16.07.2015 Views

20150703172909_turkiye-iran-ekonomik-iliskileri-pdf

20150703172909_turkiye-iran-ekonomik-iliskileri-pdf

20150703172909_turkiye-iran-ekonomik-iliskileri-pdf

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ANALİZTEMMUZ 2015 SAYI: 132Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. YılındaTürkiye-İranEkonomik İlişkileriKemal İnat


ANALİZTEMMUZ 2015 SAYI: 132Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. YılındaTürkiye-İranEkonomik İlişkileri *Kemal İnat


* Bu çalışmanın bazı bölümlerinde yazarın daha önce OrtadoğuYıllığı ve Türk Dış Politikası Yıllığı isimli kitaplarda yayımlamışolduğu “Türkiye’nin İran Politikası 2011”, “Türkiye’nin İran Politikası2013”ve “Türkiye’nin İran Politikası 2014” isimli makalelerindengeniş alıntılara yer verilmiştir. Bu alıntılar yazının yaklaşıkbeşte birlik bölümünü oluşturmaktadır.COPYRIGHT © 2015Bu yayının tüm hakları SETA Siyaset, Ekonomi ve ToplumAraştırmaları Vakfı’na aittir. SETA’nın izni olmaksızın yayınıntümünün veya bir kısmının elektronik veya mekanik (fotokopi,kayıt ve bilgi depolama, vd.) yollarla basımı, yayını, çoğaltılmasıveya dağıtımı yapılamaz. Kaynak göstermek suretiyle alıntıyapılabilir.Uygulama.: Erkan SöğütBaskı.: Turkuvaz Matbaacılık Yayıncılık A.Ş., İstanbulSETA | SİYASET, EKONOMİ VE TOPLUM ARAŞTIRMALARI VAKFINenehatun Caddesi No: 66 GOP Çankaya 06700 Ankara TÜRKİYETel:+90 312.551 21 00 | Faks :+90 312.551 21 90www.setav.org | info@setav.org | @setavakfiSETA | İstanbulDefterdar Mh. Savaklar Cd. Ayvansaray Kavşağı No: 41-43Eyüp İstanbul TÜRKİYETel: +90 212 395 11 00 | Faks: +90 212 395 11 11SETA | Washington D.C.1025 Connecticut Avenue, N.W., Suite 1106Washington, D.C., 20036 USATel: 202-223-9885 | Faks: 202-223-6099www.setadc.org | info@setadc.org | @setadcSETA | Kahire21 Fahmi Street Bab al Luq Abdeen Flat No 19 Cairo MISIRTel: 00202 279 56866 | 00202 279 56985 | @setakahire


ANALİZYAZAR HAKKINDAKemal İNATLisans eğitimini 1992 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararasıİlişkiler Bölümü’nde tamamlayan Kemal İnat, doktorasını 2000 yılında Almanya’nın SiegenÜniversitesi’nde “21. Yüzyılın Başında Türkiye’nin Ortadoğu Politikası” başlıklı teziyletamamladı. 2005 yılından beri yayımlanmakta olan Ortadoğu Yıllığı ve SETA tarafından2009’dan beri yayımlanan Türk Dış Politikası Yıllığı isimli çalışmaların editörleri arasında yeralan İnat’ın, Dünya Çatışmaları, Blaetter für deutsche und international Politik, Bilgi, DemokrasiPlatformu gibi birçok ulusal ve uluslar arası kitapta ve hakemli dergide makaleleri yayımlandı.Halen Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde profesör olarak Ortadoğuçalışmaları, Türk dış politikası ve uluslararası çatışmalar alanlarında dersler veren İnat, aynıüniversitenin Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nin de müdürlüğünü yürütmektedir.6setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkileriÖZET1985 yılında Türkiye, İran ve Pakistan arasında Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün(Economic Cooperation Organization-ECO) kurulması, o dönemde başbakan olanTurgut Özal’ın dış politikada <strong>ekonomik</strong> işbirliğini önceleyen bir yaklaşım içerisindehareket ettiğinin göstergelerinden biriydi. Ancak 2000’li yıllarda atılanönemli adımlara rağmen, bu örgütün en önemli iki üyesi olan Türkiye ile İranarasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkilerin olması gereken düzeyin çok altında kalması <strong>ekonomik</strong>işbirliğinin önünde bazı engellerin olduğunu göstermektedir. Bu çalışmadaTürkiye-İran <strong>ekonomik</strong> işbirliğinin her iki ülke açısından ne anlam ifade ettiğiele alındıktan sonra, bu işbirliğini engelleyen faktörlerin neler olduğu detaylı birşekilde incelenmiş ve son olarak iki ülke arasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkilerin bu engellererağmen geldiği nokta somut veriler ışığında analiz edilmiştir.Bu çerçevede, 1980’lerden beri <strong>ekonomik</strong> işbirliğini önceleyen dış politikayaklaşımının ancak bazı dönemlerde söz konusu olduğu, yaşanan siyasi sorunlarınve ABD gibi küresel aktörlerden gelen negatif etkilerin, Türkiye-İranilişkilerinin karşılıklı <strong>ekonomik</strong> çıkarlar temelinde şekillenmesini çoğu zamanengellediği tespiti yapılmış ve buna dair örnekler ele alınmıştır. Türkiye ile İranarasındaki ticaretin gelişimi incelenerek dönemlere göre yaşanan farklılıklarınnedenleri analiz edilmeye çalışılmıştır.Bu çalışmadaTürkiye-İran<strong>ekonomik</strong> işbirliğiele alındıktansonra, bu işbirliğiniengelleyenfaktörlerincelenmiş ve ikiülke arasındaki<strong>ekonomik</strong> ilişkilerinbu engellererağmen geldiğinokta somut verilerışığında analizedilmiştir.setav.org7


ANALİZGiriş1985 yılında “çok boyutlu dış politika” ve“<strong>ekonomik</strong> karşılıklı bağımlılık” ilkeleri çerçevesindebir dış politika izleme çabası içerisindeolan zamanın başbakanı Turgut Özal’ın inisiyatifiyleTürkiye, İran ve Pakistan arasında kurulanEkonomik İşbirliği Örgütü (EconomicCooperation Organization-ECO) otuzuncuyılını doldurdu. 1992 yılında katılan yedi ülkeyleüye sayısı ona çıkan ECO’nun geçen bu30 yıl içerisinde çok başarılı bir entegrasyonörneği gösterdiğini söyleyebilmek mümkündeğildir. Avrupa Birliği ile karşılaştırıldığındaECO, üyelerinin <strong>ekonomik</strong> kalkınmalarınakatkı sağlayacak bir işbirliği mekanizması oluşturamadığıgibi, üye ülkeler arasındaki siyasi vegüvenlik sorunlarının çözümüne destek olacakbir uluslararası örgüt olmaktan uzak bir görüntüsergilemiştir. ECO çerçevesinde Ortadoğuve Orta Asya bölgesinde, Avrupa’dakine benzerbir ortak hukuk alanı ve onun tarafındandesteklenen bir barış havzası oluşturulmasımümkün olamamıştır. Siyasal alanda yaşanansorunlar hep <strong>ekonomik</strong> alanda yapılması gerekenhamlelerin önüne geçmiş, <strong>ekonomik</strong> işbirliğiyolunda atılan adımlar çok sınırlı kalmıştır.ECO’nun kurulmasında temel rolü oynayanTürkiye ile İran arasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkilerebakıldığında benzer tespitlerin yapılması mümkündür.Dönemsel bazı farklılıklara rağmen, Ankaraile Tahran arasında siyasi konularda yaşananproblemlerin genel olarak <strong>ekonomik</strong> işbirliğinigölgelediği görülmüştür. Bundan dolayı iki ülkearasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkiler hiçbir zaman olmasıgereken düzeye ulaşamamış ve her iki ülkeninönce bölgesel ve ardından küresel bir güç olmayolundaki hedeflerini destekleyecek bir <strong>ekonomik</strong>işbirliği mümkün olmamıştır. Her ikisi de köklüdevlet geleneklerine sahip ve büyük imparatorluklarınmirasçısı olan Türkiye ve İran dünya politikasınınşekillenmesinde daha fazla etkili olmakisterken, bugün bu iki ülkenin ait oldukları Ortadoğucoğrafyasının sorunlarının çözümü konusundabile işbirliği yapamadıkları görülmektedir.Ortadoğu sorunlarının bölgeyi daha fazla felaketesürüklemeden çözümüne yönelik olarak ortak hareketedememeleri Ankara’nın ve Tahran’ın sadeceküresel düzeyde değil, Ortadoğu bölgesinde deetkinliklerinin azalması sonucunu doğurmaktadır.Ekonomik İşbirliğininÖnündeki EngellerSiyasi SorunlarSiyasi sorunlar ve bu sorunların yol açtığı güvenbunalımı Türkiye ile İran arasındaki <strong>ekonomik</strong>ilişkilerin olması gereken düzeyin çok gerisindekalmasının temel nedenini oluşturmaktadır. Ortadoğubölgesinde liderlik potansiyeline sahip ikiülke oldukları için ve bu çerçevede rekabet ettiklerindendolayı Türkiye ve İran arasında çok sıksorunlar çıkmaktadır. 1979 yılında İran’da gerçekleşendevrimin ardından 1980’li yıllarda Tahran’ınrejim ihracı politikaları, sonrasında başlayanve 1990’lı yıllara uzanan Ankara’nın İran’ıPKK’yı desteklemekle suçlaması, yine 1990’lıyıllarda Türkiye’de gerçekleşen bazı suikastlarnedeniyle İran’ın suçlanması ve 2010’lu yıllardaTürkiye’nin İran’ı Suriye, Irak ve Yemen’de yayıl-8setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkilerimacı politika izlemekle suçlaması, buna karşılıkTahran’ın Ankara’yı Suriye ve Irak’ın içişlerinekarışmakla suçlaması ve Malatya/Kürecik’e yerleştirilenNATO Füze Savunma Radar Sisteminieleştirmesi iki ülke arasında son dönemlerde yaşananbelli başlı sorunlar olarak dile getirilebilir.Siyasi ve özellikle de güvenlik alanında yaşananbu sorunların <strong>ekonomik</strong> ilişkilere etkisi konusundaaltı çizilmesi gereken bir husus ise; genelolarak bu etki olumsuz olsa da bu olumsuzluğunher dönemde aynı düzeyde olmadığıdır.Siyasi alanda yaşanan sorunların çözümüneyönelik adımlar ve özellikle de bu sorunların<strong>ekonomik</strong> ilişkilere olumsuz etkisinin önlenmesineyönelik çabalar her iki ülkedeki iktidarlarınsiyasal yaklaşımları ve <strong>ekonomik</strong> vizyonlarınagöre değişiklik göstermektedir. Bu çerçevedeTürk-İran ilişkilerinin son 30 yılını üç dönemeayırmak mümkündür.Turgut Özal’ın başbakan olduğu dönemdeİran ile Irak arasında uzun ve şiddetli bir savaşsürüyordu ve Özal’ın bu dönemde İran’a yaklaşımı<strong>ekonomik</strong> ilişkilerin geliştirilmesi çerçevesindeydi.Türkiye’nin başta ABD olmak üzere Batılımüttefiklerine bağımlılığını azaltmanın yolunun,dış politikasını çeşitlendirmesinden ve başta komşularıylaolmak üzere ticari ilişkilerini geliştirmesindengeçtiğini düşünen Özal bu doğrultuda İranile de <strong>ekonomik</strong> ilişkileri artırmayı hedeflemiştir.Bu çerçevede, daha önce CENTO 1 kapsamında1964 yılında kurulan ve 1979 yılına kadar varlığınıdevam ettiren Kalkınma için Bölgesel İşbirliği(Regional Cooperation for Development-RCD)örgütünün Türkiye, İran ve Pakistan arasında canlandırılmasıanlamına gelen ECO 1985 yılındakurulmuştur. 2 İran’ın ABD ve diğer Batılı ülkelerile Körfez’deki Arap ülkeleriyle ilişkilerinin çok1. Central Treaty Organization (CENTO) 1955 yılında BağdatPaktı adıyla Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere arasında kurulmuşve 1959 yılında Irak’ın üyelikten çekilmesi sonrasında CEN-TO adını almıştı.2. Kemal İnat, “Türkiye'nin Orta Doğu Politikaları”, Ed. DavutDursun ve Tayyar Arı, Orta Doğuda Siyaset, Anadolu Üniversitesi,(2013), s. 188-226.kötü olduğu bir dönemde Özal’ın Tahran ile böylebir işbirliğine yönelmesi Türkiye’nin <strong>ekonomik</strong>kalkınması için bölgesel <strong>ekonomik</strong> işbirliğine verdiğiönemin bir göstergesiydi.Özal’ın, <strong>ekonomik</strong> işbirliğini önceleyen dışpolitika yaklaşımının 1990’lı yıllardaki koalisyonhükümetleri döneminde devam ettirilmediğininen açık örneklerinden biri İran ile ilişkiler olmuştur.Bu dönemde PKK, Halkın Mücahitleri Örgütü,Türkiye’de işlenen siyasi cinayetlerde muhtemelİran parmağı ve karşılıklı rejim ihracı suçlamalarınedeniyle çok gerginleşen ilişkilerin <strong>ekonomik</strong> alanayansıması açık bir şekilde görülmüştür. İran iletoplam ticaret hacmi 1980’lerin de gerisine giderek1996 yılı dışında hep 1 milyar doların altındagerçekleşmiştir. 1990’larda Ankara’nın SovyetlerBirliği’nin dağılması sonrasında yeni bağımsız olanTürk devletlerine öncülük yapma iddiasındaki söylemlerihatırlandığında, İran gibi büyük bir komşusuile 1 milyar dolarlık bir ticaret hacmine bileulaşamayan Türkiye’nin nasıl güçlü bir ekonomiyesahip olacağı ve bu misyonu nasıl yerine getireceğisorgulanmamıştır. Türkiye-İran ilişkileri “Türkiyeİran olmayacak” sloganı çerçevesinde oluşturulanideolojik bir bakış açısının ipoteği altında şekillendirilmiş,iç siyasette tehdit olarak tanımlananRefah Partisi’nin “İslamcı” kimliğiyle İran’ın “İslamcı”kimliği özdeşleştirilmek suretiyle, 3 içerideyerleşik sistemi tehdit ettiğine inanılan siyasal aktörRefah Partisi’ni yıpratmak için İran ile ilişkileraraçsallaştırılmıştır. Bu dönemde kısa süreliğinebaşbakanlık görevini üstlenen Refah Partisi lideriNecmettin Erbakan’ın iktidardan devrilmesi içinplanlanan 28 Şubat Darbesi’nin temel argümanlarındanbiri, Erbakan’ın İran ile Türkiye arasındageliştirmek istediği <strong>ekonomik</strong> ilişkiler olmuştur.Türkiye ekonomisinin ihtiyaç duyduğu doğalgazıntemini ve o dönemde Rusya’ya olan bağımlılığınazaltılması için Erbakan’ın İran ile 1996 yılında imzaladığıdoğalgaz anlaşması da, Ankara ve Tahran3. İran’ın katı Şii kimliğine karşı Refah Partisi’nin geleneksel birSünni kimliğe sahip olduğu düşünüldüğünde böyle bir benzetmeninne kadar sorunlu olduğu görülür.setav.org9


ANALİZöncülüğünde sekiz İslam ülkesi arasında kurulanD-8 Örgütü de “Erbakan’ın Türkiye’ye İran’dakinebenzer bir rejim getirmek istemesinin” işaretleriolarak okunmuş ve bu adımlara karşı çıkılmıştır.Bu süreçte iki ülke büyükelçilerinin yanında bazışehirlerdeki konsolosların karşılıklı olarak istenmeyenadam ilan edilmesi ya da geri çağrılmasıTürk-İran ilişkilerinin iç siyasal gelişmelerden nedüzeyde etkilendiğinin göstergesi olmuştur. 428 Şubat sürecinde Türkiye-İran ilişkileri“Türkiye İran olmayacak” sloganıçerçevesinde oluşturulan ideolojik bir bakışaçısının ipoteği altında şekillendirilmiştir.2000’li yıllara gelindiğinde ise AK Parti iktidarının,Özal’ın 1980’lerde uyguladığı <strong>ekonomik</strong>kalkınma öncelikli dış politika yaklaşımını daha dageliştirerek, komşu ülkeleri <strong>ekonomik</strong> işbirliği yapılacakaktörler olarak gören bir politik anlayış içerisindehareket ettiği görülmüştür. 1990’lı yıllardaönemli sorunlar arasında yer alan ideolojik kavgalarbu dönemde bir kenara bırakılırken, PKK meseleside Ankara ile Tahran arasında bir gerginlik meselesiolmaktan çıkarak iki ülke PKK/PJAK konusundaişbirliği yapar hale gelmişlerdir. Türkiye’nin, İranNükleer Sorunu konusunda müttefiki ABD yerineTahran’a yakın bir pozisyonda durması ve 2010yılında Brezilya ile birlikte yaptığı arabuluculuk sonucuimzalanan Tahran Anlaşması’nın kabul görmemesisonrasında BM Güvenlik Konseyi’nde İran’akarşı çıkarılan ağır yaptırım kararına hayır oyu kullanmasıiki ülke ilişkilerinin geldiği olumlu noktayıgösteriyordu. Siyasi alanda yaşanan bu olumlu gelişmelersayesinde Türkiye ile İran arasındaki <strong>ekonomik</strong>ilişkiler hızla geliştirilmiş ve iki ülke arasındaki4. Kemal İnat, Türkische Nahostpolitik am Anfang des 21. Jahrhunderts,(Doktora Tezi, Siegen: Siegen Üniversitesi, 2000), s. 134-140.ticaret hacmi 2008 yılında 10 milyar doların üzerineçıkmıştır. 1998 yılıyla karşılaştırıldığında bu, yaklaşıkolarak 16 katlık bir artışa karşılık gelmekteydi. 5Ancak Arap Devrimleri ile birlikte Türkiyeile İran’ın özellikle Suriye konusunda farklı kutuplardayer almaları ve Tahran’ın Irak’ta giderekdaha fazla Sünni Arapları ve Kürtleri dışlayan politikalarizleyen Maliki yönetimine destek vermesiAnkara ile Tahran arasındaki siyasi atmosferinyeniden bozulmasına yol açmıştır. Bunun hemenöncesinde, Türkiye’nin NATO politikaları çerçevesindeMalatya/Kürecik’e yerleştirdiği Füze SavunmaRadar Sistemi’ni İran’ın kendi güvenliğinekarşı bir girişim olarak algılaması nedeniyle zatensorunlu hale gelmeye başlayan ilişkiler, iki ülkeninArap Devrimleri sırasında yaşanan sorunlarınçözümü konusunda işbirliği yapmalarını engelleyenbir faktör olarak ortaya çıkmıştı. Son olarak,Ankara’nın Yemen’de iç savaş boyutuna ulaşançatışmalardan İran’ı da sorumlu tutarak SuudiArabistan öncülüğünde gerçekleştirilen havaoperasyonuna destek vermesi ve CumhurbaşkanıErdoğan’ın “İran bölgeyi adeta domine etmeyeçalışmaktadır. Bu durum bizi, Körfez ülkelerinirahatsız etmeye başlamıştır. Buna gerçekten tahammületmek mümkün değil” şeklindeki sözleriiki ülke ilişkilerinin geldiği noktayı gösteriyordu. 6Ancak bu dönemde siyasi konularda yaşananbu önemli sorunlara rağmen, 1990’lı yıllardanfarklı olarak, <strong>ekonomik</strong> alandaki işbirliği devametmiş ve siyasi sorunların <strong>ekonomik</strong> ilişkileri gölgelemesininönüne geçilmesi konusunda hassasdavranılmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yukarıdadeğinilen açıklamasından yaklaşık bir haftasonra gerçekleştirdiği İran ziyaretinde yaptığıgörüşmelerde karşılıklı olarak verilen dostça mesajlarbu hassasiyetin göstergesi olmuştur. HattaTürkiye’nin dış politika alanında ileri işbirliğinin5. Kemal İnat, “Türkiye’nin İran Politikası 2008”, Ortadoğu Yıllığı2008, Ed. Kemal İnat, Muhittin Ataman ve Burhanettin Duran,(Küre Yayınları, İstanbul: 2009), s. 26.6. “Erdoğan: 'İran Yemen'deki Güçlerini Çekmeli'”, BBC Türkçe,26 Mart 2015.10setav.org


ANALİZvesinde etkili olmuştur. 10 Özellikle 2010 yılındaalınan yaptırım kararının bu açıdan oldukça etkilibir yaptırım mekanizması oluşturduğunun altınıçizmek gerekir. Türkiye de diğer BM üyesi ülkelergibi Güvenlik Konseyi’nin bu kararlarına uymakzorunda kalmış, ancak İran’ın komşusu olması vebu ülkeyle özellikle enerji alanında yoğun ilişkileriolmasından dolayı bu yaptırım kararlarından enfazla olumsuz etkilenen ülkelerin başında gelmiştir.Daha 1980’li yıllarda Washington yönetimindenİran’ın yalnızlaştırılmasına yönelik olarakTürkiye gibi ülkelere baskılar gelmeye başlamıştı.O dönemde ABD’nin Türkiye’nin iç ve dış politikasıüzerindeki ağırlığının oldukça fazla olduğudüşünüldüğünde, İran’ı önemli bir ticaret ortağıolarak gören Özal hükümetinin Washington’dangelen baskılara karşı koymasının ne kadar zor olduğunuanlamak mümkündür. Ancak bu baskılararağmen, Türkiye’nin iç ve dış politikasındadaha bağımsız hareket etmesinin ancak güçlü birekonomiye sahip olmasıyla ve güçlü bir ekonomininde ihracatın artırılmasıyla mümkün olacağınıdüşünen Özal, ABD ile de arasını bozmamayaçalışarak Tahran ile <strong>ekonomik</strong> işbirliğinin geliştirilmesikonusunda adımlar atmaya çalışmıştır.Daha önce değinildiği gibi, 1985’te ECO’nunkurulması bu adımlardan birisi olmuştur.1990’lı yıllarda Amerikan yönetimi İran’ınsıkıştırılması konusundaki baskılarını artırmıştır.1996 yılında Amerikan Kongresi tarafından çıkarılan“Iran and Libya Sanctions Act” (ILSA) isimliyasa İran ve Libya’da enerji sektörüne 20 milyondoların üzerinde yatırım yapılmasını yasaklıyor vebu yasağa uymayan Amerikan ve yabancı şirketlereyaptırımlar öngörüyordu. Uluslararası hukuk açısındanbağlayıcılığı olmasa da, Washington’un butek taraflı yaptırım kararı özellikle <strong>ekonomik</strong> açıdanABD ile sorun yaşamaktan çekinen ülkelerdeendişeye yol açtı. Fransız, İtalyan ve Kanadalı şir-ketler bu Amerikan yaptırımlarından korkmadanİran’la yüklü miktarlarda doğalgaz ve petrol anlaşmalarıimzalarken, dönemin Başbakanı NecmettinErbakan’ın aynı yıl içerisinde gerçekleştirdiği İrangezisi sırasında bu ülkeyle kapsamlı bir doğalgazanlaşması imzalaması eleştiri konusu olmuştur.Batılı ülkelerde çıkan bazı gazeteler, Erbakan’ın buanlaşmayla Clinton’ın İran politikasına meydanokuduğunu, NATO ve Batı karşıtı yaklaşımını ispatettiğini ve İran’daki molla rejimine destek verdiğiniileri sürerek anlaşmaya karşı çıkmışlardır. 11Söz konusu anlaşma ile İran’dan Türkiye’ye ilk gazsevkiyatının 1999 yılında başlaması kararlaştırılmışolmasına rağmen ABD’nin karşı çıkması veboru hatlarının inşasından sorumlu olan BOTAŞ’ıkara listeye alması nedeniyle gecikme yaşanmış veilk sevkiyat 2001 yılında başlayabilmiştir.2000’li yıllarda ABD’nin “axis of evil” olaraktanımladığı üç ülkeden biri olan İran’a karşı yaptırımlarıgiderek artırması ve buna karşılık Türkiye’nin,diğer komşularıyla olduğu gibi İran’la dailişkilerini hızlı bir şekilde geliştirmesi Washingtonile Ankara’yı daha sert bir şekilde karşı karşıyagetirmiştir. Bu dönemde gerçekleştirdiği hızlı<strong>ekonomik</strong> kalkınma ile artık daha fazla kendisinegüvenen bir dış politika izlemeye başlayan Türkiye,İran konusunda Washington’dan gelen telkinlerifazla dikkate almayan bir tutum içerisindeolmuştur. Komşusu İran ile <strong>ekonomik</strong> ilişkilerinigeliştirmeyi ülkenin çıkarları açısından bir zorunlulukolarak gören AK Parti yönetimi, bu işbirliğiniengellemeye yönelik olarak ABD’den gelentaleplerin haksız olduğunu ifade ederek İran’la<strong>ekonomik</strong> işbirliğini geliştirmeye dönük adımlarısürdürmüştür. Bu çerçevede İran’la bir taraftan ticaretgeliştirilirken, bir yandan da 2007 ve 2008yıllarında TPAO’nun bu ülkede doğalgaz üretimiyapmasına ve Türkiye’nin İran’dan aldığı doğalgazdanüreteceği elektriği bu ülkeye satmasına10. İran Nükleer Sorunu konusundaki BM Güvenlik Konseyi yaptırımkararları şunlardır: Haz<strong>iran</strong> 2006, Nr. 1696; Aralık 2006, Nr.1737; Mart 2007, Nr. 1747; Mart 2008, Nr. 1803; Eylül 2008, Nr.1835; Haz<strong>iran</strong> 2010, Nr. 1929.11. Kemal İnat, Türkische Nahostpolitik am Anfang des 21. Jahrhunderts,(Doktora Tezi, Siegen: Siegen Üniversitesi, 2000), s. 130-131.12setav.org


ANALİZmalarıyla bunaltılan Türkiye’ye de baskıları artıranABD yönetimi Türkiye-İran <strong>ekonomik</strong> ilişkileriniçok olumsuz etkileyecek yeni adımlara imzaatmıştır. 9 Haz<strong>iran</strong> 2010 tarihinde kabul edilen1929 sayılı Güvenlik Konseyi kararı ile İran’ınnükleer faaliyetlerine ve askeri kapasitesine ilişkingetirilen sınırlamaların yanında bu ülkenin ticaretineve finans sektörüne dair önemli kısıtlamalarınkararlaştırılması ve İran’ın petrol ve gaz endüstrisineyatırımların yasaklanması Tahran ile <strong>ekonomik</strong>ilişkileri geliştirmeye çalışan Türkiye gibi ülkelerizora sokmuştur. Bu karar öncesinde Brezilya ilebirlikte İran nükleer sorununa barışçı çözüm bulunmasıkonusunda önemli bir inisiyatif üstlenenve Tahran Anlaşması’nı imzalayan Türkiye, sözkonusu karara hayır oyu kullanarak İran’a karşıizlenen baskı politikasını onaylamadığını göstermiştir.Ancak diğer Birleşmiş Milletler üyelerigibi Türkiye’nin de Güvenlik Konseyi kararlarınauyma zorunluluğu Ankara ile Tahran arasındaki<strong>ekonomik</strong> ilişkileri olumsuz etkilemiştir.Güvenlik Konseyi’nin bu kararının ardındanAmerikan yönetimi İran’a karşı daha ağır yaptırımlarıiçeren tek taraflı kararlar alırken başta AvrupaBirliği olmak üzere müttefiklerini de benzerkararlar almaya teşvik etmiş ve bu yaptırımlara yanaşmayanTürkiye gibi ülkeler üzerinde baskıyı daartırmıştır. Amerikan başkanının 1 Temmuz 2010tarihinde imzaladığı “Comprehensive Iran Sanctions,Accountability, and Divestment Act” (CI-SADA) başka ülkelerin özel ve kamu <strong>ekonomik</strong>kuruluşlarının da İran ile <strong>ekonomik</strong> faaliyetleriniengellemek amacıyla bu tür faaliyetlere girecekolan şirketlere yaptırım tehdidinde bulunmaktaydı.13 Bu yasanın yürürlüğe girmesinin ardındanABD’den gelen baskılar daha çok bankacılıksektörüne yoğunlaşmış ve Türkiye’de faaliyet gösterenİran Bankası Bank Mellat’ın faaliyetlerinin13. “Iran Sanctions: A Consultative Discussion with U.S. State Department”,(Ocak 2011) http://www.treasury.gov/resource-center/sanctions/Programs/Documents/CISADA_english.<strong>pdf</strong>;http://www.hfw.com/__data/assets/<strong>pdf</strong>_file/0016/13066/Client-Brief-CISADA-Iran-Sanctions-A4-4pp-January-2011.<strong>pdf</strong>durdurulması istenmiştir. 14 Washington yönetimi,İran’ın en büyük bankaları arasında yer alanBank Mellat’ın İran’ın silahlanma çabalarının venükleer aktivitelerinin finansmanında önemli roloynadığını iddia etmiş ve bu bankayı CISADAçerçevesinde yaptırım uygulanacak finans kurumlarıkapsamında değerlendirmiştir. Nisan 2011’deTürkiye’ye resmi bir ziyarette bulunan ABD HazineBakanlığı Terörizm ve Finansal İstihbarattanSorumlu Müsteşar Vekili David Cohen, “nükleersilahlanmaya desteğinin tescillendiğini” ileri sürdüğüBank Mellat’ın Türkiye’deki şubelerinin izoleedilmesi gerektiğini söyleyerek “İran ile herhangibir mali ilişkinin, bu ülkenin bu ilişkileri şeffafolmayan faaliyetleri için suiistimal etmesi tehlikesinide birlikte getirdiğini ve Türk hükümetini bukonuda çok uyanık olmaları konusunda uyardığını”ifade etmiştir. 15 Cohen Türkiye ziyaretindensonra yaptığı açıklamalarda da, Bank Mellat ileçalışmaya devam etmeleri durumunda Türk bankalarınınAmerikan yaptırımlarına maruz kalabileceklerive ABD’ye erişimlerini kaybedecekleritehdidinde bulunmuştur. 16Amerikan yönetiminden gelen bu baskılarınTürkiye’de özel sektör üzerinde oldukça olumsuzetkileri olduğu görülmüştür. Bu ülkenin uluslararasıfinans piyasalarındaki etkinliği nedeniyleWashington’dan gelecek yaptırımlara maruz kalmaktançekinen Türk bankaları Bank Mellat’lailişkilerini kesmek zorunda kalmışlardır. 17 AncakAK Parti hükümeti Amerikan yönetiminin baskılarınakarşı direnmeye devam etmiş ve söz konusubankanın Türkiye’deki şubelerinin kapatılmasıtalebini reddetmiştir. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ınMart 2011’de bir Tahran ziyareti sırasındayaptığı açıklamalardaki “İran’a nükleer programı14. “Bank Mellat’la İlişkinizi Kesin Türkiye Şubelerini İzole Edin”,Milliyet, 28 Nisan 2011.15. “ABD’den Ambargo İçin Baskı: Bank Mellat Şubelerini Kapatın”,Hürriyet, 28 Nisan 2011.16. Kemal İnat, “Türkiye’nin İran Politikası 2011”, Ortadoğu Yıllığı2011, Sayı 7, Yıl 7, s. 24-25.17. “İran Bankasına Ambargo”, Sabah, 18 Mayıs 2011.14setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkilerikonusunda baskı yapan ve Ankara’dan sert tavırlarbekleyen Batılı ülkelerin Türkiye’nin İran’aenerji konusundaki bağımlılığını görmezdengelmek istedikleri, ama buna izin veremeyecekleri”şeklindeki ifadeleri Türkiye’nin bu konudakitavrını açık bir şekilde göstermekteydi. Yıldızaynı açıklamada, Türkiye’nin önceliğinin kendiihtiyaçları olduğunu, ABD ve AB ile uyum içerisindeçalışmaya gayret etse de, onların aldığı tektaraflı kararların hukuken Türkiye’yi bağlamayacağınıve petrol ve doğalgaz ihtiyacının önemlibir kısmını İran’dan karşılayan Türkiye’den buülkeye yaptırımlar konusunda ağır beklentiler olmamasıgerektiğini dile getirmiştir. 18Hükümetin, İran konusundaki Amerikanyaptırımlarının Türkiye’ye <strong>ekonomik</strong> zararlarvermesini engelleme konusundaki politikası devamederken ABD ve AB ülkeleri Tahran’a karşıyaptırımları adım adım artırmaya devam etmişlerdir.Yaptırımların sertleştirilmesi konusundaki buadımlar aynı zamanda İran ile <strong>ekonomik</strong> ilişkileriolan ülkeler üzerinde baskının artırılması anlamınageliyordu. ABD’de 6 Şubat 2013 tarihindeyürürlüğe giren yeni bir yaptırım kararına göre,İran’dan alınan petrol ve doğalgazın altın ve değerlitaşlarla ödenmesi yasaklanırken bu ithalatınkarşılığı olan paranın İran’ın sadece yasal mal veyahizmetleri satın alabileceği bir hesaba yatırılmasınaizin verilmekteydi. Bu karar, İran’dan ithalettiği petrol ve doğalgazın karşılığını altın olaraködemek suretiyle bu ülkeye karşı ABD tarafındanuygulanan finansal yaptırımları aşmaya çalışanAnkara açısından yeni bir sorun oluşturmaktaydı.Yaptırım kararının uygulanmaya başlandığı tarihtenbir gün sonra Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayanyaptığı açıklamalarla Türkiye’nin İran’a altınsatışına devam edeceğini ve başka ülkelerin aldığıtek taraflı yaptırım kararlarının kendilerini bağlamayacağınıifade etmiştir: “Bu konuda bir kısıtlamamızyok. Bir başkasının aldığı kısıtlama da bizi18. “Yıldız: İran'a Yaptırım Konusunda Türkiye'den Beklenti Olmamalı”,Hürriyet, 29 Mart 2011.bağlamaz. Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerine ise Türkiye onu yapar. Bugün İran'a ambargokoyanlar, İran'a ürün ihracatını yasaklayanülkelerin şirketleri başka şapkalar altında İran'ınbütün ihracatını yapıyor. Bizim yaptığımız ihracatson derece sınırlı. Geri kalan yüzde 90'lık ithalatıİran kimlerden yapıyor?” Ancak Bakan Çağlayan,“Sanki bu yıl biraz daha geçen yıla nazaran taleptebir azalma olacağını öngörüyorum” ifadeleriylealtın satışında azalma olacağının işaretlerini devermiştir: “Diğer bankaların birçoğunun yurt dışıbağlantıları var. İster istemez Amerikalılardan gelenbaskı üzerine bu konuda geri adım attılar. AmaHalkbankası bu işi yapacak, niye yapmasın?” 19İran’la yapılan ticarette Türkiye ve bu ülkeyekarşı ABD yaptırımlarını delen Hindistangibi bazı başka ülkelerin ödeme trafiğini yürütenHalkbank da hem içeride hem de dışarıdaki bazıçevrelerin hedefi olmuştur. Bu çevreler 2013 yılındaHalkbank’ın bu ödeme trafiğinde elde etmişolduğu gelirleri engellemeye yönelik olarakciddi bir çaba içerisine girmişlerdir. Yukarıda değinilen6 Şubat 2013 tarihli yaptırım düzenlemesiyleİran’ın Türkiye ve diğer ülkelere satmış olduğupetrol ve doğalgazın karşılığında bu ülkelerinHalkbank’a yatırdıkları parayı altın olarak almasıda yasaklanıyordu. Yaptırımlar nedeniyle bu parayıaltın ya da nakit olarak çekemeyecek olanİran’ın, sadece gıda, ilaç ve diğer tüketim mallarışeklinde bu tahsilatı yapmasına izin veriliyordu. 20Bu düzenleme Türkiye ile İran arasındaki ticarethacmini genel olarak olumsuz etkiliyordu, ancakaltın olarak yapılan ödemeden dolayı Türkiye’denİran’a yönelik ihracatın artmasını da sağlıyordu.İran’a karşı uygulanan yaptırımların Türkiyeile İran arasındaki ticarete olumsuz etkisi sadeceİran’dan enerji ithalatında değil, diğer alanlardasatın alınan ürünlerde de yaşanmıştır. Polimeksİnşaat isimli şirketin Şubat 2013’te, İran’dangerçekleştirdiği ithalatın karşılığında bu ülkeye19. “Halkbank Bu İşi Yapacak, Niye Yapmasın”, Hürriyet, 7 Şubat 2013.20. Merve Erdil, “Biz Parayı Yatırırız Gerisi İran’a Kalmış”, Hürriyet,22 Ocak 2013.setav.org15


ANALİZTürkmenistan üzerinden göndermeye çalıştığıyüklü miktarda altının İstanbul Sabiha GökçenHavalimanı’nda yakalanması ve altınlara el konulmasıolayı bunun tipik örneklerinden biriolmuştur. 21 ABD’nin İran’a karşı yaptırımlarınauymadıkları için bu ülkenin finansal müeyyidelerinemaruz kalmak istemeyen bu şirketler İran’laticaretlerinde bu tür yolları kullanarak risk almışlardır.Bu tür riskleri herkesin üstlenmek istememesiTürkiye-İran ticaretine olumsuz yansımıştır.Amerikan yaptırımlarının olumsuz etkisine birbaşka örnek Onur Air şirketinin yaşadığı zorluklardakendisini göstermiştir. İran asıllı Dubaili birişadamı olan Mehdi Şems’in ortak olması nedeniyleOnur Air’e karşı yaptırım uygulayan Amerikan yönetimibu şirketin ABD’den uçak yedek parçaları teminetmesine engel olmuştur. Amerikan yönetimi,bu ambargonun kaldırılması için söz konusu şahsınOnur Air yönetim kurulu üyeliğinden ayrılması, buşirketin İran’a sefer yapmaması ve İran’a sermayetransferinde bulunmaması şartlarını koşmuştur. Buambargo karşısında çok zor durumda kalan şirket,Eylül 2013’te Mehdi Şems’in yönetim kurulu üyeliğindenayrılmasına rağmen toparlanamamış ve şirketinsatışı gündeme gelmiştir. 22Haz<strong>iran</strong> 2013’te Ankara İran’a karşı Amerikanyaptırımlarının etkisini hafifletmek üzeredaha önce Türkiye’ye tanınan muafiyetin uzatılmasıiçin girişimde bulunmuştur. İran’a karşıistediği yaptırımlara uymayan ülkelere karşıfinansal müeyyide uygulamayı kararlaştıranAmerikan yönetimi, İran’dan yaptıkları ithalattadüşüş gösteren ülkelere 180 günlük yaptırımmuafiyet süreleri tanımaktaydı. Türkiye de buçerçevede İran’dan satın aldığı enerji kaynaklarınınmiktarını azaltma karşılığında Aralık 2012’deABD’den 180 günlük yaptırım muafiyeti eldeetmişti. İran’a karşı uygulanan Amerikan yaptırımlarınınTürkiye-İran ticaretine etkisini Türkiye’ninbu ülkeden ithal ettiği petrol miktarındaki21. “Altınları Ticaret İçin Kullanacaktık”, Akşam, 25 Şubat 2013.22. “Onur Air’e Ambargo Kalkıyor”, Hürriyet, 29 Eylül 2013;“Türk Hava Kurumu, Onur Air’e talip”, Radikal, 22 Şubat 2014.azalışta görmek mümkündür. Aralık 2012-Mayıs2013 tarihleri arasındaki altı aylık dönemdeTürkiye’nin İran’dan ham petrol ithalatı günlükortalama 106 bin varil düzeyinde gerçekleşmiştir.Bu miktar Aralık 2011-Mayıs 2012 dönemindegünlük ortalama 178 bin varil civarındaydı. 23Bu durum Türkiye’nin, her ne kadar ABD’ninİran’a karşı yaptırımlarını “tek taraflı” yaptırımlarolarak nitelendirse de, Washington yönetimiile ciddi sorunlar yaşamamak için İran’dan aldığıpetrolün miktarını önemli oranda azalttığınıgöstermekteydi. Yaptırımların sıkılaştırıldığı budönemde İran’ın petrol satışına getirilen sınırlamalarnedeniyle bu ülkenin petrol ihracatınıngünlük 1 milyon varilin üzerine çıkmaması gerekiyordu.2013 yılının ilk yarısında alınan yeniyaptırım kararlarıyla İran’ın petrol ihracatınayönelik bu kısıtlamaların yanında, Tahran yönetiminindenizaşırı döviz rezervlerine erişimine limitgetirilmesi ve kara listeye alınan İranlı şirketlerinsayısının artırılması söz konusu olmuştur. 24İran’a karşı yaptırımların bu ülkenin ekonomisiüzerindeki aşırı olumsuz etkisi neticesindeTahran yönetiminin 2013 yılının ikinci yarısındanükleer sorun konusunda geri adım atmasıve ABD önderliğindeki Batılı ülkelerin şartlarınıkabul edeceğinin sinyallerini vermesi, Türkiye-İran <strong>ekonomik</strong> ilişkilerinin önündeki önemli birengelin ortadan kalkacağı ümidini de doğurmuştur.24 Kasım 2013 tarihinde Cenevre’de yapılangörüşmelerde varılan mutabakat sonucu kabul edileneylem planına göre; İran’ın yurtdışındaki bankalardabloke edilen petrol gelirlerinin bir kısmınınserbest bırakılması ve ABD ile AB tarafındankonulan altın ve petrokimya ürünleri ticaretinedair yasakların kaldırılması söz konusu olmuştur.Yaptırımlarda söz konusu olan bu iyileştirmelernükleer müzakerelerin başarılı bir şekilde sürdü-23. Merve Erdil, “Petrol Müzakeresi Yeniden”, Hürriyet, 5 Haz<strong>iran</strong>2013.24. “ABD’de İran’a Yeni Yaptırım Paketi”, Yeni Şafak, 23 Mayıs2013; “İran’a Yeni Yaptırım Türkiye’yi Zorlayacak”, Hürriyet, 1Ağustos 2013.16setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkilerirülmesine ve bu süre içerisinde Tahran’ın üzerinedüşen yükümlülükleri yerine getirmesine bağlanmıştı.Müzakerelerin yeni bir aşaması olarak belirlenen25 Kasım 2014 tarihinde amaçlanan nihaianlaşmaya varılamasa da, ilerleme sağlanması dolayısıyla30 Haz<strong>iran</strong> 2015 nihai anlaşma için yeni tariholarak belirlenmiş ve bu süre içerisinde İran’ındondurulan petrol gelirlerinin bir kısmı daha serbestbırakılmıştır. 2 Nisan 2015 tarihinde yapılanmüzakereler sonrasında, P5+1 Grubu ile İran arasındanükleer sorunun genel çerçevesine dair anlaşmayavarıldığının ve teknik detayların Haz<strong>iran</strong>2015 sonuna kadar görüşülüp nihai anlaşmanınimzalanacağının duyurulması İran’ın zengin enerjirezervlerine yatırım yapmak isteyen ve Tahran ile<strong>ekonomik</strong> ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan ülkelerindikkatle izlediği bir gelişme olmuştur. İran’akarşı yaptırımların tamamen kaldırılma ihtimalininartması Türkiye’nin de bu ülke ile <strong>ekonomik</strong>ilişkilerini geliştirme imkanı doğuracaktır. Ancakhenüz İran nükleer sorunu konusunda nihai anlaşmaimzalanmamıştır, bu ülkeye karşı yaptırımlargenel hatlarıyla hala yürürlüktedir ve bu yaptırımlarAnkara ile Tahran arasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkileringelişmesinin önündeki en önemli engellerdenbiri olarak durmaktadır.Ticaretin GelişimiTürkiye ile İran arasındaki ticaret, merkezi güçolma iddiasında olan her iki ülkenin bu hedeflerinidestekleyecek düzeyin çok gerisindedir.Ancak 1980’li ve 90’lı yıllarla karşılaştırıldığındason dönemde ulaşılan ticaret hacminin oldukçabüyük ilerlemeler kaydettiğini de ifade etmekgerekir. İki ülke arasındaki ticaretin gelişimi incelendiğinde1985’ten beri birbirinden farklılaşandört dönemden bahsetmek mümkündür:Ekonomik işbirliği hedefinin öne çıktığı 1980’liyıllar, <strong>ekonomik</strong> ilişkilerin ideolojik ve güvenlikmerkezli dış politika yaklaşımın ipoteği altındaolduğu 1990’lar, dış politikanın <strong>ekonomik</strong> kalkınmanınhizmetine sunulduğu 2000’li yıllar ve22000 20000 18000 16000 14000 12000 10000 8000 6000 4000 2000 0 Grafik 1. Türkiye’nin İran’la Dış Ticareti1980-2014 (Milyon Dolar)1980 . İhracat İthalat Toplam . . . 1990 . . . Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir.. 2000 siyasal sorunların <strong>ekonomik</strong> işbirliğini yenidengölgelemeye başladığı Arap Devrimleri süreci.1980’li yıllarda Türkiye’nin İran’la ticaretinebakıldığında, bu ülkenin Türkiye’nin toplamdış ticaretindeki payının 1985 yılına kadar oldukçayüksek olduğu ve 1983 yılında bu oranınyüzde 15’in üzerine çıktığı görülür. 1985 yılırakamlarına bakıldığında İran’ın Türkiye’ninihracatında yüzde 13,54; ithalatında ise yüzde11,18’lik bir paya sahip olduğu, buna karşılıkİran’ın ihracatında Türkiye’nin payının yüzde8,96; ithalatında ise yüzde 9,29 olduğu görülmektedir.İran’ın 1970’li yıllardaki yüksek miktardakipetrol ihracatının 1980’lerde yaşadığıiç karışıklıklar, Irak’a karşı yürütülen savaş veABD başta olmak üzere Batılı ülkelerle yaşadığısorunlar nedeniyle hızlı bir şekilde düşmesisonucunda gelirlerinde yaşadığı kayıplar toplamithalat miktarında da önemli düşüşlere yol açmıştı.Savaş ve uluslararası izolasyon nedeniyleTahran’ın başka pazarlara ulaşma konusunda yaşadığızorluklar ve savaş ekonomisi çerçevesindeihtiyaç duyduğu ürünleri temin etmekte karşıkarşıya kaldığı sıkıntılar, komşusu Türkiye’ninhem İran petrolünün alıcısı olarak hem de buülkenin ihtiyaç duyduğu ürünleri tedarik edenülke olarak öne çıkması sonucunu doğurmuştur.O dönemde Türkiye’nin 1970’lerin sonunakadar uygulanan ithal-ikameci ekonomi politi-. . . . 2010 . 2014 setav.org17


ANALİZkası nedeniyle dış ticaret konusunda henüz çokgeri ülkelerden biri olmasından dolayı, İran’labu olağandışı şartlar sebebiyle artan ticaret buülkenin Türkiye’nin toplam ticaretindeki payınınçok yüksek olması sonucunu doğurmuştur.1980’li yıllarda Türkiye ile İran arasındaki ticarethacmindeki göreceli yükseklik İran’da gerçekleşendevrim ve sonrasında yaşadığı savaştan kaynaklananolağandışı şartlarla ilgiliydi. Benzeri birolağandışı dönem olarak nitelendirilebilecek olan2010’lu yıllarda İran’a karşı Batılı ülke yaptırımlarınınçok güçlendirildiği zaman da Türkiye ile İranarasındaki ticaret hacminin normal dönemlerdekiyüzde 3’ler düzeyinin çok üzerine çıktığı görülmüştür.Bu dönemde ABD ve AB yaptırımlarının<strong>ekonomik</strong> ilişkilerine zarar vermesini engellemekisteyen Ankara ve Tahran’ın aralarındaki ticaretiTürkiye’nin İran’a ihraç ettiği altın ile finanse etmeyeçalışması iki ülke ticaret hacminde büyükartışlara yol açmıştır. Bunun sonucunda İran’ıntoplam ithalatında Türkiye’nin payı 2012 yılındayüzde 17,4’e yükselmiştir ki, bunun yaklaşık üçteikisi Türkiye’nin bu ülkeden aldığı petrol ve doğalgazkarşılığında ihraç ettiği altından oluşmaktaydı.Tahran’a karşı <strong>ekonomik</strong> yaptırımların yoğunlaştığıbu dönemde İran’ın toplam ihracatında Türkiye’ninpayı da yüzde 10’ların üzerinde seyretmiştir.2011 yılında yüzde 11,3 olan bu oran 2012’de11,5’e ve 2013 yılında da yüzde 12,6’ya kadaryükselmiştir. Yaptırımlar nedeniyle uluslararasıpiyasalara çıkmakta zorlanan İran’ın toplam ihracatıbu dönemde hızla düşerken, Türkiye’nin genelolarak BM yaptırımlarını kabul etmesine rağmenABD ve AB’nin tek taraflı yaptırımlarına mesafeliduran tutumu sayesinde Türkiye’ye yaptığı ihracatönemli artışlar kaydetmiştir. Ancak 2013 yılınakadar İran’ın Türkiye’ye ihracatı oransal olaraksürekli artış gösterse de, 2011 sonrasında miktarolarak bir azalış söz konusudur. Bu azalışa yol açanüç nedenden söz etmek mümkündür:1. Yukarıda değinildiği gibi, İran’ın yaptırımlarnedeniyle toplam ihracatında yaşananciddi azalmanın etkisi sonucunda Türkiye’yeihracatı da azalmıştır. 2011 yılında109 milyar dolar olan İran’ın toplam ihracatı,yaptırımların etkisiyle 2013 yılında 82milyar dolara düşmüştür.2. Önceki bölümde vurgulandığı gibi, ArapDevrimleri nedeniyle Ankara ve Tahran’ınözellikle Suriye konusunda yaşadıkları sorunlariki ülke ticaretini de olumsuz etkilemiştir.Siyasi sorunlar ve özellikle de İran’ınbölgede yayılmacı bir politika izlediği konusundaTürkiye’de oluşan algı <strong>ekonomik</strong> işbirliğiimkanlarını sınırlandırmıştır.3. Türkiye’nin 2008-2009 <strong>ekonomik</strong> krizindensonra 2008 öncesindekine benzer bir<strong>ekonomik</strong> büyümeyi yeniden yakalayamamasıve ihracatının genel olarak fazlaartış kaydetmemesi de İran’a yönelik ihracattaAK Parti iktidarının ilk dönemlerindekineyakın bir gelişmenin yaşanamamasınınnedenlerinden biridir.Ankara ve Tahran, 2010’lu yıllarda İran’a karşı<strong>ekonomik</strong> yaptırımların ve Arap Devrimleri sürecindeyaşanan siyasi sorunların <strong>ekonomik</strong> ilişkileriüzerine etkisini mümkün olduğunca sınırlamakisteseler de bu çabaları iki ülke arasındaki ticarethacminin 2013 ve 2014 yıllarında düşüş göstermesiniengellemeye yetmemiştir. Bu şekilde Türkiyeile İran arasındaki ticaret hacminin 30 milyardolara çıkarılması hedefinden uzaklaşılmıştır.İki ülke arasındaki ticaretin, yaşanan siyasisorunlar nedeniyle düşüş kaydettiği başka bir dönem1990’lı yıllar olmuştur. Bu dönemde İran’ınPKK’ya destek verdiği ve Türkiye’de gerçekleştirilenbazı suikastlarda parmağının olduğuna dairAnkara’dan yöneltilen suçlamalar ve buna karşılıkTahran’ın Ankara’yı kendi içişlerine karışmakla veHalkın Mücahitleri Örgütü’ne destek vermeklesuçlaması iki ülke arasındaki güvensizliği o kadarartırmıştır ki, bu olumsuz atmosferde 1980’lerinsonunda söz konusu olan ticaret hacminin korunmasımümkün olmamıştır. 1990 yılında İran’ınTürkiye’nin toplam ihracatındaki payı yüzde 3,8iken 2000 yılında bu oran 0,8’e düşmüş, aynı yıl-18setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkilerilarda Türkiye’nin İran’dan yaptığı ithalatın oranı iseyüzde 2,2’den 1,5’e inmiştir. 2000 yılında Türkiyeİran’a sadece 235 milyon dolar değerinde bir ihracatyapıyordu ki, iki ülkenin büyüklüğü açısındanbakıldığında bu rakam çok ciddi bir soruna işaretediyordu. 2014 yılında bu rakamın 3,8 milyar dolaraçıkmış olması bu alanda önemli bir iyileşmeolduğunu gösterse de halen olması gereken düzeyinçok gerisinde olduğunu ifade etmek gerekir.28 Şubat Darbesi döneminde Refah-Yolhükümetinin İran ile ilişkileri geliştirmeye dönükadımlarının darbeyi meşrulaştırıcı araçlardanbiri olarak kullanılması ve darbeye destekveren ABD’nin İran’a karşı yaptırımları, Türkiye’ninbu önemli komşusu ile ticaret düzeyininrasyonel bir savunması olamayacak düzeyleregerilemesi sonucunu doğurmuştur. 1998 yılındaTürkiye’nin İran’la toplam ticaretinin 627 milyondolara gerilemesi, içeride yürütülen ideolojikkavgaların ülkenin dış ilişkileri ve ekonomisi üzerindekitahribatının ne kadar büyük olabileceğiningöstergesi oldu. Türkiye’nin ideolojik yaklaşımlarınve ABD gibi ülkelerden gelen baskılarıngölgesinde şekillendirdiği dış politikası 2001 yılındatarihinin en büyük <strong>ekonomik</strong> krizlerindenbiriyle karşılaşması sonucunu doğurmuştur.2001 krizi sırasında devletin içine düştüğü<strong>ekonomik</strong> sorunlar, bu kriz sonrasında iktidarolan AK Parti hükümetlerinin dış politikayı“<strong>ekonomik</strong> kalkınmanın hizmetine sunan” biryaklaşım içerisinde hareket etmeleri sonucunudoğurmuştur. Ekonomik karşılıklı bağımlılığınartırılmasını dış politikasının esası olarak belirleyenAK Parti hükümetleri için İran, kavgaedilecek bir devlet değil, Türkiye’nin “merkezigüç” olma hedefine katkıda bulunacak şekilde<strong>ekonomik</strong> işbirliğinin geliştirilmesi gerekenönemli ortaklardan biri olarak görülmüştür. Buçerçevede İran ile siyasi alanda yaşanan sorunlarınçözümü konusunda önemli adımların atıldığıve 2008 yılında yaşanan dünya <strong>ekonomik</strong> krizinekadar bu ülke ile yapılan ticaret hacminin hızlıbir şekilde artırıldığı görülmüştür. AK Parti’niniktidarı devraldığı 2002 yılında 1,2 milyar dolarolan Türkiye-İran dış ticaret hacmi 2008 yılındayaklaşık 8,5 kat artarak 10,2 milyar dolara ulaşmıştır.Ankara’nın artık 1990’lı yıllardaki ideolojikyaklaşımdan sıyrılması ve ABD’den gelenbaskılara rağmen Tahran ile ilişkileri geliştirmekistemesi bu büyük artışta temel rolü oynamıştır.2008 yılında Türkiye’nin İran’dan ithalatınınyüzde 90’ından fazlasını petrol ve doğalgaz gibimineral yakıtlar oluştururken, 2 milyar dolarınüzerine çıkan ihracatı ağırlıklı olarak otomotivürünleri, makine-teçhizat ve demir-çelik gibisanayi ürünlerinden oluşmaktaydı. İki ülke arasındakiticarette yaşanan bu artışla birlikte 2000-2008 arasında İran’ın toplam ihracatında Türkiye’ninpayı yüzde 2,8’den yüzde 7,2’ye çıkmıştır.Aynı dönemde Türkiye’nin İran’ın toplam ithalatındakipayı yüzde 1,69’dan yüzde 3,53’e yükselmiştir.Bu şekilde Türkiye İran’ın en önemli ticaretortaklarından biri haline gelmiştir. Söz konusudönemde Türkiye’nin ihracatında İran’ın payıyüzde 0,8’den yüzde 1,53’e, ithalatındaki payı iseyüzde 1,5’den yüzde 4’e çıkmıştır. Bu rakamlar,ihracat açısından olmasa da ithalat söz konusuolduğunda İran’ın Türkiye için en önemli ticaretortaklarından biri olduğunu göstermektedir.YıllarTablo 1. Türkiye’nin Toplam Ticaretindeİran’ın Payı 1980-2014 (Milyon Dolar)Toplamİhracatİran’aİhracatİran’ınPayı (%)Toplamİthalatİran’danİthalatİran’ınPayı (%)1980 2.910 84 2,88 7.909 802 10,101985 7.958 1.078 13,54 11.343 1.264 11,181990 12.959 495 3,81 22.302 492 2,202000 27.774 235 0,84 54.502 815 1,492007 107.271 1.441 1,34 170.062 6.615 3,882008 132.027 2.029 1,53 201.963 8.199 4,062009 102.142 2.024 1,98 140.928 3.405 2,412010 113.883 3.044 2,67 185.544 7.645 4,122011 134.906 3.589 2,66 240.841 12.461 5,172012 152.461 9.921 6,52 236.545 11.964 5,052013 151.802 4.192 2,76 251.661 10.383 4,102014 157.627 3.888 2,46 242.182 9.833 4,06Kaynak: TÜİK ve WTO Time Series on international tradesetav.org19


ANALİZYıllarTablo 2. İran’ın Toplam TicaretindeTürkiye’nin Payı 1980-2013 (Milyon Dolar)ToplamİhracatTürkiye’yeİhracatTürkiye’ninPayı (%)ToplamİthalatTürkiye’denİthalatTürkiye’ninPayı (%)1980 12.338 802 6,50 12.246 84 0,681985 14.175 1.264 8,96 11.635 1.078 9,291990 19.305 492 2,54 20.322 495 2,432000 28.739 815 2,83 13.898 235 1,692007 88.733 6.615 7,45 44.942 1.441 3,202008 113.668 8.199 7,21 57.401 2.029 3,532009 78.830 3.405 4,31 50.469 2.024 4,012010 100.900 7.645 7,57 62.670 3.044 4,852011 109.400 12.461 11,39 58.900 3.589 6,092012 104.000 11.964 11,50 57.092 9.921 17,402013 82.000 10.383 12,66 49.000 4.192 4,50Kaynak: TÜİK ve WTO Time Series on international tradeTürkiye ile İran arasındaki ticaret hacmiAK Parti’nin ilk altı yıllık yönetimi döneminde–2002-2008 yılları arasında– 8,5 katlık birartışla 1,2 milyar dolardan 10,2 milyar dolaraçıkarken 2008-2014 arasında sadece 1,3 katıbir yükselişle 13,7 milyar dolara ulaşmıştır. Buarada 2011, 2012 ve 2013 yıllarında sırasıyla16, 21,8 ve 14,5 milyar dolarlık ticaret hacmirakamlarına ulaşılmıştır; ancak 2012 ve 2013yıllarında Türkiye’den İran’a yapılan ihracattayüksek miktarda altın satışı (sırasıyla 6,5 ve 1,6milyar dolar) söz konusudur. 2014 rakamlarındada yaklaşık 820 milyon dolarlık altın ve değerlitaş satışı olduğu ve bunun İran’dan ithal edilenpetrol ve doğalgazın ödenmesi amacıyla gönderildiğidüşünülürse, iki ülke arasındaki gerçekticaret rakamını görmek için bu altın satışı rakamlarınıtoplam miktardan düşmek gerekir.Bu şekilde, 2008’den itibaren dünya <strong>ekonomik</strong>krizi, ardından İran’a karşı ağırlaştırılanuluslararası yaptırımlar ve Arap Devrimleriylebozulan siyasi ilişkiler Türkiye ile İran arasındakiticaretin, AK Parti hükümetlerinin ilk dönemindekigibi artırılmasını engellemiştir. Ancak ikiülke arasında Başbakan Erdoğan’ın 28-29 Ocak2014 tarihlerinde gerçekleştirdiği İran ziyareti sırasındaimzalanan ve gerekli onay süreçlerinin tamamlanmasınınardından 1 Ocak 2015 tarihindeyürürlüğe giren Tercihli Ticaret Anlaşması’nınetkisiyle 2015 yılında yeniden yükselişe geçeceğibeklenmektedir. 10 yıllık uzun bir müzakere sürecininardından imzalanan söz konusu anlaşmaylaTürkiye’nin İran’a bazı tarım ürünlerinde, İran’ınise Türkiye’ye bazı sanayi ürünlerinde tarife indirimiuygulaması kararlaştırılmıştır. Bu çerçevedeilk etapta Türkiye 140, İran da 125 farklı üründegümrük vergilerini ya tamamen kaldırmış ya daönemli oranlarda indirime gitmiştir.Enerji İşbirliğiAnkara ile Tahran arasında enerji alanında yapılanişbirliği daha çok Türkiye’nin İran’dan petrol,doğalgaz ve bazı dönemlerde elektrik satınalması çerçevesinde olmuştur. Bunun yanında2000’li yılların ikinci yarısında Türkiye’ninİran’ın bazı doğalgaz sahalarında üretim yapması,çıkarılacak gazın Türkiye’ye taşınması, birkısmının Avrupa’ya ihraç edilmesi ve bir kısmıylaüretilecek olan elektriğin İran’a satılması dagündeme gelmiş ve hatta vbu konuda mutabakatprotokolleri de imzalanmış, ancak bugüne kadarbunun hayata geçirilmesi mümkün olmamıştır.Türkiye’nin İran’dan enerji ithalatı konusundada, yukarıda değinilen engelleyici faktörler nedeniylesürekli sorunlar yaşanmıştır. Özellikle doğalgazithalatına ilişkin süreç 1990’lı yılların ortalarındaABD yaptırımlarının gölgesinde sorunlu olarak başlamış,2001 yılı sonunda Türkiye’ye İran’dan ilk gazınulaşmasının ardından da, zaman zaman yeterliteslimatın yapılmadığı gerekçesiyle ve sık sık Türkiye’ninaldığı doğalgazın fiyatında revizyon yapmakistemesi nedeniyle tartışmalara sahne olmuştur. Busürecin başlangıcını gölgeleyen ABD yaptırımlarıda ayrıca bugüne kadar geçen süre boyunca Türkiye’ninİran’dan enerji ithalatını engellemeyi amaçlayanbaskısını artırarak devam ettirmiştir.20setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkileriGrafik 2. Türkiye’nin PETROL İTHALATI 2011-2013İthalat Miktarı (1.000 ton)10.0009.0008.0007.0006.0005.0004.0003.0002.0001.0000RusyaİranIrak SuudiFederasyonuArabistanKazakistan Libya Nijerya2011 9.287 2.131 3.071 1.965 1.186 0 02012 7.561 2.113 3.739 2.823 1.414 1.019 3972013 5.256 1.462 6.000 2.754 1.545 674 478Kaynak: EPDK 2013 Petrol Piyasası Sektör RaporuHam petrol ihtiyacının yüzde 92’sini, doğalgazihtiyacının ise yüzde 98’ini ithal etmekzorunda olan Türkiye için, dünyanın ispatlanmışdoğalgaz ve petrol rezervleri açısından enüst sıralarda yer alan ülkelerinden biri olankomşusu İran ile enerji alanında işbirliği yapmakkaçınılmazdır. Türkiye’nin enerji ihtiyacının<strong>ekonomik</strong> büyümeye bağlı olarak sürekliarttığı ve bu ihtiyacın karşılanması konusundapetrol ve doğalgaza alternatif olan kaynaklarınyetersizliği düşünüldüğünde, Ankara’nınbütün olumsuzluklara rağmen İran’dan enerjiithalatına neden önem verdiği anlaşılabilir.1980-2014 arasında Türkiye’nin petrol ve doğalgazınen önemli kısmını oluşturduğu mineralyakıtlar ve türevleri ithalatında İran’ınpayı incelendiğinde, bazı istisnalar dışında buülkenin genel olarak yüzde 10-20 civarında birpaya sahip olduğu görülür. AK Parti’nin iktidarolduğu dönemde 2009 yılı dışında İran’ınTürkiye’nin enerji ithalatındaki payı yüzde 15-20 arasında seyretmiştir (Tablo 3).YıllarTablo 3. Türkiye’nin Mineral Yakıtlarve Türevleri İthalatında İran’ın Payı1980-2014 (MilyonDolar)Toplam MineralYakıtve Türevleriİthalatıİran’danMineralYakıt veTürevleriİthalatıİran’ın Payı(%)1980 3.906 800 20,51985 3.779 1.248 32,91990 4.622 486 10,51995 4.620 644 13,92000 9.540 760 7,92005 21.255 3.325 15,62006 28.859 5.260 18,22007 33.883 6.011 17,72008 48.281 7.551 15,62009 29.905 3.050 10,22010 38.497 6.711 17,42011 54.117 11.020 20,32012 60.117 10.698 17,82013 55.917 9.124 16,32014 54.895 8.420 15,3Kaynak: TÜİK verilerinden derlenmiştir.setav.org21


ANALİZ2011 ve 2012 yıllarında Türkiye’nin İran’danenerji ithalatında görülen artışın nedenlerindenbiri petrol fiyatlarındaki artıştır. Bu dönemde variliyaklaşık 120 dolar civarında olan petrol içinTürkiye’nin ödediği ithalat bedeli çok artmış olsada miktar olarak o kadar fazla artış söz konusudeğildir. 2011 sonrasında ise hem miktar olarakhem de değer olarak İran’dan ithal edilen petroldeciddi bir azalma görülmektedir ki, yukarıdaifade edildiği gibi, bunun temel nedenini ABDve diğer Batılı ülkelerin yaptırımları ve ArapDevrimleri sürecinde Tahran ile yaşanan sorunlaroluşturmaktadır. İran’dan ithal edilen petrol2011 yılında 9,2 milyon tondan 2013 yılında 5,2milyon tona gerilerken aynı dönemde Irak’tanalınan petrolün miktarı iki katı artışla 3 milyontondan altı milyon tona çıkmıştır (Grafik 2).Türkiye’nin İran’dan doğalgaz satınalmasının da ötesine geçerek bu ülkeninsınırları içerisinde üretim yapma haklarınısatın alması Amerikan yönetimini ciddişekilde rahatsız etmiştir.İran’a karşı yaptırımların yoğunlaştığı dönemdebu ülkeden satın aldığı petrol miktarınıciddi oranda azaltan Türkiye, İran’dan aldığı doğalgazmiktarını azaltmamıştır. Hatta İran’danalınan doğalgaz miktarı 2011 yılında 8,2 milyonmetreküpten 2013 yılında 8,7 milyon metreküpeçıkmıştır (Tablo 4). Bu dönemde İran’dan alınandoğalgazın fiyatı Rusya ve Azerbaycan’dan alınangazdan daha pahalı olmasına rağmen, doğalgazalımındaki “al ya da öde” prensibi nedeniyle Ankarabu şekilde hareket etmek zorunda kalmıştır.Türkiye ile İran arasında bugün halen geçerliolan doğalgaz anlaşması 1996 yılında imzalanmışve bu anlaşma çerçevesinde İran’dan Türkiye’yeilk doğalgaz sevkiyatı iki ülke arasında inşa edilenboru hattı üzerinden 2001 yılında başlamıştır.“Take or pay” (al ya da öde) ilkesine göre yapılanbu anlaşmaya göre Türkiye yıllık almayı taahhütettiği gaz miktarını İran’dan almaması durumundaTahran’a almadığı miktarın ücretini ödemeyikabul etmişti. Bu İran’a özgü bir durum değildir.Ankara, Rusya ve Azerbaycan ile imzaladığıdoğalgaz alım anlaşmalarını da aynı esasa göreyapmıştır. Türkiye’nin bugüne kadar imzaladığı“al ya da öde” anlaşmaları çerçevesinde yıllıkolarak İran’dan 9,6 milyar metreküp, Rusya’dan20 ve Azerbaycan’dan 6 milyar metreküp doğalgazalması gerekiyor. Bunların dışında Cezayir veNijerya’dan likit gaz alım anlaşmaları bulunanTürkiye’nin bazı yıllarda ithal ettiği doğalgazıntamamını iç piyasada tüketemediği görülmektedir.Bundan dolayı da “al ya da öde” düzenlemesiçerçevesinde satın almadığı gazın ücretini ödemesorunuyla karşı karşıya gelmektedir.Yukarıda verilen rakamların da gösterdiğigibi, İran Türkiye’nin ikinci büyük gaz tedarikçisiülkedir. Buna karşılık Türkiye, İran’ınen büyük müşterisidir, uluslararası ambargolaramaruz olan İran’ın sattığı doğalgazın yüzde 90’ayakın kısmını Türkiye aldığı için bu açıdan Tahran’ınTürkiye’ye ciddi bir bağımlılığı söz konusudur.25 İran’ın Irak’a ve Pakistan’a gaz satışıiçin yapmaya çalıştığı boru hatları sonrasındabu bağımlılığın azalması beklenmektedir. Sonyapılan araştırmalara göre, ispatlanmış doğalgazrezervleri açısından Rusya’yı da geçip dünyanınen fazla doğalgaz rezervlerine sahip olduğu düşünülenİran ile Türkiye’nin doğalgaz alanındaişbirliği yapması kaçınılmazdır. Türkiye, büyüyenekonomisinin enerji ihtiyacını karşılamakiçin İran doğalgazına ve İran, başka pazarlaraulaşma konusunda zorluk çektiği için Türkiyepazarına muhtaçtır. Bu durumda, enerji alanındaiki ülke arasında söz konusu olan bu kaçınılmazilişkiye rağmen Ankara ile Tahran ara-25. Melis Kobal, “İran’la ‘Pahalı Gaz’ Davası Başlıyor”, Al JazeeraTürk, 17 Şubat 2014.22setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkileriTablo 4. Türkiye’nin DOĞALGAZ İTHALATI 2005-2013 (Milyon SM 3 )Yıl Rusya İran AzerbaycanCezayir(LNG)Nijerya(LNG)Diğer (LNG)Toplam2005 17.524 4.248 0 3.786 1.013 0 26.5712006 19.316 5.594 0 4.132 1.100 79 30.2212007 22.762 6.054 1.258 4.205 1.396 167 35.8422008 23.159 4.113 4.580 4.148 1.017 333 37.3502009 19.473 5.252 4.960 4.487 903 781 35.8562010 17.576 7.765 4.521 3.906 1.189 3.079 38.0362011 25.406 8.190 3.806 4.156 1.248 1.069 43.8742012 26.491 8.215 3.354 4.076 1.322 2.464 45.9222013 26.212 8.730 4.245 3.917 1.274 892 45.269Kaynak: EPDK 2013 Doğalgaz Piyasası Sektör Raporusındaki doğalgaz konusunda yaşanan sorunlarayakından bakmak faydalı olacaktır.İran’dan alınan doğalgaz konusunda temeltartışma konusu, 2014 yılı itibarıyla bu gazınfiyatının Rusya ve Azerbaycan’dan alınan gazagöre oldukça pahalı olmasıdır. Yapılan doğalgazalım anlaşmaları çerçevesinde Türkiye, her 1000metreküp gaz için Azerbaycan’a 335, Rusya’ya425 dolar öderken İran’a ise yaklaşık 490 dolarödemiştir. 26 Uluslararası piyasalarda gaz fiyatlarınındüşmesiyle birlikte Türkiye sadece İran değilRusya gazına da fazla ücret öder hale gelince,her iki ülkeden aldığı doğalgazın fiyatını azaltmaçabası içerisine girmiştir. Bu çerçevede Rusya’nıngaz fiyatında indirim yapması, kısmenİran gazının fiyatının düşmesine bağlı olmuştur,çünkü daha pahalı olan İran gazının fiyatındaindirim olmadan Moskova’nın ikna edilmesizordu. Bu nedenle Ankara son dönemde Tahran’ınTürkiye’ye sattığı gazın fiyatını azaltmasıkonusundaki çabalarını artırmıştır.Ocak 2014 sonunda Başbakan Erdoğan’ınİran ziyareti sırasında konuşulan konulardan biridoğalgaz fiyatı konusundaki anlaşmazlık olmuştur.Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldızkonuyla ilgili yaptığı açıklamalarda, İran’la doğalgazfiyatları konusunda henüz bir anlaşmanınsağlanamadığını, Türkiye’nin başvurusu üzerine26. “Faturaları, Pahalı İran Gazı Şişiriyor”, Milliyet, 23 Ocak 2014.tahkim sürecinin devam ettiğini ve İran tarafındanönerilecek bir fiyat indiriminin “tahkimdeelde edilecek kazancı karşılayacak düzeyde olmasıdurumunda” Ankara’nın tahkimden vazgeçebileceğiniifade etmiştir. 27 Türkiye’nin tahkim başvurusuiki konuyu içermekteydi. Birincisi İran’danalınan doğalgaz fiyatının düşürülmesi ve Türkiye’ninbu yüksek fiyattan kaynaklanan zararınınkarşılanması, ikincisi ise İran’ın yükümlülükleriniyerine getirmeyerek zaman zaman Türkiye’yetaahhüt ettiğinden daha az gaz sevk etmesiyle ilgiliydi.Türkiye İran’a karşı daha önce de tahkimegitmiş, 2004 yılında yaptığı başvuru sonrasındaBOTAŞ’ın fiyat revizyonu isteği haklı bulunmuşve İran Ulusal Doğalgaz Şirketi NIGC, hem Türkiye’yesattığı gazın fiyatını yüzde 16,5 indirmişhem de BOTAŞ’a geçmiş döneme ait yaklaşık971 milyon dolar ödemek zorunda kalmıştı. 2817 Şubat 2014 tarihinde Uluslararası TahkimDivanı (UTD) Türkiye ile İran arasındakidoğalgaz davasını görüşmeye başlamıştır. Davanıngörüşülmesi sürecinde iki ülke arasındakiçeşitli temaslarda doğalgaz anlaşmazlığınıntahkim dışı yollarla giderilmesi konusu sürekliolarak gündeme gelmiştir. Medyada da, Tahran’ınTürkiye’nin tahkimden vazgeçmesi ve27. “İran'ın Doğalgaz Fiyatı Tatmin Edici Değil”, Anadolu Ajansı,30 Ocak 2014.28. Melis Kobal, “İran’la ‘Pahalı Gaz’ Davası Başlıyor”, Al JazeeraTürk, 17 Şubat 2014.setav.org23


ANALİZİran’dan daha fazla gaz almayı kabul etmesidurumunda gaz fiyatında indirime hazır olduğu,Türkiye’nin beklediği oranda indiriminyapılmaması durumunda tahkimden vazgeçmeyeceğive İran’ın bu konuda kendisinebaskı yapılmasını kabul etmeyeceği içerikli haberleryayınlandı. 29 Ancak bütün görüşmelerbaşarısızlıkla sonuçlandı ve taraflar UTD’ninkararını beklediler. Kasım ayı sonunda UTDTürkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması içinen büyük komşusu olan İran’la ticarethacminin en azından 100 milyar dolardüzeyine ulaşması gerekmektedir.davanın ilk ayağıyla ilgili kararını açıkladı veİran’ın Türkiye’ye eksik gaz teslimatı yaptığıyönündeki Ankara’nın şikayetini haksız buldu.30 Davanın ikinci ayağı olan, İran’ın Türkiye’yesattığı gazın fiyatını düşürmesi talebikonusunda ise UTD 2015 Nisan ayına kadarhenüz bir karar vermemiştir. CumhurbaşkanıErdoğan’ın 7 Nisan 2015 tarihinde gerçekleştirdiğiİran ziyaretinde bu konu yeniden gündemegelmiş, ancak tarafların tahkim dışındabir çözüm bulması mümkün olamamıştır. Buziyaretten bir hafta sonra İran Petrol BakanıBijen Namdar Zengene, Tahran’ın Ankara’yadoğalgaz fiyatında indirim yapmak için doğalgazihracatını ikiye katlamayı teklif ettiğiniancak Ankara’nın bu teklifi reddettiğini açıklamıştır.Türkiye prensip olarak İran’ın yeterliindirimi yapması durumunda İran’dan daha29. “İran Şartlı Doğalgaz İndirimine 'Evet' Dedi”, Milliyet, 24Şubat 2014; “Türkiye’nin İndirim Israrı”, Habertürk, 10 Haz<strong>iran</strong>2014; “İran'dan Gaz Teklifi: Davayı Çekin, Fiyat Düşsün”, Ntvmsnbc,10 Haz<strong>iran</strong> 2014; “İran: Türkiye Gazı Fiyatı Değişmeyecek”Haber7, 15 Kasım 2014.30. “Türkiye ile Gaz Davasının İlk Ayağını İran Kazandı”, EnerjiGünlüğü, 2 Aralık 2014.fazla gaz almayı kabul etmektedir, ancak ikiülke yetkilileri söz konusu olacak bu indirimoranı konusunda anlaşamamaktadırlar. 31Türkiye ile İran arasında enerji işbirliği konusundagündeme gelen ancak yaşanan sorunlarnedeniyle başarıyla sonuçlandırılamayan bir diğerkonu ise Türkiye’nin İran’ın Basra Körfezi’ndekidoğalgaz sahasında yatırım yapması meselesi olmuştur.İki ülke ilişkilerinin oldukça iyi olduğubir dönemde, 14 Temmuz 2007 tarihinde kabuledilen bir mutabakat belgesiyle, Türkiye PetrolleriAnonim Ortaklığı’nın (TPAO) Basra Körfezi’ndekiGüney Pars Sahası olarak bilinen çokzengin doğalgaz bölgesindeki bazı parsellerdeüretim yapması kararlaştırılmıştı. Ancak Türkiye’ninİran’dan doğalgaz satın almasının da ötesinegeçerek bu ülkenin sınırları içerisinde üretimyapma haklarını satın alması Amerikan yönetiminiciddi şekilde rahatsız etmiştir. ABD’nin AnkaraBüyükelçiliği’nden yapılan açıklamalarda,Washington’ın Tahran’la yapılan her türlü işbirliğinekarşı olduğu, Ankara’nın, BM GüvenlikKonseyi ve Uluslararası Atom Enerji Ajansı kararlarınıihlal etmekle suçladıkları İran’la işbirliğiyapmasının Hazar Havzası doğal kaynaklarıkonusunda Türkiye ile ABD arasında geliştirilenprojeleri tehlikeye soktuğu ifade edilmişti. 32 Ankaraise, gerek cumhurbaşkanı gerekse başbakanve dışişleri bakanı düzeyinde yaptığı açıklamalarlabu eleştirileri reddetmiş, Türkiye’nin giderekartan enerji ihtiyacının karşılanması konusundaİran’la işbirliği yapılmasının son derece doğal olduğununaltını çizmişti. ABD’den gelen tepkilererağmen Türkiye geri adım atmamış ve İran’la yürütülengörüşmeler sonrasında iki ülke arasında2007 yılında varılan mutabakat genişletilerek 17Kasım 2008 tarihinde doğalgaz işbirliği konusundayeni bir mutabakat zaptı imzalanmıştı. Bunagöre Türkiye, İran’ın Güney Pars doğalgaz havza-31. “Türkiye’den İran’a Sert Doğalgaz Cevabı”, Hürriyet, 17 Nisan 2015.32. Kemal İnat, “Türkiye’nin İran Politikası 2007”, Ortadoğu Yıllığı2007, Ed. Kemal İnat, Muhittin Ataman ve Murat Yeşiltaş, (KüreYayınları, İstanbul: 2009), s. 19-20.24setav.org


Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün 30. Yılında Türkiye-İran Ekonomik İlişkilerisındaki 22, 23 ve 24. fazların işletim hakkını eldeediyordu. Buradan çıkarılacak günlük 46 milyonmetreküp gazın yarısını Türkiye alacak, diğer yarısıise İran’a kalacaktı. Bu doğalgaz havzasınınbulunduğu bölgedeki İran’ın Asuluye şehrindenTürkiye sınırına kadar uzanacak 1850 kilometreuzunluğundaki yeni bir boru hattıyla taşınılmasıplanlanan bu gazın bir kısmının Avrupa’ya satılmasıdüşünülmekteydi. Söz konusu boru hattınınise Türkiye ile İran tarafından ortak inşaedilmesi planlanmıştı. Ayrıca Türkiye, yıllık 35milyar metreküplük İran doğalgazının Avrupa’yataşınması konusunda kendi topraklarının kullanılmasınaizin vermiş ve bunun için gerekli boruhattının inşasında da yer almayı kabul etmişti. 33Ancak iki ülke arasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkilerioldukça ileriye taşıyacak bu projenin hayatageçirilmesi mümkün olmamıştır. Ankara ve Tahranarasında tarihten beri gelen güvensizliğin deetkisiyle iki ülke yetkililerinin anlaşmanın detaylarıkonusunda çok fazla zaman kaybetmelerininardından, 2010’lu yıllarda Arap Devrimleri veİran’a karşı artırılan uluslararası yaptırımlar sürecindebozulan atmosferde bu projenin gerçekleştirilmesiimkanı ortadan kalkmıştır.SonuçSiyasi alanda yaşanan sorunların <strong>ekonomik</strong> ilişkilerigölgelemesi bütün ülkeler arasında sözkonusu olabilecek bir problemdir. Ancak dünyapolitikasında etkin olan ülkelerin bu etkinlikleriniözellikle <strong>ekonomik</strong> güçlerine borçlu olduklarınıda unutmamak gerekir. Ekonomik açıdangüçlü olmanın yolu ise başta komşular olmaküzere bütün önemli ülkelerle ticaretin geliştirilmesive dünyaya açık bir ekonomi politikasındangeçmektedir. Bugün küresel güçler olarak tanım-33. Kemal İnat, “Türkiye’nin İran Politikası 2008”, Ortadoğu Yıllığı2008, Ed. Kemal İnat, Muhittin Ataman ve Burhanettin Duran,(Küre Yayınları, İstanbul: 2009), s. 39-40.lanan ülkelerin tamamının çok yüksek ihracatrakamlarına sahip oldukları ve özellikle komşuülkelerinin en önemli ticaret ortakları arasındayer aldıkları bilinen bir gerçektir.Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’nin 2023yılında İran ve diğer komşularıyla ticaret hacmini300 milyar doların ve toplam dış ticaret hacmini ise1 trilyon doların üzerine çıkaramaması durumundakendisi için belirlediği 2023 hedeflerine ulaşmasıve bu hedefler arasında en önemlisi olarak görünen“dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek”amacını gerçekleştirmesi çok zor görünmektedir.Bu hedeflere ulaşmak için Türkiye’nin en büyükkomşusu olan İran’la ticaret hacminin en azından100 milyar dolar düzeyine ulaşması gerekmektedir.Türkiye’nin halkının güvenlik ve refahını koruyupartırabilmesi için gerekli olan güce ulaşması açısındanekonomisini geliştirecek bu adımları atmasızorunludur. Bu nedenle gerek İran’la gerekse diğerbölge ülkeleriyle arasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkilerigeliştirmesinin önündeki bütün engelleri ortadankaldırmaya çalışmalıdır. Bu ülkelerle başka alanlardayaşadığı sorunların onlarla ticaret yapmasınaveya Türk şirketlerinin bu ülkelerde yatırım yapmalarınasınırlama getirmesine izin verilmemelidir.Olumsuz siyasi atmosferin olduğu zamanlardada <strong>ekonomik</strong> alanda işbirliğinin sürdürülmesi vegeliştirilmesi konusunda atılacak kararlı adımların,siyasi konularda yaşanan sorunların çözümü açısındanda olumlu etki doğuracağı bilinen bir gerçektir.Bu açıdan bakıldığında Türkiye’nin İran ile <strong>ekonomik</strong>ilişkilerini geliştirmesi hem iki ülke arasında siyasialanda yaşanan sorunların ortadan kaldırılmasınahem de her iki ülkenin de dünya politikasındaetkili olacak aktörler olma hedeflerine yaklaşmalarınakatkı sağlayacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin,İran nükleer sorununun çözümü konusunda sondönemde oluşan olumlu atmosferi de değerlendirerekbu ülke ile ticaretini ve karşılıklı <strong>ekonomik</strong>yatırımları geliştirmesi önem arz etmektedir.setav.org25


1985 yılında Türkiye, İran ve Pakistan arasında Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün(Economic Cooperation Organization-ECO) kurulması, o dönemdebaşbakan olan Turgut Özal’ın dış politikada <strong>ekonomik</strong> işbirliğini önceleyenbir yaklaşım içerisinde hareket ettiğinin göstergelerinden biriydi. Ancak 2000’liyıllarda atılan önemli adımlara rağmen, bu örgütün en önemli iki üyesi olan Türkiyeile İran arasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkilerin olması gereken düzeyin çok altındakalması <strong>ekonomik</strong> işbirliğinin önünde bazı engellerin olduğunu göstermektedir.Bu çalışmada Türkiye-İran <strong>ekonomik</strong> işbirliğinin her iki ülke açısından ne anlamifade ettiği ele alındıktan sonra, bu işbirliğini engelleyen faktörlerin neler olduğudetaylı bir şekilde incelenmiş ve son olarak iki ülke arasındaki <strong>ekonomik</strong> ilişkilerinbu engellere rağmen geldiği nokta somut veriler ışığında analiz edilmiştir.Bu çerçevede, 1980’lerden beri <strong>ekonomik</strong> işbirliğini önceleyen dış politika yaklaşımınınancak bazı dönemlerde söz konusu olduğu, yaşanan siyasi sorunlarınve ABD gibi küresel aktörlerden gelen negatif etkilerin, Türkiye-İran ilişkilerininkarşılıklı <strong>ekonomik</strong> çıkarlar temelinde şekillenmesini çoğu zaman engellediğitespiti yapılmış ve buna dair örnekler ele alınmıştır. Türkiye ile İran arasındakiticaretin gelişimi incelenerek dönemlere göre yaşanan farklılıkların nedenlerianaliz edilmeye çalışılmıştır.ANKARA • İSTANBUL • WASHINGTON D.C. • KAHİREwww.setav.org

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!