09.04.2017 Views

Motoseyyah Sayı 3

Motoseyyah Dergi Mart 2016 Sayısı (Sayı 3)

Motoseyyah Dergi Mart 2016 Sayısı (Sayı 3)

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

WWW.MOTOSEYYAH.WIX.COM/DERGI


<strong>Sayı</strong> 3<br />

Mart - Nisan<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Alper YAPICIOĞLU<br />

Yayın ve Proje Koordinatörü<br />

Mert TEMİR<br />

Katkıda Bulunanlar<br />

Serdar DÖNER, Erdem AYLI, Emre SÖNMEZ,<br />

Serkan BADEM, Eren TUNALI, Tolga SARIIŞIK,<br />

Bülent ÇAKIROĞLU, Ersan KARAGÖZLÜ, Nilay<br />

KAHYAOĞLU, İrfan KARAMAN, Deniz<br />

PEHLİVAN, Günalp KOCAKANAT<br />

Editör<br />

İrem ÇETİN<br />

Sayfa Tasarımı ve Kapak Fotoğrafı<br />

Mono Films, Erdem AYLI<br />

Logo Tasarımı<br />

Erdem AYLI<br />

Her hakkı saklıdır. Yazıların sorumlulukları yazarlara aittir.<br />

İki ayda bir çıkar . Bu dergide yer alan yazı, fotoğraf ve<br />

çizimlerin elektronik ortamlar da dahil olmak üzere bir<br />

kısmının veya tamamının yayımlanması ve çoğaltılması<br />

yazılı izne tabidir. Bu dergi, Basın Meslek İlkeleri’ne<br />

uymaya söz vermiştir.<br />

Şubat 2016’da hazırlanmıştır.<br />

1


İÇİNDEKİLER<br />

Alper YAPICIOĞLU 3<br />

İrem Çetin 11<br />

1 Çift 2 Teker 13<br />

Kawasaki Z800 ABS / Suzuki GSR 750A / Yamaha Mt-09 Karşılaştırma 25<br />

TOROSLAR “Yörüklerin İzinde Yükseğe” Günalp Kocakanat Röportajı 31<br />

Far Away From The Home - Nilay Kahyaoğlu 37<br />

Diablo Rosso III 41<br />

Serdar Döner 49<br />

Nerman Peribacaları, Erzurum 57<br />

Deniz Pehlivan - Interrail 59<br />

Hasan HKA 81<br />

İrfan Karaman Röportajı 85<br />

Euro Asia Moto Bike Expo 2016 Foto Galeri 105


MART SAYISI<br />

Çocukluğumda pazar günleri yayınlanan kovboy filmlerini<br />

hatırlarım. Atı ile dağları, tepeleri aşan bir kovboy. Gün<br />

bittiğinde atını bağlayıp ağacın hemen altında geceyi<br />

geçiren ve sabahın ilk ışığıyla tekrar yola düşen bir kovboy.<br />

Nereye gittiğinin bir önemi yok. Belki filmde vardı ama<br />

izlerken bana hiç öyle gelmezdi. Filmin sonunu değil,<br />

yolculuğun devamını merak ederdim hep. Film, yol alırken<br />

karşıdaki tepenin ardında ne olduğunun merakıydı benim<br />

için.<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Alper YAPICIOĞLU<br />

alperyapicioglu.motoseyyah@gmail.com<br />

Yine o kovboy filmlerinin unutulmaz kovboylarından John<br />

Wayne’in oğlunun bir Amerikan gazetesine verdiği<br />

röportajdaki: “Babamdan bana kalan ve o nedenle benim<br />

için önemli ve değerli olan iki obje var. Birisi ben daha<br />

henüz küçük bir çocukken babamın bana verdiği tüfek,<br />

diğeri de bronzdan yapılmış üzerinde adam olan bir küçük<br />

at heykeli. Ama benim için objelerden daha aziz olan, film<br />

yıldızından daha çok bir insan ve baba olan onunla birlikte<br />

geçirdiğim çocukluğuma ait hatıralar, bana her zaman<br />

ilham veren, rehberlik eden onun bana bıraktığı sözler,<br />

örnekler ve deneyimlerdir. Bana hayatın yaşanmak için var<br />

olduğunu o öğretmiştir. O hiçbir zaman olduğu yerde<br />

kalmamıştır. Hiç geçmişe bakmamış, hep ileriye, daha<br />

ileriye doğru bakmış, olumlu olana odaklanmıştır. Küçük<br />

olandan, anlamsız olandan, amaç değil araç olandan her<br />

zaman sakınmıştır. Atla, bisikletle, motosikletle gezmeye<br />

çıktığımızda bana, tuttuğunu bırakma, mücadele etmekten<br />

vazgeçme, at da, bisiklet de, motosiklet de, hayat da aynı<br />

şekilde çalışır, tuttuğun şeyi bırakırsan düşersin, onun için<br />

tuttuğun hiç bir şeyi bırakma ve nereye gitmek istiyorsan<br />

oraya git demiş ve bunu bana o öğretmiştir.” sözleri<br />

aklımdan asla çıkmaz.<br />

3


Bu fotoğrafta yıllar sonra yollardaki gezgin benim. Yolculuğumun 13. günü ve hem<br />

sıcaktan hem de yorgunluktan bitkin düşmüş şekilde o geceyi geçirmek için seçtiğim ağaç<br />

altı burası. Fotoğrafı ise 14. günün sabahı bir şeyler atıştırdıktan sonra çektim. Daha sonra<br />

serinlemek için denize girdim ve rotamı doğuya çevirip Köyceğiz’e doğru yola düştüm.<br />

Hikayeyi biraz başa alalım. Aslında her şey ben daha ilkokula giderken başladı. Babam<br />

evimizin salonundaki dolabın çekmecesinden çıkardığı eski bir ruhsatı bana uzattı ve bu<br />

ruhsatın eski motosikletine ait olduğunu anlattı; üzerinde zincirli kilit olmasına rağmen<br />

çaldırdığı motoru. Dinlerken içime oturmuştu. Bir gün sabah kalkıp motoruna binmeye<br />

gittiğinde boş boş sallanan zincirin hikayesi beni derinden etkilemişti. Hem çok heyecanlı,<br />

hem de oldukça üzücüydü. Daha ruhsatı incelerken ilk sahibinin babam olduğunu<br />

gösteren alanda diğer sahipleri kısımlarının boş olduğunu görünce elime kalemi alıp<br />

ikinci sahibi olarak adımı yazdığımı hatırlıyorum. Ve tabii ki okuldaki arkadaşlarıma<br />

üzerime bir motosiklet olduğunun belgesi olan ruhsatla günlerce hava atmıştım.<br />

O güne kadar motosikletlerin farkında bile değildim. O günden sonra hayatımın<br />

değiştiğini söylesem biraz abartı gibi gelecek biliyorum. Ama hayata bakış açımın<br />

değiştiğini rahatça söyleyebilirim. Artık sokakta gördüğüm motosikletleri en ince<br />

4


ayrıntısına kadar inceliyor, o motorların<br />

üzerinde kendimi hayal ediyordum.<br />

Motosikletler çok havalı olsa da dışarıdan<br />

bakınca onları kullanmak çok da kolay<br />

gözükmüyordu. Açık söylemek gerekirse<br />

ne kadar çok istesem de bir o kadar çok<br />

korkuyordum. Çünkü motosiklet ile ilgili<br />

benden büyük kim ile konuşsam motorun<br />

çok tehlikeli olduğundan bahsediyorlardı.<br />

Moto GP yarışlarında, super sport<br />

motorların virajlara o hızda girebiliyor<br />

olması ve o kadar yatabiliyor olması beni<br />

büyülüyordu.<br />

motorcu bir çift’e denk geldik. Motorlarını<br />

yokuşta dikine park etmiş ve bir türlü<br />

çıkamıyorlardı. Motorları kocaman bir<br />

BMW R1150 GS maxi enduroydu.<br />

Yanlarda, arkada kocaman çantaları ve bu<br />

çantaların üzerlerinde de gezdikleri<br />

ülkelerin bayraklarının stickerları vardı.<br />

Babamla birlikte motorlarını arkadan<br />

çekerek onlara yardım ettik. Bize teşekkür<br />

ettikten sonra yollarına devam ettiler. Ben<br />

ise onları izlerken büyülenmiştim.<br />

Yıllarca birçok motosiklet türünü<br />

inceledim. O yaşlarda özellikle chopper<br />

motorların görüntüleri ve sesleri beni<br />

heyecanlandırıyordu. Ancak kendi<br />

motosiklet türümü seçmem çok da uzun<br />

sürmedi. Lise yıllarımda ailemle birlikte<br />

Safranbolu’da gezerken sokakta alman<br />

5


Hayallerime yeni bir boyut gelmişti. Artık kendimi bir Harley’de değil, kocaman bir<br />

enduronun üzerinde hayal edecektim.<br />

Aradan yıllar geçti. Şuan bu satırları Antalya Olimpos’ta Oktay abinin harika Beyaz Kuğu<br />

Ağaç Evlerinden birinde yazıyorum. Tarih 11 Ağustos 2015, yolculuğumun 15. günü ve<br />

2300. kilometresindeyim. Burada ailemle buluştum ve gezimin son gününü onlarla bu<br />

harika yerde geçirmek istedim. Yarın sabah kahvaltıdan sonra Ankara istikametine doğru<br />

yola çıkıp bu güzel seyahati sonlandıracağım. Aradan bu kadar yıl geçse de hayallerim<br />

değişmedi. Tek değişen artık sadece hayal kurmuyorum, hayallerimi gerçekleştirmek için<br />

planlar yapıyorum. Biliyorum, Ankara’ya dönükten sonra ilk iş bir sonraki seyahati önce<br />

hayal edip sonra planlamaya başlayacağım. Unutmayın, birçok kez hayaller başlangıçta<br />

imkansız görünür, daha sonra olası ve yeterince istekli olunursa sonunda kaçınılmaz<br />

olurlar.<br />

İki ay sonra görüşmek üzere, hoşçakalın...<br />

6


Seyahatimden Birkaç Kare:<br />

Hazırlıklar<br />

Yola çıkış<br />

7


Yolda blog tutmaca<br />

Bursa, Uludağ<br />

8


Hayallerimi gelecek nesillere aktarırken<br />

İzmir, Gümüldür<br />

9


TV<br />

YouTube Kanalı Çok Yakında...<br />

10


Editörden…<br />

Editör<br />

İrem ÇETİN<br />

Şimdiye kadar bir nevi gönül verdiğim bu dergiye yazı yazmadım<br />

çünkü işin seyyahlık kısmıyla ilgili olsam da motosiklet kısmından<br />

hayli uzaktım; fiziksel olarak yakın olduğum durumlarda bile…<br />

Çok sevgili Alper ile ilk kampımızda, ufacık da olsa bir motor binişi<br />

gerçekleştirdim ama biz buna fasulyeden diyelim. Motosiklet<br />

korkum olduğu için, Alper’in motosikletinin hakkını veremeden<br />

hatta belki güleceksiniz ama hızı 20 km/h olsa bile yavaşla diye<br />

bağırarak çok kısa mesafeli bir deneyimim olmuştu. Bırakın<br />

üzerinde olmayı, virajlardaki halini düşündükçe bile korkudan<br />

midemin kasıldığı bir araçtı motosiklet.<br />

İki tane motorcuyla arkadaş olup da inatla motora binmeyen bir<br />

ben varımdır galiba. Aslında içimde yoğun bir istek olmasına<br />

rağmen korkumun isteğime karşı savaşında, korkum hep galip<br />

geliyordu. Ta ki Eskişehir’e gitmem gereken bir zamanda, Alper’in<br />

de motorla gideceğini söyleyip beni de götürmeyi teklif etmesine<br />

kadar. Alper’den uzunca bir düşünme süresi talep ettiğimi tahmin<br />

etmişsinizdir. <br />

11


Öncelerinde, motorla giden Alper’i arkadan<br />

takip ederek otomobil ile artçısı olduğum<br />

için Alper’in motor sürüşüne zaten<br />

güveniyordum, peki neden aynı araçta artçısı<br />

olmayacaktım ki? Hem Ankara-Eskişehir<br />

yolu dümdüz bir yol, zaten Alper’e de nazım<br />

geçer, korkarsam bir çaresini bulur elbet<br />

diyerek kendimi rahatlatmaya başladım. Tam<br />

son an vazgeçişlerinin insanı olduğum için<br />

de bilerek tren bileti rezervasyonu<br />

yaptırmadım. Yani bir nevi motosiklet son<br />

çarem olacaktı; Eskişehir’e gitmek ya da<br />

g i d e m e m e k … <br />

Yolculuk günü geldi çattı, ben arada geçen<br />

zamanlarda bol bol ‘Motosiklette artçı<br />

olmak’ üzerine okumalar yaptım. İşi hayli<br />

ciddiye aldım yani. Alper’le sözleştiğimiz<br />

yerde buluştuğumuzda, kış ayının ortasında<br />

yaşadığımız bahar günlerinin de avantajıyla<br />

yola koyulduk. İlk çığlığımı daha Eskişehir<br />

yoluna çıkmadan, Alper şerit değiştirirken<br />

attım. Bisikletle bile rampa inerken bir eli<br />

devamlı frende olan ben, motosikletle gayet<br />

rahat yokuşu indiğimi görünce bir rahatlama<br />

geldi. Bundan sonrası aslında tamamen<br />

Alper’in ustalığıydı; kaskımla, dizliğimle ve<br />

eldivenlerimle zaten güvende hissederken<br />

sürüşün yumuşaklığı bu hissi pekiştirdi.<br />

Korku yerini hazza bıraktı ve ben arkada<br />

kendi kendime hayli eğlendim. Hayatımdaki<br />

en özel yolculuklardan birini yaşadım,<br />

motosiklet korkumu yendim, anılarımla dolu<br />

heybeme, en güzelinden bir tane daha anı<br />

ekledim. Eskişehir’deki arkadaşlarıma bol<br />

bol hava atmayı da unutmadım tabii ki.<br />

Geçtiğimiz hafta da klasikleşen Eymir Gölü<br />

toplanmalarımızdan birinde yola Alper’in<br />

motoruyla başlayıp dönüşü Eren’in yeni<br />

aldığı chopper motoruyla yapınca bir daha<br />

motosikletten uzaklaşamayacağımı, bunca<br />

insanın motordan neden ‘tutku’ diye<br />

bahsettiklerini anladım. Gerçekten de o<br />

rüzgarı bir kez yiyen bir daha vaz<br />

geçemiyormuş. Şimdi mi? Şimdiyse<br />

motosiklet ehliyet kursu araştırırken bir<br />

yandan da beğendiğim motorlar üzerine<br />

fiyat araştırması yapıyorum…<br />

12


GEZİ<br />

Vincent Van Gogh mutluluğu içine getireceğine inandığı için sarı boyasından ara<br />

ara yermiş. Boya zehirli olduğu için, birçok insan onun kafayı yemiş ve aptal<br />

olduğunu düşünürmüş. Onu boş verelim sarı boya yemenin tabii ki bilimsel<br />

açıdan gerçek mutlulukla alakası yoktur. Fakat eğer böylesine mutsuz iseniz, iç<br />

organlarınızı sarıya boyamak gibi en manyakça fikirlerin bile işe yarayabileceğini<br />

hissediyorsanız sadece bunu yaparsınız. Bunun âşık olmak, uyuşturucu<br />

kullanmak ya da bir çiftin 2 tekerlek üzerinde günlerce yol almasından fazla bir<br />

farkı yoktur. Kalbinizin tuzla buz olma, yüksek dozdan ölme ya da dünyanın ıssız<br />

noktalarında soyulma ve yahut bir kazada uzuv kaybetme ihtimalleri olsa da<br />

insanlar bunu yine de yaparlar çünkü işe yarama ihtimali vardır... Herkesin kendi<br />

sarı boyası vardır.<br />

13


1Çift2Teker<br />

Road 2 Mostar Bölüm 3<br />

Cennete Yolculuk<br />

Hayat bizi bazen o kadar sıkıntılı<br />

süreçlerden geçirir ki sonunda ulaştığımız<br />

o mükemmel cennete vardığımızda bu<br />

duruma nasıl ulaştığımıza anlam<br />

veremeyiz. Şu an Montenegro (Karadağ)<br />

sınırları içinde neresi olduğunun<br />

hakkında en ufak fikrimizin olmadığı bir<br />

beldede mutluluktan çıldırmak üzereyiz.<br />

Sizlere burayı anlatmadan önce<br />

günümüzün en başına götüreyim;<br />

Yolculuğumuzun 4. Günü sabahında<br />

Makedonya - Ohrid Gölü ve şehrinde<br />

uyanıyoruz. O günkü hedefimiz yaklaşık<br />

350 kilometre batımızdaki Karadağ -<br />

Kotor. Artık uyanma ve hazırlanma<br />

konusunda daha az zorluk çekiyoruz.<br />

Dünyanın en şeker Türkçesini konuşan<br />

pansiyon (Villa İrina) sahibimiz Surya’nın<br />

direktifleriyle rotamızı çiziyoruz.<br />

“Sakın ha Arnavutluk Tiran’a<br />

girmeyecasız.”<br />

Diye bizi uyarıyor Makedon kahvelerimizi<br />

içerken pansiyon sahibimiz William.<br />

Halkın o zamanki mevcut diktatörlük<br />

rejimi nedeniyle arabalar ile 15 sene önce<br />

tanıştığını ve trafik konusunda fazla bir<br />

şey bilmediği konusunda uyarıyor bizi.<br />

Beraber fotoğraf çekilip yola koyuluyoruz.<br />

Ohrid’in içinde kahvaltı etmek için ve<br />

Cece’ye kulaklık almak için bir kafede<br />

duruyoruz. Pembiş kulaklıkları aldıktan<br />

sonra karşıdan da 2 sandviç yaptırıyoruz.<br />

5 Euro tutuyor. Adama 20 Euro veriyorum<br />

bozamam diyor. Nerden bozdurcam<br />

diyorum aha orda bankadan diyor.<br />

Gidiyorum bankaya, banka aynı banka<br />

sadece diller değişik. Basıyorum sıra<br />

numarasına, sıra veriyor, bekle Allah<br />

bekliyorum, sıra geliyor, pasaport istiyor,<br />

gidiyor geliyor, id registration lazım diyor<br />

bi yere götürüyor abartısız 5 tane form<br />

doldurtuyor sanki kredi çekecem, ikamet<br />

bordro falan istiyecek 20 euro bozdurcam<br />

lan! Küfrede ede bankadan bi sinir çıktım,<br />

gittim bi pastaneye 2 poğaça 2 pepsi<br />

alcam dedim verdim 20 euroyu adam çat<br />

çat verdi üstünü. Döndüm verdim diğer<br />

14


adama da parasını, Cece’ye taktık pembe<br />

kulaklıklarını bastık yola. Motora<br />

bindiğimde hemen sakinleşiverdim.<br />

Makedonya Allah’ı var güzel yeşil falan<br />

ama ben Ohrid’i sevemedim.<br />

Makedonya – Arnavutluk sınırını 1 saate<br />

kalmadan geçtik. Sınırda pek zorluk<br />

yaşatmıyorlar. Ardından ise aşağı doğru<br />

tatlı virajlar ile inerken bir kahvehanede<br />

durduk. Motoru dengede park etmeyi<br />

başardıktan sonra yol kenarındaki<br />

kahvenin bahçesine oturduk ki ne görelim.<br />

İki dirhem bir çekirdek amcamlar öğlene<br />

doğru 11’de önlerinde su bardağında bira,<br />

efendi efendi biralarını içiyorlar. İngilizce<br />

b i l e n b i r i y l e m u h a b b e t i m i z d e<br />

Türkiye’deki kahvehanelerde alkol<br />

satışının olmadığını ve çok şaşırdığımızı<br />

söyledik. Üstelik kahvede kızlı erkekli<br />

oturuyorlardı. Başı örtülü bacılar var idi.<br />

Herkes üç çocuk idi. Fakat bira içiliyor idi.<br />

Ve gayet mutlu ve huzurlu bir ortamdı.<br />

Demek ki alkol kötülüklerin anası değil idi.<br />

Efendi gibi tüketilebiliyor idi. Tam bizlik bi<br />

yer dediysek de yolda olduğumuz için<br />

değişik Ice Tealer ile serinledik.<br />

Sevdiğimiz bir ortam oldu. Arnavutluk ile<br />

ilgili döviz, benzin fiyatı ve safety<br />

(güvenlik) bilgilerini aldık. Tiran’a<br />

15


girmeyin dedi birkaç kişi daha. Vedalaşıp<br />

ayrıldık.<br />

Biraz ileriden benzin almak için durduk.<br />

Adamlar bildiğin döviz kurunu<br />

öğrenmemiş olsak bizi kazıklayacaklar.<br />

Oğlum bak git Türk’üm ben, bakkal<br />

oğluyum falan diye atarlanmadım ama 50<br />

Euro’nun üstünü kuruşu kuruşuna o<br />

ülkenin para birimi olan ‘Lek’ ile geri<br />

aldık. E aldık ta 5500 Lek oldu elimizde,<br />

Arnavutluk’u geçince o Lekler elimizde<br />

patlayacak. Ne yapalım ne yapalım derken<br />

Arnavutluk’un güzide başkenti Tiran’da<br />

bir Change Office bulup bu paraları<br />

Euro’ya dönüştürmek gibi aşırı mantıklı<br />

bir karar verdik.<br />

16


Bir iki saat daha yol aldıktan sonra<br />

acıkmaya başlamıştık. Yol kenarında<br />

meyve satan kardeşlerimiz Arnavutluk’ta<br />

da var. İlerden dönüp kasaların yanına<br />

motoru dengeledikten sonra Cece<br />

böğürtlenlerden ben de şeftaliden aldım.<br />

Biraz ilerideki kafeden bize doğru bir<br />

adam geldi. Minik bir sohbetten sonra<br />

kafede yiyebileceğimizi, motoru da önüne<br />

koyabileceğimizi söyledi. Güvendik gittik<br />

oturduk, 2 bira, şeftali, böğürtlen ve<br />

poğaçadan oluşan mütevazı öğlen<br />

yemeğimizi yerken kafeye bir göbek girdi.<br />

Yaşlıca, keskin ve yakışıklı yüz hatlarına<br />

sahip oturaklı bir amcam açmış gömleğin<br />

önünü, salmış devasa göbeği, ilk göbek<br />

girdi, sonra bu, arkasında da 2 tane 70 80<br />

yaşlarda ekürisi, oturdular köşe masaya.<br />

Kafe sahibi bunların geldiğini görmüş<br />

olacak ki içerden kocaman bir tepsi<br />

pilavın ortasına konuşlandırılmış kızarmış<br />

tam tavuk ile kucak dolusu masalarına<br />

doğru servis yaptı. Biraları getiriyor falan<br />

biz şeftali kesiyoruz. Amcamlarda sıfır<br />

İngilizce ama Türk olduğumuzu öğrenince<br />

alfa amca başlıyor Edirne, Çanakkale,<br />

İstanbul, Konya diye saydırmaya. Gelmiş<br />

vakti zamanında tahminim İnönü zamanı.<br />

Derken beklenen hareket geliyor. Bir<br />

tabak dolusu pilav ikram ediyorlar<br />

(tavuksuz) da ne pilav. İçinde domates ve<br />

patlıcan parçaları olan muhtemelen tavuk<br />

suyunda demlenmiş inanılmaz lezzetli<br />

yöresel bir pilav. Patlayana kadar yedim.<br />

İşte orada fark ettim ki ben o lezzetteki<br />

pilavı ve daha sonra bitiremedikleri için<br />

ikram ettikleri tavuğu ne kadar ararsak<br />

arayalım yiyemezdik. Nasip, kısmet. Biz<br />

de Türkiye’den getirdiğimiz Türk<br />

kahvelerinden onlara ikram ettikten sonra<br />

bir gram ortak dil konuşmadan güzel<br />

anılarla yolumuza devam ettik. Çıkarken<br />

göbekli amca bağırdı;<br />

“Yavaş yavaaaşş!”<br />

Arnavutluk’un otoyol sistemi biraz<br />

alışılmışın dışındaydı. Yeni yeni otobanlar<br />

yapılıyor fakat bu otobanlarda kavşaklar<br />

var. 170 ile giderken bir anda traktörün<br />

geçmesi için durabiliyorsunuz. Hızlı<br />

17


gidiyorsanız asık surat, yavaş<br />

gidiyorsanız gülen surat olan<br />

elektronik tabelalar var. Ya da<br />

Tiran’a girerken otoban bir<br />

anda bitip dar bir U dönüşü<br />

haline gelebiliyor. Tirana ilk<br />

girdiğimizde öyle etrafta<br />

abartıldığı kadar bir kargaşa bir<br />

armageddon durumu yoktu.<br />

Döviz bürosunda Cemre Lek<br />

paraları Euroya çevirirken ben<br />

dışarıda takılıyordum. Dilenci<br />

bir çocuğa kalan poğaçayı ve<br />

sonradan gönderdiği kardeşine<br />

de Pepsi’yi verdikten sonra şehirden<br />

çıkmak için merkeze inince işler biraz<br />

değişti. Tiran çıldırmış. Trafik Normandiya<br />

çıkarması resmen. Kaos hâkim. İstanbul<br />

trafiği mum ışığıyla aranıyor. Cayır cuyur<br />

aralardan sağlardan sollardan Kawasaki<br />

olum bu diyen kendimi çılgın bir sürücü<br />

olarak gören ben adeta o çevrede olağan<br />

bir sürücü haline gelmiştim. Tamam, güç<br />

bela Tirandan çıktık ama ondan sonra tek<br />

gidiş tek geliş 100 kilometre uzunluğunda<br />

bir kuyruk başladı. Ülkeler arası yol bu. 20<br />

ile ilerlemeye çalışıyoruz. Hayatımda<br />

motorun üzerinde sigarayı ilk o yolda<br />

içtim. Yak dedim Cemre’ye bir tane. Baktık<br />

böyle olmayacak yaktım dörtlüleri 1.<br />

viteste saniyelik sollamalara başladım. O<br />

da kar etmedi bu sefer gidiş ve geliş trafiği<br />

arasından ilerlemeye başladık. Karşıdaki<br />

görüyordur yol verir, geçtiğim adam da<br />

yan aynadan görür mantalitesiyle 2 saatte<br />

öyle yol alabildik. Bir daha girmem<br />

dediğim Tiran- Montenegro yoluna<br />

dönüşte bir kez daha girmek zorunda<br />

kaldık. Gülünç tarafı ise o bitmez denen<br />

kuyruğun bir anda saçma bir yerde<br />

bitivermesi. Daha sonra Montenegro<br />

sınırında başlayan sınır kuyruğunu ise<br />

bilmeden yine dörtlüleri yakma taktiğiyle<br />

geçivermişim. Bir baktım sınıra gelmişiz.<br />

Bizi gören polis “Motor!” diye bağırıp<br />

yayaların kullandığı geçişe soktu bizi.<br />

Resmen motordan inmeden elli tane<br />

arabanın önüne geçip pasaport<br />

kontrolünden geçtik. Bu salaklama (sınır<br />

kuyruğunun en başına kadar ilerleyip aa<br />

sınır mı varmış burda gibi yapma)<br />

taktiğini daha sonraki bütün sınırlarda<br />

uyguladım.<br />

18


Sınırdan sonra Montenegro’nun kalite<br />

kokan asfaltına bir merhaba dedik efenim.<br />

Karadağ demiyorum Montenegro diyorum<br />

ki o medeniyet anlaşılsın. Arnavutluk’un<br />

delikli yamalı yollarından sonra ilaç gibi<br />

geldi doğrusu. Kaliteli diyorum çünkü<br />

bizim evin koridoru öyle düz değil.<br />

Virajlar da o kadar dengeliydi ki<br />

motorum Hard Rock çileli analar<br />

gibi kafasını bir o yana bir bu yana<br />

yatırıyor ve her seferinde eşsiz yol<br />

tutuşuyla bizlere zevk veriyor idi.<br />

sistemi, uzatılmış direksiyonu ve ön<br />

giydirmesi ile (içinde çakmak soketi bile<br />

var) bu motor eşsiz bir Enduro (yüksek) –<br />

Süper Sport (asfalt) haline gelmiş oluyor.<br />

Muhteşem Kawasaki gaz tepkisini<br />

ihtiyacınız olan yatmalara son vermek ve<br />

2010 Kavasaki Versys, kardeşi ER-<br />

6N’in uzun kardeşi olarak tanınıyor.<br />

Aynı alt takımı kullanıyor. 2015 – 16<br />

kasa Versys’ler gibi. Farklılık olarak<br />

yükseltilmiş şasisi, daha dik ve kısa<br />

duran arka helezon amortisör<br />

19


tekrar düzeltmek için milimetrik olarak<br />

kullanabiliyorsunuz. Artçı konforuna<br />

gelince, Söylenecek kadın her türlü<br />

söylenir. Oram ağrıdı buram şişti. Ama<br />

Cemre yol boyunca inanılmaz rahat<br />

olduğunu her fırsatta dile getiriyordu.<br />

Montenegro (Karadağ) bir Avrupa birliği<br />

ülkesi değil. Fakat yollarının, sokaklarının<br />

ve insanların kalitesi birçok üye ülkeye<br />

nazaran daha fazlaydı. Hem doğasını<br />

k o r u y a n h e m d e m e d e n i y e t i n<br />

gerekliliklerini layıkıyla yerine getirmiş<br />

bir ülke olduğunu yol üstündeki orman<br />

içinde açıklık bir alanda içinden dağlardan<br />

gelen sulardan yapılan çeşmede o tatlı<br />

suyu içerken anlıyoruz. Hatta o kadar<br />

güzel bir yermiş ki evlendikten sonraki ilk<br />

kavgamızı orada yapıveriyoruz. Konu şiir<br />

gibi sürdüğüm o yolda kamerayı kayıta<br />

almaması. Her türlü haklıyım da artık<br />

evlendiğime göre iletişime geçmek ve<br />

elimi izah pozisyonuna getirmek zorunda<br />

kalıyorum.<br />

20


Akşama kadar ve karanlıkta uzun süre tek<br />

gidiş tek geliş sahil yolunda yaz sezonu<br />

olduğu için sürekli trafikte yol alıyoruz.<br />

Cayırdatıyorum ama ne çare. O günkü<br />

hedefimiz olan Kotor’a bir türlü<br />

varamıyoruz. Hava kararmış, popolar zil<br />

çalıyor, bel abi beni bırak diyor derken<br />

nerede olduğunu hala tam olarak<br />

hatırlayamadığım bir beldede kavşakta<br />

camping tabelası görmemle, yeter ulan<br />

deyip kırıyorum direksiyonu aşağı doğru.<br />

Kampingin girişine motoru sabitledikten<br />

sonra dünya tatlısı bir kadın ilgileniyor<br />

bizimle. Kamping ne kadar diyoruz, 12<br />

Euro diyor, çadırı kurmasak hamakta<br />

yatabiliriz diyoruz, 8 Euro (Hala bir Türk<br />

pazarlığı) diyor yumuşacık sesiyle.<br />

Internet var mı diyoruz, “everywhere<br />

kampingin 8 ayrı yerinde var” diyor.<br />

Şifresi ne diyoruz “love4all ya da love2all”<br />

diyor. Herkese aşk ya da herkese<br />

sevgiymiş parolası canına yandığımın.<br />

“Çoklu priziniz var mı” diyoruz<br />

(öneminden daha sonra bahsedeceğim).<br />

“Tabii ayarlarız” diyor. Her şey o kadar<br />

pozitif o kadar olumlu ki her şeyde bir<br />

puştluk arayan Türk bünyesine fazla<br />

geliyor. Motorumu yeni çirkin James<br />

Bond’a benzeyen adamın (Craig David)<br />

kasları vasıtasıyla geri çekip, çiçek kadının<br />

bize gösterdiği yere öyle ortaya eşyaları<br />

boşaltıp rahat bir şeyler giyiyoruz.<br />

Ardından melek kadının tavsiye ettiği<br />

restorana gidip bir şeyler yemeye karar<br />

veriyoruz.<br />

Düğünümüzden beri doğru dürüst bir<br />

sofraya oturmamış olacağız ki burada<br />

artık kendimizi şımartmaya karar<br />

veriyoruz. Bol bira eşliğinde envai çeşit<br />

deniz mahsulü, pirzolalar kısacası tavuk<br />

dışında bütün etleri mideye gönderiyoruz.<br />

Masaya sığmıyoruz resmen. Balayımız<br />

olduğunu söylediğimiz mekan sahibemiz<br />

ise bizi tatlıya ve yöresel içkilere boğuyor<br />

21


üzerine söz verdikten sonra kampinge<br />

geri dönüyor, 2 kişilik hamağımızı kuruyor<br />

ve sallana sallana uyuyoruz.<br />

ve üstüne şu an salonumda sergilediğim<br />

bira bardağını da hediye ediyor efenim.<br />

İnanılmaz bir karma yaşıyoruz. Hesap? 25<br />

Euro. Aynı şeyi Türkiye’de yesen bulaşık<br />

yıkma ustası olursun. İlk senesi olmasına<br />

rağmen aşırı lezzetli yemekler ve servisi<br />

sunan Kanoba Galeb Restaurant’ına bir<br />

daha gelmek üzere anamızın bacımızın<br />

Sabah uyandığımda dünyanın en seri<br />

katilinin psikolojisine sahip olan ben<br />

kamp tuvaletine gittiğimde afallıyorum.<br />

Abi kamp tuvaleti nasıl olur? İşte lanet bir<br />

sidik kokusu 20 metreden burnuna gelir,<br />

tuvaletin üzerindeki desenler seni karşılar<br />

yani kısacası mutsuzluğun tarifidir. Amma<br />

velakin bu tuvalet, tuvalet demeye ne<br />

hacet bu ihtiyaç giderme tesisi sizi ilk önce<br />

yumuşak yeşil fayanslarıyla karşılıyor.<br />

Buruna gelen vanilya kokusu ruhunuza<br />

işliyor. Bulaşık yıkama yerlerindeki özel<br />

başlıkları geçelim ayak yıkama yerleri,<br />

22


sıcak suları, o sulardan duş aldıktan sonra<br />

özenle çek pas yapan medeni insanları var<br />

efenim. Tuvalete girdiğimde burnuma öyle<br />

güzel bir koku geldi ki benim salonum o<br />

kadar güzel kokmuyor. Kesin bir puştluk<br />

var diyorum. Yani insana bu kadar insan<br />

gibi davranılmamalı güzide ülkemde.<br />

Hayvana en yakın muamele için elimizden<br />

geleni yapıyoruz. Bu olmalı işte diyorum<br />

bir ülkenin, tesisin, insanın insana<br />

davranma şekli bu olmalı. O kadar hoşuma<br />

gidiyor ki hepsini kameramla kayıt altına<br />

alıyorum.<br />

Bütün eşyalarımızı 30 dakikada<br />

motoruma istifleyip o pozitif, cennetimsi,<br />

ilk girdiğimizde ismini bile bilmediğimiz<br />

nasibimiz BULJARICA’daki Kamp<br />

Maslina’ya veda edip o günkü hedefimiz<br />

olan Mostar Köprüsü'ne doğru heyecan<br />

dolu bir şekilde doğru yola çıkıyoruz…<br />

Devam edecek…<br />

Buradan Facebook Sayfamızı beğenerek<br />

bize destek olabilirsiniz:<br />

www.facebook.com/1cift2teker<br />

23


24


KARŞILAŞTIRMA<br />

2016 Kawasaki Z800 ABS / 2016 Suzuki GSR<br />

750A / 2016 Yamaha Mt-09<br />

Bu sayımızda genç motor tutkunlarının tercihi, neo-alien<br />

tasarımlı, nisbeten ucuz ve 100 beygirlik orantısız güçleri ile<br />

naked diye bildiğimiz çıplak motorlara göz atacağız.<br />

Bu çirkin motorlar neden bu<br />

kadar ilgi çekiyor uzun<br />

zamandır merak ederim. Bir<br />

tanesini kullanana kadar bana<br />

çok gereksiz gelen bu<br />

makinaları hep küçük<br />

görürdüm. Bir enduro<br />

kullanıcısı olarak boyut<br />

olarak küçücük makinalar<br />

olması ön yargıma neden<br />

olmaktaydı. Taki mt-09 denen<br />

manyak aleti kullana kadar.<br />

Hadi başlayalım...<br />

Önce şu soru ile başlayalım:<br />

İyi bir motorun özellikleri ne<br />

olmalıdır? Yada bir saniye<br />

25<br />

şöyle daha güzel olacak: İyi<br />

bir motosiklet nasıl<br />

olmamalı? Virajlarda kafa<br />

s a l l aya n b üy ü k m a c e ra<br />

motorlarını baştan unutun.<br />

Şehirde bütün araçlara<br />

tepeden bakmak iyi<br />

hissettirsede, neredeyse


araba kadar park problemi<br />

olan bu motorları kafamızdan<br />

çıkaralım. Virajları tır gibi<br />

açıktan almayı gerektiren<br />

cruiser (kruvazör!) motorları<br />

aklınıza bile getirmeyin. Bize<br />

yol motorları diye tanıttıkları<br />

ama uzun yollarda sağdaki<br />

egzozun 3 saatlik bir yoldan<br />

sonra bizde sağırlık ve denge<br />

problemi yarattığı günleri<br />

daha unutamadık değil mi?<br />

Hayır, unutmadık! Işıklarda<br />

beklerken arkadaki tırcı<br />

dayının güneş gözlüklerini<br />

kaldırıp popomuza baktıran,<br />

rahatsız oturma şekli ile<br />

supersport motorlardan hiç<br />

bahsetmiyorum. Evet, kış<br />

günü rüzgarın insanın<br />

böğrüne böğrüne estiği,<br />

y u m r u k k a d a r k a f a s ı ,<br />

kocaman motor bloğu ve<br />

güzel egzoz sesi ile çıplak<br />

motorlardan bahsediyorum.<br />

Nerede japonların o ucuz<br />

şehir motorları? Nerede<br />

haftasonları soft case<br />

çantamızı takıp gezeceğimiz<br />

motorlar? Hataya düşmemek<br />

lazım çünkü hepsi hala<br />

burada. Sadece alıştığımız<br />

klasik Japon motorları<br />

görüntüsünden uzaklar.<br />

Hepsi sıvı soğutmalı, yakıt<br />

enjeksiyonlu, 3 yada 4<br />

silindirli, arka tekerlerinde<br />

100 beygir güce sahip,<br />

üzerine dik şekilde<br />

oturamadığımız ve ağırlıkları<br />

187 ila 227 kg arası değişen<br />

motosikletler. Hepsi minimal<br />

grenaj tasarımına sahip ve en<br />

pahalısı 32000 TL (9700<br />

Euro) olan bu makinelerden<br />

26<br />

Kawasaki ve Suzuki’nin<br />

gidonu bize biraz alçak<br />

geldiysede çeşitli aksesuar<br />

seçenekleri ile bunu<br />

düzeltebilirsiniz. Eğer bu<br />

motorlarda rüzgar sizi<br />

rahatsız ediyorsa yanlış bir<br />

motor seçmişsiniz. Tabiki de<br />

öyle değil :) Rüzgardan<br />

korunmak için motorun güzel<br />

görüntüsünden biraz feragat<br />

edip motorunuza bir ön cam<br />

takabilirsiniz. Enduro yada<br />

Chopper motorlarda<br />

kullanılan camlar gibi<br />

koruyucu olmasada bir etki<br />

yaratacağı kesin. İşin güzel<br />

yanı piyasada bu japonlara<br />

uyacak çok sayıda aksesuar<br />

olması. Görüntü ve fiyatı size<br />

en uygun olanı seçip<br />

motorunuza takabilirsiniz.<br />

Bunun için üzgünüm ama bu<br />

motorların Transformers<br />

görüntüsüne yapabileceğimiz<br />

birşey yok :) Transformers<br />

görüntüsü bu motorların bu<br />

kadar çok satmasının en<br />

büyük sebeplerinden ancak<br />

boyunuz 175‘ten fazla ise<br />

içiniz rahat olsun; üzerine<br />

bindikten sonra bu havalı<br />

görüntüden eser<br />

kalmayacak...<br />

İlginçtir, 2016 yılında<br />

Honda’da bu motorlara eşlik


edebilecek bir makine<br />

bulunmamakta. CB650F<br />

modeli var ancak bu motor 85<br />

bg’lik gücü ile bu canavarlar<br />

arasında harcanacağından hiç<br />

değinmek istemedik. Honda<br />

CB650F’e en büyük golü aynı<br />

fiyatta olması nedeniyle<br />

Kawasaki Z800 atıyor ve onu<br />

bu yarıştan başta eliyor<br />

diyebiliriz.<br />

Bu üç canavarla teknik<br />

özelliklerde yarışabilecek<br />

avrupalı rakipleri yok değil.<br />

Triumph ve Ducati’nin<br />

modelleri mevcut ancak<br />

fiyatları neredeyse 2 kat fazla<br />

olduğundan satın almak bize<br />

pek mantıklı gelmedi.<br />

Ülkemizde bu motorları<br />

kullanan kitleye en uygun<br />

makineler Japonlardan<br />

çıkıyor diye bir genelleme<br />

yapsak yanlış olmaz.<br />

Lafı daha fazla uzatmadan<br />

bizim canavarlara dönelim.<br />

Bu makineleri 2 gün boyunca<br />

kullandık. Fikirlerimiz şöyle:<br />

Arkadaş hepsi aynı...<br />

Su soğutmalı olmaları, yakıt<br />

enjeksiyonuna sahip olmaları,<br />

6 vitesli olmaları, aynı jant ve<br />

lastik ebatları kullanmaları ve<br />

hafif nemli ortamlarda bile<br />

kıyafetlerimizi ıslatmaları gibi<br />

özellikleri ile hepside küçük<br />

farklar dışında birbirinin<br />

aynısı motorlar... Haydi gelin<br />

ayrıntıya:<br />

Kawasaki Z800 ABS<br />

Z 8 0 0 A B S , v a h ş i<br />

görüntüsünden dolayı büyük<br />

abisi Z1000‘e çekmiş<br />

diyebiliriz. Görüntüde Z1000<br />

ile kıyaslarsak ise Z1000’in<br />

vahşi görüntüsünün<br />

bastırılmış hali diyebiliriz.<br />

Diğer rakiplerinde olduğu gibi<br />

ABS fren sistemine sahip<br />

ancak Kawasaki Türkiye<br />

Z800’ün ABS’siz modelinide<br />

ülkemize getirmekte. Fiyatıda<br />

2000 TL kadar daha ucuz.<br />

Tabi biz ABS’siz modeli pek<br />

önermiyoruz. Motorun nasıl<br />

gittiği kadar gerektiğinde<br />

nasıl durduğu ile de<br />

ilgileniyoruz.<br />

806 cc silindir hacminde ve 4<br />

silindirli motora sahip<br />

z800’ün atası 2003 yılında<br />

Avrupa’da piyasaya sürülen<br />

Z750‘ydi. Z750 o yıllarda en<br />

çok satılan çıplak motosiklet<br />

oldu. 750 silindir hacmine<br />

sahip motor 2013 yılında<br />

Z800 adı ile 803 cc’ye<br />

yükseldi ve Kawasaki<br />

yeşilinin en çok yakıştığı<br />

motorlardan biri haline geldi.<br />

Kawasaki mühendis ve<br />

tasarımcıları bütün bu<br />

çıplaklığın içinde çirkin egzoz<br />

ve borularını gizlemeye çaba<br />

sarfetmiş olsalar gerek, diğer<br />

rakiplerine göre motorun<br />

çirkinlikleri mümkün<br />

27


olduğunca gizlenmiş.<br />

Motorun 231 kg’lık bir ıslak<br />

ağırlığa sahip olmasında<br />

yüksek gerilimli ağır çelik bir<br />

şasesi olmasının etkisi büyük.<br />

Selenin altında küçük bir<br />

bagajımız bulunmakta. Ancak<br />

buna sadece ruhsat ve belki<br />

birde cüzdan sığabilecektir.<br />

Ayrıca yakıt tankının kanat<br />

bölümlerinin plastik olması<br />

depo üstü manyetik çanta<br />

kullanmamızı engelliyor. İlla<br />

depo üzeri çanta<br />

kullanacaksak Givi’nin<br />

tank-lock sistemine sahip<br />

çanta modellerini seçebiliriz.<br />

Bunun yanında sele altından<br />

bağlantısını yaparak tekstil<br />

yan çantalar kullanabiliriz.<br />

Motorun tek rengi fotoğrafta<br />

da gördüğünüz gibi yeşil,<br />

siyah ve griden oluşmakta.<br />

Opsiyonel olarak sunulan<br />

orijinal aksesuarlardan olan<br />

yeşil renk jant şeridinide<br />

aldığınızda güzel bir uyum<br />

yakalayabilirsiniz.<br />

Suzuki GSR 750A<br />

GSR 750A modeli renkleri ile<br />

klasik bir Suzuki görüntüsünü<br />

bize yansıtıyor. Ancak ilk<br />

olarak fiyatına değinmek<br />

istiyorum. Bu makinanın fiyatı<br />

tam olarak 35.000 TL. Eski<br />

parayla 35 milyar :) Önemli<br />

rakiplerinden Kawasaki Z800<br />

ABS’nin fiyatı euro ile<br />

satılmasına rağmen 32.000<br />

TL civarında gezinirken<br />

Suzuki fiyat çıtasını biraz<br />

yükseltip bu makinaya 35 000<br />

TL değer biçmiş. Bakalım biz<br />

bu değeri biçebilecek miyiz?<br />

800 cc silindir hacmine sahip<br />

Suzuki, çok güzel gaz<br />

tepkilerine sahip. Sportif<br />

görüntüsünü ise çelik<br />

twin-spar ve hibrit bir şasi<br />

taşımakta. Suzuki’nin ıslak<br />

ağırlığı 213 kg kadar ve yakıt<br />

tankı kapasitesi ise 17.5 litre.<br />

Eğer ihtiyaç duyulursa bu<br />

motora da soft yan çanta<br />

takımları takılabilir. Ancak<br />

artçının konforunu<br />

düşündüğümüz zaman küçük<br />

çanta takımları kullanmakta<br />

fayda var. Bunun yanında<br />

Z800’ün aksine bu motora<br />

manyetik depo üstü çantaları<br />

bağlayabilirsiniz. Deposu<br />

manyetik çantayı o kadar iyi<br />

tutuyorki çantayı çıkarırken<br />

zorlanabiliyorsunuz.<br />

GSR750A 2011 yılından beri<br />

avrupa pazarında ve 2016<br />

modelleri olarak 2 renk<br />

seçeneği mevcut. Bunları<br />

beyaz ve metalik açık mavi<br />

tonları olan renkler. Benim<br />

k e n d i t e r c i h i m b e y a z<br />

diyebilirim. Hem motoru<br />

olduğundan büyük gösteriyor,<br />

hemde trafikte motorun<br />

görünürlüğünü arttırıyor.<br />

Özellikle geceleri.<br />

28


Yamaha MT-09<br />

2014 yılında çıkan Yamaha<br />

Mt-09, motosiklet piyasasına<br />

bomba gibi düştü. Fiyatı ve<br />

performansı meraklılarını<br />

hayran bıraktı. Tabi bizide...<br />

Kompakt şasi ve yüksek<br />

torklu, 3 silindirli, 847 cc<br />

silindir hacmine sahip bu<br />

performans makinesi tam 115<br />

bg motor gücüne ve ıslak<br />

olarak 191 kg ağırlığa sahip.<br />

Yanlış duymadınız 115 bg ve<br />

191 kg! Bu farkı tabiki gazı<br />

açtığınızda anında<br />

hissediyorsunuz. Harika bir<br />

performansa sahip bu motor<br />

sizleri tekrar genç<br />

hissettirebileceği gibi aynı<br />

zamanda kullandığınız diğer<br />

makinalardan performans<br />

olarak soğutabilecek<br />

diyebilirim.<br />

Yamaha Türkiye MT-09 için<br />

ç o k z e n g i n a k s e s u a r<br />

seçenekleri sunmakta.<br />

Akrapovic Titanium Muffler<br />

egzozundan, arka çanta<br />

demirine, çantalarına, ayak<br />

padlerinden, telefon<br />

tutucularına kadar her türlü<br />

aksesuar seçeneklerinizi<br />

Y a m a h a b a y i i n i z d e n<br />

çıkmadan motorunuza<br />

taktırabilirsiniz.<br />

Yamaha Mt-09’da 4 adet renk<br />

seçeneği sunmakta. Bunların<br />

isimleri Night Fluo yani motor<br />

rengi siyah ve koyu gri iken<br />

jant ve 09 yazısı parlak bir<br />

yeşil renkte, Lava Red depo<br />

kırmızı renk iken geri kalan<br />

her yer siyah renkte, en çok<br />

satan Race Blue rengi depo<br />

açık gri renkte iken jantlar ve<br />

yine 09 yazısı mavi renkte ve<br />

29<br />

son olarak Matt Gray rengide<br />

adındanda anlaşılacağı gibi<br />

mat gri renkte.<br />

33.400 TL’lik fiyatıyla ve<br />

teknik özellikleriyle MT09<br />

diğer 2 rakibi karşınında beni<br />

al dedirten niteliklere sahip<br />

bir motosiklet.<br />

Sonuç<br />

Bu üç motosiklet de harika<br />

hızlanmaları, torkları ve kolay<br />

geçen vitesleri ile birbirine<br />

çok benzer performanslar<br />

sergiledi.<br />

GSR75A pürüzsüz, lineer<br />

artan gaz tepkisiyle sürüşü<br />

kolaylaştırıyor. Kawasaki’nin<br />

gaz tepkisi canlı ve her<br />

devirde akıcı. Yüksek<br />

devirlerde yarış motoru gibi<br />

sesler çıkarırken düşük<br />

d e v i r l e rd e g ü z e l g ü z e l<br />

homurdanıyor. Üç motorda<br />

5,500 devire kadar düzgün,<br />

şehirli ve vızıltılı gidiyorlar<br />

ancak 5,500 devirden sonra<br />

tam bir canavara dönüşüp<br />

nabzınızın ani yükselmesine<br />

neden olabiliyorlar.<br />

Yamaha Mt-09 aralarında en<br />

fazla gücü ve torku sunan<br />

motosiklet. Gazı açtığınızda<br />

harika bir müziğin size eşlik


ettiğini duyabiliyorsunuz. Bu güç ve torkun yanına hafiflikte eklendiği için keyfinize diyecek olmuyor.<br />

Sonuç olarak eğer istediğiniz performans ise sizleri Yamaha’ya yönlendirmek zorundayım. Çünkü bu<br />

üç makine arasında performans konusunda bizi en çok memnun eden Mt-09 oldu. Ancak eğer ben<br />

ekonomistim, az para verip gezmeyi severim ve motorumunda görüntüsüne önem veririm<br />

diyenlerdenseniz haydi buyrun Kawasaki’ye. Suzuki GSR75A modelini çok beğensekte fiyatı<br />

yüzünden bu sıralamada onu 3. sıraya koyabiliyoruz. Çünkü onunla yapabildiğiniz her şeyi diğer<br />

rakipleri ile daha ucuza yapabiliyorsunuz.<br />

Umarım işinize yarayacak bir karşılaştırma olmuştur. Yakında <strong>Motoseyyah</strong> TV Youtube kanalımızda<br />

karşılaştırmalarımızın video görüntülerinide bulabileceksiniz. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere...<br />

30


RÖPORTAJ<br />

TOROSLAR “Yörüklerin İzinde Yükseğe”<br />

Hiçbir yer hiçbir yere benzemez Toroslar'da! <br />

K i t a p b u b e n z e r s i z c o ğ r a f y a y a s a d e c e b i r k a p ı !<br />

<br />

Bu kapıdan geçerseniz başından sonuna dek her dakikası kendi maceranız olan yolculuklar<br />

yapacak; dağ bisikleti, motosiklet, dört çeker bir araç ve hatta gözden çıkardığınız bir<br />

otomobille bazen Likyalıların, bazen Romalıların, bazen Perslerin ama hep yörüklerin izinde<br />

yükseğe çıkacaksınız. Toros Sıra Dağları yaz kış karla kaplı zirveleriyle, çağıl çağıl ırmaklarıyla,<br />

sarp kayalıklarıyla, dünyada eşi benzeri olmayan sedir ormanlarıyla, her yolculukta insanı<br />

şaşırtan bir coğrafya.<br />

<br />

Bu muhteşem coğrafya da motosikletimin tekerleğinin değdiği yaklaşık onbeşbin kilometre<br />

yolu sizlerle paylaştım. Paylaşımın amacı sadece başlangıca teşvik etmek. Çok daha kısa bir<br />

ifade ile yola değil yolculuğa rehberlik etmek. Kitabı geze geze kullanın! Yollarda paralansın.<br />

Yazıyor aralık ayında çıkardığı kitabının arka kapağına Günalp Kocakanat. Deneyimlerini,<br />

hayallerine koşuşunu ve motosiklet maceralarını kitapta toplamaya karar veren Kocakanat,<br />

Toroslar – Yörüklerin İzinde Yükseğe kitabını okurlarıyla buluşturdu. Gelin bu kitabı ve yazarın<br />

maceralarını kendinden dinleyelim.<br />

31


Toroslar biz gezginleri hep çok etkilemiştir ama sizi bu rotaları anlatan bi kitap çıkaracak<br />

kadar etkiledi. Toroslar ve burada yaşananların tarihe not düşülecek en önemli mesajı<br />

neydi?<br />

Burası, yani Toroslar yaşamın ta kendisi. Lama Anagarika Govinda’nın söylediği gibi<br />

“Dağlar da soluk alıp verirler, bir yürek gibi yaşamla atarlar. Rüzgarları, bulutları,<br />

fırtınaları, yağmurları, şelaleleri ve nehirleri yaratırlar. Kısaca çevrelerini yaşamla<br />

doldururlar ve sayısız varlığa barınak ve yiyecek sağlarlar.” Özetle tarihe düşülecek bir not<br />

yok. Bu dağlar zaten tarihin ta kendisi.<br />

Israrla bir not düşelim diyorsak üç kelimelik tek cümle yeterli : ‘’Toroslar yaşamdır,<br />

tarihtir.’’<br />

Motorla birlikte hatırı sayılır km kaydetmişsiniz. Bu gezilerde sizi pes etme noktasına<br />

getiren şeyler yaşadınız mı? Nasıl üstesinden geldiniz?<br />

Öncelikle bu kitapta yer alan rotaların tümü tek bir seferde gezilmedi. Bu rotalar iki<br />

seneyi aşkın bir zaman diliminde birçok ayrı gezinin eseri. Dolayısıyla her gezi ayrı<br />

mevsim koşullarında, ayrı kondisyon düzeyinde, ayrı ekipman envanteri ile gerçekleşti.<br />

Bu da her birinin ayrı bir macera olmasını sağladı. Çamura saplanıp motosikleti<br />

32


kıpırdatamayıp neredeyse tekerleğe kadar söküp saatlerce temizlediğim oldu. Olmadık<br />

bir yerde motosikleti yatırıp tek başıma kaldıramadığım için saatlerce yoldan birisini<br />

geçmesini beklediğim oldu. Motosikletim arızalandığı için geceyi bulunduğum yerde<br />

geçirip sabah bir çıkış yolu aradığım oldu. Yağmur ve fırtına nedeniyle daha fazla yol kat<br />

edemeyip o koşullarda çadır kurup havanın geçmesini beklediğim oldu. Şu anda aklıma<br />

gelmeyen birçok zorlukla ama zorluklardan on kat daha fazla güzellikle karşılaştım. Bu<br />

zorlukların üstesinden gelmenin tek bir anahtar sözcüğü var; paniğe kapılmadan soruna<br />

çözüm aramak. Üstesinden gelinemeyecek herhangi bir zorlukla karşılaşmıyorsunuz<br />

zaten. Ancak önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum, geziye yalnız çıkılmamalı.<br />

Orada görüp de en çok aklınızda kalan, unutamadığınız<br />

ne var?<br />

Antalya’nın kuzey batısında Bey Dağları sırasının bir<br />

parçası olan Bakırlı Dağı’nn yamacından giden 1800<br />

metre irtifada bir patikada yol alıyordum. Sağ<br />

tarafımdaki yamaç, sol tarafımda oldukça dik eğimle<br />

aşağıya doğru devam ediyordu. Güneşli bir gündü,<br />

birdenbire üzerimde bir karaltı belirdi. Hava resmen<br />

karardı. Başımdaki kask gözün normal görüş açısını<br />

daraltıyor doğal olarak. Ne olduğunu anlayabilmek için<br />

kafamı kaldırdığımda gördüğüm manzara hala fotoğraf<br />

gibi gözümün önünde. Dev bir kuşun gövdesi ve kanadı<br />

üzerimden geçiyordu. Herhalde başımın 1 metre kadar<br />

üzerinden geçip yamaçtan aşağıya doğru dalışına devam<br />

etti. Sonra büyük bir hızla yükselmeye başladı. Ben şoku<br />

atlatıp motosikleti durdurup fotoğraf makinesini<br />

çıkartana kadar baya bir irtifa almıştı. Ama yine de<br />

birkaç kare yakalayabildim. Kanat açıklığı yaklaşık 2 metre olan muhteşem bir kartaldı.<br />

33


Toroslar'ı seçmenizde çocukluğunuzun hatıralarının etkisi olmuş, peki tekrar böyle bir<br />

gezi hedefiniz var mı? Varsa nereyi seçmeyi düşünürsünüz?<br />

Gezmeyi seven ve bunun tadını almış bir insanın en az yirmi ayrı gezi hayali ve planı<br />

vardır. Her birisi, bir diğerinden daha az ilginç değildir. Benim de birçok planım var tabii.<br />

Kimisi belki hayalden öteye gidemeyecek, kimisi ise gerçekleştirilebilecek nitelikte. Ama<br />

planlama aşaması dahi insanı heyecanlandırıyor.<br />

Kitaptaki rotalar Batı ve Orta Toroslar’ın Mut’a kadar olan bölümünde. Orta Toroslar’ın<br />

Bolkar Dağları ve Aladağlar, yani Orta Toroslar’ın diğer bölümü ile Doğu Toroslar da en az<br />

bu bölge kadar güzel ve hem tarihsel hem de kültürel olarak çok zengin. Hatta Mersin’in<br />

ve Silifke’nin üst tarafında kalan bölgeler batı bölgelere göre coğrafi ve kültürel olarak<br />

daha bakir. O bölgede birkaç gezim oldu ama daha fazla vakit ayırıp gezmeyi planlıyorum.<br />

34


Kitabınızın son bölümlerinde Likya Yolu ve Transanatolia etkinliğine de değinmişsiniz.<br />

Likya Yolu genellikle yürüyüş için seçilen bir bölge. Burayı motorla gezmenin ne gibi<br />

avantajları ya da dezavantajları oldu?<br />

Likya yolu muhteşem bir güzergah.<br />

Michel Focault’un söylediği gibi ‘Rüyacı<br />

Dükkanları’ ile dolu bir güzergah.<br />

Yürüyerek 509 km. uzunluğundaki bu<br />

yol elbette yürüyüş için ideal.<br />

Motosikletle tümünü eksiksiz olarak<br />

kat etmek olası değil. Daha doğrusu iki<br />

yerde karşı tarafa geçiş mümkün değil.<br />

Bu nedenle bir tarafta son noktaya<br />

kadar gelip tekrar geri dönüp karşı<br />

tarafa başka bir yoldan geçerek o<br />

noktadan devam etmek sureti ile<br />

bitirdim. Motosikletle geçmenin<br />

avantajı çok çabuk bitirebilmek tabii.<br />

Yürüyerek hakkıyla bir ay süren bu<br />

rotayı motosikletle 4-5 günde bitirmek<br />

mümkün. Ama yine de ben bir kere<br />

daha yürüyerek geçmeyi deneyeceğim.<br />

Bende motor ile alıp başımı toroslara gitmek istiyorum diyenler için tüyolarınız nelerdir?<br />

İki Tüyom var. Hemen gitsinler. Ama yalnız çıkmasınlar.<br />

35


2010 yılında katıldığınız Transanatolia<br />

hakkında, bu organizasyona katılmak<br />

isteyenlere söyleyebilecekleriniz neler?<br />

Sadece 2010 yılında değil; 2011, 2012,<br />

2013 ve 2014 yıllarında da çeşitli araçlar<br />

ve organizasyon görevleriyle katıldım.<br />

Kitapta ilki olması nedeniyle 2010<br />

senesinde düzenlenen yarışta<br />

yaşadıklarımı anlattım. Bizzat gidip<br />

görmemekle beraber her ikisinde de<br />

bulunan yabancı pilotlardan duyduğum<br />

kadarı ile Dakar Rallisi’ne rakip olabilecek<br />

güzellik ve nitelikte bir organizasyon.<br />

Motosiklet, 4x4, ATV ile katılınabilecek<br />

yaklaşık 3000 kilometre kat edilen bir<br />

dayanıklılık ve navigasyon yarışı. İsteyen<br />

bivak kamp alanlarında geceleyerek ve<br />

yarışı CP (Check Point) lerde takip ederek<br />

izleyici olarak da katılabilir. Muhakkak<br />

görülmesi ve yaşanması gereken bir<br />

tecrübe.<br />

elinizde GPS İz Kayıtları var ama; dönüş,<br />

kavşak noktalarının bir dökümü yok.<br />

Bunları çıkartmak için ancak rotaların<br />

tümünü olmasa bile % 60’ını yeniden kat<br />

etmeyi gerekiyor. Yani işin içerisinde çok<br />

emek var. Ama tüm bunlardan da önemlisi<br />

tutku var. Bu tür bir kitap yazmanın en<br />

belirsiz tarafı, başarılı olup olmayacağını<br />

bilemiyorsunuz. Ancak tek bildiğiniz şey<br />

elinizde bir yol envanteri oluşuyor.<br />

Bu da bugünü yaşayan insanlara Toroslar’ı<br />

benim gördüğüm açıdan gösterme<br />

fırsatını sağlıyor. Bugünü görememiş<br />

gelecekteki insanlara ise geriye bakabilme<br />

olanağını verecek. Geriye bakıldığında bu<br />

kitapta olan birçok güzellik maalesef<br />

kaybolmuş olacak. Daha şimdiden<br />

kaybolanları dahi var. Dolayısı ile bu kitap<br />

yıllar sonra okunduğunda bugünün<br />

fotoğrafına bakılıyor olacak. Bu gidişle de<br />

o günün insanı ‘’Vay be ne güzel yerler<br />

varmış…’’ diyecek.<br />

Son olarak yıllar sonra kitabınız<br />

okunduğunda ne densin isterdiniz?<br />

Kitaptaki rotalar kitap yazmak için değil,<br />

görmek, keşfetmek için yapıldı. Kitap fikri<br />

çok sonra ortaya çıktı. Tüm bu gezilerin<br />

GPS İz Kayıtlarını bir arada açınca ortaya<br />

çıkan örümcek ağı görüntüsü kitap fikrini<br />

doğurdu. İşte sonradan böyle bir rehber<br />

kitap hazırlamak oldukça zor bir iş. Evet<br />

36


RÖPORTAJ<br />

Far Away From The Home<br />

Nilay KAHYAOĞLU<br />

www.farawayfromthehome.com<br />

17 Yaş<br />

İçin<br />

Afrika<br />

Lianne, 17 yaşında Hollandalı güler yüzlü, pırıl pırıl bir genç kız. O<br />

kadar masum ki Afrika'da tek başına seyahat ederken onun yerine<br />

ben tedirgin oluyorum. Zanzibar'da yaklaşık 10 gün beraber vakit<br />

geçirdik.<br />

O eve giden uçağı için Dar Es Salaam'a<br />

dönünce diğer arkadaşlarımın başına<br />

gelen bir olay hakkında mesaj attım:<br />

‘’Lianne, lütfen dikkatli ol, hosteldeki<br />

Alman grubun başına Dar'da çok kötü bir<br />

olay gelmiş. Bindikleri taksiye doluşan<br />

Afrikalılar, onları zorla atmye götürüp<br />

paralarını almış, üstelik kızlardan birinin<br />

yüzüne de yumruk atmış!’’ Lianne cevap<br />

verdi: ‘’Kafede tanıştığım biri beni taksiyle<br />

havaalanına bırakmak istiyor, sence ne<br />

yapmalıyım?’’. Ben de onun seyahat için<br />

yeterince deneyimli hale geldiğini, sadece<br />

hislerine güvenmesi gerektiğini yazdım.<br />

37


İçimden taksinin plakasını fotoğrafını çekip atsa bari diye geçiriyorum ama yok böyle<br />

şeyler anca Türk filmlerinde olur, güldürme kızı. Israrla havaalanına sağ salim gidince<br />

yazmasını istiyorum, 2 gün hiç bir şekilde yanıt alamıyorum. 2 gün sonra gelen yanıt:<br />

‘’Nilay beni uyardığın için teşekkür ederim ama o insanlar beni atmye götürüp ailemin<br />

banka hesabından 3500 euro çekti! Üstelik telefonumu ve çantamdaki değerli her şeyi de<br />

aldı!’’.<br />

(Korkup orada polise gidip durumu bildirmediği için de seyahat sigortasından hiçbir<br />

şekilde bu parayı geri alamayacağını öğrendi!)<br />

Bize kendinden bahseder misin?<br />

Selamlar. Ben seyahat etmeyi (özellikle seyahat etmeyi!), yeni şeyler görmeyi, yeni<br />

kültürler deneyimlemeyi, şiir yazmayı çok seven ve 17 yaşında bir kızın genel olarak<br />

yaptığı (sosyal medyada takılmak gibi) şeyleri yapan biriyim.<br />

İlk seyahatin ve ilk yalnız seyahatin nereye ne zamandı?<br />

Tam olarak hatırlamıyorum ama sanırım kayak yapmaya gitmiştik. Henüz 3 aylıkken<br />

gittiğimiz ilk yurt dışı gezimde, ailem evde oturup bana bakmayı görev olarak görmüştü.<br />

Kesinlikle çok sevmiştim. İlk yalnız seyahatim ise bu yaz (2015) Lizbon'a yaptığım geziydi.<br />

Babam da aynı şehirdeydi ama yine de ilk kez bir şehri günlerce tek başıma gezdim ve çok<br />

beğendim. Bu gezi dışında tek başıma sadece Afrika'da bulundum ve Afrika sonrası<br />

Hollanda’ya yakın bazı ülkelere arkadaşlarımla gitmeyi planlıyorum.<br />

Neden yalnız seyahat etmek için Afrika'yı tercih ettin?<br />

Komik bir hikaye… Aslında hiç aklımda yoktu. Benim yaşımda biri Amerika'da kendi<br />

başına otel ve uçak rezervasyonu yaptıramıyor. (Çünkü Amerika Birleşik Devletleri'nde<br />

reşit olma yaşı 21.) Ben de bu yüzden Afrika'ya gelmeyi tercih ettim. Biliyorum böyle<br />

bakınca çok anlamsız geliyor. Yine de işlerin bu yönde gelişmesinden çok memnunum.<br />

Afrika bana Amerika'nın katacağı deneyimden çok fazlasını kattı ve Afrika'da seyahat<br />

etmek başlı başına gerçek bir deneyim. Afrika'da insanlar çok iyi ve yardımsever.<br />

Afrika'nın sadece tozlu bir kıta olmadığını görmek gözlerimi açtı.<br />

Yaşın düşünülünce Afrika'da seni zorlayan şeyler oldu mu?<br />

38


Afrika'da seyahat ederken hiç<br />

zorlanmadığımı söyleyebilirim. (En<br />

azından yaşla ilgili bir zorlanma söz<br />

konusu değildi.) Sınırda vize<br />

kontrollerinde yaşadığım ufak stresi<br />

saymazsak. Genç olduğum için herkes<br />

yardım etmeye çalışıyordu ve sınırdan<br />

geçmek de çok kolaylaşmıştı. Bazen<br />

öğrenci indirimlerinden yararlandım,<br />

bazen de insanlar 'orada bekleyen genç<br />

yalnız kız' profilime üzülüp yardım<br />

etmeye çalıştı. Yaşça büyüklerden ve<br />

deneyimli yalnız gezginlerden daha fazla<br />

evi özlüyordum ama geri kalan her şey 17<br />

yaş hiç problem olmadı. (Tabii bir de 20<br />

kadar erkek bana evlenme ya da<br />

arkadaşlık teklif etti.)<br />

Peki İngilizce? Biliyorum ki bir Hollandalı<br />

olarak, İngilizce ana dilin değil. Tek başına<br />

seyahat edebilecek kadar İngilizce’yi nasıl<br />

öğrendin?<br />

Ben İngilizce’yi her zaman çok havalı bir<br />

dil olarak gördüm. Beş yaşından beri,<br />

izlediğim programlar İngilizce ve<br />

altyazılıydı. Bu bana gerçekten çok yardım<br />

etti. Ayrıca 14 yaşındayken İngilizce<br />

ağırlıklı bir okula geçtim ve harika bir<br />

İngilizce öğretmenim vardı. Sosyal<br />

m e dya d a g e ç i rd i ğ i m s a a t l e r i d e<br />

unutmamak lazım! İngilizce’nin tüm<br />

dünyadan insanları birleştirmesi<br />

gerçekten çok güzel.<br />

Seyahatlerini nasıl finanse ediyorsun?<br />

Okuldaki son sınıfımda, şeker ve waffle<br />

satarak para kazandım. Aslında gerçekten<br />

severek yaptım. Okul zorlamaya<br />

başlayınca işten ayrılmak zorunda kaldım.<br />

Seyahatim için ayrılma tarihim önce<br />

Temmuz sonra Ağustos oldu ve yeni bir<br />

işe başlamak mantıklı gelmedi. Sonunda<br />

seyahatim için harcadığım parayı;<br />

mezuniyet hediyesi biraz para ve ailemden<br />

aldığım borç ile karşıladım. (Keşke hepsini<br />

ben karşıladım diyebilseydim ama sonuçta<br />

h a l a a i l e m e o p a r a y ı ö d e m e k<br />

zorundayım.)<br />

39


Motosiklet Çantaları<br />

Gsm: (505) 547 2268<br />

40


DIABLO ROSSO III<br />

DIABLO lastik ailesinin son üyesi ve ünü dillere destan olmuş<br />

DIABLO ROSSO II'nin doğrudan halefi, yolda kullanılmak üzere<br />

yarış pistinden doğdu ve iddialı olduğu özellikleri ise kullanım, üst<br />

düzey yol tutuş ve uzun ömürlü performans.<br />

Pirelli, DIABLO lastik<br />

ailesinin yeni üyesi olan ve bir<br />

yol lastiğinin sunduğu<br />

performansı bir üst düzeye<br />

taşıyan DIABLO ROSSO III'ü<br />

gururla sunar.<br />

DIABLO ROSSO III , DIABLO<br />

ROSSO II'nin doğrudan<br />

halefidir, fakat sportif sürüş<br />

standardını daha da yükseğe<br />

çekmektedir. Selefinin<br />

niteliklerini kullanım, yol<br />

tutuş ve uzun ömürlü<br />

performans bakımından<br />

güçlendirerek daha da ileriye<br />

taşımaktadır.<br />

41<br />

Önemli teknolojik ekipmanlar<br />

ve elektronik kontrol<br />

sistemleri ile tanımlanan son<br />

nesil güçlü yol<br />

motosikletlerine takılmak<br />

üzere tasarlanmış ve<br />

geliştirilmiş olan DIABLO<br />

ROSSO III yolda kullanım için


pistlerden doğan bir lastiktir,<br />

çünkü Resmi Lastik<br />

Tedarikçisi sıfatıyla son 12<br />

yıldır katıldığı FIM Superbike<br />

Dünya Şampiyonasında<br />

Pirelli'nin yaptığı ve elde<br />

ettiği tüm araştırmalardan ve<br />

teknik bilgilerden<br />

faydalanmaktadır.<br />

kontrol gibi en gelişmiş<br />

güvenlik sistemleri ile<br />

donatılan motosikletlerde<br />

k u l l a n ı l a n t a s a r ı m v e<br />

teknolojide büyük değişimler<br />

gördük.<br />

motosikletlerin ve günümüz<br />

motosiklet sürücülerinin<br />

ihtiyaçlarını mükemmel bir<br />

şekilde karşılayacak olan;<br />

DIABLO ROSSO serisinin en<br />

son evrimini temsil eden bir<br />

lastik.<br />

Supersport Segmentinin<br />

Evrimi<br />

Yeni çıplak motor satışlarına<br />

ait elimize ulaşan veriler<br />

gösteriyor ki, geçmişten beri<br />

yüksek performans veren bu<br />

sektörde geniş çaplı bir<br />

büyüme gözlenmekte.<br />

Bu segment, supersport<br />

motosikletler ile birlikte,<br />

sürekli bir evrim içindedir:<br />

son birkaç yılda git gide daha<br />

da güçlenen ve elektronik<br />

sistemlerle yönetilen ve çekiş<br />

Aynı zamanda motosiklet<br />

sürücülerinin de ihtiyaçları<br />

değişti ve artık sürücülerin<br />

beklentileri çok daha fazla.<br />

Artık bir lastiğin sadece<br />

"sportif" olması yeterli değil:<br />

burada anahtar özellik çok<br />

yönlülük, çünkü uzun ömürlü<br />

performans sunmalı, kuruda<br />

olduğu kadar ıslakta da iyi<br />

olmalı ve ayrıca uzun ömürlü<br />

olmalı.<br />

Tam olarak bu nedenlerle<br />

Pirelli yeni DIABLO ROSSO<br />

III'ü tasarlamaya karar verdi:<br />

yol performansını sonraki<br />

aşamaya taşıyacak;<br />

DIABLO Serisi: Bir<br />

Numaraların Ailesi<br />

DIABLO markası daima<br />

Pirelli'nin 'sportif' motosiklet<br />

lastikleri dünyasındaki<br />

faziletini temsil etmiştir.<br />

Supersport segmentine 2002<br />

yılında tanıtılmasından sonra,<br />

DIABLO ailesi hızla<br />

e v r i m l e ş e r e k , Ya r ı ş t a n<br />

Supersport'a, 16 lastik modeli<br />

ile başka birçok pazar<br />

segmentinde yer aldı.<br />

DIABLO markası neredeyse<br />

onbeş yıllık tecrübe, teknoloji<br />

ve otorite kabul edilen uzman<br />

dergilerin yaptığı<br />

42


karşılaştırmalı lastik testleri<br />

ve uluslararası öneme sahip<br />

yarış zaferleri ile<br />

övünmektedir. On yılı aşkın<br />

bir süredir, önde gelen<br />

motosiklet üreticileri<br />

DIABLO serisi lastikleri<br />

orijinal ekipman olarak<br />

seçerken uluslararası basın da<br />

DIABLO ürünlerini mihenk<br />

taşı olarak almaktadır.<br />

DIABLO serisi içinde<br />

DIABLO ROSSO markası<br />

yo l d a s p o r t i f k u l l a n ı m<br />

amaçlanarak tasarlanmış<br />

ürünleri belirtir; DIABLO<br />

ROSSO III başarılı markanın<br />

hikayesine devam etmek<br />

üzere bu önemli geçmişi<br />

üzerinde taşımaktadır.<br />

DIABLO ROSSO III'ün<br />

Doğuşu<br />

Pirelli, 2004 yılından beri FIM<br />

Superbike Dünya<br />

Ş a m p i y o n a s ı n ı n t ü m<br />

sınıflarında Resmi Lastik<br />

Tedarikçisidir ve geçen sene<br />

bu göreve 2018 yılına kadar<br />

d e v a m e d e c e ğ i<br />

doğrulanmıştır. Pirelli ile FIM<br />

Superbike Dünya<br />

Şampiyonası takımları ve<br />

sürücüleri arasındaki teknik<br />

ortaklık, 12. yılına girerken,<br />

P i re l l i i s e u l u s l a ra ra s ı<br />

seviyede motorsporları<br />

tarihinden en uzun süreli<br />

kontrol lastiği tedarikçisi<br />

olma rekoru ile<br />

övünmektedir. Pirelli, seri<br />

ü r e t i m d e n g e l e n<br />

motosikletlerin kullanıldığı<br />

Ş a m p i y o n a y ı s a d e c e<br />

yarışlarda kullanılan değil,<br />

aynı zamanda, dünyanın her<br />

43<br />

yerinde motosiklet sürücüleri<br />

tarafından günlük hayatta<br />

kullanılan birçok ürünü<br />

geliştirmek için bir test<br />

zemini haline getirmiştir.<br />

İtalyan lastik şirketinin artık<br />

sloganı olan “Yarıştığımızı<br />

satar, sattığımız ile yarışırız”<br />

ilkesinden ilham alarak,<br />

Pirelli yarış faaliyetleri için<br />

geliştirilmiş bazı patentleri ve<br />

malzemeleri yolda kullanım<br />

amaçlı normal seri üretim<br />

ürünlere uygulayarak bu<br />

Şampiyonada kazanılan tüm<br />

deneyimin meyvesini almayı<br />

başarmıştır.<br />

Yeni DIABLO ROSSO III<br />

projesinin tamamı, Pirelli'nin<br />

FIM Superbike Dünya<br />

Şampiyonasında kazandığını<br />

büyük deneyimin son<br />

ürünüdür: bu yeni ürünün<br />

dayandığı tasarım teknolojisi,<br />

yapı malzemeleri ve hamur<br />

karışım süreci, Superbike'lar<br />

için kullanılanlarla aynıdır.<br />

DIABLO ROSSO III'ün Güçlü<br />

Yanları ve Motosiklet<br />

Sürücülerine Sunduğu<br />

Avantajlar:<br />

DIABLO ROSSO III DIABLO<br />

ROSSO II evriminin sonraki<br />

adımıdır ve son birkaç yılda<br />

Pirelli'nin Superbike Dünya


Şampiyonasında elde ettiği<br />

teknik bilgiler ile birlikte son<br />

teknolojileri, en devrimsel<br />

malzemeleri ve en yenilikçi<br />

süreçleri bir araya<br />

getirmektedir. Pirelli<br />

mühendisleri, bir supersport<br />

lastikte eşi benzeri<br />

görülmemiş performans<br />

düzeyini yakalamak için tüm<br />

bu unsurları daha da<br />

güçlendirmiştir. DIABLO<br />

RO S S O I I I , t ü m ö m r ü<br />

boyunca uzun süreli ve tutarlı<br />

performansı sağlamak üzere<br />

kullanımı büyük oranda<br />

iyileştirir ve ıslak zeminde<br />

mutlak yol tutuş ve<br />

performans sunmaktadır.<br />

DIABLO ROSSO III yeni<br />

profiller, en yeni nesil<br />

malzemeler, yenilikçi bir yapı,<br />

yeni hamurlar ve doğrudan<br />

DIABLO Supercorsa'dan<br />

türetilmiş bir diş deseni<br />

sunmaktadır.<br />

DIABLO ROSSO III ana<br />

teknik özellikleri:<br />

1) Supersport lastik<br />

segmentinde mihenk taşı<br />

olacak kilometre ömrü<br />

sunarken her türlü yol<br />

koşulunda tutuş sağlayan<br />

silikayı yüksek oranda içeren<br />

çift hamurlu arka lastik.<br />

2) Yarışlardan türetilmiş<br />

profiller.<br />

3) Halihazırda DIABLO<br />

Supercorsa'da mevcut olan<br />

"yıldırım" sembolünün bir<br />

evrimi olan diş deseni.<br />

Bu özellikler ise DIABLO<br />

ROSSO III'ün motosiklet<br />

sürücülerine aşağıdaki<br />

avantajları sunması anlamına<br />

gelmektedir:<br />

1) Spor altyapısından gelen<br />

k u l l a n ı m ö z e l l i k l e r i<br />

motosiklet sürücüsüne<br />

motorda güçlü bir güvenlik ve<br />

güvenilirlik hissi olarak<br />

yansır. Bu da, viraja hızlı<br />

yatma kabileyeti ve viraj<br />

boyunca kararlılığın temel<br />

teşkil ettiği Dünya Superbike<br />

Şampiyonasından türetilen<br />

profil ve yapı özelliklerinin<br />

bir arada kullanılması ile<br />

mümkün olmuştur.<br />

2) Yeni malzemeler ve diğer<br />

segmentlerde elde edilen<br />

deneyim sayesinde sadece,<br />

44<br />

pirellinin tarihinde tüm<br />

rakiplerine referans noktası<br />

olduğu kuru zeminde değil,<br />

aynı zamanda artık ıslak<br />

zeminde de sunduğu<br />

benzersiz yol tutuş. Artık<br />

sadece kuru zeminde sunulan<br />

mükemmel nitelikler yeterli<br />

değil, çünkü motosiklet<br />

s ü r ü c ü l e r i t ü m h a v a<br />

koşullarında daha iyi<br />

performans ve daha geniş bir<br />

çalışma sıcaklığı aralığı talep<br />

ediyor.<br />

3) Uzun süreli performans<br />

tutarlılığı çünkü lastiğin<br />

nitelikleri uzun ömürlüdür<br />

ve lastiğin ömrünün<br />

tamamı boyunca tam<br />

anlamıyla kullanılabilir ve<br />

korunur.<br />

DIABLO ROSSO III'ün Hedef<br />

Kitlesi ve Motosikletler<br />

Yeni DIABLO ROSSO III, çok<br />

iyi kullanım, mükemmel<br />

düzeyde yol tutuş ve uzun bir<br />

boyunca sürekli sabit yüksek<br />

performans sunabilen bir yol<br />

lastiği isteyen en talepkar<br />

sürücüleri bile tatmin<br />

edebilecek kapasitededir.<br />

Daha spesifik olarak, DIABLO<br />

ROSSO III özellikle


motosikletini sportif ve<br />

hevesli bir tarzda kullanmayı<br />

seven sürücüler için yarış<br />

pistinde alınan hazları yolda<br />

da almalarını sağlamak üzere<br />

tasarlanmıştır.<br />

DIABLO ROSSO III<br />

sadece çıplak,supersport<br />

motosikletlilere değil, aynı<br />

zamanda motorunu, virajlı<br />

yollardan dağ geçitlerine her<br />

türlü koşulda ve ortamda<br />

kullanan her zaman daha<br />

fazla yatış açısı arayan<br />

supertourer motosiklet<br />

sahiplerine de hitap<br />

etmektedir. Bu tip sürücüler<br />

m o t o s i k l e t l e r i n i h e m<br />

günübirlik viraj turları hem<br />

de haftasonları hafif yükle<br />

(bagaj) ve bazen artçı ile<br />

orta/uzun mesafeli turlarda,<br />

ama her zaman yüksek<br />

performans arayışı içinde<br />

kullanmaktadır.<br />

Son olarak DIABLO ROSSO<br />

III, en aşırı kullanımda bile<br />

utandırmıyor: ara ara piste<br />

çıkmayı seven kullanıcılar da<br />

yol için tasarlanan fakat<br />

yarıştan türetilen bir ürün<br />

sunduğu müthiş kullanımı<br />

takdir edebilecektir.<br />

DIABLO ROSSO III Diş<br />

Deseni: Yıldırım<br />

Kolayca görüldüğü üzere, yeni<br />

DIABLO ROSSO III'ün<br />

deseni, doğrudan, çok iyi<br />

bilinen ve belli bir itibara<br />

sahip DIABLO<br />

Supercorsa'dan türetilmiştir<br />

ve yol kullanımına uygundur.<br />

Pirelli mühendisleri, desen<br />

üzerinde tipik ve ayırt edici<br />

"yıldırım" şeklini<br />

bulundurmanın önemli<br />

olduğunu düşünmüştür,<br />

çünkü rekabetin ve<br />

agresifliğin bir ifadesi olarak<br />

tanınmaktadır. Oluklar,<br />

kompakt diş deseni, dolu ve<br />

boş alanlar arasında iyi bir<br />

denge ve mükemmel su<br />

tahliyesi sağlamak için<br />

mümkün olan en iyi çözümü<br />

temsil etmektedir.<br />

Olukların yerleşimi ve<br />

doğrultusu aşınma<br />

dalgalarına neden olan<br />

kuvvetleri keserek, daha<br />

düzenli aşınmaya ve hamurun<br />

maruz kaldığı gerilimi<br />

azaltmaya yönelik olarak<br />

aşınma dalgalarını takip eder.<br />

Yerleşim ve doğrultu, aynı<br />

zamanda, suyun dağıtılması<br />

bakımından da oldukça<br />

etkilidir ki bu da DIABLO<br />

ROSSO III'ü ıslak zeminde<br />

45<br />

de fazlasıyla güvenli ve<br />

yüksek performanslı bir lastik<br />

yapmaktadır.<br />

DIABLO ROSSO II'nin<br />

DNA'sına ve Pirelli'nin yakın<br />

zamanda piyasaya sürdüğü<br />

tüm diğer ürünlere sadık<br />

kalarak, desenin omuz<br />

kısmında (lastiğin<br />

kenarlarında) ürünün adı ile<br />

birlikte diş desenine özgü<br />

olan "yıldırım" sembolünü de<br />

g ö r e b i l i r i z ; b u d a s o n<br />

j e n e r a s y o n D I A B L O <br />

serisinin aile hissini<br />

bütünlemektedir. Diğer Pirelli<br />

ürünleri ile başka bir bağlantı<br />

da yeni DIABLO ROSSO III,<br />

arka lastiğin ortasında<br />

konumlandırılmış 0,3 mm<br />

derinliğinde "D" harfi<br />

(DIABLO'un D'si) ile<br />

işaretlenmiştir.<br />

DIABLO ROSSO III<br />

Hamurları<br />

YeniDIABLO ROSSO III'ün<br />

hamurları performansı git<br />

gide artan motosikletlerin ve<br />

her zaman çok yönlü ve hem<br />

kuru hem de ıslak yollarda<br />

üstün performans kabiliyeti<br />

ile birlikte uzun kilometre<br />

ömrüne sahip l a stikler<br />

isteyen günümüzün<br />

motosiklet sürücülerinin


ihtiyaçlarını karşılamak üzere<br />

tasarlanmıştır. Bu sebeple<br />

yeni DIABLO ROSSO III'te<br />

kullanılan hamurlarda Pirelli<br />

mühendisleri mevcut silika<br />

oranını ayarlamak için çokça<br />

uğraş vermiştir.<br />

Özel ve patentli karıştırma<br />

prosesi sayesinde, Pirelli,<br />

elementlerin birbirine<br />

tutunmasını iyileştiren ve<br />

böylece eşi benzeri olmayan<br />

bir homojenlik sağlayan en<br />

yeni nesil yağlar, reçineler ve<br />

polimerler ile birlikte yüksek<br />

silika oranına sahip yenilikçi<br />

hamurlar geliştirmiştir.<br />

Arka lastik çift hamurludur ve<br />

geniş kenarları yüksek yol<br />

tutuşa hamura ve ortası da<br />

uzun kilometre ömrü sunan<br />

bir hamura sahiptir. Daha<br />

ayrıntılı açıklamak gerekirse,<br />

profil 40-20-40 oranında<br />

b ö l ü n m ü ş o l u p y ü k s e k<br />

performanslı kenar hamuru,<br />

tüm desenin toplam %80'ini<br />

kaplarken ortada kalan<br />

%20'lik kısımda kararlılık ve<br />

uzun kilometre ömrü sunan<br />

bir hamurdan ibarettir.<br />

Bu düzenleme ile, yatma<br />

aşaması başlar başlamaz yol<br />

tutuşu sağlayan kenar<br />

hamuru, virajlara yatarken<br />

mükemmel tutuş ve sürücüye<br />

büyük güven vermektedir. Bu<br />

da lastiğin kenar kısımlarında<br />

%100 silika formülüne sahip<br />

bir hamur kullanılarak<br />

sağlanmıştır ve hem kuru<br />

hem de ıslak yollarda gerekli<br />

tüm yol tutuş sağlanmıştır.<br />

Kenar hamurları, alt<br />

katmandaki daha sert bir<br />

hamurla desteklenmektedir;<br />

bu da kararlılık ve virajlarda<br />

istenen çizgiyi koruma<br />

hassasiyeti gibi özellikleri<br />

lastiğe kazandırmaktadır.<br />

Lastiğin kenarlarında sadece<br />

alt katmanda bulunan bu<br />

hamur, lastiğin ortasında<br />

desenin yaklaşık 45 mm<br />

kadarını kaplayacak şekilde<br />

yüzeye kadar çıkmaktadır. Bu<br />

hamurda da yüksek oranda<br />

silika bulunmaktadır<br />

(%100'den az olsa da) ve<br />

yüksek hızlarda kararlılığı ve<br />

supersport lastik<br />

segmentinde mihenk taşı<br />

teşkil edecek bir kilometre<br />

ömrü sunar.<br />

Ön lastik ise %100 silika<br />

içerikli tek hamurdan<br />

ibarettir. Ön lastiği de çift<br />

hamurulu yapmama kararı,<br />

motosiklet sürücüne nitelikli<br />

geri bildirim ile birlikte üst<br />

düzey kararlılık sunan tek<br />

seçenek olduğu için önde tek<br />

hamurlu çözümde karar kılan<br />

Pirelli mühendislerinin<br />

doğrudan deneyimlerine ve<br />

yapılan çalışmalara<br />

dayanmaktadır.<br />

DIABLO ROSSO III Profilleri<br />

Genel olarak lastik profilinin<br />

asıl işlevi kullanımı<br />

etkilemektir.<br />

Bu durumda da yeni DIABLO<br />

ROSSO III, Pirelli'nin seri<br />

ü re t i m m o t o s i k l e t l e r i n<br />

46


yarıştığı Dünya Şampiyonası<br />

deneyimlerinden bir çok<br />

özelliği miras almıştır:<br />

profilleri doğrudan, cadde<br />

kullanımına da uygun<br />

olmasına rağmen Supersport<br />

ve Superstock sınıflarında<br />

k u l l a n ı l a n D I A B L O<br />

SUPERCORSA'dan<br />

türetilmiştir.<br />

Ön lastiğin profili, sürücüye<br />

anında viraja yatma imkânı<br />

sunup aynı zamanda ani yön<br />

değişimlerini mümkün<br />

kılarak kullanımı daha da<br />

iyileştiren çok radiuslu bir<br />

profil gelişimi ile karakterize<br />

edilmektedir.<br />

DIABLO ROSSO II ile<br />

karşılaştırıldığında, yatarken<br />

daha fazla temas alanı ve<br />

daha kararlı bir yatış sunmak<br />

üzere profili orta kısmında<br />

daha yüksektir ve kenarları<br />

daha geniştir.<br />

Aynı zamanda yanak<br />

yüksekliği 3 mm kadar<br />

artırılarak yanağın viraj çıkışı<br />

ivmelenmelerinde daha fazla<br />

esnemesi sağlanmış ve çekişe<br />

büyük destek verilmiştir.<br />

Arka lastik de ön lastik ile ayı<br />

düzeni ve geometiyi takip<br />

ederek her iki lastiğin de<br />

mükemmel dengeli<br />

s e n k ro n i z e b i r ş e k i l d e<br />

hareket etmesini sağlar.<br />

DIABLO ROSSO III Yapısı<br />

Yeni DIABLO ROSSO III'ün<br />

radyal karkası, profili<br />

korumak için oldukça rijittir<br />

ve hamurun asfaltı daha fazla<br />

tutmasını sağlar. DIABLO<br />

Supercorsa'da kullanılana çok<br />

benzer olarak, yüksek<br />

performanslı Rayon'dan (suni<br />

47<br />

ipek) yapılmıştır; bu sayade<br />

hızlanma ve yükün<br />

oluşturduğu yüksek stres<br />

kuvvetleri sırasında şeklini<br />

koruyabilmektedir.<br />

Kuşağın yoğunluğu da, asfalt<br />

pürüzlülüğünü soğurma<br />

özelliklerini rijitlik ile<br />

dengelemek üzere<br />

ayarlanmıştır, böylece daha iyi<br />

temas ve güven hissi<br />

vermektedir.


DIABLO ROSSO III Ölçüleri<br />

Yeni DIABLO ROSSO III Ocak 2016'den<br />

itibaren aşağıdaki ebatlarda satışa<br />

sunulacaktır:<br />

48


Olmak ya da olmamak, işte bütün meselemiz bu<br />

Motosiklet bir tutkudur, bir aşktır derken aslında bir hayli tehlikeli<br />

de buluruz ve bu durumunu kendimize açıkça söyleyemeyiz.<br />

Gerçekten durum böyle midir? Toplumda motosikletle uzaktan<br />

yakından alakalı olmayan insanlarda ortak düşünce TEHLİKELİ<br />

olduğudur. Peki ya biz motosiklet kullanıcıları farklı mı<br />

düşünüyoruz acaba?<br />

SDR güvenli motosiklet<br />

sürüş kursu eğitmeni<br />

Serdar DÖNER<br />

Hep birlikte empati yapalım.<br />

Pek çok motosiklet kullanıcısı aslında sevdiklerinin motosiklet<br />

kullanmasından endişe duyar, motosiklet kullanmasını istemez,<br />

hatta karşı çıkar. Bu kişiler genelde en yakınımızdaki insanlardır.<br />

Sevdiğimiz, değer verdiğimiz, kıymetlilerimiz, kardeşlerimiz ya da<br />

evlatlarımızdır. Genelde onların motosiklet kullanmasını<br />

istemeyiz. İkna edemediğimiz durumlarda, motosikletin<br />

tehlikelerini ve risklerini anlatırız. Pek çok tehlikesini anlatırken<br />

en sonunda, en acısını kendimiz söyleriz: ÖLÜM.<br />

“Peki sen neden kullanıyorsun?” sorusuna verdiğimiz cevap: “Tabii<br />

ki ben bunu kullanmasını biliyorum.”dur. Acaba gerçekten biliyor<br />

muyuz? Emin misiniz?<br />

Kendi endişe ve korkularımızla acaba yüzleşiyor muyuz? Oysa<br />

hepimiz biliyoruz ki bugüne kadar bu sevdada kaybettiğimiz<br />

arkadaşlarımız aslında acemi tabir ettiğimiz kullanıcılar değillerdi<br />

ki. Maalesef hayatın makarası yok, yaşamı geri saramıyoruz. Böyle<br />

bir imkanımız olsa acaba o korkunç ve hayattan bizi koparan o<br />

talihsiz anı, zamanı durdurabilsek hangi hataları bir daha<br />

yapmamak ve bu hataların çarelerini üretmek için neler<br />

yapmazdık?<br />

En iyi pilot her zaman piste teker koyan pilottur derken kendimiz<br />

için neden sağ kalmayı, ölünceye kadar değil; yaşlanıncaya kadar<br />

motosiklet kullanma yöntemini seçmeyiz? Bu işin fıtratında ölüm<br />

49


vardır der kabul ederiz. İnsan Azrail’e,<br />

şeytana neden aşık olur ki?<br />

Olası bir kazayla karşılaşmamak için aslında<br />

iki şeye ihtiyacımız var; birbirinden<br />

ayrılmaması gereken ikili: ZAMAN VE<br />

MESAFE…<br />

Zaman düşünme ve ne yapacağımıza karar<br />

vereceğimizin süresini sağlarken bir yandan<br />

da kendimizi korumak adına reflekslerimizi<br />

uygulamak için yeterli vakti kazandırır.<br />

Tehlikeye olan mesafemiz bize zamanı<br />

kazandırır. Düşünme ve ne yapacağımıza<br />

karar verme süresini rahatlıkla kullandırır<br />

ya da bir şeyler yapmak için yeterli<br />

zamanımız yoktur. En çaresiz olduğumuz<br />

anda olması muhtemel öyle kötü bir<br />

durumla yüz yüze geliriz ki; olayın gelişimi<br />

ve bitiş anına kadar tamamen şanstan ya da<br />

şansızlıktan bahsedebiliriz.<br />

Burada en önemli durum; doğru düşünme ve<br />

düşündüğümüzü uygulayabilme<br />

becerilerimiz. Motosiklet üzerinde<br />

düşündüklerimizi, kararlarımızı<br />

uygulayabilme becerisine sahip miyiz? Gazı<br />

veriyorum gidiyor bu alet durumundaysak<br />

bu, gerçekte büyük tehlikenin içerisinde<br />

olduğumuzun resmidir. Beklemediğimiz ve<br />

ummadığımız bir tehlike ile karşılaşıncaya<br />

kadar sorun yaşanmayacaktır. Ya o tehlikeli,<br />

beklemediğimiz durumla karşılaşınca…<br />

Gaz kolu elimizde istediğimiz hızlarda<br />

gidebiliriz. Peki ya isteyerek kullandığımız<br />

hızda, istediğimiz zaman durabiliyor muyuz?<br />

Tehlike anında uygulayabileceğimiz<br />

yöntemlerden en önemli iki tekniği tam<br />

manası ile kullanabilme becerisine sahip<br />

miyiz: ACİL FREN –ENGELDEN KAÇMA<br />

TEKNİĞİ.<br />

NEYİ BİLMEDİĞİMİZİ BİLMEMEK!<br />

Motosiklet tehlikeli bir araç mıdır?<br />

Yoksa tehlike onu kullanan kişiden mi<br />

kaynaklanır?<br />

Ya da trafikteki diğer araçlar mı motosiklete<br />

tehlike yaratır?<br />

Mesela motosikletin kendi mekanik<br />

yapısından kaynaklı tehlikeler var mıdır?<br />

Mevsimsel değişik gösteren riskler, hava ve<br />

bölge şartları, yol yüzeyi gibi dış<br />

etmenlerden kaynaklı tehlikeler acaba var<br />

mıdır?<br />

Yukarıdaki sıralı tehlikelerden hiçbiri diğer<br />

bir tehlikeyi önemsiz kılmaz. Biniciden<br />

kaynaklı tehlikelere verilebilecek en çarpıcı<br />

örnek olarak, motosikletin park halindeki<br />

durumunu söyleyebiliriz. Kendi başına<br />

garajımızda öylece duran motosiklet kime<br />

zarar verebilir ki? En fazla bizden habersiz<br />

meraklı ve bilinçsiz birisi motosikletimizi<br />

yan sehpadan kaldırır, ağırlığını kontrol eder,<br />

üzerine oturmaya çalışır ve düşebilir. Ya da<br />

sıklıkla başımıza gelen bir kedinin selemizi<br />

yatak olarak kullanması. <br />

50


Motosikleti sürmeye başladığımız andan<br />

itibaren trafikteki diğer araçlarla birlikte<br />

aynı yolları kullanırız. Ancak umarsız ve<br />

bencilce araç kullanan taksi, otobüs, kamyon<br />

gibi araç sürücülerinden kaynaklı tehlikeler<br />

baş göstermeye başladığı andan itibaren<br />

endişeleniriz. Genel ortak düşüncemiz, biz<br />

motosiklet binicilerinin başkalarına<br />

zararımız olmadığı ve çok saygın ve bilinçli<br />

bir şekilde araç kullandığımız yönündedir.<br />

Ayrıca bizlerin tehlikelere açık araçlarda<br />

olduğumuzu, herhangi bir kaza durumunda<br />

d i ğ e r a r a ç s ü r ü c ü l e r i n d e n v e y a<br />

yolcularından çok daha fazla zarar<br />

görebileceğimizi düşünür ve onlardan bizleri<br />

kayırıp kollamalarını, zor durumlara<br />

sokmamalarını bekleriz. Pek çok diğer araç<br />

sürücüleri, bizleri birlikte kullandığımız<br />

yollarda fazlalık gibi görür, bazıları da<br />

tehlikeli bulur ve uzaklaşmak ister. Bazı<br />

sürücüler de şu garip düşüncenin<br />

saplantısındadır; yollar bir tek onlar için<br />

yapılmış ve onların sorumluluk alanları. Biz<br />

motosiklet sürücülerini gördüklerinde sanki<br />

maç oynadığı sahaya atlayan seyirci<br />

muamelesi yaparlar.<br />

Son yıllarda teknolojik gelişimlere çok çabuk<br />

uyum sağladık. Aksiyon kameralarını satın<br />

almaya ve sürüşlerimizde bolca çekim<br />

yapmaya başlayınca internette, sosyal<br />

paylaşımlarda içine düştüğümüz olumsuz<br />

durumları bir bir yayınlar olduk.<br />

Camiamızda herkesin, birbirleriyle aynı veya<br />

yakın endişeleri taşıdığını hepimiz biliriz.<br />

Trafikte bizleri tehlikeye sokan diğer araç<br />

sürücülerini deşifre etme adına veya haksız<br />

olduğunu düşündüğü tehlikeli duruma karşı<br />

karşıya kaldığını gösteren bu paylaşımlara,<br />

hep birlikte yüksek sesle zaman zaman<br />

hakarete varan cümlelerle eleştirilere<br />

başladık. Genelde karşı tarafı suçlayan<br />

yorumları okuruz. Geçmiş olsun demek<br />

adettendir tabii ki… Özeleştiri yapmaktan<br />

kaçınırız, aksi halde anında tepkileri<br />

üzerimize çekeriz. Acaba biz motosiklet<br />

sürücülerin de hatası var mıdır? Durumlarını<br />

analiz etmeden tek taraflı yargılamalarla<br />

sonuç almak mümkün müdür?<br />

Aslında eskiden beri yaptığımız şeyi; daima<br />

karşıyı suçlayan anlatımlarımızı, teknoloji<br />

sayesinde görsellerle anlatmaya başladık.<br />

“Bakın izleyin benim suçum var mı?”<br />

algılarına ortak olduk, hepimiz birden peşin<br />

hükümlü hakimler, savcılar olup çıktık.<br />

“Geçmiş olsun kardeş.” yazdıktan sonra,<br />

eskisi gibi yine karşıyı suçlamaya başladık.<br />

Tek taraflı yargımızın en büyük sebebi,<br />

videosunu yayınlayan motosiklet<br />

s ü r ü c ü s ü n ü h e p k e n d i y e r i m i z e<br />

koymamızdan, endişelerimizden kaynaklıdır.<br />

Ben olsaydım nasıl davranırdım durumları<br />

hep şiddet içerikli ağız-burun kırma lafları<br />

ve küfürlerle hafiften rahatlama durumlarına<br />

gireriz. Gerçekte işin doğrusu bu mu? Acaba<br />

motosiklet binicileri olarak daima haklı olan<br />

bizler miyiz?<br />

51


Bu duruma empati yapacak olursak<br />

“Motosiklet değil de otomobil ya da diğer<br />

araçları kullandığımız zaman trafikte zor<br />

durumda kaldığımız hiç olmadı mı? Olamaz<br />

mı? Diğer araç sürücüleri motosikletlere<br />

karşı gerçekten düşmanlar mı, saygısızlar<br />

mı? Acaba dört tekerliler birbirlerine çok<br />

daha mı saygılı davranıyorlar?” sorularına<br />

cevabımız “Hayır!” ise biz motosiklet<br />

sürücülerinin geliştirmemiz gereken<br />

davranış ve daha fazla farkındalıklar<br />

gerekmez mi? Diğer araçlardan kaynaklanan<br />

tehlikeleri nasıl bertaraf ederiz? Gerçekte bu<br />

tehlikeleri bertaraf etmenin yol ve<br />

yöntemleri var mıdır? Bunun üzerine<br />

araştırma ve çalışmalar yapmayı<br />

düşünmeyiz. Yoksa tamamen işimizi şansa<br />

mı bırakacağız ya da trafikte her gün birkaç<br />

tehlike ile yüz yüze gelip atlatırsak şanslı,<br />

atlatamazsak tedavi sürecinde geçmiş<br />

olsunlar, başsağlığı dilekleri ile muhatap<br />

olmaya devam mı edeceğiz? Bak bende<br />

kamera var, seni çektim ilgili yere şikayet<br />

edeceğim, görürsün gününü gibi tehditlerle<br />

sürekli bir adam etme durumlarına ne kadar<br />

dayanabiliriz? Trafikte araç kullanan<br />

sürücüleri nasıl eğitiriz? Bu gerçekten bizim<br />

görevlerimiz arasında mı? Bunu yapmaya<br />

çalışan bir arkadaşımızın, halen adam<br />

öldürmekten yargılanan bir emniyet<br />

müdürünün silahından çıkan kurşunla<br />

öldüğünü biliyoruz değil mi?<br />

Pekala, bu toplumda herkes sağlıklı beyin<br />

taşıyor mu? Herkes usta sürücü mü? Hiç<br />

acemisi, trafiğe yeni çıkmış, yeni ehliyet<br />

sahibi yok mu? İşiyle, eşiyle ya da içsel,<br />

kişisel problemler yaşayan dikkati dağınık<br />

sinir katsayısı yükselmiş şekilde araç<br />

kullanan sürücüler yok mu? Ya da alkollü<br />

sürücü olmaz mı? Dikkatli sürücü ne demek?<br />

Peki biz motosiklet binicileri ne kadar<br />

dikkatliyiz? Bir insanın dikkati süresi en<br />

fazla kaç dakikadır? Ya çocukların ve yaşlı<br />

insanların dikkat süreleri?<br />

Kalabalık trafik sendromunu kim yaşamaz<br />

ki? Kalabalık trafikte bir gözümüzle biraz<br />

daha akan bir şeride aceleyle dalmayı<br />

hangimiz düşünmez? Otomobil ya da diğer<br />

araçlardan endişe eden 4 tekerli kullanan<br />

araç sürücüsü yokmudur? Otomobil<br />

sürücüleri ağır tonajlı araçlardan tavşan gibi<br />

ürkek davranmazlar mı endişe hissetmezler<br />

mi? Diğer araç sürücülerinden endişe eden<br />

sadece biz motosiklet binicileri miyiz? Kendi<br />

içimizde kendini rossi zanneden binicilere<br />

şahit olmadınız mı? Otoban ya da viraj<br />

canavarları diye sıfatlananları duymadınız<br />

mı? …Bu sorular uzar gider.<br />

Peki öyleyse ne yapmalıyız? Ne yapılabilir?<br />

Biz motosiklet sürücülerinin korku ve<br />

endişeleri ile yüzleşmesi gereklidir. Tek ve<br />

slogan olmuş savunmamız ‘’ Bizlerin<br />

kaportası yok!’’ .Bu doğru ve inkar edilemez<br />

bir durum. Ancak çoğumuzun aklına<br />

getirmediği şey ‘’MOTOSİKLETİ AVANTAJLI<br />

KULLANMA’’.<br />

52


Dar yapısı, kolay park edilir oluşu,<br />

ivmelenmesi, kullanma zevki gibi pek çok<br />

avantajını hatırlamak işimize gelmez. Aksine<br />

diğer araçlardan çok fazla şeyler isteriz,<br />

TRAFİKTE BİZİ FARK EDİN! (Bunu bile rica<br />

etmeyip emir kipi mesajla isteriz: FARK<br />

EDİN!)<br />

Bunun açılımı; bizi zor durumda bırakmayın,<br />

tehlikeye düşürmeyin, kayırıp kollayın, sizin<br />

merhametinize ihtiyacımız var. Gerçekte<br />

diğer araç sürücülerinin merhamet<br />

göstermesine ihtiyacımız var mı? Peki ya<br />

bizler diğer araç sürücülerine ve yayalara,<br />

çevreye gereken saygı ve sevgiyi, anlayışı<br />

gösteriyor muyuz? Bu soruya dört dörtlük<br />

davranıyorum diyenlerimizden birinde bile<br />

açık egzoz varsa acaba bu tezatlık olmaz mı?<br />

Peki neden yıllardır trafikte diğer araç<br />

sürücülerine kendimizi kabul ettiremedik?<br />

Motosikleti sevdirip saygı duyuramadık?<br />

Agresif davranışlar sergileyerek bu mümkün<br />

olabilir mi? Onlar bizlerin yaşamış olduğu<br />

sıkıntıları nereden bilecekler. Bu konuda<br />

fikirleri ve bilgisi olan eğitim alan sürücü var<br />

mı?<br />

Trafikte zaman zaman biz motosikletçilere<br />

karşı davranışlarından övgüyle bahsettiğimiz<br />

diğer araç sürüleri aslında ya aktif<br />

motosiklet kullanıcısı ya da evvelce<br />

motosiklet kullanmış sürücülerdir. Bu<br />

sonuca varmak hiç zor değil zira<br />

beklediğimiz ve istediğimiz davranışı<br />

sergilerler.<br />

Motosikleti oldukça fazla kullanan<br />

toplumlarda her araç sürücüsünün ya<br />

motosikleti ya da bisikleti vardır veya<br />

evvelce motosiklet kullanmışlığı. Onun için<br />

yurt dışından güzel ve saygın davranışlarının<br />

örnekleri bolca sohbetlerimizde yer alır.<br />

Adamlar motosikletlilere karşı oldukça<br />

duyarlı ve saygılılar deriz. Trafik kültürü çok<br />

daha gelişmiş ülkelerde bizlerden farklı<br />

olarak KALİTELİ VE YETERLİ EĞİTİMLERİ<br />

ALDIKLARINA hiç kimse itiraz etmez ancak;<br />

her nedense aklımıza getirmek istemeyiz.<br />

Hatta pek çoğumuz konuşulmasına dahi<br />

tahammül edemez. Çünkü olmuş ve pişmiş<br />

olduğunu, bu işin kitabını yazdığını düşünür.<br />

Biz motosiklet sürücüleri yeterli eğitimleri<br />

alabildik mi? Kaliteli eğitim alma yönünde<br />

istek ve irademiz var mı? Yoksa babadan<br />

kalma, kulaktan duyma yöntemlerle<br />

motosikletli yaşantımıza devam edip gidiyor<br />

muyuz? Motosiklet kullanırken<br />

tercihlerimizin arasında kendimizi doğru yol<br />

ve yöntemlerle kısa sürede geliştirme<br />

arzumuz var mı; yoksa hiç endişemiz yok ve<br />

kendimizi tam manası ile yeterli mi<br />

buluyoruz? Kendimizin yapmadığı veya<br />

bilmediği şeyleri, nasıl olur da diğer araç<br />

sürücülerinden isteyebiliriz ve eksiksiz<br />

uygulamaları yönünde beklentiler içine<br />

gireriz? Böyle bir şey mümkün olabilir mi?<br />

Karşılığı var mıdır? Bu sorulara empati<br />

yapmadıktan sonra nafile nefes tüketiriz.<br />

Ancak nefes tüketme deyim olarak kalmaz,<br />

gerçekten nefeslerimiz bir bir tükeniyor.<br />

53


Motosiklet sürerken korku ve endişelerimizi<br />

tarif ederiz, ancak bunun için gerekli<br />

önlemleri almadığımız gibi aslında çözümü<br />

için gerekli araştırma ve bilgilenmeden de<br />

uzak dururuz. Korku ve endişelerimizin<br />

kaynağı ‘’NEYİ BİLMEDİĞİMİZİ<br />

BİLMEDİĞİMİZDEN ‘’ kaynaklıdır. Öyle ya,<br />

korku ve endişelerimiz; bilmediğimiz, emin<br />

olmadığımız ve yapamadığımız durumları<br />

tarif eder. Basit bir örnek verecek olursam;<br />

motosiklet kullanıcılarından panik (acil) fren<br />

uygulamasını, ani duruş yapmasını bilmeyen<br />

binicinin en büyük korkusu çarpmak,<br />

çarpışmak iken; bunun uygulamasını çok iyi<br />

yapabilen sürücü başka tehlikelerden endişe<br />

duyar. Hızlı motosiklet kullananlara bir<br />

taraftan imrenir hatta onlardan takdir ve<br />

övgü ile bahsederken; öte yandan<br />

yaptıklarını riskli bulur endişe duyar,<br />

kendimizle çelişiriz. Hatta fazla yaşamaz diye<br />

dile getiririz. Kimse kendi HIZ EŞİĞİNİN<br />

farkında dahi değildir. Oysaki her sürücünün<br />

bir hız eşiği vardır ve KORKU EŞİĞİ ile<br />

paralel endişeler taşırız.<br />

Motosikletimizi yönlendirmede tam manası<br />

ile onun patronu olduk mu; yoksa<br />

motosikletin davranışlarına halen esir<br />

durumda mıyız? Sorulması gereken en kritik<br />

soru bu. Peki ya herkes kendini yeterli<br />

seviyede ve eğitimli, bilinçli olarak<br />

tanımlıyor ve öyle görüyorsa acaba sürekli<br />

ve bugün dahi kavşaklarda neden çok fazla<br />

kaza olur? Çok uzun süre bir aracı kullanıyor<br />

olmak ustalık mıdır? Bu sorunun cevabı evet<br />

diyenler varsa onlara da şu soruyu<br />

yöneltmek gerekir: Peki neden o zaman<br />

ülkemizde motor sporları konusunda<br />

şampiyonlar çıkmaz, bir tek Kenan Sofuoğlu<br />

ile yetiniriz? Kenan hemencecik girdiği<br />

yarışları bir bir kazanabildi mi; yoksa çok sık<br />

antrenmanlara ve antrenörlerine ihtiyaç<br />

hissetmedi mi? Şayet burada sadece tecrübe<br />

dikkate alınacak olunursa 30 yıldır araç<br />

kullanan tüm sürücülerin hiç hata, kaza<br />

yapmaması gerekir. Ancak bunu kimse<br />

garanti ve iddia edemez. O zaman sistemin<br />

bir yerinde büyük yanlışın içindeyiz. Hem<br />

düşüncede hem de uygulamada. Kişisel<br />

eksiklerimiz konusuna burada nokta koyup<br />

diğer olumsuzluklara bir göz atalım.<br />

Motosikletlerin kendi yapısından kaynaklı<br />

tehlikeler hakkında yeterli bilgiye sahip<br />

miyiz?<br />

Fren sistemi kontrollerini kendimiz mi<br />

yapıyoruz yoksa servis elemanına güvenerek<br />

hayatımızı onun eline mi bırakıyoruz? Fren<br />

tesisatı, hidroliklerinin durumunu yakinen<br />

biliyor muyuz? Motorla ilgili olabilecek<br />

sıkıntıların en başında olan yağ ve hararet<br />

olumsuzluklarında, motor kilitlenir ve arka<br />

tekere fren olarak yansır; bu durum bizlere<br />

beklemediğimiz anda fren yaptırmış olur ki<br />

çok tehlikeli durumlarla yüz yüze kalırız.<br />

Aşırı hararet yapan motorun çalışan<br />

pistonları sıkışır ve kilitlenir, buna nasıl bir<br />

önlem geliştirdik? Amortisörlerin yol<br />

yüzeyinden ve ağırlıklardan kaynaklı<br />

54


pürüzsüz bir sürüş sağladığını hepimiz<br />

biliriz. Peki ya ayarları ve bakımları? İhmal<br />

ediyor olabilir miyiz? Amortisör deyip hafife<br />

alırsak öncelikle frenlemelerde başta olmak<br />

üzere, viraj ve yol yüzeyinden kaynaklı<br />

engellerde hiç beklemediğimiz bir zamanda<br />

başımızı çok büyük belaya sokar.<br />

Yolla temasımızı sağlayan tek noktamız<br />

lastiklerimizdir. Sürüş boyunca tek<br />

güvencemiz olan lastiklerin havasını, fiziki<br />

durumunu en son ne zaman kontrol ettik?<br />

Yakıt durumundan tehlike beklemeyiz<br />

genelde. Yakıtımız bitmek üzereyken<br />

gözümüz ibreye dalar dalar gider; tüm<br />

dikkatimizi benzin göstergesine verir endişe<br />

duyar ve yoldaki tehlikeleri analiz edecek<br />

dikkati bulamayız, yolla çok kez alakamızı<br />

keser durumlara düşeriz. Bu bile başlıca<br />

tehlike içinde girmemize sebep olmaz mı?<br />

Sürüşlerimizde, hava durumu, yol yüzeyi,<br />

mevsimsel ve bölgesel değişkenlikleri<br />

hesaba katıyor muyuz? Bunun için hangi<br />

önlemleri alıyoruz; her şeyi şansa mı<br />

bırakıyoruz? Kurban bayramında hayvan<br />

taşıma hareketlerine köy yollarında dikkat<br />

ediyor muyuz? Ya da ekinlerin mahsul<br />

e d i l d i k l e r i a y l a r d a y o l l a r a ç ı k a n<br />

biçerdöverleri, tarla sürme aylarında<br />

traktörleri aklımıza getiriyor muyuz? Aşırı<br />

sıcak ve yağışsız bir havada mesela domates<br />

ekiminin bol olduğu bölgelerde önümüzde<br />

ya kasasına açık dökme domates yüklemiş<br />

birkaç tır-kamyon, domates sularını akıta<br />

akıta yol alıyorsa bunu nasıl anlayacağız?<br />

Yolda ilerliyorsunuz, hava nemli ya da yağışlı,<br />

yan tarafınızda kocaman bir inşaat hafriyat<br />

çalışması var, yol yüzeyinde ne olmasını<br />

beklersiniz?<br />

Pek çok örneklendirme yapılabilir… Peki<br />

sizin farkındalıklarınız ne durumda? Neleri<br />

tahmin edebilirsiniz? Tehlikeleri öncelik<br />

sıralamalarınız nasıldır? Ve bu tehlikelere<br />

karşı nasıl konum alırsınız?<br />

Hala endişeli iseniz neden bu konuda<br />

kendinizi geliştirmek için yardım almayı<br />

gerekli görmezsiniz? Kendinizi sevmiyor ve<br />

kıymetli bulmuyor olabilir misiniz? Hiç<br />

sanmam, vücudumuzda alışık olmadığınız<br />

bir şeylerin farkına vardığımızda ya da<br />

hastalandığımızda endişelenip doktora,<br />

hastaneye gidiyoruz. Ancak sıra motosikletle<br />

ilgili bir şeyleri öğrenme yöntemlerine<br />

gelince direnç gösterip çok kez gereksiz<br />

vakit ve nakit kayıpları olarak görmeye, bu<br />

yanlış algıyı sürdürmeye alışmışız. Bu<br />

olumsuz durum kişisel tercih meselesi<br />

olmaktan öte geçerek bu yönde yardım<br />

isteyenlere de uzman tavsiyesinde<br />

bulunulmamasına da neden olur; onun<br />

yerine ben yardımcı olurum durumlarına<br />

girilir; “Ben gösteririm, şöyle yaparsan işlem<br />

tamamdır.”. Örneğin çok kişi halen tek bir<br />

yöntemle, kontra ile yeterli viraj alınacağına<br />

inanmıştır. Okuyarak, izleyerek, pratik<br />

uygulamalar yapmadan işin doğru yol ve<br />

yöntemlerinden uzak, bir şeyleri kendi<br />

55


kendine yapmaya çalışmak... Bir virajı<br />

almanın tek uygulama şartı kesinlikle sadece<br />

kontra yeterli değildir. Öncesinde<br />

uygulanması ve yapılması mutlak gerekli<br />

teknikler içerir. Yapılması gerekenleri<br />

bilmeyen ve uygulayamayan binicinin başı<br />

derde girebilir ve içinden çıkılmaz<br />

durumlarla karşı karşıya kalabilir.<br />

Sorunsuz ve sağlıklı bir motosikletli yaşam<br />

sürmek mümkündür. Bunun için yapılması<br />

gerekenler sadece motosiklet kullanıyor<br />

olmaktan kesinlikle geçmez. Şayet öyle<br />

olsaydı bugün pek çok rahmetli<br />

arkadaşlarımız yaşıyor olurdu. Kazaların<br />

istatistiklerine bakıldığında %98’inin<br />

önlenebilir ve sürücü kaynaklı olduğu<br />

yönündeki bilimsel raporlar; bizlerin<br />

araçlarımızı yanlış ve tehlikeli kullandığımızı<br />

ortaya çıkarır.<br />

Motosiklet kullanırken aslında çocukken<br />

okuduğumuz bir hikayeyi gerçekte yaşarız.<br />

Herkes UÇAN HALI hikayesini mutlaka bilir;<br />

motosiklet kullanırken aslında tam da uçan<br />

halının üzerindeyiz. Bu uçan halı sadece<br />

motosikletin yüksekliği kadar havada yol<br />

aldırır. Önemli olan hayat boyu, yaşlanıncaya<br />

kadar halının üzerinde kalmak, bu<br />

özgürlükten mahrum kalmamak ve<br />

sevdiklerimizi üzmemek. Bunun yolu da<br />

yöntemleri öğrenmeye çalışmak, bir<br />

komando gibi hayatı idame kursları<br />

almaktan geçer.<br />

Motosiklet sezonu diye bir şey artık söz<br />

konusu olmaktan çıktı. Motosiklete kar-buz<br />

olmadığı sürece kışlık donanımlarla<br />

binilebiliyor (kurye kardeşlerimiz 365 gün<br />

her şartta motosiklet kullanma durumunda).<br />

Genelde Mart ayından sonra kullanımı hızla<br />

artırıp yollarda daha çok olmaya<br />

başlayacağız. Bir yandan aramıza yeni<br />

katılacak biniciler de olacağını<br />

düşündüğümüzde acaba bu sezon kimlerin<br />

yitip gitmesinin ardından bakakalacağız?<br />

Allah esirgesin acaba kendimiz mi kurban<br />

olacağız? Aklımıza dahi getirmeyiz ancak<br />

maalesef bu bizlerin acı gerçeği. Motosikleti<br />

sadece kendi çabalarımızla öğrenmişiz ve<br />

halen pek çok teorik ve pratik teknikleri<br />

uygulama eksiklerimiz var.<br />

Şöyle mi diyeceğiz, bindik bir alamete,<br />

gidiyoruz kıyamete…<br />

Peki ya aydınlanma, bilinçlenme sürecine ne<br />

zaman gireceğiz? Yıl 2016… Motosiklet kaza<br />

ve ölümleri tek bir bakış açısı ile sadece<br />

kader olarak adlandırılıp seyirci kalınabilir<br />

bir durum olabilir mi?<br />

Motosikletli yaşam bir şans değil bir<br />

tercihtir. İster hobi, ister iş amaçlı olsun<br />

kazaya karışma hakkımız da yok şansımız<br />

da. Maalesef sonuçları diğer araçlara göre<br />

daha vahim. Lütfen kendinizi sevdiğinizi<br />

düşünün, kendinize kıymet verin… HOBİMİZ<br />

SONUMUZ OLMASIN…<br />

56


Narman Peribacaları, Erzurum<br />

Önemli turizm merkezlerinden Kapadokya’ya benzerliği ile dikkat<br />

çeken Narman Peribacaları, görünümüyle gidenlere eşsiz bir<br />

deneyim sunuyor.<br />

Narman Peribacaları aynı zamanda<br />

“Kırmızı Periler” diye de bilinmekte.<br />

Kırmızı peribacaları, Narman Belediyesi,<br />

Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı<br />

(KUDAKA) ve diğer ilgililerin tanıtım<br />

amaçlı yürüttüğü çalışmalarla her geçen<br />

gün daha fazla yerli ve yabancı turistin<br />

uğrak yeri haline geldi.<br />

Erzurum’a 90 km uzaklıkta bulunan<br />

Narman Peribacaları, ilçe merkezlerine ise<br />

7 km uzaklıkta aynı zamanda Yanıktaş<br />

Köyüne’de çok yakın bir mesafede<br />

bulunmakta. Narman-Pasinler yolunun<br />

57


hemen üzerinde bulunan Peribacaları<br />

ulaşım açısından oldukça rahat bir<br />

konuma sahip.<br />

yerli ve yabancı ziyaretçilerini misafir<br />

etmeye devam ediyor.<br />

Narman Peribacaları, Kırmızı Peribacaları<br />

olarak bilindiği gibi bölgede Narman<br />

Kanyonu olarakta biliniyor. Kanyonun<br />

Amerika Birleşik Devletleri’nin Arizona<br />

eyaletindeki coğrafyaya benzerlik<br />

göstermesi nedeniyle büyük bir turizm<br />

potansiyeli olduğunu söyleyebiliriz.<br />

Erzurum’da bulunan Narman Peribacaları,<br />

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu<br />

tarafından 2012 yılında Dünya Geçici<br />

Miras Listesi’ne alındı. Bu şekilde de<br />

adından söz ettiren Narman Peribacaları,<br />

Doğa harikası olan peribacaları, su ve<br />

rüzgar aşındırması sonucu oluşmuş.<br />

Ayrıca üzerlerinde neojen, kum taşı, çakıl<br />

taşı taşlar bulunmakta ve tortullardaki<br />

kırmızılıkların sebebi ise oksitlenmedir.<br />

Narman Peribacaları gidilip görülmeye<br />

değer bir doğa harikası. Bir sonraki<br />

sayımızda ülkemizde bulunan gezmeye ve<br />

görmeye değer bir başka yerin tanıtımı<br />

yine <strong>Motoseyyah</strong>’da olacak. Bir sonraki<br />

sayıya görüşmek dileğiyle...<br />

58


DENİZ PEHLİVAN - BİR HAYALİN PEŞİNDE<br />

Interrail<br />

Başlangıç: Interrail Nasıl Yapılır ?<br />

Gitmem lazım. Hem de öyle böyle değil. Öyle gitmeliym ki, ardıma bile bakmadan,<br />

kimseyi umursamadan, çantamı, hayallerimi, heyecanımı omuzlayıp, gidebildiğim her<br />

59


yere gitmeliyim. Artık hayal kurmaktan bıktım usandım. Birilerinin önümde engel<br />

olmasından, korkutmasından, durdurmaya çalışmasından… O Roma’yı da görücem,<br />

Norveç fiyortlarını da, Paris’i de, Amsterdam’ı da, Stockholm’ü de. Öyle bir gidicem ki,<br />

dünya benim değil ben onun etrafında dönücem. Hayatı, yaşamayı, nefes almayı<br />

öğrenmem lazım. Biliyorum yine döneceğim yer burası olacak. Ama aklımda<br />

kalacağına, anılarımda kalsın. Hayatın nefes aldığım değil, nefesimin kesildiği<br />

anlardan ibaret olduğunu öğrenmek için gidiyorum…<br />

Nefesim öyle bir kesildi ki dostum. Öyle günler, öyle geceler yaşadım ki hiç bitmesin<br />

istediğim. Öyle anlar oldu ki “Allahım yalvararım dondur zamanı. Hiç bitmesin !”<br />

dediğim. O yüzden senin de nefesin kesilsin, hayatın, bakış açın değişsin, sen de bu<br />

güzellikleri yaşa diye, hayatında görmen gereken en önemli maceralardan birisi olan<br />

Interrail hakkında senden gelebilecek tüm sorulara hazır olan cevaplarımı tek tek<br />

anlatıyorum.<br />

Kaç kez hayal edip, sonunda o Avrupa şehirlerini görmem nasip olmuştu. Roma, Paris,<br />

Amsterdam, Berlin… Daha nicesi. İşte bu şehirlerin hemen hemen hepsine de bu<br />

Interrail programını kullanarak gittim. Ne güzel günlerdi be. Her şeyden öte en<br />

önemlisi neydi biliyor musun ? Dünyanın, hayatın, yaşamanın bu kadar güzel<br />

olduğunu ve yabancı ülke denen toprakları gezmenin bu kadar kolay gezilebileceğini<br />

bu program sayesinde öğrendim. Öyle bir öğrendim ki, Hindistan, kamboçya, Tayland,<br />

Honkong gibi ülkelere gitmek artık çocuk oyuncağı olur oldu. Özellikle öğrenci<br />

60


kardeşlerim. Sırf sizlere biraz yardımcı<br />

olsun diye, 30’dan fazla Avrupa ülkesini<br />

gezmiş bir kardeş iniz, abiniz,<br />

arkadaşınız olarak, bu programı nasıl<br />

kullanacağınızı tek tek anlatacağım.<br />

Umarım bu yaz gitmeyi düşleyen sizlere<br />

bir nebze de olsa yardımcı olur…<br />

İnterrail’in Geçerli Olduğu 30 Ülke<br />

Hangileri?<br />

Aslında adamlar fotoğrafta hangi<br />

ülkelerde geçerli olduğunu belirtmişler<br />

de, ben yinede tek tek söyleyeyim :<br />

Almanya, Avusturya, Belçika,<br />

Bosna-Hersek, Bulgaristan, Çek<br />

Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya,<br />

Fransa, Hırvatistan,Hollanda, İngiltere,<br />

İrlanda Cumhuriyeti, İspanya, İsveç,<br />

İsviçre, İtalya, Karadağ, Lüksemburg,<br />

Macaristan, MakedonyaCumhuriyeti,<br />

Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya,<br />

Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Türkiye,<br />

Yunanistan. Hatta geçerli olduğu<br />

ülkelerin işaretli olan halide aşağıda.<br />

İnterrail Nedir?<br />

Interrail, Avrupa<br />

kıtasında yer alan 30<br />

ülkede geçerli olan ve<br />

satın almış olduğunuz<br />

bir tren bileti ile, bu<br />

30 ülke içerisinde<br />

istediğiniz ülkeye<br />

özgürce bir şekilde ve<br />

hemen hemen bir kez<br />

ücret ödedikten sonra<br />

bir daha ücret<br />

ödemeyecek şekilde<br />

yaratılmış olan bir<br />

t r e n l e s e y a h a t<br />

yoludur.<br />

61


(Not : İngiltere, İskoçya ve İrlanda’da Schengen GEÇMEZ. Ayrı bir vize alman gerekir.<br />

Haberin ola.)<br />

İnterrail’e Başvurmak İçin Neler Gerekiyor?<br />

Pasaport olması şarttır. Bir de Schengen vizen olursa, Schengen isteyen ülkelere<br />

kolayca girebilirsin. “Pasaport nedir ve nasıl alınır ?” diye soracak olursan;<br />

Pasaport ve Vize Nasıl Alınır?<br />

Seyahat ederken belki de en büyük sorun olan vize ve pasaport konularına<br />

değinmeden olmaz ! “Pasaport nedir ? Pasaport ne işe yarar ? Ne tür pasaportlar<br />

vardır ? Vize nedir ? Vize Nasıl alınır ? ” gibi tahmin ettiğim sorularınızın cevaplarını<br />

kendimce cevaplamaya çalışacağım.<br />

Önce şundan bahsedelim : Gittiğim ülkelere ilişkin vize olup olmadığına dair sadece<br />

“Vize gerekir. Ya da gerekmez.” gibi ön bilgiler vereceğim. Çünkü vize şartları sürekli<br />

olarak değişmekte olduğu için, öncelikle gideceğiniz ülkenin vize isteyip<br />

istemediğinden emin olmak lazım. E sonrasında zaten Google’a gideceğiniz ülkenin<br />

adını sonrada yanına “Vizesi” yazarsanız, tek tek nasıl alınır, nerelerde kullanılır ve<br />

kaça mal olur gibi soruların cevaplarını zaten buluyor olacaksınız. Ayrıca, bunları<br />

yapan şirketler de var. Onların mesleği bu ve inanın en güncel bilgileri onlardan<br />

öğrenebilirsiniz. Ben bu konuda tek tek bilgi verecek yetkinlikte ve gerekli<br />

güncellemeleri düzenli yapabilecek gücü olan bir adam değilim. Sizi de yanlış<br />

yönlendirmek istemem. Çok büyük hatam olur. O yüzden bunu belirtmek istedim.<br />

Pasaport Nedir?<br />

Pasaport, yurtdışına çıkacak kişilerin bir<br />

nevi ülke içerisinde kullandıkları<br />

kimlikleri gibi, yurtdışında kullandıkları<br />

kimlikleridir. Farklı ülkelere seyahat<br />

edecek olan kişiler pasaport sahibi olmak<br />

zorundadırlar. Aksi takdirde bir çok<br />

ülkeye seyahat edemezler. Not : Bazı<br />

ülkelere kimlikle bile gidebiliyoruz.<br />

(Kıbrıs ve Gürcistan gibi)<br />

62


Pasaport Kaça Ayrılır?<br />

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, 2010<br />

yılından itibaren, dünyanın da<br />

kullanmaya başladığı elektronik<br />

pasaport kullanmaya başlamıştır. Bu<br />

elektronik pasaportlar çiplidir ve 2.<br />

sayfasında yer alan bilgilerinizin alt<br />

kısmında bulunan kodların olduğu kısım<br />

sayesinde, gideceğiniz ülkede bulunan<br />

memurlar bütün bilgilerinize ulaşabilir.<br />

Şimdi bu pasaportlar temelde 4’e<br />

ayrılıyor. Bir tanesi yeşil (Hususi)<br />

pasaport, diğeri bordo(Umuma Mahsus)<br />

pasaport, diplomatik pasaport (siyah) ve<br />

son olarak gri (Hizmet Pasaportu). Yeşil<br />

(Hususi) siyah (diplomatik) veya Gri<br />

(Hizmet) pasaportunuzun olması için<br />

devlet kurumu ile bağlantılı olmanız ya<br />

da annenizin veya babanızın bağlantılı<br />

olması gerekir. Ancak ailenizin<br />

bağlantısı olsa bile sizin bir bağlantınız<br />

yoksa, belirli dönemlerden sonra o<br />

pasaport elinizden gidecek haberiniz<br />

olsun. Sonradan aramıza hoşgeleceksiniz<br />

ve bordo pasaporta başvuracaksınız.<br />

Yeşil ve gri pasaportunuz varsa, zaten<br />

çoğu ülkeye vizesiz gidiyor olacaksınız.<br />

Bordo varsa vize derdiyle uğraşacaksınız.<br />

Pasaport Nereden Alınır? Ne Kadara<br />

Alınır?<br />

Bu pasaportlar direk en yakın ilçe<br />

e m n i y e t m ü d ü r l ü k l e r i n d e n c u z i<br />

ücretler,ki dünyadaki en pahalı pasaport<br />

bizde, ödenerek alınıyor. Ancak<br />

öncesinde, e-pasaport sitesinden<br />

başvuruda bulunmanız ve sıra almanız<br />

gerekiyor.<br />

(https://epasaport.egm.gov.tr)<br />

Başvurunuzu yaptıktan sonra, hem<br />

defter için ayrı para (82.5 TL)<br />

ödüyorsunuz hem de o pasaportun<br />

geçerli kılınacağı dönem (1 yıl, 2 yıl,5 yıl<br />

63


v . s ) u z u n l u ğ u k a d a r a y r ı p a r a<br />

ödüyorsunuz. Eğer yıl yıl kaça mal olur<br />

d e r s e n , e m n i y e t i n s i t e s i i ç i n<br />

(https://epasaport.egm.gov.tr/hakkinda<br />

/harclar.aspx) A d a m l a r s ü r e k l i<br />

güncelliyorlar. Şimdi buraya 500 derim,<br />

seneye 600 olur. Aramız bozulmasın…<br />

parası ve buna ilaveten 10 yıl geçerli<br />

olması için 505 TL’de harç parası<br />

ödemen gerekecek. Yani 10 yıllık bir<br />

pasaport sana 587.5 TL’ye mal olacak.<br />

Eğer yıl yıl kaça mal olur dersen,<br />

e m n i y e t i n s i t e s i i ç i n ;<br />

https://epasaport.egm.gov.tr/hakkinda/<br />

harclar.aspx<br />

Pasaport Alırken Ne Tür Evraklar<br />

Gereklidir?<br />

Herkesin mesleğine göre değişiyor. Ev<br />

hanımı için ayrı, öğrenci için ayrı,<br />

bordrolu çalışan için ayrı. Ama özetle :<br />

Ancak Yeşil ve Gri pasaport sahipleri<br />

harç ücreti ödemiyor. Sadece defter<br />

ücreti ödüyor. Bunu bilesin. Bu arada bu<br />

ödemelerin hepsi bankalara yapılıyor ve<br />

bir çok banka (Finansbank, İş Bankası,<br />

Yapı Kredi Bankası, Ziraat Bankası,<br />

Garanti Bankası, HSBC gibi) da zaten bu<br />

işlemleri gerçekleştiriyor.Bu arada<br />

ödemeni yaptıktan sonra aldığın<br />

dekontlara ve üzerlerindeki imzaları<br />

dikkatli kontrol et. Islak imzanın<br />

yanında “Tahsil edilmiştir” kaşesi olan<br />

dekont olmazsa, emniyet dekontu kabul<br />

etmeyebilir. Son olarak, “Bir defter ve<br />

harç bedeli ne kadara mal olur ? dersen :<br />

Mesela “Bir kez pasaport alayım beni 10<br />

yıl götürsün.” diyorsan, 82.5 TL defter<br />

Öğrenciler için ; Öğrenciler, yurtdışına<br />

gidecekleri zaman, bunun eğitim amaçlı<br />

olduğunu belgeler ile kanıtlarlar ise,<br />

onlardan defter bedeli alınıyor ama<br />

HARÇ bedeli alınmıyor. Ancak bunun<br />

için, öğ rencilerin bu etkinliğ i<br />

kanıtlamaları ve okulun öğrenci işleri<br />

biriminden aldıkları harçsız pasaport<br />

dilekçesini doldurarak, vergi dairesinden<br />

onay almaları gerekmektedir. Vergi<br />

64


dairesinden alınan onay sonrasında, aşağıda sayacağım evrakları almaları gerekiyor ve<br />

sonrada bankaya ödemeleri gereken ücreti ödedikten sonra aşağıdaki evrakları<br />

toplamaları gerekiyor. Evraklar toplanana kadar, önceden sıra almak için emniyetin<br />

sitesinden e-pasaport başvurusu yapabilir ve sonrasında size verilen günde<br />

evraklarınızı teslim edebilirsiniz.<br />

Öğrenci değilseniz, herhangi bir indirimden yararlanamıyorsunuz. Diplomatik<br />

pasaport sahibi iseniz hiç bir şey ödemeden pasaport sahibi olabiliyorsunuz. Yeşil<br />

pasaport sahibi iseniz, sadece pasaport defter parası ödüyorsunuz. Hepsi bu. Ancak<br />

bordo pasaport sahibi iseniz, benim gibi, hem defter hem harç parasını kuruşu<br />

kuruşuna ödüyor olacaksınız. Ama genel hatları ile herkes aşağıda sıralayacağım<br />

belgeleri getirmek zorunda :<br />

1- Bordo Pasaport (Umuma Mahsus)<br />

*Nüfus cüzdanı aslı<br />

*Önceki pasaportunuz (Eğer varsa)<br />

*Son 6 ay içerisinde çekilmiş 2 adet biyometrik fotoğrafınız (Arkası beyaz fon olacak.<br />

Fotoğrafçılara pasaport için olduğunu belirtin. Onlar biliyor )<br />

*Bankaya ödemeniz gereken defter ücreti<br />

sahipleri )<br />

dekontları (Yeşil-Gri-Bordo pasaport<br />

*Bankaya ödemeniz gereken harç ücreti dekontları (Sadece Bordo pasaport sahipleri )<br />

2- Yeşil Pasaport (Hususi Mahsus)<br />

*Matbu talep formu veya mühürlü belge aslı. (Çalıştıkları kurumun yetkili amiri<br />

tarafından onaylı olmalı)<br />

*Nüfus cüzdanı aslı<br />

*Önceki pasaportunuz (Eğer varsa)<br />

*Son 6 ay içerisinde çekilmiş 2 adet biyometrik fotoğrafınız (Arkası beyaz fon olacak.<br />

Fotoğrafçılara pasaport için olduğunu belirtin. Onlar biliyor)<br />

65


*Bankaya ödemeniz gereken defter<br />

ücreti dekontları (Yeşil-Gri-Bordo<br />

pasaport sahipleri)<br />

*Bankaya ödemeniz gereken harç ücreti<br />

dekontları (Sadece Bordo pasaport<br />

sahipleri)<br />

Bu evraklarla başvurduktan sonra,<br />

genellikle pasaportlar 1 hafta ile 15 gün<br />

arasında kargo ile elinize ulaşır. Artık<br />

ödediğiniz harç bedeline göre, 1 yıl, 2 yıl,<br />

5 yıl, 10 yıl gibi sürelerde geçerli olacak<br />

olan pasaportunuzu (Pasaportun 2.<br />

sayfasında bilgilerinizin olduğu kısımda<br />

geçerlilik süreleri yazar ) rahatça<br />

kullanmaya başlayabilirsiniz. Ama yurt<br />

dış ına çıkmaya hala hazır<br />

olmayabilirsiniz. Yani son bir engel<br />

daha olabilir. Ne o peki ? Vize belası…<br />

Pasaportumun süresi doldu. Ne<br />

Yapmalıyım?<br />

Bu arada bu evraklarınızı hazırladıktan<br />

sonra, mutlaka başvuruyu yapacak olan<br />

pasaport sahibinin de müracaat<br />

sırasında bulunması gerekir. Parmak izi<br />

verecek ve ş ahsen bulunmanız<br />

gerekecektir. He birde, eğer çocuğunuz<br />

için de pasaport çıkartacaksanız, yine<br />

normal bir birey için hangi evraklar<br />

gerekiyorsa, çocuğunuz için de aynı<br />

evraklar gerekecek. Sadece şunu bil :<br />

Çocuğun küçükse eğer, çok uzun süreli<br />

pasaport alma. Çünkü o çocuğun yüz<br />

hatları değişecek ve pasaportta yer alan<br />

fotoğrafı değiştirmen gerekecek. Haliyle<br />

yeniden pasaport çıkartması gerekecek.<br />

Yeniden başvuracaksın. Yeniden defter<br />

ve harç ücreti ödemen gerekecek başka<br />

yolu yok. Yani dostum, pasaportunun<br />

süresi bitti mi artık o pasaportu<br />

kullanamazsın. Herşeye sil baştan<br />

başlayacaksın. Ama sakın süresi doldu<br />

diye pasaportunu çöpe atma. O<br />

pasaportunu hem vize işlemlerinde hem<br />

de yeni pasaport başvurusu yaparken<br />

kullanacaksın.<br />

66


Hangi Tür Pasaport Sahibi Hangi Ülkeye Giderken Vize Almalı?<br />

Tek tek “Şu ülke vize ister, bu ülke vize istemez.” gibi laf kalabalığı yapmama gerek<br />

kalmasın diye, Dış İşleri Bakanlığının sürekli güncellediği linki paylaşmak daha faydalı<br />

olacak. O yüzden eğer aklında “Pasaportum var ve gideceğim ülkenin benden vize<br />

isteyip istemediğini öğrenmek istiyorum. Nereden bakacağım ?” diyorsan ve<br />

pasaportunun rengine göre tek tek vize durumlarını öğrenmek istiyorsan dosdum,<br />

Dışişleri Bakanlığı’nın resmi sitesi olan www.mfa.gov.tr ‘den gideceğiniz ülke için<br />

vizeye tabi olup olmadığını mutlaka kontrol et. Burada adamlar tek tek durumları<br />

anlatıyor. “30 güne kadar muaf, vizeye tabi, kapıda vize alabilirsin.” gibi tüm pasaport<br />

çeşitlerine göre her şeyi belirtiyorlar.<br />

Eğer gideceğin ülke vize istiyor ise (Yeşil, Gri veya Bordo pasaportunuza göre değişir),<br />

zaten yüzlerce firma ya da blog vizeler konusunda oldukça bilgilendirici bir şekilde sizi<br />

yönlendiriyor olacak. Google’a sadece gideceğiniz ülke ve sonuna “Vizesi” yazmanız<br />

yeterli olacaktır. Toplaman gereken bütün evrakları tek tek listeliyor adamlar. İnan<br />

hepsi bu. Ama gitmeden önce mutlaka ama mutlaka www.mfa.gov.tr sitesinden<br />

gideceğin ülkeye ve pasaport türüne göre vizeye tabi olup olmadığını kontrol et. Sonra<br />

kapıda kalmayasın. He bu arada, ben zaten önemli olan vizeler konusunda seni<br />

bilgilendireceğim. Mesela, Schengen (Avrupa’da ki hemen hemen bütün ülkelerde<br />

alman gereken ortak vize. Sadece İngiltere-İskoçya-İrlanda gibi ülkeler hariç. ), Çin<br />

vizesi, Hindistan vizesi gibi vize çeşitlerini özetleyeceğim. Merak etme.<br />

67


Vize Nedir? Nasıl Alınır?<br />

Vize : dert değildir. Evraklarını<br />

topladığın takdirde, aşman<br />

gereken sıradan bir prosedürdür.<br />

Ülkeler, kendilerinden daha kötü<br />

oldukları ülkelerin vatandaşlarını<br />

veya siyasi&ekonomik& politik<br />

anlaşmaları olmayan ülkelerin<br />

vatandaşlarını, kendi ülkelerine<br />

vizesiz almak istemezler. Çünkü, daha<br />

kötü olduklarına inandıkları ülkelerde<br />

yaşayan insanların, ellerini kollarını<br />

s a l l a y a r a k ü l k e l e r i n e i l t i c a<br />

edeceklerinden korkarlar. Hatta, onlar<br />

için vize, aynı zamanda bir güvencedir.<br />

Çünkü, vize alacak olan kişinin<br />

bilgilerini en ince ayrıntısına kadar<br />

öğrenmek isterler. O yüzden sizi didik<br />

didik ederler. Ama merak etmeyin, bir<br />

şekilde söyledikleri evraklar toplanır ve<br />

hayallerin peşine düşülür…<br />

Normal vize alma yöntemleri hemen<br />

hemen her yerde aynı olmakla birlikte,<br />

istenen evraklar ve vize ücretleri ülkelere<br />

göre değişiklik gösterebilir. Genelde<br />

konsolosluklardan alınabilen vizeler<br />

dışında bazı ülkelerden kapı vizesi<br />

alabilir, bazı ülkelerden de ülkenin resmi<br />

turizm sitesinden başvuru yaparak e-vize<br />

alabilirsiniz. Genelde 5 farklı vize ile<br />

seyahat edilir :<br />

A- Kapı vizesi : Sınırdan geçer geçmez,<br />

otel ve uçak bileti rezervasyonlarını<br />

göstermen halinde, aynı normal vize gibi<br />

pasaportuna belirli bir ücret karşılığında<br />

vize işlenmesidir. Çok basittir. Sadece<br />

kapı vizesinin verildiğinden emin ol.<br />

Mesela ben, Kamboçya seyahtimde kapı<br />

vizesi ile ülkeye giriş yapmıştım.<br />

B- E-vize: Tıpkı normalde aldığınız<br />

vizenin konsolosluğa gitmeden, direk<br />

internet ortamında alınması halidir.<br />

Aslında bu bir vize değilde, bir<br />

döküman. Yani bildiğin bir çıktı işte.<br />

Aldığınız bu çıktıyı ülkeye girerken<br />

gösterirsiniz. Hepsi bu. Bütün işlemler,<br />

ilgili ülkenin resmi turizm websitesi<br />

üzerinden yönetilir ve tüm başvurular<br />

buradan yapılır. Dubai e-vize ile<br />

gidilecek ülkelere örnektir.<br />

C- Ülkeye girişte verilen kartla seyahat :<br />

Bazen de vize istemeyen ama en fazla 30<br />

gün kalabileceğiniz ve ülkeye girişte<br />

(Mesela Rusya) verilen kartlar olur. Bu<br />

68


kartlar ülkeye girerken size pasaport<br />

kontrolde verilir ve çıkarken de geri<br />

alınır. Sakın ama sakın bu verilen<br />

kartları kaybetmeyin, çöpe falan<br />

atmayın. Ülkeden çıkana kadar mutlaka<br />

yanınızda bulundurun.<br />

D- En kötüsü bu seçenektir. Vize ile<br />

seyahat : Ama kabaca “Vize nasıl alınır”<br />

sorunuza cevap olsun diye : İlgili ülkenin<br />

görevlendirdiği aracı kurum veya<br />

Konsolosluğun kendisine bizzat gidilir ve<br />

istedikleri evraklar sunulur. Genelde ilk<br />

kez vize alırken senin de bizzat<br />

bulunmanı isterler. Ama 2. ve 3. kez<br />

gideceksen, evraklarınızı aracı kurumlar<br />

vasıtası ile de teslim edip, kendin<br />

gitmeden de vizeni alabilirsin. Ama bu<br />

tabi ki aracı kuruma ekstra para ödemen<br />

demektir. Gerekli belgeler demişken, en<br />

çok belge isteyen vize türlerinden birisi<br />

olan ve biz Türkiye Cumhuriyeti<br />

vatandaşlarının da en çok kullandığı<br />

Schengen vizesini örnek vereyim<br />

diyorum.<br />

Schengen Vizesi Hakkında<br />

Öncelikle şunu bilmelisiniz ki, yeşil<br />

pasaportunuz varsa, Schengen vizesine<br />

baş v u r m a d a n ö z g ü r c e s e y a h a t<br />

edebilirsiniz. Ancak benim gibi yeşil<br />

pasaport lüksünü tadamayanlardan<br />

iseniz, paşa paşa vizeye başvurmak<br />

zorunda kalacaksınız.<br />

Vizeye başvurduktan sonra, eğer kabul<br />

alabilirseniz, size 30 gün, 90 gün v.s gibi<br />

bölgede kalabileceğiniz gün sayısını<br />

belirten limitlerin olduğu ve geçerliliği 3<br />

ay 6 ay ya da 1-2 yıl şeklinde olan vize<br />

verilir. Diyelim ki İtalya vizesine<br />

başvurdunuz ve size 2 yıl geçerli olan ve<br />

60 gün kalış süresi olan vize verdiler.<br />

Eğer 61 gün kalırsanız bir daha<br />

Schengen vizesi alamayabilirsiniz.<br />

Benden söylemesi. Birde vizeye<br />

başvurmadan önce bu vizelerin 3<br />

türünün olduğunu bilmekte fayda var.<br />

• Tek Giriş: Tüm Schengen bölgesine<br />

sadece 1 kez giriş h a k k ı v e r e n<br />

başvurudur. Yani Schengen bölgesine 1<br />

kez girip çıkış yaptıktan sonra, bir daha<br />

69


girişinizin mümkün olmadığı ve yeni<br />

vize başvurusu yapmanızı gerektiren<br />

giriş şeklidir.<br />

• Çift Giriş: Tek girişin, çift hali. Yani<br />

diyelim bölgeden bir kez çıktınız, tekrar<br />

bir kez daha giriş yapabilirsiniz. Ama 3.<br />

kez giriş yapamazsınız. Tabi bu girişlerin<br />

toplamı, vizede yazan kalış gün saysını<br />

aşmamalı.<br />

• Çoklu Giriş: En güzel bu işte.<br />

Bölgede kalacağınız gün sayısının<br />

tanımlandığı ve vize süresinin biteceği<br />

tarihe kadar istediğiniz kadar giriş-çıkış<br />

yapabildiğiniz vizedir. Yani diyelim ki,<br />

Almanya vizesi aldınız. 1 Ocak 2016-31<br />

Aralık 2016 dönemi yani 1 yıllık vize<br />

verdiler. Vizede de kalış süresi 30 gün ve<br />

çoklu giriş yazsın. O halde 2016 yılında<br />

dilediğiniz kadar giriş-çıkış yapabilir<br />

ancak içeride toplamda 30 günden fazla<br />

kalamazsınız.<br />

E- Vizesiz seyahat etmek : İşte ennnnn<br />

sevdiğim şey. Ne dert ne de tasa. Al<br />

biletini, otelini, çek git uzaklara. Ama<br />

gitmeden öncede son kez emin ol<br />

gideceğin ülke vize istiyor mu istemiyor<br />

mu diye. Birde dostum, bir ülkeye<br />

gittiğinde, vizesiz bile olsa, sanma ki<br />

ömür boyu orada kalabilirsin. Sana<br />

koskoca harflerle yazar “30 güne kadar<br />

vizesiz” diye. Yani bu ne demek biliyor<br />

musun ? Maksimum 30 gün kalabilirsin<br />

demek (Mesela Filipinler). Eğer süren<br />

dolar ve çıkmazsan, seni kara listeye<br />

alabilirler ve bir daha o ülkeye adım<br />

atamayabilirsin. Hatta süren dolmuşken<br />

seni o ülke içerisinde yakalarlarsa, başın<br />

belaya bile girebilir. O yüzden, uzun<br />

kalacaksan eğer, daha uzun kalmanı<br />

beyan edebileceğin evraklarını topla ve<br />

vizeye başvur. Benden söylemesi.<br />

Vizemi de aldım! Ülkeden Çıkarken<br />

Başka Para Ödeyecek miyim?<br />

Ödeyeceksin. Yurt dışı çıkış harcı diye<br />

bir şey daha olacak. 15 TL de ona<br />

ödeyeceksin. Bunu ister bankadan direk<br />

“Yurt dışı çıkış harcı” adı altında<br />

ödeyebilir, ya da havalimanlarında<br />

bulunan gişeden 15 TL ödemeyi yapıp,<br />

karşılığında aldığın pul ile gümrükten<br />

geçebilirsin (Not : Mesela, Kuzey Kıbrıs<br />

Türk Cumhuriyeti için yurt dışı harç<br />

ücreti ödemek zorunda değiliz.) Artık<br />

çıkış harcını da ödediğine göre,<br />

gümrükten geçmen için hiç bir sıkıntı<br />

70


kalmadı. Yani yurtdışına çıkmaya hazırsın…<br />

Yurtdışında Pasaportunuz Kayboldu. Ne Yaparsınız?<br />

Diyelim pasaportunuz kayboldu. Ne yaparsınız ? Önceden pasaportunuzun<br />

fotokopilerini çektiğinizi varsayarak; Eğer dönüş uçağınız aktarmasız ise,<br />

bulunduğunuz ülkedeki Türk Konsolosluğunun düzenleyeceği bir form ile ülkenize<br />

geri dönüş yapabilirsiniz. Ama eğer dönüşünüz aktarmalı ise, işte o noktadan sonra<br />

sıfırdan bilet almanız gerekmekte ya da konsolosluğun size düzenleyeceği yeni<br />

pasaport ile, ki kaç gün sürer bilinmez, seyahatinize kaldığınız yerden devam<br />

edebilirsiniz.<br />

Yani gördüğün gibi, vize ve pasaport<br />

işlemleri bu kadar kolaydır. Sanma ki<br />

öyle dedikleri gibi zor, sinir bozucu<br />

şeyler. Hele pasaport almak çocuk<br />

oyuncağı. Ancak vize konusunda, eğer<br />

evraklarınızı tamamlamazsanız, vize<br />

için aynını söyleyemeyeceğim. Ama<br />

evraklarınız tam ise, ki bu alacağınız<br />

her vizeye göre değişir, çok büyük<br />

olasılıkla vizenizi hangi ülkeden<br />

almak isterseniz alabilirsiniz.<br />

Son Kontroller ;<br />

• Pasaport için evraklarını hazırlayıp, randevu gününde emniyette ol !<br />

• Pasaportu edindikten sonra, gideceğin ülke senin pasaport türün (Yeşil, Bordo)<br />

vize istiyor mu kontrol et !<br />

• Vize istiyorsa ; Genelde son 6 ay içinde çekilmiş arka fonu beyaz vesikalık<br />

fotoğrafın, seyahat sağlık sigortan (30,000 Euro teminatı olsun), vize için senden ilave<br />

olarak istediği bordrolu çalışan veya iş yeri sahibi olduğun duruma ve gideceğin<br />

ülkenin istediği taleplere göre değişen dökümanlar, vize başvuru formu, otel-uçak<br />

rezervasyonları (Biletlenmese de olur. Rezervasyon kabul ediyorlar.), en az 6 ay<br />

geçerliliği kalmış olan pasaportun hazır olsun.<br />

71


• Vize başvurusu esnasında, sempatik ol. Verilen sorulara net cevaplar ver.<br />

Evraklarını, istedikleri sırada şeffaf bir dosyanın içerisine yerleştirmiş bir şekilde sun.<br />

Heyecanlanma. Çok hippi de çok bakımlıda olma. Rahat ol. Verilen sorulara sakin<br />

cevap ver. Çok büyütme şu durumu. Ama sakın ola ki yalan söyleme. Söylesen de<br />

yakalanma. Direk ret yersin. Kısa, açık ve net cevaplar ver. Sana ingilizce bir şey<br />

sorarlarsa, Cem Yılmaz’ın bizim milletin sınırlardan geçerken ki ingilizcesini anlattığı<br />

duruma düşme. Yani “Neither nor” muş, “In spite of the fact that” miş. Kullanma. Yes,<br />

no, i want, tourist… Hepsi bu. Durumu özetle yeter…<br />

• Eğer evrakların tam değil ve özellikle işsiz iseniz, vize almanız zorlaşabilir. Çünkü<br />

onların gözünde, ne yazıkki göçmen niteliğinde birisi olacaksınız.<br />

• Her şey yolunda giderse, genelde<br />

vizeler 1-2 hafta içerisinde<br />

düzenleniyor. Ya kargo ile<br />

adresine geliyor ya da sen gidip<br />

ilgili ofisten veya konsolosluktan<br />

alıyorsun.<br />

• E ğ er ret yersen, sana<br />

açıklamasını da yapıyorlar. Sen de<br />

bu hususta eksik belgeleri<br />

tamamlıyorsun.<br />

• V i z e ü c r e t l e r i ( G e n e l d e<br />

Schengen) 60 euro civarında<br />

oluyor.<br />

• Alacağınız vize Schengen ise, unutma ki ilk girişi vizeyi aldığın ülkeden yapmalısın.<br />

Yani Almanya’dan Schengen vizesi aldıysan, ilk girişini Almanya’dan yapacaksın.<br />

Fransa’dan girmeye çalışırsan, ret edebilirler. Benden söylemesi. (Bu her zaman<br />

geçerli değildir. Ülkesine göre değişir.)<br />

• Eğer gideceğin ülke vize istiyorsa ve sen vize aldığını sanıyorsan, bir bak bakalım<br />

single mı yoksa multiple mı. Single demek 1 kez giriş-çıkış yapmak demektir. Multiple<br />

ise, sana verilen sürelerde birden fazla giriş-çıkış yapabilirsin. Ama sana der ki, vize 31<br />

72


Aralık’a kadar kullanılır. Ama<br />

maksimum 90 gün kalabilirsin der. Bu<br />

şu demek : 31 Aralık’a kadar istediğin<br />

kadar ülkeye giriş-çıkış yap. Ama toplam<br />

bu ülkede kalacağın gün sayısı 91 oldu<br />

mu, seni almam. Ülke içerisinde isen de<br />

seni atarım. Bunu sakın UNUTMA.<br />

• Vize türünü mutlaka kontrol et. Turist<br />

vizesi mi, öğrenci vizesi mi yoksa<br />

çalışma vizesi mi iyi bak. Yanlış vize<br />

türü vermişlerse, hayallerin yıkılabilir.<br />

Interrail’i Schengen Vizesi Aldıktan<br />

Sonra Mı Alayım?<br />

Evet. Önce, Schengen vizeni al.<br />

Schengen vizesi alırken de, gerekli<br />

dökümanlarını tamamla. Otel, hostel,<br />

uçak bileti ve bankada bir miktar paranı<br />

gösterebilecek şekilde hazır et. Interrail<br />

bileti limitli satılan bir bilet değildir. O<br />

yüzden tükenme söz konusu olmaz. Ama<br />

ben olsam Schengen vizesine<br />

başvururken Interrail biletini de almış<br />

olmanı tavsiye ederim. Vize almanı<br />

kolaylaştırır. Bazı durumlarda; vize<br />

çıkmayacağına tereddütlerin varsa, riske<br />

etmemek adına Interrail biletini<br />

sonradan alabilirsin.<br />

Yani durum bu dostum. Eğer vize ve<br />

pasaport ile ilgili başka soruların ve<br />

önerilerin&yorumların varsa, aşağıya<br />

yazabilirsin. Ne zaman istersen de bana<br />

danışabilirsin. Sırf şu saçma sapan<br />

prosedürler yüzünden seyahatlerini<br />

sakın ola erteleme. Çok evrak var gibi<br />

göründüğüne bakma sen. İnan bana 1-2<br />

günde hepsi hallediliyor. Sen yeter ki<br />

hayal et. Düş peşine…<br />

Interrail Biletini Nereden Alabilirim?<br />

Türkiye’de TCDD ve Gençtur firması<br />

Interrail bileti satıyor. Her 2 kurumdan<br />

da Interrail biletini alabilirsin. Öğrenci<br />

olduğunu ve 26 yaşından küçük<br />

olduğunu kanıtladığın müddet indirimli<br />

biletten direk faydalanabilirsin. Eğer<br />

73


60+ üstü iseniz, o zaman da indirimli<br />

oluyor. Haberiniz olsun.<br />

Toplamda Interrail Turu Ne Kadara<br />

Mal Olur?<br />

Trenlerin sınıfları var. 1. ve 2. sınıf. Önce<br />

bunu bilmelisin. Biz 2. sınıfta olanı<br />

alalım. Çok daha uygun. Bir de, gençyaşlı<br />

ayrımı var. Genç arkadaşlar 26<br />

yaşına kadar, büyüklerimiz (Senyör) +60<br />

yaş üzeri indirimden yararlanır.<br />

Interrail Bilet Fiyatları : Yukarıdaki<br />

listeye göre seçim yapmak sana kalmış.<br />

Hostel : Günde 20 Euro (Genelde 15-35<br />

Euro arasında değişir)<br />

Yemek : Günde 10-20 Euro<br />

Müze ıvır zıvır : Ortalama günde 5-10<br />

Euro (Gittiğiniz yere göre değişir.)<br />

Toplu taşıma : Genelde kullanmıyoruz.<br />

Ama o da ortalama günde 3 Euro.<br />

Eğlence-gece hayatı falan : Günde 10-15<br />

Euro (Duty freeden alıyoruz. Mekanda<br />

içmiyoruz. Sokakta içiyoruz.)<br />

(Özet Interrail Bilet Fiyatları. Yıllara Göre Fiyatlar Değişebilir. (Fiyatlar<br />

Euro’dur.)<br />

Interrail Maliyetleri Özetle ;<br />

Pasaport : 587.5 TL (10 yıllık ve Defter<br />

Fiyatı Dahil)<br />

Vize: Ortalama 200-250 TL<br />

Pasaport Fotoğrafı: 15 TL<br />

Gidiş-dönüş ucak: 500 TL (Bu gideceğin<br />

yere göre değişir.)<br />

Çanta ve diğer masraflar: 200-300 TL<br />

(Ortalama)<br />

Interrail Daha Ucuza Nasıl Mal Edilir?<br />

Şöyle : Yukarıdaki tablo vardı ya. Orada<br />

Flexi olanlar demek; Mesela 10 gün<br />

içerisinde 5 gün flexi biletini alalım.<br />

Diyelim ki 1-11 Ocak tarihleri arasında<br />

geçerli olsun. İşte bu bileti bu 10 gün<br />

içerisinde 5 gün kullanabilirsin. Bunu<br />

seçmek de tamamen sana kalmış. Tek<br />

yapman gereken, başlangıç ve bitiş<br />

tarihlerini belirttiğin bir bilet almak.<br />

74


Trenleri kullanmaya başlayacağın an,<br />

Interrail bileti üzerinde yer alan kapak<br />

kısmına bindiğin günü yazacaksın.<br />

Diyelim 1 Ocak’ta Roma’ya gittin. 2-3<br />

gün Roma’yı gezdin Ayın 4’ünde<br />

Floransa’ya trenle gideceksin ve o gün<br />

kullanacaksın. İşte o gün trene bineceğin<br />

an, tarihi ve tren numarasını Interrail<br />

biletinin üzerine yazıcaksın. Hepsi bu<br />

kadar.<br />

Interrail Başka Nasıl Ucuza Mal Edilir?<br />

Grup ücretleri diye bir şey var. Örnek<br />

olsun diye anlatayım. Seçeceğin bölgede<br />

bulunan ülkelerde geçerli oluyor. Mesela<br />

; 3 . g r u p ö r n e ğ i n i e l e a l a l ı m .<br />

Belçika-Hollanda-Lüksemburg-Danimar<br />

ka-Finlandiya-Yunanistan-İrlanda-İsveç<br />

ü l k e l e r i n i g e z e c e k s e n b u b i l e t i<br />

alabilirsin. Ama bunda da yine şu “Flexi”<br />

olayı olacak. Yani 1 ay içerisinde 3-4-6-8<br />

gün kullanabiliyor olacaksın. Örnek<br />

olsun diye de fiyatları aşağıya ekledim.<br />

Trenlerin Saatlerini Nereden<br />

Öğrenebilirim?<br />

Vizeyi, pasaportu ve Interrail biletini<br />

aldık. Artık yola koyulma vakti. Peki bu<br />

trenlerin saatlerini nasıl göreceksin ?<br />

Resmi Interrail sitesi www.interrail.eu.<br />

Buradan trenlerin kalkış (Departure) ve<br />

varış (Arrival) noktalarını yazıp, saat<br />

kaçta kalkıp, kaçta varacağını ve<br />

yolculuğ un kaç saat süreceğ i n i<br />

görebilirsin.<br />

Akıllı Telefon Uygulamalarından<br />

Öğrenme Şansımız Var mı?<br />

Var. “Railpllanner” diye bir uygulamayı<br />

telefonuna indirip kullanabilirsin.<br />

Dilersen, telefonundan her daim<br />

trenlerin kalkış ve varış saatlerini<br />

görebilirsin.<br />

75


Interrail Biletleri Sadece Trenlerde mi Geçerli?<br />

Hayır değil. Mesela bazı feribotlarda (Stockholm-Helsinki) da bu bileti<br />

kullanabilirsiniz. Zaten size biletin nerelerde kullanıldığına dair bütün bilgiler<br />

gönderecekleri bilette olacak. Oradan bakıp rotanız üzerinde olan noktalara göz<br />

gezdirebilirsiniz. Ayrıca müzelerde veya otobüslerde de geçerlidir. Railplanner<br />

uygulamasının Benefits kısmında görebilirsin.<br />

Interrail Bileti Aldıktan Sonra Ekstra Ücret Ödenir mi?<br />

Olacak. Şöyleki ; diyelim gece treni ile Barcelona’dan Paris’e gideceksiniz. Bu trenler<br />

yaklaşık 8 saatte gideceği şehre ulaşıyor. İnsanlar rahatsız olmasın, sürekli koltuklarını<br />

değiştirmesin diye de belirli olan bir koltuğun size ayrılmasını isterseniz 3-5 euro verip<br />

o koltuğu satın alabiliyorsunuz. Rakamları tam hatırlamıyorum ama çok pahalı<br />

değildi. O koltuk size ayrıldıktan sonra herhangi birisi o koltukta oturuyor olsa bile,<br />

kaldırma hakkınız oluyor. Çünkü Interrail’in özünde, size atanmış koltuk bulunmaz. O<br />

trende seyahat etme ve uygun koltukta oturma hakkı edinirsiniz. Eğer gideceğiniz<br />

rotalarda kendinize koltuk ayrılmasını isterseniz işte bu ekstra rezervasyon ücretlerini<br />

ödeyerek ilgili koltuğa hiç yerinizden kaldırılma korkusu olmadan sahip<br />

olabiliyorsunuz.<br />

76


Interrail Bileti Devredilebilir veya İade<br />

Edilebilir mi?<br />

Kişiye özeldir. Asla devredilmez ancak<br />

iade edilebilir. % 15 kesintiye tabi<br />

olursun. Biletini, son kullanma<br />

tarihinden 1 ay sonrasında bile iade<br />

edebilirsin. Yani diyelim Interrail biletin<br />

1 haziranda başlayacak ve 1 aylık bir bilet<br />

olsun. Yani 30 Hazirana kadar geçerli<br />

olsun. Ama sen bu bileti kullanmadın.<br />

Tarihler 30 temmuzu gösterene kadar<br />

biletini iade edebilirsin.<br />

Rezervasyon Yaptırmam Gereken<br />

Durumlarda Nereden Yaptıracağım?<br />

Online bir site yok. O yüzden tren<br />

garlarına gidip garlardan yaptıracaksın.<br />

En zor kısmı da bu zaten. Ne yazık ki bu<br />

k o n u d a h e r h a n g i b i r s i s t e m<br />

geliştirmediler.<br />

Biletin Son Günü Gece Trene Binme<br />

Mevzusu Nedir?<br />

Bilet 00:00’da başlar ve 24:00’da biter.<br />

Ancak, diyelim ki bindiğiniz bir tren<br />

akşam 19:00’da kalkacak ve ertesi gün<br />

04:00’da varış noktasına ulaşacak. İşte<br />

bu da kabul edilebiliyor. Ama 04:01<br />

olursa kabul edilmez. O yüzden, tarih<br />

kısmına varış saatinin gününü dikkate<br />

alarak doldurun.<br />

Interrail Biletini Kaybedersem Ne Olur?<br />

Pasaportun ne ise Interrail biletin de o<br />

olacak. O kadar önemli yani. Kaybettiğin<br />

an iş işten geçmiştir. Geri dönüş yoktur.<br />

Yenisini çıkarman gerekir. Umarım<br />

mecbur kalmazsın…<br />

Yurtdışında Interrail Bileti Alabilir<br />

miyim?<br />

Interrail’in geçerli olduğu<br />

bütün ülkelerden biletini<br />

alabilirsin. Money talks.<br />

77


Interrail Yaparken Nasıl Bir Sırt Çantan Olmalı?<br />

Aylarca “O kadar gezeceğiz. Nasıl bir sırt çantası alalım ?” diye sorup soruşturmuş<br />

birisi olarak, hislerini ve beklentilerini tahmin edebiliyorum. Benden sana tek tavsiye:<br />

olabildiğince çok az eşya al. Donmayacak veya yanmayacak kadar kıyafetin olsa yeter.<br />

Peki Nasıl Bir Interrail Rotası Çıkarmalıyım?<br />

Bu tamamen senin beklentilerine, hayallerine ve isteklerine bağlı bir şey. En iyi<br />

interrail rotası diye bir şey yoktur. Önce bunu bilmelisin. Sonra da senin için<br />

çıkardığım rotalara bir göz gezdir derim. Böylece ülkeler ve şehirler hakkında tahmini<br />

bilgilere sahip olabilirsin.<br />

Tren Garında Uyuyabilir miyim?<br />

%99’unda uyuyabilirsin. Ama mesela ; Barselona tren garını gece kapatıyorlar. Benim<br />

sokakta yattığım gibi sen de sokakta ya da sahilde yatmak zorunda kalabilirsin. Hatta<br />

nerede uyumuştum biliyor musun<br />

? Barcelona-Real Madrid süper<br />

kupa final maçını Nou Camp’ta<br />

izledik. Neyse Messi falan 3-5<br />

metre önümde oynuyordu. Maç<br />

bitti. O 100.000’den fazla insan<br />

bir anda kayboldu. Biz Ali ile<br />

stadın etrafında kalakaldık. Sonra<br />

tren garına gittik. Tam<br />

uyuyacağız. Pat oradan da<br />

kovulduk. Gittik stadın etrafındaki<br />

bankta uyuduk. He kaç yaşındaydım ? 20-21 civarı. Şimdi olsa yapar mıyım ?<br />

Yapmam. Peki o zamana geri dönsem yine yapar mıydım ? Hiç düşünmezdim.<br />

Cevabım EVET olurdu…<br />

78


Çantamı Tren Garında Kilitleyebilir miyim?<br />

Evet. Bir çoğunda ya locker (Kilitleyebileceğiniz dolaplar) veya güvenlik görevlilerinin<br />

teslim aldığı odalar var. İster bu dolaplara çantanızı ücret karşılığında kilitlersiniz,<br />

ister de bu görevli arkadaşlara çantanızı teslim eder, gezip, görüp sonrasında çantanızı<br />

almak için geri dönersiniz. Ama şunu bilin : Bazen gece geç saatlerde çantanızı almak<br />

için bu ofislere giderseniz, çantanızı verdiğiniz yerin kapalı olduğunu görebilirsiniz. O<br />

yüzden, çantanızı teslim ederken hangi saatlere kadar açık olduklarını öğrenin.<br />

Dostum. Bilmiyorum bu anlattıklarım sana yardımcı oldu mu, olmadı mı ! Ama<br />

bildiğim tek şey var ki ; bu yaz 2-3 arkadaş toplanın. Gerekirse kış aylarında<br />

yemenizden, içmenizden kesin. Kıyafet almayın. Eğlenmeyin de. Ama ne olur şu<br />

İnterrail’i ömrünüzde bir kez bile olsa yapın. Ben zaten sana birçok şeyi tek tek<br />

anlattım. Bilmiyorum daha ne yapabilirim! Ama aklına herhangi bir soru takılırsa,<br />

bana da her zaman danışabilirsin. Sormaktan asla çekinme. Yardımcı olabilirsem ne<br />

mutlu!<br />

Avrupa’nın dört bir yanını keşfedeceğin, sırtına aldığın çantanla akşam Barcelona’da<br />

gözlerini kapayıp, sabah Paris’de gözlerini açtığın günler görmen dileğimle…<br />

Deniz Pehlivan<br />

birhayalinpesinde.com<br />

facebook.com/birhayalinpesinde<br />

79


80


HASAN HKA<br />

EN ÖNEMLİ KORUYUCU EKİPMAN<br />

“MOTOSİKLET EĞİTİMİ”<br />

Eğitim denilen olguya sözlük anlamında<br />

baktığımızda: “ Okullar kurslar ve<br />

üniversiteler vasıtasıyla bireylere; hayatta<br />

gerekli olan bilgi ve kabiliyetlerin<br />

sistematik bir şekilde verilmesi.” tanımı<br />

ortaya çıkıyor.<br />

Motosiklet eğitimi dendiği zaman sayın<br />

hocam Sedat Karayılanoğlu’nun güzel bir<br />

c ü m l e s i a k l ı m a g e l i y o r :<br />

“Motosikletlerinize hükmedin!”.<br />

Makinalarımızla aramızda süregelen bir<br />

savaş halindeyiz. Nerde durması, ne<br />

kadar hızlanması, nerde dönmesi<br />

gerektiğini sürekli etki-tepki mekanizması<br />

içerisinde makinalarımıza iletiyoruz. İşte<br />

bu etkilere doğru zamanda tepki verilmesi<br />

için gereken kabiliyeti hatta refleksleri<br />

kazanma sürecine motosiklet eğitimi<br />

diyoruz. Amaç; daha güvenli daha keyifli<br />

bir motosiklet yolculuğu...<br />

Birçoğumuz için bir arkadaş, amca, dayı,<br />

dost aracılığıyla başlar motosiklet eğitimi.<br />

81


Genelde “Bak koçum atıyorsun aşağıya 1,<br />

sonra çek yukarı 2-3-4-5…” şeklinde<br />

fevkalade bilinçsiz bir şekilde başlıyor.<br />

Şanslı iseniz ve biraz da adaptasyon<br />

sorunlarını çabuk aşabilen, çabuk<br />

kavrayan bir yapınız varsa bu süreç bir<br />

kazaya sebebiyet vermeden devam ediyor.<br />

Daha sonra insani meraklarla günümüz<br />

terimiyle ‘googlelayarak’ bir şeyler<br />

araştırmaya başlıyoruz. Kombine fren,<br />

kontra tekniği?...<br />

Kontra tekniği? Ne yani gidonu sağa<br />

çevirince motor nasıl sola gider,<br />

saçmalamayın tabii ki sağa gider... Ben<br />

önce ön freni sıkıyorum sonra arkayı;<br />

çünkü fren öne ağırlık yapıyor ön fren<br />

daha iyi tutuyor. Bunlar acemi ve kısmen<br />

egosunu henüz yenememiş 2 teker<br />

dostlarımızdan duyacağınız ilk absürt<br />

cümlelerdir. Oturup saatlerce anlatsanız<br />

da faydası olmaz, bire bir göstermek hatta<br />

mümkünse uygulatmak lazımdır.<br />

Eğitim işte burada devreye giriyor. Eğer<br />

eşinizden dostunuzdan bildiğiniz<br />

tanıdığınız arkadaşlarınızın çocukları<br />

varsa duymuşsunuzdur. Artık öğretmenler<br />

çocuklarınıza kesinlikle yazmayı<br />

öğretmemenizi tembihliyor. Peki neden?<br />

Ben yıllardır yazı yazıyorum, neden 5<br />

yaşında çocuğa 2-3 harf öğretmeyeyim?<br />

Bunun sebebini en basit şekilde psikolojik<br />

olarak açıklamaya çalışırsak; ilk<br />

öğrenmede yapılacak en ufak hata<br />

alışkanlık haline geliyor. Motosikletle<br />

tanıştığınızda mutlaka bir profesyonelden<br />

eğitim alın. Neden kısmına gelince;<br />

motosiklet sürmek; gaz açmak, fren<br />

yapmak, vites değiştirmekle başlamıyor.<br />

Motosiklet sürmek; doğru oturuş, gidonu<br />

doğru tutma, dirsekleri kırma, doğru ve<br />

adaptif bakış, depoyu sıkma, inerken<br />

ayaklığı iki defa kontrol etme gibi basit;<br />

ama bu işi kolaylaştıran temel etmenlerle<br />

başlıyor. Bu hareketlerin her biri, bir<br />

sonraki sürece sizi daha doğru hazırlıyor.<br />

Mesela fren yaparken depoyu sıkmaz,<br />

ileriye bakmaz, kollarınızı dirseklerden<br />

kırmazsanız neler olur? Tecrübe sahibi<br />

sürücülerin çokça karşılaştıkları ‘kıçtan<br />

atma’nın temel sebepleri bu basit hareket<br />

kombinasyonlarında saklı. Fren yapmayı<br />

öğrenmeden önce depo sıkmayı<br />

öğrenmelisiniz, kollarınızı dirseklerden<br />

kırmayı, fren esnasında dimdik karşıya<br />

bakmayı... Yoksa fren yapmak için<br />

öğreneceklerinizden çok, bu hareketleri<br />

düzeltmekle vakit ve efor kaybedersiniz<br />

ve sizi temin ederim ki; bunları, yani temel<br />

alışkanlıkları düzeltmek, sağlak biri için<br />

sol elle çorba içmek kadar zor bir süreçtir.<br />

Yazımı bu kısmına kadar okuyan: “Ben<br />

50.000 kmdir motosiklet kullanıyorum hiç<br />

eğitim almadım hiç kaza yapmadım.”<br />

ekibine gelirsek...<br />

82


Bu azınlığı başta şanslı olarak tanımlamak<br />

gerekir. Diğer özelliklerine bakacak<br />

olursak ya çabuk adaptasyon sağlayan,<br />

ritmik hareketleri uyumlu, sakin insanlar<br />

ya da maalesef asla kabul etmeyecekleri<br />

gibi ‘motosikleti var olan limit ve<br />

yeteneğinin çok altında kullanan’ insanlar<br />

olarak ayırabiliriz. 30 bin kmlik<br />

motosiklet sürüşünün ardından eğitime<br />

katılan bir büyüğüm; eğitim esnasında<br />

grupta en fazla zorlanan ve hocayla en<br />

fazla muhatap olan kişiydi. Çünkü artık<br />

onun alışkanlıklarını kırmak gerçekten<br />

çok zor hale gelmişti ve o dahi sonunda<br />

bütün egosunu kenara koyarak şunu<br />

söyleyebildi: “ Ben bu zamana kadar<br />

motosikleti, motosiklet gibi<br />

kullanmıyormuşum.” .<br />

Peki, yeni başlamak üzeresiniz veya bir<br />

süredir motosiklet kullanıyorsunuz ve<br />

eğitim almak istiyorsunuz, nereye<br />

başvurmalı ve aşağı yukarı ne kadar ücret<br />

ödemelisiniz? Eğer İstanbul’da veya<br />

başlıca büyük şehirlerde yaşamıyorsanız<br />

şanssız kesimdensiniz. Maalesef<br />

motosiklet eğitim kültürü, diğer illerde<br />

kurumsal olarak henüz oturmamış.<br />

Başarılı ve kendini bu işe adamış kişisel<br />

girişimciler, birkaç farklı kurum veya<br />

eğitmen sayesinde bu şehirlerde sağlıklı<br />

eğitim alabilirsiniz. Şöyle genel hatlarla<br />

bakacak olursak:<br />

- Safetyturkey (Honda motosiklet<br />

eğitim programı )<br />

- YRA (Yamaha Riding Academy)<br />

- BMW, VESPA, KTM gibi markaların<br />

kendine özgü akademileri<br />

- Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu<br />

- GİS Akademi (Güvenli ve İleri Sürüş<br />

Akademisi, Rospa ( İngiliz kazaları önleme<br />

kraliyet vakfı) sertifikalı)<br />

- ART motoakademi (Advanced Riding<br />

and Training, Rospa sertifikalı)<br />

- Ve diğer sertifikalı Motosiklet<br />

eğitmenleri<br />

Bunlarla birlikte, kendi eğitimimi aldığım,<br />

S e d a t K a ray ı l a n o ğ l u ’ n a a i t o l a n<br />

Blacksnake Rider Academy’i ayrı bir<br />

köşede belirtmek istiyorum. İzmir’de<br />

grubumuz için profesyonel eğitim almak<br />

istediğimiz sırada, bize büyük yardımları<br />

dokundu. Büyük şehirlerde mutlaka<br />

sertifikalı motosiklet eğitmenleri<br />

bulunuyor. Kendi şehriniz için internetten<br />

kısa bir araştırma yapmanızı öneririm.<br />

Burada bahsettiklerim birkaç ana eğitim<br />

kurumlarıdır.<br />

Peki, fiyatlara gelecek olursak… Fiyatlar<br />

sizin eğitim alma şekliniz, geçmiş motor<br />

tecrübeniz ve nereye kadar gitmek<br />

83


istediğinize göre 150 tl gibi bir ücretle<br />

başlayıp ucu açık yüksek meblağlara<br />

kadar gidiyor. Bire bir eğitim ve başlangıç<br />

eğitimleri tabii ki biraz daha yüksek<br />

ücretli. Burada eğer gözünüz korktuysa<br />

yanlış fren yaptığı için; bacaklarında %80<br />

his kaybı oluşan bir kazazede aklınıza<br />

gelsin. Sizce bacaklarınızın değeri ne<br />

kadar?<br />

84


RÖPORTAJ<br />

İrfan Karaman Röportajı<br />

1- İrfan Bey merhaba, öncelikle sizden bahsedelim. Kaç yaşındasınız? Mesleğiniz nedir?<br />

Sizi ve markanızı daha önce duymamış okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız?<br />

Merhaba öncelikle <strong>Motoseyyah</strong> dergisi çalışanlarına ve emeği geçen herkese yerli bir<br />

marka olarak bizlere yer verdiği için çok teşekkür ederim.<br />

Ben 1975 Bursa doğumluyum, yeni yılla birlikte ömrümüzün ilk yarısını bitirdik, bundan<br />

sonra bir 40 yıl daha yaşar mıyız bilmiyorum ancak; harcadığımız her dakikayı son<br />

damlasına kadar değerlendirmeyi yaşam tarzı edindiğimi, prensip ve alışkanlık edinmeyi<br />

seven biri olduğumu inkar edemem.<br />

Mesleğim kısmı biraz daha karmaşık ve bir o kadar da ilginç sanırım. Bu konu benim<br />

sosyal medyadan ve gerçek yaşamdan edindiğim tecrübelerden derleme ve toplama bir<br />

cevap olacak. Çalışma hayatına daha çocuk yaşlarda başladım; hayat böyle gerektiriyordu.<br />

85


Yaz tatillerinde market çıraklığından tutun, seracılığa kadar pek çok işi yaptım. 1993<br />

yılında fırıncılığa başladım, bu mesleği aralıksız İRF’nin kurulum aşamasına kadar<br />

sürdürdüm; yani epey bir müddet unlu mamuller sektöründe hizmet verdim. Bu zaman<br />

zarfında, 1992 yıllarında müziğe ilgim başlamıştı (piyano, org)zaman geçtikçe kendimi<br />

geliştirerek müzik konusunda da profesyonel bir düzeye gelerek unlu mamuller işini de<br />

müzik ile birlikte 1 yıl öncesine kadar sürdürdüm. Askerliğimi müzisyen olarak<br />

tamamladım, çok farklı yerlerde ve sahnelerde canlı müzik yaptım ve farklı cemiyetlerde<br />

bulundum. Elbette müzik diğer işten kalan zamanlarda hobi olmaktan çıkıp geçim<br />

kaynağı olmuştu bile çoktan, hayatın insanı nerelere sürükleyeceğini emin olun<br />

bilemiyorsunuz.<br />

Bu iki işle uğraşırken resme merak sardım, Bob Ross’u birçoğunuz bilirsiniz, bonus saçları<br />

olan yağlı boya üstadı, onu pek bir severdim. Yağlı boya resim çalışmaları alanında da<br />

kendi çapımda bayağı ilerlemiştim yaklaşık 4000 civarı tablo yaptım, bu iş de artık<br />

ekonomik düzeyde o kadar önem kazanmıştı ki kendi tualimi kendim hazırlıyordum. Her<br />

yaptığım çalışma, bir öncekinden daha güzel oluyordu. Yaptığım tabloları koyacak,<br />

depolayacak ve asacak bir yer olmadığı için çoğunu eşe dosta ev hediyesi olarak<br />

veriyordum; çoğunu da sırf döngüyü tamamlayıp bana maddi destek olsun, tekrar boya ve<br />

malzeme alıp kendimi daha da geliştireyim diye satıyordum.<br />

86


Pek çok işi bir arada yapmadın getirdiği tepkilere de alıştım. Fırında sergilediğim<br />

tablolarımı, üstümdeki unlu önlükle benim yapmış olduğuma inanamayanlarla<br />

karşılaştım. Bir gün sahne aldığım elit bir düğünde iki arkadaş, salonun karşı tarafından<br />

beni süzüyor ve aralarında gelişen sohbet: “Şu karşıdaki piyanist ne kadar da bizim Fırıncı<br />

İrfan’a benziyor.”. İşin komik yanı bir gün sonra fırına ekmek almaya geldiklerinde konuyu<br />

bana anlatıp kardeşim olup olmadığını sordular. Durumu anladıklarında şaşkınlıklarını<br />

gizleyemediler, müzisyenlik yaptığımı 30 bin nüfuslu bir ilçede herkes nerden bilsin,<br />

arkadaşlar beni fırıncı olarak tanımış.<br />

Gelelim sosyal medya deneyimleriyle gelen yeni mesleğime. 8 yıl önce forumlarla<br />

tanıştığımda kendimdeki çok yönlü kişiliği gördüm. Paylaşmayı, yardımlaşmayı seven bir<br />

insan olarak çokça zamanlar geçirdiğim sihirli ekran karşısında binlerle ifade<br />

edebileceğim, Edirne’den Kars’a kadar geniş bir arkadaş kitlem oldu ve hatta gizli<br />

f a n l a r ı m o l u ş t u ğ u n u y i n e d o s t l a r ı m d a n d u y d u m .<br />

Özellikle motosiklete dair paylaşımlarla farklı, sıra dışı, amatör hobi çalışmalarımla<br />

mekaniğe dair birçok şeyi öğrenirken bildiklerimi de paylaşıyor olmam, bilginin<br />

paylaşıldıkça yüceldiği bu sanal ortamda oldukça geniş bir arkadaş kitlesinin oluşmasıyla<br />

sonuçlanmıştı. Şunu öğrendim dostluklar fedakarlık özveri ve özen ister! Kişi ne ekerse<br />

onu biçer ve insanlar aynaya benzer, gülümseyerek bakarsanız karşınızda gülümseyen bir<br />

87


surat görürsünüz. Temel kural sadece internet ortamında değil, tüm yaşamımızda<br />

dürüstlük yardımseverlik ve iyimserlik olduğu sürece dostluklar kurup yeni insanlar<br />

tanımak sürpriz olmayacaktır, bunu ben yaşadım...<br />

Kendi şirketim olan İRF’nin tarihi ve oluşumu 2012 yılının son çeyreğine dayanır ve<br />

Suzuki Inazuma modelinin aksesuar yoksunluğundan dolayı, bir arkadaşımız, ağabeyimiz,<br />

Sevgili Serdar Aydın’ın bana gelmesiyle başlar.<br />

İRF, motosikletler için koruma demirleri ve aksesuarları üretimi yaparak can ve mal<br />

güvenliğinizi sağlar. Kaliteden ve fiyat-ekonomi politikasından taviz vermeden yurt dışına<br />

bağımlılığımızı en asgari düzeye indirgeyip aynı zamanda yurt ekonomisine de fayda<br />

sağlamayı amaçlar. Motosikletlerde özellikle koruma demiri, bir süs aksesuarı olmamakla<br />

birlikte, sürücünün önce güvenliğini sağlayan, sonra da motosikletinin hasar düzeyini<br />

minimum seviyeye düşüren önemli parçalardan biridir, çünkü düşmemiş motosiklet<br />

sürücüsü yoktur!<br />

88


2- Motosiklet merakınız ne zaman başladı? Kaç yıldır aktif olarak motosiklet<br />

kullanıyorsunuz? Ve motosiklet dışında hobileriniz nelerdir?<br />

Motosiklet merakım başlamadı aslında, zamanın vermiş olduğu ekonomik koşullar,<br />

bisiklet ve motosikleti hayatımıza mecburen uzun yıllar önce soktu, o gün bu gündür<br />

hayatımızda hep var oldu. Bu durum çoğu zaman ihtiyaçtan, bazen de zevkten böyle<br />

süregeldi ve geçiyor.<br />

Yanılmıyorsam 7 ya da 8 yaşlarında, üç tekerlekli bir bisiklet vermişlerdi babama, benim<br />

ilk bisikletimdi ve o dönemlerde çok büyük bir konuydu. Yaklaşık 33 yıl evvel bir çocuğun<br />

bisikletinin olması pek alışılagelmiş bir durum değildi. Birkaç yıl sonra, 9 ya da 10<br />

yaşlarımda mobilet hayatımıza girdi, babam artık pedal çevirmekten usanmış olsa gerek.<br />

Motosiklet de o yıllarda hayatımıza girdi, çok iyi hatırlıyorum 900 kmlik rodajını<br />

doldursun diye mobileti bana vermişti. Hatta rampa çıkarken beni indirip yokuş yukarı<br />

koştururdu motor zorlanmasın diye, ne günlerdi…<br />

Çok gariptir teknoloji ve imkanlar o kadar gelişti ki şimdi mobiletin yüzüne bakan yok, o<br />

zaman da R1ler, Kawasakiler vardı da biz bilmiyor ve görmüyorduk. Ama kesinlikle şimdi<br />

imkanlar çok çok daha gelişti, kaskın dışında şimdiki korunaklı montları nereden bulup<br />

da alacaktık? Kışın donmayalım diye kat üstüne kat kat giyinirdik, şimdiki nesil o konuda<br />

çok şanslı, her şey var.<br />

89


O<br />

yüzden motosiklet konusunda ailemden asla olumsuz bir tepki almadım; zira motosiklet<br />

şeytan işidir diyen ailelerin her zaman bu konuda çocuğa köstek olduğunu da görmezden<br />

gelemeyiz böyle çok insan var. Biz 7 kişilik bir aileyiz; 5 kardeşiz, 3 kız, 2 erkek ve<br />

annemiz dışında hepimiz motosiklet kullanıyoruz hepimiz şu an aktif motosiklet<br />

kullanıcısıyız, annemiz iyi bir artçı sadece. <br />

Hobilerim arasında mekanik ve motosiklet hep vardı ancak; resim ve müziği de yabana<br />

atamayız, hayatımda önemli bir zaman dilimine sahipler. Çokça zaman harcadım bu<br />

alanlar için, son 4 yıldır hatta çocukluğumdan kalan anılarım arasından havacılığı da gün<br />

ışığına çıkardım sonunda ama yaş 41 oldu artık. Yaklaşık 4 yıldır yamaç paraşütü<br />

sporuyla ilgileniyorum, eğitimlerimi Türk Hava Kurumu’nda tamamladım. Şu an<br />

Türkiye’de benim dışımda üç arkadaşın daha hayata geçirdiği çok hafif hava araçları<br />

sınıfına giren motorlu yamaç paraşütü, PARAMOTOR TRİKE hava aracımın tasarım ve<br />

üretim aşamaları bitmek üzere, kısmet olursa kendi yaptığım hava aracımla gökyüzünün<br />

maviliğine açılacağım.<br />

Doğayla baş başa kalmayı seviyorum, insanı dinlendiriyor, hele de dünyaya alışık<br />

olmadığımız bir yerden, gökyüzünden bakmak çok güzel bir hissiyat. Sivil Havacılık,<br />

Türkiye’de çok yaygın olmayan, yeni yeni gelişmeye başlayan bir spordur ve yamaç<br />

paraşütü uçmanın en kolay ve ucuz yoludur diye düşünüyorum.<br />

90


3- Motosiklet aksesuarları yapma fikri sizde nasıl oluştu?<br />

Çok yönlü kişiliğimden bahsetmiştim, aslında teknik ve mekanik uğraşlarım için evimin<br />

altındaki 8 metrekare kömürlük alanını boşaltarak orada küçük atölyemi ve dünyamı<br />

kurmuş boş vakitlerimi orada uğraşıp kafa dağıtarak geçiriyordum. Dört kişinin aynı anda<br />

bir araya geldiğinde oturacak yer bulamadığı ve ancak sığdığı alçak basık bir yerdi; her<br />

cm kareyi değerlendirmiştim, bütün anahtar takımlarım ve edavatlarım tertipli<br />

düzenliydi. O küçücük atölyede aslında büyük işler yapıldı, İRF’nin temelleri atıldı ancak;<br />

bir gün motosiklet aksesuarı imal ederiz diye başlanmadı hatta aklımıza dahi gelmedi.<br />

Motosiklet camiasında oldukça geniş olan çevremiz beni bu işin içine resmen çekti<br />

diyebilirim; sen bunun orta sehpasını da yaparsın, sen bu modeli de yaparsın derken şu<br />

an ardımızda yaklaşık 35’i kayıt altında 50’yi aşkın modele çalışma yaptık.<br />

Bu iş demir işi olsa da metali işlemek ahşabı işlemeye benzemez. Her aşaması işlemesi ve<br />

ekipmanları diğer sektörlere göre daha meşakkatli ve pahalıdır. Her ne kadar motosiklet<br />

aksesuarları dense de adına, aslında bunları yedek parça gibi görebiliriz; mesela bağlantı<br />

vida yerleri motosiklet üzerinde tam denk gelmez ya da uymaz ise, o ürünü asla yerine<br />

takamazsınız. Doğal olarak da montaj gerçekleşmez, o yüzden üretiminden tasarımına,<br />

hatta boyasına kadar özenle imal edilmeleri gerekir ve bu iş ruh işidir. Motosiklete<br />

binmeyen bir demir ustası, koruma demirinin manasını asla bilemez, bilemediği içinde<br />

onu üretmesi zordur.<br />

91


Yani bu aşamada sadece metali tanımak, teknik altyapıya sahip olmak yetmiyor. Önce<br />

motosiklet ruhunu iyi bilmek gerekiyor, tüm bunlar birleştiğinde ortaya netice çıkıyor.<br />

Ben de motosiklet ruhunu iyi bilenlerdendim; bundan dolayı çevremizdeki dost ve<br />

arkadaşlarımız çözüm için bana geldiler ve çözüm buldular. Bu vesile ile zaten sektördeki<br />

büyük bir eksikliği doldururken yurt dışına da bağımlılığımızı minimuma indirdik.<br />

Üreten her zaman için değerlidir. Düşünsenize, yurt dışından dünya para verip acaba<br />

gelecek mi kaygımız yok; hatta yurt dışında olmuş olmamış o da umurumuzda değil!<br />

Düşünüyor, tasarlıyor ve onu seri olarak üretiyoruz; biz kazanıyoruz, yurdumuz kazanıyor<br />

ve kullanıcı olan sizler kazanıyorsunuz.<br />

Yurt dışından 1650 TL’ye gelen ürünü burada yerli üretici olarak üretiyoruz ve 550 TL’ye<br />

alıyorsunuz. Karşınızda muhatap buluyor, teknik sorunlarınızda çözüm buluyor, soru<br />

sorabiliyorsunuz ve bunları garantili olarak alıyorsunuz, koşulsuz iade ne demek bilir<br />

misiniz? Aslanlar gibi biz bu ürünü ürettik, kalitesiyle, işleviyle montajı ve boyasıyla<br />

dimdik arkasındayız demektir ve koşulsuz iade cümlesini her firma kullanamaz ama biz<br />

kullanırız; ÇÜNKÜ BUNLARI BİZ ÜRETİYORUZ!<br />

92


4- Markanızın anlamı nedir? Markayı belirlerken göz önüne aldığınız etmenler nelerdi?<br />

Bu kısım İRF’den önceki durumdu, peki İRF’nin anlamını, açılımını tahmin etmek zor<br />

değil; ama neden İRF olarak var olduğumuzu biliyor musunuz?<br />

Dünya devi olsun olmasın her markanın bir anlamı geçmişi ve oluşma sebebi vardır.<br />

Forum sitelerine üye olurken genelde fırıncı kişiliğimle değil de müzisyen kişiliğimle<br />

tanınmak istediğim için takma ismim tüm forumlarda ‘piyanist_irfan’ olarak geçer; ancak<br />

motosiklet.net’e Türkiye’nin en çok tıklanan forumuna üye olurken kişisel bilgilerimi<br />

doldurma aşamasında kullanıcı adı kısmına ‘piyanist_irfan’ yazacakken ‘piyanist_irf’<br />

yazabildim, hane yetmedi ve onu kaydettikten sonra ok yaydan fırlamış oldu bir daha da<br />

silemedim.<br />

İRF oradan kalmadır; sonrasında İRF aşağı, İRF yukarı olduk. İnsanlar da buna alışınca<br />

değiştirmedim, nereden bilebilirdim bir gün her şeyimi İRF uğruna harcayıp şirket sahibi<br />

olacağımı… O günlerde beni yakından tanıyanlar İRF’nin nereden nereye geldiğini ve nasıl<br />

geldiğini çok iyi bilir... İRF MOTOSİKLET AKSESUARLARI SAN. TİC. LTD. ŞTİ olduktan<br />

sonra birçok şey değişti ama buraya nasıl gelindi, nelerle karşılaşıldı, bir marka değeri<br />

nasıl oluştu bunu anlatmaya kalkmak emin olun sizlerin de, benim de oldukça uzun<br />

zamanımızı alacaktır. Sadece şunu söyleyebilirim, çalışırken ölmedim ya şükürler olsun,<br />

İRF resmi olarak tescilli bir marka olmuştur.<br />

93


İngilizce okunuşu (ay ar ef ) baktık, hoşumuza gitti. Kuruluş aşamasında, hatta logo<br />

çalışmalarında bile çok şaşaa ve karmaşaya gerek duymadan, siyah ve beyaz üzerine,<br />

akıllarda kalabilecek, basit bir logo tasarladık; siyah karanlığı, beyaz aydınlığı temsil eder<br />

ve siyahın içindeki İRF harfleri beyazdır.<br />

5- Kaç yıldır motosiklet aksesuarları tasarlıyor ve üretiyorsunuz?<br />

Motosiklet aksesuarlarını metal ağırlıklı olmak üzere, profesyonelce yaklaşık 2 yıldır<br />

yapıyorum. Tasarım ve üretim aşamaları hep süregeldi ve üretildi ancak; daha<br />

öncelerinde amatör olarak kişisel anlamda da üretimler oldu. Motosiklet römorku, birkaç<br />

orta sehpa ve çanta taşıyıcıları, bunlara pek yoğunlaşmamıştım, 3 yıl evvel CBF 150<br />

motorum için özel bir korna ve römork sistemi tasarlamıştım hala o korna sisteminin bir<br />

videosunu çekememiş olmak içimde büyük yaradır.<br />

6- Yaptığınız ürünlerin kalitesi ilk başladığınıza göre ne kadar iyi? Gelişmeyi gözle görülür<br />

bir şekilde fark edebiliyor musunuz?<br />

Bu soru gerçekten önemli bir soruydu teşekkür ederim. Söylediğim gibi 8 metrekare bir<br />

atölye ortamından tüm Türkiye’ye ürün üretip satabiliyor olmanın ardında kuşkusuz ki<br />

94


ir neden vardır. Bunu açıklamak için, merdivenleri yavaş yavaş tırmanmak deyimi çok<br />

yerinde bir sözdür. İRF’nin başlangıç ürünü olan arka çanta taşıyıcısı, şu an işyerimde,<br />

büromun duvarında duruyor. Onu özellikle motordan söktük onun ayrıca bir yeri vardır,<br />

bizim ilkimizdir, yani ürettiğimiz bu işe başlamamıza vesile olan ilk demirdir; samimi<br />

olarak söylüyorum çok kaliteli, sağlam ama bir o kadar da kaba olduğunu görüyorum. O<br />

günün şartlarında, o imkanlarla üretilebilecek bir demirin nasıl olabileceğini<br />

düşünüyorum; ama çok iyi biliyorum ki her ne olursa olsun, paranın bile geçmediği o<br />

zamanlarda, bu demir kullanıcısı olan dostumuzun işini görmüştür.<br />

Elbette ki çok yol kat edildi. Üretilen her model, bir öncekinden daha gelişmiş oluyor, biz<br />

de gelişiyor ve geliştiriyoruz. Atılan her adım, geçen her gün daha iyiye doğru yol alıyor,<br />

yavaş yavaş su akıyor yolunu buluyor ve eksik taşlar yerine oturuyor. Her şeyin ilacı<br />

zamandır keşke elimizde sihirli bir değnek olsa da ‘ol’ deyince birçok şey oluverse ancak;<br />

bu peri masalları için geçerli ve biz de burada masal anlatmıyoruz. :) Çok çalışmamız<br />

gerekiyor, önümüzde uzunca bir yol ve dünya devi rakiplerimiz var; önce Türkiye’ye, iç<br />

pazara yettikten sonra, hedef tüm dünya!<br />

İRF olarak üretimde hile hurdaya başvurmak asla yapmayacağımız bir şey! 3 mm olması<br />

gereken yerde 1 mm kullanıp bunu boyayarak 3 mm edasıyla sunmak ayıp ve yalancılıktır,<br />

hırsızlıktır; karakter ve kişilik olarak önce şahsıma yakışmayan bir davranıştır. Uygun<br />

fiyata satmak için malzemeden çalmak çok akıllıca değildir, tüketiciler bilinçli ve zamanla<br />

95


kalite ortaya çıkmaktadır. Kimse tabir-i caizse aptal değildir; burada en kalitelisini en<br />

uygun fiyata sunmalısınız, işte bu ince çizgide dengeyi iyi kurmalısınız. Sırtınızda bir<br />

şirket yüklü, üretim ve tasarım yüklüyse bunların hesabının ve giderinin analizinin iyi<br />

yapılması gerekiyor.<br />

Olumsuz eleştiriler almıyor değiliz; genelde ürünlerin ağır olduğunu söylüyor insanlar,<br />

önemli değil. Ama ağırlık her zaman olumsuzluk değildir; 5 mm kullanmanız gereken<br />

hassas bir yerde ağır olmasın diye 3 mm kullanırsak ileride o ürün sıkıntı yapacaktır. Bu<br />

yüzden temel prensibimiz, kati suretle ne bugün ne de yarın değişmeyecek, en kalitelisini<br />

en uygun olması gereken fiyatlara üretmeye devam edeceğiz.<br />

Doğru zamanda, doğru dürüst çalışmalarla gelişmeyecek bir firma yoktur. İşimizi seviyor<br />

ve severek yapıyoruz. Bu söylediklerim hiçbir zaman için iddia değil; üretip masaya<br />

koyarak ispat ederek konuşuyoruz.<br />

7- Bu sektörde dünyaca ünlü firmalar öne çıkmakta. Bunlara örnek olarak Givi ve<br />

Touratech’i de gösterebiliriz. Onlar ile karşılaştırıldığında kendinizi nerede görüyorsunuz<br />

ve ileride o satış seviyesine ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz?<br />

Çok kapsamlı bir soru aslında ama; Givi-Kappa-Tourotech gibi dünya markalarıyla<br />

tanışmam çok daha öncelerine dayanmaktadır, bu konuda dürüst ve samimi olacağım.<br />

Oldukça kaliteli, işlevsel, detaylı ve estetik ürün üretiyorlar ancak; onlarla firma olarak<br />

kıyaslama yapmak çok mantıklı ve sağlıklı olmaz. Milyar dolarlık yatırımlar, ekipmanlar,<br />

96


yılların birikimi, tecrübesi, yatırımlarının<br />

ve reklamının yanında 2 yıllık mazisiyle 8<br />

metrekare bir atölyede doğmuş bir firmayı<br />

nasıl kıyaslayabiliriz, bu deli cesareti olur.<br />

:)<br />

Ama kesinlikle bildiğim bir şey var;<br />

yurtdışından ithal gelen bir ürünün haliyle<br />

bir maliyeti, nakliyesi oluyor; ürün<br />

distribütöre geliyor, distribütör üzerine<br />

kâr koyup toptancıya veriyor, toptancı<br />

üzerine kâr koyup bayiye veriyor, bayi<br />

üzerine kâr koyup son kullanıcıya veriyor.<br />

Doğal olarak zaten euro bazında yurda<br />

girmiş bir ürün, son kullanıcıyı fiyat olarak<br />

üzüyor, ürüne bakıyorsunuz yan çanta<br />

demiri. Evet, güzel, kalite gayet iyi ama o<br />

fiyata göre, o ürünün titanyum ya da altın<br />

kaplama olması gerekli diye aklınızdan<br />

geçer. Ama değil; 20 mm çapında 2 mm<br />

kalınlığında boru, işte hepsi bu!<br />

İlk aşamada dünya devi olmak gibi bir<br />

tasamız yok aslında; önce biz iç pazarın<br />

taleplerini karşılayalım sonrasında buna<br />

yeterli hale geldiğimizde dünyaya açılma<br />

zamanı gelmiş demektir. Bugün çalıştığım<br />

lazer tezgahının fiyatı 2,5 milyar TL’dir,<br />

olay sadece bunda bitmiyor, CNC destekli<br />

tam teşekküllü bir boru bükme tezgahının<br />

97


en basiti 150 bin TL. Zamanı geldiğinde devlet teşvik ve desteklerinden sonuna kadar<br />

yararlanmayı düşünmekteyiz, işte o gün geldiğinde bu alanda Türkiye’den Kappa ve Givi<br />

markalarının elini ayağını çekeceği zamandır.<br />

Onlar ile karşılaştırma yaptığımda sadece Türkiye pazarının bir kısmına ulaştık; buraya<br />

kadar gelebilmemiz bile hayaldi ama doğru zamanda yapılan atılım ve yatırımlarla geldik.<br />

Bundan sonra neden onların seviyesine ulaşmayalım? Çok zor görünse de sağlık olduktan<br />

ve doğru zamanlarda doğru kararlar alınıp olması gerektiği gibi atılım yapıldıktan sonra,<br />

hiçbir şey imkansız değildir, ben buna inanıyorum.<br />

Yaşadığım, gördüğüm şeyi söyleyebilirim; Endonezya, Almanya, Fransa, İngiltere, Malezya,<br />

İtalya ve aklıma gelmeyen birkaç ülkeden daha, bireysel kullanıcılardan onlarca mail<br />

aldım. Ürettiğimiz Sym Wolf ve Kawasaki Versys aksesuarlarından istiyorlardı<br />

maillerinde.<br />

İşte size sorunuzun cevabı, biz üreteniz...<br />

8- Bu röportajı okuyan motosiklet sahipleri genelde yerli markaları değil de Givi ve<br />

Touratech gibi markaları tercih etmekteler. Bu önyargıya karşı motosiklet sahiplerine<br />

neden İRF ya da yerli diğer bir marka ürün almalarını önerirdiniz?<br />

Öncelikle şunu söylemem gerekiyor; orijinal ürün üretiyorlar ve sadece bu sektörde değil<br />

bütün sektörlerde ilk olan kazanıyor ve ilerleyebiliyor. Ürettikleri ürünlerde detay var<br />

ama fiyatı da ona göre. Burada kullanıcı kitlesi 2’ye hatta 4’e bölünüyor:<br />

98


İlk kitle; söylediğiniz gibi estetiğe oldukça<br />

fazla önem veren, şekil olsun gerisi önemli<br />

değil diyen parası olan bilinçsiz kitle.<br />

İkinci kitle; marka olsun, şekli olsun,<br />

yakışıklı olsun, sağlam olsun ve de ucuz<br />

olsun diyen kitle. <br />

Üçüncü kitle; gerçek anlamda işimi<br />

görsün, şekil önemli değil, sağlam, işlevsel<br />

ve kaliteli olsun ve uzun yolculuklarda<br />

beni yollarda bırakmasın diyen bilinçli,<br />

tecrübeli ve ne aradığını bilen kitle. <br />

Dördüncü kitle; motoruna hiçbir şey<br />

takmaz hatta bedava versen almaz. :)<br />

Orijinalcidirler; orijinal ürün dışında tek<br />

vida almazlar. Bu 4’e bölünmüş kitle<br />

benzetmesine mizahi olarak bakalım,<br />

bölücülükten içeri girmeyelim. <br />

Bu durum aslında bizlerin motosikletten<br />

beklentimiz ne sorusuyla doğrudan<br />

alakalıdır, tamamen ihtiyaçlara ve<br />

kullanım amacına göre değer kazanıyor<br />

bazı şeyler. Örneğin uzun yola racing<br />

makina ile çıkılmaz yurt dışına vs. Bunun<br />

için enduro tarzı, her yolda<br />

kullanabileceğimiz modeller boy<br />

göstermektedir. Hal böyle olunca yollarda<br />

ihtiyaç ve gereksinimlerimiz için bagaj<br />

hacmi doğar, yan çantası, topcase vs.<br />

Ancak dünya devleri bu konuda isim<br />

yaptıysa da motosiklet sektöründeki<br />

model gamı o kadar hızlı gelişiyor ki buna<br />

dünya devleri değil kimse yetişemiyor.<br />

Durum böyle olunca, paranız da olsa ürün<br />

bulup işinizi göremiyorsunuz. İşte tam bu<br />

ince noktada biz devreye girmekteyiz<br />

çükü biz üreteniz.<br />

Dünya devi markalar ürettiğinde orijinal<br />

olmuş kabul ediliyor, İRF olarak biz<br />

99


ürettiğimizde yan sanayi olmuş oluyor.<br />

Halbuki Kawasaki Versys 2015,Sym Wolf<br />

sb 250i modellerinde dünyada ilk ve tek<br />

üreticiyiz, tasarımın ve üretimin tamamı<br />

tarafımıza ait olan ürünlere nasıl yan<br />

sanayi diyebilirsiniz?<br />

Neden İRF olmalı diye anlatacak olursak;<br />

öncelikle ithal ürünlerin neredeyse yarı<br />

fiyatına çözüm buluyor ve garantili ürün<br />

üretiyoruz. Sattığımız ürünün sadece<br />

satışında değil; sonrasında da ardında<br />

durduğumuzu söyleyebiliyoruz.<br />

Kullandığımız materyaller, dünya devleri<br />

kalitesinde değil onlardan daha kalitelidir!<br />

Bunu iddia değil ispat ediyoruz.<br />

Ürettiğimiz komplike ürünlerin montaj<br />

videolarını çekerek amatör kullanıcı<br />

arkadaşlarımızın da ürün montajını<br />

yapabilmelerini sağlıyoruz. Resmi<br />

anlaşmalı olduğumuz kargo firmalarıyla<br />

tüm Türkiye’ye uygun fiyatlarla ürün<br />

yollayabiliyoruz.<br />

Her markada olduğu gibi İRF için de<br />

önyargılar olabiliyor örneğin; tam olarak<br />

tarihini hatırlayamıyorum ancak telefonla<br />

bize ulaşan bir müşterimiz alım satım<br />

prosüdürünü sormuştu. Sorusuna cevaben<br />

ödemeyi banka havalesi ile aldığımızı,<br />

sonrasında ürünü indirimli olarak<br />

anlaşmalı olduğumuz kargo firmasıyla<br />

yolladığımızı söyledim. Akabinde<br />

gerçekten hiç aklıma gelmeyecek bir<br />

cevapla karşılaştım, hem şaşırdım hem de<br />

düşündüm o anda. Telefonun karşısındaki<br />

müşterimiz haklıydı belki de, tartışılır bir<br />

konudur, ancak şunu söyledi: “Ben şimdi<br />

sizin hesabınıza para geçeceğim ama ya<br />

ürün gelmezse?”. Bu durum sadece bir kez<br />

yaşandı ve bunu ciddiye alıp en kısa<br />

sürede, yeni sezonda kapıda ödeme<br />

sistemini hayata geçireceğiz. Diğer bir<br />

100


sorun da kredi kartına taksit sorunuydu,<br />

yeni kurulum aşamasında olan web<br />

sitemiz ile de artık tüm kredi kartlarına<br />

yeni sezonda taksitli satış yapabileceğiz.<br />

Çünkü dediğim gibi, biz üreteniz.<br />

9- Ürün yelpazenize bakıldığında motor<br />

koruma ve çanta demirleri ürünleriniz<br />

öne çıkmakta. Özellikle koruma demirini<br />

tasarlarken ve üretirken dikkat ettiğiniz<br />

faktörler nelerdir?<br />

‘Motosikletlerde koruma demiri süs<br />

aksesuarı değildir!’ sloganımızı her yeri<br />

geldiğinde paylaşmaktayız. Çünkü birçok<br />

arkadaşımızda ‘Motorum daha iri yarı<br />

görünsün, daha devasa, iri kıyım olsun.’<br />

görüşleri hakim çoğu zaman. Bu konu<br />

tecrübeyle sabittir, bana sorarsanız<br />

boy-kilo ve kullanım tecrübeme göre;<br />

motosikletin güçlüsü, hafifi, küçüğü ve<br />

konforlusu makbuldür. Ancak 165 boyla<br />

300 kglık bir model asla benim<br />

kullanacağım bir motosiklet değildir.<br />

Normal şartlarda bir dağ yolunda tek<br />

başıma motoru yatırdığınızda o<br />

motosikleti sahiplendiğiniz an aklınıza<br />

gelmeyen küçük detaylar sizleri<br />

motosikletten soğutabilir, sadece motoru<br />

kaldırmak için birilerine bağımlı<br />

kalabilirsiniz, bu da çok hoş bir durum<br />

değildir. Ancak bizim insanımızda büyük,<br />

kaslı motor sendromu var. :) Bunu<br />

maalesef göz ardı edemeyiz, bundan<br />

dolayı motor koruma demiri soran<br />

arkadaşlarımızı biliyorum.<br />

Motosikletlerimiz pahalı aletler hatta<br />

normal bir araçla kıyasladığımızda<br />

oldukça pahalı; ancak motosiklete binmek<br />

de normal araçlardan daha riskli bir<br />

faaliyettir. Burada düşme anında<br />

doğrudan hasarı bünyemize alırız. O<br />

yüzden hem malımız hem de canımız için<br />

koruma demirinin önemi oldukça fazladır.<br />

Koruma demiri üretilirken öncelikle baz<br />

aldığımız ve dikkat ettiğimiz yerler ve bazı<br />

temel kurallar var. Motosikletin kütle<br />

ağırlığı, şase yapısının kullanılan<br />

malzemeye cevap verebilecek mi<br />

sorusunun cevabı bulunup üretim ona<br />

göre yapılır. Şayet şase yapısı, bağlantı<br />

yerleri zayıf ise alternatif bağlantılar<br />

oluşturulup oluşacak şiddetli şoku<br />

karşılayacak bağlantılar imal edilir.<br />

Burada amaç mümkün mertebe bir tarafı<br />

koruyayım derken diğer tarafa zarar<br />

vermek olmamalıdır. Ancak yine de belirli<br />

bir hızdan ve belirli bir darbeden sonra ne<br />

koruma demirinin ne de motosiklet<br />

şasesinin hiçbir hükmü yoktur, kısaca 90<br />

km/h ile giderken düz duvara çarpan bir<br />

motosiklet düşünmek istemiyorum.<br />

Motosikletin yerden yüksekliği, yan<br />

yattığında neresinin hasar almaması<br />

101


gerektiği, sürücünün ayaklarının nasıl<br />

ezilmelerden kurtulabileceği ve belirli<br />

hızlarda yan yatmalarda ya da düşmelerde<br />

üretilen demirin ne kadar ve nereye kadar<br />

yamulabileceği, ne kadar sürtünmeye<br />

dayanabileceği, kullanılan malzemenin et<br />

kalınlığı ve tüm bunların ön çalışmaları<br />

yapıldıktan sonra; montaj kolaylığı,<br />

amatör kullanıcı arkadaşlarımızın en<br />

kolay şekilde montaj yapıp yapamayacağı<br />

ve motosikletin dinamiğine ve<br />

görüntüsüne, hatlarına uyumlu açılı<br />

kıvrımları belirlenerek üretime geçilmesi<br />

aşamalarından oluşur. Ancak bu aşamalar<br />

bittikten sonra kalıplama çalışması başlar,<br />

bu çok ciddi ve sancılı bir dönemdir.<br />

Kalıpta yapacağınız 2 mm hata sonraki<br />

tüm üretimi engelleyeceği için aşırı dikkat<br />

ve çalışma ister. Çünkü sadece bir tane<br />

değil; adetli üreteceksinizdir, bugüne dek<br />

çok şükür ürün yerine montajlanmadı<br />

diye tek bir ürün geri dönüşü olmadı,<br />

elbette sıkıntılar oluştu ancak mümkün<br />

mertebe tez zamanda bunların<br />

güncellemelerine gidildi.<br />

Ürettiğimiz motor koruma ürünleri ile<br />

birçok kullanıcı arkadaşımız yan yattı,<br />

kazalar yaptı ve ücretsiz onarım ve<br />

bakımlarını yaptık. Şayet onarılmayacak<br />

gibiyse yeni orijinal parçalarını montaj<br />

yapıp sıfır ürün gibi ürünü geri yolladık.<br />

Dünya devleri dediğimiz hangi markalarda<br />

bu zihniyet var? Düşüp yamulttuğunuz an<br />

olay biter, yenisini alırsınız ve asla<br />

muhatap bile bulamazsınız karşınızda.<br />

Onlara telefon açıp eleştirin bakalım, kime<br />

ne anlatabileceksiniz? Sadece size satan<br />

bayi, ‘Bunlar ithal ürün.’ deyip yoluna<br />

bakacak siz de çaresizliğinizle baş başa<br />

kalıp yeni ürün almak durumunda<br />

102


kalacaksınız. Bunları dünya devi dediğimiz<br />

ürünlerin tamiratını yaptığım için<br />

biliyorum onlar da kırılıp yamuluyor emin<br />

olun.<br />

Ancak bir konunun altını çizmek<br />

istiyorum sözü açılmışken, dünya devleri 2<br />

mm kalınlığında malzeme kullanmaktadır,<br />

biz tüm ürünlerimizde çelik ve 2,5 mm<br />

kalınlık kullanmaktayız. Doğal olarak<br />

teknik olarak onlardan daha sağlam ve<br />

ağır oluyorlar, ancak şunu asla iddia<br />

etmiyoruz, ürettiklerimiz en dayanıklısı<br />

derken yamulmayacak anlamını taşımıyor,<br />

bu çok farklılık gösteren bir durum. Son<br />

zamanlarda böyle bir algı oluştu<br />

insanlarda, bunun altını özellikle çizmek<br />

isterim. Söylediğim gibi 140 km/h hızla<br />

yol alırken Allah göstermesin yan<br />

yatırdınız, motosiklet yan bariyerlere<br />

daldı, emin olun şaseden ikiye bile<br />

ayrılabilir. Çok motosiklet gördük<br />

parçalara ayrılmış! Kırılmasa onlar<br />

kırılmazdı, koruma demirinin asıl amacı<br />

mümkün mertebe belirli hızlarda hasarı<br />

ve sürücü sağlığının tehdidini minimum<br />

seviyeye indirmektir. Belirli bir darbe<br />

şokundan sonra, mantıklı olan koruma<br />

demirinin yamulmasıdır, demir yamulursa<br />

darbeyi sönümler ve hiç bir zaman<br />

koruma demiri yamulmaz tezini<br />

savunmadık...<br />

Koruma demirinde kesinlikle garanti<br />

verilmez ancak bu gibi durumlarda bize<br />

dönüş yapan arkadaşlarımızı da yolda<br />

bırakmayı kendimize yediremiyoruz,<br />

çünkü biz üreteniz.<br />

103


104


FOTO GALERİ<br />

EUROASIA MOTO BIKE EXPO 2016<br />

Motosiklet, bisiklet kulüplerinin ve derneklerinin de katkıda bulunduğu fuar, 25-28<br />

Şubat 2016 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde yapıldı. Bu fuardan sizler için<br />

güzel bir foto galeri hazırladık. Bir sonraki sayımızda görüşmek dileğiyle...<br />

105


106


107


108


109


110


111


112


113


114


115<br />

WWW.MOTOSEYYAH.WIX.COM/DERGI

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!