30.12.2016 Views

dergi

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

30<br />

var oluşturmuş oldukları bir kamuoyu var. Bu konuda da mutlaka<br />

Türkiye’nin bir kamuoyuna, lobiye kavuşması gerekiyor. Bu<br />

bilincin gerçekleştiği bir atmosferde birbirimize karşı ayrımcılık ve<br />

nefret suçundan uzan düşmüş oluruz. Şu konuyla bitirelim izniniz<br />

olursa: Türkiye’nin bu mücadeleyle ilgili, Avrupa’yla ilgili, Avrupa’nın<br />

değerlerine entegre olması süreciyle ilgili çok mesafe kat<br />

ettiğini ama yine de bu mesafenin arzu edilen düzeyde olmadığını<br />

biliyoruz. Türkiye’nin temel vazgeçilmezlerinden birisi olarak<br />

önerdiğimiz ayrımcılık ve nefretle mücadele kanununu, kendi<br />

değerlerimizin dışında birilerinin bize dayattığı için oluşturursak<br />

hakikaten işlevsel bir altyapı oluşturabileceğimize inanmıyorum.<br />

Birileri bize dayattığı için değil hakikaten buna inandığımız için<br />

bu çerçeveye, bu vizyona sahip olarak bir düzenlemeye gitmek<br />

durumundayız. İlişkimizi de bu çerçevede ortaya koymak durumundayız.<br />

Demem o ki bizim için batı toplumlarından farklı<br />

olarak doğu toplumlarının bilgi kuramında esas olan insanların<br />

sahip oldukları doğuştan verili olan parametrelerin önemli bir<br />

kısmının değer yüklü olduğudur. Yani insan doğarken bir makina<br />

değildir. İnsan doğarken bir sürü donanımla birlikte dünyaya gelir.<br />

Batı düşünce sistemine göre insan Tabula rasa dedikleri boş bir<br />

levha gibidir yani John Locke’un söylediği üzere doğduğu zaman<br />

insan hiçbir bilgi birikimine sahip değildir. Hatırlayın lütfen pek<br />

çok Batı toplumlarının bu meselelerle ilgili çalışmalarının özetinde<br />

“acaba insan herhangi bir sosyolojik baskı, inanç, ideoloji, herhangi<br />

bir toplumsal çevrenin içerisinde yetişmezse nasıl bir varlık<br />

olur?” sorusunu çokça sorduklarını ve bunu deneyimlediklerini<br />

biliyoruz. Decameron öyküleri, Robinson Crusoe’dan tutun da<br />

“Kumsal” romanındaki gibi ya da “Sineklerin Tanrısı” kitabında<br />

olduğu gibi pek çok batılı entelektüelin “insanın üzerinde toplumsal<br />

bir baskı olmadan kendisini nasıl gerçekleştirir?” sorusu gündemdedir.<br />

Niçin bu soruyu soruyorlar? Şundan dolayı: diyorlar ki<br />

“temelde insanlar doğarken herhangi bir ahlaki prensiple, herhangi<br />

bir inanç formuyla, değer yargısıyla dünyaya gelmezler. Bunları,<br />

içinde bulunmuş oldukları toplumdan edinirler. Bunları, insanların<br />

veya ailelerinin kendilerine söylemiş oldukları temel kültür

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!