04.05.2016 Views

Cinedergi 29

Binder29

Binder29

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

n Video, hızla yayılıyor, misafir gittiğimiz her evde,<br />

ya Küçük Emrah’ın ya Hülya Avşar’ın VHS filmleri<br />

izleniyordu: çocuğum, Küçük Emrah’a âşık oldum.<br />

Teyzemler, ‘Küçük Emrah, Küçük Ceylan’la<br />

evlenecekmiş gibi yalan haberler verip beni<br />

ağlatıyor… Sonra özel televizyonlar açıldı ve biz<br />

mahallenin küçük kızları, güzellik yarışmalarıyla<br />

tanıştık. Hemen 20 kız toplanıp komiteyi kurduk,<br />

artık her hafta güzellik yarışması düzenliyoruz;<br />

apartman boşluklarında, otoparkta, bahçede, neresi<br />

uygunsa… Kimimiz Banu Sağnak oluyoruz, kimimiz<br />

Arzum Onan... Yaşımız henüz 6 ila 10 arasıydı<br />

ve büyüklerin dünyası hayatımıza sızmıştı; biz,<br />

‘en güzel’ ‘en üstün’ olmalıydık, ne giyindiğimiz,<br />

saçımızın modeli önemliydi; rekabet mi, icabında<br />

Küçük Ceylan’la bile…<br />

Ancak okuma yazma öğrenip altyazılı çocuk filmlerine<br />

gidip, çocuk kitaplarını okumaya başlayınca<br />

Küçük Emrah’ı ve güzellik yarışması tacını<br />

kaptırdığıma üzülmeyi bırakabildim. ‘Bir kere’<br />

çocuk edebiyatı ve filmleri büyük dünyasından<br />

arınmıştı ama çizgi filmler gibi ‘çocuk işi’ de<br />

değildi. Kendi iç dünyamızı daha sağlam inşa<br />

edebileceğimiz bir dünyanın kapılarını açıyordu…<br />

Oraya ilk adımı attıktan sonra evimizi hırsızlardan<br />

korumak, ailemiz için bir şeyler yapmak istemeye<br />

başladık; bir dönem çocuk filmlerindeki gibi küçük<br />

ağaç evler hayal ediyorduk ki bunun yıllar sonraki<br />

muadili “kendine ait bir oda” oluyor. Jules Verne<br />

okuyup dünyanın geri kalanını merak etmemiz,<br />

Çocuk Kalbi’ni okuyup, “ama arkadaşlar iyidir”<br />

lafını içimden geçirmemiz o zamana rastlar.<br />

Çocuk kafası, gördüğünü almaya ve rol model<br />

edinmeye çok müsait, büyük dünyası zaten istesek<br />

de istemesek de çocuk dünyasına sızıyor, bu<br />

durumda çocuk edebiyatı ve filmleri üretenlere<br />

biraz sorumluluk duygusuyla hareket etmek<br />

düşüyor: çocukların kendi dünyalarını<br />

yaratmalarına yardımcı olmak adına.<br />

Bu çağrışım denizinde sandalsız kalma<br />

halini, bu ay vizyona girecek olan Saftirik<br />

Greg’in Günlüğü (Diary of a Wimpy Kid)’e<br />

borçluyum. Film, yazar ve illüstratör Jeff<br />

Kinney’n aynı adlı çok satar kitap serisinden<br />

uyarlanmış. Serinin ilk cildini okudum,<br />

çocuk klasikleri arasına giremez ama filme<br />

nazaran dili akıcı ve keyifli: ortaokula yeni<br />

başlayan Greg’in maceralarını zaman zaman<br />

resimlerle, genelde yazıyla anlattığı bir günlük<br />

formatında.<br />

Greg, evin ortanca oğludur; ailede<br />

ilginin çoğu Greg’in ufak kardeşine,<br />

hoşgörünün büyük kısmı ise abisine verilmektedir.<br />

Greg, kendi ailesi içinde bile<br />

gözbebeği değildir. Hayali, girdiği her<br />

alanın en popüler kişisi olmaktır. “Bir<br />

gün ünlü ya da zengin olursam bütün<br />

insanların aptal sorularına cevap vermekten<br />

çok önemli işlerim olacak, o zaman<br />

hemen bu defteri devreye sokarım.”<br />

diyerek günlük tutmaya girişir. Hikaye,<br />

Greg’in ortaokula başlamasıyla gelişiyor:<br />

“Ortaokul bugüne dek icat edilmiş en salakça<br />

fikir, bir yanda benim gibi henüz<br />

gelişimini tamamlayamamış çocuklar, diğer<br />

yanda günde iki kez tıraş olması gereken<br />

goriller…” Konuya da pek bayıldığımı

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!