You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
25<br />
olarak hep birlikte üzerine düşmemiz lazım. Eğer biz ontolojik<br />
bir konu olarak bakıyorsak, verili bir şey insanların sahip olduğu<br />
temel hakları biliyorsak, verili olan başka konuların da mümkün<br />
olabileceği gerçeğini dikkate almamız lazım. Bizim bir inanç formuna<br />
sahip olabileceğimizi, bizim bir kültür koluna sahip olabileceğimizi,<br />
bizim kişisel olarak bir sosyalizasyon sürecinde edinmiş<br />
olduğumuz kendi tecrübelerimizin var olabileceği gerçeğinden<br />
hareketle daha evrensel, daha çifte standartlardan uzak bir insan<br />
haklarıyla kalıcı bir çerçeve ortaya koymamız lazım.<br />
İnsan haklarının bütün dünyada olduğu gibi tamamlayıcı<br />
bir unsuru, bireyleri iki mekanizmadan korumaktır. Birincisi insanları<br />
çoğunluktan korumaktır. Yani az önceki kısa videoda da<br />
gördüğümüz gibi çoğunluğun baskısından korumaktır. İkincisi de<br />
devletten korumaktır. Bu iki mesele bugüne kadarki ayrımcılıkla<br />
ilgili, insan haklarıyla ilgili ve faşizmle ilgili karşılaştığımız en<br />
önemli sorunlar olarak görülmektedir. Çünkü maalesef Türkiye’de<br />
böyle işlemediği için gerçekten bunun tam olarak neye tekabül ettiğini<br />
bilmekte çok zorlanacağımızı tahmin ediyorum. O da şu: diyelim<br />
ki hepimiz burada siyahiyiz. Aramızda bir beyaz varsa hepimizin<br />
varlığı dolayısıyla bile o beyaz ırktan gelen kişinin üzerinde<br />
bir gizli baskı kurma ihtimali vardır. Dolayısıyla kamu otoritesi iki<br />
konuyu hedeflemek zorundadır. Devletin adil olması için insan<br />
haklarıyla ilgili ortaya koyması gerek iki temel prensip var: ilki<br />
azınlığın hukukunu korumak ve çoğunluk tarafından ezilmesine<br />
izin vermemek. İkincisi de kamu otoritesinin bizzat kendisinin<br />
bir egemenlik alanı oluşturması, bir hak ihlalinde bulunmasına<br />
imkân vermemek. Türkiye maalesef bu iki konuda hiçbir şekilde<br />
bugüne kadar bizim düşündüğümüz Anadolu’daki insanların sahip<br />
olduğu sosyolojisine uygun bir mekanizmaya sahip olmadı.<br />
Zannediyorum pek çoğunuz Fatih’in İstanbul’u fethettiğindeki<br />
fermanı bilirsiniz. Bunun çok tipik bir örneğidir. Bütün gayrı<br />
Müslümleri, Ermenileri, Ortodoksları, Protestanları, Yahudileri<br />
koruyacak bir ferman yayınlamak suretiyle, hatta Kur’an-ı Kerim<br />
ve kılıcının üzerine yemin ederek asla buna izin vermeyeceğini