Kadıköy Life / Mayıs & Haziran 2019
Kadıköy’de İngiliz işgalinin 100. yılı nedeniyle başlattığımız dört sayılık özel çalışmanın üçüncüsü olan bu sayıda, “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” ve Haydarpaşa’lıların muhteşem direniş hikâyesini sayfalarımıza taşıdık...
Kadıköy’de İngiliz işgalinin 100. yılı nedeniyle başlattığımız dört sayılık özel çalışmanın üçüncüsü olan bu sayıda, “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” ve Haydarpaşa’lıların muhteşem direniş hikâyesini sayfalarımıza taşıdık...
- No tags were found...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Kapak<br />
Bu askeri mühimmatlar kimi geceler Karacaahmet<br />
Mezarlığı arasından sırtlarda taşınarak,<br />
tıbbiye öğrencileri tarafından Kurbağalıdere<br />
ağzındaki Fenerbahçe Kulübü binasında<br />
bulunan ve adeta bir cephane deposu halini<br />
almış “Kürekçiler Kayıkhanesi”ne ulaştırılıyordu.<br />
Bu cephane malzemeleri, mehtabı nispeten<br />
az olan kimi karanlık gecelerde, çoğu<br />
zaten Fenerbahçe Spor Kulübü üyesi de olan<br />
“Haydarpaşa Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane”<br />
öğrencileri eşliğinde, Fenerbahçe’li sporcular<br />
ve kulüp personeli ile birlikte kulübün tahta<br />
iskelesinden sandallara yükleniyordu.<br />
Buradan Moda Burnu açıklarında bekleyen<br />
balıkçı motorları ya da mavnalarına boşaltılan<br />
askeri mühimmatlar, İşgal devriyelerinden<br />
gizli olarak duruma göre İzmit’e ya da<br />
Boğaz’ın Anadolu sahili devamı ile Karadeniz’e<br />
açılıp, o dönemde Anadolu Hükümeti’nin<br />
tek iskelesi olan İnebolu’ya ulaştırılıyor<br />
ve buradan da karayoluyla Ulu Önder M.<br />
Kemal Paşa’nın liderliğinde bulunan Anadolu<br />
içlerindeki siperlere gönderiliyordu.<br />
Nazım Hikmet’in “Kuvâyi Milliye” şiirinin<br />
üçüncü babında yer alan “Yıl 1920 /Arhavili<br />
İsmail’in Hikâyesi” bölümündeki kimi dizeler,<br />
böylesi vaziyeti ne güzel anlatmaktadır:<br />
Haydarpaşa Mekteb-i Tıbbıye-i Şahane<br />
Askeri Tıp Mektebi Görünümü<br />
(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu<br />
Kartpostal, 1904)<br />
Bin kaptan kurban olsun Kurtuluş Savaşı’na… / Çok uzaklardaki İstanbul limanında<br />
Gecenin bu geç vakitlerinde kaçak silah / Ve asker ceketi yükleyen laz takaları<br />
Hürriyet ve ümit / Su ve rüzgârdırlar.<br />
Şimdi denizde bir insan sesinin / Ve demirli şileplerin kederlerini...<br />
Ve Kabataş açıklarında sallanan / Saman kayıklarının fenerlerini peşlerinde bırakıp<br />
Ve karanlık suda düşman korvetlerinin önünden akıp<br />
Küçük, kurnaz / Ve mağrur gidiyorlardı Karadeniz’e,<br />
Hiç kimseden hiçbir şey beklemeden / Bir şarkı söyler gibi ölebilirlerdi<br />
Kerempe Feneri’nin 20 mil açığında (İnebolu-Cide mevkiinde).<br />
MEKTEB-İ TIBBİYE-İ ŞAHANE’LİLERİN<br />
KURTULUŞ SAVAŞI DESTANI<br />
Nihayet, işgal olunmuş vatanımızın kurtarılması<br />
uğrunda Milli Mücadele için vereceğimiz<br />
İstiklal Savaşı’mız fiilen de başlıyordu...<br />
Daha acısı soğumamış yaraları küllenmemiş<br />
1. Dünya Savaşı sonunda, Anadolu’mun<br />
evlerinde; bohçalar ve dolaplar ve sandıklar<br />
bir bir açılmaya başlamıştı gayri…<br />
Haydarpaşa Tıbbiye-i Şahane Mektebi<br />
Görünümlü “Vatana Muhabbet (sevgi),<br />
Yaralılara Muavenet (yardım)” yazılı<br />
Hilal-i Ahmer Cemiyeti Kartpostalı<br />
(R.Sertaç Kayserilioğlu koleksiyonu, 1920)<br />
Hemen her evde sandıktan çıkanlar ise hep<br />
aynıydı; bir mavzer, kör mü kör bir kasatura,<br />
Harb-i Umumi yorgunu bir matara ve de tabanı<br />
delik mi delik bir de postal... Doğrusunu<br />
söylemek gerekirse, değil bellerini saracak<br />
fişeklikleri, pantolonlarını sıkacak kemerleri<br />
bile yoktu onların. Yeterli sayıda süngülü<br />
mavzerleri de... Kazma kürekleri ile önce siperlerini,<br />
sonra da mezarlarını kazacaklardı.<br />
Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane çatısı altındaki<br />
genç tıbbiyelilerin durumları ise çok farklı<br />
değildi diğer genç Memet’lerden… Cephelere<br />
atılacakları bu dönemde, sağlık çantalarında<br />
değil kininleri morfinleri, bistürileri<br />
sargı bezleri bile yetersizdi. Ama içlerindeki<br />
güç ve iman onları da cepheye sevk edip,<br />
vatan ve al bayrak uğrunda kan dökeceklere<br />
“Lokman Hekim” yapacaktı.<br />
Taa Haydarpaşa’dan yola çıkıp, dağlarında<br />
çiçekler açacak İzmir’e uzanacaktı bedenleri.<br />
Çoğu; künyeleri bilinmez sanları okunmaz<br />
milisler, genç tabiplerdi onlar… Topların ve<br />
mermilerin ve bombaların gürültüsü içinde<br />
Memet’lerine şifa vermek uğruna, birlikte; tertemiz<br />
alınlarından vurulup toprağı öpenlerdi<br />
onlar… Dikenlerin ve yeşil çalıların örtüsü<br />
altında yatıyorlardı gayri… Kan nehirlerinde<br />
yıkanıp boylu boyunca uzandıkları topraklarda,<br />
ne açelyalar ne de orkideler bitecekti<br />
bundan böyle… Biten; sadece hayatlarıydı…<br />
30 : kadikoylife.com <strong>Mayıs</strong> & <strong>Haziran</strong> <strong>2019</strong>