Arkeo Magma
Magma Dergisi Özel Sayısı
Magma Dergisi Özel Sayısı
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ ARŞİVİ
KADEŞ ANTLAŞMASI
Tarihin bilinen ilk yazılı barış anlaşması
olan Kadeş Anlaşması, MÖ 1269 yılında iki
büyük siyasi ve askeri güç olan Hitit ve Mısır
devletleri arasında yapılmıştı. Hitit Kralı III.
Hattuşili ve Mısır Firavunu II. Ramses arasında
yapılan bu anlaşmanın metnini içeren kil tablet
1906 yılında Boğazköy kazılarında bulundu.
İlk barış antlaşması olması nedeniyle tabletin
bakır bir kopyası Birleşmiş Milletler binasının
duvarında asılı bulunuyor.
Tablet Kayıtlar
İSTANBUL ARKEOLOJİ MÜZELERİ,
EN ESKİLERİ BEŞ BİN YIL
ÖNCESİNE UZANAN ÇİVİ YAZILI
TABLETLERİ BARINDIRIYOR.
yazı: VEYSEL DONBAZ*
TABLET ARŞİVİ OLARAK da anılan Çiviyazılı
Belgeler Arşivi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri
kompleksi içinde girişte sol tarafta, Eski Şark
Eserleri Müzesi’nin alt katında bulunuyor. 19.
yüzyılın sonlarında Osmanlı yönetiminde bulunan
bugünkü Irak’ta yapılan kazılardan elde
edilen Sümer, Babil, Asur ve Urartu eserleri,
önceleri Klasik Eserler Müzesi depolarında
saklanıyordu. Eserlerin, Eski Şark Eserleri Müzesi’ne
taşınması, tanzim ve teşhiri için o zamanki
Müze-i Hümayun (İmparatorluk Müzesi)
Müdürü Halil Edhem Bey 1911 yılında Alman
asıllı Dr. Eckhard Unger’i İstanbul’a çağırdı. Dr.
Unger müzeyi düzenlerken çiviyazılı objeleri de
tanzim etti. Asiriyolog olan Eckhard Unger, yaptığı
düzenlemeyi gösteren Unger kataloğunda
(1935) 60 bin çiviyazılı objenin varlığından söz
eder. Bunlar Sümerce, Akatça ve Hititçe yazılmış
çeşitli boydaki tabletler, tuğlalar, yazılı arkeolojik
objeler, kapı eşik taşları, adak kitabeleri,
duvar kaplama mermerleri, taş kitabeler, yazılı
tanrı ve kral heykelleri, küp ve vazolarla benzeri
malzemelerden oluşuyor ve en eskilerinin tarihi
MÖ 3000 yıllarına kadar uzanıyor.
Eserlerin toplanması süreci 19. yüzyılın ortalarına
dayanıyor. O zamanlar, bütün dünyayı saran
arkeoloji tutkusu, keşfedilen ören yerlerinin
ve buluntuların etkisi Osmanlı’da da eski eserlere
ilgiyi artırmış; bu eserleri korumak bir yükümlülük
olmuştu. Bu
ihtiyacı iyi anlayıp değerlendiren Osman Hamdi
Bey yürüttüğü birçok kazının yanı sıra müzeyi
yeni buluntuların bir deposu haline getirmişti.
Amerikan Şark Cemiyeti ve Amerikan Arkeoloji
Enstitüsü komite üyeleri, Harvard Üniversitesi
ve New York Saint Michel Theological Seminary
asistanı John Punnet Peters ile Alman H.V. Hilprecht’ten
oluşan bir heyet 1885 yılından itibaren
Nippur’da kazılar gerçekleştirmişti. Bu kazılardan
çıkan 30 binden fazla tablet, kazı heyetiyle
varılan antlaşmayla yarı yarıya bölüşülmüş ve 14
bin civarında bir tablet grubu Osmanlı İmparatorluk
Müzesi’ne getirilmişti. İmparatorluk Müzesi’ne
getirilen tablet sayısı yalnız Nippur’dakiler
ile sınırlı kalmamıştı. Fransız De Serzac,
Henry de Genouillac ve Delaporte ile Cros’un
yaptığı kazılardan elde edilen 41 bin Sümerce
yazılı tablet de getirilmişti. Bunlara Nippur ve
Lagaş’ın yanı sıra dört bin civarı tabletle Umma,
Puzişdagan, Asur, Babil, Kiş, Şuruppak, Sippar,
Adab kazı buluntuları da eklenmişti. Mezopotamya’nın
büyük merkezleri Uruk, El-Muhattap
Gezer ve Babylon’dan getirilen tabletlerin toplam
sayısı da 500 civarındaydı.
İmparatorluk Müzesi kompleksinin Eski Şark
Eserleri kanadı altında bulunan tablet arşivinin
özünü Mezopotamya çıkışlı tabletler oluşturur.
2. Abdülhamid’in Alman İmparatoru Kaiser
Wilhelm’e hediye ettiği Asur’daki Qal’at
Shergat Höyüğü’nde, mimar arkeolog Walther
Andrea’nın yaptığı kazılarda yedi bin civarında
tablet bulunmuştu. Bu tabletler de Nippur kazısından
çıkan tabletler gibi geçerli bir anlaşma
olmamasına rağmen Bāb-ı Ǻli’ye yapılan baskı
neticesinde yarı yarıya paylaşılmak zorunda kalınmıştı.
Bu koleksiyonda 3.660 adet tablet bulunuyor.
Aynı yıllarda Alman Robert Koldewey’in
yürüttüğü Babil kazısından da çoğu mimari
arkeolojik parçalar olmak üzere 230 civarında
tablet, arşivdeki yerini almış. Çiviyazılı olup da
Eski Şark Eserleri Müzesi çatısı altında depo
ve sergide bulunan büyük boydaki taş eserler,
klossal yazıtlı parçalar, prizma, silindir ve 5
- 6 köşeli yazıtlı objeler, yazıtlı tuğlalar, eşik ve
mezar taşları, Tablet Arşivi dışındaki eserler ve
bunların sayısı da birkaç bin civarında.
Mezopotamya çıkışlı tabletlerin yanı sıra
Türkiye’den, Boğazköy kazılarından gelen çok
sayıda tablet de bulunuyor. Türkiye’yi temsilen
İstanbul Arkeoloji Müzeleri görevlisi Theodor
Makridi ile Alman asıllı Asiriyoloji Hugo Winckler’in
işbirliğiyle 1907, 1911 ve 1912 yıllarında
yapılan kazılardan 10.500 civarında Hitit tableti
bulundu. Bu tabletler temizlik, konservasyon ve
değerlendirme çalışmaları yapılmak üzere Almanya’ya
gönderildi. 1915 ve 1917 yıllarında, geri
verilmek üzere gönderilen 33 sandık tabletin
üç bin civarındaki bölümü 1. ve 2. Dünya Savaşları
sırasında, zor koşullarda İstanbul Arkeoloji
Müzeleri’ne gönderilmesine rağmen geri kalan
7.500 adedi 1987 Kasım ayında bu satırların
yazarı tarafından Doğu Almanya Cumhuriyeti
yetkililerinden teslim alınarak Ankara Anadolu
Medeniyetleri Müzesine teslim edildi.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Tablet Arşivi’nde
bulunan diğer tablet koleksiyonu da Kültepe
kökenli. 1925 yılında Bedrich Hrozny yönetiminde
yapılan Kültepe kazısından gelen ve
satın alma yoluyla onlara eklenen Kapodokya
- Kültepe tabletlerinin sayısı 1.129.
On beşi aşkın koleksiyonu barındıran İstanbul
Arkeoloji Müzeleri Tablet Arşivi, üç ölü dille
(Sümerce, Akatça ve Hititçe) yazılmış, iki tane
de Van Çavuştepe’den bulunmuş Urartu tabletiyle
birlikte 73 bin tablete ev sahipliği yapıyor.
Tablet Arşivi Londra’daki British Museum’dan
sonra konusunda dünyanın ikinci büyük merkezidir.
Tüm tabletleri envanterlenmiş, fotoğrafları
çektirilmiş, hemen hepsinin koruyucu konsevasyonları
yapılmış, sıcaklık ve nem miktarları
24 saat ölçülen, alarm sistemi bulunan ve on
yıl önce de Eski Şark Eserleri Müzesi ile birlikte
dolapları ve depoları yenilenmiş olarak bilimcilerin
ve meraklıların ilgisini bekliyor.
51