amaçlı yapmaktadır. Eğitim düzeyleri düşük olan okullarımızözellikle başarılı olduklarını sergilemek amacı ile eğitsel çalışmaları karnaval, şenlik adı altında medyayataşımaktadır.Oysa içerikleri analiz edildiği zaman başarı yerine sadece eğlence programlarının olduğunugörüyoruz.Öğretmen yetiştiren kurumlar materyalleri ile fakir, öğrenciler arasında iletişim sorunu yaşanıyor,siyasi çatışmaların odak merkezleri durumunda. Eğitici yetiştiren okullardan mezun olan bireyleratandıkları okullarda göre<strong>ve</strong> başladığı gün bilgileri emekli olacakları zamana kadar değişmiyor, eğitimcikendisini geliştirmiyor. Okulda <strong>ve</strong>rilecek eğitimin evrenselliğine de gölge düşmektedir.Eğitici dünyada <strong>ve</strong>kendi ülkesinde gelişen olaylar hakkında bilgi yoksulluğu yaşamaktadır. Bilgi yoksulu bir eğitici, bilgiyemuhtaç bireye <strong>ve</strong>receği tek bir değer vardır. Bu değer ise "bilgisizliktir".Bilgisizliğin temel kaynağındaeğitici olan bir ülkenin eğitim sistemi kalite adına bir materyal içermeyecektir."Baskı, dayatma,aşağılanmak,dersleri anlayacak kadar anlatamamak, hor görülmek" bu şikayetler,öğrencilerin birincil istekleri arasında yer almaktadır. Bu davranışlar öğrencilerin özgü<strong>ve</strong>nlerininzayıflamasına neden olmaktadır.Okulda ki bu olumsuz yaklaşımlar sergilenirken aile içinde de öğrenciye


karşı aşırı korumacılık,baskı yapılmaktadır. Öğrenci kendini tamamlamak adına attığı her adımda başarısızkalmaktadır.Yüksek öğretim kurumlarında rastlamadığımız dayak olayları, orta öğretim kurumlarında buçağda çok sık yaşanan onur kırıcı yaklaşımlar olarak tutanaklarda yer almaktadır.Buna rağmenöğrencilerin eğitimcilerden <strong>ve</strong> kendilerinden kaynaklanan sorunlardan dolayı sınavlarda kopya çekmeleri,kopya ye karşı eğitimcilerin duyarsız kalmaları, kopya çekmeyen öğrencilerin kurumlara <strong>ve</strong> eğitimsitemine bakış açısına gölge düşürmekte <strong>ve</strong> kurum ile eğiticilere olan gü<strong>ve</strong>ni sarsmaktadır.Eğitim girdileri <strong>ve</strong> eğitici profili öğrenme de motivasyonu düşürmektedir.Yabancı dil eğitimi herkurumda ciddi olarak kabul edilmelidir. Bazı yönetici <strong>ve</strong> eğitimcilerin yabancı dil eğitimine karşı politiktavırları bireyin bir yabancı dili neden öğrenmesi için çelişkilere yönlendirmektedir.Eğitim süreci içinde siyasi korkular <strong>ve</strong> gelecek endişesi eğitimde başarıyı engelliyor.Hükümetlerinokullar <strong>ve</strong> eğitim müfredatı üzerinde ki siyasi çalışmaları eğitim sistemine zarar <strong>ve</strong>rmektedir. Eğitim <strong>ve</strong>öğretimi teşvik etmekten uzak olan bu davranışların bireyde eğitim konularına karşı bir ön yargıoluşturmaktadır. Siyasal yaklaşımlar hangi yönden olursa olsun eğitimde bir baskı unsurudur. Birey kendidüşüncesinde şekillendirdiği görüşlerini bir eğiticinin görüşlerinde yeniden değişime gitmeyecektir ancakeğitimciden not beklentisi ile birey görüşlerinde çok nadir de olsa değişim gereği ihtiyacı duymaktadır. Bunoktada eğitimin amacı da ortadan kalkmaktadır.Bir başka sorun ise, eğitimde başarının ezbere dayalı sınavlarda <strong>ve</strong>rilen notlara odaklanmasıdır.Öğrenci başarıyı yakalamak için sınav haftası ders çalışmaktadır. Araştırma yerine ezber yöntemini tercihetmektedir. Eğitim sistemimizde öğrencilerin konular hakkında fikir yürütmesi <strong>ve</strong> araştırmayayönelmesine dair yeterli bir temel henüz oluşturulmadı. Bu olumsuz yaklaşıma temel neden ise eğitimöğretimdemevcut hiyerarşik yapıdır. Eğitim sistemimizde bir öğrenci 6 ana dersten değerlendirilmektedirancak ABD'de 46 dersten değerlendirilmektedir.Milli Eğitim Bakanlığı, ilköğretim öğrencilerinin seviyelerini tespit etmek için 12 Nisan 2002'deyaptığı sınav yaptı. Sınava 7 coğrafi bölgeden seçilen 47 ilde 112 bin ilköğretim öğrencisi katıldı. Sınavsonucunda ise endişe <strong>ve</strong>rici bir tablo çıktı. Buna göre öğrencilerin Türkçe, Matematik <strong>ve</strong> FenBilgisi'ndeki basarı düzeyleri yüzde 50'nin altında kaldı. Doğu <strong>ve</strong> Güneydoğu’da ise bu ortalamanın çokaltında kaldı.8Türkiye ile UNICEF İşbirliği dahilinde “kız çocuklarının okutulması “projesi 3 Haziran 2003’teimzalandı. 2005 yılına kadar devam edecek olan bu projenin amacı, ilköğretim çağında herhangi birnedenle eğitim alamayan kız çocuklarının eğitime dahil edilmesi hedeflenmektedir. Ağrı, Bitlis,Diyarbakır, Batman, Muş,Sirrt, Şırnak, Şanlıurfa <strong>ve</strong> Van’da başlatılan proje 2004 yılında toplam 20 kentikapsayacaktır. Proje 2005 yılında da devam edecek <strong>ve</strong> 20 kent daha taranacaktır.Eğitim sorunlarının tabanında yatan bir başka gerçek ise yoksulluktur. “Yoksulluk kültürü"tamamı ile red" , "içe kapanma" <strong>ve</strong> "isyan"dan ayıran en önemli nokta; "bütünleşme isteği"nin halen varolmasıdır. Okul <strong>ve</strong> eğitime büyük bir talep vardır <strong>ve</strong> Doğu <strong>ve</strong> Güneydoğu halkı için eğitim"bütünleşme"nin <strong>ve</strong> iş/meslek sahibi olabilmenin önemli bir yolu olarak görülmektedir. Bölgede kiyoksulluk kültürü, büyük kent varoşlarında görüldüğü şekli ile redddedici değil, aksine "imrenme"-"isteme" -"fakat ulaşamama" <strong>ve</strong> bu yüzden de "içe kapanma" <strong>ve</strong> "vazgeçme" biçiminde cereyanetmektedir.9Bu sorunların kaynaklarını analiz ettiğimiz zaman, bu sorunları besleyen kaynaklar ülkemizdebölgeler arası eğitim farklılıklarından kaynaklanan sorunlardan doğmaktadır. Ülkemizde mevcut eğitimsorunları:


-Kültür farkı -Fiziki mekanlar -Eğitici rolü -Aile yapısı -Eğitimin amacı –Çevre –Hedefler -Sosyalfarklılaşma -Öğrenci profiliYukarıda, eğitimde kalite farkını yaratan nedenlerin olumlu fayda sağlamalar yönünde eğitimdedeğerlendirilmesi için ortak noktaların belirlenmesinin eğitimde kalite farkını ortadan kaldıracaktır. Kalitegeliştirme sınırlı olmayan bir süreç olduğu için, uyum yasaları dahilinde yukarıda mevcut eğitim farkınaneden olan kriterlerde değişimin yapılması gerektiği bu seminerde vurgulanmıştır.Tüm eğitim kurumlarında kalite anlayışını sağlamak için eğitimci yetiştiren kurumların yenidenyapılandırılması gerektiği tezini savunan <strong>ve</strong> gerekçelerini de ortaya koyan bu seminer, özellikle AvrupaBirliği eğitim sistemi <strong>ve</strong> kurumları ile uyum sağlamak için, eğitimde reform ihtiyacının kaçınılmazolduğunu açıklamaktadır.Eğitimci, yönetici <strong>ve</strong> öğrencinin rolünü de çağdaş bir yaklaşımla belirleyen bu seminer,eğitimcinin AB uyum sürecinde kendini yetiştiremediği <strong>ve</strong> öğrenciyi hayata kazandırmakta <strong>ve</strong> bilgi iledonatmakta yetersiz kaldığı bu seminerde vurgulanmıştır.Türkiye Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde yapması gereken değişimleri Avrupa kriterlerinegöre yapmakla mükelleftir. Sanayi, adalet, ulaşım, sağlık, çevre, gibi alanlarda yaptığı yasal değişimlerieğitim sektöründe de yapması kaçınılmaz. Sistemde, insan kaynakları <strong>ve</strong> ders materyallerine kadardeğişimi kaçınılmaz olan eğitim sektöründe mevcut yasal düzenlemelerde çok fazla hatalar yapılmaktadır.Bu hataların en açık örneği kırsal alanda <strong>ve</strong>rilen eğitimle ülke genelinde <strong>ve</strong>rilen eğitimin aynı şartlardadeğerlendirilmesidir. Doğu <strong>ve</strong> Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde eğitimin alt yapısı henüz ülkemizstandartlarında değil oysa hükümet değişim politikalarında bu bölgeleri ülke genelinde <strong>ve</strong>rimli kabuletmektedir. Bu düşünce, az gelişmiş bölgelerimizin önce ülke değişim politikaları ile uyum sorunuyaşatacak sonra Avrupa Birliği Uyum Yasalarına uyum sağlama da ciddi sorunlar yaşayacaktır. Busorunun çözümü için eğitim sektöründe değişim gelişmiş kentler <strong>ve</strong> az gelişmiş kentler farklı boyutlardaele alınarak değişim yapılmalıdır.2015 yılında Avrupa Birliği’ne üye olma planları yapan ülkemiz, eğitimde cinsiyet eşitliğiniortada kaldıracak riskli 12 ülke arasında bulunması, 2015 yılında hedeflenen AB üyeliği planlarının nekadar gerçekleşeceği yönünde tereddütlere yol açmaktadır.Az gelişmiş bölgelerde okullar analiz edildiği zaman okullar arasında da gelişim farklılığıgörülmektedir. Eğitim Bakanlığı eğitim sektöründe uyum sürecinde yapmak istediği değişimleri bölgeselölçütlerde anca okul bazında yapmak zorundadır. Doğu <strong>ve</strong> Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaptığımızaraştırmalarda her 10 okuldan 8 okulun ülkemizin eğitim standartlarının dışında kaldığı gözlenmiştir.Metropoller de ise bazı okulların Avrupa Standartlarının üzerinde gelişim göstermiştir. Bir başka analizise, ülkemizin farklı bölgelerinde eğitim <strong>ve</strong>ren okullar arasında ciddi kalite açığı gözlenmiştir.Avrupa Parlamentosu Başkanı Pat Cox, Türkiye’de yargı reformu, polis karakollarındakimuamele, namus cinayetleri gibi çok ciddi sorunlar olduğuna dikkat çekerken bu sorunların tabanındaeğitimsizliğin olduğunu fark etmiyor. Ülkemizin altın madalyaya doğru koşar adımlarla yürüdüğünübelirten Cox, Türkiye’nin AB dışında kalamayacağını tekrar vurgularken eğitimde mevcut ciddi sorunlarıarka plana bırakmıştır.10Cox, karakollardaki muamele yerine eğitimde yaşanan sorunlara dikkat çekmiş olsaydı eğitimbakanlığı bu gün başta kırsal alanlar olmak üzere gelişmekte olan bölgelerimize yönelik eğitimseferberliği başlatmış olacaktı.


Diğer alanlarda yapılması gereken köklü değişimleri ciddi şekilde takip eden AvrupaParlamentosu eğitimde yapılması gereken <strong>ve</strong>ya yapılan değişimleri pek ciddi olarak takip etmemektedir.Bu düşünceyi destekleyen bir örnek;Bu çalışmada ülkemizin eğitim profili içinde GAP bölgesinin eğitim durumu incelendi. ÇünküGAP Bölgesi’nde mevcut eğitim sorunları ülkemizin Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde özel eğitimreformları ile köklü değişim gerçekleşmelidir. GAP Bölgesi ile beraber çevredeki az gelişmiş illerde kieğitim sorunları da analiz edilmiştir. Bu analiz yapılırken, eğitime rol alan çok sayıda öğretmen, öğrenci<strong>ve</strong> yöneticinin görüşleri alınmıştır.Bu bölgelerde farklı kültürler bir arada yaşamaktadır. Bu nedenle toplumsal denge uyumununsağlanmasında sorunlar yaşanmaktadır. Çağdaş yaşamın zamanla öne çıkmasına rağmen geleneksel yaşamhala etkisini sürdürmektedir. Aşiret anlayışının yasalara rağmen hüküm sürdüğü bu bölgelerdeçağdaşlaşma adına yapılan yenilikler töre <strong>ve</strong> geleneklere karşı yapılmış dirençler olarak görülmektedir.Aşiret örgütlenmesi <strong>ve</strong> bütünleşmesi grup politikalarının etkili olmasını sağlamaktadır. Bölgede etkiliaşiret <strong>ve</strong>ya bütünleşmiş grup, çağdaş yaşam adına atılacak adımların ölçütlerini de belirleyen en etkiliunsur olmaktadır.Kamusal hizmetlerin en güç <strong>ve</strong> geç ulaştığı bu bölgelerde nüfus dağınık yerleşim düzenindeyaşamaktadır. Bu düzen maliyetleri artırmaktadır <strong>ve</strong> eşit hizmeti aksatmaktadır. Eşit olarak <strong>ve</strong>rilemeyenhizmet ise bölgede yaşayan bireyler tarafında ayrım “ayrım yapılıyor” anlayışı ile karşılanmaktadır. Budüşünce çok az olsa da genelde vardır.Bölgede eşitsizlik kavramı çok yönlü tartışılmaktadır. Eğitimde, sağlıkta, ekonomide, sosyal yaşamdagündemde olan bu düşünceler, kırsal mekanizmaların etkili olmasına zemin hazırlamaktadır.Eşitsizlik, ekonomik girdilerin yetersizliği <strong>ve</strong> sosyal kültürün farklılığından kaynaklanmaktadır.Ülkenin toplam geliri üzerinden bu bölgelere kişi başına düşen gelir oranı, bölge insanın taleplerinecevap <strong>ve</strong>rmemektedir.Bu bölgelerin kırsal alanlarına uzandıkça ilkel bir yaşamın içinde milyonlarca insanı görmekmümkündür. Kalkınma planları ile yoksulluğun ortadan kaldırılacağını sürekli anlatan ancak somutçözümler üretmeyen hükümetlere karşı duyulan gü<strong>ve</strong>nsizlikler, eşitsizlik kavramı düşüncesinidesteklemektedirToprak dağılımında büyük farklılıklar var. Hiç toprağı olmayanların sayısal değeri ile geniştoprakları olanların sayısal değerleri arasında büyük uçurum bulunmaktadır. Bu uçurumun artıkkapanması mümkün değildir. Yüksek işsizlik nedeni ile göç olgusunun yaşandığı bu bölgelerde istihdamalanı yaratmak artık kamusal yatırımlara kaldı. Göç olgusu ayrıca tecrübeli <strong>ve</strong> ihtisas sahibi elemanınyetişmesini engelleyen ciddi bir unsur.Nüfus artış hızı <strong>ve</strong> temel alt yapı sorunları insan sağlığını tehdit ediyor. Çalışma yaşındaki nüfusoranı çok yüksek ancak, iş yok.İşsizlik eğitim okullaşma oranını düşürmektedir. Eğitim çağında ki nüfusyoğunluğuna rağmen okula giden birey sayısı çok düşük.Bu bölgelerde hijyenik koşullar <strong>ve</strong> beslenme yetersizliği insan sağlığını tehdit ediyor.Bakanlık projelerinin önüne geçen <strong>ve</strong> çözüm üretmeye yönelik üni<strong>ve</strong>rsite projeleri bu sorunları biraz olsaçözmektedir. Şanlıurfa ilinde mevcut sağlık, tarım, hayvancılık <strong>ve</strong> eğitim sorunları, Harran üni<strong>ve</strong>rsitesitarafında hazırlanan ciddi projelerle çözülmeye çalışılmaktadır. 2003 yılında Harran Üni<strong>ve</strong>rsitesi bölgedebinlerce insanın göz sorunlarına çözüm üretmiştir. Ayrıca Harran Üni<strong>ve</strong>rsitesi binlerce ilk öğretimöğrencisine yönelik olarak başlattığı bağırsak taramasında başarılı sonuçlar elde etmiştir. Uzaktan eğitim


sistemi ile İstanbul Üni<strong>ve</strong>rsitesi’nde <strong>ve</strong>rilen derslerin Şanlıurfa’da da aynı zamanlı izlenmesi için interaktifeğitimi hayata geçirmiştir.Tarım <strong>ve</strong> hayvancılık alanında hazırlanan projelerle Harran Üni<strong>ve</strong>rsitesi, “Örnek Köy, ÖrnekÇiftçi” uygulaması ile çok sayıda bölge çiftçisine modern tarımı öğretmiştir. Bu örnekler, bölgeselsorunların çözümünde ihtisas sahibi eğitim kurumlarının yaptığı başarılı çalışmalardır.Eğitim <strong>ve</strong> öğretimi iyileştirmek adına çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalar eğitimi çağa uygunhale getirecek, bireylerin, toplumun <strong>ve</strong> ülkenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte etkili olmadı.GAP Bölgesinde Bir Kent “Şanlıurfa ın Eğitim ProfiliOkul, Öğretmen, Öğrenci <strong>ve</strong> Derslik SayılarıOkul TürüOkul SayısıÖğretmenSayısıÖğrenci SayısıDerslikSayısı1-ANAOKULU 10 31 638 652-ANASINIFI (74) 75 1.795 -3-İLKÖĞRETİM4-ORTAÖĞRETİMGenel 1.355 6.874 256.399 4.089Özel 2 62 890 58Genel Lise 26 622 21.374 408Mesleki Lise 34 431 4.288 313Özel Lise 3 55 846 51GENEL TOPLAM 1.430 8.150 286.230 4.984Şanlıurfa’da ilk öğretim sürecinde 256 bin 399 öğrenci bulunmaktadır. Bu sayı her yıl sürekli artmaktadır. Bin 355 okulda ,4 bin 089 derslikte<strong>ve</strong>rilen eğitimde 6.874 öğretmen görev yapmaktadır. Her derslikte eğitim gören öğrencisi sayısı yaklaşık 62’dir. Her bir öğretmene 37 öğrencidüşmektedir. Temel eğitimde bu tablo ile Avrupa Birliği’ne üye olmak düşüncesi, bir kez daha tartışılmalıdır <strong>ve</strong>ya bu bölgede bulunan eğitimkurumları, kurum olarak özel en az kısa sürede gelişmiş kentlerin eğitim düzeyine yükseltilmelidir.Yatılı İlköğretim Bölge OkullarıOkul Sayısı Öğretmen Sayısı Öğrenci Sayısı Derslik Sayısı9 167 6.009 141Yatılı Bölge Okulları’nda 6.009 öğrenciye 141 derslik düşmektedir. Her derslikte ise yaklaşık 42 öğrenci eğitim görmektedir. Heröğretmene yaklaşık 35 öğrenci düştüğü Şanlıurfa’da ki yatılı bölge okullarında ki bu kapasite ülke genelinin çok üstünde. Bu okullardatoplam kalite uygulama imkanı yoktur. Talep üzerine öğrencilerin yerleştirildiği bu okullarda <strong>ve</strong>rilen eğitim ise ülke genelinin en altdüzeyinde bulunmaktadır. Çözüm olarak yatılı bölgelere talep varsa derslik sayısı artırılmalıdır.Okullaşma OranlarıİLTÜRKİYEİlköğretim 73 85Ortaöğretim 21 53Yükseköğretim 7 21Okullaşma oranının en düşük olduğu bölgeler arasında yer alan Şanlıurfa’da, okullaşma oranı istatistikleri ile ülke geneli arasında büyük fark görülmektedir.Özellikle orta öğretimde okullaşma oranı çok düşük.2000 Yılı Nüfus Sayımı Okuryazarlık Oranı (%)Okuma Yazma......Şanlıurfa 2000 Yılı Türkiye (1990)Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın


Bilen 68 82 52 85 91 79Bilmeyen 32 18 48 15 9 21İstatistiklerde görüldüğü gibi okuma –yazma bilmeyen kadın oranı ülke genelinin iki katına ulaşmış durumda. Kadınların yarısı okumayazma bilmiyor. Bu sonuçlar, eğitim politikası ile bölgenin kadına bakış açısından kaynaklanmaktadır. Bu sorun, AB uyum sürecindeçözülmeyecek kadar spesifik özellik taşımaktadır.Rakamlarla Harran Üni<strong>ve</strong>rsitesiÖğrenci Sayısı 7.384AkademikPersonelProfesör 32Doçent 37Yrd. Doçent 175Araştırma Görevlisi 329Öğretim Görevlisi 134Diğer 77Yurtdışı Arş. Gör. Sayısı (8)İdari Personel 626Lojman Sayısı 164Kaynak : Şanlıurfa Valiliği <strong>ve</strong> Harran Üni<strong>ve</strong>rsitesi- Güncelleme :Temmuz 2003TOPLAM KALİTE KAVRAMIAvrupa Birliği uyum sürecinde mevcut eğitim sorunlarına yönelik çözüm arayışlarında temelprensip, toplam kalite felsefesinin uygulamada kabul edilmesi <strong>ve</strong> başarı sağlanmasıdır. Eğitimde toplamkalite felsefesini uygulamada ki temel amaç ise, sanayi sektöründe uygulamada görülen somut başarıdır.Tarihsel süreç dahilinde incelendiği zaman toplam kalite uygulayan kurumlarda genel bir başarıgözlenmektedir. Felsefenin başarısı takım çalışmasına odaklıdır. Takım çalışmasının başarısı iseyönetimin başarısı ile mümkündür.Toplam Kalite kavramına yönelik çok tanım yapılmıştır. Kalite guruları tarafından yapılan butanımlara göre kalite; üretilen mal <strong>ve</strong> hizmetin müşteriyi tatmin etme ilkesidir. Dr.Joseph M.Duran,kaliteyi kullanıma tam uygunluk, Philip B.Crosby, kaliteyi şartlara uygunluk olarak tanımlamaktadır.American Society for Quality Control ise kaliteye, mükemmeli arayışın sistematik bir yaklaşımı olarakifade ediyor. Japon Standartlar Enstitüsü (JIS), kaliteye; ürün <strong>ve</strong> hizmeti ekonomik bir yoldan üreten <strong>ve</strong>tüketici taleplerine cevap <strong>ve</strong>ren bir üretim sistemi olarak tanımlamaktadır. Prof. Dr. Kauro İshikawa“Kaliteyi uygulamak en ekonomik, en kullanışlı, tüketiciyi daima memnun eden, kaliteli ürünü geliştirmektasarımı yapmak, üretmek <strong>ve</strong> satış sonrası hizmetleri <strong>ve</strong>rmektir.”11Shewhart, kaliteyi “objektif kalite” <strong>ve</strong> “subjektif kalite” olmak üzere ikiye ayırmaktadır.Shewhart’a göre kalite esasen subjektifdir <strong>ve</strong> kişiden kişiye değişir. Bu tanımda kaliteyi, müşteriisteklerine uygunluk olarak tanımlamak mümkündür. “Crosby’e göre kalite “şartlara uygunluk” anlamınagelmektedir. Kaliteden sözedilince “düşük kalite” ya da “yüksek kalite” ayırımı yapmak anlamsızdır.Kalite standardı “uygun” ya da “uygun olmama” şeklinde yapılmalıdır. Crosby’e göre kalitede tekperformans standardı “sıfır hata”dır.” William E. Conway, toplam kalite yönetimini organizasyondabaşarılı bir şekilde uygulayabilmek için üst yönetimin liderliğinin <strong>ve</strong> kararlılığının çok önemli olduğunusavunmaktadır. Conway, organizasyon performansının artırılması için “sürekli gelişme”nin çok önemli


olduğuna inanmaktadır. Deming gibi o da, istatistiğin kalite geliştirmek için gerekli olduğunubelirtmektedir. Conway bu konuda şöyle demektedir: “İstatistik problemleri çözmez. Problemlerin neredeolduğunu gösterir.” 12Kalite tanımları, tepe yönetiminden alt çalışanlara kadar tüm bireylerin sistem içinde farklı rollerile çalışmasını zorunlu görmektedir. Sistemde hatalar açıklanmalı başarılar ise bireye değil takıma maledilmelidir. Bu başarı ancak kaliteye olan inançla gerçekleşir. Kalite, tüm girdilerin ortak faydası ilemümkündür. Toplam kalitenin uygulanmasında eğiticilerin, yöneticilerin, materyallerin <strong>ve</strong> dış çevreninbüyük rolü vardır. Toplumun <strong>ve</strong> bireyin şekillenmesinde temel rol oynayan eğitim kurumları <strong>ve</strong>eğitmenler bir bütünlük <strong>ve</strong> beraberlik içinde geleceğe yönelik öğrenci yetiştirebilmeleri,ancaköğrencilerin <strong>ve</strong> toplumun beklentileri doğrultusunda eğitim <strong>ve</strong>rmeleri ile mümkün olacaktır.Toplam Kalitenin Doğuşu <strong>ve</strong> GelişimiM.Ö 2150 yıl önce bir sürece dayanan kalite ile ilgili kayıtlar, Hamurabi Kanunları’nın 229.Maddesinde “ Bir inşaat ustası bir adama ev yapar, bu ev yeterince sağlam olmaz <strong>ve</strong> adamın üstüne çöker<strong>ve</strong> adam ölür ise, inşaat ustasının başı vurulur” yer almaktadır.13 Kaliteye <strong>ve</strong>rilen önem daha ilk çağlardabu kadar ciddi boyutlarda olurken bu gün kalitenin uygulanmasında ortaya çıkan sonuçlar tüylerürperticidir. Hamurabi Kanunlarında yer alan kalite kavramının ciddiyeti düşünen her insanı 17 Ağustosdepremine götürmektedir. Osmanlı Dönemi’nde kalite, Ahilik Teşkilatı’nda <strong>ve</strong> Loncalar Sistemi’ndegörülmektedir. Üreten <strong>ve</strong> tüketen arasında mal <strong>ve</strong> hizmette dolayı ortaya çıkan sorunlar, esnafın bağlıolduğu dernekler tarafından çözülürdü.İngiltere’de kalite izlerini 1764’te James Hargrea<strong>ve</strong>s’in el dokuma tezgahı yerine bir örgümakinesini kullanması ile görüyoruz. Teknolojinin kullanıldığı dokuma seri üretim, kalite <strong>ve</strong> maliyetdüşüklüğünü ortaya çıkarmıştır. Dokuma tezgahları kısa sürede başta İngiltere olmak üzere AvrupaÜlkeleri’ne yayıldı. Frederich Taylor 19.yüzyıl sonlarında işçi <strong>ve</strong>rimini artırmak için kalite sistemioluşturdu. Bu sistem seri üretimi, maliyet düşüklüğünü <strong>ve</strong> girdilerin kalitesini artırıcı bir fayda sağlamıştır.2. Dünya savaşı sanayide seri, kaliteli mal <strong>ve</strong> hizmet üretimini gerçekleştirdi. Seri üretimde yoğunteknoloji <strong>ve</strong> zamana karşı yarış felsefesi hakim oldu. 2. Dünya Savaşı’nda tahrip olan sanayi kısa süredeyeniden yapılandı. Ancak bu dönemde kullanılan sistem çok sayıda ülke tarafından ihtiyaç olmadığıgerekçesi ile unutuldu.Toplam kalite alanında en ciddi adımlar Dr.Shawhart tarafından atılmıştır. Shawhart’ın kaliteanlayışı hataların kalitesizlikten kaynaklandığını ifade etmektedir. Bu sistemde Shawhart, hatalarınçözümünün asıl kaynaktan mümkün olacağını önermiştir. Kalite sistemlerinde hatalar genelde insanodaklıdır. Kalite yönetimi <strong>ve</strong> denetiminde rol alan birey <strong>ve</strong> takım içinde ki birey hataların geneldekaynakları olmaktadır.Dr. Shawhart’ın kalite çalışmaları Dr.Deming tarafından takil edildi <strong>ve</strong> geliştirildi. 2.DünyaSavaşı’ndan sonra Japonya’da sanayi sektörünün yeniden yapılanması amacı ile aralarında Dr.Deming’inde bulunduğu bir grup bilim adamı Japonya’ya da<strong>ve</strong>t edildi. Bu da<strong>ve</strong>t Japonya’nın yeniden imarınısağlayarak dünyada söz sahibi olmasına zemin hazırlamıştır. Dr. Deming ise bu başarının babasıdır.Japonya’dan başlayan kalite akımı sonra Dr.Deming’in ülkesi ABD’nde uygulandı. Diğer Arupa ülkelerinde benimsenin Dr.Deming ilkeleri, çok sayıda ülkenin sanayileşmesinde rol aldı.Eğitimde Toplam KaliteSanayide başarılı sonuçlar <strong>ve</strong>ren kalite, eğitim sektörüne son 20 yılda aşamalı olarak dahiledilmiştir. Eğitim kurumları çevre faktöründen en çok etkilenen örgütlerdir. Kalite felsefesi, eğitimde tüm


girdilerin bir bütünlük içinde geleceğe yönelik öğrenci yetiştirmeyi temel amaç kabul etmiştir. Toplamkalite eğitim sektöründe öğrenciyi müşteriyi olarak kabul etmiştir. Sanayide müşteri odaklı kalite anlayışı,eğitimde öğrenci “müşteri” odaklı hizmet anlayışı şeklinde olmaktadır. Okullar bireyi hem üretici hem detüketici olarak geleceğe hazırlamaktadır. Kalite uygulana okullar öğrencilere kendilerini sürekligeliştirmek için imkan sunmaktadır. Bireyin üretici olması noktasında ortaya çıkan sorunların çözümündetoplam kalite çözümleyici bir sistemdir.Eğitim örgütleri öğrenciyi, toplumun, ülkenin <strong>ve</strong> dünyanın talep ettiği standartlarda eğitmeklesorumludur. Bilgi toplumunda hızla meydana gelen değişimlerden dolayı eğitim kurumları bireye yeterliolan bilgileri sürekli <strong>ve</strong>rmelidir. Sürekli gelişmede kalite vazgeçilmez bir felsefedir. Bu gün çok sayıdadünya ülkesi eğitimde toplam kaliteyi uygulamaktadır.Eğitim sistemlerinin temel amacı her ülkede aynıdır. Farklı düzeyde bulunan öğrencilerin bilgitoplumunun evrensel yaşam koşullarında mutlu <strong>ve</strong> uyumlu yaşamaları için eğitilmeleri eğitimsistemlerinin temel amacıdır. Hedefler, toplumsal sermayenin yanında insan sermayesinin gelişmesininsağlamaktır.Eğitimin kalitesi, bireyin gelişmesi, öğrenmesi <strong>ve</strong> uygulamada başarılı olması ile ölçülebilir.Öğrenciler önemli alanlarda temel <strong>ve</strong> mesleki becerilerini geliştirmeye yönlendirilmelidir. Yaratıcıkapasite genişlemeye yönelik ders materyalleri üretilmelidir <strong>ve</strong> gerekirse ithal edilmelidir. Teori <strong>ve</strong>uygulama arasında bir temel bağ <strong>ve</strong> uyum olmalıdır. Toplam kalite teorik <strong>ve</strong> uygulamalı eğitim-öğretimikabul ederken sonuçlarını ölçülebilir <strong>ve</strong> somut görmektedir.Toplam kalite, eğitim girdilerini öğretmen, teknoloji, öğrenci, aile, devlet, eğitim yöneticisi, fizikimekanlar <strong>ve</strong> ders materyalleri olarak sınıflandırırken, herhangi bir girdinin takım dışında kalması ise kalitede hataların ortaya çıkacağını kabul etmektedir. Hatanın çözümü ise yine kalite felsefesinde mevcutfaktörlerin hareketi ile mümkündür.Eğitim politikaları, hükümetin <strong>ve</strong> eğitim kurumlarının arzı hareketlerine dayalı olmamalıdır.Eğitim kurumlarının dışında bulunan girdilerin taleplerine yönelik olmalıdır. Toplam kalite anlayışında“tüketici tercihi” “piyasa beklentileri” olarak kabul edilen müşteri haklılığı, eğitimde de geçerlidir.Talepleri karşılanmayan dış müşteriler, kurumlara karşı <strong>ve</strong>ya hizmetlere karşı sürekli eleştiri içindedir.Müşteri memnuniyeti toplam kalitenin odak noktasıdır. Kalite kriterleri, performans ölçütleri, girditercihleri üzerinde müşterilerin daima denetim hakları olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle kurumlar,kalite artırmak için stratejiler geliştirirler. Eğitim kurumlarında temel eğitim ulusal ölçekler değil evrenselölçekler düzeyinde olmalıdır. Toplam kalite yönetiminde okulların ulusal okullarla değil, uluslar arasıokullarla ölçülmelidir.Eğitimde Toplam Kalite İlkeleri-Demokratik bir yönetim anlayışı -Eğitim girdileri arasında etkili bir iletişim sağlamak -Hedeflerin belirlenmesi <strong>ve</strong> hedeflere ulaşmadakiperformansın ölçülmesi -Toplumsal taleplere karşı uyum -Öğrenci-müşteri odaklı eğitim -Takım çalışması -Sürekli gelişim Kurumsal kültüroluşumuBu ilkeler doğrultusunda toplam kalite amaçları olarak, denetleme, planlama, <strong>ve</strong>ri toplama <strong>ve</strong><strong>ve</strong>rilerin sonuçlarına göre plan yapmak, değişime gitmektir. Toplam kalite de ilişkilerde “resmi olmak”düşüncesi yerine öğrenciye odaklı eğitimci felsefesi hakimdir. Bilgi aktarmak yerine bilgi paylaşaneğitimci, kalitede yer almaktadır. Bireyin özgür düşünmesini teşvik eden bu sistem bireyi sorgulamakyerine, bireyi yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Kurum içinde çalışan her birey toplam kaliteninuygulanmasında etkin bir rol üstlenmiştir. Başarı bireyin değil takımın başarısıdır.Eğitimde Toplam Kalite Yönetimi’nde Müşteri Anlayışı


TKY eğitim sektöründe, uzun dönemli uygulama sonucu <strong>ve</strong>rim sağlamaktadır. Kısa dönemli <strong>ve</strong>ya kesintiliTKY uygulamaları sonuç <strong>ve</strong>rmemektedir. TKY’de beklenen sonuç ise “sıfır hata” dır. Bu nedenle müşteritaleplerinde beklenen sonuca ulaşmak için eğitimde müşteri olarak iki bakış açısı karşımıza çıkmaktadır.İç <strong>ve</strong> dış müşteri anlayışı. İç müşteri olarak tanımladığımız öğrencidir. Dış müşteri ise öğrenci ile direktyada dolaylı ilgili olan dış çevrede yer alan aile, sanayi, sivil toplum örgütleri, sanayi <strong>ve</strong> kamu kuruluşlarıile toplumdur.Geleneksel eğitim anlayışında dış çevre ile eğitim kurumu arasında iletişim düzeyi düşük <strong>ve</strong>ya hiç yoktur.TKY ise bu olumsuz yaklaşımı ortadan kaldırmaktadır. Dış çevre unsurları sürekli eğitim modeli <strong>ve</strong><strong>ve</strong>riminden şikayet etmektedirler ancak eğitimde aldıkları rolün gereğini bir türlü yapmamaktadırlar yanisorumluluktan kaçmaktadırlar. TKY bu davranışları kabul etmemektedir. Öğrenciyi, asıl müşteri olarakkabul gören TKY’de kurumlar altı farklı kurumlarda müşteri olarak kabul görmektedir.Sürekli değişen bir örgüt kültürü yapısında özellikle iç unsurların değişimi kaçınılmazdır. Bu değişimeuyum sağlamak <strong>ve</strong> toplam kalite yönetiminin temel prensibidir. Katı kurallar, baskı <strong>ve</strong> cezalar örgütkültürüne zara <strong>ve</strong>rir bu nedenle örgüt kendi için bu tür olumsuz yaklaşımları sergileyen eğitimci <strong>ve</strong>yöneticileri takımdan dışlamaktadır. TKY tutarlı, sürekli, değişime uyum sağlayan bir örgüt kültürünüönermektedir.TKY uygulayan <strong>ve</strong> hedefi “sıfır hata” olan bir eğitim örgütü şu amaçları taşımaktadır.-Yoğun teknoloji kullanmak -Başarıda süreklilik -Performans değerlendirme -Ceza yerine ödül -Bilgi toplumuna yönelik çağdaş hedefler -İnsanodaklı projeler <strong>ve</strong> çalışmalar –Misyon -Kurumsal bir kimlik -Takım çalışması -AraştırmaTKY, öğrenmede eğiticileri, öğrencilerin araştırmaya yönelik çalışmalara yönlendirilmesiniönermektedir. Kalabalık sınıflar, tek tip eğitim programları,klasik ders materyalleri yerine, 20 kişiliksınıflar, çeşitli eğitim programları <strong>ve</strong> çağdaş ders materyallerini kabul etmektedir. Bu imkanlara rağmenöğrenme güçlüğü yaşayan bireye özel ilgi <strong>ve</strong> farklı eğitim yaklaşımları ile imkan yaratılmalıdır. Bireyöğrenme kabiliyetini geliştirene kadar eğiticiler çaba harcamalıdır. Sıfır hata hedefin beklendiği TKY ‘deher aşamada ölçülebilir bir sonuç alınacağı için, bir tek birey de olsa, sonucu olumsuz etkileyecektir.Eğitimde kalite kurumun bizzat kendisidir. Kaliteyi sağlayacak okulda müdür, üni<strong>ve</strong>rsitede rektördür.Müdür <strong>ve</strong>ya rektör, kendi çalışacağı takımı bizzat kendisi oluşturma hakkına sahiptir. Yasal prosedürlerengel teşkil ediyorsa bu konuda, toplam kalite yönetimi bu yasal engeli dışlamaktadır. Çünkü, önemli olankalitedir. Yasalar da kalite için vardır. Toplam kalite sıfır hata sonucu hedeflemek olduğuna göre, takımoluşturmada ortaya çıkacak engeller ise, eğitim açısında zararlıdır. Bu yasalarla desteklenmiş olsa da zarargörülebilir <strong>ve</strong> düzeltici tedbirler alınmalıdır. Bu tür çalışmalara karşı ortaya çıkan tepkilerin altında yatannedenler, “kadrolaşma” olarak görülmektedir. Bu bir kadrolaşma değil, bu bir takım oluşturmadır. Seçimhakkı ise, toplam kalite yöneticisinde bulunmaktadır. Uygulamanın sonucunda müdür yada rektör, herdurumda sorumlu kişi ise, takım oluşturma yetkisi de olmalı <strong>ve</strong> eleştirilmemelidir. TKY bu sistemiönermektedir <strong>ve</strong> sonucunun da yöneticileri bağlayacağını belirtmektedir.Avrupa Birliği’nde toplam kalite uygulayan okullarda genel bir yaklaşım aşağıda <strong>ve</strong>rilmiştir. Bu genelyaklaşım ışığında ülkemizde de toplam kaliteyi uygulayan çok sayıda okul görüyoruz. Bu okulların içindeözel vakıf eğitim kurumlarının sayısı çok yüksektir. Askeri Okullar arasında askeri liseler <strong>ve</strong> harp okullarıdikkat çekiyor. Özel eğitim <strong>ve</strong>ren vakıf okulları arasında ise, Bilkent Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Koç Üni<strong>ve</strong>rsitesi ileSabancı Üni<strong>ve</strong>rsiteleri <strong>ve</strong> Özel Koç Okulları dikkat çekmektedir. TKY uygulayan okullar da gözlenensonuçlar yaklaşık olarak şu sonuçları <strong>ve</strong>riyor.-Fiziki mekanları çağdaş bir görünüm <strong>ve</strong>riyor -Yoğun teknoloji kullanıyorlar -Sürekli iyileştirme çabaları somut olarak görülmektedir -Kalitebelirgindir -Kaynakları etkin <strong>ve</strong> öğrenci için kullanırlar -Başarılı <strong>ve</strong> kendi alanlarında uzman eğitimcileri istihdam ediyorlar -Dış çevre unsurlarıeğitimde yönetim aşamasında katılımcıdır -Sınav sonuçları yüksektir -Öğrencilerde sınav kaygısı yoktur -Uzmanlaşma üst düzeydedir -Sürekli


motivasyon görülmektedir -Öğrencilerin üst bir eğitim kurumuna geçmek <strong>ve</strong>ya işe bulmak yönünden kaygıları yoktur -Çalışanlar ekonomik <strong>ve</strong>sosyal yönden tatmin olmuşturToplam Kalite Yönetimi’nde Eğitimci ProfiliToplam Kalite Yönetimi, eğitim kurumun profilini belirlerken bu profilin oluşumunda rol alan eğiticininde profilini belirlemiştir. Kurum tek başına TKY kriterlerine ulaşamaz. Eğitim kurumunun başarısında rolalan iç eğitim girdileri yönetici, eğitici, öğrenci farklı rollerle kurumun başarısına zemin hazırlamaktadır.Bu nedenle TKY’nin başarısında farklı girdiler <strong>ve</strong> roller daima olacaktır. Bu çalışmada, eğitimcinin,öğrencinin <strong>ve</strong> yöneticinin, TKY’nin önerdiği şekilde olması gereken profillerini açıklayacağız.TKY eğitimcinin kendi alanında uzman <strong>ve</strong> iletişiminin güçlü olmasını kabul etmektedir. İletişimdekullandığı vücut diline dikkat etmelidir. Aşırı el <strong>ve</strong> kol hareketlerinden kaçınmalıdır. Ders anlatırken,öğrencilerin anlayacağı bir dilde anlatmalıdır. Tahta ile yada eğitimde kullanılan teknoloji araçları ilegüçlü bir iletişim kurabilecek bilgiye sahip olmalıdır. Giyimine dikkat etmelidir. Öğrenciyi araştırmayayönlendirmelidir. Öğrenciye ödevi, araştırmaya yönlendirmek amacı ile <strong>ve</strong>rmelidir, öğrenciyicezalandırmak amacı ile ödev çalışması <strong>ve</strong>rmemelidir. Verilen bir ödev TKY’de takip edilir <strong>ve</strong>değerlendirilir, okunmayan takip edilmeyen ödev sadece yük olacaktır.Eğitimci öğretmen olmak için aldığı eğitimin sonucunda mezun olur <strong>ve</strong> atanır. Son dönemlerde öğretmenyeterliliği adı altında yapılan sınavlara baktığımız zaman, sınav konuları <strong>ve</strong> sınavın amacında çelişkilerolduğu gözlenmektedir. Bu durumda eğitici bu sınavlardan sonra atanıyor <strong>ve</strong> emekli olduğu döneme kadarkendini geliştirmiyor. Okuldan mezun olduğu gün sahip olduğu kitap sayısında belli bir artışıolmamaktadır. Kendini geliştirmek adına alanı <strong>ve</strong> alanına yakın konularda ciddi bir kütüphanesi olmakzorundadır.TKY’nin eleştirdiği bir başka olumsuzluk ise, kendi alanında yeterli gelişme gösteremeyen eğitimcilerdegörülmektedir. Eğitimci tarih alanında eğitim almış <strong>ve</strong> eğitici olarak atanmış. Bu eğiticininkütüphanesinde bir kaç tarih ders kitabı bulunmaktadır. Kütüphane özellikle felsefe <strong>ve</strong> din kitapları iledolu. Böyle bir örnek ile yaptığım gözlemde eğiticinin bir dini öğrenmek istediğini ancak bu şekildeçözüm bulduğu düşüncesi ortaya çıkmaktadır. Bu eğitimcinin derslerine katılan bazı öğrencilerin düşündeise farklı yorumlar ortaya çıkmaktadır. Eğitici tarih dersinin bir bölümünde felsefeyi anlatmaktadır. Budurumu ise, asıl istediği bölümün psikoloji <strong>ve</strong> felsefe olduğunu ancak yanlış eğitim sistemi sonucu tarihalanında eğitici olduğunu açıklamaktadır.Bu düşünce TKY tarafından dışlanmaktadır. Bu tür eğiticiler önce kendi alanında yapması gerekençalışmayı yapmalıdır, boş zamanlarında ise felsefe <strong>ve</strong> psikoloji alanında kendilerini yetiştirebilmeleriolumlu yaklaşımdır. Bu davranış diğer bazı derslerde de gözlenmektedir. Eğitici sistemin içinde, sistemekatkısı çok az yada hiç yok ancak sistemi eleştiriyor. TKY, eğitimcide uzmanlaşmayı beklemektedir.Sosyal <strong>ve</strong> kültürel faaliyetler eğitim aracıdır, eğitici bu düşünce ile hareket etmektedir. Çok sayıdaöğrencinin sosyal <strong>ve</strong> kültürel alanlarda yaptığı çalışmalar bazı eğiticiler tarafından eleştirilmektedir. Üstyönetim tarafından bu öğrencilere izin <strong>ve</strong>rilmemiş olsa çok sayıda öğrenci sosyal <strong>ve</strong> kültürelfaaliyetlerden dolayı yıl kaybedecektir. Eğitici sosyal <strong>ve</strong> kültürel çalışmaları eğitimin bir aracı olarakgörmelidir. Öğrenciye karşı adil olmak <strong>ve</strong> tutarlı olmak zorundadır. Ders içerikleri güncelleştirilmelidir.Güncel yaşamdan örneklerle dersleri desteklemelidir.Eğitici derslere hazırlanarak girer, bilgilere tam hakimdir, anlatım bozukluğu yaşamaz, dersleri tartışmalıolarak anlatmayı prensip edinmiştir. Öğrenci, <strong>ve</strong>li <strong>ve</strong> okul yönetimi etkin iletişim kurar. Öğrenciyi çok iyianaliz eder <strong>ve</strong> beklentilerine cevap <strong>ve</strong>rir. Sorgulamaz, öneri sunar, sorulara cevap <strong>ve</strong>rir. Başarılı öğrenciyiödüllendirir başarısız öğrenciyi yönlendirir.


Sınıf içi disiplini sağlar. Öğrencinin psikolojik sorunlarına karşı yetkilileri uyarır, öğretmen mesleğini parakazanma aracı olarak görmez, eğitimin temel <strong>ve</strong> çağdaş amacının bilinci ile hareket eder. Eğitici herkonuyu bilen bilge değildir, her birey gibi gelişmeye <strong>ve</strong> öğrenmeye açık olmalıdır. Eğitici öğrencidesorunu yaratan davranışları tespit edecek bilgiye sahip olmalıdır.Sevgi, şefkat <strong>ve</strong> saygı öğretmen mesleğini diğer mesleklerden ayıran özeliklerdir. Eğitici bu ayrımı daimabenimseyecek şekilde hareket etmelidir.Toplam Kalite Yönetimi’nin Dışladığı Eğitimci Profili-Argo kelimeler kullanır -Çifte standart uygular -İspatı olmayan doğrularda ısrar eder -Bireyi utandıran, hatasını toplumda yüzüne vuran,iğneleyici sözler kullanır -Kaba tavırlar <strong>ve</strong> davranışlar sergiler -Cezayı öğretme <strong>ve</strong> eğitme aracı olarak kabul eder -Öğrenci görüşme talepleriniciddi nedenler olmadan reddeder -Öğrenciyi sınıftan dışarı atar -Eziyet <strong>ve</strong> ceza amaçlı ödevler <strong>ve</strong>rir -Sınıfta tebeşir fırlatır -Ders dışı özel konularayer <strong>ve</strong>rir -Kendi reklamını yapar -Öğrenciler arasında ayrım yapar -Düzensiz kıyafetler giyer -Sürekli oturur -Sınıfta çay,kah<strong>ve</strong> <strong>ve</strong> sigara içer -Tahtayı kullanmazTelevizyonda izlediğimiz eğitim içerikli çok sayıda diziye konu olan eğitimcilerimiz <strong>ve</strong> öğrencilerimizaslında günlük yaşamımızdan alınmıştır. Her profil birer gerçektir. Toplum olarak bu kişiliklere bazenkızarız, bazen güleriz, bazen takdir ile yaklaşırız, ancak unuttuğumuz asıl gerçek ise, okullarımızdayaşayan bu davranışların çocuklarımıza <strong>ve</strong>rdiği zararı <strong>ve</strong>ya kazandırdıkları başarıya karşı duyarsızkalmamızdır.Adana’da orta öğretim kurumu kadar özel dershane bulunmaktadır. Bu gerçekler üni<strong>ve</strong>rsite sınavındagörülen sonuçların bir açıklamasıdır. Öğrenci eğitim aldığı liseden mezun olunca genelde bir yıl özel birdershane eğitimi almaktadır. Bu dershaneler taleplerden dolayı artmıştır. Bu sonuçlara baktığımız zamandevlet okullarında TKY uygulamalarında gerçekleri ortaya koymaktadır.AVRUPA BİRLİĞİ UYUM SÜRECİNDE EĞİTİM SORUNLARI’NIN ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK ÖNERİLEREğitimde çözüm önerileri iki yaklaşımda analiz edilmelidir. Ülkemizin genel eğitim sorunları <strong>ve</strong>yerel eğitim sorunları farklı olarak masaya yatırılmalıdır. Çünkü, ülke geneli için üretilen politikalaraz gelişmiş bölgelerimizde “yerel-kırsal” fazla üretken olmamaktadır. Ülkemizin farklı coğrafibölgeleri arasında mevcut ekonomik <strong>ve</strong> kültürel farklılıklar, genel eğitim politikalarına karşı dirençgösteriyorlar. Kronik sorunların özünde mevcut taleplere karşılık <strong>ve</strong>rmekte zorlanan genel eğitimpolitikaları, ülkemizin gelişmiş bölgelerinde de çok az etkili olmaktadır. Çözümler bu nedenle, genelçözümler <strong>ve</strong> yerel çözümler olarak farklı algılanmalıdır.Avrupa Birliği’ne üyelik için hedeflenen 2015 yılı aslında ülkemiz için çok uzak bir takvimdirancak Avrupa toplumuna <strong>ve</strong> yasalarına standartlarına uyum sağlamak için bu takvimin eğitimsektörün açısında çok yakın olduğu gerçeği ortadadır. Ülke olarak genel eğitim düzeyimiz <strong>ve</strong> eğitim<strong>ve</strong>rilerimiz ile Avrupa birliği’ne 2015 yılında üye olmak mümkün değil. Ülkemizin az gelişmişbölgeleri ile üye olmak hayal edilecek bir düşünce değil. Bu iki ayrımın mantıklı bir açıklaması ancakaz gelişmiş bölgeler incelendiği zaman görülecektir.Bu çalışmada Doğu <strong>ve</strong> Güneydoğu Anadolu Bölgesi özellikle GAP illerinde mevcut eğitimsorunları <strong>ve</strong> bu sorunlara çözüm önerileri geliştirildi. Bu bölgeleri ülke genelinden ayrı tutmamızınnedeni ise, yıllardır aynı sorunların devam ettiği halde çözüm için üretilen politikaların yetersizkalmasıdır. Bu çalışmada bu bölgelerde mevcut eğitim sorunlarına dikkat çekerek çözüm önerilerigeliştirildi. Çünkü ülke genelinde eğitim ile belki 2015 yılında Avrupa Birliği’ne üye olabiliriz ama bubölgeler de mevcut sorunlarla üyelik süreci tıkanacaktır.


Nitelikli Eğitimci Görevlendirilmesi’ne Yönelik Çözüm ArayışlarıNitelikli <strong>ve</strong> kendi alanında uzman eğitimcilerin mesleğe dahil edilmesi <strong>ve</strong> meslek içi eğitimlereyönlendirilmesi, uzun vadede eğitim sistemine katkı sağlayacaktır. Uzun vadeli eğitim sorunlarınınçözümünde eğitimcinin rolü etkilidir. Öğretmenlik mesleğinin temel çalışma koşullarınıniyileştirilmesi yönünde hükümet daha duyarlı olmalıdır. Ülkemizin kaçınılmaz köklü bir eğitimreformuna acil ihtiyacı bulunmaktadır. Reform çalışmalarında eğitimcilerin görüşleri baz alınmalıdır.Hükümetlerin eğitim politikalarında toplumsal refah,çağdaş değişim, teknolojik ilerleme, ekonomik <strong>ve</strong>sosyal gelişme hedeflenirken, uygulanabilirlik sonucu ise “sıfır hata” olmalıdır. Bu temel hedeflerarasında uyum sorunu yaşanmamalıdır.Ülkemizde eğitim sektörü istihdam, kaynak, girdi olarak çok geniş bir sektördür. Bütçe içinde yeralan harcama kalemleri içinde önemli yeri vardır. Bu nedenle ülkemizin ekonomik koşullarındakaynak yetersizliği her hükümete sorunlar yaşatmıştır. Hükümetler hedeflerine ulaşmadıkları zamangelen eleştirilere karşı kaynak sorunundan söz etmektedir. Cumhuriyette günümüze kadar geçensüreçte her hükümet kaynak sorununu hedeflere ulaşmada temel sorun olarak göstermiştir. Buhükümetlerin temel politik yaklaşımıdır. Gerçekten kaynak sorunu bulunmaktadır ancak hükümetolmaya aday grupların bur sorunları çok iyi bildiği gerçeği de unutulmamalıdır.Eğitimin ciddi sorunları arasında yer alan, öğretmen mesleğine olan yetersiz taleptir. Ülkemizdeson yıllarda ortaya çıkan ekonomik kriz biraz da olsa mesleği cazip hale getirmiştir. Öğretmenmesleği ekonomik krizlerden dolayı statü kazanmış <strong>ve</strong> çekici olmuştur. Ancak, çalışma koşullarınınzor olduğu bölgelerde çalışma arzusunda olmayan öğretmenlerin bu bölgelere aktarılması için teşvikunsurunun harekete geçirilmesi gerekiyor. Bu ancak maaşların artırılması ile mümkündür. Ülkemizdebu sitemi uygulamak ücret eşitsizliği <strong>ve</strong> bölgeler arası eşitsizlik yaratabilir. Ancak başka alternatifüretilemiyorsa bu yaklaşım klasik anlamda geçerlidir. Ulusal düzeyde ücret sistemi uygulayanülkelerde bu yaklaşım çok nadir tercih edilmektedir. Ülkemizin az gelişmiş bölgelerinde göre<strong>ve</strong>gönderilen öğretmenler, maaş yetersizliği, coğrafi çalışma koşullarından çok, sosyal sorunlaryaşamaktadır.Bölgesel Farklılıkların Ortadan Kaldırılması’na Yönelik Çözüm ArayışlarıAvrupa Birliği uyum Sürecinde eğitim sorunlarına yönelik çalışmalarda sivil toplum örgütlerinin ciddiçalışmalarını görüyoruz. Genelde yerel sorunlara yönelik çözüm arayışları özelliği taşıyan bu projeler,coğrafi farklılık, kültür farklılığı <strong>ve</strong> kaynak yetersizliği nedeni ile ortaya çıkan eğitim sorunlarınınçözümünde etkili olmaktadır. Hükümetin sorunlara çözüm arayışlarına destek olarak görülen buprojelerin finansmanı ise ülkenin ekonomik şartlarına göre bazen çok yüksek bazen de normalölçütlerde olmaktadır. Hükümetin uyum yasalarında dikkate aldığı değişimlere uyum sağlamaktayetersiz kalan Doğu <strong>ve</strong> Güney Doğu Anadolu Bölgesi <strong>ve</strong> özellikle kırsal alanlarda yaşayan insanlarayönelik diğer uluslar arası desteklerin temel amacı insani kalkınmadır. Bu kalkınma eğitim sağlıkalanında daha çok görülmektedir.Hükümet uluslar arası destekleri <strong>ve</strong> sivil toplum desteklerinin uygulanmasında her konuda zeminoluşturacak teşvikler üretmelidir. Vergi teşvikleri, yatırım teşvikleri ile az gelişmiş bölgelere yatırım<strong>ve</strong> destek imkanı <strong>ve</strong>rmelidir. Geçmiş hükümetlerin eğitim bakanları göre<strong>ve</strong> başladıkları zaman ilk işolarak kendi bölgelerinde eğitim yatırımlarına öncelik <strong>ve</strong>rmektedir. Bu tür davranış ile, eşitsizlikyaratılmaktadır. Böyle örnekleri Sinop, Kırıkkale, Malatya,Rize,İsparta <strong>ve</strong> İstanbul kentlerindegörmek mümkündür. Bu yaklaşım ile ulusal <strong>ve</strong> yerel eğitim sorunlarını çözmek <strong>ve</strong> bu bölgeleriAvrupa Birliği’ne hazırlamak mümkün değildir.


Türkçe Dili’nin Teknik Öğretilmesi’ne Yönelik Çözüm ArayışlarıBölgeler arası ekonomik <strong>ve</strong> kültür farklılığı arasında mevcut uçurumun yarattığı olumsuz etkilergiderilmelidir. Batı bölgelerinden bu bölgelere eğitim elemanı gönderilmelidir. Türkçe dilini çok iyikonuşan <strong>ve</strong> yazan eğitmenlerin görev yerleri seçilirken bu düşünceye dikkat edilmelidir. Öğretmenatamalarında her öğretmen adayı birkaç il tercih ediyor. Atama yapan bakanlık ise öğretmenlerigenelde istedikleri kentlere gönderiyor. Bu anlayış, bölgeler arası kültür uçurumunun kapanmasındaetkili değil. Az gelişmiş bölgelerde, kendi öz dili ile konuşmayı ilk okulda öğrenmeye çalışançocukların sayısı çok fazla. İlk öğretim sürecine atanan öğretmenlerin ayrıca çok iyi bir Türk Diliöğretmeni olarak yetiştirilmesi sorunların çözümüne fayda sağlayacaktır. Az gelişmiş bölgelere atananöğretmenler genelde ilk öğretim sürecinde etkili olabiliyor. Yaptığımız tespitlerde liseyi bitiren <strong>ve</strong>üni<strong>ve</strong>rsite kapılarında bekleyen çok sayıda öğrencinin kendi öz dili ile konuşma <strong>ve</strong> yazma yeteneğinesahip olmadığı görülmektedir. Sorunun çözümüne yönelik olarak, toplam kalitenin dış girdileri olanaile, kamu kurumları <strong>ve</strong> sivil toplum örgütleri, bireyin kendi öz dili ile yazma <strong>ve</strong> konuşma yeteneğinikazanması için ciddi çabalar ortaya koyamadıkları görülüyor. Eğitim Bakanları <strong>ve</strong> kamu kurumları bukonuda gerçekten çok başarısız. Her bölgenin kendi kültürüne ait bir şi<strong>ve</strong>si yada lehçesi olabilir ancakbu durum o kültürlerin Türk Dili’ni en iyi şekilde öğrenmelerine engel değildir. Amaç, kültürlerarasında mevcut uçurumların ülkenin genel eğitim düzeyine olumsuz bir etki yaratmasına izin<strong>ve</strong>rmemektir.Az gelişmiş bölgelerde kamu kurumlarında istihdam edilen personelin büyük bölümü, hizmeti talepeden vatandaş ile Türkçe Dili’ni konuşmamaktadır. Bu yaklaşımın temelinde yatan asıl gerçekler iseçok farklıdır. Türk Dili’ne karşı etnik lehçeleri kullanma düşünceleri ki bu düşünce siyasi, vatandaşınTürkçe’yi bilmemek durumu i bu düşünce zorunludur, aşırı samimiyet gibi yaklaşımlar da iseyozlaşmış bir zihniyet bulunmaktadır. Ulusal eğitimde ilk adım temel kavramların öğretilmesidüşüncesi olduğuna göre bu kavramların öğretilmesinde kullanılan dil Türkçe’dir ancak okul dışındauygulamada asıl kültürel lehçeler eğitimin özünü bozmaktadır. Temel prensip olarak az gelişmişbölgelerde Türkçe Dili’nin teknik yönü ile öğretilmesi <strong>ve</strong> uygulamada konuşulması özendirilmelidir.Lehçelerin öne çıktığı toplumlarda ulusal başarılar, uluslar arası uyumlara karşı yetersiz kalacaktır.Kadına Bakış Açış Açısı’na Yönelik Çözüm ArayışlarıAvrupa Birliği’ne uyum sürecinde dikkat edilecek bir başka olumsuzluk kadına bakış açısı olarakdikkat çekmektedir. Az gelişmiş bölgelerimizde kadının statüsü <strong>ve</strong> kadın hakları üş aşamadadeğerlendirilmelidir. İlk aşama olarak, ülke genelinde mevcut geleneksel “ata erkil” bakış, ikinciaşamada “totaliter” bakış <strong>ve</strong> üçüncü aşamada ise “köleci toplum” bakış olarak görülmektedir.Her üç yaklaşımda kadın eğitim, politika, iş, sosyal katılım noktasında ikinci planda görülmektedir.Avrupa Birliği üyesi ülkeler ile kıyaslandığı taktirde, ülkemizde kadınların büyük bir bölümü erkekegemenliği altında yaşamaktadır. Avrupa’da bu anlayış çağ dışı olmakla beraber kırsala uzandıkçabenzerlikler görülmektedir. Ancak nadir olarak görünle kırsal örnekler sistem içinde kaybolmaktadır.Avrupa Parlametoları’nda kadın örnekleri ile ülkemiz parlamentosu’nda kadın örnekleri kıyaslandığızaman, fark çok büyüktür.Ülkemizde iş dünyasında kadının konumunda sorunlar yaşanmaktadır. İş kadını olarak çalışan <strong>ve</strong> işgücüne dahil olan nüfus sayısı çok düşük ayrıca iş dünyasında kadına <strong>ve</strong>rilen yetkiler çok kısıtlıdır.Bu bir gü<strong>ve</strong>n sorunu değil, bir kültür sorunudur.Son yıllarda birkaç üni<strong>ve</strong>rsitemizde kadın rektörgöre<strong>ve</strong> gelmiştir. Rektör adayları arasında kadın aday çok nadir görülmektedir. Bu sorunun odaknoktası erkek egemenliği ile kadına bakış açısı kültürüdür. Bu geleneksel anlayışın değişmesi


yasalarla mümkün değildir, çözüm geleneksel kültürün yerine evrensel bir kültürü yaşama <strong>ve</strong>uygulamaktır.Doğu <strong>ve</strong> Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde kadına bakış açısı süreklilik arzeden bir yaklaşımdır.Gelecek nesiller bu etkilerin altında kalıplaşmış yaşamı benimsemek zorunda kalacaklar. Bubölgelerde kadının statüsünü geliştirmek amacı ile Çok Amaçlı Toplum Merkezleri “ÇATOM”kuruldu. Bu proje ile bölge kadının sağlık,eğitim, sosyal gelişme <strong>ve</strong> annelik bilgileri yönündegelişimlerine destek <strong>ve</strong>rildi. Çok sayıda kadın baskıcı aile yapısına rağmen iş <strong>ve</strong> meslek sahibi oldu.Eğitim yaşına gelmiş çocuklarına eğitim <strong>ve</strong>rmek için direnç gösterdi. Sivil toplum örgütleri, yerelyönetimler <strong>ve</strong> merkezi yönetim, bu bölgelerde kadının statüsünü yükseltmek, kadını her alandakatılımcı yapmak, kadının kendi haklarını korkusuzca korumak için ulusal tedbirler almak zorundadır.Ülkemizde ki kadınlar, haklarını aramak noktasında dayak, öldürme, tehdit <strong>ve</strong> işkenceye maruzkalmaktadır. Uyum sürecinde Avrupa’da yaşayan kadınların hak arayış yöntemleri konusundaülkemiz kadınlarına aydınlatıcı bilgiler <strong>ve</strong>rilmeli <strong>ve</strong> yasal olarak desteklenmeleri zorunludur.İstemediği halde 7 çocuk doğuran bölge kadınları bazı doğumlarda ölmektedir. Baskı ile çocukdoğurma olayında <strong>ve</strong>fat eden kadının haklarını sorgulayacak bir yasa <strong>ve</strong>ya bir kurum ne zaman nerede<strong>ve</strong> nasıl bir sorgulama yapmıştır? Bu soruya sürekli cevap arıyorum.Doğu <strong>ve</strong> Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde kadın rolleri birden fazladır. Anne, eş, tarlada işçi <strong>ve</strong>evde hizmetli. Bu roller bir kadına çok fazladır. Ancak baskıcı kültür unsurları bu rolleri yerinegetirme noktasında tecrübesiz olan kadını dışlamaktadır. Ayrıca bu rollerin bazılarını yapmamak içindirenç gösteren kadınları cezalandırılmaktadır. Cezalar, şiddet şeklinde <strong>ve</strong>rilmektedir <strong>ve</strong> cezayı <strong>ve</strong>renbir merci yada kurum değil, bir erkektir, bir bireydir. Yasalar dahilinde kadınla eşit haklara sahip olanerkektir. Kadınların yaşadığı bu sorunlar artık çağdışı olarak kabul görmektedir. Ancak ülkemizdeözellikle kırsal alanlarda bu yaklaşım, bir kültürün en belirgin <strong>ve</strong> kabul görmüş özelliğidir. AvrupaBirliği’ne uyum sürecinde kadına yönelik baskıcı yaklaşım <strong>ve</strong> şiddet içeren anlayışa karşı, yerel <strong>ve</strong>merkezi otoriteler ile sivil toplum örgütleri şiddetle direnç göstermelidir. AB üyeliği için 2015 yılınıhedef alan ülkemiz bu çağdışı geleneksel düşünce <strong>ve</strong> eylemi ortadan kaldırmak zorundadır. Bu anlayışile AB üyeliğini talep etmek yanlıştır.Sivil Toplum Örgütleri’nin Yerel Eğitim <strong>Sorunlar</strong>ı’na Yönelik Çözüm ArayışlarıYıllardır terör acısı yaşayan bu nedenle de eğitim çalışmaları aksayan İdil ilçesinde,1996 yılında,dönemin kaymakamı Hüseyin Parlak <strong>ve</strong> Çağdaş Yaşamı destekleme Derneği ile birlikte başlatılan“Bizim İdil Projesi” dahilinde, okulsuz <strong>ve</strong> öğretmensiz köylerin kalmaması, ilköğretimin tüm ilçedeen iyi koşullarda sağlanabilmesi, lise öğrencilerinin yüksek öğrenime devam başarısının arttırılması,yüksek öğrenim gören gençlerin burs, kalacak yer, gereksinimlerinin sağlanması ile desteklenmesihedeflerine ulaşmak için çalışmalar yapıldı.14Çocuklara Bir Umut Derneği, Diyarbakır <strong>ve</strong> Yozgat´ta 500 çocuğa okul malzemesi sağladığıprojenin ardından, daha geniş, daha kapsamlı bir kampanya ile, yine ülkemiz çocuklarına umutdağıtmaya devam etti <strong>ve</strong> “1000 çocuk” projesi ile, Diyarbakır, Hakkari, Siirt <strong>ve</strong> Tunceli´de 1000fakir çocuğu bastan ayağa giydirildi.15Ayrıca, başta gençler olmak üzere İdil halkına moral <strong>ve</strong> motivasyon kazandırmak, kültürelgelişmelerine katkıda bulunmak için her yıl değişik konu <strong>ve</strong> etkinlikleri içeren şenlikler düzenlendi.Yıllar içinde, okulsuz <strong>ve</strong> öğretmensiz köyler kalmadı, birçok susuz köye artezyen kuyuları açılaraköncelikle kadınların bu konudaki sıkıntıları azaltıldı, üni<strong>ve</strong>rsiteli öğrenci sayısı iki olan İdil’de, 4 yılsonra yüzlerce İdilli genç, yüksek öğrenim görmekte, kendilerinden sonra geleceklere örnek


olmaktadır.”Bizim İdil Projesi” ülkemizin kırsalında devlet <strong>ve</strong> sivil toplum kuruluşları işbirliğinegüzel bir örnektirDoğu <strong>ve</strong> Güney Doğu Anadolu’da, okullaşma oranının çok düşük olması, okul <strong>ve</strong> dersliksayılarının yetersizliği nedeniyle, yerel yönetimler <strong>ve</strong> sivil toplum örgütleri işbirliği temel eğitimsorunlarına çözüm aranmaktadır. Bu amaçla, 7 ilçeye toplam 31 derslikli 11 okul binası donanımı ilebirlikte yapılmıştır.Bu çalışmalar devam etmektedir.Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilen bu okullardaÇYDD öğrencilerin eğitim niteliklerinin gelişmesi için gerekli desteği sürekli sağlamaktadır“Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları Projesi” kapsamında, Türkiye’de 7-13 yaş grubunda okulakayıtlı olmayan kız çocuklarına yönelik Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği <strong>ve</strong> Turkcell İşbirliği ilebir proje gerçekleştirildi. Proje, kırsal bölgelerde sosyo-ekonomik <strong>ve</strong> kültürel yetersizlikler nedeniyleilköğretim 6,7,8. sınıflarına ayrıca liseye devam etme imkanı bulamayan, kız öğrencilerin eğitim <strong>ve</strong>öğrenimini sağlamak amacıyla planlandı. 5 yıl önce Siirt’in Pervari ilçesinde 17 kız öğrenci ilebaşlayan bu çalışmada, 33 ilde, 179 ilçede toplam 5000 kız öğrenciye eğitim olanakları yaratıldı. Buöğrencilere yönelik yılda iki kez eğitim bursu,sosyal <strong>ve</strong> kültürel gelişmelerine katkı,eğitimdeyönlendirme çalışmaları devam etmektedir.Ayrıca bu proje kapsamında, toplam doğurganlık hızı çokyüksek kırsal bölgelerde, eğitim bursu alan 5000 kız öğrencinin annelerine yönelik aile planlaması,danışmanlık hizmeti <strong>ve</strong>rildi.16Kız Öğrenci Yurtları Projesi kapsamında, köylerinde okul olmaması nedeniyle okula gidemeyenkız öğrencilerin, öğrenim görmesinin sağlanması için ilçe merkezinde yurtlar yapılarak onlarınokullaşmasının sağlanması amacıyla başlatılan bu proje kapsamında Van’ın Çaldıran ilçesinde 80kişilik kız öğrenci yurdu yapılmıştır.17Çağdaş Yatılı Kız Liseli Öğrenciler Projesi dahilinde, bulunduğu bölgede liseye devam etme şansıolmayan 164 kız öğrenciye, MEB iş birliği ile İstanbul’daki yatılı kız liselerinde eğitim <strong>ve</strong> öğretimimkanı <strong>ve</strong>rildi. Öğrencilerin barınma , beslenme ihtiyaçları karşılandı. Sosyal <strong>ve</strong> kültürel gelişmelerineyönelik destek <strong>ve</strong>rildi.


Kaynakça1- Dr.Sohbet Karbuz; “Sürdürülebilir Kalkınma <strong>ve</strong> Gelişmekte Olan Ülkeler: Kritik BirBakış” 3 Gen, Yıl: 3 Sayı : 62- Dr.Karbuz; age3- Dr.Karbuz; age4- Dr.Karbuz; age5- BM, İnsani gelişme Raporu. 20036- DİE;2003-2004 Eğitim İstatistikleri-Ankara)7- Küresel İzleme Raporu 2003-2004; Herkes İçin Eğitim, http://portal.unesco.org.education8- ”Tercüman Gazetesi- 2002”9-” H.Neşe ÖZGEN, Doç. Dr. Ege Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyoloji Bölümü/İzmir10- Forum; Şubat 2004 Sayı:11 sayfa :1211- H. Neşe Özgen, Doç.Dr.; “GAP Kapsamına giren İllerin <strong>ve</strong> Kalkınmacı Söylemin İktisadiAntropolojisi” Ege Üni<strong>ve</strong>rsitesi- Edebiyat Fakültesi12- Coşkun Can Aktan, Yönetimde Rönesans <strong>ve</strong> Kalite Devrimi, Ankara: TOSYÖVYayınları, 2000)13- ÖZGEN, Doç. Dr.; age14- Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği15- Çocuklara Bir Umut Derneği16- Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği17- Prof.Dr. Ayşe Yüksel-ÇYDD Kırsal Alan Koordinatörü-YYÜ Tıp Fakültesi

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!